T - Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı

advertisement
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
EĞİTİM DAİRESİ BAŞKANLIĞI
YARGI MEVZUATI BÜLTENİ
Bültenin Kapsadığı Tarihler
01-15 Mart 2013
Yayımlandığı Tarih
15 Mart 2013
Sayı
2013-05
İÇİNDEKİLER
-
-
-
-
-
-
-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Spor Alanında İkili İşbirliği için Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6417 Sayılı
Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti Arasında Vergi
Konularında Bilgi Değişimi Anlaşması ve Anlaşmanın
Yorumlanması veya Uygulanmasına İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6418 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
9 Temmuz 1999 Tarihinde Singapur’da İmzalanan Türkiye
Cumhuriyeti ile Singapur Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6419 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Spor Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6420 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı
Yazmanlığının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair 6421 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı
Yazmanlığının, Personelinin ve Üyelerin Temsilcilerinin Ayrıcalık
ve Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair 6422 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6423
Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
-
-
-
-
-
-
-
-
Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
6424 Sayılı Kanun
(R.G.
01 Mart 2013 – 28574)
Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı ile Oman Sultanlığı
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Süresinin Uzatılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6425 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6426
Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Yeraltı Suları Hakkında Kanun ile Kamulaştırma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair 6427 Sayılı Kanun
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları
Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil
Edilmesine Dair Tebliğ
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-12 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-13 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-14 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-15 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-16 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-17 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-18 Sayılı Kararı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Adalet Bakanlığından Düzeltme İlanı
(R.G. 01 Mart 2013 – 28574)
Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeler Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 02 Mart 2013 – 28575)
İstirahatli Olan Sigortalıların İşyerinde Çalışmadıklarına Dair
Bildirimin İşverenlerce Sosyal Güvenlik Kurumuna Gönderilmesine
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ
(R.G. 02 Mart 2013 – 28575)
Güvence Hesabı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
(R.G. 05 Mart 2013 – 28578)
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 05 Mart 2013 – 28578)
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Tercüman Listelerinin
Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik
(R.G. 05 Mart 2013 – 28578)
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği
(R.G. 05 Mart 2013 – 28578)
Mesire Yerleri Yönetmeliği
(R.G. 05 Mart 2013 – 28578)
Adalet Bakanlığından İhalelere Katılmaktan Yasaklama Kararı
(R.G. 05 Mart 2013 – 28578)
Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliği
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Uygulama Esaslarına Dair
Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Bankalarca Yıllık Faaliyet Raporunun Hazırlanmasına ve
Yayımlanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teknik Denetçilerin Görev, Yetki
ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik (SHY TD-01)
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Elektrik Piyasasında Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması
Hakkında Tebliğ
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Kayıtlı Elektronik Posta Rehberi ve Kayıtlı Elektronik Posta Hesabı
Adreslerine İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Anayasa Mahkemesinin E: 2010/40, K: 2012/8 Sayılı Kararı
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Anayasa Mahkemesinin E: 2012/106, K: 2012/190 Sayılı Kararı
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Anayasa Mahkemesinin E: 2012/117, K: 2012/204 Sayılı Kararı
(R.G. 06 Mart 2013 – 28579)
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 2013/4279 Sayılı Yönetmelik
(R.G. 07 Mart 2013 – 28580)
Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut
Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
(R.G. 07
Mart 2013 – 28580)
Devlet Ormanlarındaki Yayla Alanlarının Tespiti ve İdaresi
Hakkında Yönetmelik
(R.G. 07 Mart 2013 – 28580)
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin
Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/35)’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (Tebliğ No: 2013-32/42)
(R.G. 07
Mart 2013 – 28580)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 6/3/2013 Tarihli ve 2013/19 Sayılı
Kararı
(R.G. 08 Mart 2013 – 28581)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 2013/20 Sayılı
-
-
-
Kararı
(R.G. 08 Mart 2013 – 28581)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 73/2013 Tarihli ve 2013/21 Sayılı
Kararı
(R.G. 08 Mart 2013 – 28581)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 2013/22 Sayılı
Kararı
(R.G. 08 Mart 2013 – 28581)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 2013/37 Sayılı
Kararı
(R.G. 08 Mart 2013 – 28581
Sağlık Bakanlığınca Kanun Özel İş Birliği Modeli ile Tesis
Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile İlgili Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
6428 Sayılı Kanun
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Anayasa Mahkemesi Üyeliğine , M.Emin Kuzun Seçilmesine Dair
Karar (No:2013-7)
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Radyoaktif Atık Yönetmeliği
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Nükleer Tesislerde Serbestleştirme ve Sahanın Düzenleyiciği
Kontrolden Çıkarılmasına İlişkin Yönetmelik
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Beşinci Türkiye İktisat Kongresi İLE İlgili 2013/2 Sayılı
Başbakanlık Genelgesi
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/26
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/27
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/28sayılı
Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/29
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/30
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/31
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/32
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/34
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/39
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/40
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/41
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/43
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/44
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/45
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/46
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/47
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/48
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 –
28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/50
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 –
28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/51
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/52
Sayılı Kararı
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Sermaye Piyasası Kurulunun 22.02.2013 Tarihli ve 203 Sayılı Karar
(R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 28.02.20013 Tarihli
ve 5219 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582)
Gümrük Genel Tebliği (Tır İşlemleri) (Seri No: 2)
(R.G. 10 Mart 2013 – 28583)
Gümrük Genel Tebliği (Posta Ve Hızlı Kargo Taşımacılığı) (Seri
No: 4)
(R.G. 10 Mart 2013 – 28583)
DÜZELTME Elektrik Piyasasında Uygulanacak Fiyat Eşitleme
Mekanizması Hakkında Tebliğ ile İlgili
(R.G. 10 Mart 2013 – 28583)
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla
Değiştirilen 32. Maddesinin (B) Fıkrasında Belirtilen Ağız Protezleri
ile İlgili Olarak Yapılacak Yardıma İlişkin Yönetmeliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla
Değiştirilen 102 nci Maddesinde Belirtilen, Yol Paraları ile Zaruri
Masraf Karşılıklarına İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Eş ve Çocuklara Temin
Edilecek Protez Araç ve Gereçlerine Dair Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yönetmelik
(R.G. 11 Mart
2013 – 28584)
Bağ-Kur Genel Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
Bağ-Kur Sigortalılarının Yurt Dışında Tedavilerine İlişkin
Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
Emekli ve Malullük Aylığı Bağlanmış Olanlarla, Bunların Kanunen
Bakmakla Yükümlü Bulundukları Aile Fertleri, Dul ve Yetim Aylığı
Alanların Muayene ile Tedavileri Hakkında Yönetmeliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı İlaç Listesi ve Uygulama
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Talimatının Düzenlenmesi Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin
Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik
(R.G.
11 Mart 2013 – 28584)
T. C. Emekli Sandığı Borç Para Verme Yönetmeliğinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
Elektronik Haberleşme Sektöründe Hizmet Kalitesi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
Taşınabilir, Tekrar Doldurulabilir, Kullanımdaki Çelik LPG Tüpler
ile İlgili Tebliğ (TS 5306) (Tebliğ No: MSG – MS- 2013/3)
(R.G. 11 Mart 2013 – 28584)
Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzüğün Yürürlükten Kaldırılmasına
İlişkin 2013/4311 Sayılı Tüzük (R.G. 12 Mart 2013 – 28585)
Atatürk Uluslararası Barış Ödülü 2013/4283 Sayılı Yönetmeliği
(R.G. 12 Mart 2013 – 28585)
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Basın ve Yayın Mensuplarının
Çalışmaları Hakkında Yönetmelik
(R.G. 12 Mart 2013 – 28585)
Denetimli Serbestlik Müdür ve Müdür Yardımcılığına Atama
Yönetmeliği
(R.G. 12 Mart 2013 – 28585)
Aktif İşgücü Hizmetleri Yönetmeliği
(R.G. 12 Mart 2013 – 28585)
Çalışanlara Sağlanan Faydalara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı
(TMS 19) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 9)
(R.G. 12 Mart 2013 – 28585)
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun
28/2/2013 Tarihli ve
75935942-050.01.04 – [01/05] Sayılı
Kararı
(R.G. 12 Mart
2013 – 28585)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sağlıkta Performans Uygulamaları Alanında
İşbirliğine Dair Çalışma Protokolünün Onaylanması Hakkında
2013/4356 Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır
Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında
2013/4384 Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Konya-Çumra III. Merhale (KOP) Projesi Kapsamında Olan Bozkır
Barajı’nın Yapımı Maksadıyla Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan
Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında 2013/4296 Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma
Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Güney Afrika Cumhuriyeti Mali
İstihbarat Merkezi (FIC) Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin
Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair
Mutabakat Muhtırası Hakkında 2013/4312 Sayılı Karar
-
-
-
-
-
-
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Ordu İli, Çamaş ve Fatsa İlçelerinde Tesis Edilecek Atilla
Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
2013/4316 Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Bazı Yerlerde Arazi Toplulaştırması Yapılması Hakkında 2013/4319
Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Ankara İli, Elmadağ İlçesi, Yenice, Yenidoğan ve Yenipınar
Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Alanın Riskli Alan İlan
Edilmesi Hakkında 2013/4365 Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart
2013 – 28586)
İzmir İli, Konak İlçesi, Ege Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan
Alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı İlan Edilmesi
Hakkında 2013/4366 Sayılı Karar
(R.G. 13
Mart 2013 – 28586)
6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Uyarınca Yapılacak Satış ve İade İşlemlerinde
Fiilen Görevlendirilenlere Fazla Çalışma Ücreti Ödenmesine Ilişkin
2013/4401 Sayılı Karar
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Emeklilik Yatırım Fonlarının Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin
Esaslar Hakkında Yönetmelik
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2011/44, K: 2012/99 Sayılı Kararı
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2011/64, K: 2012/168 Sayılı Kararı
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2009/9 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/21 Sayılı Kararı
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2010/10 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/22 Sayılı Kararı
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2009/12 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/23 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2010/36 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/24 Sayılı Kararı
(R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2009/28 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/25 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2010/53 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/26 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2010/38 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/27 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2009/47 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/28 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Anayasa Mahkemesinin E: 2010/33 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K:
2013/29 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586)
Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Demiryolu Bağlantı Hattı ve
-
-
-
-
-
-
-
-
Lojistik Merkezi Projesi Kapsamındaki Kemalpaşa Organize Sanayi
Bölgesi Demiryolu Uç İstasyonunun Yapımı Amacıyla Bazı
Taşınmazların Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4314 Sayılı
Karar
(R.G. 14 Mart 2013 –
28587)
“154 KV Akhisar TM-Meta Nikel Kobalt TM Enerji Iletim Hatti
Projesi” Kapsamında Gösterilen Güzergâha Isabet Eden
Taşinmazların Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, Iletken Salınım
Gabarisinin ise Irtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Türkiye Elektrik
Iletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafindan Acele
Kamulaştırılmasi Hakkında 2013/4315 Sayılı Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Yusufeli Barajı ve HES (DOKAP) Projesi’nin Yapımı Maksadıyla,
Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan Taşınmazların Devlet Su Işleri
Genel Müdürlüğü Tarafindan Acele Kamulaştırılmasi Hakkında
2013/4317 Sayılı Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Silvan I. Merhale (GAP) Projesi Kapsamındaki, Silvan Barajı İletim
Kanalı 1. Kısım (Babakaya Tüneli+İletim Kanalı)’ın Yapımı
Maksadıyla Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan Taşınmazların
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele
Kamulaştırılması Hakkında 2013/4318 Sayılı Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Afyonkarahisar İli, Dinar İlçesinde Tesis Edilecek Dinar Rüzgâr
Enerjisi Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı taşınmazların Hazine
Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4362 Sayılı
Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Erzurum İli, Tortum ve Uzundere İlçelerinde Tesis Edilecek
Çayaşan Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı
taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında
2013/4363 Sayılı Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Obruk-Dutludere Sulaması (YHGP) Projesi Kapsamındaki ÇorumObruk Dutludere Sulamasının Yapımı Amacıyla Bazı Güzergâh ve
Alanlarda Bulunan Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4364 Sayılı
Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Manisa İli, Kırkağaç İlçesinde Tesis Edilecek Sayalar Rüzgâr
Enerjisi Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Hazine
Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4393 Sayılı
Karar
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve
5225 Sayılı Kararı
(R.G. 14 Mart 2013 – 28587)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Elektrik ve Enerji Alanlarında İşbirliğine İlişkin
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6429
Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Tesis
Edilen Ortak Komitenin 1/2010 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair 6430 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Oman Sultanlığı Hükümeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6431 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanlık Müsteşarlığı ile Mısır
Arap Cumhuriyeti Hükümeti İdareyi Geliştirmeden Sorumlu Devlet
Bakanlığı Arasında Kamu Yönetimi Alanında İşbirliği Hakkında
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
6432 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında
Çalışma, Sosyal Güvenlik ve İstihdam Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6433
Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair 6434 Sayılı Kanun
(R.G.
15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye-Tunus Ortaklık Konseyinin Tarım Ürünlerinde Taviz
Değişimi Hakkındaki Protokol II’nin A ve B Tablolarının
Değiştirilmesine İlişkin 2/2012 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair 6435 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti ve Bulgaristan Cumhuriyeti Arasındaki
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair 6436 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan
Personelin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşmasının 4 üncü, 5 inci
ve 6 ncı Değişikliklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
6437 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
1978 Protokolü ile Değişik 1973 Tarihli Denizlerin Gemiler
Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslar Arası
Sözleşmeyi Değiştiren 1997 Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair 6438 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
2001 Gemi Yakıtlarından Kaynaklanan Petrol Kirliliği Zararının
Hukuki Sorumluluğu Hakkında Uluslararası Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 6439 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti
-
-
-
-
Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair 6440 Sayılı Kanun
(R.G. 15
Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
6441 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Türkiye Cumhuriyeti İle Türkmenistan Arasında Hukuki ve Cezai
Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair 6442 Sayılı Kanun
(R.G. 15
Mart 2013 – 28588)
Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 6443 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi
ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile
Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 6444 Sayılı Kanun
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Milletlerarası Tahkim Ücret Tarifesi Hakkında Tebliğ
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 14/3/2013 Tarihli ve 2013/54 Sayılı
Kararı
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
Adalet Bakanlığından Çeşitli İlanlar
(R.G. 15 Mart 2013 – 28588)
KANUNLAR
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SPOR ALANINDA İKİLİ İŞBİRLİĞİ İÇİN
MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6417
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 28 Ağustos 2010 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında
İkili İşbirliği İçin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE JERSEY HÜKÜMETİ
ARASINDA
VERGİ KONULARINDA BİLGİ DEĞİŞİMİ ANLAŞMASI VE ANLAŞMANIN
YORUMLANMASI VEYA UYGULANMASINA İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6418
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 24 Kasım 2010 tarihinde Londra’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi
Değişimi Anlaşması” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti
Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Yorumlanması veya
Uygulanmasına İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti
Yetkili Makamları Arasında Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G.01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
9 TEMMUZ 1999 TARİHİNDE SİNGAPUR’DA İMZALANAN TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE SİNGAPUR CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR
ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASINI
DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6419
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) “9 Temmuz 1999 Tarihinde Singapur’da İmzalanan Türkiye
Cumhuriyeti ile Singapur Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını
Değiştiren Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G .01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MISIR ARAP CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SPOR ALANINDA MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6420
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 13 Eylül 2011 tarihinde Kahire’de imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor
Alanında Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
ASYA’DA İŞBİRLİĞİ VE GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER KONFERANSI
YAZMANLIĞININ STATÜSÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6421
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 17 Haziran 2006 tarihinde Almatı’da imzalanan “Asya’da
İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının Statüsü”nün
onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
ASYA’DA İŞBİRLİĞİ VE GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER KONFERANSI
YAZMANLIĞININ, PERSONELİNİN VE ÜYELERİN TEMSİLCİLERİNİN
AYRICALIK VE BAĞIŞIKLIKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6422
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı
Yazmanlığının, Personelinin ve Üyelerin Temsilcilerinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşme”nin onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KARADAĞ ARASINDA SOSYAL
GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6423
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 15 Mart 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İTALYA CUMHURİYETİ ARASINDA
SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6424
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 8 Mayıs 2012 tarihinde Roma’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI İLE OMAN
SULTANLIĞI SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA ASKERÎ İŞ BİRLİĞİ
MUTABAKAT MUHTIRASININ SÜRESİNİN UZATILMASINA
İLİŞKİN MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6425
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 22 Ocak 2011 tarihinde Oman’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Oman Sultanlığı Hükûmeti Arasında “Türkiye
Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Savunma Bakanlığı
Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası”nın Süresinin Uzatılmasına İlişkin
Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ
ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
Kanun No. 6426
Kabul Tarihi: 13/2/2013
MADDE 1 – (1) 21 Kasım 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve
İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA
KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 6427
Kabul Tarihi: 14/2/2013
MADDE 1 – 16/12/1960 tarihli ve 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun
10 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemleri kurulmadan kullanma
belgesi verilemez. Ölçüm sistemlerinin kurulmasını lüzumlu kılacak yeraltı suyunun;
kullanım maksadı, miktarı, havza sınırı ve diğer hususlar Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Bakanlar Kurulunca
tespit edilen hususlara ilişkin uygulama usul ve esasları ile ölçüm sistemine dair
hususlar yönetmelikle belirlenir. Su ölçüm sisteminin kurulmasına dair süre Bakanlar
Kurulu kararıyla uzatılabilir.”
MADDE 2 – 167 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 3 – Bu maddeyi değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce yeraltı suyu temini amacıyla kuyu, galeri, tünel ve benzerleri için
kullanma belgesi almış olanlardan;
a) Sanayi amaçlı kullanılan kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi,
bir yıl içinde belge sahibince kurulur. Süresi içerisinde ölçüm sistemini
kurmayanların belgeleri iptal edilerek kuyuları kapatılır ve kapatma masrafları
sahibinden alınır.
b) Zirai, içme ve kullanma suyu amaçlı açılan ve ölçüm sistemi kurma
zorunluluğu dâhilinde bulunan kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi, bir
yıl içerisinde belge sahibince kurulur. Ölçüm sistemini kuramayanların bu süre
içerisinde talep etmesi hâlinde ölçüm sistemleri, bedeli yüzde on fazlası ile
ilgililerinden tahsil edilmek üzere, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl
içerisinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kurulur veya kurdurulur. Bu
şartlara uymayanların belgeleri iptal edilerek kuyuları kapatılır ve kapatma masrafları
sahibinden alınır.”
MADDE 3 – 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 22 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Kamulaştırılan taşınmaz malda, kamulaştırma amacına uygun bir işlem veya tesisat
yapılmasından sonra bu hüküm uygulanmaz.”
MADDE 4 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 5 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
28/2/2013
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
TEBLİĞLER
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından:
TARIMSAL FAALİYETTE BULUNANLARIN PRİM BORÇLARININ
SATTIKLARI TARIMSAL ÜRÜN BEDELLERİNDEN KESİNTİ
YAPILMAK SURETİYLE TAHSİL EDİLMESİNE DAİR TEBLİĞ
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı olarak tescil edilmiş
olanların prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden borç tutarını
geçmemek şartıyla ve prim borçlarına mahsuben kesinti yapılmak suretiyle tahsil
edilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 88 inci maddesinin on ikinci fıkrası ile 12/5/2010 tarihli ve
27579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin
108 inci maddesinin beşinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Kanun: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu,
b) Kesinti: Tarımsal faaliyette bulunanların sattıkları ürün bedelleri üzerinden
yapılan kesinti işlemini,
c) Kesinti Bildirim Listesi: Örneği ek-1’de yer alan “Kesinti Bildirim Listesi”ni,
ç) Kesinti Muafiyet Belgesi: Örneği ek-2’de yer alan “Kesinti Muafiyet
Belgesi”ni,
d) Prim borcu: Tarımsal faaliyette bulunanların ödemekle yükümlü oldukları ve
süresi içinde ödenmeyen primlerinin ödeme tarihindeki toplam tutarını,
e) Kurum: Sosyal Güvenlik Kurumunu,
f) Kurum hesabı: Sosyal Güvenlik Kurumunun anlaşması olan banka
şubelerindeki ilgili hesaplarını,
g) Sigortalı hesabı: Tarımsal faaliyette bulunanlarla ilgili ödeme bilgilerinin
kaydedildiği veri kütüğünü,
ğ) Tarımsal faaliyet: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle
başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım,
üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek
suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin
yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını,
h) Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı sayılanları,
ı) Ürün bedeli: Kesinti işlemine konu olan tarımsal ürünün brüt satış tutarını,
ifade eder.
Kesinti yapacak olanlar
MADDE 4 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri
üzerinden kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler aşağıda
gösterilmiştir.
a) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamuya ait ticari işletmeler,
b) Kamu iktisadi teşebbüsleri,
c) Sair kurumlar (kooperatif, birlik ve diğer kurumlar),
ç) Ticaret şirketleri,
d) İş ortaklıkları,
e) Dernekler,
f) Vakıflar,
g) Dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri,
ğ) Zirai kazançlarını, bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden
çiftçiler,
h) Gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek
erbabı.
Kesinti oranı
MADDE 5 – (1) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler,
tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden prim
borçlarına mahsuben ve borç tutarını geçmemek şartıyla %2 oranında kesinti yapmak
zorundadırlar.
(2) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler tarafından, tarımsal
faaliyette bulunanlara ürün bedeline mahsuben veya hesaben yapılan ödeme ile avans
verilmesi halinde, bu ödemelerden herhangi bir kesinti yapılmaz. Verilen avansın
veya hesabın kapatılması sırasında ürün bedelinin tamamı üzerinden borç tutarını
geçmemek şartıyla %2 oranında kesinti yapılır.
Kesinti işlemlerinde kullanılacak belgeler ve bu belgelerde yer alacak
bilgiler
MADDE 6 – (1) Ürün alımı sırasında kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve
tüzel kişiler, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle düzenlemek zorunda oldukları
belgelere; tarımsal faaliyette bulunanların adı ve soyadını, ürün bedelini, kesinti
tutarını, kesinti tarihini ve T.C. kimlik numarasını kaydetmek zorundadırlar.
(2) Tarımsal faaliyette bulunanlar tarafından Kesinti Muafiyet Belgesi
gösterilmesi durumunda, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle üreticilere verilen
belgelere birinci fıkrada belirtilen bilgilerin yanında kesinti muafiyet belge numarası
da ayrıca kaydedilir.
(3) Tarımsal faaliyette bulunanların prim borçlarının, sattıkları ürün
bedellerinden kesinti suretiyle ödendiğini ispatlayabilmeleri ve yersiz tahsil edilen
kesinti tutarlarını iade olarak alabilmeleri için, birinci fıkrada belirtilen bilgilerin
alıcılarca düzenlenen belgelerde eksiksiz olarak yer almasını talep etmeleri ve
kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmeleri gerekmektedir.
Kesinti Bildirim Listelerinin Kuruma verilmesi
MADDE 7 – (1) Belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu
tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, bir ay içinde yaptıkları kesintilere ilişkin kesinti
bildirim listelerini Kurumca sağlanacak elektronik altyapıdan yararlanmak suretiyle
ve Kurumca belirlenen şekilde takip eden ayın son iş gününe kadar Kuruma
göndermeleri gerekmektedir.
(2) Belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek
ve tüzel kişilerin, bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen nedenlerle belge veya
bilgileri, öngörülen sürede Kuruma gönderememesi ve muhteviyatı primleri de yasal
süresi içinde ödeyememesi halinde, sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden
beşinci işgününün sonuna kadar gönderir ve muhteviyatı primleri de aynı sürede
Kuruma öderse bu yükümlülükleri Kanunda öngörülen sürede yerine getirmiş kabul
edilir.
(3) Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü yetkililerince imzalanacak bir tutanak ile
tevsik edilmesi kaydıyla;
a) Kurum bilgisayar sisteminde kesinti uygulama programının çalışmasını
engelleyecek şekilde;
1) Donanım ve yazılımdan kaynaklanan arızalar,
2) Elektrik ve iletişim alt yapısında meydana gelen arızalar,
3) Yangın, yıldırım, infilak ve benzeri olaylar sonucu meydana gelen ve işlem
yapmayı engelleyici durumlar,
4) Sel veya su baskını, fırtına, yer kayması, deprem gibi tabi afetler ile grev,
lokavt, sabotaj, terör saldırıları,
b) Kurumun hizmet satın aldığı internet servis sağlayıcılarında meydana gelen
arızalar,
c) (a) ve (b) bentleri dışında Kurumca belirlenecek benzeri durumlar,
bu Tebliğde belirtilen bildirim ve ödemelerin öngörülen süre içerisinde
Kurumca alınmasını engelleyici sebep olarak kabul edilir.
(4) Tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden
kesinti yapmakla yükümlü tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, muhtasar beyanname
yönünden bağlı oldukları vergi dairelerinin değişmesi halinde, kesinti bildirimlerini
bu değişikliğin gerçekleştiği tarihten itibaren yeni vergi dairelerinin bulunduğu
yerlerdeki sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine vermeleri ve
durumu kayıtlı oldukları eski sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik
merkezlerine bildirmeleri gerekmektedir. Yine vergi sicil numaralarının değişmesi
halinde de, bu değişikliği bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal
güvenlik merkezlerine bildirmeleri gerekmektedir.
(5) Kesinti Bildirim Listelerinin kesinti tarihini takip eden aybaşından itibaren
bir yıllık süreden sonra Kuruma intikal ettirilmesi halinde, 13 üncü maddede belirtilen
Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılacak
denetim ve kontrol sonucunda uygunluğu tespit edilen Kesinti Bildirim Listeleri
işleme alınır.
Kesinti tutarlarının Kurum hesabına yatırılması
MADDE 8 – (1) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler ay
içinde yaptıkları kesinti tutarlarını, kesintinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna
kadar Kurum hesaplarına intikal ettirirler.
(2) Kesinti tutarlarının bankaya yatırıldığına ilişkin dekontlara kesinti yapanın
T.C. kimlik No./vergi kimlik No., adı-soyadı/unvanı, Kesinti Bildirim Listesi sıra
No., kesintinin dönemi (ay/yıl) ve toplam kesinti tutarının kaydedilmesi zorunludur.
Kesinti suretiyle alınan primlerin sigortalıların prim borçlarına mahsubu
ve yersiz alınan tutarların iadesi
MADDE 9 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanların sattıkları ürün bedellerinden
yapılan kesintiler, Kesinti Bildirim Listesinin Kuruma verilmiş olması koşuluyla
kesinti tarihi itibariyle sigortalı hesaplarına aktarılır ve 21/7/1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 47 nci maddesine göre
sigortalının Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı
alt bendi kapsamındaki prim borçlarına mahsup edilir.
(2) Birinci fıkraya göre yapılan mahsup işleminden sonra kalan tutarlar,
sigortalının iade talebinde bulunmaması halinde Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında tahakkuk edecek prim
borçlarına mahsup edilir.
(3) Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt
bendi kapsamında sigortalı olmayanlardan kesinti suretiyle tahsil edilmiş tutarlar
Kurum hesaplarına aktarılmış olması şartıyla ve kesinti yapıldığı tarihten itibaren on
yıl geçmemiş ise sigortalılara veya hak sahiplerine kanuni faizi ile birlikte geri verilir.
Kanuni faiz, kesinti tutarının Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin
yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanır. Ancak 11/1/2011 tarihli ve
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 81 inci maddesi hükmü saklıdır.
(4) Yersiz olarak alındığı anlaşılan kesinti tutarları ilgilinin dilekçe ile sosyal
güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezlerine başvurması halinde iade edilir.
Ancak iade edilecek tutarda ihtilaf olması halinde iade talebinde bulunandan kesintiye
esas tutara ilişkin belgeler de istenir. Kurum hesaplarına intikalinden itibaren on yıl
içinde iadesi talep edilmeyen kesintiler Kuruma irat kaydedilir.
Kesinti Muafiyet Belgesinin verilmesi
MADDE 10 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamı dışında
kalanlara Kesinti Muafiyet Belgesi verilmeye devam edilir.
(2) Tarımsal faaliyette bulunanlardan;
a) Kanuna göre gelir ve aylık alanlara (sürekli iş göremezlik geliri, ölüm
geliri/aylığı alanlar hariç),
b) Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt
bendi hariç diğer bentlerine göre sigortalı olanlara,
c) Kanunun geçici 16 ncı maddesi hükmü saklı kalmak kaydıyla, Kanunun 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendine göre tarımda kendi adına ve hesabına
bağımsız çalışanlardan; yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin
masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalaması, Kanunda tanımlanan
prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olanlara,
ç) Tarımsal faaliyette bulundukları halde 65 yaşını dolduranlardan sigortalı
olmak istemedikleri doğrultusunda talepte bulunanlara,
d) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci
maddesine göre kurulan sandıklardan aylık alanlara,
bu durumları devam ettiği sürece geçerli olacak Kesinti Muafiyet Belgesi
verilir.
(3) Tarımsal faaliyette bulunanlardan, prim borçlarını taksitler halinde ödeme
taahhüdünde bulunanlara, taleplerine istinaden taksitlerini düzenli ödeme şartıyla,
sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerince bir yıl süre ile geçerli
Kesinti Muafiyet Belgesi verilir.
(4) Tarımsal faaliyette bulunanlardan, örneği ek-2’de yer alan Kesinti Muafiyet
Belgesini kimlik belgeleri ile birlikte alıcılara ibraz etmeleri halinde kesinti yapılmaz.
(5) Kesinti Muafiyet Belgesi, muafiyete esas şartların ortadan kalkması halinde
geçersiz sayılır ve belge sahibi tarafından belgenin verildiği sosyal güvenlik il
müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine iade edilir.
1/10/2008 tarihinden önce yapılan prim kesintisi nedeniyle tescil işlemleri
MADDE 11 – (1) Mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 2 nci maddesine göre
sigortalı sayıldıkları halde, bu Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre
içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemleri, yine aynı Kanunun
9 uncu maddesine göre Kurumca re’sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve
yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren
başlamaktadır.
(2) Ancak, mülga 2926 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı
sayıldıkları halde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve sattıkları ürün
bedellerinden 1/4/1994 tarihinden itibaren kesinti yapılan tarımsal faaliyette
bulunanların, kesintinin yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma
yazılı talepte bulunmaları halinde, kesinti tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi
şartıyla, kesinti yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren 4 Seri Nolu 2926 sayılı
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Uygulama
Tebliği uyarınca sigortalılıkları başlatılır. Sigortalılıkları bu şekilde başlatılan tarımsal
faaliyette bulunanların tarımsal faaliyetlerini devam ettirmeleri koşuluyla,
sigortalılıkları devam ettirilir. Tarımsal faaliyetin tespitinde ziraat odası kayıtları esas
alınır. Ziraat odası kaydı olmaması halinde, kesintiye esas ürüne ilişkin kamu kurum
ve kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, kooperatif veya birliklerin kayıtları esas
alınır.
(3) Sigortalının Kurumca re’sen tescili yapılmış ise sigortalılık kesintinin
yapıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlatılır.
(4) Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca
re’sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılır.
Hukuki ve cezai sorumluluk
MADDE 12 – (1) 4 üncü maddede belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, tarımsal
faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben
kesinti yapmamaları veya yaptıkları kesinti tutarlarını 7 nci maddenin üçüncü
fıkrasında belirtilen engelleyici bir sebep olmaksızın bu Tebliğde belirtilen süre
içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmemeleri halinde, gerçek
kişilerin kendileri, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile ilgili
görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil
olmak üzere üst derecedeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı
işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.
(2) Yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içinde ve tam olarak Kurum hesaplarına
intikal ettirmeyenlerden yasal süresi dışında rızaen ödeme talebinde bulunmaları
halinde söz konusu kesinti tutarları 1/10/2008 tarihinden önceki süreler için kanuni
faiz uygulanmak suretiyle, bu tarihten sonraki süreler için Kanunun 89 uncu
maddesine istinaden gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte hesaplanarak
sorumlulardan tahsil edilir.
(3) Kesinti tutarlarını rızaen ödeme talebinde bulunmayanlar hakkında 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106
ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri hükümleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı
Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve
mercilere verilen yetkileri kullanır. Bu Tebliğin yürürlük tarihinden önce 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre başlatılmış olan icra takipleri anılan
Kanun hükümlerine göre takip edilerek sonuçlandırılır.
(4) Kesinti yapmak zorunda olduğu halde kesinti yapmayan veya yaptıkları
kesinti tutarlarını süresi içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyen
ya da 7 nci maddede belirtilen Kesinti Bildirim Listesini süresi içerisinde
göndermeyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı
Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılır.
(5) Kanun kapsamına girmeyen ve sattıkları ürün bedellerinden kesinti
yapılmaması için alıcılara belge ibraz eden tarımsal faaliyette bulunanlar ile Kanun
kapsamına girmekle beraber, prim borçlarını ödemiş olan veya taksitler halinde
ödeme taahhüdünde bulunmak suretiyle sattıkları ürün bedellerinden kesinti
yapılmaması uygulamasından faydalanan tarımsal faaliyette bulunanların, Kanun
kapsamına giren diğer tarımsal faaliyette bulunanlara ait ürünleri kendi adlarına
sattıklarının tespit edilmesi halinde, haklarında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre işlem yapılır.
(6) Kurumun kesinti alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların
çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi
yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini
durdurmaz.
Kurum denetleme ve kontrol yetkisi
MADDE 13 – (1) Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları,
Kanunun 59 uncu maddesi uyarınca, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları
ürün bedellerinden kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin kesinti yapıp
yapmadıklarını, kesinti tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına
intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla, anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili
defter, evrak ve muhasebe kayıtlarını teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine haizdirler.
Yürürlükten kaldırılan tebliğ
MADDE 14 – (1) 26/3/1994 tarihli ve 21886 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Kesinti oranı ile ilgili geçiş hükmü
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 5 inci maddede belirtilen kesinti oranı 1/1/2014
tarihine kadar %1 olarak uygulanır.
Kesinti Bildirim Listesi ile ilgili geçiş hükmü
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Gerçek ve tüzel kişiler belge veya bilgileri elektronik
ortamda göndermekle zorunlu tutuluncaya kadar, bir ay içinde yapacakları kesintiler
için örneği ek-1’de yer alan Kesinti Bildirim Listesini düzenler ve Kurum hesaplarına
yaptıkları ödemelere ilişkin belgelerin birer fotokopisini veya suretini söz konusu
Kesinti Bildirim Listesine ekleyerek takip eden ayın son iş günü mesai bitimine kadar
zirai gelir vergisi kesintisi ile ilgili muhtasar beyannamelerini vermekle yükümlü
oldukları vergi dairelerinin bulunduğu illerdeki sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal
güvenlik merkezlerine verirler. Kesinti bildirim listelerinin aynı süre içinde anılan
sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine taahhütlü, iadeli
taahhütlü veya acele posta servisi şeklinde gönderilmesi de mümkün bulunmaktadır.
Kesinti Bildirim Listesinin taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta servisi
şeklinde gönderilmesi halinde postaya verildiği tarih Kuruma verildiği tarih olarak
kabul edilecektir. Adi posta yolunun tercih edilmiş olması halinde ise Kurum evrak
kayıtlarına giriş tarihi Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilir.
Yürürlük
MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ hükümleri yayımı tarihini takip eden aybaşından
itibaren yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı
yürütür.
Ek-1
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRÜLÜĞÜ
KESİNTİ BİLDİRİM LİSTESİ
KESİNTİ SORUMLUSUNUN
ADI - SOYADI /UNVANI
T.C. KİMLİK NO.
VERGİ KİMLİK NO.
SİCİL NO.
VERGİ DAİRESİ
ADRESİ
TELEFON NUMARASI
BİLDİRİMİN AİT OLDUĞU YIL / AY
KESİNTİ BİLDİRİM LİSTESİ SIRA NO.
KESİNTİ YAPILANLARA İLİŞKİN BİLG
SIRA
NO.
T.C. KİMLİK NO.
ADI SOYADI
BAĞ-KUR NO.
KESİNTİ TARİHİ
Ek-2
………….SOSYAL GÜVENLİK İL MÜD
……….SOSYAL GÜVENLİK MER
KESİNTİ MUAFİYET BELG
Bağ-Kur Numarası
T.C. Kimlik No.
BELG
Adı ve Soyadı
Tarih
Baba Adı
Sayıs
Ana Adı
Muaf
Doğum Yeri
Doğum Tarihi
Telefon No.
Adres
AÇIKLAMALAR
Bu belge ………………...tarihinden ……………………..tarihine kad
sahibinin sattığı tarımsal ürün bedelleri üzerinden kesinti yapılmaz.
DÜZENLEYENİN
ONA
Adı Soyadı :
Adı S
Unvanı
Unvan
:
NOT: Bu belgenin bir örneği, belge sahibinden alınarak tarımsal ürün satın alan
Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Ya
Tebliğdeki açıklamalar çerçevesinde muafiyet belgesi sıra numarası, satın alma
yazılır. İleriki bir tarihte muafiyet kapsamından çıkan ve kesinti yapılması gerek
müdürlüklerimize/sosyal güvenlik merkezimize iade etmek zorundadır.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-12
KONU
: Maliye Hazinesine ait iken özelleştirme kapsam ve programına
alınan muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
01.06.2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan
muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak
suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen
hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi,
1142 ada, 1 no.lu parseldeki 9.480 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 483.982.(Dörtyüzseksen üçbindokuzyüzsekseniki) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne
İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda
Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi
veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi,
1153 ada, 1 no.lu parseldeki 9.097 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 463.948.(Dörtyüzaltmış üçbindokuzyüzkırksekiz) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne
İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda
Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi
veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 450.000.-(Dörtyüzellibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren
Savaş TEPEBAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Savaş TEPEBAŞ’ın
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
c. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi,
1165 ada, 1 no.lu parseldeki 9.947 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 507.298.(Beşyüzyedibinikiyüzdoksansekiz) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Öz
Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda
Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi
veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine,
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-13
KONU
: Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan,
Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan 325 ada, 1 no.lu
parseldeki 106.637,95 m² yüzölçümlü gayrimenkulün İdaremizce hazırlanan ve
ÖYK’nın 06.02.2012 tarih, 2012/19 sayılı Kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliğine göre yapılan Parselasyon Planı sonucunda oluşan
parsellerden;
− 587 ada, 3 no.lu parseldeki 11.086,76 m² yüzölçümlü ve
− 587 ada, 4 no.lu parseldeki 11.053,20 m² yüzölçümlü
gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle
özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar
dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi
mevkii, 587 ada, 3 no.lu parseldeki 11.086,76 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
723.000.- (Yediyüzyirmiüçbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali
YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 722.000.- (Yediyüzyirmiikibin) Türk
Lirası bedelle ikinci teklifi veren Hasan EKEN’e İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Hasan EKEN’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi
mevkii, 587 ada, 4 no.lu parseldeki 11.053,20 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
719.000.- (Yediyüzondokuzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali
YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-14
KONU
: Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan,
Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan 325 ada, 1 no.lu
parseldeki 106.637,95 m² yüzölçümlü gayrimenkulün İdaremizce hazırlanan ve
ÖYK’nın 6/2/2012 tarih, 2012/19 sayılı Kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliğine göre yapılan Parselasyon Planı sonucunda oluşan
parsellerden;
− 587 ada, 2 no.lu parseldeki 10.026,89 m² yüzölçümlü ve
− 587 ada, 5 no.lu parseldeki 10.023,09 m² yüzölçümlü
gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle
özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar
dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi
mevkii, 587 ada, 2 no.lu parseldeki 10.026,89 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
653.000.- (Altıyüzelliüçbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali
YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi
mevkii, 587 ada, 5 no.lu parseldeki 10.023,09 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
653.000.- (Altıyüzelliüçbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali
YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-15
KONU
: Maliye Hazinesine ait iken özelleştirme kapsam ve programına
alınan muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan
muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak
suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen
hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kırıkkale ili, Yahşihan ilçesi, Merkez
mahallesi, 658 ada, 6 no’lu parseldeki 2.474,00 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
1.380.000.- (Birmilyon üçyüzseksenbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Acar Kardeşler Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Acar Kardeşler Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi
veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 1.375.000.- (Birmilyonüçyüzyetmişbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci
teklifi veren Paşa DEMİRHAN’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Paşa
DEMİRHAN’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri
yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin
iptaline,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Ordu ili, Ünye ilçesi, Ortayılmazlar mahallesi,
263 ada, 3 no.lu parseldeki 368 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 177.000.(Yüzyetmişyedibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Yurthan GÖNÜL’e
İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Yurthan GÖNÜL’ün sözleşmeyi
imzalamaması veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine,
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-16
KONU
: Maliye Hazinesine ait iken özelleştirme kapsam ve programına
alınan muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan
muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak
suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen
hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonlarınca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Hatip Mahallesi,
2693 ada, 4 no.lu parseldeki 6.000,00 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 1.055.000.(Birmilyonellibeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Rasim
KÜÇÜKKURT’a
İhale
Şartnamesi
çerçevesinde
satılmasına,
Rasim
KÜÇÜKKURT’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 1.035.000.- (Birmilyonotuzbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi
veren Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.000.000.- (Birmilyon) Türk Lirası
bedelle üçüncü teklifi veren Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne
İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim
Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 955.000.(Dokuzyüzellibeşbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Tolga Tuz Un
Nakliye Makina Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Tolga Tuz Un Nakliye Makina Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi,
1141 ada, 1 no.lu parseldeki 13.284 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 670.000.(Altıyüzyetmişbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ağmar İnşaat Gıda
Sanayi İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Ağmar İnşaat Gıda Sanayi İthalat İhracat Sanayi Ticaret
Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 668.485.- (Altıyüzaltmışsekizbindörtyüzseksenbeş) Türk Lirası
bedelle ikinci teklifi veren Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama
Hayvancılık Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz
Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine,
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-17
KONU
: Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan
muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak
suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen
hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Hatip Mahallesi,
2066 ada, 1 no.lu parseldeki 10.316,00 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 830.000.(Sekizyüzotuzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Haliç Oto Ticaret ve
Sanayi Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Haliç Oto
Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya
diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Hatip Mahallesi,
2683 ada, 2 No.lu parseldeki 4.611,59 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 620.000.-
(Altıyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Haliç Oto Ticaret ve
Sanayi Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Haliç Oto
Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya
diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 615.000.- (Altıyüzonbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren
Rasim KÜÇÜKKURT’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Rasim
KÜÇÜKKURT’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 580.000.- (Beşyüzseksenbin) Türk Lirası bedelle Evren Besicilik
Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
KARAR
TARİH
: 27/2/2013
KARAR NO
: 2013/ÖİB-K-18
KONU
: Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca;
1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun
1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan
muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak
suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen
hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonlarınca;
a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Çanakkale ili, Ayvacık ilçesi, Hamdibey
Mahallesi, 431 ada 1 no.lu parseldeki 3.955,39 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
220.000.- (İkiyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ahmet
TUZLU’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ahmet TUZLU’nun
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Edirne ili, Enez ilçesi, Gaziömerbey
Mahallesi, 293 ada 1 no.lu parseldeki 2.916,59 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
590.000.- (Beşyüzdoksanbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren S.O.S Grup
Temizlik Komisyonculuk ve Bilgisayar Hizmetleri Turizm Gıda Tekstil Pazarlama
Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
S.O.S Grup Temizlik Komisyonculuk ve Bilgisayar Hizmetleri Turizm Gıda Tekstil
Pazarlama Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina
etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine
irat kaydedilmesine, 585.000.- (Beşyüzseksenbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi
veren Güner Fenni Yem ve Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Güner Fenni Yem ve Gıda Sanayi Ticaret Limited
Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 506.000.(Beşyüzaltıbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Evren Besicilik Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Evren Besicilik
Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya
diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 495.000.- (Dörtyüzdoksanbeşbin) Türk Lirası bedelle dördüncü
teklifi veren Dursun Ali KARALI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Dursun Ali KARALI’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
c. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Niğde ili, Çiftlik ilçesi, Çarşı Mahallesi, 140
ada, 9 no.lu parseldeki 8.452,47 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 80.000.- (Seksenbin)
Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hasan Hüseyin MADEN’e İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasan Hüseyin MADEN’in sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 75.000.- (Yetmişbeşbin) Türk Lirası
bedelle ikinci teklifi veren Cumali MADEN’e İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Cumali MADEN’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine,
d. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Yalova ili, Altınova ilçesi, Tavşanlı beldesi,
Acıçeşme mevkii, 284 ada, 5 no.lu parseldeki 1.426,05 m² yüzölçümlü
gayrimenkulün 205.000.- (İkiyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Soner KILIÇ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Soner KILIÇ’ın
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal
edilmesine,
e. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Yalova ili, Çınarcık ilçesi, Koru Mahallesi,
Selviçiftlik mevkii, 1769 no.lu parseldeki 1.315,54 m² yüzölçümlü gayrimenkulün
352.000.- (Üçyüzelliikibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Yurthan
GÖNÜL’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Yurthan GÖNÜL’ün
sözleşmeyi imzalamaması veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline
dair verilen kararların onaylanmasına,
2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin
İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine
ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir.
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
Adalet Bakanlığından:
DÜZELTME İLANI
Resmi Gazete’nin 26 Şubat 2013 tarihli ve 28571 sayılı nüshasında yapılan
birinci sınıf noterliklere ait ilan listesinin ikinci sırasında olan Alanya İkinci
Noterliğinin 2012 yılı gayrisafi geliri 482.768,07.-TL. olması gerekirken sehven
486.093,62.-TL. olarak yayımlanmıştır.
İlan metninin ikinci sırasında olan Alanya İkinci Noterliğinin 2012 yılı gayrisafi
geliri 482.768,07.-TL. olduğu Tashihen ilan olunur..
1732/1-1
[R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ]
—— • ——
YÖNETMELİK
Vakıflar Genel Müdürlüğünden:
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MÜZELER YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 6/2/2007 tarihli ve 26426 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeler Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Bu Yönetmelik, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 26 ncı maddesi ile 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı
Vakıflar Kanununun 36 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
bentler eklenmiştir.
“e) Müdür: Müzeden sorumlu Şube Müdürünü,
f) Müze araştırmacısı: Üniversitelerin Sanat Tarihi bölümlerinden mezun olan
ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün müzelerinde ve taşınır ve taşınmaz kültür varlığı ile
ilgili birimlerinde fiilen görev yapan kişileri,”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
bent eklenmiştir.
“e) Genel Müdürlüğün sorumluluğunda bulunan bina ya da arazilerde yapılan
kazı ve araştırmalarda çıkan, vakıf eseri yapıların mimari bütünlüğünü tamamlayan
taşınmaz kültür varlığı veya bunlara ait parçalar ile 10/8/1984 tarihli ve 18485 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Olarak Yapılacak
Araştırma, Sondaj ve Kazılar Hakkında Yönetmelik kapsamına girmeyen vakıf eseri
niteliğindeki taşınır kültür varlıkları.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinin sonuna “yılda en az bir kez sayımlarını yapmak,” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 11 – (1) 7 nci madde kapsamına giren vakıf kültür varlıkları,
bulundukları veya ihbar edildikleri yerlerde, ilgili müze uzman personeli tarafından
inceleme yapılana kadar bölge müdürlükleri tarafından usulüne uygun olarak belge ile
emanete alınır. Emanete alınan vakıf kültür varlıkları Genel Müdürlüğe bağlı müzeye
en kısa zamanda bildirilir.
(2) 7 nci madde kapsamına giren vakıf kültür varlıkları dava konusu olur ise
dava süresince Genel Müdürlüğe bağlı müzelerde emanete alınır.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Vakıf kültür varlıklarının müzayede yoluyla satışlarında öncelikle alım hakkı Genel
Müdürlüğe aittir.”
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesi
aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 16 – (1) Gerektiğinde yurt dışına gönderilen eser ile birlikte bir
müze yetkilisi de sergi komiseri olarak görevlendirilebilir.”
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(3) Tarihi ve teşhir niteliği bulunmayan eserlerle, herhangi bir nedenle
kırılmış, harap olmuş ya da çalınmış eserler veya ait olduğu yapıya iadesi istenen
eserler; müzede bulunan uzmanların görüşü de alınarak Genel Müdürlüğün teklifi
üzerine gerektiğinde envanterden düşüm veya şerh işlemi için 2863 sayılı Kanun
gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirilir ve alınan onay doğrultusunda işlem
yapılır.”
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 22 – (1) Müzede aşağıda sayılan defterler bulundurulur:
a) Dayanıklı taşınırlar defteri,
b) Eser envanter defteri,
c) Etütlük eser defteri,
ç) Kitap kayıt defteri,
d) Gelen evrak kayıt defteri,
e) Giden evrak kayıt defteri,
f) Evrak zimmet defteri,
g) Depo giriş çıkış kontrol defteri,
ğ) Nöbet devir teslim defteri,
h) Gece ve gündüz güvenlik nöbet defteri,
ı) Anahtar teslim defteri,
i) Teşhir salonu kontrol defteri,
j) Güvenlik kontrol defteri,
k) Personel devam defteri.”
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 24 – (1) Müze personeli; Müdür, müze araştırmacısı, teberrükât
saymanı, memur, bilgisayar işletmeni, veri hazırlama ve kontrol işletmeni, hizmetli,
güvenlik görevlisi, bahçıvan, şoför ve Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulan diğer
personelden oluşur. Müdür ilgili Bölge Müdürüne karşı sorumludur.”
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Müdür, görevi başında bulunmadığı zaman görevlerini Müzenin bağlı
olduğu Bölge Müdürü tarafından görevlendirilen kişi yürütür.”
MADDE 12 – Aynı Yönetmeğin 13, 25, 30 ve 33 üncü maddelerinde geçen
“müze müdürü” ibareleri “müdür” olarak; 23, 25 ve 27 nci maddelerinde geçen
“müze müdürünün” ibareleri “müdürün” olarak ve 25 inci maddenin başlığı “Müdür”
olarak değiştirilmiştir.
MADDE 13 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 14 – Bu Yönetmelik hükümlerini Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı
olduğu Bakan yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
6/2/2007
26426
[R.G. 02 Mart 2013 – 28575 ]
—— • ——
TEBLİĞ
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından:
İSTİRAHATLİ OLAN SİGORTALILARIN İŞYERİNDE
ÇALIŞMADIKLARINA
DAİR BİLDİRİMİN İŞVERENLERCE SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA
GÖNDERİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA
TEBLİĞDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ
MADDE 1 – 12/5/2010 tarihli ve 27579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
İstirahatli Olan Sigortalıların İşyerinde Çalışmadıklarına Dair Bildirimin İşverenlerce
Sosyal Güvenlik Kurumuna Gönderilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Tebliğin 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 5 – (1) Bildirimin, http://www.sgk.gov.tr internet adresinde
“İŞVEREN” menüsü, “Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi”, “Kullanıcı Şifre
Ekranı”, “Çalışılmadığına Dair Bildirim İşlemleri”, “Giriş” bölümünde yer alan
bilgiler kaydedilmek suretiyle işverenler tarafından sigortalıların hak ettikleri istirahat
süresinin bitim tarihinin içinde bulunduğu aya ait aylık prim hizmet belgesinin
verileceği son gün mesai bitimine kadar elektronik ortamda Kuruma gönderilmesi
zorunludur.
(2) Aylık prim hizmet belgesinde eksik gün nedeni olarak geçen 01 kodu ile
(istirahat) bildirilen sigortalılar için bu bildirim çalışılmadığına dair bildirim yerine
geçer.”
MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür
[R.G. 02 Mart 2013 – 28575 ]
—— • ——
YÖNETMELİKLER
Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan:
GÜVENCE HESABI YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 26/7/2007 tarihli ve 26594 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı
Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesi ile oluşturulan Güvence Hesabının
kuruluşuna, işleyişine, tanıtımına, idari masraflarına, fon varlıklarının
nemalandırılmasına, Hesaptan yapılacak ödemelere, gerek ilgililere gerekse Türkiye
Motorlu Taşıt Bürosuna yapılacak rücûlara, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi,
Sigortacılık Eğitim Merkezi ve Komisyona yapılacak katkı payları ile, Hesap
kapsamındaki zorunlu sigortaların denetimi ve takibinden kaynaklanan giderler ile
diğer harcamalara ilişkin esasları düzenlemektir.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Bilgi Merkezi: 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 31/B maddesi uyarınca
Birlik nezdinde kurulan Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezini,
b) Birlik: Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliğini,”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci
ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) Yönetim Komitesi aşağıdaki şekilde belirlenen beş üyeden oluşur.
a) Hayat dışı sigorta gruplarında faaliyet gösteren şirketlerin genel müdür
niteliğini haiz personeli arasından Birlik Hayat Dışı Yönetim Komitesince seçilecek
iki üye,
b) Birlik Yönetim Kurulunca seçilecek genel müdür niteliğini haiz bir üye,
c) Zorunlu sigortalarda faaliyet ruhsatı bulunan Birlik Yönetim Kurulu ve Hayat
Dışı Yönetim Komitesi üyesi olmayan hayat dışı sigorta gruplarında faaliyet gösteren
şirketlerce bildirilecek genel müdür niteliğini haiz adaylar arasından Müsteşarlıkça
belirlenecek bir üye,
ç) Müsteşarlık temsilcisi.
(4) Birlik temsilcilerinden biri Komite tarafından Komite Başkanı seçilir.
(5) Yönetim Komitesi üyelerinin görevlerinden ayrılmaları halinde, Yönetim
Komitesi üyelikleri, ayrılış tarihi itibarıyla sona erer.”
“(7) Yönetim Komitesi, Hesap Merkezinde, yılda dört defadan az olmamak
üzere gerekli görülen hallerde, üye tam sayısının yarıdan bir fazlasıyla toplanır ve
karar alır.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Hesap müdürü, Müsteşarlığın uygun görüşü üzerine Yönetim Komitesince
atanır. Hesap müdürü üç sene süreyle görev yapar.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (ç)
bentleri yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Ancak, katılma payı Müsteşarlık tarafından her yıl için ilgili sigorta
branşları ve sigorta konusu rizikolar temelinde tespit edilecek maktu tutardan az
olamaz.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
“b) Müsteşarlığın gerekli görmesi halinde, bir önceki yıl sonu itibariyle biriken
fon tutarının toplam yüzde birini aşmamak kaydı ile Müsteşarlığın belirleyeceği
oranda Bilgi Merkezi, Sigortacılık Eğitim Merkezi ve Komisyona yapılacak katkı,”
“d) Zorunlu sigortaların denetiminden kaynaklanan giderler.”
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki ek 1 inci madde eklenmiştir.
“Portföy idaresi
EK MADDE 1 – (1) Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi
hükmü çerçevesinde idaresi Hesaba bırakılan sigorta şirketlerine ait sigorta portföyü
Hesap tarafından yönetilir.”
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki ek 2 nci madde eklenmiştir.
“Tahkim
EK MADDE 2 – (1) Hesaptan faydalanacak kişiler ile Hesap arasında meydana
gelecek sigorta hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar için Sigorta Tahkim
Komisyonuna başvurulabilir.”
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Yönetim Komitesinin teşkili
GEÇİCİ MADDE 3 – (1) Yönetim Komitesi üyelerinden bu Yönetmelik ile
getirilen şartlara sahip olanların üyelikleri devam eder, söz konusu şartlara sahip
olmayan üyelerin yerine bu maddenin yayımından itibaren bir ay içerisinde
görevlendirme yapılır. Görevlendirme yapılana kadar mevcut üyeler görevlerine
devam eder.”
MADDE 10 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 11 – Bu Yönetmelik hükümlerini Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
26/7/2007
26594
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
19/6/2009
27263
[R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ]
—— • ——
Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan:
SİGORTA BİLGİ VE GÖZETİM MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 9/8/2008 tarihli ve 26962 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Yönetmeliğinin 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı
Sigortacılık Kanununun 31/B maddesinin birinci fıkrasına göre Türkiye Sigorta,
Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde tüzel kişiliği haiz olarak kurulan
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinin kuruluşu, faaliyetleri, Sigorta Bilgi ve Gözetim
Merkezinde toplanan bilgilerin kapsam, biçim ve içeriğine ve bunların
paylaşılmasına, paylaşılacak bilgilerin kapsam ve içeriğine, ücretlendirilmesine ve
üyelerce ödenecek katılım paylarının belirlenmesi, yükümlülüklere uymayan üyeler
hakkında yapılacak işlemler ile sigorta, reasürans ve sigortacılık faaliyetinde bulunan
emeklilik şirketlerinin yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 31/B
maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Alt Bilgi Merkezi: Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde ilgili
sigortalar için kurulan bilgi merkezlerini,
b) Birlik: Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliğini,”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(2) İlgili branşlarda faaliyet ruhsatı bulunan sigorta, reasürans ve emeklilik
şirketleri, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine üye olmak zorundadır. Üye kuruluşlar,
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezince istenilen her türlü bilgiyi vermekle
yükümlüdür.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Merkezin karar organı Yönetim Komitesidir. Merkez, Yönetim Komitesi
tarafından temsil ve idare edilir. Merkez iş ve işlemlerinden Yönetim Komitesi yetkili
ve sorumlu olup faaliyetleri için gereken giderler kendi bütçesinden karşılanır.
Yönetim Komitesi üyeleri üç yıl süreyle görev yaparlar.
(2) Yönetim Komitesi aşağıdaki şekilde belirlenen beş üyeden oluşur:
a) Birliğe üye sigorta ve emeklilik şirketlerinin genel müdür niteliğini haiz
personeli arasından Hayat Dışı Yönetim Komitesi ile Hayat ve Emeklilik Yönetim
Komitesince seçilecek birer üye,
b) Birlik Yönetim Kurulu ve Hayat Dışı Yönetim Komitesi üyesi olmayan hayat
dışı sigorta gruplarında faaliyet gösteren şirketlerin genel müdür niteliğini haiz
personeli arasından Müsteşarlıkça belirlenecek bir üye,
c) Müsteşarlıktan bir üye,
ç) Birlik Yönetim Kurulunca seçilecek genel müdür niteliğini haiz bir üye.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
“ç) Merkez bütçesini onaylamak,
d) Merkez iş planını onaylamak, Merkezden talep edilen projeleri
değerlendirerek iş planına dahil etmek.”
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (ç) ve
(d) bentlerinde yer alan “Birlik” ibareleri “Yönetim Komitesi” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Merkez personeli özlük işleri, idari ve mali işler ile benzeri Merkez iç
işleyişine ilişkin işlemlerin tabi olduğu usul ve esaslar, Birlik görüşü alınarak ve bu
Yönetmeliğe uygun olarak Yönetim Komitesi tarafından belirlenir.”
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“asgari onarım tutarı, özel servis/” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddenin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) Merkez, sigortacılık sektörünün ortak veri tabanı olarak faaliyette bulunur.
Bu çerçevede kuruluş amaçları doğrultusunda, özel hukuk tüzel kişileri ile kamu
kurum ve kuruluşlarından, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve bunların
üst kuruluşlarından, ilgili mevzuatla kurulmuş diğer bilgi merkezlerinden bilgi talep
etmeye ve bunlarla Müsteşarlığın uygun görüşüne istinaden bilgi alışverişine yönelik
sözleşmeler imzalamaya yetkilidir. Merkez söz konusu sözleşmelere ilişkin Birlikten
görüş alır.”
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Yönetim Komitesinin teşkili
GEÇİCİ MADDE 3 – (1) Yönetim Komitesi üyelerinden bu Yönetmelik ile
getirilen şartlara sahip olanların üyelikleri devam eder, söz konusu şartlara sahip
olmayan üyelerin yerine bu maddenin yayımından itibaren bir ay içerisinde
görevlendirme yapılır. Görevlendirme yapılana kadar mevcut üyeler görevlerine
devam eder.”
MADDE 11 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 12 – Bu Yönetmelik hükümlerini Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
9/8/2008
26962
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
119/6/2009
27263
23-
3/12/2011
2/5/2012
28131
28280
[R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ]
—— • ——
Adalet Bakanlığından:
CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNA GÖRE TERCÜMAN
LİSTELERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA
YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ceza muhakemesinde;
a) Soruşturma veya kovuşturma evresinde meramını anlatabilecek ölçüde
Türkçe bilmeyen ya da engelli olan mağdur, tanık, şüpheli veya sanığın iddia veya
savunmaya ilişkin beyanlarının,
b) Kovuşturma evresinde iddianamenin okunması ve esas hakkındaki
mütalaanın verilmesi üzerine sanığın kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan
ettiği başka bir dilde yapacağı sözlü savunmasının,
Türkçeye çevrilmesi için oluşturulacak tercüman listelerine ilişkin usul ve
esasları düzenlemektir.
(2) Bu Yönetmelik; il adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları
tarafından tercüman listelerinin düzenlenmesi, güncellenmesi, tercüman olarak
başvurabilecek olanların uzman oldukları dillerin belirlenmesi ve nitelikleri, başvuru
şekli, başvuruların değerlendirilmesi, kabulü ve listeden çıkarılma usul ve esasları ile
tercümanlarca uyulması gereken ilkeleri kapsar.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 202 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,
b) İşaret dili: Duygu, düşünce istek ve ihtiyaçların ifade edilmesi amacıyla el ve
vücut hareketleriyle, mimikler kullanılarak oluşturulan görsel dili,
c) Kanun: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununu,
ç) Komisyon: İl adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunu,
d) Liste: İl adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından her yıl
için oluşturulan tercüman listesini,
e) Tercüman: Soruşturma ve kovuşturma evresinde mağdur, şüpheli, sanık ve
tanığın beyanlarını başka bir dilden veya işaret diliyle Türkçeye çeviren gerçek kişiyi,
f) UYAP: Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemini,
g) Yıl: Takvim yılını,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Tercüman ihtiyacının belirlenmesi
MADDE 4 – (1) Komisyonlar, her yıl en geç 15 Eylül tarihine kadar, yargı
çevresindeki il ve ilçe Cumhuriyet başsavcılıklarından ve ceza mahkemelerinden
hangi diller ve işaret dilinde tercümana ihtiyaç olduğunun 30 Eylül tarihine kadar
bildirilmesini ister.
(2) Komisyonlar, gelen bilgilerden ve başvurulardan yararlanmak suretiyle
hangi dil veya diller ile işaret dilinde tercüman ihtiyacı olduğunu belirler.
İlân
MADDE 5 – (1) Komisyonlar, tercüman olarak görev yapmak isteyenlerin
komisyon başkanlığına müracaat etmelerini 15 Ekim tarihine kadar ilân eder. Bu
hususu il ve ilçelerdeki gerekli görülen kamu kurum ve kuruluşlarıyla, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına yazıyla bildirir.
(2) İlân, duyuru metninin il adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu
ve yargı çevresindeki adliyelerin divanhanesine asılması, mahallî bir gazetede ve
elektronik ortamda yayımlanması suretiyle yerine getirilir. Bu konuda gerekirse diğer
mutat vasıtalar da kullanılabilir.
(3) İlânda, listeye kabul edilenlerin yemin için hazır bulunmaları gereken tarih
ya da tarihler de gösterilir.
Listeye kabul şartları
MADDE 6 – (1) Listeye kayıt olabilmek için tercümanın;
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması,
b) Başvuru tarihinde fiil ehliyetine sahip olması,
c)
En az ilkokul mezunu olması,
ç) Başvuru tarihinde onsekiz yaşını tamamlamış olması,
d) Affa uğramış ya da ertelenmiş olsalar bile Devlete ve adliyeye karşı işlenen
suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan suçlar
ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni
kötüye kullanma, hileli iflâs veya kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat
karıştırma suçlarından hükümlü olmaması veya hakkında hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmemiş olması,
e) Disiplin yönünden meslekten ya da memuriyetten çıkarılmamış veya sanat
icrasından yasaklanmamış olması,
f) Komisyonun bağlı bulunduğu il çevresinde oturması veya bir meslekî
faaliyeti icra etmesi,
g) Başka bir komisyonun listesinde kayıtlı olmaması,
gerekir.
Başvuru usulü
MADDE 7 – (1) Tercüman olarak listeye kaydolmak isteyenler her yıl 31 Ekim
tarihine kadar komisyona veya buralara gönderilmek üzere mahallî Cumhuriyet
başsavcılıklarına bir dilekçeyle şahsen başvurur. Mahallî Cumhuriyet
başsavcılıklarına verilen belgeler UYAP üzerinden ilgili komisyona gönderilir.
Belgelerin asılları veya mahallî Cumhuriyet başsavcılıklarınca tasdik edilen örnekleri
ayrıca ilgili komisyona ulaştırılır. Bu tarihten sonra verilen dilekçeler
değerlendirmeye alınmaz.
(2) Başvuru dilekçesinde ayrıca kendisine ait bir banka hesap bilgilerinin
belirtilmesi gerekir.
Başvuru dilekçesine eklenecek belgeler
MADDE 8 – (1) Başvuru dilekçesine;
a) T.C. kimlik numarası beyanı,
b) Adrese dayalı nüfus kayıt örneği,
c) Tercüman olmak istediği dil veya diller ile işaret diline ilişkin diploma,
ruhsatname, sertifika gibi belgelerin aslı veya komisyonca onaylanmış örneği, böyle
bir belgenin olmaması durumunda tercümanlık faaliyetini yerine getirecek derecede
dil bildiğinin yazılı olarak beyanı,
ç) İki adet vesikalık fotoğraf,
d) Mezuniyet durumunu gösterir belgenin aslı veya komisyonca onaylanmış
örneği,
eklenir.
(2) Bir önceki yıla ait listede kayıtlı olanlardan birinci fıkranın (a), (c) ve (d)
bentlerinde sayılan bilgi ve belgeler istenmez.
Başvuruların değerlendirilmesi
MADDE 9 – (1) Başvurular, başvuranların adları, bildikleri dil veya diller ile
işaret dili, varsa çalıştıkları kurum ve kuruluşların adları, açık adresleri yazılmak
suretiyle komisyonca kaydedilir.
(2) Başvurular, komisyon tarafından 30 Kasım tarihine kadar değerlendirilerek
8 inci maddede belirtilen belgelerin eksik olması ya da başvuru sahibinin 6 ncı
maddedeki şartları haiz olmaması hâlinde, talebin reddine karar verilir. Redde ilişkin
karar ilgilisine tebliğ olunur.
(3) Talepleri uygun görülenlerin adları, bildikleri dil veya diller ile işaret dili,
varsa çalıştıkları kurum ve kuruluşların adları, açık adresleri yazılarak oluşturulan
liste en az yedi gün süre ile adliye divanhanesine asılır ve elektronik ortamda ilân
edilir.
Yemin ve etik ilkeler
MADDE 10 – (1) Listeye ilk defa kabul edilenler ile listeden kendi isteği ile
çıkarılıp yeniden kabul edilenlere komisyonca daha önce belirlenen ve ilân edilen gün
veya günlerde Kanunun 64 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yemin ettirilir.
(2) Tercümanlar görevlerini yaparken aşağıdaki etik ilkelere uygun davranmak
zorundadırlar.
a) Bağımsızlık.
b) Tarafsızlık.
c) Dürüst davranma ve doğruyu söyleme.
ç) Görevini bizzat yerine getirme.
d) Sır saklama.
e) Temel yargılama ilkelerine uygun davranma.
Listelerin ilânı
MADDE 11 – (1) Yemin eden tercümanlardan oluşan listenin bir örneği, 31
Aralık tarihine kadar Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ve Bilgi İşlem
Dairesi Başkanlığına, mahkemelere de duyurulmak üzere merkez ve bağlı ilçe
Cumhuriyet başsavcılıklarına dağıtımlı olarak gönderilir. Liste, adliye divanhanesine
asılarak ayrıca ilân edilir.
(2) Komisyonlarca hazırlanarak Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi
Başkanlığına gönderilen listeler birleştirilerek Yargı Mevzuatı Bülteni ve elektronik
ortamda yayımlanır.
Tercüman giderleri
MADDE 12 – (1) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur
veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu
giderler Devlet Hazinesince karşılanır.
(2) Komisyonlarca oluşturulan listelerden Kanunun 202 nci maddesinin
dördüncü fıkrası kapsamında sanık tarafından seçilen tercümanın giderleri Devlet
Hazinesince karşılanmaz. Bu durumda, mahkeme tercüman gideri ile vezneye
yatırılması gereken süreyi belirler.
Yargılamanın sürüncemede bırakılması
MADDE 13 – (1) Kanunun 202 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca,
tercüman hizmetinden yararlanma hakkı, yargılamanın sürüncemede bırakılması
amacına yönelik olarak kötüye kullanılamaz.
Listeden çıkarılma sebepleri
MADDE 14 – (1) Listede yer alan tercümanların;
a) Listeye kabul şartlarını sonradan kaybetmesi,
b) Kanunî bir sebep olmaksızın tercümanlık yapmaktan kaçınması,
c)
Listeden çıkarılmayı talep etmesi,
ç) 10 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen etik ilkeleriyle bağdaşmayan
tutum ve davranışlarda bulunması,
d) 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suçlardan hüküm
giymesi veya hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş
olması,
durumunda adı listeden çıkarılır.
(2) 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suçlardan hakkında
kamu davası açılan kişinin ismi listede askıya alınır. Dava sonucu beraat edilmesi
durumunda askıya alma işlemi kaldırılır.
Listeden çıkarılma usulü
MADDE 15 – (1) 14 üncü maddede sayılan çıkarılma sebeplerinin
gerçekleşmesi hâlinde tercümanın adı komisyon kararıyla listeden çıkarılır.
(2) Listeden çıkarılmasına karar verilen tercümanlara ilişkin komisyon kararı
ilgiliye tebliğ edilir ve 11 inci maddede belirtilen usule göre ilân edilir.
Listelerin yenilenmesi usulü
MADDE 16 – (1) Listeler, her yıl bu Yönetmelik hükümlerine göre yeniden
düzenlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
2013 yılı tercüman listesinin düzenlenmesi
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
üç ay içerisinde komisyonlarca bu Yönetmelik hükümlerine göre tercüman listesi
düzenlenir.
Yürürlük
MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
[R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ]
—— • ——
Adalet Bakanlığından:
DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Denetimli Serbestlik Daire
Başkanlığı, denetimli serbestlik müdürlükleri, Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Danışma Kurulu ile koruma kurullarının teşkilat, görev, yetki, çalışma, toplantı usul
ve esaslarını düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığının ve
denetimli serbestlik müdürlükleri ile bürolarının teşkilât, görev, çalışma ve
denetimine ilişkin usul ve esaslar ile denetimli serbestlik kararlarının infaz işlemleri
hakkındaki kuralları, bu sürece katılan kişilerin görev, yetki, hak ve yükümlülüklerini
kapsar.
(2) Sırf askerî suçlar ile askerî disiplin suçları hariç olmak üzere, askere
alınmadan önce veya askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı aksine bir
düzenleme yoksa er veya erbaşlar ile yedek subaylar hakkında mahkemelerce verilen
seçenek yaptırımlar ile diğer tedbir ve denetimli serbestliğe ilişkin yükümlülüklerin
yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu süreler içinde zaman
aşımı işlemez.
(3) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105/A
maddesi gereğince ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler, cezalarının koşullu
salıverilmeye kadar olan kısmını denetimli serbestlik altında tamamladıktan sonra
askere alınırlar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli
Serbestlik Hizmetleri Kanununun 15/A ve 27 nci maddeleri, 13/12/2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105/A maddesi
ile 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 47 nci maddesine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte yer alan;
a) Adalet komisyonu: Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunu,
b) Araştırma ve değerlendirme formu: Sanık veya hükümlüyü suça iten
nedenleri, hükümlünün tekrar suç işleme ve başkasına zarar verme riski ile
ihtiyaçlarını belirleyen değerlendirme aracını,
c) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,
ç) Büro: Denetimli serbestlik müdürlüklerindeki bürolar ile müdürlük
bulunmayan ilçelerde denetimli serbestlik hizmetlerini yürütmek üzere denetimli
serbestlik müdürlüğüne bağlı olarak kurulan büroyu,
d) Daire başkanlığı: Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığını,
e) Danışma Kurulu: Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulunu,
f) Denetimli serbestlik: Şüpheli, sanık veya hükümlünün toplum içinde denetim
ve takibinin yapıldığı, iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması için ihtiyaç duyulan
her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı alternatif bir ceza ve infaz
sistemini,
g) Denetimli serbestlik kararı: Şüpheli, sanık veya hükümlüler hakkında verilen
seçenek ceza veya tedbirler ile denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenen tedbir
veya yükümlülükleri,
ğ) Denetimli serbestlik memuru: Denetimli serbestlik müdürlüğü veya
bürosunda kadrolu veya sözleşmeli olarak görev yapan infaz ve koruma memurunu,
h) Denetimli serbestlik personeli: Denetimli serbestlik müdürünü, müdür
yardımcısını, şefi, denetimli serbestlik uzmanını ve denetimli serbestlik memuruyla
diğer görevlileri,
ı) Denetimli serbestlik uzmanı: Denetimli serbestlik müdürlüğünde kadrolu
veya geçici olarak görev yapan psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog ve öğretmeni,
i) Elektronik izleme: Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve
araçlar ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim altında tutulmasını
sağlayan, mağdurun veya toplumun korunmasını destekleyen uygulamaları,
j) Genel Müdürlük: Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünü,
k) Gönüllü çalışan: Denetimli serbestlik müdürlüğünde bilgi, beceri ve ilgi
alanları doğrultusunda gönüllülük esasına göre çalışan kişiyi,
l) İzleme merkezi: Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve
araçlarla toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi için oluşturulan elektronik
izleme merkezini,
m) Kamu hizmeti cezası: 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendinde öngörülen, bir kamu kurumunun veya kamu yararına
hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde ücretsiz olarak çalıştırılmayı,
n) Kanun: 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununu,
o) Koruma Kurulu: Adli yargı ilk derece mahkemeleri adalet komisyonlarının
bulunduğu yerde oluşturulan kurulu,
ö) Komisyon: İnfaz işlemleri değerlendirme komisyonunu,
p) Mağdur: Kendisine veya birinci dereceden aile üyelerinden birine karşı
işlenen suçun fiziksel, duygusal veya maddi sonuçları sebebiyle desteğe ihtiyaç duyan
kişiyi,
r) Müdahale ekibi: Müdürlüklerde denetim bürosunda görevli personel
içerisinden, izleme merkezi ile birebir çalışmak ve iletişimi sağlamak üzere
oluşturulan elektronik izleme müdahale ekibini,
s) Müdür: Denetimli serbestlik müdürünü,
ş) Müdürlük: Adli yargı ilk derece mahkemeleri adalet komisyonlarının
bulunduğu yerde kurulan denetimli serbestlik müdürlüğünü,
t) Rehberlik: Hükümlünün; yeniden suç işlemesini önlemek amacıyla
iyileştirilmesini, topluma yeniden kazandırılmasını ve uyum sağlamasını, doğru seçim
yapmasını, problemlerini etkili çözmesini, kapasitesini geliştirmesini sağlamak için
yapılan çalışmaları,
u) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP): Adalet hizmetlerinin elektronik
ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemini,
ü) Vaka sorumlusu: Yükümlülere yönelik iyileştirme ve denetime ilişkin
belirlenen programlar ile kararların infazına ilişkin çalışmaların yürütülmesini
koordine eden denetimli serbestlik memurunu,
v) Yükümlü: Haklarında yükümlülük kararı verilen, denetim altına alınan veya
tedbir kararı verilen ve denetimli serbestlik müdürlüğünce toplum içinde denetim,
takip ve iyileştirilmesi yapılan şüpheli, sanık veya hükümlüyü,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Temel İlkeler
Temel ilkeler
MADDE 5 – (1) Denetimli serbestlik hizmetlerinde aşağıdaki ilkeler dikkate
alınır:
a) İnsan onuruna saygı ve dürüstlük: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında görev
alanlar; insan haklarına saygı, dürüstlük ve kararlılık çerçevesinde hareket eder;
görevlerini yerine getirirken aşağılayıcı, onur kırıcı veya küçük düşürücü
davranışlarda bulunamaz.
b) Gizlilik: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında görev alanlar; mağdur, şüpheli,
sanık, hükümlü ya da bunların ailesi hakkında öğrenmiş olduğu bilgilerin veya
düzenlediği raporların gizliliğini korumak zorundadır. Bu bilgiler Kanunun veya bu
Yönetmeliğin zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez.
c) Tarafsızlık: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında görev alanlar; görevleri ile
ilgili belgeleri inceleyebilir; ancak buradan elde ettiği bilgilerle ilgili olarak
soruşturmanın gizliliği ilkesine uymak, tarafsızlığına gölge düşürecek davranış ve
ilişkilerden kaçınmak ve davanın taraflarına eşit uzaklıkta olmak zorundadır.
Çocuğun yüksek yararı
MADDE 6 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında, yetişkin ve çocuklar
hakkında yürütülecek işlemler ayrı ayrı yapılır ve çocukların yüksek yararının
korunmasına özen gösterilir.
İKİNCİ KISIM
Teşkilat ve Personel
BİRİNCİ BÖLÜM
Teşkilat
Teşkilat
MADDE 7 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri, Bakanlık merkez teşkilatında
Daire Başkanlığı, taşra teşkilatında denetimli serbestlik müdürlükleri, müdürlüğe
bağlı bürolar ve koruma kurulları tarafından yürütülür.
Daire Başkanlığı
MADDE 8 – (1) Daire Başkanlığında; bir Daire Başkanı, yeterli sayıda tetkik
hâkimi, şube müdürü, denetimli serbestlik uzmanı, denetimli serbestlik memuru görev
yapar.
(2) Daire Başkanlığı altı şube müdürlüğünden oluşur. Şube müdürlükleri:
a) Değerlendirme ve planlamadan sorumlu şube müdürlüğü,
b) İnfaz ve iyileştirmeden sorumlu şube müdürlüğü,
c) Çocuk hizmetlerinden sorumlu şube müdürlüğü,
ç) Elektronik izlemeden sorumlu şube müdürlüğü,
d) Koruma kurulları ve mağdur destek hizmetlerinden sorumlu şube müdürlüğü,
şeklinde adlandırılır.
Daire Başkanlığının görevleri
MADDE 9 – (1) Daire Başkanlığı 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Kanununun 9 uncu maddesinde sayılan ve ilgili mevzuatta verilen görevleri yerine
getirir.
İKİNCİ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
Müdürlük
MADDE 10 – (1) Müdürlüklerde; bir müdür, yeterli sayıda müdür yardımcısı,
bürolarda birer şef, yeterli sayıda denetimli serbestlik uzmanı ve memuru, benzeri
alanlarda eğitim almış ve denetimli serbestlik hizmetlerinde geçici olarak
görevlendirilen uzman personel ile diğer hizmetleri yürütecek görevliler bulunur.
(2) Müdürlüklerin yetki alanı, adalet komisyonunun; müdürlük bulunmayan
ilçelerde kurulan büroların yetki alanı, bulundukları ilçenin yargı çevresi ile sınırlıdır.
(3) Müdürlüklerde;
a) Gelen evrak bürosu,
b) Kayıt kabul bürosu,
c) Değerlendirme ve planlama bürosu,
ç) İnfaz bürosu,
d) Eğitim ve iyileştirme bürosu,
e) Denetim bürosu,
f) Mağdur destek hizmetleri bürosu,
g) Koruma kurulları bürosu,
ğ) İdari ve mali işler bürosu,
bulunur.
Müdürlüğün görevleri
MADDE 11 – (1) Müdürlük 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Kanununun 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddesinde sayılan ve ilgili mevzuatta verilen
görevleri yerine getirir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik Büroları
Bürolar
MADDE 12 – (1) Müdürlükler, denetimli serbestlik kararlarının infazı ile diğer
işlerini bürolar aracılığı ile yürütürler. Müdür, büroların etkin, verimli ve işbirliği
içinde çalıştırılmasından sorumludur.
(2) Müdür, işin gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip, çalışacağı konuda eğitim
almış denetimli serbestlik personelini işin yoğunluğunu ve özelliğini dikkate alarak
bürolarda görevlendirir.
(3) Müdür gerekli görürse denetimli serbestlik uzmanlarını bürolarda işleri
koordine etmek üzere görevlendirebilir.
(4) Müdür yardımcılarının iş bölümü yapılırken sorumlu oldukları bürolar
belirtilir.
Gelen evrak bürosu
MADDE 13 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğüne, mahkemelerden,
Cumhuriyet başsavcılıklarından ve diğer kurumlardan gelen evrak ve tüm yazılar
gelen evrak bürosuna gönderilir. Gelen evrak bürosu ilgisine göre bu yazı ve evrakı
ilgili diğer bürolara dağıtır.
(2) Denetimli serbestlik müdürü, iş yoğunluğuna göre gelen evrak bürosunda
yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirir.
(3) Gelen evrak bürosunun görevleri şunlardır:
a) Evrak, yazı, dilekçe veya zarfı kabul ve kontrol etmek, açmak, ayırmak, kayıt
etmek, havale etmek, dağıtmak, dosyalamak ve göndermek.
b) Fiziki olarak gelen evrakı, elektronik ortamda taramak ve UYAP bilişim
sistemine aktarmak.
c) Yanlış gelen evrak ile ilgili gerekli işlemi yapmak.
ç) Gizli veya özel evrakın niteliğini korumak.
(4) Gelen evrak bürosu, denetimli serbestlik müdürüne, müdür yardımcısına
veya kişiye özel gelen evrakı açmadan ilgilisine ulaştırır. Gizli kaşeli gelen evrakı
doğrudan müdüre veya görevli müdür yardımcısına iletir.
(5) Denetimli serbestlik kararlarına ilişkin ilâmlar, mahkeme kararları ya da
Cumhuriyet başsavcılığından gelen yazılar aynı gün kayıt kabul bürosuna gönderilir.
Kayıt kabul bürosu
MADDE 14 – (1) Haklarında denetimli serbestlik kararı verilen yükümlülerin
kayıt ve kabul işlemleri, kayıt kabul bürosunca yapılır.
(2) Denetimli serbestlik müdürü, iş yoğunluğuna göre kayıt kabul bürosunda
yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirir.
(3) Kayıt kabul bürosunun görevleri şunlardır:
a) Müdürlüğe infaz için gönderilen kararların kayıt işlemlerini yapmak.
b) Yükümlülerin adreslerini ve iletişim bilgilerini teyit etmek veya araştırmak.
c) Yükümlülerin ilk müracaatı için yazılı veya elektronik tebligat göndermek ya
da yükümlüleri uygun araç ve yöntemlerle müdürlüğe davet etmek.
ç) Süresinde müracaat etmeyen yükümlülerin varsa mazeretini tutanakla kayıt
altına alarak komisyona bildirmek.
d) Süresinde müracaat etmeyenlerin dosyalarını komisyonun onayından sonra
kapatmak.
e) Denetimli serbestlik müdürlüğünün görev alanına girmeyen kararları iade
etmek.
f) Müracaat eden yükümlüleri; denetimli serbestlik uygulamaları, hak ve
yükümlülükler, ihlal durumları ve bunun sonuçları hakkında bilgilendirmek.
(4) Kayıt ve kabul işlemleri tamamlanan yükümlüler değerlendirme ve
planlama bürosuna, adli kontrol, belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma ve
cezanın konutta çektirilmesi kararları ile haklarında tedavi ve denetimli serbestlik
kararı verilen yükümlüler ise doğrudan vaka sorumlusuna yönlendirilir.
Değerlendirme ve planlama bürosu
MADDE 15 – (1) Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, risk ve
ihtiyaçlarına uygun olarak toplum içinde denetim ve takibi ile iyileştirilmesine
yönelik yapılacak çalışmaların planlanması, değerlendirme ve planlama bürosunca
yapılır.
(2) Denetimli serbestlik müdürü, işin gerektirdiği bilgi ve yeterli beceriye sahip,
değerlendirme ve planlama konusunda eğitim almış, yeteri kadar denetimli serbestlik
memurunu değerlendirme ve planlama bürosunda görevlendirir. Büroda danışmanlık
yapmak, değerlendirme ve planlamanın uygunluğunu kontrol etmek ve gerektiğinde
değerlendirme ve planlama yapmak üzere denetimli serbestlik uzmanı da
görevlendirilebilir.
(3) Büroya gelen yükümlüler hakkında önce risk ve ihtiyaç değerlendirmesi
yapılır, daha sonra belirlenen risk ve ihtiyaçlara uygun olarak denetim planı
hazırlanır. Değerlendirme ve planlama aynı personel tarafından yapılabileceği gibi,
değerlendirmeyi yapan personelle planlamayı yapan personel farklı olabilir.
(4) Büroda görevli denetimli serbestlik personeli, yükümlü hakkında denetim
planı hazırlarken;
a) Toplumun ve mağdurun korunmasını,
b) Kararın infaz kabiliyetini,
c) Yükümlünün ihtiyaçlarını, uygunluğunu ve becerilerini,
ç) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına çalışan sivil toplum
kuruluşlarının katkı ve desteğini,
dikkate alır.
(5) Değerlendirme ve planlama bürosunun görevleri şunlardır:
a) Kayıt kabul bürosundan gönderilen yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarını
değerlendirmek.
b) Yükümlüler hakkında verilen denetimli serbestlik kararlarının infazını
planlamak.
c) 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesi gereğince haklarında denetimli
serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı kararı verilen hükümlüler hakkında
uygulanacak tedbirleri belirlemek ve bu tedbirlerin infazını planlamak.
ç) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi ile topluma kazandırılmasına
ve iyileştirilmesine yönelik programları belirlemek ve planlamak.
d) Kararların infazı sırasında yükümlülerin uyması gereken kuralları belirlemek.
e) Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarını en geç altı ayda bir vaka sorumlusunun
görüş ve önerilerini de dikkate alarak yeniden değerlendirmek ve gerekli görülmesi
halinde yeni bir denetim planı hazırlamak.
(6) Hazırlanan denetim planları, büroda görevli uzman ya da memur tarafından
infaz işlemleri değerlendirme komisyonunun onayına sunulur.
(7) Hakkında denetim planı hazırlanan yükümlünün infaz dosyası ve ilgili tüm
belgeler denetim planının komisyon tarafından onaylanması beklenmeksizin aynı gün
infaz bürosuna gönderilir.
İnfaz bürosu
MADDE 16 – (1) Değerlendirme ve planlama bürosunca hazırlanan denetim
planı doğrultusunda, yükümlüler hakkında belirlenen denetimli serbestlik kararlarının
infazı ile yükümlülerin toplum içinde denetimine, takibine ve iyileştirilmesine yönelik
çalışmaların koordinasyonu infaz bürosunca yapılır.
(2) Denetimli serbestlik müdürü, hizmetin gerektirdiği bilgiye ve yeterli
beceriye sahip olan, bu konuda eğitim almış, yeteri kadar denetimli serbestlik
memurunu infaz bürosunda görevlendirir.
(3) Değerlendirme ve planlama bürosu tarafından, haklarında denetim planı
hazırlanan yükümlüler, infaz bürosuna yönlendirilir. Her yükümlü için büroda görevli
bir denetimli serbestlik memuru, vaka sorumlusu olarak belirlenir.
(4) Vaka sorumlusu, denetim planının uygulanmasında; yükümlünün özel
hayatının gizliliğini ve ihtiyaçlarını dikkate alır ve yükümlü ile iyi niyet çerçevesinde
işbirliği yapar.
(5) Vaka sorumlusu;
a) Denetim planının uygulanmasından,
b) Yükümlüyü, denetim planının uygulanması, yükümlülükleri, hakları, ihlalleri
ve sonuçları hakkında bilgilendirmekten,
c) Yükümlünün, iyileştirilmesine ve toplumla bütünleştirilmesine yönelik
programlara katılımının sağlanmasından,
ç) Yükümlünün toplum içinde denetim ve takibinin gerçekleştirilmesinden,
d) Yükümlü hakkında verilen denetimli serbestlik kararlarının yerine
getirilmesinden,
e) Kararın infazına ilişkin yazışmaların yapılmasından,
f) Yükümlülüklere uymayanlar ile denetimli serbestlik personelinin uyarı, öneri
ve çağrılarını dikkate almayanların uyarılması için gerekli yazıların hazırlanmasından
ve komisyon onayından sonra gerekli olanların ilgili hâkime gönderilmesinden,
g) Hâkim veya komisyon tarafından uyarılmasına karar verilen yükümlülere
uyarı kararını tebliğ etmekten ve gerektiğinde yükümlünün müdürlüğe davet edilerek
ihlalin sonuçlarının açıklanıp sözlü olarak uyarılmasından,
ğ) Denetim planının uygulanması için kurumlar arası yazışmaların
yapılmasından,
h) Kararların infazı ile ilgili mahkemelere ve savcılıklara gönderilecek rapor ve
yazıların hazırlanmasından,
ı) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen hükümlülerden,
koşullu salıverilmelerine bir aydan az süre kalanlar hakkında koşullu salıverilme
kararı alınması için gerekli hazırlıkların yapılmasından ve koşullu salıverme öncesi
değerlendirme raporunun hazırlanmasından,
i) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen hükümlüler
hakkında bir soruşturma veya kovuşturma olup olmadığının takibinden,
j) Haklarında uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından
arınmak amacıyla tedavi kararı verilen yükümlülerin sevklerinin yapılmasından ve
tedavi süreçlerinin takip edilmesinden,
k) Gerektiğinde yükümlünün devam ettiği eğitim kurumu ile çalıştığı kurumun
ya da işin değiştirilmesinden,
l) İnfaz dosyalarının kapatılmasına yönelik işlemlerin yapılmasından ve
dosyaların Cumhuriyet başsavcılığına veya ilgili mahkemeye gönderilmesinden,
m) Risk ve ihtiyaçlarının yeniden değerlendirilmesi gereken yükümlülerin
listesinin, görüş ve önerilerle birlikte değerlendirme ve planlama bürosuna
gönderilmesinden,
n) İnfaz sürecinin işleyişi ve diğer çalışmaların yürütülmesini değerlendirmek
üzere yükümlü ile en az ayda bir görüşme yapılmasından ve aldığı geri bildirimlerin
ilgili büroya iletilmesinden,
sorumludur.
(6) İnfaz bürosu, yükümlünün denetim süreci içinde yürütülen denetim ve
iyileştirme çalışmalarını düzenli olarak takip eder; yükümlünün durumu, gösterdiği
gelişme ve benzeri durumlar hakkında geri bildirimler alır. Yükümlünün denetim
süreci içinde, denetim planında değişiklik yapılmasını gerektiren bir durum olduğu
tespit edilirse, altı aylık gözden geçirme süresi beklenmeksizin, değerlendirme ve
planlama bürosundan denetim planının yeniden hazırlanması talep edilir.
(7) Müdür infaz bürosunda, kararların niteliğine göre, kamu hizmeti, adli
kontrol, tedavi ve denetimli serbestlik, çocuk hizmetleri gibi özel infaz birimleri
oluşturabilir.
Eğitim ve iyileştirme bürosu
MADDE 17 – (1) Eğitim ve iyileştirme bürosu, vaka sorumlusu tarafından
gönderilen yükümlülerin topluma kazandırılmasına, eğitim ve iyileştirilmesine
yönelik denetim planında belirlenen çalışmaları yürütür. Büroda eğitim ve iyileştirme
çalışmalarını yürütmek üzere yeteri kadar uzman personel görev yapar.
(2) Eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanlarının
görevleri şunlardır:
a) Yükümlülere yönelik bireysel görüşmeler ile grup çalışmalarını yürütmek.
b) Müdahale programlarını uygulamak.
c) İyileştirme çalışmaları kapsamında özel hayatın gizliliğine dikkat ederek
yükümlülerin aile, okul ve iş yerleriyle iş birliği yaparak çalışmalar yürütmek.
ç) Diğer kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının işbirliğinde eğitim
ve iyileştirmeye yönelik programlar hazırlamak ve yürütmek.
d) Kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının eğitim ve iyileştirmeye yönelik
yürüttükleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler ile eğitim programlarını tespit
etmek; iyileştirme çalışmaları kapsamında yükümlüleri bu tür programlara
yönlendirmek.
e) Haklarında çalışma yükümlülüğü veya eğitim kurumuna ya da programına
devam etme tedbiri verilen yükümlülerin kuruma yerleştirilmesinde, gerektiğinde
yükümlülere refakat etmek.
f) Müdür tarafından iyileştirme kapsamında verilen diğer görevleri planlamak
ve yapmak.
Denetim bürosu
MADDE 18 – (1) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi, gerektiğinde
kollukla işbirliği içerisinde denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları
tarafından yerine getirilir.
(2) Denetimli serbestlik müdürü, yükümlü sayısını ve yükümlülerin risk
durumlarını göz önünde bulundurarak, yeteri kadar denetimli serbestlik memurunu
denetim bürosunda görevlendirir.
(3) Denetim bürosunda görevli personel içerisinden, izleme merkezi ile birebir
çalışmak ve iletişimi sağlamak üzere elektronik izleme müdahale ekibi oluşturulur.
(4) Denetimli serbestlik personeli denetim ve kontrollerde, yükümlülerin özel
hayatlarının gizliliğine dikkat ederler, yükümlülere onur kırıcı ve aşağılayıcı
muamelede bulunamazlar.
(5) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, denetime ihtiyaç
duyulan hallerde iş durumu gözetilerek müdürlüklerde mesai saatleri içinde veya
mesai saatleri dışında vardiya usulü ile çalıştırılabilirler.
(6) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, işin niteliğine
göre üniformalı olarak da çalıştırılabilirler.
(7) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurlarının görevleri
şunlardır:
a) Yükümlülerin denetim ve takiplerini yapmak.
b) Denetim sonuçları hakkında vaka sorumlusuna bilgi vermek.
c) Yükümlülere elektronik kelepçe takmak ve elektronik izleme cihazlarını
kurmak.
ç) Elektronik izleme merkezinden yükümlülerin denetim ve kontrolüne ilişkin
iletilen talepleri yerine getirmek.
d) Yükümlüyü çalışacağı kuruma yerleştirmek, eğitim kurumuna ya da
programına kaydettirmek.
e) Hakkında hapis cezasının konutta çektirilmesine karar verilen hükümlünün,
ikametgâh adresine gidilerek infaza ilişkin işlemleri başlatmak.
f) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezalarının infazına karar verilen
hükümlülerden kendi işini kuran ve işletenler ile bir iş sözleşmesine dayalı olarak
çalışanları, koşullu salıverilme tarihine kadar çalıştıkları yerlerde düzenli olarak
denetlemek.
g) Görevlendirilmeleri halinde denetimli serbestlik müdürlüğünün ve denetimli
serbestlik çalışanlarının güvenliğini sağlamak.
ğ) Müdürün denetime ilişkin vereceği diğer görevleri yapmak.
Mağdur destek hizmetleri bürosu
MADDE 19 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüklerinde, mağdurlara yönelik
hizmetleri koordine etmek ve yürütmek üzere mağdur destek hizmetleri bürosu
oluşturulur. Mümkün olması durumunda büro, müdürlüğün diğer birimlerinden ve
yükümlülere yönelik çalışmaların yürütüldüğü kısımlardan ayrı bir yerde kurulur.
Uygun yer tahsis edilmesi halinde mağdur destek hizmetleri bürosu adliye içerisinde
görev yapabilir.
(2) Mağdurlara yönelik hizmetleri yürütmek üzere, mağdur destek hizmetleri
bürosunda mağdur hizmetleri konusunda özel eğitim almış yeteri kadar denetimli
serbestlik uzmanı ve memuru görevlendirilir. Müdürlüğün iş durumu uygun ise
büroda görevli uzman ve memurlara mağdurlara yönelik hizmetler dışında başka
görevler verilmez.
(3) Mağdur destek hizmetleri bürosunun görevleri şunlardır:
a) Mağdurların taleplerini kabul etmek ve incelemek.
b) Yardım alabileceği kişi ve kuruluşlar hakkında bilgi vermek.
c) Mağdurun talep etmesi halinde;
1) Yargılama süreci hakkında bilgilendirmek,
2) Psiko-sosyal destek programlarını uygulamak.
(4) Mağdur destek hizmetleri bürosu, müdürlüğün yetki sınırları içerisinde
mağdurlara yönelik çalışma yürüten tüm kurum kuruluş ve kişilerle tam bir
koordinasyon içinde çalışır. Mağdurların bilgilendirilmelerine yönelik tanıtıcı
çalışmalar yürütür.
Koruma kurulu bürosu
MADDE 20 – (1) Koruma kurulu bürosu, koruma kurulunun sekretarya işlerini
yürütür, koruma kuruluna başvuran mağdurlar ile hükümlülerin taleplerini
değerlendirir. Büroda yeteri kadar denetimli serbestlik personeli görevlendirilir.
(2) Koruma kurulu bürosunca, ceza infaz kurumlarından iş arama izni alarak
çıkan hükümlülerin talep etmeleri halinde çalışabileceği işler ya da çalışacağı yerler
hakkında hükümlü bilgilendirilir, koşullu salıverme sonrasında da koruma kurullarına
müracaat edebileceği hükümlüye bildirilir.
İdari ve mâli işler bürosu
MADDE 21 – (1) İdari ve mâli işler bürosu, müdürlüğün görevlerini etkin ve
verimli bir şekilde yürütebilmesi için ihtiyaç duyduğu idari işleri planlar ve yürütür;
mal ve hizmet alımlarını gerçekleştirir. Büroda yeteri kadar denetimli serbestlik
memuru görevlendirilir.
(2) İdari ve mâli işler bürosu;
a) Ödeneklerin takibi ile tahakkuk iş ve işlemlerini,
b) Gerekli araç, gereç ve malzeme ile hizmet teminini,
c) Temizlik, aydınlatma, ısıtma ve güvenlik hizmetlerini,
ç) Bakım ve onarım işlerini,
d) Mutemetlik işlemlerini,
e) Personel işlemleri ile idari ve mâli işlerle ilgili diğer iş ve işlemleri,
yürütmekle görevlidir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik Personeli
Denetimli serbestlik müdürünün görevleri
MADDE 22 – (1) Denetimli serbestlik müdürü, müdürlüğün en üst amiri olup,
görevlerinden dolayı sıralı amirlerine karşı sorumludur. Müdürün görevleri şunlardır:
a) İşlerin aksatılmadan yürütülmesini, denetimli serbestlik personelinin iş birliği
içerisinde etkili ve verimli bir şekilde çalışmasını, maiyetindeki memurların
yetiştirilmesini sağlamak.
b) Denetimli serbestlik personeli üzerinde mevzuatın öngördüğü şekilde
gözetim ve denetim yetkisini kullanmak.
c) Mevzuat ve yetkili mercilerce verilen emirler çerçevesinde müdürlüğün genel
idaresine ait hesap işlerinin yürütülmesini sağlamak ve denetimini yapmak.
ç) Müdürlüğün hizmetleriyle ilgili genel ihtiyaçları, öncelikleri, bir sonraki
yılda yapılacak işleri belirlemek ve bu konularla ilgili tahmini gider verilerini
hazırlayarak Genel Müdürlüğe sunmak.
d) Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğini geliştirmek ve
müdürlüğü temsil etmek.
e) Komisyonun toplantı zamanı ile görüşülecek konuları belirlemek.
f) Müdürlükte görev yapan denetimli serbestlik personelinin iş bölümünü
personelin görev tanımlarına uygun bir şekilde yaparak, tüm personele tebliğ etmek.
g) Asayiş, güvenlik ve benzeri konularda ortaya çıkan sorunlarla ilgili
gecikmeksizin önlem almak, önlemlerin yetersiz kalması halinde, durumu derhal
Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla Genel Müdürlüğe bildirmek.
ğ) Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmak.
Denetimli serbestlik müdür yardımcısının görevleri
MADDE 23 – (1) Müdür yardımcısı, kendisine verilen görevlerin mevzuata
uygun olarak yürütülmesinden, kendisine bağlı büro ve personelin etkin ve verimli
şekilde çalışmasından müdüre karşı sorumludur.
(2) Müdür yardımcısının görevleri şunlardır:
a) Kendisine bağlı büroların koordineli bir şekilde çalışmasını sağlamak.
b) Büronun çalışmalarını izlemek, denetlemek ve sonuçlarını değerlendirmek.
c) Gerektiğinde müdürlüğü temsil etmek, müdürün yokluğunda müdüre vekâlet
etmek.
ç) Müdüre ait görevlerin yürütülmesinde müdüre yardımcı olmak ve müdür
tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
Denetimli serbestlik uzmanının görevleri
MADDE 24 – (1) Denetimli serbestlik uzmanı, hükümlülerin iyileştirilmesi ve
topluma kazandırılmalarına yönelik denetim planında belirlenen çalışmaları
yürütmekle yükümlüdür.
(2) Denetimli serbestlik uzmanının görevleri şunlardır:
a) Yükümlülerle bireysel görüşmeler yapmak ve grup çalışmalarını yürütmek.
b) Yükümlülerin boş zamanlarının yapılandırılmasına yönelik eğitsel ve sosyal
çalışmaları diğer kurumlarla iş birliği içinde yürütmek.
c) Yükümlülerin; iyileştirilme süreçlerini izlemek ve yükümlünün durumu
hakkında vaka sorumlusunu sözlü ya da gerektiğinde yazılı olarak bilgilendirmek.
ç) Sosyal araştırma raporu hazırlamak.
d) Gerektiğinde hizmetler listesinin oluşturulmasında görev almak.
e) Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi ile denetim planlarının
hazırlanmasında danışmanlık yapmak, değerlendirme ve planlamanın uygunluğunu
kontrol etmek ve gerektiğinde değerlendirme ve planlama yapmak.
f) Yükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması ile mağdurların
desteklenmesine yönelik projeler hazırlamak ve yürütmek.
g) İyileştirilme çalışmalarına esas olmak üzere, denetim altındaki hükümlülerle
ev, okul veya iş yerinde özel hayatın gizliliğine dikkat ederek görüşmeler yapmak.
ğ) Koruma kurulları çalışmaları kapsamında, gerektiğinde denetimli serbestlik
memuru ile birlikte ev ve iş yeri ziyaretlerine gitmek.
h) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler ile suç mağdurlarına
rehberlik hizmeti vermek ve müdahale programları uygulamak.
ı) Yükümlülerin iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması ile
mağdurların desteklenmesine yönelik müdür tarafından verilen diğer görevleri
yapmak.
Denetimli serbestlik memurunun görevleri
MADDE 25 – (1) Denetimli serbestlik memuru, müdürlüğün idari işleri ile
infaz işlerinin yürütülmesinden, kalem hizmetlerinden ve yükümlülerin toplum içinde
denetim ve takibinin yapılmasından sorumludur.
(2) Denetimli serbestlik memurunun görevleri şunlardır:
a) Kararların kayıt işlemleri ile dosyayla ilgili yazışmaları yapmak ve diğer
kalem hizmetlerini yürütmek.
b) Araştırma ve değerlendirme formunu doldurmak.
c) Denetim planını hazırlamak.
ç) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibini yapmak.
d) Hizmetler listesi, kurumsal eğitimler ve programlar listesi ile çalışma
protokolünün hazırlanmasında görev almak.
e) Koruma kurulları talep ve takip formunu doldurmak, koruma kurullarınca
uygun bulunan projeleri hazırlamak.
f) Denetimli serbestlik ve koruma kurulları çalışmaları kapsamında ev ve iş yeri
ziyaretleri yapmak.
g) Denetimli serbestlik hizmetlerinin yerine getirilmesi ile ilgili, müdür
tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
Müdürlük dışından görevlendirilen uzmanın görev ve sorumlulukları
MADDE 26 – (1) Müdürlük dışından görevlendirilen uzman en az on beş gün
süre ile bir denetimli serbestlik uzmanının refakatinde çalışır. Bu süre içerisinde
görevlendirilen uzmana iyileştirme ve denetim sürecinde yapılan tüm çalışmalar ile
ilgili bilgi verilir.
(2) Görevlendirilen uzmanın denetimli serbestlik, yardım ve koruma hizmetleri
kapsamında yetersiz olması, çalışma usul ve esaslarına uymaması, görevlerini
aksatması veya görevlendirmenin gereklerinin ortadan kalkması durumunda görevine
müdür tarafından son verilebilir.
(3) Görevlendirilen uzman, eğitim ve iyileştirme bürosunda çalışır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik Personelinin Çalıştırılmasına
İlişkin Usul ve Esaslar
Denetimli serbestlik personelinin atanması ve görevlendirilmesi
MADDE 27 – (1) Müdürlüğe, Kanunun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca, denetimli serbestlik yardım ve koruma hizmetleri için, infaz ve koruma
memurluğuna ilk defa atama veya ceza infaz kurumlarından görevlendirme
yapılmasında; bu hizmetlere yönelik en az iki ay süreli hizmet içi eğitimi başarı ile
tamamlamış olma koşulu aranır. Müdürlüklerden ceza infaz kurumlarına veya
adliyelere, ceza infaz kurumlarından veya adliyelerden müdürlüklere atama veya
görevlendirmeye ilişkin adalet komisyonu kararları, ilgisine göre Genel Müdürlük
veya Personel Genel Müdürlüğüne gönderilerek alınacak Bakanlık onayı ile
tamamlanır.
Denetimli serbestlik personelinin çalıştırılması
MADDE 28 – (1) Denetimli serbestlik personeli, bu Yönetmelikte belirlenen
usul ve esaslara, yapılan iş bölümüne ve yaptıkları görevin gereklerine uygun olarak
çalıştırılır.
(2) Müdürlüklerde ilk defa çalışmaya başlayan denetimli serbestlik memurları,
sırasıyla gelen evrak, kayıt ve kabul, denetim bürolarında, daha sonra da diğer
bürolarda çalıştırılırlar. Mevcut iş durumu ve personel sayısı ile ilk defa çalışmaya
başlayan personelin niteliklerine ve eğitimine göre müdür farklı bir görevlendirme de
yapabilir.
(3) Denetimli serbestlik personeli bürolarda, öncelikle aldıkları hizmet içi
eğitime göre görevlendirilirler.
Farklı çalışma usulü ve süresi
MADDE 29 – (1) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları,
çalışma süresi, günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ve fazla çalışma
hususlarında genel hükümlere tabidir.
(2) Yürütülen hizmetin niteliğinin, normal mesai saatleri dışında çalışmayı
gerekli kılması halinde, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
99 uncu maddesi uyarınca haftalık kırk saati geçmemek üzere farklı çalışma saatleri
belirlenebilir.
(3) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 178 inci maddesi ve 19/2/1975 tarihli ve 7/9493 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Fazla Çalışmanın Uygulama Esaslarını
Gösterir Yönetmelik uyarınca, müdürün gerekli görmesi halinde, günlük çalışma
saatleri dışında fazla çalışma ücreti verilmeksizin çalıştırılabilir. Bu durumda
personele yaptırılacak fazla çalışmanın her sekiz saati için bir gün izin verilir. Fazla
çalışma izninin kullanımı konusunda genel hükümler uygulanır.
(4) Çalışma çizelgeleri müdürlükçe düzenlenir.
Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma
MADDE 30 – (1) Eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik
uzmanları, yükümlülerin iyileştirilmeleri ve topluma kazandırılmalarına yönelik
çalışmalar kapsamında, günlük çalışma saatleri dışında, mesai sonrası ve hafta sonları
hükümlülerle grup çalışması veya bireysel görüşmeler kapsamında çalışabilirler.
(2) Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma, önceden müdürlüğe yazılı olarak
iletilir ve müdürün onayının ardından çalışma yapılır.
(3) Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma yapılması halinde, gerekli güvenlik
önlemlerinin alınması için yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirilir.
(4) Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma durumunda, denetimli serbestlik
uzmanı ile güvenlik önlemlerinin alınması için görevlendirilen denetimli serbestlik
memuruna fazla çalışma ücreti verilmez.
ÜÇÜNCÜ KISIM
İyileştirme ve Denetim Çalışmalarına İlişkin Genel Esaslar
BİRİNCİ BÖLÜM
İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonu
İnfaz işlemleri değerlendirme komisyonu
MADDE 31 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğünde; şüpheli, sanık veya
hükümlüler hakkında verilen kararları ve bu kararların yerine getirilmesine ilişkin
hususlar ile komisyona yapılan başvuruları değerlendirmek ve bu konuda karar
vermek üzere, müdürün veya müdürün görevlendireceği müdür yardımcısının
başkanlığında, değerlendirme ve planlama, infaz, eğitim ve iyileştirme ile denetim
bürolarında görevli birer personelin katılımıyla infaz işlemleri değerlendirme
komisyonu oluşturulur.
(2) Komisyon listesi bir yıl için oluşturularak Genel Müdürlüğün onayına
sunulur. Komisyon listesi onaylanana kadar eski Komisyon görevine devam eder.
Üyelerden birinin yokluğunda toplantıya aynı bürodan başka bir personel katılır.
İnfaz işlemleri değerlendirme komisyonunun görevleri
MADDE 32 – (1) Komisyon;
a) Yükümlüler hakkında hazırlanan denetim planının ve belirlenen
yükümlülüklerin, Kanun ve bu Yönetmelik hükümleri ile yükümlünün ihtiyaçlarına
uygun olup olmadığının incelenmesine, hazırlanan denetim planının onaylanmasına
veya reddine,
b) Denetimli serbestlik uzmanları tarafından veya sivil toplum kuruluşlarınca ya
da gönüllü kişiler tarafından grup çalışmasında uygulanacak programın
onaylanmasına,
c) Vaka sorumlusu tarafından yükümlülerin uyarılmasına ilişkin yapılan
taleplerin değerlendirilmesine,
ç) Elektronik izleme ile denetim ve takibi yapılacak yükümlülerin belirlenerek
elektronik izleme şube müdürlüğüne önerilmesine,
d) Yükümlülüğün kaldırılmasına veya değiştirilmesine ya da yükümlülüğe ara
verilmesine ilişkin taleplerin değerlendirilmesine,
e) Yükümlünün başka denetimli serbestlik müdürlüğüne nakil taleplerinin
değerlendirilip karara bağlanmasına,
f) İhlal nedeniyle dosyanın kapatılarak mahkemeye gönderilmesine,
g) Yükümlüler tarafından yapılan itirazların değerlendirilmesine,
ğ) Müdürlükte gönüllü çalışmak isteyenlerin başvuru taleplerinin kabulüne,
reddine ve gönüllü çalışanın görevine son verilmesine,
h) Konutta infaz kararlarının yerine getirilmesinde, konutun değiştirilmesi ile
yükümlünün evden ayrılabileceği sürelere ilişkin vaka sorumlusunun önerisinin
incelenerek karara bağlanmasına,
ı) Kurumsal eğitimler ve programlar listesi ile çalışılacak sivil toplum
kuruluşlarının onaylanmasına veya reddine,
ilişkin işlemleri yapar.
(2) Komisyon, gerekli gördüğünde denetim planlarının bu Yönetmelikte
belirlenen usul ve esaslara uygun olup olmadığını inceleyebilir. Eksik bulunan
hususların, değerlendirme ve planlama bürosu tarafından tamamlanmasını ve denetim
planının yeniden düzenlenmesini ister.
(3) Hazırlanan denetim planının bu Yönetmeliğe ve yükümlünün ihtiyaçlarına
uygun olmadığı gerekçesiyle komisyon tarafından onaylanmaması halinde, bu süreçte
yükümlülüğün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde onaylanmama
gerekçeleri de göz önünde bulundurulur.
Komisyonun toplanması ve kararların alınması
MADDE 33 – (1) Komisyonun toplantı zamanı ve gündemi diğer üyelerin de
görüşü alınarak müdür tarafından belirlenir. Komisyon önüne gelen işleri yedi gün
içerisinde karara bağlar.
(2) Komisyon, müdürlükte yeterli sayıda personel bulunmaması halinde başkan
hariç en az iki üyeyle toplanır. Komisyon kararları, katılanların oy çokluğu ile alınır,
oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafa üstünlük tanınır. Karara muhalif
olan üye muhalefetine ilişkin gerekçeyi kararın ekine yazar. Komisyon kararları, infaz
işlemleri değerlendirme komisyonu karar kartonuna konulur.
(3) Müdür komisyonun sekretarya işlerini yürütmek üzere yeteri kadar
denetimli serbestlik personeli görevlendirebilir.
(4) Görevlendirilen personel, gündeme alınacak talepleri inceler, araştırır,
toplantı gündemini hazırlayarak müdüre sunar, komisyon kararlarını ilgilisine iletir.
İKİNCİ BÖLÜM
Yükümlülerin Değerlendirilmesi ve İyileştirme Çalışmaları
Risk ve ihtiyaçların belirlenmesi
MADDE 34 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında, toplum içinde
denetim, takip ve iyileştirilmesine karar verilen sanık veya hükümlülerin, yeniden
topluma kazandırılmalarına yönelik çalışmalara temel oluşturması amacıyla objektif
bir değerlendirme sistemi ile risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, denetimli serbestlik
uygulamalarının temelini oluşturur.
(2) Denetimli serbestlik uygulamalarında risk değerlendirmesi; sanık veya
hükümlünün kendisine, ailesine, mağdura, topluma ve denetimli serbestlik
personeline karşı taşıdığı zarar verme riski ile tekrar suç işleme riskinin
belirlenmesidir.
(3) Denetimli serbestlik uygulamalarında ihtiyaçların belirlenmesi; sanık veya
hükümlülerin suç tekrarının ve zarar verme risklerinin en aza indirilmesi ve topluma
kazandırılması amacıyla kişinin ihtiyaç duyduğu hizmet ve programların
belirlenmesidir.
(4) Sanık veya hükümlüye yönelik yürütülecek iyileştirme çalışmaları,
risklerinin ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesinin ardından belirlenir. Sanık veya
hükümlülerin değerlendirilmesi araştırma ve değerlendirme formu ile yapılır.
(5) Araştırma ve değerlendirme formu, sanık veya hükümlü müdürlüğe ilk
başvurduğunda değerlendirme ve planlama bürosunda görevli denetimli serbestlik
personeli tarafından doldurulur.
(6) Araştırma ve değerlendirme formu, en geç altı ayda bir gözden geçirilir.
Yükümlünün infazının sona ermesine üç aydan daha az süre kalmışsa gözden geçirme
yapılmaz.
(7) Araştırma ve değerlendirme formu doldurulduktan sonra, yükümlü hakkında
denetim planı hazırlanır.
(8) Haklarında;
a) Tedavi ve denetimli serbestlik,
b) Adli kontrol,
c) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma,
ç) Cezanın konutta çektirilmesi,
kararı verilen yükümlülerin risk ve ihtiyaç değerlendirilmesi yapılmaz.
Denetim planı
MADDE 35 – (1) Denetim planı; sanık veya hükümlü hakkında verilen
kararların toplum içinde infazının, denetim sürecinin, hükümlünün iyileştirilmesi ve
topluma kazandırılmasına yönelik çalışmaların planlandığı, denetimli serbestlik
personelinin çalışma yöntemini belirleyen belgedir.
(2) Sanık veya hükümlünün belirlenen risk ve ihtiyaçları göz önüne alınarak
denetim planı hazırlanır. Sanık ve hükümlüler için hazırlanan denetim planında;
iyileştirme ve topluma kazandırma için belirlenen risk ve ihtiyaçlara yönelik
müdahale çalışmaları, denetim ve kontrole ilişkin hususlar, uyulması gereken kural ve
yükümlülükler, denetimin ve yükümlülüklerin süresi, çalışmaların yürütülmesinde iş
birliği yapılacak kişi ve kuruluşlara ilişkin hususlar yer alır.
(3) Denetim planı, risk ve ihtiyaç değerlendirmesinin yapıldığı gün, bunun
mümkün olmaması durumunda en geç beş iş günü içinde hazırlanır. Denetim
planında, planı hazırlayan denetimli serbestlik memuruyla, denetim ve planlama
bürosunda görevli uzman ile sanık veya hükümlünün imzası bulunur. İmzadan imtina
halinde denetim planını imzalamamanın yükümlülükten muafiyet anlamına gelmediği
sanık veya hükümlüye bildirilerek bu husus denetim planının altına yazılıp imzalanır.
Çocuklar hakkında hazırlanan denetim planında öngörülen yükümlülükler ve çocuğun
katılması gereken programlar kanuni temsilcisine de açıklanır.
(4) Sanık veya hükümlüye, denetim planında belirlenen yükümlülükler ile
uyması gereken kurallar ve dikkat etmesi gereken hususları içeren bilgilendirme
formu verilir. Yükümlünün; yükümlülüklerinin neler olduğu, hangi durumların ihlal
sayılacağı ile plan süresince dikkat etmesi gereken hususları doğru ve yeterli olarak
anlayıp anlamadığı teyit edilir.
(5) Denetim planı, hazırlandığı andan itibaren yürürlüğe girer ve derhal
komisyonun onayına sunulur. Planın onaya sunulması yürürlüğü durdurmaz.
(6) Risk ve ihtiyaçların yeniden değerlendirilmesinden sonra, gerekli görülmesi
halinde denetim planı da yenilenir.
(7) Haklarında;
a) Tedavi ve denetimli serbestlik,
b) Adli kontrol,
c) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma,
ç) Cezanın konutta çektirilmesi,
kararı verilenler için denetim planı hazırlanmaz. Bu yükümlülere
yükümlülükleri ile uyması gereken kuralları ve dikkat etmesi gereken hususları içeren
bilgilendirme formu tebliğ edilir. Bu form denetim planı yerine geçer.
Denetim raporu
MADDE 36 – (1) Denetim raporu; sanık veya hükümlünün, denetim sürecinin,
uygulanan iyileştirme programları kapsamında topluma uyumdaki başarısının,
olumsuz davranışlarını değiştirmek için gösterdiği çabanın ve bu doğrultuda genel
gelişiminin değerlendirildiği rapordur.
(2) Haklarında mahkemece;
a) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü,
b) Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri,
verilen yükümlüler için üç ayda bir ilgili hâkime verilmek üzere denetim raporu
hazırlanır.
(3) Denetim raporu, infaz ve denetim ile iyileştirme çalışmalarının
değerlendirildiği iki bölümden oluşur. Rapor, vaka sorumlusu tarafından; denetim ile
eğitim ve iyileştirme bürosundan, sanık veya hükümlü hakkında bilgi alınarak
hazırlanır. Raporun iyileştirme çalışmaları ile değerlendirme ve önerilerine ilişkin
bölümü, ilgili denetimli serbestlik uzmanı tarafından doldurulur.
İyileştirme çalışmaları
MADDE 37 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında, risk ve ihtiyaç
değerlendirmesi sonucunda gerek duyulması veya mahkeme tarafından rehberlik
çalışmalarına hükmedilmesi halinde, sanık veya hükümlünün riskleri göz önünde
bulundurularak, ihtiyaçlarına uygun iyileştirme çalışmaları yapılır. Bu çalışmalar,
eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanları tarafından
yürütülür.
(2) Yükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılmasında sivil toplum
kuruluşlarıyla işbirliği yapılmasına ve toplumsal katılım sağlanmasına önem verilir.
(3) Toplum içinde denetim ve takibi yapılan sanık veya hükümlülerin
iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması; diğer kurumlarla ve sivil toplum kuruluşları
ile işbirliği içerisinde, bireysel görüşme ve grup çalışması yapılması, boş zamanların
yapılandırılması, yükümlülerin meslek kursları ve eğitim programlarına
katılmalarının sağlanması gibi faaliyetlerle yerine getirilir.
(4) İyileştirme çalışmalarına sanık veya hükümlüleri tanımak amacıyla, bireysel
görüşme yapılması ile başlanır. Sanık veya hükümlünün grup çalışmasına hazır hale
gelmesi ve gerekli görülmesi halinde iyileştirme çalışmalarına grup çalışması ile
devam edilebilir.
(5) Bireysel görüşme, sanık veya hükümlü ile birebir ve uygun fiziki koşullarda,
önceden belirlenmiş bir amaç ve plan çerçevesinde yürütülür. Bireysel görüşme sayısı
on ikiden, görüşme aralıkları üç haftadan fazla olamaz. Her bir görüşme otuz
dakikadan az, kırk beş dakikadan fazla yapılamaz. Bireysel görüşmeyi planlamak ve
gerçekleştirmek, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik
uzmanının sorumluluğundadır. Bireysel görüşmeler hem süreç hem de oturumlar
açısından başlangıç, gelişme ve sonlandırma olmak üzere üç aşamadan oluşacak
şekilde planlanır. Bireysel görüşme, denetimli serbestlik uzmanı tarafından
yapılandırılarak yürütülebileceği gibi müdahale programı kapsamında da yapılabilir.
(6) Grup çalışması, uygun fiziki koşullarda, en az dört en fazla on altı kişilik
gruplar halinde en fazla on beş gün arayla yapılır. Müdürlüğün grup çalışmalarına
uygun fiziki mekâna sahip olmaması halinde, başka kurum ya da kuruluşlar ile sivil
toplum kuruluşlarına ait uygun mekânlar, grup çalışmaları için kullanılabilir.
Grupların oluşturulmasında, sanık ve hükümlülerin yaş gruplarına, benzer sorun
alanlarına ve benzer risk düzeyine sahip olmalarına dikkat edilir. Sanık ve
hükümlüler, haklarında verilen yükümlülük kararlarının niteliğine bakılmaksızın,
rehberlik ve iyileştirme çalışmaları kapsamında aynı grup içerisinde yer alabilirler.
Grup çalışması sürecinde sanık veya hükümlülerin durumu periyodik olarak
değerlendirilir ve ihtiyaç duyulması halinde iyileştirme çalışmaları bireysel
görüşmelerle de desteklenir. Grup çalışması, müdahale programı kapsamında
yürütülebileceği gibi denetimli serbestlik uzmanı tarafından yapılandırılarak da
yapılabilir. Yükümlüler, diğer kurum ve kuruluşlar ile gönüllü kişilerce yürütülen
yapılandırılmış grup çalışmalarına da yönlendirilebilir.
(7) Yükümlülerle yapılan bireysel görüşmeler ile grup çalışmaları, görüşme
formu ile kayıt altına alınır. Görüşme formuna, yükümlülerle ilgili tüm görüşme
içeriği ve yapılan çalışmalar yazılır. Yükümlülere ilişkin bilgiler, özel hayatın gizliliği
gerekçesiyle kayıt altına alınmazlık yapılamaz. Görüşmelerin içeriği ve yapılan
çalışmalar denetlenebilir ve hesap verilebilir şekilde forma yansıtılır. Görüşmeler
sırasında öğrenilen özel hayata ilişkin bilgilerin gizliliğine özen gösterilir ve bu
bilgiler ilgili olmayan kişi veya kurumlarla paylaşılmaz.
