T.C. ADALET BAKANLIĞI EĞİTİM DAİRESİ BAŞKANLIĞI YARGI MEVZUATI BÜLTENİ Bültenin Kapsadığı Tarihler 01-15 Mart 2013 Yayımlandığı Tarih 15 Mart 2013 Sayı 2013-05 İÇİNDEKİLER - - - - - - - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında İkili İşbirliği için Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6417 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşması ve Anlaşmanın Yorumlanması veya Uygulanmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6418 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) 9 Temmuz 1999 Tarihinde Singapur’da İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Singapur Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6419 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6420 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6421 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının, Personelinin ve Üyelerin Temsilcilerinin Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6422 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6423 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) - - - - - - - - Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6424 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Savunma Bakanlığı Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Süresinin Uzatılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6425 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6426 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Yeraltı Suları Hakkında Kanun ile Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 6427 Sayılı Kanun (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Dair Tebliğ (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-12 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-13 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-14 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-15 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-16 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-17 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 27/2/2013 Tarihli ve 2013/ÖİBK-18 Sayılı Kararı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Adalet Bakanlığından Düzeltme İlanı (R.G. 01 Mart 2013 – 28574) Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 02 Mart 2013 – 28575) İstirahatli Olan Sigortalıların İşyerinde Çalışmadıklarına Dair Bildirimin İşverenlerce Sosyal Güvenlik Kurumuna Gönderilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (R.G. 02 Mart 2013 – 28575) Güvence Hesabı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 05 Mart 2013 – 28578) Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 05 Mart 2013 – 28578) - - - - - - - - - Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Tercüman Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik (R.G. 05 Mart 2013 – 28578) Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği (R.G. 05 Mart 2013 – 28578) Mesire Yerleri Yönetmeliği (R.G. 05 Mart 2013 – 28578) Adalet Bakanlığından İhalelere Katılmaktan Yasaklama Kararı (R.G. 05 Mart 2013 – 28578) Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliği (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Bankalarca Yıllık Faaliyet Raporunun Hazırlanmasına ve Yayımlanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teknik Denetçilerin Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (SHY TD-01) (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Elektrik Piyasasında Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğ (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Kayıtlı Elektronik Posta Rehberi ve Kayıtlı Elektronik Posta Hesabı Adreslerine İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Anayasa Mahkemesinin E: 2010/40, K: 2012/8 Sayılı Kararı (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Anayasa Mahkemesinin E: 2012/106, K: 2012/190 Sayılı Kararı (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Anayasa Mahkemesinin E: 2012/117, K: 2012/204 Sayılı Kararı (R.G. 06 Mart 2013 – 28579) Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2013/4279 Sayılı Yönetmelik (R.G. 07 Mart 2013 – 28580) Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 07 Mart 2013 – 28580) Devlet Ormanlarındaki Yayla Alanlarının Tespiti ve İdaresi Hakkında Yönetmelik (R.G. 07 Mart 2013 – 28580) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/35)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2013-32/42) (R.G. 07 Mart 2013 – 28580) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 6/3/2013 Tarihli ve 2013/19 Sayılı Kararı (R.G. 08 Mart 2013 – 28581) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 2013/20 Sayılı - - - Kararı (R.G. 08 Mart 2013 – 28581) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 73/2013 Tarihli ve 2013/21 Sayılı Kararı (R.G. 08 Mart 2013 – 28581) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 2013/22 Sayılı Kararı (R.G. 08 Mart 2013 – 28581) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 2013/37 Sayılı Kararı (R.G. 08 Mart 2013 – 28581 Sağlık Bakanlığınca Kanun Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6428 Sayılı Kanun (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Anayasa Mahkemesi Üyeliğine , M.Emin Kuzun Seçilmesine Dair Karar (No:2013-7) (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Radyoaktif Atık Yönetmeliği (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Nükleer Tesislerde Serbestleştirme ve Sahanın Düzenleyiciği Kontrolden Çıkarılmasına İlişkin Yönetmelik (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Beşinci Türkiye İktisat Kongresi İLE İlgili 2013/2 Sayılı Başbakanlık Genelgesi (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/26 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/27 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/28sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/29 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/30 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/31 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/32 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/34 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/39 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/40 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/41 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/43 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/44 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/45 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/46 - - - - - - - - - - - Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/47 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/48 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/50 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/51 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 Tarihli ve 2013/52 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Sermaye Piyasası Kurulunun 22.02.2013 Tarihli ve 203 Sayılı Karar (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 28.02.20013 Tarihli ve 5219 Sayılı Kararı (R.G. 09 Mart 2013 – 28582) Gümrük Genel Tebliği (Tır İşlemleri) (Seri No: 2) (R.G. 10 Mart 2013 – 28583) Gümrük Genel Tebliği (Posta Ve Hızlı Kargo Taşımacılığı) (Seri No: 4) (R.G. 10 Mart 2013 – 28583) DÜZELTME Elektrik Piyasasında Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğ ile İlgili (R.G. 10 Mart 2013 – 28583) 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla Değiştirilen 32. Maddesinin (B) Fıkrasında Belirtilen Ağız Protezleri ile İlgili Olarak Yapılacak Yardıma İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla Değiştirilen 102 nci Maddesinde Belirtilen, Yol Paraları ile Zaruri Masraf Karşılıklarına İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Eş ve Çocuklara Temin Edilecek Protez Araç ve Gereçlerine Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Bağ-Kur Genel Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Bağ-Kur Sigortalılarının Yurt Dışında Tedavilerine İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Emekli ve Malullük Aylığı Bağlanmış Olanlarla, Bunların Kanunen Bakmakla Yükümlü Bulundukları Aile Fertleri, Dul ve Yetim Aylığı Alanların Muayene ile Tedavileri Hakkında Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı İlaç Listesi ve Uygulama - - - - - - - - - - Talimatının Düzenlenmesi Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) T. C. Emekli Sandığı Borç Para Verme Yönetmeliğinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Elektronik Haberleşme Sektöründe Hizmet Kalitesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Taşınabilir, Tekrar Doldurulabilir, Kullanımdaki Çelik LPG Tüpler ile İlgili Tebliğ (TS 5306) (Tebliğ No: MSG – MS- 2013/3) (R.G. 11 Mart 2013 – 28584) Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzüğün Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin 2013/4311 Sayılı Tüzük (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Atatürk Uluslararası Barış Ödülü 2013/4283 Sayılı Yönetmeliği (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Türkiye Büyük Millet Meclisinde Basın ve Yayın Mensuplarının Çalışmaları Hakkında Yönetmelik (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Denetimli Serbestlik Müdür ve Müdür Yardımcılığına Atama Yönetmeliği (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Aktif İşgücü Hizmetleri Yönetmeliği (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Çalışanlara Sağlanan Faydalara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 19) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 9) (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun 28/2/2013 Tarihli ve 75935942-050.01.04 – [01/05] Sayılı Kararı (R.G. 12 Mart 2013 – 28585) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlıkta Performans Uygulamaları Alanında İşbirliğine Dair Çalışma Protokolünün Onaylanması Hakkında 2013/4356 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında 2013/4384 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Konya-Çumra III. Merhale (KOP) Projesi Kapsamında Olan Bozkır Barajı’nın Yapımı Maksadıyla Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4296 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Güney Afrika Cumhuriyeti Mali İstihbarat Merkezi (FIC) Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası Hakkında 2013/4312 Sayılı Karar - - - - - - (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Ordu İli, Çamaş ve Fatsa İlçelerinde Tesis Edilecek Atilla Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4316 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Bazı Yerlerde Arazi Toplulaştırması Yapılması Hakkında 2013/4319 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Ankara İli, Elmadağ İlçesi, Yenice, Yenidoğan ve Yenipınar Mahalleleri Sınırları İçerisinde Bulunan Bazı Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında 2013/4365 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) İzmir İli, Konak İlçesi, Ege Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı İlan Edilmesi Hakkında 2013/4366 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Uyarınca Yapılacak Satış ve İade İşlemlerinde Fiilen Görevlendirilenlere Fazla Çalışma Ücreti Ödenmesine Ilişkin 2013/4401 Sayılı Karar (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Emeklilik Yatırım Fonlarının Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Hakkında Yönetmelik (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2011/44, K: 2012/99 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2011/64, K: 2012/168 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2009/9 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/21 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2010/10 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/22 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2009/12 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/23 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2010/36 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/24 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2009/28 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/25 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2010/53 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/26 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2010/38 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/27 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2009/47 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/28 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Anayasa Mahkemesinin E: 2010/33 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2013/29 Sayılı Kararı (R.G. 13 Mart 2013 – 28586) Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Demiryolu Bağlantı Hattı ve - - - - - - - - Lojistik Merkezi Projesi Kapsamındaki Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Demiryolu Uç İstasyonunun Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4314 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) “154 KV Akhisar TM-Meta Nikel Kobalt TM Enerji Iletim Hatti Projesi” Kapsamında Gösterilen Güzergâha Isabet Eden Taşinmazların Direk Yerlerinin Mülkiyet Şeklinde, Iletken Salınım Gabarisinin ise Irtifak Hakkı Kurulmak Suretiyle Türkiye Elektrik Iletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafindan