Part 1 THE CONTEXT OF DURKHEIM’S LEGAL THOUGHT Chapter 1 A sociological Project Paris’te Sourbornne’da nerdeyse yüz yıl önce ders vermiştir ve hala üniversitelerde okutulmaktadır. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başları, Durkheim yeni bir bilim oluşturmak üzere çalıştı. Hukukun sadece kamusal bir politika değil, modern dünyada sosyal açıdan uygulanabilir gözlenebilir olduğunu gördü ve hukuk üzerine çalışma onun “bilimi”nin temeli olacaktı. (Daha önce Aguste Comte’un ‘sosyolojisi’ var.) Durkheim’den önce, Almanya, İngiltere ve Fransa’ da sosyoloji çalışmaları olmuştu ancak Durkheim yazıları bireyin hak ve yükümlülüklerini anlamaya yönelikti. Felsefe eğitimcileri ve yasa yapıcıları felsefi spekülasyonlar olarak görmekten vazgeçirip bilimselliği ampirik çalışmalarla gösterecekti. Sosyal evrimleşmenin neden ve nasıl olduğunu, sosyal olgular üzerinde çalışarak anlatır. Sosyal problemlerin analizi en iyi tarafsız şekilde yapıldığında anlaşılması mümkündür. Böylece sosyal hayatta ve sosyolojik evrimin gelişiminde hangi olguların normal ve kaçınılmaz, hangilerinin anormal ya da patolojik olduğu ve ıslah edilmesi gerektiği anlaşılacaktır. Durkheim, sosyolojinin henüz bebeklik çağında olduğunu daha çok veri elde etme ile yeniden doğuşun sağlanacağını ve toplumu anlamanın daha çok alana yayılma ve daha çok çaba ile mümkün olduğunu belirtir. Böylece sosyoloji, diğer disiplinlerin aralarına uzanmış ve sentezlenmek istenmiştir ve sosyal çalışma hukuk gibi alanlara da yayılmıştır. Sosyoloji temelde ahlakla ilgilidir. Durkheim’a göre ahlaki birliktelik olmadan toplum var olamaz. Ahlaki bağlılık, inanç ve sorumlulukları paylaşma ile bireylerin ve sosyal grupların birbirine bağlılığını getirir. Ahlaki düşünceler ne ilk var oluştan beri vardır ne de soyut ilkler durumundadır. Sosyal hayatta, özel zaman ve yerlerde ortaya çıkarlar. Zorlayıcılık söz konusu olur ve zorlayıcılık sosyal gelişmeyi şekillendirir. Sosyal ilişkilerin çatısı “ahlaklılık”tır. Modern toplumlarda sosyal ilişkiler, evcil, ekonomik ve meslekidir. Durkheim gençliğinde tüm inançlardan uzaklaşmış ancak dinlerin doğası ve laik sosyoloji çalışmalarının merkezi olmuş ve hukuk teorisi için de önemlidir. Alman filozoflardan etkilenmiştir. The Division of Labour Society’e kaynak olacak doktor tezini 1886’da yazmıştır.1896’da profesör oldu. Anneé sociologie i yazdı. Sosyolojiye pozitif bakış açısı ile bakmayı sağlamıştır. 20. yüzyıl başlarında hukuk, tarih, etik gibi bütün akademik disiplinlerle ilgilenmiş ve sosyoloji ile bağlantılarını oluşturmuştur. I. Dünya Savaşı’nda oğlunun ölümü ile Durkheim sosyolojisi önemini kaybetmiştir. İlimler arası ilişkinin hassasiyet ile kurulması mümkündür. Durkheim sosyolojisi hukuk gibi özel alanlarda uygulanmıştır. Bilimler arası bağlantılarda “sosyolojik bakış açısı” aranır. Bireylerin görüş açısından sosyal organizasyonların özelliği, insanlığın yarattığı toplumun ne amaçladığı anlaşılır. Toplum sosyal hayatın ilerlemesini ahlaki anlamda arar. Durkheim bilimlerin sentezini ve sistemleştirmeyi amaçlar. Bütün büyük disiplinler sosyal olgularla alakalıdır. Sosyal olgu ile ilgilenen çeşitli disiplinler sosyolojik bakışın evrimini açıklamaya yardımcı olur.