(8) Grubun işleyişini bozabilecek özelliğe sahip olan sanık veya hükümlüler
grup çalışmasına dâhil edilmezler. Bu sanık veya hükümlülerle bireysel görüşme
yürütülür. Sanık veya hükümlünün grup çalışmasına hazır hale gelmesi halinde
iyileştirme çalışmaları grup çalışması ile yürütülebilir.
(9) Boş zamanların yapılandırılması; sanık veya hükümlünün, toplumla
bütünleşmesini desteklemek, olumlu sosyal davranışlarını, ilgi alanlarını ve
becerilerini geliştirerek uyumlu bir birey olmasını sağlamak amacıyla, sanık veya
hükümlünün ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve
sportif etkinliklere yönlendirilmesidir. Boş zamanların yapılandırılması çalışmaları;
diğer kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının programlarına yönlendirme şeklinde
yürütülebileceği gibi müdürlük içinde de yapılabilir. Boş zamanların
yapılandırılmasında kurumsal eğitimler ve programlar listesinden de yararlanılır.
(10) Yükümlüye yönelik yürütülen eğitim, iyileştirme ve rehberlik
çalışmalarının, müdürlük dışında diğer kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum
kuruluşlarının veya gönüllü kişilerin yürütmüş olduğu programlara yönlendirmek
suretiyle yapılmasına karar verilmesi halinde, yükümlünün bu programlara katılması
bir yükümlülük olarak belirlenebilir.
(11) İyileştirme faaliyetlerinin tamamlanmasından sonra on gün içerisinde tüm
süreçlerin izlenmesine imkân veren bir belge düzenlenir ve ilgili vaka sorumlusuna
iletilir.
Sosyal araştırma raporu
MADDE 38 – (1) Sosyal araştırma raporu; şüpheli veya sanığın geçmişi, ailesi,
çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik, ruhsal ve psikolojik durumu ile çevresinin
sistemli bir bakış açısıyla değerlendirildiği, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile
ihtiyaçlarının belirlendiği ve bu ihtiyaçlara yönelik hizmet, program ve kaynaklarla
ilgili önerileri içeren hüküm öncesi rapordur.
(2) Rapor; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talep etmesi veya
kovuşturma evresinde hâkim ya da mahkemenin isteği üzerine denetimli serbestlik
uzmanı tarafından hazırlanır.
(3) Rapor; şüpheli veya sanık ile bunların aile ve sosyal çevreleriyle
görüşülerek hazırlanır. Gerekli görülmesi halinde mağdur ile de görüşülebilir.
(4) Raporda; şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri, varsa önceki suç bilgileri,
sağlık bilgileri, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal
ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı
taşıdığı risk ile tutum ve davranışları belirtilir. Raporun sonuç bölümünde, suç
işlenmesinde risk oluşturabilecek unsurlar ve kişinin topluma ve kendisine zarar
verme riski değerlendirilir.
(5) Denetimli serbestlik uzmanı, kişinin hapis dışı ceza veya tedbir kararı ile
toplum içinde iyileştirilmesinin mümkün olduğu kanaatinde ise hapis cezası
verilmesinin kişi üzerinde oluşturabileceği olumsuz etki ve sonuçları değerlendirerek,
hapis dışı ceza veya tedbir kararı verilmesi durumunda şüpheli veya sanığın
iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması için ihtiyaç duyacağı hizmet,
program veya kaynakları belirtir. Raporun sonunda takdirin mahkemeye ait olduğu
açıkça yazılır.
(6) Raporun hazırlanması sürecinde kişinin yanlış beyan verdiğine dair izlenim
edinilmesi veya verilen cevapların çelişkili olması durumunda bu husus gerekçeleri
ile birlikte raporun sonuç bölümünde açıklanır. Ayrıca raporun hazırlanmasıyla ilgili
bütün kaynaklar ve bilgi toplama biçimleri ile gerekli olduğu halde yapılamayan
işlemler, görüşmelerin yerine getirilememe gerekçesi ile birlikte raporda belirtilir.
(7) Rapor hazırlanırken şüpheli veya sanığın ceza infaz kurumunda bulunması
hâlinde, rapor, ceza infaz kurumuna gidilerek hazırlanır. Raporu hazırlayan denetimli
serbestlik uzmanı, ceza infaz kurumuna giderek şüpheli veya sanık ile konuşulanları
başkalarının duymayacağı ancak görüşmenin güvenlik nedeniyle ceza infaz kurumu
görevlilerince izlenebileceği bir ortamda açık görüş usulüne tabi olarak yapar.
Denetimli serbestlik uzmanının talep etmesi halinde görüşmede, ceza infaz kurumu
görevlisi hazır bulunur. Ceza infaz kurumu, denetimli serbestlik uzmanının şüpheli
veya sanık ile görüşebilmesi için gerekli işlemleri yerine getirir.
(8) Denetimli serbestlik uzmanı tarafından iki nüsha olarak düzenlenen sosyal
araştırma raporu, müdürlüğe sunulur. Bir nüshası talep eden ilgili makama iletilir,
diğer nüshası sosyal araştırma raporu kartonunda ve UYAP bilişim sistemi ortamında
saklanır. Sosyal araştırma raporu, kişisel bilgiler içerdiğinden bu raporun
saklanmasında özel hayatın gizliliğine dikkat edilir.
(9) Şüpheli ve sanıkların sadece kişisel ve ekonomik durumlarının tespitine
ilişkin talepler sosyal araştırma raporu kapsamında değerlendirilmez, bu talepler
kolluk ya da ilgili birimlerce yerine getirilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik Kararlarının Yerine Getirilmesinde Genel Hükümler
Kayıt işlemleri
MADDE 39 – (1) Mahkemelerce Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen
denetimli serbestlik kararları en geç üç gün içerisinde UYAP bilişim sistemine
kaydedilir.
(2) Adli kontrol tedbirleri kapsamında verilen yurt dışına çıkış yasağına ilişkin
kararlar, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından aynı zamanda derhal kolluğa da
gönderilir.
(3) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına ilişkin kararlar,
ceza infaz kurumu idaresince tüm ekleri ile birlikte ilgili denetimli serbestlik
müdürlüğüne gönderilir ve denetimli serbestlik müdürlüğünce bu karar, aynı gün
kaydedilir.
(4) Denetimli serbestlik kararlarının kayıt işlemleri, kayıt kabul bürosunda
görevli personel tarafından yapılır.
Tebligat
MADDE 40 – (1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren
şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik
tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği
belirtilir.
(2) Haklarında;
a) Adli kontrol tedbirine,
b) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına,
ilişkin karar verilen yükümlülerin müdürlüğe başvurması istenmez.
(3) Düzenlenen tebligatta, yükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde
belgelendirilebilen bir mazereti olmadan müdürlüğe gelmemesi veya hakkında
belirlenen yükümlülüklerin gereğini yerine getirmemesi halinde, denetimli serbestlik
kararının niteliğine göre kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar
verilebileceği, seçenek yaptırım veya tedbirin hapse çevrilebileceği ya da koşullu
salıverilme kararının geri alınabileceği gibi gelmemenin hukuki sonuçları yükümlüye
bildirilir.
(4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde
müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz
dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilmesi
halinde, hükümlüye ayrıca müdürlüğe müracaat etmesi için tebligat yapılmaz.
Hükümlünün süresi içinde müdürlüğe gelmesi beklenir.
(6) Cezanın konutta çektirilmesine karar verilmesi halinde hükümlüye tebligat
yapılmaz. Kayıt işlemlerinin tamamlanmasından itibaren denetim bürosunda görevli
denetimli serbestlik memuru hükümlünün adresine giderek kararın infazına ilişkin
çalışmaları başlatır.
(7) Denetimli serbestlik kararlarının yerine getirilmesi sırasında kayıt
işlemlerinin tamamlanmasından sonra yükümlülerin ilk müracaatı için yapılacak
tebligat işlemleri, bu madde hükümlerine göre kayıt kabul bürosunca yerine getirilir.
Risk ve ihtiyaçların değerlendirilmesi
MADDE 41 – (1) Kayıt işlemlerinin tamamlanmasından sonra müdürlüğe
müracaat eden yükümlülerin risk ve ihtiyaçları belirlenir. Yükümlü ile işbirliği
içerisinde, risk ve ihtiyaçlara uygun iyileştirme çalışmalarını içeren bir denetim planı
hazırlanır.
(2) Yapılan değerlendirme sonucunda yükümlünün iyileştirme çalışmalarına
katılması gerektiğinin tespit edilmesi halinde, yükümlü iyileştirme çalışmalarına
katılmaya teşvik edilir. Yükümlünün kabul etmemesi halinde denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak cezanın infazı kapsamında belirlenen yükümlülükler ile rehberlik
çalışmalarına katılma yükümlülüğü hariç olmak üzere, iyileştirme çalışmaları
yapılmaz ve bu durum denetim planında belirtilir.
Yükümlülerin uyması gereken kurallar
MADDE 42 – (1) Hakkında denetimli serbestlik kararı verilen yükümlü;
a) Yapılan çağrılara ve hazırlanan denetim planına,
b) İyileştirme çalışmaları kapsamında belirlenen yükümlülüklere,
c) Kararın infazı ve denetim için belirlenen kurallara,
ç) Denetimli serbestlik personelinin uyarı ve önerilerine,
uymak ve katlanmak zorundadır.
(2) Yükümlülüğün elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle yerine getirilmesine
karar verilmesi durumunda, yükümlü elektronik kelepçe ve diğer cihazlar ile ilgili
üniteyi usulüne uygun olarak kullanmak ve korumak zorundadır.
(3) Yükümlü, denetimli serbestlik personeli ile cezaların infazında görev alan
diğer kurumların personeline saygılı davranmak, müdürlüğün ve diğer kurumların
işleyişinin bozulmaması ve güvenliğinin tehlikeye düşürülmemesi için gerekli özeni
ve dikkati göstermek zorundadır.
(4) Yükümlü, müdürlüğe alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi altında ya
da kesici, delici aletler ve ateşli silahlarla gelemez ve bu şekilde yükümlülüklerin
yerine getirilmesine yönelik çalışmalara katılamaz.
(5) Yükümlü yerleşim yeri adresini değiştirir ise yeni adresini müdürlüğe
bildirmekle yükümlüdür. Yeni adresin bildirilmemesi ve adres kayıt sisteminden de
tespit edilememesi halinde, yükümlünün eski adresine yapılan tebligat geçerli sayılır.
(6) Askere alınan yükümlü, müdürlüğe durumunu bildirmek ve ilgili belgeleri
iletmek, mahpusluk ya da askerlik durumu sona eren yükümlü on gün içerisinde
denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmek zorundadır.
(7) Bu maddede belirtilen kurallar yükümlülük yerine geçer. Yükümlü bu
kurallara uymak ve katlanmak zorundadır.
İzin ve nakiller
MADDE 43 – (1) Yükümlü başka denetimli serbestlik müdürlüğüne nakli
gerektirecek şekilde yerleşim yeri adresini değiştirmek isterse bu durumu ve yeni
adresini önceden denetimli serbestlik müdürlüğüne yazılı olarak ve gerekçesiyle
birlikte bildirmekle yükümlüdür.
(2) Adres değişikliği talebi komisyon tarafından değerlendirilip dosyanın başka
bir denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilmesine karar verilene kadar
yükümlülüklerin yerine getirilmesine devam edilir. Yükümlünün daha önce
müdürlüğe bildirdiği eski adresine yapılan tebligat geçerli sayılır.
(3) Yükümlünün yerleşim yeri adresi değişikliği veya başka bir nedenle
infazının başka bir denetimli serbestlik müdürlüğünde yapılmasına ilişkin talebi
değerlendirilirken, ileri sürülen mazeretin doğruluğu ile gerekliliği araştırılır.
İnfazdan kaçmak veya yükümlülüğü etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı anlaşılan nakil
talepleri reddedilir.
(4) Nakil talebi kabul edilen yükümlü, nakil kararının tebliğinden itibaren beş
gün içinde yeni yerleşim yeri adresinin bulunduğu denetimli serbestlik müdürlüğüne
müracaat etmek zorundadır.
(5) Yükümlü, hakkında belirlenen yükümlülükleri etkisiz kılacak ya da
aksatacak şekilde müdürlüğün yetki sınırları dışına izinsiz olarak çıkamaz.
Yükümlünün haklı bir mazerete dayanan talebi ve vaka sorumlusunun uygun görüşü
doğrultusunda denetimli serbestlik müdürü tarafından yükümlüye beş güne kadar izin
verilebilir. Denetim süresi boyunca toplam kullanılan izin süresi, yükümlünün ikinci
derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü veya ağır
hastalığı hariç olmak üzere, on beş günü geçemez. İzinde geçen süreler infazdan
sayılır.
(6) İzin kullanan yükümlüye izin belgesi verilir. Yükümlü, iznini geçirdiği
yerdeki denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat ederek izin belgesini denetimli
serbestlik müdürlüğüne imzalatmak zorundadır.
(7) Haklarında adli kontrol tedbiri verilen şüpheli veya sanıkların izin ya da
başka denetimli serbestlik müdürlüğüne nakil talepleri değerlendirilmek üzere ilgili
Cumhuriyet savcılığına veya mahkemeye gönderilir.
Yükümlülerin uyarılması
MADDE 44 – (1) Yükümlülüğün yerine getirilmesi için uyulması gereken
kurallar ile karara uygun olarak hazırlanan programa ve denetimli serbestlik
personelinin bu kapsamdaki uyarı ve çağrılarına uyulmaması yükümlülüğün ihlali
sayılır. Yükümlülüğün ihlal edilmesi durumunda vaka sorumlusunun teklifi üzerine
yükümlü, komisyon tarafından veya kanunda yazılı hallerde komisyonun önerisi
üzerine ilgili hâkim tarafından uyarılır.
(2) Uyarı bir yazı ile yükümlüye tebliğ edilir. Gerektiğinde yükümlü,
müdürlüğe davet edilerek yükümlülüklerine ilişkin hususlar ve ihlalin sonuçları vaka
sorumlusu tarafından kendisine sözlü olarak da açıklanır. Yükümlünün gelmemesi
durumunda daha önce yapılmış olan yazılı uyarı yeterli sayılır.
(3) Denetimli serbestlik kararlarının infazında, yükümlülüğün bir yıl içerisinde
iki defa ihlal edilmesi yükümlülüğe uymamada ısrar etme sayılır. Yükümlünün
uyarılmasının ardından bir yıl içerisinde ikinci ihlalin tespit edilmesi halinde infaza
son verilerek kayıt kapatılır.
(4) Uyarı için yapılan tebligatta, bir yıl içerisinde yeni bir ihlal durumunun
tespit edilmesi halinde tekrar bir uyarının yapılmayacağı, dosyanın kapatılarak gereği
için mahkemeye gönderileceği yükümlüye ihtar edilir.
(5) Bu Yönetmeliğin dördüncü kısmının dördüncü bölümü ile beşinci kısmının
üçüncü bölümünde düzenlenen yükümlülüklerin ihlali halinde yükümlünün
uyarılmasına hâkim tarafından, diğer yükümlülüklerin ihlalinde ise komisyon
tarafından karar verilir.
(6) Adli kontrol tedbirlerinin infazında tedbir kararının gereklerini mazereti
olmaksızın ve kasıtlı bir şekilde ihlal eden şüpheli veya sanık uyarılmaz, varsa
mazereti komisyon tarafından değerlendirilir.
Denetimli serbestlik kararlarının değiştirilmesi, durdurulması veya
kaldırılması
MADDE 45 – (1) Denetimli serbestlik kararının;
a) Yükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi,
b) İnfazının mümkün olmaması,
c) Yükümlünün tutuklanması, hapis cezasının infazına başlanması veya askere
alınması nedeniyle infazının imkânsız hale gelmesi,
ç) 5395 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tedbirden
beklenen yararın elde edilmesi,
d) Hapis cezasından daha ağır sonuçlar doğurması,
durumunda kanunda aksine bir düzenleme yoksa, vaka sorumlusunun önerisi
üzerine komisyon tarafından ilgili mahkemeden denetimli serbestlik kararının
değiştirilmesi, kaldırılması veya uygun olan başka karar verilmesi talep edilebilir.
(2) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilen
hükümlüler hakkında belirlenen yükümlülüklerin değiştirilmesine komisyon
tarafından karar verilir.
(3) Bu Yönetmeliğin dördüncü kısmının ikinci ve dördüncü bölümü ile beşinci
kısmının üçüncü ve dördüncü bölümünde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesi
sırasında yükümlünün işlediği bir suç nedeniyle; tutuklanması veya mahkûm olduğu
hapis cezasının infazına başlanması ya da askere alınması durumunda mahkemece
aksine bir hüküm de verilmez ise yükümlülüğün yerine getirilmesi durdurulur.
Yükümlü denetim süresi içerisinde serbest bırakılır veya askerlik hizmeti sona ererse
yükümlülüğün yerine getirilmesine devam edilir. Denetim süresinin sonunda
yükümlünün mahpusluk halinin veya askerlik durumunun devam etmesi durumunda
dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. Ceza infaz kurumunda veya askerlikte
geçirilen süreler denetim süresinden sayılır. Bu süre içinde rehberlik kapsamında
verilen yükümlülüğün yerine getirilmesinde mahkemeye verilecek raporlar ceza infaz
kurumu ile işbirliği içerisinde hazırlanır. Hâkime gönderilecek rapora esas olmak
üzere üç ayda bir kişinin gelişimi ve davranışları hakkında ceza infaz kurumu
idaresinden bilgi istenir.
Denetim ve takip
MADDE 46 – (1) Yükümlülerin toplum içinde izlenmesi, denetimi ve takibi,
denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları tarafından yerine getirilir.
(2) Tehlikeli veya mükerrir suçlular ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, cinsel saldırıda
bulunma, çocukların cinsel istismarı ve cinsel taciz gibi suçlardan hüküm giyenlerin
denetim ve takibinde kollukla işbirliği yapılır.
(3) Denetlenecek yükümlülerin listesi ve denetim usulü vaka sorumlularınca
belirlenerek, müdürün onayına sunulur. Denetim görevlileri kendilerine verilen
listeye uygun olarak denetim görevini yerine getirirler. Yapılan denetimler tarih, saat
ve yer belirtilmek suretiyle tutanak altına alınır.
(4) Şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında belirlenen tedbirin türüne, denetimin
yoğunluğuna, suçun özelliğine ve yükümlünün durumuna göre, geceleri ve hafta
sonlarını da kapsayacak şekilde denetim yapılır.
(5) Yükümlülerin topluma veya mağdura zarar verme durumu ile tekrar suç
işleme riski açısından yoğun denetim altında tutulması söz konusu ise yükümlünün
denetim ve takibinde elektronik cihazlar kullanılabilir.
(6) Hükümlülerin müdürlüklere girişlerinde gerek duyulması halinde üstleri
aranabilir, alkol kontrolü yapılabilir.
Kaydın kapatılması
MADDE 47 – (1) Denetimli serbestlik yükümlülüğünün;
a) Usulüne uygun tebligata rağmen yerine getirilmesine başlanmaması,
b) Uyarılara rağmen ihlal edilmesi,
c) Mahkeme tarafından kaldırılması,
ç) İnfaz edilmesi,
halinde kayıt kapatılarak durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla
mahkemeye bildirilir.
(2) Tedbir veya yükümlülüğün infazının tamamlanması ya da yükümlülüğün
herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, ilgili kurum ya da kuruluştan yükümlüyle
ilgili yapılan işlemlere dair belgelerin gönderilmesi istenir.
(3) Denetimli serbestlik kararlarının infazının tamamlanması veya ihlal
nedeniyle dosyanın kapatılması yükümlüye tebliğ edilerek ilgili mahkemeye itiraz
hakkı olduğu bildirilir.
Şikâyet ve itiraz
MADDE 48 – (1) Yükümlüler ile kanuni temsilcileri, infaz hizmetlerinin
yürütülmesi sırasında müdürlükçe hazırlanan denetim planları ve raporları ile
müdürlükçe yapılan uyarılar gibi işlem ve eylemlerin kanun, tüzük ve yönetmelik
hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle müdürlüğe itirazda ya da infaz
hâkimliğine şikâyette bulunabilirler.
(2) Yükümlü, hakkındaki işlem ve eylemleri öğrendiği tarihten itibaren on beş
gün, her halde işlem ve eylemlerin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet
yoluyla infaz hâkimliğine başvurabilir.
(3) Şikâyet, dilekçe ile doğrudan infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi;
Cumhuriyet başsavcılığı veya denetimli serbestlik müdürlüğü aracılığıyla da
yapılabilir. Doğrudan infaz hâkimliğine yapılmayan başvurular hemen ve en geç üç
gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve
tutanağın bir sureti başvurana verilir.
(4) Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine
getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkânsız
sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının
birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya
durdurulmasına karar verebilir.
(5) Müdürlük işlemlerine karşı yapılan itirazlar komisyon tarafından, koruma
kurulu kararlarına karşı itirazlar koruma kurulu tarafından incelenerek sonuçlandırılır.
Kararlara karşı infaz hâkimliğine şikâyette bulunulabilir. Müdürlük işlemlerine ve
koruma kurulu kararlarına yapılan itirazlar şikâyetteki usullere tabidir.
(6) Yükümlüyle ilgili birinci fıkra kapsamında yapılan karar ve işlemlere ilişkin
yazışmalarda veya belgelerde, yükümlülerin şikâyet ve itiraz hakkı ile süresi açıkça
belirtilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kararların İnfazında Kişi ve Kurumlarla İşbirliği
Diğer kurumların görevleri, teşvik ve işbirliği
MADDE 49 – (1) Denetimli serbestlik kararlarının infazı, diğer kurumlar ve
sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde, toplumsal katılım sağlanarak yerine
getirilir. Kamu kurum ve kuruluşları, denetimli serbestlik hizmetlerinin yerine
getirilmesine katkıda bulunurlar ve denetimli serbestlik personeline yardımcı olurlar.
(2) Cumhuriyet başsavcılığı aracılığı ile müdürlüklerin görevlerine ilişkin
olarak iletilen istemler, kolluk görevlilerince yerine getirilir.
(3) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi gerektiğinde kollukla işbirliği
içerisinde yapılır. Özellikle tehlikeli ve riskli olduğu tespit edilen yükümlülerin
bilgileri kollukla paylaşılır ve gerekli önlemlerin alınması sağlanır.
(4) Psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog, eğitim uzmanı, öğretmen ve benzeri
personeli çalıştıran kurum ve kuruluşlar ihtiyaç hâlinde müdürlüğün bu nitelikte
personel istemine yardımcı olurlar.
(5) Aile veya çocuk mahkemelerinde görevli benzeri personel, müdürlüğün
önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine denetimli serbestlik hizmetlerine
yardımda bulunur.
(6) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan vakıf
ve dernekler, gönüllü gerçek ve tüzel kişiler denetimli serbestlik hizmetlerine katkıda
bulunmaya teşvik edilir.
İş birliği protokolü
MADDE 50 – (1) Kamu hizmeti cezası veya gözetim altında ya da 5275 sayılı
Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen kamuya yararlı bir işte
ücretsiz olarak çalışma yükümlülüğü kapsamında yükümlü çalıştıracak olan kamu
kurum ve kuruluşları ile kamu yararına hizmet üreten özel kuruluşlarla, yükümlünün
çalıştırılması, çalışılacak işin nitelikleri, çalışma süresinin belirlenmesi ve diğer
hususlarla ilgili protokol imzalanır. İş birliği protokolünü müdür ile kurum yetkilisi
imzalar.
(2) İş birliği protokolünde; kurumun adı, hizmetlerin türü, çalışma saatlerinin
müdürlük ve kurumun ortak kararı ile belirleneceği, takip çizelgesinin iş yerindeki
yükümlünün çalışmasından sorumlu kişi tarafından doldurulacağı, protokolün
yürürlük süresi, protokolün sona ereceği haller, cinsiyet ve çocuk/yetişkin ayrımı da
dikkate alınarak çalıştırılabilecek yükümlü sayısı, iş yerinin yükümlüye veya çocuğa
iş güvenliği ve sağlığı ile işin yapılması için gerekli olan araç ve gereçleri
sağlayacağı, işveren ve diğer çalışanlar tarafından yükümlünün insan haklarına ve
kişilik haklarına saygı gösterileceği gibi bilgiler yer alır.
Hizmetler listesi
MADDE 51 – (1) Hizmetler listesi; kamu kurum ve kuruluşları ile kamu
yararına hizmet üreten özel kuruluşların, sanık veya hükümlüleri hangi işlerde ne
kadar süreyle çalıştırabileceklerine dair bilgilerin bulunduğu listedir.
(2) Hizmetler listesi kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına hizmet üreten
özel kuruluşların yetkilileriyle görüşmeler yapılarak hazırlanır. Sanık veya
hükümlülerin toplum içinde kamuya yararlı işlerde çalıştırılmasıyla ilgili olarak
kurum yetkilileri bilgilendirilir.
(3) Hizmetler listesinde; çalışmanın yapılacağı yerleşim yeri, işin türü,
çalışmanın sürekli olup olmadığı, çalışma saatleri ile çalışma süresine ilişkin bilgiler
yer alır. Hizmetler listesinde kurumun adı belirtilmez.
(4) Hizmetler listesi, her yıl Ocak ayının ikinci haftasına kadar yargı
çevresindeki tüm ceza mahkemelerine gönderilmek suretiyle mahkemeler
bilgilendirilir. Hizmetler listesi gerekli görülmesi halinde güncellenerek ceza
mahkemelerine tekrar gönderilir.
Çalışma protokolü
MADDE 52 – (1) Hakkında kamu hizmeti cezası, gözetim altında çalıştırma
veya 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen kamuya
yararlı bir işte ücretsiz olarak çalışma yükümlülüğü verilen sanık veya hükümlülerin
kurumda işe başlatılmalarından önce müdürlüğün, işyerinin ve hükümlünün görev ve
sorumluluklarının yer aldığı çalışma protokolü, denetimli serbestlik personeli, sanık
veya hükümlü ile iş yeri temsilcisi arasında imzalanır.
(2) Çalışma protokolünde; sanık veya hükümlünün çalıştırılacağı işin türü,
mahiyeti ve süresi, uyması gereken güvenlik tedbirleri, yükümlülüklerine aykırı
davranması durumunda yapılacak işlemler, iş yerinde kime karşı sorumlu olduğu, iş
güvenliği ve sağlığı için gerekli önlemlerin işveren tarafından alınacağı gibi bilgiler
yer alır.
(3) Gözetim altında çalışma protokolünde yukarıdaki bilgilere ek olarak iş,
vergi ve sosyal güvenlik mevzuatına ilişkin yükümlülüklerin işverenler tarafından
yerine getirileceği, sanık veya hükümlülere ücret ödeneceği bilgisine yer verilir.
(4) Çalışma protokolü, sanık veya hükümlünün dosyasında saklanır.
Kurumsal eğitimler ve programlar listesi
MADDE 53 – (1) Müdürlük, eğitim programına devam etme kararlarının yerine
getirilmesi, yükümlülerin topluma kazandırılması ve iyileştirme çalışmaları
kapsamında, bulunduğu yargı çevresindeki kamu kurumlarının, özel sektörün ve sivil
toplum kuruluşlarının yürüttükleri eğitim programları, iş ve meslek kursları ile
yükümlülerin boş zamanlarının yapılandırılacağı eğitsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve
sportif etkinliklere yönelik faaliyet ve programları tespit eder.
(2) Müdürlük tarafından her yılın Aralık ayının sonuna kadar oluşturulan veya
yıl içerisinde güncellenen programlar listesi, değerlendirme ve planlama bürosunda
görevli personele ve vaka sorumlusuna bildirilir.
(3) Hazırlanan kurumsal eğitimler ve programlar listesi ile çalışılacak sivil
toplum kuruluşları infaz işleri değerlendirme komisyonunun onayına sunulur.
Gönüllü çalışanlar
MADDE 54 – (1) Denetimli serbestlik, yardım ve koruma hizmetlerinde bu
Yönetmelikte belirtilen ilkeler gözetilerek gönüllü kişilerden de yararlanılabilir.
(2) Gönüllü çalışabilmek için aşağıdaki koşullar aranır:
a) Türk vatandaşı olmak,
b) Başvuru tarihinde on sekiz yaşını bitirmiş olmak,
c) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının
(A) bendinin (5) numaralı alt bendinde sayılan suçlardan hükümlü bulunmamak.
(3) Çalışmak isteyen gönüllüler müdürlüğe dilekçe ile başvurur. Gönüllülerden;
gönüllü başvuru formunu doldurmaları ve yerleşim yeri belgesi istenir. Başvurana ait
adli sicil belgesi müdürlük tarafından temin edilir. Başvurular, komisyon tarafından
incelenerek karara bağlanır. Başvurusu kabul edilen gönüllülere müdürlükçe tanıtım
kartı verilir.
(4) Gönüllü çalışanlar hakkında görev, yetki ve sorumluluk yönünden kamu
görevlilerine ilişkin hükümler ile 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.
Gönüllü çalışanların görevleri sebebiyle işlemiş oldukları suçlarla ilgili olarak
soruşturma izni, soruşturmaya konu eylemin gerçekleştiği yer adalet komisyonu
başkanı tarafından verilir.
(5) Gönüllülerin hizmet verecekleri alana yönelik programların hazırlanması,
takibi ve değerlendirilmesi müdürün görevlendirdiği uzmanın rehberliğinde olur.
Gönüllüler çalışmak istedikleri alanı seçme konusunda bilgi, beceri ve ilgi alanları
göz önüne alınarak yönlendirilir.
(6) Gönüllü çalışanlardan; psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog, pedagog,
eğitim uzmanı, psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmenliği unvanına sahip
olanlara, sosyal araştırma raporu düzenleme ve sorumluluğunu yazılı olarak kabul
etmeleri hâlinde rapor hazırlama görevi verilebilir.
(7) Gönüllülerin çalışmalarından en iyi şekilde yararlanabilmek için onları
hizmete teşvik edecek ortam müdürlük tarafından sağlanır.
(8) Gönüllülerin beşinci ve altıncı fıkraya göre belirlenen çalışma programı,
sorumlulukları, müdürlüğün genel işleyişi ve kuralları ile bunlara uymamanın
sonuçları gönüllü çalışana yazılı olarak bildirilir. Gönüllü çalışmaya başlayanların
listesi müdürlük tarafından Daire Başkanlığına bildirilir.
(9) Gönüllüler, çalıştıkları müdürlüğün genel işleyişi ile çalışma usul ve
esaslarına doğrudan veya dolaylı müdahalede bulunamaz.
(10) Belirlenen kurallara ve çalışma programına uymayan gönüllülere yazılı
uyarı yapılır. Uyarıya rağmen kurallara ve çalışma programına uygun davranmayan
gönüllülerin görevine müdürün teklifi üzerine komisyon tarafından son verilir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Denetimli Serbestlik Kararlarının İnfazı
BİRİNCİ BÖLÜM
Adli Kontrol Tedbirleri ve Adli Kontrol Tedbirlerinin Yerine Getirilmesi
Adli kontrol
MADDE 55 – (1) Adli kontrol, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine bir
veya birden fazla yükümlülüğe tâbi tutularak, toplum içinde denetimini öngören bir
koruma tedbiridir.
Adli kontrol tedbirleri
MADDE 56 – (1) Adli kontrol tedbirlerinden;
a) Yurt dışına çıkamamak: Ülke sınırları dışına çıkamamayı,
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak
başvurmak: Şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen aralıklarla
düzenli olarak başvurmasını,
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî
uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak:
Şüpheli veya sanığın müdürlük ya da bir başka kişi veya merciye, kararda belirtilen
usul ve esaslar çerçevesinde çağrılmasını ve bu kişiye veya mercie gerektiğinde
çalıştığı iş veya meslek uğraşı hakkında ya da devam etmekte olduğu eğitim hakkında
bilgi vermesini ve bu konuda denetlenmesini,
ç) Her türlü taşıtı veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde
kaleme makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek: Şüpheli veya sanığın her
türlü taşıtı veya bazılarını kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde
kullanamamasını ve kararda öngörülmüş ise sürücü belgesinin makbuz karşılığında
alınmasını,
d) Tedavi veya muayene tedbirine uymak: Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya
uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dâhil,
tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmayı ve bunları kabul etmeyi,
e) Güvence: Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve
bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği
üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmayı,
f) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak: Şüpheli veya sanığın mahkeme
veya hâkim kararı ile silah taşımasının veya bulundurmasının yasaklanması ile
gerektiğinde sahip olduğu silahların Cumhuriyet başsavcılığına bağlı adli emanet
memurluğuna teslimini,
g) Suç mağdurunun haklarını güvence altına almak: Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı, suç
mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye
bağlamayı,
ğ) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince
ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek:
Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye
mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermeyi,
h) Konutunu terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından
belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi,
ı) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme
tarafından belirlenen yeri veya yerleşim bölgesini mazereti olmaksızın veya izin
almaksızın terk etmemeyi,
i) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek ya da ancak bazı yerlere gidebilmek:
Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yere veya yerleşim bölgesine
mazereti olmaksızın veya izin almaksızın gitmemeyi ya da ancak bazı yerlere
gidebilmesini,
j) Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak: Mahkeme kararında belirtilen
usul ve esaslar çerçevesinde suça sürüklenen çocuğun belirlenen kişi ve kuruluşlarla
ilişki kurmamasını,
ifade eder.
Adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesi
MADDE 57 – (1) Adli kontrol kararı kaydedildikten sonra, infaz işlemlerinin
başlatılması için karar doğrudan vaka sorumlusuna gönderilir. Hakkında adli kontrol
kararı verilen şüpheli veya sanığa gönderilen tebligatta; adli kontrol tedbirinin türü,
tedbirin ne şekilde ve ne zaman yerine getirileceği, uyulması gereken kurallar, tedbire
uymamanın sonuçları ile adli kontrol tedbirinin gereklerinin derhal yerine getirilmesi
gerektiği açıklanır. Kararın niteliğine göre gerekli ise ilgili kişi, kurum veya kuruluşa
derhal yazı yazılarak adli kontrol tedbirinin içeriği açıklanır; şüpheli veya sanığın
hakkındaki adli kontrol tedbirinin gereklerini süresinde yerine getirip getirmediği ve
adli kontrol tedbirine devam edip etmediği hususlarında bilgi istenir.
(2) Tebligata rağmen mazereti olmaksızın ve kasıtlı olarak adli kontrol
tedbirinin gereklerini yerine getirmeyen, tedbirin infazına başlandıktan sonra tedbirin
gereklerini yerine getirmeye devam etmeyen veya tedbiri ihlal eden şüpheli veya
sanık uyarılmaksızın hakkında karar verilmesi için dosya Cumhuriyet başsavcılığına
veya mahkemesine gönderilir.
(3) Suça sürüklenen çocuklara yönelik adli kontrol kararlarının infazında
çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapılmasının gerekli olması halinde
her aşamada özel hayatın gizliliğine dikkat edilir ve çocuğun ifşa olmaması için
gerekli önlemler alınır.
(4) Adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesinde, şüpheli veya sanık hakkında
risk ve ihtiyaç değerlendirilmesi yapılmaz, denetim planı hazırlanmaz.
(5) Haklarında bu Yönetmeliğin 56 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a), (h), (ı)
ve (i) bentlerinde sayılan adli kontrol tedbirlerine karar verilen şüpheli veya sanıkların
toplum içinde izlenmesi, denetim ve takibi elektronik kelepçe takılmak suretiyle
yerine getirilebilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Kapsamında
Hükmedilen Denetimli Serbestlik Tedbirleri ve
Bu Tedbirlerin Yerine Getirilmesi
Eğitim programına devam etme
MADDE 58 – (1) Eğitim programına devam etme; mahkemelerce kişisel,
sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, meslek veya sanat sahibi olmayan sanığın
bir meslek veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla, mahkemenin belirleyeceği
süreyle, bir eğitim programına devam etmesini zorunlu kılan yükümlülüktür.
(2) Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün infazında; sanığın yaşı,
eğitim ve sağlık durumu, bilgi ve becerileri ile kurumların yürüttükleri eğitim
programları dikkate alınır. Bu yükümlülük kararları, örgün eğitime devam eden çocuk
ve gençlerin eğitimlerine, fiziksel ve duygusal gelişimlerine engel olmayacak şekilde
yerine getirilir.
(3) Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün yerine getirilmesi
kapsamında sanığın eğitim programına kayıt işlemleri gerektiğinde eğitim ve
iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı refakatiyle yapılır.
Programlar belirlenirken kurumsal eğitimler ve programlar listesinden yararlanılır.
Sanığın programlara devam etmesi ve topluma kazandırılmasına yönelik çalışmalarda
programın uygulandığı kurum yetkilisi veya program yöneticisi ile iş birliği yapılır.
(4) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde; sanığın durumu, kurum yetkilisi
veya program yöneticisi haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum yetkililerinden
sanığın ifşa olmaması ve dışlanmaması için gerekli önlemlerin alınması istenir.
(5) Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün infazı, sanığın denetim
planında belirlenen programa başlaması ile başlar ve mahkeme kararında belirtilen
sürenin tamamlanmasıyla sona erer.
Gözetim altında çalışma
MADDE 59 – (1) Gözetim altında çalışma yükümlülüğü; bir meslek veya sanat
sahibi sanığın, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra
eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasıdır.
(2) Günlük çalışma süresi, sanığın çalıştığı kurumun bu konuda tabi olduğu
mevzuata göre belirlenir. Sanığın mevcut işi, eğitime devam durumu gibi hususlar
dikkate alınarak kişinin çalıştırılacağı kurumla iş birliği içerisinde farklı çalışma
rejimleri de uygulanabilir. Her halükarda sanık günde en az iki, en fazla sekiz saat
çalıştırılır.
(3) Gözetim altında çalışma yükümlülüğünün infazı, sanığın çalışmaya
başladığı tarihte başlar ve mahkemece belirlenen sürenin bitiminde sona erer.
(4) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 66 ncı
maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
Belli yerlere gitmekten yasaklama veya belli yerlere devam etme
MADDE 60 – (1) Belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirli yerlere
devam yükümlülüğü; mahkemece belirlenen süreyle sanığın kişisel, sosyal ve eğitim
durumu ile suç işlemesindeki nedenler göz önüne alınarak iyileştirilmesini ve suçun
tekrarını önlemeyi esas alan bir yükümlülüktür.
(2) Gidilmesi yasaklanan belli yerler; sanığın suç işlemesinde, suça
yönelmesinde, zararlı alışkanlıklar edinmesinde, bağımlılık yapan maddeler
kullanmasında çevresel, psikolojik, sosyal, ekonomik etkisi bulunan veya sanığın
yeniden suç işlemesini tetikleyecek yerleri, devam edilmesi gereken belli yerler ise;
sanığın kişisel, psikolojik, sosyal gelişimi ile eğitimine katkı sağlayacak ve diğer
ihtiyaçlarına uygun nitelikteki yerleri ifade eder.
(3) Yükümlülüğün infazı, hazırlanan denetim planının sanığa tebliği ile başlar,
mahkemece belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer.
Mahkeme tarafından takdir edilen diğer yükümlülükler
MADDE 61 – (1) Sanık hakkında mahkeme tarafından 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasının
(c) bendi gereğince takdir edilen başka bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde,
yükümlülüğün içeriğine göre bu Yönetmeliğin ilgili maddeleri esas alınır ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin tedbirlerin yerine getirilmesine ilişkin
hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar ve
Bu Yaptırımların Yerine Getirilmesi
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
MADDE 62 – (1) Seçenek yaptırımlar; suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik
durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler
dikkate alınarak, hükümlülerin toplum içinde belli koşullar altında denetime tabi
tutularak bazı yükümlülükler konulmak suretiyle hürriyetlerinin belli şekilde
kısıtlanmasını öngören kısa süreli hapis cezası yerine verilen kamusal yaptırımlardır.
(2) 5237 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (d), (e) ve (f)
bentlerindeki seçenek yaptırımların infazı müdürlükçe yerine getirilir.
(3) Kamusal cezaların yerine getirilmesi sırasında; hükümlülerin temel
ihtiyaçlarına, özel hayatın gizliliğine ve toplumda rencide edilmemesine dikkat edilir.
Eğitim kurumuna devam etme
MADDE 63 – (1) Eğitim kurumuna devam etme; mahkemelerce hükümlünün
kişisel, sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, en az iki yıl süreyle, bir meslek
veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan
bir eğitim kurumuna devam etmeyi zorunlu kılan seçenek yaptırımdır.
(2) Eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infazında; hükümlünün yaşı,
eğitim ve sağlık durumu, yaşadığı yerde bulunan eğitim kurumlarının kapasitesi ve
kuruma kabul şartları dikkate alınır.
(3) Eğitim kurumuna devam etme yaptırımının yerine getirilmesi kapsamında
hükümlünün eğitim kurumuna kayıt işlemleri gerektiğinde eğitim ve iyileştirme
bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı refakatiyle yapılır.
(4) Bu yaptırımın infazı için, okul yönetimi veya rehberlik servisi ile iş birliği
yapılır. Eğitim kurumundan işbirliği yapılacak rehber ya da sorumlu öğretmenin
belirlenmesi istenir. İşbirliği yapılacak öğretmene; yaptırımın amacı, süresi ve
yapılacak çalışmalar konusunda eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli
serbestlik uzmanı tarafından bilgi verilir. İşbirliği yapılacak öğretmenden;
hükümlünün okuldaki durumu, davranışları, sosyal uyumu, sorumluluk bilincindeki
gelişmeleri ile ailesi hakkında bilgi alınır ve yürütülecek rehberlik çalışmalarına
destek vermesi istenir.
(5) Bu yaptırımın uygulanmasında; hükümlünün durumu okul idaresi ve iş
birliği yapılan öğretmenler haricinde kimseyle paylaşılamaz. Okul idaresi ve iş birliği
yapılan öğretmenler ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu okul
çalışanları ve diğer kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda okul idaresi ve iş birliği yapılan
öğretmenler bilgilendirilir.
(6) Eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infazı; hükümlünün denetim
planında belirlenen kurumdaki programa başlaması ile başlar ve mahkeme kararında
belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer.
Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma
MADDE 64 – (1) Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan
yasaklanma; mahkemelerce hükümlünün kişisel, sosyal ve eğitim durumu ile tekrar
suç işleme riski göz önüne alınarak iyileştirmeyi ve suçun tekrarını önlemeyi esas
alan, hükümlünün mahkûm olduğu hapis cezasının yarısından bir katına kadar
süreyle, belirli yerlere gitmesini veya belirli etkinlikleri yapmasını yasaklayan
seçenek yaptırımdır.
(2) Belirli yerler veya etkinlikler; hükümlünün suç işlemesinde, suça
yönelmesinde ya da zararlı alışkanlıklar edinmesinde veya bağımlılık yapan maddeler
kullanmasında; çevresel, psikolojik, sosyal veya ekonomik etkisi bulunan ya da
hükümlünün yeniden suç işlemesine yol açan etkenleri tetikleyecek yerler veya
etkinliklerdir.
(3) Yaptırımın infazı, hazırlanan denetim planının sanığa tebliği ile başlar,
mahkemece belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer.
Sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı
yapmaktan yasaklanma
MADDE 65 – (1) Sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek
ve sanatı yapmaktan yasaklanma; sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak
suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç
işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar
süreyle, ilgili sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı
yapmaktan yasaklanması seçenek yaptırımıdır.
(2) Sürücü veya ruhsat belgesi ile meslek veya sanat; hükümlünün, sağladığı
hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırı davranarak suç işlemesine neden olan sürücü veya ruhsat
belgesi ile meslek veya sanattır.
(3) Hükümlünün sürücü ve ruhsat belgeleri teslim alınarak dosyasında saklanır,
ayrıca yasaklamaya ilişkin yükümlülük ilgisine göre ilgili meslek kuruluşuna, mahalli
idareye ve kolluğa yazıyla bildirilir.
(4) Yaptırımın infazı, sürücü ve ruhsat belgelerinin teslim edilmesiyle veya belli
bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmanın ilgili kurum veya kuruluşa
bildirilmesiyle başlar, mahkemece belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer.
Kamu hizmeti cezası
MADDE 66 – (1) Kamu hizmeti cezası; toplumsal katılım ile hükümlünün
iyileştirilmesini ve topluma kazandırılmasını amaçlayan, hükümlünün topluma
verdiği zararı kamu hizmetinde ücretsiz çalışarak geri ödemesini ve bu şekilde kamu
düzeninin sağlanmasını esas alan bir seçenek yaptırımdır.
(2) Kamu hizmeti cezası, kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren bir
özel kuruluşta yerine getirilir. Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün
iyileştirilmesi, kamuya verilen zararın ödetilmesi, hükümlünün becerileri, mağdurun
ve toplumun güvenliği ve çalışmanın ceza niteliğinde olduğu dikkate alınır.
Çalıştırılacak gün ve saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate
alınarak belirlenir.
(3) Kamu hizmeti cezasının infazında dört saat çalışma bir gün sayılır. Hükümlü
günde en az iki, en çok sekiz; haftada en az on dört, en çok kırk saat çalıştırılır. Kamu
hizmeti cezasının infazı, toplam ceza süresinin iki katını geçemez.
(4) Kamu hizmeti cezasının yerine getirilmesinde; hükümlünün durumu,
çalıştırılacağı kurum ya da kuruluş haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum ya da
kuruluş yetkilileri, hükümlünün ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün
durumunu diğer çalışan ve kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda kurum ya da kuruluş
yetkilileri bilgilendirilir.
(5) Suça sürüklenen çocuklar hakkında kamu hizmeti cezası kararı verilmişse,
kamu hizmeti cezasının infazında hükümlünün çalışmaya başlayacağı tarihteki yaşı
dikkate alınır. Hükümlünün on sekiz yaşından küçük olması halinde çalıştırılacak iş;
çocuğun bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimi ile eğitimine engel olmayacak ve
destekleyecek şekilde belirlenir. On sekiz yaşını tamamlayıncaya kadar çalışılan her
iki saat bir gün sayılır. Bu şartların sağlanamaması halinde çocuk hakkında verilen bu
yaptırımın değiştirilmesi mahkemesinden istenebilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hapis Cezasının Ertelenmesi Halinde Hükmedilen
Yükümlülüklerin Yerine Getirilmesi
Eğitim programına devam etme
MADDE 67 – (1) Eğitim programına devam etme; mahkemelerce hükümlünün
kişisel, sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, belirlenen denetim süresince, bir
meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, meslek veya sanat sahibi olmayan
hükümlünün bir veya birden fazla eğitim programına devam etmesini zorunlu kılan
yükümlülüktür.
(2) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 58 inci
maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
Gözetim altında çalışma
MADDE 68 – (1) Gözetim altında çalışma yükümlülüğü; bir meslek veya sanat
sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı
icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasıdır.
(2) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 59 uncu ve 66 ncı
maddelerindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
Eğitim kurumuna devam etme
MADDE 69 – (1) Eğitim kurumuna devam etme yükümlülüğü; suça sürüklenen
çocuğun, bir meslek veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma
imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesini zorunlu kılan yükümlülüktür.
(2) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 63 üncü
maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü
MADDE 70 – (1) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü; yeniden suça
karışmayı önleme, iyileştirme ve topluma kazandırma amacıyla denetimli serbestlik
uzmanının yürüttüğü çalışma ve programlara katılma konusunda hükümlünün
yükümlü kılınmasıdır.
(2) Rehberlik çalışmaları; hükümlünün suç işlemesine neden olan etkenlerin ele
alınarak belirlenen risk ve ihtiyaçlar doğrultusunda hükümlünün zararlı alışkanlıklar
edinebileceği çevrelerden uzak kalmasına, sorumlu ve uyumlu bir birey olmasına,
kendisine ve topluma yararlı bir birey olabilmesine yönelik çalışmalardır. Bu
çalışmalar, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı
tarafından yürütülür. Bu kapsamda; bireysel görüşme, grup çalışmaları, müdahale
programları, hükümlünün ailesi ve sosyal çevresiyle iş birliği yapılması ile diğer
kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülen iyileştirme niteliğindeki kurs, program,
eğitim gibi çalışmalar yürütülür.
(3) Denetimli serbestlik uzmanı iyileştirme ve topluma kazandırmaya yönelik
rehberlik yükümlülüğünü, bu Yönetmeliğin 37 nci maddesinde belirtilen iyileştirme
çalışmalarındaki esaslara göre yerine getirir. Hükümlünün davranışları, sosyal uyumu
ve sorumluluk bilincindeki gelişmeler takip edilerek üçer aylık sürelerle düzenlenen
rapor mahkemesine gönderilir.
Yükümlülüklerin başlaması ve sona ermesi
MADDE 71 – (1) Bu bölümde düzenlenen yükümlülükler, denetim süresi
içerisinde yerine getirilir. Yükümlülüklerin infazı, belirlenen yükümlülüğün fiilen
yerine getirilmeye başlanmasıyla başlar, yükümlülüğün yerine getirilmesi veya
denetim süresinin sona ermesiyle biter.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri ve
Bu Tedbirin Yerine Getirilmesi
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ve bu tedbirin yerine getirilmesi
MADDE 72 – (1) Tedavi; uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri kullanan kişinin
bağımlılık yapan maddeden vücudunun arındırılmasına, bu maddelere olan ihtiyacı
sonucunda ortaya çıkan yoksunluk belirtilerinin giderilmesine yönelik resmi veya
özel kurumlarca yürütülen işlemleri ifade eder.
(2) Denetimli serbestlik tedbirine ilişkin çalışmalar; uyuşturucu veya uyarıcı
madde kullanan ya da kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul
eden veya bulunduran kişinin, uyuşturucu kullanmasına neden olan veya kullanma
isteğine yol açan etkenlerin değerlendirilerek, kişinin maddeye olan ihtiyacını kontrol
etmesi, yaşam standardını artırması, belirlenen ihtiyaçları doğrultusunda kendisine ve
topluma yararlı bir birey olabilmesi amacıyla yürütülen rehberlik çalışmalarını ifade
eder.
(3) Tedavi ve denetimli serbestlik kararının kayıt işlemleri tamamlandıktan
sonra sanık veya hükümlünün müdürlüğe müracaat etmesi için tebligat çıkartılır.
Müdürlüğe müracaat eden sanık veya hükümlü, kayıt kabul bürosunca infaz
bürosunda görevli vaka sorumlusuna gönderilir. Vaka sorumlusu, tedavi tedbirinin
yerine getirilmesi için aynı gün ilgili kuruma sevk işlemlerini başlatır ve yükümlüden
beş iş günü içerisinde tedavi için ilgili kuruma başvurmasını ister. Sevk yazısında
kişinin kuruma başvurduğu tarih ile tedavinin olumlu ya da olumsuz sonuçlandığına
ilişkin nihai raporun müdürlüğe iletilmesi istenir. Rehberlik çalışmalarının takibi ile
gerektiğinde rehberlik çalışmalarının planlanması ve yürütülmesi için karar eğitim ve
iyileştirme bürosuna gönderilir.
(4) Tedavi tedbirinin infaz işlemleri vaka sorumlusu tarafından takip edilir.
Tedavi tedbiri, uyuşturucu veya uyarıcı madde tedavisine ilişkin mevzuat hükümleri
uyarınca ilgili kurum tarafından ve kurum yetkililerinin o kişi hakkında uygun
görecekleri tedavi programına göre yerine getirilir. Tedavi süresince veya tedavi sona
erdikten sonra sanık veya hükümlünün, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp
kullanmadığını takip amacıyla tedavi kurumuna tekrar sevk edilmesi ya da kontrole
gönderilmesi gibi işlemler yapılmaz.
(5) Tedavi süresince rehberlik çalışmalarının, tedavinin yürütüldüğü kurum
tarafından yapılıp yapılmadığı denetimli serbestlik uzmanı tarafından takip edilir.
Gerek görülmesi halinde rehberlik çalışmaları denetimli serbestlik uzmanınca yapılır.
Tedaviden sonra sanık veya hükümlü hakkında uygulanan rehberlik çalışmalarına bir
yıl süreyle devam olunur.
(6) Rehberlik çalışmaları, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli
serbestlik uzmanı tarafından, bu Yönetmeliğin 37 nci maddesinde belirtilen
iyileştirme çalışmalarındaki esaslara göre yerine getirilir. Sanığın veya hükümlünün
davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişmeler takip edilerek, üçer
aylık sürelerle hazırlanacak denetim raporunun iyileştirme çalışmaları ile
değerlendirme ve önerilere ilişkin bölümü görevli denetimli serbestlik uzmanı
tarafından doldurulur ve vaka sorumlusuna gönderilir.
(7) Sanık veya hükümlü tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin yerine
getirilmesi sırasında başka bir suçtan ceza infaz kurumunda ise; sanığın veya
hükümlünün tedavi için ilgili kuruma gönderilmesi ceza infaz kurumu idaresince
yerine getirilir. Bu kişilerin rehberlik çalışmaları ceza infaz kurumlarında uygulanan
iyileştirme faaliyetleri kapsamında ceza infaz kurumundaki görevliler tarafından
gerçekleştirilir. Mahkemeye gönderilecek rapora esas olmak üzere vaka sorumlusu
tarafından, üç ayda bir, kişinin gelişimi ve davranışları hakkında ceza infaz kurumu
idaresinden bilgi istenir.
(8) Sanık veya hükümlünün beş iş günü içerisinde ilgili kuruma tedavi için
müracaat etmediğinin veya belirlenen tedavi programına uymadığının bildirilmesi ya
da rehberlik çalışmalarına katılmaması halinde sanık veya hükümlü bu Yönetmeliğin
44 üncü maddesine göre uyarılır. Uyarılara ilişkin tebligatta ihlal durumunun tekrarı
halinde bunun yükümlülüğün ihlali sayılacağı ve dosyanın kapatılarak mahkemesine
gönderileceği sanık veya hükümlüye bildirilir.
(9) Tedavi ve denetimli serbestlik veya sadece denetimli serbestlik tedbiri, sanık
veya hükümlünün müdürlüğe müracaat ettiği tarihte başlar. Tedavi ile birlikte verilen
denetimli serbestlik tedbiri, tedavinin sona ermesinden bir yıl sonra, sadece denetimli
serbestlik tedbiri ise mahkemenin belirlediği sürenin sonunda biter.
ALTINCI BÖLÜM
Diğer Denetimli Serbestlik Tedbirleri ve Bu Tedbirlerin İnfazı
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma
MADDE 73 – (1) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma; hükümlünün
işlediği bir suç nedeniyle mahkûmiyetin sonucu olarak, mahkeme tarafından
belirlenen süreler içerisinde, 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci
fıkrasında sayılan hak ve yetkilerin bir kısmının veya tamamının kullanılmasını ya da
bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasını veya sürücü belgesinin geri
alınmasını öngören güvenlik tedbirleridir.
(2) Belli hak ve yetkinin kullanılmasının ya da belli bir meslek veya sanatın
icrasının yasaklanması ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararlar, kayıt
işlemi tamamlandıktan sonra, üç iş günü içerisinde gereği yapılmak üzere, ilgisine
göre kamu kurum ve kuruluşu ile meslek kuruluşlarına bir yazıyla bildirilir. Yazılan
yazıda kararın ne şekilde yerine getirileceği ve yasaklamanın veya geri almanın
yürürlüğe girdiği tarih açıkça belirtilir. Bu durum hükümlüye bir tebligatla bildirilir,
hükümlü ceza infaz kurumunda bulunuyor ise ayrıca ceza infaz kurumu idaresi de
bilgilendirilir.
(3) Yasaklama kararlarının yerine getirilmesine başlandığı tarihten itibaren üç
ayda bir ilgili kamu kurumu ile meslek kuruluşlarına yazı yazılarak yasaklama
kararının yerine getirilmesine ilişkin süreçler hakkında bilgi istenir.
(4) Belli hak ve yetkinin kullanılmasının ya da belli bir meslek veya sanatın
icrasının yasaklanması ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararların yerine
getirilmesine dair işlemler infaz bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları
tarafından yapılır.
(5) 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin beşinci veya altıncı fıkrası
gereğince verilen hak ve yetkinin kullanılmasının ya da meslek veya sanatın icrasının
yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararların yerine
getirilmesine, cezanın infazının tamamlanmasından itibaren başlanır.
(6) Bu maddede sayılan güvenlik tedbirlerinin infazı tamamlandıktan sonra
dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. İlgili kurum ve kuruluşa, yasaklama veya
geri alma süresinin sona erdiği yazıyla bildirilerek hükümlü hakkındaki kısıtlamaların
kaldırılması ya da sürücü belgesinin ve ruhsatın iade edilmesi istenir. Hükümlü
tedbirin sona erdiği konusunda bilgilendirilir.
Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında verilen denetimli
serbestlik tedbirinin infazı
MADDE 74 – (1) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında verilen
denetimli serbestlik tedbiri; örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını
sağlayan, gönüllü olarak örgütten ayrılan veya teslim olan ya da yakalanan, pişmanlık
duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlayan kurucu,
yönetici ve örgüt üyeleri hakkında mahkemelerce etkin pişmanlık hükümleri
kapsamında verilen ve etkin pişmanlıktan yararlanan hükümlülerin toplum içinde
denetim, takip ve iyileştirmesini öngören tedbirlerdir.
(2) Hükümlünün müracaatından sonra risk ve ihtiyaçları belirlenir.
Değerlendirme neticesinde hükümlü ile iş birliği içerisinde hükümlünün ihtiyaçlarına
uygun bir denetim planı hazırlanır. Denetim planı içeriğinde ihtiyaç duyulması
halinde müdahale programları uygulanmasına ve periyodik görüşmeler yapılmasına
yer verilir.
(3) Denetim planında yapılacak rehberlik çalışmaları açıkça belirtilir,
hükümlünün ilgisi ve ihtiyaçları belirlenerek, hükümlü, uygun etkinliklere ve meslek
edindirmeye yönelik kurs ya da programlara yönlendirilir. Bu çalışmalar kapsamında
müdürlükçe, ilgili kurum ve sivil toplum kuruluşlarının yürüttükleri faaliyetler
belirlenerek ve gönüllü kişilerle iş birliği yapılarak toplumda var olan tüm
kaynaklardan faydalanılır ve bu hükümlülere topluma uyum konusunda destek verilir.
(4) Hükümlü belirtilen süre içerisinde müdürlüğe müracaat etmez veya denetim
planında belirlenen programlara katılmaz ya da rehberlik çalışmalarını kabul etmezse,
ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ya da gönüllü kişilerle iş birliği
içerisinde etkin pişmanlıktan yararlanan hükümlünün toplum içinde denetim ve
takibine devam edilir.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri hükümlüye bildirildiği tarihte başlar, kararda
belirtilen sürenin bitmesiyle sona erer. Denetimli serbestlik tedbirine ilişkin süre sona
erdiğinde dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. Tedbirin yerine getirilmesi
süresince hükümlüye yönelik yapılan çalışmalar rapor edilerek mahkemeye
gönderilen dosyaya konur.
Hapis cezasının konutta infazı
MADDE 75 – (1) Hapis cezasının konutta infazı;
a) Kadın veya altmış beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay,
b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl,
c) Yetmiş beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl,
veya daha az süreli hapis cezasının tamamının veya kalan kısmının belli şartlar
altında mahkeme kararıyla belirtilen bir konutta yerine getirilmesidir.
(2) Bu kararın yerine getirilmesinde konut; hükümlünün ailesiyle birlikte veya
tek başına yaşamını devam ettirdiği, kendisine ait veya kiracı olarak oturduğu ve bu
kararın yerine getirilmesinde mahkemeye bildirdiği veya mahkeme kararında
belirtilen yeri ve eklentilerini ifade eder.
(3) Hapis cezasının konutta infazında, hükümlünün risk ve ihtiyaçları, kurallara
uymadaki başarısı ve işbirliği dikkate alınarak;
a) İlk altı ay için günde bir,
b) İkinci altı ay için günde iki,
c) Üçüncü altı ay için günde üç,
ç) On sekizinci aydan sonra günde dört,
saat süreyle evden ayrılmasına vaka sorumlusunun önerisi üzerine komisyon
tarafından karar verilebilir.
(4) Hapis cezasının konutta infazına ilişkin kararın kaydedilmesinden itibaren
on gün içerisinde denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memuru
hükümlünün adresine giderek konutu inceler. Hükümlünün belirlenen ihtiyaçları
dikkate alınarak hükümlü ile iş birliği içerisinde hükümlünün uyması gereken kurallar
belirlenir ve vaka sorumlusuna iletilir. Vaka sorumlusu üç gün içerisinde bir planlama
yaparak konutta infazın ne şekilde yerine getirileceğini ve uyması gereken kuralları
hükümlüye tebliğ eder.
(5) Cezanın konutta infazı sırasında hükümlüyle iletişim sağlanacak araçlar
tespit edilir. İletişim araçları, hükümlünün denetlenmesine ilişkin esaslar ve denetimli
serbestlik personeli ile kolluk görevlilerinin denetimle ilgili görevleri hükümlüye
açıkça bildirilir.
(6) Cezanın konutta infazında, hükümlünün sağlık, eğitim, ibadet gibi temel
ihtiyaçları dikkate alınır. Hükümlünün acil sağlık durumu, deprem, yangın, doğal
afetler gibi öngörülemeyen nedenlerden dolayı konuttan ayrılması ihlal sayılmaz.
Zaruret nedeniyle konutunu terk eden hükümlü, bu zorunluluğun ortadan
kalkmasından itibaren üç gün içerisinde müdürlüğe başvurmak zorundadır. Bu
durumda konut dışında geçen süreler infazdan sayılır.
(7) Hükümlü, denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memuru veya
kolluk tarafından bizzat eve gidilmek suretiyle kontrol edilebilir. Yapılan kontroller
kayıt altına alınarak vaka sorumlusuna iletilir.
(8) Hükümlü, mazereti olmaksızın infaz süresince kararın yerine getirildiği
konutu değiştiremez. Hükümlü, bir mazeret nedeniyle konutunu değiştirme talebini
müdürlüğe yazılı olarak iletmek zorundadır. Komisyon hükümlünün talebini
değerlendirerek konutun değiştirilip değiştirilmeyeceğine karar verir.
(9) Hükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti
olmaksızın yirmi dört saatten fazla süreyle izinsiz olarak konuttan ayrılması veya
iznin bitmesinden itibaren bu süre içerisinde konuta dönmemesi halinde uyarı
yapılmaksızın dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir.
(10) Cezanın konutta infazı, cezanın konutta çektirilmesi kararına ilişkin
hazırlanan planın hükümlüye tebliğinden on gün sonra başlar ve kararda belirtilen
sürenin dolmasıyla sona erer.
(11) Cezanın konutta çektirilmesine ilişkin kararların infazı, elektronik kelepçe
kullanılması suretiyle de yapılabilir.
Denetim altına alınan çocukların iyileştirilmesi
MADDE 76 – (1) Haklarında;
a) Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri kapsamında koruyucu ve destekleyici
tedbir kararı,
b) Kamu davasının ertelenmesi kararı,
c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı,
verilen ve 5395 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi gereğince denetim altına alınan
suça sürüklenen çocukların, toplum içinde denetimi, takibi ve iyileştirilmesine
yönelik rehberlik çalışmaları, ilgili kurumlarla işbirliği içinde yerine getirilir.
(2) Haklarında;
a) Koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilen,
b) Suç tarihinde on iki yaşını bitirmemiş suça sürüklenen,
c) Ailesine teslim edilmesi yönünde karar verilen,
çocuklar hakkında denetim görevi; gözetim esaslarına göre 5395 sayılı
Kanunun 37 nci maddesi gereğince aile ve sosyal politikalar il müdürlüğü tarafından
yerine getirilir.
(3) Suça sürüklenen çocuk, müdürlüğe geldiğinde; risk ve ihtiyaçlarının
belirlenmesi için değerlendirilir. Değerlendirme neticesinde suça sürüklenen çocuk ile
iş birliği içerisinde, çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir denetim planı hazırlanır.
Hazırlanan denetim planı içeriğinde bu Yönetmeliğin 37 nci maddesi gereğince
iyileştirme çalışmalarına yer verilir. Hazırlanan denetim planı üç gün içerisinde
hâkimin onayına sunulur. Denetim planının hazırlanmasında ve iyileştirme
çalışmalarının yürütülmesinde 5395 sayılı Kanunun 38 inci ve 39 uncu maddeleri
dikkate alınır.
(4) Hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirleri kapsamında koruyucu ve
destekleyici tedbir kararı verilen ve denetim altına alınan suça sürüklenen çocuğun,
denetim planında belirlenen eğitim ve iyileştirme çalışmalarına katılmaması veya
çalışmaları reddetmesi halinde, durum bir raporla kararı veren hâkime bildirilir. Bu
durumda, ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ya da gönüllü kişilerle iş
birliği içerisinde suça sürüklenen çocuğun toplum içinde denetim ve takibine devam
edilir.
(5) Çocuğun; programlara katılımı, denetimli serbestlik personeli ile işbirliği,
sosyal uyumu ve davranış değişikliği konusunda gösterdiği çaba göz önünde
bulundurularak, mahkemeden denetimin kaldırılması gerekçeli bir raporla talep
edilebilir. Üç ayda bir hazırlanan değerlendirme raporunda denetimin kaldırılması
talebine ilişkin gerekçeler yazılarak da denetimin kaldırılması istenebilir.
(6) Denetim altına alınan çocuğun toplum içinde takibine ve iyileştirilmesine
yönelik çalışmalar ile denetim altına alma kararının yerine getirilmesinde, 24/12/2006
tarihli ve 26386 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Koruma
Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin ilgili
hükümleri uygulanır.
BEŞİNCİ KISIM
Salıverme Sonrası Hükümlülerin Toplum İçinde Denetimi,
Takibi ve İyileştirilmesi
BİRİNCİ BÖLÜM
Hükümlülerin Salıvermeye Hazırlanması
Değerlendirme raporu
MADDE 77 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazını
talep eden hükümlü hakkında, ceza infaz kurumu psiko-sosyal ve eğitim servisinde
görevli uzman veya öğretmen tarafından değerlendirme raporu düzenlenir.
(2) Hazırlanan raporda hükümlünün;
a) Eğitim ve iyileştirme programlarına katılımı ve bu konudaki çaba ve gayreti,
b) Ceza infaz kurumundaki uyumu ve iş birliği,
c) Kişisel tutum ve davranışları,
ç) Tekrar suç işleme riski,
d) Topluma veya mağdura zarar verme riski,
e) Hükümlünün toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı,
f) Salıverme sonrasına kendini ne kadar hazırladığı,
g) Olası sorunlarının farkında olup olmadığı ve bunları çözmek için ne tür
planlar yaptığı,
değerlendirilir.
(3) Değerlendirme raporunda hükümlünün, tekrar suç işleme, topluma veya
mağdura zarar verme riskinin bulunup bulunmadığı, toplumla bütünleşmeye hazır
olup olmadığı gerekçeleri ile birlikte açıkça belirtilir.
Hükümlünün talebinin değerlendirilmesi
MADDE 78 – (1) Hükümlünün, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak
cezasının infazını talep etmesi halinde, ceza infaz kurumu idaresi, hükümlünün 5275
sayılı Kanunun 105/A maddesinde belirtilen süre şartlarını taşıyıp taşımadığını
araştırır.
(2) Mevzuatta belirtilen süre şartlarını taşımayan hükümlünün talebi, ceza infaz
kurumu idaresi tarafından reddedilir. Ret kararı hükümlüye tebliğ edilir. Hükümlü; ret
kararına karşı kanun veya bu Yönetmeliğe aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlemi
öğrendiği tarihten itibaren on beş gün, her halde işlemin yapıldığı tarihten itibaren
otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurabilir.
(3) Süre yönünden mevzuatta belirtilen şartları taşıyan hükümlünün; iyi halli
olması ve değerlendirme raporuna göre suç işleme, mağdura veya topluma zarar
verme riskinin bulunmaması durumunda infaz hâkiminden talebin kabulüne, aksi
halde reddine karar vermesi istenir.
(4) İnfaz hâkimi, içerisinde iyi hal kararı veya değerlendirme raporu olmayan
infaz dosyalarını eksikliğin ikmali için iade eder.
Hükümlüye verilecek belgeler
MADDE 79 – (1) Ceza infaz kurumu, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak
cezasının infazına karar verilen hükümlülere;
a) İnfaz hâkimliği kararının onaylı bir suretini,
b) Hükümlü bilgi formunun onaylı ve fotoğraflı bir suretini,
c) Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı gibi kişinin kimliğini
ispata yarayan belgeyi,
verir.
(2) Hükümlünün kimliğini ispata yarayan herhangi bir belgenin bulunmaması
halinde ceza infaz kurumunca bunun nedenini açıklayan bir yazı hükümlüye verilir.
İnfaz dosyasının gönderilmesi
MADDE 80 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına
karar verilen hükümlülere ait infaz dosyaları, ceza infaz kurumu idaresince nakil
nedeni ile tahliye evrakı düzenlenerek, hükümlünün talep ettiği denetimli serbestlik
müdürlüğüne, kararın verildiği gün UYAP bilişim sistemi üzerinden gönderilir.
(2) Hükümlüye ait fiziki infaz dosyası, kararın verildiği gün, ceza infaz
kurumunca ilgili denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezaların İnfazı
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazı
MADDE 81 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazı;
koşullu salıverilmesine bir yıl ve daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin dış
dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve
güçlendirmelerini temin etmek amacıyla cezanın koşullu salıverilme tarihine kadar
olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilmesidir.
(2) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezalarının infazına karar verilen
hükümlüler hakkında;
a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma,
b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulma,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme,
ç) Belirlenen programlara katılma,
yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tâbi tutulmasına hazırlanan
denetim planına göre komisyon tarafından karar verilir.
Hükümlünün müdürlüğe müracaat etmesi
MADDE 82 – (1) Hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın
infazına karar verilen hükümlü ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra üç gün
içerisinde talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmek
zorundadır.
(2) Müdürlüğe müracaat için gereken üç günlük süre, hükümlünün ceza infaz
kurumundan ayrılışını takip eden günden itibaren başlar. Son gün bir tatile rastlarsa,
süre tatilin ertesi günü mesai saati bitiminde sona erer.
(3) Hükümlü müracaatında kimliğini ispata yarayan bir belgeyi ibraz etmek
zorundadır. Müracaat edenin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının
infazına karar verilen hükümlü olup olmadığı, ceza infaz kurumundan alınan
fotoğraflı hükümlü bilgi formu ile de teyit edilir.
(4) Kimliğini ispata yarayan bir belgeyi ibraz edemeyen hükümlülerin kayıtları
yapılmaz, müracaatları tutanakla tespit edilerek hükümlüye müdürlüğe müracaat
etmesi gereken tarihin sonuna kadar kimliğini ispata yarayan bir belgeyle müracaat
etmesi için süre verilir. Hükümlünün son gün içerisinde müracaat etmesi halinde
nüfus cüzdanını çıkartarak müdürlüğe başvurması için üç güne kadar süre verilir.
Süresi içerisinde müracaat etmeyen hükümlüler hakkında bu maddenin altıncı ve
yedinci fıkralarına göre işlem yapılır.
(5) Hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar
verilen hükümlünün, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğü dışında başka
bir müdürlüğe müracaat etmesi halinde, hükümlü bilgilendirilir ve ilgili müdürlüğe
yönlendirilir. Hükümlünün mazereti ve varsa başka talebi tutanakla tespit edilerek
ilgili müdürlüğe gönderilir.
(6) Hükümlü, denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içerisinde müracaat
etmezse beşinci günü mesai bitimine kadar beklenir. Beşinci günden sonra kayıt
kapatılarak herhangi bir işlem yapılmadan infaz hâkiminden hükümlünün kapalı ceza
infaz kurumuna iadesi istenir.
(7) Hükümlünün dördüncü veya beşinci günü müracaat etmesi ve mazeret
bildirmesi halinde kayıt kapatılmaz; hükümlünün beyanı, varsa mazereti ve buna
ilişkin belge, bilgi veya beyan tutanak altına alınarak, hazırlanan tutanak dosyası ile
birlikte karar verilmek üzere infaz hâkimine gönderilir. İnfaz hâkiminin kararına göre
işlem yapılır.
(8) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin
bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyen hükümlüler
hakkında 5237 sayılı Kanunun 292 nci ve 293 üncü maddeleri uyarınca işlem
yapılmak üzere evrakın bir sureti Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
(9) Hükümlünün kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra infaz dosyası incelenir,
dosya içeriğinden, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına dair
kararın süre yönünden ilgili mevzuata uygun olmadığı anlaşılırsa, durum bir tutanakla
tespit edilerek, karar verilmek üzere infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına
gönderilir.
Yükümlülüklerin belirlenmesi
MADDE 83 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğüne süresinde müracaat eden
hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak; toplum içinde denetimine ilişkin
esaslar ile eğitim ve iyileştirilmesine yönelik programlar belirlenir, bu doğrultuda
hükümlü hakkında uygulanacak yükümlülükler tespit edilir.
(2) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen her
hükümlü hakkında kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma
yükümlülüğünün uygulanmasına karar verilir.
(3) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen
yüksek riskli hükümlüler hakkında ayrıca bir konutta denetim ve gözetim altında
bulundurulma yükümlülüğü verilir.
(4) Hakkında kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğü uygulanmayan her
hükümlü hakkında belirlenen bir bölgede denetim ve gözetim altında bulundurma
yükümlülüğüne karar verilir.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen
hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak, ihtiyacı olduğu belirlenen her
hükümlü hakkında eğitim ve iyileştirilmeye yönelik belirlenen programlara
katılmasına karar verilir.
(6) Hükümlünün risk durumu, işlediği suçun nitelikleri, özellikle çocukların ve
suç mağdurlarının korunması göz önünde bulundurularak diğer yükümlülüklere ek
olarak belirlenen yer veya bölgelere gitmekten yasaklama ya da belirlenen bir bölgede
denetim ve gözetim altında bulundurma yükümlülüklerinden birine veya her ikisine
birlikte karar verilebilir.
(7) Hükümlüler hakkında belirlenen yükümlülükler; hapis cezasından daha ağır
sonuçlar doğuracak şekilde uygulanamaz. Yükümlülükler, hükümlünün denetimine,
topluma kazandırılmasına ve iyileştirilmesine imkân verecek ve infazı mümkün
olacak şekilde belirlenmelidir.
Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma
MADDE 84 – (1) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma;
hükümlünün kurallara uyma becerisi ve çalışma disiplini kazanmasını, başkalarının
haklarına saygı göstermesini, zamanı planlamasını, bir meslek edinerek kendi işini
kurmasını veya bir iş edinmesini amaçlayan, iyileştirme ve topluma kazandırmayı
esas alan bir yükümlülüktür.
(2) Hükümlü, denetimli serbestlik altında geçireceği toplam sürenin üçte birini
kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle tamamlar. Çalışma süreleri günde dört,
haftada yirmi saat olarak belirlenir. Hükümlü hafta sonları da çalıştırılabilir.
(3) Yükümlülüğün infazı, hükümlünün müdürlüğe başvurmasından itibaren on
gün içinde başlatılır, belirlenen sürenin sona ermesiyle, her halde koşullu salıverme
süresinin tamamlanmasıyla sona erer. Kamuya yararlı bir işte çalıştırma yükümlülüğü
bu Yönetmelikte düzenlenen özel nedenler hariç kesintisiz olarak uygulanır.
(4) Hükümlüler, bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel
kuruluşun belirli hizmetlerinde, bireysel olarak veya bir görevlinin nezaretinde grup
halinde çalıştırılabilirler. Hükümlülerin grup halinde çalıştırılması durumunda,
çalışma yapılan yerde veya grupların başında denetim bürosunda görevli yeteri kadar
denetimli serbestlik memuru bulundurulur.
(5) Denetim planında, hükümlünün hangi gün ve saatlerde çalışacağı,
yükümlülüğün başlayış ve bitiş tarihleri belirtilir. Yükümlülüğün başlama tarihi,
hükümlünün fiilen çalışmaya başladığı tarihtir.
(6) Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi, mesleği,
becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve
saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir.
Hükümlünün çalıştığı iş, kurum veya yer denetimli serbestlik müdürlüğünce
değiştirilebilir.
(7) Hükümlünün;
a) Çalışmasına engel bir sağlık problemi olduğunu,
b) Örgün eğitime devam ettiğini,
c) Bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştığını,
ç) Kendi işini kurduğunu ve işlettiğini,
belgelendirmesi ve bu nedenle kamuya yararlı işte çalışma yükümlülüğünün
kaldırılmasını talep etmesi durumunda, ileri sürülen mazeretlerin doğruluğu ve
haklılığı araştırılır. Gerekirse komisyon tarafından yükümlülüğün infazına ara verilir.
Bu durumda, hükümlünün sağlık problemi, eğitime devam etme durumu, belirttiği
işte bir iş sözleşmesine dayanarak çalışıp çalışmadığı ya da kurduğu ve işlettiği işi
devam ettirip ettirmediği, koşullu salıverme süresinin sonuna kadar denetlenir.
Hükümlünün, yanlış beyanda bulunduğunun anlaşılması veya mazeretin ortadan
kalkması halinde yükümlülüğün kalan kısmının infazına devam edilir.
(8) Bu yükümlülük, müdürlüğe müracaat tarihi itibariyle on sekiz yaşından
küçük suça sürüklenen çocuklar ile sıfır-altı yaş arasında çocuğu bulunan kadınların
bu durumları devam ettiği sürece uygulanmaz. Bu durumun ortadan kalktığı tarihten
itibaren, koşullu salıverilme tarihine kadar olan sürenin üçte biri kamuya yararlı bir
işte çalıştırılma yükümlülüğü olarak uygulanır.
(9) Bu yükümlülük;
a) Altmış yaş ve üstü,
b) Hayatlarını yalnız başına idame ettiremeyen,
c) Doğumuna on hafta kalan hamile kadın,
hükümlüler hakkında uygulanmaz.
Bir konutta denetim ve gözetim altında bulundurulma
MADDE 85 – (1) Belirlenen bir konutta denetim ve gözetim altında
bulundurulma; toplumun ve mağdurun korunması için hükümlünün belirlenen bir
konuttan çıkmaması suretiyle denetimini esas alan bir yükümlülüktür.
(2) Yüksek riskli hükümlüler, denetimli serbestlik altında geçirecekleri toplam
sürenin en az üçte birini konuttan çıkmamak suretiyle tamamlarlar. Bu yükümlülük,
günde en az on, en fazla on iki saat süreyle yerine getirilir. Bu süre, 18:00 ilâ 08:00
saatleri arasında uygulanır. Hükümlünün konutunda bulunacağı süre ile saat aralığı,
hükümlünün işi, eğitimi veya aile durumu dikkate alınarak belirlenir.
(3) Elektronik yöntemlerle takip edilmeyen hükümlüler, evde bulunduğu
sürenin başlangıç ve bitiş saatleri arasında belirsiz zamanlarda denetim bürosunda
görevli denetim memurları tarafından denetlenir. Bu yükümlülüğün uygulandığı
hükümlülerin bilgileri denetim için ilgili kolluk birimlerine de gönderilir.
(4) Hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmasından itibaren on
gün içinde yükümlülüğün infazına başlanır. Bu yükümlülük belirlenen sürenin sona
ermesi ile tamamlanır. Hükümlünün risk durumunun değişmesi halinde komisyon
tarafından belirlenen süre tamamlanmadan da konutta bulunma yükümlülüğü
kaldırılabilir.
(5) Hükümlünün tekrar suç işleme riski, topluma veya mağdura zarar verme
riskine göre daha önce karar verilmese dahi hükümlü hakkında bu yükümlülüğe
sonradan karar verilebileceği gibi daha önce verilmiş olan yükümlülüğün süresi de
uzatılabilir.
(6) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 75 inci
maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
Bir bölgede denetim ve gözetim altında bulunma
MADDE 86 – (1) Bir bölgede denetim ve gözetim altında bulunma; toplumun
ve mağdurun korunması amacıyla bir bölgede bulunmayı esas alan, belirlenen yere
belirlenen tarih ve saatlerde başvurma veya belirlenen bölge sınırları dışına çıkmama
yükümlülüğüdür.
(2) Hükümlüden, belirlenen tarih ve saatlerde, denetimli serbestlik
müdürlüğüne, kolluğa, muhtarlığa veya müdürlüğün belirleyeceği bir kamu
görevlisine başvurması istenir.
(3) Belirlenen yerlere başvurma;
a) Yüksek riskli hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında geçireceği
süre içerisinde;
1) İlk üç ay her gün,
2) Üç ila altı ay arası haftada üç gün,
3) Altı aydan sonra haftada iki gün,
b) Orta riskli hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında geçireceği süre
içerisinde;
1) İlk üç ay haftada dört gün,
2) Üç ila altı ay arası haftada iki gün,
3) Altı aydan sonra haftada bir gün,
c) Düşük riskli hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında geçireceği süre
içerisinde;
1) İlk üç ay haftada iki gün,
2) Üç aydan sonra haftada bir gün,
olarak uygulanır.
(4) Bu yükümlülük, hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğüne
başvurmasından itibaren on gün içinde başlar, koşullu salıverme süresinin sona
ermesi ile tamamlanır.
(5) Bu yükümlülük; ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle
hayatlarını yalnız başına idame ettiremeyen hükümlüler hakkında uygulanmaz.
(6) Bu yükümlülük, yüksek riskli hükümlüler bakımından belirlenen bölge
sınırları dışına çıkmama şeklinde de belirlenebilir.
Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme
MADDE 87 – (1) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme; hükümlünün suç
işlemesine veya suça yönelmesine etkisi bulunan yerlere gitmekten yasaklanmasını,
özellikle çocukların ve suç mağdurunun korunmasını amaçlayan bir yükümlülüktür.
(2) Bu yükümlülük; hükümlünün, çocuklara, topluma ve mağdura karşı zarar
verme riski ile işlediği suçun özelliklerine göre diğer yükümlülüklerle birlikte
verilebilir. Yasak getirilen yer veya bölge ile yasaklama süresi denetimli serbestlik
müdürlüğünce takdir edilir.
Belirlenen programlara katılma
MADDE 88 – (1) Belirlenen programlara katılma; hükümlülerin iyileştirilmesi
ve topluma kazandırılması için ihtiyaç duydukları ve denetimli serbestlik
müdürlüğünce belirlenen, bireysel görüşme, grup çalışması, tedavi ve iyileştirme
programları, diğer kurumlarca yürütülen meslek ve sanat edindirmeye yönelik
faaliyetler, seminer, sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler, sivil toplum kuruluşlarınca
kamu yararına yürütülen program ve çalışmalara katılma yükümlülüğüdür.
(2) Bu yükümlülük, ihtiyacı tespit edilen her hükümlü hakkında uygulanır ve
hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmasından itibaren en geç üç ay
içinde başlar, belirlenen sürenin veya program ya da programların tamamlanması ile
sona erer.
(3) Hükümlü hakkında yapılan risk ve ihtiyaç değerlendirmesine göre
hükümlünün herhangi bir eğitim ve iyileştirme programına katılmasının gerekmediği
değerlendiriliyor ise bu durum denetim planının rehberlik ve iyileştirme bölümüne
açıkça yazılır.
Yabancı uyruklu hükümlüler hakkında yapılacak işlemler
MADDE 89 – (1) Yabancı uyruklu hükümlüler; barınma, sağlık ve ekonomik
durumları ile işledikleri suçun nitelikleri bakımından müdürlük tarafından
değerlendirilir. Yabancı uyruklu hükümlünün ülkede kalmasının, siyasi, idari ve
kamu güvenliği açısından, sakıncalı olup olmadığı, sınır dışı edilmesi gerekip
gerekmediği hususunda Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla İçişleri Bakanlığından
görüş sorulur.
(2) Ülkede kalmasında sakınca görülen, oturma izni olmayan, sabit bir
ikametgâhı bulunmadığı gibi İçişleri Bakanlığı tarafından da kalacak bir yer
gösterilmeyen veya yaşamını idame ettirecek bir geliri bulunmayan yabancı uyruklu
hükümlüler hakkında denetimli serbestlik tedbiri olarak, koşullu salıverilme süresi
sonuna kadar ülke sınırları içine girmeme yükümlülüğü verilerek durum İçişleri
Bakanlığına bildirilir.
(3) Yabancı uyruklu hükümlülere ait bilgiler, Daire Başkanlığı ile yazılı olarak
karşı çıkmaması halinde hükümlünün vatandaşı olduğu devletin diplomatik
temsilcilik veya konsolosluğuna bildirilir.
Kapalı ceza infaz kurumuna iade
MADDE 90 – (1) Hükümlünün;
a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli
serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi,
b) Hakkında belirlenen;
1) Yükümlülüklere,
2) Denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme
programına,
3) Denetimli serbestlik personelinin uyarı ve önerilerine,
4) Denetim planında yükümlülüklerin infazına ilişkin belirlenen kurallara,
uymamakta ısrar etmesi,
c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi,
hâlinde, komisyonun kararı üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan
cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilmesi, infaz
hâkiminden talep edilir.
(2) Hükümlü hakkında;
a) İşlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı, 5271 sayılı Kanunun 100 üncü
maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi,
b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia
olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma
veya kovuşturmaya devam edilmesi,
c) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia
olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı
soruşturma veya kovuşturma başlatılması,
halinde, komisyonun talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı
ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir.
(3) Hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya
kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya
düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(4) Başka bir mahkûmiyet kararı nedeniyle ceza infaz kurumuna alınan
hükümlünün kaydı kapatılarak, 5275 sayılı Kanunun 107 nci maddesinin
uygulanabilmesi yönünden toplama kararı alınması ve müteakip infaz işlemlerinin
buna göre yapılması amacıyla dosya hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumuna
gönderilmek üzere Cumhuriyet başsavcılığına iletilir.
Koşullu salıverilme
MADDE 91 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına
karar verilen ve koşullu salıverilmesine bir aydan az süresi kalan hükümlüler
hakkında vaka sorumlusu tarafından, salıverme öncesi değerlendirme raporu
hazırlanmasına başlanır. Hazırlanan raporda hükümlünün denetimli serbestlik altında
geçen süre içerisinde tutum ve davranışlarıyla kurallara ve yükümlülüklere
uyumundaki gayret ve çabası değerlendirilir.
(2) Salıverme öncesi değerlendirme raporunda; suçun mağduru bakımından
tehlike oluşturan veya tekrar suç işleme riski yüksek bulunan hükümlüler hakkında,
koşullu salıverme sonrası denetim süresi içerisinde yükümlülük belirlenmesi önerilir.
(3) Koşullu salıverme tarihine kadar olan süresini, yükümlülüklerin gereklerine
ve denetim planına uygun davranarak geçiren hükümlünün salıverme öncesi
değerlendirme raporu ile infaz dosyası, 5275 sayılı Kanunun 107 nci ve 108 inci
maddelerine göre işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.
(4) Koşullu salıverme süresinin sonunda yükümlülüğün uygulanmasına son
verilir, ilgili mahkemenin kararı üzerine kayıt kapatılır.
(5) Askerlik çağına giren ve askerliğini yapmamış hükümlülerin koşullu
salıverilmeleri halinde durum, kayıtlı bulundukları askerlik şubesine bildirilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Koşullu Salıverilme Sonrası Denetim ve Takip
Koşullu salıvermede denetim altına alma
MADDE 92 – (1) Koşullu salıvermede denetim altına alma; mahkeme
tarafından koşullu salıverilmesine karar verilen hükümlü hakkında salıverme sonrası
denetim süresi içerisinde tedbir veya yükümlülük uygulanmasına karar verilmesidir.
(2) Mahkemelerce koşullu salıverilen hükümlüler hakkında;
a) Bir başkasının gözetimi altında çalışmaya,
b) Eğitim kurumuna devam etmeye,
c) Rehberlik çalışmalarına katılmaya,
ilişkin yükümlülükler belirlenebilir.
(3) Hükümlüler hakkında koşullu salıverme sonrası için belirlenen tedbir veya
yükümlülüklerin yerine getirilmesinde, hükümlünün toplum içinde denetimi, takibi ve
iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülür.
(4) Yükümlülük kararının yerine getirilmesi sırasında; hükümlünün işlediği
kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olması veya kendisine yüklenen
yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu
salıverilme kararının geri alınması için mahkemeden talepte bulunulur, koşullu
salıverme kararının geri alınması veya yükümlülüğün kaldırılması durumunda dosya
kapatılır.
Gözetim altında çalışma yükümlülüğü
MADDE 93 – (1) Gözetim altında çalışma yükümlülüğü; koşullu salıverilen
hükümlünün, mahkemelerce belirlenen denetim süresinde, infaz kurumunda veya
denetimli serbestlikte öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu
kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının
gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılmasıdır.
(2) Bu yükümlülük, denetim süresi içerisinde yerine getirilir. Yükümlülük,
kişinin çalışmaya başlamasıyla başlar, mahkemenin belirlediği sürenin veya denetim
süresinin sona ermesiyle ya da mahkemenin yükümlülüğü kaldırmasıyla sona erer.
(3) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 59 uncu ve 66 ncı
maddelerindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
Eğitime devam etme yükümlülüğü
MADDE 94 – (1) Eğitime devam etme yükümlülüğü; on sekiz yaşından küçük
hükümlülerin, örgün ve yaygın eğitim ile diğer kurs ve programlara koşullu
salıverildikten sonra gerektiğinde barınma imkânı bulunan bir kurumda devam
etmeleridir.
(2) Hükümlünün devam edebileceği örgün ve yaygın eğitim ile diğer kurs ve
programlar, hükümlünün risk ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi ile ceza infaz
kurumunda veya denetimli serbestlikte katıldığı programlar ve meslek edindirme
kursları gibi aldığı eğitimler dikkate alınarak hükümlü ile iş birliği içerisinde
belirlenir.
(3) Koşullu salıverilen hükümlünün örgün eğitime devam etme durumunun
bulunması halinde öncelikle örgün eğitime yönelik bir eğitim kurumuna devam
etmesi istenir. Hükümlünün örgün eğitime devam konusunda başarısız olması veya
başka nedenlerle örgün eğitime devam edememesi halinde durumuna uygun başka bir
meslek edindirme kursuna veya programına yönlendirilir. Belirlenen eğitim programı
veya kursların hükümlünün ihtiyaçlarına cevap vermemesi veya hükümlüye uygun
olmadığının tespit edilmesi durumunda vaka sorumlusu tarafından ilgili eğitim
programı ya da kurs değiştirilebilir.
(4) Hükümlünün kalacak bir yerinin olmaması veya eğitimine devam
edebilmesi için bir kuruma yerleştirilmesinin gerekmesi halinde çocuğun ve kanuni
temsilcisinin rızası da alınarak barınma imkânı bulunan uygun bir eğitim kurumuna
yerleştirilebilir.
(5) Eğitime devam yükümlülüğünün yerine getirilmesinde kurumsal eğitimler
ve programlar listesi göz önünde bulundurulur.
(6) Bu yükümlülüğün uygulanmasında; hükümlünün durumu, eğitim kurumu
yetkilileri ile iş birliği yapılan görevliler haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum
yetkilileri ve görevliler ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu
kurum çalışanları ve diğer kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda ilgililer bilgilendirilir.
(7) Eğitime devam yükümlülüğü, hükümlü hakkında denetim planının
hazırlandığı tarihte başlar. Mahkemenin belirlediği sürenin veya denetim süresinin
sonunda ya da yükümlülük kararının kaldırılması ile sona erer.
Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü
MADDE 95 – (1) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü; koşullu
salıverilme sonrası, iyileştirme ve topluma kazandırma amacıyla, denetimli serbestlik
uzmanının yürüttüğü çalışma ve programlara katılma konusunda hükümlünün
yükümlü kılınmasıdır.
(2) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü; hükümlü hakkında denetim
planının hazırlandığı tarihte başlar; mahkemenin belirlediği sürenin veya denetim
süresinin bitmesiyle ya da yükümlülüğün kaldırılmasıyla sona erer.
(3) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 37 nci ve 70 inci
maddelerindeki ilgili diğer hükümler uygulanır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Salıverilen Mükerrirlerin Toplum İçinde Denetim ve Takibi
Salıverilme sonrası mükerrirler hakkında verilen denetimli serbestlik
tedbirinin infazı
MADDE 96 – (1) Mükerrirler hakkında verilen denetimli serbestlik tedbiri;
salıverilme sonrası hükümlünün, toplum içinde denetim ve takibinin yapılarak,
iyileştirilmesi ve topluma yeniden kazandırılması ile yeniden suç işleme riskinin
azaltılmasına yönelik rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğüdür.
(2) Salıverilme sonrası mükerrir hakkındaki denetimli serbestlik tedbirine
ilişkin karar, hapis cezasının infazından önce gönderilirse bu karar kaydedilmeyerek,
Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir. Kararın, 5237 sayılı Kanunun 58 inci
maddesinin altıncı fıkrası ile 5275 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin dördüncü
fıkrası gereğince hapis cezasının tamamen infazından sonra gönderilmesi istenir.
(3) Salıverilme sonrası mükerrir hükümlü hakkında verilen denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin kararda, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin belirtilmemesi
durumunda, karar kaydedilmeden önce mahkemeye geri gönderilerek tedbirin
süresinin belirlenmesi istenir.
(4) Salıverilme sonrası mükerrir hakkında verilen denetimli serbestlik tedbirinin
kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra hükümlüye tebligat çıkartılır. Hükümlünün,
müdürlüğe müracaat etmesinden sonra risk ve ihtiyaçları belirlenir. Hükümlü ile iş
birliği içerisinde hükümlünün ihtiyaçlarına uygun bir denetim planı hazırlanır.
Hazırlanan denetim planı içeriğinde, hükümlünün ihtiyaçları dikkate alınarak uygun
iyileştirme çalışmaları yürütülmesine yer verilir.
(5) Hükümlünün tebligatta belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmaması
veya denetimli serbestlik tedbirlerini yerine getirmemesi ya da denetim planında
belirlenen programlara katılmaması halinde; hükümlü, müdürlüğe gelmesi ve
yükümlülüğe uyması konusunda uyarılır. Uyarıya rağmen hükümlünün
yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmemesi halinde ilgili kamu kurumları, sivil
toplum kuruluşları ya da gönüllü kişilerle iş birliği içerisinde hükümlünün topluma
yeniden kazandırılmasına, toplum içinde denetim ve takibine devam edilir.
(6) Bu madde kapsamında; yürütülecek iyileştirme çalışmaları bu Yönetmeliğin
37 nci maddesinde belirtilen esaslara göre yerine getirilir.
(7) Mükerrirlere özgü infaz rejimi kapsamında hükümlü hakkında belirlenen
denetimli serbestlik tedbiri, hapis cezasının tamamen infazından sonra denetim
planının hazırlanmasıyla, hazırlanamama durumunda kararın hükümlüye tebliği ile
başlar, mahkemece belirtilen sürenin tamamlanması ile sona erer.
ALTINCI KISIM
Mağdurun ve Aile Bireylerinin Korunması
BİRİNCİ BÖLÜM
Mağdurlara Yönelik Destek Hizmetleri
Mağdura yönelik psiko-sosyal destek hizmetleri
MADDE 97 – (1) Mağdurların yapılan destek hizmetlerini tanımaları, yürütülen
programlardan haberdar edilmeleri, broşür, afiş ve diğer iletişim kanallarının
kullanılması suretiyle sağlanır. Mağdurların müdürlüğe kolayca müracaat etmelerini
sağlayacak tedbirler alınır. Mağdurlara yönelik yapılan hizmetleri tanıtan broşür, afiş
ya da el kitapları özellikle kolluk birimlerine ve adliyelere bırakılır.
(2) Müdürlükçe mağdurlara yönelik hizmetleri yürütmek üzere, mağdurların
kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak uygun fiziki mekânlar oluşturulur.
Uygun fiziki mekânın bulunmaması durumunda mağdur ile şüpheli, sanık veya
hükümlülerin karşılaşmaması için gerekli tedbirler alınır.
(3) Mağdurun müdürlüğe müracaat etmesi durumunda, kayıt işlemleri
tamamlandıktan sonra mağdur destek hizmetleri bürosuna yönlendirilir. Mağdurun
talebi alınarak ihtiyaçları belirlenir. Mağdur, destek alacağı ilgili kurum, kuruluş veya
sivil toplum kuruluşlarına yönlendirilir. Mağdurun istemesi halinde dava ve
yargılama süreci ile ilgili bilgi verilir.
(4) Mağdurun talep etmesi halinde, mağdurlara yönelik müdahale
programlarından ihtiyaç duyulan program uygulanır. Müdürlükte mağdura psikososyal destek verebilecek uzmanın bulunmaması veya vakanın ileri düzeyde bir
müdahaleyi gerektirmesi ya da mağdurun on sekiz yaşından küçük olması
durumunda, mağdur bu desteği alabileceği ilgili kurumlara veya sivil toplum
kuruluşlarına yönlendirilir.
(5) Mağdura destek olunmasının gerektirmesi halinde, bazı özel bilgilerinin
ilgili kurumlarla paylaşılabileceği konusunda mağdur bilgilendirilir ve rızası alınır.
Denetimli serbestlik personeli, mağdur hakkında elde ettiği bilgileri mağdurun rızası
olmadan üçüncü kişi, kurum ya da kuruluşlarla paylaşamaz. Elektronik ve fiziksel
ortamda tutulan bilgilerin saklanması için gerekli tedbirler alınır. Ancak herhangi bir
suç vakasının varlığı tespit edilmişse, mağdura bilgi verilerek, Cumhuriyet
Başsavcılığına durum bildirilir.
Mağdura yönelik sosyal ve ekonomik destek verilmesi
MADDE 98 – (1) Sosyal ve ekonomik destek talebiyle müdürlüğe müracaat
eden mağdurun kendisine veya birinci dereceden aile üyelerinden birine karşı işlenen
suçun, ekonomik kayba yol açması, sonraki yaşantısını olumsuz etkilemesi ve bu
zararın başka türlü telafisinin mümkün olmaması halinde, talep kaydedildikten sonra
mağdur koruma kurulları bürosuna yönlendirilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Çocukların ve Aile Bireylerinin Korunması
Korunma altına alınması gereken çocuklarla ilgili yapılacak işlemler
MADDE 99 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında toplum içinde
denetim ve takibi yapılan suça sürüklenen çocuğun korunma ve destek ihtiyacının
olması veya sonradan böyle bir ihtiyacın ortaya çıkması halinde müdürlük, korunma
ve desteğe ihtiyacı olan çocuğu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğüne
ihbar etmekle yükümlüdür. Çocuğun korunma ve destek ihtiyacına ilişkin tespitler,
ihbar yazısında açıkça belirtilir.
(2) Çocuk hakkında danışmanlık tedbiri ihtiyacı nedeniyle ihbarda bulunulmaz.
Bu kapsamdaki çalışmalar iyileştirme ve topluma kazandırma çerçevesinde eğitim ve
iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanları tarafından yerine
getirilir.
Aile içi şiddet vakalarında yapılacak işlemler
MADDE 100 – (1) Yükümlülerin, eşine veya diğer aile bireylerine karşı şiddet
uygulaması veya şiddet uygulama tehlikesinin bulunması ya da yükümlünün şiddete
maruz kalması veya şiddete maruz kalma ihtimalinin bulunması halinde, 8/3/2012
tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun gereğince koruyucu ve önleyici tedbir alınmak üzere ilgili kuruma durum
bildirilir.
(2) Şiddete maruz kalan veya risk altında bulunan mağdur ya da diğer aile
bireyleri ile görüşülür ve bu husus planlamada göz önünde bulundurulur. Aile içi
şiddete uğrayan mağdurun talep etmesi halinde mağdur destek hizmetleri bürosunca
mağdura psiko-sosyal destek verilir.
YEDİNCİ KISIM
Elektronik Cihazların Kullanılması Suretiyle Takip
BİRİNCİ BÖLÜM
Elektronik İzleme
Elektronik izleme
MADDE 101 – (1) Elektronik izleme; şüpheli, sanık veya hükümlülerin
elektronik yöntem ve araçlar ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim
altında tutulmasını sağlayan, mağdurun ve toplumun korunmasını destekleyen
kararların infaz edilmesinde kullanılan bir yöntemdir.
Elektronik izleme merkezi
MADDE 102 – (1) Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve
araçlarla toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi için elektronik izleme
merkezi oluşturulur.
(2) İzleme merkezinde bu konuda eğitim almış yeteri kadar denetimli serbestlik
memuru yirmi dört saat esasına ve vardiya usulüne göre çalışır. Elektronik izleme
şube müdürlüğünce her vardiya için izleme merkezinin çalışmalarından sorumlu bir
personel belirlenir.
(3) İzleme merkezinde görevli bir personelin kaç yükümlünün takibinden
sorumlu olacağı elektronik izleme şube müdürlüğünce belirlenir.
(4) Genel Müdürlüğün izni olmadan görevli ve yetkililer hariç, üçüncü kişiler
izleme merkezine giremez. İzleme merkezi çalışanlarının, izleme merkezine cep
telefonu, bilgisayar, fotoğraf makinesi gibi araçlarla girmeleri yasaktır.
(5) İzleme merkezi çalışanları, yükümlülerle yaptıkları iletişimin ve
yükümlülerin ihlal durumunun sisteme kaydedilmesini kontrol ederler ve ihlal
durumlarını elektronik izleme şube müdürlüğüne aynı gün iletirler.
Elektronik izleme müdahale ekibi
MADDE 103 – (1) Müdürlüklerde ihtiyaç olması halinde denetim bürosunda
elektronik izleme konusunda eğitim almış yeteri kadar denetimli serbestlik memuru
görevlendirilir. Elektronik izleme müdahale ekibi yirmi dört saat esasına ve vardiya
usulüne göre çalıştırılabilir.
(2) Müdahale ekibi;
a) Elektronik cihazların takılmasından ve sökülmesinden,
b) İzleme merkezi ile gerekli koordinasyonun sağlanmasından,
c) İzleme merkezince iletilen taleplerin yerine getirilmesinden,
ç) Elektronik cihazlarla takip edilen yükümlülerin takip ve denetiminden,
d) Elektronik cihazlarda meydana gelen arızalara ilişkin gerekli işlemlerin
yapılmasından,
e) İzleme merkezinden gelen ihlal durumunun tespit edilmesinden,
sorumludur.
İKİNCİ BÖLÜM
Elektronik Cihaz ile Takip Edilecek Yükümlülerin Belirlenmesi,
Elektronik Cihazların Takılması ve Sökülmesi
Elektronik cihaz ile takip edilecek yükümlülerin belirlenmesi
MADDE 104 – (1) Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama veya
belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da belirlenen kişilere yaklaşmamaya
dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihaz kullanılmak suretiyle
yerine getirilebilir.
(2) Mevcut risk durumu, tedbir, yükümlülük ve denetimin gereklilikleri,
mağdurun veya toplumun korunma ihtiyacı dikkate alınarak, vaka sorumlusunun
talebi üzerine komisyon, yükümlünün elektronik cihaz ile takibini elektronik izleme
şube müdürlüğüne önerir.
(3) Elektronik cihaz takılması önerilen yükümlünün bilgileri elektronik izleme
şube müdürlüğüne iletilir. Şube müdürlüğünce, izleme merkezinin kapasitesi,
yükümlünün durumu, mahkeme kararının niteliği ve infaz kabiliyeti teknik yönden
değerlendirilerek yükümlünün elektronik cihaz ile izlenip izlenmemesine karar verilir.
Elektronik cihazların kurulması ve kelepçe takılması
MADDE 105 – (1) Elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle izlenmesine karar
verilen yükümlüler, görevli denetimli serbestlik personeli tarafından bilgilendirilir.
Elektronik cihazın özelliğine göre yükümlü müdürlüğe davet edilerek veya
yükümlünün evine gidilerek elektronik izleme ünitesi kurulur ve devreye sokulur.
Elektronik cihazlarla takip edilecek yükümlünün kimlik bilgileri görevli personel
tarafından kontrol edilir.
(2) Yükümlü, elektronik kelepçe, diğer cihazlar ve ilgili ünitenin kullanımı ile
uyulması gereken kurallar ve uymamanın sonuçları konusunda yazılı olarak
bilgilendirilir.
(3) Elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle takibine karar verilen yükümlü,
elektronik kelepçe takılmasına ve ilgili ünitenin kurulmasına rıza göstermek, cihazları
kullanılır durumda bulundurmak, kararın infazı için gerekli olan kısıtlamalara ve
cihazların kullanımına ilişkin belirlenen kurallara uygun hareket etmek zorundadır.
Bu kurallara aykırı davranış yükümlülüğünün ihlali sayılır.
(4) İzleme merkezi tarafından yükümlünün kurallara aykırı davrandığının
belirlenmesi halinde, müdahale ekibi durumdan derhal haberdar edilir. Elektronik
izleme şube müdürlüğü, yükümlünün kurala aykırı davranışını denetimli serbestlik
müdürlüğüne yazılı olarak da bildirir. Kurala aykırı davranışın vaka sorumlusu
tarafından yükümlülüğün ihlali olarak değerlendirilmesi halinde durum komisyona
iletilir.
Elektronik cihazların ve kelepçenin sökülmesi
MADDE 106 – (1) Yükümlülüğün sona ermesi veya ihlal edilmesi,
yükümlünün ceza infaz kurumuna alınması ya da yükümlünün elektronik cihazların
kullanılması suretiyle takibinden vazgeçilmesi durumunda, elektronik cihazlar ve
kelepçe görevli denetimli serbestlik personelince sökülür. Cihaz, gerekli kontroller
yapılarak yükümlüden tutanak karşılığında teslim alınır.
(2) Elektronik cihaz ve kelepçe izleme merkezi bilgilendirilmeden sökülmez.
Elektronik cihaz ve kelepçe sökülmesine ilişkin talep üzerine izleme merkezi
tarafından sistemden elektronik takip sonlandırılır ve elektronik takibe ilişkin gerekli
bilgiler ilgili müdürlüğe iletilir.
SEKİZİNCİ KISIM
Danışma Kurulu ve Koruma Kurulları
BİRİNCİ BÖLÜM
Danışma Kurulunun Oluşumu, Gündeminin Hazırlanması ve Toplanması
Danışma Kurulunun oluşumu
MADDE 107 – (1) Denetimli serbestlik hizmetlerine ilişkin olarak danışma
organı niteliğinde görev yapmak üzere Bakanlıkta, Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Danışma Kurulu kurulur.
(2) Danışma Kurulunun başkanı Adalet Bakanlığı müsteşarı, vekili müsteşar
yardımcısıdır. Müsteşarın bulunmadığı zamanlarda Danışma Kuruluna müsteşar
yardımcısı başkanlık eder.
(3) Danışma Kurulu aşağıdaki üyelerden oluşur:
a) Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü.
b) Bakanlık Kanunlar Genel Müdürü.
c) Bakanlık Personel Genel Müdürü.
ç) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği bir temsilci.
d) Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilecek, üniversitelerin hukuk
fakültelerinin ceza ve ceza usul hukuku ana bilim dalından bir, sosyal hizmet,
sosyoloji ve psikoloji bölümlerinden birer kişi olmak üzere profesör veya doçent
unvanına sahip, öncelikle denetimli serbestlik hizmetleri alanında çalışmaları bulunan
öğretim üyesi.
e) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü.
f) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının;
1) Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü.
2) Kadının Statüsü Genel Müdürü.
3) Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürü.
4) Sosyal Yardımlar Genel Müdürü.
5) Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü.
g) Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü.
ğ) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından üst düzey bir temsilci.
h) Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün Asayişten
Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı veya Daire Başkanı.
ı) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir temsilci.
i) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan bir temsilci.
j) Denetimli Serbestlik Daire Başkanı.
(4) Danışma Kurulu toplantılarına gündeme göre, ilgili kişiler ile kurumların
temsilcileri katılımcı olarak davet edilebilir.
(5) Danışma Kurulunun yazı işleri hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından
yürütülür.
Danışma Kurulunun gündeminin hazırlanması
MADDE 108 – (1) Daire Başkanlığınca Danışma Kurulu toplantı tarihinden
önce Danışma Kurulu üyelerine, toplantının yeri ve zamanını belirten davet yazısı
yazılır. Davet yazısında toplantı tarihinden önce toplantıya katılacak kişi ile gündeme
ilişkin öneri ve görüşlerin bildirilmesi istenir.
(2) Daire Başkanlığı tarafından müdürlüklerin ve koruma kurullarının yıllık
faaliyet raporları ile üye kurumların öneri ve görüşleri dikkate alınarak gündem
hazırlanır.
(3) Hazırlanan gündem toplantı tarihinden önce üyelere gönderilir. Müdürlükler
ve koruma kurullarının görevleri ile ilgili hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmelik
taslakları gündeme eklenir.
Danışma Kurulunun toplanması
MADDE 109 – (1) Danışma Kurulu her takvim yılında en az bir defa toplanır.
Başkan, gerekli gördüğü hallerde Danışma Kurulunu toplantıya çağırabilir.
(2) Danışma Kurulu, Bakanlık Müsteşarının uygun göreceği yer ve tarihte
toplanır.
(3) Danışma Kurulu toplantısında gündem Daire Başkanlığınca takdim edilir.
(4) Toplantıda sunulan öneriler tutanağa bağlanır ve Danışma Kurulu üyelerince
imzalanır. Kararlar Genel Müdürlükçe ilgili kurum ve kuruluşlara iletilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Danışma Kurulunun Görevleri ve Mâli Hükümler
Danışma Kurulunun görevleri
MADDE 110 – (1) Danışma Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Denetimli serbestlik hizmetlerinin geliştirilmesine, kurumlar arası işbirliğinin
güçlendirilmesine, yeniden suç işlenmesinin önlenmesine ve toplumla bütünleşmeyi
sağlayıcı politikaların üretilmesine ilişkin öneri niteliğinde kararlar almak.
b) Genel Müdürlük tarafından sunulan müdürlükler ve koruma kurullarının
yıllık faaliyetlerini değerlendirmek ve önerilerde bulunmak.
c) Müdürlükler ve koruma kurullarının görevleri ile ilgili olarak hazırlanan
kanun, tüzük ve yönetmelik taslaklarını incelemek ve önerilerde bulunmak.
ç) Kanunla verilen diğer görevleri yapmak.
Mâli hükümler
MADDE 111 – (1) Kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,
Danışma Kurulunun toplantılarına katılan üyelere 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı
Harcırah Kanunu hükümlerine göre harcırah ödenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Koruma Kurullarının Oluşumu, Gündemin Hazırlanması,
Çalışma Usul ve Esasları
Koruma kurullarının oluşumu
MADDE 112 – (1) Cumhuriyet başsavcılığınca her yılın Ocak ayı içerisinde
koruma kurulu oluşturulur. Koruma kurulunun kimlerden oluştuğu ve çalışma usul ve
esasları üyelere bildirilir.
(2) Koruma kurulu; Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet
başsavcı vekili ya da Cumhuriyet savcısının başkanlığında aşağıdakilerin katılımı ile
oluşur:
a) Baro temsilcisi.
b) Belediye başkanı veya görevlendireceği yardımcısı.
c) Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenecek bir ceza infaz kurumu müdürü.
ç) Denetimli serbestlik müdürü.
d) Millî eğitim müdürü.
e) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı il veya ilçe müdürü.
f) Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı temsilcisi.
g) Teşkilatı bulunan yerlerde Türkiye İş Kurumu müdürü.
ğ) Ziraat ve Halk Bankası müdürleri.
h) Ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları, borsalar, esnaf ve sanatkârlar birliği
yöneticileri.
ı) Kamuya ait fabrikaların yönetici seviyesindeki temsilcileri.
i) Kamuya yararlı dernek veya vakıfların yönetici seviyesindeki temsilcileri.
j) Özel bankaların yönetici seviyesindeki temsilcileri.
(3) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar ile özel banka yöneticilerinin koruma
kuruluna katılımı istekleri ve Cumhuriyet başsavcısının uygun görmesiyle mümkün
olur.
(4) Koruma kurulu toplantısının gündemine göre, Cumhuriyet başsavcısı; ceza
infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulu başkanı, sağlık müdürü veya sağlık grup
başkanı, özel idare müdürü, kolluk amirleri ile ilgili kişi ve kurumların temsilcilerini
koruma kurulu toplantısına davet edebilir.
(5) Koruma kurulunun yetki alanı adalet komisyonunun yargı çevresi ile
sınırlıdır.
(6) Koruma kurulunun yazı işleri hizmetleri, müdürlük tarafından yürütülür.
Koruma kurulu gündeminin hazırlanması
MADDE 113 – (1) Koruma kurulunun gündemi, koruma kurulu başkanının
görüşü alındıktan sonra müdürlük tarafından hazırlanır.
(2) Koruma kurulunun gündeminde; mağdurların sosyal ve ekonomik talepleri
ile salıverilen hükümlülerin talepleri, şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde
denetim ve takibi konusunda kurumlar arası işbirliğini gerektiren durumlar, eski
hükümlülere yönelik hazırlanan projeler, hizmetler listesi ile kurumsal eğitimler ve
programlar listesinin güncellenmesi, koruma kurulu kararlarına itiraz gibi konular yer
alır.
(3) Gündem, toplantı tarihinden en geç bir hafta önce koruma kurulu üyelerine
ulaştırılır. Gündemin içerisinde toplantının nerede ve ne zaman yapılacağına dair
bilgilere de yer verilir.
(4) Koruma kurulu çalışmalarına başlamadan önce müdür veya müdür
yardımcısı tarafından gündem takdim edilir, müdürlük tarafından yürütülen infaz ve
iyileştirme çalışmaları ve koruma kurulunca alınan kararlara ilişkin yapılan işlemler
ve sonuçları hakkında koruma kurulu üyelerine bilgi verilir.
Koruma kurullarının çalışma usul ve esasları
MADDE 114 – (1) Koruma kurulu üç ayda bir toplanır. Koruma kurulu
başkanının gerekli görmesi hâlinde koruma kurulu her zaman toplanabilir.
(2) Koruma kurulu; üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır, toplantıya
katılanların salt çoğunluğu ile karar alır. Toplantı yeter sayısına ulaşılamazsa, bu
husus bir tutanakla tespit edilerek toplantı bir hafta sonra çoğunluk aranmaksızın
yapılır.
(3) Koruma kurulunda alınan kararlar bir tutanakla tespit edilerek katılanlarca
imzalanır ve ilgilisine bildirilir. Kararların yerine getirilmesini müdürlük takip ederek
sonucu hakkında koruma kuruluna bilgi verir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Koruma Kurulunun Görevleri ve Başvuru
Koruma kurulunun görevleri
MADDE 115 – (1) Koruma kurulu, Kanunun 17 nci maddesine uygun olarak
aşağıdaki görevleri yerine getirir:
a) Mağdurların suç nedeniyle karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunlarının
çözümünde bu kişileri ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmek.
b) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin meslek veya sanat
edinmelerinde, iş bulmalarında, bir meslek veya sanat sahibi olanlar ile tarım
işletmeciliği yapmak veya işyeri açmak isteyenlere araç ve kredi sağlanmasında bu
kişileri ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmek.
c) Müdürlükçe hazırlanacak mesleki eğitim projeleri ile başvuru sahibinin kendi
işini kurma projelerini karara bağlamak, yürütülen projeleri izlemek ve bitirilen
projelerin sonuçlarını değerlendirmek.
ç) Mağdurlar ile ceza infaz kurumundan salıverilenlerin öğrenimlerine devam
etmelerini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri almak ve bu konuda müdürlük
tarafından hazırlanan projeleri görüşmek ve karara bağlamak.
d) Ceza infaz kurumundan salıverilenlerin aileleri ve sosyal çevreleriyle
oluşabilecek psiko-sosyal sorunlarının çözümüne yardımcı olmak.
e) Müdürlük tarafından denetim ve takibi yapılan denetimli serbestlik
kararlarının yerine getirilmesinde kurumlar arası işbirliği gerektiğinde müdürlüğe
yardımcı olmak.
f) İş arama izni verilen hükümlüleri çalışabilecekleri işler ve yerler konusunda
bilgilendirmek.
g) Hizmetler listesi ile kurumsal eğitimler ve programlar listesinin hazırlanması
ve güncellenmesinde müdürlüğe görüş ve öneride bulunmak.
ğ) Alınan kararların yürütülmesini temin etmek amacıyla kamu kurum ve
kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan
vakıf ve dernekler ile uygun görülen gönüllü gerçek ve tüzel kişilerle işbirliği
yapmak.
Başvuru
MADDE 116 – (1) Ekonomik ve sosyal yönden mağdurlar ile ceza infaz
kurumundan salıverilen veya denetimli serbestlik altında bulunan hükümlüler ya da
kanunî temsilcileri dilekçe ile koruma kurulunun yetki alanındaki müdürlüğe
başvurabilirler. Sözlü başvuru halinde buna ilişkin tutanak düzenlenir.
(2) Başvuru dilekçesi ile birlikte;
a) Başvuruyu yapan kişinin kimlik bilgilerini gösterir belge,
b) Mağdurlar bakımından kesinleşmiş mahkeme kararı ya da soruşturma veya
kovuşturma evresinde ilgili merciin yazısı,
c) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler için verilen Salıverilen
Hükümlüye Ait Durum Bildirme Formu,
istenir.
(3) Eksik belge ile yapılan müracaatlar kayıt altına alınır ve ilgiliden on beş gün
içinde eksikleri tamamlaması istenir. Haklı, geçerli ve gerektiğinde
belgelendirilebilen mazereti olmaksızın eksikliklerini tamamlamaması durumunda
dilekçelerinin değerlendirilmeyeceği kişiye bildirilir.
(4) Başvuruda bulunan her kişi için bir dosya açılır. Dosyanın içerisinde,
yapılan çalışmaların bulunduğu talep formu ile başvuru belgeleri yer alır. Dosya
üzerine talep sahibinin adı soyadı, talep konusu ve koruma kurulu kayıt ekranındaki
kayıt numarası yazılır.
(5) Koruma kurulunun yetki alanında ikamet etmeyenlerin başvuruları
müdürlük muhabere defterine kaydedildikten sonra yetkili koruma kurulunun
bulunduğu müdürlüğe gönderilir ve durum kişiye bildirilir.
(6) Koruma kurulunun görev alanına girmeyen başvurular müdürlük muhabere
defterine kaydedildikten sonra ilgili kuruma gönderilir ve durum kişiye bildirilir.
(7) Koruma kuruluna başvuruda maddi yardım isteminde bulunma hakkı,
mağdurlar için suçun işlendiği tarihten, salıverilen hükümlüler için ceza infaz
kurumundan salıverilme tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer.
Talep formu
MADDE 117 – (1) Başvuruda bulunan mağdurlar ile salıverilen hükümlüler
hakkında kendileri ile görüşme yapan denetimli serbestlik memuru tarafından talep
formu düzenlenir.
(2) Talep formu, mağdurların suç nedeniyle karşılaştıkları sosyo-ekonomik
sorunların çözümüne yardımcı olunmasına ilişkin bilgiler ile salıverilen hükümlülerin
gerekli toplumsal kaynaklardan faydalanılarak topluma yeniden kazandırılmaları ve
toplumla bütünleşmelerine olanak tanınması amacıyla yürütülecek çalışmalara temel
oluşturan bilgileri içerir. Bu formda kişisel bilgiler, sağlık, aile, iş ve sosyo-ekonomik
durum, sosyal çevre ve ilişkiler ile kişi hakkında görüşmelerden elde edilen izlenim
ve kişinin talebine ilişkin mevcut sertifika, diploma, çalışma deneyimi ile
değerlendirmeler yer alır.
(3) Talep konusu dikkate alınarak talepte bulunanın ekonomik, eğitim ve
mesleki durumunu gösteren belgeler, varsa Türkiye İş Kurumu kayıt belgesi veya
numarası ile müdürlükçe gerekli görülen diğer belgeler talep formuna eklenir.
(4) Talep formu, bireysel görüşmeler ve gerektiğinde ev ziyareti yapılması
suretiyle düzenlenir ve kişinin dosyasında saklanır. Bu formların saklanmasında özel
hayatın gizliliğine dikkat edilir.
Taleplerin değerlendirilmesi
MADDE 118 – (1) Koruma kurulu tarafından talepler değerlendirilirken kişinin
yapması gereken çalışmalar ile katkı sağlayacağı hususlar gözden geçirilir ve kişilerin
çalışmalara aktif olarak katılımı sağlanır.
(2) Salıverilen hükümlülerin talepleri değerlendirilirken hizmetler listesi ile
kurumsal eğitimler ve programlar listesi göz önünde bulundurularak bu kişilerin iş
bulmalarına veya kendi işlerini kurmalarına ya da bu amaçla mesleki eğitim
almalarına öncelik verilir.
(3) Koruma kurulunca, dosyanın daha ayrıntılı hazırlanmasına veya başka
çalışmaların yapılmasına karar verilmesi halinde, eksikliklerin veya yapılacak
çalışmaların müdürlük tarafından yerine getirilmesi istenir.
Takip formu
MADDE 119 – (1) Kendi işini kuranlar veya işe yerleştirilenlerin işyerlerindeki
durumları ile eğitim kurumuna yerleştirilenlerin kurumlardaki durumları denetimli
serbestlik memuru tarafından belirli aralıklarla denetlenerek takip formu düzenlenir.
Kendi işini kuranlar ile işe yerleştirilenler en az bir yıl süreyle takip edilir.
(2) İşe yerleştirilenlerin işyerlerindeki uyum süreçleri ile eğitim kurumuna
devam edenlerin kurumlardaki uyum süreçleri denetimli serbestlik memurları
tarafından işyerleri veya kurumları ziyaret edilerek kontrol edilir ve işyeri ile kurum
yetkililerinin görüşleri takip formunda belirtilir.