Acele Kamulaştırılmasi Hakkında 2013/4315 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Yusufeli Barajı ve HES (DOKAP) Projesi’nin Yapımı Maksadıyla, Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan Taşınmazların Devlet Su Işleri Genel Müdürlüğü Tarafindan Acele Kamulaştırılmasi Hakkında 2013/4317 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Silvan I. Merhale (GAP) Projesi Kapsamındaki, Silvan Barajı İletim Kanalı 1. Kısım (Babakaya Tüneli+İletim Kanalı)’ın Yapımı Maksadıyla Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4318 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Afyonkarahisar İli, Dinar İlçesinde Tesis Edilecek Dinar Rüzgâr Enerjisi Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4362 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Erzurum İli, Tortum ve Uzundere İlçelerinde Tesis Edilecek Çayaşan Hidroelektrik Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4363 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Obruk-Dutludere Sulaması (YHGP) Projesi Kapsamındaki ÇorumObruk Dutludere Sulamasının Yapımı Amacıyla Bazı Güzergâh ve Alanlarda Bulunan Taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4364 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Manisa İli, Kırkağaç İlçesinde Tesis Edilecek Sayalar Rüzgâr Enerjisi Santralinin Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Hazine Adına Tescil Edilmek Üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında 2013/4393 Sayılı Karar (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 7/3/2013 Tarihli ve 5225 Sayılı Kararı (R.G. 14 Mart 2013 – 28587) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik ve Enerji Alanlarında İşbirliğine İlişkin - - - - - - - - - - - Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6429 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Tesis Edilen Ortak Komitenin 1/2010 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6430 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Oman Sultanlığı Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6431 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanlık Müsteşarlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti İdareyi Geliştirmeden Sorumlu Devlet Bakanlığı Arasında Kamu Yönetimi Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6432 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Çalışma, Sosyal Güvenlik ve İstihdam Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6433 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6434 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye-Tunus Ortaklık Konseyinin Tarım Ürünlerinde Taviz Değişimi Hakkındaki Protokol II’nin A ve B Tablolarının Değiştirilmesine İlişkin 2/2012 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6435 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti ve Bulgaristan Cumhuriyeti Arasındaki Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6436 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan Personelin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşmasının 4 üncü, 5 inci ve 6 ncı Değişikliklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 6437 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) 1978 Protokolü ile Değişik 1973 Tarihli Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslar Arası Sözleşmeyi Değiştiren 1997 Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 6438 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) 2001 Gemi Yakıtlarından Kaynaklanan Petrol Kirliliği Zararının Hukuki Sorumluluğu Hakkında Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 6439 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti - - - - Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6440 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6441 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Türkiye Cumhuriyeti İle Türkmenistan Arasında Hukuki ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 6442 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 6443 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 6444 Sayılı Kanun (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Milletlerarası Tahkim Ücret Tarifesi Hakkında Tebliğ (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 14/3/2013 Tarihli ve 2013/54 Sayılı Kararı (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) Adalet Bakanlığından Çeşitli İlanlar (R.G. 15 Mart 2013 – 28588) KANUNLAR TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SPOR ALANINDA İKİLİ İŞBİRLİĞİ İÇİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6417 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 28 Ağustos 2010 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında İkili İşbirliği İçin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE JERSEY HÜKÜMETİ ARASINDA VERGİ KONULARINDA BİLGİ DEĞİŞİMİ ANLAŞMASI VE ANLAŞMANIN YORUMLANMASI VEYA UYGULANMASINA İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6418 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 24 Kasım 2010 tarihinde Londra’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşması” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti Arasında Vergi Konularında Bilgi Değişimi Anlaşmasının Yorumlanması veya Uygulanmasına İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jersey Hükümeti Yetkili Makamları Arasında Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G.01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— 9 TEMMUZ 1999 TARİHİNDE SİNGAPUR’DA İMZALANAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE SİNGAPUR CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6419 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) “9 Temmuz 1999 Tarihinde Singapur’da İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Singapur Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G .01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MISIR ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SPOR ALANINDA MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6420 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 13 Eylül 2011 tarihinde Kahire’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Spor Alanında Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— ASYA’DA İŞBİRLİĞİ VE GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER KONFERANSI YAZMANLIĞININ STATÜSÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6421 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 17 Haziran 2006 tarihinde Almatı’da imzalanan “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının Statüsü”nün onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— ASYA’DA İŞBİRLİĞİ VE GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER KONFERANSI YAZMANLIĞININ, PERSONELİNİN VE ÜYELERİN TEMSİLCİLERİNİN AYRICALIK VE BAĞIŞIKLIKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6422 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının, Personelinin ve Üyelerin Temsilcilerinin Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşme”nin onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KARADAĞ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6423 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 15 Mart 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İTALYA CUMHURİYETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6424 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 8 Mayıs 2012 tarihinde Roma’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI İLE OMAN SULTANLIĞI SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA ASKERÎ İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ SÜRESİNİN UZATILMASINA İLİŞKİN MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6425 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 22 Ocak 2011 tarihinde Oman’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Oman Sultanlığı Hükûmeti Arasında “Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Savunma Bakanlığı Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası”nın Süresinin Uzatılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN Kanun No. 6426 Kabul Tarihi: 13/2/2013 MADDE 1 – (1) 21 Kasım 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Kanun No. 6427 Kabul Tarihi: 14/2/2013 MADDE 1 – 16/12/1960 tarihli ve 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemleri kurulmadan kullanma belgesi verilemez. Ölçüm sistemlerinin kurulmasını lüzumlu kılacak yeraltı suyunun; kullanım maksadı, miktarı, havza sınırı ve diğer hususlar Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Bakanlar Kurulunca tespit edilen hususlara ilişkin uygulama usul ve esasları ile ölçüm sistemine dair hususlar yönetmelikle belirlenir. Su ölçüm sisteminin kurulmasına dair süre Bakanlar Kurulu kararıyla uzatılabilir.” MADDE 2 – 167 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “GEÇİCİ MADDE 3 – Bu maddeyi değiştiren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yeraltı suyu temini amacıyla kuyu, galeri, tünel ve benzerleri için kullanma belgesi almış olanlardan; a) Sanayi amaçlı kullanılan kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi, bir yıl içinde belge sahibince kurulur. Süresi içerisinde ölçüm sistemini kurmayanların belgeleri iptal edilerek kuyuları kapatılır ve kapatma masrafları sahibinden alınır. b) Zirai, içme ve kullanma suyu amaçlı açılan ve ölçüm sistemi kurma zorunluluğu dâhilinde bulunan kuyu, galeri, tünel ve benzerlerine ölçüm sistemi, bir yıl içerisinde belge sahibince kurulur. Ölçüm sistemini kuramayanların bu süre içerisinde talep etmesi hâlinde ölçüm sistemleri, bedeli yüzde on fazlası ile ilgililerinden tahsil edilmek üzere, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içerisinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kurulur veya kurdurulur. Bu şartlara uymayanların belgeleri iptal edilerek kuyuları kapatılır ve kapatma masrafları sahibinden alınır.” MADDE 3 – 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Kamulaştırılan taşınmaz malda, kamulaştırma amacına uygun bir işlem veya tesisat yapılmasından sonra bu hüküm uygulanmaz.” MADDE 4 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 5 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 28/2/2013 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— TEBLİĞLER Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından: TARIMSAL FAALİYETTE BULUNANLARIN PRİM BORÇLARININ SATTIKLARI TARIMSAL ÜRÜN BEDELLERİNDEN KESİNTİ YAPILMAK SURETİYLE TAHSİL EDİLMESİNE DAİR TEBLİĞ Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı olarak tescil edilmiş olanların prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden borç tutarını geçmemek şartıyla ve prim borçlarına mahsuben kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci maddesinin on ikinci fıkrası ile 12/5/2010 tarihli ve 27579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 108 inci maddesinin beşinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Tebliğde geçen; a) Kanun: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu, b) Kesinti: Tarımsal faaliyette bulunanların sattıkları ürün bedelleri üzerinden yapılan kesinti işlemini, c) Kesinti Bildirim Listesi: Örneği ek-1’de yer alan “Kesinti Bildirim Listesi”ni, ç) Kesinti Muafiyet Belgesi: Örneği ek-2’de yer alan “Kesinti Muafiyet Belgesi”ni, d) Prim borcu: Tarımsal faaliyette bulunanların ödemekle yükümlü oldukları ve süresi içinde ödenmeyen primlerinin ödeme tarihindeki toplam tutarını, e) Kurum: Sosyal Güvenlik Kurumunu, f) Kurum hesabı: Sosyal Güvenlik Kurumunun anlaşması olan banka şubelerindeki ilgili hesaplarını, g) Sigortalı hesabı: Tarımsal faaliyette bulunanlarla ilgili ödeme bilgilerinin kaydedildiği veri kütüğünü, ğ) Tarımsal faaliyet: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını, h) Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı sayılanları, ı) Ürün bedeli: Kesinti işlemine konu olan tarımsal ürünün brüt satış tutarını, ifade eder. Kesinti yapacak olanlar MADDE 4 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler aşağıda gösterilmiştir. a) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamuya ait ticari işletmeler, b) Kamu iktisadi teşebbüsleri, c) Sair kurumlar (kooperatif, birlik ve diğer kurumlar), ç) Ticaret şirketleri, d) İş ortaklıkları, e) Dernekler, f) Vakıflar, g) Dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, ğ) Zirai kazançlarını, bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler, h) Gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı. Kesinti oranı MADDE 5 – (1) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden prim borçlarına mahsuben ve borç tutarını geçmemek şartıyla %2 oranında kesinti yapmak zorundadırlar. (2) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler tarafından, tarımsal faaliyette bulunanlara ürün bedeline mahsuben veya hesaben yapılan ödeme ile avans verilmesi halinde, bu ödemelerden herhangi bir kesinti yapılmaz. Verilen avansın veya hesabın kapatılması sırasında ürün bedelinin tamamı üzerinden borç tutarını geçmemek şartıyla %2 oranında kesinti yapılır. Kesinti işlemlerinde kullanılacak belgeler ve bu belgelerde yer alacak bilgiler MADDE 6 – (1) Ürün alımı sırasında kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle düzenlemek