(ekonomi, hukuk vs) bilimler arası ilişki kurulur ve sosyolojinin hepsini kapsaması esastır. Bilimlerin konusu sosyal olgulardır ve bunlar toplum işlevleri sonucu oluşur. Durkheim yeni bir metod olarak “sosyolojik metodu” savunmuştur. Durkheim’in amacı mevcut bilimlerin sosyolojinin bir dalı olduğunu anlatmaktır. Sosyoloji pek çok alanda uzmanlaşıldığında sosyal olayların da çeşitli olduğu görülecekti. Hukuka sosyolojik bakış açısı nedir? Sosyoloji “toplum”u ele alır. Erken dönem çalışmalarında Durkheim hukuka, doğa gibi bakmış ve hukuku biyoloji gibi bir bilim gibi görerek hukuku bilimselleştirmeyi amaçlamıştır. Bilimleri de bir organizmanın farklı parçaları gibi görmektedir. Dolayısıyla her parça araştırılmalıdır. Toplum da bütün olarak ve diğer sosyal olgular toplumun parçaları olarak ele alınmış. Durkheim sosyal olguların tarihsel süreçte ele alınmasına dikkat çekmiş, kurumların erken biçimlerini çalışmış ve tarihsel çalışmalarda kurumları ana hatları ile almıştır. Tarihi araştırmalar sosyal olguların sosyal gereklilini gösterir. Bir kurumun işlevselliğini anlamak nedenini anlamak değildir. Sosyolog fonksiyonların gizli kalmış olmasını ya da ortaya çıkmamış olmasını anlayabilir. Sosyal olgunun amacı işlevinden çok daha farklı olabilir. Sosyal olgu her zaman her yerde aynı işlevi gerçekleştirecek diye de bir şey yoktur. Fonksiyonel analiz sosyal olguları anlamaya yarar. Sosyal hayat daha önce biçimlendirilmiş şekli dışında açıklanmalıdır. Grup hayatının dinamikleri, sosyolojik metod ile daha önce kabul edilenlerden farklı olarak anlaşılabilir. Sosyal olgunun anahtarı bireylerin birleşiminin gözlemlenmesi ile anlaşılabilir. Hukuk sosyal olgu olarak daima evrimleşmiştir ve bu değişim sadece bireylerin bilinçli davranışlarının sonucu değildir. Sosyologlar bunu bir bilim adamı olarak ele almalı ve sosyal fenomenleri analiz etmelidir. Bunu yaparken sosyologlar dışı diğer anlayışlarla-filozofyapmamalıdır. Sosyolojik pozitivizm sosyal olguları bir gözlemci gibi kaydeder. Durkheim meslek hayatının erken dönemlerinde sosyal olguların yalnızca sosyologlar tarafında gözlemlenebileceğinde ısrara eder ve mümkün olduğunca doğa bilimlerinde benzer olan yöntemler kullanılması amaçlanıyor. Tarafsız ve sistematik bir inceleme sunuluyor ve sosyal olgulara bir “şey “ gibi muamele edilmelidir. İntihar olgusunu incelemiştir. İntihar çoğunlukla kişiseldir, birey davranışı olarak psikoloji ile ilgisi kurulabilir. Ancak intiharın nüfusa göre oranları sosyal olgu olarak ele almamızı gerektirir. Oran yanında intihar çeşitleri de saptanabilir. Dolayısıyla intihar sosyal bir olgudur ve toplum hayatının durumuyla ilişkilidir. Bu durum intiharın kişisel nedenlerinin araştırılmasını etkilemez. Durkheim a göre sosyal olgular bireyi zorlar. Bireysel hayat, sosyal olgudan kaçamaz ve reddedemez. Zorlayıcılık sosyal olgunun bir özelliğidir. Mülkiyet, aile, çalışma, din, politik, ekonomik olayların hepsi birer sosyal olgudur. Hatta bunları reddetsek bile bizi etkiler. Durkheim a göre hukuk gözlemlenebilir bir bilgi olarak anlaşılabilir. Hukukçuların tanımlamasını reddetmiş gibidir çünkü hukukçular yorum katarlar ancak tüm tartışmalara, kesin olmayışlara, yargılama ve dil sorunlarına rağmen hukuki fikir ve uygulamalar bireyi kısıtlayıcıdır. Sosyal olguların yapısına sahiptir. Hukuku sosyal olgu olarak ele almak onunla ilgili her düşünceyi ele almayı gerektirir. Hukuk