(3) Takip formu kişinin dosyasında saklanır. Bu formların saklanmasında özel
hayatın gizliliğine dikkat edilir.
Projelerin hazırlanması
MADDE 120 – (1) Salıverilen hükümlülerin yeniden suç işlemelerinin
önlenmesi ve topluma kazandırılmaları amacıyla iş ve meslek edinmelerine,
mağdurların ise suç nedeniyle karşılaştıkları sosyo-ekonomik sorunlarının etki ve
sonuçlarının azaltılmasına yönelik projeler hazırlanabilir.
(2) Projeler, ilgili kurum veya kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının iş
birliğinde hazırlanır. Bu projelerde ilgili kurum veya kuruluş ya da sivil toplum
kuruluşlarının mevzuatları dikkate alınır.
(3) İş ve meslek edindirme projelerinin, işgücü piyasası ihtiyaç analizleri
doğrultusunda, en kısa sürede iş imkânı sağlayacak nitelikte olmasına dikkat edilir.
Ayrıca mesleki eğitim projelerinde, katılımcılara sertifika verilmesi sağlanır. Projeler
hazırlanırken o bölgede faaliyet gösteren kamu ve özel kurum veya kuruluşların hangi
nitelikte personel ihtiyacı olduğu araştırılır ve bu doğrultuda mesleki eğitimler
verilerek, istihdam konusunda ilgili kurumlarla çalışmalar yapılır.
(4) Hazırlanan projelere ilişkin koruma kurulu onayı projeye eklenir. Ayrıca
onaylı projelerin bir örneği Daire Başkanlığına gönderilir.
DOKUZUNCU KISIM
Kayıt İşlemleri, Tutulacak Defter ve Kartonlar ile Çeşitli ve Son Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Kayıt İşlemleri, Tutulacak Defter ve Kartonlar
Denetimli serbestlik kararlarının kaydı
MADDE 121 – (1) Denetimli serbestlik kararları UYAP bilişim sisteminde
oluşturulan elektronik ortama kaydedilir.
(2) Elektronik ortamda oluşturulan kayıt ekranında; yükümlünün kimlik
bilgileri, suçu, uygulanan kanun maddesi, kararın türü, konusu, tarihi ve numarası,
süresi, geldiği tarih, kararı veren mahkemenin adı ve diğer hususlar ile ilgili bölümler
bulunur.
Dayanıklı taşınırlar ekranı
MADDE 122 – (1) Müdürlüğe ait veya müdürlüğün tasarrufunda bulunan ve
kullanma süresi bir yıldan fazla olan demirbaş eşyalar elektronik ortama kaydedilir.
(2) Dayanıklı taşınırlar ekranı; demirbaş sıra numarası, demirbaş eşyanın
bulunduğu yer, demirbaş eşyanın türü ve özellikleri, alındığı tarih ve terkin tarihi
sütunlarını içerir.
Koruma kurulu kayıt ekranı
MADDE 123 – (1) Ekonomik ve sosyal yönden mağdurlar ile ceza infaz
kurumundan salıverilen hükümlüler veya kanunî temsilcilerinin talepleri elektronik
ortama kaydedilir.
(2) Koruma kurulu kayıt ekranında; mağdurlar ile salıverilen hükümlülerin
kimlik bilgileri, talebin konusu, talep edilen ve yapılan yardımın türü ve tarihi,
yardım yapan kişi veya kurum ile düşünceler bölümü bulunur.
Kütüphane kayıt ekranı
MADDE 124 – (1) Müdürlüklere gönderilen veya dışarıdan temin edilerek
kütüphaneye konulan kitaplar ile diğer dokümanlar elektronik ortama kaydedilir.
(2) Kütüphane kayıt ekranı; sıra numarası, kitabın adı, yazarı, yayınevi, geldiği
yer ve basım tarihi sütunlarını içerir.
Mağdur kayıt ekranı
MADDE 125 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat eden
mağdurların talepleri ve mağdurlara yönelik destek hizmetleri elektronik ortama
kaydedilir.
(2) Mağdur kayıt ekranında; mağdurun kimlik bilgileri, mağduriyeti, talebi ve
düşünceler ile ilgili bölümler bulunur.
Muhabere kayıt ekranı
MADDE 126 – (1) Bakanlıktan, Cumhuriyet başsavcılıklarından,
mahkemelerden, diğer kurum veya kuruluşlardan gelen ya da bu kurum veya
kuruluşlara gönderilen yazılar ile belgeler elektronik ortama kaydedilir.
(2) Muhabere kayıt ekranında; sıra numarası, evrakın tarih ve numarası,
gönderilen veya gönderen daire, geliş ve sevk tarihi, evrakın konusu ve düşünceler ile
ilgili bölümler bulunur.
Zimmet defteri
MADDE 127 – (1) Zimmet defteri; müdürlüklerden diğer kurum ya da
kuruluşlara elektronik ortamda gönderilemeyen evrakın kaydedildiği defterdir.
(2) Zimmet defteri; sıra numarası, evrak numarası, gönderildiği daire, alındığı
tarih, evrakı alanın adı ve soyadı, evrakı alanın imzası ile düşünceler sütunlarını
içerir.
Tutulacak kartonlar
MADDE 128 – (1) Müdürlüklerde;
a) Müdürlüklerden Bakanlığa gönderilen yıllık iş cetveli örneklerinin
konulduğu iş cetvelleri kartonunun,
b) Yıllık olarak düzenlenen çalışma raporlarının konulduğu çalışma raporları
kartonunun,
c) Teftiş sonucunda düzenlenen tavsiye raporlarının konulduğu teftiş tavsiye
raporları kartonunun,
ç) Müdürlük tarafından diğer kurumlarla yapılan iş birliği protokollerinin
konulduğu protokoller kartonunun,
d) Komisyon tarafından alınan kararların konulduğu infaz işlemleri
değerlendirme komisyonu karar kartonunun,
e) Müdürlüğün yetki alanı içindeki resmi ve özel kurum ve kuruluşlarca
yürütülen eğitim programlarına, iş ve meslek kursları ile sosyal, kültürel, sanatsal ve
sportif faaliyetlere ilişkin düzenlenen listelerin konulduğu kurumsal eğitimler ve
programlar kartonunun,
f) Gözetim altında veya kamu yararına çalışma yaptırımının ya da
yükümlülüğünün infazına ilişkin işlerin ve bu işlerin yerine getirilebileceği
kurumların listesinin konulduğu hizmetler listesi kartonunun,
g) Cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemeler tarafından soruşturma veya
kovuşturma evresinde talep edilmesi halinde düzenlenen sosyal araştırma raporlarının
konulduğu sosyal araştırma raporu kartonunun,
ğ) Koruma kurulu kararlarının tarih sırasıyla konulduğu koruma kurulu karar
kartonunun,
h) Koruma kurulu gündemine alınan projelerin düzenli bir şekilde tarih sırasıyla
konulduğu koruma kurulu proje kartonunun,
tutulması zorunludur.
İKİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
İş cetvelleri ile çalışma raporlarının hazırlanması
MADDE 129 – (1) Her yılın Ocak ayı içerisinde; kaydedilen karar türlerine
göre bir önceki yıl içerisinde gelen, kapatılan ve bir sonraki yıla devreden dosya
sayısını gösterir iş cetveli hazırlanır.
(2) Çalışma raporu, bir önceki yıl gelen kararların infazına, yükümlülerin
toplum içinde denetim ve takibine ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar ile kurumlar
arası işbirliğine ilişkin tespit, değerlendirme ve önerilerden oluşur.
(3) Genel Müdürlüğe sunulacak yıllık faaliyet raporuna esas teşkil etmek üzere,
müdürlükler tarafından düzenlenen iş cetveli ile çalışma raporları her yılın Şubat
ayının ikinci haftasında Daire Başkanlığına gönderilir.
Elektronik ortamda kayıt
MADDE 130 – (1) Müdürlükte her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile
dokümantasyon işlemleri ve bunlara ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve
arşivleme işlemlerinde UYAP bilişim sisteminin sağladığı imkânlardan, güvenli
elektronik imza da kullanılmak suretiyle yararlanılır. Güvenli elektronik imza ile
oluşturulan belgeler ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
(2) Diğer kişi, kurum veya kuruluşlara verilmek üzere elektronik ortamdan
fizikî örnek çıkartılması gereken hâllerde, tutanak veya belge aslının aynı olduğu
belirtilerek ad, soyad, unvan ve sicil numarası yazılmak suretiyle görevli personel
tarafından imzalanır ve gerekirse mühürlenir.
(3) Müdürlüğe elektronik ortam dışında gelen evrak, taranıp elektronik ortama
aktarılarak UYAP bilişim sistemine kaydedilir. Kurum ve kuruluşlardan elektronik
ortam dışında gelen evrak ile fiziken muhafazası gereken diğer belgeler ayrıca
mahsus kartonlarında muhafaza edilir.
(4) Kişisel verilerin kaydı ve paylaşılmasında bu verilerin yetkisiz kişilerce elde
edilmesini veya hukuka aykırı kullanılmasını önlemek için her türlü tedbir alınır.
Defterlerle basılı evrakın temini
MADDE 131 – (1) Elektronik ortamda kayıt için UYAP bilişim sisteminde yer
alan şablonlar kullanılır, ayrıca fiziki defter ve basılı evrak kullanılmaz.
Müdürlüklerde kullanılacak fiziki defter ve basılı evrakın örnekleri Bakanlıkça tespit
edilerek bastırılır ve dağıtılır.
(2) Bu Yönetmelikte yer alan form, plan, rapor ve gerekli diğer dokümanlar
Daire Başkanlığınca oluşturularak denetimli serbestlik müdürlüklerine gönderilir.
Büroların çalışma usul ve esasları
MADDE 132 – (1) Müdürlük bulunmayan yerlerde kurulan büroların çalışma
usul ve esasları hakkında bu Yönetmeliğin ilgili hükümleri uygulanır.
Atıflar
MADDE 133 – (1) Daha önce diğer düzenlemelerde, 18/4/2007 tarihli ve
26497 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğine yapılan atıflar, bu Yönetmeliğe
yapılmış sayılır.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 134 – (1) 18/4/2007 tarihli ve 26497 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları
Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
31/12/2015 tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın
infazı kararı verilmesi şartı
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile birinci
fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şart
31/12/2015 tarihine kadar uygulanmaz.
Yürürlük
MADDE 135 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 136 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
[R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ]
—— • ——
Orman Genel Müdürlüğünden:
MESİRE YERLERİ YÖNETMELİĞİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme
ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik
hareketlere imkân vermek amacıyla Orman Genel Müdürlüğünce tesis edilecek ve
mevcut mesire yerlerinin ayrılması, onanması, planlanması, planlarının uygulanması,
geliştirilmesi, işletilmesi, işlettirilmesi, yönetilmesi ve iptaline ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun 6, 25, ek 5 ve ek 8 inci maddeleri ile 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı
Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun 2 nci maddesine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) A tipi mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını
karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek
maksadıyla yüksek ziyaretçi potansiyeline sahip, günübirlik kullanım imkânı yanında
gecelemeye de imkân sağlayan, çadır, karavan, motor-karavan ve kır evi, kır
lokantası, kır kahvesi gibi çok katlı olmayan, doğa ile uyumlu yapı ve tesisler ile
yöresel ürünler sergi ve satış yeri, piknik üniteleri, kameriye ile diğer rekreasyonel
yapı ve tesisleri ihtiva eden mesire yerlerini,
b) Alan kullanım planı: Mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde,
hangi alanların ne şekilde ve hangi maksatla kullanılacağını ve korunacağını
belirleyen, dış sınır alanı koordinatlı ve alanın büyüklüğüne göre uygun
ölçeklendirilen haritalar üzerinde sadece özel işaretler şeklinde belirleyen ve gelişme
planına altlık oluşturan veya yönlendiren planları,
c) B tipi mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını
karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek
maksadıyla yerleşim merkezlerinin çevresinde veya rekreasyonel kaynak değerlerine
ve yüksek ziyaretçi potansiyeline sahip, sadece günübirlik kullanım imkânı sağlayan
kır lokantası, kır kahvesi, yöresel ürünler sergi ve satış yeri, piknik üniteleri, kameriye
gibi diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden mesire yerlerini,
ç) Bakanlık: Orman ve Su İşleri Bakanlığını,
d) Bölge müdürlüğü: Orman bölge müdürlüğünü,
e) C tipi mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını
karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek
maksadıyla kaynak değeri ve ziyaretçi potansiyeli orta ve düşük yoğunlukta olan,
günübirlik mahalli ihtiyaçları karşılamak maksadıyla, piknik üniteleri, yöresel ürünler
sergi ve satış yeri, kameriye, ve diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden mesire
yerlerini,
f) D tipi kent (şehir) ormanı: Ormanların öncelikle sağlık, spor, estetik, kültürel
ve sosyal fonksiyonlarını halkın hizmetine sunmak, aynı zamanda yurdun güzelliğine
katkı sağlamak, toplumun çeşitli spor ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılamak, turistik
hareketlere imkân vermek ve teknik ormancılık faaliyetleri ile flora ve faunanın da
tanıtılarak, özellikle çocuklar ve gençlere orman sevgisi ve bilincinin aşılanması
maksadıyla izcilik, doğa yürüyüşü, bisiklet, binicilik ve benzeri etkinlikler ile kır
lokantası, kır kahvesi, kültür evleri, yöresel ürün sergi ve satış yeri, amfi tiyatro,
çeşitli mini spor alanları ve diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden, il ve
ilçelerde ayrılan yerleri,
g) Döner Sermaye: Orman Genel Müdürlüğü Orman İşletmeleri Döner
Sermayesini,
ğ) Estetik kaynak: Ormanların insanların zevk ve psikolojisine hitap eden,
peyzaj ve manzara bütünlüğü açısından farklı özelliklerini,
h) Gelişme planı: Mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde,
rekreasyonel kaynak değerlerinin sürdürülebilir kullanımını yönlendiren, diğer
kaynak değerlerinin korunmasını şekillendiren, yönetim ve ziyaretçi kullanım
tesislerini belirleyen, alt ve üst yapı tesislerinin uygulamalarına yön veren hali hazır
durum üzerinde, ağaç röleve planını da ihtiva eden, uygun ölçekli planı,
ı) Genel Müdürlük: Orman Genel Müdürlüğünü,
i) İdare: Orman Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra birimlerini,
j) İşletme müdürlüğü: Orman işletme müdürlüğünü,
k) Mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını
karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek
maksadıyla, gerekli yapı, tesis ve donatılarla kullanıma ayrılan, halkın günübirlik
veya geceleme ihtiyaçlarını karşılayan, rekreasyonel ve estetik kaynak değerlerine
sahip orman rejimine tabi sahaları,
l) Rekreasyon: Ormanların eğlenme, dinlenme ile beden ve ruh sağlığını
yenileme fonksiyonunu,
m) Rekreasyonel kaynak: Tabii ve kültürel çevrenin, özellikle açık hava
rekreasyonu yönünden doğal özelliklerini, insanın eğlenme, dinlenme, beden ve ruh
sağlığını yenileme fonksiyonunu sağlayan sosyo-kültürel çevreyi,
n) Şube Müdürü: Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Şube Müdürünü,
o) Tabii kaynak: Flora, fauna, habitatlar, ekosistemler, tabiat tarihinin ve tabii
mirasın müstesna özellikleri ve bunlara dair ilmi değerler ile fiziki tabii değerler;
coğrafi konum, jeolojik ve jeomorfolojik teşekküller, hidrolojik ve limnolojik
özellikler, klimatik özellikler ve bunlara dair ilmi değerleri,
ö) Vaziyet planı: Mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde hali
hazır durum üzerinde, hangi alanların ne şekilde ve hangi maksatla kullanılacağının
veya korunacağının özel işaretler ile gösterildiği, dış sınır alanı koordinatlandırılmış
planları,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Temel İlkeler ve Kriterler
Temel ilkeler
MADDE 4 – (1) Mesire yerlerinde aşağıdaki ilkelere uyulur:
a) Her türlü düzenleme doğal ekosisteme uygun olarak yapılır.
b) Gerekli hallerde orman amenajman plânları ve ilgili mevzuatta belirtilen her
türlü ormancılık çalışmaları yapılır.
c) İdarece belirlenen maksat dışında herhangi bir faydalanmaya müsaade
edilmez.
Kriterler
MADDE 5 – (1) Mesire yerlerine ayrılacak alanlarda;
a) Orman rejimi içerisinde olması veya bu amaçla tahsis edilmesi,
b) Rekreasyon ve ekosistem yönünden farklı ve zengin özelliklere sahip olması,
c) Rekreasyonel kullanım talebi ve/veya ihtiyacı olması,
ç) Rekreasyonel kaynak bütünlüğünü sağlayacak nitelik ve büyüklükte olması,
kriterleri aranır.
(2) Mesire yerlerinde gerekli yapı ve tesisler, doğa ile uyumlu, tercihen taş veya
ahşap malzemeden zemin ve kullanılabilir çatı katı dışında tek katlı olacak şekilde
Genel Müdürlükçe belirlenen esaslara uygun olarak yapılır. Özel durumlarda
Bakanlık onayı ile birden fazla katlı yapılabilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ayrılma ve Onama, Planlama, Projelendirme ve Uygulama,
Sınır Değişikliği ve İptal
Ayrılma ve onama
MADDE 6 – (1) Mesire yerleri ayrılma kriterlerine uygun olan sahalar için
işletme müdürlüğünce düzenlenen mesire yerleri teklif raporu ve ekleri, bölge
müdürlüğünün görüşü ile birlikte bölge müdürlüğünce, Genel Müdürlüğe gönderilir.
Genel Müdürlükçe kurulması uygun bulunan mesire yerleri, ilgili kurumlardan
gerekli izin ve görüşlerin alınması için tekrar bölge müdürlüğüne gönderilir. İlgili
kurumlardan izin alınan mesire yerleri Bakanlıkça uygun görülmesi halinde mesire
yeri olarak ayrılır ve onanır.
Planlama, projelendirme ve uygulama
MADDE 7 – (1) Mesire yerlerinin; doğal, kültürel, rekreasyonel ve estetik
kaynak yönünden planlanması, projelendirilmesi ve uygulanmasına ait iş ve işlemler
idare tarafından yapılır veya yaptırılır. Plan ve projelerin revizyonunda aynı süreç
izlenir.
(2) A ve B tipi mesire yerleri için alan kullanım planı, gelişme planı ve plan
raporları bölge müdürlüğü tarafından yapılır veya yaptırılır ve Genel Müdürlükçe
onaylanır.
(3) C tipi mesire yerleri ve kent (şehir) ormanları için vaziyet planı bölge
müdürlüğü tarafından yapılır veya yaptırılır ve Genel Müdürlükçe onaylanır.
Gerektiği hallerde C tipi mesire yerleri ve kent (şehir) ormanları için de bölge
müdürlüğü alan kullanım planı ve/veya gelişme planı ve plan raporlarını yapabilir
veya yaptırabilir. Bu planlar, Genel Müdürlükçe onaylanır.
Sınır değişikliği
MADDE 8 – (1) Mesire yerlerinde gerekli hallerde sınır değişikliği Genel
Müdürlük onayı ile yapılabilir.
Mesire yerinin iptali
MADDE 9 – (1) Mevcut mesire yerlerinden kiraya verilmeyen, ziyaretçi
potansiyeli yetersiz ve kullanım özelliğini kaybetmiş olanlar, Genel Müdürlük onayı
ile iptal edilir.
(2) Mesire yerlerinin tamamı veya bir bölümü, kamu yararı ve zaruret
bulunması halinde Orman Kanunu hükümlerine göre başka maksatlara tahsis
edilebilir. İzin sonucunda mesire yerinin tamamı veya izne konu edilen bölümü Genel
Müdürlük onayı ile iptal edilebilir. İptal sonucunda oluşacak zararlarla ilgili işlemler
Genel Müdürlükçe belirlenir.
(3) Şartname ve sözleşmeye aykırı hususların tespiti halinde sözleşme
kendiliğinden hükümsüz kalır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Yönetim, İşletme ve Denetim
Yönetim ve işletme
MADDE 10 – (1) Mesire yerlerinin yönetim ve işletilmesi aşağıdaki esaslara
uygun olarak yapılır:
a) Mesire yerlerinde plan ve projelerin gerektirdiği her türlü yapı ve tesisler ile
hizmet ve faaliyetler, 4 ve 5 inci maddelerde belirtilen ilke ve kriterlere uygun olarak
Genel Müdürlükçe belirlenen usul ve esaslara göre yapılır veya yaptırılır.
b) Mesire yerleri Orman Kanununun ek 8 inci maddesine göre yirmidokuz yıla
kadar kiraya verilebilir. Yirmidokuz yıl kiraya verilen mesire yerlerinde engellilere
yönelik dinlenme ve eğlenme tesislerinin yapılması zorunludur.
c) Mesire yerlerinin kapalı teklif usulüyle ihale edilmesi esastır. Bölge
müdürlüğünce oluşturulan komisyon tarafından kullanılışlarının özelliği, idarelere
faydalı olması veya ivediliği nedeniyle kapalı veya açık teklif yöntemleriyle ihalesi
uygun görülmeyen mesire yerleri, Genel Müdürlüğün teklifi ile Bakanlık tarafından
pazarlık usulü ile kiraya verilebilir. Her türlü sorumluluk pazarlık usulü ile ihaleyi
idareden alanda kalması şartıyla, pazarlık usulü ile ihale edilen mesire yerlerinde yer
alan yapı ve tesislerin işletmeciliğinin üçüncü kişi veya kuruluşlara kiraya verilmesi
halinde, kiraya verenlerden verilen kira bedel farkının % 50’si idare tarafından tahsil
edilir. A ve B tipi mesire yerlerinin işletilmesinin devrinde Genel Müdürlüğün, C ve
D tipi mesire yerlerinin işletilmesinin devrinde, bölge müdürlüğünün onayı alınır.
ç) İdare; mesire yerlerinin kiralanması ihalelerinde, ihaleye iştirak
edeceklerden, ihaleye gireceği konuda deneyim sahibi olduğuna dair belge isteyebilir.
d) Mesire yerlerinde Genel Müdürlükçe onaylanacak ek proje ile yapılan ve
gelir getirici özellik taşıyan tesislerin maliyet bedelinin % 2’si yıllık kiraya ilave
edilir.
e) Kapalı teklif usulüyle ihale edilen mesire yerleri işletmeciliği, sözleşme
tarihinden itibaren iki yıl bitmeden ve sözleşmenin bitimine bir yıl kala devir
edilemez. Devirler Genel Müdürlük onayı ile yapılır. Devir alacaklarda ilk ihaledeki
şartlar aranır.
f) Tip değişikliği Genel Müdürlük onayı ile yapılabilir. Ancak sözleşme
süresince mesire yerlerinde tip değişikliği yapılamaz.
g) Kira süresi sonunda veya kira sözleşmesinin herhangi bir şekilde sona ermesi
durumunda, yapı ve tesisler eksiksiz ve bedelsiz olarak Genel Müdürlüğün
tasarrufuna geçer.
Denetim
MADDE 11 – (1) Mesire yerlerinde yapılacak yapı ve tesislerin plan ve projeye
uygun olarak yapılıp yapılmadığı, saha bakımı, koruma ve temizlik hizmetleri ile
vatandaşa verilen hizmetlerin yeterliliği bölge müdürlüğü tarafından denetlenir veya
denetlettirilir. Bu hususlar kira sözleşmesine açık olarak yazılarak taahhüt altına
alınır. Sözleşmeye aykırı hareket edenlerin kira sözleşmeleri iptal edilir.
(2) Mesire yerleri faaliyete geçtikten sonra, Şube Müdürünün başkanlığında,
ilgili orman işletme müdürü veya yardımcısı, ilgili orman işletme şefi ve orman
muhafaza memurundan oluşan komisyon tarafından en az yılda bir kez denetlenir.
Mesire yeri sayısının elliden fazla olduğu bölge müdürlüklerinde, bölge müdürü
denetim komisyonunda değişiklik yapabilir. Denetleme sonucunda düzenlenen rapor
ile yapılan işlem hakkında Genel Müdürlüğe bilgi verilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Mali hükümler
MADDE 12 – (1) Mesire yerleri içerisinde planlanan yapı ve tesislere ilişkin
plan, proje, yapım, bakım ve onarım işlerinde aşağıdaki esaslara uyulur:
a) Şartname ve Sözleşmede kiracı tarafından karşılanması öngörülmeyen mesire
yerleri içerisinde planlanan yapı ve tesislere ilişkin plan, proje, yapım, bakım ve
onarım işleri Döner Sermaye bütçesinden karşılanır.
b) Kira şartname ve sözleşmesi gereği kiracısı tarafından karşılanması
öngörülen mesire yerleri içerisinde planlanan yapı ve tesislere ilişkin plan, proje,
yapım, bakım ve onarım işleri, kiracı tarafından karşılanır.
c) Kiraya verilen ve sözleşmesi devam eden mesire yerleri içerisinde yer alan
alt yapı tesisleri dışındaki yapı ve tesislerin yapım, bakım ve onarımı için Döner
Sermaye bütçesinden harcama yapılmaması esastır. Ancak, Genel Müdürlükçe
belirlenen durumlarda harcama yapılması halinde yapılan harcama miktarı sözleşme
süresince her yıl eşit bir şekilde kiraya ilave edilir.
(2) Mesire yerlerinden elde edilecek gelirler, Döner Sermaye bütçesinin ilgili
hesaplarına yatırılır.
Fonksiyonel adlandırma
MADDE 13 – (1) Mesire yerlerinin herhangi bir fonksiyonunun daha fazla ön
plana çıkması durumunda, mesire yeri öne çıkan fonksiyonuna uygun olarak
isimlendirilebilir.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 14 – (1) 30/9/2006 tarihli ve 26305 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Mesire Yerleri Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Orman Genel Müdürü yürütür.
[R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ]
—— • ——
Adalet Bakanlığından :
[R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ]
—— • ——
YÖNETMELİKLER
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından:
HAYVAN HASTALIKLARINDA TAZMİNAT YÖNETMELİĞİ
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; hayvan hastalıklarıyla mücadele
kapsamında, 25/11/2011 tarihli ve 2011/2489 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe konulan Tazminatlı Hayvan Hastalıkları ve Tazminat Oranlarına Dair
Yönetmelik’te yer alan hayvan hastalıklarından hangilerine tazminat ödeneceğini,
ödeme yapılacak yeri ve uygulama zamanını belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, tazminatlı hayvan hastalıklarından dolayı,
hayvanlara uygulanacak kesim, itlaf ve imha işlemleri ile hayvan sahiplerine
yapılacak ödemelerle ilgili usul ve esasları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 5 inci maddesine dayanılarak
hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını,
b) Hayvan: Suda yaşayan hayvanlar dahil omurgalı ve omurgasız canlıları,
c) Hayvan sahibi: Hayvanların mülkiyet hakkını üzerinde bulunduran gerçek
veya tüzel kişiyi,
ç) Hayvansal ürün: İnsan tüketimine sunulan hayvansal gıda, hayvansal yan
ürün ve üreme ürünleri dahil tüm hayvansal ürünleri,
d) Isıl işlem: Kaynatma hariç, ısıtmayı içine alan her türlü uygulamadan hemen
sonra alkali fosfataz testinde negatif reaksiyona neden olan işlemi,
e) Resmi laboratuvar: Bakanlığımızca çalışma izni verilmiş veteriner teşhis ve
analiz laboratuvarlarını,
f) Resmi veteriner hekim: Bakanlık adına görev yapan Bakanlık personeli
veteriner hekimi,
g) Tazminat: Tazminatlı hastalıklar nedeniyle tazminat ödenmesine karar
verilen hayvanlar ile hastalığa bağlı olarak imhasına karar verilen ürün ve
ekipmanların imha ve dezenfeksiyonu için ödenecek bedeli,
ğ) Yetkilendirilmiş veteriner hekim: Bakanlıkta görevli veteriner hekimler
dışında, verilecek resmî görevleri yürütmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilen
veteriner hekimi,
ifade eder.
Tazminat verilecek hastalıklar
MADDE 5 – (1) Ruam, sığır tüberkülozu, sığır brusellozu, koyun ve keçi
brusellozu, sığır vebası, Afrika at vebası, kuş gribi, kuduz ve şap hastalıklarından
dolayı yerel kıymet takdir komisyonu tarafından belirlenen miktarlar üzerinden
aşağıda belirtilen esaslara göre hayvanların sahiplerine tazminat ödenir. Yarış
atlarının kıymet takdirleri yapılırken damızlık ve yarış atı değeri dikkate alınmaz. At
bedeli olarak kıymet takdiri yapılır.
a) Mallein testi uygulanması sonucunda veya bakteriyolojik ve serolojik
muayenede ruam hastalığına yakalandıkları tespit edilen tek tırnaklı hayvanların
takdir edilecek kıymetlerinin dörtte üçü,
b) Tüberkülin testi uygulanması sonunda sığır tüberkülozu hastalığına
yakalandıkları tespit edilen sığırların takdir edilecek kıymetlerinin onda dokuzu,
c) Mezbahada kesim sonrasında sığır tüberkülozu hastalığının varlığı tespit
edilen sığır karkaslarının takdir edilecek kıymetlerinin dörtte üçü,
ç) Bakteriyolojik muayene sonucunda sığır brusellozu hastalığına yakalandığı
tespit edilen sığırlar ile koyun ve keçi brusellozu hastalığına yakalandığı tespit edilen
koyun ve keçilerin takdir edilecek kıymetlerinin onda dokuzu,
d) Sığır vebası ve Afrika at vebası hastalıklarında, hastalığın açık belirtisini
göstermesi sebebiyle veya laboratuvar muayenesi sonunda teşhis konularak öldürülen
sığır ve atların takdir edilecek kıymetlerin tamamı,
e) Kuş gribi hastalığında, hastalıktan şüphe edilmesi sebebiyle veya
laboratuvarda hastalığın varlığı tespit edildikten sonra öldürülen hayvanların takdir
edilecek kıymetlerinin tamamı,
f) Kuduz hastalığına yakalandığı laboratuvar muayenesi ile tespit edilen sığır,
koyun ve keçiler ile kuduz olduğu tespit edilen hayvan tarafından ısırıldığı için
öldürülen sığır, koyun ve keçilerin takdir edilecek kıymetlerinin beşte dördü,
g) Şap hastalığında, Bakanlıkça tespit ve ilan edilen mücadele bölgelerinde
hastalığın açık belirtisini göstermesi sebebiyle veya laboratuvarlarca hastalığın varlığı
ve tipi tespit edildikten sonra öldürülen veya kestirilen şap hastalığına duyarlı
hayvanların takdir edilecek kıymetlerinin tamamı,
tazminat olarak ödenir.
(2) Birinci fıkradaki hallerde, hayvanların sarf ve tüketimi mümkün olan et, deri
ve diğer kısımlarının bedeli hak ettiği tazminattan düşülür.
(3) Birinci fıkradaki hastalıklardan sığır brusellozu, koyun ve keçi brusellozu ve
kuduz hastalıklarının resmi laboratuvarlarca tespiti, diğer hastalıkların ise resmi
veteriner hekim, yetkilendirilmiş veteriner hekim ya da resmi laboratuvarlarca tespiti
tazminat ödemesi için esastır. Hastalıkların teşhisi için alınan numuneler resmi
veteriner hekim tarafından alınır ve resmi yazı ile laboratuvarlara gönderilir.
Hayvanlara el koyma, kesim, itlaf ve imha
MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelikte belirtilen tazminatlı hastalıklara yakalanan
ya da hastalıktan şüpheli hayvanlara, tazminatı ödenmek üzere Bakanlık tarafından el
konur ve bakım masrafları sahibi tarafından karşılanmak üzere, sahibine yediemin
olarak teslim edilir.
(2) Bakanlık, hayvan hastalıklarının yayılmasının önlenmesi ve halk sağlığının
korunması amacıyla, bu Yönetmelikte belirtilen tazminatlı hastalıklara yakalanmış ya
da tazminatlı hastalıktan şüpheli hayvanlar hakkında kesim, itlaf ya da imha kararı
verir. Ancak kuduz hastalığında, kuduz hayvan tarafından ısırılan ya da hastalıktan
şüpheli hayvanların sahipleri, hayvanlarının öldürülmelerine rıza göstermez ise
sığırlar altı ay, koyun ve keçiler üç ay, masrafları sahibine ait olmak üzere
karantinaya alınır ve karantina süresince sahibine yediemin olarak teslim edilir.
(3) Tazminatlı hastalıklara yakalanan hayvanlar ile Bakanlığın kesilmesini
uygun gördüğü tazminatlı hastalıktan şüpheli hayvanlar otuz gün içerisinde kestirilir.
Bu süre içerisinde uygun kesim yeri bulunamadığı takdirde söz konusu hayvanlar
mahallinde Bakanlıkça itlaf ve imha edilir.
Hayvansal ürün, yem, madde ve malzemelerin tazminatı
MADDE 7 – (1) Hayvansal ürün, yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile
imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı, yerel kıymet takdir komisyonu
tarafından belirlenen miktarlar üzerinden, aşağıda açıklandığı şekilde sahiplerine
tazminat olarak ödenir.
a) Ruam, sığır vebası, at vebası, kuş gribi, hastalıkları nedeniyle imha edilen
hayvansal ürünlerin, yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile imha, nakliye ve
dezenfeksiyon masraflarının tamamı,
b) Şap, sığır tüberkülozu, sığır brusellozu, koyun ve keçi brusellozu
hastalıklarında süt hariç, imha edilen diğer hayvansal ürünlerin yem, madde ve
malzemelerin bedelleri ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı,
c) Kuduz hastalığında, imha edilen yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile
imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı,
tazminat olarak ödenir.
(2) Kuduz hastalığından şüpheli sığırlar altı ay, koyun ve keçiler üç ay,
masrafları sahibine ait olmak üzere karantinaya alınır ve karantina süresi içerisinde
elde edilecek hayvansal ürünler halk sağlığının korunması için imha edilir ve tazminat
ödenmez.
Aşı ve serum uygulaması sonucu ölen hayvanların tazminatı
MADDE 8 – (1) İhbarı mecburi bir hastalığa karşı koruma sağlamak amacıyla,
resmî veteriner hekim veya sorumluluğundaki yardımcı sağlık personeli ile
yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından yapılan aşı ve serum uygulaması
nedeniyle öldüğü veya ölüm öncesi kesime tabi tutulduğu resmî veteriner hekim
raporu ile tespit edilen hayvanların bedellerinin tamamı, yerel kıymet takdir
komisyonu tarafından belirlenen miktarlar üzerinden hayvan sahiplerine tazminat
olarak ödenir.
Tazminat verilmeyecek durumlar
MADDE 9 – (1) Resmi kuruluşlara ve belediyelere ait hayvanlar için tazminat
ödenmez.
(2) Sahipleri tarafından hasta oldukları Bakanlıkça belirlenen usullere göre
bildirilmeyen veya hastalıklı oldukları bilinerek satın alınmış olanlar ile Bakanlıkça
belirlenen belgeler bulunmaksızın sevk olunan veya resmi veteriner hekime muayene
ettirilmeden ölen hayvanlar için tazminat verilmez.
(3) İhbarı zorunlu hastalık çıkışının Bakanlık tarafından açıklanması ve aşılama,
ilaçlama veya test uygulanmasına karar verildiği halde, hayvanlarına bu uygulamaları
yaptırmayan hayvan sahiplerine tazminat ödenmez.
(4) İhbarı zorunlu hastalıklara karşı yapılan aşı, serum, ilaç uygulamaları
nedeniyle oluşan verim kayıpları için tazminat ödenmez.
Yerel kıymet takdir komisyonu ve tazminatın belirlenmesi
MADDE 10 – (1) Yerel kıymet takdir komisyonu, Bakanlık temsilcisi resmi
veteriner hekim başkanlığında olmak üzere, mahallin mülkî idare amirinin belirlediği
bir üye ve hayvan sahibinin konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileri
arasından seçeceği bir üyenin katılımı ile üç kişiden oluşur.
(2) Yerel kıymet takdir komisyonu, işletmenin bulunduğu mahallin rayiç
bedellerini dikkate alarak tazminat ödenecek hayvanlar için tazminat bedelini,
tazminatlı hastalıklar nedeniyle imha edilen hayvansal ürünler, yem, madde ve
malzemeler ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarını Bakanlıkça belirlenen
esaslar çerçevesinde tespit eder.
(3) Kurulan yerel kıymet takdir komisyonu rayiç bedelin tespitinde
anlaşamadığı ve karar alamadığı takdirde mahallin mülki amirinin onayı ile yeni bir
komisyon kurulur ve karar oy çokluğu ile alınır.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 11 – (1) 14/1/2012 tarihli ve 28173 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 12 – (1) Bu Yönetmelik, 1/1/2013 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı yürütür.
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:
TANITMA VE KULLANMA KILAVUZU UYGULAMA ESASLARINA
DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA YÖNETMELİK
MADDE 1 – 14/6/2003 tarihli ve 25138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının mülga (e) bendi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“e) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin
amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini
ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân
veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her
türlü araç veya ortamı,”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Tanıtma ve kullanma kılavuzu açık, sade, anlaşılabilir bir dilde ve okunabilir
şekilde düzenlenir ve kağıt üzerinde yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile
tüketiciye verilir. Tanıtma ve kullanma kılavuzunun kalıcı veri saklayıcısı ile
tüketiciye sunulması halinde bu bilgiler, imalatçı-üretici veya ithalatçının internet
sitesinde de yer alır. İmalatçı-üretici veya ithalatçının internet sitesinin bulunmaması
durumunda veya tüketicinin talep etmesi halinde tanıtma ve kullanma kılavuzu
herhangi bir ücret talep edilmeksizin kağıt üzerinde ayrıca verilir.
Tanıtma ve kullanma kılavuzu malın özelliğine ve tüketiciye sunuluş biçimine
göre ambalajın üzerine yazılabilir veya eklenebilir.”
MADDE 3 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
14/6/2013
25138
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
124/2/2004
25383
231/5/2004
25478
38/10/2007
26667
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan:
BANKALARCA YILLIK FAALİYET RAPORUNUN HAZIRLANMASINA VE
YAYIMLANMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA
YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 1/11/2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Bankalarca Yıllık Faaliyet Raporunun Hazırlanmasına ve Yayımlanmasına İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(4) Matbu olarak yayımlanan yıllık faaliyet raporunun bir örneği yayımlandığı
tarihten itibaren yedi gün içinde elektronik ortamda Kuruma gönderilir ve banka
merkezinde hazır bulundurulur. Ayrıca, şubelerde bir sonraki hesap dönemine ilişkin
yıllık faaliyet raporu yayımlanıncaya kadar, talep halinde basılı olarak verilmek
üzere, elektronik ortamda hazır bulundurulur.”
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu Başkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
1/11/2006
26333
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden:
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEKNİK DENETÇİLERİN
GÖREV,
YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE ÇALIŞMA USUL VE
ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK (SHY TD-01)
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
tarafından görevlendirilecek teknik denetçilerin seçilme esasları, görev, yetki,
sorumluluk ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından
görevlendirilecek teknik denetçiler ve sivil havacılık faaliyetlerinde bulunan kamu
kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerini kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil
Havacılık Kanununun 27 nci maddesi ile 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanununun 4 üncü, 22
nci ve 23 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Birim amiri: Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ana hizmet birim amirlerini,
b) Denetleme: Sivil havacılıkla ilgili olarak, hava aracı uçuşa elverişlilik, hava
aracı bakım ve imalat, personel lisansları, hava alanları, terminal işletmeleri, heliport
işletmeleri, hava trafik yönetim hizmetleri, yer hizmetleri, sivil havacılık güvenliği,
havacılık işletmeleri, havacılık bakım, sağlık ve eğitim kuruluşları, uçuş
operasyonları, haberleşme, seyrüsefer ve gözetim hizmetleri ile diğer hususlarda
yapılan denetlemeleri,
c) Genel Müdür: Sivil Havacılık Genel Müdürünü,
ç) Genel Müdürlük: Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü,
d) ICAO: Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünü,
e) İnceleme: Sivil havacılıkla ilgili olarak, hava aracı uçuşa elverişlilik, hava
aracı bakım ve imalat, personel lisansları, hava alanları, terminal işletmeleri, heliport
işletmeleri, hava trafik yönetim hizmetleri, yer hizmetleri, sivil havacılık güvenliği,
havacılık işletmeleri, havacılık bakım, sağlık ve eğitim kuruluşları ile uçuş izni
değerlendirme ve trafik haklarını ile diğer hususlarda yapılan denetlemeler dışında
kalan her türlü iş ve işlemi,
f) Sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri:
Türk sivil hava araçlarıyla havacılık alanında faaliyet gösteren Genel Müdürlük
tarafından yetkilendirilen tüm kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk
tüzel kişileri,
g) Teknik denetçi: Hava aracı uçuşa elverişlilik, hava aracı bakım ve imalat,
personel lisansları, hava alanları, hava trafik yönetim hizmetleri, yer hizmetleri, sivil
havacılık güvenliği, havacılık işletmeleri, havacılık bakım, sağlık ve eğitim
kuruluşları ile havacılıkla ilgili diğer inceleme ve denetimleri yapmak üzere
görevlendirilen personeli,
ğ) Yeterlik belgesi gerektiren personel: Uluslararası sivil havacılık anlaşmaları
ile diğer uluslararası ve ulusal mevzuatta belirtilen niteliklere sahip olan ve bu
kapsamda Genel Müdürlükten yeterlik belgesi alması gereken personeli,
ifade eder.
(2) Bu Yönetmelikte belirtilmeyen tanımlar için Türkiye’nin üyesi bulunduğu
uluslararası sivil havacılık kuruluşları tarafından belirlenen tanımlar geçerlidir.
İKİNCİ BÖLÜM
Teknik Denetçiliğe Görevlendirme ile Teknik Denetçilerin
Görev Süresi ve Sona Ermesi
Teknik denetçiliğe görevlendirme
MADDE 5 – (1) Sivil havacılık alanında inceleme ve denetleme yapmak üzere
Genel Müdürlük bünyesinde teknik denetçi olarak görevlendirilecek Genel Müdürlük
personelinde denetleme yapılacak sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve
özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyet sahası ve özellikleri dikkate alınarak aşağıdaki
genel şartlar aranır:
a) İlk defa görevlendirileceklerde denetim yapacağı sivil havacılık alanında
asgari 3 yıl çalışma tecrübesine sahip olmak.
b) Yabancı dil bilgisi;
1) Genel Müdürlüğün ve sektörün uluslararası denetime tabi alanlarında
görevlendirileceklerde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığınca yapılan
Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavının İngilizce bölümünden asgari (D)
düzeyinde puan almak veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip olmak.
2) Görevi itibariyle yabancı dilde yayımlanan teknik dokümanları takip etmeyi
gerektiren diğer alanlarda görevlendirileceklerde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığınca yapılan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavının İngilizce
bölümünden asgari (E) düzeyinde puan almak veya dil yeterliği bakımından buna
denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip
olmak.
3) Yabancı dil belgeleri beş yıl süreyle geçerlidir. Bu sürenin bitiminde sınava
girmeyenlerin yabancı dil seviyeleri bir alt düzeye inmiş sayılır.
c) 9 uncu maddede belirtilen teknik denetçi temel eğitimini almış olmak.
ç) Denetim alanı ile ilgili uluslararası geçerliliğe sahip en az bir sertifikaya
sahip olmak.
(2) Teknik denetçilerin; inceleme ve denetleme yapılacak sivil havacılık kurum
ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyet sahası ve özellikleri
dikkate alınarak hangi alanda denetçi olarak görevlendirilecekleri birim amirlerinin
teklifi ve Genel Müdürün onayı ile yapılır ve aynı usullerle görevlendirmelerine son
verilir.
(3) Teknik denetçilik görevine atananlar ilk atandığı alanda en az 1 yıl süre
çalışmak kaydı ile ilgili birim amirinin uygun görmesi halinde diğer alanlarda da
teknik denetçilik görevinde bulunabilir. Birim amiri tarafından yapılacak
görevlendirmede denetçinin aldığı eğitimler ve tecrübesi dikkate alınır.
Teknik denetçilerin görev süresi ve sona ermesi
MADDE 6 – (1) Teknik denetçiler, aşağıda belirtilen koşulları sağlamaları
koşuluyla görevlerini yürütürler:
a) 13/4/2005 tarihli ve 25785 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu
Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
ile belirlenen etik kurallarına uygun tutum ve davranışlarda bulunmak.
b) Ciddi bir hastalık nedeniyle iş göremezlik durumuna düşmemek.
c) Hukuka uygun olarak verilen görevi ihmal etmemek, reddetmemek veya
kötüye kullanmamak.
ç) Dil yeterlilik şartının kaybedilmediğini Genel Müdürlüğe sunmak.
(2) Birinci fıkrada belirtilen koşulları sağlamayan teknik denetçilerin
görevlendirilmelerine son verilir. Herhangi bir nedenle asli görevi sona erenlerin,
teknik denetçilik görevi de sona ermiş olur ve ilgili birim amiri tarafından teknik
denetçilik kartı iptal edilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Teknik Denetçilerin Görev, Yetki ve Sorumlulukları
Teknik denetçilerin çalışma, usul ve esasları ile görev, yetki ve
sorumlulukları
MADDE 7 – (1) Teknik denetçiler; sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile
gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde belirtilen her türlü teknik faaliyetlerini; 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık
Kanunu ile 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanuna ve bu kanunlara ilişkin olarak yayımlanan yönetmeliklerde
belirtilen usul ve esaslar ile uluslararası sivil havacılık kurallarına uygun olarak
yürütülmesini denetlerler.
(2) Teknik denetçiler; denetimlerde, uluslararası ve ilgili mevzuatta
tanımlanmış kurallara uygun olarak;
a) Hava aracının uçuşa elverişli olmadığı,
b) Mürettebatın o hava aracı tipi için gerekli nitelikleri taşımadığı veya uçuşu
yürütecek fiziksel ya da zihinsel kapasiteye sahip olmadığı,
c) Operasyonun can ve mal emniyeti için tehlike oluşturduğu,
ç) Tespit edilen eksiklik veya bulguların can ve mal emniyeti ile uçuş
emniyetini doğrudan ilgilendirdiği,
durumlarda işletmenin ya da yeterlik belgesi gerektiren personelin uçuş
operasyonunu ve/veya işletmecinin faaliyetini 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık
Kanununun 27 nci maddesi çerçevesinde durdurmaya yetkilidirler.
(3) Teknik denetçiler; uçuş emniyeti ve havacılık güvenliğini ilgilendiren
hususlardaki denetimlerinde hiçbir organ, merci ve kişinin etkisinde kalmadan
görevlerini yürütmekle yükümlüdürler.
(4) Teknik denetçiler denetim görevleri esnasında edindikleri gizli bilgi ve
belgeleri yetkisiz kişilere açıklayamazlar.
(5) Teknik denetçiler, denetim görevlerinde kamu etik kurallarına uygun
davranmaktan sorumludurlar.
(6) Teknik denetçiler, denetim raporlarını Genel Müdürlükçe belirlenen usulde
ve süresi içinde Genel Müdürlüğe sunmaktan sorumludur.
(7) Teknik denetçilerin raporları seviyelendirilmesi amacıyla Genel Müdürlükte
nihai bir incelemeden geçirilir. Raporda belirtilen bulgular gerekli işlemlerin
yapılması için ilgili kurum veya kuruluş ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilere
gönderilir.
Denetlenen kurum ve kuruluşların sorumlulukları
MADDE 8 – (1) Sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk
tüzel kişileri; 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ile 5431 sayılı Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna ve bu kanunlara ilişkin
yayımlanan yönetmelikler ile Türkiye’nin üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşlar
tarafından belirlenen kural, standart, kriter, usul ve esasları getirmekten
sorumludurlar.
(2) İşletme yöneticileri, çalışanları ve yeterlilik belgesine sahip personel; Genel
Müdürlük tarafından yürürlüğe konulan düzenlemeleri takip etmek, Genel
Müdürlüğün verdiği talimatlara uymak, Genel Müdürlük yetkililerince talep edilen
her türlü bilgi ve belgeyi vermek ve istenen ekipmana her zaman erişebilmelerini
sağlamakla yükümlüdür.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Eğitim, Tanıtma Kartı ve Teknik Düzenlemeler
Eğitim
MADDE 9 – (1) Genel Müdürlük tarafından ilk defa teknik denetçi olarak
görevlendirilecek personel görev alacağı alana ilişkin olarak teknik denetçi temel
eğitimine tabi tutulur.
(2) Teknik denetçi olarak görevlendirilen personel sivil havacılık mevzuatında
yer alan değişiklikler konusunda gerektiğinde ve azami olarak 2 yılda bir yenileme
eğitimine tabi tutulur.
(3) Teknik denetçi temel ve yenileme eğitimleri için gereklilikler Genel
Müdürlükçe belirlenir.
Tanıtma kartı
MADDE 10 – (1) Bu Yönetmelik esaslarına göre görevlendirilen teknik
denetçilere, ICAO tarafından yayınlanan kolaylıklar başlıklı Ek-9’da belirtilen
tanıtma kartı verilir. Tanıtma kartına sahip teknik denetçiler; sivil havacılık kurum,
kuruluş ve havacılık faaliyetlerini ilgilendiren yerlerde bu Yönetmelikle belirlenen
her türlü denetleme ve incelemeyi yapmaya ve denetim faaliyetleri kapsamındaki
yerlere girişe yetkilidirler.
Teknik düzenlemeler
MADDE 11 – (1) Genel Müdürlük, bu Yönetmelik kapsamındaki teknik
denetlemelere ilişkin uygulamalar hakkında 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu
ve 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunu ile ilgili diğer mevzuata aykırı olmamak üzere alt düzenleyici işlemler
yapmaya yetkilidir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 12 – (1) 15/4/2006 tarihli ve 26140 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teknik Denetçilerin Görev, Yetki ve
Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yürürlükten
kaldırılmıştır.
Mevcut teknik denetçilerin yabancı dil koşulu
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yayımlanmasından önce teknik
denetçi olarak görevlendirilmiş personel, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren iki yıl içinde 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi belirtilen yabancı dil
koşulunu sağlar.
Yürürlük
MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Sivil Havacılık Genel Müdürü
yürütür.
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
TEBLİĞLER
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan:
ELEKTRİK PİYASASINDA UYGULANACAK FİYAT EŞİTLEME
MEKANİZMASI HAKKINDA TEBLİĞ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı tüketicilerin, dağıtım şirketleri arasındaki
ve düzenlemeye tabi faaliyetleri açısından görevli perakende satış şirketleri arasındaki
maliyet farklılıkları nedeniyle var olan fiyat farklılıklarından kısmen veya tamamen
korunmasına ilişkin fiyat eşitleme mekanizmasının düzenlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, fiyat eşitleme mekanizmasına ilişkin usul ve
esasları kapsar. Bu Tebliğ kapsamında değerlendirilecek olan fiyat eşitlemesine esas
maliyetler dağıtım şirketlerinin görev bölgelerinde elektrik dağıtım faaliyetinden
kaynaklanan maliyetler, dağıtım şirketlerine iletim sisteminin kullanılmasından dolayı
uygulanan tarifelerden kaynaklanan maliyetler ve hedef kayıp-kaçak oranları esas
alınarak ortaya çıkan kayıp-kaçak enerji maliyetleri ile görevli perakende satış
şirketlerine ilişkin düzenlemeye tabi perakende satışa esas enerji maliyetleri ve
perakende satış hizmeti faaliyetlerinden kaynaklanan maliyetlerdir.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanununun geçici 9 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Dağıtım bölgesi: Bir dağıtım şirketinin lisansında tanımlanan bölgeyi,
b) Dağıtım şirketi: Belirlenen bir bölgede elektrik dağıtımı ile iştigal eden tüzel
kişiyi,
c) Fiyat eşitleme mekanizması: Tüketicilerin dağıtım bölgeleri arasındaki
maliyet farklılıklarından kısmen veya tamamen korunmasını sağlayan mekanizmayı,
ç) İlgili mevzuat: Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış
Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ, Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi
Hakkında Tebliğ, Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında
Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliği ve
Kurum tarafından çıkarılmış diğer ilgili mevzuatı,
d) Kanun: 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununu,
e) Kayıp-kaçağa esas enerji miktarı: Tarife yılı içerisindeki her bir perakende
satış tarife dönemine ilişkin her bir dağıtım bölgesi için bölgenin tarife yılı hedef
kayıp-kaçak oranı dikkate alınarak belirlenecek elektrik enerjisi miktarını,
f) Kurul: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunu,
g) Kurum: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunu,
ğ) TETAŞ: Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketini,
h) Toplam destek tutarı: Dağıtım şirketleri için onaylı tarifeleri kapsamında bu
şirketlerin dağıtım, iletim ve kayıp-kaçak kapsamında elde etmeleri öngörülen gelir
ile ulusal tarife uygulaması sonucu elde ettikleri gelir arasındaki farkı; görevli
perakende satış şirketleri için ise; perakende enerji satışı ve perakende satış hizmeti
faaliyetlerinden elde etmeleri öngörülen gelir ile ulusal tarife uygulaması sonucu elde
ettikleri gelir arasındaki farkı,
ı) Tüketici: Dağıtım şirketleri için tüm dağıtım sistemi kullanıcılarını, görevli
perakende satış şirketi için ise söz konusu şirketten düzenlemeye tabi perakende satış
tarifeleri yoluyla enerji temin eden tüm dağıtım ve iletim sistemi kullanıcılarını,
i) Ulusal birim fiyat: Türkiye genelinde dağıtım, perakende satış ve perakende
satış hizmeti faaliyetlerinin yerine getirilmesi ile kayıp-kaçağa esas enerji miktarının
karşılanması ve iletim sistem kullanımından kaynaklanan maliyetlerin kullanıcılara
yansıtılması için, ilgili tarife yılı ve/veya perakende satış tarife dönemleri itibariyle
Kurul tarafından onaylanan, faaliyetler ve abone grupları bazındaki birim fiyatları,
ifade eder.
(2) Bu Tebliğde yer almakla birlikte tanımlanmamış olan terim ve kavramlar
ilgili mevzuattaki anlam ve kapsama sahiptir.
İKİNCİ BÖLÜM
Fiyat Eşitleme Mekanizmasının Esasları ve Tarafları
Fiyat eşitleme mekanizmasının esasları
MADDE 5 – (1) Destek tutarının hesaplanmasında;
a) Her bir dağıtım şirketinin içinde bulunulan tarife yılı için ilgili mevzuat
çerçevesinde belirlenen dağıtım ve iletim bedellerine ilişkin Kurul tarafından
onaylanmış olan gelir tavanları ile kayıp-kaçak enerjiye ilişkin ilgili mevzuat
kapsamında gelir ihtiyacı,
b) Her bir görevli perakende satış şirketinin içinde bulunulan tarife yılı için
ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenen perakende satış hizmetine ilişkin Kurul
tarafından onaylanmış olan gelir tavanı ile perakende enerji satışına dair ilgili
mevzuat kapsamında öngörülen gelir ihtiyacı,
dikkate alınır.
Fiyat eşitleme mekanizmasının tarafları
MADDE 6 – (1) Fiyat eşitleme mekanizmasının tarafları dağıtım şirketleri,
görevli perakende satış şirketleri ve TETAŞ’tır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Dağıtım Şirketleri İçin Toplam Destek Tutarının ve
Faaliyet Bazında Destek Tutarlarının Tespiti
Dağıtım şirketleri için toplam destek tutarının tespiti
MADDE 7 – (1) Dağıtım şirketleri için t perakende satış tarife dönemine ait
toplam destek tutarı aşağıdaki formül esas alınarak hesaplanır ve taraflara bildirilir.
DTDTt = DDTt + IDTt + KKDTt
(1)
DTDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait toplam destek tutarını
(TL),
DDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait dağıtım faaliyetine özgü
destek tutarını (TL),
IDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait iletim faaliyetine özgü
destek tutarını (TL),
KKDTt
Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait kayıp-kaçağa
esas enerji miktarına özgü destek tutarını (TL),
ifade eder.
Dağıtım faaliyetine ait destek tutarının tespiti
MADDE 8 – (1) Dağıtım faaliyetine ait destek tutarı (sayaç okuma dahil)
aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır:
DDTt = DSGTt – UDFGTt
(2)
DDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait dağıtım faaliyetine özgü
destek tutarını (TL),
DSGTt Dağıtım şirketinin ilgili tarife yılı için Kurul tarafından onaylanmış olan
dağıtım sistemi gelir tavanının t perakende satış tarife döneminde elde edilmesi
öngörülen kısmını (TL),
UDFGTt
Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemi için Kurul tarafından
onaylanmış olan ulusal dağıtım birim bedelleri esas alınarak dağıtım sistemi
kullanıcısı tüketicilerden elde etmesi öngörülen dağıtım gelirini (TL),
ifade eder.
İletim destek tutarının tespiti
MADDE 9 – (1) İletim destek tutarı aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır:
IDTt = IDTIt – UIFGTt
(3)
IDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait iletim faaliyetine özgü
destek tutarını (TL),
IDTIt Dağıtım şirketinin ilgili tarife yılı için Kurul tarafından onaylanmış olan iletim
bedeli gelir tavanının t perakende satış tarife döneminde elde edilmesi öngörülen
kısmını (TL),
UIFGTt
Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait ulusal iletim
birim bedelleri esas alınarak dağıtım sistemi kullanıcısı tüketicilerden elde etmesi
öngörülen iletim bedeli gelirini (TL),
ifade eder.
Kayıp kaçağa esas enerjiye ilişkin destek tutarının tespiti
MADDE 10 – (1) Kayıp kaçağa esas enerjiye ilişkin destek tutarı aşağıda yer
alan formüle göre hesaplanır:
KKDTt = KKGTt – UKKEFGTt
(4)
KKDTt
Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait kayıp-kaçağa
esas enerji miktarına özgü destek tutarını (TL),
KKGTt
Dağıtım şirketinin ilgili mevzuat çerçevesinde hesaplanan kayıp-kaçak
gelir ihtiyacının t perakende satış tarife dönemi için elde edilmesi öngörülen kısmını
(TL),
UKKEFGTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemi için Kurul tarafından
onaylanmış olan ulusal kayıp-kaçak birim bedelleri esas alınarak dağıtım sistemi
kullanıcısı tüketicilerden elde etmesi öngörülen kayıp-kaçağa esas gelirini (TL),
ifade eder.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Görevli Perakende Satış Şirketleri İçin Toplam Destek Tutarının ve
Faaliyet Bazında Destek Tutarlarının Tespiti
Görevli perakende satış şirketleri için toplam destek tutarının tespiti
MADDE 11 – (1) Görevli perakende satış şirketlerinin t perakende satış tarife
dönemine ait toplam destek tutarı aşağıdaki formül esas alınarak hesaplanır ve
taraflara bildirilir:
PSTDTt = PESDTt – PSHDTt
(5)
PSTDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait
toplam destek tutarını (TL),
PESDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait
perakende enerji satışı faaliyetine özgü destek tutarını (TL),
PSHDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait
perakende satış hizmeti faaliyetine özgü destek tutarını (TL),
ifade eder.
Perakende enerji satış faaliyeti destek tutarının tespiti
MADDE 12 – (1) Görevli perakende satış şirketlerinin t perakende satış tarife
dönemine ilişkin perakende enerji satış faaliyetine ait destek tutarı aşağıda yer alan
formüle göre hesaplanır:
PESDTt = PESGTt – UPESFGTt
(6)
PESDTt
Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait
perakende satış faaliyetine özgü destek tutarını (TL),
PESGTt
Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait
ilgili mevzuata göre hesaplanan perakende enerji satış gelir ihtiyacını (TL),
UPESFGTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemi için
Kurul tarafından onaylanmış olan ulusal perakende enerji satış birim bedelleri esas
alınarak düzenlemeye tabi tüketicilerinden elde etmesi öngörülen perakende enerji
satış gelirini (TL),
ifade eder.
Perakende satış hizmeti faaliyetine ait destek tutarın tespiti
MADDE 13 – (1) Perakende satış hizmeti faaliyetine ait destek tutarı aşağıda
yer alan formüle göre hesaplanır:
PSHDTt = PSHGTt – UPSHFGTt
(7)
PSHDTt
Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait
perakende satış hizmeti faaliyetine özgü destek tutarını (TL),
PSHGTt
Görevli perakende satış şirketinin ilgili tarife yılı için Kurul tarafından
onaylanmış olan perakende satış hizmeti gelir tavanının t perakende satış tarife
dönemi için elde edilmesi öngörülen kısmını (TL),
UPSHFGTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemi için
Kurul tarafından onaylanmış olan ulusal perakende satış hizmeti birim bedelleri esas
alınarak tüketicilerinden elde etmesi öngörülen perakende satış hizmeti gelirini (TL),
ifade eder.
Destek tutarlarının belirlenmesi
MADDE 14 – (1) Fiyat eşitleme mekanizmasının uygulanması sonucunda
dağıtım şirketleri ile görevli perakende satış şirketlerinin destek tutarları, Kurum
tarafından bu Tebliğde yer alan formüllere göre hesaplanarak 15 inci maddenin
birinci fıkrasında yer alan ödeme tarihinden önce taraflara bildirilir.
(2) Destek tutarları ilgili tarafların muhasebe kayıtlarında yer alır.
(3) Fiyat eşitleme mekanizması uygulaması sonunda belirlenen destek
tutarlarının ilgili taraflar arasındaki transferi TETAŞ aracılığı ile yapılır.
Destek tutarlarının ödenmesi
MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili
perakende satış tarife dönemi için destekleyici durumda olan dağıtım şirketleri ile
görevli perakende satış şirketleri, hesaplanan tutarları eşit taksitler halinde ve her ayın
15’ine kadar (15’i dahil) TETAŞ’a öder.
(2) TETAŞ, bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili
perakende satış tarife dönemi için desteklenen durumda olan dağıtım şirketleri ile
görevli perakende satış şirketlerine yapılacak ödemeleri eşit taksitler halinde ve her
ayın 17’sine kadar (17’si dahil) yapar.
Destek tutarlarının ödenmesinin önceliği
MADDE 16 – (1) Lisans sahibi ilgili tüzel kişiler öncelikli olarak destek
tutarlarını ödemekle yükümlüdür.
(2) Taraflardan birinin ödeme yapmaması durumunda Kanunun 11 inci maddesi
doğrultusunda işlem yapılır.
(3) Destek tutarlarının faturalama ve ödemelerine ilişkin bu Tebliğde yer
almayan hususlar taraflar arasında yapılan protokolde yer alır.
Atıflar
MADDE 17 – (1) 21/12/2006 tarihli ve 26383 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Elektrik Dağıtım Bölgelerinde Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması
Hakkında Tebliğe yapılan atıflar bu Tebliğe yapılmış sayılır.
Ocak ve Şubat 2013 destek tutarlarının ödenmesi
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar
neticesinde ilgili perakende satış tarife dönemi için destekleyici durumda olan dağıtım
şirketleri ile görevli perakende satış şirketleri, Ocak ve Şubat 2013 dönemine ilişkin
hesaplanan tutarları bu Tebliğin yayımlandığı günden itibaren 5 (beş) iş günü
içerisinde TETAŞ’a öderler.
(2) TETAŞ, bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili
perakende satış tarife dönemi için desteklenen durumda olan dağıtım şirketleri ile
görevli perakende satış şirketlerine Ocak ve Şubat 2013 dönemine ilişkin yapılacak
ödemeleri bu Tebliğin yayımlandığı günden itibaren 7 (yedi) iş günü içerisinde yapar.
Yürürlük
MADDE 18 – (1)Bu Tebliğ 1/1/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 19 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Başkanı yürütür.
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan:
KAYITLI ELEKTRONİK POSTA REHBERİ VE KAYITLI ELEKTRONİK
POSTA HESABI ADRESLERİNE İLİŞKİN TEBLİĞDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ
MADDE 1 – 16/5/2012 tarihli ve 28294 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Kayıtlı Elektronik Posta Rehberi ve Kayıtlı Elektronik Posta Hesabı Adreslerine
İlişkin Tebliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“n) Kurumsal Başvuru: Bir tüzel kişiliğin çalışanları veya müşterileri veya
üyeleri veya hissedarları adına yaptığı KEP hesabı başvurusunu,”
MADDE 2 – Aynı Tebliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“b) Tüzel kişiler için;
Alanlar
KEP Hesabı Adresi
MERSİS No veya Ticaret Sicil No
Tüzel Kişinin Tam Adı
Ana Faaliyet Alanı
Merkezinin Bulunduğu İl
Adres Bilgileri
İşlem Yetkilisinin/Yetkililerinin Adı ve Soyadı
İşlem Yetkilisinin/Yetkililerinin Unvanı
Zorunlu(Z) /İsteğe Bağlı(İ)
Z
Z
Z
Z
Z
Z
İ
İ
alanlarından oluşur.”
MADDE 3 – Aynı Tebliğin 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendi
ile aynı maddenin beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“b) Tüzel kişiler için;
1) “MERSİS No”,
2) “MERSİS No.X”,
3) “TüzelKişiAdı”,
4) “TüzelKişiAdı.X”
formatlarından biri ile oluşturulur. “X” alfa nümerik olacak şekilde isteğe bağlı
olarak başvuru sahibi tarafından belirlenir.”
“(5) KEP hesabı adresinin “alan-adı-tarafı”:
a) Gerçek kişiler için “hsY.kep.tr” formatında belirlenir.
b) Tüzel kişiler için “hsY.kep.tr” veya “TüzelKişiAdı.hsY.kep.tr”
formatlarından biri ile oluşturulur: Kurumsal başvurularda “TüzelKişiAdı.hsY.kep.tr”
formatı kullanılır ve bu başvurularda;
1) “TüzelKişiAdı.hsY.kep.tr” alan adı sadece KEP hesabı adresleri için
kullanılır, yönetimi KEPHS tarafından gerçekleştirilir ve daha alt seviye alan adına
genişletilemez.
2) KEP hesabı adreslerinin “kullanıcı-tarafı” bu maddenin dördüncü fıkrasının
(a) bendine uygun olarak belirlenir.
3) Adına başvuruda bulunulan kişilerin KEP hesabı talepleri kurumsal başvuru
sahibi tarafından yazılı olarak belgelendirilir. KEP hesabı adresi verilecek kişiye ait
kimliğin doğru ve güvenilir biçimde tespit edilmesinden KEPHS sorumludur.”
“(6) “TüzelKişiAdı” alanı, tüzel kişinin ticaret sicil veya MERSİS’de kayıtlı
bilgileri ile uyumlu olmak şartıyla açık şekilde ya da kısaltma yapılarak belirlenir.
Ticaret sicil veya MERSİS’de kayıtlı bilgileri olmayan diğer tüm tüzel kişiler için
“TüzelKişiAdı” alanı bağlı bulundukları resmi sicile tescil edilen veya ilgili mevzuat
ile belirlenen isim ve unvanları kullanılarak belirlenir.”
MADDE 4 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 5 – Bu Tebliğ hükümlerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu
Başkanı yürütür.
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı
: 2010/40
Karar Sayısı : 2012/8
Karar Günü : 19.1.2012
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi)
TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri Hakkı Suha OKAY, Kemal
KILIÇDAROĞLU ve Kemal ANADOL
İPTAL DAVASININ KONUSU : 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un;
1) 1. maddesinin, (1) numaralı fıkrasında yer alan “…terörle mücadeleye ilişkin
politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı…” bölümünün,
2) 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (d) bentlerinin,
3) 3. maddesinin,
4) 4. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının,
5) 5. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “…Bakanın onayı ile özel ihtisas ve
araştırma komisyonları…” ibaresinin,
b- (3) numaralı fıkrasının,
6) 6. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasında yer alan “Terörle…” sözcüğünün,
b- (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin,
c- (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresinin,
d- (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşlarına…” ve
“…ilgili kurumlara…” ibarelerinin,
e- (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin,
7) 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…Bakana…” sözcüğünün,
8) 8. maddesinin,
9) 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “…uygulanmasına yönelik
eylem planları hazırlamak...” ibaresinin,
b- (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşları…”
ibaresinin,
c- (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “Valilikler…” sözcüğünün,
d- (a) bendinin (4) numaralı alt bendinin,
e- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri
toplamak, tasnif etmek,…” ibaresinin,
f- (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “…yaptırmak…” sözcüğünün,
g- (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan “Terörle…” sözcüğünün,
10) 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinin,
b- (c) bendinin birinci cümlesinin “…Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık
Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir…” bölümünün,
c- (c) bendinin “…Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit
edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri
arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme
ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için
belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu
statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir
pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.”
şeklindeki ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin,
11) 13. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasının,
b- (4) numaralı fıkrasının son cümlesinin,
12) 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
13) 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
14) 18. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin,
b- (3) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin,
c- (4) numaralı fıkrasının,
d- (5) numaralı fıkrasının,
Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 8., 11., 13., 20., 25., 95., 104., 113., 117., 123., 128.,
138., 153., 159., 161. ve 162. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN
GEREKÇESİ
A- İptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren 28.4.2010 tarihli dava
dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“II. GEREKÇE
1) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 1 inci maddesinin,
“…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili
kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına
bağlı” Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı
05.02.2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kararlaştırılan, “Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”
11.05.2009 tarih ve 2021 sayılı T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğü yazısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilmiş ve
17.02.2010 kabul tarihi ile 04.03.2010 tarih ve 27511 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlük kazanmıştır.
Tasarının Genel Gerekçesi’nde; İç güvenlik hizmetlerinin bir parçası olan
terörle mücadelenin esas olarak İçişleri Bakanlığı’nın görev ve sorumluluğu içinde
olduğundan bahisle, bu görevin ifasında anılan bakanlık dışında diğer bazı kurum ve
kuruluşların da çeşitli görevler ifa ettiği ve ancak bu alanda zaman zaman
koordinasyon sorunları yaşandığı belirtilmiş, bu sorunların giderilmesi, ülkemizi
tehdit eden terör odaklarının yurt dışı bağlantılarını izlemek ve etkisiz hale getirmek
için diğer ülkelerle ortak tedbirler geliştirmenin zorunlu hale geldiği ifade edilmiş ve
duyulan bu gereksinimlerin giderilmesi için de yeni stratejiler, yeni planlama ve
tedbirler geliştirerek karar vericilere sunmak üzere tatmin edici ölçüde hizmet veren
bir kuruma ihtiyaç duyulduğu hususları gerekçe alınmak suretiyle bu amaçlarla;
terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili
kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak için 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi genel bütçeli bir idare statüsünde olmak üzere
İçişleri Bakanlığı’na bağlı “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” kurulduğu ve
aynı zamanda güvenlik kuruluşları ile ilgili kurumlar arasında terörle mücadele
alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve uygulamaları
değerlendirmek amacıyla da İç İşleri Bakanı başkanlığında “Terörle Mücadele
Koordinasyon Kurulu” oluşturulduğu belirtilmiştir.
Yine gerekçede de ifade edildiği üzere, Müsteşarlık dört ana hizmet birimi, üç
danışma birimi ve bir yardımcı hizmet biriminden oluşan bir örgüt yapısını haiz olup,
bunun yanında güvenlik politikaları ve sosyo ekonomik politikaların uyumlu bir
şekilde yürütülmesini sağlamak üzere de illerde İçişleri Bakanlığı teşkilatında İl
Sosyal Etüd ve Proje Müdürlüğü kurulmuş, aynı amaçla da ihtiyaç duyulan ilçelerde
valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile bürolar kurulabilmesi öngörülmüştür.
Hukuk düzenimizde, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un
“Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli,
süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların
kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”
hükmünü amir olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi “Bu Kanun, Milli Savunma
Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve
ilgili kuruluşlarını kapsar.” düzenlemesini içermektedir. 3046 sayılı Kanun’un 16 ncı
maddesi (d) bendi; “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” buyurucu
düzenlemesini içermektedir. Yine aynı Kanun’un 15 inci maddesi ise; “Hiyerarşik
kademeler ve birim unvanları” başlığı altında; bakanlık merkez, taşra, yurtdışı
teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyararşik kademelerini; hizmetin
özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla ne şekilde
düzenleneceği tahdidi olarak belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre; Bakanlık merkez
teşkilatında, bir Müsteşarlık, Müsteşarlığa bağlı Genel Müdürlük, Kurul veya Daire
Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Kurul Başkanlığına bağlı Daire Başkanlığı, Şube
Müdürlüğü şeklinde örgütlenmek olasıdır ve dolayısıyla, kanun birden fazla
müsteşarlığa cevaz vermediği gibi, 5952 sayılı Kanunla öngörülen “merkez”; “il
müdürlüğü” veya “büro” şeklinde bir hiyerarşik kademenin kabulü de hukuk
düzenimizde olası değildir. Dolayısıyla, İçişleri Bakanlığına bağlı, maddeyle
öngörülen şekilde bir müsteşarlık kurulması hukuken olanaksızdır.
Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Hukuk devleti, aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve
mutluluğunu amaç edinir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, genel olarak 5952
sayılı Yasa bütünüyle ve amacını belirleyen 1 inci maddede talep konusu tümce,
hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk
devleti” ilkesine aykırıdır.
Diğer taraftan; Anayasanın 95 inci maddesine göre yasama organı çalışmalarını
kendi yaptığı iç tüzük hükümlerine göre yürütmekle yükümlüdür. TBMM İç
Tüzüğü’nün 85 inci maddesi; kanun tasarı ve tekliflerinin Anayasa dili, kanun yazılış
tekniği bakımından incelenmesi şartını aramaktadır. Kanun tekniği bakımından
kıstasın ise, 19.12.2005 tarih ve 2005/9986 sayılı, Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlük kazanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
hükümlerinden alınacağı açıktır. Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası
(ç) bendi, bir tasarı taslağı hazırlanırken ilgili tüm mevzuatın incelenmesini
gerekiyorsa bunlarda da değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Bu hüküm de, yasalar
arasında uyum sorununu engellemek amacına yöneliktir. Bu uyumun sağlanmaması
durumunda ise, hukuk devleti ilkesinin zedeleneceği ve bu düzenlemenin Anayasanın
2 nci maddesine aykırılık taşıyacağı açıktır.
Yine, 5952 sayılı yasanın, tasarı metninin Meclis Başkanlığı tarafından esas
olarak İçişleri Komisyonu’na tali olarak da Plan ve Bütçe Komisyonlarına havale
edildiği, İçişleri Komisyonu tarafından hazırlanan 20.05.2009 tarih ve Esas No:
1/704, Karar No: 16 sayılı Raporu’nda; “Komisyonca “Müsteşarlığın kurulmasıyla,
ilk defa bünyesinde iki müsteşarlığı barındıran bir bakanlık yapılanmasının ortaya
çıktığı ve “otorite tecezzi kabul etmez ilkesi de dikkate alındığında müsteşarlıklar
arasında muhtemel bir yetki çatışması yaşanabileceği...” konusunda yöneltilen fikre
cevaben “iki müsteşarlık arasında bir yetki ve görev çatışmasının söz konusu
olmayacağı, zira yeni kuruluşun müsteşarlık adını taşısa da bunun İçişleri
Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu olacağı, dolayısıyla iki müsteşarlıklı ifadesinin yanıltıcı
olacağı” ifadeleri yer almaktadır. Görüşmeler sırasında Komisyon raporundaki bu
açıklamanın gerçeği yansıtmadığına dair de herhangi bir açıklama, görüşme söz
konusu değildir. Bu halde, 3046 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi uyarınca; Bakanlık
bağlı kuruluşları; bakanlığın hizmet ve görev alanına giren ana hizmetleri yürütmek
üzere, bakanlığa bağlı olarak özel kanunla kurulan, genel bütçe içinde ayrı bütçeli
veya katma bütçeli veya özel bütçeli kuruluşlar olarak ve keza 5952 sayılı Kanunun
16 ncı maddesi ile Müsteşarlığın “genel bütçeli bir idare” olarak öngörüldüğü
hususları birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun hükümet iradesi ile hazırlanan
kanun tasarısında gerçekleştirilen bir tür kanuna karşı hile mantığına hizmet ettiği
açıkça görülmektedir. Bu paralelde, 3046 sayılı kanuna göre bağlı kuruluşların genel
müdürlük olarak örgütlenme zorunluluğu bulunduğu, bu halde de işbu istem konusu
düzenlemenin bağlı kuruluşu müsteşarlık düzeyinde örgütlenmesinin hukuk devleti
ilkesi ile bağdaşmadığı açıktır.
Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 15.07.2004 gününde
kabul edilen ve ancak Cumhurbaşkanlığı Makamı’nın 03.08.2004 tarih ve 2004/890
sayılı yazısı ile Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince yeniden
görüşülmek üzere geri gönderilen ve halen Komisyonda bulunan 5227 sayılı “Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun” un 28
inci maddesinde de; yürürlükteki mevzuat hükümlerinin idari örgütlenmede bu kabil
bir hiyerarşik yapıya geçit vermediği görüldüğünden; Bakanlıklarda merkez
teşkilatında “Müsteşarlık” biçiminde örgütlenme ve keza bağlı kuruluşların da
“Müsteşarlık” veya “Başkanlık” biçiminde yapılanması öngörülmüştür. Ancak, anılan
yasa bu haliyle yürürlük kazanmamış olduğundan, hukuk düzenimiz açısından
bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu halde söz konusu kanun yürürlük kazanmış gibi,
yürürlükte bulunan 3046 sayılı Kanun hükümlerinin açık yasağına rağmen, halen
tasarı halindeki bu kanun düzenlemeleri baz alınarak, devlet yapılanmasında hukuki
alt yapısı bulunmayan bir örgütlenme modelinin benimsenmesi ve hatta Esas
Komisyona da “bağlı kuruluş olup, Müsteşarlık biçiminde örgütlenmiş olduğunun”
ifade edilmesi suretiyle hayat bulan düzenleme, kesinlikle Anayasanın 2 nci
maddesinde öngörülen Hukuk Devleti ilkesine aykırılık içermektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve E:1989/11, K:1989 sayılı
kararında; “Anayasanın 2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında
Hukuk Devleti ilkesine de yer vermiştir. Hukuk Devleti, Devletin bütün
faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür devlette de “Hukuk
güvenliği” ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine
getirirken, “Hukuk devleti” niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul
edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, “Devlete
güven” ilkesi, vazgeçilmez temel ögelerdendir. Devlete güven, hukuk devletinin
sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar.
Yasaların Anayasaya uygunluğu karinesi asıldır. Yasalara gösterilen güven ve
saygıdan kaynaklanan oluşumların sonuçlarını korumak gerekir” ifadelerine yer
verilmiştir.
Anayasanın 6 ncı maddesi “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu
esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” hükmüne yer vermiştir. 5952
Sayılı yasa ile oluşturulmak istenilen yapılanma ve bu yapılanma ile verilecek olan
yetki ve konulan esaslar 6 ncı maddenin belirlediği esaslara aykırıdır.
Bir başka husus, madde; kanun amacını açıkça ve sınırlı olarak “terörle
mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve
kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak” tanımlamıştır ancak, kanun
uygulamasında “terör” kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa
Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği
üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme
yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci
maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme,
ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir.
Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” değiminden
neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık
getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu
şöyle belirginleştirmiştir:
“Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek,
eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş
alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle
yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.”.
Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.”
Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının
tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta
bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme
yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa,
kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek
düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği
Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır.
Anayasanın 113 üncü maddesi birinci fıkrası; “Bakanlıkların kurulması,
kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.” şeklindedir,
dolayısıyla Bakanlık teşkilatına ilişkin 3046 sayılı çerçeve kanun hükümlerine uyum
Anayasal zorunluluktur. 3046 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre; “Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, mevcut bakanlıkların bölünmesi veya birleştirilmesi,
bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatı bu Kanun esaslarına göre düzenlenir.”
Böylelikle, her bir bakanlığın teşkilat ve görevleri hakkında kanun, bu kanunda
belirlenen esaslar ve ilkeler doğrultusunda kurallar getirilmesinin zorunlu kılınması,
Anayasanın 123 üncü maddesi ile getirilen idarenin kanuniliği ilkesinin bir
sonucudur. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 1 inci maddesinin, “…terörle mücadeleye
ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar
arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesi
Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü
maddelerine aykırıdır.
2) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 2 nci Maddesinin Birinci
Fıkrasının; (a) ve (d) Bendlerinin Anayasaya Aykırılığı
Maddede (a) bendi ile kanunda geçen “Bakan” ibaresinin İçişleri Bakanını, (b)
bendi ile de kanunda geçen “Bakanlık” ibaresinin İçişleri Bakanlığını, (d) bendi ile de
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını ifade ettiği belirtilmiş olup; yukarıda;
5952 sayılı kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi, “…terörle mücadeleye ilişkin
politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesine ilişkin
açıklamalar doğrultusunda, Anayasaya aykırıdır.
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 2 nci maddesi birinci fıkrası; (a) ve (d)
bendleri; Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123
üncü maddelerine aykırıdır.
3) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 3 üncü Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
“(1) Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda
ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri
Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmuştur.”
düzenlemesi; yukarıda verilen; 5952 sayılı Kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi,
“…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili
kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına
bağlı” tümcesine ilişkin açıklamalar doğrultusunda, Anayasaya aykırıdır.
Ayrıca; 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı
Kanunu’nun
Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri başlıklı 4 üncü maddesi;
“Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri şunlardır;
a) Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına,
bağımsızlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren
bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler
hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak.
b) Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve
yürütülmesinde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik
Kurulu Genel Sekreteri ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını
karşılamak.
c) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için
Milli Güvenlik Kurulu ve Başbakana tekliflerde bulunmak.
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve istihbarata karşı koyma
faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve koordinasyonun sağlanmasında
yardımcı olmak.
e) Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler için lüzum görülecek haber ve
istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay Başkanlığına ulaştırmak.
f) Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak.
g) İstihbarata karşı koymak.” Hükmü ile
“Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yükümlülükleri”
başlıklı 5 inci madde:
“Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının Devlet istihbaratına ilişkin
görevleri şunlardır:
a) Kendi konularında;
1. Görevlerinin gerektirdiği istihbaratı oluşturmak,
2. MİT tarafından istenecek haber ve istihbaratı elde etmek,
3. İstihbarata karşı koymak.
b) Elde ettikleri milli güvenliğe ilişkin haber ve istihbaratı anında MİT’e
ulaştırmak.
MİT mensuplarına hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında bakanlıklar ile
diğer kamu kurum ve kuruşları gereken her türlü yardım ve kolaylığı göstermekle
yükümlüdürler.
Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yukarıda belirtilen görev ve
yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle ilgili koordinasyonun sağlanması ve
istihbarat çalışmalarının yöneltilmesinde, temel görüşleri oluşturmak üzere, MİT
Müsteşarının Başkanlığında Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu (MİKK)
kurulmuştur.
Kurul, üç ayda bir; Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri veya Yardımcısı,
Genelkurmay İstihbarat Başkanı veya Yardımcısı, bakanlıkların müsteşarları, kurum
ve kuruluşların yetkili amirleri, MİT’in ilgili başkanları ile MİT Müsteşarının
çağıracağı diğer kamu görevlilerinin iştirakiyle toplanır.” Hükmü ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 inci maddesi “Terör; cebir ve
şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden
biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik,
ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet
otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri
yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak
amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil
eden eylemlerdir.” Hükmü birlikte nazara alındığında; her iki kurum arasında görev
alanlarında çakışma bulunduğu ve bu nedenle düzenlemenin, Anayasa 104 üncü
maddesi birinci fıkrası gereğince düzenli ve uyumlu çalışması Anayasal gereklilik
olan Devlet organları arasında çatışma yaratabilecek nitelikte bulunduğu açıktır.
Yine; 3046 sayılı kanunun “Sürekli kurullar” başlıklı; 39 uncu maddesi;
Bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda hizmetin kurul biçiminde yürütülmesi
gerektiğinde, görevleri ve teşekkül tarzı kuruluş kanunlarında veya diğer kanunlarda
gösterilmek kaydıyla sürekli kurullar kurulabilir.” Hükmünü içermekle birlikte
Müsteşarlık biçiminde bir örgütlenme meri mevzuat bakımından bağlı kuruluş
niteliğinde bulunmadığından; kurulması öngörülen kurulun Müsteşarlık bünyesinde
kurulması hukuken mümkün değildir, keza bu kurulun 3152 sayılı Kanunda
değişiklik yapılmak suretiyle kurulmadığı nazara alındığında da Anayasanın 2 nci
maddesi kapsamında düzenlemenin hukuk devleti ilkesine uymadığı açıktır.
Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri
bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 3 üncü maddesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8
inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
4) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 4 üncü Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
4.1) Birinci fıkrası
“(1) Güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle mücadele alanında
gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve uygulamaları
değerlendirmek amacıyla Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.”
Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının neyi işaret
ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18,
K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001)
“Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık
haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak
düzenlenmiş alanda kural koyabilir.
Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden
neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık
getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu
şöyle belirginleştirmiştir:
“Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek,
eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş
alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle
yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.”
Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.
Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının
tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta
bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme
yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa,
kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek
düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği
Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
Bu anlamda, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları hakkında 3046 sayılı
Kanun’un, “Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlıklı 15 inci maddesi
uyarınca; Bakanlık merkez teşkilatında, Müsteşarlığa bağlı “Kurul Başkanlığı”
kurulması ve buna bağlı olarak da Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü, Şeflik
biçiminde alt birimlerin kurulması mümkündür. Dolayısıyla, müstakilen “Kurul” adı
altında ve 5912 sayılı Kanunun “Teşkilat” başlıklı 5 inci maddesi ile Kanun eki (1)
sayılı cetvelde yer verilmeksizin “Teşkilata” “Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu” adında bir birimin öngörülmesi hukuk düzenimizde, hem kanun tekniği
açısından uyumsuz olup aynı zamanda da çerçeve kanun niteliğindeki 3046 sayılı
kanun hükümlerine aykırı bir yasama faaliyeti niteliğindedir. Bu durum, İdarenin
kanuniliği ilkesi ile çatışmaktadır.
Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri
bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle,
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 4 üncü maddesi birinci fıkrası; Anayasanın 2 nci,
6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
4.2) İkinci fıkrası
“(2) Kurul, İçişleri Bakanının başkanlığında, Genelkurmay İkinci Başkanı,
Jandarma Genel Komutanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, Adalet Bakanlığı
Müsteşarı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik Komutanından
oluşur. Gerektiğinde gündemle ilgili diğer kurum ve kuruluş temsilcileri de toplantıya
davet edilebilir. Kurul İçişleri Bakanının daveti üzerine toplanır. Toplantı gündemi,
Kurul üyelerinin görüşleri alınarak İçişleri Bakanı tarafından belirlenir. Kurulun
sekreterya görevi Müsteşarlık tarafından yerine getirilir.” düzenlemesinde;
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları hakkında 3046 sayılı Kanun’un,
“Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlıklı 15 inci maddesi uyarınca;
Bakanlık merkez teşkilatında, Müsteşarlığa bağlı “Kurul Başkanlığı” kurulması ve
buna bağlı olarak da Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü, Şeflik biçiminde alt
birimlerin kurulması mümkün olduğundan; müstakilen “Kurul” adı altında ve 5912
sayılı Kanun eki (1) sayılı cetvelde de yer verilmeksizin “Teşkilata”, “Terörle
Mücadele Koordinasyon Kurulu” adında bir birimin öngörülmesi hukuk düzenimizde
çerçeve kanun niteliğindeki 3046 sayılı kanun hükümlerine aykırı bir yasama faaliyeti
niteliğinde olup, idarenin kanuniliği ilkesi ile çatışmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı
Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde,
“İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş
ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu
tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur”
Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin
hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar.
Ayrıca, Anayasanın 118 inci maddesi üçüncü fıkrası; “Millî Güvenlik Kurulu;
Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan
tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonunun sağlanması konusundaki görüşlerini
Bakanlar Kuruluna bildirir. Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin
bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda
alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulunca
değerlendirilir.” şeklindedir
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 inci maddesi “Terör; cebir ve
şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden
biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik,
ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet
otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri
yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak
amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil
eden eylemlerdir.” Hükmüne göre; Anayasal bir kurum olan Milli Güvenlik Kurulu
görev alanındaki düzenlemeler, yasa hükmüyle, “Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu” na devredilmektedir.
Diğer taraftan, Kurul oluşumunda, İçişleri bakanı başkanlığında Kurul üyeliği
öngörülen, Genelkurmay İkinci Başkanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı
bakımından konu değerlendirildiğinde;
Anayasa 117 nci madde uyarınca, Silahlı Kuvvetler Komutanı olup, savaşta
Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine getiren ve Bakanlar Kurulu
teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanan, görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana
karşı sorumlu bulunan Genelkurmay Başkanına bağlı ve aynı zamanda 1612 sayılı
Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca Yüksek Askeri Şura Genel Sekreteri konumunda bulunan Genelkurmay
İkinci Başkanı’nın; Milli Güvenlik Kurulu ile görev çatışması bulunan Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığı bünyesinde kurulan “Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu” üyesi olarak yer alması; bağlı bulunduğu Genel Kurmay Başkanı’nın Milli
Güvenlik Kurulu üyesi olduğu nazara alındığında; Anayasa 104 üncü maddesi birinci
fıkrası gereğince düzenli ve uyumlu çalışması Anayasal gereklilik olan Devlet
organları arasında çatışma yaratabilecek niteliktedir.
Aynı şekilde; Ayrıca; 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli
İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun “Kuruluş” başlıklı 3 üncü maddesi;
“Başbakana bağlı Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı kurulmuştur.
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı; Müsteşar, Müsteşar yardımcıları,
başkanlıklar, daireler ve şubeler ile diğer teşkilat birimlerinden oluşur.” Hükmü ve
aynı kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası “Milli İstihbarat Teşkilatına bu
görevler dışında görev verilemez” hükmü birlikte değerlendirildiğinde; Teşkilat
unsuru bulunan Müsteşara bu kanunda sayılan görevler dışında görev verilmesi
mümkün değildir.
Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Hukuk devleti, aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve
mutluluğunu amaç edinir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, genel olarak 5952
sayılı Yasa bütünüyle ve amacını belirleyen 1 inci maddede talep konusu tümce,
hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk
devleti” ilkesine aykırıdır.
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı’nın, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı bünyesinde kurulan “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” üyesi
olarak yer alması; 2937 sayılı kanunun; “Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının görev ve yükümlülükleri” başlıklı 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkraları;
“Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yukarıda belirtilen görev
ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle ilgili koordinasyonun sağlanması ve
istihbarat çalışmalarının yöneltilmesinde, temel görüşleri oluşturmak üzere, MİT
Müsteşarının Başkanlığında Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu (MİKK)
kurulmuştur.
Kurul, üç ayda bir; Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri veya Yardımcısı,
Genelkurmay İstihbarat Başkanı veya Yardımcısı, bakanlıkların müsteşarları, kurum
ve kuruluşların yetkili amirleri, MİT’in ilgili başkanları ile MİT Müsteşarının
çağıracağı diğer kamu görevlilerinin iştirakiyle toplanır.” Kapsamında her iki
kurumun görev alanlarında çakışmalar bulunduğu ve ayrıca Milli İstihbarat
Koordinasyon Kurulu’na Milli İstihbarat Müsteşarı başkanlık eder ve bu kurula
İçişleri Bakanı katılırken, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına İçişleri
Bakanının başkanlık etmesi büyük bir çelişki olup, arz edilen hususlar nazara
alındığında, Anayasa 104 üncü maddesi birinci fıkrası gereğince düzenli ve uyumlu
çalışması Anayasal gereklilik olan Devlet organları arasında çatışma yaratabilecek
niteliktedir. Ayrıca 4 üncü maddenin ikinci fıkrasında Kurul içerisinde Adalet
Bakanlığı müsteşarı da sayılmıştır. Oysa Anayasamızın 159 uncu maddesinde Adalet
Bakanlığı müsteşarı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tabii üyesidir.
Anayasamızın üçüncü bölümünde düzenlenen Yargı başlığı içinde yer alan, Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu niteliği itibariyle adli ve idari tüm yargı teşkilatının
düzenlenmesinde belirleyici rolü olan bir kuruldur. Bu Kurulun üyesi olan Adalet
Bakanı Müsteşarının İçişleri Bakanı Başkanlığında oluşan, başka bir kurula üye
olarak belirlenmesi Anayasamıza özellikle 138 inci ve 159 uncu maddelerine aykırılık
teşkil eder.
Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri
bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle,
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 4 üncü maddesi ikinci fıkrası; Anayasanın 2 nci, 6
ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü, 117 nci, 138 inci ve 159 uncu
maddelerine aykırıdır.
5) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 5 inci Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
5.1.) İkinci fıkrasının “Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları”
İbaresi
Anayasanın 113 üncü maddesi birinci fıkrası şu şekildedir: “Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.”
Ve yine Anayasanın 6 ncı maddesi de;
“Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları
eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet
yetkisi kullanamaz.”
Hükmünü amirdir. Buna göre; Anayasanın 113 üncü maddesi gereğince
yürürlükte bulunan 3046 sayılı yasa ve yine 3152 sayılı yasa hükümleri kapsamında
İçişleri Bakanına “özel ihtisas ve araştırma komisyonu kurma” yetkisi tanınmamıştır.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında madde tümce, hukuk
düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk
devleti” ilkesine aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı
Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde,
“İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş
ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu
tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur”
Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin
hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar.
Bu anlamda, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları hakkında çerçeve kanun
niteliğindeki 3046 sayılı kanun hükümlerinde tanınmayan bir yetkinin 5952 sayılı
kanunla dolaylı yoldan tanınması İdarenin kanuniliği ilkesi ile de çatışmaktadır.
Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri
bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle,
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 5 inci maddesi ikinci fıkrasının “Bakanın onayı ile
özel ihtisas ve araştırma komisyonları” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci,
13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
5.2) Üçüncü Fıkrası
Düzenleme; yukarıda verilen; 5952 sayılı Kanunun 1 inci maddesi, birinci
cümlesi, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu
konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri
Bakanlığına bağlı” tümcesine ilişkin açıklamalar doğrultusunda, Anayasanın 2 nci, 6
ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
6) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı Maddesi, Birinci
Fıkra “Terörle” İbaresi; Birinci Fıkra (a) ve (b) Bendleri, Birinci Fıkra (c) Bendi
“veya yaptırmak” İbaresi; Birinci Fıkra (ç) Bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili
kurumlara” İbareleri; Birinci Fıkra (f) Bendinin Anayasaya Aykırılığı
Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının neyi işaret
ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18,
K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001)
“Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık
haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak
düzenlenmiş alanda kural koyabilir.
Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden
neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık
getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu
şöyle belirginleştirmiştir:
“Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek,
eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş
alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle
yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.”.
Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.
Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının
tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta
bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme
yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa,
kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek
düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği
Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
(f) alt bendi ile getirilen, “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak”
düzenlemesi; Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve
denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve
görevleri ile Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır.
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı maddesi, birinci fıkra “Terörle”
ibaresi; birinci fıkra (a) ve (b) bendleri, birinci fıkra (c) bendi “veya yaptırmak”
ibaresi; birinci fıkra (ç) bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara”
ibareleri; birinci fıkra (f) bendi; Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci ve 13 üncü
maddelerine aykırı olduğundan,
7) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 7 nci Maddesi Birinci
Fıkra, “bakana” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı
Yukarıda, Kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi, “…terörle mücadeleye
ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar
arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesine dair
açıklamalar kapsamında Anayasaya aykırıdır.
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun “İstihbarat Değerlendirme Merkezi”
başlıklı, 7 nci maddesi birinci fıkra, “bakana” ibaresi; Anayasanın; 2 nci, 6 ncı, 7 nci,
8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
8) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 8 inci Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
Hukuk düzenimizde, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un
“Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli,
süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların
kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”
hükmünü amir olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi “Bu Kanun, Milli Savunma
Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve
ilgili kuruluşlarını kapsar.” düzenlemesini içermektedir. 3046 sayılı Kanun’un 16 ncı
maddesi (d) bendi; “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” buyurucu
düzenlemesini içermekte olup, aynı Kanun’un 15 inci maddesi ise; “Hiyerarşik
kademeler ve birim unvanları” başlığı altında; bakanlık merkez, taşra, yurtdışı
teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyararşik kademelerini; hizmetin
özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla ne şekilde
düzenleneceği tahdidi olarak belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre; Bakanlık merkez
teşkilatında, 1 Müsteşarlık, Müsteşarlığa bağlı Genel Müdürlük, Kurul veya Daire
Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Kurul Başkanlığına bağlı Daire Başkanlığı, Şube
Müdürlüğü şeklinde örgütlenmek olasıdır ve dolayısıyla, kanun birden fazla
müsteşarlığa cevaz vermediği gibi, 5952 sayılı Kanunla öngörülen “merkez”; “il
müdürlüğü” veya “büro” şeklinde bir hiyerarşik kademenin kabulü de hukuk
düzenimizde olası değildir. Dolayısıyla, İçişleri Bakanlığına bağlı, maddeyle
öngörülen şekilde bir “İstihbarat Değerlendirme Merkezi” kurulması hukuken
olanaksızdır.
Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, düzenleme; hukuk
düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk
devleti” ilkesine aykırıdır.
Diğer taraftan; Anayasanın 95 inci maddesine göre yasama organı çalışmalarını
kendi yaptığı iç tüzük hükümlerine göre yürütmekle yükümlüdür. TBMM İç
Tüzüğü’nün 85 inci maddesi; kanun tasarı ve tekliflerinin Anayasa dili, kanun yazılış
tekniği bakımından incelenmesi şartını aramaktadır. Kanun tekniği bakımından
kıstasın ise, 19.12.2005 tarih ve 2005/9986 sayılı, Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlük kazanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
hükümlerinden alınacağı açıktır. Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası
(ç) bendi, bir tasarı taslağı hazırlanırken ilgili tüm mevzuatın incelenmesini
gerekiyorsa bunlarda da değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Bu hüküm de, yasalar
arasında uyum sorununu engellemek amacına yöneliktir. Bu uyumun sağlanmaması
durumunda ise, hukuk devleti ilkesinin zedeleneceği ve bu düzenlemenin Anayasanın
2 nci maddesine aykırılık taşıyacağı açıktır.
Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve E:1989/11, K:1989 sayılı
kararında; “Anayasanın 2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında
Hukuk Devleti ilkesine de yer vermiştir. Hukuk Devleti, Devletin bütün
faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür devlette de “Hukuk
güvenliği” ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine
getirirken, “Hukuk devleti” niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul
edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, “Devlete
güven” ilkesi, vazgeçilmez temel ögelerdendir. Devlete güven, hukuk devletinin
sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar.
Yasaların Anayasaya uygunluğu karinesi asıldır. Yasalara gösterilen güven ve
saygıdan kaynaklanan oluşumların sonuçlarını korumak gerekir” ifadelerine yer
verilmiştir.
Bir başka husus, maddede kurulması öngörülen Merkezin kuruluş amacı;
“terörle mücadele alanında oluşturulacak politika ve strateji ile alınacak tedbirlere
esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik istihbaratın alınması ve
değerlendirilmesi”; olarak belirlenmiştir. Ancak, kanun uygulamasında “terör”
kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin
22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G.
26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi,
Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci
maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme,
ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir.
Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” değiminden
neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık
getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu
şöyle belirginleştirmiştir:
“Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek,
eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş
alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle
yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.”.
Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.”
Verilen kararda da yer bulduğu üzere, 5952 sayılı kanun uygulamasında “terör”
kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta
bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme
yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa,
kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek
düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği
Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır.
Anayasanın 113 üncü maddesi birinci fıkrası; “Bakanlıkların kurulması,
kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.” şeklindedir,
dolayısıyla Bakanlık teşkilatına ilişkin 3046 sayılı çerçeve kanun hükümlerine uyum
Anayasal zorunluluktur. 3046 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre; “Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, mevcut bakanlıkların bölünmesi veya birleştirilmesi,
bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatı bu Kanun esaslarına göre düzenlenir.”
Böylelikle, her bir bakanlığın teşkilat ve görevleri hakkında kanun, bu kanunda
belirlenen esaslar ve ilkeler doğrultusunda kurallar getirilmesinin zorunlu kılınması,
Anayasanın 123 üncü maddesi ile getirilen idarenin kanuniliği ilkesinin bir
sonucudur. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
İkinci fıkra ile; ihtiyaç duyulan istihbari bilgilerin Genelkurmay Başkanlığı,
Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından Müsteşarlığa
verilmesi buyurucu biçimde düzenlenmiş ve herhangi bir sınırlama da getirilmemiştir.
Oysa, sayılan kurumların her biri doğrudan Başbakanlığa bağlı yapılar olup, bu
şekilde kurumsal hiyerarşinin aşılmasının Anayasanın 104 üncü maddesine aykırı
olduğu açıktır.
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 8 inci maddesi, Anayasanın 2 nci, 7 nci,
8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır.
9) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 9 uncu Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
9.1) Birinci Fıkrası, (a) Bendi
Birinci alt bendindeki; “….uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak..”
tümcesi, ikinci alt bendindeki, “Güvenlik kuruluşları” ibaresi, üçüncü alt bendindeki;
“Valilikler” ibaresi, dördüncü alt bendi “Belirlenen politikalar ile sosyo – ekonomik
politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında
koordinasyonu sağlamak”,
Kanunun 6 ncı maddesinde Müsteşarlığa verilen görevler arasında, sadece
politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek sayılmışken,
madde ile belirlenen politikaların uygulanmasına ilişkin eylem planları hazırlamaktan
ve belirlenen politikalar ile sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde
yürütülmesi de ana hizmet birimi görevleri arasında sayılmıştır. Yine, Valilikler
doğrudan ilgili mevzuat hükümlerine tabi organlar olup, bu mevzuatla ilgi ve uyumu
sağlanmadan yapılan düzenleme Anayasanın 2 nci ve 104 üncü maddesine aykırıdır.
Yine, düzenlemenin belirtilen ibare ve tümceleri, Anayasamızın 6 ncı
maddesinin üçüncü fıkrası; “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisini kullanamaz” hükmüne aykırıdır.
Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının neyi işaret
ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18,
K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001)
“Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık
haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak
düzenlenmiş alanda kural koyabilir.
Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden
neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık
getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu
şöyle belirginleştirmiştir:
“Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek,
eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş
alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle
yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.”.
Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.
Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının
tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta
bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme
yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa,
kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek
düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği
Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve
denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve
görevleri ile, Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır.
Düzenleme, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 104 üncü ve
123 üncü maddelerine aykırıdır.
9.2) Birinci Fıkrası, (b) Bendi
Birinci alt bendi; “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek,” tümcesi,
Düzenlemede, herhangi bir sınırlama getirilmeksizin “veri, bilgi ve belgeleri
toplamak, tasnif etmek” görevinin verilmesi hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Veri, bilgi ve belgeleri toplamak her türlü kişisel verileri de kapsama
alacağından, Anayasanın 13 üncü, 20 nci, 25 inci maddelerine aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin, 21.06.1989 tarih ve E:1988/38, K:1989/26 sayılı
kararında; “Temel hak ve özgürlüklerin soyut Anayasa kuralları olmaktan çıkarılması,
kullanılabilir ve uygulanabilir duruma getirilmeleri, dolayısıyla kişi yönünden pratik
bir değer taşıyabilmeleri için sınırlarının belirtilmesi, kullanma ve uygulama
yollarının gösterilmesi gerekir. Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve
özgürlükler üzerinde yerine göre yapılması gereken sınırlamaların ne tür tasarruflarla,
ne gibi sebeplere dayanılarak ve hangi ölçüler içerisinde yapılabileceği hükme
bağlanmıştır. Bu belirlemeye göre, temel hak ve özgürlükler üzerindeki sınırlama
ancak yasayla yapılabilecek, sınırlamayı haklı gösterecek sebep olarak ancak
maddede sayılı ve sınırlı olarak gösterilmiş bulunan genel sınırlama nedenleriyle
Anayasanın ilgili diğer maddelerinde öngörüleri özel sınırlama sebeplerine
dayanılacak “demokratik toplum düzeninin gerekleri” de sınırlamanın ölçüsünü
oluşturacaktır.”
Yine Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 tarih; E:2008/30 ve K:2009/96 sayılı
kararında;
Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği; bu sınırlamanın
da Anayasanın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı belirtildiği, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, Özel Hayatın ve
Aile Hayatının Korunması başlıklı 8 inci maddesinde ise; Herkesin özel ve aile
hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu
emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak
koşuluyla söz konusu olabileceği halde, bu gerekliliklere ve ilkelere uyulmaksızın soy
bağı kurumunun özüne dokunur nitelikte bir sınırlama getiren Türk Medeni Kanunu
289 uncu maddesi Anayasanın 13 üncü maddesine aykırı düşmektedir.”
Yine, Anayasa Mahkemesinin 20.03.2008 tarih; E:2006/167 ve K:2008/86
sayılı kararında;
“İtiraza konu 8 inci madde hükmüyle sayım ve örnekleme çalışmalarına konu
olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların
yetkililerine cevap verme yükümlülüğü getirilmiş, bu yükümlülüğe uymayanların da
54 üncü maddede gösterilen biçimde idari para cezasıyla cezalandırılması
öngörülmüştür.
Maddede açıklayıcı bir düzenleme bulunmadığı için, “kişisel veri” veya “isteme
bağlı veri” olarak adlandırılan, belirli veya belirlenebilir kişilerle ilgili her türlü
bilgilerin istenebileceği kuşkusuzdur.
İstatistiki birimlerin kendilerinden istenen bilgileri belirlenen şekil ve sürede
eksiksiz ve hatasız olarak vermek zorunluluğuna uyulmaması idari para cezası
yaptırımına bağlanmış olmasına karşın, istenilecek veri ve bilgilerin kapsamı ya da
sınırlarının ne/neler olacağına, başka bir anlatımla, temel hak ve özgürlüklere
müdahale niteliğinde olan veri ve bilgilerin bu zorunluluk kapsamında bulunup
bulunmadığına ilişkin herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Dolayısıyla,
istatistiki birimler kendilerinden istenildiği takdirde her türlü bilgiyi temel hak ve
özgürlüklerine müdahale niteliğinde olsa bile vermek zorundadırlar.
Anayasanın 20 nci maddesinde herkesin özel hayatına ve aile yaşayışına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 25 inci maddesinde de herkesin düşünce
ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. 20 nci
madde gerekçesinde, özel hayatın korunmasının her şeyden önce bu hayatın
gizliliğinin korunması, resmi makamların özel hayata müdahale edememesi anlamına
geldiği belirtilmiştir.
AİHM kararlarında da belirtildiği gibi, özel hayat bütün unsurlarıyla
tanımlanamayacak kadar geniş bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafından
ilgililer hakkında rızası olmaksızın bilgi toplamasının her zaman söz konusu kişinin
özel hayatını ilgilendireceği kuşkusuzdur.
Anket formlarında yer alan bazı sorular özel yaşamın gizliliği ile düşünce ve
kanaatin açıklanması sonucunu doğurabilir. Bir ülkede en güçlü veri tekeli idaredir.
Bu gücün sınırlandırılması özel yaşamın ve düşünce ve kanaat özgürlüğünün
korunması bakımından önemlidir.
Anayasanın 20 nci ve 25 inci maddelerinde yer alan güvencelere rağmen itiraza
konu 8 inci madde hükmüyle kişiler, bilgi toplama, saklama, işleme ve değiştirme
tekeli olan idareye ve diğer kişilere karşı korumasız bırakılmış, veri toplamanın
sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasanın 20 nci ve 25 inci
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.”
Düzenleme, Anayasanın; 13 üncü, 20 nci, 25 inci maddelerine aykırıdır.
İkinci alt bendi, “……yaptırmak” ibaresi
“İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak” düzenlemesi; Anayasanın 2
nci maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve
denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve
görevleri ile, Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır.
Düzenleme, Anayasanın 2 nci, 5 inci ve 13 üncü maddelerine aykırıdır.
Dördüncü alt bendi; “Terörle” ibaresi;
Kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş
olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye
uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile
kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve
hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu
sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde
açıkça yer almaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Düzenleme; Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 13 üncü maddelerine aykırıdır.
10) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 10 uncu Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
Birinci fıkrasının, (b) bendinin;
Birinci alt bendi “Terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını
değerlendirmek, günün şartlarına göre geliştirmek.” Cümlesi
Anayasanın 6 ncı maddesinde, “Hiçbir kimse kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisi kullanamaz” ve 7 nci maddesinde de, “Yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.”; denilmektedir.
Dolayısıyla, yasama yetkisini kapsar biçimde, madde ile mevzuatı günün şartlarına
göre geliştirmek görevinin verilmesi Anayasanın 2 nci, 6 ncı ve 7 nci maddelerine
aykırıdır.
Birinci fıkrasının, (c) bendinin;
Birinci ve ikinci cümlesi “…Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri
pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve
esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen
taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile
aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak
istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik
ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve
kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından
kazanılmış hak teşkil etmez.”
Anayasa 128 inci maddede; Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili olarak “Genel
İlkeler” başlığı altında, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir.” denilmektedir.
3046 sayılı Kanun Bakanlıkların Kuruluş ve teşkilat esaslarını belirleyen
çerçeve kanun olup, bu çerçeve kanun ile bakanlıklarda sözleşmeli surette ve keza
müsteşar müşaviri pozisyonunda istihdam kabul edilmemiştir. Aynı şekilde, 3152
sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda da bu tarz bir
istihdama imkan verilmemiştir.
Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, düzenleme, hukuk
düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk
devleti” ilkesine aykırıdır.
Düzenleme, Anayasanın 2 nci ve 128 inci maddelerine aykırıdır.
11) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 13 üncü Maddesinin
İkinci Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
Madde ile, özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün
veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile
sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilmesine
olanak tanınmıştır. Çalıştırılacak olan personel hakkında hiçbir kiritere ve vasfa yer
verilmediği gibi çalıştırılacak personelin sayısı hakkında da bir sınırlama
getirilmemiştir. Çalıştırılma şekli, sayısı gibi konularda tamamıyla ucu açık bir
personel rejimi öngörülmüştür. Bu madde ile binlerce hatta daha fazla sınırsız
personel istihdamı söz konusu olabilecektir. Ayrıca müsteşarlığın kuruluş amacına
yönelik bilgi birikimine sahip olmayan personel de söz konusu madde uyarınca
istihdam edilebilecektir. Çünkü bu konuda da herhangi bir sınırlama öngörülmemiştir.
Anayasanın 128 inci maddesinde; “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev
ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Sözleşmeli personel konusunda yasa ile
yapılması gereken düzenlemeler idarenin takdirine bırakılmıştır. Bu nedenle
düzenleme Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır.
Ayrıca Devletin tüm istihbari bilgilerinin toplanmasının öngörüldüğü Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nda “yabancı uzman” çalıştırılabilmesinin
benimsenmesi, bu istihdamın karşılıklılık ilkesi koşuluna bağlanmamış olması, kamu
yararının bulunmaması, ülke bağımsızlığına zarar verebilecek nitelikte bulunması
nedenleriyle Anayasaya aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin 15.10.2009 tarih ve E:2006/119, K:2009/145 sayılı
kararında; “Diğer taraftan iptali istenen düzenleme, “karşılıklılık” ilkesiyle de
bağdaşmamaktadır. Türk Yabancılar Hukukunun temel ilkelerinden en önde geleni,
karşılıklılıktır. Karşılıklılık (mütekabiliyet) esası, öğretide en az iki devlet arasında
uygulanan ve her birinin ülkesinde diğerinin vatandaşlarına aynı mahiyetteki hakları
karşılıklı tanımalarını ifade eden bir prensip olarak izah olunmaktadır. Bu prensibe
göre; bir yabancının Türkiye’de bir haktan yararlanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının da o yabancının ülkesinde aynı tür ve nitelikte olan haklardan
yararlandırılmasına bağlıdır. Karşılıklı muamele esası, antlaşma ile ya da kanunla
konulabilir.
Anayasamızın Başlangıç kısmının ikinci paragrafında yer alan “Dünya
milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ...” ibaresi, milletlerarası
hukuk ilişkilerimizde karşılıklılık ilkesinin esas alınacağını göstermektedir.
Karşılıklılığın etkisiz hale gelebildiği bir durumda ise, milletlerin eşit haklara sahip
olduğundan söz edilemez.” İfadeleri ile subut bulduğu üzere, karşılıklılık ilkesini
gözetmeyen düzenleme, Anayasaya aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin 23.12.2005 tarih ve E:2004/68 ve K:2005/104 sayılı
kararındaki gerekçeler de konunun değerlendirilmesinde önem arzeden hususlardır:
“Yabancının klasik insan hak ve özgürlüklerinden bazılarından vatandaş gibi
yararlandırılmamasının, bu hakların kimi sınırlama ya da kısıtlamalara tabi
tutulmasının nedenlerini Devleti korumak, onun devamlılığını sağlamak gibi
düşüncelerde aramak gerekir. Devletler arasında, ticari, iktisadi, askeri ve kültürel
ilişkilerin olabildiğince arttığı, insancıl düşüncelerin son derece yaygınlaştığı
günümüzde aynı mülahazaların büsbütün gücünü yitirdiği söylenemez. Tarih
boyunca, devletler ülkelerindeki yabancı unsurlara kuşku ile bakmışlar, bazı hakları
onlardan esirgemişler, bazılarını ise kimi koşullara, bağlamak suretiyle
sınırlamışlardır. Anayasamızın 16 ncı maddesinde de, Anayasanın 12 nci maddesinde
herkese tanınan temel hak ve özgürlüklerin, yabancılar için, uluslararası hukuka
uygun olarak yasayla sınırlandırılabileceği kurala bağlanmıştır.
Yabancıların temel hak ve özgürlüklerin kimilerinden yurttaşlar gibi
yararlandırılmamasının, bu hakların kimi sınırlama ya da kısıtlamalara bağlı
tutulmasının nedenlerini Anayasa Mahkemesinin yabancılara mülk satışı ile ilgili
13.06.1985 günlü, E:1984/14, K:1985/7 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Devlet’i
korumak, onun sürekliliğini sağlamak gibi düşüncelerde aramak gerekir.
Devletin geleceği üzerinde doğrudan etkisi olan yaşamsal önemdeki konularda,
yabancıların ağırlığını önleyici kuralların getirilmesi, bağımsızlığın korunması
yönünden zorunludur….
Türkiye Cumhuriyetinin dünya milletler ailesine bağımsız bir devlet olarak
kabulünün uluslararası belgesi Lozan Barış Antlaşmasıdır. Bu antlaşmaya ekli İkamet
ve Selahiyeti Adliye Hakkındaki Mukavelenamede; yabancıların ülkede mülk
edinmeleri konusunda mütekabiliyet şartı öngörülmüş, bu tarihten sonra düzenlenen
konu ile ilgili yasalarda ve yapılan birçok antlaşmada mütekabiliyet şartı getirilmek
suretiyle, karşılıklı muamele esası, gerek antlaşmalar hukuku, gerek mevzuu hukuk
olarak Türk Yabancılar Hukukunun genel ilkelerinden biri haline dönüştürülmüştür.
Anayasanın 176 ncı maddesinde, Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri
belirten Başlangıç kısmının, Anayasa metnine dahil olduğu açıklanmış, anılan
maddenin gerekçesinde de Başlangıç kısmının, Anayasanın diğer hükümleriyle
eşdeğerde olduğu vurgulanmıştır.
Anayasanın cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2 nci maddesinde ise “Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan
haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti” olduğu belirtilmiştir.
Başlangıcın 2 nci paragrafındaki; Türkiye Cumhuriyetinin “Dünya milletler
ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu ilkesiyle, devletin beşeri unsurunu
oluşturan milletin diğer milletlerle hak eşitliğine sahip bulunduğu vurgulanmıştır.
Başlangıcın 5 inci paragrafında ise “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin
karşısında korunma göremeyeceği” ilkesi ile, Anayasanın öngördüğü hukuk düzeni
içinde, milli menfaatlerin her şeyin üstünde tutulması gereği belirlenmiştir….
Karşılıklı muamele (mütekabiliyet) esası uluslararası ilişkilerde eşitliği sağlayan
bir denge aracıdır…
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 18.02.1985 tarih ve E:1984/9, K:1985/4 sayılı
kararında, “Anayasanın 5 inci maddesinde yer alan Türk Milletinin bağımsızlığı
ilkesinin, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı içerdiği kuşkusuzdur; siyasi ve ekonomik
bağımsızlık kavramlarının yalnız başlarına bir anlam ifade etmedikleri, birbirlerini
tamamlayan kavramlar oldukları görüşü de doğrudur.”
denilmiştir. Ayrıca bir ülkedeki bağımsızlık kavramının ulusal savunma ve
ulusal güvenlik ile ilişkisi düşünüldüğünde önemli bir haberleşme şebekesinin
yabancı sermayeye bırakma sonucunu verebilecek bir düzenlemenin, ülke savunması
bakımından yaratacağı sakıncaları ayrıntılı biçimde belirtmeye herhalde gerek yoktur.
Çünkü, haberleşme birimleri yabancılarca işletilen bir devletin bu alanda
bağımsızlığından söz edilemeyeceği gibi, bir savaş durumunda ulusal savunmasının
temellerinden olan ulusal ve askeri haberleşmesinin felce uğrayacağı, böylelikle eli
kolu bağlı duruma düşeceği herkesçe bilinmektedir.
Anayasanın başlangıç kısmının 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun ile
değişik beşinci paragrafında, “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatleri...nin karşısında
korunma göremeyeceği...” ilkesine aykırı, Anayasanın 5 inci maddesindeki “Türk
Milletinin bağımsızlığını koruma” görevi ile çelişen bir düzenlemedir.
Anayasa Mahkemesinin 07.11.1989 tarihli E:1989/6, K:1989/42 sayılı
kararında,
“Yasal düzenlemelerin Cumhuriyetin temel niteliklerinden birisi olan hukuk
devleti ilkesine uygun olması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Yönetilenlere, en güçlü,
en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvenceyi sağlayan hukuk devleti, tüm
devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu başlıca geçerlik
koşulu sayarak insan hakları, temel haklar ve özgürlükler yönünden Anayasal ilkeler
düzeyine ulaşmış kurallara dayanır. Hukukun üstünlüğünü, toplumsal barışı ve ulusal
dayanışmayı amaçlamayan Anayasanın öncelik ve bağlayıcılığını gözetmeyen,
hukukun evrensel kurallarına saygılı olmayan, adaletli bir düzeni gerçekleştirmeyen,
kişilere değer vermeyen, çağdaş kurum ve kurallarla uyum sağlamayan devletin
hukuk devleti olduğundan söz edilemez. …
Anayasa Mahkemesinin bu kararında devlete kaynak sağlamak amacıyla gerekli
düzenlemeler gerçekleştirilirken hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılmasına duyarsız
kalınamayacağı açıkça belirtilmiştir. 5189 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin 406 sayılı
Kanunun ek 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasını madde metninden çıkarılması için
yapılan düzenlemede; Türk Telekom’un yabancılara satılarak devlete kaynak
yaratılmak istenmesi tek ölçek olarak görülmüş, hukuk devletinin vazgeçilmez
öğelerinden olan “yasaların kamu yararına dayanması” ilkesi gözetilmediği gibi
“karşılıklılık, “hukuk devleti” ve “Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı” ilkeleri de
dikkate alınmamış ve nihayet “bağımsızlık ilkesi” nin yıpranmasına duyarsız
kalınmıştır. Bu nedenle, yapılan bu düzenleme Anayasanın 2 nci ve 11 inci
maddelerine ve Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan kararına da aykırıdır.
Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi
kararlarının yasama yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını, gerçek ve
tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu kural gereğince Yasama Organı,
yapacağı yeni düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi
kararlarını gözönünde bulundurmak, bu kararları etkisiz bırakacak biçimde yeni yasa
çıkarmamak ve Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar
yasalaştırmamak yükümlülüğündedir.”
Düzenleme; Anayasanın 176 ncı maddesi uyarınca Başlangıç hükümlerine,
Anayasanın 2 nci, 5 inci, 11 inci, 128 inci ve 153 üncü maddelerine aykırıdır.
Dördüncü fıkrası;
Dördüncü fıkranın son cümlesinde “Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Müsteşarın teklifi üzerine
Bakan onayı ile tespit edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla, diğer ödemeler
olarak anılan bir grup ödeme konusunda idareye yetki verilmiştir. Anayasanın 128
inci maddesi “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin
genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir.” hükmüne amirdir. Dördüncü fıkranın son cümlesi yasa ile yapılması
gereken düzenlemeler için idareye sınırsız yetki devrini içermektedir. Bu nedenle söz
konusu düzenleme Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır.
Düzenleme; Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır.
12) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 15 inci Maddesinin
İkinci Cümlesi, “Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge
talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir.”
Düzenlemesinin Anayasaya Aykırılığı
Düzenlemede, herhangi bir sınırlama getirilmeksizin “her türlü bilgi ve belgele
talebinin ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi” nin
öngörülmüş olması hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Bilgi ve belgelerin, her türlü kişisel verileri de kapsama alacağı açık olup
düzenleme, Anayasanın 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin, 21.06.1989 tarih ve E:1988/38, K:1989/26 sayılı
kararında; “Temel hak ve özgürlüklerin soyut Anayasa kuralları olmaktan çıkarılması,
kullanılabilir ve uygulanabilir duruma getirilmeleri, dolayısıyla kişi yönünden pratik
bir değer taşıyabilmeleri için sınırlarının belirtilmesi, kullanma ve uygulama
yollarının gösterilmesi gerekir. Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve
özgürlükler üzerinde yerine göre yapılması gereken sınırlamaların ne tür tasarruflarla,
ne gibi sebeplere dayanılarak ve hangi ölçüler içerisinde yapılabileceği hükme
bağlanmıştır. Bu belirlemeye göre, temel hak ve özgürlükler üzerindeki sınırlama
ancak yasayla yapılabilecek, sınırlamayı haklı gösterecek sebep olarak ancak
maddede sayılı ve sınırlı olarak gösterilmiş bulunan genel sınırlama nedenleriyle
Anayasanın ilgili diğer maddelerinde öngörüleri özel sınırlama sebeplerine
dayanılacak “demokratik toplum düzeninin gerekleri” de sınırlamanın ölçüsünü
oluşturacaktır.”