zorunda oldukları belgelere; tarımsal faaliyette bulunanların adı ve soyadını, ürün bedelini, kesinti tutarını, kesinti tarihini ve T.C. kimlik numarasını kaydetmek zorundadırlar. (2) Tarımsal faaliyette bulunanlar tarafından Kesinti Muafiyet Belgesi gösterilmesi durumunda, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle üreticilere verilen belgelere birinci fıkrada belirtilen bilgilerin yanında kesinti muafiyet belge numarası da ayrıca kaydedilir. (3) Tarımsal faaliyette bulunanların prim borçlarının, sattıkları ürün bedellerinden kesinti suretiyle ödendiğini ispatlayabilmeleri ve yersiz tahsil edilen kesinti tutarlarını iade olarak alabilmeleri için, birinci fıkrada belirtilen bilgilerin alıcılarca düzenlenen belgelerde eksiksiz olarak yer almasını talep etmeleri ve kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmeleri gerekmektedir. Kesinti Bildirim Listelerinin Kuruma verilmesi MADDE 7 – (1) Belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, bir ay içinde yaptıkları kesintilere ilişkin kesinti bildirim listelerini Kurumca sağlanacak elektronik altyapıdan yararlanmak suretiyle ve Kurumca belirlenen şekilde takip eden ayın son iş gününe kadar Kuruma göndermeleri gerekmektedir. (2) Belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen nedenlerle belge veya bilgileri, öngörülen sürede Kuruma gönderememesi ve muhteviyatı primleri de yasal süresi içinde ödeyememesi halinde, sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden beşinci işgününün sonuna kadar gönderir ve muhteviyatı primleri de aynı sürede Kuruma öderse bu yükümlülükleri Kanunda öngörülen sürede yerine getirmiş kabul edilir. (3) Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü yetkililerince imzalanacak bir tutanak ile tevsik edilmesi kaydıyla; a) Kurum bilgisayar sisteminde kesinti uygulama programının çalışmasını engelleyecek şekilde; 1) Donanım ve yazılımdan kaynaklanan arızalar, 2) Elektrik ve iletişim alt yapısında meydana gelen arızalar, 3) Yangın, yıldırım, infilak ve benzeri olaylar sonucu meydana gelen ve işlem yapmayı engelleyici durumlar, 4) Sel veya su baskını, fırtına, yer kayması, deprem gibi tabi afetler ile grev, lokavt, sabotaj, terör saldırıları, b) Kurumun hizmet satın aldığı internet servis sağlayıcılarında meydana gelen arızalar, c) (a) ve (b) bentleri dışında Kurumca belirlenecek benzeri durumlar, bu Tebliğde belirtilen bildirim ve ödemelerin öngörülen süre içerisinde Kurumca alınmasını engelleyici sebep olarak kabul edilir. (4) Tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden kesinti yapmakla yükümlü tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, muhtasar beyanname yönünden bağlı oldukları vergi dairelerinin değişmesi halinde, kesinti bildirimlerini bu değişikliğin gerçekleştiği tarihten itibaren yeni vergi dairelerinin bulunduğu yerlerdeki sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine vermeleri ve durumu kayıtlı oldukları eski sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine bildirmeleri gerekmektedir. Yine vergi sicil numaralarının değişmesi halinde de, bu değişikliği bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine bildirmeleri gerekmektedir. (5) Kesinti Bildirim Listelerinin kesinti tarihini takip eden aybaşından itibaren bir yıllık süreden sonra Kuruma intikal ettirilmesi halinde, 13 üncü maddede belirtilen Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılacak denetim ve kontrol sonucunda uygunluğu tespit edilen Kesinti Bildirim Listeleri işleme alınır. Kesinti tutarlarının Kurum hesabına yatırılması MADDE 8 – (1) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler ay içinde yaptıkları kesinti tutarlarını, kesintinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar Kurum hesaplarına intikal ettirirler. (2) Kesinti tutarlarının bankaya yatırıldığına ilişkin dekontlara kesinti yapanın T.C. kimlik No./vergi kimlik No., adı-soyadı/unvanı, Kesinti Bildirim Listesi sıra No., kesintinin dönemi (ay/yıl) ve toplam kesinti tutarının kaydedilmesi zorunludur. Kesinti suretiyle alınan primlerin sigortalıların prim borçlarına mahsubu ve yersiz alınan tutarların iadesi MADDE 9 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanların sattıkları ürün bedellerinden yapılan kesintiler, Kesinti Bildirim Listesinin Kuruma verilmiş olması koşuluyla kesinti tarihi itibariyle sigortalı hesaplarına aktarılır ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 47 nci maddesine göre sigortalının Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamındaki prim borçlarına mahsup edilir. (2) Birinci fıkraya göre yapılan mahsup işleminden sonra kalan tutarlar, sigortalının iade talebinde bulunmaması halinde Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında tahakkuk edecek prim borçlarına mahsup edilir. (3) Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı olmayanlardan kesinti suretiyle tahsil edilmiş tutarlar Kurum hesaplarına aktarılmış olması şartıyla ve kesinti yapıldığı tarihten itibaren on yıl geçmemiş ise sigortalılara veya hak sahiplerine kanuni faizi ile birlikte geri verilir. Kanuni faiz, kesinti tutarının Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanır. Ancak 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 81 inci maddesi hükmü saklıdır. (4) Yersiz olarak alındığı anlaşılan kesinti tutarları ilgilinin dilekçe ile sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezlerine başvurması halinde iade edilir. Ancak iade edilecek tutarda ihtilaf olması halinde iade talebinde bulunandan kesintiye esas tutara ilişkin belgeler de istenir. Kurum hesaplarına intikalinden itibaren on yıl içinde iadesi talep edilmeyen kesintiler Kuruma irat kaydedilir. Kesinti Muafiyet Belgesinin verilmesi MADDE 10 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamı dışında kalanlara Kesinti Muafiyet Belgesi verilmeye devam edilir. (2) Tarımsal faaliyette bulunanlardan; a) Kanuna göre gelir ve aylık alanlara (sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri/aylığı alanlar hariç), b) Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer bentlerine göre sigortalı olanlara, c) Kanunun geçici 16 ncı maddesi hükmü saklı kalmak kaydıyla, Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendine göre tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalaması, Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olanlara, ç) Tarımsal faaliyette bulundukları halde 65 yaşını dolduranlardan sigortalı olmak istemedikleri doğrultusunda talepte bulunanlara, d) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulan sandıklardan aylık alanlara, bu durumları devam ettiği sürece geçerli olacak Kesinti Muafiyet Belgesi verilir. (3) Tarımsal faaliyette bulunanlardan, prim borçlarını taksitler halinde ödeme taahhüdünde bulunanlara, taleplerine istinaden taksitlerini düzenli ödeme şartıyla, sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerince bir yıl süre ile geçerli Kesinti Muafiyet Belgesi verilir. (4) Tarımsal faaliyette bulunanlardan, örneği ek-2’de yer alan Kesinti Muafiyet Belgesini kimlik belgeleri ile birlikte alıcılara ibraz etmeleri halinde kesinti yapılmaz. (5) Kesinti Muafiyet Belgesi, muafiyete esas şartların ortadan kalkması halinde geçersiz sayılır ve belge sahibi tarafından belgenin verildiği sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine iade edilir. 1/10/2008 tarihinden önce yapılan prim kesintisi nedeniyle tescil işlemleri MADDE 11 – (1) Mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, bu Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemleri, yine aynı Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca re’sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır. (2) Ancak, mülga 2926 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve sattıkları ürün bedellerinden 1/4/1994 tarihinden itibaren kesinti yapılan tarımsal faaliyette bulunanların, kesintinin yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma yazılı talepte bulunmaları halinde, kesinti tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi şartıyla, kesinti yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren 4 Seri Nolu 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Uygulama Tebliği uyarınca sigortalılıkları başlatılır. Sigortalılıkları bu şekilde başlatılan tarımsal faaliyette bulunanların tarımsal faaliyetlerini devam ettirmeleri koşuluyla, sigortalılıkları devam ettirilir. Tarımsal faaliyetin tespitinde ziraat odası kayıtları esas alınır. Ziraat odası kaydı olmaması halinde, kesintiye esas ürüne ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, kooperatif veya birliklerin kayıtları esas alınır. (3) Sigortalının Kurumca re’sen tescili yapılmış ise sigortalılık kesintinin yapıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlatılır. (4) Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca re’sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılır. Hukuki ve cezai sorumluluk MADDE 12 – (1) 4 üncü maddede belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben kesinti yapmamaları veya yaptıkları kesinti tutarlarını 7 nci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen engelleyici bir sebep olmaksızın bu Tebliğde belirtilen süre içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmemeleri halinde, gerçek kişilerin kendileri, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile ilgili görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst derecedeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. (2) Yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyenlerden yasal süresi dışında rızaen ödeme talebinde bulunmaları halinde söz konusu kesinti tutarları 1/10/2008 tarihinden önceki süreler için kanuni faiz uygulanmak suretiyle, bu tarihten sonraki süreler için Kanunun 89 uncu maddesine istinaden gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte hesaplanarak sorumlulardan tahsil edilir. (3) Kesinti tutarlarını rızaen ödeme talebinde bulunmayanlar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri hükümleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. Bu Tebliğin yürürlük tarihinden önce 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre başlatılmış olan icra takipleri anılan Kanun hükümlerine göre takip edilerek sonuçlandırılır. (4) Kesinti yapmak zorunda olduğu halde kesinti yapmayan veya yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyen ya da 7 nci maddede belirtilen Kesinti Bildirim Listesini süresi içerisinde göndermeyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılır. (5) Kanun kapsamına girmeyen ve sattıkları ürün bedellerinden kesinti yapılmaması için alıcılara belge ibraz eden tarımsal faaliyette bulunanlar ile Kanun kapsamına girmekle beraber, prim borçlarını ödemiş olan veya taksitler halinde ödeme taahhüdünde bulunmak suretiyle sattıkları ürün bedellerinden kesinti yapılmaması uygulamasından faydalanan tarımsal faaliyette bulunanların, Kanun kapsamına giren diğer tarımsal faaliyette bulunanlara ait ürünleri kendi adlarına sattıklarının tespit edilmesi halinde, haklarında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre işlem yapılır. (6) Kurumun kesinti alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz. Kurum denetleme ve kontrol yetkisi MADDE 13 – (1) Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları, Kanunun 59 uncu maddesi uyarınca, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin kesinti yapıp yapmadıklarını, kesinti tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla, anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve muhasebe kayıtlarını teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine haizdirler. Yürürlükten kaldırılan tebliğ MADDE 14 – (1) 26/3/1994 tarihli ve 21886 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır. Kesinti oranı ile ilgili geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 5 inci maddede belirtilen kesinti oranı 1/1/2014 tarihine kadar %1 olarak uygulanır. Kesinti Bildirim Listesi ile ilgili geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Gerçek ve tüzel kişiler belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutuluncaya kadar, bir ay içinde yapacakları kesintiler için örneği ek-1’de yer alan Kesinti Bildirim Listesini düzenler ve Kurum hesaplarına yaptıkları ödemelere ilişkin belgelerin birer fotokopisini veya suretini söz konusu Kesinti Bildirim Listesine ekleyerek takip eden ayın son iş günü mesai bitimine kadar zirai gelir vergisi kesintisi ile ilgili muhtasar beyannamelerini vermekle yükümlü oldukları vergi dairelerinin bulunduğu illerdeki sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine verirler. Kesinti bildirim listelerinin aynı süre içinde anılan sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta servisi şeklinde gönderilmesi de mümkün bulunmaktadır. Kesinti Bildirim Listesinin taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta servisi şeklinde gönderilmesi halinde postaya verildiği tarih Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecektir. Adi posta yolunun tercih edilmiş olması halinde ise Kurum evrak kayıtlarına giriş tarihi Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilir. Yürürlük MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ hükümleri yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür. Ek-1 T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRÜLÜĞÜ KESİNTİ BİLDİRİM LİSTESİ KESİNTİ SORUMLUSUNUN ADI - SOYADI /UNVANI T.C. KİMLİK NO. VERGİ KİMLİK NO. SİCİL NO. VERGİ DAİRESİ ADRESİ TELEFON NUMARASI BİLDİRİMİN AİT OLDUĞU YIL / AY KESİNTİ BİLDİRİM LİSTESİ SIRA NO. KESİNTİ YAPILANLARA İLİŞKİN BİLG SIRA NO. T.C. KİMLİK NO. ADI SOYADI BAĞ-KUR NO. KESİNTİ TARİHİ Ek-2 ………….SOSYAL GÜVENLİK İL MÜD ……….SOSYAL GÜVENLİK MER KESİNTİ MUAFİYET BELG Bağ-Kur Numarası T.C. Kimlik No. BELG Adı ve Soyadı Tarih Baba Adı Sayıs Ana Adı Muaf Doğum Yeri Doğum Tarihi Telefon No. Adres AÇIKLAMALAR Bu belge ………………...tarihinden ……………………..tarihine kad sahibinin sattığı tarımsal ürün bedelleri üzerinden kesinti yapılmaz. DÜZENLEYENİN ONA Adı Soyadı : Adı S Unvanı Unvan : NOT: Bu belgenin bir örneği, belge sahibinden alınarak tarımsal ürün satın alan Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Ya Tebliğdeki açıklamalar çerçevesinde muafiyet belgesi sıra numarası, satın alma yazılır. İleriki bir tarihte muafiyet kapsamından çıkan ve kesinti yapılması gerek müdürlüklerimize/sosyal güvenlik merkezimize iade etmek zorundadır. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-12 KONU : Maliye Hazinesine ait iken özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 01.06.2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi, 1142 ada, 1 no.lu parseldeki 9.480 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 483.982.(Dörtyüzseksen üçbindokuzyüzsekseniki) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi, 1153 ada, 1 no.lu parseldeki 9.097 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 463.948.(Dörtyüzaltmış üçbindokuzyüzkırksekiz) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 450.000.-(Dörtyüzellibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Savaş TEPEBAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Savaş TEPEBAŞ’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, c. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi, 1165 ada, 1 no.lu parseldeki 9.947 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 507.298.(Beşyüzyedibinikiyüzdoksansekiz) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine, ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-13 KONU : Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan, Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan 325 ada, 1 no.lu parseldeki 106.637,95 m² yüzölçümlü gayrimenkulün İdaremizce hazırlanan ve ÖYK’nın 06.02.2012 tarih, 2012/19 sayılı Kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine göre yapılan Parselasyon Planı sonucunda oluşan parsellerden; − 587 ada, 3 no.lu parseldeki 11.086,76 m² yüzölçümlü ve − 587 ada, 4 no.lu parseldeki 11.053,20 m² yüzölçümlü gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkii, 587 ada, 3 no.lu parseldeki 11.086,76 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 723.000.- (Yediyüzyirmiüçbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 722.000.- (Yediyüzyirmiikibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Hasan EKEN’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasan EKEN’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkii, 587 ada, 4 no.lu parseldeki 11.053,20 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 719.000.- (Yediyüzondokuzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-14 KONU : Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan, Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan 325 ada, 1 no.lu parseldeki 106.637,95 m² yüzölçümlü gayrimenkulün İdaremizce hazırlanan ve ÖYK’nın 6/2/2012 tarih, 2012/19 sayılı Kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine göre yapılan Parselasyon Planı sonucunda oluşan parsellerden; − 587 ada, 2 no.lu parseldeki 10.026,89 m² yüzölçümlü ve − 587 ada, 5 no.lu parseldeki 10.023,09 m² yüzölçümlü gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkii, 587 ada, 2 no.lu parseldeki 10.026,89 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 653.000.- (Altıyüzelliüçbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Bursa ili, İnegöl ilçesi, Yenice köyü, Köyiçi mevkii, 587 ada, 5 no.lu parseldeki 10.023,09 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 653.000.- (Altıyüzelliüçbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ali YOLDAŞ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ali YOLDAŞ’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-15 KONU : Maliye Hazinesine ait iken özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kırıkkale ili, Yahşihan ilçesi, Merkez mahallesi, 658 ada, 6 no’lu parseldeki 2.474,00 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 1.380.000.- (Birmilyon üçyüzseksenbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Acar Kardeşler Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Acar Kardeşler Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.375.000.- (Birmilyonüçyüzyetmişbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Paşa DEMİRHAN’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Paşa DEMİRHAN’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Ordu ili, Ünye ilçesi, Ortayılmazlar mahallesi, 263 ada, 3 no.lu parseldeki 368 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 177.000.(Yüzyetmişyedibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Yurthan GÖNÜL’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Yurthan GÖNÜL’ün sözleşmeyi imzalamaması veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine, ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-16 KONU : Maliye Hazinesine ait iken özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonlarınca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Hatip Mahallesi, 2693 ada, 4 no.lu parseldeki 6.000,00 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 1.055.000.(Birmilyonellibeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Rasim KÜÇÜKKURT’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Rasim KÜÇÜKKURT’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.035.000.- (Birmilyonotuzbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.000.000.- (Birmilyon) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 955.000.(Dokuzyüzellibeşbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Tolga Tuz Un Nakliye Makina Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Tolga Tuz Un Nakliye Makina Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Kars ili, Merkez ilçesi, Karacaören Mahallesi, 1141 ada, 1 no.lu parseldeki 13.284 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 670.000.(Altıyüzyetmişbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ağmar İnşaat Gıda Sanayi İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ağmar İnşaat Gıda Sanayi İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 668.485.- (Altıyüzaltmışsekizbindörtyüzseksenbeş) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Öz Serhatlı Yemek Toplu Temizlik Gıda Pazarlama Hayvancılık Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine, ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-17 KONU : Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonunca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Hatip Mahallesi, 2066 ada, 1 no.lu parseldeki 10.316,00 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 830.000.(Sekizyüzotuzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Hatip Mahallesi, 2683 ada, 2 No.lu parseldeki 4.611,59 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 620.000.- (Altıyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Haliç Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 615.000.- (Altıyüzonbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Rasim KÜÇÜKKURT’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Rasim KÜÇÜKKURT’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 580.000.- (Beşyüzseksenbin) Türk Lirası bedelle Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: KARAR TARİH : 27/2/2013 KARAR NO : 2013/ÖİB-K-18 KONU : Muhtelif gayrimenkullerin özelleştirilmesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca; 1. Maliye Hazinesine ait iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)’nun 1/6/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan muhtelif gayrimenkullerin “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonlarınca; a. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Çanakkale ili, Ayvacık ilçesi, Hamdibey Mahallesi, 431 ada 1 no.lu parseldeki 3.955,39 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 220.000.- (İkiyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Ahmet TUZLU’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ahmet TUZLU’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, b. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Edirne ili, Enez ilçesi, Gaziömerbey Mahallesi, 293 ada 1 no.lu parseldeki 2.916,59 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 590.000.- (Beşyüzdoksanbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren S.O.S Grup Temizlik Komisyonculuk ve Bilgisayar Hizmetleri Turizm Gıda Tekstil Pazarlama Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, S.O.S Grup Temizlik Komisyonculuk ve Bilgisayar Hizmetleri Turizm Gıda Tekstil Pazarlama Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 585.000.- (Beşyüzseksenbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Güner Fenni Yem ve Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Güner Fenni Yem ve Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 506.000.(Beşyüzaltıbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Evren Besicilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 495.000.- (Dörtyüzdoksanbeşbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Dursun Ali KARALI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Dursun Ali KARALI’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, c. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Niğde ili, Çiftlik ilçesi, Çarşı Mahallesi, 140 ada, 9 no.lu parseldeki 8.452,47 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 80.000.- (Seksenbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hasan Hüseyin MADEN’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasan Hüseyin MADEN’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 75.000.- (Yetmişbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Cumali MADEN’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Cumali MADEN’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, d. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Yalova ili, Altınova ilçesi, Tavşanlı beldesi, Acıçeşme mevkii, 284 ada, 5 no.lu parseldeki 1.426,05 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 205.000.- (İkiyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Soner KILIÇ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Soner KILIÇ’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, e. Maliye Hazinesi adına kayıtlı; Yalova ili, Çınarcık ilçesi, Koru Mahallesi, Selviçiftlik mevkii, 1769 no.lu parseldeki 1.315,54 m² yüzölçümlü gayrimenkulün 352.000.- (Üçyüzelliikibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Yurthan GÖNÜL’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Yurthan GÖNÜL’ün sözleşmeyi imzalamaması veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline dair verilen kararların onaylanmasına, 2. İş bu Karar gereklerinin ve satışa konu gayrimenkullerin devir işlemlerinin İhale Şartnamesindeki hükümler doğrultusunda yerine getirilmesine ÖYK’nın 13/1/1998 tarih, 98/03 sayılı Kararına istinaden karar verilmiştir. [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— Adalet Bakanlığından: DÜZELTME İLANI Resmi Gazete’nin 26 Şubat 2013 tarihli ve 28571 sayılı nüshasında yapılan birinci sınıf noterliklere ait ilan listesinin ikinci sırasında olan Alanya İkinci Noterliğinin 2012 yılı gayrisafi geliri 482.768,07.-TL. olması gerekirken sehven 486.093,62.-TL. olarak yayımlanmıştır. İlan metninin ikinci sırasında olan Alanya İkinci Noterliğinin 2012 yılı gayrisafi geliri 482.768,07.-TL. olduğu Tashihen ilan olunur.. 1732/1-1 [R.G. 01 Mart 2013 – 28574 ] —— • —— YÖNETMELİK Vakıflar Genel Müdürlüğünden: VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MÜZELER YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 6/2/2007 tarihli ve 26426 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeler Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(1) Bu Yönetmelik, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 26 ncı maddesi ile 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 36 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir. “e) Müdür: Müzeden sorumlu Şube Müdürünü, f) Müze araştırmacısı: Üniversitelerin Sanat Tarihi bölümlerinden mezun olan ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün müzelerinde ve taşınır ve taşınmaz kültür varlığı ile ilgili birimlerinde fiilen görev yapan kişileri,” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir. “e) Genel Müdürlüğün sorumluluğunda bulunan bina ya da arazilerde yapılan kazı ve araştırmalarda çıkan, vakıf eseri yapıların mimari bütünlüğünü tamamlayan taşınmaz kültür varlığı veya bunlara ait parçalar ile 10/8/1984 tarihli ve 18485 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Olarak Yapılacak Araştırma, Sondaj ve Kazılar Hakkında Yönetmelik kapsamına girmeyen vakıf eseri niteliğindeki taşınır kültür varlıkları.” MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna “yılda en az bir kez sayımlarını yapmak,” ibaresi eklenmiştir. MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 11 – (1) 7 nci madde kapsamına giren vakıf kültür varlıkları, bulundukları veya ihbar edildikleri yerlerde, ilgili müze uzman personeli tarafından inceleme yapılana kadar bölge müdürlükleri tarafından usulüne uygun olarak belge ile emanete alınır. Emanete alınan vakıf kültür varlıkları Genel Müdürlüğe bağlı müzeye en kısa zamanda bildirilir. (2) 7 nci madde kapsamına giren vakıf kültür varlıkları dava konusu olur ise dava süresince Genel Müdürlüğe bağlı müzelerde emanete alınır.