sınırsız iddiaların yanında o yer ve zamanda mevcut kurallar ve uygulamalara ilişkindir. Sosyal olgu olarak hukuku gözlemlemek onu yorumlamak değildir. Sosyal olgular birey hayatında bağımsızdır. Hukuktaki değişimi saptamanın bir yolunu sosyal dayanışma olarak görmüştür. Çekirdek aile ya da monogami evliliklerin var olduğu toplumlarda monogami evlilikler güçlenir. Bireyler hukuk tarafından yalnızca zorlanmaz, etkilenir ve yaratırlar. Zorlanmadan etkilenme farklı düzeyde olabilir. Son çalışmalarında, dinin, bilimin sunamadığı şeyleri sunduğunu fark etmiştir. Din kişisel hayattadır ve gözlemlenebilir değildir. Baş sosyal olgu olarak din, ahlak, hukuk, ekonomi, estetik, değerler sistemi ve bu nedenle idealler sayılmıştır. Sosyoloji ideallerin kurulmasını açıklamaz ama onları olgu olarak ele alır. Nasıl meydana geldiklerini ve nasıl şekillendiklerini bilmek ister. Bunu yaparken de sosyal olguları doğal ya da sapkın olarak niteler. Durkheim felsefeye dönüşün yanıltacağını savunmuştur. Sosyoloji felsefi araştırmaları dönüştürme ve yeni yollar izlemesi gerektiğini savunmuştur. Ancak erken dönemde felsefeye yapılan bu atakların nedeni sosyolojiye yer açmaktı. Filozofların toplum hakkındaki tahminleri sosyal olguları incelemeden doğru olamazdı. Felsefenin sosyolojiye ihtiyacı vardır ve sosyoloji ise felsefeden bağımsız emprik çalışmalar ile gelişmiştir. Pozitif hukuk sosyal hayatın bir verisi olarak ele alınmıştır. Ve gözlenen diğer fenomenlerle ilişkisi kurulmuştur. Sosyal olgulara dayanan hukuk sosyal olgu olarak incelenmelidir. Yine de hukuk fikirlerle ahlakla bağlantılıdır Sosyoloji hukuki durumları, tarihsel süreçte meydana gelişini ve sonuçlarını inceler. Nüfusun büyümesi, iletişimin gelişmesi ile hukuk da gelişmiştir. Toplumdaki anlayış ve inançların gelişim ve değişimini açıklamaya çalışır. Chapter 2 A moral mission Sosyoloji ve hukuk gelenekten ayrı düşünülemez. İnsanlık sürekli kendi arzuları tarafından tehdit edilir. Arzularını kontrol edemeyen bireyler arzuların kölesi olurlar ancak arzuların limiti yoktur. Bitmeyen arzuların peşine düşmek ıstırap getirir. Arzuların doyumsuzluğu insan doğasının tek sorunu değildir. Durkheim “değişmeyen insan doğası” fikrini reddeder. Arzular yönetilmeli ve zorlanmalıdır. Düzen insan olmanın bir gereğidir. Düzen yoksa ya da yetersizse Durkheim buna “anomi” der. Bu hukukun ya da normların yokluğudur. Medeniyet ve insan hareketlerinin genişleme oranı evrimleşme ile artar. Arzuların kontrolü hayatın gidişatına uygun olmalı. Arzuların kısıtlanmasına pek çok birey de sevinir. Sosyal kurallar bireylerin bakış açılarının parçalarıdır. Durkheim in en önemli anlayışı toplumsal zorlamaların değer ve objelerin gözlerinden birbiri ile bağlantılı olarak görülmesi gerektiğidir. Düzenleme Durkheim düşüncesinde arzuların sınırlandırılmasıdır. Düzenleme insan yapısının evrimidir. Dışsal zorlamlar hukuki zorlama ya da ahlaki baskı ve içsel zorlamalar belirsiz etik konulardır. Dışsal zorlama başlangıçta çalışma konuşu yapılmış ama daha sonra etik kurallardan oluşan sosyal kaynaklara bağlılığı nedeniyle bireylerin gönüllü olmasını ele almıştır. Hukuk ve ahlak kuralları birey üzerinde dışsal zorlama yapar. Ancak düzenli bir hayat bunların kendi kendine yerine getirilmesi ile sağlanır. Hukuk yargıç ve vatandaşlar arasında