Yine Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 tarih; E:2008/30 ve K:2009/96 sayılı
kararında;
Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği; bu sınırlamanın
da Anayasanın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı belirtildiği, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, Özel Hayatın ve
Aile Hayatının Korunması başlıklı 8 inci maddesinde ise; Herkesin özel ve aile
hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu
emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak
koşuluyla söz konusu olabileceği halde, bu gerekliliklere ve ilkelere uyulmaksızın soy
bağı kurumunun özüne dokunur nitelikte bir sınırlama getiren Türk Medeni Kanunu
289 uncu maddesi Anayasanın 13 üncü maddesine aykırı düşmektedir.”
Yine, Anayasa Mahkemesinin 20.03.2008 tarih; E:2006/167 ve K:2008/86
sayılı kararında;
“İtiraza konu 8 inci madde hükmüyle sayım ve örnekleme çalışmalarına konu
olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların
yetkililerine cevap verme yükümlülüğü getirilmiş, bu yükümlülüğe uymayanların da
54 üncü maddede gösterilen biçimde idari para cezasıyla cezalandırılması
öngörülmüştür.
Maddede açıklayıcı bir düzenleme bulunmadığı için, “kişisel veri” veya “isteme
bağlı veri” olarak adlandırılan, belirli veya belirlenebilir kişilerle ilgili her türlü
bilgilerin istenebileceği kuşkusuzdur.
İstatistiki birimlerin kendilerinden istenen bilgileri belirlenen şekil ve sürede
eksiksiz ve hatasız olarak vermek zorunluluğuna uyulmaması idari para cezası
yaptırımına bağlanmış olmasına karşın, istenilecek veri ve bilgilerin kapsamı ya da
sınırlarının ne/neler olacağına, başka bir anlatımla, temel hak ve özgürlüklere
müdahale niteliğinde olan veri ve bilgilerin bu zorunluluk kapsamında bulunup
bulunmadığına ilişkin herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Dolayısıyla,
istatistiki birimler kendilerinden istenildiği takdirde her türlü bilgiyi temel hak ve
özgürlüklerine müdahale niteliğinde olsa bile vermek zorundadırlar.
Anayasanın 20 nci maddesinde herkesin özel hayatına ve aile yaşayışına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 25 inci maddesinde de herkesin düşünce
ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. 20 nci
madde gerekçesinde, özel hayatın korunmasının her şeyden önce bu hayatın
gizliliğinin korunması, resmi makamların özel hayata müdahale edememesi anlamına
geldiği belirtilmiştir.
AİHM kararlarında da belirtildiği gibi, özel hayat bütün unsurlarıyla
tanımlanamayacak kadar geniş bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafından
ilgililer hakkında rızası olmaksızın bilgi toplamasının her zaman söz konusu kişinin
özel hayatını ilgilendireceği kuşkusuzdur.
Anket formlarında yer alan bazı sorular özel yaşamın gizliliği ile düşünce ve
kanaatin açıklanması sonucunu doğurabilir. Bir ülkede en güçlü veri tekeli idaredir.
Bu gücün sınırlandırılması özel yaşamın ve düşünce ve kanaat özgürlüğünün
korunması bakımından önemlidir.
Anayasanın 20 nci ve 25 inci maddelerinde yer alan güvencelere rağmen itiraza
konu 8 inci madde hükmüyle kişiler, bilgi toplama, saklama, işleme ve değiştirme
tekeli olan idareye ve diğer kişilere karşı korumasız bırakılmış, veri toplamanın
sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasanın 20 nci ve 25 inci
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.”
15 inci maddesinin ikinci cümlesi, “Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından
istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından
gecikmeksizin yerine getirilir.”
Düzenleme, Anayasanın; 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırıdır.
13) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 16 ncı Maddesinin İkinci
Cümlesi, “Bu Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018
sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek
konulur.” Düzenlemesinin Anayasaya Aykırılığı
5018 sayılı Kanunun Örtülü ödenek başlıklı 24 üncü maddesi; “Örtülü ödenek;
kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin millî güvenliği ve yüksek
menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve
olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık
bütçesine konulan ödenektir. Kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat
hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilir.
Örtülü ödenek, bu amaçlar dışında ve Başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile
siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. İlgili yılda bu
amaçla tahsis edilen ödenekler toplamı, genel bütçe başlangıç ödenekleri toplamının
binde beşini geçemez.
Başbakanlık ve diğer ilgili idare bütçelerinde yer alan örtülü ödeneklerin
kullanılma yeri, giderin kimin tarafından yapılacağı, hesapların tutulma ve kapatılma
yöntemi, gideri yapanın değişmesi halinde yeni yetkiliye hangi belgelerin aktarılacağı
Başbakan tarafından belirlenir.
Örtülü ödeneklere ilişkin giderler Başbakan, Maliye Bakanı ve ilgili Bakan
tarafından imzalanan kararname esaslarına göre gerçekleştirilir ve ödenir.”
Şeklindedir. Madde ile belirlendiği üzere, örtülü ödenek esasen başbakanlık bütçesine
konulmakta ve ancak istisnaen kanunlarla verilen istihbarat hizmetlerinin yürüten
diğer kamu idarelerinin de bütçelerine örtülü ödenek konulabilmektedir.
5952 sayılı Kanunun 1 inci ve 3 üncü maddeleri kapsamında Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı, istihbarat hizmetlerini yürüten bir kamu idaresi niteliğinde
olmayıp, niteliği itibariyle terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri
geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak
fonksiyonunu taşımaktadır. Bu anlamda, istihbari bilgilerin toplandığı bir birim olup,
bizzat istihbari hizmet yürüttüğü iddia edilemez. Dolayısıyla, 5018 sayılı Kanun
hükümleri dairesinde bütçesine örtülü ödenek konulamaz. Nitekim; 2937 sayılı
Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 4 üncü
maddesinde sayılan görevler nazara alındığında, istihbari hizmetlerin niteliği açıkça
anlaşılmaktadır.
Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, Anayasanın 2 nci
maddesine aykırılık ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, söz konusu düzenleme Anayasanın 161 inci ve 162 nci maddelerine de
aykırıdır.
Anayasanın 161 inci maddesinde; “Devletin ve kamu iktisadî teşebbüsleri
dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.
Mali yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması
ve kontrolü kanunla düzenlenir.
Kanun, kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve
hizmetler için özel süre ve usuller koyabilir.
Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.”
Hükmü yer almaktadır.
Yine Anayasanın 162 nci maddesinde;
“Bakanlar Kurulu, merkezi yönetim bütçe tasarısı ile millî bütçe tahminlerini
gösteren raporu, malî yılbaşından en az yetmişbeş gün önce, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunar.
Bütçe tasarıları ve rapor, kırk üyeden kurulu Bütçe Komisyonunda incelenir. Bu
komisyonun kuruluşunda, iktidar grubuna veya gruplarına en az yirmibeş üye
verilmek şartı ile, siyasî parti gruplarının ve bağımsızların oranlarına göre temsili göz
önünde tutulur.
Bütçe Komisyonunun ellibeş gün içinde kabul edeceği metin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülür ve malî yılbaşına kadar karara bağlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri
hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar;
bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve
oylanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu tasarılarının Genel Kurulda
görüşülmesi sırasında, gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar.”
denilmektedir.
Anayasanın 161 inci ve 162 nci maddelerinde bütçelerin gerek hazırlanması
gerekse TBMM’de kabul edilmesi süreçlerinin şeffaf olması öngörülmektedir. Oysa
söz konusu düzenlemede, operasyonel yetkisi olmayan bir oluşuma, 5018 sayılı
Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre örtülü ödenek ayrılması öngörülmektedir.
Dolayısıyla, sadece bilgi üretiminden sorumlu bir yapı, şeffaflıktan uzak bir şekilde
harcama yetkisiyle donatılmaktadır.
Düzenleme Anayasanın 2 nci, 161 inci ve 162 nci maddelerine aykırıdır.
14) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 18 inci Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
Birinci fıkrası (a) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(I) sayılı cetvelin
“VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,”
ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,”
ibaresi ve
Birinci fıkrası (b) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(II) sayılı cetvelin
“4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,”
ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresi,
Üçüncü fıkrası (a) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesine ek “Güvenlik
politikaları ve sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini
sağlamak üzere, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulmuştur. Bu amaçla,
ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabilir.
Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman,
sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkilidir.” fıkrası
Üçüncü fıkrası (b) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin birinci
fıkrasına ek (d) bendi; “d) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı.” ibaresi,
Dördüncü fıkrasının,
Beşinci fıkrasının,
3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş
ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı
1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili,
verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasına,
teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” hükmünü amir
olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi “Bu Kanun, Milli Savunma Bakanlığı hariç
diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşlarını
kapsar.” düzenlemesini içermektedir. 3046 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi (d) bendi;
“Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” buyurucu düzenlemesini
içermektedir. Yine aynı Kanun’un 15 inci maddesi ise; “Hiyerarşik kademeler ve
birim unvanları” başlığı altında; bakanlık merkez, taşra, yurtdışı teşkilatları ile bağlı
ve ilgili kuruluşların hiyararşik kademelerini; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan
farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla ne şekilde düzenleneceği tahdidi olarak
belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre; Bakanlık merkez teşkilatında, 1 Müsteşarlık,
Müsteşarlığa bağlı Genel Müdürlük, Kurul veya Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük
veya Kurul Başkanlığına bağlı Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü şeklinde
örgütlenmek olasıdır ve dolayısıyla, kanun birden fazla müsteşarlığa cevaz vermediği
gibi, 5952 sayılı Kanunla öngörülen “merkez”; “il müdürlüğü” veya “büro” şeklinde
bir hiyerarşik kademenin kabulü de hukuk düzenimizde olası değildir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa
koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle
yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa
koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, genel olarak 5952
sayılı Yasa bütünüyle ve amacını belirleyen 1 inci maddede talep konusu tümce,
hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk
devleti” ilkesine aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı
Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde,
“İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş
ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu
tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur”
Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin
hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar.
Yine Anayasanın 128 inci maddesinde; “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. İl Sosyal Etüt ve Proje
Müdürlüklerinin kurulmasına ilişkin birinci fıkranın (b) bendindeki düzenleme ile
ilçelerde büroların kurulmasının öngörüldüğü üçüncü fıkra Anayasanın 128 inci ve
123 üncü maddelerine aykırıdır. Personelin, görevleri, yetkileri ile personelin
nitelikleri konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği gibi bu
müdürlüklerin hiyerarşik konumu görev ve yetkileri konusunda da hiçbir düzenleme
öngörülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle düzenlemeler, Anayasanın 2 nci, 123 üncü ve 128 inci
maddelerine aykırıdır.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. Söz konusu düzenlemede soyut
tanımlamalardan yola çıkarak terörle mücadele edecek ve en ücra ilçede bile örgütü
bulunacak yeni bir idari yapı öngörmektedir. Terörle mücadelede koordinasyon amacı
ortaya konulsa bile güvenlikle ilgili birimlerin koordinasyonu amacından çok tüm bu
birimlerin isitihbarat açısından bir çatı yönetimi öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu
durumun hiyerarşik açıdan güvenlikle ilgili birimler arasında yeni belirsizlikler ve
hiyerarşik çatışma alanları oluşturacağı aşikardır. Yasa ile sınırları çizilmiş bir
yapılanma yerine siyasi iktidarın keyfi uygulamalarına ve istismara açık bir
örgütlenme öngörülmektedir. Soyut tanımlar ve esnek ve yasal dayanaktan yoksun
istismara açık idari yapılanma öngörülmesi, temel hak ve hürriyetlerin kullanımında
sakıncalı durumların ortaya çıkmasına neden olacağı açık bir gerçekliktir.
Ülke çıkarlarına ve kamu yararına aykırı olan, ülkemizin güvenliği açısından da
son derece ciddi sakıncalar yaratacak ve Anayasa hükümlerine açıkça aykırı olan
iptali istenen kurulların uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum
ve zararlar doğabilecektir.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan
arındırılması, hukuk devleti sayılmanın gereğidir. Anayasaya aykırılığın
sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde, özenle korunması
gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun
üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence
altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden
giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama
bulunmamaktadır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla Anayasaya açıkça aykırı
olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de
durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
IV. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un;
1) 1 inci maddesinin, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri
geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak
üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13
üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
2) 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bendleri, Anayasanın 2 nci, 6
ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı
olduklarından,
3) 3 üncü maddesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104
üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
4.1) 4 üncü maddesinin birinci fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13
üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
4.2) 4 üncü maddesi ikinci fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13
üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü, 117 nci, 138 inci ve 159 uncu maddelerine aykırı
olduğundan,
5.1) 5 inci maddesi ikinci fıkrasının “Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma
komisyonları” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113
üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
5.2) 5 inci maddesi üçüncü fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13
üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
6) 6 ncı maddesi, birinci fıkra “Terörle” ibaresi; birinci fıkra (a) ve (b) bendleri,
birinci fıkra (c) bendi “veya yaptırmak” ibaresi; birinci fıkra (ç) bendi “Güvenlik
kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara” ibareleri; birinci fıkra (f) bendi, Anayasanın 2
nci, 7 nci, 8 inci ve 13 üncü maddelerine aykırı olduklarından,
7) 7 nci maddesi birinci fıkra, “bakana” ibaresi, Anayasanın; 2 nci, 6 ncı, 7 nci,
8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
8) 8 inci maddesi, Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü,
113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
9) 9 uncu maddesi;
9.1) Birinci fıkrası, (a) bendi; birinci alt bendindeki; “….uygulanmasına yönelik
eylem planları hazırlamak..” tümcesi, ikinci alt bendindeki, “Güvenlik kuruluşları”
ibaresi, üçüncü alt bendindeki; “Valilikler” ibaresi, dördüncü alt bendi “Belirlenen
politikalar ile sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için
ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak”, tümcesi, Anayasanın 2 nci, 5 inci,
6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 104 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduklarından,
9.2) Birinci fıkrası, (b) bendi, birinci alt bendi, “Veri, bilgi ve belgeleri
toplamak, tasnif etmek,” tümcesi, Anayasanın 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine
aykırı olduğundan,
İkinci alt bendi, “…yaptırmak” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 5 inci ve 13 üncü
maddelerine aykırı olduğundan,
Dördüncü alt bendi, “Terörle” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 13 üncü
maddelerine aykırı olduğundan,
10) 10 uncu maddesinin;
10.1) Birinci fıkrasının, (b) bendinin;
Birinci alt bendi “Terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını
değerlendirmek, günün şartlarına göre geliştirmek.” cümlesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı
ve 7 nci maddelerine aykırı olduğundan,
Birinci fıkrasının, (c) bendinin, birinci ve ikinci cümlesi “…Bakan onayı ile en
çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir.
Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2)
sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın
teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta
sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar
çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma,
sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya
statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” hükmü, Anayasanın 2 nci ve
128 inci maddelerine aykırı olduğundan,
11) 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası, Anayasanın 176 ncı maddesi uyarınca
Başlangıç hükümlerine, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 11 inci, 128 inci ve 153 üncü
maddelerine aykırı olduğundan,
13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesi, Anayasanın 128 inci
maddesine aykırı olduğundan,
12) 15 inci maddesinin ikinci cümlesi, “Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından
istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından
gecikmeksizin yerine getirilir.” düzenlemesi, Anayasanın; 13 üncü, 20 nci ve 25 inci
maddelerine aykırı olduğundan,
13) 16 ncı maddesinin ikinci cümlesi, “Bu Kanun kapsamında yürütülen ve
gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre
Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” düzenlemesi, Anayasanın 2 nci, 161 inci ve
162 nci maddelerine aykırı olduğundan,
14) 18 inci maddesi,
Birinci fıkrası (a) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(I) sayılı cetvelin
“VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,”
ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,”
ibaresi ve
Birinci fıkrası (b) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(II) sayılı cetvelin
“4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,”
ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresi,
Üçüncü fıkrası (a) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesine ek “Güvenlik
politikaları ve sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini
sağlamak üzere, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulmuştur. Bu amaçla,
ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabilir.
Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman,
sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkilidir.” fıkrası,
Üçüncü fıkrası (b) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin birinci
fıkrasına ek (d) bendi; “d) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı.” ibaresi,
Dördüncü fıkrasının,
Beşinci fıkrasının,
Anayasanın 2 nci, 123 üncü ve 128 inci maddelerine aykırı olduklarından,
iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve
durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”
B- Anayasa Mahkemesince alınan 13.5.2010 günlü dava dilekçesindeki
eksiklik ve çelişkilerin giderilmesi kararından sonra Grup Başkanvekili Kemal
ANADOL tarafından verilen 2.6.2010 tarihli ek dava dilekçesinin gerekçe
bölümü ise şöyledir:
“6) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı Maddesi, Birinci
Fıkra “Terörle” İbaresi; Birinci Fıkra (a) ve (b) Bendleri, Birinci Fıkra (c) Bendi
“veya yaptırmak” İbaresi; Birinci Fıkra (ç) Bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili
kurumlara” İbareleri; Birinci Fıkra (f) Bendinin Anayasaya Aykırılığı
Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” ile “ilgili kurumlara”
ibarelerinin neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. 6 ncı maddenin birinci fıkrasında,
birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri ile yine birinci fıkranın (ç) bendinde söz konusu
ibarelere yer verilmiştir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18,
K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001)
“Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık
haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak
düzenlenmiş alanda kural koyabilir.
Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden
neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık
getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu
şöyle belirginleştirmiştir:
“Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek,
eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş
alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle
yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.”.
Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.
Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının
tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta
bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme
yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Kaldı ki,
“güvenlik kuruluşları” ve “ilgili kurumlar” tanımlamaları da müphemdir. Oysa, kanun
uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek
düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği
Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99,
K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü
maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının
görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla
düzenlenmesini gerekli kılar.
(f) alt bendi ile getirilen, “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak”
düzenlemesi ile (c) bendindeki “veya yaptırmak” ibaresi; Anayasanın 2 nci
maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan
devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin
sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.
Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve
öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum
ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir.
Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak
hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri
hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve
temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve
denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve
görevleri ile Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır.
17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı maddesi, birinci fıkra “Terörle”
ibaresi; birinci fıkra (a) ve (b) bendleri, birinci fıkra (c) bendi “veya yaptırmak”
ibaresi; birinci fıkra (ç) bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara”
ibareleri; birinci fıkra (f) bendi; Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci ve 13 üncü
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
İlgi yazının 2 nci maddesinde belirtilen hususlar: 5952 sayılı Yasanın 9 uncu
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinin Anayasaya
aykırılığının gerekçesi aşağıda belirtilmiştir.
Terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında belirlenen politikalar ile
sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar
arasında koordinasyonu sağlamak görevi Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek
Dairesine verilmiştir. “Terör” kavramı ile “ilgili kurumlar” kavramı ile neye işaret
edildiği belirsizdir.
İptali istenen maddede, “belirlenen politikalar” kavramı ile hukuk devletinde
kabullenilemeyecek olan bir müphemiyet ile sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir
şekilde yürütülmesi amaçlanarak, terörle mücadele stratejileri yanına müphem olarak
belirtilen kimi politikaların da dâhil edilmesi ve ayrıca “ilgili” kelimesiyle
netleştirilemeyecek boyutta Devletin tüm kurumlarını dahil ederek bir koordinasyon
sağlama görevi verilmektedir. Böylesine belirsiz sınırı olmayan kim ve nasıl
saptanacağı konusunda bir açıklık bulunmayan kurallar ile Devletin bir
müsteşarlığının yetkilendirilmesi, yürütmenin emrine verilmesi Anayasanın emredici
ve önceki dilekçemizde arz ettiğimiz maddelerine aykırılık teşkil ettiği muhakkaktır.
Anayasanın 7 nci maddesinde “yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” hükmü yer almaktadır. Söz
konusu düzenleme yürütmeye asli düzenleme yetkisi verdiğinden Anayasanın 7 nci
maddesine açıkça aykırılık taşımaktadır.
İlgi yazının 3 üncü maddesinde belirtilen hususlar: İlgi yazının 3 üncü
maddesinde, 9 uncu maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt
bendindeki “yaptırmak” sözcüğünün Anayasaya aykırılığına ilişkin belirtilen
eksiklikler aşağıda tamamlanmıştır.
Dilekçemizin dava konusunu bölümünde ve 2. sayfada yer alan anılan
kanununun 9 uncu maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt
bendindeki “yaptırmak” ibaresi; aynı şekilde Dava dilekçemizde iptali istenen
hükümler bölümünde 10. sayfada belirtilen “yaptırmak” ibaresi; yine aynı şekilde
dava dilekçemizin 50. sayfasında yer alan “yaptırmak” ibaresi ile dava dilekçemizin
sonuç ve istem bölümünde ve 72. sayfada yer alan “yaptırmak” ibaresinin Anayasanın
2 nci, 5 inci, 13 üncü maddelerine aykırı olduğu belirtilmiş olup, dava dilekçemizin
50. sayfasında yer alan “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak” cümlesi
sehven yazılmıştır. Söz konusu cümle “Araştırma yapmak ve bu alandaki bilimsel
çalışmaları desteklemek.” cümlesi yerine sehven yazılmıştır. 2. alt bendin yalnızca
“yaptırmak” ibaresi davamıza konu iptali istenen ibaredir. Söz konusu ibarenin Yüce
Mahkemeye sunmuş olduğumuz dava dilekçemizde belirtilen maddelere aykırılık
içerdiği kanaatindeyiz.
İlgi yazının 4 üncü maddesinde belirtilen hususlar:
Yürürlüğün durdurulması talebine ilişkin belirtilen eksiklikler aşağıda
tamamlanmıştır.
Anılan kanunun tehdit ettiği ilk husus temel hak ve hürriyetlerin ihlal
edilebilmesidir. Zira kanun terörle mücadele amacı altında politika ve stratejileri
geliştirmek üzerine bir misyon üstlendiği için ülkede yaşayan insanların haklarının
korunması konusunda tamamıyla yürütmeye bağlı olarak ve yasal koruma sınırları
çizilmeden geniş ve takdiri bir çalışma ve faaliyet alanı sunmaktadır. Ülkemizde
henüz kişisel verilerin korunması hususunda yasal düzenlemeler olmadığı gibi, terörle
mücadele adı altında temel hak ve özgürlüklerin hukuka açıkça aykırı olarak askıya
alındığı ve umursanmadığı bir gerçektir. Benzer birçok olayda AİHS’nin ihlal
edildiğine dair Türkiye aleyhine AİHM’nin birçok kararı mevcuttur. Bu sebeple
ayrıca,
Kurulacak teşkilat ve yapılanmayla illerde ve hatta ilçelerde dahi
örgütlenilecek, bu yapı ile sınırsız sayıda ve nitelikleri yasada yer almayan personel
istihdamı ve yetkilendirmesi gerçekleştirilecektir. Bunun gerek devlet yönetiminde
gerekse idarenin eylem ve işlemlerindeki hukuka uygunluk ve devamlılık konularında
ciddi sıkıntılar yaratacağı yine muhakkaktır. Ve ayrıca,
Her ne kadar yasada müsteşarlığın operasyonel yetkisinin bulunmadığına dair
hüküm bulunmasına karşın, yasanın tümü incelendiğinde bu yetkinin var olduğu ve
hatta bu yetkinin başka kuruluşlara da yaptırılabileceği bu kuruluşların
denetlenebileceği gibi hükümler tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir.
İstihbarat konusundaki merkezi yapı ve bu yapının yetki sınırları belirsiz bir
şekilde ilçelere bile taşınması güvenlik kuruluşları arasında kaosa neden olacağı gibi
bir güvenlik zafiyeti de ortaya çıkaracaktır.
Farklı müsteşarlık devlet yapısında yeni ve farklı bir örgütlenme, hiyerarşinin
değiştirilmesi farklı bakanlıklara ve Anayasal kurumlara bağlı olan merkezi idare
yapısı içerisinde bir arada bulunması var olan Anayasal düzenimiz içerisinde
olamayacak olan birlikteliğin bu yasa ile zorla ve Anayasaya aykırı olarak
oluşturulmaya çalışılması istihbarat toplama, paylaşma ve gizlilik teşkil eden birçok
bilgi, belge ve dokümanın Mahkemenizce bir iptal kararı sonrası aleniyet ve ifşa
ortamı yaratılmış olması kuvvetli ihtimali karşısında yine telafisi güç hatta imkansız
zararların doğacağı muhakkaktır.
Arz olunan ve Sayın Mahkemenize sunulmuş olan dava dilekçemizde
belirttiğimiz diğer sebeplerle anılan kanununun yürütmesinin durdurulmasını istemek
zarureti doğmuştur.
İlgi yazınıza beyanlarımızı saygı ile arz ederiz.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralları
17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kanun’un iptali istenen sözcük, ibare, alt bent,
bent, fıkra ve maddelerinin yer aldığı kurallar şöyledir:
“MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; terörle mücadeleye ilişkin politika ve
stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının kurulması ile teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına
ilişkin esasları düzenlemektir.
MADDE 2- (1) Bu Kanunda geçen;
a) Bakan: İçişleri Bakanını,
b) Bakanlık: İçişleri Bakanlığını,
c) Kurul: Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunu,
ç) Müsteşar: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarını,
d) Müsteşarlık: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını,
ifade eder.
MADDE 3- (1) Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri
geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu
sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı kurulmuştur.
MADDE 4- (1) Güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle
mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve
uygulamaları değerlendirmek amacıyla Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu
kurulmuştur.
(2) Kurul, İçişleri Bakanının başkanlığında, Genelkurmay İkinci Başkanı,
Jandarma Genel Komutanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, Adalet
Bakanlığı Müsteşarı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil
Güvenlik Komutanından oluşur. Gerektiğinde gündemle ilgili diğer kurum ve
kuruluş temsilcileri de toplantıya davet edilebilir. Kurul İçişleri Bakanının
daveti üzerine toplanır. Toplantı gündemi, Kurul üyelerinin görüşleri alınarak
İçişleri Bakanı tarafından belirlenir. Kurulun sekreterya görevi Müsteşarlık
tarafından yerine getirilir.
MADDE 5- (1) Müsteşarlık; Müsteşar, müsteşar yardımcıları ile ana hizmet,
danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur.
(2) Gerekli görüldüğünde görevleri ve hizmet süreleri belirtilmek kaydıyla
Müsteşarın teklifi ve Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları
kurulabilir.”
(3) Müsteşarlık teşkilatı ekli (1) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
MADDE 6- (1) Terörle mücadele alanında;
a) Politika ve stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek ve bu
politika ve stratejilerin uygulamasını izlemek,
b) Güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik
istihbaratı değerlendirmek ve ilgili birimlerle paylaşmak,
c) Gerekli araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak veya
yaptırmak,
ç) Güvenlik kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği sağlamak
ve bunlar arasında koordinasyonu temin etmek,
d) Kamuoyunu bilgilendirmek ve halkla iletişimi sağlamak,
e) Uluslararası gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarla işbirliği
içinde izlemek ve değerlendirmek,
f) İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak.
(2) Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi yoktur.”
MADDE 7- (1) Müsteşar, Müsteşarlığın en üst amiri olup, Müsteşarlığın görev
ve hizmetlerinin mevzuata uygun olarak yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
(2) Bu Kanunla belirlenen görevlerin ifasında Müsteşara yardımcı olmak üzere
iki müsteşar yardımcısı görevlendirilir.
MADDE 8- (1) Terörle mücadele alanında oluşturulacak politika ve
stratejiler ile alınacak tedbirlere esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik
istihbaratın alınması ve değerlendirilmesi amacıyla doğrudan Müsteşara bağlı
İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturulur. Bu çerçevede güvenlik
kuruluşları ve istihbarat birimleri ile Dışişleri Bakanlığınca elde edilecek
stratejik bilgi ve istihbarat bu merkezde değerlendirilir.
(2) Terörle mücadeleye yönelik strateji belirlemek amacıyla ihtiyaç
duyulan istihbari bilgiler; Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından Müsteşarlığa verilir. Bu
bilgiler doğrultusunda yapılacak analiz ve değerlendirmeler ilgili birimlerle
paylaşılır.
MADDE 9- (1) Müsteşarlığın ana hizmet birimleri ve görevleri şunlardır:
a) Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı: Terörle
mücadele politika ve stratejileri kapsamında;
1) Belirlenen politikaların uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak
ve uygulamayı izlemek,
2) Güvenlik kuruluşları arasında bilgi paylaşımını ve koordinasyonu
sağlamak,
3) Valilikler arasında koordinasyonu sağlamak,
4) Belirlenen politikalar ile sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir
şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak,
5) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
b) Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı: Terörle mücadele alanında;
1) Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler
yapmak,
2) Araştırma yapmak, yaptırmak ve bu alandaki bilimsel çalışmaları
desteklemek,
3) Toplantı, sempozyum, seminer, eğitim ve benzeri etkinlikler düzenlemek,
4) Terörle Mücadele Raporu hazırlamak,
5) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
c) İletişim Daire Başkanlığı: Terörle mücadele politikaları kapsamında;
1) Kamuoyunu bilgilendirmek,
2) Toplum desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetleri yürütmek,
3) İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının işbirliğini
sağlamak,
4) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
ç) Dış İlişkiler Daire Başkanlığı: Terörle mücadeleye ilişkin;
1) Yabancı devletlerdeki faaliyet ve gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili
diğer kurumlarla işbirliği içinde izlemek ve tedbirler geliştirmek,
2) Uluslararası gelişmeleri ve deneyimleri takip etmek ve uygulamaya
kazandırmak,
3) İlgili uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
4) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
MADDE 10- (1) Müsteşarlığın danışma birimleri ve görevleri şunlardır:
a) Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı:
1) Ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık program çerçevesinde
Müsteşarlığın orta ve uzun vadeli kurumsal strateji ve politikalarını belirlemek üzere
gerekli çalışmaları yapmak.
2) Müsteşarlığın görev alanına giren konularda performans ve kalite ölçütleri
geliştirmek, izlemek, değerlendirmek, sürekli gelişim için önerilerde bulunmak.
3) Müsteşarlık bütçesini stratejik plana ve yıllık hedeflere göre hazırlamak ve
Müsteşarlık faaliyetlerinin bunlara uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek.
4) Müsteşarlığın iç denetime yönelik işlevinin etkinliğini ve verimliliğini
artırmak için gerekli hazırlıkları yapmak.
5) Müsteşarlığın yıllık idari faaliyet raporunu hazırlamak.
6) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
b) Hukuk Müşavirliği:
1) Terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek, günün
şartlarına göre geliştirmek.
2) Güvenlik ve terörle mücadele ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları
ile diğer hukuki konular hakkında görüş bildirmek.
3) Terörle mücadeleye ilişkin uluslararası mevzuatı takip etmek.
4) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak.
c) Müsteşarlık Müşavirleri: Terörle mücadele alanında özel bilgi ve ihtisasından
yararlanılmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın,
Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit
edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri
arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme
ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler
için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi
ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve
kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından
kazanılmış hak teşkil etmez.
MADDE 13- (1) Müsteşarlıkta; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, I. Hukuk
Müşaviri, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Uzman, Çözümleyici, Programcı,
Mütercim, İstatistikçi, Mühendis, Sosyolog, Psikolog, Antropolog ve Veri Hazırlama
ve Kontrol İşletmeni kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve
diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı
olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabilir.
(2) Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam
gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin
süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman
çalıştırılabilir. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı
ile belirlenir.
(3) Sözleşmeli olarak çalıştırılacak personel ve uzmanlara bu Kanuna ekli (2)
sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırmaya ilişkin esaslar ve
ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir. Sözleşmeler
Müsteşar tarafından imzalanır.
(4) Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan emsali
personelin yararlandığı ücret artışlarından Müsteşarlıkta çalışan sözleşmeli personel
de aynı usul ve esaslara göre aynen yararlandırılır. Söz konusu personele, çalıştıkları
günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil) Ocak, Nisan, Temmuz ve
Ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün
gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları tespit
edilenlere Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer
aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer
ödemeler Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir.
MADDE 15- (1) Müsteşarlık, bu Kanunla belirlenen görevlerin ifasında
bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içerisinde çalışır. Bu kapsamda
Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık,
kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir.
MADDE 16- (1) Müsteşarlık, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi genel bütçeli bir idaredir. Bu Kanun
kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24
üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.
MADDE 18- (1) 657 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı”
bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,”,
b) (II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne ‘‘Nüfus
ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere “İl Sosyal Etüt ve
Proje Müdürü,”,
ibareleri eklenmiştir.
(2) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 12 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “ve terörle mücadele” ibaresi
yürürlükten kaldırılmış ve (b) bendinde yer alan “, dış güvenlik ve terörle
mücadeleyi” ibaresi “ve dış güvenliği” şeklinde değiştirilmiştir.
(3) 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun;
a) 28 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Güvenlik politikaları ve sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde
yürütülmesini sağlamak üzere, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü
kurulmuştur. Bu amaçla, ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın
onayı ile büro kurulabilir. Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın
ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde
görevlendirmeye yetkilidir.”
b) 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“d) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı.”
(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvele 33 üncü sırasından sonra
gelmek üzere “34) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” ibaresi eklenmiş ve
diğer sıralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
(5) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3
üncü maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayii Müsteşarlığı,” ibaresinden
sonra gelmek üzere “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,” ibaresi
eklenmiştir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 8., 11., 13., 20., 25., 95., 104.,
113., 117., 123., 128., 138., 153., 159., 161. ve 162. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet
ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ, Zehra Ayla
PERKTAŞ, Engin YILDIRIM ve Nuri NECİPOĞLU’nun katılmalarıyla 8.6.2010
gününde yapılan ilk inceleme toplantısında;
1- 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendine ilişkin dava dilekçesindeki noksanlığın verilen süre içerisinde giderilmemesi
nedeniyle, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 27. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca bu bent yönünden iptal
davasının açılmamış sayılmasına,
2- 5952 sayılı Yasa’nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
dışındaki iptali istenen kurallar yönünden, dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine,
3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına,
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Mustafa ÇAĞATAY tarafından hazırlanan
işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A- İptal Başvurusundan Sonra Yapılan Değişikliklerin İptal Konusu
Kurallara Etkisi
1- 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapılan
Değişiklik
İptal başvurusundan sonra 8.6.2011 gün ve 27958 sayılı Resmi Gazete’de
(mükerrer) yayımlanarak yürürlüğe giren 3.6.2011 günlü, 643 sayılı “3046 sayılı
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname”nin 2. maddesiyle 3046 sayılı Kanun’a 19/A
maddesi eklenmiştir.
643 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle; Bakanlık bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşları (10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumlar dahil) Başbakanın teklifi ve
Cumhurbaşkanının onayı ile, Başbakanlıkla veya diğer bakanlıklarla
ilgilendirilebileceği, söz konusu kuruluşların özel kanunlarında bağlı, ilgili ve ilişkili
olunan bakanlığa ya da bakana verilen yetki ve görevlerin ilgilendirilen bakanlık veya
bakan tarafından kullanılacağı ve yerine getirileceği kurala bağlanmıştır.
Anılan KHK’nin verdiği yetkiye dayanılarak Başbakanlığın 7.7.2011 günlü,
B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ve Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve
B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla İçişlerine bağlı olarak kurulan Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Başbakanlık’la ilgilendirilmiştir. Bu durumda;
Kanun’un 1. maddesinin, (1) numaralı fıkrasının “…Terörle Mücadeleye İlişkin
Politika ve Stratejileri Geliştirmek ve Bu Konuda İlgili Kurum ve Kuruluşlar
Arasında Koordinasyonu Sağlamak Üzere İçişleri Bakanlığına Bağlı…” bölümü,
Kanun’un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi,
Kanun’un 3. maddesi,
Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası,
Kanun’un 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki “…Bakanın Onayı İle Özel
İhtisas ve Araştırma Komisyonları…” ibaresi,
Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki “…Bakana…” sözcüğü,
Kanun’un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “…Bakan onayı
ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel
çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu
Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak
üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca
Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma,
sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya
statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümü,
Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrası,
Kanun’un 18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 3152 sayılı
Kanun’un 29. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (d) bendi,
643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a
eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü,
B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve
B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, söz konusu
madde, fıkra, bent, bölüm, ibare ve sözcüğe ilişkin konusu kalmayan iptal istemi
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ
ile Nuri NECİPOĞLU;
Kanun’un 1. maddesinin, (1) numaralı fıkrasındaki iptal konusu bölüm ile 3.
maddesi için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına “Sadece ‘İçişleri
Bakanlığına bağlı’ ibaresi için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerektiği”,
Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası için verilen karar verilmesine yer
olmadığına kararına “Sadece ‘İçişleri Bakanının’ ve ‘İçişleri Bakanı’ ibareleri
yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği”,
Kanun’un 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki iptal konusu ibare ile 13.
maddesinin (2) numaralı fıkrası için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına
“Sadece ‘Bakanın’ sözcüğü için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerektiği”,
Kanun’un 10. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin iptal konusu
bölümü için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına “Sadece bölümde yer
alan ‘Bakan’ sözcüğü ile ‘…ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve
tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam
edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi
ödenebilir. …’ ibaresi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerektiği”,
yönündeki gerekçeyle katılmamışlardır.
2- 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapılan
Değişiklik
Kanun’un 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasının son cümlesi, 11.10.2011
günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (3) numaralı fıkrasının (n)
bendiyle,
Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasıyla 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin Ek 3. maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayi Müsteşarlığı,”
ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,”
ibaresi, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (1) numaralı
fıkrasının (m) bendiyle,
yürürlükten kaldırıldığından, söz konusu cümle ve ibareye ilişkin konusu
kalmayan iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerekir.
3- 10.10.2011 günlü, 657 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapılan
Değişiklik
Kanun’un 18. maddesinin(1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.7.1965 günlü,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare
Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra
gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi, 10.10.2011
günlü, 657 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesiyle,
yürürlükten kaldırıldığından, söz konusu ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal
istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
B- Kanun’un 2. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (d) Bendinin
İncelenmesi
Dava dilekçesinde; Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan
ibareye yönelik iptal istemindeki gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13.,
95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava dilekçesinde yollama yapılan kurala ilişkin gerekçede ise 3046 sayılı
“Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun”un 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “Bir
bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” biçimindeki kural uyarınca İçişleri
Bakanlığına bağlı ikinci bir müsteşarlık kurulamayacağı, 3046 sayılı Kanun’da
müsteşarlıkların örgütlenmesinde öngörülmeyen “merkez”, “il müdürlüğü” ve “büro”
şeklindeki bir yapılanmanın mümkün olmadığı, yine 3046 sayılı Kanun uyarınca
bağlı kuruluşların ancak genel müdürlük olarak örgütlenmelerinin zorunlu bulunduğu,
kuralda geçen “terör” kavramının tanımının yapılmaması ya da ilgili mevzuata atıfta
bulunulmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, Kanun’da geçen “Müsteşarlık” ibaresinin Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığını ifade ettiği belirtilmiştir. Kuralda, terör sözcüğüne yer
verilmediği gibi Müsteşarlığın İçişleri Bakanlığına bağlı olduğuna ve Müsteşarlığın
örgütlenme biçimine ilişkin hükümler de yer almamaktadır. Ayrıca, 3.6.2011 günlü,
643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a
eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü,
B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve
B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
İçişleri Bakanlığına bağlı olmaktan çıkarılıp, Başbakanlıkla ilgilendirilmiştir.
Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal
edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka
yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların
Anayasa’ya uygunluğunu denetlemektedir.
Dava dilekçesinde ileri sürülen kurala ilişkin Anayasa’ya aykırılık
gerekçelerinin bir kısmının kuralla ilgisinin bulunmaması, bir kısım gerekçelerin ise
yukarıda belirtilen yasal değişikliklerle ortadan kalkması nedeniyle iptal isteminin
reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95.,
113. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
C- Kanun’un 4. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralda geçen “güvenlik kuruluşları” ve
“terör” kavramının tanımlarının yapılmaması nedeniyle, bu kavramların neyi işaret
ettiği hususunun belirsiz olduğu, “terör” kavramının tanımına yer verilmemiş olması
veya ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında idareye uygulamada
“terör” kapsamını belirleme yetkisinin dolaylı olarak verildiği, terör kavramının
tanımının yapılmamasının kanunun uygulanmasında kişisel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasına neden olabileceği, kurul başkanlığı ve buna bağlı olarak daire
başkanlığı, şube müdürlüğü ve şeflik biçiminde bir yapılanmaya gidilmeksizin
Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu adında bağımsız bir kurulun kurulmasının
3046 sayılı Kanun’a uygun bulunmadığı belirtilerek, iptali istenen kuralın
Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İptali istenen fıkrada Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunun kuruluş amacı
belirtilmektedir. Buna göre adı geçen Kurul’un görevi, güvenlik kuruluşları ve ilgili
kurumlar arasında terörle mücadele konusunda gerekli koordinasyonu sağlamak ve bu
alandaki politika ve uygulamaları değerlendirmektir. 3046 sayılı Kanun’un 39.
maddesinde görevleri ve kuruluş biçimleri kanunlarında veya diğer kanunlarda
gösterilmesi kaydıyla, gerektiğinde sürekli kurullar kurulabileceği belirtilmektedir.
Kuralda öngörülen Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunun, 3046 sayılı
Kanun’un 39. maddesi anlamında, istişari nitelikte bir kurul olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de “belirlilik”tir. Bu ilkeye
göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir
duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir
olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem
içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması
bakımından da önem arz etmektedir
Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez”; Anayasa’nın 8. maddesinde ise
“Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,
Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” denilmektedir.
Anayasa’nın 113. maddesinde, Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri,
yetkileri ve teşkilatının kanunla düzenleneceği hükmü yer almaktadır.
Anayasa’nın 123. maddesinde ise “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür
ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden
yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça
verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” denilmektedir.
Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal
edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka
yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların
Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan
Anayasa’ya aykırılık savları yerinde değildir. Kaldı ki, Anayasa’nın 113. maddesinde
bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatının kanunla
düzenleneceği belirtilmek suretiyle bu konuda yasama organına takdir yetkisi
tanınmıştır. Yasama organının bu takdir yetkisini 3046 sayılı Kanun çerçevesinde ya
da başka bir kanunla da kullanabileceği açıktır.
Anayasa’nın 123. maddesinde anlamını bulan idarenin bütünlüğü ilkesi, tek tip
yapılanmayı gerektirmemektedir. Yasakoyucu, anayasal sınırlar içinde kalmak
koşuluyla, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına uygun olarak değişik
yapılanmaya da gidebilir. Anayasa’nın 123. maddesinde öngörülen idarenin yaptığı
işlem ve eylemlerin kanuna dayalı olması zorunluluğu, yasama organı için geçerli
değildir. Bir başka ifadeyle idarenin kanuniliği ilkesi, idare organına hitap etmektedir.
Yasakoyucu, yasamanın asliliği ve genelliği ilkesinin bir gereği olarak, Anayasa’da
düzenlenmeyen bir alanı doğrudan düzenleyebilir. Bu bağlamda, yasama organının
daha önce çıkardığı 3046 sayılı Kanun’a göre işlem yapması gerektiği yönündeki
düşüncenin idarenin kanuniliği ilkesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır.
5952 sayılı Kanun’da “terör” kavramının tanımına yer verilmemiştir. Terör
kavramının tanımındaki belirsizlikten dolayı terörle mücadeleyi konu edinen
uluslararası sözleşmelerde terörle ilgili bir tanıma yer verilmemiş, sadece terör
eylemleri olarak nitelendirilebilecek suçlara ilişkin ayrıntılı bir liste yapılmış ise de
Türk Hukukunda terör kavramının tanımının 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde yapılmıştır. 3713 sayılı Kanun’da yer alan terör
tanımı, öğreti ve yargısal kararlarda da benimsenmiştir. Bu durumda, mevzuatta
tanımı yapılmış, uygulamada yerleşmiş, uygulama ve öğretinin yardımıyla açıklık
kazanmış “terör” kavramının belirsiz olduğundan söz edilemez. Dolayısıyla,
kavramın içeriğinin belirlenmesi konusunda yasama yetkisinin devri de söz konusu
değildir.
Öte yandan, iptali istenen kuralda geçen “güvenlik kuruluşları” ibaresinin
Kanun’un genel gerekçesinde de belirtildiği üzere, iç güvenlik kuruluşları olan
Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı bazı
askeri birlikler ile Milli İstihbarat Teşkilatını ifade ettiği açık olduğundan, söz konusu
ibarenin de belirsiz olduğu sonucu çıkarılamaz.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6., 7., 113. ve 123.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 8., 13. ve 95. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
D- Kanun’un 5. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde; 5952 sayılı Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birinci cümlesindeki ibareye ilişkin gerekçeler doğrultusunda, iptali istenen fıkranın
Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, Müsteşarlık teşkilatının kimlerden oluştuğunun Kanun’a
eklenen (1) sayılı cetvelde gösterildiği ifade edilmektedir. Dava dilekçesinde, Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının İçişleri Bakanlığına bağlı ayrı bir müsteşarlık
olarak kurulmasının Anayasa’ya aykırı olduğunun iddia edilmesi üzerine, bu kabulün
doğal sonucu olarak söz konusu müsteşarlığın alt birimlerini düzenleyen kuralın da
Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptalinin istendiği anlaşılmaktadır. Ancak iptal
başvurusunun yapılmasından sonra yürürlüğe giren 643 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin verdiği yetkiye dayanılarak Başbakanlığın 7.7.2011 günlü,
B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ve Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve
B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla İçişlerine bağlı olarak kurulan Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Başbakanlıkla ilgilendirilmiştir. Bu durumda, dava
dilekçesinde iptali istenen kural için ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık gerekçeleri
ortadan kalkmıştır. Kuralın Anayasa’ya aykırı başka bir yönü de bulunamamıştır.
Açıklanan nedenlerle iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95.,
113. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
E- Kanun’un 6. Maddesinin İncelenmesi
1- (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Terörle…” Sözcüğünün İncelenmesi
Dava dilekçesinde; maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan “terör”
kavramının tanımına yer verilmemiş olması veya ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış
olması karşısında idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisinin dolaylı
olarak verildiği, terör kavramının tanımının yapılmamasının kanunun
uygulanmasında kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına neden olabileceği
belirtilerek, iptali istenen sözcüğün Anayasa’nın 2., 7., 8. ve 13. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen
Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir
yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 8. ve 13. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
2- (1) Numaralı Fıkranın (b) Bendi ile (ç) Bendinde Yer Alan ‘Güvenlik
kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…” İbarelerinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi
ile (ç) bendinde geçen “güvenlik kuruluşları” ve “ilgili kurumlar” ibarelerinin belirsiz
olduğu ifade edilerek iptali istenen bent ve ibarelerin Anayasa’nın 2., 7., 8. ve 13.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen ibarelerin yer aldığı kurallarda, Müsteşarlığın terörle mücadele
alanında güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik istihbaratı
değerlendirip, ilgili birimlerle paylaşacağı, güvenlik kuruluşlarına ve ilgili kurumlara
stratejik bilgi desteği sağlayacağı ve bunlar arasında koordinasyonu temin edeceği
hükme bağlanmıştır.
Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen
Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir
yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde geçen “ilgili
kurumlar” ibaresinin maddenin bir bütün olarak yorumlandığında terörle mücadele
alanında görev yapan ve güvenlik kuruluşları dışında kalan diğer kamu kurumlarını
ifade ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Terörle mücadele, çok boyutlu bir mücadeledir. Bu
mücadelenin güvenlik boyutu yanında, sosyolojik, psikolojik, adli, idari, ekonomik,
siyasi bir çok boyutu ya da nedeni bulunmakta ve dolayısıyla bir çok kamu kurumu
da işin içine müdahil olabilmektedir. Keza ortaya çıkış nedenlerine bağlı olarak
terörün farklı yansımaları bulunmaktadır. Bu anlamda, terörle mücadele alanında,
bakanlıklardan bağımsız idari kurullara kadar pek çok kamu kurumu arasında işbirliği
ya da koordinasyona ihtiyaç bulunması kaçınılmazdır. Kuralda söz konusu “ilgili
kurumlar”ın teker teker sayılmasına gerek bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç)
bendinde geçen “…ilgili kurumlar…” ibaresi, Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 8. ve 13. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
3- (1) Numaralı Fıkranın (c) Bendinde Yer Alan “…veya yaptırmak”
İbaresi ile (f) Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; kuralla idareye muhatabı, yaptırımı ve sınırları belirsiz bir
araştırma, analiz, değerlendirme, inceleme ve denetleme çalışmaları yapması veya
yaptırabilmesine yetki verilmesinin Anayasa’nın 2., 7., 8. ve 13. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen ibarenin de yer aldığı (c) bendindeki kuralla, Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığına, terörle mücadele alanında gerekli araştırma, analiz ve
değerlendirme çalışmalarını bizzat yapabilme ya da kurum dışındaki kurum ya da
kuruluşlar aracılığıyla yaptırabilme yetkisi, (f) bendinde ise Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığına, terörle mücadele alanında inceleme ve denetleme yapmak
ya da yaptırmak görevi verilmektedir.
“Teröristle mücadele”, esas itibarıyla güvenlik kuvvetlerinin yürüttüğü silahlı
mücadeleyi, “terörle mücadele” ise güvenlik tedbirleriyle birlikte toplumsal,
ekonomik ve kültürel alanlarda devletin bütün kurumları ve sivil toplum
kuruluşlarının topyekun mücadelesini ifade etmektedir. Bu bağlamda, Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığına terörle mücadele alanında gerektiğinde konusunda
uzman olan kişi, kurum veya kuruluşlardan yardım alabilme ya da inceleme ve
denetleme yapabilme yetkisinin tanınması, Kurumun işlevlerini yerine getirmesi
açısından bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.
İptali istenen her iki kuralda “araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları” ile
“inceleme ve denetleme” yapmak ya da yaptırmanın “terörle mücadele” alanıyla ilgili
ve sınırlı olarak yapılacağı hususu açıkça belirtildiğinden sınırsız bir yetki devrinden
söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, Kanun’un 6. maddesinin (c) bendinde yer alan “…veya
yaptırmak” ibaresi ile (f) bendi, Anayasa’nın 2., 7. ve 8. maddelerine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
F- Kanun’un 8. Maddesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; 3046 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (d) bendinde yer alan
“Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” biçimindeki kural uyarınca
İçişleri Bakanlığına bağlı ikinci bir müsteşarlık kurulamayacağı, aynı Kanun’un 15.
maddesinde bakanlık merkez teşkilatının müsteşarlık, müsteşarlığa bağlı genel
müdürlük, kurul veya daire başkanlığı, genel müdürlük veya kurul başkanlığına bağlı
şube müdürlüğü şeklinde bir örgütlenmenin öngörüldüğü, iptali istenen kuralla
öngörülen “merkez” şeklinde bir yapının oluşturulmasının 3046 sayılı Kanun’a göre
mümkün olmadığı, iptali istenen kuralda Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre tüm mevzuatın incelenerek yasalar arasında
uyumun sağlanması gerektiği, kuralda geçen “terör” kavramının tanımının
yapılmadığı ya da ilgili mevzuata atıfta bulunulmadığı, öngörülen düzenlemenin
idarenin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, ayrıca kuralın ikinci fıkrasıyla
Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı
tarafından Müsteşarlığa ihtiyaç duyulan istihbari bilgilerin verilmesinin buyurucu
biçimde düzenlendiği ve herhangi bir sınırlama da getirilmediği belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 2., 7., 8., 13., 95., 104., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, müsteşara bağlı olarak kurulan İstihbarat Değerlendirme
Merkezinin kuruluş amacı ve görevi ile ihtiyaç duyulan istihbari bilgilerin güvenlik
kuruluşları, istihbarat birimleri ve Dışişleri Bakanlığınca Müsteşarlığa verilmesi
hususları düzenlenmektedir. Kuralda ayrıca, istihbari bilgiler doğrultusunda
Müsteşarlıkça yapılacak analiz ve değerlendirmelerin de ilgili birimlerle paylaşılacağı
belirtilmektedir.
Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen
gerekçelerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 7., 113. ve 123. maddelerine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 8., 13., 95. ve 104. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
G- Kanun’un 9. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
1- (a) Bendinin (1) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “…uygulanmasına
yönelik eylem planları hazırlamak…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; Kanun’un 6. maddesinde müsteşarlığa verilen görevlerin
sadece politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek olduğu
belirtilmişken, iptali istenen kuralla belirlenen politikaların uygulanmasına ilişkin
eylem planları hazırlamanın da müsteşarlığın ana hizmet birimi olarak öngörülen
Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının görevleri arasında
sayılmak suretiyle Kanun’un maddeleri arasında uyumsuzluğa yol açıldığı, ayrıca
kuralla yürütme organına kaynağı Anayasa’da bulunmayan bir yetki verildiği
belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. ve 6. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet
birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının,
terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında belirlenen politikaların
uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamakla görevli olduğu belirtilmektedir.
Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal
edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka
yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların
Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan
Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı
başka bir yönü de bulunamamıştır.
Anayasa’nın 6. maddesinde egemenliğin, kayıtsız şartsız Millete ait olduğu,
Türk Milletinin egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organları
eliyle kullanacağı, egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye
veya sınıfa bırakılamayacağı ve hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa’dan
almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı ifade edilmiştir.
Anayasa’da engelleyici bir hüküm bulunmaması durumunda yasakoyucunun
genel düzenleme yapma yetkisine dayanarak kural koyması, kaynağını Anayasa’dan
almayan bir yetkinin kullanılması anlamına gelmez. İptali istenen kuralla, Müsteşarlık
bünyesinde ana hizmet birimi olarak düzenlenen Planlama, Koordinasyon ve Sosyal
Destek Daire Başkanlığına, kurumun amaçları doğrultusunda belirlenen politikaların
uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak görevinin verilmesi, Anayasa’da
buna ilişkin engelleyici bir hüküm olmadığı gözetildiğinde, Anayasa’nın 6.
maddesine aykırılık tan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen ibare, Anayasa’nın 2. ve 6. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
2- (a) Bendinin (2) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Güvenlik
kuruluşları…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; “güvenlik kuruluşları” ibaresinin neyi işaret ettiğinin
belirsiz olduğu ve kuralın Anayasa’nın 2., 5., 7., 8., 13., 104. ve 123. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen ibarenin de yer aldığı kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet
birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının,
terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında güvenlik kuruluşları arasında bilgi
paylaşımını ve koordinasyonu sağlamakla görevli olduğu belirtilmektedir.
Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen
Anayasa’nın 2. maddesine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 5., 7., 8., 13., 104. ve 123. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
3- (a) Bendinin (3) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Valilikler…”
Sözcüğünün İncelenmesi
Dava dilekçesinde; kuralla ilgili mevzuatla uyum gözetilmeden valilikler
arasında koordinasyon sağlanmasına ilişkin düzenleme yapılmasının Anayasa’nın 2.
ve 104. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen sözcüğün de yer aldığı kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet
birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının,
terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında valilikler arasında koordinasyonu
sağlamakla görevli olduğu belirtilmektedir.
Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal
edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka
yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların
Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan
Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı
başka bir yönü de bulunamamıştır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 104. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
4- (a) Bendinin (4) Numaralı Alt Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; Kanun’un 6. maddesinde müsteşarlığa verilen görevlerin
sadece politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek olduğu
belirtilmişken, iptali istenen kuralla belirlenen politikalar ile sosyo-ekonomik
politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında
koordinasyonu sağlamanın da müsteşarlığın ana hizmet birimi olarak öngörülen
Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının görevleri arasında
sayılmak suretiyle Kanun’un maddeleri arasında uyumsuzluğa neden olunduğu,
ayrıca kuralda yer alan “belirlenen politikalar” ve “ilgili kurumlar” gibi müphem ve
sınırları belli olmayan kavramlarla yürütme organına asli düzenleme yetkisi verildiği
belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet
birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının,
terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında belirlenen politikalar ile sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında
koordinasyonu sağlamakla görevli olduğu belirtilmektedir.
Terörle mücadele alanında politikanın belirlenmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığına ait bir görev olmayıp, Müsteşarlığın görevi politikaların
belirlenmesine yönelik hazırlık çalışmaları yapmaktır. Kuralda, Planlama,
Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığına terörle mücadele alanında
politika belirleme yetkisi verilmesi söz konusu değildir.
Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinin incelendiği
bölümde belirtilen gerekçelerle, iptali istenen kuralda geçen “ilgili kurumlar”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
5- (b) Bendinin (1) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Veri, bilgi ve
belgeleri toplamak, tasnif etmek,…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla herhangi bir sınırlama getirilmeksizin
Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığına “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif
etmek” görevinin verildiği, “veri, bilgi ve belgeleri toplama”nın her türlü kişisel
verileri de kapsama alacağı, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenleme
getirilmeyerek kişilerin idareye karşı korumasız bırakıldığı belirtilerek, kuralın
Anayasa’nın 13., 20. ve 25. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralda Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet
birimlerinden olan Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığının terörle mücadele
alanında, veri, bilgi ve belgeleri toplayabileceği, tasnif edebileceği, analiz ve
değerlendirmeler yapabileceği hükme bağlanmaktadır.
Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını
öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir. Maddede ayrıca kişisel verilerin ancak
kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne de yer
verilmiştir.
Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı
olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
İptali istenen kuralda geçen “veri”, “bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir
muhakemenin temeli olan ana öğe, muta, done” anlamına gelmekte olup, bilimsel,
istatistiki, ekonomik, kişisel bilgileri de içine alan bir kavramdır. Kişisel veri
kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla, bir kişiye ilişkin bütün
bilgileri ifade etmektedir. Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun
korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak,
bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı
amaçlamaktadır. Ancak söz konusu hak sınırsız değildir. Kişisel verilerin korunması
hakkı, veri sahibinin mutlak ve sınırsız bir veri hakimiyetini mümkün kılmamaktadır.
Nitekim Türkiye’nin imzaladığı ancak uygulama kanununun yürürlüğe konamaması
nedeniyle taraf olmadığı 1981 tarihli ve 108 sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme
Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi
Sözleşmesi’nin 9. maddesinde de devlet güvenliği, kamu güvenliği, devletin
ekonomik menfaatlerinin korunması ve suçlarla mücadele edilmesi, ilgilinin veya
üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya
bilimsel amaçlarla kullanılması durumlarında kişisel verilerin korunmasına
sınırlamalar getirilebileceği öngörülmüştür. Bu nedenle, kişisel verilerin korunması
temel hakkına kamu yararı nedenlerine dayalı olarak müdahale edilebilmesine olanak
tanınmaktadır.
Terörle mücadele alanında strateji ve politikalar geliştirmekle görevli olan
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kendisine verilen görevleri yerine
getirebilmesi için kişisel veriler de dahil olmak üzere bir takım bilgi ve belgelere
ihtiyacının bulunması kaçınılmazdır. İptali istenen kuralda, veri ve bilgilerin terörle
mücadele alanıyla sınırlı olacağı açıkça ifade edilmiştir. Kuralda kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili olarak Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen güvencelere aykırı
bir hüküm de yer almamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun kişisel verilerin korunmasına
ilişkin cezai hükümleri, Müsteşarlık personeli için de geçerlidir. Bu nedenle, dava
konusu kuralla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına terörle mücadele alanıyla
sınırlı olmak üzere verilen veri ve bilgi toplama yetkisinin özel hayatın gizliliği
kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ölçüsüz bir müdahale
olduğu söylenemez. Ayrıca, söz konusu düzenlemenin kişisel verilerin korunmasını
isteme hakkını aşırı derecede zorlaştıran ya da ortadan kaldıran, dolayısıyla hakkın
özüne dokunan bir sınırlama olmadığı da açıktır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAŞ ile Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 25. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
6- (b) Bendinin (2) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “…yaptırmak…”
Sözcüğünün İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla Araştırma – Geliştirme Daire
Başkanlığına muhatabı, yaptırımı ve sınırları belirsiz bir araştırma yaptırma yetkisinin
tanınmasının Anayasa’nın 2., 5. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan Araştırma –
Geliştirme Daire Başkanlığının, terörle mücadele alanında, araştırma yaptırabileceği
hükme bağlanmaktadır. Kural, anılan Daire Başkanlığının Müsteşarlık dışındaki
kurum, kuruluş veya uzmanlar aracılığıyla terörle mücadele alanında araştırmalar
yaptırılabilmesine olanak tanımaktadır.
Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…veya
yaptırmak” şeklindeki ibarenin incelendiği bölümde belirtilen gerekçelerle, iptali
istenen sözcük, Anayasa’nın 2. ve 5. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi
gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
7- (b) Bendinin (4) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Terörle…”
Sözcüğünün İncelenmesi
Dava dilekçesinde; terör kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması
veya ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada
“terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak verdiği belirtilerek, iptali istenen
ibarenin Anayasa’nın 2., 7. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan Araştırma –
Geliştirme Daire Başkanlığının, terörle mücadele alanında Terörle Mücadele Raporu
hazırlamakla görevli olduğu hükme bağlanmaktadır.
Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen
Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir
yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
H- Kanun’un 10. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin (1)
Numaralı Alt Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla hukuk müşavirliğine yasama yetkisini
kapsar biçimde mevzuatı günün şartlarına göre geliştirme görevinin verilmesinin
Anayasa’nın 2., 6. ve 7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kuralla, Müsteşarlığın danışma birimi olarak kurulan Hukuk Müşavirliğine,
terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek ve günün şartlarına
göre geliştirmek görevi verilmiştir.
Anayasa’nın 88. maddesinde kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve
milletvekillerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık, kanun teklif ve
tasarılarının Anayasa’nın 88. maddesi dışında kalan kişi veya kuruluşlar tarafından
hazırlanmasına Anayasal bir engel bulunmamaktadır. Kuralla, Hukuk Müşavirliğine
verilen görev, Müsteşarlığın görev alanına giren konularla ilgili mevzuatı takip etme,
değerlendirme ve gerektiğinde taslak metinler hazırlamaktır. 3046 sayılı Kanun’un
bakanlıkların danışma birimi olarak öngörülen hukuk müşavirliklerinin görevlerini
düzenleyen 25. maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde, hukuk
müşavirliklerinin gerek bakanlık gerekse bakanlık kuruluşlarınca mevzuat (kanun,
tüzük, yönetmelik vs.) teklifleri hazırlamalarının kendilerine bir görev olarak verildiği
açıkça ifade edilmektedir. Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmeliğin 5. maddesinde de mevzuat taslaklarının konuyla ilgili kurum ve
kuruluşların görevli birimleri (hukuk müşavirlikleri) tarafından hazırlanacağı
hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, kuralla hukuk müşavirliğine taslak hazırlama
görevinin verilmesinde Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6. ve 7. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
I- Kanun’un 15. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin
İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla herhangi bir sınırlama getirilmeksizin
her türlü bilgi ve belge talebinin ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından yerine
getirilmesinin öngörüldüğü, bilgi ve belge ibarelerinin her türlü kişisel verileri de
kapsama alacağı, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenleme getirilmeyerek kişilerin
idareye karşı korumasız hale getirildiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve
25. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kuralda, Müsteşarlığın bu kanun çerçevesinde belirlenen terörle mücadeleye
ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar
arasında koordinasyonu sağlamak görevini yerine getirirken, bu kapsamda istediği her
türlü bilgi ve belge talebinin ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlarca gecikmeksizin
yerine getirileceği hükme bağlanmaktadır.
Kuralda geçen “her türlü bilgi ve belge” ibaresinin, 5952 sayılı Kanun’un 9.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan
“Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler yapmak”
biçimindeki hükümle birlikte değerlendirildiğinde ve kuralda “veri” ibaresinin de
geçmediği dikkate alındığında, “kişisel veri” niteliğinde bulunmayan her türlü bilgi
ve belgeyi kapsadığı anlaşılmaktadır.
Terörle mücadele alanında strateji ve politikalar geliştirmekle görevli olan
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının da kendisine verilen görevleri yerine
getirebilmesi için bazı bilgi ve belgelere ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. İptali istenen
kuralda, bilgi ve belgelerin Müsteşarlığa 5952 sayılı Kanun kapsamında verilen
terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili
kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak göreviyle sınırlı olacağı açıkça
ifade edilmiştir. Kuralda kişisel verilerin korunmasıyla ilgili olarak Anayasa’nın 20.
maddesinde öngörülen güvencelere aykırı bir hüküm de yer almamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 20. maddesine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 13. ve 25. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
J- Kanun’un 16. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin
İncelenmesi
Dava dilekçesinde; 5018 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca örtülü ödeneğin
esasen Başbakanlık bütçesine konulduğu ve ancak istisnaen kanunlarla verilen
istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin de bütçelerine örtülü ödenek
konulabildiği, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ise istihbarat hizmetlerini
yürüten bir kamu idaresi niteliğinde olmaması nedeniyle 5018 sayılı Kanun
hükümleri dairesinde bütçesine örtülü ödenek konulamayacağı, ayrıca Anayasa’nın
161. ve 162. maddelerinde bütçelerin gerek hazırlanması gerekse TBMM’de kabul
edilmesi süreçlerinin şeffaf olmasının öngörüldüğünü oysa söz konusu düzenlemede,
operasyonel yetkisi olmayan bir oluşuma örtülü ödenek ayrılması öngörülmek
suretiyle şeffaflıktan uzak bir şekilde harcama yetkisi verildiği belirtilerek, kuralın
Anayasa’nın 2., 161. ve 162. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun’un 16. maddesinde Müsteşarlığın bütçesine ilişkin düzenleme yer
almaktadır. Maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, Müsteşarlığın 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi genel bütçeli bir idare olduğu
belirtilmiştir. Aynı fıkranın iptali istenen ikinci cümlesinde ise 5952 sayılı Kanun
kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanun’un 24.
maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulacağı kurala
bağlanmıştır.
Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal
edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka
yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların
Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan
Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı
başka bir yönü de bulunamamıştır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 161. ve 162. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
K- Kanun’un 18. Maddesinin İncelenmesi
1- (1) Numaralı Fıkranın (b) Bendi ile (3) Numaralı Fıkranın (a) Bendinin
İncelenmesi
Dava dilekçesinde; iptali istenen kurallarla illerde İl Sosyal Etüt ve Proje
Müdürlüğü, ihtiyaç duyulan ilçelerde ise bürolar kurulmasının 3046 sayılı Kanun’da
öngörülmeyen bir teşkilatlanma biçimi olduğu, bu durumun aynı zamanda idarenin
kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, söz konusu birimlerde çalışacak personelin görev,
yetki ve nitelikleri konusunda da herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği
belirtilerek, kuralların Anayasa’nın 2., 123. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri
sürülmüştür.
Kanun’un 18. maddesinin (1) numaralı fıkrasının iptali istenen (b) bendiyle 657
sayılı Kanun’a ekli (II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne
‘‘Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere “İl Sosyal Etüt ve
Proje Müdürü,” ibaresi eklenmiştir. Söz konusu (II) sayılı cetvelde ise kadroları genel
idare hizmetleri sınıfının birinci derecesinde bulunanların ek göstergeleri
düzenlenmektedir.
Kanun’un 18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendiyle, 14.2.1985 günlü,
3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un İçişleri
Bakanlığının taşra teşkilatını düzenleyen 28. maddesine eklenen fıkrayla, illerde İl
Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulduğuna ilişkin hüküm eklenmiş, ayrıca ihtiyaç
duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabileceği,
valiliğin kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman,
sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkili olduğu
kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın 128. maddesinde, Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerinin memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yürütüleceği, bu kapsama giren personelin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin de Kanunla düzenleneceği
belirtilmiştir.
İptali istenen kuralla, illerde yeni ihdas edilen İl Sosyal Etüt ve Proje
Müdürlüğünün acil eleman ihtiyacının karşılanması için Valilere özel olarak yetki
verilmektedir. İptali istenen kural, Valinin genel görevlendirme yetkisinin özel olarak
düzenlenmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Kuralda geçen
“görevlendirme” nin mevcut olan uzman, sözleşmeli personel ve memurlar arasından
yapılacağı açıktır. Bir başka ifadeyle söz konusu personel, 657 sayılı Kanun’un 4.
maddesi kapsamında kalan ve halen kamuda çalışmakta olan personeldir. Bu
durumda, atanmaları, görev ve yetkileri ile hak ve yükümlülükleri 657 sayılı Kanun’a
tabi olan personelin Valiler tarafından İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğünde
görevlendirilmesinde Anayasa’nın 128. maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Kuralın 3046 sayılı Kanun’da öngörülmeyen bir yapılanma öngördüğü ve
idarenin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu yönünde ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık
itirazları, Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde
belirtilen gerekçelerle, yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kurallar, Anayasa’nın 2., 123. ve 128.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
2- (4) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde; 3046 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (d) bendinde yer alan
“Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” biçimindeki kural uyarınca
İçişleri Bakanlığına bağlı ikinci bir Müsteşarlık kurulamayacağı belirtilerek, kuralın
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali istenen kuralla 5018 sayılı Kanun’a ekli (I) sayılı cetvele 33. sırasından
sonra gelmek üzere “34) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” ibaresi eklenmiş
ve diğer sıralar buna göre teselsül ettirilmiştir. 5018 sayılı Kanun’a ekli (I) sayılı
cetvelde, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin isimleri bulunmaktadır.
3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile
3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın
7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının
aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı İçişleri Bakanlığına bağlı olmaktan çıkarılıp, Başbakanlıkla
ilgilendirildiğinden, kurala ilişkin olarak ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık gerekçesi
ortadan kalkmıştır. Kaldı ki, bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu
olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi
yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil,
yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan
Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı
başka bir yönü de bulunamamıştır. İptal isteminin reddi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un:
A- 1- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine,
2- 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasına,
3- 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasına,
4- 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- Başında yer alan “Terörle…” sözcüğüne,
b- (b) bendine,
c- (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresine,
d- (ç) bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…”
ibarelerine,
e- (f) bendine,
5- 8. maddesine,
6- 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “…uygulanmasına yönelik
eylem planları hazırlamak …” ibaresine,
b- (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşları …”
ibaresine,
c- (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “Valilikler …” sözcüğüne,
d- (a) bendinin (4) numaralı alt bendine,
e- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri
toplamak, tasnif etmek, …” ibaresine,
f- (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “…yaptırmak …” sözcüğüne,
g- (b) bendinin (4) numaralı alt bendindeki “Terörle …” sözcüğüne,
7- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendine,
8- 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
9- 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
10- 18. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 657 Sayılı Kanun’a ekli (II) sayılı
cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık
Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,”
ibaresine,
b- (3) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.2.1985 günlü, 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine eklenen fıkraya,
c- (4) numaralı fıkrasına,
yönelik iptal istemleri 19.1.2012 günlü, E. 2010/40, K. 2012/8 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu madde, fıkra, bent, alt bent, cümle, ibare ve sözcüklere ilişkin
yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE,
B- 1- 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “… terörle mücadeleye ilişkin
politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı …” bölümü,
2- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi,
3- 3. maddesi,
4- 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası,
5- 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakanın onayı ile özel
ihtisas ve araştırma komisyonları …” ibaresi,
6- 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakana …” sözcüğü,
7- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “… Bakan onayı ile en
çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir.
Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2)
sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın
teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta
sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar
çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma,
sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya
statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümü,
8- 13. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrası,
b- (4) numaralı fıkrasının son cümlesi,
9- 18. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri
Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen
“Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi,
b- (3) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 3152 sayılı Kanun’un 29. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (d) bendi,
c- (5) numaralı fıkrasıyla 27.6.1989 günlü, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin Ek 3. maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayi Müsteşarlığı,”
ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,”
ibaresi,
hakkında, 19.1.2012 günlü, E. 2010/40, K. 2012/8 sayılı kararla karar
verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu madde, fıkra, bent, bölüm, cümle,
ibare ve sözcüklere ilişkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında KARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
19.1.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un:
1- 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “… terörle mücadeleye ilişkin politika
ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı …” bölümünde yer alan
“...İçişleri Bakanlığına bağlı …” ibaresi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği
yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile
Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla
yürürlükten kaldırıldığından, konusu kalmayan bu bölüme ilişkin iptal istemi
hakkında
KARAR
VERİLMESİNE
YER
OLMADIĞINA,
Fulya
KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri
NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘İçişleri Bakanlığına bağlı’ ibaresi için karar verilmesine
yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- (a) bendi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2.
maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle
Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile
Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla
yürürlükten kaldırıldığından, bu bende ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında
KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
b- (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
3- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…İçişleri Bakanlığına
bağlı…” ibaresi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2.
maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle
Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile
Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla
yürürlükten kaldırıldığından, bu maddeye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi
hakkında
KARAR
VERİLMESİNE
YER
OLMADIĞINA,
Fulya
KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri
NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘İçişleri Bakanlığına bağlı’ ibaresi için karar verilmesine
yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
4- 4. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (2) numaralı fıkrasının, birinci cümlesinde yer alan “...İçişleri Bakanının …”,
ikinci cümlesinde yer alan “...İçişleri Bakanının …” ve üçüncü cümlesinde yer alan
“...İçişleri Bakanı …” ibareleri, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği
yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile
Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla
yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkraya ilişkin konusu kalmayan iptal istemi
hakkında
KARAR
VERİLMESİNE
YER
OLMADIĞINA,
Fulya
KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri
NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘İçişleri Bakanının’ ve ‘İçişleri Bakanı’ ibareleri
yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
5- 5. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakanın onayı ile özel ihtisas ve
araştırma komisyonları …” ibaresindeki “... Bakanın...” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen
19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu ibareye ilişkin konusu
kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile
Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘Bakanın’ sözcüğü için karar verilmesine yer
olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- (3) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
6- 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- Başında yer alan “Terörle…” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (b) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
c- (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
d- (ç) bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…”
ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
e- (f) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
7- 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakana …” sözcüğü,
3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046
sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011
günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün
ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu
sözcüğe ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE
YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
8- 8. maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
9- 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “…uygulanmasına yönelik
eylem planları hazırlamak …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşları …”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
c- (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “Valilikler …” sözcüğünün
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
d- (a) bendinin (4) numaralı alt bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
e- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri
toplamak, tasnif etmek, …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Engin YILDIRIM’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
f- (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “…yaptırmak …” sözcüğünün
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
g- (b) bendinin (4) numaralı alt bendindeki “Terörle …” sözcüğünün
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
10- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (c) bendinin “… Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon
unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları
Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve
tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam
edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi
ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında
herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil
etmez.” bölümünde yer alan ”Bakan…” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A
maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-30002/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1507 sayılı onayıyla; yine aynı bölümde yer alan “…ve bu Kanuna ekli (2) sayılı
cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi
ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli
personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde
ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. …” ibaresi de 11.10.2011 günlü, 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (3) numaralı fıkrasının (n) bendi ile
yürürlükten kaldırıldığından, bu bölüme ilişkin konusu kalmayan iptal istemi
hakkında
KARAR
VERİLMESİNE
YER
OLMADIĞINA,
Fulya
KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri
NECİPOĞLU’nun “Sadece bölümde yer alan ‘Bakan’ sözcüğü ile ‘…ve bu Kanuna
ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere
Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca
Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. …’ ibaresi yönünden
karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
11- 13. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “Bakan…” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen
19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkraya ilişkin konusu
kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile
Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘Bakan’ sözcüğü için karar verilmesine yer
olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- (4) numaralı fıkrasının son cümlesi, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye
eklenen ek 12. maddenin (3) numaralı fıkrasının (n) bendi ile yürürlükten
kaldırıldığından, bu cümleye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
12- 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
13- 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
14- 18. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri
Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen
“Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi, 10.10.2011 günlü, 657 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 37. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, bu ibareye
ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
b- (1) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 657 Sayılı Kanun’a ekli (II) sayılı
cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık
Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
c- (3) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine eklenen fıkranın Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
d- (3) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 3152 sayılı Kanun’un 29. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (d) bendi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği
yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile
Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla
yürürlükten kaldırıldığından, bu bende ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında
KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
e- (4) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
f- (5) numaralı fıkrasıyla 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 3.
maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayi Müsteşarlığı,” ibaresinden sonra
gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,” ibaresi, 11.10.2011
günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (1) numaralı fıkrasının (m) bendi
ile yürürlükten kaldırıldığından, bu ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi
hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
19.1.2012 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Üye
Mehmet ERTEN
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
KARŞIOY GEREKÇESİ
I- 3.6.2011 günlü, 643 sayılı ve 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kararnamelerin
Etkilediği Kurallar Yönünden
17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kanun’un bazı maddelerinin iptali istemiyle
3.6.2010 tarihinde açılan davadan sonra, anılan Yasa’da 643 ve 666 sayılı KHK’lerin
yürürlüğe girmesi sonucu yapılan değişikliklerin, ilgili oldukları dava konusu
kuralların tümünü etkilediği gerekçesiyle bu maddeler hakkındaki incelemenin
esasına girilmesine gerek görülmeyerek “karar verilmesine yer olmadığı” yolunda
karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurularının konusunu oluşturan
kuralların tümüyle yasal değişikliğe uğramaları halinde, iptal davalarının doğrudan
soyut norm denetimine ilişkin oldukları da gözetildiğinde, söz konusu başvurular
hakkında esastan karar verilmesinde, hukuki yarar bulunmamakta ise de yapılan
değişikliğin, dava konusu kuralın bir bölümüne yönelik olması durumunda, kalan
bölüm hakkında incelemenin sürdürülmesi gerekir. Aksi halde dava konusu
kurallarda, daha sonraki yasal düzenlemelerle yapılacak en küçük değişiklikler o
kuralların, iptal davası yoluyla Anayasal denetiminin engellenmesi sonucunu doğurur.
Böyle bir sonucu, Anayasa yargısının amacı ve işleviyle bağdaştırmak olanaksızdır.
Açıklanan nedenlerle 5952 sayılı Yasa’nın, tümü değiştirilmeyerek sadece bazı
bölüm, ibare ve sözcüklerinde değişiklik yapılan kurallarının, kalan bölümlerinin
Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılarak esas hakkında karar verilmesi gerektiği
düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
II- Yasa’nın 9. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin (1) Numaralı
Alt Bendinin “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” Bölümünün
İncelenmesi
5952 sayılı Yasa’nın 9. maddesi ile Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı’nın Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı’na dava konusu kuralla
terörle mücadele alanında “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek görevi
verilmiştir. Hiçbir ayırım ve sınırlama getirilmediğinden Kural’ın, kişilerin temel hak
ve özgürlük alanlarını da kapsayacak biçimde her türlü veri, bilgi ve belge toplamayı
içerdiği açıktır.
Anayasa’nın 20. maddesinin ilk fıkrasında herkesin; özel hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine
dokunulamayacağı belirtilmiş, son fıkrasında da Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilen korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını
öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin
açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla
düzenlenir” denilerek kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğinin korunması
kapsamında güvenceye kavuşturulmuştur.
Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan Anayasal güvencenin
yaşama geçirilebilmesi için, bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin, açık,
anlaşılabilir ve kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli olması
gerekir. Ancak böyle bir düzenleme ile kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren veri,
bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunması olanaklı
hale getirilebilir.
Dava konusu kural ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının AraştırmaGeliştirme Daire Başkanlığı’na kapsamı ve koşulları belirlenmeksizin her türlü veri,
bilgi ve belgeleri toplama görevi verilerek kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin
korunması kapsamında bulunan, kişisel verilerin korunmasını isteme hakları ihlâl
edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle Kural’ın Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olduğu ve
iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
KARŞIOY GEREKÇESİ
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, müsteşarlığın hizmet
birimlerinden olan Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı’nın terörle mücadele
alanındaki görevleri sayılırken, söz konusu (b) bendinin iptali istenilen (1) numaralı
alt bendinde, veri, bilgi ve belgeleri toplamanın da bu görevler arasında olduğu ifade
edilmiştir.
İptali istenen kuralda, açıklayıcı bir düzenleme bulunmadığı için, veri, bilgi ve
belgeleri toplama olarak adlandırılan görevlendirme uyarınca, Araştırma Geliştirme
Daire Başkanlığı’nın kişisel veri, bilgi ve belgeler dahil her türlü veri, bilgi ve belgeyi
toplama yetkisinin bulunduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme
hakkını kapsadığı ifade edilmiş, ayrıca, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne de yer verilmiştir.
Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı, iptali istenilen kural uyarınca, temel hak
ve özgürlüklere müdahale niteliğinde de olsa her türlü kişisel veri, bilgi ve belgeyi
toplayabilecektir.
Anayasa’da yer alan güvenceye rağmen, iptale konu kuralla, veri, bilgi ve
belgelerin toplanmasına her hangi bir sınırlama getirilmeyerek, temel hak ve
özgürlüklere müdahale niteliğinde olanlar dâhil, her türlü kişisel veri, bilgi ve
belgelerin toplanmasına imkân tanınmakta, böylece kişiler idareye karşı korunmasız
hale getirilmektedir. Bu durum, Anayasa’nın 20.maddesinde öngörülen kişisel veri,
bilgi ve belgelerin korunması hakkına aykırılık oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenle kuralın iptali gerektiğinden, çoğunluk görüşüne katılmadım.
Üye
Mehmet ERTEN
KARŞIOY YAZISI
5952 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (1)
numaralı alt bendinde Müsteşarlığın, terörle mücadele alanında görevleri arasında
“veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” de yer almıştır.
Kişisel bilgi ve verilerin korunması, Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar
başlıklı 20. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında herkesin, özel
hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir. Maddenin
üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme
hakkına sahip olduğu; bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep
etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı;
kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla
işlenebileceği; kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla
düzenleneceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı
olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği; bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı ifade edilmiştir.
İptali istenen kural, kişisel verilerin, bilgi ve belgelerin toplanmasına ve tasnif
edilmesine olanak vermekte, veri, bilgi ve belgelerin kişisel veri ve bilgileri
kapsamadığı yönünde bir güvence de içermemektedir.
Anayasa’nın 20. maddesinde özel hayatın gizliğine milli güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması
sebeplerine bağlı olarak hakim kararıyla sınırlanabileceği öngörülmüş ise de iptali
istenen kural bu kapsama girmemektedir. Kişinin bu kural uyarınca fişlendiğinden
haberdar olması, bunların silinmesini talep etmesi ve amaçları doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını öğrenmesi de mümkün değildir. Bu nedenle kural,
Anayasa’nın 20. maddesiyle güvence altına alınmak istenen temel hakka karşı
yapılmış pervasız bir müdahaledir.
Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olan kural, Anayasa’nın 2. maddesinde
belirtilen hukuk devletine de ters düşmektedir. Bu nedenlerle iptali gerekir.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
KARŞIOY GEREKÇESİ
Dava 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat Görevleri Hakkında Kanun’un bazı maddelerinde yer alan fıkra, bent, tümce,
ibare ve sözcüklerin Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır.
1- 1. maddenin (1) numaralı fıkrasının “…İçişleri Bakanlığına…” ibaresi; 3.
maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan “İçişleri Bakanlığına bağlı…” ibaresi; 4.
maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümlesinde yer alan
“…İçişleri Bakanının…” ibareleri; 5. maddenin (2) numaralı fıkrasında; 10. maddenin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendinde ve 13. maddenin (2) numaralı fıkrasında yer alan
“…Bakanın…” sözcüğü 3.6.2011 günlü 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
kaldırıldığından bahisle sözü geçen kuralların iptali istemi hakkında karar verilmesine
yer olmadığına karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının konusunu oluşturan
kuralların tümüyle yasal değişikliğe uğramaları halinde, söz konusu başvurular
hakkında karar verilmesinde hukuki yarar bulunmamakta ise de, yapılan değişikliğin
dava konusu tümce, ibare veya sözcüklere ilişkin olması durumunda incelemenin
sürdürülerek istemle ilgili karar verilmesi gerekir. Aksi halde dava konusu kurallarda
yapılacak en küçük ekleme ve çıkarma şeklindeki değişiklikler sonucunda bu
kuralların anayasal denetimin dışında kalmasına sebep olacağından bu durum
Anayasa yargısının amacıyla ve işleviyle bağdaşmaz.
Bu nedenle, 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, 4. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının, 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, 10. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (c) bendinin, 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasının değiştirilmeyen ibare
dışında kalan bölümüne ilişkin incelemenin sürdürülmesi gerektiğinden sözü geçen
maddelerin iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki çoğunluk
görüşüne katılmıyorum.
2- 9. maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde
yer alan “veri,bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” ibaresinin incelenmesi;
Maddede; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet birimlerinden
Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığının terörle mücadelede görevlerinin neler
olduğu düzenlenmekte olup, (1) numaralı alt bendinde ise “veri, bilgi ve belgeleri
toplamak tasnif etmek” ibaresi yer almaktadır.
Anayasa’nın “özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinde “Herkes,
kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin
kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.” denilmektedir. Maddede ayrıca kişisel
verilerin ancak Kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği
ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği
hükmüne de yer verilmiştir. Bilindiği gibi; “kişisel veri” kavramı, belirli veya kimliği
belirlenebilir olmak şartıyla bir kişiye ait bütün bilgileri ifade etmektedir.
İptali istenilen kuralda ise herhangi bir sınırlama getirilmeden kişilere ait
verilerin toplanması konusunda Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına yetki
verilmesi, kişileri idareye karşı korunmasız duruma getirmekte olup, bu haliyle kural
Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen, kişisel veri, bilgi ve belgelerin korunması
hakkına aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kanun’un 1. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 4. maddesinin (2) numaralı
fıkrası, 5. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 10. maddesinin (1) numaralı fıkrası (c)
bendi, 13. maddesinin (2) numaralı fıkrası hakkında incelemenin sürdürülmesi ve
esası hakkında karar verilmesi gerektiği, 9. maddenin (b) bendinin (1) numaralı
fıkrasının (1) numaralı alt bendinde yer alan “…veri, bilgi ve belgeleri toplamak,
tasnif etmek…” ibaresinin iptali gerektiği düşüncesi ile verilen karara katılmıyorum.
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
KARŞI OY YAZISI
Geçici güvenlik için özgürlüğünü feda edenler,
ne özgürlüğü hak eder, ne de güvenliği.
Benjamin Franklin, 1755
5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının (KDGM) Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin, (1)
numaralı alt bendinde, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan AraştırmaGeliştirme Daire Başkanlığının, “terörle mücadele alanında; veri, bilgi ve belgeleri
toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler” yapmakla görevli olduğu hükmü
yer almaktadır. Burada, “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek”, kısmının
iptali istenmektedir.
Bu düzenlemede anayasal bir sorun görmeyen çoğunluk görüşüne katılmanın
neden mümkün olmadığını üç bölümden oluşan karşı oy yazısıyla açıklamaya
çalışacağız. İlk bölümde uluslararası sözleşmelerin ilgili hükümlerini ve mahkeme
kararlarını, ikinci bölümde ise iptali istenilen kuralın anayasaya aykırı olduğu
yönündeki iddiamızı temellendirebilmek için konuyla yakından ilgili olduğunu
düşündüğümüz özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişkiyi, iktisat teorisinden de
yararlanarak kısaca inceleyeceğiz. Son bölümde ise, ilgili düzenlemenin Anayasa’nın
hangi maddelerine aykırılık taşıdığını ilk iki bölümden hareketle ele alacağız.
Uluslar arası Hukuki Durum: Sözleşmeler ve Mahkeme Kararları
Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin
17. maddesinde, “Hiç kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine
keyfi ya da yasadışı olarak müdahale edilemeyeceği” belirtilirken, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesinin ilk fıkrasında da, “Herkes özel ve aile
hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir”, hükmü
yer almaktadır. İkinci fıkrada ise, “Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin
müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve
düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu
olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir”
denmektedir. Bu düzenlemeyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ilk fıkrasında tanınan
hakların kullanılmasına, ikinci fıkrada belirtilen hususlarla sınırlı olmak kaydıyla
kısıtlamalar getirilebilmektedir. İptali istenen kural açısından değerlendirildiğinde,
devletin negatif yükümlülüğü, 8. maddeye aykırı olarak kişisel ve hassas verilerde
dâhil olmak üzere her çeşit veri, bilgi ve belgeyi toplama, saklama, işleme ve üçüncü
taraflarla paylaşma gibi müdahalelerden kaçınmasını ifade ederken, pozitif
yükümlülüğü, özel yaşam hakkına saygıyı güvence altına almak için gerekli önlemleri
almasına işaret etmektedir.
Konumuz açısından önemli olan bir sözleşmede, 1981 tarihli ve 108 sayılı,
“Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına
Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesidir”*. Bu Sözleşme’nin 2. maddesi, kişisel veriyi
belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait tüm bilgiler şeklinde tanımlamaktadır. Adalet
Bakanlığı tarafından hazırlanan “Kişisel Verilerin Korunması Kanun” tasarısında da
bu tanım benimsenmiştir. Sözleşme’nin 5. maddesine göre, kişisel veriler açıkça
belirlenmiş meşru amaçlar için, toplanma gerekçesiyle sınırlı olmak ve gerekli olan
süreyi aşmamak şartlarıyla tutulabilir. 6. maddede ise, kişinin ırkî ve etnik kökeni,
siyasi düşüncesi, dini veya benzer inançları, sağlık, cinsel hayat ve ceza
mahkûmiyetleriyle ilgili verileri hassas veri olarak kabul edilerek, bunların
toplanmasına ve işlenmesine ulusal mevzuatta koruyucu tedbirlerinin alınması
şartıyla izin verilmektedir. Sözleşme’nin 9. maddesinde de, kamu güvenliğinin
sağlanması, suçla mücadele edilmesi, ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve
özgürlüklerinin güvence altına alınması ile kişisel verilerin korunmasının
sınırlanabileceği belirtilmiştir.
Avrupa Konseyince 2002’de kabul edilen, “İnsan Hakları ve Terörle Mücadele
Hakkında İlkeler”, rehberinde de, devletin güvenlik birimleri bünyesinde herhangi bir
yetkili merci tarafından kişisel veri ve bilgilerin toplanması ve incelenmesinin,
yasayla yapılması, amacıyla orantılılık içermesi ve bağımsız bir makamın gözetimine
tâbi olması şartıyla meşru olduğu ifade edilmiştir. Rehberde, “Bir yandan, demokratik
bir toplumun… kendisini korumak üzere birtakım önleyici ya da bastırıcı tedbirler
alması gerekirken, öte yandan, kamu makamları…Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ve diğer enstrümanlarda belirlenmiş olan insan hakları ve temel özgürlükleri
gözetmek konusunda yasal bir yükümlülük altındadır”, ifadesi de yer almaktadır
(Avrupa Konseyi 2002: 16).
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, “Emniyet Alanında Kişisel Verilerin
Kullanılmasını” düzenleyen R(87)15 sayılı Tavsiye Kararına göre ise, verilerin
polisiye amaçlarla toplanmasına ancak gerçek bir tehlikenin önlenmesi ya da belirli
bir suçun engellenmesi için zorunlu olması durumunda başvurulması gerekmektedir.
Kişinin bilgisi dışında kişiye ilişkin verilerin toplanması ve saklanması durumunda,
bu veriler silinmediği takdirde, kişiye bu konuda bilgi verilmesi de bu ilke
çerçevesinde istenmiştir (Atak 2010: 106).
AİHS kişisel verilerin korunması ile ilgili ayrı bir hüküm içermemekle birlikte,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu verilerin özel yaşam alanı içinde yer
aldığını kabul ederek, konuyu 8. madde kapsamında incelemektedir. AİHM, özel
hayatı, kişinin kendi hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir iç alan ve bunun da
ötesinde, başkalarıyla ilişki kurmak ve bu ilişkileri geliştirmek suretiyle özgür olarak
kişiliğini oluşturmasını ve geliştirmesini sağlayan daha geniş bir alandan ibaret
görmektedir.
Nitekim AİHM, Klass ve Diğerleri-Almanya (1978) davasında, bireyin özel
hayatına ilişkin verilerin kamusal organlar tarafından toplanmasına, saklanmasına ve
işlenmesine dayanak oluşturacak önemli ilkeleri belirlemiştir. Mahkeme bu davada,
mektupların ve telgrafların okunmasına, telefon görüşmelerinin dinlenmesi ve
kaydedilmesine olanak tanıyan bir yasanın Sözleşme’ye uygunluğunu incelemiştir.
AİHM genel olarak gizli izleme yöntemlerine demokratik kurumların korunması için
kesinlikle zorunlu olması durumunda başvurulabileceğini kabul etmiş, ancak bireyin
8. maddede güvence altına alınan hakkı kullanabilmesi ile demokratik bir toplumu
koruma amacıyla gizli izlemenin yapılmasının gerekliliği arasında bir denge
kurulması gerektiğini belirterek, “Milli güvenliği korumak için oluşturulan bir gizli
izleme sisteminin, demokrasiyi korumak adına demokrasiye zarar verebileceği, hatta
demokrasiyi yok edebileceği riski dikkate alındığında, kötüye kullanmaya karşı
teminatların gerekli olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır”, görüşünü dile
getirmiştir (Klass ve Diğerleri-Almanya para. 42 ve 49). Bu kararda, Mahkeme,
bireyin özel yaşamı kapsamındaki bilgilere ilişkin kamusal müdahaleleri, bireyi
koruyucu uygun ve etkili garantiler içeren yasal düzenlemeler ve istismar ve kötü
kullanıma karşı güvenceler bulunmadığı sürece Sözleşmenin 8. maddesinde belirtilen
hakların bir ihlali olarak değerlendirmiştir (Klass ve Diğerleri-Almanya para. 50).
Mahkeme, istihbarat örgütlerinin gizli izleme yoluyla bireylerin haklarına yönelik
gerçekleştirdikleri müdahalelerin etkili bir denetime tabi olması gerektiğini, ulusal
güvenlikten kaynaklanan ihtiyaçlara her durumda öncelik verilemeyeceğini, sınırsız
önlemler alınmasına izin veren bir yasanın demokrasi için tehdit oluşturacağını ve
Avrupa ülkelerinin casusluk ve terörizmle mücadeleyi gerekçe göstererek uygun
gördükleri her türlü tedbiri alamayacaklarını önemle vurgulamıştır.
AİHM, Leander-İsveç (1987) kararında ise, başvurucu hakkında güvenlik
soruşturması yapılması suretiyle bilgi toplanmasının ve bunların doğruluğuna ilişkin
olarak kendisine itiraz hakkı verilmemesinin, AİHS 8. madde birinci fıkra
kapsamında özel hayatın gizliliğine müdahale oluşturduğuna, ancak, bu müdahalenin
aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince milli güvenliği koruma meşru amacını
gerçekleştirmek için taraf devletlere tanınan geniş takdir hakkı içinde olduğu
sonucuna ulaşmıştır. Bununla birlikte, Mahkeme, verilerin toplanmasına olanak
tanıyan düzenlemelerin makul denetim mekanizmaları öngörmek zorunda olduğunu,
bunların da, hangi durumlarda verilerin toplanabileceği, ne kadar süre ile muhafaza
edileceği ve imhasına ilişkin hususlara yer vermesi gerektiğini not etmiştir.
Amann v. İsviçre (2000) davasında bireyin özel yaşamına ilişkin bilgilerin kamu
görevlileri tarafından saklanmasının özel yaşama bir müdahale oluşturduğunu kabul
etmiştir. Yapılan müdahale yasaya dayanmakla birlikte, mevcut yasal düzenleme
yeterli korumayı sağlamamaktadır. İlgili yasada savcılığın veri toplama, kaydetme ve
saklama yetkisini kullanma şartları ve kapsamı belirtilmemekte, hangi bilgilerin
saklanacağı ve nasıl bir yöntem izleneceği konusunda açıklık bulunmamaktadır
(Amann- İsviçre para. 76 ve 80).
AİHM’nin Rotaru-Romanya (2000) kararı da konumuz açısından önem
taşımaktadır. Bu davada, Romanya İstihbarat Örgütü’nün başvurucu hakkında tuttuğu
gizli dosya ele alınmıştır. İlgili devlet, dosyada yer alan bilgilerin özel yaşama ilişkin
olmadığını, kamusal alandaki faaliyetlerle ilgili olan bilgileri içerdiğini ileri sürmüşse
de, Mahkeme, 108 sayılı Sözleşme’nin kişisel veri tanımına atıfla, bunu kabul
etmemiştir. AİHM, terörle mücadelede özel yöntemlerin kullanılabileceğini kabul
ederek, istisnaî hallerde ve bir yasal düzenlemeye dayanmak şartıyla, demokratik bir
toplumda milli güvenlik ve/veya asayişin bozulması ya da suçun önlenmesi gibi
amaçlar dâhilinde veri toplanabileceğini kabul etmektedir (Rotaru-Romanya para. 5758). AİHM, yetkili otoriteler tarafından kişinin kamusal hayatına ilişkin bilginin
sistematik olarak toplandığı ve saklandığı durumları özel hayat kapsamında
değerlendirerek, bunun kişinin çok uzak geçmişiyle ilgili bilgiler içermesi halinde
dahi geçerli olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, yürürlükte olan yasanın milli
güvenliği etkileyecek bilgilerin toplanmasına, kaydedilmesine ve gizli dosyalarda
arşivlenmesine izin verdiğini saptamış ancak bu yasanın AİHS ile uyumlu olmadığını
tespit etmiştir. AİHM, hangi koşullar altında, hangi amaçla, ne kadar süreyle kamu
otoritelerinin özel hayatla ilgili bilgileri saklayacağı ve kullanacağının belirsizliğini,
istismarlara karşı hiçbir önlem alınmamasını, kötüye kullanımı engellemeye yönelik
etkili denetim mekanizmalarının öngörülmemesini ve verilerin değerlendirilmesine
ilişkin hukuki sınırlar çizilmemesini, AİHS’nin 8.maddesinin ihlali olarak görmüştür
(Rotaru v.Romanya para.57 ve 59).
Mahkeme, Segerstedt-Wiber ve Diğerleri-İsveç (2006) davasında da kişisel
verilerin kamu birimleri tarafından toplanması ve saklanması incelenmiştir.
Başvurucular, kişisel verilerinin gizli polis biriminde saklanmasının ve bunların
içeriği hakkında kendilerine bilgi verilmemesinin AİHS 8. maddeye aykırı olduğunu
ileri sürmüşlerdir. AİHM saklanan bilgilerin özel hayata ait bilgiler olduğunu tespit
etmiştir. Ancak, ilk başvurucu bakımından, bu bilgilerin bir kısmının suçun
önlenmesi amacı taşıması nedeniyle ihlal bulmamıştır. Aynı şekilde saklanan verilerin
tamamının başvuruculara açıklanmamasını da, ilgili yasanın buna izin verip, yeterli
güvenceyi sağladığı gerekçesiyle 8. maddeye aykırı bulmamıştır. Buna karşılık
Mahkeme, diğer başvurucular açısından, toplanan ve muhafaza edilen verilerin
katıldıkları siyasi faaliyetler ilgili olması ve bu faaliyetlerin taraf devletin milli
güvenliğini tehdit ettiğine dair yeterli kanıtın olmamasından hareketle, bu verilerin
sürekli saklanmasının, Sözleşme’nin 8.maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır
(Segerstedt-Wiber ve Diğerleri-. İsveç para.88-92)
AİHM’nin kararları kadar ulusal anayasa mahkemelerinin, özellikle de
Almanya Federal Anayasa Mahkemesi’nin, konumuz bağlamında verdiği önemli bazı
kararlardan da bahsetmek yerinde olacaktır.
Alman Mahkemesi 1983’de nüfus sayımıyla ilgili bir kararında, Alman
Anayasasının insan onurunu teminat altına alan md. 1/1 ile bağlantılı olarak, md.
2/1’de düzenlenen kamu düzenini bozmama, genel ahlaka aykırı olmama ve kimseye
zarar vermeme kaydıyla, bireylerin kişiliklerini istedikleri gibi geliştirebilme hakkı
düzenlemesinden hareketle, kişisel veriler üzerinde kendi kaderini tayin temel
hakkının varlığını kabul etmiştir. “Enformasyonel özerklik” olarak tanımlanan bu
hak, kişiliğin serbestçe geliştirilmesi hakkı ile insan onurundan kaynaklanan genel
kişilik hakkının bir yansıması olarak, bireyin kendi hakkındaki bilgileri kontrol
edebilme, kendisine ilişkin herhangi bir bilginin rızası olmaksızın açıklanmaması,
yayılmaması, bu bilgilere başkalarının ulaşamaması, kişisel verilerin sınırsız
toplanması, kaydedilmesi, kullanılması ve nakledilmesine karsı bireyin korunmasını
içermektedir (Küzeci 2010: 67-8).
Federal Anayasa Mahkemesi, 2006’da önüne gelen bir bireysel başvuruda,
“enformasyonel özerkliğin” ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. 24 yaşında Fas’lı bir
öğrenci olan başvurucu, El-Kaide yanlısı “uyuyan hücreler” olup, olmadığını ortaya
çıkarmak için 18-40 yaş arası tüm Müslüman erkek öğrencilerle ilgili veri
toplanmasına olanak tanıyan Kuzey Ren Westphalia Eyaleti Polis Yasası’nın 31.
maddesinin Alman anayasasına aykırılığını iddia etmiştir. Bu uygulama sonucunda,
yukarıdaki kişisel özellikleri taşıyan ve adı geçen eyalette ikamet eden 32 bin kişi ile
ilgili toplam 5 milyon kayıt elde edilip, dosyalanmış sadece 8 kişi için ayrıntılı
araştırma yapılmasına ihtiyaç duyulmuş ve sonuçta bunların hiçbiri aleyhine dava
açılmamıştır (Young 2008: 338). Şüpheli olmayan ve demokratik toplum düzeni için
herhangi bir tehlike arz etmeyen bu kişiler hakkında sırf belli dini, etnik ve yaş
grupları içinde olmalarından dolayı bilgi toplanmış, yani bu insanlar, ülkemizdeki
tabiriyle fişlenmiştir. Olayı inceleyen Mahkeme, Alman Anayasası’nın 1. maddesi ile
birlikte değerlendirildiğinde 2. maddesinin ilk fıkrasının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Mahkeme kararında, “Anayasanın, yasa koyucunun özgürlük ve güvenlik
arasında makul bir denge bulmasını belirttiğine” dikkati çekerek bunun da “her
halükarda imkânsız olan mutlak bir güvenlik peşinde koşmayı dışladığını” belirtmiştir
(Young 2008: 386). Mahkeme’ye göre, toplanan bilgiler ve veriler kişilik açısından
önemsiz olsa bile, genel bir terör tehdidi karşısında polise verilen yetkinin çok geniş
ve açık uçlu olması ve toplanan verilerin çapraz referans olarak başka amaçlar için
kullanılabilme olasılığının varlığı, Alman Anayasa’sının yukarıda belirtilen fıkrasının
ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Alman Mahkemesi için varsayımsal
temellerden hareketle, soyut ve genel bir tehlike terörle mücadele adı altında
meşrulaştırılsa dahi, kişiler hakkında veri toplanmamalı ve kişisel veri elde etmek için
veri madenciliği (data mining) ve benzeri faaliyetlere ancak ve ancak somut ve yakın
belirli bir ciddi suç işlenmesi tehlikesi karşısından girişilmesi meşru olacaktır
(Schwartz 2011: 372).
Anayasa Mahkemesi de, Türkiye İstatistik Kanunuyla ilgili bir kararında (E:
2006/167 Esas, K:2008/86), istenecek bilgilerin kapsam ya da sınırlarının
belirsizliğinin, bireyi İdareye karşı korumasız bıraktığını, bunun da Anayasa’nın özel
hayatın gizliliğini koruyan hükümlerine aykırı olduğunu tespit etmiştir.
Şu ana kadar anlatılanlardan iki önemli sonuç ortaya çıkmaktadır. İlk olarak,
Uluslararası Sözleşmeler ve Mahkeme kararlarına baktığımızda, terörle mücadelede,
kişisel verilerin toplanması, saklanması ve işlenmesi yakın ve somut bir tehlike varsa
meşru görülmektedir. İkinci sonuçta ise, ilgili yasal düzenlemelerin ucu açık ve
belirsiz olmamasının önemi vurgulanmakta ve bu işin bağımsız, dışsal bir otorite
tarafından denetlenmesi gerektiğinin altı ısrarla çizilmektedir.
Özgürlük-Güvenlik: Denge mi; İkilem mi?
KDGM’nin internet sayfasında, Müsteşarlığın, “Özgürlük ve güvenlik
dengesini daima gözeten” bir kurum olduğu vurgulanmaktadır. Oysa iptali istenen
kural özgürlük-güvenlik dengesini gözetmemekte, tam tersine güvenliği özgürlüğe
öncelemektedir. Güvenlik diğer tüm hakları ve özgürlükleri temellendiren bir tür
meta-hak değildir (Michaelsen 2006: 14-5). Güvenlik ve özgürlük arasında bir
öncelik veya hiyerarşi yoktur. Bununla birlikte, bir an için olduğunu varsayalım.
Böyle bir durumda özgürlük güvenlik temelli değil, güvenlik özgürlük temelli
olmalıdır. Özgürlük-güvenlik dengesi azami etkinliği gerçekleştirecek bir güvenlik
sağlamayabilir ama bu otoriter bir siyasi sistemden ziyade anayasal bir demokraside
yaşamanın bedeli olarak düşünülmelidir.
Şüphesiz ki, insan hayatını, malını, haklarını ve özgürlüğünü tehdit eden terör
ile mücadele etmek devletin asli görevlerinden biridir. Ancak, bunun başarılı
olabilmesi için uygulanacak politikaların, evrensel insan hakları ve hukuk devleti
ilkelerine uygun olması, devletin demokratik sınırlar içinde kalarak, insan haklarına
mümkün olduğunca asgari seviyede müdahaleyi gerektiren önlemleri tercih etmesi
gerekmektedir. Terör örgütleri neredeyse hiçbir kural tanımadan her türlü faaliyetleri
ve eylemleri gerçekleştirirken, demokratik ve insan haklarına saygılı olduğunu iddia
eden devletler terör ile mücadelede hukuk ve demokrasi sınırları içinde kalmak
mecburiyetindedirler. Bu bir zafiyet değil, demokrasinin ahlaki üstünlüğünün ve
erdemliliğinin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Devletin terör eylemlerini tespit etme ve önlemeye dönük faaliyetlerinde,
korumaya çalıştığı bireylerin haklarını ihlal etmeme ve bunları aşırı sınırlamama
hususlarında özen göstermesi demokratik toplum düzeninin oluşturulması, korunması
ve geliştirilmesi açısından hayati öneme haizdir. Teröre karşı, devletin bireylerin
başta yaşam hakkı olmak üzere çeşitli haklarını korumak pozitif yükümlülüğünün
yanı sıra, negatif olarak da anayasal düzenin tanıdığı haklara saygı yükümlülüğü
vardır. Burada açıklığa kavuşturulması gereken konu, temel hakları korumak adına
bunlarla ilgili sınırlamaların derecesinin ne olacağıdır. Sorun, “özgürlüğün
güvenlikten daha çok veya daha az önemli olup olmadığından ziyade, belli bir
güvenlik tedbirinin özgürlüğü, koruduğu güvenlikten daha az mı, daha çok mu zarar
verip, vermediğinin belirlenmesidir” (Posner 2006: 31-2). Bir demokrasiyi otoriter bir
siyasi, hukuki ve toplumsal düzenden ayıran en önemli hususlardan biri güvenliğin
özgürlük ortamında sağlanabilmesidir.
Belli düzeylerde güvenlik ve özgürlük birbirine ikame edebileceği gibi
tamamlayıcı olabilir. Güvenlik olmadan özgürlüğün bir anlamı olmadığı gibi,
özgürlüğe yer vermeyen, onu kısıtlama eğilimi taşıyan bir güvenlik anlayışının da
anlamı yoktur (Waldron 2003: 195). Güvenliğin olmadığı yerde kim kendini özgür
his eder ne kadar doğruysa, özgürlüğün olmadığı yerde kim kendini güvende his
edebilir de o kadar doğrudur. Demokrasilerde güvenlik ve özgürlük birbirini
tamamlayıcı olup, taraflardan birinin kazanıp diğerinin kaybettiği sıfır toplamlı bir
oyun değildir.
Güvenlik için hakların, özgürlüklerin kolayca kısıtlanması devlet gücünün
artması sonucunu doğurmaktadır. Zaten güvenlik dediğimiz andan itibaren devleti
adeta ayrıcalıklı kılan bir alana girdiğimizden, bir Leviathan yaratma tehlikesiyle
karşı karşıya gelebiliriz. Bunun anlamı, John Locke’nin, “Hükümet Üzerine İkinci
İncelemede” vurguladığı gibi, “insanların sansar veya tilkilerden gelebilecek zararlara
karşı kendilerini korumaktan kaçınacak, fakat aslanlar tarafından yutulmaktan
memnun olacak kadar aptal olduklarını düşünmektir” (2010: 88-9). Bizi falanca veya
filanca tehlikeden korumak için devletin aldığı her tedbiri meşru görmek, insanların
tilkiler ve sansarlardan gelebilecek tehlikelere karşı korunayım derken aslanlar
tarafından yutulmasına güvenlik adına razı olmak demektir.
Demokratik bir toplumda yasa koyucuların karşılaştıkları en önemli sorunlardan
biri kamu güvenliğini sağlamak için alınacak tedbirlerle insan haklarının korunması
ve geliştirilmesi arasındaki ilişkidir. Bu özgürlük-güvenlik ilişkisini, iktisat teorisinde
yaygın olarak kullanılan Pareto Sınırı kavramıyla göstermeye çalışalım.
Kaynak: Vermeule, 2011: 2
Eksenlerin birinde özgürlük, diğerinde ise güvenlik gösterilmektedir. Eğrinin
veya sınırın üzerinde güvenlikteki bir artış özgürlükte bir azalamaya neden olacaktır
ve bunun tersi de doğrudur. Pareto Sınırı altında, mesela P noktasında, güvenlik ve
özgürlük birbirinden taviz vermeden arttırılabilir. Sınırın ötesindeki politikalar
kaynak yokluğundan veya siyaseten uygulanamaz olduğundan tercih edilemez ve
yasa koyucunun toplam refahı arttıracak özgürlük ve güvenlik politikalarını takip
etmesi beklenir. Güvenliğe ve özgürlüğe yönelik politikaların toplumsal refaha
marjinal katkısının eşit olduğu nokta uygun politika seçimi olabilir. K-K* noktasının
altında özgürlük politikalarının olmasına toplum, güvenlik ve toplam refah artsa bile
izin vermeyebilir. Q–Q*’ a doğru gittiğimizde ise güvenlikte bir artış olmadan
özgürlük azalmakta ve aynı şekilde R-R*’ya doğru gittiğimizde özgürlük artmadan
güvenlik azalmaktadır.
Güvenlik ve özgürlük bireysel refaha katkı yapan değerli mallar olup, bireyler
açısından birbirleriyle karşılaştırılabilirler(Posner ve Vermeule 2007: 22). Başka bir
deyişle, birini göz ardı ederek, diğerini maksimize edemeyiz. Güvenlik-özgürlük
sınırında, güvenlikteki bir artış, özgürlükte bir azalma gerektirmekte olup, bunun tersi
de doğrudur (Posner ve Vermeule 2007: 26). Pareto sınırı bir kere oluştuktan sonra
değişmeyen bir sınır değildir. Güvenlikteki artış özgürlüklerdeki azalmaya değerse
devlet güvenliği arttırır. Benzer şekilde, güvenlikteki azalma, özgürlük artışına
değerse, güvenliği azaltarak Pareto sınırını değiştirebilir. Benzer şekilde, terörle
mücadele eden bir kamu kurumu ve saldırı planlayan bir terörist örgüt arasındaki
etkileşimi oyun teorisi bağlamında inceleyen bir çalışmada, özgürlüğü azaltıcı
tedbirlerin terörizme karşı artan bir güvenlik sağlamadığı görülmüştür (Dragu 2011:
64).
Elbette, ilgili hukuki düzenlemeler çerçevesinde şüphe duyulan bir kişi
hakkında veri toplanabilir. Ancak hiçbir şüphe olmadan geliştirilen ve tanımlanan
profiller çerçevesinde veri toplanması sorunlu bir uygulamadır. Unutulmamalıdır ki,
Kafka’nın “Dava” romanının kahramanı K’nın başına gelen her bireyin başına da
gelebilir. K’nın neden tutuklandığı ona bir türlü söylenmediği için kendisine yönelik
iddiaları çürütme şansı hiç olmuyor. Her türlü veri, veri madenciliği yapmaya olanak
tanıdığından, kendilerinden şüphelenilen bireylerin neden şüphelenildiğini asla
öğrenememeleri ve bu şüpheyi giderici hiçbir şey yapamamaları sonucunu
doğurabilir.
Büyük veri yığınları içerisinden gelecekle ilgili tahminde bulunmayı sağlayacak
bağıntıların bilgisayar programı ve istatistiksel teknikler kullanarak aranması demek
olan veri madenciliği, konumuz bağlamında, toplanan kişisel verilerin birleştirilerek
şüpheli görülen belli özelliklerin ve davranış biçimlerinin bu temelden hareketle
çözümlenmesini içermektedir. Bir suç işlenmesi olasılığı karşısında veri madenciliği
ve profil oluşturulabilir ama bunun ağla yapılan balık avı gibi, “ne çıkarsa bahtımıza”
anlayışıyla yürütülmesi tehlikelidir (Solove 2011: 190-195).
Veri madenciliği ve hassas kişisel veriler esas alınarak profil oluşturma, idari
bir kararla hiçbir suçu olmayan çok sayıda insan için özel hayatlarını içeren bilgi ve
verilerin toplanması anlamına gelmektedir ve bunun demokratik bir toplumda kabul
edilemeyeceğini Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri de 2008’de konuyla ilgili
olarak yayınladığı bir raporda belirtmiştir (2008: 4). BM İnsan Hakları Konseyi,
“Terörle Mücadelede Temel Özgürlüklerin ve İnsan Haklarının Korunması ve Teşvik
Edilmesi” özel raportörü de, terörizmle mücadelenin, mahremiyete, özel yaşamın
gizliliğine otomatikman müdahaleyi meşrulaştıran bir koz olmadığını vurgulayarak,
kötüye kullanma olasılığına karşı güvencelerin varlığını ve elde edilen veri ve
bilginin kullanımının, saklanmasının ve paylaşımının sınırlarının belirli olması
gerektiğinin altını çizmektedir. Raportör, özel yaşam ihlalinin seviyesi arttıkça ilgili
kurumun karar verme mekanizmasında daha üst düzey yetkililerin onayının aranması,
mahremiyet etki değerlendirmesi ile ilgili düzenlemelerin yapılmasını ve bütün
bunları denetleyecek bağımsız bir makamın oluşturulmasını da önerileri arasında
saymaktadır (Scheinin 2009).
Kamu güvenliğini tehdit edici faaliyetlere katılma olasılığının yüksek olduğu
düşünülen bireylerle ve gruplar bunun ceremesini çoğunluğa göre çok daha fazla
çekmektedir (Michaelsen 2005: 78). Genel olarak özgürlük bireysel bir hak olarak
belirsiz ve soyut bir şey gibi algılanırken, güvenlik somut olarak can ve mal
emniyetini akla getirmektedir. Bu nedenle de insanların çoğunluğu daha güvenli
olmak veya öyle hissetmek için hak ve özgürlüklerinden fedakârlığa hazırdır.
Bununla birlikte, özgürlüğü sınırlayan tedbirler ve özgürlüğün kısıtlanmasının
getirdiği maliyetler dağıtımsal özelliğe sahip olduğundan herkes bu durumdan aynı
oranda etkilenmemektedir. Toplumdaki herkes özgürlüğünden azıcık fedakârlık edip,
daha çok güvenlik içinde olmamaktadır (Waldron 2007: 503). Özellikle siyasi görüş,
etnik, ırk, din, cinsiyet ve cinsel tercih olarak ötekileştirilen, azınlıkta kalan bireyler
ve gruplar hakkında önyargılı bir şekilde profiller oluşturulabilir. İnsanlar güvenlik
için haklarından ve özgürlüklerinden fedakârlık yaptıklarında aslında vazgeçtikleri
kendilerinin değil, başkalarının, özellikle de ötekileştirilenlerin ve azınlıkların
haklarıdır (Sottiaux 2008: 8).
Güvenlik politikası, hukuk devleti ve insan haklarına dayalı olmalıdır ve gerçek
anlamda güvenliğin, ancak demokrasiyle sağlanabileceği unutulmamalıdır. Terörle
mücadele sırasında demokrasiyi koruyayım derken onu zayıflatabilecek, hatta tahrip
edebilecek önlemler alınmasından kaçınmak gerekir. Amaç aracı meşru kılarsa
terörist ile terörle mücadele edenler arasındaki ahlaki ve hukuki ayrım azalır ve
özgürlüğü daraltmanın uzun dönemli sonuçları kısa dönemde terörle mücadelenin
getirdiği kazançları zayıflatabilir. Zaten, özgürlükten yapılacak fedakârlıkların etkin
güvenlik sağlamadığı da bir gerçektir. Güvenliğin etkinliğini zayıflattığı düşünülen
insan hak ve özgürlüklerin tamamen ortadan kaldırıldığı bir durumda bile mutlak bir
güvenliki sağlamak mümkün değildir (Hein van Kempen 2013: 14). Demokratik bir
devlette güvenlik önlemleri sadece güvenlik bürokrasisinin takdirine bırakılmayacak
kadar önemlidir. Sağlıklı bir demokraside devlet, “merak etmeyin, bana güvenin”
diyerek, terörle mücadele için alınan tedbirlerin kişi hak ve özgürlüklerine olan
etkisini göz ardı edemez.
Görüldüğü üzere özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişki bir ikilemden ziyade
dengeye dayanmaktadır. İptali istenen kuralda bu denge gözetilmeyerek, aşağıda ele
alacağımız anayasal haklar ihlal edilmiştir.
13. Madde Yönünden
Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin özlerine
dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun şekilde, yasayla sınırlandırılabileceği
belirtilmektedir. Ölçülülük ilkesi sınırlamada başvurulan aracın sınırlama amacını
gerçekleştirmeye elverişli olmasını; bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli
olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder. Burada
kısıtlama için kullanılan araçla amaç arasında hak ve özgürlüğü en az sınırlayacak
dengeli bir orantı aranmaktadır.
KDGM’nin terörle mücadele etmek için kişinin özel hayatını da içerecek
şekilde, ona ait veri, bilgi ve belgeleri toplamasının, saklamasının ve işlemesinin o
bireyin özel hayatına müdahale anlamına geldiği hususunda bir şüphe
bulunmamaktadır. Toplanacak veri, bilgi ve belgelerin türü, içeriği, hangi insan
gruplarını kapsayacağı, toplanmış veri, bilgi ve belgelerin ne kadar süre ile muhafaza
edileceği ölçülülük ve demokratik toplumda gereklilik testine göre
değerlendirilmelidir. Burada sorulması gereken soru bu hak ihlalinin terörle mücadele
alanında demokratik toplum gereklerine ve zorunluluklarına ne ölçüde uyup,
uymadığıdır.
Bireylerin korunması ve güvenliklerinin sağlanması amacını taşıyan terörle
mücadele, bu yönüyle insan haklarını korumaya katkı yaparken, bu mücadelede
alınan bazı tedbirler bireylerin hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasına neden
olmaktadır. İptali istenen kural temel hakların sınırlandırılmasına ilişkin
düzenlemelerden muaf düşünülemez. Veri, bilgi ve belge toplama demokratik bir
toplumda milli güvenlik, kamu düzeni ve suçun önlenmesi gibi amaçlara ulaşmak için
dahi olsa ölçülü olmalıdır.
Elverişlilik ölçütüne göre bir yasal düzenlemenin sınırlama amacı bakımından
elverişli sayılması için bu düzenlemenin arzulanan amaca katkı yapması
gerekmektedir. Konumuz açısından bakıldığında, veri, bilgi ve belge toplanmasının
terörle mücadele amacına hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Gereklilik ise bir temel hakkı
en az sınırlayan aracın seçilmesini gerektirmekle birlikte iptali istenen kuralın, hakkı
en az sınırlayan yumuşak bir araç olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü söz konusu kural
çok geniş ve sınırsız bir çerçeveyi kapsayarak, terörle mücadele adına, bireyin her
türlü eylemini kapsamı dâhilinde görmekte, ona devlet müdahalesine karşı nefes
alacak bir alan bırakmamaktadır. Orantılılıkta aranan ise araç ve amacın birbirine
karşı ölçüsüz bir oran içerisinde olmamasıdır. Terörle mücadele amacıyla sınırsız bir
şekilde, herhangi bir bağımsız denetime tabi olmadan, neredeyse başıboş bir tarzda
veri, bilgi ve belge toplanması ölçüsüz bir orantısızlık yaratmaktadır. Orantılılık,
yetkililerin, makul, dikkatli ve iyi niyetli hareket etmelerini ve müdahaleyi haklı
kılmak için ileri sürülen sebeplerin tatmin edici, gerekli ve yeterli olmasını da kapsar.
Bireyin özel alanının tehlikeye girmesi, onun hakkında veri, bilgi ve belge toplanması
kadar, kime, hangi amaçlarla bunların aktarılacağı konusunda denetim imkânını da
kaybetmesinde yatmaktadır. Yasal olarak veri, bilgi ve belge toplayan, kamu
kuruluşları amacı gerçekleştirmeye yetecek kadar veriyle kendilerini sınırlamalıdır.