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Vakıf kültür varlıklarının müzayede yoluyla satışlarında öncelikle alım hakkı Genel Müdürlüğe aittir.” MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 16 – (1) Gerektiğinde yurt dışına gönderilen eser ile birlikte bir müze yetkilisi de sergi komiseri olarak görevlendirilebilir.” MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(3) Tarihi ve teşhir niteliği bulunmayan eserlerle, herhangi bir nedenle kırılmış, harap olmuş ya da çalınmış eserler veya ait olduğu yapıya iadesi istenen eserler; müzede bulunan uzmanların görüşü de alınarak Genel Müdürlüğün teklifi üzerine gerektiğinde envanterden düşüm veya şerh işlemi için 2863 sayılı Kanun gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirilir ve alınan onay doğrultusunda işlem yapılır.” MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 22 – (1) Müzede aşağıda sayılan defterler bulundurulur: a) Dayanıklı taşınırlar defteri, b) Eser envanter defteri, c) Etütlük eser defteri, ç) Kitap kayıt defteri, d) Gelen evrak kayıt defteri, e) Giden evrak kayıt defteri, f) Evrak zimmet defteri, g) Depo giriş çıkış kontrol defteri, ğ) Nöbet devir teslim defteri, h) Gece ve gündüz güvenlik nöbet defteri, ı) Anahtar teslim defteri, i) Teşhir salonu kontrol defteri, j) Güvenlik kontrol defteri, k) Personel devam defteri.” MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 24 – (1) Müze personeli; Müdür, müze araştırmacısı, teberrükât saymanı, memur, bilgisayar işletmeni, veri hazırlama ve kontrol işletmeni, hizmetli, güvenlik görevlisi, bahçıvan, şoför ve Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulan diğer personelden oluşur. Müdür ilgili Bölge Müdürüne karşı sorumludur.” MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(2) Müdür, görevi başında bulunmadığı zaman görevlerini Müzenin bağlı olduğu Bölge Müdürü tarafından görevlendirilen kişi yürütür.” MADDE 12 – Aynı Yönetmeğin 13, 25, 30 ve 33 üncü maddelerinde geçen “müze müdürü” ibareleri “müdür” olarak; 23, 25 ve 27 nci maddelerinde geçen “müze müdürünün” ibareleri “müdürün” olarak ve 25 inci maddenin başlığı “Müdür” olarak değiştirilmiştir. MADDE 13 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 14 – Bu Yönetmelik hükümlerini Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakan yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 6/2/2007 26426 [R.G. 02 Mart 2013 – 28575 ] —— • —— TEBLİĞ Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından: İSTİRAHATLİ OLAN SİGORTALILARIN İŞYERİNDE ÇALIŞMADIKLARINA DAİR BİLDİRİMİN İŞVERENLERCE SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA GÖNDERİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ MADDE 1 – 12/5/2010 tarihli ve 27579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İstirahatli Olan Sigortalıların İşyerinde Çalışmadıklarına Dair Bildirimin İşverenlerce Sosyal Güvenlik Kurumuna Gönderilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 5 – (1) Bildirimin, http://www.sgk.gov.tr internet adresinde “İŞVEREN” menüsü, “Çalışılmadığına Dair Bildirim Girişi”, “Kullanıcı Şifre Ekranı”, “Çalışılmadığına Dair Bildirim İşlemleri”, “Giriş” bölümünde yer alan bilgiler kaydedilmek suretiyle işverenler tarafından sigortalıların hak ettikleri istirahat süresinin bitim tarihinin içinde bulunduğu aya ait aylık prim hizmet belgesinin verileceği son gün mesai bitimine kadar elektronik ortamda Kuruma gönderilmesi zorunludur. (2) Aylık prim hizmet belgesinde eksik gün nedeni olarak geçen 01 kodu ile (istirahat) bildirilen sigortalılar için bu bildirim çalışılmadığına dair bildirim yerine geçer.” MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür [R.G. 02 Mart 2013 – 28575 ] —— • —— YÖNETMELİKLER Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan: GÜVENCE HESABI YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 26/7/2007 tarihli ve 26594 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesi ile oluşturulan Güvence Hesabının kuruluşuna, işleyişine, tanıtımına, idari masraflarına, fon varlıklarının nemalandırılmasına, Hesaptan yapılacak ödemelere, gerek ilgililere gerekse Türkiye Motorlu Taşıt Bürosuna yapılacak rücûlara, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi, Sigortacılık Eğitim Merkezi ve Komisyona yapılacak katkı payları ile, Hesap kapsamındaki zorunlu sigortaların denetimi ve takibinden kaynaklanan giderler ile diğer harcamalara ilişkin esasları düzenlemektir.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “a) Bilgi Merkezi: 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 31/B maddesi uyarınca Birlik nezdinde kurulan Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezini, b) Birlik: Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliğini,” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin üçüncü, dördüncü, beşinci ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(3) Yönetim Komitesi aşağıdaki şekilde belirlenen beş üyeden oluşur. a) Hayat dışı sigorta gruplarında faaliyet gösteren şirketlerin genel müdür niteliğini haiz personeli arasından Birlik Hayat Dışı Yönetim Komitesince seçilecek iki üye, b) Birlik Yönetim Kurulunca seçilecek genel müdür niteliğini haiz bir üye, c) Zorunlu sigortalarda faaliyet ruhsatı bulunan Birlik Yönetim Kurulu ve Hayat Dışı Yönetim Komitesi üyesi olmayan hayat dışı sigorta gruplarında faaliyet gösteren şirketlerce bildirilecek genel müdür niteliğini haiz adaylar arasından Müsteşarlıkça belirlenecek bir üye, ç) Müsteşarlık temsilcisi. (4) Birlik temsilcilerinden biri Komite tarafından Komite Başkanı seçilir. (5) Yönetim Komitesi üyelerinin görevlerinden ayrılmaları halinde, Yönetim Komitesi üyelikleri, ayrılış tarihi itibarıyla sona erer.” “(7) Yönetim Komitesi, Hesap Merkezinde, yılda dört defadan az olmamak üzere gerekli görülen hallerde, üye tam sayısının yarıdan bir fazlasıyla toplanır ve karar alır.” MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(1) Hesap müdürü, Müsteşarlığın uygun görüşü üzerine Yönetim Komitesince atanır. Hesap müdürü üç sene süreyle görev yapar.” MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (ç) bentleri yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(2) Ancak, katılma payı Müsteşarlık tarafından her yıl için ilgili sigorta branşları ve sigorta konusu rizikolar temelinde tespit edilecek maktu tutardan az olamaz.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir. “b) Müsteşarlığın gerekli görmesi halinde, bir önceki yıl sonu itibariyle biriken fon tutarının toplam yüzde birini aşmamak kaydı ile Müsteşarlığın belirleyeceği oranda Bilgi Merkezi, Sigortacılık Eğitim Merkezi ve Komisyona yapılacak katkı,” “d) Zorunlu sigortaların denetiminden kaynaklanan giderler.” MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki ek 1 inci madde eklenmiştir. “Portföy idaresi EK MADDE 1 – (1) Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi hükmü çerçevesinde idaresi Hesaba bırakılan sigorta şirketlerine ait sigorta portföyü Hesap tarafından yönetilir.” MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki ek 2 nci madde eklenmiştir. “Tahkim EK MADDE 2 – (1) Hesaptan faydalanacak kişiler ile Hesap arasında meydana gelecek sigorta hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar için Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulabilir.” MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “Yönetim Komitesinin teşkili GEÇİCİ MADDE 3 – (1) Yönetim Komitesi üyelerinden bu Yönetmelik ile getirilen şartlara sahip olanların üyelikleri devam eder, söz konusu şartlara sahip olmayan üyelerin yerine bu maddenin yayımından itibaren bir ay içerisinde görevlendirme yapılır. Görevlendirme yapılana kadar mevcut üyeler görevlerine devam eder.” MADDE 10 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 11 – Bu Yönetmelik hükümlerini Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 26/7/2007 26594 Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 19/6/2009 27263 [R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ] —— • —— Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan: SİGORTA BİLGİ VE GÖZETİM MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 9/8/2008 tarihli ve 26962 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Yönetmeliğinin 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 31/B maddesinin birinci fıkrasına göre Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde tüzel kişiliği haiz olarak kurulan Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinin kuruluşu, faaliyetleri, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinde toplanan bilgilerin kapsam, biçim ve içeriğine ve bunların paylaşılmasına, paylaşılacak bilgilerin kapsam ve içeriğine, ücretlendirilmesine ve üyelerce ödenecek katılım paylarının belirlenmesi, yükümlülüklere uymayan üyeler hakkında yapılacak işlemler ile sigorta, reasürans ve sigortacılık faaliyetinde bulunan emeklilik şirketlerinin yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 31/B maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “a) Alt Bilgi Merkezi: Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde ilgili sigortalar için kurulan bilgi merkezlerini, b) Birlik: Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliğini,” MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(2) İlgili branşlarda faaliyet ruhsatı bulunan sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine üye olmak zorundadır. Üye kuruluşlar, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezince istenilen her türlü bilgiyi vermekle yükümlüdür.” MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(1) Merkezin karar organı Yönetim Komitesidir. Merkez, Yönetim Komitesi tarafından temsil ve idare edilir. Merkez iş ve işlemlerinden Yönetim Komitesi yetkili ve sorumlu olup faaliyetleri için gereken giderler kendi bütçesinden karşılanır. Yönetim Komitesi üyeleri üç yıl süreyle görev yaparlar. (2) Yönetim Komitesi aşağıdaki şekilde belirlenen beş üyeden oluşur: a) Birliğe üye sigorta ve emeklilik şirketlerinin genel müdür niteliğini haiz personeli arasından Hayat Dışı Yönetim Komitesi ile Hayat ve Emeklilik Yönetim Komitesince seçilecek birer üye, b) Birlik Yönetim Kurulu ve Hayat Dışı Yönetim Komitesi üyesi olmayan hayat dışı sigorta gruplarında faaliyet gösteren şirketlerin genel müdür niteliğini haiz personeli arasından Müsteşarlıkça belirlenecek bir üye, c) Müsteşarlıktan bir üye, ç) Birlik Yönetim Kurulunca seçilecek genel müdür niteliğini haiz bir üye.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir. “ç) Merkez bütçesini onaylamak, d) Merkez iş planını onaylamak, Merkezden talep edilen projeleri değerlendirerek iş planına dahil etmek.” MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (ç) ve (d) bentlerinde yer alan “Birlik” ibareleri “Yönetim Komitesi” olarak değiştirilmiştir. MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(1) Merkez personeli özlük işleri, idari ve mali işler ile benzeri Merkez iç işleyişine ilişkin işlemlerin tabi olduğu usul ve esaslar, Birlik görüşü alınarak ve bu Yönetmeliğe uygun olarak Yönetim Komitesi tarafından belirlenir.” MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “asgari onarım tutarı, özel servis/” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddenin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(3) Merkez, sigortacılık sektörünün ortak veri tabanı olarak faaliyette bulunur. Bu çerçevede kuruluş amaçları doğrultusunda, özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarından, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşlarından, ilgili mevzuatla kurulmuş diğer bilgi merkezlerinden bilgi talep etmeye ve bunlarla Müsteşarlığın uygun görüşüne istinaden bilgi alışverişine yönelik sözleşmeler imzalamaya yetkilidir. Merkez söz konusu sözleşmelere ilişkin Birlikten görüş alır.” MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “Yönetim Komitesinin teşkili GEÇİCİ MADDE 3 – (1) Yönetim Komitesi üyelerinden bu Yönetmelik ile getirilen şartlara sahip olanların üyelikleri devam eder, söz konusu şartlara sahip olmayan üyelerin yerine bu maddenin yayımından itibaren bir ay içerisinde görevlendirme yapılır. Görevlendirme yapılana kadar mevcut üyeler görevlerine devam eder.” MADDE 11 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 12 – Bu Yönetmelik hükümlerini Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 9/8/2008 26962 Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 119/6/2009 27263 23- 3/12/2011 2/5/2012 28131 28280 [R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ] —— • —— Adalet Bakanlığından: CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNA GÖRE TERCÜMAN LİSTELERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ceza muhakemesinde; a) Soruşturma veya kovuşturma evresinde meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyen ya da engelli olan mağdur, tanık, şüpheli veya sanığın iddia veya savunmaya ilişkin beyanlarının, b) Kovuşturma evresinde iddianamenin okunması ve esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sanığın kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapacağı sözlü savunmasının, Türkçeye çevrilmesi için oluşturulacak tercüman listelerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. (2) Bu Yönetmelik; il adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları tarafından tercüman listelerinin düzenlenmesi, güncellenmesi, tercüman olarak başvurabilecek olanların uzman oldukları dillerin belirlenmesi ve nitelikleri, başvuru şekli, başvuruların değerlendirilmesi, kabulü ve listeden çıkarılma usul ve esasları ile tercümanlarca uyulması gereken ilkeleri kapsar. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 202 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar ve kısaltmalar MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bakanlık: Adalet Bakanlığını, b) İşaret dili: Duygu, düşünce istek ve ihtiyaçların ifade edilmesi amacıyla el ve vücut hareketleriyle, mimikler kullanılarak oluşturulan görsel dili, c) Kanun: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununu, ç) Komisyon: İl adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunu, d) Liste: İl adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından her yıl için oluşturulan tercüman listesini, e) Tercüman: Soruşturma ve kovuşturma evresinde mağdur, şüpheli, sanık ve tanığın beyanlarını başka bir dilden veya işaret diliyle Türkçeye çeviren gerçek kişiyi, f) UYAP: Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemini, g) Yıl: Takvim yılını, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler Tercüman ihtiyacının belirlenmesi MADDE 4 – (1) Komisyonlar, her yıl en geç 15 Eylül tarihine kadar, yargı çevresindeki il ve ilçe Cumhuriyet başsavcılıklarından ve ceza mahkemelerinden hangi diller ve işaret dilinde tercümana ihtiyaç olduğunun 30 Eylül tarihine kadar bildirilmesini ister. (2) Komisyonlar, gelen bilgilerden ve başvurulardan yararlanmak suretiyle hangi dil veya diller ile işaret dilinde tercüman ihtiyacı olduğunu belirler. İlân MADDE 5 – (1) Komisyonlar, tercüman olarak görev yapmak isteyenlerin komisyon başkanlığına müracaat etmelerini 15 Ekim tarihine kadar ilân eder. Bu hususu il ve ilçelerdeki gerekli görülen kamu kurum ve kuruluşlarıyla, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yazıyla bildirir. (2) İlân, duyuru metninin il adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu ve yargı çevresindeki adliyelerin divanhanesine asılması, mahallî bir gazetede ve elektronik ortamda yayımlanması suretiyle yerine getirilir. Bu konuda gerekirse diğer mutat vasıtalar da kullanılabilir. (3) İlânda, listeye kabul edilenlerin yemin için hazır bulunmaları gereken tarih ya da tarihler de gösterilir. Listeye kabul şartları MADDE 6 – (1) Listeye kayıt olabilmek için tercümanın; a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması, b) Başvuru tarihinde fiil ehliyetine sahip olması, c) En az ilkokul mezunu olması, ç) Başvuru tarihinde onsekiz yaşını tamamlamış olması, d) Affa uğramış ya da ertelenmiş olsalar bile Devlete ve adliyeye karşı işlenen suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflâs veya kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü olmaması veya hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemiş olması, e) Disiplin yönünden meslekten ya da memuriyetten çıkarılmamış veya sanat icrasından yasaklanmamış olması, f) Komisyonun bağlı bulunduğu il çevresinde oturması veya bir meslekî faaliyeti icra etmesi, g) Başka bir komisyonun listesinde kayıtlı olmaması, gerekir. Başvuru usulü MADDE 7 – (1) Tercüman olarak listeye kaydolmak isteyenler her yıl 31 Ekim tarihine kadar komisyona veya buralara gönderilmek üzere mahallî Cumhuriyet başsavcılıklarına bir dilekçeyle şahsen başvurur. Mahallî Cumhuriyet başsavcılıklarına verilen belgeler UYAP üzerinden ilgili komisyona gönderilir. Belgelerin asılları veya mahallî Cumhuriyet başsavcılıklarınca tasdik edilen örnekleri ayrıca ilgili komisyona ulaştırılır. Bu tarihten sonra verilen dilekçeler değerlendirmeye alınmaz. (2) Başvuru dilekçesinde ayrıca kendisine ait bir banka hesap bilgilerinin belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine eklenecek belgeler MADDE 8 – (1) Başvuru dilekçesine; a) T.C. kimlik numarası beyanı, b) Adrese dayalı nüfus kayıt örneği, c) Tercüman olmak istediği dil veya diller ile işaret diline ilişkin diploma, ruhsatname, sertifika gibi belgelerin aslı veya komisyonca onaylanmış örneği, böyle bir belgenin olmaması durumunda tercümanlık faaliyetini yerine getirecek derecede dil bildiğinin yazılı olarak beyanı, ç) İki adet vesikalık fotoğraf, d) Mezuniyet durumunu gösterir belgenin aslı veya komisyonca onaylanmış örneği, eklenir. (2) Bir önceki yıla ait listede kayıtlı olanlardan birinci fıkranın (a), (c) ve (d) bentlerinde sayılan bilgi ve belgeler istenmez. Başvuruların değerlendirilmesi MADDE 9 – (1) Başvurular, başvuranların adları, bildikleri dil veya diller ile işaret dili, varsa çalıştıkları kurum ve kuruluşların adları, açık adresleri yazılmak suretiyle komisyonca kaydedilir. (2) Başvurular, komisyon tarafından 30 Kasım tarihine kadar değerlendirilerek 8 inci maddede belirtilen belgelerin eksik olması ya da başvuru sahibinin 6 ncı maddedeki şartları haiz olmaması hâlinde, talebin reddine karar verilir. Redde ilişkin karar ilgilisine tebliğ olunur. (3) Talepleri uygun görülenlerin adları, bildikleri dil veya diller ile işaret dili, varsa çalıştıkları kurum ve kuruluşların adları, açık adresleri yazılarak oluşturulan liste en az yedi gün süre ile adliye divanhanesine asılır ve elektronik ortamda ilân edilir. Yemin ve etik ilkeler MADDE 10 – (1) Listeye ilk defa kabul edilenler ile listeden kendi isteği ile çıkarılıp yeniden kabul edilenlere komisyonca daha önce belirlenen ve ilân edilen gün veya günlerde Kanunun 64 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yemin ettirilir. (2) Tercümanlar görevlerini yaparken aşağıdaki etik ilkelere uygun davranmak zorundadırlar. a) Bağımsızlık. b) Tarafsızlık. c) Dürüst davranma ve doğruyu söyleme. ç) Görevini bizzat yerine getirme. d) Sır saklama. e) Temel yargılama ilkelerine uygun davranma. Listelerin ilânı MADDE 11 – (1) Yemin eden tercümanlardan oluşan listenin bir örneği, 31 Aralık tarihine kadar Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığına, mahkemelere de duyurulmak üzere merkez ve bağlı ilçe Cumhuriyet başsavcılıklarına dağıtımlı olarak gönderilir. Liste, adliye divanhanesine asılarak ayrıca ilân edilir. (2) Komisyonlarca hazırlanarak Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığına gönderilen listeler birleştirilerek Yargı Mevzuatı Bülteni ve elektronik ortamda yayımlanır. Tercüman giderleri MADDE 12 – (1) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır. (2) Komisyonlarca oluşturulan listelerden Kanunun 202 nci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında sanık tarafından seçilen tercümanın giderleri Devlet Hazinesince karşılanmaz. Bu durumda, mahkeme tercüman gideri ile vezneye yatırılması gereken süreyi belirler. Yargılamanın sürüncemede bırakılması MADDE 13 – (1) Kanunun 202 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, tercüman hizmetinden yararlanma hakkı, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına yönelik olarak kötüye kullanılamaz. Listeden çıkarılma sebepleri MADDE 14 – (1) Listede yer alan tercümanların; a) Listeye kabul şartlarını sonradan kaybetmesi, b) Kanunî bir sebep olmaksızın tercümanlık yapmaktan kaçınması, c) Listeden çıkarılmayı talep etmesi, ç) 10 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen etik ilkeleriyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunması, d) 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suçlardan hüküm giymesi veya hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması, durumunda adı listeden çıkarılır. (2) 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suçlardan hakkında kamu davası açılan kişinin ismi listede askıya alınır. Dava sonucu beraat edilmesi durumunda askıya alma işlemi kaldırılır. Listeden çıkarılma usulü MADDE 15 – (1) 14 üncü maddede sayılan çıkarılma sebeplerinin gerçekleşmesi hâlinde tercümanın adı komisyon kararıyla listeden çıkarılır. (2) Listeden çıkarılmasına karar verilen tercümanlara ilişkin komisyon kararı ilgiliye tebliğ edilir ve 11 inci maddede belirtilen usule göre ilân edilir. Listelerin yenilenmesi usulü MADDE 16 – (1) Listeler, her yıl bu Yönetmelik hükümlerine göre yeniden düzenlenir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler 2013 yılı tercüman listesinin düzenlenmesi GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde komisyonlarca bu Yönetmelik hükümlerine göre tercüman listesi düzenlenir. Yürürlük MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. [R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ] —— • —— Adalet Bakanlığından: DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı, denetimli serbestlik müdürlükleri, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulu ile koruma kurullarının teşkilat, görev, yetki, çalışma, toplantı usul ve esaslarını düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığının ve denetimli serbestlik müdürlükleri ile bürolarının teşkilât, görev, çalışma ve denetimine ilişkin usul ve esaslar ile denetimli serbestlik kararlarının infaz işlemleri hakkındaki kuralları, bu sürece katılan kişilerin görev, yetki, hak ve yükümlülüklerini kapsar. (2) Sırf askerî suçlar ile askerî disiplin suçları hariç olmak üzere, askere alınmadan önce veya askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı aksine bir düzenleme yoksa er veya erbaşlar ile yedek subaylar hakkında mahkemelerce verilen seçenek yaptırımlar ile diğer tedbir ve denetimli serbestliğe ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu süreler içinde zaman aşımı işlemez. (3) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105/A maddesi gereğince ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler, cezalarının koşullu salıverilmeye kadar olan kısmını denetimli serbestlik altında tamamladıktan sonra askere alınırlar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 15/A ve 27 nci maddeleri, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105/A maddesi ile 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 47 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte yer alan; a) Adalet komisyonu: Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunu, b) Araştırma ve değerlendirme formu: Sanık veya hükümlüyü suça iten nedenleri, hükümlünün tekrar suç işleme ve başkasına zarar verme riski ile ihtiyaçlarını belirleyen değerlendirme aracını, c) Bakanlık: Adalet Bakanlığını, ç) Büro: Denetimli serbestlik müdürlüklerindeki bürolar ile müdürlük bulunmayan ilçelerde denetimli serbestlik hizmetlerini yürütmek üzere denetimli serbestlik müdürlüğüne bağlı olarak kurulan büroyu, d) Daire başkanlığı: Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığını, e) Danışma Kurulu: Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulunu, f) Denetimli serbestlik: Şüpheli, sanık veya hükümlünün toplum içinde denetim ve takibinin yapıldığı, iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması için ihtiyaç duyulan her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı alternatif bir ceza ve infaz sistemini, g) Denetimli serbestlik kararı: Şüpheli, sanık veya hükümlüler hakkında verilen seçenek ceza veya tedbirler ile denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenen tedbir veya yükümlülükleri, ğ) Denetimli serbestlik memuru: Denetimli serbestlik müdürlüğü veya bürosunda kadrolu veya sözleşmeli olarak görev yapan infaz ve koruma memurunu, h) Denetimli serbestlik personeli: Denetimli serbestlik müdürünü, müdür yardımcısını, şefi, denetimli serbestlik uzmanını ve denetimli serbestlik memuruyla diğer görevlileri, ı) Denetimli serbestlik uzmanı: Denetimli serbestlik müdürlüğünde kadrolu veya geçici olarak görev yapan psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog ve öğretmeni, i) Elektronik izleme: Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlar ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim altında tutulmasını sağlayan, mağdurun veya toplumun korunmasını destekleyen uygulamaları, j) Genel Müdürlük: Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünü, k) Gönüllü çalışan: Denetimli serbestlik müdürlüğünde bilgi, beceri ve ilgi alanları doğrultusunda gönüllülük esasına göre çalışan kişiyi, l) İzleme merkezi: Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlarla toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi için oluşturulan elektronik izleme merkezini, m) Kamu hizmeti cezası: 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde öngörülen, bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde ücretsiz olarak çalıştırılmayı, n) Kanun: 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununu, o) Koruma Kurulu: Adli yargı ilk derece mahkemeleri adalet komisyonlarının bulunduğu yerde oluşturulan kurulu, ö) Komisyon: İnfaz işlemleri değerlendirme komisyonunu, p) Mağdur: Kendisine veya birinci dereceden aile üyelerinden birine karşı işlenen suçun fiziksel, duygusal veya maddi sonuçları sebebiyle desteğe ihtiyaç duyan kişiyi, r) Müdahale ekibi: Müdürlüklerde denetim bürosunda görevli personel içerisinden, izleme merkezi ile birebir çalışmak ve iletişimi sağlamak üzere oluşturulan elektronik izleme müdahale ekibini, s) Müdür: Denetimli serbestlik müdürünü, ş) Müdürlük: Adli yargı ilk derece mahkemeleri adalet komisyonlarının bulunduğu yerde kurulan denetimli serbestlik müdürlüğünü, t) Rehberlik: Hükümlünün; yeniden suç işlemesini önlemek amacıyla iyileştirilmesini, topluma yeniden kazandırılmasını ve uyum sağlamasını, doğru seçim yapmasını, problemlerini etkili çözmesini, kapasitesini geliştirmesini sağlamak için yapılan çalışmaları, u) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP): Adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemini, ü) Vaka sorumlusu: Yükümlülere yönelik iyileştirme ve denetime ilişkin belirlenen programlar ile kararların infazına ilişkin çalışmaların yürütülmesini koordine eden denetimli serbestlik memurunu, v) Yükümlü: Haklarında yükümlülük kararı verilen, denetim altına alınan veya tedbir kararı verilen ve denetimli serbestlik müdürlüğünce toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesi yapılan şüpheli, sanık veya hükümlüyü, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Temel İlkeler Temel ilkeler MADDE 5 – (1) Denetimli serbestlik hizmetlerinde aşağıdaki ilkeler dikkate alınır: a) İnsan onuruna saygı ve dürüstlük: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında görev alanlar; insan haklarına saygı, dürüstlük ve kararlılık çerçevesinde hareket eder; görevlerini yerine getirirken aşağılayıcı, onur kırıcı veya küçük düşürücü davranışlarda bulunamaz. b) Gizlilik: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında görev alanlar; mağdur, şüpheli, sanık, hükümlü ya da bunların ailesi hakkında öğrenmiş olduğu bilgilerin veya düzenlediği raporların gizliliğini korumak zorundadır. Bu bilgiler Kanunun veya bu Yönetmeliğin zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez. c) Tarafsızlık: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında görev alanlar; görevleri ile ilgili belgeleri inceleyebilir; ancak buradan elde ettiği bilgilerle ilgili olarak soruşturmanın gizliliği ilkesine uymak, tarafsızlığına gölge düşürecek davranış ve ilişkilerden kaçınmak ve davanın taraflarına eşit uzaklıkta olmak zorundadır. Çocuğun yüksek yararı MADDE 6 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında, yetişkin ve çocuklar hakkında yürütülecek işlemler ayrı ayrı yapılır ve çocukların yüksek yararının korunmasına özen gösterilir. İKİNCİ KISIM Teşkilat ve Personel BİRİNCİ BÖLÜM Teşkilat Teşkilat MADDE 7 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri, Bakanlık merkez teşkilatında Daire Başkanlığı, taşra teşkilatında denetimli serbestlik müdürlükleri, müdürlüğe bağlı bürolar ve koruma kurulları tarafından yürütülür. Daire Başkanlığı MADDE 8 – (1) Daire Başkanlığında; bir Daire Başkanı, yeterli sayıda tetkik hâkimi, şube müdürü, denetimli serbestlik uzmanı, denetimli serbestlik memuru görev yapar. (2) Daire Başkanlığı altı şube müdürlüğünden oluşur. Şube müdürlükleri: a) Değerlendirme ve planlamadan sorumlu şube müdürlüğü, b) İnfaz ve iyileştirmeden sorumlu şube müdürlüğü, c) Çocuk hizmetlerinden sorumlu şube müdürlüğü, ç) Elektronik izlemeden sorumlu şube müdürlüğü, d) Koruma kurulları ve mağdur destek hizmetlerinden sorumlu şube müdürlüğü, şeklinde adlandırılır. Daire Başkanlığının görevleri MADDE 9 – (1) Daire Başkanlığı 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 9 uncu maddesinde sayılan ve ilgili mevzuatta verilen görevleri yerine getirir. İKİNCİ BÖLÜM Denetimli Serbestlik Müdürlüğü Müdürlük MADDE 10 – (1) Müdürlüklerde; bir müdür, yeterli sayıda müdür yardımcısı, bürolarda birer şef, yeterli sayıda denetimli serbestlik uzmanı ve memuru, benzeri alanlarda eğitim almış ve denetimli serbestlik hizmetlerinde geçici olarak görevlendirilen uzman personel ile diğer hizmetleri yürütecek görevliler bulunur. (2) Müdürlüklerin yetki alanı, adalet komisyonunun; müdürlük bulunmayan ilçelerde kurulan büroların yetki alanı, bulundukları ilçenin yargı çevresi ile sınırlıdır. (3) Müdürlüklerde; a) Gelen evrak bürosu, b) Kayıt kabul bürosu, c) Değerlendirme ve planlama bürosu, ç) İnfaz bürosu, d) Eğitim ve iyileştirme bürosu, e) Denetim bürosu, f) Mağdur destek hizmetleri bürosu, g) Koruma kurulları bürosu, ğ) İdari ve mali işler bürosu, bulunur. Müdürlüğün görevleri MADDE 11 – (1) Müdürlük 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddesinde sayılan ve ilgili mevzuatta verilen görevleri yerine getirir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Denetimli Serbestlik Büroları Bürolar MADDE 12 – (1) Müdürlükler, denetimli serbestlik kararlarının infazı ile diğer işlerini bürolar aracılığı ile yürütürler. Müdür, büroların etkin, verimli ve işbirliği içinde çalıştırılmasından sorumludur. (2) Müdür, işin gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip, çalışacağı konuda eğitim almış denetimli serbestlik personelini işin yoğunluğunu ve özelliğini dikkate alarak bürolarda görevlendirir. (3) Müdür gerekli görürse denetimli serbestlik uzmanlarını bürolarda işleri koordine etmek üzere görevlendirebilir. (4) Müdür yardımcılarının iş bölümü yapılırken sorumlu oldukları bürolar belirtilir. Gelen evrak bürosu MADDE 13 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğüne, mahkemelerden, Cumhuriyet başsavcılıklarından ve diğer kurumlardan gelen evrak ve tüm yazılar gelen evrak bürosuna gönderilir. Gelen evrak bürosu ilgisine göre bu yazı ve evrakı ilgili diğer bürolara dağıtır. (2) Denetimli serbestlik müdürü, iş yoğunluğuna göre gelen evrak bürosunda yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirir. (3) Gelen evrak bürosunun görevleri şunlardır: a) Evrak, yazı, dilekçe veya zarfı kabul ve kontrol etmek, açmak, ayırmak, kayıt etmek, havale etmek, dağıtmak, dosyalamak ve göndermek. b) Fiziki olarak gelen evrakı, elektronik ortamda taramak ve UYAP bilişim sistemine aktarmak. c) Yanlış gelen evrak ile ilgili gerekli işlemi yapmak. ç) Gizli veya özel evrakın niteliğini korumak. (4) Gelen evrak bürosu, denetimli serbestlik müdürüne, müdür yardımcısına veya kişiye özel gelen evrakı açmadan ilgilisine ulaştırır. Gizli kaşeli gelen evrakı doğrudan müdüre veya görevli müdür yardımcısına iletir. (5) Denetimli serbestlik kararlarına ilişkin ilâmlar, mahkeme kararları ya da Cumhuriyet başsavcılığından gelen yazılar aynı gün kayıt kabul bürosuna gönderilir. Kayıt kabul bürosu MADDE 14 – (1) Haklarında denetimli serbestlik kararı verilen yükümlülerin kayıt ve kabul işlemleri, kayıt kabul bürosunca yapılır. (2) Denetimli serbestlik müdürü, iş yoğunluğuna göre kayıt kabul bürosunda yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirir. (3) Kayıt kabul bürosunun görevleri şunlardır: a) Müdürlüğe infaz için gönderilen kararların kayıt işlemlerini yapmak. b) Yükümlülerin adreslerini ve iletişim bilgilerini teyit etmek veya araştırmak. c) Yükümlülerin ilk müracaatı için yazılı veya elektronik tebligat göndermek ya da yükümlüleri uygun araç ve yöntemlerle müdürlüğe davet etmek. ç) Süresinde müracaat etmeyen yükümlülerin varsa mazeretini tutanakla kayıt altına alarak komisyona bildirmek. d) Süresinde müracaat etmeyenlerin dosyalarını komisyonun onayından sonra kapatmak. e) Denetimli serbestlik müdürlüğünün görev alanına girmeyen kararları iade etmek. f) Müracaat eden yükümlüleri; denetimli serbestlik uygulamaları, hak ve yükümlülükler, ihlal durumları ve bunun sonuçları hakkında bilgilendirmek. (4) Kayıt ve kabul işlemleri tamamlanan yükümlüler değerlendirme ve planlama bürosuna, adli kontrol, belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma ve cezanın konutta çektirilmesi kararları ile haklarında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen yükümlüler ise doğrudan vaka sorumlusuna yönlendirilir. Değerlendirme ve planlama bürosu MADDE 15 – (1) Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, risk ve ihtiyaçlarına uygun olarak toplum içinde denetim ve takibi ile iyileştirilmesine yönelik yapılacak çalışmaların planlanması, değerlendirme ve planlama bürosunca yapılır. (2) Denetimli serbestlik müdürü, işin gerektirdiği bilgi ve yeterli beceriye sahip, değerlendirme ve planlama konusunda eğitim almış, yeteri kadar denetimli serbestlik memurunu değerlendirme ve planlama bürosunda görevlendirir. Büroda danışmanlık yapmak, değerlendirme ve planlamanın uygunluğunu kontrol etmek ve gerektiğinde değerlendirme ve planlama yapmak üzere denetimli serbestlik uzmanı da görevlendirilebilir. (3) Büroya gelen yükümlüler hakkında önce risk ve ihtiyaç değerlendirmesi yapılır, daha sonra belirlenen risk ve ihtiyaçlara uygun olarak denetim planı hazırlanır. Değerlendirme ve planlama aynı personel tarafından yapılabileceği gibi, değerlendirmeyi yapan personelle planlamayı yapan personel farklı olabilir. (4) Büroda görevli denetimli serbestlik personeli, yükümlü hakkında denetim planı hazırlarken; a) Toplumun ve mağdurun korunmasını, b) Kararın infaz kabiliyetini, c) Yükümlünün ihtiyaçlarını, uygunluğunu ve becerilerini, ç) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına çalışan sivil toplum kuruluşlarının katkı ve desteğini, dikkate alır. (5) Değerlendirme ve planlama bürosunun görevleri şunlardır: a) Kayıt kabul bürosundan gönderilen yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarını değerlendirmek. b) Yükümlüler hakkında verilen denetimli serbestlik kararlarının infazını planlamak. c) 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesi gereğince haklarında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı kararı verilen hükümlüler hakkında uygulanacak tedbirleri belirlemek ve bu tedbirlerin infazını planlamak. ç) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi ile topluma kazandırılmasına ve iyileştirilmesine yönelik programları belirlemek ve planlamak. d) Kararların infazı sırasında yükümlülerin uyması gereken kuralları belirlemek. e) Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarını en geç altı ayda bir vaka sorumlusunun görüş ve önerilerini de dikkate alarak yeniden değerlendirmek ve gerekli görülmesi halinde yeni bir denetim planı hazırlamak. (6) Hazırlanan denetim planları, büroda görevli uzman ya da memur tarafından infaz işlemleri değerlendirme komisyonunun onayına sunulur. (7) Hakkında denetim planı hazırlanan yükümlünün infaz dosyası ve ilgili tüm belgeler denetim planının komisyon tarafından onaylanması beklenmeksizin aynı gün infaz bürosuna gönderilir. İnfaz bürosu MADDE 16 – (1) Değerlendirme ve planlama bürosunca hazırlanan denetim planı doğrultusunda, yükümlüler hakkında belirlenen denetimli serbestlik kararlarının infazı ile yükümlülerin toplum içinde denetimine, takibine ve iyileştirilmesine yönelik çalışmaların koordinasyonu infaz bürosunca yapılır. (2) Denetimli serbestlik müdürü, hizmetin gerektirdiği bilgiye ve yeterli beceriye sahip olan, bu konuda eğitim almış, yeteri kadar denetimli serbestlik memurunu infaz bürosunda görevlendirir. (3) Değerlendirme ve planlama bürosu tarafından, haklarında denetim planı hazırlanan yükümlüler, infaz bürosuna yönlendirilir. Her yükümlü için büroda görevli bir denetimli serbestlik memuru, vaka sorumlusu olarak belirlenir. (4) Vaka sorumlusu, denetim planının uygulanmasında; yükümlünün özel hayatının gizliliğini ve ihtiyaçlarını dikkate alır ve yükümlü ile iyi niyet çerçevesinde işbirliği yapar. (5) Vaka sorumlusu; a) Denetim planının uygulanmasından, b) Yükümlüyü, denetim planının uygulanması, yükümlülükleri, hakları, ihlalleri ve sonuçları hakkında bilgilendirmekten, c) Yükümlünün, iyileştirilmesine ve toplumla bütünleştirilmesine yönelik programlara katılımının sağlanmasından, ç) Yükümlünün toplum içinde denetim ve takibinin gerçekleştirilmesinden, d) Yükümlü hakkında verilen denetimli serbestlik kararlarının yerine getirilmesinden, e) Kararın infazına ilişkin yazışmaların yapılmasından, f) Yükümlülüklere uymayanlar ile denetimli serbestlik personelinin uyarı, öneri ve çağrılarını dikkate almayanların uyarılması için gerekli yazıların hazırlanmasından ve komisyon onayından sonra gerekli olanların ilgili hâkime gönderilmesinden, g) Hâkim veya komisyon tarafından uyarılmasına karar verilen yükümlülere uyarı kararını tebliğ etmekten ve gerektiğinde yükümlünün müdürlüğe davet edilerek ihlalin sonuçlarının açıklanıp sözlü olarak uyarılmasından, ğ) Denetim planının uygulanması için kurumlar arası yazışmaların yapılmasından, h) Kararların infazı ile ilgili mahkemelere ve savcılıklara gönderilecek rapor ve yazıların