bağlantısız değildir. Hukuk vatandaşın saygısını kazanmalıdır. Hukukun öngörülebilirliği sağlanmalıdır. Hukuk gereksiz değil düzenin bir parçasıdır. Durkheim’in çocukluğunda sorumlukları büyük yer tutuyordu. Kurallara bağlı bir aileden geliyordu. Zorluk ve güçlük refaha tercih ediliyordu. Durkheim boş zamanları tehlikeli bulmuştur, sorumluluk, disiplin, düzen, öz kontrol kişiliğine yerleşen esas noktalardı. Ancak yaşamöyküsü be düşünceleri arası bağlantı kuracak sağlam deliller yoktur. Kapalı Ortodoks bir ailede büyümüş ve Yahudiliği reddetmiştir. Babası ise hahamdı. Durkheim dini bir inanan olarak değil bir sosyal bilimci olarak ele almıştır. Sorumluluk düzenlemelerinin merkezini hukuk ve ahlakın değişmişi olarak gördü. Dinin insanların kendilerine zarar vermekten alıkoyduğunu ve yaşabilecekleri bir toplum sağladığını belirtti. 1870–1871 Fransa- Prusya savaşı ve neticesinde Paris Komünü olayları ve Drefyüs davası, Durkheim ın üçüncü cumhuriyetin politikalarından hoşlanmamasına neden olmuştur. Diyalektik arzuların kontrol edilmesi gerektiğini sosyalizmi eleştirmek maksadı ile söylemiştir. Ütopyaların peşinde koşulduğunda mutsuzluğun kaçınılmaz olduğunu belirtmiştir. 1882 de eğitim kilisenin elinde n alınmış ve özgürleştirilmiştir. Ancak sorun yeni devlette dini ilkelerin yerini neyin alacağıdır. 19. yy geleneksel toplumların yıkılışı ve sanayileşme ile mevcut ahlaki değerlerin aşındığı bir yydır. Kentteki işyerleri toplanmış, Paris komününü takip eden ticari birliklerin bastırısı ile çalışan sınıf haklarını kazanmış ama işçi sayısı artarken işveren işçiye iş vermemeye başlamış bu da endüstri ve sermaye sınıfı arası düşmanlığı dolayısıyla endüstrinin tehlikeye girmesine neden olmuştur. Durkheim gruplardaki birlik toplumdaki bireyleri için gereklidir der. Sınıf çatışması, ahlaki yetersizlikten kaynaklanan patolojik bir durumdur. Sosyal dayanışma ve sosyal birlik 19. yy sonlarının ana fikri olmuştur. Amaç sosyo ekonomik düzenin temellerini yıkmak değil refah reformundan haklı çıkmaktır. The Division of Labour in Society sosyal dayanışma ile ilgilidir. Ahlaki bütünleşme olarak algılanan sosyal dayanışma toplumun doğasıdır. Bir sosyal olgu diğer sosyal olgulardan etkilenir ve onu etkiler. Çatışmadan kurtulmuş bir toplum dayanışma olmadan var olamaz. Ve sosyal dayanışma toplumdan topumla farklılık gösterebilir. Esasında sosyal dayanışmanın iki türü vardır ve farklı toplumlarda farklı kombinasyonları söz konusu olabilir. Mekanik dayanışma aynı inanç ve değerlere sahip, aynı şeyleri yapan, aynı inanç ve değerlere sahip üyelere sahiptir. Paylaşılan anlayış ve inançlar birleşiktir. Uzmanlık ya da farklılaşmanın az olduğu tarım toplumları gibidir. Karmaşık modern toplumlarda hayat çeşitlenmiştir ve meşgul olunan sosyal pozisyonlar uzmanlaşmış ve farklılaşmıştır. Buna organik dayanışma denir. Organik dayanışmada farklı inanç ve değerlere sahip insanlar vardır ama yine de bağlılık vardır. Sosyal rolleri farklı gruplar birbirine güvenir. Ve topluma farklı şeyler katarlar. Toplum fonksiyonel bağlılık ile birleştirilmiştir. Vücudun organları gibidir ve her birinin çalışması gerekir sosyal organizmanın devamı için farklı fonksiyonların tamamlanması gerekir. Politik olarak en öneli bütünleşme Fransa da işçi ve kapital arasında sağlanmıştır. Modern toplumun