İtiraza konu olan ibarede bu hususta hiçbir güvenceye yer verilmemiş olması,
düzenlemenin orantısız olduğunun bir göstergesidir.
Veri, bilgi ve belgelerin toplanması ve tasnif edilmesinin terörle mücadele
alanıyla sınırlı olacağı belirtilmekle birlikte, bu alanının kapsamının belirsiz ve
tanımlanamaz olması, devlete çok geniş ve ucu açık bir takdir hakkı bırakmaktadır.
Ayrıca, bunun terörle mücadelede ne derece etkinlik sağlayacağı da şüphelidir.
Amerikan Bilimler Akademisinin konuyla ilgili hazırladığı bir çalışmada, çok sayıda
veri içeren çok büyük veri tabanlarından potansiyel teröristleri bulabilmenin
matematiksel olarak ya hatalı pozitif (suçsuz insanları şüpheli olarak değerlendirmek)
ya da hatalı negatif (gerçek suçluları veya teröristleri tespit edememek) gibi sonuçlar
doğurduğu belirtilmiştir (National Research Council 2008: 2-3). Mesela, dünyada
uçakla günde yaklaşık olarak 2 milyon kişi seyahat etmektedir. Tüm bu kişiler
arasında terörist profiline benzeyen ve hatalı pozitif çıkanların oranının %1 olduğunu
varsayalım. Bunun anlamı 20 bin kişinin haksız yere terörist olma olasılığına karşı
çeşitli sınırlayıcı muamelelere maruz kalmasıdır (Solove 2008: 353). Yakın tarihe
bakmakta konumuz açısından aydınlatıcı olabilir. Örneğin, Doğu Alman Hükümeti
nüfusunun dörtte biri ile ilgili veri, bilgi ve belge toplamasına rağmen, kendi sonunu
öngörememişti. Çok sayıda veri ve bilgiyi etkili bir şekilde çözümleyebilmek,
samanlıkta iğne aramaya benzemektedir. Çeşitli gerekçelerle aşırı veri toplanmasının,
bu verileri toplayanların amaçlarına ne derece hizmet ettiği de kuşkuludur. Çünkü
aşırı veri toplanması, veri kirliliğine yol açmakta ve amaca uygun verilerin bu veri
çöplüğünden çıkarılması, ayıklanması ve çözümlenmesi zorlaşmaktadır.
Demokratik toplumda gereklilikten anlaşılması gereken başvurulan tedbirin
demokratik toplumu açıklayan ilkelerle uyumlu olup, olmamasıdır. Bu ilkelerin
değerini azaltan her uygulama demokratik toplum için gerekli değildir. Demokratik
toplum, ayrıca hak ve özgürlüklere karşı gerçekleştirilen her müdahaleye karşı
kişilere bir takım güvencelerin de sağlanmasını gerektirir. Oysa iptali istenen ibare,
kötüye kullanım olasılığı karşısında engelleyici etkili ve yeterli tedbirlere yer
vermemektedir. Örneğin, KDGM’nin Araştırma-Geliştirme Dairesinin bu son derece
geniş yetkisini denetleyecek bağımsız bir makam yoktur.
İptali istenilen düzenlemenin temel amacının insanları ve toplumu teröre karşı
korumak olduğu görülmektedir. Bu son derece meşru bir amaçtır ve bu açıdan
anayasaya aykırılık iddia edilemez. Ancak, bu amaca ulaşmak için kullanılan
yöntemin uygunluğu ise sorunludur. Hakkı sınırlayan düzenlemeyle, ilgili güvenlik
kuruluşuna belirsiz ve ihtiyaç duyulandan çok daha geniş bir şekilde, sınırsız veri,
bilgi ve belge toplama ve tasnif yetkisi verilmektedir. Veri, bilgi ve belgelerin
toplanması sırasında kişinin temel hak ve özgürlük alanına zorunlu olmadıkça
müdahale edilmemeli, terörle mücadele gibi meşru bir amaç için dahi yapılacaksa,
müdahalenin sınırları iyi çizilmelidir.
17. ve 20. Maddeler Yönünden
Anayasa’nın 17. maddesi herkesin, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahip olduğu hükmünü içermektedir. “Özel hayatın gizliliği”
başlığını taşıyan Anayasa’nın 20. maddesine göre de, “Herkes, özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme
hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep
etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.
Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla
işlenebilir”.
Özel hayatın gizliliği ve bu kapsamda kişisel verilerin korunması konusu her
şeyden önce insan onuruna saygı ve kişilik haklarına dayanmaktadır. Bu hak, kişinin
saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini mümkün kılan şeref ve haysiyet,
özel yaşam ve sağlık gibi kişisel değerler üzerindeki çıkarlarını belirterek, bireye
kişiliğini dilediği şekilde, serbestçe geliştirebileceği, kendisi ve sevdikleriyle bir
arada olabileceği özerk bir yaşam alanına sahip olma şansı vermektedir. Bu alanda
birey, maddi ve manevi kişiliğini geliştirmek ve başkaları tarafından bilinmesini
istemediği hususların güvence altına alınmasını istemek hakkına sahiptir.
İptali istenen kural, KDGM’ye Anayasaya aykırı bir şekilde son derece geniş ve
sınırsız bir yetki vererek, muazzam bir veri, bilgi ve belge toplama, saklama, işleme
ve değiştirme gücü olan devlet karşısında bireyi kişi olarak yok saymakta, onu basit
bir veri nesnesi haline dönüştürmektedir. Adı geçen kural, insanı hakkında veri
toplanan basit bir veri nesnesi konumuna indirgemektedir. İnsan onuruna saygı,
insanlara nesneymiş gibi davranmayı yasaklamaktadır. Alman Anayasa Mahkemesi
de insanın devlet için basit bir nesne olarak görülmesinin insan onuruna aykırı
olduğunu ve devletin insana bir eşya gibi yaklaşmamasının gerekliliğini vurgulamıştır
(Şimşek 2008: 5).
Kişisel verilerin korunması kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesine
imkân tanıyarak, bireyin hayatını kendi özgür iradesiyle düzenlemesine katkı
sağlamaktadır. Bireyin kişisel verileri üzerindeki hakkı yeteri kadar korunmazsa,
kişiliğini serbestçe geliştirmesi zora gireceğinden, özgür iradeleriyle yaşamlarını
biçimlendiren bireylerden oluşan demokratik bir toplum düzeninin ortaya çıkması ve
korunması da güçleşecektir. Kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi, ancak ve
ancak, faaliyetlerini özgürce gerçekleştirmesi ile mümkündür. Kişisel verilerin
korunmasıyla, kişisel veri toplanması, saklanması ve işlenmesi sırasında bireyin hak
ve özgürlüklerinin korunarak demokratik toplum düzeninin oluşmasına katkı yapmak
hedeflenmektedir.
Bireyin özel hayatını, kendi tercihleri ile nasıl şekillendirdiği ilke olarak, bir
başka kişinin veya devletin ilgi alanına girmemelidir. Yaşam ilişkilerine ait tüm
kişisel verileri kapsamlı bir kayda tutulan ve özel yaşamının gizliliği adeta ortadan
kalkan bireyin kişiliğini geliştirmesi mümkün değildir. Kişisel verilerin korunması
hakkı ihlal edildiğinde bireyin diğer temel hak ve özgürlükleri kullanması
zorlaşmaktadır. Kayıt altına alınan veya alındığını düşünen birey kendi özgür
kişiliğinin gereği gibi değil, kendisinden istenilen veya beklenilen davranış tarzıyla
hareket edecektir. Bireyler çeşitli faaliyetlerinin devlet tarafından izleneceği
endişesiyle bunları gerçekleştirmekten vazgeçebilirler. Aykırı hareket tarzlarının
sürekli kayıt altına alındığını düşünen birey, örneğin örgütlenme, toplantı ve düşünce
özgürlüklerini kullanmama eğilimine girecektir. Eğer insanlar seyahat etmek,
iletişimde bulunmak gibi belli eylemlerin hükümet tarafından yakından izleneceğini
düşünürlerse, bu eylemleri gerçekleştirmekten kaçınabilirler ve yasal faaliyetlerinde
kendi kendilerini sınırlama eğilimine girebilirler. Bu durum kişinin özerkliğini
etkileyerek, yurttaşların özgür iradeleriyle kendi yaşamlarını belirleyebildikleri
özgürlükçü demokratik esaslara dayanan bir toplum düzeninin oluşmasını
engelleyecektir.
Teknolojideki gelişmeler nedeniyle çok çeşitli denetim, gözetleme ve izleme
biçimleriyle bireyin özel hayatının gizliliğini muhafaza etmek gittikçe zorlaşmaktadır.
Fransız filozofu Foucault’un deyişiyle “panoptik bir gözetleme” hayatı
kuşatmaktadır. Gözetlemenin esas alındığı panoptik yaşam biçimlerine doğru evrilen
modern toplumlarda özel yaşama saygı hakkının ve bu hak kapsamında korunan en
önemli hukuksal çıkarlardan olan mahremiyetin nasıl korunacağı önemli bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyin, ahlaki ve toplumsal kişiliğinin gelişiminde ve
diğer insanlarla olan ilişkilerini düzenlemede önemli bir kavram olan mahremiyetin
ihlali insan onurunun ve kişiliğinin ihlali anlamına gelmektedir. Birey muazzam ve
dehşet verici bir bilgi bankası veya veri tabanı içinde bir numaradan ibaret bir
nesneye indirgenme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu gücün sınırlandırılması,
özel hayatın ve kişilik haklarının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Kişisel verilerin korunması, bir özgürlük sorunudur ve özel hayatın gizliliği,
yalnız kalma hakkından kişinin kendisi hakkındaki veri ve bilgileri kontrol hakkını
içerir bir şekle dönüşmüştür. Bireylere hayatlarını diledikleri gibi düzenleme fırsatı
sunan bir alan yaratma imkânı tanıyan özel yaşamın gizliliği hakkı, kişinin özerk bir
birey olması açısından son derece önemlidir. Bu hak, başkaları ve devlet tarafından
ihlal edilmemesi, saygı gösterilmesi gereken bir çeşit onursal duvar yaratmaktadır.
Bireyin özel yaşamının gizliliği hakkı ile devletin güvenlik sağlama görevi arasında
çatışmada güvenlik her zaman öncelik taşıyacaksa özel hayatın gizliliği ve kişisel
verilerin korunması haklarında söz etmenin çok fazla bir anlamı kalmamaktadır.
90. Madde Yönünden
Bu maddeye göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar
kanun hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi
nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
İptal konusu düzenleme, ilk bölümde de anlatıldığı üzere, Türkiye’nin taraf olduğu
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 17. maddesi ile Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesini ihlal ettiğinden, Anayasa’nın 90. maddesine de
aykırıdır.
Sonuç
İptali istenen düzenleme, Anayasanın, temel hak ve hürriyetlerin demokratik
toplum düzenin gereklerine aykırı olarak sınırlanamayacağını belirten 13., herkesin
maddi ve manevi kişiliğini geliştirme hakkına sahip olmasını güvence altına alan 17.,
özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin korunmasını düzenleyen 20., ve temel hak
ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşma hükümlerini anayasal güvence altına
alan 90. maddelerine aykırı olduğundan çoğunluk görüşüne muhalif kalınmıştır.
Üye
Engin YILDIRIM
Kaynakça
Atak, Songül, (2010), “Avrupa Konseyi’nin Kişisel Veriler Açısından Sağladığı
Temel Güvenceler”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 87, ss: 90-120.
Avrupa Konseyi, (2008), Protecting the Right to Privacy in the Fight against
Terrorism,
CommDH/IssuePaper(2008),https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?Index=n
o&command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=1416463&SecMode=1&
DocId=1426260&Usage=2, erişim tarihi 15.11.2012
Avrupa Konseyi, (2002),İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Hakkında İlkeler,
http://www.jp.coe.int/upload/90_guidelineshumanrights_terrorism_tur.pdf,
erişim
tarihi 15.11.2012.
Dragu, Tiberiu, (2011), “Is There a Tradeoff between Security and Liberty?
Executive Bias, Privacy Protections and Terrorism Preventions”, American Political
Science Review, 105(1): 64-78.
Hein van Kempen, Piet (2013), “Four Concepts of Security-A Human Rights
Perspective”, Human Righst Law Review,13: 1-23.
Küzeci, Elif, (2010), Kişisel Verilerin Korunması, Ankara: Turhan Kitabevi.
Locke, John, (2010), Hükümet Üstüne İkinci Tez, çev. Aysel Doğan, İzmir: İlya
Yayınevi.
Michaelsen, Christopher, (2006), Balancing Civil Liberties against National
Security: A Critique of Counterterrorism Rhetoric”, Univeristy of New South Wales
Law Journal, 29 (1): 1-21.
National Research Council (2008), Protecting Individual Privacy in the
Struggle Against Terrorists: A Framework for Program Assessment, Executive
Summary
http://www.nap.edu/catalog.php?record_id=12452,
erişim
tarihi,
19.11.2012.
Posner, Richard, (2006), Not a Suicide Pact: The Constitution in a Time of
National Emergency, Oxford: Oxford University Press.
Posner, Eric A. ve Adrian, Vermeule (2007), Terror in the Balance: Security,
Liberty and the Courts, New York: Oxford University Press.
Scheinin, Martin, (2009), Report of the Special Rapporteur on the Promotion
and Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms while Countering
Terrorism,
Human
Rights,
Council,UN,http://www2.ohchr.org/english/bodies/hrcouncil/docs/13session/A-HRC13-37.pdf, erişim tarihi, 19.11.2012.
Schwartz, Paul, M (2011), “Regulating Governmental Data Mining in the
United States and Germany: Constitutional Courts, the State and New Technology”,
William and Mary Law Review, 53: 351-387.
Solove, J. Daniel (2011), Nothing to Hide: The False Tradeoff between Privacy
and Security, New Haven: Yale University Press.
Solove, J. Daniel, (2008), “Data Mining and the Security-Liberty Debate”, The
University of Chicago Law Review, 75: 343-362.
Sottiaux, Stefan, (2008), Terrorism and the Limitation of the Rights: The ECHR
and the US Constitution, Oxford: Hart Publishing.
Şimşek, Oğuz, (2008), Anayasa Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması,
İstanbul: Beta.
Vermeule, Adrian, (2011), “Security and Liberty: Critiques of Tradeoff Thesis”,
Harvard Law School Public Law and Legal Theory Working Paper Series, paper no:
11-19 http://ssrn.com/abstract=1888334 s. 2, erişim tarihi, 2.11.2012.
Waldron, Jeremy, (2007), “Safety and Security”, Nebraska Law Review 85(1):
455-507.
Waldron Jeremy, (2003), “Security and Liberty: The Image of Balance”, The
Journal of Political Philosophy, 11 (2): 191-210.
Young, Raymond, (2008) “Germany: Shooting Down Aircraft and Analysing
Computer Data”, International Journal of Constitutional Law, 6(2): 331-348.
MUHALEFET ŞERHİ
17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un:
1- 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “... terörle mücadeleye ilişkin politika
ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı ...” bölümünde yer alan “...
İçişleri Bakanlığına bağlı ...” ibaresi;
2- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “... İçişleri Bakanlığına bağlı
...” ibaresi;
3- 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, birinci cümlesinde yer alan “... İçişleri
Bakanının ...”, ikinci cümlesinde yer alan “... İçişleri Bakanının ...” ve üçüncü
cümlesinde yer alan “... İçişleri Bakanı ...” ibareleri;
4- 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “... Bakanın onayı ile özel
ihtisas ve araştırma komisyonları ...” ibaresindeki “... Bakanın ...” sözcüğü;
5- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “... Bakan onayı ile en
çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir.
Personelin sözleşme usul ve esasları Müşteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2)
sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın
teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta
sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar
çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma,
sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya
statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümünde yer alan “Bakan
...” sözcüğü ile yine aynı bölümde yer alan “... ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde
belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan
onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel
olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve
teşvik ikramiyesi ödenebilir. ...” ibaresi;
6- 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “Bakan ...” sözcüğünün;
643 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile yürürlükten
kaldırıldığından sözü geçen kuralların iptali istemi hakkında ‘karar verilmesine yer
olmadığına’ karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurularının konusunu oluşturan
kuralların tümüyle yasal değişikliğe uğramaları halinde, söz konusu başvurular
hakkında karar verilmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Ancak; yapılan
değişikliğin dava konusu tümce, ibare veya sözcüklere ilişkin olması durumunda
incelemenin sürdürülerek sonuca gidilmesi dolayısıyle istemle ilgili karar verilmesi
gerekir. Aksi takdirde dava konusu kurallarda esasa müessir olmayacak şekilde
yapılacak ekleme ve çıkarma şeklindeki değişiklikler anayasal denetimin dışında
kalmasına neden olacağı, bu durumun da Anayasa Yargısının amacı ve işlevine ters
düşeceğinden çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Türkiye, bu Sözleşmeyi imzalamakla birlikte, “Kişisel Verilerin Korunması Hakkında
Kanun”, henüz yasalaşmadığından Sözleşme’nin ilgili hükmü gereğince taraf
olmamıştır.
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı
: 2012/106
Karar Sayısı : 2012/190
Karar Günü : 29.11.2012
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Söke 1. Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanunu’nun 36. maddesinin, 21.5.1997 günlü, 4262 sayılı Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4. maddesi ile yeniden
düzenlenen üçüncü fıkrasının “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca
tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” biçimindeki 4.
cümlesinin, Anayasa’nın 38. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar
verilmesi istemidir.
I- OLAY
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin üçüncü fıkrasının 4.
cümlesi uyarınca uygulanan idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada, itiraz
konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için
başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Yukarıda belirtilen dava ile ilgili olarak, mahkememizce yapılan ön inceleme
sonucunda, mahkememizin yetkili olduğu, başvurunun süresi içinde yapıldığı,
başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek
kararlardan olduğu ve başvuranın buna hakkı olduğu anlaşılmakla başvurunun
usulden kabulüne karar verilmiş ancak idari yaptırımın uygulanmasına dayanak teşkil
eden hükmün Anayasaya aykırı olması sebebiyle bu konuda Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar verilmiştir. Zira;
Ceza hukukunda, fiil, kişinin haricî, nesnel bir davranışıdır, yani kişinin,
başkalarınca algılanabilen bir davranışıdır. Bu anlamda olmak üzere, kişiden çıkarak
haricileşmiş bir fiil olmadıkça, suç da olmaz. Buradan, suçun maddî unsuru olan
“filsiz suç olmaz” mutlak kuralı ortaya çıkmaktadır. Kural, ceza hukuku düzeninin
niteliğini belirlemede mihenk taşıdır. Anayasa, 38. maddesinde, ... kanunun suç
saymadığı bir fiilden söz ederken, açıkça fıilsiz suç olmaz kuralına vurgu yapmış
olmaktadır. Aynı şekilde, TCK’nun 2. maddesinde, kanunun suç saymadığı bir fiilden
söz edilmektedir. Bu demektir ki, suçun maddesini, fiil oluşturmaktadır. Bugün,
fıilsiz suç olmaz kuralı, uygar bir ceza hukukunun, kendisinden vazgeçmesi imkansız
olan bir temel taşıdır. Bir hareket yoksa, ortada, ne bir fiil, ne de bir suç vardır.
Hareket olumlu veya olumsuz bir biçimde ortaya çıkabilir. Olumlu bir biçimde ortaya
çıkan hareket yapmak, olumsuz bir biçimde ortaya çıkan hareket yapmamaktan ibaret
bulunmaktadır. Yapmak biçiminde ortaya çıktığında harekete “icra hareketi”,
yapmamak biçiminde ortaya çıktığında harekete “ihmal hareketi” denmektedir. İhmal
hareketi de insanın nesnel, yani harici bir davranışıdır. Ortada icra veya ihmal
hareketi olmadıkça, bir suçun da bulunmadığının kabulü zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere,
Anayasanın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin yedinci
fıkrasında, “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmü yer almaktadır. Ceza
sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel kurallarındandır. Cezaların
şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır.
Başka bir anlatımla bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır.
Anayasa’nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından
idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir. (Anayasa
Mahkemesi’nin 15/03/2012 tarih ve 2011/105 E.-2012/38 K. Sayılı kararı)
Bu bilgiler ışığında dava konusu somut olay incelendiğinde; başvuruda bulunan
...’ün kendi adına kayıtlı bulunan 09 BF 692 plaka sayılı aracı ... isimli şahsa
kiraladığı, ... isimli şahsın ise, ...’ün bilgisi dışında aracı üçüncü kişi olan ... isimli
şahsa verdiği, emniyet görevlileri tarafından yapılan kontrol sırasında ...’in aracı
sürücü belgesiz olarak kullandığının tespit edildiği, bu nedenle sürücü olan ...’e ceza
verildiği ancak sürücünün araç sahibi olmaması nedeniyle araç sahibi olan ...’e de
iptali istenen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 36 maddesinin 3. fikrasının 4.
tümcesinde yazılı “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına
da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” hükmü uyarınca ceza uygulandığı
anlaşılmıştır.
Somut olayda da görüleceği üzere, kişi, sahibi olduğu aracının başkası
tarafından sürücü belgesiz olarak kullanıldığı konusunda bilgi sahibi olmasa kısacası
bu konuda herhangi bir kusuru (kastı veya özen ve dikkat yükümlüğüne aykırı
davranışı) olmasa dahi iptali istenen söz konusu hüküm uyarınca cezaya muhatap
olmaktadır.Bu konuda istisnai bir örnek vermek gerekirse; alınan her türlü önlem ve
tedbire rağmen bir kişinin aracının sürücü belgesi sahibi olmayan bir hırsız tarafından
çalınması ve hırsızın yakalanması durumunda dahi suçun mağduru olan araç sahibine
de bu hüküm uyarınca para cezası verilmek zorunda kalınacaktır. Zira, kanun
metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, araç sahibine ceza verilmesi için herhangi bir
kusurunun olması şartı aranmamaktadır. Kişinin sadece araç sahibi olması ceza
alması için yeterlidir. (Oysa ki aynı kanunun 37. maddesinde benzer bir düzenlemede,
araç kullandıran kişilerin cezalandırılacağı belirtilerek açıkça kusur sorumluluğuna
vurgu yapılmıştır.) Her ne kadar hukuki sorumluluk açısından aynı kanunda işletenin
(araç sahibi) kusursuz sorumluluğu kabul edilmiş ise de, aynı ilkenin cezai
sorumluluk yönünden de kabulü mümkün değildir.
Sonuç olarak görülmektedir ki, iptali istenen söz konusu kanun hükmü
uyarınca, bir kimsenin icrai (ehliyetsiz araç kullanması için birini teşvik etme vs...)
veya ihmali (ehliyetsiz araç kullanılmasına göz yumma vs...) herhangi bir hareketi
olmasa veya tespit edilemese dahi sadece araç sahibi olmasından dolayı başkasının bir
fiili nedeniyle (ehliyetsiz araç kullanma) ceza alması söz konusu olmaktadır. Bu
nedenle, 1982 Anayasasının 38/7. maddesine aykırılık teşkil eden 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunu 36 maddesinin 3. fıkrasinin 4. tümcesinde yazılı “Sürücü
aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza
tutanağı düzenlenir.” cümlesinin iptali için Anayasa Mahkernesine başvurmak
gerektiğine mahkememizce kanaat getirilmiştir.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun itiraz konusu
kuralı da içeren 36. maddesi şöyledir:
“Madde 36- Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından
karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır.
Araçlar, bu Kanunda sınıfları belirtilen sürücü belgelerine sahip sürücüler ile iki
veya çok taraflı anlaşmalara göre sürücü belgesi bulunan veya geçerli uluslararası
sürücü belgesi olan kişilerce sürülebilir.
(Yeniden Düzenleme: 21/5/1997 - 4262/4 md.) Sürücü belgesi sahibi olmadan
trafiğe çıkanlara ilk tespitte bir aydan iki aya kadar, tekrarı halinde iki aydan üç aya
kadar hafif hapis cezası verilir. Ayrıca bu kişiler her defasında 7 200 000 lira hafif
para cezasıyla da cezalandırılırlar. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu
cezaların uygulanması diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez. Sürücü
aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza
tutanağı düzenlenir.”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 38. maddesine dayanılmış, 2. maddesi ise ilgili
görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan
ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN,
Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI,
Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 27.9.2012
gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayşegül ATALAY tarafından hazırlanan işin
esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu kural uyarınca bir kimsenin icrai veya ihmali
herhangi bir hareketi olmasa veya tespit edilemese dahi sadece araç sahibi olmasından
dolayı başkasının bir fiili nedeniyle ceza almasının söz konusu olduğu, bu durumun
ise cezaların şahsiliği ilkesiyle çeliştiği belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 38.
maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.
maddesi yönünden de incelenmiştir.
İtiraz konusu kuralda, sürücü belgesi olmadan trafiğe çıkan sürücü aynı
zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza
tutanağı düzenleneceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka
uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her
alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari
yaptırımlar açısından da Anayasa’ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı
kalmak koşuluyla hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak
yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin
belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir.
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, “Kimse, işlendiği zaman
yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.”;
üçüncü fıkrasında,“Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.” denilerek suçun ve cezanın kanuniliği esası benimsenmiş; yedinci
fıkrasında ise ceza sorumluluğunun şahsi olduğu belirtilerek herkesin, kendi
eyleminden sorumlu tutulacağı, başkalarının suç oluşturan eylemlerinden dolayı
cezalandırılamayacağı kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel kurallarındandır.
Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı
cezalandırılmamasıdır. Diğer bir anlatımla, bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu
tutulmamasıdır. Bu ilkeye göre asli ve feri failden başka kişilerin bir suç sebebiyle
cezalandırılmaları olanaklı değildir. Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrası ile
ilgili gerekçede de, “…fıkra, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu; yani failden gayri
kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılamayacağı hükmünü getirmektedir. Bu ilke
dahi ceza hukukuna yerleşmiş ve ‘kusura dayanan ceza sorumluluğu’ ilkesine dahil,
terki mümkün olmayan bir temel kuralıdır.” denilmektedir. Anayasa’nın 38.
maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para
cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir.
İtiraz konusu kuralda, sürücü belgesi olmadan araç kullanan kimsenin aynı
zamanda araç sahibi olmadığı durumlarda, tescil plakasına da aynı miktar için ceza
tutanağı düzenleneceği belirtilmekte, araç sahibinin kusurunun bulunup bulunmadığı,
aracı sürücü belgesi olmayan kişiye bilerek verip vermediği değerlendirilmeden idare
tarafından yaptırım uygulanmaktadır. Bu durum ise işlemediği bir fiilden dolayı araç
sahibine yaptırım uygulanmasına neden olabilecek niteliktedir. Dolayısıyla, sürücü
belgesiz araç kullanılması ve sürücünün araç sahibi olmaması halinde tescil plakası
sahiplerine sadece ruhsat sahibi olmaları nedeniyle yaptırım uygulanması cezaların
şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
Öte yandan, Anayasa ve ceza hukukunun temel kuralları uyarınca, kişilere ceza
verilebilmesi için hukuka aykırı eylemin kanunda belirtilmiş olması ve bu eylemin o
kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. İtiraz konusu
kuralda araç sahibinin hangi eyleminin suç sayıldığı açık bir şekilde gösterilmediği
gibi araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının ne suretle oluştuğu da
belirtilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine
aykırıdır. İptali gerekir.
VI- SONUÇ
13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin,
21.5.1997 günlü, 4262 sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun’un 4. maddesiyle yeniden düzenlenen üçüncü fıkrasının “Sürücü
aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza
tutanağı düzenlenir.” biçimindeki 4. cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, 29.11.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla
PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı
: 2012/117
Karar Sayısı : 2012/204
Karar Günü : 27.12.2012
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Hava Kuvveti Komutanlığı Eskişehir 1.
Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (D)
bendinin, Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 145. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Türk Silahlı Kuvvetlerinde sivil işçi olarak çalışan sanık hakkında “Hizmette
Tekasülle Harp Malzemesini Hasara Uğratmak” suçundan açılan kamu davasında,
itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varan Mahkeme, iptali için
başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Sanık hakkında 1. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 08.06.2012
gün ve 2012/453-199 esas ve karar sayılı iddianamesi ile 1632 sayılı ASCK.’nun
137’nci maddesinde düzenlenen “Hizmette Tekasülle Harp Malzemesini Mühimce
Hasara Uğratmak” suçundan kamu davası açılmış olup, bu suçtan mahkememizde
yargılanması devam etmektedir. Sanık hakkında mahkememizde yargılama devam
ederken Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 16.02.2012 gün ve 2012/6-21 E.K, sayılı
kararı ile özetle; “Svl.Me. …. hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
verilen ve 28 Kasım 2011 tarihinde büyük daire tarafından temyiz talebinin
reddedilmesi üzerine kesinleşen Ocak 2012 tarihinde UYAP’ta yayınlanan Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi 2 nci Dairesinin 45912/06 numaralı kararı ve T.C.
Anayasası’nın 2, 36, 37 ve 90’ncı maddeleri dikkate alınarak Milli Savunma
Bakanlığında veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli sivil memurların askeri
mahkemelerde yargılanmaları sonucu verilecek kararların, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesince adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edileceği anlaşıldığından,
AİHM.’nin sözleşmeyi yorumlamaya yetkili tek organ olması nedeniyle sözleşmeye
aykırılığını saptadığını Türk yasalarının (MSB ve TSK’da görevli sivil memurların,
ve askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçilerin askeri
mahkemelerde yargılanmalarına olanak tanıyan düzenlemelerin,) uygulanmaması,
sanığın adil yargılama hakkının ihlal edilmemesi bakımından somut olayda adliye
mahkemelerinde yargılanmasının sağlanması gerektiğini belirterek, başka bir suçtan
yargılanan Svl.Me. ...’nin Anayasanın 90’ncı maddesinin son fıkrası kapsamında
uluslararası anlaşma esas alınarak yargı yerinin belirlenmesi, sanığın yargılamasının
adliye mahkemelerinde yapılması gerektiği yönünde mahkumiyet hükmünün görev
yönünden bozulmasına” karar vermiştir.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 16.02.2012 gün ve 2012/6-21 E.K sayılı
kararları ile atıfta bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2 nci Dairesinin
45912/06 numaralı kararı sonrasında ortaya çıkan görev hususundaki hukuksal
durumun değerlendirilmesi açısından öncelikle mevcut iç hukuk mevzuatının
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, 5982 sayılı Yasa ile değiştirilen, “Askeri
Yargı” başlıklı 145/1-3’üncü maddesinde, askeri yargının görev alanı;
“Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür.
Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler
aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz.
Askeri mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili
oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adli yargı hakim ve
savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.” şeklinde düzenlenmiştir,
5982 sayılı Yasa ile değiştirilen ve henüz Anayasaya uyumla ilgili
düzenlemelerin kanunlaşmaması sebebi ile 353 sayılı Kanun’a yansıtılmayan
Anayasa hükümlerine göre, savaş hali haricinde asker olmayan kişilerin Askeri
Mahkemede yargılanması söz konusu değildir.
Asker kişi tanımı Anayasa’da yapılmamakla birlikte, 353 sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Asker kişiler” başlıklı
10’uncu maddesinde, bu Kanun’un uygulanmasında kimlerin asker kişi sayılacağı,
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “Askeri şahıslar” başlıklı 3’üncü maddesinde
de; kimlerin askeri şahıs olduğu sayma yöntemi ile gösterilmiştir. Bu maddelerde
gösterilmeyen/sayılmayan kişilerin “sivil kişiler” olarak kabul edilmesi gerektiği
hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Öte yandan, 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 2/2’nci maddesinde, Asker;
“Askerlik mükellefiyeti altına giren şahıslarla (Erbaş ve erler) özel kanunlarla Silahlı
Kuvvetlere intisabeden ve resmi bir kıyafet taşıyan şahsa denir.” şeklinde
tanımlanmıştır. 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 2/2’nci maddesinde belirtilen
asker tanımı açısından temel kriterin özel biçime sahip, ayırıcı özelliklere sahip,
yasalarla belirlenen rütbe, işaret gibi semboller taşıyan, asker kişiyi diğer kişilerden
ayıran resmi bir kıyafet taşıma olduğu açıktır.
As.C.K’nın 3/2’nci maddesinde (4551 sayılı Kanun ile yapılan bu
düzenlemenin (değişikliğin), Anayasa Mahkemesinin 25.11.2005 tarihli ve 2003/34
Esas-2005/91 Karar sayılı kararıyla, Anayasa’nın 2, 10, 19, 38, 128 ve 129’uncu
maddelerine aykırı olmadığına karar verilmiştir), “Milli Savunma Bakanlığı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan devlet memurlarının asker kişi
sıfatları, 04.01.1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanunu’nun 115’inci maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlıdır,” şeklinde
yer alan ifadeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil
personelin As.C.K’nın uygulaması anlamında asker kişi sıfatları sınırlandırılmıştır
(Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 01.02.2001 tarihli ve 2001/7-13 sayılı kararı).
211 sayılı İç Hizmet Kanunu’nun 115’inci maddesi; “Silahlı Kuvvetlerde
çalışan sivil memur, müstahdem, müteferrik müstahdem ve gündelikçi sivil personel
bu kanunun askerlere tahmil ettiği, sorumluluk ve hizmetlerin ifası bakımından:
a) Amir vazifesi alanlar, maiyetindeki bütün askeri ve sivil personele hizmetin
icap ettirdiği emirleri verebilir. Ceza vermek salahiyetleri yoktur. Maiyetin
cezalandırılması icabeden hallerde en yakın askeri amire müracaat edilir
b) Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda
olup bu Kanunun 14’üncu maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya
mecburdurlar. Hilafına hareket edenler askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabi
olurlar.”
Aynı Kanun’un 14’üncü maddesi ise; “Ast; amir ve üstüne umumi adap ve
askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve
kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur.
Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez,
haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir.
İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler
cezai müeyyidelerle men olunur.” hükümlerini içermektedir.
Bu itibarla, madde metinlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personelin emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı
ast durumunda oldukları, İç Hizmet Kanunu’nun 14’üncü maddesinde asta yüklenen
görevleri aynen yapmaya mecbur oldukları, aksine hareket edenlerin askerlerin tabi
olduğu cezai müeyyidelere tabi olacakları belirtilmiştir. Buna göre ve yerleşmiş
Askeri Yargıtay İçtihatları da nazara alındığında, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personel, Askeri Ceza Kanununda yazılı,
“amiri tehdit”, “amire hakaret”, “amire mukavemet”, “amire fiilen taarruz”, “emre
itaatsizlikte ısrar” gibi askeri cürümleri, 477 sayılı Disiplin Suç ve Cezaları
Hakkındaki Kanunda yazılı, “amire saygısızlık”, “emre itaatsizlik”, “amire bilerek
doğru söylememek” gibi disiplin suçlarını işleyebileceklerdir (Askeri Yargıtay
Daireler Kurulunun 05.06.2003 tarihli ve 2003/57-56 sayılı kararı).
Ancak askeri yargının görev alanını kişi yönünden belirleyen ve Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 5982 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki “Askeri
Yargı” başlıklı 145’nci maddesi ile uyumlu bulunduğu görülen 353 sayılı Kanun’un
10/C-D maddesinde; “Milli Savunma Bakanlığı veya Türk Silahlı Kuvvetleri kadro
ve kuruluşlarında çalışan sivil personel” ile “Askeri işyerlerinde çalışan ve İş
Kanununa tabi bulunan işçiler” de, asker kişi olarak sayılmıştır
Dolayısıyla, 211 sayılı Kanun’un tanımlamasından farklı olarak, esasen
üniforma giymeyen ve silah taşımayan TSK bünyesindeki sivil personel, hiçbir ayrım
gözetilmeksizin, “askeri suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik
hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçları” yönünden, diğer asker kişiler
gibi Askeri Mahkemelerin yargılamasına tabi tutulmuşlardır.
Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile
işçilerin yargılanmasına ilişkin yasal düzenlemeler belirlendikten sonra, bu aşamada,
adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası olan doğal yargıç ilkesinin
tanımlanması gerekmektedir.
Davayı görecek yargıcın, suçun işlenmesinden önce yasa ile belli edilmesini
öngören doğal yargıç ilkesi, Anayasa’nın 37’nci maddesinde, hiç kimsenin kanunen
tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı, ayrıca, bir kimseyi
kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran
yargı yetkisine sahip olağanüstü mercilerin kurulamayacağı, şeklinde düzenlenmiştir
Nihayetinde, dar anlamda “doğal yargıç” kavramı, suçun işlenmesinden önce
yasayla belli edilmiş yargıç diye tanımlanmakta olup, askeri yargının görev alanını
düzenleyen mevzuat sistematiğine bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve
kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin yargılanmasını, “askeri suçları ile
bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak
işledikleri suçları” yönünden Askeri Mahkemelere tabi kılan yasal düzenlemenin,
şeklen doğal yargıç ilkesine uygun olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi de, 20.11.1990 tarihli ve 1990/13 Esas-1990/30
Karar sayılı kararında; yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya
çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıçların atanmasına
engel oluşturan, sanığa veya davanın yanlarına göre yargıç atanmasına olanak
vermeyen “doğal yargıç” ilkesini, dar anlamda kabul etmektedir.
Doğal yargıç ilkesinin, geniş anlamda yorumlanması ve adil yargılanma
ilkesinin “mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı” ilkesiyle sıkı bir ilintisinin
bulunduğu açıktır.
Anayasa’nın 90/5’inci maddesinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
andlaşma hükümleri esas alınır,” şeklindeki hükümle, iç hukukumuzun bir parçası
haline gelen ve mahkemelerce resen dikkate alınması hususunda duraksama
bulunmayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı”
başlıklı 6’ncı maddesinde;
“1. Her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada
kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan, kanuni,
müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde
hakkaniyete uygun ve alemi surette dinlenmesini istemek hakkına haizdir.
Hüküm aleni olarak verilir, şu kadar ki demokratik bir toplulukta amme
intizamının veya milli güvenliğin veya ahlakın yararına veya küçüğün menfaati veya
davaya taraf olanların korunması veya adaletin selametine zarar verebileceği bazı
hususi hallerde, mahkemece zaruri görülecek ölçüde, aleniyet davanın devamınca
tamamen veya kısmen basın mensupları ve halk hakkında tahdit edilebilir.
2. Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar
masum sayılır.
3. Her sanık ezcümle:
a) Şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda,
anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek,
b) Müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmak,
c) Kendi kendini müdafaa etmek veya kendi seçeceği bir müdafii veya eğer bir
müdafii tayin için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selameti
gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın meccani yardımından
istifade etmek,
d) İddia şahitlerini sorguya çekmek veya çektirmek, müdafaa şahitlerinin de
iddia şahitleriyle aynı şartlar altında davet edilmesini ve dinlenmesinin sağlanmasını
istemek,
e) Duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir
tercümanın yardımından meccanen faydalanmak haklarına sahiptir.” şeklinde
düzenleme yer almaktadır.
Hemen bu bağlamda belirtmek gerekir ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) 2’nci Dairesinin; İçen-Türkiye No:45912/06 kararıyla, özetle; askeri
mahkemelerin yargılama yetkisinin, zorunlu haller ve gerekçeler (her bir vaka için
somut olması) dışında sivil kişilere uygulanmaması- gerektiğini ve yasal dayanağının
açık ve öngörülebilir olması gerektiğini, somut olayda sivil bir kişi olan sanığın askeri
mahkemede yargılanmasını haklı çıkaracak gerekçelerin oluşmadığı kanaatiyle, ulusal
yargı tarafından öngörülse bile, sivil kişi olan sanığın, ordu mensubu hakimler
tarafından yargılanmalarından dolayı bu mahkemelerin bağımsızlığına ve
tarafsızlığına dair duydukları şüphe gerekçesiyle, askeri mahkemelerin sivilleri
yargılama yetkilerinin AİHS’nin 6/1’inci maddesine aykırı olduğuna karar verilmiştir.
AİHS’nin 6’ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına altlanan
kavramlar, yasal, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma, makul sürede
yargılanma, açık (aleni) yargılama, vicahilik, masumiyet karinesi, silahların eşitliği
ilkesi, sanık hakları şeklinde özetlenebilir. Ancak, AİHM’nin söz konusu kararının
içeriğinde, daha önceki kararlarına da atıfta bulunarak, adil yargılanma hakkı
kapsamında bağımsız ve tarafsız mahkeme kavramına dayandığı görülmektedir.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 16.02.2012 tarihli ve 2012/6-21 sayılı
kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2’nci Dairesinin İçen-Türkiye
No:45912/06 kararı gözetilerek, Anayasa’nın 90/5’inci maddesi uyarınca, AİHS’nin
6/1’inci maddesi doğrultusunda (353 sayılı Kanun’un 10/C-D maddesinin
uygulanması olanağının kalmadığı) görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle
mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiş ise de,
Mevzuat hükümlerinin yorumlanmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarının yön göstericisinden faydalanılması gerektiği izahtan vareste olmakla
birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının doğrudan iç mevzuat
hükümlerini ortadan kaldırma yeteneğinin bulunmadığı, Anayasanın 90/5’ınci
maddesinin bu yönde bir yorumda bulunulmasına elverişli olmadığı hususunda
duraksama bulunmamalıdır.
Zira, Anayasa’nın 90/5’inci maddesinde, “temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi
nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır”
şeklinde yer verilen ifadedeki uyuşmazlığın, sözleşme ile iç hukuk metinleri
arasındaki somut farklılıklar olarak algılanması gerekmektedir.
AİHM’nin içtihadıyla, iç hukukta yer alan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş
bulunan normların ortadan kaldırılabileceğine ilişkin bir kabulün, ceza
yargılamasında mutlak aranması gereken, yasal dayanağın açık ve öngörülebilir
olması kuralına aykırılık oluşturacağı, hukuk kurallarının açık veya örtülü olarak
ortadan kaldırılmasına ilişkin ilkelerle de bağdaşmayacağı açıktır.
Mevzuatın, içtihat doğrultusunda yorumlanması suretiyle uygulanması olanağı
bulunmadığı hallerde, diğer bir deyişle AİHM içtihadının, mevzuat değişikliğini
gerekli kılması halinde, meclisin içtihadın yorumuna uygun şekilde söz konusu kanun
değişikliğini yapması gerekmektedir. Nitekim, DGM’lerde askeri hakimlerin
bulunmasına ilişkin düzenleme de, mevzuat değişikliğiyle AİHS’nin yorumuna
(AİHM içtihadına) uygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Benzer yöntem, üye
devletlerin bir çoğu tarafından uygulanmakta, esasen sistem de buna ilişkin bir
mekanizmayı (AİHS’nin 46/2’nci maddesi) bünyesinde barındırmaktadır.
Diğer taraftan, sadece o davaya özgü olarak tespit edilen aykırılığın iç hukukta
yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi suretiyle, AİHS’nin 46/1 inci
maddesi kapsamında AİHM’nin kararlarına uyulması zorunluluğunun karşılanması
da, mevzuat değişikliği gerektiren durumlarda seri olarak AİHS’ne aykırılık oluşturan
kararlar alınmasına engel olmayacağı açıktır.
Dolayısıyla, somut olayda, herhangi bir yasa değişikliğine gidilmediğine göre,
kanımızca, AİHM içtihadının iç hukuk normunu kendiliğinden ortadan kaldırma
olanağı da bulunmadığına göre, yargı olarak çözümü iç hukukumuzun mekanizmaları
içinde aramak ve bulmak gerekir.
Anayasa’nın 152’nci maddesine göre, uygulanmakta olan kanun hükmünün
Anayasa hükümlerine aykırı olduğu kanısına varıldığında, Anayasa Mahkemesine
başvurulması ve bu konuda karar verilinceye kadarda davanın geri bırakılması
mümkün bulunmaktadır.
AİHM’nin kararı, mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramına
dayanmakta olup, Anayasa’nın 36/1’inci maddesinde adil yargılanma hakkına yer
verilmiştir. Askeri Yargı organlarının kuruluşunun, işleyişinin, askeri hakimlerin
özlük işlerinin, askeri savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin görevli
bulundukları komutanlıkla ilişkilerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceğine” dair Anayasa’nın 145’inci
maddesinin, AİHS’nin 6’ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına altlanan
mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramlarını karşıladığı ve desteklediği
görülmektedir.
Ayrıca Hukuk devleti ilkesi Anayasanın 2’nci maddesinde düzenlenmiş olup,
10’ncu maddede ise eşitlik ilkesi düzenlenmiştir. Anayasanın eşitlik ilkesi gereği
eşitlik her bakımdan aynı hukuki durumda olanlar arasında aranacak bir özellik olup,
farklı durumdakilere farklı kurallar uygulanması eşitliği bozmaz ise de, kişilerin farklı
kurallara tabi tutulmalarının haklı nedenlere dayanıyor olması gerekmektedir.
Kişilerin farklı kurallara tabi tutulmaları haklı nedenlere dayanmıyorsa eşitlik ilkesi
ihlal edilmiş olacaktır. Anayasa Mahkemesinin kararlarında eşitlik ilkesine aykırılığın
hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturacağı kabul edilmektedir. Bu anlamıyla
savaş ve yakın savaş tehdidi dışında MSB ve TSK’lerinde görev yapan ancak
üniforma taşımayan sivil personel ve işçilerin, diğer sivillerden ayrı bir yargılama
rejimine tabi tutulmasının haklı nedenlere dayandığının kabulünü gerektirir hukuki
argümanların varolmadığı da açıktır.
Diğer taraftan, objektif olarak herkes tarafından asker kişi olarak algılanan Türk
Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında görevli resmi kıyafet taşıyan personelin de,
Anayasamız ve 353 sayılı Kanunda belirtilen şekilde işlediği suçları açısından
bağımsız ve tarafsız bir mahkemece yargılanmayı isteme hakkına sahip olduğunu ve
bu hakka tüm makamlarca (mevzuatı belirleyen ve mevzuata uygun yargılamayı
yapan) saygı gösterilerek hareket edilmesi gerektiğine işaret edildikten sonra, Türk
Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin hiçbir
ayrım gözetilmeksizin, sübjektif yönden bağımsız ve tarafsız olduklarında hiçbir
kuşku bulunmayan, fakat görünümü ve algılanması yönünden (objektif olarak)
bağımsızlığı ve tarafsızlığı bakımından kuşku duyulabilen askeri yargıya tabi
olmasının adil yargılanma hakkına altlanan mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı
kavramları bağlamında Anayasa hükümlerine aykırılık oluşturduğu kanaatindeyiz.
Bu itibarla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dayanmış olduğu Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1’inci maddesinde belirtilen adli yargılanma hakkı,
Anayasa’nın 36’ncı maddesinde doğrudan düzenlenmiş ve bu ilkeyi destekleyici
hükümler ve hukuk sistemimizin işleyişi ve bütünlüğü açısından, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi 2’nci Dairesinin İçen-Türkiye No:45912/06 kararı da dikkate
alınarak, 353 sayılı Kanun’un 10/C-D maddeleri, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun
3’ncü maddesinin 1’nci fıkrasındaki “Askeri iş yerinde çalışan ve iş kanununa tabi
bulunan işçiler” ibaresi, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 3’ncü maddesinin 2’nci
fıkrasının Anayasa’nın 2, 10, 36 ve 145’inci maddelerine aykırılık oluşturduğu
anlaşılmış ise de; Anayasamızın, Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri
sürülmesi başlıklı 152’nci maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada
uygulanacak bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin hükümlerinin
Anayasaya aykırılığının ileri sürülebileceğinin belirtilmesi karşısında, müsnet davada
uygulanacak kanun hükmünün 353 sayılı Kanun’un 10/D maddesi olması sebebiyle
353 sayılı Kanun’un 10/D maddesinin Anayasa’nın 2, 10, 36 ve 145’inci maddelerine
aykırılık oluşturması nedeniyle, bu fıkranın iptali istemiyle T.C. Anayasası’nın
152’nci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, gerekçeli kararın
ve dava dosyasının onaylı suretinin Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmiştir.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama
Usulü Kanunu’nun itiraz konusu kuralın da yer aldığı 10. maddesi şöyledir:
“ASKER KİŞİLER:
Bu Kanunun uygulanmasında aşağıda yazılı olanlar asker kişi sayılırlar:
A) (Değişik: 29/6/2006 – 5530/2 md.) Muvazzaf askerler; subaylar,
astsubaylar, askerî öğrenciler, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar, sözleşmeli erbaş
ve erler, erbaş ve erler,
B) Yedek askerler (Askeri hizmette bulundukları sürece),
C) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 20/9/2012 tarihli ve E.: 2012/45, K.:
2012/125 sayılı Kararı ile.)
D) Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler,
E) Rızası ile Türk Silahlı Kuvvetlerine katılanlar,
F) (Mülga: 29/6/2006-5530/62 md.)”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 145. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh
KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep
KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi
DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü
ARSLAN’ın katılımlarıyla 1.11.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir[.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatma BABAYİĞİT tarafından hazırlanan
işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, 5982 sayılı Kanun ile Anayasa’nın 145. maddesinde
değişiklik yapılarak savaş hali haricinde asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde
yargılanamayacağının hüküm altına alındığı, Anayasa’nın anılan maddesinde
değişiklik yapılmasına rağmen askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi
bulunan işçilerin askeri mahkemelerde yargılanmasına olanak tanıyan itiraz konusu
kuralın halen mevcudiyetini koruduğu, böylece kuralın Anayasa’ya aykırı hale geldiği
belirtilerek Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 145. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralda, 353 sayılı Kanun’un uygulanmasında askeri işyerlerinde
çalışan ve İş Kanunu’na tabi bulunan işçilerin asker kişi sayılacağı belirtilmiştir.
7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Kanun ile değiştirilen Anayasa’nın 145.
maddesinde, “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından
yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların
asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri
suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve
bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde
görülür. Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde
yargılanamaz. Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler
bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı
hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.” denilmektedir.
Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişikliğin gerekçesinde, askeri
yargının görev alanının yeniden düzenlendiği, mevcut hükümde askeri yargının görev
alanının oldukça geniş düzenlenmesi nedeniyle uluslararası belgelerde bu durumun
eleştirildiği, askeri mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin
getirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlandığı, getirilen düzenlemeyle askeri
mahkemelerin görev alanının askeri suçların yargılanmasıyla çağdaş ülkelerde olduğu
gibi sınırlandırıldığı ve asker kişilerin sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili
olarak işledikleri askeri suçlara ait davalarla sınırlı tutulduğu, asker olmayan kişilerin
savaş hali haricinde, askeri mahkemelerde yargılanamayacağının anayasal teminat
altında alındığı belirtilmektedir.
İtiraz konusu kurala göre, askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi
bulunan işçiler, asker kişi sayılmakta ve buna bağlı olarak anılan kişilerin herhangi
bir suç işlemeleri durumunda askeri mahkemelerde yargılanmaları söz konusu
olmaktadır. Ancak, Anayasa’nın 145. maddesinin değişiklik gerekçesinde de
belirtildiği üzere, savaş hali dışında asker olmayan kişilerin işledikleri suçlar
nedeniyle askeri mahkemelerde yargılanamayacağı anayasal olarak teminat altına
alınmıştır. Bu durumda, Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda,
askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi bulunan işçilerin askeri
mahkemelerde yargılanmasına olanak tanıyan itiraz konusu kural Anayasa’ya aykırı
hale gelmiştir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 145. maddesine
aykırıdır. İptali gerekir.
İtiraz konusu kural, Anayasa’nın 145. maddesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden, Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddeleri yönünden incelenmemiştir.
Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Nuri
NECİPOĞLU ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan
ÜSTÜN, Nuri NECİPOĞLU ile Celal Mümtaz AKINCI’nın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, 27.12.2012 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
KARŞIOY GEREKÇESİ
25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanunu’nun “Asker kişiler” başlıklı 10. maddesinin itiraz istemlerine konu (D)
bendinde “Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler”in, bu
Kanun’un uygulanmasında asker kişi sayılacakları hüküm altına alınmaktadır.
Benzer düzenlemeler, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili muhtelif kanunlarda yer
almaktadır. Bu meyanda, sözkonusu hükümlere kısaca temas etmekte yarar
bulunmaktadır.
1- 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “Askeri Şahıslar”
başlıklı 3. maddesinde;
“Askeri şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Milli
Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan
sivil personel, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, erbaş ve erler ile askeri
öğrencilerdir.
Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda
çalışan Devlet memurlarının asker kişi sıfatları, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115 inci maddesinde belirtilen
yükümlülükleri ile sınırlıdır.”
Anılan kuralla birlikte Askeri Ceza Kanunu’nun 23., 32., 165. ve 171.
maddelerinin “sivil memurlar” yönünden açılan iptal davasında Anayasa
Mahkemesi, 25.11.2005 tarih ve E.2000/34, K.2005/91 sayılı kararıyla (RG.
8.11.2006, Sayı: 26340) iptal istemini şu gerekçeyle reddetmiştir:
“…Askeri Ceza Kanunu’nun 4551 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değiştirilen 3.
maddesinde kimlerin askeri şahıs sayılacağı belirtilmiş ve Milli Savunma Bakanlığı
ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel de askeri şahıs
tanımı içerisinde sayılmış, 3. maddesi ile değiştirilen 23. maddesinin (B) ve (D)
fıkralarında, 4. maddesi ile değiştirilen 171. maddesine bağlı cetvelde göz ve oda
hapsi cezaları, bunların niteliği, neticeleri, yerine getirilmesi, kimlere ne kadar süre
verileceği ve bu cezaları vermeye yetkili amirler belirlenmiş, bu kapsamda Milli
Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan Devlet memurlarına sadece
amire saygısızlık ve emre itaatsizlik suçlarından dolayı dört haftaya kadar göz veya
oda hapsi cezası verileceği, disiplin bozucu diğer eylemleri hakkında ilgili kanun
hükümlerinin uygulanacağı ve bu cezaların süresinin tayininde öğrenim ve sosyal
durumlarının dikkate alınacağı belirtilerek tanım maddesindeki düzenleme
somutlaştırılmıştır…
Askeri Ceza Kanunu’nun 3. maddesinin 4551 sayılı Yasa’nın dava konusu 1.
maddesiyle yapılan değişikten önceki halinde ‘askeri şahıslar’, ‘mareşal (Büyük
Amiral) den asteğmene kadar subaylar ile astsubaylardan ere kadar erat ve bilumum
askeri memurlar, askeri hâkimler ve müstahdemler ve askeri talebelerdir’ şeklinde
tanımlanmıştır.
4.1.1961 günlü, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115.
maddesinin (b) bendinde, ‘Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere
karşı ast durumunda olup, bu Kanunun 14 üncü maddesinin asta tahmil ettiği
vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar. Hilâfına hareket edenler askerlerin tâbi
olduğu cezai müeyyidelere tâbi olurlar.’ denilmiştir.
25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanunu’nun 10. maddesinde “Milli Savunma Bakanlığı veya Türk Silahlı Kuvvetleri
kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel’ ile ‘askeri işyerlerinde çalışan İş
Kanunu’na tâbi bulunan işçiler’ asker kişi sayılmışlardır.
16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü
ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un 7. maddesinde disiplin amirlerinin,
14. maddesinde ise nezdinde disiplin mahkemesi kurulan komutan veya askeri kurum
amirinin, bir disiplin suçu işleyen asker kişileri oda ve göz hapsi cezalarıyla
cezalandırabileceği gibi cezalandırılmaları için disiplin mahkemesine sevk
edebilecekleri, 38. maddesinin (D) bendinde sivil personel hakkında verilen oda veya
göz hapsi cezalarının öğrenim ve sosyal durumları göz önüne alınarak yerine
getirileceği, 62. maddesinin ikinci fıkrasında sivil personel hakkında verilen ve yerine
getirilen oda ve göz hapsi cezalarının bunların yükselmelerinde nazara alınmak üzere
sicillerine işleneceği öngörülmüştür.
İptali istenilen 4551 sayılı Yasa’nın dava konusu 1. maddesiyle değiştirilen
Askeri Ceza Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasında ‘Türk Silahlı Kuvvetleri
kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel’ askeri şahıslar arasında sayılmış, ikinci
fıkrasında ise bunlardan Devlet memurları statüsünde olanların, asker kişi sıfatlarının
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115. maddesinde belirtilen
yükümlülükleri ile sınırlı olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan hükümlerden anlaşılacağı gibi, adı geçen memurların
belirtilen kapsamda Askeri Ceza Kanunu bağlamında askeri şahıs sayılmaları ve
askeri disiplin cezalarına tâbi olmaları ilk defa 4551 sayılı Yasa’yla kabul edilmiş
değildir. Diğer bir ifade ile bu memurların statülerinde bir değişiklik yapılmamıştır.
Yapılan değişikliğin, önceki uygulamayı devam ettirmeyi ve oluşabilecek kimi
duraksamaları ortadan kaldırmayı amaçladığı anlaşılmaktadır…
Bu duruma göre, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü şekilde Milli Savunma
Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personelin
önceki statülerinden farklı yeni bir statüye geçirilmiş oldukları ve statü karmaşası
yaratıldığı ve bu durumun hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu yönündeki savların
isabetli olmadığı sonucuna varılmıştır…
Silahlı Kuvvetlerde ifa edilen hizmetin niteliği ve gerekleri, farklı çalışma
koşullarını, özlük haklarını, disiplin hükümlerini gerektirmektedir. Bu nedenle,
Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurların,
istisnai bazı durumlarda diğer Devlet memurlarından farklı olarak Askeri Ceza
Kanunu’nda yer alan kimi kurallara bağlı tutulmalarının, tâbi olunan statünün
bir gereği olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin düzeninin korunması ile ilgili
bulunduğu görüldüğünden, dava konusu yasa kurallarının eşitlik ilkesine aykırı
olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu kurallarla, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurlarına
verilebileceği öngörülen göz veya oda hapsi cezaları, niteliği, yerine getirilmesi ve
sonuçları bakımından ceza hukuku anlamında özgürlüğü bağlayıcı ceza özelliği
taşımayan, sadece disiplini koruma ve bozulan disiplini sağlama niteliğinde olan
cezalardır.
Anayasa’nın 19. maddesinde sayılan ve kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu
doğuran haller arasında, bu nitelikte olan disiplin cezaları sayılmamış ise de, 38.
maddesindeki ‘idare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide
uygulayamaz.’ genel ilkesinden sonra ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından
bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.’ denilmiştir.
Görüldüğü üzere, Anayasa koyucu, Anayasa’nın 38. maddesini vazederken
‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni’ kavramını kullanmıştır. Burada ‘Silahlı Kuvvetler
mensupları’ ya da dar ve teknik anlamda ‘askeri personel’ şeklinde kavramlar tercih
edilmemiştir. Böylece, kişi hürriyetinin idare tarafından kısıtlanabilmesine izin
veren istisnai düzenlemelerin kapsamına kimlerin gireceği belirlenirken
‘şahıslar’a değil, aksine ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni’ kavramına vurgu
yapılmıştır. Diğer bir ifadeyle, Anayasa’nın 38. maddesinin onbirinci fıkrası
vazedilirken ‘şahıslar’ değil, ‘yapılan iş’ esas alınmıştır. Böylece, Silahlı
Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olması halinde kanunla getirilecek
istisnai hükümlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan gerek asker ve
gerekse sivil personel hakkında idare tarafından kişi hürriyetini bağlayıcı
yaptırımların uygulanabilmesine olanak tanıyan düzenlemelerin yapılmasına
Anayasa’nın 38. maddesinde izin verilmiş olduğu sonucuna varılmıştır…
Anayasa’nın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ‘Silahlı Kuvvetler
mensupları… hakkındaki hükümler saklıdır.’ ibaresindeki ‘Silahlı Kuvvetler
mensupları’ kavramının, Anayasa’nın 38. maddesindeki düzenlemeye paralel biçimde
genel bir ifade olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda görevli
Devlet memurlarını da kapsadığı görülmektedir. Esasen, Anayasa’nın çeşitli
maddelerinde yer alan ‘askeri hizmetin gerekleri; ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni’
gibi ifadeler, disiplin konusunda askerlik hizmetine ilişkin gelenekleri ve
kurulmuş düzenin Anayasa tarafından benimsenmiş olduğunu göstermektedir…
İptal isteminin reddi gerekir…”
Mezkur Anayasa Mahkemesi kararında; mevcut anayasal sistemin “Türk Silahlı
Kuvvetleri” mensupları kapsamına bu kurumda görev yapan “Devlet memurları”nın
da dahil olduğu, “Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni” gereği ve “disiplin” gibi kriterler
gözetilerek, bu konumdaki Devlet memurları yönünden, Silahlı Kuvvetler dışında
görev yapan Devlet memurlarından farklı bir takım yasal düzenlemeler yapılabileceği
açıkça ifade edilmektedir. Diğer bir deyişle, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev
yapmakta olan “Devlet memurları”nı “asker kişi” kabul eden yasakoyucunun bu
konudaki takdiri Anayasa’ya uygun bulunmuştur.
2- 4.1.1961 günlü, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun
“Silahlı Kuvvetlerde Çalışan Sivil Personel” başlıklı 115. maddesinde; “Silahlı
Kuvvetlerde çalışan sivil memur, müstahdem, müteferrik müstahdem ve gündelikçi
sivil personel bu Kanunun askerlere tahmil ettiği sorumluluk ve hizmetlerin ifası
bakımından
a) Amir vazifesi alanlar; maiyetindeki bütün askeri ve sivil personele hizmetin
icap ettirdiği emirleri verebilir. Ceza vermek salâhiyetleri yoktur. Maiyetin
cezalandırılması icap eden hallerde en yakın askeri amire müracaat edilir.
b) Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda
olup bu Kanunun 14 üncü maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya
mecburdurlar. Hilâfına hareket edenler askerlerin tâbi olduğu cezaî müeyyidelere tâbi
olurlar.” denilmektedir.
Aynı Kanun’un 116. maddesinin (d) bendinde ise;
“Sivil personel Silahlı Kuvvetlerde gördükleri hizmetlerin hususiyetleri göz
önüne alınarak bu Kanunun 77 nci maddesi gereğince nöbet hizmetlerine
sokulabilirler.” hükmü yer almaktadır.
3- 16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama
Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un “Görev” başlıklı 7.
maddesinde “Disiplin Mahkemeleri asker kişilerin bu Kanunda yazılı disiplin
suçlarına ait davalara bakar…” denilmekte; aynı Kanun’un “Cezaların yerine
getirilmesi” başlıklı 38. maddesinin (A) fıkrasında; subaylar, astsubaylar, sivil
personel, uzman jandarma ve uzman erbaşlar hakkında “göz hapsi” ve “oda hapsi”
cezaları verilebileceği hüküm altına alınmaktadır. Askeri işyerinde çalışan İş
Kanununa tabi bulunan işçiler hakkında ise toplu sözleşmede belirtilen disiplin
cezaları ile cezalandırılacakları açıklanmaktadır.
4- Anayasa’nın “Askeri Yargı” başlıklı 145. maddesi 12.9.2010 günlü, 5982
sayılı Kanun’la değişmiş ve ikinci fıkrası evvelce “Askeri mahkemeler, asker
olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçları ile kanunda gösterilen
görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere
karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler” şeklinde iken, “Savaş hali
haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz.” şeklini
almıştır. Bu fıkraya ilişkin “Değişik Gerekçesi”nde, “…Maddenin ikinci fıkrasında
yapılan değişiklikle, asker olmayan kişilerin, savaş hali haricinde, askeri
mahkemelerde yargılanamayacağı teminat altına alınmaktadır.” denilmektedir.
5982 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişiklikleri arasında, askeri yargıyı
düzenleyen 145. maddedeki “askeri hizmetin gereklerine göre” ibaresi ile Askeri
Yargıtay’ı düzenleyen 156. maddedeki “askerlik hizmetlerinin gereklerine göre” ve
Askeri Yüksek İdare Mahkemesini düzenleyen 157. maddedeki “askerlik hizmetinin
gereklerine göre” ibaresi ilgili Anayasa maddelerinden çıkarılmıştır. 145. maddenin
bu konudaki gerekçesinde “…söz konusu fıkrada yer alan ve askeri yargının
bağımsızlığını zedelediği düşünülen ‘askerlik hizmetinin gerekleri’ ibaresi
çıkarılmakta ve fıkranın aynı mahiyetteki son cümlesi yürürlükten
kaldırılmaktadır…” denilmekte; 156. ve 157. maddelerin bu konudaki gerekçelerinde
de “… mevcut metinde yer alan ‘askerlik hizmetlerinin gerekleri’ ibaresi, yargı
bağımsızlığının ve tarafsızlığının güçlendirilmesi amacıyla madde metninden
çıkarılmaktadır.” değerlendirilmesinde bulunulmaktadır.
Ne var ki söz konusu Anayasa değişiklikleri sırasında, yukarıda işaret edilen
Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen Anayasa’nın 38/10 ve 129/4. maddelerinde
herhangi bir değişiklik yapılmadığı gibi; yapılan değişikliklerde de “asker kişi”nin
tanımı konusunda herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Diğer bir deyişle Anayasa
koyucu, askeri yargının görev alanındaki asker kişinin kim olduğu ve tanımı
konusunda bilinçli olarak bir tanımlama yapmamış ve bunun tespiti işini yasa
koyucuya bırakmıştır. Yasa koyucu da Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan
Devlet memurlarını (müstahdem, müteferrik müstahdem ve gündelikçi sivil
personeli) Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç düzeni yönünden askeri itaat ve disiplinin
ağır ihlâli saydığı “amiri tehdit”, “amire hakaret”, “amire mukavemet”, “amire fiilen
taarruz”, “emre itaatsizlikte ısrar” gibi askeri cürümleri işlemeleri ve ayrıca “amire
saygısızlık”, “emre itaatsizlik” ve “amire bilerek doğru söylememek” gibi disiplin
suçlarını işlemeleri halinde “asker kişi” kabul etmiş ve 1632 sayılı Askeri Ceza
Kanunu ile 477 sayılı Kanunda buna ilişkin hükümlerin, ilgili Askeri Mahkeme ve
Disiplin Mahkemelerinin Devlet memurları hakkında da tatbik edileceğini
öngörmüştür.
Anayasa’nın 145. maddesinin ikinci fıkrasının 2010 değişikliği sonrası
düzenlemesine göre, savaş hali haricinde, asker olmayan kişilerin askeri
mahkemelerde yargılanması mümkün olmamakla beraber; Anayasa metnindeki
“asker olmayan kişiler” ibaresine verilecek anlam, dava konusunun çözümüne
doğrudan etki yapacaktır. Anayasa’nın 145. maddesinin yine Anayasa’nın 38/10 ve
129/4. maddelerdeki “Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından…” ve “Silahlı
Kuvvetler mensupları … hakkındaki hükümler saklıdır…” hükümleri ile birlikte
değerlendirilmesi zorunlu bulunmaktadır. Anayasa koyucunun bu konudaki gerçek
iradesi, “asker olmayan kişiler” in sadece ordu mensubu olmayan “siviller” olmayıp,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta olan “Askeri İş yerlerinde çalışan ve İş
Kanununa tabi bulunan işçileri ” de kapsadığı şeklinde olsaydı; 38. ve 129.
maddelerdeki istisnalarında yapılan Anayasa değişikliğiyle kaldırılması gerekirdi.
Nitekim Anayasa koyucu askeri yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelediğini
düşündüğü “askerlik hizmetinin gerekleri” ölçütünü, söz konusu 2010 değişikliği ile
145., 156. ve 157. maddelerin metinlerinden çıkarmış; buna karşılık 38. ve 129.
maddedeki özel düzenlemelere dokunmadığı gibi, isteseydi yapabileceği bir “asker
olmayan kişi” tanımını yapmamış, hatta yapmaktan özel olarak kaçınarak, bunun
takdirini yasa koyucuya bırakmıştır. Diğer bir deyişle, Anayasa’nın 145. maddesinin
ikinci fıkrasında yapılan değişikliğin dava konusu kuralın iptalini gerektirir bir yönü
bulunmamaktadır. Yasa koyucunun, Anayasa koyucunun bu konuda kendisine
bıraktığı takdir yetkisini, askeri disiplini ağır derecede ihlal ettiğini değerlendirdiği
belli cürüm ve disiplin suçları yönünden kullanmasında 211 sayılı İç Hizmetler
Kanunu’nun 115. maddesinde belirtilen ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet
memurları ve sivil personeli sadece bu suçlar bakımından “asker kişi” saymasında
Anayasa’ya aykırı herhangi bir yön bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin
yukarıda işaret edilen kararındaki kabul ve gerekçeler, Anayasa’nın 145. maddesinde
yapılan 2010 değişikliğinden sonra da hukuki değerini korumakta olup; açıklandığı
üzere, mevcut Anayasal ve yasal normlar ışığında “asker olmayan kişiler”
kavramının, salt Silahlı Kuvvetler camiası dışındaki sivil şahısları kapsadığını kabul
etmek gerekmektedir.
5- Öte yandan, itiraz başvurusu gerekçesinde temas edilen Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 31.5.2011 tarihli (Başvuru No: 45912/06) İçenTürkiye kararına konu olayda, her ne kadar davacı Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli
bir Devlet memuru olmakla beraber; ihlâl kararının gerekçesinin bir bütün olarak
incelenmesinde, hükmün olayına özgü biçimde verildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten,
itiraz başvurusu gerekçesinde yollama yapılan Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun
16.2.2012 tarih ve E.2012/6, K.2012/21 sayılı kararının “Karşıoy Gerekçesi”nde de
isabetle işaret edildiği üzere, sözü edilen AİHM kararı, incelediği olay itibariyle,
başvuranın askeri mahkemede yargılanmasına esas alınan kriterlerin, somut ve yeterli
olmadığına vurgu yapmaktadır. Kararda sözü edilen kriterler, 211 sayılı İç Hizmet
Kanunu’nun 115/b maddesi ile belirlenen kriterler olup, her somut olayda bu
kriterlerin değerlendirilmesi iç hukukumuzdaki uygulama gereğidir. Belirtilen
kriterlerin incelenen olayda soyut ve yetersiz olduğunu dile getiren “İçen” kararı,
mahiyeti itibariyle iç hukukumuzda doğrudan uygulanabilir bir nitelik
taşımamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; itiraz istemlerine konu kuralın Anayasa’ya aykırı bir
yönü bulunmadığı ve bu nedenle iptal isteminin reddi gerektiği kanaatine
vardığımızdan; kuralın iptaline ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
[R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ]
—— • ——
YÖNETMELİKLER
Karar Sayısı : 2013/4279
Ekli “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği
Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik”in
yürürlüğe konulması; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 18/12/2012 tarihli ve
20237 sayılı yazısı üzerine, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanun ile 8/6/1984 tarihli
ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre, Bakanlar Kurulu’nca
28/1/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı
Yardımcısı
B. ATALAY
Başbakan Yardımcısı
B. BOZDAĞ
Başbakan
S. ERGİN
F. ŞAHİN
S. ERGİN
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı V. Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLUM.
ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik Bakanı
BakanıEkonomi Bakanı
Z.
Dışişleri
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
İçişleri Bakanı
C. YILMAZ
Kalkınma Bakanı
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim BakanıMilli Savunma Bakanı Orman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA GÖREVDE YÜKSELME VE
UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ
ESASLARINA DAİR GENEL YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK
MADDE 1 – 15/3/1999 tarihli ve 99/12647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (e)
bendinde yer alan, “Adalet Bakanlığı icra müdür ve yardımcısı kadroları,”
ibaresinden sonra gelmek üzere “atanma usul ve esasları Gümrük ve Ticaret
Bakanlığınca yönetmelikle belirlenen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı gümrük müdürü,
gümrük muhafaza kaçakçılık ve istihbarat müdürü, tasfiye işletme müdürü, gümrük
müdür yardımcısı ve bölge amiri kadroları,” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
[R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ]
—— • ——
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından:
ARAÇLARIN YÜKLENMESİNE İLİŞKİN ÖLÇÜ VE USULLER İLE TARTI
VE
BOYUT ÖLÇÜM TOLERANSLARI HAKKINDA YÖNETMELİKTE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 8/11/2012 tarihli ve 28461 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm
Toleransları Hakkında Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde 1 eklenmiştir.
“Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendinde yer alan gabari ile ilgili hüküm, konteyner taşıyan araçlar ile araç
taşımak amacıyla özel olarak imal edilmiş araçların yaptıkları taşımalar için söz
konusu taşımaları yapan araçların gerekli teknik dönüşümüne imkan vermek üzere
1/7/2014 tarihinden itibaren uygulanır.”
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı yürütür.
[R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ]
—— • ——
Orman Genel Müdürlüğünden:
DEVLET ORMANLARINDAKİ YAYLA ALANLARININ
TESPİTİ VE İDARESİ HAKKINDA YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Devlet ormanlarında 31/12/2011
tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar
içindeki yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla
yerleşim yeri olarak kullanılan alanların, kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak
tespiti ve yayla alanı olarak ilanı, yayla alanlarında bulunan her türlü bina ve
tesislerin tespiti ve sabit kıymetlere alınması, işletilmesi, işlettirilmesi, bu bina ve
tesislerin vaziyet planına işlenmesi, kullanıcılarının tespiti ile bunlara kiraya
verilmesi, yayla alanlarında gerekli her tür ve ölçekteki planların yapılması,
yaptırılması ve onaylanması ve diğer iş ve işlemlere ilişkin esas ve usullerin
belirlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden
önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içindeki
yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri
olarak kullanılan alanlardan, kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak yayla alanı
olarak tespit ve ilan edilen yayla alanları ile bu alanlarda bulunan her türlü bina ve
tesisleri kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakan: Orman ve Su İşleri Bakanını,
b) Bakanlık: Orman ve Su İşleri Bakanlığını,
c) Bölge Müdürlüğü: Orman Bölge Müdürlüklerini,
ç) Genel Müdürlük: Orman Genel Müdürlüğünü,
d) Geleneksel yaylacılık alanı: Devlet ormanlarında bulunan, yılın belirli
dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yaylak ve otlak olarak kullanılan ve
31/12/2011 tarihinden önce üzerlerinde yerleşim yeri bulunan alanları,
e) Kira bedeli tespit komisyonu: İlgili orman bölge müdür yardımcısının
başkanlığında, orman bölge müdürlüğünde görevli makine ikmal şube müdürü, ilgili
orman işletme müdürü ve orman işletme şefi, varsa orman bölge veya orman işletme
müdürlüğünde görevli, yoksa Genel Müdürlükçe görevlendirilecek bir inşaat
mühendisi veya mimardan oluşan beş kişilik komisyonu,
f) Kiraya verme: Genel Müdürlük sabit kıymetlerine alınan yayla alanlarındaki
her türlü bina ve tesislerin kiraya verilmesini,
g) Kullanıcı tespit komisyonu: İlgili orman işletme müdürü veya yardımcısının
başkanlığında orman işletme şefi, orman koruma ekibinde görevli orman muhafaza
memuru ve yayla alanının sınırları içerisinde bulunduğu muhtarlık veya belediye
başkanlığınca bildirilecek en az iki temsilciden oluşan en az beş kişilik komisyonu,
ğ) Orman İdaresi: Orman Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatını,
h) Rayiç bedel: Bu Yönetmelik hükümlerine göre kiraya verilecek bina ve
tesislerin 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre tespit
ve takdir edilen bedelini,
ı) Sabit kıymet bedel tespit komisyonu: İlgili orman bölge müdür yardımcısının
başkanlığında, orman bölge müdürlüğünde görevli makine ikmal şube müdürü, ilgili
orman işletme müdür yardımcısı ve orman işletme şefi, varsa orman bölge veya
orman işletme müdürlüğünde görevli, yoksa Genel Müdürlükçe görevlendirilecek bir
inşaat mühendisi veya mimardan oluşan beş kişilik komisyonu,
i) Toplu yerleşim yeri: Devlet ormanlarında yaylak ve otlak olarak kullanılan
alanlar içinde bulunan, 31/12/2011 tarihinden önce üzerinde birbirine yakın olan ve
birden fazla bina ve/veya tesis bulunan yerleşim yerlerini,
j) Yayla alanı: Devlet ormanlarında toplu yerleşimin bulunduğu yaylak ve otlak
olarak kullanılan alanlar içersindeki yerler ile geleneksel yaylacılık alanlarından,
Genel Müdürlük tarafından tespit edilerek uygun görülen ve Bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilen alanları,
k) Yayla alanı tespit komisyonu: İlgili orman bölge müdür yardımcısı
başkanlığında, orman bölge müdürlüğünde görevli makine ikmal şube müdürü,
kadastro ve mülkiyet şube müdürü, orman köy ilişkileri şube müdürü, orman koruma
veya orman zararlılarıyla mücadele şube müdürü, ilgili orman işletme müdürü, ilgili
orman işletme şefi ve harita mühendisi veya teknikerinden oluşan sekiz kişilik
komisyonu, ayrıca, tespit edilecek yayla alanı 9/8/1983 tarihli ve 2873 sayılı Milli
Parklar Kanunu kapsamına giren alanlar ile 1/7/2003 tarihli ve 4915 sayılı Kara
Avcılığı Kanununa göre ilan edilmiş yaban hayatı geliştirme sahalarında ise Orman
ve Su İşleri Bakanlığının ilgili bölge müdürlüğünde görevli milli parklar şube
müdürünün ilave edilmesiyle oluşan dokuz kişilik komisyonu,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Yayla Alanları Tespiti ve İlanı
Yayla alanı olarak kullanılan alanların tespiti
MADDE 5 – (1) Devlet ormanlarında bulunan toplu yerleşim yerleri ile
geleneksel yaylacılık alanları, Yayla Alanı Tespit Komisyonu tarafından tespit edilir.
(2) Yayla Alanı Tespit Komisyonu tarafından tespit edilen bu alanların sınırları
belirlenerek 1/25000 ölçekli topoğrafik haritalara işlenir veya işlettirilir ve sınır
tespitine ilişkin tutanak düzenlenerek bu Komisyon tarafından imzalanır. Tespit
edilen bu alanlar hakkında, Genel Müdürlük tarafından istenilen formata uygun rapor
düzenlenir. Düzenlenen rapor, harita, tutanak ve diğer eklerle birlikte Genel
Müdürlüğe gönderilir.
(3) 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamına giren alanlar ile 4915 sayılı
Kara Avcılığı Kanununa göre ilan edilmiş yaban hayatı geliştirme sahalarında tespit
edilen yayla alanları için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün uygun
görüşü alınır.
(4) Yayla Alanı Tespit Komisyonu tarafından tespit edilen ve Genel Müdürlüğe
bildirilen bu alanlar incelenip değerlendirilerek yayla alanı olarak ilan edilmesi uygun
görülenler Bakanlığa bildirilir. Bakanlık tarafından bu alanların yayla alanı olarak ilan
edilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararı alınmak üzere Başbakanlığa teklif edilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bina ve Tesislerin Vaziyet Planına İşlenmesi, Sabit
Kıymetlere Alınması ve Kullanıcılarının Tespiti
Bina ve tesislerin vaziyet planına işlenmesi
MADDE 6 – (1) Yayla alanlarında bulunan ve 31/12/2011 tarihinden evvel
yapılmış, hakkında müsadere kararı bulunanlar da dâhil, her türlü bina ve tesisler,
mevcut haliyle 1/1000 ölçekli vaziyet planlarına işlenir, gerekli hallerde 1/2000 ve
1/500 ölçekli vaziyet planları da kullanılabilir. Bu vaziyet planları ilgili orman bölge
müdürlüğünce yapılır veya yaptırılır.
Bina ve tesislerin sabit kıymetlere alınması
MADDE 7 – (1) Vaziyet planına işlenen her türlü bina ve tesisler, ilgili orman
bölge müdürlüğünde oluşturulan Sabit Kıymet Bedel Tespit Komisyonu tarafından
bedel tespitleri yapılarak tespit edilen bedel üzerinden Genel Müdürlük özel bütçe
sabit kıymetlerine alınır.
Yayla alanlarındaki bina ve tesislerin kullanıcılarının tespiti
MADDE 8 – (1) Kullanıcı tespitine başlanacak yayla alanları ilgili orman
işletme müdürlüğü tarafından en az bir ay önceden orman işletme müdürlüğünde;
yayla alanının birden fazla orman işletme müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde
kalması halinde ilgili orman bölge müdürlüğünce bölge müdürlüğünde ve diğer ilgili
orman işletme müdürlüklerinde, yayla alanının sınırları içerisinde bulunduğu
valiliklerde, kaymakamlıklarda ve muhtarlıklarda ilan olunur ve ayrıca alışılmış
vasıtalarla duyurulur.
(2) Yayla alanlarında bulunan her türlü bina ve tesislerin kullanıcıları ilgili
kullanıcı tespit komisyonları tarafından mahallinde tespit edilir. Yayla alanının birden
fazla orman işletme müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde kalması halinde kullanıcı
tespitleri, ilgili orman bölge müdürlüğünce belirlenecek, yetkili orman işletme
müdürlüklerinden oluşacak karma komisyonca; yayla alanının birden fazla orman
bölge müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde kalması halinde ise kullanıcı tespitleri,
Genel Müdürlükçe belirlenecek yetkili orman bölge müdürlüklerinden oluşacak
karma komisyonca yapılır.
(3) Kullanıcıları tespit edilen her türlü bina ve tesislerin kullanıcıları ile
kullandıkları bina ve tesislere ilişkin bilgileri içeren liste, ilan edilmek üzere ilgili
kaymakamlık ve muhtarlıklara gönderilir ve ilgili orman işletme müdürlüğü,
kaymakamlık ve muhtarlıklar tarafından eş zamanlı olarak bir ay süreyle ilan edilir.
Yayla alanının birden fazla orman bölge veya orman işletme müdürlüğünün yetki
sınırları içerisinde kalması halinde ise, ilgili orman bölge müdürlükleri tarafından,
orman bölge ve işletme müdürlüklerinde aynı süreyle ilan edilir ve ayrıca ilan
edilmek üzere ilgili valilik, kaymakamlık ve muhtarlıklara gönderilir.
(4) İlan edilen listelere karşı ilan süresi içerisinde ilgililer tarafından ilgili
işletme müdürlüğüne yapılan itirazlar, ilgili kullanıcı tespit komisyonu tarafından,
Orman İdaresinde mevcut bilgi ve belgelere göre; bunun mümkün olmaması hâlinde
ise başvuru sahiplerinin elindeki bilgi ve belgelere göre incelenerek sonucu en geç bir
ay içinde itiraz sahiplerine bildirilir. Süresi içerisinde itiraz edilmeyen, itirazları
komisyonca reddedilen veya düzeltilen listeler idari olarak kesinleşir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bina ve Tesislerin Kira Bedellerinin Tespiti ve Kiraya Verilmesi
Kira bedel tespiti
MADDE 9 – (1) Genel Müdürlükçe sabit kıymetlere alınan ve kullanıcısı tespit
edilen bina ve tesislerin kullanım alanları da dikkate alınarak ilk yıl tahmini kira
bedelleri, Kira Bedeli Tespit Komisyonunca rayiç bedel üzerinden belirlenir. Ancak
bu bedel, bina ve tesislerin sabit kıymet değerinin binde beşinden aşağı olamaz. İşin
özelliğine göre gerektiğinde bu bedel veya bu bedelin hesabında kullanılacak fiyatlar;
belediye, ticaret odası, sanayi odası, borsa gibi kuruluşlardan, bilirkişilerden veya
6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi ekspertiz
şirketlerinden soruşturulur. Tahmin edilen bedel, bunun dayanaklarının da eklendiği
bir hesap tutanağında gösterilir ve asıl evrak arasında saklanır. Bu bedel gerektiğinde
ilgili orman bölge müdürlüğü tarafından tahkik ettirilir.
(2) Bir yıldan fazla yapılan kira sözleşmelerinde ikinci ve müteakip yıllar kira
bedelleri, Türkiye İstatistik Kurumunca yayımlanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE – bir
önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim) oranında artırılarak tespit edilir.
Kira başvurusu
MADDE 10 – (1) Kullanıcıları tespit edilen bina ve tesisleri kiralamak isteyen
kullanıcılar tarafından; kiralama amacı ve süresi belirtilerek, kiralanmak istenen bina
ve tesislerin bilgilerini içeren dilekçe ile ilgili orman işletme müdürlüğüne müracaat
edilir.
Kiralama usulü
MADDE 11 – (1) Kullanıcısı tespit edilen ve kesinleşen bina ve tesisler vaziyet
planına göre, tespit tarihinden itibaren, bir yıl içinde kullanıcısının talebi hâlinde,
rayiç bedelden az olmamak kaydıyla, tespit edilen tahmini kira bedeli üzerinden ilgili
orman işletme müdürlüğü tarafından 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre pazarlık usulüyle
kullanıcı ile yapılacak ihale sonucunda kararlaştırılacak bedel karşılığında kiraya
verilir.
Geçici teminat
MADDE 12 – (1) Kiralama ihalelerinde, 9 uncu maddeye göre belirlenen kira
bedelinin yüzde onundan az olmamak üzere, ilgili orman işletme müdürlüğünce
belirlenecek oranda geçici teminat alınır.
Kiralama süresi
MADDE 13 – (1) Devlet ormanları içinde bulunan, yayla alanındaki bina ve
tesislerin kira süresi on yıldan çok olamaz.
Kesin teminat
MADDE 14 – (1) Kiracının, ihale dokümanlarında belirtilen hükümlere uygun
olarak taahhüdünü yerine getirmesini sağlamak amacıyla, sözleşme imzalanmadan
önce, kullanıcıdan bir yıllık kira bedeli üzerinden yüzde altı oranında kesin teminat
alınır.
Kiracıların sorumluluğu
MADDE 15 – (1) Kullanıcı, onaylanan ihale kararının kendisine tebliğ edildiği
tarihten itibaren onbeş gün içinde geçici teminatı kesin teminata çevirmek ve ilgili
orman işletme müdürlüğünce düzenlenecek sözleşmeyi imzalamak, ilk yıl kira bedeli
ile sözleşmeye ait tahakkuk edecek vergi, resim ve harçları ve diğer giderleri ödemek,
varsa diğer yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Bu zorunluluklara
uyulmadığı takdirde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın ihale
iptal edilir ve geçici teminat irat kaydedilir.
Kira bedelinin tahsili ve gecikme zammı
MADDE 16 – (1) Birinci yıl kira bedelinin tamamı, onaylanan ihale kararının
ilgilisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde peşin alınır. İkinci ve
müteakip yıllar kira bedelleri, önceki yıl kira bedelinin, Türkiye İstatistik Kurumunca
artışın yapılacağı ayda yayımlanan Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE – bir önceki yılın
aynı ayına göre yüzde değişim) oranında artırılması suretiyle hesaplanır ve takip eden
ayın son mesai gününe kadar peşin alınır.
(2) Süresinde ödenmeyen kira bedelleri için, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesi hükmü tatbik
edilir.
Sözleşme devri
MADDE 17 – (1) Sözleşme süresiyle sınırlı olmak kaydıyla kira sözleşmesi,
ilgili orman işletmesinin izniyle alt ya da üst mirasçılara devredilebilir. Kira
sözleşmelerinin devri için, kiracının yükümlülüklerini yerine getirmiş olması ve devir
talebinde bulunduğu tarih itibarıyla sözleşmeden doğan herhangi bir borcunun
olmaması gerekmektedir. Kira sözleşmesinin devredilmesi halinde kira işlemi aynı
şartlarda devam eder.
Kira sözleşmesinin sona ermesi ve feshi
MADDE 18 – (1) Kira sözleşmesi, sürenin bitimiyle sona erer.
(2) Sözleşme hükümlerine aykırı davranılması, kullanım alanları dahil bina ve
tesislerin sözleşmede öngörülen amaç dışında kullanılması veya kiracı tarafından
talep edilmesi hâlinde, sözleşme ilgili orman işletme müdürlüğünce feshedilir. Bu
durumda, alınan teminatlar Genel Müdürlük döner sermayesine gelir kaydedilir ve
varsa birikmiş kira borçları gecikme zammıyla birlikte ayrıca tahsil edilir.
Kiralanmayan bina ve tesisler
MADDE 19 – (1) Yayla alanındaki bina ve tesislerden, kullanıcısı tespit
edilemeyenler ile tespit tarihinden itibaren bir yıl içerisinde kullanıcısı tarafından
kiralanmayanlar yıkılır.
(2) Yayla alanlarında bulunan;
a) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla
yapılan Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer
sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular,
yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar, bahçeler, boşluklar
ve benzeri hizmet malları gibi resmi bina ve tesisler, kuruluş kanunlarıyla yürütmekle
görevli oldukları hizmetleri yerine getirilmesi amacıyla, genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerine bedelsiz izin verilmek suretiyle kullandırılır.
b) Yol, meydan, köprü gibi orta malları ve kayalar, tepeler, dağlar, bunlardan
çıkan kaynaklar gibi sahipsiz yerler ile göl, nehir gibi genel sular vaziyet planlarında
gösterilmekle yetinilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Eksikliklerin giderilmemesi
MADDE 20 – (1) Kiralanan bina ve tesislere ilişkin, ilgili kurumlarca orman
idaresine bildirilen veya orman idaresince tespit edilen, eksikliklerin tamamlanması
yönünde kiracıya tebligat yapılarak en geç bir yıl içinde eksikliğin giderilmesi istenir.
(2) Eksikliklerin giderilmemesi hâlinde yapılan kiralama işlemi iptal edilir.
İlgili mevzuattan doğacak her türlü zarar ve hukuki sorumluluk kiracıya aittir.
Uygulama planları
MADDE 21 – (1) Devlet ormanları içinde yayla alanı olarak ilan edilen
yerlerde, orman idaresince nüfus yoğunluğu, yöresel ihtiyaç ve sosyal problemler
dikkate alınarak gerekli her tür ve ölçekte planlar Orman İdaresince yapılır veya
yaptırılır. Yapılan bu planlar Bakan onayıyla yürürlüğe girer.
Yetki
MADDE 22 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin iş ve işlemleri
yürütmeye Genel Müdürlük yetkilidir.
Gelirler ve giderler
MADDE 23 – (1) Bina ve tesislerden elde edilecek gelirler ile yapılacak
giderler döner sermaye bütçesinde gösterilir ve Döner Sermaye Muhasebe Sistemi
içerisinde açılacak ayrı bir hesapta takip edilir. Yapılacak giderler yıkım işleri ile
tespit, planlama gibi genel çalışmalar ile ilgili harcamaları kapsar.
Mevcut bina ve tesislerin planlara uygun hale getirilmesi
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Yayla alanlarında mevcut bina ve tesislerin kiralayan
tarafından iki yıl içinde planlara uygun hale getirilmesi istenir. Uyumlu hale
getirenlerin kira sözleşmeleri yenilenir. Aksi halde kira sözleşmesi iptal edilir.
Yürürlük
MADDE 24 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 25 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Orman Genel Müdürü yürütür.
[R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ]
—— • ——
TEBLİĞ
Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan:
TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARA
İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2008-32/35)’DE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2013-32/42)
MADDE 1 – 29/5/2008 tarihli ve 26890 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ
No:2008-32/35)’in 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Altın, gümüş, platin kredisi açılması
MADDE 8 – (1) Bankalar depo hesapları karşılığı altın, gümüş, platin ile satın
aldıkları altın, gümüş veya platinin teslimi veya karşılığının Türkiye’de yerleşik
müşteriye Türk Lirası, yurt dışında yerleşik müşteriye ise Türk Lirası veya döviz
olarak ödenmesi suretiyle;
a) Kıymetli maden üretimi veya ticareti ile iştigal eden Türkiye'de veya yurt
dışında yerleşik kişilere,
b) Türkiye'de veya yurt dışında yerleşik kişilere tutarı en az 5 milyon ABD
Doları ve ortalama vadesi bir yılın üzerinde olmak üzere,
c) Türkiye’de veya yurtdışında yerleşik kişilere teminat olarak alacakları
Türkiye’deki şubelerinde bulundurulan kıymetli maden depo hesabı ve/veya altına
dayalı sermaye piyasası aracı tutarını geçmemek üzere,
altın, gümüş veya platin kredisi kullandırabilirler.
(2) Bu kredilerin müşteri adına açılacak depo hesabına alacak kaydedilmesi
mümkündür. Bu hesaplardan hesap cüzdanında kayıtlı altın, gümüş veya platin
miktarının kısmen veya tamamen müşteriye teslimi şeklinde ödeme yapılabilir.
(3) Banka ile müşteri arasında varılacak anlaşmaya göre bankalarca altın,
gümüş veya platin, ödeme günündeki değeri üzerinden satın alınabilir ve karşılığında
Türkiye’de yerleşik müşteriye Türk Lirası, yurt dışında yerleşik müşteriye ise Türk
Lirası veya döviz ödenebilir.
(4) Altın, gümüş veya platin kredisi uygulamasında miktar, bu Tebliğin 5 inci
maddesinde belirtilen usule göre tespit edilir.”
MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı bulunduğu
Bakan yürütür.
Tebliğ Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
29/5/2008
26890
Tebliğde Değişiklik Yapan Tebliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
24/7/2009
27298
[R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ]
—— • ——
TEBLİĞLER
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
6/3/2013
KARAR NO
:
2013/19
KONU : Ankara – Yenimahalle – Gazi Mahallesi
(2100 ada 23 ve 24 nolu parseller)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 15/2/2013 tarih ve 1489 sayılı
yazısına istinaden;
1- Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Gazi Mahallesi, Atatürk Orman
Çiftliği sınırları içerisinde yer alan mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri,
Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş.’ye (GAYRİMENKUL A.Ş.) ait toplam
yüzölçümleri 91.195,00 m² olan 2100 ada 23 nolu parsel ile 12752/12755
hissesi GAYRİMENKUL A.Ş.’ye, 15/63775 hissesi T.C. Devlet
Demiryolları’na (TCDD) ait 2100 ada 24 nolu parsele yönelik “Resmi
Kurum Alanı (Emsal: 0.50, Hmax:10.50 metre), TCDD Kamulaştırma
Alanı ve Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca hazırlanan, 1/10000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1.
Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
Değişikliği, 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000
Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını
müteakip, bilgi ve gereği için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve
Etimesgut Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine,
Karar verilmiştir.
[R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/20
KONU
: Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (İdare) 15/2/2013 tarih ve 1485 sayılı yazısı
ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde;
Kurulumuzun 2/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme
programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme
stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’nin, Boğaziçi Elektrik
Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak,
14/12/2012 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca;
TEDAŞ’ın bağlı şirketi olan Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.deki TEDAŞ’a ait
%100 oranındaki hissenin;
- 1.960.000.000 (Birmilyardokuzyüzaltmışmilyon) ABD Doları bedelle en
yüksek teklifi veren Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
- Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.955.000.000
(Birmilyardokuzyüzellibeşmilyon) ABD Doları bedelle ikinci teklifi veren Park
Holding A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Park Holding A.Ş.nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
- Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri
yerine
getirmemesi
halinde
1.835.000.000
(Birmilyarsekizyüzotuzbeşmilyon) ABD Doları bedelle üçüncü teklifi veren ElsanTümaş-Karaçay Ortak Gişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Gişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina
etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare
lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
şeklinde verilen kararın onaylanmasına,
- Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış
sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi
hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına,
Karar verilmiştir.
[R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/21
KONU
: Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (İdare)’nın 15/2/2013 tarih ve 1484 sayılı yazısı
ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde;
Kurulumuzun 2/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme
programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme
stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’nin, Gediz Elektrik
Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak,
19/12/2012 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca;
TEDAŞ’ın bağlı şirketi olan Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.deki TEDAŞ’a ait
%100 oranındaki hissenin;
- 1.231.000.000 (Birmilyarikiyüzotuzbirmilyon) ABD Doları bedelle en yüksek
teklifi veren Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
- Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.205.000.000
(Birmilyarikiyüzbeşmilyon) ABD Doları bedelle ikinci teklifi veren Park Holding
A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
- Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.057.000.000 (Birmilyarelliyedimilyon)
ABD Doları bedelle üçüncü teklifi veren Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.ye İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.nin sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
şeklinde verilen kararın onaylanmasına,
- Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış
sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi
hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına,
Karar verilmiştir.
[R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/22
KONU
: Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (İdare) 4/2/2013 tarih ve 1129 sayılı yazısı
ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde;
Kurulumuzun 2/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme
programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme
stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin (TEDAŞ), Akdeniz Elektrik
Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak,
12/11/2012 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca;
TEDAŞ’ın bağlı şirketi olan Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.deki TEDAŞ’a ait
%100 oranındaki hissenin;
- 546.000.000 (Beşyüzkırkaltımilyon) ABD Doları bedelle en yüksek teklifi
veren Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine,
- Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 543.000.000
(Beşyüzkırküçmilyon) ABD Doları bedelle ikinci teklifi veren GEN-PA
Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş.ye İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, GEN-PA Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri San. ve
Tic. A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri
yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
- GEN-PA Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş.nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde 531.000.000 (Beşyüzotuzbirmilyon) ABD Doları bedelle üçüncü
teklifi veren Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline,
şeklinde verilen kararın onaylanmasına,
- Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış
sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi
hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına,
Karar verilmiştir
[R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/37
KONU
: Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (İdare)’nın 15/2/2013 tarih ve 1486 sayılı yazısı
ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde;
Kurulumuzun 22/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme
programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme
stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’nin Aras Elektrik
Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak,
25/9/2008 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca;
Sermayesinin %100’ü TEDAŞ’a ait olan Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.nin %100
oranındaki hissesinin;
- 128.500.000 (Yüzyirmisekizmilyonbeşyüzbin) ABD Doları bedelle en yüksek
teklifi veren Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve
Ticaret A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülüklerini
yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin
iptaline,
şeklinde verilen kararın onaylanmasına,
- Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış
sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi
hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına,
Karar verilmiştir.
[R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ]
—— • ——
KANUN
SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS
YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI İLE BAZI
KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No. 6428
Kabul Tarihi: 21/2/2013
Amaç, kapsam ve tanımlar
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; ihale ile özel hukuk hükümlerine göre,
kamu özel iş birliği modeli çerçevesinde; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca
yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin ön proje, ön fizibilite raporu ve belirlenecek
temel standartlar çerçevesinde, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde
sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç otuz yılı geçmemek üzere bağımsız
ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmek suretiyle yaptırılması, mevcut tesislerin
yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırmageliştirme hizmetleri ile ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı
hizmetlerin gördürülmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Aşama tamamlama: Yapım işlerinin her bir aşamasının, ihale dokümanları ve
sözleşme hükümleri doğrultusunda tamamlandığının idarenin onayı ile kabul
edilmesini,
b) Bakanlık: Sağlık Bakanlığını,
c) Bedel: Yüklenicinin, sözleşme çerçevesinde yaptığı tesislerin kullanımı ile
tesisteki belli hizmetlerin sunulması karşılığında yükleniciye ödenecek olan
bedellerin toplamını,
ç) Diğer sözleşmeler: Sözleşme ile bağlantılı olarak yüklenici ile üçüncü
şahıslar arasında imzalanan ve sözleşmeye aykırı hükümler ihtiva etmeyen
sözleşmeleri,
d) Dönemsel yatırım tutarı: Yüklenicinin sözleşmede belirlenecek dönemlerde
yapım işleri için tahsis edeceği tutarı,
e) Hizmet bedeli: Bedelin bir unsuru olup tesisin ve ekipmanların kullanıma
hazır tutulmasına yönelik bakım, onarım ve benzeri hizmetlerin bedeli ile ilgili
mevzuatına göre hizmet alımı yoluyla gördürülebilecek hizmetlerin sunulması
karşılığında idare tarafından yükleniciye ödenen ve beş yılı geçmemek üzere
dönemsel piyasa testi ile güncellenen bedeli,
f) İdare: Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatlarının ilgili birimi ile
taşra teşkilatlarına ait sağlık kurum ve kuruluşlarını,
g) İhale dokümanı: İhale konusu işe ait idari şartnameler, teknik şartnameler,
sözleşme tasarısı ve gerekli diğer bilgi ve belgeleri,
ğ) İhtiyari ticari hizmet alanları: Mecburi ticari hizmet alanlarından başka
idarenin ihale dokümanı ile belirleyeceği esaslara göre yerleşkede yapılacak her türlü
hizmet alanını,
h) İstekli: İdarenin açtığı ihaleye teklif veren gerçek veya özel hukuk tüzel
kişileri ya da bunların oluşturduğu ortak girişimleri,
ı) İşletme dönemi yönetim planı: Yükleniciye gördürülecek hizmetlerin ne
şekilde sunulacağını gösteren, işletim ve yönetim organizasyon modelini içeren planı,
i) Kesin proje: Tesisin idarece temin edilen ön projesine göre, ihale dokümanı
ve temel standartlar dokümanına bağlı kalınarak arazi ve zemin araştırmaları yapılan,
yapı elemanları ölçümlendirilen, inşaat sistem ve gereçleri ile teknik özellikleri
belirtilen ve sözleşmenin imzalanmasını müteakip yüklenici tarafından hazırlanan ve
idarece onaylanan projeyi,
j) Kullanım bedeli: Bedelin bir unsuru olup tesislerin kullanımı karşılığında
dönemsel olarak idare tarafından yükleniciye ödenen ve sözleşmede belirlenen bedeli,
k) Mecburi ticari hizmet alanları: İdare ve yüklenici tarafından piyasa rayiç
fiyatlarına göre belirlenen ücret karşılığında, yerleşkede bulunan ve hizmetten
yararlananların ihtiyaçlarını karşıladıkları, ihale dokümanında belirlenen hizmet
alanlarını,
l) Ortak girişim: İhaleye katılmak üzere birden fazla gerçek veya özel hukuk
tüzel kişisinin aralarında yaptıkları anlaşma ile oluşturulan iş ortaklığını,
m) Ön fizibilite raporu: Bu Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi
öngörülen projenin teknik, finansal, ekonomik, çevresel, sosyal ve hukuki açıdan
yapılabilirliğini analiz eden, öngörülen kullanım bedeli, hizmet bedeli ve garantiler de
dâhil olmak üzere risk analizlerini ve paylaşımını içeren ve yatırımın geleneksel
tedarik yöntemleri yerine kamu özel iş birliği modeli ile hayata geçirilmesinin
gerekçesini karşılaştırmalı ekonomik ve finansal analizlerle ortaya koyan raporu,
n) Ön proje: Tesisin ihtiyaç programına göre gerekli zemin ve arazi
araştırmaları yapılarak bilgilerin hâlihazır haritalardan alındığı, varsa çevresel etki
değerlendirmelerine dayanılarak hazırlanan plan, kesit ve görünüşlerin belirtildiği bir
veya birkaç çözümü içeren ve tesisin konsept ve temel tasarım unsurlarının, ihtiyaç
listesi ve diğer hizmet alanlarının belirlendiği projeyi,
o) Özel amaçlı şirket: İhale sonucunda idare ile imzalanacak sözleşmenin tarafı
olan, faaliyet alanı sözleşme konusu ile sınırlı bulunan ve üzerine ihale bırakılan
yüklenici tarafından kurulan anonim şirketi,
ö) Sözleşme: Yapım işlerinde özel amaçlı şirketle idare arasında; yenileme işleri
ile bu Kanun çerçevesinde ihtiyaç duyulan araştırma, geliştirme, danışmanlık
hizmetleri veya ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin
gördürülmesi için yüklenici ile idare arasında özel hukuk hükümlerine göre yapılan
sözleşme ve eklerini,
p) Temel standartlar: Tesisin ve mecburi ticari hizmet alanlarının
projelendirilmesi, yapımı, bakımı ile yüklenici tarafından yerine getirilecek
hizmetlere ilişkin Bakanlıkça belirlenen standartları,
r) Tesis: Sözleşme hükümlerine göre yüklenici tarafından yapılan ve Bakanlığın
ve bağlı kuruluşlarının kanunla tanımlanan görev ve yetkileri ile ilgili iş ve işlemlerini
yerine getirmek için kullanacağı bina ve yapıları,
s) Ticari hizmet alanları: Mecburi ticari hizmet alanları ile ihtiyari ticari hizmet
alanlarını,
ş) Toplam sabit yatırım tutarı: Yüklenici tarafından sözleşme hükümlerine göre
yapılacak olan yapım veya yenileme işleri ile ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak
gerektiren tıbbi donanıma ilişkin olarak sözleşmede belirtilen toplam yatırım tutarını,
t) Uygulama projesi: Tesise ve ticari hizmet alanlarına ilişkin olarak yüklenici
tarafından hazırlanan, kesin projeye göre yapının tüm detayını gösteren ve idare
tarafından onaylanan projeyi,
u) Üst hakkı sözleşmesi: Tesislerin ve ticari hizmet alanlarının Hazinenin özel
mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde yaptırılması için, bu taşınmazlar üzerinde
yüklenici lehine bedelsiz olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç otuz
yılı geçmemek şartıyla, bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmesi amacıyla
düzenlenecek sözleşme ve eklerini,
ü) Yenileme veya yapım işleri: Mevcut tesislerin yenilenme zarureti ortaya
çıktığı durumlarda Bakanlıkça öngörülecek proje ve belirlenecek esaslar çerçevesinde
yenilenmesi ile Yüksek Planlama Kurulunca yapılmasına karar verilen tesisin yapım
işlerinin sözleşme hükümlerine göre yapımı ve söz konusu tesisin bünyesinde yer
alan malzeme, teçhizat ve varsa ihale dokümanında belirtilen tıbbi donanım da dâhil
olmak üzere yüklenici tarafından üstlenilen bütün donanımın temini işlerini,
v) Yerleşke: Sözleşme çerçevesinde yapılan tesis ve ticari hizmet alanlarının
bütününü,
y) Yüklenici: Üzerine ihale yapılan ve sözleşme imzalanan istekli ile özel
amaçlı şirketi,
ifade eder.
Yapım, yenileme ve hizmet alımı işleri
MADDE 2 – (1) Bakanlık ve bağlı kuruluşları; ön proje, ön fizibilite raporu,
temel standartlar ile ihale dokümanı ve sözleşme hükümleri çerçevesinde, Maliye
Bakanlığınca yüklenici lehine bedelsiz olarak tesis edilecek bağımsız ve sürekli
nitelikteki üst hakkı sözleşmesinde belirtilen şartlarla Hazinenin özel mülkiyetindeki
taşınmazlar üzerinde, sözleşmede belirlenecek bedel karşılığında tesis yaptırabilir.
Yapım işlerine ilişkin ön fizibilite raporu ve proje ile ilgili diğer belgeler Sağlık
Bakanının imzasıyla Yüksek Planlama Kurulunun onayına sunulur. Yapım işlerinin
ihalesi, Yüksek Planlama Kurulundan yetkilendirme kararı alındıktan sonra
gerçekleştirilir.
(2) Bakanlık ve bağlı kuruluşları, öngörülecek proje ve belirlenecek esaslar
doğrultusunda kullanımlarında bulunan tesislerin yenilenmesi işlerini, tesislerdeki
belli hizmetlerin sunulması ve/veya ticari hizmet alanlarının işletilmesi ve/veya
bedelinin ödenmesi karşılığında yaptırabilir.
(3) Bu Kanun çerçevesinde yapılacak olan işlere yönelik araştırma, geliştirme,
proje ve danışmanlık hizmetleri bu Kanunda yer alan ihale usulleri ile temin
edilebilir.
(4) Bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde ihale yetkilisi, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarının merkez teşkilatında ilgili birimin, Bakanlık onayı ile taşra birimlerince
yapılmasına karar verilen işlerde ise ilgili taşra biriminin en üst yöneticisidir. Tesisin
işletilmesi döneminde sözleşmenin yürütülmesi yetki ve sorumluluğu ile harcama
yetkisi, ilgili taşra biriminin en üst yöneticisine aittir. Döner sermaye kaynaklarından
bu Kanun kapsamında yapılacak harcamalarda harcama yetkililiği Bakanlıkça
belirlenen limitler dâhilinde yardımcılara veya en yakın alt kademe yöneticilere
devredilebilir.
İhale ilke, usul ve esasları
MADDE 3 – (1) İhalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği,
gizliliği, kamuoyu denetimini, kaynakların verimli kullanılmasını, ihtiyaçların uygun
şartlarda ve zamanında karşılanmasını sağlamak esastır.
(2) Bakanlık ve bağlı kuruluşları her bir proje için, ihale iş ve işlemlerinde
kullanılmak üzere ön proje, ön fizibilite raporu, fizibilite raporu, temel standartlar
dokümanı ile ihale dokümanı hazırlar veya hazırlatır.
(3) Gerek görülmesi hâlinde birden fazla tesis yapım veya yenileme işi tek bir
ihale ile yaptırılabilir.
(4) İhalelerde, proje bazında işin niteliğine göre en az maliyetle en yüksek fayda
sağlayan teklif, ekonomik açıdan en avantajlı teklif kabul edilir.
(5) Bu Kanun kapsamındaki tesislerin yenileme veya yapım işlerinde açık ihale
usulü, belli istekliler arasında ihale usulü veya pazarlık usullerinden biri
uygulanabilir.
(6) Açık ihale usulü, bütün isteklilerin teklif verebildiği ihaledir. Açık ihale
usulünde, isteklilerin ihale konusu işi yapabilme kapasitesini belirleyen ve idarece
tespit edilen mali ve teknik yeterlik kriterleri ile ihale dokümanında belirtilen şartlara
uygun olup olmadığı incelenmek ve uygun olmadığı belirlenen isteklilerin teklifleri
değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle ihale sonuçlandırılır.
(7) Belli istekliler arasında ihale usulü, yapılacak ön yeterlik değerlendirmesi
sonucunda davet edilen isteklilerin teklif verebildiği ihale usulüdür. Bu ihale, aşağıda
belirtilen esaslara göre yapılır:
a) Ön yeterlik değerlendirmesi, işin niteliğine göre ve rekabeti engellemeyecek
şekilde ön yeterlik dokümanı ile ön yeterlik ilanında belirtilen değerlendirme
kriterlerine göre yapılır.
b) Ön yeterlikleri kabul edilen isteklilerden kapalı olarak proje ve fiyat teklifleri
alınır.
c) İdare tarafından belirlenen günde isteklilerin huzurunda teklifler açılır ve
teklif edilen projelerin ve fiyatlarının değerlendirmesi yapılmak üzere oturum
kapatılır. Teklif edilen projelerin öncelikle niceliksel olarak ön projeye uygunluğu
incelenir. Bu incelemede projeleri uygun bulunmayan istekliler değerlendirme dışı
bırakılır; uygun bulunanlar teknik kalite ve fiyat yönünden değerlendirilerek sıralanır.
ç) Bu sıralamaya göre ihale dokümanında belirtilen sayıda istekli ile proje
geliştirilerek teklife esas proje belirlenir. Belirlenen proje için isteklilerden kapalı
olarak fiyat teklifi alınır. Önceden tespit edilen günde isteklilerin huzurunda teklifler
açılır ve hemen akabinde açık eksiltme yapılır.
d) Açık eksiltme sonucunda en düşük teklifi veren istekli ile idarenin fizibilitesi
doğrultusunda nihai pazarlık aşamasına geçilir. Nihai pazarlık sonucunda isteklinin
teklifi uygun bulunursa bu istekli üzerine ihale kararı verilir. İlk isteklinin teklifi
idarece uygun bulunmazsa ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli ile
nihai pazarlığa devam edilir. İkinci isteklinin nihai fiyatı ilk isteklinin fiyatından
düşükse, ilk isteklinin bu fiyatı kabul etmesi hâlinde ilk istekli, aksi hâlde ikinci
istekli üzerine ihale kararı verilir. İdare, pazarlık sonrasında onuncu fıkraya göre
ihaleyi iptal etmekte serbesttir.
(8) Pazarlık usulü ile ihale, aşağıdaki hâllerde yapılabilir:
a) Açık veya belli istekliler arasında yapılan ihale sonucunda teklif çıkmaması
b) Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve
beklenmeyen olayların ortaya çıkması sebebiyle ihalenin ivedi olarak yapılmasının
zorunlu olması
c) İhale konusu işin özgün nitelikte ve karmaşık olması nedeniyle teknik ve
mali özelliklerinin belirlenememesi
ç) Bu Kanun kapsamında yüklenicinin namı hesabına yaptırılacak
tamamlamaya yönelik işler
d) Öngörülen maliyeti 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
21 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirlenen eşik değerin altı katına
kadar olan işler
(9) Sekizinci fıkranın (a), (b) ve (ç) bentlerine göre yapılacak işlerde ilan
yapılması zorunlu değildir. Diğer bentlere göre yapılacak işlerde ise en az bir hafta
önceden ilan yapılması zorunludur. İlan yapılmayan hâllerde en az üç istekli çağrılır.
(10) Yapılan ihale sonucunda idare, teklif edilen fiyatı fizibilitesine uygun
bulmazsa ihaleyi iptal etmekte serbesttir. İhalenin iptalinden dolayı isteklilere karşı
idarenin herhangi bir sorumluluğu doğmaz.
(11) Bu Kanun kapsamındaki açık ihale usulü veya belli istekliler arasında ihale
usulü ile yapılan ihaleler, ön yeterlik veya teklif verme için belirlenen son müracaat
tarihinden en az otuz gün önce olmak üzere Resmî Gazete’de ve Türkiye çapında
yayımlanan yüksek tirajlı iki gazetede ve işin gerektirdiği hâllerde yurt dışında bir
gazetede en az birer defa ilan edilerek duyurulur.
(12) Bu Kanun çerçevesinde yapılan ihalelerde toplam sabit yatırım tutarı veya
teklif bedelinin en az yüzde üçü oranında geçici teminat, yüzde üçü oranında kesin
teminat, sabit yatırımın tamamlanmasından sonra işletme döneminde ise yüzde bir
buçuğu oranında teminat alınır.
(13) Üzerine ihale yapıldığı hâlde süresi içinde sözleşme imzalamayan
yüklenicinin geçici teminatı Hazineye irat kaydedilir.
(14) Bu Kanuna göre gerçekleştirilecek ihalelerde ihale yetkilisi, biri başkan
olmak üzere, ikisi ihale konusu işin uzmanı, birisi de muhasebe ve mali işlerde uzman
olmak şartıyla idare personelinden en az beş ve tek sayıda kişiden oluşan ihale
komisyonu görevlendirir. İdarece, ayrıca en az üç kişiden oluşan muayene ve kabul
komisyonları görevlendirilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları yönetmelikle
düzenlenir.
(15) 4734 sayılı Kanuna göre ihalelere katılamayacak olanlar, bu Kanun
kapsamındaki ihalelere de katılamazlar.
(16) Bu Kanun çerçevesinde yaptırılacak işlerdeki sabit yatırım içerisinde yer
alan tıbbi donanımın en az yüzde yirmisinin yerli üretim olması zorunludur.
Kullanılacak ürünlerdeki yerli üretim oranı, yerlilik şartları ve esasları ihale
dokümanında belirtilir.
(17) Bu Kanun kapsamındaki ihalelerde, isteklilerden istenen belgelerde
eksiklik olması hâlinde sonradan hangilerinin tamamlattırılabileceği yönetmelikle
belirlenir.
Sözleşme
MADDE 4 – (1) Sözleşme özel hukuk hükümlerine tabi olup süresi, tesisin
özelliklerine ve fizibilite raporuna bağlı olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım
dönemi hariç otuz yılı geçmemek üzere idarece belirlenir.
(2) Tesisin ve ticari hizmet alanlarının yapım işlerinin projelendirilmesinden ve
finansmanının sağlanmasından, yapımından, bakım ve onarımından, yükleniciye
bırakılan hizmetlerin yerine getirilmesi ile ticari hizmet alanlarının işletilmesinden,
sözleşme süresi sonunda yerleşkenin her türlü borç ve taahhütten ari, bakımlı, çalışır
ve kullanılabilir durumda Bakanlığa devredilmesinden yüklenici sorumludur.
Yüklenici, sözleşme süresince üçüncü kişilere vereceği her türlü zarardan sorumludur.
Yüklenicinin sözleşmede öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmemesi hâlinde
idarenin uğrayacağı zararın tazminine ve cezai şartlara ilişkin hükümlere sözleşmede
yer verilir.
(3) İdarenin sözleşmede belirtilen bedeli yükleniciye ödemekte gecikmesi
hâlinde uygulanacak gecikme faizine ve şartlarına ilişkin hükümlere sözleşmede yer
verilir.
(4) İdare, yüklenicinin sözleşme kapsamına giren faaliyetlerini bütün
aşamalarda denetler veya denetletir. Bakanlık, yüklenicinin performans denetimi ve
işin yönetimine ilişkin olarak bir denetim ve yönetim sistemi kurabilir.
(5) Yüklenici, sözleşmeden doğan tüm hak ve vecibelerini, aynı şartlarla ve bu
Kanunda belirtilen şartları haiz başka bir gerçek veya özel hukuk tüzel kişisine
idarenin onayı ile devredebilir. Sözleşmenin bu şekilde devri hâlinde diğer
sözleşmeler de devralan gerçek veya özel hukuk tüzel kişisine devredilmiş sayılır.
(6) Yapım sözleşmesi imzalandıktan sonra sabit yatırım döneminde
yüklenicinin sözleşme kapsamındaki taahhütlerini yerine getirememesi hâlinde,
sözleşmede belirlenen derhâl fesih hâlleri hariç olmak üzere, idarenin noter aracılığı
ile yapacağı yazılı ihtarla keyfiyet açıkça belirtilerek yükleniciye gereğinin yapılması
için işin mahiyetine uygun süre verilir. Ayrıca keyfiyet, projenin finansmanına
kaynak sağlayan finans sağlayıcılara da ihbar edilir. Verilen bu süre, sözleşme
süresini etkilemeyeceği gibi gecikmeden kaynaklanan cezai şartın uygulanmasını da
engellemez. İhtarla belirlenen süre sonunda taahhüdün yerine getirilmemesi hâlinde,
finans sağlayıcılar idare ile anlaşarak yüklenicinin ortaklık yapısında değişikliğe
gitmek suretiyle işin yapılmasını sağlayabilir. Bunun sağlanamaması hâlinde idare
tarafından sözleşme feshedilir.
(7) Yapım sözleşmesinde yüklenicinin işletme döneminde sözleşme
kapsamındaki taahhütlerini yerine getirememesi hâlinde, sağlık hizmetlerinin
sürdürülemez hâle gelmesi durumu hariç olmak üzere, idarenin noter aracılığı ile
yapacağı yazılı ihtarla keyfiyet açıkça belirtilerek yükleniciye gereğinin yapılması
için işin mahiyetine uygun süre verilir. Ayrıca keyfiyet, projenin finansmanına
kaynak sağlayan finans sağlayıcılara da ihbar edilir. Verilen bu süre, sözleşme
süresini etkilemeyeceği gibi gecikmeden kaynaklanan cezai şartın uygulanmasını da
engellemez. Verilen süre içinde yüklenicinin, yazılı ihtardaki talimata uymaması
hâlinde iş, idare tarafından pazarlık usulü ile yüklenicinin namı hesabına yaptırılarak
yükleniciye ödenecek bedelden mahsup edilir. Sağlık hizmetlerinin sürdürülemez hâle
gelmesi durumunda ise keyfiyet yükleniciye en hızlı vasıtalarla bildirilerek iş, idare
tarafından
yüklenici
namı
hesabına
yaptırılır.
Sağlık
hizmetlerinin
sürdürülemezliğiyle ilgili hâllerin neler olduğu ve bildirim usulleri yönetmelikle
belirlenir. Yüklenicinin işletme döneminde sözleşmede belirtilen performans puanının
altında kalması hâlinde idare tarafından sözleşme feshedilir. Bu hâllerde de, finans
sağlayıcıların idare ile anlaşarak yüklenicinin ortaklık yapısında değişikliğe gitme
hakkı saklıdır.
(8) Yenileme, araştırma-geliştirme, danışmanlık ve hizmet alım sözleşmelerinde
yüklenicinin sözleşme kapsamındaki taahhütlerini yerine getirememesi hâlinde, sağlık
hizmetlerinin sürdürülemez hâle gelmesi durumu hariç olmak üzere, idarenin noter
aracılığı ile yapacağı yazılı ihtarla keyfiyet açıkça belirtilerek yükleniciye gereğinin
yapılması için işin mahiyetine uygun süre verilir. Verilen bu süre, sözleşme süresini
etkilemeyeceği gibi gecikmeden kaynaklanan cezai şartın uygulanmasını da
engellemez. Verilen süre içinde yüklenicinin, yazılı ihtardaki talimata uymaması
hâlinde sözleşme feshedilir. Taahhüdün yerine getirilmemesi dolayısıyla sağlık
hizmetlerinin sürdürülemez hâle gelmesi durumunda ise sözleşme derhâl feshedilir.
(9) Mücbir sebep hâllerinin ortaya çıkması veya yüklenici ile idarenin anlaşması
hâllerinde sözleşmenin sona erdirilmesine ilişkin hususlar sözleşmede belirlenir.
Sözleşmenin sona erdirilmesi hâlinde kesin teminat mektubu iade edilir ve sözleşme
konusu işlerin hesabı genel hükümlere göre yapılır.
(10) Sözleşmenin feshi hâlinde sözleşme konusu işlerin hesabı sözleşme ve
genel hükümlere göre yapılır ve yüklenicinin idare ile ilişkisi kesilir. Maliye
Bakanlığınca Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmaz üzerinde yüklenici lehine tesis
edilen üst hakkı herhangi bir yargı kararı aranmaksızın iptal edilir ve tapu idaresince
resen terkin olunur. Bu durumda taşınmaz üzerindeki tüm yapı ve tesisler sağlam ve
işler durumda Hazineye intikal eder. Taşınmaza veya üzerinde bulunan yapı, tesis ve
müştemilata yüklenici tarafından zarar verilmesi hâlinde, zarar bedeli de yükleniciden
ayrıca alınır. Bunlardan dolayı, hak lehtarı veya üçüncü kişilerce üst hakkından
kaynaklanan herhangi bir hak veya talepte bulunulamaz. Sözleşmenin fesih tarihinde
işlerin mevcut durumu, idarece görevlendirilecek bir heyet tarafından yüklenici veya
vekili ile birlikte tespit edilerek bir durum tespit tutanağı düzenlenir. Önceden
bildirilen günde yüklenici veya vekili hazır bulunmaz ise durum tespit tutanağı
yüklenicinin yokluğunda düzenlenir ve keyfiyet tutanakta belirtilir. Sözleşmenin
feshedilmesi hâllerinde kusurlu tarafın ödeyeceği tazminat ve cezai şartlara
sözleşmede yer verilir. Yükleniciden kaynaklanan sebeple sözleşmenin feshi hâlinde
yüklenicinin kesin teminatı Hazineye gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen kesin teminat
yüklenicinin borcuna mahsup edilmez ve yükleniciler kesin teminat için herhangi bir
hak, bedel veya tazminat talebinde bulunamaz.