karmaşıklığı çatışmaya yol açmayabilirdi çünkü işlevsel farklılaşma söz konusudur ve bireylerde faydalanmak gerekir. Toplum ve ahlak sosyal olgular olarak ele alınmalı. Bireyler davranışlarının arkadaşına güvenli ve birbirine açıktır. Durkheim da ahlaki alan sosyal hayatı sağlayan ahlaki bütünleşmeyi kanıtlamaktır. Sosyal dayanışma idealdir ve olgusaldır. Olgular ideali mümkün kılabilir. Sosyal hareketlerin sınırlanmasını sağlayan ahlaki gerçekliklerin yeterince farkında olmak sosyal ilerlemeyi sağlar. Bireyler bazı arzularını toplum için gönüllü olarak engeller. Ekonomik ve endüstriyel alanlarda ticari birleşmeler ve işçi birlikleri oluşmalıdır. Birey ve devlet arasında orta bir sınıf bulunmalıdır. Amaç bireysel ilgileri reddetmek değil arzu ve talepleri anlaşılabilir kılmaktır ve topumun bir bütün olarak varlığını sürdürmesini sağlamaktır. Chapter 3 A legal enviroment The Division of Labour da Durkheim sosyoloji bilgilerini hukukla beslemiş ve başarılı olmuştur. Toplumun doğası hakkıdanki en anlaşılır bilgiyi hukuk sosyolojisi ile kazandı. Hukukla dayanışma çalışmasını birleştirdi. Sosyal normların ihlalinde hukukun bağladığı sonuçları inceledi ve sosyal dayanışma ile toplum doğasını anlamaya önem vermiştir. Bazı hukuki yaptırımlar cezaidir. Suç işleyeni bastırıcı işlevi vardır. Bedene yönelik cezalar içerebilir ya da tutukluluk ya da para cezası olabilir. Amaç suç işleyeni mahrum etmektir. Baskıcı ceza hukuku cezai alanların hepsini kapsar. Tazmin edici hukuki yaptırımlar da vardır. Acı verici değil ama mümkün olduğunca eski halin iadesini sağlayıcıdır. Tazmin edici ya da ıslah edici özelliği ile sosyal ilişkilerin dengesini ve sosyal etkileşimi kolaylaştırır. Sözleşme hukuku tipik türüdür ama Durkheim buraya anayasa medeni idare ticaret hukukunu da koyar. The Division Labour’da Durkheim baskıcı ve onarıcı hukuki düzenlemeler ile mekanik ve organik dayanışmayı anlatır. Baskıcı hukuk, mekanik dayanışma göstergesidir. , onarıcı ise organik dayanışma. İlkel veya eski toplumlarda, mekanik dayanışma ve baskıcı hukukun karmaşık endüstriyel toplumlarda organik dayanışma ve onarıcı hukuk söz konusudur. Böylece hukuk sosyolojik bilginin esas anahtarıdır. Hukuk tarihi dayanışma çeşidini anlamada önemlidir. Hukuk için sosyal hayat sağlanmalı ve hukukla bu sosyal hayat öngörülebilir olmalıdır. Sosyal etkileşim arttıkça hukuk kuralları öngörülebilir olacaktır. Hukukun bir sosyal olgu olarak görülmesini ve doğa bilimcisi gibi incelenmesini söylüyordu. Sosyolojik bakış açısına göre hukuk sosyal bir olgudur. Hukuk bilimi tarihsel ve karşılaştırmalı olarak incelenmeli ve geliştirilmelidir. Hukuk toplumun içine oturmuştur ve tarih ve karışlaştırma ile anlaşılabilir. Hukuk bu ilerlemenin bir göstergesidir. Durkheim’ın pek çok işbirlikçisi hâkim dünyasındandır ve dolayısıyla yakın bir gözlemi vardır. Hukuk profesörleri de bu işin içindedir( Paul Huvelin, Emmanuel Leyu) ( iç ve dış gözlem olanağı mevcut) Anneé sociologie, Durekheim in editörlüğünde iki bölümden oluşur. Biri hukuk ve ahlak sosyolojisi; ahlaki ve hukuk kurallarının başlangıcını katarak hesaba alır, tarihini ve sosyal gelişimini inceler. İkincisi ceza sosyolojisi alanındadır. Hukuk ve ahlaki kurallar fonksiyonları dikkate alınarak çalışılmıştır. Hukukun tüm alanları incelenmiş ama aile, miras, mal hukukuna ayrıcalık verilmiştir. Durkheim’in hukuk ve ahlaka ilişkin ölümünden sonra basılan eserler de mevcuttur. Professional Ethics and Civilc Morals (1957) ve Moral Education (1961) bunlar arasında sayılabilir. Hukukun sosyal ihtiyaçların zorlaması ile biçimlendiğini ve geliştiğini anlatmış ve hukukçular tarafından kurumların nasıl meydana geldiğinin bilinmesi gerektiğini önemsemiştir. Hukuk eğitiminin fazla biçimsel olduğunu savunarak, hukuk eğitiminin daha çeşitli olması gerektiğini savunmuştur. Hukuk boş ve soyut formüllerden ibaret değildir. Sosyal gerçektir. Hukuki kurumlar ve sosyal durumlar arası ilişkinin ve politik, ekonomik diğer ilişkilerin bilinmesi gerekir. Tarih öğrenimini önemser. “pedogojik muhafazakarlık”ı anlamanın bir yolu Durkheim sosyolojisinde uzmanlaşmadan geçer. Hukuk yalnız sosyal ilgili ile açıklanamaz aynı zamanda uygulanmalıdır. Hukuk felsefesi ve sosyolojisi ilişkisi pek dostça değildir. Gasten Richard’a göre ilk günden itibaren çatışmaya başlamışlardır. İki dal arası uzlaşma yoktu. “eski” hukuk felsefesi bazı evrensel iddialar içerdiğini iddia ediyordu. George Davy’e göre hukukun içeriğini anlamak için kolektif bilincin içeriğinin saptamasının yeterli olduğu iddia ediliyordu. Durkheimıan bir sosyologa göre, sadece hukuk değil onu çevreleyen faktörler de sosyal olgudur. Anlamak için bir toplumun özel parçaları gibi ele alınmalıdır. Sosyoloji kurumların farklı yerlerdeki çeşitliliğini de görmeye çalışır. Olgular değişmez ya da insan doğası kaynaklı değildir, emprik gözlemler ile sosyal hayatta bilinebilirliği gösterir. 19. yy sonarlı Fransa’da hukuk felsefesi, kuşkusuz, uygulamalara ve uygulamanın gelişmesine yardım etmiştir. Sosyoloji ise hukukun doğası hakkında tartışan hukukçuları topulumu anlamaya davet etmiştir. Bilimlerin kesin bilgiye ulaşma aracı olması nedeniyle eğer kesin bilgiye ulaşmak istiyorsak sosyolojiyi tercih etmeliyiz. Sosyolojik araştırmalar açıklık sağlar ve aynı zamanda gelişmeleri de gösteriri. Durkheim sosyolojisi kapsamında hukuk teorilerindeki hareketlerden etkilenen sosyal ve hukuki değişimler önemlidir. Arnaud 1880–1920 arası Fransasını dogmatizme karşı savaş olarak görür. Ortodoks hukuk düşüncesi en iradeci pozitivist olan hukuk düşüncesidir, bu nedenle örnek olay ve sosyal ilişkilerin bağlantısını kaybediyordu. Hukuk felsefesinde sosyoloji açısından iki anlayış ele almaya değerdir. Maurise Haurio ve Duguit. Hauriou Durkehim in iddiasını reddetmiş ama Duguit, bölümsel olmasına rağmen el uzatmıştır. Duguit 1886–1928 arası Bordeux’te hukuk profesörü idi. Hukuk tartışmalarında Durkheim sosyolojisini benimsemiştir. Yazıları pozitivizm ve sosyal olgu anlayışına yaklaşmakta idi. Sosyal dayanışma yahut anlaşmanın temeli hukuk olarak anlaşılmalıydı. Pozitivistler sosyal olguların, sübjektif yönlerini değil, objektif olarak bir bütün halinde ele alınmasını ve analiz edilmesini savunur. Duguit sosyal olgu olarak hukuku ‘objektif hukuk’ olarak tanımlar. Objektif hukuk, felsefi bir fikir değildir, toplumdan kaynaklanan bir olgudur. Hukuk toplumda var olan diğer sosyal olguların ürünüdür. Hukuk bilimi, keşif ile ilgilenmeli, akla uygun olmalı ve hukuku geliştirmelidir. Objektif hukuk zorunlu olarak “yaptırım” gerektirir ve bu ona sosyal karakterini verir. Hukukçular, pozitif hukuku yasa