(11) Sözleşmenin uygulanması sırasında taraflar arasında doğabilecek hukuki
ihtilaflarda Türk hukuku uygulanır ve ihtilafların çözümünde Türkiye Cumhuriyeti
mahkemeleri görevli ve yetkilidir. Ancak, taraflar ihtilafın esasına Türk hukukunun
uygulanması ve davanın Türkiye’de görülmesi kaydıyla ihtilafın 21/6/2001 tarihli ve
4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu çerçevesinde çözümlenebileceğini
kararlaştırabilirler.
(12) İdare ile yüklenici arasında imzalanacak sözleşme Türkçe olarak hazırlanır.
Ancak yüklenicinin talebi hâlinde sözleşme Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde
hazırlanabilir. Metinler arasında herhangi bir çelişki olması hâlinde Türkçe metin esas
alınır.
(13) Bu maddenin uygulanmasına ve sözleşmede yer alacak diğer konulara
ilişkin hususlar yönetmelikle belirlenir.
Bedel
MADDE 5 – (1) Bedel ve sözleşme süresinin tespitinde; yatırımın maliyeti ve
projenin mahiyeti, ekipman ve tıbbi donanımın yüklenici tarafından sağlanıp
sağlanmayacağı, yüklenicinin kârı, yatırım konusu taşınmaz ve tesisteki hizmetlerin
ve ticari hizmet alanlarının işletilmesinin yükleniciye verilip verilmeyeceği hususları
dikkate alınır. Dönem sonunda Türkiye İstatistik Kurumunca belirlenen dönemsel
Üretici Fiyat Endeksi ile Tüketici Fiyat Endeksi toplamının yarısı oranında kullanım
bedeli artışı yapılır. Yüklenici tarafından yabancı para birimi ile kredi temin edilmesi
ve kullanım bedelinin yeniden belirleneceği tarihteki ilgili döviz kurundaki değişimin
Üretici Fiyat Endeksi ile Tüketici Fiyat Endeksi toplamının yarısı oranından yüksek
veya düşük olması hâlinde, idare tarafından yönetmelikle belirlenen esaslar
çerçevesinde hesaplanacak düzeltme katsayısı marifetiyle kur farkı hesaplanır ve
yabancı para birimi ile borçlanma oranında kullanım bedeline eklenir veya kullanım
bedelinden çıkarılır.
(2) Yapım işinin tamamlanmasından önce hiçbir şekilde bedel ödemesi
yapılamaz. Ancak aşama tamamlamaları ve kısmi hizmete alınma hâlinde idare
tarafından yapılacak kısmi kabullere ilişkin düzenlemelerin yer aldığı sözleşme
hükümleri saklıdır.
(3) Yüklenici tarafından verilen hizmetlerin karşılığı olarak yükleniciye
ödenecek hizmet bedellerinin hesaplanmasına ve ödenmesine ilişkin usul ve esaslara
ihale dokümanında ve sözleşmede yer verilir.
(4) Yüklenicinin, sözleşme süresince öz kaynakları dışında finansal tablosunda
belirtilen toplam borç miktarında, yeniden finansman ve/veya borç yapılandırması
suretiyle azalma meydana gelmesi hâlinde, borç miktarındaki azalma idare ve
yüklenici arasında eşit oranda taksim edilerek kullanım bedeline yansıtılır. Yeniden
finansman ve/veya borç yapılandırmasına ilişkin esaslar sözleşmede düzenlenir.
(5) Bedel, Bakanlığa veya bağlı kuruluşlara ait döner sermaye bütçesinden
ve/veya merkezi yönetim bütçesinden ödenir.
Asgari öz kaynak
MADDE 6 – (1) Yüklenici, sözleşme konusu işlerle ilgili gerekli tüm
finansmanı sağlamakla yükümlüdür. Yüklenicinin bu Kanun kapsamında
gerçekleştireceği yapım işleri için tahsis edeceği öz kaynak oranı, yatırım dönemi
süresince sözleşmede belirtilen dönemsel yatırım tutarının yüzde yirmisinden az
olamaz.
Devir
MADDE 7 – (1) Bu Kanuna göre idare ile yüklenici arasında imzalanan yapım
sözleşmesi süresi sonunda yerleşke, her türlü borç ve taahhütten ari, bakımlı, çalışır
ve kullanılabilir durumda bedelsiz olarak kendiliğinden idareye geçer. Sözleşme
süresi sonundaki yerleşkenin mevcut durumu, idarece görevlendirilecek bir heyet
tarafından yüklenici veya vekili ile birlikte tespit edilerek bir durum tespit tutanağı
düzenlenir. Belirlenen zamanda yüklenici veya vekili hazır bulunmaz ise durum tespit
tutanağı yüklenicinin yokluğunda düzenlenir ve bu durum tutanakta belirtilir. Durum
tespit tutanağında belirlenen eksiklik ve arızalar, idarece verilecek sürede yüklenici
tarafından tamamlanır. Tamamlanmaması hâlinde eksiklik ve arızaları karşılayacak
meblağ, varsa yükleniciye yapılacak ödemelerden mahsup edilir ve/veya teminatından
karşılanır. Bu suretle karşılanamaması hâlinde ise yükleniciye tazmin ettirilir.
İmar planlarının yapılması ve onaylanması
MADDE 8 – (1) Bu Kanuna göre gerçekleştirilecek kamu özel iş birliği
projelerinin uygulanacağı yerlerin imar planları, Bakanlığın talep etmesi hâlinde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yapılır, yaptırılır, onaylanır.
İstisnalar
MADDE 9 – (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak yatırımlarla ilgili olarak
yatırım dönemiyle sınırlı olmak kaydıyla, idare ile gerçek veya özel hukuk tüzel
kişileri arasında yapılacak her türlü iş ve işlemler ile düzenlenecek kâğıtlar, 1/7/1964
tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre alınan damga vergisi ile 2/7/1964
tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınan harçlardan müstesnadır.
Yönetmelik
MADDE 10 – (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının görüşleri alınmak suretiyle
Bakanlıkça hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 11 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre yapılacak iş ve işlemler,
8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kanuna tabi
değildir.
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 12 – 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununun ek 7 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Mevzuatta 3359 sayılı
Kanunun ek 7 nci maddesine yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde
Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci
fıkrasının üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 13 – 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrası
yürürlükten kaldırılmış, beşinci bölümünün başlığı “Hazine Garantileri ve Borç
Üstlenimi” şeklinde değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki 8/A maddesi eklenmiştir.
“Borç üstlenimi
MADDE 8/A- Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler
tarafından 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşletDevret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre yapişlet-devret modeli ile gerçekleştirilmesi planlanan ve tutarı asgari bir milyar Türk
Lirası olması öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmeleri ile
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi
ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine göre yap-kirala-devret modeli ile gerçekleştirilmesi planlanan ve tutarı
asgari beş yüz milyon Türk Lirası olması öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin
uygulama sözleşmelerinde, sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili
idareler tarafından devralınmasının öngörülmesi hâlinde, söz konusu yatırım ve
hizmetler için yurt dışından sağlanan finansmanın ve varsa bu finansmanın teminine
yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere mali yükümlülüklerin
Müsteşarlık tarafından üstlenilmesine karar vermeye, üstlenime konu mali
yükümlülüklerin kapsam, unsur ve ödeme koşullarını belirlemeye ve teyit edilmesine
ilişkin usul ve esasları düzenlemeye, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için
Bakanın teklifi, özel bütçeli kamu idareleri için ilgili Bakanın talebi ve Bakanın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borç üstlenim anlaşmaları anlaşmada daha
sonraki bir tarih kararlaştırılmadıysa imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer. Bu
madde hükümlerine göre üstlenim öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama
sözleşmesi taslağında yer alan ve üstlenimi doğrudan ilgilendiren hükümler hakkında
ihale şartnamesi yayımlanmadan ve ihale sonrasında sözleşme imzalanmadan önce
Müsteşarlığın uygun görüşü alınır. Borç üstlenim taahhüdü kısmen veya tamamen
verilebilir. Bu madde kapsamında mali yıl içinde taahhüt edilecek borç üstleniminin
limiti, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenir. Söz konusu limiti bir katına
kadar artırmaya Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu madde
hükümleri ile Müsteşarlık tarafından gerçekleştirilen borç üstlenimi tutarları, proje
yürütücüsü idarenin genel bütçeli olması hâlinde bağlı bulunduğu Bakanlığın, özel
bütçeli olması hâlinde ise kendi bütçesine sermaye gideri olarak kaydedilir. Söz
konusu giderin kaydı için gerekli olan ödenek ilgili idarenin mevcut sermaye giderleri
ödeneği ile karşılanmaksızın doğrudan Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan yedek
ödenek tertibinden karşılanır. Müsteşarlık tarafından gerçekleştirilen borç üstlenimi
tutarları devlet dış borcu olarak kaydedilir ancak 5 inci maddenin birinci fıkrasında
belirlenen limite dâhil edilmez. Kendisine dış borcun tahsisi yapılabilen idareler
dışında kalan idarelerin yürüttüğü projelerden kaynaklanan borç üstlenimlerinde ilgili
idare Müsteşarlığa üstlenilen tutarda borçlandırılır ve bu kapsamdaki Hazine
alacaklarının vadesinde ödenmemesi durumunda 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Müsteşarlık borç üstlenimi kapsamında taraflardan her türlü bilgi ve belgeyi istemeye
yetkilidir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ihale ilanına çıkılmış olan
projeler açısından uygulama sözleşmeleri taslağına ilişkin ihale öncesi Müsteşarlık
görüşü, kısmi üstlenim taahhüdü ve borç üstlenim limiti hükümleri uygulanmaz. Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelik ile düzenlenir.”
MADDE 14 – 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (C) fıkrasının (2)
numaralı bendinin sonuna “ile bu Kanunun 8/A maddesi uyarınca Müsteşarlık
tarafından ve 3996 sayılı Kanunun 11/A maddesi uyarınca ilgili idareler tarafından
imzalanan borç üstlenim anlaşmaları,” ibaresi eklenmiş, (3) numaralı bendinde yer
alan “kuruluşlarla imzalanan ekonomik ve ticari mahiyetteki anlaşmalar
çerçevesinde” ibaresi “kuruluşlardan” ibaresiyle, “geri ödenmesini” ibaresi “geri
ödenmesi ile bu finansmana ilişkin diğer hususları” ibaresiyle değiştirilmiş ve
“münhasıran” ibaresi metinden çıkarılmıştır.
MADDE 15 – 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yapİşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun 11/A maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 11/A- Görevli şirket ile yapılacak sözleşmede, sözleşmenin
feshedilerek yatırım ve hizmetin süresinden önce ilgili idare tarafından devralınması
hükmünün bulunması hâlinde, yatırım ve hizmetlerin gerçekleştirilmiş kısmına
tekabül eden yurt dışından sağlanan finansmanın ve varsa bu finansmanın teminine
yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere mali yükümlülüklerin
idare tarafından üstlenilmesine, gerçekleştirilmemiş yatırım ve hizmetlere ilişkin
kısmının ise idarenin talebine bağlı olarak kullanılabileceğine ilişkin hükümlere yer
verilebilir.
Genel bütçe dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile bağlı ortaklıklar ve
mahalli idareler tarafından gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlere yönelik
sözleşmelerde sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler
tarafından devralınmasının öngörülmesi hâlinde, yatırım ve hizmetlerin finansmanı
amacıyla temin edilen yurt dışından sağlanan finansmanı ve varsa bu finansmanın
teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere mali
yükümlülükleri üstlenmeye söz konusu idare yetkilidir. Bu idarenin, özel bütçe
kapsamında olması hâlinde bu yükümlülüklerin ilgili idarenin bağlı olduğu
Bakanlığın teklifi üzerine ilgili idare tarafından üstlenilmesine karar vermeye,
üstlenime konu mali yükümlülüklerin kapsam, unsur ve ödeme koşullarını
belirlemeye ve teyit edilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Özel bütçeli kamu idareleri tarafından imzalanacak borç üstlenim anlaşmaları
anlaşmada daha sonraki bir tarih kararlaştırılmadıysa imzalandıkları tarih itibarıyla
yürürlüğe girer.
Hazine Müsteşarlığınca borç üstlenimi 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 8/A maddesi
çerçevesinde yürütülür.”
MADDE 16 – 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye
Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Personelin katkısıyla elde
edilen” ibaresi ile ikinci fıkrasındaki “ilgili personelin katkısıyla elde edilen” ibaresi
metinden çıkarılmış, üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık
tesislerinin bağış, faiz ve kira gelirleri ek ödeme dağıtımında kullanılamaz ve bu
birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki
hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi sarf malzemesi
gelirlerinin yüzde kırk beşini, diğer döner sermaye gelirlerinin ise yüzde ellisini
aşamaz.”
MADDE 17 – 209 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 7- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 5 inci
madde kapsamında ilaç ve tıbbi sarf malzemesi ile kira gelirleri dâhil edilmek
suretiyle personele yapılan ek ödemeler için borç çıkarılmaz, çıkarılmış olan borç
tutarlarının tahsilinden vazgeçilerek borç takibi işlemine son verilir.”
MADDE 18 – 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68
inci maddesinin (B) bendinin birinci paragrafında yer alan “Eğitim ve öğretim
hizmetleri sınıfı” ibaresi “Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı ile Sağlık Hizmetleri
ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 19 – 657 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 40- Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfına dâhil personelden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce haklarında 68
inci maddenin (B) bendi hükmü uygulanarak 1, 2, 3 ve 4 üncü dereceli kadrolara
atananlar, aynı kurumun aynı unvanlı kadrolarında bulundukları sürece ve kazanılmış
hak aylık dereceleri atanmış oldukları kadro derecelerine yükselinceye kadar söz
konusu dereceler için öngörülen haklardan yararlanmaya devam ederler.”
MADDE 20 – 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesinin ikinci fıkrasına “asistan
kadrolarına yapılacak atamalar,” ibaresinden sonra gelmek üzere “7/5/1987 tarihli ve
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 1 inci ve ek 6 ncı maddeleri
uyarınca yapılacak atamalar,” ibaresi ve “2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ek
1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar” ibaresinden sonra gelmek üzere
“merkezî yönetim bütçe kanunu kapsamında yer alan genel ve özel bütçeli kamu
idarelerinden; ilgili bakanlık ile bağlı kuruluşlarının ve aynı bakanlığa bağlı
kuruluşların döner sermaye kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere kendi
aralarında yapacakları nakiller” ibaresi eklenmiş; aynı maddenin dördüncü fıkrasına
birinci cümleden sonra gelmek üzere “İhtiyaç duyulması hâlinde söz konusu onayda
atama sayısı ilgili bakanlık ile bağlı kuruluşları için toplam sayı olarak belirlenebilir.”
cümlesi ilave edilmiştir.
MADDE 21 – 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 12- Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları hariç, diğer kamu
idare, kurum ve kuruluşlarından bağlı olunan bakanlığa veya aynı bakanlığa bağlı
diğer kuruluşlara 2012 yılında nakil suretiyle giden personel sayısı, ilgili kamu idaresi
için 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda öngörülen atama sayısının
hesabında dikkate alınır.”
MADDE 22 – 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu,
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğüne ait bölümlerinde yer alan “Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri (SH) Sınıfı”na ait kadrolardan; Baştabip, Baştabip Yardımcısı, Eğitim
Görevlisi, Uzman (TUTG), Uzman Tabip, Başasistan ve Uzman Diş Tabibi unvanlı
olanların dereceleri (1-7); Asistan, Tabip, Diş Tabibi, Veteriner Hekim, Eczacı,
Psikolog, Biyolog, Fizyoterapist, Sağlık Fizikçisi, Diyetisyen, Çocuk Gelişimcisi, İş
ve Uğraşı Terapisti (Ergoterapist), Perfüzyonist, Dil ve Konuşma Terapisti,
Antropolog, Odyolog ve Sosyal Çalışmacı unvanlı olanların dereceleri (1-8); Tıbbi
Teknolog unvanlı olanların dereceleri (1-9); Sağlık Teknikeri unvanlı olanların
dereceleri (1-10); Ebe, Hemşire ve Sağlık Memuru unvanlı olanların dereceleri (112); Sağlık Teknisyeni, Diş Protez Teknisyeni ve Laborant unvanlı olanların
dereceleri (3-12) ve Hemşire Yardımcısı unvanlı olanların dereceleri (5-12) olarak
değiştirilmiştir.
MADDE 23 – Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sağlık Bakanlığı ve Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna ait bölümlerine eklenmiştir.
MADDE 24 – 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 33
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “personelin katkısıyla elde edilen”
ibaresi, “bağış, faiz ve kira gelirleri hariç olmak üzere” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 25 – 663 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 51 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Bu amaçla görevlendirilen personele yurt dışındaki görevleri süresince
gündelik verilmez ve gittikleri ülkelerde sürekli görevle bulunan ve dokuzuncu
derecenin birinci kademesinden aylık alan meslek memurlarına ödenmekte olan yurt
dışı aylığını geçmemek üzere unvanları itibarıyla Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen tutarda aylık ödeme yapılır. Ayrıca, bu personel döner sermaye ek ödemesi
dâhil her türlü mali ve sosyal haklardan faydalanmaya devam eder. Bu amaçla
görevlendirilen personelden Devlet hizmeti yükümlülüğü bulunanların yurt dışındaki
görevlerde geçen süreleri Devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılır.”
Mevcut ihaleler ve yönetmelik
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3359
sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 7 nci maddesi çerçevesinde
ilana çıkılarak ihale süreci başlatılmış olan işler mevcut ihale şartnamelerine göre
sonuçlandırılır. Ancak bu Kanunun 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası, süreci devam
eden ihalelere bulunduğu safhadan itibaren uygulanır.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3359 sayılı Kanunun ek 7 nci
maddesi çerçevesinde ihale süreci tamamlanmış olan veya devam eden işlere ait
şartnamelerdeki, yüklenici tarafından yapılacak sağlık yerleşkesinin dışındaki
taşınmazların ticari alan olarak işletilmek üzere yükleniciye verilebileceğine dair
hükümler uygulanmaz ve sağlık yerleşkesi dışındaki taşınmazlar yükleniciye
verilmez; ihale iş ve işlemleri ile yapılmış olan sözleşmeler bu hükümler geçerli
olmaksızın yürütülür.
(3) Bu Kanunun 10 uncu maddesinde öngörülen yönetmelik altı ay içerisinde
yürürlüğe konulur.
Yürürlük
MADDE 26 – (1) Bu Kanunun;
a) 13 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanuna eklenen 8/A maddesinin borç
üstlenim limitine ilişkin hükmü 1/1/2014 tarihinde,
b) 13 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanuna eklenen 8/A maddesinin borç
üstlenim limiti dışındaki hükümleri ve 14 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanunun 17
nci maddesinde yapılan düzenlemeler 1/12/2012 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 27 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
8/3/2013
Listeler için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELİĞİNE SEÇME KARARI
Cumhurbaşkanlığından:
Karar Sayısı: 2013/7
Anayasa Mahkemesi Üyeliğine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi ile 146 ncı maddesi ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 6 ve 7 nci
maddeleri uyarınca M. Emin KUZ seçilmiştir.
8/3/2013
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Atom Enerjisi Kurumundan:
RADYOAKTİF ATIK YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı
radyasyon kaynaklarının kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek radyoaktif atıkların
çalışanlar, toplum ve çevre ile gelecek nesillere zarar vermeyecek şekilde güvenli
olarak yönetilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik radyoaktif atıkların yönetimine ilişkin faaliyet ve
tesislere uygulanır.
(2) Nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının kullanımı dışında
kalan ancak radyoaktif atık ortaya çıkaran faaliyetler için bu Yönetmeliğin
uygulanabilir hükümleri geçerlidir.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik 9/7/1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bariyer: Bir radyoaktif atık tesisinde radyoaktif maddelerin hareketini önleyen
veya geciktiren tasarımlanmış veya doğal fiziksel engeli,
b) Bertaraf: Radyoaktif atıkların geri alma niyeti olmaksızın uygun şekilde nihai
olarak depolanmasını veya radyoaktif gaz ve sıvı atıkların çevreye salımını,
c) Bertaraf tesisi: Birincil amacı radyoaktif atıkların bertarafı olan tesisleri, yüzey,
yakın yüzey, orta derinlikte ve derin bertaraf tesislerini,
ç) Çevreye salım: Aktivitesi belirli sınırları aşmayan radyoaktif gaz ve sıvı
atıkların planlı ve kontrollü olarak çevreye bırakılarak bertaraf edilmesini,
d) Çoklu bariyer: Bir radyoaktif atık tesisinde kullanılan iç içe geçmiş iki veya
daha fazla bariyeri,
e) Depolama: Radyoaktif atıkların geri alma niyeti ile bir sistem veya tesisin
içinde muhafaza altında tutulmasını,
f) Derin bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertarafı için oluşturulan ve
radyonüklitlerin biyosferden uzun dönemli yalıtımının sağlanması amacıyla,
yüzeyden birkaç yüz metre veya daha derinde bulunan duraylı jeolojik yapılarda yer
alan tesisi,
g) Düzenleyici kontrol: Kurumun, bildirimi yapılmış ya da yetki alınmış
faaliyetler üzerinde, nükleer güvenlik ve emniyet ile radyasyon, atık ve taşıma
güvenliğinin veya birey, toplum ve çevrenin radyasyondan korunmasının sağlanması
amacıyla yürüttüğü denetim, kontrol ve değerlendirme gibi düzenleyici faaliyetlerini,
ğ) İkincil atık: Radyoaktif atığın işlenmesi sürecinde oluşan radyoaktif atıkları,
h) İşleme: Radyoaktif atıklara uygulanan ön muamele, muamele ve uygunlaştırma
adımlarını içeren faaliyetleri,
ı) İşletmeden çıkarma: Bertaraf tesisi dışındaki tüm tesisler için bir daha
işletilmeme kararı verildikten sonra belirli bir program çerçevesinde yürütülen, tüm
nükleer ve radyoaktif maddelerin tesis dışına çıkarılmasını, tesisin sökümünü ve
sahanın Kurumun düzenleyici kontrolünden çıkarılmasını hedefleyen etkinlikler
bütününü,
i) Kapatma: Bertaraf tesisinin işletme faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından
belirli bir program çerçevesinde yürütülen ve atıklara bir daha ulaşılmayacak şekilde
tesisin kapatılmasını hedefleyen, tesisi uzun vadede güvenli hale getirecek nihai
mühendislik çalışmalarını veya diğer çalışmaları da kapsayacak şekilde idari ve
teknik etkinlikler bütününü,
j) Kaynak maddeler: Doğal izotopları içeren uranyum, 235 izotopu doğal düzeyin
altına düşmüş uranyum, toryum, bunlardan herhangi birinin metal, alaşım, kimyasal
bileşim veya yoğunlaştırılmış hali ve bunlardan birini veya daha fazlasını Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulunun veya Kurumun belirleyeceği oranda içeren
herhangi bir maddeyi,
k) Kısıtlı kullanım: Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından,
radyolojik nedenlerden dolayı sahada geçirilen zaman, sahaya girecek kişilerin yaş
grubu, arazi kullanımı gibi hususlara ilişkin kısıtlar çerçevesinde kullanımını,
l) Kritik grup: Belirli bir radyasyon kaynağı veya kaynaklarından ışınlanan ve en
yüksek dozu alması ihtimali olan toplum üyesi kişilerden oluşan grubu,
m) Kritiklik: 9/9/1991 tarihli ve 20986 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Nükleer Tanımlar Yönetmeliğinde belirtilen kritikaliteyi,
n) Kullanılmış nükleer yakıt: Nükleer reaktörden çıkarılmış ve mevcut haliyle
yeniden kullanılmayacak olan ışınlanmış yakıtı,
o) Kurucu: Radyoaktif atık tesisi kuran gerçek ya da tüzel kişiyi,
ö) Kurum: Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu,
p) Kuyu tipi bertaraf: Radyoaktif atıkların, sondaj yöntemiyle açılmış kuyularda
nihai olarak depolanmasını,
r) Muamele: İyon değiştirme, çöktürme, filtreleme ve yoğunlaştırma gibi
yöntemleri içeren ve hedefleri radyoaktif atık içeriğinin değiştirilmesi, atık hacminin
azaltılması ve radyonüklitlerin ayrıştırılması olan faaliyetleri,
s) Nükleer madde: Kaynak maddeler ve özel bölünebilir maddeleri,
ş) Nükleer tesis: Kurum tarafından nükleer güvenlik ve emniyetin göz önüne
alınması gerektiği tespit edilen, nükleer maddelerin üretildiği, işlendiği, kullanıldığı,
bulundurulduğu, yeniden işlendiği, depolandığı veya bertaraf edildiği her türlü tesisi,
t) Orta derinlikte bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertarafı için yüzeyden otuz
ile birkaç yüz metre arasındaki derinliklerde yer alan radyoaktif atık tesisini,
u) Ön muamele: Radyoaktif atıklara uygulanacak toplama, ayırma, kimyasal
olarak düzenleme ve radyoaktiviteden arındırma gibi muameleye hazırlık işlemlerini,
ü) Özel bölünebilir madde: Plütonyum-239, Uranyum-233, 235 veya 233
izotopları bakımından zenginleştirilmiş uranyum ve bunlardan birini veya daha
fazlasını içeren herhangi bir maddeyi,
v) Radyasyon tesisi: Kurum tarafından belirlenen radyasyon uygulamaları için
özel olarak tasarlanmış yerleri,
y) Radyasyon uygulamaları: 24/3/2000 tarihli ve 23999 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde verilen muafiyetlerin dışında
kalan radyasyon kaynakları ile yapılan her türlü uygulamayı,
z) Radyoaktif atık: Serbestleştirme sınırlarının üzerinde aktivite konsantrasyonu
içeren ve bir daha kullanılması düşünülmeyen nükleer ve radyoaktif maddeler ile
radyoaktif madde bulaşmış ya da radyoaktif olmuş yapı, sistem, bileşen ve
malzemeleri,
aa) Radyoaktif atık kabul kriterleri: Radyoaktif atığın tesise kabul edilmesi için,
atık paketine veya atık formuna ilişkin radyonüklitlerin tipi, aktivite konsantrasyonu
veya toplam aktivitesi ve benzerinden oluşan ve yetkilendirilen kişi tarafından
belirlenen kriterleri,
bb) Radyoaktif atık paketi: Radyoaktif atık formunu, kabını ve iç zırhını içeren ve
uygunlaştırma sonucunda elde edilen paketi,
cc) Radyoaktif atık tesisleri: Radyoaktif atık işleme, depolama ve bertaraf
tesislerini,
çç) Radyoaktif atık yönetimi: Radyoaktif atıkların toplanması, işlenmesi, sahaiçi
taşınması ve depolanması veya bertarafı ile ilgili idari ve teknik bütün faaliyetleri,
dd) Radyoaktif madde: Çekirdekleri kendiliğinden bozunmaya uğrayarak
radyasyon yayan izotop veya izotopları içeren maddeleri,
ee) Radyoliz: Maddelerin iyonlaştırıcı radyasyonun etkisi ile kimyasal yapısının
değişmesini,
ff) Saha: Tesisi fiziksel engellerle çevreleyen, sadece kontrollü giriş çıkış
yapılabilen ve üzerinde tesis sahibinin yetkisi olan alanı,
gg) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması: Kurumun belirlediği koşullar
çerçevesinde, sahada düzenleyici kontrol uygulanmasına gerek olmadığı yönündeki
Kurum kararını,
ğğ) Sahipsiz kaynak: Terk edilme, çalınma, kaybolma veya bildirim
yükümlülüğüne uyulmaksızın devredilme gibi sebeplerle kontrol dışı kalmış veya
Kurum kayıtlarına değişik nedenlerle hiç girmemiş kapalı radyoaktif kaynakları,
hh) Serbestleştirme: Bildirim veya yetkilendirme gerektiren uygulama veya
faaliyetlerden kaynaklanan radyoaktif madde veya atıkların aktivitelerinin belirli
düzeylerin altında olması veya altına düşmesi sonucu düzenleyici kontrolden
çıkarılmasını,
ıı) Serbestleştirme sınırları: Radyoaktif madde ya da atıkların
serbestleştirilebilmesi için sınır değer olarak kabul edilen aktivite konsantrasyonu ve
yüzey bulaşma düzeylerini,
ii) Tesis: Nükleer tesisler, radyasyon tesisleri ve radyoaktif atık tesislerini,
jj) Tesis koşulları: Normal işletmeden ağır kazalara kadar tesisin bulunabileceği
farklı koşulları,
kk) Uygunlaştırma: Radyoaktif atıkların taşınması, depolanması ve bertarafına
uygun bir forma dönüştürülmesini, paketlenmesini ve gerekli ise ilave bir dış paket ile
muhafaza edilmesini kapsayan işlemleri,
ll) Yakın yüzey bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertarafı için yüzeyden en
fazla otuz metre derinlikte yer alan radyoaktif atık tesisini,
mm) Yeniden işleme: Kullanılmış nükleer yakıtlardan kullanılabilir radyoaktif
izotopların geri kazanılması amacıyla gerçekleştirilen işlemi,
nn) Yetkilendirilen kişi: Yetki gerektiren herhangi bir faaliyeti yerine getirmek
üzere Kurum tarafından yetkilendirilmiş kişiyi,
oo) Yüzey bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertaraf amacıyla yerleştirildiği
yüzeyde bulunan radyoaktif atık tesisini,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Radyoaktif Atık Yönetiminin Gerekleri ve İlkeleri
Sorumluluk
MADDE 5 – (1) Nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının
kullanımı sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıkların yönetiminin sağlanması,
maliyetin karşılanması da dâhil olmak üzere, faaliyeti yürüten kişinin
sorumluluğundadır.
(2) Nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının kullanımı dışında
kalan ancak radyoaktif atık ortaya çıkaran faaliyetler için, ortaya çıkan radyoaktif
atıkların yönetiminin sağlanması, maliyetin karşılanması da dâhil olmak üzere, söz
konusu faaliyeti yürüten kişinin sorumluluğundadır.
Çalışanlar, toplum ve çevrenin korunması
MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelikte belirtilen radyoaktif atıkların çalışanlar,
toplum ve çevreye olan etkilerinin izin verilen düzeylerden fazla olmaması ve gelecek
nesiller üzerinde gereksiz yük oluşturmaması için gerekli önlemler alınır.
(2) Radyoaktif atık yönetiminde, gelecek nesiller üzerindeki olası etkiler şimdiki
nesiller için izin verilenden daha fazla olmayacak şekilde tüm önlemler alınır.
(3) 21 inci maddede belirtildiği şekilde muafiyet veya serbestleştirme sınırlarının
üstünde olan hiçbir radyoaktif atık çevreye verilemez.
(4) Radyoaktif atıkların yönetim adımlarında oluşan ikincil atıkların yönetimi de
bu Yönetmelik hükümlerine tabidir.
(5) Türkiye Cumhuriyeti egemenlik sınırları dışarısında yürütülen bir faaliyet
sonucu ortaya çıkmış olan radyoaktif atıklar işleme, depolama veya bertaraf etme
amacıyla Türkiye sınırları içerisine sokulamaz.
Radyoaktif atık oluşumunun kontrolü
MADDE 7 – (1) Radyoaktif atıkların oluşumunun hacim ve aktivite olarak
mümkün ve makul olan en düşük seviyede tutulması için yetkilendirilen kişi
tarafından gereken tüm önlemler alınır.
Sınır ötesi etkiler
MADDE 8 – (1) Radyoaktif atık yönetiminde atıkların ülke sınırları ötesindeki
insan ve çevre üzerinde yaratabileceği olası etkiler dikkate alınır.
Radyoaktif atık yönetim adımlarında etkileşim
MADDE 9 – (1) Radyoaktif atıkların yönetiminde farklı ve birbiri ile etkileşimli
adımlar arasındaki ilişkiler dikkate alınır. Atıkların özelliklerinin belirlenmesi,
işlenmesi ve taşınması gibi herhangi bir adım için planlama yapılırken, diğer atık
yönetim adımlarının çalışanlar, toplum ve çevreye etkileri imkân dahilinde göz
önünde bulundurulur.
(2) Her adımda görev, yetki ve sorumluluklar açık ve anlaşılır bir şekilde
tanımlanır.
Kritiklik ve radyoaktif bozunum ısısı
MADDE 10 – (1) Radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyet ve tesislerde
bölünebilir maddelere ilişkin tüm işlemlerde kritiklik kazasını önlemek için gerekli
tüm önlemler yetkilendirilen kişi tarafından alınır.
(2) Yetkilendirilen kişi radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyet ve tesislerde
radyoaktif bozunum ısısını dikkate alarak gerekli önlemleri alır.
Derinliğine savunma
MADDE 11 – (1) Yetkilendirilen kişi tarafından, radyoaktif atıkların yönetimine
ilişkin tüm faaliyetlerde ve tesislerde derinliğine savunma stratejisi uygulanır. Bu
strateji gereğince atıklar ile çalışanlar, toplum ve çevrenin arasına yerleştirilen
bariyerlerin etkinliğini korumak ve işletme sırasında meydana gelebilecek olayların
kazaya dönüşmesini önlemek ve oluşan kazaların da etkilerini azaltmak için
hiyerarşik yapıda, birbirinden bağımsız, farklı ve iç içe geçmiş bir dizi uygulamadan
oluşan önlemler alınır.
Radyasyondan korunma
MADDE 12 – (1) Radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyetlerde ve tesislerde
Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde belirtildiği şekliyle, birey,
toplum ve çevrenin radyasyondan korunması amacıyla radyasyondan korunma
ilkeleri yetkilendirilen kişi tarafından esas alınır ve uygulanır.
Emniyet
MADDE 13 – (1) Radyoaktif atıkların yönetimine ilişkin faaliyetlerde ve
tesislerde yetkilendirilen kişi tarafından nükleer ve radyoaktif maddelerin emniyeti
sağlanır.
Yönetim sistemi
MADDE 14 – (1) Radyoaktif atık tesisi için yetkilendirilen kişi, tesisin yerinin
belirlenmesinden işletmeden çıkarılması veya kapatılması ve sahanın düzenleyici
kontrolden çıkarılması tamamlanıncaya kadar bütün aşamalar için radyoaktif atık
yönetimi ile ilgili bütün faaliyetleri kapsayan yönetim sistemlerini oluşturur ve
uygular.
Güvenlik yönetimi
MADDE 15 – (1) Radyoaktif atık tesisi için yetkilendirilen kişi, yetki aldığı
faaliyeti, en yüksek önceliği atık güvenliği konularına tanıyan, yetki ve sorumluluk
sınırları ile iletişim yöntemleri belirli olan bir yönetim mekanizması içinde hayata
geçirir.
Güvenlik kültürü
MADDE 16 – (1) Radyoaktif atık tesislerinde atık güvenliği ile ilgili konulara en
yüksek önceliğin verilmesi, yetkilendirilen kişinin üst yönetimince bir ilke olarak
kabul edilir. Politikalar ve idari yapılar oluşturulurken bu güvenlik kültürü ilkesi
temel alınır ve personelin bu ilkeyi benimsemesi sağlanır.
İnsan faktörü
MADDE 17 – (1) Radyoaktif atık tesislerinin güvenliğini etkileyebilecek tüm
faaliyetlerde olası insan hataları dikkate alınır ve işletme personelinin yükünü
azaltmak ve insan hatalarını en aza indirmek amacıyla yetkilendirilen kişi tarafından
sistemler oluşturulur.
Şeffaflık
MADDE 18 – (1) Radyoaktif atık yönetiminde halk ve tüm paydaşlar etkili bir
şekilde bilgilendirilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Radyoaktif Atık Yönetim Adımları
Radyoaktif atık özelliklerinin belirlenmesi
MADDE 19 – (1) Radyoaktif atık yönetimi adımları arasındaki geçişlerin
kolaylaştırılması için radyoaktif atık üreticisi tarafından ilk adım olarak atıkların
fiziksel, biyolojik, kimyasal ve radyolojik özellikleri belirlenir.
Radyoaktif atıkların sınıflandırılması
MADDE 20 – (1) Radyoaktif atıklar radyoaktivite seviyelerine ve içerdikleri
radyonüklitlerin yarı ömürlerine göre çok kısa ömürlü, çok düşük seviyeli, düşük ve
orta seviyeli ile yüksek seviyeli radyoaktif atıklar olarak sınıflandırılır.
(2) Radyoaktif atık yönetiminde uygulanacak adımlarda atık sınıfı dikkate alınır.
Serbestleştirme ve muafiyet
MADDE 21 – (1) Aktivite seviyeleri Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde
verilen muafiyet sınırlarının altında olan atıklar düzenleyici kontrolden muaftır.
(2) Nükleer tesislere ilişkin faaliyetler kapsamında ortaya çıkan radyoaktif madde
ve atıkların serbestleştirme sınırları ile ilgili usul ve esaslarda Nükleer Tesislerde
Serbestleştirme ve Sahanın Düzenleyici Kontrolden Çıkarılmasına İlişkin Yönetmelik
esas alınır.
Çok kısa ömürlü radyoaktif atıklar
MADDE 22 – (1) Muafiyet sınırının üzerinde radyoaktivite içeren, en fazla birkaç
yıl depolandıktan sonra aktivite içeriği serbestleştirme sınırlarının altına düşerek
serbestleştirmeye uygun hale gelecek olan atıklar çok kısa ömürlü radyoaktif atık
olarak sınıflandırılır.
Çok düşük seviyeli radyoaktif atıklar
MADDE 23 – (1) Muafiyet sınırının üzerinde radyoaktivite içeren, çok kısa
ömürlü radyoaktif atık sınıfına girmeyen ve serbestleştirme sınırlarının da yaklaşık
100 katının altında aktivite konsantrasyonu içeren radyoaktif atıklar çok düşük
seviyeli radyoaktif atık olarak sınıflandırılır.
(2) Çok düşük seviyeli radyoaktif atıkların bertarafı yüzey bertaraf tesislerinde
gerçekleştirilebilir.
Düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar
MADDE 24 – (1) Radyoaktivite seviyeleri çok düşük seviyeli radyoaktif atıkların
aktivite konsantrasyonundan fazla olan ancak yüksek seviyeli radyoaktif atık sınıfına
girmeyen atıklar düşük ve orta seviyeli radyoaktif atık olarak sınıflandırılır.
(2) Uygunlaştırma işleminden sonra, içerdiği alfa yayıcı radyonüklit
konsantrasyonu tüm atık paketleri için ortalama 400 Bq/g ve tek atık paketi için 4000
Bq/g’ın altında olan düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar yakın yüzey bertaraf
tesislerinde bertaraf edilebilir.
(3) Uygunlaştırma işleminden sonra alfa yayıcı radyonüklit konsantrasyonları
düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar için ikinci fıkrada belirtilen konsantrasyon
limitlerinden yüksek olan düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar yalnızca orta veya
derin bertaraf tesislerinde bertaraf edilir.
(4) Düşük ve orta seviyeli radyoaktif atık paketleri çevresel aşınmaya dayanıklı,
fiziksel olarak güvenli ve korunaklı bir yapı içerisinde depolanır. Depolanacak düşük
ve orta seviyeli atık kabına gerektiğinde ilave zırhlama yapılır.
Yüksek seviyeli radyoaktif atıklar
MADDE 25 – (1) Kurum tarafından radyoaktif atık olarak kabul edilen
kullanılmış nükleer yakıtlar, yeniden işleme sonucunda ortaya çıkan ve fisyon
ürünleri ve aktinitleri içerebilecek radyoaktif atıklar ve bunların aktivitelerine yakın
seviyede aktiviteye sahip diğer radyoaktif atıklar yüksek seviyeli radyoaktif atık
olarak sınıflandırılır.
(2) Yüksek seviyeli radyoaktif atıklar yalnızca derin bertaraf tesislerinde bertaraf
edilir.
(3) Yüksek seviyeli radyoaktif atıklar ve kullanılmış nükleer yakıtlar, bertaraf
tesislerine veya yeniden işleme tesislerine gönderilene kadar radyoaktif bozunum
ısısının azaltılması ve kritiklik dikkate alınarak depolanırlar.
İşleme
MADDE 26 – (1) Ön muamele adımında atıkların radyonüklit içeriği, radyoaktif
bozunum ısısı, fiziksel hali, biyolojik özellikleri, kimyasal aktifliği, radyoaktivitesi ve
bulaşma seviyesi dikkate alınır. Radyoaktif atıklar oluştukları yerlerde tüm özellikleri
ve yapılacak muameleye bağlı olarak çeşitlerine göre ayrılarak toplanırlar.
(2) Muamele adımında kullanılan sistemler işlevselliğini korumak için düzenli
aralıklarla kontrol edilir ve gerektiğinde yenilenir ya da değiştirilir. Muamele, sonraki
radyoaktif atık yönetim adımlarına mümkün olduğunca az hacimde radyoaktif atık
iletilecek şekilde gerçekleştirilir.
(3) Uygunlaştırma adımında radyoaktif atıkların radyonüklit içeriği, kritikliği,
radyoaktif bozunum ısısı, bulaşma seviyesi, aşındırıcı madde içeriği, gaz üretim ve
fiziksel özellikleri dikkate alınır. Uygunlaştırma adımı tamamlanan radyoaktif atık
paketlerinin iç ve dış etkilere karşı bütünlüğünü koruması sağlanır.
Taşıma
MADDE 27 – (1) Kamusal karayolu ve demiryolu kullanılmayan tesis sahası
içindeki taşımalar hariç olmak üzere, radyoaktif atıkların taşınması ve taşıma
sırasında kullanılacak atık paketlerine ilişkin işlemler 8/7/2005 tarihli ve 25869 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği
ile bu konuya ilişkin diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır.
(2) Tesis işletimi ya da işletmeden çıkarılması ile yetkilendirilen kişi, saha içinde
yapılan taşımalar için kalite yönetim, radyasyondan korunma ve saha içi acil durum
prosedürlerini oluşturur ve muhtemel radyasyona maruz kalma yollarını göz önüne
alarak gerekli bütün tedbirleri alır.
Depolama
MADDE 28 – (1) Radyoaktif atıkların güvenli olarak depolanmasında çoklu
bariyer yaklaşımı uygulanarak atıkların çevreden yalıtımı sağlanır.
(2) Depolama adımında, depolanacak radyoaktif atıkların radyoizotop içerikleri,
yarı ömürleri, aktivite konsantrasyonları ile fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri
dikkate alınır. Radyoaktif atıklar planlanan depolama süresi göz önünde
bulundurularak depolanır. Depolanması planlanan radyoaktif atık paketi, fiziksel ve
kimyasal olarak kararlı olur. Atık kabının malzeme özelliklerinin bozulmasını ve
ömrünün azalmasını önlemek için gerekli tüm tedbirler alınır.
(3) Depolama, depolanan radyoaktif atık paketlerine test, denetim, izleme ve
inceleme yapılmasına olanak sağlayacak şekilde yapılır.
(4) Depolama, bertaraf öncesi radyoaktif atık yönetim adımlarında ve adımlar
arasında da uygulanabilir.
(5) Kullanılmış nükleer yakıtların depolanmasında 30/7/2010 tarihli ve 27657
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Nükleer Yakıt Çevrimi Tesislerinin Güvenliği
İçin Özel İlkeler Yönetmeliği hükümlerine uyulur.
Bertaraf
MADDE 29 – (1) Radyoaktif atığın bertarafı, atığın çalışanlar, toplum ve çevre
üzerindeki olası etkilerinin Kurum tarafından belirlenen zaman süresince kabul
edilebilir seviyelerde tutulmasını ve çevreden pasif olarak yalıtımını sağlayacak
şekilde yapılır.
(2) Yakın yüzey, orta derinlikte ve derin bertaraf tesislerinde sadece
uygunlaştırılmış radyoaktif atıklar bertaraf edilir.
(3) Bertaraf tesisinin uzun vadede güvenliği; elverişli jeolojik yapı, mühendislik
tasarım özellikleri, uygun radyoaktif atık içeriği ve formu, işletme ile kapatma ve
sonrası döneme ait prosedürler ve kontroller vasıtasıyla sağlanır.
(4) Küçük hacimli düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar kuyu tipi bertaraf
edilebilir. Kuyu tipi bertarafta, kuyuya yerleştirilen yüzeye en yakın atık paketinin
yüzeyden derinliği, bertaraf tesisinin türünü belirler. Yüksek seviyeli atıklar kuyu tipi
bertaraf edilemez.
Madencilik atıklarının bertarafı
MADDE 30 – (1) Nükleer hammaddelerin madenciliğinden kaynaklanan
radyoaktif atıklar ile radyoaktif atık oluşumuna neden olan diğer cevherlerin
madenciliğinden kaynaklanan radyoaktif atıklar, maden sahalarının içinde yer alan
yüzey bertaraf tesislerinde, madencilik faaliyeti için yetkilendirilen kişinin
sorumluluğunda bertaraf edilir. Yüzey bertaraf tesislerinde bertaraf edilemeyecek
seviyede aktivite konsantrasyonuna sahip madencilik atıkları bu Yönetmelik
hükümlerine göre uygun bir bertaraf tesisinde bertaraf edilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Gaz ve Sıvı Radyoaktif Atıkların Çevreye Salımı
Radyoaktif gaz ve sıvı atıkların bertarafı
MADDE 31 – (1) Tesisin, yetkilendirilen kişi tarafından belirlenen çevreye salım
limitlerini aşmayan radyoaktif gaz ve sıvı atıkları, çevreye salımı gerçekleştirilerek
bertaraf edilir.
(2) Radyoaktif gaz ve sıvı atıkların çevreye salıma uygun hale getirilmesi
amacıyla gerektiğinde 26 ncı maddede belirtilen işleme adımı uygulanır.
(3) Yarı ömrü 100 günden kısa olan radyoizotoplar ile C-14 ve H-3 içeren
radyoaktif maddelerin tıp, endüstri ve araştırma gibi alanlarda kullanılmaları sonucu
meydana gelen atıkların ve nükleer yakıt çevrimi dışında oluşan radyoaktif atıkların
çevreye salımı 2/9/2004 tarihli ve 25571 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Radyoaktif Madde Kullanımından Oluşan Atıklara İlişkin Yönetmelik gereğince
gerçekleştirilir.
(4) Kanalizasyon sistemine bırakılacak, çevreye salım limitlerini aşmayan sıvı
haldeki radyoaktif maddeler su içerisinde çözülebilir ve dağılabilir özellikte olur.
Doz kısıtları
MADDE 32 – (1) Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde
belirtilen radyasyondan korunmanın optimizasyonu ilkesi kapsamında halk için doz
kısıtları her tesis sahası için Kurum tarafından belirlenir.
(2) Tesis çalışanlarına yönelik doz kısıtları faaliyet için yetkilendirilen kişi
tarafından belirlenir, takip edilir ve denetlenir.
(3) Doz kısıtları tesisin tasarımında dikkate alınır.
Çevreye salım limitleri
MADDE 33 – (1) Halk için Kurum tarafından tesisin işletme koşulları esas
alınarak belirlenmiş doz kısıtları ve radyasyondan korunma optimizasyonu esas
alınarak, gaz ve sıvılar için ayrı ayrı olmak üzere, yetkilendirilen kişi tarafından
çevreye salım limitleri belirlenir. Nükleer tesislerde çevreye salım limitleri inşaat ve
işletme için yetkilendirme başvurusunda Kuruma sunulur. Yetkilendirme
aşamalarında bu limitlerin uygunluğu Kurum tarafından değerlendirilir. Kesinleşmiş
değerler tesisin işletme sınır ve koşulları kapsamında yer alır.
(2) Çevreye salım limitleri her bir radyonüklit ya da radyonüklit grubu için
aktiviteye ilişkin olarak yıllık limitler şeklinde tanımlanır. Yıllık limitlere ilaveten,
gerektiğinde daha kısa dönemli limitler de belirlenebilir.
(3) Limitler belirlenirken tesisin radyasyondan korunma optimizasyonu
çerçevesinde belirlenen kontrol teknikleri ile tesisin tüm işletme durumları ve
işletmedeki potansiyel değişiklikler dikkate alınır.
(4) Limitler yeni işletime geçen bir tesiste ilk 3 yıl içinde, sonraki süreçte 5 yıldan
az olmamak üzere yetkilendirilen kişi tarafından gözden geçirilir, gerekli ise
yenilenir.
(5) Tesisin işletme durumlarında çevreye bırakılacak gaz ve sıvıların aktivitesi
çevreye salım limitlerini aşamaz.
Çevreye salım limitlerinin aşılması
MADDE 34 – (1) Tesiste meydana gelen olağandışı olaylar kapsamında, çevreye
salım limitlerinin aşılmasının planlandığı durumda, yetkilendirilen kişi tarafından
durumun ayrıntıları ve salım gerekçeleri Kuruma sunularak, salım nedeniyle ve diğer
kaynaklar da dikkate alınmak suretiyle kritik grupların alabileceği maksimum etkin
dozların Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde halk için verilen doz sınırlarının
altında kalacağı gösterilir. Kurumun uygunluk değerlendirmesinin ardından salım
gerçekleştirilebilir.
(2) Tesiste meydana gelen olağandışı olaylar kapsamında, planlanmayan salıma
bağlı olarak limitlerin aşılması durumunda, yetkilendirilen kişi tarafından Kuruma
bildirim yapılır, olayın nedenleri araştırılır ve gerekli önlemler alınır.
Kritik grup dozları
MADDE 35 – (1) İşletme aşamasından önce, tesis işletimi nedeniyle çevreye
salımı planlanan radyoaktif gaz ve sıvıların özellik ve aktiviteleri, potansiyel salım
noktaları ve yolları, yıllık toplam atık miktarı ve salım yöntemleri ve zamanlaması ile
salımı gerçekleştirilen radyonüklitlerin neden olacağı toplum için ışınlanma yolları
yetkilendirilen kişi tarafından belirlenir. Planlanan salım nedeniyle, kritik grupların
maruz kalacağı radyasyon dozları radyonüklitlerin çevrede birikimi göz önüne
alınarak, işletmenin en son yılında alınabilecek maksimum yıllık dozlar olarak
hesaplanır.
(2) Kritik grup dozları yaş grupları için ayrı ayrı hesaplanır.
(3) Tesis işletimi nedeniyle kritik grupların maruz kalabileceği dozlar Kurum
tarafından belirlenen doz kısıtlarını aşamaz.
(4) Salıma ilişkin bilgiler ve kritik grup dozları, tesisin inşaat için yetkilendirme
başvurusunda Kuruma sunulur.
(5) Salıma ilişkin bilgiler ve kritik grup dozları, tesisin işletme aşamasında Kurum
tarafından belirlenen düzenli aralıklarla Kuruma raporlanır. Bu aşamada kritik grup
dozları raporlanan döneme ilişkin ve kümülatif olarak belirlenir.
Radyoaktif gaz ve sıvılar ile çevrenin izlenmesi
MADDE 36 – (1) Tesisten çıkan radyoaktif gaz ve sıvıların çevreye salım
limitlerine uygun olarak verildiğinin kontrolü amacıyla yetkilendirilen kişi tarafından
atıkların çevreye salımı izlenir.
(2) İşletme koşullarında kritik grupların alabileceği maksimum dozlar yılda 10
µSv’i aşan tesislerde çevresel izleme programı uygulanır. Yetkilendirilen kişi, çevre
doz hızının sürekli olarak ve hava, su, toprak ile çeşitli gıda örneklerindeki aktivite
miktarlarının düzenli aralıklarla takip edilmesini ve kayıt altına alınmasını sağlamakla
yükümlüdür.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Radyoaktif Atık Tesislerinde Genel Esaslar
Yetkilendirme
MADDE 37 – (1) Radyoaktif atık tesislerine ilişkin faaliyetler yetkilendirmeye tâbidir.
(2) Radyoaktif atık tesisleri eğer nükleer reaktör ve nükleer yakıt çevrimi tesislerinden
kaynaklanan atıklar ile nükleer madde içeren atıklar içeriyorsa nükleer tesis olarak,
sadece radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesislerinden ortaya çıkan atıkları
içeriyorsa radyasyon tesisi olarak yetkilendirmeye tâbidir.
(3) Radyoaktif atık tesislerinin işletmeden çıkarılması veya kapatılması ve tesislerin bulunduğu
sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması işlemleri yetkilendirmeye tâbidir.
Sorumluluklar
MADDE 38 – (1) Radyoaktif atık tesisinde, atık güvenliğine ilişkin hedef ve ilkelere
uyulmasından ve tüm önlemlerin alınmasından, tesisin güvenli bir şekilde kurulması,
işletilmesi, işletmeden çıkarılması veya kapatılması ve sahanın düzenleyici
kontrolden çıkarılması ile ilgili süreçlerden yetkilendirilen kişi sorumludur.
(2) Kurum da dahil olmak üzere faaliyetle ilgili diğer tüm kişi, kurum ve kuruluşların etkinlikleri
ve sorumlulukları yetkilendirilen kişinin bu sorumluluğunu hiçbir şekilde azaltmaz
veya ortadan kaldırmaz.
(3) Yetkilendirilen kişinin sorumluluklarının hangi koşullarda sona ereceği, Kurum tarafından
verilen yetki çerçevesinde tanımlanır.
(4) Yetkinin askıya alınması veya iptal edilmesi yetkilendirilen kişinin sorumluluklarını sona
erdirmez.
Yetkilendirilen kişinin temel yükümlülükleri
MADDE 39 – (1) Radyoaktif atık tesisleri ile ilgili faaliyetleri yerine getirmek üzere Kurum
tarafından yetkilendirilen kişilerin temel yükümlülükleri şunlardır:
a) Yetkinin verildiği faaliyeti, ilgili mevzuata uygun olarak, Kurum tarafından tanımlanmış
koşullar çerçevesinde radyoaktif atık güvenliğine öncelik vererek yürütmek,
b) Yetkinin verildiği faaliyeti bir kalite yönetim sistemi içerisinde yürütmek,
c) Yetkinin verildiği faaliyete ilişkin periyodik güvenlik değerlendirmelerini yapmak,
ç) Yetkinin verildiği faaliyetin Kurum tarafından denetlenmesinde işbirliğinde bulunmak,
d) Yetkinin verildiği faaliyete ilişkin olarak Kurumun talep ettiği tüm bilgi ve belgeleri
sağlamak,
e) Yetkinin verildiği faaliyet sırasında ilgili mevzuatta tanımlanan kayıtları tutmak ve
raporlamaları yapmak,
f) Yetkinin verildiği faaliyet sırasında meydana gelebilecek olağandışı olayların Kuruma
bildirimini yapmak,
g) Tesiste meydana gelebilecek olağandışı olaylara ilişkin olarak çalışanlar, toplum ve çevre
üzerindeki olumsuz etkilerin önlenmesi veya hafifletilmesi için gerekli düzenlemeleri
yapmak.
(2) Bu yükümlülüklerin yanı sıra, Kurum radyoaktif atık tesisi için verdiği yetkilere ilişkin ek
yükümlülükler tanımlayabilir.
(3) Yetkilendirilen kişinin işi bırakması, iflas etmesi ve benzeri durumlar bu yükümlülükleri
ortadan kaldırmaz.
Dereceli yaklaşım
MADDE 40 – (1) Radyoaktif atık yönetimine ilişkin tesisler veya faaliyetler, tesis veya
faaliyetin çalışanlar, toplum ve çevre üzerinde yaratabileceği riskin boyutu ile orantılı
bir seviyede dikkate alınır, incelenir ve değerlendirilir.
(2) Yetkilendirme için başvuran kişiler başvuru ile birlikte sundukları belgeleri faaliyetin
potansiyel riskinin boyutuna uygun ayrıntıda hazırlar.
Güvenliğin gösterilmesi ve doğrulanması
MADDE 41 – (1) İnşaata başlamadan önce radyoaktif atık tesisinin tasarımında, işletmeye
geçmeden önce inşa edildiği haliyle, işletmeden çıkarma veya kapatma
faaliyetlerinde, normal koşullar altında ve kaza durumlarında, tesiste güvenlik
hedeflerine ulaşıldığı analiz, rapor ve programlar aracılığıyla yetkilendirilen kişi
tarafından belgelenerek gösterilir.
(2) Tesis işletmeye alındıktan sonra, bu belgeler Kurumun belirleyeceği sıklıkta işletme
deneyimleri ve yeni güvenlik bilgileri ışığında yenilenir. İşletme sırasında radyoaktif
atık tesisinin durumu ve çalışmasının işletme sınır ve koşulları ile uyumlu olduğu ve
güvenlik hedeflerini sağladığı gözetim, denetim ve testler aracılığıyla doğrulanır.
ALTINCI BÖLÜM
Radyoaktif Atık Tesislerinde Genel Güvenlik İlkeleri
Saha
MADDE 42 – (1) Radyoaktif atık tesisinin kurulacağı saha; çevre ve tesisin birbirlerine karşı
olası etkileri ve acil durum planlarının uygulanabilirliği dikkate alınarak radyoaktif
atık tesisi kurucusu tarafından belirlenir. Bu hususların değerlendirilmesinde tesisin
tüm ömrü göz önünde bulundurulur ve bu hususlara ilişkin şartların güvenlik
açısından kabul edilebilirliğinin sürdüğünü kontrol etmek için izleme ve gerektiğinde
yeniden değerlendirme yapılır.
(2) Tesis sahası radyoaktif atıkların sahaya taşınmasına uygunluğu yönünden değerlendirilir.
(3) Bertaraf tesisi kurulacak sahanın doğal bariyerlere sahip olduğu gösterilir.
Tasarım
MADDE 43 – (1) Radyoaktif atık tesisleri; çalışanlar, toplum ve çevrenin işletme ve kaza
koşullarında radyasyondan korunmasının sağlanacağı, güvenli bir şekilde işletmeden
çıkarılacağı veya kapatılacağı biçimde tasarımlanır.
(2) Tesis, depolanacak, işlenecek ya da bertaraf edilecek atıklara ilişkin toplam radyoaktif ve
nükleer madde envanteri ve potansiyel radyolojik ve radyolojik olmayan tehlikeler
dikkate alınarak tasarımlanır.
(3) Yapı, sistem ve bileşenler çevresel koşullar ve tesis ömrü dikkate alınarak ve atık
muhafazasını ve tesis güvenliğini riske atabilecek malzeme ve çevre etkileşimlerini
önleyecek şekilde tasarımlanır.
(4) Yapı, sistem ve bileşenler bakım, onarım, denetim ve testlerin yapılmasını kolaylaştıracak
şekilde tasarımlanır.
(5) Tesiste yer alan yapı, sistem ve bileşenler fonksiyonları ve güvenlik açısından önemlerine
göre sınıflandırılarak ilgili mevzuat, kod ve standartlara uygun olarak tasarımlanır.
İşletme koşulları sırasında güvenlik açısından önemli yapı, sistem ve bileşenlere bir
zarar gelmemesi tasarımda garanti altına alınır. Kazaların önlenmesi ve kaza
koşullarında sonuçlarının hafifletilmesi için güvenlik sistemleri tasarımlanır.
İşleme ve depolama tesislerinin tasarımı
MADDE 44 – (1) Tesis tasarımında havalandırma, izleme, yangından korunma ve filtreleme gibi
sistemlere yer verilir. Tasarımda radyolizin etkilerine karşı önlemler ile zırhlama ve
sızdırmazlık gibi önlemler dikkate alınır.
atığın depolanacağı süre ile gelecekteki ve acil durumlardaki depolama gereksiniminde oluşabilecek
sarımlanır.
(3) Yüksek seviyeli radyoaktif atıkların işlendiği ve depolandığı tesislerin tasarımı, işletme ve
kaza durumlarında, radyoaktif atığın izlenmesini ve kontrol altında tutulmasını
sağlayabilecek sistemleri içerir. Bu tür tesisler, soğutmanın mühendislik tasarımları
ve doğal konveksiyon gibi pasif soğutma sistemleri ile sağlanacağı ve soğutmanın
yitirilmesi durumunda depolanan atığın zarar görmeyeceği şekilde tasarımlanır.
Bertaraf tesislerinin tasarımı
MADDE 45 – (1) Bertaraf tesisleri, radyoaktif atığın çalışanlar, toplum ve çevre üzerindeki olası
etkilerinin Kurum tarafından belirlenen zaman süresince ve Kurum tarafından
belirlenen seviyelerde tutulmasının sağlanacağı şekilde tasarımlanır.
(2) Tesis tasarımında, radyonüklitlerin hapsedilmesine ve çevreden yalıtılmasına olanak
sağlayacak, işletme sırasında ve kapatma sonrasında etkin kalması planlanan çoklu
bariyerler yer alır.
(3) Bariyerler güvenlik fonksiyonları vasıtasıyla, tesisin kapatma sonrası güvenliğini garanti
edecek şekilde, fiziksel ve kimyasal olarak farklı ve birbirlerini tamamlayıcı olarak
seçilir ve tasarımlanır.
(4) Tesis, kapatma sonrası dönemde kontrol, bakım ve izleme gibi aktif güvenlik önlemlerine
devam edilmesini gerektirmeyecek ve güvenliği sağlamada bariyerler ve arazi
kullanım kısıtlamasını içeren pasif güvenlik önlemlerinin yeterli olacağı şekilde
tasarımlanır.
İnşa
MADDE 46 – (1) Radyoaktif atık tesisinin inşası başlamadan önce tesisin tasarımında temel
güvenlik gereksinimlerinin yeterli düzeyde sağlandığı gösterilir.
(2) Görev, yetki ve sorumlulukların net bir şekilde tanımlandığı bir inşaat organizasyonu
tarafından tesisin tasarıma uygun bir şekilde inşa edilmesi sağlanır.
(3) Tasarımda yer alan tüm yapı, sistem ve bileşenler kanıtlanmış ve kabul görmüş teknik
yöntem ve prosedürler kullanılarak güvenlik sınıflarına uygun kalitede inşa edilir.
(4) İnşa sırasında tesis tasarımında güvenliğe ilişkin değişiklik yapılması gerektiğinde Kurumun
belirlediği prosedürler çerçevesinde izin alınır.
İşletmeye alma
MADDE 47 – (1) Tesis işletilmeye başlanmadan önce, bir program çerçevesinde, yapı, sistem ve
bileşenlerin fonksiyonlarının gereğince yerine getirildiği testlerle doğrulanarak,
tesisin bir bütün olarak tasarım hedeflerine uygun bir şekilde inşa edildiği gösterilir.
İşletmeye alma programı, uygulanabilirliği bu aşamada gösterilebilecek tüm işletme
prosedürlerinin test edilmesini de içerir.
(2) İşletmeye alma öncesinde bir işletme organizasyonu oluşturulur. İşletici personelin işletmeye
alma sırasında tesise özel eğitimleri almaları sağlanır. İşletmeye alma testleri tesisi
işletmesi öngörülen personelin katılımıyla gerçekleştirilir.
İşletme
MADDE 48 – (1) Radyoaktif atık tesisinin tüm işletme durumlarında güvenli işletiminin
çerçevesini çizen ve radyoaktif atık kabul kriterlerini de içeren işletme sınır ve
koşulları yetkilendirilen kişi tarafından tanımlanır. Tesisin işletme sınır ve koşulları
içerisinde işletilmesini sağlamak için gereken tüm önlemler yetkilendirilen kişi
tarafından alınır. İşletme sınır ve koşullarında yapılacak her türlü değişiklik için ilgili
prosedürler uyarınca Kurumdan izin alınır.
(2) Tesis, işletme organizasyonunu oluşturan yeterli sayıda, gerekli eğitimi almış nitelikli
personel tarafından işletilir.
(3) Yetkilendirilen kişi tarafından hazırlanan, tesisin işletimine yönelik tüm güvenlik ile ilgili
plan, program ve prosedürler Kurum tarafından uygun görüldükten sonra uygulanır.
(4) Tesiste yapı, sistem ve bileşenlerin denetim, test, bakım ve onarımına özel önem verilerek
tasarım gereklerini yerine getirmeyi sürdürmeleri sağlanır.
(5) Tesiste gerçekleştirilecek değişiklikler uygulanmadan önce güvenlik açısından değerlendirilir
ve güvenlik ve emniyeti etkileyebilecek tüm değişiklikler için Kurum tarafından
belirlenen prosedürler çerçevesinde izin alınır.
(6) Tesiste olabilecek kazalar sırasında uygulanmak üzere bir acil durum planı bulundurulur ve
bu planın uygulanabilirliğinden emin olmak için düzenli aralıklarla tatbikatlar yapılır.
Acil durum planı, kazanılan deneyimler doğrultusunda gözden geçirilir ve
güncellenir.
İşletmeden çıkarma
MADDE 49 – (1) Radyoaktif atık işleme ve depolama tesislerini işletmek üzere Kurum
tarafından yetkilendirilen kişiler tesisi işletmeden çıkarmakla yükümlüdür. Tesisin
işletmeden çıkarılması faaliyetleri için güvenlik hedeflerinin sağlanmasını güvence
altına alan bir işletmeden çıkarma programı oluşturulur ve uygulanır.
Kapatma
MADDE 50 – (1) Bertaraf tesislerini işletmek üzere Kurum tarafından yetkilendirilen kişiler
tesisi kapatma ile yükümlüdür. Yetkilendirilen kişi tarafından kapatma sonrası
güvenlik hedeflerinin sağlanmasını güvence altına alan uygun bir kapatma programı
oluşturulur ve uygulanır. Kapatma programında kapatma sonrasında alınacak
önlemlere ve uygulama periyoduna yer verilir.
(2) Tesis kapatılıp düzenleyici kontrolden çıkarılana kadarki tüm süreçte, çalışanlar, toplum ve
çevrenin radyasyondan korunmasını sağlamak üzere tüm önlemler alınır.
(3) Tesisin güvenliği, tesis kapatılıp düzenleyici kontrolden çıkarılana kadarki tüm süreçte
yetkilendirilen kişi tarafından aktif ve pasif güvenlik önlemleri alınması vasıtasıyla
sağlanır.
Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması
MADDE 51 – (1) Radyoaktif atık tesislerinin sahaları ve saha üzerindeki tesise ilişkin
faaliyetler, sahaya ilişkin olarak alınan ilk yetkilendirmeden itibaren Kurumdan
sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılma onayı alınana kadar Kurumun düzenleyici
kontrolü altındadır. Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasından sahada süregelen
faaliyete ilişkin olarak yetkilendirilen kişi sorumludur.
(2) Bertaraf tesislerinin sahaları, kapatma sonrası güvenlik önlemlerinin uygulanmasının
ardından ve yalnızca kısıtlı kullanım amacıyla düzenleyici kontrolden çıkarılır.
(3) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının usul ve esasları Kurum tarafından düzenlenir.
(4) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından yetkilendirilen kişinin sorumluluğu
sona erer.
YEDİNCİ BÖLÜM
Nükleer Tesislerde ve Radyasyon Tesislerinde Radyoaktif Atık Yönetimi
Nükleer tesislerde radyoaktif atıkların yönetimi ve sorumluluklar
MADDE 52 – (1) Nükleer tesislere yönelik faaliyetler sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıklar
ve kullanılmış yakıtların yönetimi tesis için yetkilendirilen kişinin
sorumluluğundadır. Yetkilendirilen kişinin işi bırakması, iflas etmesi ve benzeri
durumlar bu yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.
(2) Nükleer tesislere yönelik faaliyetler sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıkların ve kullanılmış
yakıtların saha içi yönetim ile saha dışı taşıma, depolama, bertaraf ve gerekli ise
kapatma sonrası izleme dahil tüm maliyetini karşılamak tesisi işletmekle
yetkilendirilen kişinin sorumluluğundadır.
(3) Nükleer tesislerde kapsamı ve içeriği ilgili mevzuatta tanımlanan bir radyoaktif atık yönetimi
programı oluşturulur ve uygulanır.
(4) Kullanılmış nükleer yakıtlar, nükleer tesis sahası dışına çıkarılmadan önce, nükleer tesis
sahasında inşa edilmiş olan depolama tesislerinde geçici olarak depolanır. Sonrasında;
nükleer tesis için yetkilendirilen kişi kullanılmış nükleer yakıtlarını bir saha dışı
kullanılmış yakıt depolama tesisine veya radyoaktif atık tesisine devredebilir, yeniden
işleme ve/veya bertaraf etme yoluna gidebilir veya başka bir ülkeye gönderebilir.
Radyasyon uygulamalarında ve radyasyon tesislerinde radyoaktif atıkların yönetimi ve
sorumluluklar
MADDE 53 – (1) Radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesislerine yönelik faaliyetler sırasında
ortaya çıkan radyoaktif atıkların yönetimi ile ilgili olarak, 52 nci maddenin birinci,
ikinci ve üçüncü fıkralarında radyoaktif atıklar için belirtilmiş olan hususlar
radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesisleri için yetkilendirilen kişinin
sorumluluğundadır.
Sorumlulukların sona ermesi
MADDE 54 – (1) Nükleer tesisler ile radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesisleriyle ilgili bir
faaliyet için yetkilendirilen kişinin radyoaktif atığa ilişkin sorumlulukları aşağıdaki
durumlardan herhangi birinin gerçekleşmesi ve yetkilendirilen kişi tarafından sunulan
belgelerin esas alınarak bu durumun Kurum tarafından onaylanmasını müteakiben
sona erer:
a) Radyoaktif atıklarını başka bir ülkeye geri gelmeksizin göndermesi,
b) Muafiyet ve serbestleştirme sınırlarının altındaki radyoaktif atıklarını bertaraf etmesi,
c) Muafiyet ve serbestleştirme sınırlarının üstündeki radyoaktif atıklarını bir radyoaktif atık tesisi
işletmek üzere yetkilendirilen kişiye devretmesi.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Denetimler ve Yaptırımlar
Denetimler
MADDE 55 – (1) Bu Yönetmelik kapsamına giren radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyetler
ve tesisler Kurumun denetimine tabidir.
Yaptırımlar
MADDE 56 – (1) Bu Yönetmelikte tanımlanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, yetki
sınırlarını aşan veya ilgili mevzuatı ihlal eden gerçek veya tüzel kişilere tanınan
yetkiler Kurum tarafından geçici veya sürekli iptal edilir.
(2) Gerekli durumlarda, Kurum adli ve/veya idari soruşturma başlatılmak üzere gerekli
girişimlerde bulunur.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Mevcut radyoaktif atık tesisleri
MADDE 57 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, mevcut
radyoaktif atık tesislerinin bu Yönetmelik hükümlerine uygunluğu yetkilendirilen kişi
veya başvuru sahibi tarafından değerlendirilerek tam uyumu sağlayacak bir eylem
planı oluşturulur ve Kuruma sunulur. Plan Kurum tarafından onaylandıktan sonra
uygulanır.
Yürürlük
MADDE 58 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 59 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Kurum Başkanı yürütür.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan:
NÜKLEER TESİSLERDE SERBESTLEŞTİRME VE SAHANIN
DÜZENLEYİCİ
KONTROLDEN ÇIKARILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; nükleer tesislerin işletilmesi ve
işletmeden çıkarılmasında açığa çıkan radyoaktif madde ve atıkların
serbestleştirilmesi ve sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasına dair usul ve
esasların belirlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, nükleer tesislerin işletilmesi ve işletmeden
çıkarılması nedeniyle açığa çıkan katı radyoaktif atık ve radyoaktif maddeler ile
nükleer tesis sahalarını kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 9/7/1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Arındırma: Radyoaktif bulaşmanın temizlenmesini,
b) Bina: Yapıları, binaların kendisini, odaları ve diğer bina bölümlerini,
c) Bulaşma: Çevre, canlı varlıklar ya da herhangi bir maddenin yüzeyinde veya
içinde istenmeyen radyoaktif madde bulaşmasını,
ç) Çevreye salım: Aktivitesi belirli sınırları aşmayan radyoaktif gaz ve sıvı
atıkların planlı ve kontrollü olarak çevreye bırakılarak bertaraf edilmesini,
d) Düzenleyici kontrol: Kurumun, bildirimi yapılmış ya da yetki alınmış
faaliyetler üzerinde, nükleer güvenlik ve emniyet ile radyasyon, atık ve taşıma
güvenliğinin veya birey, toplum ve çevrenin radyasyondan korunmasının sağlanması
amacıyla yürüttüğü denetim, kontrol ve değerlendirme gibi düzenleyici faaliyetlerini,
e) İşletmeden çıkarma: Bertaraf tesisi dışındaki tüm tesisler için bir daha
işletilmeme kararı verildikten sonra belirli bir program çerçevesinde yürütülen, tüm
nükleer ve radyoaktif maddelerin tesis dışına çıkarılmasını, tesisin sökümünü ve
sahanın Kurumun düzenleyici kontrolünden çıkarılmasını hedefleyen etkinlikler
bütününü,
f) Kısıtlı kullanım: Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından
radyolojik nedenlerden dolayı sahada geçirilen zaman, sahaya girecek kişilerin yaş
grubu, arazi kullanımı gibi hususlara ilişkin kısıtlar çerçevesinde kullanımını,
g) Kritik grup: Belirli bir radyasyon kaynağı veya kaynaklarından ışınlanan ve
en yüksek dozu alması ihtimali olan toplum üyesi kişilerden oluşan grubu,
ğ) Kurum: Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu,
h) Nükleer tesis: Kurum tarafından nükleer güvenlik ve emniyetin göz önüne
alınması gerektiği tespit edilen, nükleer maddelerin üretildiği, işlendiği, kullanıldığı,
bulundurulduğu, yeniden işlendiği, depolandığı veya bertaraf edildiği her türlü tesisi,
ı) Oranlama çarpanları: Aktivitesi direkt olarak ölçülemeyen radyonüklitlerin
aktivitelerinin, ölçümü yapılabilen radyonüklit aktiviteleri ile çarpılarak hesaplandığı
katsayıyı,
i) Radyoaktif atık: Serbestleştirme sınırlarının üzerinde aktivite konsantrasyonu
içeren ve bir daha kullanılması düşünülmeyen nükleer ve radyoaktif maddeler ile
radyoaktif madde bulaşmış ya da radyoaktif olmuş yapı, sistem, bileşen ve
malzemeleri,
j) Saha: Tesisi fiziksel engellerle çevreleyen, sadece kontrollü giriş çıkış
yapılabilen ve üzerinde tesis sahibinin yetkisi olan alanı,
eyici kontrolden çıkarılması: Kurumun belirlediği koşullar çerçevesinde, sahada düzenleyici kontrol
uygulanmasına gerek olmadığı yönündeki Kurum kararını,
l) Serbestleştirme: Bildirim veya yetkilendirme gerektiren uygulama veya
faaliyetlerden kaynaklanan radyoaktif madde veya atıkların aktivitelerinin belirli
düzeylerin altında olması veya altına düşmesi sonucu düzenleyici kontrolden
çıkarılmasını,
m) Serbestleştirme sınırları: Radyoaktif madde ya da atıkların
serbestleştirilebilmesi için sınır değer olarak kabul edilen aktivite konsantrasyonu ve
yüzey bulaşma düzeylerini,
n) Yetkilendirilen kişi: Bir nükleer tesisi deneme işletmesi de dâhil olmak üzere
işletmek ya da işletmeden çıkarmak üzere prosedürler uyarınca Kurum tarafından
yetkilendirilmiş kişiyi,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Serbestleştirme
Serbestleştirme ilkeleri
MADDE 5 – (1) Serbestleştirme katı halde olan radyoaktif atıklar ve radyoaktif
maddelere uygulanır.
(2) Radyoaktif atık ve maddelerin aktivitelerinin serbestleştirme sınırlarına
inmesi için arındırma, radyoaktif bozunma için bekletme gibi yöntemler
uygulanabilir. Yüksek aktiviteye sahip radyoaktif atık ve maddeler yalnızca
serbestleştirilmek amacıyla diğer atık ve maddeler ile karıştırılmaz.
(3) Serbestleştirilecek atık veya maddenin taşınması, serbestleştirme süreci
tamamlanıncaya kadar 8/7/2005 tarihli ve 25869 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği ile bu konuya ilişkin diğer
mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilir.
(4) 7 ve 8 inci maddelerin kapsamına giren radyoaktif atık veya maddelerin 11
inci madde gereğince serbestleştirmesinin Kurum tarafından uygun bulunması
durumunda, serbestleştirmenin ardından madde ve atıklara uygulanan işlemler,
yetkilendirilen kişi tarafından Kuruma bildirilir.
Serbestleştirme sınırları
MADDE 6 – (1) Bir tondan az miktarda radyoaktif madde ve atık için
serbestleştirme sınırlarının EK-1’de aktivite konsantrasyonu olarak verilen muafiyet
sınırlarından düşük olması gerekir.
(2) Yapay radyonüklit içeren, aktivite dağılımının homojen olduğu ve
serbestleştirme sonrası uygulanacak işlemin dikkate alınmadığı durumda, bir tondan
fazla miktarda radyoaktif atık ve maddenin serbestleştirilmesi için EK-2’de verilen
aktivite konsantrasyon değerleri kullanılır.
(3) Serbestleştirme sonrası işlemlerin dikkate alındığı ve aktivite dağılımının
homojen olmadığı bir tondan fazla miktarda metaller ve binalar 7 nci ve 8 inci
maddeler uyarınca serbestleştirilir.
(4) Serbestleştirilecek maddeler için bu Yönetmeliğin eklerinde verilen
değerlerin kullanılmasına ilişkin hususlarda EK-8’deki bilgiler esas alınır.
(5) Bu Yönetmelikte serbestleştirme sınırı verilmemiş olan radyonüklitleri
ihtiva eden atık veya maddelerin serbestleştirilmesi için, radyasyona maruz kalma
yolları dikkate alınarak kritik grupların alabileceği dozların yıllık 10 μSv’in altında
kaldığı gösterilir.
Metaller için serbestleştirme ve sınırları
MADDE 7 – (1) Metaller doğrudan kullanım ya da geri dönüşüm amaçlarıyla
serbestleştirilebilir.
(2) Metallerin doğrudan kullanım amacıyla serbestleştirilmesinde EK-3’te
verilen yüzey bulaşma değerleri esas alınır.
(3) Metallerin geri dönüşüm amacıyla serbestleştirilmesinde EK-4’te verilen
yüzey bulaşma ve aktivite konsantrasyon değerleri esas alınır. Metallerin ergitilmeleri
koşuluyla serbestleştirilmeleri durumunda, serbestleştirme süreci metallerin
ergitilmesi ile tamamlanır.
(4) Metallerin serbestleştirilmesinden önce ergitildiği durumda EK-3 ve EK4’te verilen değerler kullanılmaz. Bu durumda, metallerin serbestleştirildikten sonra
tabi tutulacağı işlemler ve bu süreçte kritik grupların radyasyona maruz kalma yolları
dikkate alınarak kritik grup dozlarının yılda 10 μSv’in altında kaldığı Kuruma
gösterilir. Bu faaliyetin gerçekleştirileceği ergitme tesisleri Kurum tarafından
belirlenen koşulları sağladığını göstermekle yükümlüdür.
(5) Diğer malzemeler ile karışık bulunan metaller serbestleştirilmeden önce
metal olmayan bölümler ayrılır. EK-3 ve EK-4’te verilen değerler yalnızca metal
bölümlerin serbestleştirilmesinde kullanılır.
Binalar ile molozlar için serbestleştirme ve sınırları
MADDE 8 – (1) Nükleer tesislerin işletmeden çıkarılması sürecinde binalar
yıkılmadan önce veya sonra ya da yıkılmaksızın serbestleştirilebilir. Molozlar
serbestleştirildikten sonra yeniden kullanım, geri dönüşüm işlemine tabi tutulabilir ya
da bertaraf edilebilir.
(2) Yüksek yüzey bulaşmasına sahip binaların yüzeyleri yıkılmadan önce
temizlenir ve açığa çıkan maddeler radyoaktif atık olarak işlem görür.
(3) Binaların yıkılmaksızın nükleer dışı amaçlarla yeniden kullanımına ya da
yıkılmalarına karar verilmediği durumda serbestleştirme sınırları EK-5’te ve sadece
yıkılmalarının planlandığı durumda serbestleştirme sınırları EK-6’da yüzey bulaşması
olarak yer almaktadır. Binaların yıkılmaları koşuluyla serbestleştirilmeleri
durumunda, serbestleştirme süreci binaların yıkılması ile tamamlanır.
(4) Binaların yıkılmasından ortaya çıkan molozların serbestleştirme sınırları
aktivite konsantrasyonu olarak EK-7’de verilmiştir.
(5) Serbestleştirmeden önce bina molozları içinde yer alan metaller ayrılır. Bu
metallerin serbestleştirilmesi 7 nci maddeye göre gerçekleştirilir.
Ölçümler
MADDE 9 – (1) Serbestleştirilmesi planlanan radyoaktif atık veya maddelere
ilişkin aktivite seviyeleri doğrudan ölçümlerle, gerekli ise temsili örnekler üzerinde
gerçekleştirilen laboratuvar analizleriyle ve uygun olarak türetilen oranlama
çarpanlarının veya Kurumun uygun bulacağı diğer yöntemlerin kullanılmasıyla
belirlenir.
(2) Oranlama çarpanları sadece türetildikleri malzemeler için uygulamaya özel
olarak türetilir ve kullanılır.
(3) Binaların yıkılmaksızın ya da yıkılmadan önce serbestleştirilmesinin
planlandığı durumda bina üzerinden ölçümler alınır. Binalardaki bulaşmanın
tespitinde binaların yüzeyindeki bulaşma ile yüzeylerden iç kısımlarına doğru
yayılmış olan bulaşma birlikte dikkate alınır. Bulaşmanın binaların iç kısımlarına ne
kadar nüfuz ettiği, yetkilendirilen kişi tarafından tespit edilir.
(4) Metallerin erişilemeyen yüzeylerinde bulaşmanın beklendiği durumlarda
ölçümlerde tutucu kabuller yapılır.
Ölçümlerin alınması
MADDE 10 – (1) Serbestleştirilmesi planlanan radyoaktif atık ve maddeler
belirli kütle ve alanlara ayrılarak aktiviteleri ölçülür.
(2) Aktivitenin homojen olarak dağılmadığı durumda;
a) Metallerin serbestleştirmesinde aktivite konsantrasyonu tespiti için en fazla
100 kg kütle ve yüzey bulaşması tespiti için en fazla 100 cm2 alan,
b) Binaların serbestleştirmesinde yüzey bulaşması tespiti için en fazla 1 m2 alan,
c) Molozların serbestleştirilmesinde aktivite konsantrasyonu tespiti için en fazla
1 ton kütle,
üzerinden ölçüm alınır. Her bir kütle veya alan üzerinden ölçülen değer ayrı
ayrı serbestleştirme sınırları ile kıyaslanır.
(3) Aktivitenin homojen dağıldığı durumda daha büyük kütle ve alan üzerinden
ölçümler yapılabilir.
(4) Serbestleştirilmesi planlanan atık ya da maddelerdeki aktivitenin yüksek
olabileceği noktaların ölçümlere dahil edilmesi yetkilendirilen kişinin
sorumluğundadır.
(5) 6 ncı madde kapsamına giren atık veya maddenin serbestleştirilmesinde,
aktivite konsantrasyonu tespiti için temsili miktarda örnek alınarak analiz edilir.
Serbestleştirme prosedürü
MADDE 11 – (1) Yetkilendirilen kişi serbestleştirme niyetini,
serbestleştirmesini planladığı radyoaktif madde ve atık özelliklerini, serbestleştirme
sonrası madde ve atıklara uygulanacak işlemlerin belirlenmiş olduğu durumda bu
işlemleri ve uygulayacağı ölçüm programını ve kalite temin programını içeren
başvurusunu Kuruma sunar. Kurumun başvurunun uygunluğunu değerlendirmesinin
ardından ölçüm programı uygulanır. Yetkilendirilen kişi ölçüm sonuçlarını ve gerekli
ise kritik grup doz hesaplarını içeren bir raporu Kuruma sunar. Kurum raporu
değerlendirir ve değerlendirmenin uygun bulunması durumunda radyoaktif madde ve
atıklar serbestleştirilir.
Ölçüm programı
MADDE 12 – (1) Yetkilendirilen kişinin serbestleştirmesini planladığı
radyoaktif madde ve atıklarda uygulayacağı ölçüm programı en az; ölçüm noktalarını,
ölçüm metotlarını, ölçüm için kullanılacak cihazları, ölçüm için seçilen
radyonüklitleri, cihaz kalibrasyonuna ilişkin bilgileri, ölçüm prosedürlerini, ölçüm
personeli niteliklerini, ölçüm kuruluşu hakkında bilgileri içerir.
(2) Analizler ve ölçümler Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde
onaylanmış laboratuvarlarda yapılır.
Kayıtlar
MADDE 13 – (1) Yetkilendirilen kişi serbestleştirdiği madde ve atıkların
kayıtlarını tutar ve Kuruma raporlar.
(2) Kayıtlar en az, serbestleştirilen maddelerin miktarları ile yüzey bulaşmaları
ve aktivite konsantrasyonlarının kayıtları, ölçüm tarihlerini, ölçüm yapan personel
bilgilerini ve serbestleştirilmiş maddelerin ilk dağıtım yerlerinin kayıtlarını kapsar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sahanın Düzenleyici Kontrolden Çıkarılması
Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılma ilkeleri
MADDE 14 – (1) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından,
kritik grupların alacağı etkin doz yılda 300 µSv’i aşamaz.
(2) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılabilmesi için, sahada kalması
planlanan ve bütünlüğünü koruyan binalar ya da molozların serbestleştirilmiş olması
gerekir.
(3) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından, bu maddede
belirtilen doz kısıtına uyulabilmesi için saha kullanımına dair kısıtlar uygulanabilir.
Saha kullanım kısıtları ve bu kısıtların nasıl uygulanacağı, nükleer tesisi işletmeden
çıkarma için yetkilendirilen kişi tarafından sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması
için sunulan başvuruda yer alır. Sahanın kısıtlı kullanıma uygun olarak düzenleyici
kontrolden çıkartılması, birinci fıkrada belirtilen doz kısıtına uymak koşuluyla
gerçekleştirilir.
Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılma düzeyleri
MADDE 15 – (1) Nükleer tesisi işletmeden çıkarma için yetkilendirilen kişi
tarafından 14 üncü maddede yer alan doz kısıtı esas alınarak ve sahanın düzenleyici
kontrolden çıkma sonrası kullanım koşulları ve tüm radyasyona maruz kalma yolları
dikkate alınarak, sahadaki radyonüklitlerin aktivitesine ilişkin olarak sahaya özel
düzenleyici kontrolden çıkma düzeyleri türetilir.
(2) Nükleer tesisi işletmeden çıkarma için yetkilendirilen kişi tarafından sahada
ölçümler veya laboratuvar analizleri yapılarak, Kurum tarafından uygun bulunan
sahaya özel düzenleyici kontrolden çıkma düzeylerinin altında kalındığı gösterilir.
Sahadaki aktivite seviyelerinin düzenleyici kontrolden çıkarılma düzeylerinden
yüksek olduğu durumda yetkilendirilen kişi tarafından sahada işletmeden çıkarma
programının bir parçası olan arındırma planı uygulanır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Doğrulama
MADDE 16 – (1) Yetkilendirilen kişi tarafından serbestleştirme veya sahanın
düzenleyici kontrolden çıkarılması kapsamında sunulan raporlarda belirtilen aktivite
konsantrasyonu ve yüzey bulaşması sonuçları Kurum tarafından gerek görüldüğünde
doğrulanır veya ilave ölçümler istenebilir.
Denetimler
MADDE 17 – (1) Radyoaktif madde ve atıkların serbestleştirilmesi ile sahanın
düzenleyici kontrolden çıkarılmasına kadar olan süreçler Kurumun denetimine
tabidir. Kurum bu Yönetmelikte belirtilen koşulların uygunluğunu denetler.
(2) Kurum, serbestleştirme başvurusunda serbestleştirmeden sonra madde ve
atıkların tabi tutulacağı işlemlerin belirtildiği durumda, söz konusu işlemlerin
uygulanıp uygulanmadığını kontrol edebilir.
Yaptırımlar
MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelikte tanımlanan yükümlülüklerini yerine
getirmeyen, yetki sınırlarını aşan veya ilgili mevzuatı ihlal eden gerçek veya tüzel
kişilere tanınan yetkiler Kurum tarafından geçici veya sürekli iptal edilir.
(2) Gerekli durumlarda Kurum adli ve/veya idari soruşturma başlatılmak üzere
gerekli girişimlerde bulunur.
Yürürlük
MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Kurum Başkanı yürütür.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
GENELGE
Başbakanlıktan:
Konu : Beşinci Türkiye İktisat Kongresi.
GENELGE
2013/2
Beşinci Türkiye İktisat Kongresi 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihleri arasında
İzmir’de gerçekleştirilecektir.
Küresel ekonomik düzenin önemli bir dönüşümden geçtiği bir süreçte, Beşinci
Türkiye İktisat Kongresi; ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracak politika ve
stratejilerin, uluslararası perspektifi de içerecek şekilde, yerli ve yabancı
katılımcılarca tartışılmasına imkân sağlayacaktır.
Kongreden beklenen faydaların elde edilebilmesi için; akademisyenler, kamu ve
özel kesim ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımı önem taşımaktadır.
Ayrıca yurt dışından uzmanların katılımı da öngörülmektedir. Kongrenin
gerçekleştirilmesine yönelik genel koordinasyon Kalkınma Bakanlığı tarafından
sağlanacaktır.
Kongreye ilişkin olarak İzmir’de yapılacak çalışmaların koordinasyonu ise
İzmir Valiliği ve İzmir Kalkınma Ajansı tarafından ortaklaşa yürütülecektir.
Kongre’nin düzenlenmesinde; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İzmir’de
yerleşik üniversiteler ile Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası ve İzmir
Ticaret Borsası Başkanlıkları başta olmak üzere, İzmir’de bulunan tüm kamu ve özel
sektör ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarından azami ölçüde faydalanılacaktır.
Kongrenin hazırlık ve toplantı aşamalarında tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca
her türlü işbirliği ve desteğin sağlanmasını rica ederim.
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
TEBLİĞLER
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/26
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve 1388 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 243 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki
10.402,96 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
2.055.000.- (İkimilyonellibeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Mehmet
KARHAN’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Mehmet KARHAN’ın
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi
halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.050.000.- (İkimilyonellibin)
Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik
Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi
halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.020.000.- (İkimilyonyirmibin)
Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Mehmet Sezgin DOĞAN’a İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Mehmet Sezgin DOĞAN’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina
etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine
irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına,
2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/27
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve1387 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 242 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki
8.955,49 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
2.450.000.- (İkimilyondörtyüzellibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Meçe İnşaat Temizlik Hayvancılık Yemek Mühendislik Taşımacılık İthalat İhracat
Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Meçe İnşaat
Temizlik Hayvancılık Yemek Mühendislik Taşımacılık İthalat İhracat Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 2.405.000.- (İkimilyondörtyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci
teklifi veren Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’ye İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi
Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri
yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin
iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına,
2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/28
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve 1384 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 236 ada, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8
parsellerdeki 14.908,68 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/01/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
5.605.000.- (Beşmilyonaltıyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Aksa Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Aksa Ortak
Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 5.590.000.- (Beşmilyonbeşyüzdoksanbin) Türk Lirası bedelle ikinci
teklifi veren İhsan KARAMIZRAK’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
İhsan KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 5.260.000.- (Beşmilyonikiyüzaltmışbin) Türk Lirası bedelle üçüncü
teklifi veren Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’ye İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi
Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri
yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 5.220.000.(Beşmilyonikiyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Yunus
AYDEMİR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Yunus AYDEMİR’in
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin
iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına,
2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/29
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve 1385 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 237 ada, 1 ve 3 parsellerdeki 9.407,23 m2
lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/01/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
2.630.000.- (İkimilyonaltıyüzotuzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren
Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’ye İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret
A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.620.000.(İkimilyonaltıyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Şeref AYDEMİR’e
İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Şeref AYDEMİR’in sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının
İdare
lehine
irat
kaydedilmesine,
2.525.000.(İkimilyonbeşyüzyirmibeşbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren İhsan
KARAMIZRAK’a
İhale
Şartnamesi
çerçevesinde
satılmasına,
İhsan
KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 2.435.000.- (İkimilyon dörtyüzotuzbeşbin) Türk Lirası bedelle
dördüncü teklifi veren Orhan GÜNGÖR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Orhan GÜNGÖR’ün sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına,
2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/30
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve 1389 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 247 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki
11.078,97 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/01/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
2.285.000.- (İkimilyonikiyüzseksenbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi
veren Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd.
Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Servet Alpaslan Mühendislik
İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının
onaylanmasına,
2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/31
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve 1390 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 248 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki
9.620,78 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
2.115.000.- (İkimilyonyüzonbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren İhsan
KARAMIZRAK’a
İhale
Şartnamesi
çerçevesinde
satılmasına,
İhsan
KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 2.102.000.- (İkimilyonyüzikibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi
veren Atmaca İnşaat Sanayi Turizm Ticaret İthalat ve İhracat Ltd. Şti.’ye İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Atmaca İnşaat Sanayi Turizm Ticaret İthalat ve
İhracat Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 2.101.001.- (İkimilyonyüzbirbinbir) Türk Lirası bedelle üçüncü
teklifi veren Gök-Çay Yapı İnşaat Gıda Turizm Temizlik Güvenlik Sistemleri
Otomotiv İthalat ve İhracat Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Gök-Çay Yapı İnşaat Gıda Turizm Temizlik Güvenlik Sistemleri
Otomotiv İthalat ve İhracat Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.065.000.- (İkimilyonaltmışbeşbin) Türk Lirası
bedelle dördüncü teklifi veren Ağrı Kiler İnşaat Turizm Gıda Petrol Ürünleri Sanayi
ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ağrı Kiler İnşaat
Turizm Gıda Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.995.000.- (Birmilyondokuzyüzdoksanbeşbin) Türk
Lirası bedelle beşinci teklifi veren Erol TUNÇ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Erol TUNÇ’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 1.972.500.- (Birmilyondokuzyüzyetmişikibin beşyüz) Türk Lirası
bedelle altıncı teklifi veren Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt
Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Servet
Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin
iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına,
2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/32
KONU
: Türkşeker A.Ş. Taşınmazları.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare)
13/2/2013 tarih ve 1386 sayılı yazısına istinaden;
Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
(Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar
ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle
4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri,
İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri
neticesinde,
Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 240 ada, 1, 2 ve 3 parsellerdeki 5.632,70
2
m lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin;
1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın;
2.050.000.- (İkimilyonellibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren İhsan
KARAMIZRAK’a
İhale
Şartnamesi
çerçevesinde
satılmasına,
İhsan
KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 2.025.000.- (İkimilyonyirmibeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi
veren Fadil AKAGÜNDÜZ’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Fadil
AKAGÜNDÜZ’ün sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 1.765.000.- (Birmilyonyediyüzaltmışbeşbin) Türk Lirası bedelle
üçüncü teklifi veren Şeref AYDEMİR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına,
Şeref AYDEMİR’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 1.670.000.- (Birmilyonaltıyüzyetmişbin) Türk Lirası bedelle
dördüncü teklifi veren Erol TUNÇ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Erol
TUNÇ’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin
iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına,
2) Bu Karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/34
KONU
: TCDD’ye ait bazı taşınmazların özelleştirme
kapsam ve programına alınması.
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 21/2/2013 tarih ve 1635 sayılı yazısına
istinaden;
1. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD) Genel
Müdürlüğü’ne ait;
- İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1305 ada, 1 numaralı
parselin,
- İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1306 ada, 23 numaralı
parselin,
- Ekli krokide (Ek-2) sınırları belirlenen İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet
Mahallesi 1277 ada, 1 numaralı parselin 1.209 m2 lik kısmının,
5335 sayılı Kanunun 32. maddesi çerçevesinde özelleştirme kapsam ve
programına alınmasına,
2. Söz konusu taşınmazların satış yöntemi ile özelleştirilmelerine ve satışın
varlık satışı suretiyle gerçekleştirilmesine,
3. Özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar söz konusu taşınmazların her
türlü bakım, onarım ve işletilmesi ile bu taşınmazlardan doğan her türlü
yükümlülükler ve işletilmelerinden elde edilecek gelirlerin TCDD Genel
Müdürlüğü’ne bırakılmasına,
4. Özelleştirme işlemlerinin 2 (iki) yıl içerisinde tamamlanmasına,
karar verilmiştir.
Eki için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/39
KONU
: Tekirdağ – Çerkezköy – İstasyon Mahallesi (817 ada 1 nolu parsel)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1/2/2013 tarih ve 1055 sayılı yazısına
istinaden;
1- Maliye Hazinesi’ne ait 1246/3361 hissesi 14/12/2012 tarih ve 2012/182
sayılı Kararımız ile özelleştirme kapsam ve programına alınan, 2115/3361 hissesi
özelleştirme kapsam ve programında bulunan Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri A.Ş. (GAYRİMENKUL A.Ş.)’ye ait, Tekirdağ İli, Çerkezköy İlçesi,
İstasyon Mahallesi sınırları içerisinde yer alan yüzölçümü 3.361,00 m² olan 817 ada 1
parsel numaralı taşınmaza yönelik “Konut Alanı (Ayrık Nizam, 5 Kat), Park ve Yol”
fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliğinin onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için Çerkezköy Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine,
karar verilmiştir.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/41
KONU
: Mersin – Tarsus – Yenice (210 ada 1 nolu parsel)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1/2/2013 tarih ve 1057 sayılı yazısına
istinaden;
1- Mülkiyeti özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Elektrik
Dağıtım A.Ş. adına kayıtlı Mersin İli, Tarsus İlçesi, Yenice Beldesi sınırları içerisinde
yer alan toplam yüzölçümü 5.145,00 m² olan 210 ada 1 nolu parsele “Ticaret Alanı
(Emsal: 3.00, Hmax: 8 Kat)” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca hazırlanan, 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için Tarsus Yenice Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine karar verilmiştir.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/43
KONU
: Taşınmaz satışı.
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, 20/2/2013 tarihli ve 1621 sayılı yazısına
istinaden;
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 5/1/2001 tarih, 2001/06 sayılı Kararı ile
özelleştirme kapsam ve programına alınan, Gayrimenkul A.Ş.’ye ait; İzmir ili, Buca
ilçesi, İnönü Mahallesi, 7777 ada, 1 no.lu parseldeki 14.557,31 m2 yüzölçümlü
gayrimenkulün üzerinde bulunan binalarla bir bütün halinde “satış” yöntemiyle
özelleştirilmesi amacıyla yapılan ihale sonucunda ihale komisyonunca;
1. Gayrimenkul A.Ş. adına kayıtlı söz konusu satışa konu varlıkların;
35.000.000 (otuzbeşmilyon) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren NevvarSalih İşgören Vakfı’na ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nevvar-Salih
İşgören Vakfı’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri
yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
33.200.000 (otuzüçmilyonikiyüzbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Ege
Yıldızı Gayrimenkul İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ihale şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Ege Yıldızı Gayrimenkul İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret
A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine,
33.100.000 (otuzüçmilyonyüzbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Renk
Ortak Girişim Grubu’na ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Renk Ortak
Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine,
32.400.000 (otuzikimilyondörtyüzbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi
veren İzmir Ortak Girişim Grubu’na ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, İzmir
Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine,
30.450.000 (otuzmilyondörtyüzellibin) Türk Lirası bedelle beşinci teklifi veren
Mehmet Gökdemir İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’ne ihale şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Mehmet Gökdemir İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesi ve ihalenin iptal edilmesine şeklinde
verilen kararın onaylanmasına,
2. Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış
sözleşmesinin imzalanması, satış ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında
İdare’nin yetkili kılınmasına,
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/44
KONU
: Amasya-Gümüşhacıköy-Hacıyahya (366 ada 1, 2 ve 4 nolu
parseller)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 14/2/2013 tarih ve 1427 sayılı yazısına
istinaden;
1- Mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş’ye
(GAYRİMENKUL A.Ş.) ait Amasya İli, Gümüşhacıköy İlçesi, Hacıyahya Mahallesi
sınırları içerisinde yer alan, özelleştirme kapsam ve programında bulunan, toplam
yüzölçümü 6.129,00 m² olan, 366 ada 1, 2 ve 4 parsel numaralı taşınmazlara yönelik,
“Ticaret Alanı(Emsal: 2.00, Hmax: 5 Kat) ve Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı
Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için Gümüşhacıköy Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine,
karar verilmiştir.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/45
KONU
:
İmar Planı.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 14/2/2013 tarih ve 1429 sayılı yazısına
istinaden;
İzmir İli, Menemen İlçesi, Ahıhıdır Mahallesi sınırları içerisinde yer alan
özelleştirme kapsam ve programındaki Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri A.Ş. (Gayrimenkul A.Ş.) mülkiyetinde bulunan, 2.510,00 m² yüzölçüme
sahip 427 ada 27 nolu parsele “Ticaret Alanı (B-3) ve (B-5)” ve “Yol” kullanım
kararı getirilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan,
Kurulumuzun 24/9/2012 tarih ve 2012/135 sayılı Kararı ile onaylanan, 26/9/2012
tarih ve 28423 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı
Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine ilişkin askı
sürecinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Menemen Belediye
Başkanlığı’nca yapılaşma koşulları ve plan notlarına yönelik yapılan itirazların
kabulüne, diğer itirazların reddine,
Yapılan itirazlar sonucu yeniden düzenlenen 1/1000 ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliğinin onaylanmasına,
Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Menemen Belediye
Başkanlığı’na gönderilmesine karar verilmiştir.
Eki için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/46
KONU
: Aydın – Çine – Cumhuriyet (334 ada 2 nolu parsel)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 14/2/2013 tarih ve 1425 sayılı yazısına
istinaden;
1- Mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş’ye
(GAYRİMENKUL A.Ş.) ait Aydın İli, Çine İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi sınırları
içerisinde yer alan, özelleştirme kapsam ve programında bulunan, yüzölçümü
8.373,96 m² olan, 334 ada 2 parsel numaralı taşınmaza yönelik, “Konut
Alanı(Taks/Kaks :0.30/0.90 ve Taks/Kaks :0.30/1.20), Yol ve Park” fonksiyonu
önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin
onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için Çine Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine,
karar verilmiştir.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/47
KONU
: İzmir Taşınmazının özelleştirilmesi.
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (İdare) 31/1/2013 tarih, 1016 sayılı yazısına
istinaden,
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 5/2/2001 tarih, 2001/6 sayılı Kararıyla
özelleştirme kapsam ve programına alınan Gayrimenkul A.Ş. adına kayıtlı İzmir ili,
Kemalpaşa ilçesi, Ulucak köyü, 495 ada, 6 no.lu parselde kayıtlı, 46.212 m2
yüzölçümlü gayrimenkulün üzerindeki binalar ile birlikte (Gayrimenkul) “satış”
suretiyle özelleştirilmesini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen
hususlar kapsamında yapılan ihale sonucunda ihale komisyonunca;
1. Gayrimenkulün 15.340.000.- (onbeşmilyonüçyüzkırkbin) Türk Lirası bedelle
en yüksek teklifi veren CEMAR Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’ne İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, CEMAR Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd.
Şti’nin sözleşme imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülüklerini yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilerek ihalenin iptal
edilmesine dair verilen nihai kararın onaylanmasına,
2. Bu karar çerçevesinde satış sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin
yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına
Karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/48
KONU
: Tokat – Merkez – Kaleardı Mahallesi
(1092 ada 98 nolu parsel)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1/2/2013 tarih ve 1058 sayılı yazısına
istinaden;
1- Mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş’ye
(GAYRİMENKUL A.Ş.) ait Tokat İli, Merkez İlçesi, Kaleardı Mahallesi sınırları
içerisinde yer alan özelleştirme kapsam ve programında bulunan yüzölçümü
58.079,58 m² olan, 1092 ada 98 nolu parsele yönelik, “Sanayi ve Depolama Alanı,
Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan
1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı
Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için Tokat Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine,
karar verilmiştir.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/50
KONU
: Maliye Hazinesine ait taşınmazların
özelleştirme kapsam ve programına alınması.
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 28/1/2013 tarih ve 823 sayılı yazısına
istinaden;
1. Maliye Hazinesine ait;
• Muğla ili, Datça ilçesi, İskele Mahallesi, Balçıkhisar mevkiinde bulunan 393
ada, 3 parsel numaralı 1.706,00 m2 yüzölçümlü,
• Kocaeli ili, Darıca ilçesi, Darıca Mahallesi, 657 ada, 1 parsel numaralı
7.344,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına,
2. Söz konusu taşınmazların satış yöntemiyle özelleştirilmesine ve satışın varlık
satışı suretiyle gerçekleştirilmesine,
3. Özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar söz konusu taşınmazların her
türlü bakım, onarım ve işletilmesi ile bu taşınmazlardan doğan her türlü
yükümlülükler ve işletilmelerinden elde edilecek gelirlerin Maliye Hazinesi’ne
bırakılmasına,
4. Özelleştirme işlemlerinin 2 (iki) yıl içerisinde tamamlanmasına
karar verilmiştir
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/51
KONU
: Kocaeli – Kandıra – Cebeci (103 ada 10 nolu parsel)
İmar Planı Değişikliği
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 21/1/2013 tarih ve 599 sayılı yazısına
istinaden;
1- Kocaeli İli, Kandıra İlçesi, Cebeci Mahallesi sınırları içerisinde yer alan
mülkiyeti Maliye Hazinesi’ne ait özelleştirme kapsam ve programında bulunan
yüzölçümü 3.515 m2 olan 103 ada 10 parsel numaralı taşınmaza yönelik “Turizm
Tesis Alanı” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına,
2- Onaylanan imar planının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi
ve gereği için Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Kandıra Belediye
Başkanlığına gönderilmesine,
karar verilmiştir.
Eki için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından:
ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI
TARİH
:
7/3/2013
KARAR NO
:
2013/52
KONU
: Hazine adına kayıtlı muhtelif taşınmazların özelleştirilmesi.
Özelleştirme Yüksek Kurulunca;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (İdare)’nın 21/1/2013 tarih, 604 sayılı yazısına
istinaden;
1. Kurulumuzun 01/06/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararıyla özelleştirme kapsam
ve programına alınan Maliye Hazinesi (Hazine) adına kayıtlı muhtelif taşınmazların
“satış” yöntemiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamelerinde
belirtilen hususlar kapsamında yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonlarınca;
• “Adana ili, Seyhan ilçesi, Aslandamı mahallesi, 4443 Ada, 108 numaralı
parselde
kayıtlı
5.467,00
m2
yüzölçümlü
taşınmazın
2.831.000.(İkimilyonsekizyüzotuzbirbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hasbahçe
Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, 2.830.000.- (İkimilyonsekizyüzotuzbin) Türk Lirası bedelle
ikinci teklifi veren Şahin ÇELİK’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Şahin
ÇELİK’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal
edilmesine,
• Adana ili, Seyhan ilçesi, Kanalüstü mahallesi, 10416 Ada, 3 numaralı
parselde
kayıtlı
7.210,55
m2
yüzölçümlü
taşınmazın
6.250.000.(Altımilyonikiyüzellibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hasbahçe Yapı
İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 6.240.000.(Altımilyonikiyüzkırkbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Halil AVCI’ya İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Halil AVCI’nın sözleşmeyi imzalamaktan
imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının
İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine,
• Adana ili, Seyhan ilçesi, Kanalüstü mahallesi, 12279 Ada, 2 numaralı parselde
kayıtlı 3.721,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın 3.200.000.- (Üçmilyonikiyüzbin) Türk
Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Şahin ÇELİK’e İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Şahin ÇELİK’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 3.100.000.- (Üçmilyonyüzbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi
veren Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale
Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret
Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 3.040.000.- (Üçmilyonkırkbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi
veren Halil AVCI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Halil AVCI’nın
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal
edilmesine,
• Adana ili, Seyhan ilçesi, Kanalüstü mahallesi, 12280 Ada, 2 numaralı parselde
kayıtlı 3.937,30 m2 yüzölçümlü taşınmazın 3.105.000.- (Üçmilyonyüzbeşbin) Türk
Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Halil AVCI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, Halil AVCI’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 3.060.000.- (Üçmilyonaltmışbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi
veren Aslan TEPELİ – Tülay YÜCEL Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Aslan TEPELİ – Tülay YÜCEL Ortak Girişim Grubu’nun
sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 3.055.000.(Üçmilyonellibeşbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Al-De Kimya Sanayi
Baharat Gıda Temizlik İthalat İhracat ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi
çerçevesinde satılmasına, Al-De Kimya Sanayi Baharat Gıda Temizlik İthalat İhracat
ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine,
• Konya ili, Karatay ilçesi, Fevzi Çakmak mahallesi 827 numaralı parselde
kayıtlı 46.500,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın 12.500.000.- (Onikimilyonbeşyüzbin)
Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hamdi BÜYÜKEGEN-Aziz ORUÇ Ortak
Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hamdi BÜYÜKEGENAziz ORUÇ Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya
diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine, 12.410.000.- (Onikimilyondörtyüzonbin) Türk Lirası bedelle ikinci
teklifi veren Ümitli Turizm Gıda İnşaat Bilgisayar Otomotiv Sanayi ve Ticaret
Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ümitli Turizm Gıda
İnşaat Bilgisayar Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi
imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde,
teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 12.160.000.- (Onikimilyonyüzaltmışbin)
Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren AVCAN-PA Petrol Çay İşletmeciliği Gıda
Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde
satılmasına, AVCAN-PA Petrol Çay İşletmeciliği Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret
Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer
yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat
kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine”
dair verilen Kararların onaylanmasına,
2. Bu karar çerçevesinde satış sözleşmelerinin imzalanması ve karar
gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına,
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
KURUL KARARLARI
Sermaye Piyasası Kurulundan:
SERMAYE PİYASASI KURULU KARARI
Karar Sayısı: 203
Karar Tarihi: 22/2/2013
Kurul Karar Organı’nın 22/2/2013 tarihli ve 6 sayılı toplantısında, 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu’nun 76’ncı maddesi hükmü uyarınca, Türkiye Değerleme
Uzmanları Birliği üyelerinin vereceği değerleme hizmetlerine ilişkin olarak, 2013 yılı
Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi ve Uygulama Esaslarının aşağıdaki
şekilde belirlenmesine karar verilmiştir.
GAYRİMENKUL DEĞERLEME ASGARİ ÜCRET UYGULAMA ESASLARI
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 76. Maddesinin Altıncı Fıkrası
Uyarınca Belirlenen; Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Üyelerinin Vereceği
Değerleme Hizmetlerine İlişkin Ücretlerin Tutarlarına ve Sınırlarına İlişkin
Esaslar
1) Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği (Birlik) üyelerinin müşterilerine
vereceği değerleme hizmetleri karşılığında tahsil edilecek ücretlerde işbu esaslar ile
ekte yer alan asgari ücret tarifesi uygulanır. İşbu esasların ekinde yer alan ücretlerin
tutarları asgari nitelikte olup taraflarca işin özelliğine göre daha yüksek bir ücret
belirlenebilir.
2) Ekli tarife ile belirlenen asgari ücret ve masraf tutarları sadece verilecek
değerleme hizmetine ilişkin olup, hizmetin verilmesi için gereken ulaşım masrafları
ile bu hizmetin verilebilmesi için zorunlu olan bilgi ve belgelerin temininde resmi
kurumlara yapılan harç ve benzeri ödemeler ile KDV ve diğer vergiler gibi ek ücret
ve masraflar tahsil edilecek asgari ücrete dâhil edilemez, ayrıca ödenir. Değerleme
hizmeti verilmesine ilişkin asgari ücret dışındaki her türlü masraf ve bunların
ödenmesine ilişkin hususlar taraflarca yapılacak yazılı bir sözleşme ile belirlenir.
3) Birlik üyelerinin verecekleri değerleme hizmetleri karşılığında tahsil edilecek
ücret ve masraflar, verilecek hizmet sonucunda takdir edilecek olan değerler veya
değerleme raporunun teslim süresiyle ilişkilendirilemez.
4) Birlik üyelerince verilecek değerleme hizmetleri için işbu esaslarla belirlenen
ücretlerin ödenmesi; değerleme hizmetine konu varlığın alım satımının
gerçekleşmesi, bu varlıkla ilgili bir kredi alım işleminin tamamlanması da dâhil
olmak üzere hizmetin verilmesi dışında herhangi bir şarta bağlanamaz.
5) Ekli tarifede belirtilen brüt metre kare büyüklüklerinin belirlenmesinde
Belediye İmar Yönetmelikleri dikkate alınır.
6) Birlik üyelerinin, değerleme hizmetini tümüyle başka bir Birlik üyesine
devretmeleri ancak müşterileriyle yapacakları değerleme hizmeti sözleşmesinde buna
izin veren bir hüküm bulunması şartıyla mümkündür. Bu halde, ekli tarifede
belirlenen asgari ücretin en az %50’sinin hizmet alınan diğer Birlik üyesine ödenmesi
şarttır. Bu kapsamda ödenecek ücret ve masraflar ile bunların ödenmesine ilişkin
esaslar değerleme hizmeti veren Birlik üyesi ile hizmeti devralan Birlik üyesi arasında
yapılacak yazılı sözleşmede önceden belirlenir.
7) Sermaye Piyasası Kanunu’nun 57. maddesinde belirtilen konut ve varlık
finansmanı da dâhil olmak üzere sermaye piyasası mevzuatı ve bankacılık mevzuatı
kapsamında sunulan değerleme hizmetlerinde toplu hizmet alımı, ihale veya benzer
yöntemlerle işbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Uygulama Esasları ekinde yer
alan Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen ücretlerde indirim
uygulanamaz.
8) Değerleme hizmetlerine dayanak olan yazılı sözleşmeler işbu esaslara aykırı
olamaz.
9) İşbu esasların uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye
Sermaye Piyasası Kurulu yetkilidir.
10) İşbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Uygulama Esasları ve eki
Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi, Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte olan/geçerli olan tüm değerleme hizmeti
sözleşmelerine uygulanır. Bu tarihten önce akdedilmiş olup da yürürlükte olan
değerleme hizmeti sözleşmelerinin, işbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret
Uygulama Esasları ve eki Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi’ne aykırı
hükümler ihtiva etmesi halinde, işbu esaslardaki ve ekli tarifedeki hükümler
uygulanır.
Eki için tıklayınız.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan:
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURULU KARARI
Karar Sayısı: 5219
Karar Tarihi: 28/2/2013
Kurul Başkanlığının 27/2/2013 tarihli yazısı ekinde gönderilen 22/2/2013 tarih
ve 32521522-134-5049 sayılı yazı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Kurulun 26/7/2012 tarihli ve 4867 sayılı Kararı ile kuruluşuna izin verilen
Kıbrıs İktisat Faktoring A.Ş.’ye, Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri
Kanununun 7 nci maddesi çerçevesinde faaliyet izni verilmesine
karar verilmiştir.
[R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ]
—— • ——
Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:
GÜMRÜK GENEL TEBLİĞİ
(TIR İŞLEMLERİ)
(SERİ NO: 2)
MADDE 1 – 31/12/2010 tarihli ve 27802 sayılı 5 inci Mükerrer Resmî
Gazete’de yayımlanan Gümrük Genel Tebliği (Tır İşlemleri) (Seri No: 1)’ne 31 inci
maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 31/A maddesi eklenmiştir.
“İzinli gönderici ve yerinde gümrükleme izni kapsamında yapılacak TIR
karnesi işlemleri
MADDE 31/A – (1) 10/1/2013 tarihli ve 28524 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği uyarınca ihracatta
yerinde gümrükleme izni ve izinli gönderici yetkisi kapsamında TIR karnesi ile
yapılacak işlemler bu maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılacaktır.
(2) İhracatta yerinde gümrükleme izni kapsamında “1000” rejim kodu ile işlem
gören ihracat eşyası izinli gönderici yetkisine sahip olmayan TIR karnesi hamili
aracılığıyla da taşıtılabilir. “3141” ve “3151” rejim kodu ile işlem gören ihracat eşyası
ise ancak izinli gönderici yetkisine sahip TIR karnesi hamili aracılığıyla taşıtılabilir.
(3) İhracatta yerinde gümrükleme izni veya izinli gönderici kapsamında
Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca
ihracat beyannamesine ilişkin işlemler tamamlandıktan sonra, eşya izinde belirtilen
ilgili yerlerde beklemekle birlikte, 19 uncu maddeye göre düzenlenen TIR karnesine
ilişkin işlemler, TIR Sözleşmesi hükümleri nedeniyle 29 uncu madde hükümleri
uyarınca yerine getirilir. Ancak, 29 uncu maddede yer alan aracın kontrolüne ilişkin
yükümlülükler, araca güvenlik mührünü tatbik eden izinli gönderici veya yerinde
gümrükleme izin sahibi tarafından gerçekleştirilir.
(4) TIR karnesinin gümrük idaresine sunulması sırasında, yerine göre yerinde
gümrükleme izin sahibince tatbik edilen mühür veya izinli gönderici tarafından tatbik
edilecek olan mühür numaraları belirtilir. Gümrük idaresince de bu bilgiler karne
üzerine kaydedilir. Mühür numarasının değişmesi gibi herhangi bir nedenle TIR
Karnesi Volet-1 yaprağında bir değişiklik veya düzeltme yapılması gerekmesi halinde
düzeltilen kısmın üzeri okunaklı olarak çizilerek doğru verinin yazılması ve bu
değişikliğin düzeltme ve ilaveyi yapan kişice imzalanmasından sonra gümrük
memuru tarafından resmi mühürle mühürlenir. Ayrıca, düzeltilen veri sisteme
kaydedilir.
(5) Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliğinin 78 inci maddesinde
belirtilen çıkış izni bildirim süresi TIR karnesinin ilgili gümrük idaresince tescil
edilmesini müteakip başlar.
(6) Üçüncü fıkrada belirtilen işlemler izinli gönderici veya yerinde gümrükleme
izinlerinde belirtilen gümrük müdürlüklerinde gerçekleştirilir.”
MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.
[R.G. 10 Mart 2013 – 28583 ]
—— • ——
Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:
GÜMRÜK GENEL TEBLİĞİ
(POSTA VE HIZLI KARGO TAŞIMACILIĞI)
(SERİ NO: 4)
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketler ve
Posta İdaresine 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 225 inci
maddesinin birinci fıkrası uyarınca dolaylı temsil yetkisi tanınması ile 29/9/2009
tarihli ve 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 4458 sayılı
Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 126 ncı
maddesinde belirtilen eşyanın gümrük beyanı dâhil tüm gümrük işlemlerinin bu
kişiler tarafından dolaylı temsil yoluyla takip edilip sonuçlandırılmasına ilişkin usul
ve esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 10, 35/C ve 225
inci maddeleri ile 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması
Hakkında Kararın 126, 127 ve 128 inci maddelerine istinaden hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ’de geçen;
a) Başvuru: 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması
Hakkında Kararın 126 ncı maddesinde belirtilen eşyanın gümrük beyanı dâhil tüm
gümrük işlemlerinin dolaylı temsil yoluyla yapılması yetkisi için yapılan başvuruyu,
b) Başvuru formu: Ek-1’de yer alan dolaylı temsil yetkisi başvuru formunu,
c) Doküman: Bir kişiden diğer bir kişiye gönderilen kişisel yazılı mesaj,
kartpostal ile herhangi bir ticari değer taşımayan basılı materyal şeklindeki
gönderileri,
ç) Gönderi: Bir kişiden diğer bir kişiye gönderilen, içerisinde ticari veya gayri
ticari nitelikte eşya bulunan paket, koli, poşet ve benzerini,
d) Karar: 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması
Hakkında Kararı,
e) Kişi: Gerçek ve tüzel kişiler ile hukuken tüzel kişilik statüsüne sahip
olmamakla birlikte yürürlükteki mevzuat uyarınca hukuki tasarruflar yapma yetkisini
haiz kişiler ortaklığını,
f) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,
g) Operatör: Hava yolu ile hızlı kargo taşımacılığı kapsamındaki gönderilerin
gümrük beyanı dâhil tüm gümrük işlemlerini dolaylı temsil yoluyla yapmaya yetkili
tüzel kişileri,
ğ) Posta İdaresi: Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel
Müdürlüğünü,
h) Yetki: 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması
Hakkında Kararın 126 ncı maddesinde belirtilen eşyanın gümrük beyanı dâhil tüm
gümrük işlemlerinin dolaylı temsil yoluyla yapılmasına yönelik verilen yetkiyi,
ifade eder.
Başvuru koşulları
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğ ile verilen yetki kapsamında işlem yapmak isteyen
operatörlerin;
a) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünce hava kargo acentesi olarak yetkilendirilmiş olması,
b) Bu Tebliğ kapsamındaki işlemlerin ifası, takibi ve sonuçlandırılması için
şirket bünyesinde gümrük müşaviri istihdam ediyor olması veya gümrük müşaviri ya
da gümrük müşavirliği şirketiyle sözleşme yapmış olması,
c) Yönetim Kurulu üyeleri, sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek
kişiler ile gümrük ve dış ticaret işlemlerinde temsil yetkisini haiz çalışanlarının
7/10/2009 tarihli ve 27369 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük
Yönetmeliğinin 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
suçlardan kesinleşmiş cezası veya mahkumiyet kararı bulunmaması,
ç) Kesinleşmiş gümrük vergisi ve ceza borcu bulunmaması,
d) Bu Tebliğ kapsamındaki eşyanın konulacağı geçici depolama yerlerinde,
gönderilerin gümrük müdürlüğünce muayene ve kontrolünü kolaylaştırmak üzere
teknik özellikleri Bakanlıkça belirlenecek X-ray cihazı, otomatik barkod okuyucu, 8
inci maddede belirtilen eşya tasnif işlemini otomatik olarak yapmaya uygun yürüyen
bant sistemi ve kamera sistemi bulundurulması ve Bakanlıkça gerekli görülecek diğer
altyapının kurulmuş olması,
e) Yetki kapsamı işlemlere ilişkin olarak, sonradan yapılacak kontroller
sonucunda doğabilecek kamu alacağının garanti edilmesi amacıyla 250.000 Türk
Lirası tutarında teminat göstermesi,
zorunludur.