koyucu ya da mahkeme tarafından konulmuş hukuk olarak tanımlar. Durkheim, Duguit’ten daha fazla hukukun sübjektif yönlerine değinmiştir. Duguiıt’ e göre maddi sosyal olgular inanç ve anlayışlara tercih edilir. Aynı zamanda inanç ve anlayışların sosyal olgu olabileceğini reddeder. Duguit, hukukun modern görevlerini göstermek için belirlenmiş bir olgu olarak sosyal dayanışmayı alır. Kanunu dayanışmayı açıklamaktaki önemini belirtir, bu Duguit’in hukukçu olarak devletin sınırsız egemenliğini reddetmesine imkân verir. Çünkü kanuna karar vermesi gereken devletin isteği değil dayanışmanın nesnel gereksinimleri olmalıdır. Dolayısıyla bu teori egemenlik fikrini kamu hizmeti ile değiştirmektedir. Bu yüzden hükümet üzerindeki hukuki kontrollerin analizini kolaylaştırmıştır. Toplum faydasını yükseltmek için sosyal faydanın bir çalgı aleti olarak ele alınması gerektiğini söyler. Adaletin yaygın fikirlerinde tanınma gereksinimi olduğunu ve devlet otoritesini sosyal dayanışma tarafından haklı çıkarılmasını savunur. Yargısal kararlar ya da politik kanunların doğal bir otoritesi yoktur. Duguit, kolektif inançları savunur. Hukuk eleştirisi sınırlarını reddettiği için etkisi azalmıştır. Maurice Hauriou; sosyolojini tehlikeli spekülasyonlara dayandığını iddia etmiştir. Sosyologlara felsefei meselelerde özgür olmak istediklerini ve felsefi direktifler almamalarını salık verdi. Sosyoloji her disiplini rahat bırakmalıdır. Sosyoloji bireye bakmalı ve onun gelişimini esas almalıdır. Duguit, hukuku, normların doğuşunu veren objektif sosyal durumlar olarak görüyordu. Sosyal hayat kolektif bilinçle bağlantılı anlaşılmalı. Duguit’e göre objektif hukuk sosyal durumlardan üretilir. Duguit hukuku yaratıcı olarak görmek istemez. Hauriou, sosyal çevrenin eylemsizlik oluşturduğunu ileri sürer, yaratıcı değildir. Asıl yaratıcı olan bireylerin bireysel amaçlarıdır. Hukuk kurum ve kuralları belirleyen bireysel hareketlerin dinamik gücüdür. Hem yaratıcıdır hem de sosyal hayatta öngörülebilirliği sağlar. Kurum kavramına hem yapılar olması bakımından hem de kurulu kuralları olması bakımından 2 yönden bakılır. Bir yandan etkilerken bir yandan etkilenirler. Hukuk sosyolojisi, hukuki beceriyi istihdam eden farklı yer ve zamanda hukuki fikir ve zıtlıkları göstermek açısından yararlıdır. Durkehim sosyolojisi, toplumun bir aynası olarak hukukun fonksiyonel analizi ve hukuki müesseselerin ve hukuki doktrinlerin sosyal gelişimini açıklamam ile beraber ilgilenir. İlkel hukuk sistemlerini ya da tarihi hukuk sitemlerini incelenmesi hukuki müessese ve doktrinlerin sosyal gelişimini açıklama bakımından önemlidir. Çağdaş ve yakın zaman yabancı hukuklarının karşılaştırılmalı incelenmesi modern toplumlarda hukukun işlevi analizinde önemlidir. Anneé sociologie böylece 2 yöndedir. Durkheim, karşılaştırmalı hukuktan sosyal dayanışmayı olgunlaştırmak için faydalanmıştır. Sonrasında hukuki fikir ve çalışmaların merkezi hakkında çalışma Durkheim düşüncesinin temeli olmuştur. Jhering çalışmasını irade ve ilgilerin çatışmasına odaklamıştır. Durkheim sosyolojisi hukuk bilimi ile aynı seviyede meydana gelmesine rağmen paralel özelliklere de sahiptir. Durkheim çalışmaları hukuk tarihinin uzun dönemlerinde birçok toplum arasında genelleşmiştir, hukukun tarihin içinden gelen kopmamış bir iplik olduğunu yazar.