(2) Posta İdaresi için birinci fıkranın (d) bendi dışındaki koşullar aranmaz.
(3) Geçici depolama yeri işleticisi olmayan operatörler ile geçici depolama
işleticisi olup son altı aylık dönemde; aylık ortalama ithalat beyanname sayısı 70 ve
aylık ortalama taşıma senedi sayısı 90 altı olanlar için otomatik barkod okuyucu ve
bant sistemi ile ilgili olarak Bakanlıkça farklı usuller belirlenebilir.
Başvuruda aranacak belgeler
MADDE 5 – (1) Başvuruda aşağıda belirtilen belgeler aranır:
a) Ek-1/B’de yer alan başvuru formu,
b) Şirketin kuruluşu ile faaliyet alanı içerisinde uluslararası hava kargo
taşımacılığı olduğunu gösterir ticaret sicil gazetesinin aslı veya noterce, ticaret sicil
memurluğunca ya da bağlı bulunulan odaca onaylı örneği,
c) Şirketin yönetim kurulu üyeleri ile sermayesinin son durumu ve sermayesine
iştirak eden pay sahiplerinin pay oranlarını gösterir ticaret sicil gazetesinin aslı veya
noterce, ticaret sicil memurluğunca ya da bağlı bulunulan odaca onaylı örneği,
ç) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen kişiler için, aynı
bentte sayılan suçlardan hüküm giymediklerine dair başvuru tarihinden geriye dönük
en geç iki ay içerisinde resmi kuruma verilmek üzere alınan adli sicil belgeleri
asılları,
d) Gümrük müşaviri istihdam edildiği veya gümrük müşaviri ya da gümrük
müşavirliği şirketiyle sözleşme yapıldığına ilişkin belge,
e) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünce verilen hava kargo acentesi yetki belgesinin noter onaylı örneği,
f) Sonradan yapılacak kontroller sonucunda doğabilecek kamu alacağının
garanti edilmesi amacıyla alınacak 250.000 Türk Lirası tutarında teminat,
g) Bu fıkranın (b), (c) ve (e) bentlerinde belirtilen belge aslının başvurunun
yapıldığı Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğüne ibrazı halinde bu belgenin
fotokopisi, aslına uygunluğu kontrol edildikten sonra ilgili görevli tarafından tasdik
edilerek işleme alınır.
(2) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen kişilerden sürekli
olarak yurt dışında ikamet eden yabancı uyruklular için birinci fıkranın (ç) bendinde
belirtilen belge aranmaz.
(3) Posta İdaresi için birinci fıkrada belirtilen belgeler aranmaz; yazı ekinde Ek1/A’da yer alan başvuru formu ile başvuruda bulunulur.
Başvuru şekli ve başvurunun değerlendirilmesi
MADDE 6 – (1) Başvuru, 5 inci maddede belirtilen belgelerle birlikte, yetki
kapsamı işlemlerin yapılacağı Gümrük Müdürlüğünün bağlı olduğu Gümrük ve
Ticaret Bölge Müdürlüğüne yapılır.
(2) Başvurunun eksiksiz yapılmış olduğunun anlaşılması halinde Gümrük ve
Ticaret Bölge Müdürlüğünce oluşturulacak bir heyet marifetiyle gerekli şartların
sağlanıp sağlanmadığı yerinde tespit edilerek bir tutanağa bağlanır. Söz konusu tespit
sonuçları başvuru evrakı ve Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü görüşü ile birlikte
başvuru tarihinden itibaren 15 gün içinde Bakanlığa gönderilir.
(3) Yetki kapsamındaki işlemlerin, birden fazla Gümrük ve Ticaret Bölge
Müdürlüğüne bağlı Gümrük Müdürlüklerinde yapılacak olması halinde başvurunun
yapıldığı Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü diğer Bölge Müdürlüklerinden görüş
alarak birinci fıkrada belirtilen işlemleri sonlandırır.
(4) Talep, Bakanlıkça 15 gün içinde karara bağlanır.
Yetkilendirme ve yetkinin kapsamı
MADDE 7 – (1) İbrazı gereken belgelerin tam olduğunun ve aranan koşulların
varlığının tespit edilmesi halinde, kişiye Bakanlıkça yetki verilir.
(2) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca operatörlerce
çalıştırılan gümrük müşavirleri bu Tebliğ kapsamında dolaylı temsil yoluyla işlem
yapmak üzere yetkilendirilir. Operatörlerce çalıştırılan gümrük müşavirlerinden firma
bünyesinde istihdam edilenler bu Tebliğ hükümleri dışında gümrük müşavirliği
faaliyetinde bulunamazlar.
(3) Operatörler, yetki kapsamındaki işlemlerin yapılmasında alıcı/göndericiyi
ayrıca başka bir işleme gerek kalmadan temsil eder. Operatörlerce yetki kullanılırken
vekâletname ibrazı aranmaz. Gönderilerin teslim ve tesellümüne ilişkin belgelerin
alıcı/gönderici tarafından imzalanması bu yetkinin kendileri hesabına kullanıldığının
kabul edildiği anlamına gelir.
Gönderilerin tasnifi
MADDE 8 – (1) Yurtdışından gelen gönderiler; otomatik barkod okuyucu ve
X-ray kontrolünden geçirildikten sonra otomatik olarak aşağıdaki dört kategoriye
ayrılır.
a) Belge kontrolüne tabi dokümanlar ve Kararın 45 inci maddesinde belirtilen
eşya,
b) Belge kontrolüne tabi yetki kapsamında beyan edilebilecek diğer gönderiler,
c) Yetki kapsamındaki gönderilerden gümrükçe muayeneye tabi tutulacak
olanlar,
ç) Yetki kapsamı dışında kalan gönderiler.
(2) Eşyanın otomatik barkod okuyucudan geçirilmesiyle oluşturulan elektronik
boşaltma listesi ile beyanname bilgileri çakıştırılarak 4458 sayılı Kanunun 237 nci
maddesinin beşinci fıkrası çerçevesinde eksiklik ve fazlalık takibatı yapılır.
(3) Gerekli önlemlerin alınmasını teminen, içerisinde ithali ve ihracı yasak eşya
bulunan gönderilerden ilgili gümrük müdürlüğü derhal haberdar edilir.
(4) Birinci fıkrada belirtilen her bir gönderiye ilişkin cins, kıymet, miktar ve
Bakanlıkça gerekli görülen diğer bilgiler, barkod okuyucusu tarafından okunacak
şekilde gönderi üzerinde yer almalıdır.
(5) Numunelik eşya ve modellerin, Kararın 86 ncı maddesi kapsamında kıymet
ve ağırlık sınırlamasına tabi tutulmaksızın tasnif edilmesi için operatörce gerekli
önlemler alınır.
(6) Birinci fıkrada belirlenen gönderilerin tasnif işlemi, geçici depolama yeri
işleticisi olmayan operatörler ile geçici depolama işleticisi olup son altı aylık
dönemde; aylık ortalama ithalat beyanname sayısı 70 ve aylık ortalama taşıma senedi
sayısı 90 altı olan operatörler tarafından ilgili gümrük memurunun bilgisi olmak
kaydıyla, otomatik barkod okuyucudan faydalanılmaksızın doğrudan personel eliyle
yapılabilir.
(7) Altıncı fıkrada belirtilen işlem hacmine ulaşan kargo operatörlerinin olup
olmadığının kontrolü her yılın Ocak ayında yapılır ve işlem hacminin kriterleri
geçtiği tespit edilen kargo operatörlerine birinci fıkra kapsamında tasnif işlemi
yapılması sorumluluğu bildirilirken yatırım süreci için gerekli süre tespit edilerek
Bakanlığa da bilgi verilir.
(8) Operatörler tarafından gönderilerin incelenmesi için Gümrük
Yönetmeliğinin 87 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca izinler yıllık olarak verilir.
Gönderilerin beyanı
MADDE 9 – (1) 4458 sayılı Kanunun 35/A maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkralarına göre belirlenecek süre sona ermeden önce operatör tarafından gümrük
beyannamesi verilen yetki kapsamındaki gönderiler için özet beyan verilmesinden
vazgeçilebilir. Bu durumda, gümrük beyannamesi, 4458 sayılı Kanunun 35/B
maddesinde öngörülen özet beyanda bulunması gerekli asgari bilgileri içerir ve aynı
Kanunun 61 inci maddesi uyarınca tescil edilinceye kadar özet beyan statüsündedir.
(2) Doküman olarak ayrılan gönderilerin beyanında asgari olarak alıcı,
gönderici, eşya cinsi, miktarı, brüt ağırlığı, rejim kodu bilgileri ve teslimat adresi yer
alır. Doküman kapsamına giren gönderiler, tek bir kalemde topluca beyan edilir.
Gelen doküman gönderilerine ilişkin yapılacak beyanda alıcı olarak dolaylı temsil
yetkisi kapsamında beyanda bulunacak operatör, gönderici olarak yurt dışından
eşyayı gönderen hızlı kargo firması veya posta idaresi, miktar olarak beyan edilecek
toplam doküman adedi, toplam brüt ağırlık ve rejim kodu bilgileri yer alır. Giden
doküman gönderilerine ilişkin yapılacak beyanda ise alıcı olarak yurt dışında
gönderiyi teslim alacak hızlı kargo firması veya posta idaresi, gönderici olarak dolaylı
temsil yetkisi kapsamında beyanda bulunacak operatör, miktar olarak beyan edilecek
toplam doküman adedi, toplam brüt ağırlık ve rejim kodu bilgileri yer alır. Ayrıca,
yetki kapsamında beyan edilen her bir dokümana ilişkin bilgileri içeren liste gümrük
idaresince istenildiğinde sunulmak üzere operatör tarafından elektronik ortamda
muhafaza edilir.
(3) Kararın 45 inci maddesi kapsamı eşya için gümrük beyannamesinde ikinci
fıkrada belirtilen bilgilere ilaveten kıymete ve varsa sekizli tarife alt pozisyonuna
ilişkin bilgi yer alır.
(4) İkinci kategoride yer alan gönderiler için üçüncü fıkrada belirtilen bilgilere
ilaveten eşyanın sekizli tarife alt pozisyonu, ilk ve son yüklendiği ülke bilgileri yer
alır.
(5) Yetki kapsamındaki, teşvik, sübvansiyon veya parasal iadeye ya da ayniyet
tespitine konu olmayacak ihracat gönderilerinin gümrüğe beyanı operatörün elindeki
bilgi ve belgeler çerçevesinde uçak kalkışına kadar yapılır ve söz konusu beyanda
uçak kalkışından sonraki 24 saat içinde düzeltme yapılabilir.
(6) Kararın 126 ncı maddesi kapsamında miktarı brüt 150 kilogramı ve değeri
7500 Avro’yu geçmeyen ihracat rejimine konu eşyanın beyanı bu Tebliğ hükümleri
çerçevesinde operatör tarafından yapılır.
Gönderilerin kontrol ve muayenesi
MADDE 10 – (1) Yetki kapsamındaki gönderiler, risk analizine dayalı kontrol
ve muayeneye tabi tutulur.
(2) Kontrol ve muayene için X-ray cihazının kullanılmasına ilişkin usul ve
esaslar Bakanlıkça belirlenir. X-ray kontrolünde şüphelenilen bir durum olması
halinde gönderi açılarak muayene edilir. Muayene memuru sarı hatta işlem gören
eşyanın muayenesini gerekli görür ise Gümrük Yönetmeliğinin 183 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen işleme gerek kalmaksızın muayene yapabilir.
(3) Eşyanın cins ve tanımı ile değerinin doğru ve eksiksiz olarak beyan edilmesi
operatörün sorumluluğundadır. Aksi durumlarda 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu dâhil meri mevzuat kapsamında cezai işlem tesis
edilir.
Vergilerin ödenmesi
MADDE 11 – (1) Gönderilerin tahakkuk ettirilen gümrük vergileri operatör
tarafından tahsil edilebilir ve operatör tarafından gümrük idaresi adına tahsil edilen
vergiler, eşyanın operatöre teslimini takip eden en geç 7 işgünü içerisinde ödenir.
Geri gelen eşya ve mahrece iade edilen eşya
MADDE 12 – (1) 9 uncu maddenin beşinci ve altıncı fıkraları kapsamında ihraç
edilmiş eşyanın tamamen veya kısmen geri gelmesi halinde aynı maddenin altıncı
fıkrasında bahsi geçen ağırlık ve kıymet sınırlamaları dâhilinde işlem yapılır.
(2) İhraç edildikten sonra geri gelen eşyanın gümrük vergilerinden muaf olarak
serbest dolaşıma girebilmesi için ihracat nedeniyle yararlanılan hak ve menfaat varsa
bunların iade edildiğini gösteren belgenin gümrük idaresine ibrazı gerekir. İhracat
nedeniyle katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi iadesinden veya istisnasından
yararlanan eşyanın katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi tahsil edilir.
(3) Gönderinin yanlışlıkla Türkiye'ye gelmesi halinde yurt dışı edilmesine;
mahrece iadesi gereken gönderinin geldiği ülkeye gitmesine, operatörün beyanı
doğrultusunda izin verilir.
(4) Mahrece iadesi talep edilen eşyanın serbest dolaşıma girişinde maktu vergi
tahsil edilmişse bu eşyanın muayeneye tabi tutulması ve serbest dolaşıma giriş
beyannamesindeki ilgili taşıma senedinin iptali gerekir.
Gümrük müdürlüğünce alınacak tedbirler
MADDE 13 – (1) Gümrük müdürlüğü gümrük işlemlerinin yapılmasını
teminen gerekli tedbirleri alır.
(2) Gümrük muafiyeti ve bu Tebliğde öngörülen yetki kapsamında ithalat ve
ihracata konu edilen eşya ve adına işlem yapılan kişiye ilişkin istatistikî veriler risk
analizi kapsamında dikkate alınır.
(3) Eşyanın alıcısına teslimini takip eden 3 iş günü içerisinde teslim tarihi ve
alıcının TC Kimlik numarası/Vergi numarası gümrük idaresine elektronik ortamda
iletilir.
(4) Eşyanın alıcısına teslim edilememesi halinde “U”, eşyanın alıcısına teslim
edilip TC Kimlik numarası/Vergi numarasının temin edilememesi halinde ise “D”
kodları tamamlayıcı beyanda TC Kimlik numarası/Vergi numarası yerine seçilir.
Belgelerin saklanması
MADDE 14 – (1) Yetki kapsamında beyan edilecek gönderilere ilişkin ticari
belgeler gümrük müdürlüğünce talep edildiğinde ibraz edilmek üzere operatörlerce
elektronik ortamda veya kağıt ortamında beş yıl süreyle saklanır.
Bildirim yükümlülüğü
MADDE 15 – (1) Başvuru formunda yer alan bilgilerde değişiklik olması
halinde, form güncellenerek en kısa sürede Bakanlığa bildirimde bulunulur.
Müeyyide
MADDE 16 – (1) 4 üncü maddede yer alan koşullardan bir veya birden
fazlasının operatörce kaybedildiğinin anlaşılması halinde, bu koşul veya koşullar
yeniden sağlanıncaya kadar operatörün bu Tebliğ kapsamındaki yetkiden
faydalanmasına izin verilmez.
(2) Kararın Onuncu Kısmına aykırı hareket ettiği tespit edilen operatörler
hakkında Kararın 128 inci maddesi uyarınca işlem yapılır.
(3) Bu maddenin uygulanmasında posta hizmetlerine ilişkin uluslararası
yükümlülükler dikkate alınır.
(4) Bu Tebliğde düzenlenen hususlara aykırı hareket ettiği tespit edilen
operatörler hakkında fiil daha ağır bir cezai yaptırımı gerektirmemesi halinde, 4458
sayılı Kanunun 241 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca işlem yapılır.
Diğer hükümler
MADDE 17 – (1) Bu Tebliğ hükümlerinin uygulanmasında Kararın 112 nci
maddesi hükmü dikkate alınır.
(2) Bu Tebliğ hükümleri kapsamında yapılan ihracatta ihracatçı birliği onayı
aranmaz.
(3) Bu Tebliğde öngörülmeyen hususlarda, gümrük mevzuatı ve ilgili diğer
mevzuat çerçevesinde işlem yapılır.
Özel ve zorunlu durumlar
MADDE 18 – (1) Bakanlık bu Tebliğin uygulanmasını temin etmek amacıyla
gerekli göreceği her türlü tedbiri almaya, özel ve zorunlu durumlar ile bu Tebliğde
yer almayan hususları inceleyip sonuçlandırmaya yetkilidir.
Yürürlükten kaldırılan tebliğ
MADDE 19 – (1) 28/1/2010 tarihli ve 27476 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Gümrük Genel Tebliği (Posta ve Hızlı Kargo Taşımacılığı) (Seri No:1)
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 20 – (1) Bu Tebliğ yayımlandığı tarihten altı ay sonra yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 21 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 10 Mart 2013 – 28583 ]
—— • ——
DÜZELTME
6/3/2013 tarihli ve 28579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, “Elektrik
Piyasasında Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğ"in 11 inci
maddesinin birinci fıkrasında sehven yer alan “PSTDTt = PESDTt – PSHDTt”
formülü, “PSTDTt = PESDTt + PSHDTt” şeklinde düzeltilmiştir.
[R.G. 10 Mart 2013 – 28583 ]
—— • ——
YÖNETMELİKLER
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNUN 2167 SAYILI KANUNLA
DEĞİŞTİRİLEN 32. MADDESİNİN (B) FIKRASINDA BELİRTİLEN
AĞIZ PROTEZLERİ İLE İLGİLİ OLARAK YAPILACAK
YARDIMA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 18/8/1978 tarihli ve 16381 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla Değiştirilen 32.
Maddesinin (B) Fıkrasında Belirtilen Ağız Protezleri ile İlgili Olarak Yapılacak
Yardıma İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNUN 2167 SAYILI KANUNLA
DEĞİŞTİRİLEN 102 NCİ MADDESİNDE BELİRTİLEN, YOL PARALARI
İLE
ZARURİ MASRAF KARŞILIKLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN
YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 19/8/1978 tarihli ve 16382 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla Değiştirilen 102 nci
Maddesinde Belirtilen, Yol Paraları ile Zaruri Masraf Karşılıklarına İlişkin
Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNA GÖRE EŞ VE
ÇOCUKLARA
TEMİN EDİLECEK PROTEZ ARAÇ VE GEREÇLERİNE DAİR
YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI
HAKKINDA YÖNETMELİK
MADDE 1 – 30/12/1999 tarihli ve 23922 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Eş ve Çocuklara Temin Edilecek Protez
Araç ve Gereçlerine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
BAĞ-KUR GENEL KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI
HAKKINDA YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 15/4/2004 tarihli ve 25434 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Bağ-Kur Genel Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
BAĞ-KUR SİGORTALILARININ YURT DIŞINDA TEDAVİLERİNE
İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI
HAKKINDA YÖNETMELİK
MADDE 1 – 22/7/2005 tarihli ve 25883 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Bağ-Kur Sigortalılarının Yurt Dışında Tedavilerine İlişkin Yönetmelik yürürlükten
kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
EMEKLİ VE MALULLÜK AYLIĞI BAĞLANMIŞ OLANLARLA,
BUNLARIN
KANUNEN BAKMAKLA YÜKÜMLÜ BULUNDUKLARI AİLE FERTLERİ,
DUL VE YETİM AYLIĞI ALANLARIN MUAYENE İLE TEDAVİLERİ
HAKKINDA YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 6/9/2003 tarihli ve 25221 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Emekli ve Malullük Aylığı Bağlanmış Olanlarla, Bunların Kanunen Bakmakla
Yükümlü Bulundukları Aile Fertleri, Dul ve Yetim Aylığı Alanların Muayene ile
Tedavileri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
SOSYAL SİGORTALAR KURUMU BAŞKANLIĞI İLAÇ LİSTESİ VE
UYGULAMA TALİMATININ DÜZENLENMESİ USUL VE
ESASLARINA DAİR YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
MADDE 1 – 12/2/2005 tarihli ve 25725 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı İlaç Listesi ve Uygulama Talimatının
Düzenlenmesi Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
T. C. EMEKLİ SANDIĞI BORÇ PARA VERME YÖNETMELİĞİNİN
YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 8/10/1991 tarihli ve 21015 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan T.
C. Emekli Sandığı Borç Para Verme Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan:
ELEKTRONİK HABERLEŞME SEKTÖRÜNDE HİZMET KALİTESİ
YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 12/9/2010 tarihli ve 27697 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Elektronik Haberleşme Sektöründe Hizmet Kalitesi Yönetmeliğinin 9 uncu
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(4) İdari para cezaları ve diğer yaptırımlar Yönetmeliğin her bir eki için ayrı
ayrı değerlendirilerek uygulanır.”
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu
Başkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
12/9/2010
27697
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
15/4/2011
27906
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
TEBLİĞ
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından:
TAŞINABİLİR, TEKRAR DOLDURULABİLİR, KULLANIMDAKİ
ÇELİK LPG TÜPLER İLE İLGİLİ TEBLİĞ (TS 5306)
(TEBLİĞ NO: MSG – MS - 2013/3)
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğ, 3/6/2011 tarihli ve 635 sayılı Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname, 10/6/1930 tarihli ve 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men'i ve İhracatın
Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanun ile 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk
Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanununa dayanılarak hazırlanmıştır.
MADDE 2 – (1) 29/5/1990 tarihli ve 20532 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Tebliğ (Tebliğ No: Mecburi Standard-90/48-49) ile Bakanlıkça mecburi uygulamaya
konulan TS 5306 Kullanımdaki LPG Tüplerinin Muayene, Deney Bakım ve Tamiri
standardı mecburi uygulamadan kaldırılacaktır. Bu Standard yerine Türk Standardları
Enstitüsü (TSE) tarafından revizyonu hazırlanan TS 5306 Taşınabilir, Tekrar
Doldurulabilir, Kullanımdaki Çelik LPG Tüpler – Kusur Tanımları, Hurdaya Ayırma
Sınırları ve Tüplerin Tamiri veya Hurdaya Ayrılması standardı imalat ve satış
safhalarında zorunlu olarak uygulanacaktır.
MADDE 3 – (1) TS 5306 Standardının kapsamı aşağıda verilmiştir:
“Bu standard, anma su hacmi 0,5 litreden 150 (dahil) litreye kadar olan, et
kalınlığı 1,5 mm’den az olmayan çelikten mamul TS EN 1439 ve TS EN 1440'a göre
kontrol ve muayene edilmiş LPG tüplerinin kusur tanımları, hurdaya ayırma sınırları
ve tamiri veya hurdaya ayırma esaslarını kapsar.”
MADDE 4 – (1) TS 5306 standardı kapsamına giren ürünleri üreten ve
satanların bu Tebliğ hükümlerine uymaları zorunludur.
MADDE 5 – (1) TS 5306 standardı, TSE’nin merkez teşkilatından veya il
temsilciliklerinden temin edilir. TSE’nin ve il temsilciliklerinin iletişim bilgilerine
TSE’nin internet sayfasından ulaşılır.
MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ yayımlandığı tarihten üç ay sonra yürürlüğe girer.
MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
yürütür.
[R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ]
—— • ——
TÜZÜK
Karar Sayısı : 2013/4311
Ekli “Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzüğün Yürürlükten Kaldırılmasına
İlişkin Tüzük”ün yürürlüğe konulması; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 2/11/2012
tarihli ve 6910 sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu’nca 11/2/2013 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
N. ERGÜN
Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı V.
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
ORTAKLIKLARIN DENETİMİNE DAİR TÜZÜĞÜN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA İLİŞKİN TÜZÜK
MADDE 1 – 15/7/1972 tarih ve 7/4656 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile
yürürlüğe konulan Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzük yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2 – Danıştayca incelenmiş olan bu Tüzük yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
MADDE 3 – Bu Tüzük hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
YÖNETMELİKLER
Karar Sayısı : 2013/4283
Ekli “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Yönetmeliği”nin yürürlüğe konulması;
Başbakan Yardımcılığının 4/12/2012 tarihli ve 1509 sayılı yazısı üzerine, 11/10/2011
tarihli ve 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 27 nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu'nca 28/1/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı
S. ERGİN
F. ŞAHİN
S. ERGİN
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı V.Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Yönetmeliği
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE BASIN VE YAYIN
MENSUPLARININ
ÇALIŞMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, basın ve yayın mensuplarının
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yerleşkesindeki çalışmalarına ve
hizmetlerden yararlanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, basın kartı sahibi olan yerli ve yabancı basın
ve yayın mensuplarını kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
168 inci maddesi ile 1/12/2011 tarihli ve 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun 27 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Basın kartı: Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce,
Türk ve yabancı basın ve yayın mensuplarına verilen resmî nitelikteki basın kartını,
b) Basın şeref ve sürekli basın kartı: Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğünce, basın ve yayın mensuplarına verilen sürekli nitelikteki basın
kartlarını,
c) Basın ve yayın kuruluşları:
1) Ülke düzeyinde dağıtımı yapılan günlük siyasi gazeteler ile haftalık siyasi
dergileri,
2) TBMM Başkanlığı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığını,
3) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından frekans tahsisi yapılan ulusal
nitelikteki televizyon kuruluşlarını,
4) (1) ve (3) numaralı alt bentlerde tanımlanan en az 10 basın ve yayın kuruluşu
ile paralı haber bülteni verme anlaşması olan siyasi nitelikteki Türk haber ajanslarını,
5) Uluslararası düzeyde dağıtımı yapılan ve yayınlanan, Türkiye'de temsilciliği
bulunan siyasi nitelikteki yabancı günlük gazete, haftalık dergi, haber ajansı ve
televizyon kuruluşlarını,
ç) Geçici basın kartı: Parlamento muhabiri kartı taşımayan ve TBMM'ye
günübirliğine gelen basın kartı sahibi Türk ve yabancı basın ve yayın mensuplarına
verilen geçici nitelikteki giriş kartını,
d) Geçici basın özel kartı: Basın şeref kartı veya sürekli basın kartı taşıyanlar ile
(c) bendinde tanımlanan basın ve yayın kuruluşlarının sahibi, genel yayın yönetmeni,
Ankara temsilcisi ve köşe yazarlarına verilen geçici nitelikteki giriş kartını,
e) Güvenlik Yönetmeliği: TBMM Başkanlık Divanınca kabul edilerek
yürürlüğe giren Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik Yönetmeliğini,
f) Kurul: Basınla İlişkiler Kurulunu,
g) Parlamento muhabiri: Basın ve yayın kuruluşlarınca, TBMM'nin
çalışmalarını izlemek üzere görevlendirilen ve bu Yönetmelik hükümlerine göre
Kurul tarafından kendilerine parlamento muhabiri kartı verilen basın ve yayın
mensuplarını,
ğ) Parlamento muhabiri araç giriş kartı: TBMM'de görev yapan parlamento
muhabiri kartı sahibi basın ve yayın mensuplarının araçları için hazırlanan giriş
kartını,
h) Parlamento Muhabirleri Derneği: Parlamento muhabirleri arasında mesleki
dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamak, basın ve yayın mensuplarının TBMM
içerisindeki çalışmalarını rahat ve düzenli biçimde sürdürmelerini temin etmek
amacıyla kurulan derneği,
ı) Parlamento muhabiri kartı: Basın ve yayın kuruluşlarınca, TBMM'nin
faaliyetlerini izlemekle görevlendirilen en az beş yıllık basın kartı sahibi muhabir,
kameraman ve foto muhabirlerine, unvanları yazılmak koşuluyla, Kurul tarafından
verilen fotoğraflı ve süreli giriş kartını,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Basınla İlişkiler Kurulu
Kurul ve görevleri
MADDE 5 – (1) Kurul, ilgili İdare Amirinin başkanlığında, Basın, Yayın ve
Halkla İlişkiler Başkanı, Basın işleriyle görevlendirilen Basın, Yayın ve Halkla
İlişkiler Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı ile
Parlamento Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu üyelerinden birinin katılımıyla
oluşur.
(2) Kurul Başkanı, kendisinin yokluğunda Kurulun toplantısına başkanlık etmek
üzere diğer İdare Amirlerinden birine vekâlet verebilir.
(3) Kurul, bu Yönetmelik ve Güvenlik Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde,
basın ve yayın mensuplarının TBMM'de yürütecekleri çalışmaları düzenlemek,
yürütmek ve gerektiğinde Yönetmelik değişikliği teklifi ve aldığı uygulama
kararlarını, yetkisine göre TBMM Başkanı veya Başkanlık Divanının onayına
sunmakla görevlidir.
(4) Basın ve yayın kuruluşlarının muhabir, foto muhabiri ve kameramanlarına
verilecek parlamento muhabiri kartı tahsis sayısı Kurul tarafından belirlenir. Kart
tahsis işlemlerinde Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı ve Basın İlan Kurumundan temin
edilecek bilgiler dikkate alınır.
(5) Kurul, ayda bir kez toplanarak TBMM'nin basınla ilişkili konularını
görüşür, parlamento muhabirleri ile ilgili tutanakları inceler ve karara bağlar.
(6) Kurul, TBMM Başkanının onayını alarak, olanaklar ölçüsünde basın ve
yayın kuruluşlarına TBMM yerleşkesinde çalışma bürosu tahsis edebilir. Çalışma
bürosu tahsis edilemediği durumlarda, basın ve yayın mensuplarının çalışmaları için
düzenlenmiş ortak çalışma alanlarıyla oda tahsis talepleri karşılanır.
(7) Kurulun sekretarya hizmetleri, TBMM Başkanlığı Basın, Yayın ve Halkla
İlişkiler Başkanlığınca yürütülür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kart Başvuru Usulü, Kartların Düzenlenmesi ve Verilmesi
Başvuru usulü
MADDE 6 – (1) Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı her yasama yılı
başlangıcından bir ay önce, basın ve yayın kuruluşlarına kart tahsis sayılarını bildiren
birer yazı göndererek, bu Yönetmelikte belirtilen koşullara uygun olmak üzere,
TBMM'de görevlendirecekleri mensuplarının isim listesini ve evraklarının
gönderilmesini ister.
(2) Basın ve yayın kuruluşları, TBMM'de görevlendirmek istedikleri
mensuplarına ait evrakları yedi gün içinde Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığına yazılı olarak bildirirler. Bildirimlere, başvuru sahibinin dolduracağı
form ile basın kartı örneği ve iki adet fotoğrafı eklenir.
Kartların düzenlenmesi ve verilmesi
MADDE 7 – (1) Basın ve yayın kuruluşlarının TBMM'de görevlendirmek
istedikleri muhabir, kameraman ve foto muhabirlerinin en az beş yıllık basın kartı
sahibi olmaları gerekir.
(2) TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı görevlilerinden basın
kartı sahibi olanlara, Kurul kararıyla parlamento muhabiri kartı verilir.
(3) TBMM'de görev yapacak basın ve yayın mensuplarına verilecek parlamento
muhabiri kartı, parlamento muhabiri araç giriş kartı, geçici basın kartı ve basın özel
kartının biçim yönünden düzenlenmesi ile hak sahiplerine verilmesine ilişkin
işlemler, Güvenlik Yönetmeliği hükümleri de dikkate alınarak Kurulun belirleyeceği
çerçeve içerisinde, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından yerine
getirilir. Parlamento muhabiri kartı başvuruları, Kurulca karara bağlanır. Parlamento
muhabiri araç giriş kartı başvurularının Yönetmeliğe uygun olup olmadığı Basın,
Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığınca incelenir ve ilgili İdare Amirinin onayına
sunulur. İdare Amirinin parlamento muhabiri araç giriş kartı başvuru formlarını
onaylamasından sonra kartlar hazırlanır.
(4) Parlamento muhabiri kartı, parlamento muhabiri araç giriş kartı, geçici basın
kartı ve geçici basın özel kartı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanı tarafından
imzalanır, sahiplerine imza karşılığında teslim edilir. Kart sahiplerinin isim listesi ve
TC kimlik numaraları TBMM Koruma Daire Başkanlığına bildirilir. Kartların
geçerlilik süresi bir yasama yılıdır.
(5) Hazırlanan kart örnekleri, TBMM Koruma Daire Başkanlığına ve Destek
Hizmetleri Başkanlığına bilgi amacıyla gönderilir.
Parlamento muhabiri kartı
MADDE 8 – (1) Parlamento muhabiri kartı almak üzere başvuruda
bulunanların basın kartı kullanım süreleri, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığınca Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden
temin edilecek bilgiyle tespit edilir. Başvurular, Kurulda bu Yönetmelik hükümleri
çerçevesinde değerlendirilerek, başvuru sahiplerine parlamento muhabiri kartı verilip
verilmeyeceğine karar verilir.
(2) Parlamento Muhabirleri Derneği eski başkanları ile basın şeref kartı
sahiplerine koşulsuz, sürekli basın kartı sahiplerine ise bir basın yayın kuruluşunda
fiilen çalıştığını belgelemesi koşuluyla, Kurulca, parlamento muhabiri kartı
verilebilir.
(3) Parlamento muhabiri kartı aldıktan sonra çalıştığı işyeri ile ilişiği kesilen
basın ve yayın mensupları, aldıkları tanıtma ve araç giriş kartlarını kırk beş gün içinde
Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına teslim etmek zorundadırlar. İlgili basın
ve yayın kuruluşlarından veya meslekten ayrıldığı tespit edilen basın ve yayın
mensubunun kartı, geçerliliğini yitirir. Kartını teslim etmeyenlerin isimleri Basın,
Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığınca TBMM Koruma Daire Başkanlığına bildirilir.
Bu kişiler, basın kimliğiyle TBMM'ye alınmazlar.
(4) İşyeri değiştiren basın ve yayın mensupları, eski kartlarını iade etmedikçe
kendilerine yeni kart verilmez. Basın ve yayın kuruluşları da kartların iptali
durumunda, söz konusu kartları Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına iade
etmekle yükümlüdürler.
(5) İşyeri değişikliğinde yeni işyerine ait başvurunun, kartın kaybedilmesi
halinde ise gazetede yayınlanan kayıp ilanının, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığına verilmesi zorunludur.
Geçici basın giriş kartı
MADDE 9 – (1) Parlamento muhabiri kartı sahibi olmayan basın ve yayın
mensuplarından, TBMM'de belli bir toplantıyı izlemek veya bir görüşme yapmak
üzere gelenlere, basın kartı sahibi olmaları koşuluyla ve bu kart karşılığında Basın
Bürosundan geçici basın kartı verilir.
(2) Geçici basın kartı alanlar, Genel Kurul salonunda ve komisyon salonlarında
basına ayrılan yerlerde oturur. Genel Kurul çalışmaları sürerken, TBMM kulislerine
kesinlikle giremezler. Geçici basın kartlı basın ve yayın mensupları, çalışmalarını
tamamlayınca geçici basın kartını geri vererek TBMM'den ayrılırlar.
Geçici basın özel giriş kartı
MADDE 10 – (1) Basın şeref kartı veya sürekli basın kartı taşıyanlar ile 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde tanımlanan basın ve yayın kuruluşlarının
sahibi, genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi ve köşe yazarlarına, TBMM
çalışmalarını izleyebilmeleri amacıyla, sahip oldukları basın kartlarıyla değiştirmek
üzere Basın Bürosundan geçici basın özel kartı verilir. Geçici basın özel kartlı basın
ve yayın mensupları, çalışmalarını tamamlayınca geçici basın özel kartını geri vererek
TBMM'den ayrılırlar.
Parlamento muhabiri araç giriş kartı
MADDE 11 – (1) Parlamento muhabiri kartı taşıyanların beyan edeceği sadece
bir araca, parlamento muhabiri kartı ve araç tescil belgesinin önlü arkalı fotokopisi ile
birlikte başvurusu halinde parlamento muhabiri araç giriş kartı verilir.
(2) Araç başkası adına kayıtlı ise başvuru sahibinden TBMM araç giriş kartı
taahhütnamesi ve araç sahibinin nüfus cüzdanı fotokopisi alınır. Araç bir şirket adına
kayıtlı ise basın ve yayın kuruluşu ile şirket arasında düzenlenen araç kiralama
sözleşmesinin bir örneği istenir. Parlamento muhabiri araç giriş kartı alınacak aracı
makam veya şirket sürücüsü kullanması halinde, sürücünün nüfus cüzdanı fotokopisi
alınır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Film ve Fotoğraf Çekimleri ile Basın Toplantısı
Basın toplantısı ve çekimler
MADDE 12 – (1) TBMM yerleşkesinde, her türlü canlı yayın, film ve fotoğraf
çekimleri izne tabidir. Çekim izin formu, muhabir unvanlı kişi tarafından doldurulur
ve imzalanır. İzin, ilgili İdare Amiri veya yetkilendireceği Basın, Yayın ve Halkla
İlişkiler Başkanı ya da basın işleriyle görevlendirilen Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığı Başkan Yardımcısı tarafından verilir. Çekim izinleri, belirtilen kişi,
mekân, süre ve zamanla sınırlıdır.
(2) Aksine bir karar olmadıkça, TBMM Genel Kurul toplantılarında, basın
locasından flaş kullanılmamak kaydıyla fotoğraf çekimi yapılabilir. TBMM
Televizyonu dışında Genel Kurula kamera alınmaz.
(3) Komisyon ve siyasi parti grup toplantılarında film ve fotoğraf çekimleri,
Komisyon Başkanı ve siyasi parti grup başkanvekilinin iznine bağlıdır. Basın
mensupları, toplantıları kendilerine ayrılan bölümlerden izleyebilirler.
(4) TBMM Basın Toplantı Salonunda, sadece milletvekilleri ile TBMM'de
temsil edilen siyasi partilerin milletvekili olmayan genel başkanları partilerine
mensup milletvekilleriyle birlikte basın toplantısı yapabilirler.
(5) TBMM Şeref Holünde TBMM Başkanının katılacağı programlar haricinde
televizyon programı yapılamaz.
(6) TBMM'de film ve fotoğraf çekimi ile röportaj yapmak isteyen, Başbakanlık
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından akreditasyonu yapılmamış
yabancı basın ve yayın mensupları taleplerini öncelikle Başbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğüne, basın müşavirliklerine veya büyükelçiliklere
iletirler. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden gelecek
izin talep yazısını müteakip, birinci fıkra hükümlerine göre izin verilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çalışma Şartları ve Denetim
Çalışma şartları
MADDE 13 – (1) Basın ve yayın kuruluşları, TBMM'nin çalışmalarını bu
Yönetmelikte ve Güvenlik Yönetmeliğinde belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde
izleyebilirler. Bu amaçla TBMM'de sürekli muhabir, foto muhabiri ve kameraman
görevlendirebilirler.
(2) Parlamento muhabirleri, Genel Kurul toplantılarını, izinli olarak da
komisyon ve siyasi parti grup toplantılarını kendilerine ayrılan yerlerde izleyebilirler.
(3) Parlamento muhabirleri TBMM içerisinde kütüphane, lokanta, berber, açık
otopark ve benzeri hizmetlerden yararlanabilirler.
(4) Kameramanlar ve foto muhabirleri Basın Bürosunda yapılan basın
toplantıları hariç izinsiz olarak kamera ve fotoğraf makineleriyle birlikte TBMM
binalarında ve bahçelerinde dolaşamazlar, izin verilmedikçe komisyon ve siyasi parti
grup toplantı salonlarına giremezler.
(5) Geçici basın kartı taşıyanlar, kulislere giremezler, Genel Kurul toplantılarını
basın locasından, komisyon çalışmalarını ve basın toplantılarını ise basına ayrılan
bölümlerden izleyebilirler.
(6) Parlamento muhabirleri, geçici basın kartı ve geçici basın özel kartı
taşıyanlar giriş ve çıkışlarda TBMM Şeref Kapısını kullanamazlar.
(7) Basın ve yayın mensupları kendilerine verilen tanıtım kartlarını TBMM
yerleşkesinde yakalarına takarlar.
Denetim
MADDE 14 – (1) Parlamento muhabirlerinin TBMM yerleşkesindeki davranış
ve tutumları Kurul üyeleri tarafından denetlenir.
(2) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranan, izinsiz ya da çekim izin
formunda belirtilen kişi, mekân, süre ve zaman dışında çekim yapan, kıyafeti TBMM
yerleşkesinde çalışmaya uygun olmayan basın ve yayın mensubunun durumu
tutanakla tespit edilir ve Kurulda görüşülür. Kurulca ilgilinin uyarılmasına karar
verilirse, Kurul kararı, Kurul Başkanının yazısıyla ilgiliye tebliğ edilir. Aynı
tutumunda ısrar ettiği belirlenen ilgilinin parlamento muhabiri kartı Kurulca iptal
edilir ve durum ilgilinin mensup olduğu kuruluşa bildirilir.
(3) TBMM'nin güvenliğini ve saygınlığını ihlal edici eylem ve davranışta
bulunan basın ve yayın mensubunun parlamento muhabiri kartı ilgili İdare Amirince
iptal edilir. İptal gerekçesi ilgiliye ve kuruluşuna bildirilir. Kartı iptal edilen
parlamento muhabiri, iptal süresince TBMM yerleşkesinde basın ve yayın faaliyeti
yürütemez.
(4) Geçici basın kartı ve geçici basın özel kartı verilen basın ve yayın
mensupları da kart iptalinin dışında bu madde hükümlerine tabidir.
(5) Kurul kararları ile ilgili duyurular ve yazılar Kurul Başkanının imzasıyla
ilgili yerlere gönderilir.
(6) Bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerinin ve Kurul tarafından alınacak ilgili
kararların uygulanmasında Güvenlik Yönetmeliği hükümleri de dikkate alınarak
TBMM Koruma Daire Başkanlığı ile işbirliği yapılır.
ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Kıyafet
MADDE 15 – (1) Parlamento muhabirleri ile diğer basın ve yayın mensupları,
TBMM Genel Kurul Salonu içerisinde, TBMM İçtüzüğünün 56 ncı maddesinin ikinci
fıkrası hükümlerine uygun çalışırlar. Kadın muhabirler, yönetmelik ve genelgelere
uygun olarak pantolon da giyebilirler.
(2) Genel Kurul salonu dışında yönetmelik ve genelgelere uygun giyinilir.
(3) Bu hükümleri ihlal edenler yerleşke içinde uyarılırlar, Genel Kurulda ise
dışarı çıkarılırlar.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 16 – (1) 6/6/2009 tarihli ve 27250 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Basın ve Yayın Mensuplarının Çalışmaları
Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı yürütür.
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
Adalet Bakanlığından:
DENETİMLİ SERBESTLİK MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILIĞINA
ATAMA YÖNETMELİĞİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, denetimli serbestlik müdür
yardımcılığı giriş sınavının usul ve esasları ile müdür ve müdür yardımcısı olarak
atanacaklarda aranacak nitelikleri düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, denetimli serbestlik müdür ve müdür
yardımcıları ile bu kadrolara atanacak adayları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli
Serbestlik Hizmetleri Kanununun 26/A ve 27 nci maddelerine dayanılarak
hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakan: Adalet Bakanını,
b) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,
c) Genel Müdürlük: Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünü,
ç) Giriş sınavı: Denetimli serbestlik müdür yardımcılığı için yapılan yazılı sınav
ve mülakatı veya Kamu Personeli Seçme Sınavı ve mülakatı,
d) Hizmet süresi: Aylıksız izinli olarak geçen süreler ile toplamı üç ayı geçen
hastalık ve refakat izinleri hariç olmak üzere müdür yardımcılığı unvanında fiilen
çalışılan süreyi,
e) Komisyon: Denetimli serbestlik müdür yardımcılığı giriş sınav komisyonunu,
f) KPSS: Kamu Personeli Seçme Sınavını,
g) Müdür: Denetimli serbestlik müdürünü,
ğ) Müdür Yardımcısı: Denetimli serbestlik müdür yardımcısını,
h) ÖSYM: Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığını,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Müdür Yardımcılığı Giriş Sınavına İlişkin Usul ve Esaslar
Giriş sınavına başvuru şartları
MADDE 5 – (1) Giriş sınavına katılabilmek için;
a) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci
maddesinde belirtilen şartları taşımak,
b) En az dört yıllık eğitim veren fakülte ve yüksekokullardan veya bunlara
denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim
kurumundan mezun olmak,
c) KPSS puan türüne göre alım yapılması halinde ilanda belirtilen KPSS puan
türünden en az 70 puan almış olmak,
şartları aranır.
Giriş sınavı duyurusu
MADDE 6 – (1) Başvuru ve sınav yeri, tarihi, şekli, sınav konuları, KPSS puan
türü, sınavda alınan başarı derecelerine göre çağrılacak aday sayısı, diğer hususlar ile
istenecek belgeler başvuru tarihinin bitiminden en az otuz gün önce Resmî Gazete’de,
Türkiye genelinde yayımlanan tirajı en yüksek ilk beş gazetenin en az birinde ve
Bakanlığın resmî internet sayfasında ilân edilir.
Başvuru şekli ve başvuruda istenen belgeler
MADDE 7 – (1) Sınav başvuruları, elektronik ortamda kabul edilir. Gerekli
görülmesi hâlinde elden veya posta ile başvuru yöntemi de kullanılabilir.
(2) Giriş sınavına katılmak isteyen adaylardan;
a) Başvuru Formu,
b) KPSS puan türüne göre alım yapılması halinde KPSS sonuç belgesinin
bilgisayar çıktısı,
c) Diploma veya mezuniyet belgesi aslı veya onaylı sureti ya da yabancı
üniversitelerden mezun olunması hâlinde Yükseköğretim Kurulunca verilen denklik
belgesinin aslı veya onaylı sureti,
ç) 1 adet vesikalık fotoğraf,
istenir.
(3) Başvuru koşullarını taşımadığı veya istenen belgelerde gerçeğe aykırı
beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılır. Bu kişilerin atamaları
yapılmış olsa dahi iptal edilir.
Giriş sınavı usulleri
MADDE 8 – (1) Müdür yardımcıları, mesleğe giriş sınavı ile alınır.
(2) Müdür yardımcılığı mesleğine giriş sınavı;
a) Yazılı sınav puanına göre yapılacak sıralama ve mülakat,
b) KPSS puanına göre yapılacak sıralama ve mülakat,
usullerinden biriyle yapılır.
Yazılı sınav şekli ve değerlendirme
MADDE 9 – (1) Yazılı sınav; Bakanlık tarafından yapılabileceği gibi ÖSYM,
üniversiteler veya kamu kurumlarından birine de yaptırılabilir.
(2) Yazılı sınav; genel kültür ve genel yetenek ile alan bilgisi konularından
oluşur. Buna göre;
a) Genel kültür ve genel yetenek: Türkçe, Matematik, Atatürk ilkeleri ve inkılâp
tarihi, Türkiye coğrafyası ve temel yurttaşlık bilgisi,
b) Alan bilgisi: Anayasa hukuku, idare hukuku, medenî hukuk genel hükümleri,
ceza hukuku genel hükümleri, ceza infaz hukuku, ceza usul hukuku ve kamu
maliyesi,
konularını kapsar.
(3) Yazılı sınavda; genel yetenek ve genel kültür soruları ile alan bilgisi soruları
kendi aralarında eşit olarak puanlanmak suretiyle, genel yetenek ve genel kültür
soruları yüzde otuz, alan bilgisi soruları yüzde yetmiş puan ağırlığına sahip olacak
şekilde değerlendirilir.
(4) Yazılı sınavdan başarılı sayılmak için en az 70 puan almak gerekir.
Mülakat ve değerlendirme
MADDE 10 – (1) Yazılı sınav usulüyle alım yapılması halinde, bu sınavda en
az 70 puan alanlar arasından en yüksek puandan başlanarak sınav ilanında belirtilen
kadronun en fazla dört katı aday mülakata çağrılır.
(2) İlanda belirtilen KPSS puan türüne göre alım yapılması halinde, sınav
ilânında belirtilen kadro sayısının en fazla dört katı aday en yüksek puandan
başlanarak mülakata çağrılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralara göre mülakata çağrılmaya hak kazanan en düşük
puana sahip adayla aynı puanı alanlar da mülakata çağrılır.
(4) Mülakat sırasında adaylar;
a) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
b) Temsil kabiliyeti,
c) Öz güveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
ç) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı,
yönlerinden değerlendirilir.
(5) Adaylar, Komisyon başkan ve üyeleri tarafından dördüncü fıkrada yazılı
niteliklerin her biri için en fazla yirmi beş puan verilmek suretiyle toplam yüz puan
üzerinden değerlendirilir ve verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir.
(6) Mülakatta başarılı sayılabilmek için başkan ve üyelerin yüz tam puan
üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şarttır. En
yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere mülakat başarı listesi hazırlanır ve bu
liste Komisyon tarafından imzalanarak Genel Müdürlüğe teslim edilir.
Sınav komisyonu
MADDE 11 – (1) Komisyon, Genel Müdürlükten bir genel müdür yardımcısı
başkanlığında, Genel Müdürlükten iki, Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Personel Genel
Müdürlüğünden birer üye olmak üzere toplam beş üyeden oluşur.
(2) Geçerli bir mazereti sebebiyle herhangi bir üyenin sınav komisyonuna
katılamaması halinde aynı birimden başka bir üye görevlendirilir.
(3) Sınav komisyonu üyelerinin görevlendirilmesinde Bakan Olur’u alınır.
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Genel Müdürlükçe yürütülür.
Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması
MADDE 12 – (1) Nihai başarı listesi, adayların yazılı sınav puanı veya KPSS
puanı ile mülakatta aldıkları puanların aritmetik ortalamasına göre yapılır.
(2) Nihai başarı listesinde puanların eşit olması halinde, sırasıyla yazılı sınav
uygulanmışsa yazılı sınav puanı, uygulanmamışsa KPSS puanı, mülakat puanı, lisans
diploma notu daha yüksek olan aday sıralamada üstte yer alır.
(3) Başarılı olan asıl ve varsa yedek adayların isimleri nihai başarı puanı en
yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilan edilir.
Sınav sonucuna itiraz ve değerlendirme
MADDE 13 – (1) Sınav sonuçlarının ilan edilmesinden itibaren yedi işgünü
içinde yazışma adresi, telefon numarası ve elektronik posta adresini içeren adaya ait
isim ve imzalı dilekçe ile doğrudan Genel Müdürlüğe ya da Genel Müdürlüğe
gönderilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılıklarına itiraz edilebilir.
(2) Süresinde verilmeyen veya birinci fıkrada yazılı şartları taşımayan
dilekçeler dikkate alınmaz.
(3) İtirazlar, itiraz süresinin dolmasından itibaren en geç otuz gün içerisinde
Sınav Komisyonu tarafından değerlendirilir ve verilen kararlar idari yargı yolu açık
olmak üzere kesindir.
(4) Değerlendirme sonuçları, ilgililerin dilekçelerinde belirttikleri yazışma
adreslerine gönderilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Müdür Yardımcılığı ve Müdürlüğe Atanma
Sınavı kazananlardan istenecek belgeler
MADDE 14 – (1) Sınavı kazananlardan;
a) Diploma veya mezuniyet belgesi aslı veya onaylı sureti ya da yabancı
üniversitelerden mezun olunması hâlinde Yükseköğretim Kurulunca verilen denklik
belgesinin aslı veya onaylı sureti,
b) Sınav sonuç belgesinin bilgisayar çıktısı,
c) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek herhangi bir akıl hastalığı
bulunmadığına dair yazılı beyan,
ç) Adlî sicil kaydı olup olmadığına dair yazılı beyan,
d) Erkek adaylar için askerlikle ilişiği bulunmadığına dair yazılı beyan,
e) Mal bildirim beyannamesi,
f) 1 adet fotoğraf,
istenir.
Müdür yardımcılığına atanma
MADDE 15 – (1) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen şartları
taşıyanlardan giriş sınavında başarılı olup atanmaya hak kazanan ve güvenlik
soruşturması olumlu sonuçlanan adaylar müdür yardımcısı olarak atanır.
(2) Geçerli bir mazereti olmaksızın yasal süresi içerisinde görevine başlamayan
veya atanma hakkından feragat eden adayların atama işlemi iptal edilir.
(3) Atanmaya hak kazanan adaylardan bir kısmının çeşitli sebeplerle
atanamaması, atamalarının iptal edilmesi veya memuriyetten çekilmesi gibi
nedenlerle kadroların boşalması halinde, aynı sınav sonucu oluşan nihaî başarı
listesindeki sıraya göre yedek adaylar arasından atama yapılabilir. Bu atama, bir
sonraki sınavın ilân tarihine kadar ve her halde müdür yardımcısı alımına ilişkin sınav
ilanının yapıldığı tarihten itibaren iki yılı aşamaz.
Müdür yardımcılığından müdürlüğe, müdürlükten müdür yardımcılığına
atanma
MADDE 16 – (1) Müdür yardımcılığı kadrosunda en az üç yıl hizmet süresi
bulunanlar arasından; eğitim kariyeri, liyakati, temsil ve yönetim kabiliyeti ile
performans durumlarına göre başarılı sayılanlar Bakanlıkça müdür kadrosuna
atanabilir.
(2) Müdür olarak atananlardan bu görevde kalmasında hakkındaki adli veya
idari soruşturma nedeniyle ya da denetim raporlarına göre sakınca görülenler ile
hizmet ve performans durumlarına göre başarısız bulunanlar müdür yardımcısı olarak
atanabilir.
(3) 10/7/2003 tarihli ve 25164 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adalet
Bakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 33 üncü maddesi
kapsamında alt bölgelerde görev yapan müdürler, talep halinde veya ihtiyaç
durumuna göre üst bölgelere müdür yardımcısı olarak atanabilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Müdür ve müdür yardımcılarının eğitimi
MADDE 17 – (1) Müdür ve müdür yardımcıları, Genel Müdürlükçe veya
Bakanlık Eğitim Dairesi Başkanlığınca mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve etik
değerler ile temsil kabiliyeti kazanmak üzere eğitime tâbi tutulur.
Yönetmelikte hüküm bulunmayan haller
MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde, Adalet
Bakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliği uygulanır.
Yürürlük
MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
Türkiye İş Kurumundan:
AKTİF İŞGÜCÜ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Esaslar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; istihdamın korunmasına ve
artırılmasına, işsizlerin mesleki niteliklerinin geliştirilmesine, işsizliğin azaltılmasına
ve özel politika gerektiren grupların işgücü piyasasına kazandırılmasına yardımcı
olmak üzere Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen aktif işgücü hizmetlerinin
yürütülmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Türkiye İş Kurumu tarafından işgücü piyasası
ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilecek olan mesleki eğitim kurslarını, işbaşı
eğitim programlarını, girişimcilik eğitim programlarını, toplum yararına programları,
iş ve meslek danışmanlığı faaliyetlerini ve bu Yönetmelik çerçevesinde tasarlanacak
olan diğer kurs, program, proje ve özel uygulamalar ile bunların uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş
Kurumu Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi, 24/11/1994 tarihli
ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin
birinci fıkrası ve 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 48 inci
maddesinin altıncı fıkrasının (d) bendi ile yedinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte yer alan;
a) Aktif işgücü hizmetleri: İstihdamın korunmasına ve artırılmasına, işsizlerin
mesleki niteliklerinin geliştirilmesine, işsizliğin azaltılmasına ve özel politika
gerektiren grupların işgücü piyasasına kazandırılmasına yardımcı olmak üzere yapılan
faaliyetleri,
b) Bireysel gönderme: Kuruma kayıtlı kişilerin grup oluşturulması şartından
bağımsız olarak aktif işgücü hizmetlerinden yararlandırılmalarını,
c) Denetim Kurulu: 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında
oluşturulan ve Kurum tarafından yürütülen işgücü yetiştirme faaliyetlerini denetlemek
üzere oluşturulan il istihdam ve mesleki eğitim denetim kurullarını,
ç) Engelli: Bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli
derecelerle kaybetmesi nedeniyle çalışma gücünün en az yüzde kırkından yoksun
olduğu sağlık kurulu raporları ile belgelenen ve çalışabilir durumda olan kişileri,
d) Eski hükümlü: Bir yıldan daha uzun süreli bir suçtan veya ceza süresine
bakılmaksızın Devlet memuru olmaya engel bir suçtan hüküm giyen ve cezasını infaz
kurumlarında tamamlayanları, cezası ertelenenleri, koşullu salıverilenleri, özel
kanunlarda belirtilen şartlardan dolayı istihdam olanağı bulunmayanları, ömür boyu
kamu hizmetlerinden yasaklı bulunanları ve denetimli serbestlik kapsamında olanları,
e) Genel Müdürlük: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünü,
f) Girişimcilik eğitim programı: Kuruma kayıtlı kişilerin iş kurmalarını ve
işlerini devam ettirmelerini sağlamak üzere düzenlenen eğitimleri,
g) Hizmet merkezi: Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerine bağlı olarak
kurulan birimi,
ğ) Hizmet sağlayıcı: Bu Yönetmelik kapsamındaki hizmetleri sunabilecekleri,
h) Hükümlü: Bir yıldan uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezadan veya ceza
süresine bakılmaksızın Devlet memuru olmaya engel bir suçtan hüküm giyip ceza ve
infaz kurumlarında bulunanları,
ı) İl müdürlüğü: Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünü,
i) İstekli: Hizmet alımına teklif verenleri,
j) İşbaşı eğitim programı: Katılımcılara mesleki deneyim kazandırmak üzere,
Kurumca belirlenen asgari şartları taşıyan işyerlerinde işbaşında verilen eğitimi,
k) İş ve meslek danışmanı: Kuruma kayıtlı iş arayanların iş bulmalarına,
mesleki uyum problemlerini gidermelerine, mesleki becerilerini geliştirmelerine,
mesleklerini veya işlerini değiştirmelerine, işverenlerin ise mevzuat çerçevesinde
bilgilendirilmeleri ile taleplerini karşılamalarına sistemli olarak yardım eden kişiyi,
l) Katılımcı: Toplum yararına program, girişimcilik eğitim programları ve işbaşı
eğitim programlarına katılanları,
m) KDV: Katma değer vergisini,
n) Kesinleşen kursiyer sayısı: Kursun başlamasından itibaren geçen onda birlik
sürenin bitim tarihi itibariyle kursa devam eden mevcut kursiyer sayısını,
o) Kurs: Herhangi bir mesleği olmayan, bir mesleği olmakla birlikte mesleğinde
iş bulamayan veya mesleğinde yeterli olamayanların, niteliklerini geliştirerek
istihdam edilebilirliklerini artırmak amacıyla düzenlenen meslek edindirme,
geliştirme ve değiştirme eğitimlerini,
ö) Kursiyer veya katılımcı başı ders saat maliyeti: Bir kursiyerin veya
katılımcının bir ders saatine karşılık olmak üzere kurs veya program için gerekli olan
temrin malzemesi, eğitici, kurs veya program yeri ve mesleki rehabilitasyon giderleri,
yüklenici kârı ile eğitim için yapılan ve Genel Müdürlükçe uygun bulunan benzeri
giderleri,
p) Kursiyer: Kurslara katılanları,
r) Kurum: Türkiye İş Kurumunu,
s) MEB: Millî Eğitim Bakanlığını,
ş) Mesleki Yeterlilik Belgesi: Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından
onaylanmış, bireyin bilgi, beceri ve yetkinliğini ifade eden belgeleri,
t) MYK: Mesleki Yeterlilik Kurumunu,
u) Özel politika veya uygulama gerektiren gruplar: Diğer gruplara göre
istihdamında daha fazla güçlük çekilen kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler,
engelliler gibi dezavantajlı grupları,
ü) Plan: Yıllık işgücü eğitim planını,
v) PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü,
y) Protokol: İşbirliği kapsamında düzenlenecek kurs ve programların
çerçevesini belirleyen işbirliği veya iyi niyet belgelerini,
z) SGK: Sosyal Güvenlik Kurumunu,
aa) Sistem: Düzenlenen faaliyetlere ilişkin iş ve işlemlerin elektronik ortamda
yapılmasına imkan sağlayan Kurum bilgi işlem ağını,
bb) Sözleşme: Bu Yönetmelik kapsamında düzenlenen kurs, program ve
projenin çerçevesini belirleyen ve Kurum ile yüklenici veya işveren ile katılımcı
arasında imzalanan belirli süreli belgeyi,
cc) Teklif: Hizmet alımı veya işbirliği kapsamında istekli tarafından yapılan
başvuruyu,
çç) Temrin gideri: Bu Yönetmelik kapsamında düzenlenen kurs, program ve
projelerin yürütülmesi esnasında kullanılarak tüketilen ve demirbaş niteliği taşımayan
malzemelere ilişkin gideri,
dd) Toplum yararına program (TYP): İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya
yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin
gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma
alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını
amaçlayan ve bunlara geçici gelir desteği sağlayan programları,
ee) Ulusal Meslek Standartları (UMS): 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Mesleki
Yeterlilikler Kurumu Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde Mesleki Yeterlilik
Kurumu tarafından kabul edilen meslek standartlarını,
ff) Ulusal yeterlilik: 5544 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde
Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından kabul edilen yeterlilikleri,
gg) Yeterlilik birimi: Ulusal yeterlilikte yayımlanan yeterlilik birimlerinden her
birini,
ğğ) Yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşu: Türk Akreditasyon Kurumu veya
Avrupa Akreditasyon Birliği ile çok taraflı tanıma anlaşması imzalamış akreditasyon
kurumlarınca akredite edilmiş ve Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından sınav ve
belgelendirme yapmak üzere yetkilendirilmiş olan personel belgelendirme kurum ve
kuruluşlarını,
hh) Yüklenici: Bu Yönetmelik kapsamındaki hizmetlerin yürütülmesi amacıyla
sözleşme ve/veya protokol imzalanan hizmet sağlayıcıları,
ifade eder.
Yetki ve sorumluluk
MADDE 5 – (1) Aktif işgücü hizmetlerine ilişkin politikaların belirlenmesi,
ilgili mevzuatın hazırlanması ve uygulanmasının koordinasyonundan Genel
Müdürlük yetkili ve sorumludur.
(2) Aktif işgücü hizmetleri için hizmet alımı ve işbirliği yapılması ile
hizmetlerin yürütülmesinden il müdürlükleri yetkili ve sorumludur. Gerektiğinde
hizmet merkezleri, il müdürlükleri tarafından bu kapsamda yetkilendirilebilir.
(3) Kurum, bu Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemlerin yürürlükteki
mevzuata uygun şekilde yapılmasını temin etmek için gerekli tedbirleri alır.
Ödeneklerin belirlenmesi
MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemlerin yapılması için il
müdürlüklerine tahsis edilecek ödenek miktarı, her yıl Genel Müdürlükçe belirlenir.
(2) Genel Müdürlük, ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda il müdürlüklerine
tahsis edilen ödeneklerde değişiklik yapabilir, ödeneklerin bir kısmını veya tamamını
merkezde tutabilir, yürütülen ve planlanan faaliyet ya da projeleri dikkate alarak
ödenek tahsisi yapabilir. Genel Müdürlükçe il müdürlüklerine tahsis edilen
ödeneklerde değişiklik yapılırken il müdürlüklerinin yıllık işgücü eğitim planı ile
yapılması planlanan faaliyet ve projeleri dikkate alınır.
Yıllık işgücü eğitim planı
MADDE 7 – (1) İl müdürlüklerince en geç ilgili yılın ocak ayında yıllık işgücü
eğitim planı hazırlanır ve İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulunun onayını müteakip
on beş gün içerisinde ilan edilerek Kurumun internet sayfasında yayımlanır. Planda
yıl içerisinde yapılacak değişiklikler Kurulun onayı ile uygulanır.
(2) Planda, işyerlerinden alınan talepler ve/veya işgücü piyasası araştırmaları
sonucunda belirlenen meslekler ile bu mesleklerde eğitim alacak kişi sayısı yer
alacaktır. Planda yer alacak meslekler itibarıyla eğitim verilecek kişi sayısı, ilgili
meslekte işyerlerinden alınan talepler ve işgücü piyasası araştırmaları sonucunda
tespit edilen işgücü ihtiyacından, son iki yıl içinde Kurum aracılığıyla ilgili meslekte
eğitim almış Kuruma kayıtlı işsizler çıkarılarak belirlenir.
Kurs ve programların uygulanması
MADDE 8 – (1) Bu Yönetmelikte belirtilen istisnalar dışında, kurs ve
programların uygulanması yıllık işgücü eğitim planında yer alması şartına bağlıdır.
(2) Bu Yönetmelik kapsamındaki aktif işgücü hizmetleri, işbirliği veya hizmet
alımı yoluyla gerçekleştirilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Mesleki Eğitim Kursları
Mesleki eğitim kurslarının açılması
MADDE 9 – (1) Yıllık işgücü eğitim planında yer alan mesleklerde kurs
açılabilmesi için işyerlerinden talep gelmesi gerekir. Söz konusu talebin, il
müdürlüğünce yapılacak çalışmalar sonucunda Kurum kayıtlarından karşılanamaması
halinde, sadece karşılanamayan kısım için mesleki eğitim kursu açılabilir.
(2) Planda yer almayan bir meslek için hizmet alımı yöntemi ile kurs
düzenlenmek istenildiğinde; Genel Müdürlükten uygunluk onayı alınması ve İl
İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulunun onayıyla planda değişiklik yapılması
gereklidir.
(3) Planda yer almayan bir meslek için özel sektör işyerlerinden alınan işçi
taleplerinin Kuruma kayıtlılardan karşılanamaması durumunda özel sektör işyerleri
tarafından en az yüzde elli, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarından en az yüzde yirmi istihdam taahhüdü verilmesi şartıyla
işbirliği kapsamında kurs düzenlenebilir. Bu şekilde kurs düzenlenen meslek, İl
İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulunun yapılacak ilk toplantısında yıllık işgücü
eğitim planına eklenir.
Hizmet sağlayıcılar
MADDE 10 – (1) İşbirliği veya hizmet alımı yapılabilecek hizmet sağlayıcılar
aşağıda belirtilmiştir.
a) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları.
b) Üniversiteler.
c) 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununa ve 8/2/2007
tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa dayanılarak kurulan özel
öğretim kurumları ve özel eğitim işletmeleri.
ç) Özel sektör işyerleri.
d) Kuruluş amaçları doğrultusunda olmak şartıyla; kamu kurum ve kuruluşları
ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, işçi, işveren, esnaf sendikaları, özel
kanunla kurulan banka ve kuruluşları ve bunlara bağlı işyerleri ile iktisadi işletmeleri
bulunan dernek ve vakıflar.
(2) Aktif işgücü hizmetlerinin sunulması kapsamında ilgili mevzuatın
belirlediği çerçevede, 4904 sayılı Kanun kapsamında kurulan özel istihdam büroları
ile de işbirliği veya hizmet alımı yapılabilir.
(3) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlar sadece işbirliği
kapsamında teklif sunabilirler.
(4) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşların alt yapısının diğer
hizmet sağlayıcılar tarafından kullanılması durumunda, bu hizmet sağlayıcılar sadece
işbirliği kapsamında teklif sunabilirler.
(5) Kurum, hizmet alım ilanında belirtmek şartı ile hizmet alınan mesleğin
özelliği ve hizmet sunulacak bölge dikkate alınarak, birinci fıkrada belirtilen hizmet
sağlayıcıları sınırlandırabilir.
(6) 5580 sayılı Kanuna göre Millî Eğitim Bakanlığı tarafından verilen kurs
açma iznine sahip olan kurumlar ile sadece izin alınan konularda kurs düzenlenebilir.
Vakıf ve dernekler, kendilerine ait iktisadi işletme ile teklif sunabilecek olup
merkezlerinin olduğu il dışında teklif sunabilmeleri için, o ilde şubelerinin bulunması
ve dernek tüzüğü veya vakıf senedinde mesleki eğitim verebileceğinin yer alması;
üniversitelerin ise teklif sundukları ilde faaliyet göstermelerine yetkili olduklarını
gösterir resmî belgeleri ve kendilerini temsil edebilecek yetkilendirilmiş yerleşik
birimlerinin bulunması gereklidir.
(7) Hizmet sağlayıcıların; teklif ve sözleşme aşamasında 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 10 uncu maddesi gereğince vergi, SGK primi ve
prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası
olmaması gerekir. Bu borç ve cezaları yapılandırılmış olanlardan hizmet alımı
yapılabilir. İşbirliği yoluyla düzenlenecek kurslarda ve kamu kurum ve kuruluşları ile
yapılan hizmet alımı ve işbirliğinde vergi, SGK primi ve prime ilişkin borç ile SGK
ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmaması şartı aranmaz.
(8) Hizmet alımı yapan il müdürlüğünde; ihale yetkilisi kişiler ile bu yetkiye
sahip komisyonlarda görevli kişiler ve belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye
kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri
ile bunların ortağı olduğu şirketler (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli
bulunmadıkları veya sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip olmadıkları anonim
şirketler hariç) ile bunların üyesi veya yöneticisi oldukları hizmet sağlayıcılar ile
hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz.
Hizmet alımı
MADDE 11 – (1) Yıllık işgücü eğitim planında yer alan mesleklere ilişkin
hizmet alımları; tespit edilen yaklaşık kursiyer başı ders saat maliyeti de dikkate
alınarak bu Yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde, 4734 sayılı Kanunun 22
nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükmü uyarınca doğrudan temin usulü ile
yapılır. Hizmet alımı, söz konusu mevzuatın Kuruma verdiği yetkiye istinaden, bu
Yönetmelik ve belirlenecek usul ve esaslara göre gerçekleştirilir.
(2) Birinci fıkra hükümlerine bağlı olmak kaydıyla; aynı meslekte birden fazla
hizmet sağlayıcıdan ve birden fazla gerçek veya tüzel kişinin aralarında yaptıkları
anlaşma ile oluşturulan iş ortaklığı veya konsorsiyumlardan aynı ilan çerçevesinde
hizmet alınabilir. Bir hizmet sağlayıcıdan birden fazla meslekte hizmet alımı
yapılabilir.
İşbirliği yapılması
MADDE 12 – (1) Hizmet sağlayıcılar, işbirliği yöntemi ile ilana tabi
olmaksızın, bu maddede belirtilen koşullara uygun olarak kurs teklifinde
bulunabilirler.
(2) Kurum; kursiyer zaruri gideri, sigorta prim gideri ile eğitici gideri ve temrin
giderlerinin bir veya birkaçını ya da tamamını içerecek şekilde işbirliği yöntemi ile
kurs düzenleyebilir.
(3) Hizmet sağlayıcılar ile işbirliği kapsamında kurs düzenlenebilmesi, bu
maddede belirtilen istisnalar dışında, yüzde elli istihdam taahhüdü verilmesi şartına
bağlıdır. Bu kapsamda düzenlenecek kurslarda kursiyer zaruri gideri ve kursiyerler
için ödenmesi zorunlu olan sigorta prim giderleri dışında herhangi bir ödeme
yapılamaz. Ancak özel sektör işyerleri ile düzenlenen eğitimlerde, eğiticinin hizmet
sağlayıcının kendi bünyesinden karşılanamaması halinde MEB tarafından belirlenen
ek ders saat ücretinin iki katını aşmamak üzere eğitici gideri yükleniciye ödenebilir.
(4) Kamu kurum ve kuruluşları (devlet üniversiteleri dahil) ve Anayasanın 135
inci maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile il
müdürlüğüne tahsis edilen yıllık eğitim bütçesinin yüzde beşini geçmemek üzere
işbirliği kapsamında düzenlenecek kurslarda istihdam taahhüt oranı en az yüzde yirmi
olarak dikkate alınır.
(5) Üniversiteler ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları
ile istihdam taahhüdü aranmaksızın, il müdürlüğüne tahsis edilen yıllık eğitim
bütçesinin yüzde beşini geçmemek üzere işbirliği yöntemi ile kurs düzenlenebilir. Bu
oranı iki katına çıkarmaya Kurum Yönetim Kurulu yetkilidir.
(6) Dördüncü ve beşinci fıkralar çerçevesinde düzenlenen kurslarda,
kursiyerlere kursiyer zaruri gideri ve sigorta primi ödenir. Ayrıca ihtiyaç duyulması
halinde MEB tarafından belirlenen ek ders saat ücretinin iki katını aşmamak üzere
eğitici gideri ile toplam kursiyer zaruri giderinin yüzde onunu geçmemek üzere eğitim
sırasında kullanılacak temrinlik malzeme için ödeme yapılabilir.
(7) İşbirliği yöntemi ile kurs düzenleyecek hizmet sağlayıcılardan eğitim
hizmetleri protokolü imzalanmadan önce aşağıdaki belgelerden kendileri ile ilgili
olanlar istenir.
a) Talep dilekçesi.
b) Hizmet sağlayıcı türüne göre; ticaret sicil gazetesi, vakıf senedi, dernek
tüzüğü, MEB onaylı özel öğretim kurumu çalışma ruhsatı, birlik veya oda kaydı
belgesi, üniversiteler için Yüksek Öğretim Kurulu yetki belgesi, dernek ve vakıflar
için iktisadi işletme ve/veya merkezleri dışında teklif verilen ilde şube kuruluşuna ait
belgelerin aslı veya noter onaylı örneği.
c) İmza sirkülerinin aslı veya noter onaylı örneği.
ç) 5580 sayılı Kanun kapsamındakiler için mesleki eğitim yetki belgesinin aslı
veya noter onaylı örneği.
d) Ticaret odasından alınacak faaliyet belgesi.
e) MEB'den alınacak eğitim kapasite raporu.
f) Eğitim programı veya planı.
g) Eğiticilere ait özgeçmiş ve bununla ilgili belgeler.
(8) Kamu kurum ve kuruluşlarından yedinci fıkrada sayılan belgelerden sadece
eğitim programı ve eğiticilere ait belgeler istenir.
(9) İşbirliği kapsamında hizmet sağlayıcılardan alınan teklifler, aksi yönde bir
hüküm bulunmadığı sürece, bu Yönetmeliğin eğitim mekanı, eğitim programı, eğitici
ve istihdam yükümlülüğüne ilişkin hükümlerine tabi olarak değerlendirilir.
Hizmet sağlayıcılarda aranacak şartlar
MADDE 13 – (1) 4734 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatının verdiği yetki
çerçevesinde kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı amacı ile hizmet
sağlayıcılarda aranılacak şartlar ayrıca belirlenebilir.
Hizmet alımı ve işbirliği yapılamayacaklar
MADDE 14 – (1) Kurum, hizmet alım ilanı ve şartnamesinde belirterek
hizmetlerin etkin ve verimli şekilde temini için, 4734 sayılı Kanun ve ilgili
mevzuatının verdiği yetki çerçevesinde, hizmet sağlayıcıları sınırlandırabilir.
Bireysel gönderme yoluyla hizmet alımı
MADDE 15 – (1) İlgili mevzuat çerçevesinde, bireysel gönderme yöntemi ile
Kuruma kayıtlı kişiler, mesleki eğitim hizmetlerinden yararlandırılabilir.
Yaklaşık maliyetin tespiti
MADDE 16 – (1) Yaklaşık maliyeti belirlemek üzere yapılacak piyasa fiyat
araştırması, ihale yetkilisince görevlendirilen kişi veya kişilerce yapılır.
(2) Hizmet alımına konu mesleğe ilişkin kursun yaklaşık maliyeti, kursiyer başı
ders saat maliyeti üzerinden 4734 sayılı Kanunun ve bu kanun çerçevesinde
hazırlanan ilgili mevzuat doğrultusunda Katma Değer Vergisi hariç belirlenir.
(3) Yaklaşık maliyetin tespit edilmesinde kullanılmak üzere, Genel Müdürlük
tarafından kursiyer başı ders saat maliyetlerine ilişkin çalışmalar yapılabilir. İl
müdürlüklerinin, kursiyer başı yaklaşık ders saat maliyetlerinin belirlenmesinde
sistemde yayımlanacak bu çalışmaları dikkate alması gerekir.
(4) Yaklaşık maliyetin belirlenmesinden sonra onay belgesi düzenlenerek, ihale
yetkilisince görevlendirilen kişi veya kişiler tarafından gerçekleştirilen piyasa fiyat
araştırması ve buna ilişkin belgeler eklenir.
Komisyon oluşturulması
MADDE 17 – (1) İhale yetkilisi tarafından hizmet alımları için biri başkan
olmak üzere en az üç asil üç yedek üyeden oluşan bir komisyon kurulur. Birden fazla
meslekte hizmet alımı yapılması durumunda gelecek tekliflerin yoğunluğuna göre
birden fazla komisyon oluşturulabilir. Ancak bir meslek için yapılacak olan
değerlendirmelerde gelen teklif dosyaları komisyonlar arasında paylaştırılamaz.
(2) Komisyonda görev alan asil üyeler, komisyon çalışmalarına katılmaya engel
hastalık, tayin, birinci derece yakınlarının ölümü gibi zorunlu haller dışında hizmet
alım süreci tamamlanana kadar değiştirilemez.
Komisyonun görevleri
MADDE 18 – (1) Hizmet alımına ilişkin il müdürlüğüne teslim edilen
tekliflerin, tutanak ile teslim alınmasından sözleşme imzalanmasına kadar olan tüm iş
ve işlemler komisyon tarafından gerçekleştirilir.
(2) Birden fazla komisyonun bulunması halinde komisyonlar işbirliği içinde
çalışırlar ve gerektiğinde bilgi paylaşımında bulunurlar.
Hizmet alımının duyurulması
MADDE 19 – (1) Hizmet alımı yapılacak meslekler; eğitim verilecek kişi ve
sınıf sayısı, eğitim süresi ve eğitim alınacak mesleğe ilişkin bilgileri içeren ilan metni
kullanılarak, il müdürlüğü tarafından hizmet alımından ilana çıkılan gün hariç en az
beş işgünü önce Kurumun internet sayfasında, il müdürlüğü ve/veya hizmet merkezi
ilan panosunda yayımlanır ve ayrıca uygun görülmesi halinde diğer araç ve
yöntemlerle de duyurulur.
(2) Hizmet alımına ilişkin ilanda ve eklerinde yer alacak belgelerde; bu
Yönetmeliğe ve ilgili mevzuata aykırı olmamak şartı ile teklif verilmesi, tekliflerin
değerlendirilmesi, sözleşmenin uygulanması ve sonuçlandırılması ile ilgili tarafların
hak ve yükümlülükleri açıkça belirlenir ve/veya ilgili mevzuata atıf yapılır.
Tekliflerin hazırlanması ve sunulması
MADDE 20 – (1) Teklifler, teknik ve mali teklif formu kullanılarak hazırlanır
ve kapalı zarfla son başvuru süresine kadar il müdürlüğüne ulaşmak şartıyla elden
verilebilir; posta veya kargo yoluyla gönderilebilir. Posta veya kargodan kaynaklanan
nedenlerle süresinden sonra gelen teklifler dikkate alınmaz. Teklif zarfında bulunması
gereken formların eksiksiz olarak ve bilgisayar ortamında doldurulur. Elle doldurulan
formlar dikkate alınmaz.
(2) Teklif zarfının yapıştırılarak kapatılan kısmında isteklinin kaşe veya mühürü
ve imzası bulunur. Zarfın sol üst tarafında sırayla ve alt alta yazılmak üzere isteklinin
adı soyadı varsa unvanı, tebligata esas açık adresi, telefon, faks ve elektronik posta
bilgileri ile teklife konu meslek ve son teklif verme süresi; orta kısımda ise hizmet
alımını gerçekleştiren il müdürlüğünün isim ve adres bilgileri ve sağ alt tarafta “Bu
teklif zarfı ancak ilgili komisyon tarafından açılır” ibaresi yer alır.
(3) Aynı ilanda birden fazla meslek için hizmet alımı yapılması durumunda;
istekliler, her bir meslek için ayrı ayrı olmak üzere teklif verebilir.
(4) Teklif zarflarının tesliminden sonra zarf içerisinde yer alan belgelerde ve
bilgilerde herhangi bir şekilde değişiklik yapılamaz ve yapılması teklif edilemez.
(5) İstekli, verdiği teklifle doksan gün süreyle bağlıdır. Bu süre, hizmet alımı
ilanı ekinde yer alacak eğitim hizmetleri şartnamesinde belirtilmek suretiyle
arttırılabilir.
Geçici teminat
MADDE 21 – (1) İsteklilerin, teklif aşamasında, hizmet alımına konu mesleğe
ilişkin olarak her bir teklif için, teklifte verdikleri kursiyer başı ders saat maliyeti ile
eğitilmesi öngörülen kursiyer sayısı ve eğitimin tamamlanması için öngörülen toplam
ders saatinin çarpımı sonucu bulunacak tutarın yüzde üçü oranında geçici teminat
mektubu vermeleri gerekir. Geçici teminatın süresi en az yüz yirmi gün olmak üzere
teklif geçerlilik süresinden otuz gün fazla olması gerekir.
(2) Kamu kurum ve kuruluşlarından geçici teminat mektubu istenmez.
(3) Aynı ilde halen devam eden kurs ve girişimcilik eğitim programları olan ve
farklı tarihlerdeki hizmet alımlarına teklif verecek yüklenici için geçici teminat oranı,
bir önceki geçici teminat oranının yüzde elli fazlası olarak uygulanır.
(4) Teklif vermemesi yönünde yaptırım uygulandığı halde teklif veren, yanıltıcı
bilgi ve belgeler vermek suretiyle Kurumu aldatmaya yönelik girişimlerde bulunan,
kesin teminat vermeyen, sözleşme imzalamaya davet edildiği halde sözleşme
imzalamaktan imtina eden isteklilerin geçici teminatları Kuruma gelir kaydedilir ve
bu durumdaki istekli ile yirmi dört ay boyunca hizmet alımı ve işbirliği kapsamında
sözleşme veya protokol imzalanmaz.
(5) Yapılan değerlendirmeler sonrasında teklifleri geçerli puan alamayan veya
bu maddenin dördüncü fıkrasında sayılı durumlar haricindeki isteklilerin teminatı
iade edilir.
Teklif zarfında bulunması gereken belgeler
MADDE 22 – (1) Teklif zarfında, isteklinin durumuna göre aşağıdaki
belgelerden ilgili olanlar eksiksiz olarak bulunur.
a) Talep dilekçesi.
b) Teknik ve mali teklif formu.
c) İstekli taahhütnamesi.
ç) Hizmet sağlayıcı türüne göre; ticaret sicil gazetesi, vakıf senedi, dernek
tüzüğü, MEB onaylı özel öğretim kurumu çalışma ruhsatı, birlik veya oda kaydı
belgesi, üniversiteler için Yüksek Öğretim Kurulu yetki belgesi, dernek ve vakıflar
için iktisadi işletme ve/veya merkezleri dışında teklif verilen ilde şube kuruluşuna ait
belgelerin aslı veya noter onaylı örneği.
d) İmza sirkülerinin aslı veya noter onaylı örneği.
e) Ticaret odasından alınacak faaliyet belgesi.
f) Kamu kurum ve kuruluşları hariç, Ticaret Sicil Memurluğundan alınan iflas
ve konkordato ilan edilmediğine dair belge.
g) İşletmeler için vergi, SGK prim ve idari para cezası olmadığına ya da
yapılandırıldığına dair belge.
ğ) Üniversiteler ve 5580 sayılı Kanuna tabi kuruluşlar hariç, MEB'den alınacak
eğitim kapasite raporu ile varsa eğitim mekanına ilişkin belge, bunun bulunmaması
halinde il müdürlüğünce yapılan tespite ilişkin belge.
h) İsteklinin eğitim ve mesleki eğitim alanındaki tecrübesine ilişkin bilgi ve
belgeler.
ı) Eğiticilere ait özgeçmişler ve eğitim düzeyleri ve deneyimlerini gösterir
belgeler ile eğiticinin istekli dışında başka kurum veya kuruluş çalışanı olması
durumunda bu kurum veya kuruluştan alınan çalışma veya görevlendirme yazısı.
i) 5580 sayılı Kanuna tabi kuruluşlar için eğiticilerin MEB onaylı çalışma izin
belgesi veya atama onayı veya yazısının aslı veya noter onaylı örneği.
j) İstekliye ait son bir yıllık sigortalı bilgi formu ve sigortalı hizmet dökümü.
k) Eğitim programı veya planı.
l) Geçici teminat mektubu.
(2) Konsorsiyum olarak teklif verilmesi halinde konsorsiyum beyannamesinin,
iş ortaklığı halinde teklif verilmiş ise iş ortaklığı beyannamesinin ayrıca işin hangi
bölümlerinden sorumlu olunduğunun belirtildiği belgelerin verilmesi gerekir.
(3) Hizmet alım ilanı metninde veya eklerinde yer verilecek teknik ve mali
değerlendirme kapsamında istenilen belgelerin de teklif zarfına konulması gereklidir.
(4) Teklif zarfında bulunan tüm belgelerde ve belgeleri oluşturan sayfalarda
isteklinin imzaya yetkili kişisinin imzası ile tüzel kişiliğe ait mühür veya kaşe
bulunur.
Tekliflerin açılması
MADDE 23 – (1) İstekliler tarafından sunulan ve teklif teslim tutanakları
düzenlenerek teslim alınan teklifler, alınış sırasına göre son teklif verme süresinin
dolduğu andan itibaren hazır bulunanların huzurunda meslek bazında açılmaya
başlanır.
(2) Açılan tekliflerin içeriğinde yer alması gereken teknik ve mali teklif formu
üzerinden; isteklinin adı soyadı varsa unvanı, personel sayısı, tecrübesi, eğitilmesi
planlanan kişi sayısı, eğitim yeri kapasitesi, eğitim süresi, istihdam taahhüt oranı,
kursiyer başı ders saat maliyetine ilişkin teklif formlarında yer alan bilgiler hazır
bulunanların huzurunda sesli olarak okunur ve tutanak tutulur.
Değerlendirilemeyecek teklifler
MADDE 24 – (1) Aşağıdaki durumlardaki teklifler değerlendirmeye alınmaz.
a) Teklif veremeyecek olanların vermiş oldukları teklifler.
b) Aynı istekli ya da ortağı olduğu istekliler (hisse paylarına bakılmaksızın)
tarafından, aynı meslek için birden fazla teklif verilmesi durumunda bu istekli veya
isteklilerin verdikleri teklifler.
c) Başvuru form ve belgelerinde silinti, kazıntı, düzeltme yapılan teklifler.
ç) İstenilen belgelerden başka belgelerin yer aldığı teklifler.
(2) Başvuru süresinden sonra teslim edilen veya gönderilenler ile teklif zarfında
yer alması gereken bilgilerin olmadığı veya eksik olduğu teklifler değerlendirilmez.
(3) Bu maddenin ilk fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen teklifleri
verenlerle yirmi dört ay; (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen teklifleri verenlerle on iki ay
süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz.
Tekliflerin değerlendirilmesi
MADDE 25 – (1) Hizmet alımı yapılacak hizmet sağlayıcıların teklifleri, bu
Yönetmelikte belirtilen niteliklere sahip olmak koşuluyla, teklif zarfında yer alan
bilgi ve belgeler üzerinden ilgili mevzuata göre değerlendirilir.
(2) Teklifler, ön değerlendirmeden sonra teknik değerlendirmeye alınır, teknik
değerlendirmeyi geçenler mali değerlendirmeye tabi tutulur.
(3) Teknik değerlendirme, isteklinin eğitim ve meslek alanındaki tecrübesi,
insan kaynakları kapasitesi, istihdam taahhüdü ve belirlenecek diğer hususlar
çerçevesinde gerçekleştirilir.
(4) Mali değerlendirme yapılabilmesi için isteklinin, teknik değerlendirme
sonucunda belirlenecek asgari puanı veya üzerinde puan alması gerekir. Mali
değerlendirme, en düşük fiyat teklifi yüz puan kabul edilmek suretiyle ve diğer fiyat
teklifleri en düşük teklife ters oranlı olarak sıralanmak suretiyle hesaplanır.
(5) İsteklinin teknik değerlendirmede aldığı puanın yüzde altmışı ve mali
değerlendirmede aldığı puanın yüzde kırkı esas alınarak nihai değerlendirme puanı
belirlenir. Puan hesaplamasında küsuratlar yuvarlanmaz. Nihai puanın eşit olması
halinde kursiyer başı ders saat maliyeti düşük olan istekliye, kursiyer başı ders saat
maliyetinin de eşit olması halinde istihdam taahhüt oranı yüksek olan istekliye
öncelik verilerek nihai sıralama belirlenir. Yine eşitlik olması halinde, bu durumdaki
istekliler ile kontenjan paylaşımı yapılarak sözleşme imzalanır.
Kesin teminat
MADDE 26 – (1) Sözleşme aşamasında istekliden, hizmet alımına konu her bir
mesleğe ilişkin ayrı olmak üzere kursiyer başı ders saat maliyeti ile teklifte eğitilmesi
öngörülen kursiyer sayısı ve eğitimin tamamlanması için öngörülen toplam ders
saatinin çarpımı sonucu bulunacak rakamın yüzde on beşi oranında teminat mektubu
alınır. Verilen teminatın geçerlilik süresinin, sözleşme imzalama tarihinden başlamak
üzere istihdam yükümlülüğünün tamamlanacağı süreyi de içerecek şekilde, kurs
süresinin en az üç katı olması gerekir. Yüz yirmi günden az olan eğitimlerde bu süre
üç yüz altmış gün olarak uygulanır. Sözleşme imzalandıktan sonra geçici teminat iade
edilir.
(2) Kamu kurum ve kuruluşlarından kesin teminat mektubu istenmez.
(3) Aynı ilde halen devam eden kurs veya girişimcilik eğitim programları olan
ve farklı tarihlerdeki hizmet alımlarına teklif verecek yüklenici için kesin teminat
oranı, bir önceki kesin teminat oranının yüzde elli fazlasıdır.
Sözleşme
MADDE 27 – (1) Nihai değerlendirme sonucunda en yüksek puana sahip olan
istekliden başlamak üzere değerlendirmeye konu meslekte eğitilmesi planlanan kişi
sayısına göre teklifte belirtilen sayı ile sınırlı olmak üzere istekliler iadeli ve taahhütlü
olarak gönderilecek resmî yazıyla sözleşmeye davet edilir.
(2) İstekliler sözleşme imzalamadan önce Kurum tarafından istenilen bilgi ve
belgeleri süresi içerisinde Kuruma teslim ederler. İl müdürlüğü ile istekli arasında,
kursun başlama ve bitiş tarihleri ile istihdam yükümlülüğünün tamamlandığı süreyi ve
karşılıklı hak ve yükümlülükleri içerecek şekilde sözleşme imzalanır ve bu şekilde
hizmet alımı yapılır. Sözleşme ile ilgili vergi mevzuatı kapsamındaki
yükümlülüklerin yüklenici tarafından yerine getirilip getirilmediği hususu il
müdürlüğü tarafından kontrol edilir.
(3) İl müdürlüğü tarafından;
a) Yüklenicinin, sözleşme hükümlerine aykırı tutum ve davranışta bulunması,
b) İşin yürütülmesini engelleyen doğal afet, kanuni grev, genel salgın hastalık,
yangın, kısmi veya genel seferberlik ilanı gibi mücbir sebebin meydana geldiği tarihi
izleyen üç işgünü içinde il müdürlüğüne yazılı olarak bildirimde bulunulması ve bu
durumun yetkili merciler tarafından belgelendirilmesi durumu hariç olmak üzere, il
müdürlüğünce verilen sözlü ve/veya yazılı uyarılara rağmen, yüklenicinin sözleşme
hükümlerinden doğan yükümlülüklerini süresi içinde yerine getirmemesi ve
sözleşmeye aykırı tutum ve davranışını düzeltmemesi,
c) Eğitime katılan kursiyerlerin, yüklenicinin kayıtlı ve/veya kayıt dışı çalışanı
olduğunun tespit edilmesi,
ç) Eğitim programının devamı sırasında yüklenici tarafından, hile, tehdit, nüfuz
kullanma, çıkar sağlama, irtikap, rüşvet suretiyle veya başka yollarla sözleşme
konusu işlemlere fesat karıştırılması veya buna teşebbüs edilmesi,
d) Yüklenici tarafından sahte belge düzenlenmesi veya buna teşebbüs edilmesi,
bu yollarla Kuruma zarar verilmesi,
e) Yüklenicinin Kuruma ait gizlilik konusu işlemlerini, teknik ve mali yapısına
ilişkin bilgileri ve belgeleri açıklaması, bunları kendisinin veya üçüncü şahısların
yararına kullanması,
f) Yüklenici tarafından, sözleşme konusu eğitim hizmetlerinin üçüncü şahıslara
yaptırıldığının tespit edilmesi,
g) Ağır hastalık, tutukluluk, mahkumiyet ve ölüm hallerinde yüklenicinin
sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirememesi,
ğ) Yüklenicinin iflas etmesi,
hallerinde, ayrıca protesto çekmeye gerek kalmaksızın sözleşme fesh edilerek
kurs iptal edilir, teminatın tamamı Kuruma gelir kaydedilir. Ayrıca varsa yükleniciye
yapılan ödemeler yasal faiziyle birlikte geri alınır ve istekli ile yirmi dört ay boyunca
hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz.
(4) Sözleşme imzalandıktan sonra, mücbir sebepler dışında, yüklenicinin mali
acz içinde bulunması veya teknik ve idari yönden yetersiz durumda olması nedeniyle
taahhüdünü yerine getiremeyeceğini gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak Kuruma
bildirmesi halinde, ayrıca protesto çekmeye gerek kalmaksızın kurs iptal edilir. İptal
edilen kurs için kursiyer zaruri gideri ile kursiyer sigorta prim giderleri dışında
yapılmış olan tüm giderler yükleniciden geri alınır.
(5) Yüklenicinin, 4734 sayılı Kanuna göre yasak fiil veya davranışlarda
bulunduğunun veya ilgili mercilerce hileli iflas ettiğine karar verildiğinin sözleşme
imzalandıktan sonra tespit edilmesi hallerinde kurs, il müdürlüğü tarafından iptal
edilir.
(6) Bu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendinde belirtilen mücbir sebeplerden
dolayı il müdürlüğü veya yüklenici sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir. Ancak,
yüklenicinin mücbir sebebe dayalı bir süre uzatımı talebi varsa ve bu talep il
müdürlüğünce kabul edilmişse, il müdürlüğünün sözleşmeyi feshedebilmesi için
uzatılan sürenin sonunda işin bu sözleşmeye uygun şekilde tamamlanmamış olması
gerekir.
Kurs eğitim programları
MADDE 28 – (1) Kurs eğitim programları MEB tarafından onaylanır. MEB,
kurs eğitim programlarının müfredatının UMS ile uyumlu olmasını sağlar.
(2) UMS ve/veya ulusal yeterlilik bulunan mesleklerde kurslar ilgili UMS,
ulusal yeterlilikler veya yeterlilik birimleri temel alınarak açılır. Bu kapsamda
açılacak tüm kursların eğitim programlarının, bu standartlara ve/veya ulusal
yeterliliklere uygun olarak hazırlandığının da MEB onayında belirtilmesi gerekir.
(3) Ulusal meslek standartları ve/veya ulusal yeterlilikleri yayımlanmayan
mesleklerde ise kurs eğitim programları; yüklenicilerle veya işbirliği yapılan
kuruluşlarla sözleşme veya protokol imzalanmadan önce MEB il müdürlüklerine veya
bunların belirlediği okul veya kurum müdürlüklerine onaylattırılacaktır. Onay
verilmeyen eğitim programları uygulamaya konulmayacaktır. Eğitim programları, her
kurs için ayrı ayrı onaylanabileceği gibi toplu olarak da onaylatılabilir. Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları ile Millî Eğitim Bakanlığının verdiği
izinle çalışan kurum ve kuruluşların gerçekleştirecekleri kurslara ilişkin eğitim
programlarının onay işlemleri kendi ilgili mevzuatına göre yapılır.
(4) Özel kanunları veya uluslararası sözleşme veya anlaşmalar ile izin verilen
kurum veya kuruluşlar ve üniversiteler ile düzenlenecek kurslarda; eğitim
programının ulusal meslek standartları ve/veya ulusal yeterliliklerine uygun olarak
hazırlandığının da bu kurum veya kuruluşlarca kendi mevzuatları uyarınca yapılacak
onayda belirtilmesi gerekir. Meslek standartları ve/veya ulusal yeterliliklerin
yayımlanmadığı mesleklerdeki eğitim programları, bu kurumların kendi ilgili
mevzuatına göre onaylanır.
(5) Kurs eğitim programları, teorik ve uygulamalı olmak üzere iki bölümden
oluşabilir. Mesleğin özelliğine göre, kurslarda teorik ve uygulamalı bölümler birlikte
verilebilir.
(6) İl müdürlüğünce uygun görülmesi halinde teorik ve uygulamalı bölümler
farklı eğitim mekanlarında veya farklı illerde yapılabilir. Kursun bir bölümünün farklı
ilde yapılması durumunda, denetimler kursun düzenlendiği ildeki il müdürlüğünce
yapılır, raporları kursu düzenleyen il müdürlüğüne gönderilir.
(7) Mesleki eğitim kursları, uzaktan eğitim yöntemleri ile de düzenlenebilir.
Kurs süresi
MADDE 29 – (1) Kursiyerlere bilgi ve becerilerin kazandırılması için toplam
kurs süresi; kursun düzenleneceği meslek konusunda Millî Eğitim Bakanlığının
belirlediği süre, ulusal meslek standartları ve/veya ulusal yeterlilikler, işgücü piyasası
ihtiyaçları ve kursiyerlerin nitelikleri gibi hususlar göz önünde bulundurularak
belirlenir.
(2) Toplam kurs süresi yüz altmış fiili günü aşamaz.
(3) Kursların, günlük en az beş en fazla sekiz saat ve haftada altı günü
geçmemek üzere en az otuz en fazla kırk saat olması gerekir. Yarım günlük tatiller
dahil olmak üzere milli, dini bayramlar ile resmi tatil olan günlerde eğitim yapılamaz
ve bu süreler toplam eğitim gününe dahil edilemez.
(4) Kursların mesai saatleri içerisinde yapılması esastır. Ancak il müdürlüğünce
uygun görüldüğü takdirde, denetim imkanları da göz önünde bulundurularak bu
maddenin üçüncü fıkrasına aykırı olmamak kaydıyla, mesai saatleri ve günleri dışında
da kurs düzenlenebilir. Kursların günlük bitiş saati, il müdürlüğünce yüklenici ile
imzalanacak sözleşme veya protokol ile belirlenir.
(5) Kamu kurum ve kuruluşlarıyla protokol düzenlenmesi halinde yukarıda yer
alan günlük eğitim sürelerine ilişkin düzenlemeler dikkate alınmayabilir.
(6) Günlük azami eğitimde kalabilme süreleri, günlük asgari kurs süresinin
altında olan engellilere yönelik düzenlenen kurslarda, kursiyerlerin alabilecekleri
günlük azami eğitim sürelerinin belgelendirilmesi şartıyla bu süreler kadar eğitim
verilir.
Kurs eğiticileri
MADDE 30 – (1) Kurslarda görev alabilecek eğiticiler veya öğreticiler aşağıda
belirtilmiştir.
a) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda görev alan
öğretmenler.
b) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi olarak görev yapan öğretim
elemanları.
c) 5580 sayılı Kanun kapsamında açılan özel öğretim kurumlarında görev alan
eğitmenler.
ç) Usta öğreticilik belgesine sahip olanlar.
d) Millî Eğitim Bakanlığı tarafından eğitici veya öğretici olarak
görevlendirilmiş olanlar.
(2) Üniversitelerin yüklenici olduğu kurslarda eğitimler, sadece 2547 sayılı
Kanuna tabi olarak görev yapan öğretim elemanları tarafından verilir.
(3) Özel sektör işyerleri ile düzenlenen kurslarda ön lisans ve üzeri eğitime
sahip olanlar ve/veya en az usta öğreticilik belgesine sahip olanlar eğitici veya
öğretici olarak görev alabilir.
(4) Eğiticiler veya öğreticiler, ilgili kurum veya kuruluşların tabi olduğu
mevzuat hükümlerine bağlı kalmak şartıyla, haftada en fazla kırk saat eğitim
verebilirler.
(5) Mazeretleri il müdürlüğünce uygun görülen sebeplere istinaden eğiticilere,
tabi oldukları mevzuat çerçevesinde, yüklenici tarafından il müdürlüğüne yazılı
olarak bildirilerek izin verilebilir. İzin süresi hiçbir şekilde kurs süresinin onda birini
geçemez. Eğiticilere izin verilmesi, izin verilen dönemde asgari nitelikleri taşıyan
başka bir eğiticiyle eğitime devam edilmesi veya eğitime ara verilmesi hususu il
müdürlüğünün takdirindedir.
(6) Herhangi bir nedenle eğiticinin ayrılması durumunda, aynı gün içinde
durum yüklenici tarafından il müdürlüğüne telefon ile ve yazılı olarak bildirilir.
Ayrılan eğiticinin yerine en az aynı özellikleri taşıyan bir eğiticinin en geç üç işgünü
içinde görevlendirilmesi ve eğitime başlaması il müdürlüğünün onayı ile mümkündür.
Bu tür sebeplerle eğitim verilmeyen süreler için telafi eğitimleri düzenlenir.
(7) Yapılan denetimlerde, Kurumu aldatmaya yönelik harekette bulunma, sahte
ve yanıltıcı belge düzenleme ve kendi yerine başkasını eğitici olarak görevlendirme
gibi bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranışları tespit edilen eğitici, süresiz
olarak Kurumun faaliyetlerinde görev alamaz ve haklarında il müdürlüğünce suç
duyurusunda bulunulur. Hakkında il müdürlüğünce bu şekilde yaptırım uygulanan
kişiler sisteme kaydedilir ve Kurumun internet sayfasında ilan edilebilir.
Eğitim mekanı
MADDE 31 – (1) Kurs düzenlenecek eğitim mekanının MEB tarafından
belirlenen eğitim verilecek mesleğe göre gerekli asgari standartlara sahip olup
olmadığı, il veya ilçe Millî Eğitim müdürlükleri veya MEB tarafından
yetkilendirilmiş kurum veya kuruluşlarca tespit edilir. Bunun mümkün olmadığının
MEB tarafından verilecek resmî yazı ile belgelenmesi halinde, il müdürlüğü
tarafından eğitim mekanının eğitim düzenlenecek mesleğin niteliklerine göre asgari
standartlara sahip olup olmadığına bakılarak, teklif tarihinden önce tutanak ile tespit
yapılır.
(2) Özel sektör işyerleri ile işbirliği kapsamında düzenlenen kurslarda, eğitim
mekanının düzenlenecek eğitim için asgari standartlara sahip olup olmadığı il
müdürlüğünce tespit edilecektir.
(3) Üniversiteler ve özel kanunlar ile uluslararası anlaşma ve sözleşmelerle
yetkilendirilmiş kurumların, eğitim mekanının eğitim verilecek mesleğe göre asgari
standartlara uygun olduğunu kendi mevzuatları uyarınca alınacak belgelerle ispat
etmeleri gerekir.
(4) Eğitim mekanının uygunluğuna ilişkin onay belgesinin eğitimin teorik
ve/veya uygulamalı bölümlerini içerecek şekilde hazırlanmış olması gerekir.
Eğitimler onaylanmış mekanlar dışında gerçekleştirilemez.
(5) Eğitim mekanları, kurs süresince gerek görülmesi halinde, il müdürlüğü
tarafından eğitim verilen mesleğe göre asgari standartları koruyup korumadıkları
bakımından incelenebilir.
Kursa katılma şartları
MADDE 32 – (1) Kursa katılmak için;
a) Kuruma kayıtlı işsiz olmak,
b) 15 yaşını tamamlamış olmak,
c) Mesleğin gereklerine uygun olarak belirlenen özel şartlara sahip olmak,
ç) Kurumca düzenlenen kurslara aynı meslekte daha önce katılmamış olmak,
d) İş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden faydalanarak, danışmanın uygun
görüşüne sahip olmak,
e) Emekli olmamak,
f) Kurslara katılmama yönünde yaptırım uygulanmıyor olmak,
şartları aranır.
(2) Eğitimlere katılmalarına ve kurs sonunda da istihdam edilmelerine engel
durumları bulunmadığı il müdürlüğünce uygun görülmesi halinde, ikinci öğretim ve
açık öğretimdeki öğrenciler kurslara katılabilirler.
(3) Kurstan yararlanan kursiyer, kursun tamamlanmasından itibaren altı ay
geçmeden yeni bir kurstan yararlanamazlar.
(4) Eğitimin başladığı tarihten itibaren bir yıl öncesine kadar yüklenicinin,
konsorsiyum veya iş ortaklığı olarak teklif verilmesi halinde konsorsiyum ya da iş
ortaklığını oluşturan işyerlerinin çalışanları, bu yükleniciler ile düzenlenen kurslara
katılamazlar.
(5) Ceza infaz kurumlarında bulunan ve tahliyesine üç yıldan az süre kalmış
olanlar, Kuruma kayıtlı işsiz olmak şartı hariç bu maddenin birinci fıkrasında
belirtilen şartları taşımak kaydıyla kurslara katılabilirler. Bu kişilerden kurslara
katılanların bilgileri il müdürlüğü tarafından sisteme girilir.
(6) 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 71, 72 ve 73 üncü maddeleri
kapsamında, çalışma yaşı ve çalıştırma yasağına ilişkin özel düzenlemeler
çerçevesinde çalıştırılmaları yasaklananlar ile ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması
yasaklanan kişiler bu kapsamda yer alan mesleklerdeki kurslara katılamaz.
(7) İşsizlik ödeneği almakta olanların; asgari son çalıştığı işin koşullarını
sağlamak, kişisel kariyer ve statülerine, eğitim, yaş ve sağlık koşullarına uygun bir
eğitim olanağı sağlandığı takdirde eğitime katılmaları gerekir. Geçerli bir neden
sunmadan eğitim almayı kabul etmeyen veya katıldığı eğitimi geçerli neden
olmaksızın tamamlamayan kişilerin bu tarihten itibaren işsizlik ödeneği kesilir.
(8) İşyerlerinde yapılan kurslara; hizmet alımı ya da işbirliği yapılan işyerinin
işçileri, mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmek ve yeni teknolojilere uyum sağlamak
amacıyla katılabilir. Sadece çalışanlara yönelik olarak da işbirliği yoluyla kurs
düzenlenebilir. Bu kapsamda düzenlenen eğitimlerde, kurs için gerekli olan eğitici
gideri yükleniciye ödenebilir. Ayrıca, Kurumca ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılan
işçilere yönelik olarak da kurs düzenlenebilir. Bu fıkra kapsamında düzenlenen
kurslara katılan kursiyerlere Kurumca herhangi bir gider ödenmez ancak kurs bitirme
belgesi veya sertifika verilir.
(9) Kurstan;
a) Askerlik, tutukluluk, hamilelik veya doğum, uzun süreli hastalık, işe giriş ve
kursa devamı engelleyebilecek ikametgah değişikliği gibi nedenler ile bu
Yönetmelikte belirlenen devamsızlık süresini aşmaları sebebiyle ayrılmak durumunda
kalanlar,
b) Durumları kursu takibe elverişli olmadığı için kursla ilişiği yüklenicinin
teklifi ve il müdürlüğünün onayı ile kesilenler,
c) Devam ederken kursun iptal edilmesinden dolayı mezun olamayanlar,
dışında il müdürlüğünce kabul edilen geçerli bir mazereti olmadan ayrılanlar
yirmi dört ay boyunca kurs veya programlardan yararlanamaz.
Kursiyer sayısı
MADDE 33 – (1) Kurs sınıfları; eğitici sayısı, eğitim yerinin kapasitesi ve
donanımı ile kursa konu mesleğin özellikleri dikkate alınarak oluşturulur. Bir sınıfın
en az on en fazla yirmi beş kursiyerden oluşması esastır. Ancak kamu kurum ve
kuruluşlarıyla düzenlenecek kurslarda kursiyer sayısı il müdürlüğünce belirlenebilir.
(2) Kursiyer sayısının beş kişinin altına düşmesi halinde il müdürlüğünce kurs
iptal edilebilir. Ancak kurs süresinin üçte ikisinin tamamlanması halinde kurs iptal
edilmez.
(3) Engellilere yönelik veya işbirliği kapsamında işyerinde düzenlenen
kurslarda en az beş kursiyer için de kurs düzenlenebilir.
Kursiyerlerin seçimi
MADDE 34 – (1) Kursiyerlerin seçim aşamasında iş ve meslek danışmanları
aracılığı ile kursiyer adaylarına; öncelikle meslek seçimi, meslek değişikliği ya da bir
mesleğe uyum sağlama gibi iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri verilir.
(2) İş ve meslek danışmanı tarafından kursa katılması yönünde olumlu görüş
verilen Kuruma kayıtlı işsizler arasından tarafsızlık ve fırsat eşitliği ilkesine riayet
edilerek asil ve yeteri kadar yedek kursiyer, yüklenici ve Kurum personeli tarafından
birlikte belirlenir.
(3) Yüklenici, kursiyer seçmelerinden önce mülakatlar sırasında seçmede esas
alacağı hususları il müdürlüğüne önceden bildirir.
(4) Dezavantajlı durumda olan kayıtlı kişilere, açılan kursun niteliğine ve
kursiyer sayısına göre, kursa katılmalarında öncelik verilir.
(5) Asil kursiyer sayısının en az yüzde yirmi beşi kadar yedek kursiyer
belirlenir.
(6) Asil kursiyerler ile yedek kursiyerlerin isimleri liste halinde il müdürlüğünce
uygun görülen yöntemle kurs başlama tarihinden önce ilan edilir. Geçerli mazereti
olmaksızın kursa başlamayanların ve kursun başlangıcından itibaren onda birlik
sürenin içerisinde olmak kaydıyla ayrılanların yerine yedek listeden yeni kursiyer
alınır. Asil kursiyer sayısının belirlenen yedek kursiyerler ile tamamlanamaması
durumunda, eksik kontenjan Kuruma kayıtlılardan tamamlanır.
(7) Yüklenicinin birinci ve ikinci derece kan hısmı olan kişilerin kursiyer
olması durumunda, bu kişiler toplam kursiyer sayısına ilave edilmez ve bu kişilere ve
bu kişiler için yükleniciye Kurumca herhangi bir ödeme yapılmaz. Ancak bu
durumdaki kişilere kurs bitirme belgesi veya sertifika verilir. Bu kişilere ve bu kişiler
için yükleniciye ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu ödemelerin tümü yasal faizi ile
birlikte yükleniciden geri alınır.
(8) Yüklenicinin mülakata katılanların tamamını mülakat gününden önce
sisteme kayıt etmesi ve kursa seçilmeyenlerin seçilmeme nedenlerini il müdürlüğüne
bildirmesi gerekir.
Kursiyer ve yüklenici taahhütnameleri
MADDE 35 – (1) Yüklenicilerin, kursiyer seçimi aşamasından önce
kursiyerlerin istihdam edilebilecekleri muhtemel işyeri ya da işyerleri, çalışma
koşulları, hangi meslekte istihdam edilebileceği ve çalışma karşılığı alabilecekleri
ücretlerin alt ve üst sınırları konusunda Kuruma taahhütname verirler ve kursa
katılmaya hak kazanan kursiyerlere duyururlar. Bu taahhütnamede belirtilecek olan
ücretlerin alt ve üst sınırları arasındaki fark yüzde otuzu geçemez. Bu yükümlülüğünü
yerine getirmeyen yükleniciler ile yapılan sözleşmeler iptal edilir ve ilgili yaptırımlar
uygulanır.
(2) Kursiyer olarak seçilenler, hak ve yükümlülüklerini ihtiva eden kursiyer
taahhütnamesini imzalamadan kursa katılamazlar.
Devam zorunluluğu ve ilişik kesme
MADDE 36 – (1) Kurslara devam zorunludur. Kurumca kabul edilebilir
mazereti olanlara izin verilebilir. Ancak doktor raporu ile tevsik edilebilen en fazla
beş günlük sağlık izni dışında bu izin süreleri, hangi sebeple olursa olsun toplam kurs
süresinin onda birini aşamaz. Bu sürenin aşımı halinde kursiyerlerin kursla ilişikleri
kesilir. Beş günü aşan sağlık izinleri onda birlik izin süresinden düşülür.
(2) Kurslara yedek listeden alınan yeni kursiyerler, birinci fıkrada belirtilen
çerçevede doktor raporu hariç kalan sürenin onda biri kadar mazeret izni kullanabilir.
(3) Kursun devamı sırasında ilgi ve yeteneklerinin kursu takibe elverişli
olmadığı belirlenen kursiyerler ile belirlenmiş disiplin kurallarına uymayan
kursiyerlerin yüklenicinin teklifi ve il müdürlüğü onayı ile kursla ilişikleri kesilebilir.
Kursiyerlerin ilişik kesme işlemleri yazılı olarak gerçekleştirilir.
(4) Kursiyerlerin devam durumlarını takip etmek üzere Kurumca hazırlanacak
olan devam çizelgesi kullanılır. Devam çizelgelerinin gereği şekilde
doldurulmasından ve ay sonunda il müdürlüğüne tesliminden yüklenici sorumludur.
Kurstan ayrılanlar, yüklenici tarafından aynı gün içinde il müdürlüğüne yazılı olarak
bildirilir. Ayrıca kursiyerlerin devam durumlarının, yüklenici tarafından haftalık
olarak en geç cumartesi günü saat 23:59’a kadar sisteme girilmesi gerekir. Bu
yükümlülüklerin aksatılmasından dolayı ortaya çıkabilecek zararlardan yüklenici
sorumludur. İl müdürlüğü, yüklenicinin bu yükümlülüğünü yerine getirip
getirmediğini kontrol eder. Giriş yapılmayan günler ile ilgili girişler il müdürlüğünce
tamamlanır.
Kurs sorumlusu
MADDE 37 – (1) İl müdürlüğü her kurs için bir asil bir yedek personeli kurs
sorumlusu olarak görevlendirir. Kurs sorumlusu;
a) Kursu, mülakat aşamasından itibaren istihdam aşaması da dahil olmak üzere,
her safhasında, incelemek, değerlendirmek, yönetmek, gerekli bilgi ve belgeleri
almak,
b) Kurs dosyasını, kursla ilgili evrak ve belgeleri, sözlü-yazılı müracaat ve
şikayetleri incelemek,
c) Ortaya çıkabilecek olumsuzlukları gerektiğinde yerinde tahkik ve tetkik
etmek,
ç) Olumsuzlukların ve sorunların giderilip giderilmediğini takip etmek,
giderilememesi durumunda, derhal gerekli işlemleri başlatmak; olumsuzluklar ve
sorunları gerektiğinde ilgili makamlara iletmek,
d) Sorumlu olduğu kursu ayda en az bir kez olmak üzere ziyaret etmek,
e) Kurs ile ilgili kaydedilen gelişmelerin ve varsa sorunların yer aldığı ara ve
nihai raporları hazırlayıp ihale yetkilisine sunmak,
f) Kursiyer, yüklenici ve eğiticilerin bu Yönetmelik, sözleşme veya protokol ve
ilgili mevzuatta belirlenmiş yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol
etmek,
ile yükümlüdür.
Kursların denetimi ve izlenmesi
MADDE 38 – (1) Kurumun denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, kursların
denetimi, 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca oluşturulan Denetim
Kurulunca yapılır.
(2) Denetim Kurulunca yapılan denetimler ya da Kurum hizmetleri
çerçevesinde gerçekleştirilecek ziyaretler sırasında yükleniciler gerekli kolaylığı
sağlamakla yükümlüdür.
(3) Denetim ve ziyaretler sırasında, kursun devam etmesine engel teşkil
etmeyen ve kolaylıkla çözülebilecek sorun tespiti halinde öncelikle yükleniciden
sözlü uyarı ile eksikliğin niteliği ve kursun süresi dikkate alınarak on günü aşmamak
üzere verilen süre içinde giderilmesi istenir. Sözlü olarak verilen uyarılar kurs
denetçisi tarafından hazırlanan raporlarda yer alır. Verilen süre içinde sorunun
çözülmediğinin tespiti halinde bu kez yazılı olarak ve on günü aşmamak üzere süre
verilerek sorunun çözülmesi talep edilir.
(4) Uyarılara rağmen aynı sorunun çözülmemesi kursun devamını
etkilemeyecek düzeyde ise, il müdürlüğü ödemeleri sorun giderilene kadar durdurur;
sorun giderilmez ise sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesi ile sözleşme fesh
edilir ve varsa ödemeleri yapılmaz, kursiyer zaruri gideri ile kursiyer sigorta prim
giderleri hariç yükleniciye ödenmiş KDV dahil tüm giderler tahsil edilir, teminatın
tamamı gelir kaydedilir ve yüklenici ile yirmi dört ay süresince hizmet alımı ve
işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz.
(5) İl müdürlüğü ile yüklenici arasında imzalanan eğitim hizmetleri
sözleşmesinde usul ve esasları belirlenmek şartı ile eğitim süresince sınıflar yüklenici
tarafından kamera ile kaydedilir ve kayıtlar, denetim ve teftiş sırasında ihtiyaç
olduğunda kullanılmak üzere üç yıl boyunca yüklenici tarafından muhafaza edilir. Bu
yükümlülüğün yerine getirilmediğinin tespiti halinde yüklenici ile tespit tarihinden
itibaren iki yıl süresince kurs veya program düzenlenmez.
(6) İhtiyaç duyulması halinde kursların izlenmesi ve denetimi için Genel
Müdürlük personeli de geçici olarak görevlendirilebilir.
(7) Kursiyerler, iş ve meslek danışmanları tarafından kurs süresi ve istihdam
sürecinde izlenerek danışmanlık hizmetlerinden yararlandırılır.
Sınav ve belgelendirme
MADDE 39 – (1) 5544 sayılı Kanun çerçevesinde, mesleki yeterlilik belgesi
verilebilen mesleklerde açılan kurslarda yüklenici, sınav, ölçme ve değerlendirme ile
belgelendirme işlemlerini sınav ve belgelendirme konusunda yetkilendirilmiş
kuruluşlar aracılığıyla yaptırır. Yüklenici, kursun sona ermesinden itibaren en geç on
işgünü içinde sınavın yapılmasını temin etmek için gerekli tüm tedbirleri almakla
yükümlüdür. Bu şekilde yapılacak sınav, ölçme ve değerlendirme ile belgelendirme
işlemleri, MYK tarafından belirlenmiş ilgili mevzuat çerçevesinde, yetkilendirilmiş
belgelendirme kuruluşunun prosedürlerine göre yapılır. Yetkilendirilmiş
belgelendirme kuruluşu tarafından yapılacak sınav, ölçme ve değerlendirme
sonucunda başarılı olanlara mesleki yeterlilik belgeleri verilir.
(2) Mesleki yeterlilik belgesi verilemeyen mesleklerde açılan kurslarda,
kursiyerlerin eğitim sonundaki başarı durumları, eğitimin özelliğine göre yüklenici
tarafından yapılacak yazılı ve/veya uygulamalı sınavlarla belirlenir. Sınavın ayrıca bir
komisyon kurulmaksızın kursun son günü yapılması zorunludur. Ancak il
müdürlüğünün onayı olması halinde sınav, eğitimin sona ermesini takip eden on gün
içinde yapılır. Sınavın bu şekilde yapılması durumunda, sınav yeri, tarihi, süresi ve
yöntemi sınavdan en az on gün önceden duyurulur. Sınavın, merkezi olarak yapılması
halinde il müdürlüğü personelinin katılma şartı aranmaz. Sınav sonuçlarının beş
işgünü içinde açıklanması gerekir. Mazeretsiz olarak sınava katılmayan kursiyerler
başarısız sayılır. Sınava katılamayanlardan mazereti il müdürlüğünce kabul edilenler
en geç beş gün içinde mazeret sınavına alınır. Sınav sonucuna ilişkin itirazlar sonucun
açıklanmasından itibaren üç işgünü içinde sınavı yapan komisyon, kurum ve kuruluşa
yapılır. İtirazlar üç işgünü içinde sonuçlandırılır. Kursu başarıyla tamamlayanlara il
müdürlüğü ve il veya ilçe Millî Eğitim müdürlüğü tarafından ilgili mevzuat gereğince
kurs bitirme belgesi veya sertifikası verilir.
(3) Özel kanunlar ve uluslararası sözleşme veya anlaşmalarla izin verilen kurum
veya kuruluşlar ve üniversiteler ile düzenlenecek kurslara konu mesleğin, mesleki
yeterlilik belgesi verilebilen mesleklerden olması halinde, bu maddenin birinci
fıkrasına göre, aksi halde bu yüklenicilerin kendi mevzuatlarına göre sınav ve
belgelendirme işlemleri yapılır.
İstihdam yükümlülüğü
MADDE 40 – (1) Kursiyerlerin en az yüzde ellisi, kurs sınav sonucunun
açıklandığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde işe başlatılmak şartı ile yüz yirmi
günden az olmamak üzere en az fiili kurs süresi kadar istihdam edilir. Otuz günlük
süre, il müdürlüğünce uygun görülen hallerde iki katına kadar uzatılabilir.
(2) İl müdürlüğüne tahsis edilen eğitim bütçesinin yüzde beşini geçmemek
üzere, sadece kamu kurum ve kuruluşları (devlet üniversiteleri dahil) ile Anayasanın
135 inci maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile
hizmet alımı kapsamında istihdam taahhüt oranı en az yüzde yirmi olarak kurs
düzenlenebilir.
(3) İstihdam, kursiyerin eğitim aldığı meslekte gerçekleştirilir. Kursiyerlerin
eğitim aldıkları alanda istihdamlarının kabulü, kursun düzenlendiği mesleğin Türk
Meslekler Sözlüğündeki dörtlü birim (ünite) grup kodu ile belirlenir. İstihdam
yükümlülüğünün yerine getirilmesi yüklenicinin sorumluluğundadır.
(4) İstihdam yükümlülüğünün kısmen yerine getirilmesinde ve/veya istihdam
edilenlerin ayrılması durumunda; istihdam yükümlülüğünün, ayrılmayı takip eden
otuz gün içinde mezun kursiyerler arasından, yeterli olmaması halinde diğer
kursiyerler arasından, bunun da yeterli olmaması halinde, yüklenicinin yazılı talebi
sonunda il müdürlüğünce en geç üç işgünü içinde gönderilen liste dikkate alınarak
aynı veya yakın mesleklerde eğitim almış kişiler öncelikli olmak üzere, Kuruma
kayıtlı kişiler arasından eğitim verilen meslekte tamamlanması gereklidir. Otuz
günlük sürenin hesaplanmasına, yüklenicinin il müdürlüğünden liste talep tarihi ile il
müdürlüğünün listeyi yazılı olarak yükleniciye teslim ettiği tarih arasında geçen
süreler dahil edilmez. Buna rağmen istihdam edilecek kişi bulunamaması halinde,
Kuruma kayıt yaptırılmak şartı ile diğer işsizler arasından yüklenici tarafından tespit
edilen kişilerin istihdamı kabul edilebilecektir.
(5) İstihdam edilmiş olmalarına rağmen istihdam süresi tamamlanmadan ayrılan
kursiyerin yerine süresi içinde istihdam edilen kursiyer, ayrılan kursiyerden kalan
süreyi tamamlar.
(6) İstihdam yükümlülüğü, kesinleşen kursiyer sayısına göre tespit edilir.
İstihdam edilmesi gereken kişi sayısı; kesinleşen kursiyer sayısının, istihdam
yükümlülük oranı ile çarpımı sonucu bulunacak sayıdır. Bu çarpım sonucu bulunacak
kesirli rakamlar, tama iblağ olunur ve yüklenicinin istihdam etmesi gereken kişi sayısı
bu şekilde belirlenir.
(7) Özel sektör işyerleri ile düzenlenen kurslarda; istihdam yükümlülüğünün
yerine getirilebilmesi için kursiyerlerin yükleniciye bağlı işyeri veya işyerlerinde
istihdam edilmesi gerekir. Diğer yükleniciler ile bunların birlikte kurdukları
konsorsiyumlar ve iş ortaklıkları, kursiyerleri kendi bünyelerinde istihdam etmek
suretiyle istihdam yükümlülüğünü yerine getiremez. Özel sektör işyerlerinin kendi
aralarında kurdukları konsorsiyumlarda istihdam yükümlülüğü bu işyerlerinin
herhangi birinde yerine getirilebilir. Özel sektör işyerleri ile diğer hizmet
sağlayıcıların birlikte kurdukları konsorsiyumlarda ise istihdam yükümlülüğü sadece
özel sektör işyerinde yerine getirilir.
(8) İstihdam yükümlülüğünün sınav tarihinden itibaren fiili kurs süresinin en
fazla iki katı kadar sürede tamamlanması gerekmektedir. Süresi yüz yirmi günden az
olan kurslar için bu süre iki yüz kırk gün olarak uygulanır. Kurs sonrasında aynı
meslekte işbaşı eğitim programına katılanlar için bu süre ilgili programının bittiği
tarihten itibaren başlar.
(9) Yükleniciler, istihdam yükümlülüğünün yerine getirildiğini SGK işe giriş
bildirgesi ve SGK hizmet dökümü ile belgelendirmek ve il müdürlüğüne bu maddenin
sekizinci fıkrasında belirtilen süreler içinde vermek durumundadır. İl müdürlüğü,
istihdam yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin tespiti için yüklenici
ve/veya kursiyerlerden bunlar dışında da bilgi ve belge isteyebilir ve yerinde denetim
veya inceleme yapabilir.
(10) Kursiyerlerin, yüklenici taahhütnamesine ve kişinin ikametgah, öğrenim
durumu, cinsiyet, yaş gibi niteliklerine uygun olarak kendilerine teklif edilen en az üç
iş teklifinden birini kabul etmesi gerekir. İl müdürlüğünce kabul edilen geçerli bir
mazereti olmaksızın teklif edilen işi kabul etmeyen veya istihdam edildiği işten
mazeretsiz olarak ayrılan kursiyer, yirmi dört ay süresince kurs ve programlardan
yararlanamaz.
(11) Yarı zamanlı, periyodik çalışma, yevmiyeli eleman, ekstra eleman gibi
çalışma durumunda istihdam yükümlülüğü yerine getirilmiş sayılmaz.
(12) Engellilere ve hükümlülere veya eski hükümlülere yönelik olarak
düzenlenecek kurslarda istihdam yükümlülüğü ilgili mevzuatında belirlenir.
(13) Kursiyerlerin rızası alınmak ve eğitim alınan meslekte olmak şartları ile
özel sektör işyerleri dışındaki yükleniciler, kursiyerleri başka ilde veya ülkede
istihdam edebilirler.
(14) Kursun başlama tarihinden önceki bir yıl içerisinde çalışmış oldukları
işyerinde işe yerleştirilenler istihdam yükümlülüğünün yerine getirilmesi
hesaplanırken dikkate alınmazlar.
(15) İstihdam yükümlülüğünün;
a) Süresi içinde hiç yerine getirilmemesi halinde; kursiyerler için ödenen sigorta
primleri ve kursiyer zaruri giderleri hariç, yükleniciye yapılan KDV dahil tüm
giderler yasal faizi ile birlikte alınır, teminat gelir kaydedilir ve yüklenici ile yirmi
dört ay süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol
imzalanmaz.
b) Süresi içinde eksik gerçekleştirilmesi halinde; ödenen sigorta primleri ve
kursiyer zaruri giderleri hariç, KDV dahil toplam kurs giderinin, istihdam edilmesi
gereken kursiyer sayısına bölünmesi ile bulunan kişi başı ortalama birim maliyetin
istihdam edilmeyen kursiyer sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutar, yükleniciden
geri alınır veya varsa bunların alacaklarından mahsup edilir. Geri alınacak ve/veya
mahsup edilecek tutar, toplam kurs giderinden fazla olamaz. Yasal faiz bu
hesaplamanın dışında tutulur. Ayrıca istihdam edilmeyen kursiyer sayısının, istihdam
edilmesi gereken toplam kursiyer sayısına oranı kadar teminat miktarı gelir kaydedilir
ve yüklenici ile on iki ay süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme
veya protokol imzalanmaz.
c) Süresi geçtikten sonra gerçekleştirilmesi halinde; yükümlülüğünü yerine
getiren yüklenicinin durumunu belgelemesi ve konunun değerlendirilerek uygun
bulunması halinde yüklenici ile hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya
protokol yapılmamasına ilişkin yaptırım il müdürlüğünce sistem üzerinden kaldırılır.
Bu hususa ilişkin durum tutanak ve eki belgelerle dosyada muhafaza edilir. Gelir
kaydedilen teminat iade edilmez. Bu fıkranın (a) ve (b) bentlerindeki mali yaptırımlar
ise saklıdır.
Kurs giderleri
MADDE 41 – (1) Kurs giderleri;
a) Hizmet alımı ile gerçekleştirilen kurslarda hizmet alım bedelinden,
b) İşbirliği yöntemi ile gerçekleştirilen kurslarda eğitici ve temrin giderlerinden,
c) Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen ve eğitime katıldıkları fiili gün
üzerinden kursiyerlere ödenen zaruri giderlerden,
ç) Kursa devam edilen süre içerisinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendi gereği ödenecek sigorta primlerinden,
d) Kurumca uygun bulunacak diğer giderlerden,
oluşur.
Hizmet alım giderlerinin ödenmesi
MADDE 42 – (1) Yükleniciye yapılan ödemelerde, fiili kursiyer sayısı esas
alınır. Kursun uygulandığı takvim ayı içerisinde kursiyerlerce alınan toplam kurs ders
saati ve kursiyer başı ders saat maliyetinin kursiyer sayısı ile çarpılmasıyla bulunan
meblağ üzerinden ödeme yapılır. Kursiyerlerin eğitime katılmadıkları günler
hesaplamaya dahil edilmez.
(2) Ödemeler, aylık hak edişler halinde yapılır. Ödeme gerekli değerlendirmeler
yapıldıktan sonra 27/6/2007 tarihli ve 26565 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Sosyal Güvenlik Kurumları Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde belirtilen belgeler
karşılığında gerçekleştirilir. Son ayın hak ediş ödemesi ise kursiyerlerin belgelerini
almalarından sonra yapılır. Aylık hak ediş ödemelerinin yapılabilmesi için yüklenici
tarafından vergi, SGK primi, prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve
ödenmemiş idari para cezası olmadığına ilişkin belge ibraz edilmesi gerekir.
(3) Vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. İlgili mevzuat
gereğince hesaplanacak KDV sözleşme bedeline dahil olmayıp bu vergi tutarı Kurum
tarafından yükleniciye ödenir.
(4) Hak ediş ödemeleri banka veya PTT hesabı üzerinden yapılır. Kurum ödeme
yapılacak banka ve şubesini ya da PTT bürosunu belirlemeye yetkilidir. Kurumca
belirlenen banka şubesi ya da PTT bürosunu kabul etmeyenler ödeme konusunda
herhangi bir hak talebinde bulunamaz.
İşbirliği yapılan hizmet sağlayıcıların ödemeleri
MADDE 43 – (1) İşbirliği yöntemi kapsamında yükleniciye temrin gideri
ödenen kurslarda, temrin gideri kesinleşen kursiyer sayısı üzerinden hesaplanır ve tek
seferde ödenir. Ayrıca yükleniciye eğitici gideri ödenen kurslarda, ödemeler aylık
olarak konu ile ilgili belgeler karşılığında gerçekleştirilir. Ödemenin gerçekleşmesi
için yüklenicilerden vergi, SGK primi, prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca
kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmadığına ilişkin belge ibraz edilmesi
istenmez.
Kursiyer zaruri giderlerinin ödenmesi
MADDE 44 – (1) Kurslara katılan kursiyerlerin her birine, katıldıkları her tam
fiili eğitim günü için, miktarı Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen kursiyer zaruri
gideri ödenir. Yarım gün veya daha az süre ile kursa katılmış olan kursiyerlere bu
günler için ödeme yapılmaz.
(2) Kursiyerlere yapılacak ödemeler, il müdürlükleri tarafından Kurumun
belirleyeceği banka veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilir. Kursiyerlerin ödemeleri
alabilmesi için Kurumca belirlenecek bankada kendi adlarına hesap açtırmaları
gerekir. Belirtilen koşullarla kendilerine hesap açtırmayanlar hak talebinde
bulunamaz.
(3) Herhangi bir nedenle kurstan ayrılan ve/veya ilişiği kesilen kursiyerlere
eğitime katılmış oldukları gün üzerinden kursiyer zaruri gideri ödenir.
(4) 18 yaşından küçük kursiyerler ile zihinsel engellilere yönelik olarak
düzenlenen kurslarda kursiyerlere yapılacak ödemeler, ikinci fıkrada belirtilen
koşullara uymak kaydıyla veli veya kayyum veya vasileri tarafından kursiyerler adına
açılmış banka veya PTT hesabına yapılır.
(5) Cezaevlerinde bulunan hükümlülere yönelik düzenlenen kurslara katılan
kursiyerlerin her fiili kurs günü için ödemeleri, cezaevlerinin mevzuatına ve özel
şartlarına göre yapılır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İşbaşı Eğitim Programı
Programın uygulanması
MADDE 45 – (1) İşbaşı eğitim programı, işgücü piyasası araştırma sonuçları, iş
ve meslek danışmanlarının işyeri ziyaretleri sırasında veya işsizlerle yapılan
görüşmelerde tespit edilen ihtiyaçlar, işyerlerinden veya katılımcı adaylarından gelen
talepler doğrultusunda bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerinde belirlenen şartlara
uyulmak kaydıyla düzenlenebilir.
Program düzenlenecek alanlar
MADDE 46 – (1) İşbaşı eğitim programı, katılımcının mesleki deneyim
kazanmasını sağlayacak alanlarda düzenlenir.
(2) Beden işçisi, temizlik görevlisi, taşıma işçisi, çaycı ve benzerleri gibi
herhangi bir mesleki deneyim ve vasıf gerektirmeyen alanlarda işbaşı eğitim programı
düzenlenmez.
(3) Başvuru tarihi itibari ile son altı ay içinde işbaşı eğitim programı
kapsamında başvurulan meslekte çalışmış kişiler, söz konusu meslekte işbaşı eğitim
programlarına katılamazlar. Kişilerin durumları, sözleşme imzalanmadan önce il
müdürlüğünce Kurum ve SGK kayıtları üzerinden kontrol edilir.
Program uygulanacak işyerleri
MADDE 47 – (1) İşbaşı eğitim programı, 4857 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olarak en az iki
çalışanı bulunan ve Kuruma kayıtlı işyerlerinde ve kamu kurum veya kuruluşlarının
payının yüzde ellinin altında olduğu iktisadi teşekküllerde uygulanabilir.
(2) 5018 sayılı Kanunun eki I, II, III ve IV sayılı cetvellerde yer alan kurum ve
kuruluşlar ile belediyeler ve il özel idarelerinde ve Kurumca bu Yönetmelik
kapsamında yaptırım uygulanan işyerlerinde yaptırım süresince işbaşı eğitim
programı düzenlenmez.
(3) İşveren, işyerini veya bir bölümünü iştiraki olan veya diğer işverenlere
devrettiğinde, devam etmekte olan işbaşı eğitim programı ve istihdam yükümlülüğü
de o işyeri veya ilgili bölümü yönünden, devralan işverene aktarılır.
(4) İşbaşı eğitim programlarının düzenlendiği işverenden hiçbir surette vergi,
SGK prim ve prime ilişkin borcu ile SGK’ca kesilmiş idari para cezası olmadığına
dair belge istenmez.
İşverenin yükümlülükleri
MADDE 48 – (1) İşverenin, katılımcının programa katıldığı mesleğe yönelik
işbaşı eğitimini fiilen sağlaması ve Kurum ile imzalanan işbaşı eğitim sözleşmesinde
belirtilen görev, sorumluluk ve yükümlülüklere uyması gerekir.
(2) İşbaşı eğitim programı düzenlenecek işyeri tarafından, katılımcının işbaşı
eğitim programından usulüne uygun şekilde yararlanmasını ve deneyim sahibi
olmasını sağlamak üzere gerekli mesleki bilgiye ve deneyime sahip en az bir sorumlu
belirlenir.
Kontenjanların belirlenmesi
MADDE 49 – (1) İşbaşı eğitim programına katılabilecek kişi sayısı, programın
başlama tarihi itibarıyla aynı il sınırları içerisinde, aynı işverene bağlı işyerlerinde
çalışan toplam sigortalı sayısı üzerinden kontenjan oluşturmak suretiyle belirlenir.
(2) İşyerlerinin belirlenen kontenjanın bir kısmını doldurarak daha sonra tekrar
başvuru yapması durumunda, programa katılabilecek kişi sayısına ilişkin kontenjan
hesaplaması, işbaşı eğitim programının yeni başlama tarihine göre tekrar yapılır.
Katılımcı sayısı
MADDE 50 – (1) İşyerlerinden iki ile on arasında çalışanı bulunanlar bir, on bir
ve üzerinde çalışanı olanlar ise mevcut çalışan sigortalı sayısının onda biri kadar
işbaşı eğitim programı katılımcısı talep edebilir. Katılımcının, işyerine ait sigortalı
hizmet listesinde bildirilen sigortalı sayısının geriye dönük son üç aylık ortalamasına
ilave olması gerekir. Özel politika gerektiren grupların işbaşı eğitim programından
faydalanmalarını artırmak amacı ile Genel Müdürlükçe katılımcı sayısının
belirlenmesi ile ilgili özel düzenleme yapılabilir.
(2) Ortalama çalışan sayısı, program başlama tarihinden geriye dönük olarak,
başvuru yapılan ay hariç işyerinde son üç aylık sigortalı hizmet listesinde belirtilen
toplam sigortalı sayısının üçe bölünmesi sonucu bulunur. Bu sayının belirlenmesinde
çalışma gün sayısına bakılmaksızın, ilgili aylara ait sigortalı hizmet listesinde yer alan
sigortalı sayısı kullanılır. Ortalama çalışan sayısının hesaplanmasında yarım ve üzeri
kesirler tama; kontenjan hesaplamasında ise tüm kesirler tama iblağ olunur.
(3) İşveren tarafından başvuru yapılan ay ve bir önceki aya ait sigortalı hizmet
listesinin ibraz edilememesi durumunda; işverence izleyen ayda ilgili belgeleri
vermek üzere bu aylara ait sigortalı çalışan sayısına ilişkin taahhütname verilir.
Taahhütnamede beyan edilen çalışan sayılarının, sigortalı hizmet listelerinde yer alan
sayılardan daha düşük olduğunun tespit edilmesi halinde, başlayan program
sonlandırılır, katılımcıya Kurum tarafından yapılan giderler işverenden tahsil edilir ve
işveren ile on iki ay süre ile işbaşı eğitim programı düzenlenmez.
(4) İşverenden programın başlangıcında alınacak taahhütnamede, bu maddede
yer alan hususlar ile Kurumca belirlenecek diğer hususlar da yer alabilir.
(5) Programın devamı sırasında işyerindeki sigortalı sayısının bir aylık süre
içinde başlangıçtaki çalışan sayısına ulaşması esastır. İşveren, azalan çalışan sayısını,
sırasıyla işbaşı eğitim programı katılımcıları, Kuruma kayıtlı aynı veya benzer meslek
sahibi işsizler veya diğer işsizlerden istihdam ederek tamamlanması gerekir.
(6) Programın devamı sırasında işyerinde sigortalı çalışan sayısının azalması
durumunda, azalmanın takip eden beş işgünü içinde il müdürlüğüne bildirilmesi ve
çalışan sayısının bir ay içerisinde başlangıçtaki çalışan sayısına ulaşmaması
durumunda; azalan çalışan sayısı kadar katılımcının programı işveren tarafından
sonlandırılır ve üç işgünü içinde durum il müdürlüğüne bildirilir. Hangi katılımcının
programdan çıkarılacağına işveren karar verir.
(7) Aynı ay içinde işbaşı eğitim programına başlamış olan katılımcıların en az
yüzde ellisinin programın sona ermesinden itibaren işverenin kendi işyerinde veya
başka işyerinde aynı meslekte en az altmış gün süre ile istihdam edileceği yönünde
işveren tarafından programın başlangıcında taahhüt verilmesi halinde; başlangıçtaki
sigortalı sayısının, işverenin iradesi dışında emeklilik, askerlik, tutukluluk veya
gözaltı, kamu görevine atanma, başka şehre ikametgah değişikliği, hamilelik veya
doğum ve uzun süreli hastalık gibi nedenlerle azalması durumunda azalan çalışan
sayısı kadar katılımcının çalışmasına son verilmez. Bu taahhüdün yerine
getirilmediğinin tespiti halinde, katılımcı için ödenen katılımcı zaruri gideri ve sigorta
prim giderleri toplamının iki katı işverenden tahsil edilir, varsa devam eden
programlar sonlandırılır ve on iki ay süresince işveren ile işbaşı eğitim programı
düzenlenmez.
(8) Kuruma yapılması gereken bildirimin yapılmaması ya da süresinden sonra
yapılması ve çalışan sayısındaki azalmanın süresi içinde tamamlanmaması halinde;
katılımcının çıkarılması gereken tarihten bu durumun tespit edildiği tarihe kadarki
sürede Kurum tarafından katılımcı için ödenen katılımcı zaruri gideri ve sigorta prim
giderleri toplamının iki katı işverenden tahsil edilir, varsa devam eden programlar
sonlandırılır ve on iki ay süresince işveren ile işbaşı eğitim programı düzenlenmez.
(9) Program uygulanan işyerinin çalışan sayısındaki azalmanın il müdürlüğüne
bildirilmesi ve süresi içinde tamamlanması hususları, işveren tarafından aylık olarak
verilecek sigortalı hizmet listesi dikkate alınarak il müdürlüğünce teslim tarihinden
itibaren en geç yedi işgünü içinde SGK kayıtları üzerinden kontrol edilerek
değerlendirilir.
(10) Katılımcıların bir kısmını veya tamamını işe alan ve/veya katılımcı
sayısında azalma olan ve/veya talep edebileceği katılımcı sayısından daha az
katılımcıyla program başlatan işveren, devam eden programın her safhasında yeni
katılımcı talebinde bulunabilir. Yeni talep değerlendirilerek varsa mevcut katılımcılar
hariç geriye kalan kontenjan kadar katılımcı ile işbaşı eğitim programı düzenlenebilir.
(11) İşbaşı eğitim programı için yapılan başvuru ile program başlangıcının aynı
ayda olmaması ve program başlama tarihinin sonraki aya veya aylara sarkması
halinde başvuru yapılan tarihteki duruma göre değil, içinde bulunulan aya göre işlem
yapılır.
Katılımcıların istihdamı
MADDE 51 – (1) Yeni katılımcı talebinde bulunan işverenin talebinin kabul
edilebilmesi için, yüklenicinin başvuru tarihinden geriye doğru son bir yılda işbaşı
eğitim programını tamamlayan katılımcılardan en az yüzde yirmisini kendi işyerinde
veya başka işyerinde aynı meslekte en az altmış gün istihdam etmiş olması
gerekmektedir. İşverenin, başvuru esnasında programı tamamlayan katılımcıların
istihdamını gösterir SGK İşe Giriş Bildirgesi ve Hizmet dökümünü il müdürlüğüne
ibraz etmesi gerekir. İstihdam edilmesi gereken katılımcı sayısının belirlenmesinde
yarım ve üzeri kesirler tama iblağ olunur. Aynı meslekten anlaşılması gereken, Türk
Meslekler Sözlüğündeki dörtlü birim (ünite) grup kodunun içindeki mesleklerdir.
Programa katılım şartları
MADDE 52 – (1) İşbaşı eğitim programına katılmak için;
a) Kuruma kayıtlı işsiz olmak,
b) 15 yaşını tamamlamış olmak,
c) İşverenin birinci veya ikinci derece kan hısmı olmamak,
şartları aranır.
(2) İşbaşı eğitim programından yararlanacakların, programın başlama tarihinden
önceki üç aylık dönemde; programın yapılacağı işyerinin sigortalı hizmet listesinde
kayıtlı veya kayıtdışı çalışanı olmaması gerekir.
(3) Mezuniyet sonrasındaki iş deneyimi eksikliğinin giderilmesine katkı
sağlamak ve teorik bilgilerinin uygulamasını görmeleri amaçları ile programa
katılmalarına ve program sonunda da istihdam edilmelerine engel durumları
bulunmadığı il müdürlüğünce uygun görülen ikinci öğretim ve açık öğretimdeki
öğrenciler ile yükseköğretim öğrencileri işbaşı eğitim programına katılabilirler.
(4) Programlardan yararlanacakların iş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden
faydalanarak, danışmanın uygun görüşünü almaları gereklidir.
(5) 4857 sayılı Kanunun 71, 72 ve 73 üncü maddeleri kapsamında, çalışma yaşı
ve çalıştırma yasağına ilişkin özel düzenlemeler çerçevesinde çalıştırılmaları
yasaklananlar ile ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaklanan kişiler bu
kapsamda yer alan mesleklerdeki programlara katılamazlar.
(6) Kurslardan mezun olan kişiler, aynı meslekte kursun bitiminden itibaren bir
ay içerisinde başlamak kaydıyla işbaşı eğitim programına katılabilirler. Bu durumda,
kurs ve işbaşı eğitim programının toplam süresi fiili olarak yüz altmış günü geçemez.
(7) İşsizlik ödeneği alan kişiler de katılımcı olabilirler. Ancak bu kişiler işsizlik
ödeneği aldıkları süre boyunca işten ayrılma bildirgesinin tarafı olan işyerinde
katılımcı olamazlar. Aynı zamanda kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işyerleri, bu
ödenekten yararlandıkları dönemde katılımcı talebinde bulunamazlar.
(8) Emekliler programa katılamaz.
(9) Katılımcılar, yirmi dört ay içinde en fazla yüz altmış fiili gün işbaşı eğitim
programından yararlanabilirler.
(10) İşverenin birinci ve ikinci derece kan hısmı olan kişilerin veya bu
maddenin ikinci fıkrası kapsamında sigortalı hizmet listesinde kayıtlı veya kayıtdışı
çalışanlarının katılımcı olduklarının tespiti halinde, bu durumdaki katılımcılara
yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte işverenden geri alınır.
Programların süresi
MADDE 53 – (1) Program süresi, günlük en az beş en fazla sekiz saat olmak
üzere, haftalık kırk beş saatten ve toplamda yüz altmış fiili günden fazla olamaz.
Çalışma saatleri, denetim imkanları dikkate alınarak ve sözleşmede belirtilmek
şartları ile il müdürlüğünce belirlenebilir.
(2) Engelliler için işbaşı eğitim programının süresi yirmi dört ay içerisinde üç
yüz yirmi fiili gün olarak uygulanabilir. Bu durumda ikinci yüz altmış güne ait
ödemeler, 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi gereğince kurulan Komisyon kararı
ile ceza paralarından karşılanabilir.
Devam zorunluluğu
MADDE 54 – (1) Katılımcıların programa devam etmeleri zorunludur. Kabul
edilebilir mazereti olan katılımcılara, işveren ya da işveren vekili tarafından, mazeret
izni verilebilir. Bu izinler, katılımcıların devam çizelgelerine yazılır. Ancak, bu izin
sürelerinin toplamı, doktor raporu ile tevsik edilebilen en fazla beş günlük sağlık izni
dışında, hangi sebeple olursa olsun toplam program süresinin onda birini aşamaz. Bu
sürenin aşımı halinde, katılımcıların programla ilişikleri kesilir. Beş günü aşan sağlık
izinleri onda birlik izin süresinden düşülür.
(2) Sözleşmenin işverenden dolayı feshedilmesi durumunda, il müdürlüğünün
uygun görmesi halinde katılımcılar yeni bir işyerinde işbaşı eğitimine katılabilirler.
Ancak devam edilecek işbaşı eğitim programı ile yapılan işbaşı eğitim programının
toplam süresi yirmi dört ay içinde en fazla yüz altmış fiili gün olabilir.
(3) İşveren tarafından programın başlangıcından bitişine kadar olan süre
içerisinde katılımcıların devam durumlarının haftalık olarak en geç cumartesi saat
23:59’a kadar sisteme girilmesi gerekir. Devam durumlarının sisteme
girilmemesinden dolayı ortaya çıkabilecek zararlardan işveren sorumludur. İl
müdürlüğü, işverenin bu yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini kontrol eder.
Giriş yapılmayan günler il müdürlüğünce tamamlanır.
Program giderleri
MADDE 55 – (1) Program giderleri;
a) Katılımcıya programa katıldığı her bir fiili gün için yapılan ve miktarı
Yönetim Kurulunca belirlenen katılımcı zaruri giderlerinden,
b) Programlara devam edilen süre içinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında her bir katılımcı
için tahakkuk edecek sigorta primlerinden,
c) Genel Müdürlükçe uygun bulunacak diğer giderlerden,
oluşur.
Giderlerin ödenmesi
MADDE 56 – (1) Katılımcılara yapılacak ödemeler, il müdürlükleri tarafından
Kurumun belirleyeceği banka veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilir. Katılımcıların
ödemeleri alabilmesi için Kurumca belirlenecek bankada veya PTT’de kendi adlarına
hesap açtırmaları gerekir. Belirtilen şartlarla kendilerine hesap açtırmayanlar hak
talebinde bulunamaz.
Sözleşme imzalanması
MADDE 57 – (1) İşbaşı eğitim programlarından yararlanacak olan işyeri ile
katılımcı arasında işbaşı eğitim sözleşmesi imzalanır. Ancak işbaşı eğitim
sözleşmesinin Kurum yönünden hüküm ifade etmesi il müdürlüğünün onayına
bağlıdır. Sözleşmenin içeriği, şartları ve şekli Kurum tarafından belirlenir. Taraflar
sözleşmede belirtilen hususlara uymakla yükümlüdür.
Sözleşmenin sona ermesi ve feshi
MADDE 58 – (1) Sözleşme, sözleşmede belirtilen sürenin bitimi, katılımcıların
işe alınması veya sözleşmenin feshi ile sona erer.
(2) Taraflar, 4857 sayılı Kanunun 24 ve 25 inci maddelerini kıyasen uygulamak
suretiyle sözleşmeyi fesih yetkisine sahiptir. Sözleşmenin fesh edilebilmesi için;
durumun fesih kararı alan tarafça aynı gün içinde yazılı olarak ve gerekçeleriyle
birlikte sözleşmenin diğer tarafına ve en geç üç işgünü içinde il müdürlüğüne
bildirmesi gerekmektedir. Fesih kararı, il müdürlüğünce uygun görülmesi halinde,
fesih kararının alındığı tarih itibari ile geçerlilik kazanır ve bu tarih aralığında
katılımcıya herhangi bir ödeme yapılmaz veya yapılmış ödemeler geri alınır.
(3) Ayrıca, il müdürlüğü, sözleşmede belirtilen hususlara uyulmaması, gerçeğe
aykırı beyanda bulunulmasının tespiti nedenleri ile sözleşmeyi feshedebilir ve bu
durumda fesih kararını aynı gün içinde yazılı olarak taraflara bildirir.
Denetimler ve ziyaretler
MADDE 59 – (1) Programlara ilişkin denetimler, Kurumun denetim yetkisi
saklı kalmak şartı ile 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi hükmü uyarınca
oluşturulan Denetim Kurulu tarafından yapılır. Kurum personeli tarafından iş ve
meslek danışmanlığı hizmetleri çerçevesinde ve gerekli görüldüğünde Genel
Müdürlük personeli tarafından da programın her aşamasında denetim ve ziyaretler
gerçekleştirilebilir. Yüklenici, denetim ve ziyaretlerde gerekli kolaylığı sağlamakla
mükelleftir.
İdari yaptırımlar
MADDE 60 – (1) Sözleşmenin fesh edildiği durumlarda, fesih tarihinden
itibaren on iki ay süre ile feshe neden olan taraf veya taraflarla işbaşı eğitim programı
kapsamında sözleşme imzalanmaz.
(2) Sözleşmenin katılımcıdan kaynaklı olarak fesh edilmesi gereken durumların,
programın sona ermesinden sonra genel zamanaşımı süreleri içinde tespiti halinde,
Kurumca katılımcıya yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte katılımcıdan geri alınır
ve katılımcı, tespitin yapıldığı tarihten itibaren on iki ay boyunca işbaşı eğitim
programına katılamaz. Tespitin işverenden kaynaklı hususlar nedeni ile yapılması
halinde ise Kurumca katılımcıya yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte işverenden
alınır ve işveren ile tespitin yapıldığı tarihten itibaren on iki ay boyunca işbaşı eğitim
programı düzenlenmez.
Katılım belgesi
MADDE 61 – (1) İşbaşı eğitim programı katılımcılarına, katıldıkları programa
ilişkin bilgileri gösterir katılım belgesi verilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Toplum Yararına Programlar
TYP’nin hedefi
MADDE 62 – (1) TYP’nin hedefi; işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya
yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin
gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma
alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını
gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamaktır.
Hizmet sağlayıcılar
MADDE 63 – (1) Hizmet alınabilecek ya da işbirliği yapabilecek hizmet
sağlayıcılar aşağıda belirtilmiştir.
a) Kamu kurum veya kuruluşları.
b) Sivil toplum kuruluşları.
c) Özel sektör işyerleri.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindekilerle düzenlenecek TYP’lerde işbirliği
yapılması esastır. (b) ve (c) bendindekilerle ise hizmet alımı yoluyla TYP
düzenlenebilir.
(3) Hizmet sağlayıcı kurum veya kuruluşların kuruluş amaçlarının hizmetin
konusuna uygun olması ve bunların hizmetin gerektirdiği yeterlilik ve deneyime sahip
olmaları gerekir. İl müdürlüğü amaç, deneyim ve yeterliliği hizmet sağlayıcıların
tekliflerine ek olarak ilettikleri belgelerine bakarak, tecrübe ve kurumsal
kapasitelerini göz önünde bulundurarak tespit eder.
Hizmet alımı
MADDE 64 – (1) Kamu kurumlarıyla yapılan işbirliğinde sadece katılımcılara
ödenmesi gereken zorunlu giderler karşılanır ve ilana çıkılmaksızın TYP düzenlenir.
(2) Sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işyerlerinden hizmet alımı yoluna
gidilmesi halinde, 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi
hükmü uyarınca doğrudan temin yöntemi kullanılır. Bu çerçevede yapılacak hizmet
alımlarında, komisyon kurma zorunluluğu bulunmaksızın, ihale yetkilisince
görevlendirilecek kişi veya kişiler tarafından ilana çıkmak suretiyle hizmet satın
alınır. İl müdürlükleri gerektiğinde 4734 sayılı Kanunun ilgili diğer hükümlerini
uygulama yetkisine sahiptir.
(3) İl müdürlüğünce uygun bulunması halinde aynı hizmet sağlayıcılar ile cari
yıl için aynı alanda birden fazla TYP düzenlenebilir.
TYP uygulanabilecek alanlar
MADDE 65 – (1) TYP aşağıdaki alanlarda uygulanabilir.
a) Çevre temizliği.
b) Kamusal altyapının yenilenmesi.
c) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda çevre düzenlemesi.
ç) Bakım onarım ve temizlik işleri yapılması.
d) Restorasyon, tarihi ve kültürel mirasın korunması.
e) Ağaçlandırma.
f) Park düzenlemeleri.
g) Vadi ve dere ıslahı.
ğ) Erozyon engelleme çalışmaları.
(2) Bu sınırlar çerçevesinde TYP uygulanacak alanların belirlenmesinde il
müdürlüğünce kamu yararı gözetilir.
(3) Düzenlenecek TYP’nin konusu hiçbir zaman özel mülkiyet ya da özel
kullanıma tahsis edilmiş alanlar olamaz.
(4) TYP düzenlenecek alanlar belirlenirken, il geneli ihtiyaçlar göz önünde
bulundurulmak şartıyla, öncelik kamunun ortak kullandığı alanlar olmak üzere, kamu
yararının daha yüksek olduğu programlara verilir. Bu çerçevede düzenlenecek TYP,
proje bazlı olarak hazırlanacak teklifler üzerinden değerlendirilecek olup belirli bir
mesleğe yönelik TYP’ler değerlendirilmeye alınmaz.
TYP’nin süresi ve tekrar yararlanma
MADDE 66 – (1) TYP’lerde haftalık süre, en fazla kırk beş saattir.
(2) TYP uygulama süresi, her bir program için dokuz aydan fazla olamaz. İl
müdürlüğü TYP’nin niteliğine göre, toplam süreyi aşmamak şartı ile süreyi belirleme
yetkisine sahiptir.
(3) Katılımcılar için yararlanma süresi, on iki ay içerisinde ayrı ayrı olarak veya
bir defada en fazla dokuz aydır. Dokuz aylık süre, kişinin TYP kapsamındaki bir
programdan yararlanmaya başlama tarihi üzerinden değerlendirilir. Katılımcıların
programa başladığı tarihten on iki ay sonra yeniden yararlanma hakkı doğar.
(4) TYP’nin aynı kurum veya kuruluş ile yeniden düzenlenmesi halinde,
işbirliği yapılan kurum veya kuruluşun olumlu görüşü ve il müdürlüğünün onayı ile
katılımcılar, üçüncü fıkraya aykırı olmamak şartı ile aynı TYP’den tekrar
yararlanabilir.
(5) Mazeretsiz olarak TYP’den ayrılanlar veya kendi kusuru nedeniyle ilişiği
kesilenler ile yararlandığı TYP bittikten sonra Kurum tarafından teklif edilen
niteliklerine uygun en az üç iş teklifini mazeretsiz olarak kabul etmeyenler, son
yararlanma tarihi üzerinden yirmi dört ay geçmedikçe yeni bir TYP’ye
başvuramazlar.
Katılım şartları
MADDE 67 – (1) TYP’ye katılmak için;
a) Kuruma kayıtlı işsiz olmak,
b) 18 yaşını tamamlamış olmak,
c) Emekli, malul, dul ve yetim aylığı almamak,
ç) Öğrenci olmamak (açık öğretim öğrencileri hariç),
d) TYP’den yararlanılmaya başlanan gün itibarıyla Sosyal Yardım Bilgi Sistemi
üzerinden yapılacak sorgulamada herhangi bir sosyal yardım almamak,
şartları aranır.
Katılımcı sayısı ve seçimi
MADDE 68 – (1) TYP katılımcı sayısı, uygulanacak programın niteliğine,
uygulanacak alanın genişliğine ve/veya TYP için ayrılan kaynağın miktarına göre beş
kişiden az olmamak üzere belirlenir.
(2) Katılımcıların TYP konusuna uygun eğitim, yaş, cinsiyet ve diğer nitelikleri
bulunanlar arasından TYP’nin uygulandığı yere en yakın bölgeden seçilmesi esastır.
(3) TYP katılımcıları öncelikle istihdamında güçlük çekilen işsizler arasından
ilgili mevzuata göre seçilir.
(4) İl müdürlüğü; sözleşme konusu işin niteliğine ve özelliğine uygun
katılımcıları belirleyebilmek, özellikle istihdamında güçlük çekilen işsizlerin istihdam
edilebilirliklerini artırmak ve desteklemek; ilin sosyo-ekonomik farklılıklarını
gözeten uygulamaları gerçekleştirebilmek ile TYP’nin aksamasına ve başarısız
olmasına sebep olabilecek kişileri engelleyebilmek amacıyla katılımcı seçiminde
noter kurası yöntemi veya liste yöntemini kullanabilir ya da katılımcıların yüzde
seksenini noter kurası yöntemi, yüzde yirmisini ise liste yöntemi ile belirleyebilir. İl
müdürlüğünün hangi yöntemi kullanacağını katılımcı seçimine ilişkin ilanda
belirtmesi gerekir.
(5) TYP başlatılması aşamasında belirlenen sayıda katılımcı bulunamaması
halinde ya da TYP’nin yürütülmesi sırasında hizmet sağlayıcının kusuru dışında
katılımcı sayısında azalma olması halinde hizmetin gereği şekilde ifasına engel
olmamak kaydıyla TYP’ye devam edilebilir.
(6) TYP’den ayrılan ya da ilişiği kesilen katılımcının yerine yedeklerden, bunun
da mümkün olmaması halinde yeni katılımcı belirlenmesi yoluyla şartları uyan yeni
katılımcılar alınabilir.
(7) Niteliklerinin uygun olmaması nedeniyle bir TYP ile ilişiği kesilenler,
niteliklerine uygun diğer TYP’lere başvuru hakkına sahiptirler.
Yüklenicinin sorumluluğu
MADDE 69 – (1) Yüklenici ile il müdürlüğü arasında, TYP’nin niteliğini ve
karşılıklı hak ve yükümlülükleri gösteren sözleşme imzalanır.
(2) Katılımcıların Kurumla ilgili iş ve işlemleri dışındaki, vergi ve sosyal
güvenlik gibi tüm resmi iş ve işlemleri yükleniciler tarafından yerine getirilir.
(3) Katılımcılara ait adli sicile ilişkin yazılı beyan, sağlıkla ilgili olarak
çalışmaya engel bir durum olmadığına dair yazılı beyan ve işin niteliğine uygun diğer
belgelerin istenmesinden yüklenici sorumludur.
(4) Katılımcıların uygun nitelikte olmamalarından kaynaklanacak sonuçlardan
ya da görevli oldukları alanlara ve üçüncü kişilere verecekleri zararlardan yüklenici
sorumludur.
(5) Katılımcıların devamsızlık sınırlarını aşmaları ya da yüklenicinin herhangi
bir sorumluluğunu yerine getirmemesi nedenleriyle katılımcıya yapılan fazla
ödemelerden yüklenici sorumludur. Katılımcının ilişiğinin kesilmesi gereken tarihten
sonra yüklenici tarafından çalıştırılmaya devam edilmesi halinde, fazla çalışılan süre
kapsamında katılımcıya ödenen giderler yükleniciden tahsil edilir.
(6) Yüklenici TYP katılımcılarını, TYP kapsamında yaptırmış oldukları işler de
dahil olmak üzere mevcut çalışanlarını ikame etmek amacıyla istihdam edemez.
(7) TYP için son teklif verme tarihinden önceki bir yıl içerisinde ve TYP’nin
fiilen başlayacağı tarihe kadar yüklenicinin veya bağlı ve yan kuruluşlarının çalışanı
olan kişiler TYP’den yararlanamazlar. Bu süreler esas olmak üzere; verilen hizmetin
türü ne olursa olsun böyle bir durumun tespit edilmesi halinde, ilgili her bir katılımcı
için yapılan tüm ödemeler ödemenin yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte
yükleniciden tahsil edilir. Ayrıca katılımcının TYP bitimine kadar yapılacak
ödemeleri de yüklenici tarafından katılımcıya ödenir.
(8) Yüklenicinin, kendi işyerleri ile bağlı ve yan kuruluşlarına ait işyeri Sosyal
Güvenlik Kurumu sicil numaralarını İl müdürlüğüne TYP başlamadan önce teslim
etmesi gerekir.
(9) TYP başlamadan önce yüklenici, tüm katılımcılara ait sözleşme tarihinden
önceki bir yıllık süreyi içeren Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlükleri veya
Merkezlerinden onaylı hizmet dökümlerini il müdürlüğüne teslim eder. Asillerin
yerine başlayan yedekler için bu belge, başlamalarından itibaren yedi işgünü içinde
verilir.
(10) TYP katılımcısı olmaya hak kazananlar, sözleşme daha önce imzalanmış
olsa dahi, TYP başlama tarihinden önce programdan yararlandırılamazlar.
(11) Yüklenicinin, hak edişlere ilişkin belgeleri izleyen ayın yedinci gününe
kadar il müdürlüğüne teslim etmesi gerekir.
Asgari geçim indirimi
MADDE 70 – (1) 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
ilgili mevzuat çerçevesinde katılımcıların durumuna uygun olarak hesaplanacak olan
asgari geçim indirimi, durumlarını gösterir belgelere bağlı olarak yükleniciler
tarafından katılımcılara ödenir.
TYP’ye devam zorunluluğu ve izin
MADDE 71 – (1) Katılımcıların TYP’ye devamı zorunludur. Katılımcılar
yükleniciye ve Kuruma bilgi vermek ve Kurum ya da yükleniciden onay almak
şartıyla TYP süresinin yirmide biri kadar ücretsiz izin kullanabilir.
(2) Devamsızlık süresi, belgelendirmek şartıyla sağlık sorunları, evlenme,
doğum ve birinci derece yakınlarının vefatı gibi mücbir nedenlerle TYP süresinin
yirmide birinden fazla olamaz. Bu sürenin aşılması halinde yüklenici tarafından
katılımcının ilişiği kesilerek il müdürlüğüne bildirilir.
TYP’nin tamamlanması
MADDE 72 – (1) TYP, sözleşmede belirlenen sürenin tamamlanmasıyla sona
erer. Ancak ilgili kurumların gerekçeli olarak uzatma talebinde bulunmaları ve
gerekçenin il müdürlüğünce uygun bulunması halinde, toplam dokuz ayı aşmamak
şartı ve ödenek durumu da dikkate alınarak TYP süresi uzatılabilir.
(2) TYP tamamlanmadan önce veya ilişik kesme işlemlerinden önce, TYP’nin
özelliği gereği 4857 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan belirsiz süreli
sözleşmelere ilişkin olarak belirlenmiş olan bildirim süreleri uygulanmaz.
Katılımcılara yapılacak ödeme
MADDE 73 – (1) Her bir katılımcıya yapılacak ödeme, 4857 sayılı Kanun
hükümleri çerçevesinde asgari ücret tespit komisyonu tarafından belirlenen on altı
yaşını doldurmuş işçiler için günlük asgari ücret miktarının katılım sağlanan gün
sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktardan oluşur. Ödemeler, bir ay kesintisiz
katılım sağlayanlar için otuz gün üzerinden yapılır. Katılım sağlanmayan gün
bulunması halinde yapılacak ödeme, katılım sağlanmayan gün sayısının otuz günden
düşülmesi sonucu bulunan gün sayısı üzerinden hesaplanır.
(2) Haftalık izin hakkını kazanan katılımcılar için bu izin süresi yapılacak
ödemenin hesaplanmasında dikkate alınır.
(3) Vergi ve sosyal güvenlik prim giderleri katılımcıya yapılacak ödemeler
üzerinden hesaplanarak bu gider kalemine ilave edilir.
Sarf malzemesi gideri
MADDE 74 – (1) TYP’nin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak katılımcılar
için ödenmesi öngörülen toplam giderin yüzde beşini aşmamak üzere, TYP süresince
katılımcı tarafından kullanılması zorunlu olan sarf malzemeleri için yükleniciye
ödeme yapılabilir.
Yüklenici kârı
MADDE 75 – (1) Kâr amacıyla kurulmuş olan özel sektör kuruluşları ile sivil
toplum kuruluşları tarafından katılımcılar için ödenmesi öngörülen toplam giderin
yüzde beşini aşmamak üzere kâr amacı ile talep edilen miktar verilebilir.
Ödemeler
MADDE 76 – (1) Ödemeler, aylık hak edişler doğrultusunda yükleniciler
tarafından katılımcılar için yapılan ödemelere ilişkin belgelerin il müdürlüğüne ibrazı
sonrasında bu belgelerin inceleme işlemlerinin tamamlanması sonucunda yapılır.
Yüklenici, Kurum tarafından hazırlanan bordro programlarını kullanarak
katılımcıların prim ve ödeme bilgilerini süresi içinde il müdürlüğüne teslim edebilir.
(2) Aylık hak ediş, cari ay boyunca çalışılan toplam saat veya gün esas alınarak
düzenlenir. Hak ediş belgelerine maaş bordrosu, varsa idari giderler ve kâr için fatura
ve fatura yerine geçen belgeler eklenerek il müdürlüğüne teslim edilir.
(3) TYP’nin kamu kurum veya kuruluşlarıyla düzenlenmesi halinde katılımcı
ödemelerine ilişkin istihkakların il müdürlüğüne gönderilmesini müteakip, giderler
Kurum tarafından kamu kuruluşunun hesabına aktarılır.
(4) Vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. Fakat ilgili
mevzuat gereğince hesaplanacak KDV, sözleşme bedeline dahil olmayıp, bu vergi
tutarı il müdürlüğü tarafından yükleniciye ilaveten ödenir.
Kontrol ve denetim
MADDE 77 – (1) Kurumun genel denetim yetkisi ile 4904 sayılı Kanunun 13
üncü maddesi uyarınca oluşturulan Denetim Kurulunca denetim yetkisi saklı kalmak
kaydıyla TYP denetiminden yüklenici sorumludur.
(2) Denetim Kurulunca yapılan denetimler ya da iş ve meslek danışmanlığı
hizmetleri çerçevesinde gerçekleştirilecek ziyaretler sırasında yükleniciler gerekli
kolaylığı sağlamakla yükümlüdür.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Girişimcilik Eğitim Programı
Programın amacı ve uygulanması
MADDE 78 – (1) Girişimcilik eğitim programı, Kuruma kayıtlı kişilerin kendi
işlerini kurmalarına ve geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla bu bölümde yer alan
hükümler, ilgili kurum veya kuruluşlar ile Kurum arasında imzalanan protokoller ve
ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülür.
Programın içeriği
MADDE 79 – (1) Eğitim programlarının, ilgili kurum veya kuruluşlar ile
Kurum arasında imzalanan protokoller çerçevesinde belirlenen eğitim modüllerini
içermesi gereklidir. Ayrıca Genel Müdürlüğün belirleyeceği kriterlerdeki içeriğe
sahip ilave modüller de eğitim programına eklenebilir.
(2) Program kapsamındaki eğitimler uzaktan eğitim yöntemleri ile de
düzenlenebilir.
Hizmet alımı
MADDE 80 – (1) Girişimcilik eğitim programlarına ilişkin hizmet
sağlayıcıların teklifleri, ilgili kurum veya kuruluşlar ile Kurum arasında yapılan
protokol hükümleri saklı kalmak üzere, ilgili mevzuata göre değerlendirilir.
(2) Değerlendirme sonucunda teklifi kabul edilen istekli ile sözleşme imzalanır.
Hizmet sağlayıcılar
MADDE 81 – (1) Hizmet alımı yapılabilecek hizmet sağlayıcılar aşağıda
belirtilmiştir.
a) Üniversiteler.
b) 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununa ve 8/2/2007
tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa dayanılarak kurulan özel
öğretim kurumları.
c) Meslek odaları ve birlikleri.
Katılma şartları
MADDE 82 – (1) Girişimcilik eğitim programına katılmak için;
a) Kuruma kayıtlı olmak,
b) 18 yaşını tamamlamış olmak,
c) Girişimcilik eğitim programında aynı modülden daha önce yararlanmamış
olmak,
şartları aranır.
(2) Girişimcilik eğitimi almak isteyenlere, sistem üzerinden veya belirlenecek
yöntemlerle değerlendirme için yazılı sınav ve/veya mülakat yapılabilir ve/veya bu
kişilerden bazı yeterlilikleri gösteren belge talep edilebilir.
(3) Programdan yararlanacakların iş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden
faydalanarak, danışmanın uygun görüşüne sahip olması gereklidir.
(4) Programdan yararlanacaklar, yapılacak değerlendirme sonuçlarına göre
programa katılabilirler.
(5) Yüklenicinin birinci ve ikinci derece kan hısmı olan kişilerin katılımcı
olması durumunda, bu kişiler toplam katılımcı sayısına ilave edilmez ve bu kişilere
Kurumca herhangi bir ödeme yapılmaz ancak katılım belgesi verilir. Bu durumun
tespiti halinde bu kişiler için yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte yükleniciden geri
alınır.
Katılımcı sayısı
MADDE 83 – (1) Girişimcilik eğitim programlarına katılanların sayısı on
kişiden az olamaz. Katılımcı sayısının yirmi beşi aşması durumunda talebi karşılamak
üzere aynı program dahilinde birden fazla sınıf açılabilir.
(2) Program başlangıcından itibaren eğitim süresinin ilk onda birlik kısmı
içerisinde ilişiği kesilen katılımcıların yerine yeni katılımcılar alınabilir.
Devam mecburiyeti
MADDE 84 – (1) Katılımcıların programa devam etmeleri zorunludur. Kabul
edilebilir mazereti olan katılımcılara, eğiticiler tarafından, yazılı olarak mazeret izni
verilebilir. Ancak, bu izin sürelerinin toplamı, doktor raporu ile tevsik edilebilen
sağlık izni de dahil, hangi sebeple olursa olsun toplam eğitim süresinin onda birini
aşamaz. Bu sürenin aşımı halinde, katılımcıların eğitimle ilişikleri il müdürlüğünce
kesilir.
(2) İlişiği kesilenlerin yerine alınan katılımcıların sağlık raporu dahil
devamsızlık hakları bulunmamaktadır.
(3) Doktor raporu ile tevsik edilebilen belgeler ile sağlık sorunları nedeniyle
devam edemeyen ve bu nedenle programla ilişiği kesilen katılımcılar bir defaya
mahsus olmak üzere açılacak olan girişimcilik modüllerinden ikinci kez
yararlanabilirler.
Devam durumlarının bildirimi
MADDE 85 – (1) Katılımcıların devam durumlarını takip etmek üzere
Kurumca hazırlanacak olan devam çizelgeleri kullanılır. Devam çizelgelerinin gereği
şekilde doldurulmasından ve program veya ay sonunda il müdürlüğüne tesliminden
yüklenici sorumludur. Programdan ayrılanların aynı gün içinde yüklenici tarafından il
müdürlüğüne bildirilmesi gerekir. Katılımcıların devam durumlarının, yüklenici
tarafından her gün düzenli olarak en geç saat 23:59’a kadar sisteme girilmesi
gereklidir. Bu yükümlülüklerin aksatılmasından dolayı ortaya çıkabilecek zararlardan
yüklenici sorumludur. Yüklenicilerin bu yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği il
müdürlüğü tarafından kontrol edilecektir. Giriş yapılmayan günler il müdürlüğünce
tamamlanır.
(2) Programa devam etmeleri yüklenici tarafından uygun görülmeyen
katılımcıların durumu aynı gün il müdürlüğüne bildirilir. İl müdürlüğünce yapılan
değerlendirme sonucuna göre katılımcının programla ilişiği kesilebilir.
Program giderleri
MADDE 86 – (1) Program giderleri aşağıda belirtilmiştir.
a) Eğitimlere katılacak her bir katılımcı için belirlenen ders saat ücreti
üzerinden hesaplanan eğitim gideri.
b) Katılımcılara programa katıldıkları her bir fiili gün için yapılan ve miktarı
Yönetim Kurulunca belirlenen katılımcı zaruri giderleri.
c) Programa devam edilen süre içinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun
5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında her bir katılımcı için
tahakkuk edecek sigorta primleri.
ç) Kurumca uygun bulunacak diğer giderler.
Giderlerin ödenmesi
MADDE 87 – (1) Yükleniciye yapılan ödemelerde, fiili katılımcı sayısı esas
alınır. Programın uygulandığı takvim ayı içerisinde katılımcıların aldığı toplam eğitim
ders saati ve katılımcı başı ders saat maliyeti ile katılımcı sayısının çarpılmasıyla
bulunan meblağ üzerinden ödeme yapılır. Katılımcıların eğitime katılmadıkları günler
hesaplamaya dahil edilmez.
(2) Ödemeler aylık hak edişler halinde yapılır. Ödeme, gerekli değerlendirmeler
yapıldıktan sonra 27/6/2007 tarihli ve 26565 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Sosyal Güvenlik Kurumları Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde belirtilen belgeler
karşılığında gerçekleştirilir. Son ayın hak ediş ödemesi ise katılımcıların belgelerini
almalarından sonra yapılır. Aylık hak ediş ödemelerinin yapılabilmesi için yüklenici
tarafından vergi, SGK primi, prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve
ödenmemiş idari para cezası olmadığına ilişkin belge ibraz edilmesi gerekir.
(3) Vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. İlgili mevzuat
gereğince hesaplanacak KDV sözleşme bedeline dahil olmayıp bu vergi tutarı Kurum
tarafından yükleniciye ödenir.
(4) Programlara katılan katılımcıların her birine, katıldıkları her fiili eğitim
günü için, miktarı Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen katılımcı zaruri gideri
ödenir. Yarım gün veya daha az süre ile programa katılmış olan katılımcılara bu
günler için ödeme yapılmaz. Yapılacak ödemeler, il müdürlükleri tarafından
Kurumun belirleyeceği banka veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilir. Katılımcıların
ödemeleri alabilmesi için Kurumca belirlenecek bankada kendi adlarına hesap
açtırmaları gerekir. Belirtilen şartlarla kendilerine hesap açtırmayanlar hak talebinde
bulunamaz. Herhangi bir nedenle programdan ayrılan ve/veya ilişiği kesilen
katılımcılara eğitime katılmış oldukları gün üzerinden katılımcı zaruri gideri ödemesi
yapılır.
Programların denetimi ve izlenmesi
MADDE 88 – (1) Kurumun denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla,
programların denetimi 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca oluşturulan
Denetim Kurulunca yapılır.
(2) Denetim Kurulunca yapılan denetimler, Kurum personeli tarafından
gerçekleştirilecek ziyaretler ve Kurum ile ilgili kurum veya kuruluş ile yapılan
protokol gereğince yapılacak izlemeler sırasında yükleniciler gerekli kolaylığı
sağlamakla yükümlüdür.
(3) İl müdürlüğü ile yüklenici arasında imzalanan sözleşmede usul ve esasları
belirlenmek şartı ile eğitim süresince sınıflar yüklenici tarafından kamera ile
kaydedilir ve kayıtlar, denetim ve teftiş sırasında ihtiyaç olduğunda kullanılmak üzere
üç yıl boyunca yüklenici tarafından muhafaza edilir. Bu yükümlülüğün yerine
getirilmediğinin tespiti halinde yüklenici ile tespit tarihinden itibaren iki yıl süresince
kurs veya program düzenlenmez.
Katılım belgesi
MADDE 89 – (1) Katılımcılara, eğitimleri tamamlamaları halinde, Kurum ile
ilgili kurum veya kuruluş ile yapılan protokol hükümlerine uygun olarak hazırlanan
katılım belgesi verilir.
ALTINCI BÖLÜM
Ortak Hükümler, Özel Düzenleme, Politika ve Uygulamalar
Kurs ve programlar
MADDE 90 – (1) Kurs veya programlar arasında 6 ay bekleme süresi bulunur.
Ancak kurs sonrasında aynı meslekte düzenlenen işbaşı eğitim programına katılmak
istenmesi halinde bu şart aranmaz. Bu durumda kurs ve işbaşı eğitim programının
süresi fiili yüz altmış günden fazla olamaz.
(2) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4)
numaralı alt bendine tabi olarak tarımsal faaliyette bulunanlar ile isteğe bağlı
sigortalılar, işsiz olmak şartı dışında belirtilen diğer şartları taşımak kaydıyla TYP
hariç kurslara ve programlara katılabilirler. Engelli olmaları nedeniyle aylık
bağlananlar ile dul ve yetim aylığı alanlar da TYP hariç kurslardan ve programlardan
yararlanabilir.
(3) Herhangi bir kurs ya da programa katılmama yönünde yaptırım uygulanan
kursiyer veya katılımcı yaptırım süresince hiçbir kurs ya da programdan
yararlanamaz.
(4) Kurs veya programlara katılan kursiyer veya katılımcılar ile görevli eğitici
veya öğreticiler Kurumca hazırlanan kimlik kartlarını eğitim süresince kullanmak ve
kurs veya program sonunda yükleniciye teslim etmekle yükümlüdür. Ayrıca kursiyer
veya katılımcılar, kendilerine verilecek değerlendirme anketini doldurmakla
yükümlüdür.
Mali kaynaklar
MADDE 91 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında düzenlenecek kurs, program
veya projelerin mali kaynakları;
a) Kurum bütçesinden,
b) İşsizlik Sigortası Fonundan,
c) Özelleştirme sonucu işsiz kalanların mesleki eğitimi için 4046 sayılı Kanun
gereğince Kuruma aktarılan bütçeden,
ç) Uluslararası kurum ve kuruluşlarla yapılan anlaşmalar sonucu Kuruma tahsis
edilen ikraz ve/veya hibelerden,
oluşur.
Sözleşmelerin uygulanmasında sınır değerler
MADDE 92 – (1) Hizmet alımı yoluyla gerçekleştirilecek her bir kurs ya da
program; toplam bütçenin 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 6 ncı maddesi
dördüncü fıkrasının (g) bendi hükmü uyarınca Kurum Yönetim Kurulunun yetkisine
giren eşik değeri ya da Genel Müdürlükçe belirlenecek birim maliyeti aşması halinde
Kurum Yönetim Kurulunun; eşik değerin altında ya da birim maliyetin altında
kalması halinde ise il müdürünün onayı ile başlatılır. Ancak işbirliği mahiyetinde olan
ve sadece kursiyer ya da katılımcılar için ödenmesi zorunlu olan giderleri içeren kurs
ya da programlar için bu hüküm uygulanmaz.
(2) Kursiyer ya da katılımcı için ödenmesi zorunlu giderler sözleşme
bütçelerine dahil edilmez.
İş sağlığı ve güvenliği
MADDE 93 – (1) Kurs ve programların uygulanması sırasında iş sağlığı ve
güvenliği açısından gerekli önlemleri almak, buna ilişkin tüm araç ve gereçleri
bulundurmak ve iş kazası ve meslek hastalıklarında resmi kurumlara yapılması
gerekli bildirimleri süresi içinde yapmak yüklenicilerin sorumluluğundadır.
Yükleniciler iş kazası meydana gelmesi halinde resmî kurumlara yapılması gereken
bildirimleri süresi içinde yapmakla ve durumu il müdürlüğüne bildirmekle
yükümlüdür.
Engellilerin ulaşılabilirliği
MADDE 94 – (1) Engellilerin, kurs ve programlara katılımını sağlamak üzere
eğitim mekanı ve bu mekana ulaşılabilirliğinde kullanılan diğer kısımlarda gerekli
önlemleri almak yüklenicinin sorumluluğundadır.
Devam durumlarının sisteme girilmesi
MADDE 95 – (1) Katılımcı ve kursiyerlerin devam durumlarının yükleniciler
tarafından bu Yönetmelikte belirlenen sürelerde sisteme girilmemesi durumunda
kursiyer veya katılımcılar için Kurum tarafından ödenen zaruri gider ve sigorta prim
giderleri ile bu giderlere ilişkin olarak ödenen tüm ceza ve mali yükümlülükler
yükleniciden tahsil edilir.
Sigorta prim giderlerinin ödenmesi
MADDE 96 – (1) TYP hariç kurs ve programlara ilişkin olarak 5510 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası (e) bendi kapsamında kursiyer veya
katılımcı için ödenmesi gereken primlere ilişkin iş ve işlemler il müdürlüğünce
yapılabilir.
Tanınırlık
MADDE 97 – (1) Kurs ve programların uygulanması sırasında Kurumun
tanınırlığına ilişkin iş ve işlemleri yürütmekten yükleniciler sorumludur.
(2) Tanınırlıkla ilgili materyaller ve uyulması gereken esaslar, hangi
faaliyetlerde tanınırlık kurallarına uyulması gerektiği ve kurs ve programlar dışında
tanınırlıkla ilgili olarak yürütülecek diğer faaliyetler ile bu faaliyetlere ilişkin
giderlerin ödenip ödenmemesi hususu Genel Müdürlükçe belirlenir.
(3) Aktif işgücü hizmetleri için Kurumca yapılacak olan tanıtım giderleri, 4447
sayılı Kanunun 48 inci maddesinin yedinci fıkrası doğrultusunda, işsizlik sigortası
fonundan aktif işgücü hizmetleri için ayrılan paydan karşılanabilir.
Özel eğitim modülleri
MADDE 98 – (1) Kurs ve programlara ilişkin modüllere eğitim süresinin yüzde
on beşini geçmemek üzere özel modüller eklenebilir. Bu modüllere ilişkin eğitim
süresi, kurs süresine ilave edilir. Bu süre için kursiyer veya katılımcıya kursiyer zaruri
gideri ve sigorta primi ödemesi yapılmaya devam edilir, ancak yükleniciye herhangi
bir ödeme yapılmaz.
(2) Genel Müdürlükçe belirlenen ilave modüllere ilişkin eğitimler, bu alanlarda
belge sahibi eğitici veya öğreticiler aracılığı ile yüklenici tarafından verilir. Ancak
ihtiyaç duyulması halinde, bu eğitimler Kurum personeli aracılığıyla da verilebilir. Bu
modüllere ilişkin eğitimlerin Kurum personeli tarafından verilmesi durumunda,
yükleniciler bu modüllerin kendi eğitim mekanlarında verilmesinden dolayı ilave
ödeme talebinde bulunamaz.
Özel politikaların ve uygulamaların geliştirilmesi
MADDE 99 – (1) Genel Müdürlükçe bu Yönetmeliğin amacına uygun olarak
özel politika ve uygulamalar geliştirilerek bu kapsamda kurs, program, uygulama,
proje ve protokol tasarlanabilir ve uygulanabilir.
Meslek araştırma ve geliştirme hizmetleri
MADDE 100 – (1) Türk Meslekler Sözlüğünün hazırlanması ve gelişmeler
doğrultusunda güncellenmesi ile bu amaca yönelik olarak iş analizlerinin yapılması
çalışmaları doğrudan Kurum tarafından ya da işbirliği veya hizmet alımı yoluyla
gerçekleştirilir.
İş ve meslek danışmanlığı hizmetleri
MADDE 101 – (1) Uygulanacak aktif işgücü programlarına esas olmak üzere
sunulan iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri; bireylerin ilgi ve yeteneklerine uygun
iş ve mesleği seçmesi, seçtiği meslekle ilgili eğitim imkanlarından yararlanması, işe
yerleştirilmesi ve işe uyumunun sağlanması amacıyla, doğrudan Kurum tarafından ya
da Genel Müdürlükçe belirlenen esaslara bağlı olarak hizmet alımı yoluyla yürütülür.
(2) Danışmanlık hizmetlerinin temelini oluşturan; meslekler, mesleki eğitim
yerleri ve çalışma hayatıyla ilgili bilgileri içeren materyallerin güncellenmesi ve
ihtiyaç duyulması halinde yeni materyallerin hazırlanması çalışmalarında birinci
fıkrada yer alan hükümler uygulanır.
(3) Hizmet alımı veya işbirliği yoluyla gerçekleştirilen kurslarda kursiyerlere
verilecek iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri, yüklenici ve/veya Kurum tarafından
sağlanır.
Elektronik ortamda bildirim
MADDE 102 – (1) Genel Müdürlük, kurs ve programlara ilişkin olarak bu
Yönetmelikte belirtilen iş ve işlemlerin bir bölümünü ya da tamamını elektronik
ortamda gerçekleştirebilir. İş ve işlemlerin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi
durumunda kurum veya kuruluşlar ve hizmetlerden yararlanacak kişiler istenilen bilgi
ve belgeleri elektronik ortamda vermekle yükümlüdür.
Türk soylu yabancılar
MADDE 103 – (1) Türkiye’de ikamet etmeyen Türk soylu yabancı uyruklulara
yönelik düzenlenecek aktif işgücü hizmetlerinin yürütülmesi kapsamında bu
Yönetmelik hükümleri uygulanmaz. Bunlara yönelik olarak düzenlenen aktif işgücü
hizmetlerine ilişkin usul ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşlarla Kurum tarafından
ortaklaşa hazırlanacak protokolle belirlenir.
Yabancılar
MADDE 104 – (1) Türkiye’de çalışmalarına engel durumu olmayan yabancılar,
ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak şartı ile, yabancı kimlik numarası ile
Kuruma kayıt olmak ve il müdürlüğünce uygun bulunmak şartıyla, bu Yönetmelik
hükümlerinden yararlanabilirler.
Yönetmelikle ilgili usul ve esasların belirlenmesi ve yayımlanması
MADDE 105 – (1) Bu Yönetmelikte belirlenen amacın gerçekleştirilmesi için
yapılacak faaliyet ve işlerin yürütülmesine ilişkin olarak belirlenecek usul ve esaslar,
Kurumun internet sayfasında yayımlanır.
Sosyal yardım başvurusu
MADDE 106 – (1) Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından
Kuruma yönlendirilen kişilerden sosyal yardım alanlar ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının ilgili personeli tarafından yapılan saha incelemeleri sonucunda acil
durumuyla iş ve meslek danışmanlarına yönlendirilen kişilerle iş ve meslek
danışmanları tarafından, öncelik durumları göz önünde bulundurularak, en geç iki
hafta içinde irtibata geçilir. Bu kişiler, beceri düzeyleri belirlenerek durumlarına
uygun açık işe ya da eğitim programlarına yönlendirilir.
İdari yaptırımlar
MADDE 107 – (1) Bu Yönetmelik ve sözleşme veya protokol kapsamında yer
alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde kursiyer veya katılımcılar ile
istekli veya yükleniciler için ilgili il müdürlüğünce bu Yönetmelikte ve ilgili
mevzuatında belirtilen yaptırımlar uygulanır, yaptırımlar sisteme kaydedilir ve bu
işlem muhatap kişi veya kuruma yazılı olarak da bildirilir.
(2) Genel Müdürlükçe gerek görülen hallerde yaptırım uygulananların bilgileri
Kurumun internet sayfasında da ilan edilebilir.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 108 – (1) 31/12/2008 tarihli ve 27097 sayılı 6 ncı mükerrer Resmî
Gazete’de yayımlanan Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlükten kaldırılan Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemler
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Yürürlükten kaldırılan 31/12/2008 tarihli ve 27097
sayılı 6 ncı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum
Hizmetleri Yönetmeliği ve söz konusu Yönetmeliğin usul ve esaslarını belirleyen
İşlemler El Kitabının İşgücü Eğitim başlıklı bölümü doğrultusunda imzalanan
sözleşme, protokol ve projeler ile başlatılan iş ve işlemler sonuçlanana kadar bu
mevzuata göre uygulanmaya devam olunur.
Yürürlük
MADDE 109 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 110 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Türkiye İş Kurumu Genel
Müdürü yürütür.
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
TEBLİĞ
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
ÇALIŞANLARA SAĞLANAN FAYDALARA İLİŞKİN TÜRKİYE
MUHASEBE
STANDARDI (TMS 19) HAKKINDA TEBLİĞ
(SIRA NO: 9)
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan “TMS
19 Çalışanlara Sağlanan Faydalar” (TMS 19) Standardının yürürlüğe konulması ve
ilgili bazı tebliğlerde değişiklikler yapılmasıdır.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğin kapsamı Ek/1’de yer alan TMS 19 metninde
belirlenmiştir.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Kurum: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu,
b) TFRS: Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını,
c) TMS: Türkiye Muhasebe Standartlarını,
ç) Yorum: Türkiye Finansal Raporlama Standartları ile ilgili olarak uygulamaya
yön vermek veya standartlara açıklık kazandırmak üzere Kurum tarafından
kamuoyuna duyurulan metni,
ifade eder.
Uygulamaya ilişkin hükümler
MADDE 5 – (1) Bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan TMS 19’u finansal
tablolarında uygulayan işletmeler, söz konusu finansal tablolarında aşağıda yer alan
düzenlemeleri de;
a) 3/5/2009 tarihli ve 27217 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye
Finansal Raporlama Standartlarının İlk Uygulamasına İlişkin Türkiye Finansal
Raporlama Standardı (TFRS 1) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan TFRS 1’in 39L,
D1, D10, D11 ve E5 paragraflarını bu Tebliğin 2 no’lu ekinde yer alan şekliyle,
b) 15/7/2007 tarihli ve 26583 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Faaliyet
Bölümlerine İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 8) Hakkında
Tebliğin ekinde yer alan TFRS 8’in 24 üncü paragrafını bu Tebliğin 3 no’lu ekinde
yer alan şekliyle,
c) 13/8/2008 tarihli ve 26966 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal
Araçların Sunuluşuna İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 1) Hakkında
Tebliğin ekinde yer alan TMS 1’in 96 ve 139K paragrafları ile 7 nci paragrafında yer
alan Diğer Kapsamlı Gelir Tanımını bu Tebliğin 4 no’lu ekinde yer alan şekliyle,
ç) 31/12/2005 tarihli ve 26040 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İlişkili Taraf
Açıklamalarına İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 24) Hakkında Tebliğin
ekinde yer alan TMS 24’ün 22 nci paragrafını bu Tebliğin 5 no’lu ekinde yer alan
şekliyle,
d) 27/4/2010 tarihli ve 27564 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal
Borçların Özkaynağa Dayalı Finansal Araçlarla Ödenmesine İlişkin Türkiye Finansal
Raporlama Standardı Yorumu (TFRS Yorum 19) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan
TFRS Yorum 19’un 1, 6, 17, 24, 25, 26 ve 27C paragraflarını bu Tebliğin 6 no’lu
ekinde yer alan şekliyle,
uygular.
Yürürlükten kaldırılan mevzuat
MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ ve bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan TMS 19’un
uygulanmasıyla, 30/3/2006 tarihli ve 26124 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
“Çalışanlara Sağlanan Faydalara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 19)
Hakkında Tebliğ” ve Tebliğ Eki yürürlükten kalkar.
Geçiş süreci
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) İsteyen işletmeler bu hükümler çerçevesinde, bu
Tebliği ve bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan “TMS 19 Çalışanlara Sağlanan
Faydalar” Standardını 1/1/2013 tarihi öncesi hesap dönemlerine ilişkin finansal
tablolarında uygulayabilirler. Bu TMS’nin 1/1/2013 öncesi hesap dönemlerine ilişkin
finansal tablolarda uygulanması halinde, bu durum dipnotlarda açıklanır.
Yürürlük
MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ ve bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan “TMS 19
Çalışanlara Sağlanan Faydalar” Standardı, 31/12/2012 tarihinden sonra başlayan
hesap dönemlerinde uygulanmak üzere yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Kurum Başkanı yürütür.
Türkiye Muhasebe Standardı 19 (TMS 19) Çalışanlara Sağlanan Faydalar
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
KURUL KARARI
Karar No: 75935942-050.01.04 – [01/05]
Toplantı Tarihi: 28/2/2013
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca 23/1/2013 tarihli ve 28537 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/4213 sayılı “Bağımsız Denetime Tabi Olacak
Şirketlerin Belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı”nın 4 üncü maddesinin
altıncı fıkrasına dayanılarak hazırlanan “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin
Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararına İlişkin Usul ve Esaslar”ın ekteki
şekilde yayımlanmasına karar verilmiştir.
EK
BAĞIMSIZ DENETİME TABİ OLACAK ŞİRKETLERİN
BELİRLENMESİNE
DAİR BAKANLAR KURULU KARARINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Usul ve Esasların amacı, 23/1/2013 tarihli ve 28537 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/4213 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Olacak
Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasına yönelik
usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Usul ve Esaslar, 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
çerçevesinde şirketlerin bağımsız denetime tabi olmasına, bağımsız denetimin
kapsamından çıkmasına ve ilk uygulamaya ilişkin hususları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Usul ve Esaslar, 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararının 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Usul ve Esaslardaki terimler 2012/4213 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararında yer alan anlamlarıyla kullanılmıştır. Ayrıca, bu Usul ve Esasların
uygulanmasında;
a) Bakanlar Kurulu Kararı: 23/1/2013 tarihli ve 28537 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2012/4213 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin
Belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararını,
b) Denetim: Bağımsız denetimi,
c) Kurum: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu,
ç) Türkiye Denetim Standartları (TDS): 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname uyarınca yürürlüğe konulan, bilgi sistemleri denetimi dahil
olmak üzere, denetim alanında uluslararası standartlarla uyumlu eğitim, etik, kalite
kontrol ve denetim standartları ile bu alana ilişkin diğer düzenlemeleri,
d) Türkiye Muhasebe Standartları (TMS): 660 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname uyarınca Kurul tarafından onaylanarak Türkiye Muhasebe Standardı ve
Türkiye Finansal Raporlama Standardı adıyla yayımlanan muhasebe standartları ile
bu alana ilişkin diğer düzenlemeleri,
ifade eder.
(2) Bağlı ortaklık ve iştirak kavramları, denetime tabi olunup olunmadığının
belirlenmesinde esas alınan ve yürürlükteki mevzuat uyarınca hazırlanmış finansal
tablolardaki anlamlarıyla dikkate alınır.
İKİNCİ BÖLÜM
Denetime Tabi Olma
Ölçütler
MADDE 5 – (1) Şirketlerin denetime tabi olup olmadığının belirlenmesinde tek
başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aktif toplamına, yıllık net satış
hasılatına ve çalışan sayısına ilişkin genel ölçütler aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
Aktif toplamı
: 150 milyon TL ve üzeri
Yıllık net satış hasılatı :
200 milyon TL ve üzeri
Çalışan sayısı
: 500 çalışan ve üzeri
(2) Bakanlar Kurulu Kararına göre şirketlerin denetime tabi olması için
yukarıda belirtilen üç ölçütten ikisini üst üste iki hesap dönemi sağlaması gerekir.
Birbirini takip eden hesap dönemlerinde sağlanan iki ölçütün aynı ölçütler olması şart
değildir. Aşağıdaki tabloda örnek bir şirket için hesap dönemleri itibarıyla ölçütlerin
sağlanması ve denetime tabi olma durumu gösterilmiştir:
Hesap
dönemleri
Bilanço
aktif
toplamı
150
milyon
TL veya
üzeri
midir?
Evet
Evet
Evet
Hayır
Yıllık net
satış
hasılatı
200
milyon
TL veya
üzeri
midir?
Hayır
Evet
Hayır
Hayır
Çalışan
Kriterlerden
sayısı 500
en az ikisini
veya üzeri
sağlıyor mu?
midir?
Denetime tabi
midir?
1/1-31/12 2011
Hayır
Sağlamıyor
Referans yıl
1/1-31/12 2012
Hayır
Sağlıyor
Referans yıl
1/1-31/12 2013
Evet
Sağlıyor
Tabi değildir
1/1-31/12
Evet
Sağlamıyor
Tabidir
2014*
1/1-31/12 2015
Hayır
Hayır
Evet
Sağlamıyor
Tabidir
1/1-31/12 2016
Evet
Hayır
Evet
Sağlıyor
Tabi değildir
* 31/12/2014 tarihinde sona eren hesap döneminde ölçütlerden en az ikisinin
sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalınmadığı varsayılmıştır.
(3) Bakanlar Kurulu Kararına ekli (II) sayılı listede belirtilen alanlarda faaliyet
gösteren şirketler aynı listede yer verilen ölçütler dikkate alınmak suretiyle denetime
tabidir. Ölçütlerin söz konusu listede belirtilen sınırlamalar çerçevesinde aşılıp
aşılmadığının belirlenmesinde ikinci fıkradaki usul uygulanır.
(4) Bakanlar Kurulu Kararına ekli (I) sayılı listede belirtilen alanlarda faaliyet
gösteren şirketler ise herhangi bir ölçüt şartı aranmaksızın denetime tabidir.
(5) Denetim, şirketin konsolide finansal tablolarının yanında münferit finansal
tablolarını da içerir.
(6) Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca denetime tabi olma şartlarını taşımayan bir
şirket, sadece ana ortaklığının, bağlı ortaklığının veya iştirakinin Bakanlar Kurulu
Kararı kapsamında denetime tabi olması nedeniyle denetime tabi olmaz. Bu durum,
topluluk denetçisinin konsolide finansal tabloların denetimine ilişkin 13/1/2011 tarihli
ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve TDS çerçevesindeki yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz.
Esas alınacak finansal tablolar
MADDE 6 – (1) Denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde, şirketler
ile bu şirketlerin bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin aktif toplamı ve yıllık net satış
hasılatı hesaplanırken vergi mevzuatı çerçevesinde kamu idarelerine sunulmak üzere
hazırlanan son iki hesap dönemine ilişkin bilanço ve gelir tablosu dikkate alınır.
Denetim kapsamına girildikten sonra 11 inci madde hükmü uygulanır. Yurtdışında
bulunan bağlı ortaklık ve iştiraklerinin, varsa denetimden geçmiş uluslararası
muhasebe standartlarına uygun finansal tabloları, olmaması halinde tabi oldukları
mevzuat uyarınca hazırladıkları finansal tabloları dikkate alınır.
Aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatının hesaplanması
MADDE 7 – (1) Aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatının hesabında, 6 ncı
maddede belirtilen finansal tablolar çerçevesinde, varsa şirketin bağlı ortaklıklarının
ve iştiraklerinin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı da dikkate alınır.
(2) Bağlı ortaklıkları veya iştirakleri bulunan şirketlerin aktif toplamı ve yıllık
net satış hasılatı tutarının hesabında aşağıdaki işlemler yapılır:
a) Aktif toplamının hesabında, şirketin kendi aktif toplamından, bağlı
ortaklıklarının ve iştiraklerinin kayıtlı değerleri çıkarılır. Bulunan tutara, bağlı
ortaklıklarının aktif toplamının tamamı ve iştiraklerinin aktif toplamından kendi
iştirak hissesi payına düşen kısmı eklenir.
b) Yıllık net satış hasılatının hesabında, şirketin kendi yıllık net satış hasılatına
bağlı ortaklıklarının yıllık net satış hasılatının tamamı, iştiraklerinin yıllık net satış
hasılatından kendi iştirak hissesi payına düşen kısmı eklenir.
c) Grup içi işlemlerden doğan varlık, borç, gelir ve giderlerden, bağlı
ortaklıklarla olanların tamamı, şirketin ve bağlı ortaklıkların doğrudan iştirakleriyle
olanlarının ise hisselerine düşen payı elimine edilir. Grup içi işlemlerin kısmen veya
tamamen elimine edilmesi ihtiyaridir.
(3) Şirketlerin bağlı ortaklıkları aracılığıyla dolaylı olarak sahip oldukları bağlı
ortaklıklar ve iştirakler de şirketin bağlı ortaklığı ve iştiraki olarak değerlendirilir.
Örneğin; A Şirketinin B Şirketinde %70, B Şirketinin ise C ve D Şirketlerinde
sırasıyla %60 ve %15 oranlarında oy hakkına sahip olduğu durumda, A Şirketi aktif
toplamını ve yıllık net satış hasılatını hesaplarken, C Şirketini bağlı ortaklığı, D
Şirketini de %15 oranında oy hakkına sahip olduğu iştiraki olarak değerlendirir.
(4) Şirketlerin veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin sahip olduğu bağlı
ortaklıklar ve iştirakler, ilgili iştirakin finansal tablolarındaki değerleri üzerinden
dikkate alınır. Bu sebeple, şirketin veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin bağlı
ortaklıkları ve iştirakleri eliminasyon işlemlerine dahil edilmez.
Örneğin; A Şirketinin B Şirketinde %40, B Şirketinin ise C ve D Şirketlerinde
sırasıyla %60 ve %15 oranlarında oy hakkına sahip olduğu durumda, A Şirketi aktif
toplamını ve yıllık net satış hasılatını hesaplarken, sadece B Şirketini iştiraki olarak
değerlendirir. C ve D Şirketlerinin aktif toplamını ve yıllık net satış hasılatını dikkate
almaz. Dolayısıyla, C ve D Şirketlerinin A ve B Şirketleriyle gerçekleştirdiği işlemler
eliminasyona dahil edilmez.
(5) Aktif toplamının ve yıllık net satış hasılatının hesabında, şirketin
yurtdışındaki bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin aktif toplamları ve yıllık net satış
hasılatı da dikkate alınır.
Çalışan sayısının hesaplanması
MADDE 8 – (1) Şirketin çalışan sayısının belirlenmesinde, muhtasar
beyannamede bildirilen aylık toplam çalışan sayısının yıllık ortalaması dikkate alınır.
Söz konusu yıllık ortalama, aylar itibarıyla aylık çalışan sayılarının toplamının on
ikiye bölünmesiyle elde edilir. Çıraklık ve mesleki eğitim sözleşmesi kapsamında
şirkette mesleki eğitim gören çıraklar ve staj yapan öğrenciler çalışan sayısının
hesabında dikkate alınmaz.
(2) Ortalama çalışan sayısının belirlenmesinde, ana ortaklığın ve bağlı
ortaklıkların bu maddeye göre hesaplanan çalışan sayılarının toplamı dikkate alınır.
İştiraklerin bu maddeye göre hesaplanan çalışan sayısı ise şirketin iştirakteki hissesi
oranında dikkate alınır.
Örneğin, aşağıda aylık çalışan sayıları belirtilen, bağlı ortaklığı B Şirketi ve
%20 iştiraki C Şirketi olan A Şirketinin ilgili hesap dönemine ilişkin ortalama çalışan
sayısı şu şekilde hesaplanır:
Örneğin, B Şirketi A Şirketinin bağlı ortaklığı olup A Şirketinin C Şirketinde
%20 oranında iştiraki vardır. Söz konusu şirketlerin aylık çalışan sayılarına ilişkin
bilgiler aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
Aylar
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Toplam
Yıllık ortalama (Toplam/12)
A Şirketi
300
305
310
305
300
295
290
285
290
310
310
300
3.600
300
B Şirketi
170
180
185
195
185
180
170
135
140
165
165
170
2.040
170
C Şirketi
180
170
145
150
150
160
160
160
170
180
180
140
1.945
162,08
Yukarıdaki tabloda, şirketler itibarıyla yıllık çalışan sayısı ve ortalama çalışan
sayısı hesaplanmıştır. Buna göre, A Şirketinin yıllık ortalama çalışan sayısı
hesaplanırken; A ve B Şirketlerinin yıllık ortalama çalışan sayılarının tamamı ile C
Şirketinin yıllık ortalama çalışan sayısının sadece %20’si toplanır. Dolayısıyla, A
Şirketi için toplam yıllık ortalama çalışan sayısı (300 + 170 + (162,08 x %20) = )
502,42’dir.
(3) Çalışan sayısının hesabında, 7 nci madde çerçevesinde şirketin kendisinin,
bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin yurtiçindeki ve yurtdışındaki çalışan sayıları da
dikkate alınır.
Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleri
MADDE 9 – (1) 6 ve 7 nci maddelerde belirtilen hususlara ek olarak, birden
fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerini üstlenen şirketler açısından
aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı aşağıdaki gibi tespit edilir:
a) Aktif toplamının hesabında, Tekdüzen Hesap Planında yer alan “170-177
Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri” hesapları dikkate alınmaz.
b) Yıllık net satış hasılatının hesabında, Tekdüzen Hesap Planında yer alan
“350-358 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Hakediş Bedelleri” hesaplarına sadece
ilgili dönemde kaydedilen tutarlar yıllık net satış hasılatına eklenir.
c) İşin bitiminde Tekdüzen Hesap Planında yer alan 350-358 nolu hesaplardan
ilgili dönem gelir tablosuna aktarılan kısımlar yıllık net satış hasılatının hesabında
dikkate alınmaz.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Denetim Kapsamından Çıkma
Denetimin kapsamından çıkma
MADDE 10 – (1) Denetime tabi şirketler, tek başına veya bağlı ortaklıkları ve
iştirakleriyle birlikte 5 inci maddede belirtilen ölçütlerden en az ikisine ait sınırların
art arda iki hesap döneminde altında kalması durumunda, müteakip hesap
döneminden itibaren denetim kapsamından çıkar. Birbirini takip eden hesap
dönemlerinde sınırların altında kalınan iki ölçütün aynı olması şart değildir.
Aşağıdaki tabloda örnek bir şirket için hesap dönemleri itibarıyla ölçütlerin
sağlanması ve denetime tabi olma durumu gösterilmiştir:
Hesap
dönemleri
Bilanço
aktif
toplamı
150
milyon
TL veya
üzeri
midir?
Evet
Evet
Evet
Hayır
Yıllık net
satış
Çalışan
hasılatı200
sayısı 500 Kriterlerden
milyon TL
veya
en az ikisini
veya üzeri
üzeri
sağlıyor mu?
midir?
midir?
Denetime tabi
midir?
1/1-31/12 2011
Hayır
Evet
Sağlıyor
Referans yıl
1/1-31/12 2012
Evet
Hayır
Sağlıyor
Referans yıl
1/1-31/12 2013
Hayır
Evet
Sağlıyor
Tabidir
1/1-31/12
Hayır
Evet
Sağlamıyor
Tabidir
*
2014
1/1-31/12 2015
Hayır
Evet
Hayır
Sağlamıyor
Tabidir
1/1-31/12 2016
Evet
Hayır
Evet
Sağlıyor
Tabi değildir
* 31/12/2014 tarihinde sona eren hesap döneminde ölçütlerden en az ikisinin
sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalınmadığı varsayılmıştır.
(2) Denetime tabi şirketler, 7 nci madde çerçevesinde tek başına veya bağlı
ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte, bir hesap döneminde 5 inci maddede belirtilen
ölçütlerden en az ikisinin sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalması
durumunda, müteakip hesap döneminden itibaren denetim kapsamından çıkar.
Örneğin, 1/1/2013-31/12/2013 hesap döneminde denetime tabi olan bir şirketin
31/12/2013 tarihinde sona eren hesap döneminde aktif toplamı 110 milyon TL, yıllık
net satış hasılatı 150 milyon TL ve çalışan sayısı 550 kişidir. Şirket, söz konusu hesap
döneminde, aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı ölçütlerine ilişkin sınırların yüzde
yirmiden daha fazla altında kalmıştır. Bu nedenle şirket, 1/1/2014-31/12/2014 hesap
dönemi için denetimin kapsamından çıkar.
(3) Bu madde hükmü, denetime tabi şirketlerden Bakanlar Kurulu Kararına ekli
(I) sayılı liste kapsamında bulunan şirketler açısından uygulanmaz.
Esas alınacak finansal tablolar
MADDE 11 – (1) Denetime tabi olan şirketler, finansal tablolarını 6102 sayılı
Kanun ve TMS’ye göre hazırlar. Bu şirketler daha sonraki hesap dönemlerinde
denetim kapsamında olup olmadıklarını değerlendirirken, aktif toplamının ve yıllık
net satış hasılatının hesabında 6102 sayılı Kanun ve TMS’ye göre hazırladıkları
finansal tabloları dikkate alır. Bu durumda, bağlı ortaklık ve iştirak kavramları 6102
sayılı Kanun ve TMS’deki anlamlarıyla dikkate alınır. Ölçütlerin belirlenmesinde
bağlı ortaklıkların tam konsolidasyon yöntemine, iştiraklerin ise özkaynak yöntemine
göre konsolide edildikleri finansal tablolar kullanılır. Ortalama çalışan sayısının
hesabında 8 inci madde hükümleri uygulanır.
Denetim kapsamından çıkılmasından sonra esas alınacak finansal tablolar
MADDE 12 – (1) Denetime tabi olan bir şirketin sonraki hesap dönemlerinde
denetim kapsamından çıkması durumunda, söz konusu şirketin müteakip hesap
dönemlerinde denetime tabi olup olmayacağının tespitinde 6, 7 ve 9 uncu madde
hükümleri uygulanır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Karşılaştırmalı olarak sunulan finansal tablolar
MADDE 13 – (1) Denetime tabi olunan hesap dönemlerine ilişkin finansal
tablolar denetimden geçmiş olarak sunulur. Geçmiş hesap dönemi veya dönemlerine
ilişkin finansal tabloların karşılaştırmalı olarak sunulması esastır. Geçmiş hesap
dönemlerinde denetime tabi olunmamış ise, denetimden geçmiş finansal tablolarla
karşılaştırmalı olarak sunulan geçmiş dönem finansal tablolarının denetimden geçmiş
olması zorunlu değildir.
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Hesap dönemi takvim yılı olan şirketler açısından;
2013 hesap dönemi finansal tablolarının denetime tabi olup olmadığının
belirlenmesinde, 1/1/2013 tarihinden önce sona eren son iki hesap dönemine ilişkin
bilanço (diğer bir ifadeyle, 31/12/2011 ve 31/12/2012 tarihli) ve gelir tablosu (2011
ve 2012 hesap dönemlerine ilişkin) kullanılır.
(2) Özel hesap dönemini uygulayan şirketler açısından; denetime tabi olunup
olunmadığının belirlenmesinde, 6102 sayılı Kanunun Geçici 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca 2012 ve 2013 yıllarında sona eren hesap dönemlerine ilişkin dönem
sonu (örneğin, 30/6/2012 ve 30/6/2013 tarihli) finansal tabloları kullanılır.
Yürürlük
MADDE 14 – (1) Bu Usul ve Esaslar 1/1/2013 tarihinden itibaren geçerli
olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 15 – (1) Bu Usul ve Esaslar hükümlerini Kurum Başkanı yürütür.
[R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ]
—— • ——
MİLLETLERARASI ANDLAŞMALAR
Karar Sayısı : 2013/4356
17 Kasım 2012 tarihinde Kahire’de imzalanan ekli “Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlıkta Performans
Uygulamaları Alanında İşbirliğine Dair Çalışma Protokolü”nün onaylanması;
Dışişleri Bakanlığının 22/1/2013 tarihli ve HUM/9994659 sayılı yazısı üzerine,
31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü ve 5 inci maddelerine göre, Bakanlar
Kurulu’nca 14/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
M. ŞİMŞEK
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı V.Başbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MISIR ARAP CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIKTA PERFORMANS UYGULAMALARI
ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ÇALIŞMA PROTOKOLÜ
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti (bundan
sonra Taraflar olarak anılacaktır), iki ülke arasında işbirliğinin geliştirilmesini
teminen, 26 Temmuz 1999 tarihinde İskenderiye’de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşma"ya dayanarak aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:
MADDE 1
Taraflar, eşitlik, karşılıklılık ilkelerine dayalı, karşılıklı fayda temeline ve kendi
ulusal mevzuatlarına uygun olarak, sağlıkta performans uygulamaları alanında
aşağıda belirtilen alanlarda işbirliği yapacaklardır:
-Sağlık hizmetlerinde kalite geliştirme çalışmaları,
-Performansa dayalı ödeme sistemi,
-Kurumsal performans değerlendirme çalışmaları,
-Yönetici performansı değerlendirme çalışmaları,
-Hasta ve çalışan güvenliği.
MADDE 2
Taraflar belirtilen işbirliğini, karşılıklı uzman değişimi, ziyaretler, danışmanlık
hizmeti verilmesi, görüş alış-verişinde bulunulması, konferans ve bilimsel toplantılara
katılımın teşvik edilmesi yolları ile yapacaklardır.
MADDE 3
İşbu Çalışma Protokolü çerçevesinde her iki ülkenin uzmanlarının ve diğer
personelinin olası kısa süreli ziyaretlerinde aksi hüküm bulunmadığı taktirde;
• Gönderen taraf, ev sahibi ülkeye gidiş dönüş seyahat masraflarını
karşılayacaktır.
• Ev sahibi ülke, ziyaretçi ülkenin iaşe ve ibate ile ilgili tüm giderlerini
karşılayacaktır.
Bu süre iki haftayı geçmeyecektir.
MADDE 4
İşbu Anlaşma’nın hükümlerinin uygulanmasını Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ve Mısır Arap Cumhuriyeti Sağlık ve Nüfus Bakanlığı sağlayacaklardır.
MADDE 5
İşbu Çalışma Protokolü, yürürlüğe girmesine dair yurtiçinde gerekli yasal
prosedürlerin tamamlandığını teyit eden son diplomatik notanın alındığı tarihten
itibaren yürürlüğe girecektir.
İşbu Çalışma Protokolü 26 Temmuz 1999 tarihinde İskenderiye’de imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma" ile eş zamanlı yürürlükte kalacaktır.
İşbu Çalışma Protokolü, Kahire’de, 17 Kasım 2012 tarihinde Türkçe, Arapça ve
İngilizce dillerinde ikişer orijinal nüsha halinde ve bütün metinler eşit geçerlikte
olmak üzere imzalanmıştır. Yorum farklılığı halinde İngilizce metin esas alınacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti
Mısır Arap
Cumhuriyeti
Hükümeti Adına
Hükümeti Adına
Ahmet Davutoğlu
Dışişleri Bakanı
Mohamed Kamel Amr
Dışişleri Bakanı
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4384
10 Mart 2011 tarihinde Ankara’da imzalanan ve 15/1/2013 tarihli ve 6394 sayılı
Kanunla onaylanması uygun bulunan ekli “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak
Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması; Dışişleri
Bakanlığının 14/2/2013 tarihli ve 2452733 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve
244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/2/2013 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Andlaşma metni için tıklayınız
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
BAKANLAR KURULU KARARLARI
Karar Sayısı : 2013/4296
2013 Yılı Yatırım Programında 2010A010090 proje numarası ile yer alan
Konya-Çumra III. Merhale (KOP) projesi kapsamında olan Bozkır Barajı’nın yapımı
maksadıyla, ekli haritada gösterilen güzergâh ve alanlarda bulunan taşınmazların
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılması; Orman ve Su
İşleri Bakanlığının 23/1/2013 tarihli ve 113 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 1/2/2013
tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
C. YILMAZ
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı V.Başbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR
H. YAZICI
M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
V.Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Kararın eki için tıklayınız
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4312
Ekli “Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığı (MASAK) ile Güney Afrika Cumhuriyeti Mali İstihbarat Merkezi (FIC)
Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat
Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası”nın yürürlüğe konulması; Maliye
Bakanlığının 30/1/2013 tarihli ve 631 sayılı yazısı üzerine, 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 12 nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu’nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
N. ERGÜN
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı V.
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ, MALİYE BAKANLIĞI, MALİ SUÇLARI
ARAŞTIRMA
KURULU BAŞKANLIĞI (MASAK) İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ
MALİ İSTİHBARAT MERKEZİ (FIC) ARASINDA KARAPARA
AKLAMA VE TERÖRİZMİN FİNANSMANI İLE İLGİLİ
FİNANSAL İSTİHBARAT DEĞİŞİMİNDE
İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT
MUHTIRASI
Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığı (MASAK) ile Güney Afrika Cumhuriyeti Mali İstihbarat Merkezi (FIC) bundan sonra “Yetkili Makamlar” diye anılacaktır - karşılıklı menfaat ve işbirliği
anlayışı içinde, mütekabiliyet esasına dayalı olarak ve her bir Yetkili Makamın ulusal
mevzuatı çerçevesinde karapara aklama, terörizmin finansmanı ve ilgili suç faaliyeti
konusunda bilgi değişimini kolaylaştırmak üzere aşağıdaki şekilde mutabakata
varmışlardır.
1 – Amaç
(1) Yetkili Makamlar, karapara aklama, terörizmin finansmanı ve ilgili suç
faaliyetine karıştığından şüphe edilen kişilerin analiz, inceleme ve soruşturmasına
yardımcı olabilecek bilgiyi, kendiliğinden veya talep üzerine birbirlerine sağlayarak
işbirliği yapacaklardır.
(2) Yetkili Makamlar arasındaki işbirliği ve bilgi değişimi Yetkili Makamların
ulusal yasal sistemlerine uygun olarak yapılacaktır.
2 – Talebin Gerekçelendirilmesi
(1) Her bir talep ulusal mevzuatın izin verdiği ölçüde aşağıdaki hususları içerir:
(a) Talepte bulunan Yetkili Makam tarafından konuyla ilgili olarak bilinen
vakıaların kısa bir açıklaması,
(b) Konuyu tanımlayan mevcut tüm bilgiler,
(c) Varsa şüphelenilen suçlara ve suçlamalara ilişkin mevcut tüm bilgiler,
(d) Talebin nedeni ve bilginin kullanım amacı.
3 – Bilginin Kullanımı
(1) Her bir Yetkili Makamdan elde edilen bilgi ve belgeler, bilgiyi veren Yetkili
Makamdan önceden izin alınmaksızın üçüncü bir tarafa verilmeyecek, idari,
soruşturma veya kovuşturma amaçlı olarak kullanılmayacaktır.
(2) Yetkili Makamlar, her bir Yetkili Makamdan elde edilen herhangi bir bilgi
veya belgenin, bilgiyi veren Yetkili Makamdan önceden izin almaksızın bu
Mutabakat Muhtırasında ifade edilen amaçlar dışında kullanılmasına veya
açıklanmasına izin vermeyecektir.
(3) Aklama suçunun öncül suçları ile karapara aklama ve terörün finansmanı
suçlarında herhangi bir değişiklik olduğunda, durum derhal diğer Yetkili Makama
bildirilecektir.
4 – Gizlilik
(1) Mevcut Mutabakat Muhtırasının uygulanmasından elde edilen bilgiler
gizlidir. Bilgi, bilgiyi alan Yetkili Makamın kendi kaynaklarından elde ettiği benzer
bilgi için ulusal mevzuatının şart koştuğu gizlilik içerisinde korunur ve resmi gizliliğe
tabi olur.
5 – Talebin Reddi
(1) Yardımlaşma, ulusal mevzuata, uluslararası anlaşmalara veya ulusal
güvenliğe aykırı olacak ise bilgi talebi reddedilebilir. Bilgi talebinde bulunan Yetkili
Makama talebin reddine ilişkin sebepler bildirilecektir.
6 – Prosedür
(1) Yetkili Makamlar, bu Mutabakat Muhtırasının uygulanması amacı ile, her
bir ülkenin mevzuatına uyumlu olarak kabul edilebilir iletişim prosedürleri için
müşterek düzenleme yapacaklar ve birbirleri ile istişarede bulunacaklardır.
(2) Yetkili Makamlar arasındaki iletişim İngilizce olarak gerçekleştirilecektir.
7 – Değişiklikler
(1) Bu Mutabakat Muhtırası karşılıklı rıza ile her zaman değiştirilebilir. Yetkili
Makamlar, bu değişikliklere dair onaylarını nota değişimi ile bildirecekler ve
değişiklik onayı son bildirim tarihinde yürürlüğe girecektir.
8 – Fesih
(1) Bu Mutabakat Muhtırası her zaman feshedilebilir. Fesih, diğer Yetkili
Makamdan yazılı bildirimin alınmasından itibaren yürürlüğe girecektir.
(2) Bu Mutabakat Muhtırasının 3(1) ve 3(2) ile 4 üncü maddelerinde yer alan
yükümlülükler Mutabakat Muhtırası fesih olsa bile Yetkili Makamları bağlamaya
devam edecektir.
9 – Yürürlük Tarihi
(1) Yetkili Makamlar bu Mutabakat Muhtırasının onaylandığını nota değişimi
ile bildirecekler ve Mutabakat Muhtırası son bildirim tarihinde yürürlüğe girecektir.
Bu Mutabakat Muhtırası 20 Aralık 2012 tarihinde Ankara’da ve 15 Ocak 2013
tarihinde Pretoria’da iki suret İngilizce orijinal metin olarak imzalanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, Maliye
Güney Afrika Cumhuriyeti
Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma
Kurulu Başkanlığı (MASAK) adına
İstihbarat Merkezi (FIC) adına
Mürsel Ali KAPLAN
MASAK Başkanı
Murray MICHELL
FIC Başkanı
Mali
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4316
Ordu İli, Çamaş ve Fatsa İlçelerinde tesis edilecek Atilla Regülatörü ve
Hidroelektrik Santralinin yapımı amacıyla ekli listede bulundukları yer ile parsel
numaraları belirtilen taşınmazların Hazine adına tescil edilmek üzere Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu tarafından acele kamulaştırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının 4/2/2013 tarihli ve 164 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 11/2/2013 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Yardımcısı V.
N. ERGÜN
Başbakan
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
İçişleri Bakanı
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
Milli Eğitim Bakanı
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Kararın eki için tıklayınız
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4319
Ekli listede ili, ilçesi ve sınırları belirtilen yerlerde arazi toplulaştırması
yapılması; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 28/1/2013 tarihli ve 1464 sayılı
yazısı üzerine, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu'nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
N. ERGÜN
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı V.
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Kararın eki için tıklayınız
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4365
Ankara İli, Elmadağ İlçesi, Yenice, Yenidoğan ve Yenipınar mahalleleri
sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen
alanın riskli alan ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 31/1/2013 tarihli ve
539 sayılı yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanunun 2 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/2/2013 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Kararın eki için tıklayınız
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4366
İzmir İli, Konak İlçesi, Ege Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki
ve koordinat listesinde sınırları gösterilen alanın kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 24/1/2013 tarihli ve 364 sayılı
yazısı üzerine, 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesine
göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma Bakanı Orman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Kararın eki için tıklayınız
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/4401
6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun uyarınca yapılacak satış ve iade
işlemlerinde fiilen görevlendirilenlere fazla çalışma ücreti ödenmesine ilişkin ekli
Kararın yürürlüğe konulması; Maliye Bakanlığının 30/1/2013 tarihli ve 1051 sayılı
yazısı üzerine, 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 13
üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
N. ERGÜN
Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı
Başbakan
Yardımcısı V.
S. ERGİN
F. ŞAHİN
E. BAĞIŞ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELİK
E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELİK
M. ŞİMŞEK
İçişleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
İ. YILMAZ
V. EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı
M. MÜEZZİNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
11/2/2013 TARİHLİ VE 2013/4401 SAYILI
KARARNAMENİN EKİ
KARAR
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Karar, Maliye Bakanlığı ve Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal
Planlama Genel Müdürlüğü ve Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel
Müdürlüğünde istihdam edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
personelden, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
uyarınca yapılacak satış ve iade işlemlerinde fiilen görevlendirilenlere ödenecek fazla
çalışma ücretine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanmıştır.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Karar, 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 13 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Ödemenin usul ve esasları
MADDE 3 – (1) 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılacak satış ve iade
işlemlerinde günlük mesai saatleri dışında fazla çalışma yapmasına ihtiyaç duyulan
personel ve fazla çalışma yaptırılacak toplam süre Maliye Bakanlığı personeli için
Maliye Bakanlığınca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü personeli için Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenir.
(2) Fazla çalışma ücreti, mesai saatleri dışında fiilen fazla çalışma yapan
personele ödenir.
(3) Her bir personele fazla çalışma ücreti ödenecek süre ayda elli saati ve
toplamda altı ayı geçemez.
(4) Fazla çalışmanın her bir saati için 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununun (K) cetvelinde belirlenmiş olan fazla çalışma saat ücretinin (1,45 TL) beş
katı esas alınır.
(5) Fazla çalışma yapan personel ile çalışılan gün ve süreleri gösteren Fazla
Çalışma Cetveli düzenlenir ve bu Cetvel fazla çalışma yapan personel ile birim amiri
tarafından imzalanır.
(6) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
personeline yapılacak fazla çalışma ücreti ödemesi döner sermaye bütçelerinden
yapılır.
(7) Bu Karar hükümleri, 15/3/2013-15/9/2013 tarihleri arasında uygulanır.
Yürürlük
MADDE 4 – (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 5 – (1) Bu Karar hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
[R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ]
—— • ——
YÖNETMELİK
Sermaye Piyasası Kurulundan:
EMEKLİLİK YATIRIM FONLARININ KURULUŞ VE FAALİYETLERİNE
İLİŞKİN ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, emeklilik yatırım fonlarının kuruluş
ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, emeklilik yatırım fonlarının türleri,
kuruluşları, örgüt yapısı, faaliyet ilke ve esasları, katkı payının bu fonlarda toplanması
ve değerlendirilmesi, fon malvarlığı, fon portföyündeki varlıkların saklanması,
portföyün yönetimi, fonların birleşme, devir ve dönüşüm esasları, iç ve dış denetimi
ile kamunun aydınlatılmasına ilişkin esas ve usulleri kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 26 ncı maddesine dayanılarak
hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Banka: Mevduat bankalarını ve katılım bankalarını,
b) Borsa: 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde tanımlanan sistemler ve pazar yerleri ile
yurt dışı borsalar ve borsa dışı teşkilatlanmış diğer piyasaları,
c) Emeklilik yatırım fonu/Fon: Şirket tarafından emeklilik sözleşmesi
çerçevesinde alınan ve katılımcılar adına bireysel emeklilik hesaplarında izlenen
katkıların, riskin dağıtılması ve inançlı mülkiyet esaslarına göre işletilmesi amacıyla
oluşturulan malvarlığını,
ç) İzahname: Payları ihraç edilecek fonun özelliklerine ve buna bağlı hak ve
risklere ilişkin olarak katılımcıların bilinçli bir değerlendirme yapmasını sağlayacak
nitelikteki tüm bilgileri içeren kamuyu aydınlatma belgesini,
d) Kanun: 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanununu,
e) KAP: Kamuyu Aydınlatma Platformunu,
f) Katılımcı: Emeklilik sözleşmesine göre ad ve hesabına şirket nezdinde
bireysel emeklilik hesabı açılan fiil ehliyetine sahip gerçek kişiyi,
g) Kurul: Sermaye Piyasası Kurulunu,
ğ) Müsteşarlık: Hazine Müsteşarlığını,
h) Net varlık değeri: Portföy değerine, nakit ile fon alacaklarının eklenmesi ve
fon borçlarının düşülmesi suretiyle bulunan toplam değeri,
ı) Portföy: Fonda yer alan para ve sermaye piyasası araçları, kıymetli madenler
ile Kurulca belirlenen diğer yatırım araçlarından oluşan varlıkların tümünü,
i) Portföy değeri: Fon portföyündeki varlıkların bu Yönetmelikteki esaslar
çerçevesinde değerlenmesi neticesinde bulunan değeri,
j) Portföy yöneticisi: Kuruldan portföy yöneticiliği yetki belgesi almış ve
Kurulca uygun görülen portföy yönetim şirketini,
k) Saklayıcı: Fon portföyündeki varlıkların saklandığı ve Kurulca uygun
görülen saklama kuruluşunu,
l) Sistem Yönetmeliği: 9/11/2012 tarihli ve 28462 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Yönetmeliği,
m) Şirket: Kanuna göre kurulan emeklilik şirketini,
n) Takasbank: İMKB Takas ve Saklama Bankası Anonim Şirketini,
o) TCMB: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketini,
ö) TTSG: Türkiye Ticaret Sicili Gazetesini,
ifade eder.
Emeklilik yatırım fonu
MADDE 5 – (1) Fon, süresiz olarak kurulur ve fonun tüzel kişiliği yoktur. Fon,
Kanunda yer alan amaçlar dışında kullanılamaz ve kurulamaz.
(2) Emeklilik yatırım fonu, sermaye piyasası kurumu niteliğindedir.
(3) Fon portföyü, aşağıda belirtilen yatırım araçları ve işlemlerinden oluşur:
a) Vadeli mevduat ve katılma hesabı,
b) Borçlanma araçları, repo ve ters repo işlemleri ile ortaklık payları,
c) Kıymetli madenler, kıymetli madenlere ve gayrimenkule dayalı varlıklar,
ç) Türev araç işlemleri ile varantlar,
d) Takasbank para piyasası işlemleri,
e) Yatırım fonu katılma payları,
f) Borsalarda gerçekleştirilen türev araç işlemlerinin nakit teminatları ve
primleri,
g) Kira sertifikaları,
ğ) Kurulca belirlenen diğer yatırım araçları.
Fon türleri ve unvanları
MADDE 6 – (1) Fonlar, risk ve getiri yapısı ile portföy yönetim stratejisinin
tam ve doğru bir şekilde izahnamede belirtilmesi ve Kurulca uygun görülmesi
koşuluyla kurulabilir.
(2) İzahnamede belirtilecek portföy yönetim stratejilerine uygun fon türleri,
Müsteşarlığın görüşü alınarak Kurulca belirlenir.
(3) Fonun unvanında belirli bir varlık grubuna, sektöre, sektörlere, ülke ya da
coğrafi bölgeye yatırım yaptığı izlenimini uyandıracak bir ibare kullanan fon
varlıklarının en az % 80’i;
a) Fon unvanında yer alan söz konusu varlık grubu, sektör ya da sektörlere ait
olan varlıklardan,
b) Fon unvanında yer alan ülke ya da coğrafi bölgeye ait ve o ülke ya da coğrafi
bölgenin piyasa yapısını ve risklerini yansıtabilen varlıklardan,
oluşur.
(4) Fonlar, fon paylarının emeklilik sözleşmesinde tanımlanmış katılımcı, kişi
ya da gruplara tahsis edildiği grup emeklilik yatırım fonu şeklinde de kurulabilir.
(5) Grup emeklilik yatırım fonları; işyeri veya belirli meslek grupları bazında,
sektörel bazda ve Kurulca uygun görülmek koşulu ile fon paylarının belirli kişi ya da
gruplara tahsis edilmesi suretiyle oluşturulabilir.
(6) Fonların portföy yönetim stratejilerinin uygulanması neticesinde ulaşılmak
istenen hedefin objektif olarak tanımlanabilmesi ve fonun bu hedefe ulaşmadaki
performansının ölçülebilmesi amacıyla yatırım stratejisine uygun olarak belirlenecek
karşılaştırma ölçütünün izahnamede belirtilmesi ve KAP’ta ilan edilmesi zorunludur.
(7) Fonlar ticari ve hukuki işlemlerinde; şirketin unvanı ile bu Yönetmelik
uyarınca fonun yatırım amacına uygun olarak seçilen türü içerecek şekilde
belirleyecekleri fon unvanını kullanmak, fonu temsil eden fon yöneticileri de
faaliyetleri ile ilgili belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır.
(8) Fon izahnamesinde belirtilmesi ve Kurulca uygun görülmesi koşuluyla,
reklam ve pazarlama faaliyetlerinde yatırımcıları yanlış yönlendirmeyecek şekilde,
fonun risk ve getiri yapısının tam ve doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak farklı
bir ad kullanılabilir.
(9) Fonun portföy yönetim stratejilerine uygun yönetilmemesi veya fon
unvanının ve reklam ve pazarlama faaliyetlerinde kullanılan fon adının katılımcının
yanıltılmasına yol açması durumlarında Kurul, fonun portföy yönetim stratejilerinin,
fon unvanının, fon adının veya kullanılan karşılaştırma ölçütünün değiştirilmesini
isteyebilir veya bunları resen değiştirebilir.
(10) Fonun ya da fon tarafından ihraç edilen payların, kamu tarafından resmi bir
teminat altına alındığı şeklinde yorumlanmasına yol açacak açık veya dolaylı bir
ifadeye fon unvanlarında yer verilemez.
Fon kuruluş başvurusu
MADDE 7 – (1) Fon, Kuruldan izin almak koşuluyla şirket tarafından kurulur.
Şirket; Kurulca belirlenen standarda uygun olarak hazırlanan kuruluş başvuru formu,
formda belirtilen belgeler ve fon içtüzüğü ile birlikte fon kurmak için Kurula
başvurmak zorundadır. Başvuru için gerekli belgelerin tam olarak Kurula iletilmesi
ile Kurulca incelemeye başlanır, aksi takdirde başvurular değerlendirmeye alınmaz.
Başvuruya ilişkin olarak talep edilebilecek ilave belge ve bilgilerin Kurulca belirlenen
sürede tamamlanması zorunludur. Kurul, başvuruların elektronik ortamda yapılmasını
isteyebilir.
(2) Fon kuruluş başvurularının Kurulca uygun görülebilmesi için; şirketin
kuruluş şartlarını kaybetmemiş olması, saklayıcının ve portföy yöneticisinin
belirlenmiş olması, fon içtüzüğünün Kurul düzenlemelerine uygun hazırlanması ve
Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili mevzuatta belirtilen diğer şartların yerine getirilmesi
zorunludur.
Fon içtüzüğü
MADDE 8 – (1) Fon içtüzüğü, katılımcı ile şirket, saklayıcı ve portföy
yöneticisi arasında fon portföyünün inançlı mülkiyet esaslarına göre saklanmasını ve
vekalet akdi hükümlerine göre yönetimini konu alan ve genel işlem şartlarını içeren
iltihaki bir sözleşmedir. Fon içtüzüğüne yönelik esas ve usuller Müsteşarlığın uygun
görüşü alınarak Kurul tarafından belirlenir.
Fon kuruluş izni ve içtüzüğün tescili
MADDE 9 – (1) Başvurunun Kurulca uygun görülmesi sonucunda, fon
içtüzüğü Kurulca verilen kuruluş izin yazısının şirket tarafından tebellüğ edildiği
tarihi izleyen altı iş günü içinde şirket merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline
tescil ve TTSG ile KAP’ta ilan edilir. TTSG ilanı takip eden altı iş günü içerisinde
Kurula gönderilir. Fon içtüzüğünün tescili ile birlikte kuruluş işlemleri tamamlanmış
sayılır.
Fon içtüzüğünün değiştirilmesi
MADDE 10 – (1) Şirketin gerekçeli olarak içtüzük değişikliği talebinde
bulunması halinde, Kurulca belirlenecek esas ve usullere uygun olarak hazırlanan
içtüzük değişiklik talep formu doldurulması ve formda belirtilen bilgi ve belgelerin
Kurula iletilmesi şarttır. Kurula yapılan başvuru üzerine, hukuki gereklerin yerine
getirilip getirilmediği Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili diğer mevzuat hükümleri
çerçevesinde incelenir ve uygun görülen içtüzük değişiklikleri, izin yazısının şirket
tarafından tebellüğ edildiği tarihi izleyen altı iş günü içinde ticaret siciline tescil ve
TTSG ile KAP’ta ilan edilir. TTSG ilanı takip eden altı iş günü içerisinde Kurula
gönderilir.
(2) Katılımcıların yatırım kararını etkileyebilecek ve önceden bilgi sahibi
olunmasını gerektiren hususlara ilişkin duyurular da ayrıca KAP’ta ilan edilir ve yeni
hususların yürürlüğe giriş tarihi on iş gününden az olmamak üzere ilanlarda belirtilir.
(3) Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili mevzuata aykırı uygulamaların bulunduğu,
kamuyu aydınlatma açısından yeterli açıklamaların yapılmadığı sonucuna varılırsa,
gerekçe gösterilerek içtüzük değişikliklerine izin verilmez.
Asgari fon başlangıç tutarı, avans tahsisi ve emeklilik planlarına dahil
edilebilecek fonlar
MADDE 11 – (1) Kanun çerçevesinde, her şirketin grup emeklilik yatırım
fonları hariç farklı portföy yönetim stratejisine sahip en az üç ayrı fon kurması şarttır.
(2) Kurulması zorunlu üç fonun her birinin başlangıç tutarı, şirketin ödenmiş
sermayesinin yirmide birinden az olamaz. Ancak, şirketin bu üç ayrı fonuna ilave
olarak kurulacak yeni bir fonu için fon başlangıç tutarı şirket tarafından belirlenir.
Kurulması zorunlu üç fon için, fonların kuruluşunu müteakip, her bir fon için ayrı
ayrı olmak üzere şirketin ödenmiş sermayesinin yirmide birinden az olmamak üzere
avans tahsis edilmesi zorunludur. Asgari üç fona ilave olarak kurulacak her bir fona
avans tahsis edilmek istenmesi halinde avans tutarı şirket tarafından serbestçe
belirlenir.
(3) Şirket, Müsteşarlığın uygun görüşünü alarak, katılımcılara sunulacak
emeklilik planlarına kurucusu olduğu fonların yanı sıra başka şirketler tarafından
kurulan fonları da dahil edebilir.
Fon kurulu
MADDE 12 – (1) Şirket, kurduğu fonla ilgili işlemlerin takibi ve raporlanması
amacıyla şirket yönetim kurulu kararıyla en az üç kişiden oluşan bir fon kurulu atar.
Fon kurulu üyeliklerine şirket dışından atama yapılması da mümkündür.
(2) Fon kurulu her bir fon için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi birden fazla fon
için tek bir fon kurulu da oluşturulabilir.
(3) Fon kurulu üyelerinin;
a) Çoğunluğunun dört yıllık eğitim veren yüksek öğrenim kurumlarından
mezun olmaları, sermaye piyasası, bankacılık, bireysel emeklilik veya sigortacılık
alanlarında en az beş yıllık tecrübeye sahip bulunmaları,
b) 6362 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki mali güç şartı
dışındaki şartları taşımaları,
gerekir.
(4) Şirket yönetim kurulu üyelerinin, bu Yönetmelikte fon kurulu üyeleri için
belirlenen nitelikleri taşımaları halinde, fon kurulu üyesi olarak görevlendirilmeleri
mümkündür.
Fon kurulunun görevleri
MADDE 13 – (1) Fon kurulu aşağıdaki görevleri yerine getirmekle
yükümlüdür.
a) Fon faaliyetlerinin, şirketin genel yönetim stratejilerine ve politikalarına
uygun olarak düzenli, verimli ve etkin bir şekilde ilgili mevzuat, fon içtüzüğü ve
izahnamedeki esaslar çerçevesinde yürütülmesi,
b) Fonun muhasebe, belge ve kayıt sisteminin düzenli bir şekilde tutulması,
c) Fon adına yapılacak sözleşmelerin ilgili mevzuata uygun şekilde
hazırlanması,
ç) Fon portföyünün mevzuata uygun şekilde değerlenmesi ve birim pay
değerinin doğru şekilde hesaplanması,
d) Fon ile ilgili mali tablo ve raporların hazırlanması,
e) Fon performansının takip edilmesi,
f) Mevzuat gereği ya da şirketin talebi ile ilgili olarak yapılması gereken içtüzük
ve izahname değişikliklerinin katılımcılara ilgili düzenlemelerde öngörülen süreler
içerisinde duyurulması,
g) Kamuyu aydınlatma belgelerinin mevzuata uygun şekilde hazırlanması,
ğ) Fonun faaliyetlerine ilişkin olarak 32 nci maddede belirtilen raporların
hazırlanması,
h) 27 nci madde kapsamında belirtilen olağanüstü durumlar ile ilgili karar
alınması,
ı) İç kontrol sisteminin oluşturulması,
i) Şirket yönetim kurulu kararı ile belirlenen diğer görevlerin yerine getirilmesi.
Fonun iç kontrol sistemi
MADDE 14 – (1) İç kontrol sistemi; fonun faaliyetlerinin verimliliğinin ve
etkinliğinin, finansal ve idari konulara ait bilgilerin güvenilirliğinin ve zamanında
elde edilebilirliğinin sağlanmasını, fon faaliyetlerinin ilgili mevzuata, emeklilik
sözleşmesine, fon içtüzüğüne, izahnameye uygun yürütülmesini, hata, hile ve
usulsüzlüklerin önlenmesini ve tespitini, muhasebe kayıtlarının doğru ve eksiksiz
olmasını ve finansal bilgilerin doğru ve güvenilir olarak zamanında hazırlanmasını
temin etmek amacıyla uygulanan esas ve usullerdir.
(2) Şirketin fon iç kontrol sistemine ilişkin tüm usul ve esaslar yazılı hale
getirilerek fon kurulu kararına bağlanır.
(3) İç kontrol esas ve usulleri asgari olarak;
a) Fon faaliyetlerinin kanuni düzenlemelere, şirketin amaç ve konusuna, fon
içtüzüğüne ve izahnameye uygun olarak yapılmasını,
b) Fon adına yapılan işlemlerin genel ve özel yetkilere dayalı olarak
gerçekleştirilmesini, sözleşmelere uygun olarak yapılmasını, fon işlemleri için gerekli
belgelerin düzenlenmesini,
c) Fonun muhasebe, belge ve kayıt düzeninin etkin bir şekilde işlemesini,
ç) Usulsüzlüklerden ve hatalardan kaynaklanan risklerin asgariye
indirilebilmesi için risklerin tanımlanmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını,
d) Fon personelinin kendi adına yaptıkları işlemlerin fon ile çıkar çatışmasına
yol açacak nitelikte olup olmadığının tespitini,
e) Fondan yapılan harcamaların belgeye dayalı ve piyasa rayicine uygun olup
olmadığının tespitini,
f) Fon portföyünün değerlemesinin, fonun birim pay değerinin belirlenmesinin,
fon portföy oranlarının ilgili mevzuata, fon içtüzüğü ve izahnameye uygunluğunun
kontrolünü,
temin edecek şekilde oluşturulur.
(4) Fonun faaliyetlerinin iç kontrol esas ve usullerine uygun olarak işleyişi, fon
denetçileri tarafından denetlenir. Şirket bu amaçla, 12 nci maddenin üçüncü
fıkrasında bel
Download