hazırlanmasından, ı) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen hükümlülerden, koşullu salıverilmelerine bir aydan az süre kalanlar hakkında koşullu salıverilme kararı alınması için gerekli hazırlıkların yapılmasından ve koşullu salıverme öncesi değerlendirme raporunun hazırlanmasından, i) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen hükümlüler hakkında bir soruşturma veya kovuşturma olup olmadığının takibinden, j) Haklarında uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla tedavi kararı verilen yükümlülerin sevklerinin yapılmasından ve tedavi süreçlerinin takip edilmesinden, k) Gerektiğinde yükümlünün devam ettiği eğitim kurumu ile çalıştığı kurumun ya da işin değiştirilmesinden, l) İnfaz dosyalarının kapatılmasına yönelik işlemlerin yapılmasından ve dosyaların Cumhuriyet başsavcılığına veya ilgili mahkemeye gönderilmesinden, m) Risk ve ihtiyaçlarının yeniden değerlendirilmesi gereken yükümlülerin listesinin, görüş ve önerilerle birlikte değerlendirme ve planlama bürosuna gönderilmesinden, n) İnfaz sürecinin işleyişi ve diğer çalışmaların yürütülmesini değerlendirmek üzere yükümlü ile en az ayda bir görüşme yapılmasından ve aldığı geri bildirimlerin ilgili büroya iletilmesinden, sorumludur. (6) İnfaz bürosu, yükümlünün denetim süreci içinde yürütülen denetim ve iyileştirme çalışmalarını düzenli olarak takip eder; yükümlünün durumu, gösterdiği gelişme ve benzeri durumlar hakkında geri bildirimler alır. Yükümlünün denetim süreci içinde, denetim planında değişiklik yapılmasını gerektiren bir durum olduğu tespit edilirse, altı aylık gözden geçirme süresi beklenmeksizin, değerlendirme ve planlama bürosundan denetim planının yeniden hazırlanması talep edilir. (7) Müdür infaz bürosunda, kararların niteliğine göre, kamu hizmeti, adli kontrol, tedavi ve denetimli serbestlik, çocuk hizmetleri gibi özel infaz birimleri oluşturabilir. Eğitim ve iyileştirme bürosu MADDE 17 – (1) Eğitim ve iyileştirme bürosu, vaka sorumlusu tarafından gönderilen yükümlülerin topluma kazandırılmasına, eğitim ve iyileştirilmesine yönelik denetim planında belirlenen çalışmaları yürütür. Büroda eğitim ve iyileştirme çalışmalarını yürütmek üzere yeteri kadar uzman personel görev yapar. (2) Eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanlarının görevleri şunlardır: a) Yükümlülere yönelik bireysel görüşmeler ile grup çalışmalarını yürütmek. b) Müdahale programlarını uygulamak. c) İyileştirme çalışmaları kapsamında özel hayatın gizliliğine dikkat ederek yükümlülerin aile, okul ve iş yerleriyle iş birliği yaparak çalışmalar yürütmek. ç) Diğer kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının işbirliğinde eğitim ve iyileştirmeye yönelik programlar hazırlamak ve yürütmek. d) Kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının eğitim ve iyileştirmeye yönelik yürüttükleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler ile eğitim programlarını tespit etmek; iyileştirme çalışmaları kapsamında yükümlüleri bu tür programlara yönlendirmek. e) Haklarında çalışma yükümlülüğü veya eğitim kurumuna ya da programına devam etme tedbiri verilen yükümlülerin kuruma yerleştirilmesinde, gerektiğinde yükümlülere refakat etmek. f) Müdür tarafından iyileştirme kapsamında verilen diğer görevleri planlamak ve yapmak. Denetim bürosu MADDE 18 – (1) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi, gerektiğinde kollukla işbirliği içerisinde denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları tarafından yerine getirilir. (2) Denetimli serbestlik müdürü, yükümlü sayısını ve yükümlülerin risk durumlarını göz önünde bulundurarak, yeteri kadar denetimli serbestlik memurunu denetim bürosunda görevlendirir. (3) Denetim bürosunda görevli personel içerisinden, izleme merkezi ile birebir çalışmak ve iletişimi sağlamak üzere elektronik izleme müdahale ekibi oluşturulur. (4) Denetimli serbestlik personeli denetim ve kontrollerde, yükümlülerin özel hayatlarının gizliliğine dikkat ederler, yükümlülere onur kırıcı ve aşağılayıcı muamelede bulunamazlar. (5) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, denetime ihtiyaç duyulan hallerde iş durumu gözetilerek müdürlüklerde mesai saatleri içinde veya mesai saatleri dışında vardiya usulü ile çalıştırılabilirler. (6) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, işin niteliğine göre üniformalı olarak da çalıştırılabilirler. (7) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurlarının görevleri şunlardır: a) Yükümlülerin denetim ve takiplerini yapmak. b) Denetim sonuçları hakkında vaka sorumlusuna bilgi vermek. c) Yükümlülere elektronik kelepçe takmak ve elektronik izleme cihazlarını kurmak. ç) Elektronik izleme merkezinden yükümlülerin denetim ve kontrolüne ilişkin iletilen talepleri yerine getirmek. d) Yükümlüyü çalışacağı kuruma yerleştirmek, eğitim kurumuna ya da programına kaydettirmek. e) Hakkında hapis cezasının konutta çektirilmesine karar verilen hükümlünün, ikametgâh adresine gidilerek infaza ilişkin işlemleri başlatmak. f) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezalarının infazına karar verilen hükümlülerden kendi işini kuran ve işletenler ile bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışanları, koşullu salıverilme tarihine kadar çalıştıkları yerlerde düzenli olarak denetlemek. g) Görevlendirilmeleri halinde denetimli serbestlik müdürlüğünün ve denetimli serbestlik çalışanlarının güvenliğini sağlamak. ğ) Müdürün denetime ilişkin vereceği diğer görevleri yapmak. Mağdur destek hizmetleri bürosu MADDE 19 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüklerinde, mağdurlara yönelik hizmetleri koordine etmek ve yürütmek üzere mağdur destek hizmetleri bürosu oluşturulur. Mümkün olması durumunda büro, müdürlüğün diğer birimlerinden ve yükümlülere yönelik çalışmaların yürütüldüğü kısımlardan ayrı bir yerde kurulur. Uygun yer tahsis edilmesi halinde mağdur destek hizmetleri bürosu adliye içerisinde görev yapabilir. (2) Mağdurlara yönelik hizmetleri yürütmek üzere, mağdur destek hizmetleri bürosunda mağdur hizmetleri konusunda özel eğitim almış yeteri kadar denetimli serbestlik uzmanı ve memuru görevlendirilir. Müdürlüğün iş durumu uygun ise büroda görevli uzman ve memurlara mağdurlara yönelik hizmetler dışında başka görevler verilmez. (3) Mağdur destek hizmetleri bürosunun görevleri şunlardır: a) Mağdurların taleplerini kabul etmek ve incelemek. b) Yardım alabileceği kişi ve kuruluşlar hakkında bilgi vermek. c) Mağdurun talep etmesi halinde; 1) Yargılama süreci hakkında bilgilendirmek, 2) Psiko-sosyal destek programlarını uygulamak. (4) Mağdur destek hizmetleri bürosu, müdürlüğün yetki sınırları içerisinde mağdurlara yönelik çalışma yürüten tüm kurum kuruluş ve kişilerle tam bir koordinasyon içinde çalışır. Mağdurların bilgilendirilmelerine yönelik tanıtıcı çalışmalar yürütür. Koruma kurulu bürosu MADDE 20 – (1) Koruma kurulu bürosu, koruma kurulunun sekretarya işlerini yürütür, koruma kuruluna başvuran mağdurlar ile hükümlülerin taleplerini değerlendirir. Büroda yeteri kadar denetimli serbestlik personeli görevlendirilir. (2) Koruma kurulu bürosunca, ceza infaz kurumlarından iş arama izni alarak çıkan hükümlülerin talep etmeleri halinde çalışabileceği işler ya da çalışacağı yerler hakkında hükümlü bilgilendirilir, koşullu salıverme sonrasında da koruma kurullarına müracaat edebileceği hükümlüye bildirilir. İdari ve mâli işler bürosu MADDE 21 – (1) İdari ve mâli işler bürosu, müdürlüğün görevlerini etkin ve verimli bir şekilde yürütebilmesi için ihtiyaç duyduğu idari işleri planlar ve yürütür; mal ve hizmet alımlarını gerçekleştirir. Büroda yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirilir. (2) İdari ve mâli işler bürosu; a) Ödeneklerin takibi ile tahakkuk iş ve işlemlerini, b) Gerekli araç, gereç ve malzeme ile hizmet teminini, c) Temizlik, aydınlatma, ısıtma ve güvenlik hizmetlerini, ç) Bakım ve onarım işlerini, d) Mutemetlik işlemlerini, e) Personel işlemleri ile idari ve mâli işlerle ilgili diğer iş ve işlemleri, yürütmekle görevlidir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Denetimli Serbestlik Personeli Denetimli serbestlik müdürünün görevleri MADDE 22 – (1) Denetimli serbestlik müdürü, müdürlüğün en üst amiri olup, görevlerinden dolayı sıralı amirlerine karşı sorumludur. Müdürün görevleri şunlardır: a) İşlerin aksatılmadan yürütülmesini, denetimli serbestlik personelinin iş birliği içerisinde etkili ve verimli bir şekilde çalışmasını, maiyetindeki memurların yetiştirilmesini sağlamak. b) Denetimli serbestlik personeli üzerinde mevzuatın öngördüğü şekilde gözetim ve denetim yetkisini kullanmak. c) Mevzuat ve yetkili mercilerce verilen emirler çerçevesinde müdürlüğün genel idaresine ait hesap işlerinin yürütülmesini sağlamak ve denetimini yapmak. ç) Müdürlüğün hizmetleriyle ilgili genel ihtiyaçları, öncelikleri, bir sonraki yılda yapılacak işleri belirlemek ve bu konularla ilgili tahmini gider verilerini hazırlayarak Genel Müdürlüğe sunmak. d) Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğini geliştirmek ve müdürlüğü temsil etmek. e) Komisyonun toplantı zamanı ile görüşülecek konuları belirlemek. f) Müdürlükte görev yapan denetimli serbestlik personelinin iş bölümünü personelin görev tanımlarına uygun bir şekilde yaparak, tüm personele tebliğ etmek. g) Asayiş, güvenlik ve benzeri konularda ortaya çıkan sorunlarla ilgili gecikmeksizin önlem almak, önlemlerin yetersiz kalması halinde, durumu derhal Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla Genel Müdürlüğe bildirmek. ğ) Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmak. Denetimli serbestlik müdür yardımcısının görevleri MADDE 23 – (1) Müdür yardımcısı, kendisine verilen görevlerin mevzuata uygun olarak yürütülmesinden, kendisine bağlı büro ve personelin etkin ve verimli şekilde çalışmasından müdüre karşı sorumludur. (2) Müdür yardımcısının görevleri şunlardır: a) Kendisine bağlı büroların koordineli bir şekilde çalışmasını sağlamak. b) Büronun çalışmalarını izlemek, denetlemek ve sonuçlarını değerlendirmek. c) Gerektiğinde müdürlüğü temsil etmek, müdürün yokluğunda müdüre vekâlet etmek. ç) Müdüre ait görevlerin yürütülmesinde müdüre yardımcı olmak ve müdür tarafından verilen diğer görevleri yapmak. Denetimli serbestlik uzmanının görevleri MADDE 24 – (1) Denetimli serbestlik uzmanı, hükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılmalarına yönelik denetim planında belirlenen çalışmaları yürütmekle yükümlüdür. (2) Denetimli serbestlik uzmanının görevleri şunlardır: a) Yükümlülerle bireysel görüşmeler yapmak ve grup çalışmalarını yürütmek. b) Yükümlülerin boş zamanlarının yapılandırılmasına yönelik eğitsel ve sosyal çalışmaları diğer kurumlarla iş birliği içinde yürütmek. c) Yükümlülerin; iyileştirilme süreçlerini izlemek ve yükümlünün durumu hakkında vaka sorumlusunu sözlü ya da gerektiğinde yazılı olarak bilgilendirmek. ç) Sosyal araştırma raporu hazırlamak. d) Gerektiğinde hizmetler listesinin oluşturulmasında görev almak. e) Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi ile denetim planlarının hazırlanmasında danışmanlık yapmak, değerlendirme ve planlamanın uygunluğunu kontrol etmek ve gerektiğinde değerlendirme ve planlama yapmak. f) Yükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması ile mağdurların desteklenmesine yönelik projeler hazırlamak ve yürütmek. g) İyileştirilme çalışmalarına esas olmak üzere, denetim altındaki hükümlülerle ev, okul veya iş yerinde özel hayatın gizliliğine dikkat ederek görüşmeler yapmak. ğ) Koruma kurulları çalışmaları kapsamında, gerektiğinde denetimli serbestlik memuru ile birlikte ev ve iş yeri ziyaretlerine gitmek. h) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler ile suç mağdurlarına rehberlik hizmeti vermek ve müdahale programları uygulamak. ı) Yükümlülerin iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması ile mağdurların desteklenmesine yönelik müdür tarafından verilen diğer görevleri yapmak. Denetimli serbestlik memurunun görevleri MADDE 25 – (1) Denetimli serbestlik memuru, müdürlüğün idari işleri ile infaz işlerinin yürütülmesinden, kalem hizmetlerinden ve yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibinin yapılmasından sorumludur. (2) Denetimli serbestlik memurunun görevleri şunlardır: a) Kararların kayıt işlemleri ile dosyayla ilgili yazışmaları yapmak ve diğer kalem hizmetlerini yürütmek. b) Araştırma ve değerlendirme formunu doldurmak. c) Denetim planını hazırlamak. ç) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibini yapmak. d) Hizmetler listesi, kurumsal eğitimler ve programlar listesi ile çalışma protokolünün hazırlanmasında görev almak. e) Koruma kurulları talep ve takip formunu doldurmak, koruma kurullarınca uygun bulunan projeleri hazırlamak. f) Denetimli serbestlik ve koruma kurulları çalışmaları kapsamında ev ve iş yeri ziyaretleri yapmak. g) Denetimli serbestlik hizmetlerinin yerine getirilmesi ile ilgili, müdür tarafından verilen diğer görevleri yapmak. Müdürlük dışından görevlendirilen uzmanın görev ve sorumlulukları MADDE 26 – (1) Müdürlük dışından görevlendirilen uzman en az on beş gün süre ile bir denetimli serbestlik uzmanının refakatinde çalışır. Bu süre içerisinde görevlendirilen uzmana iyileştirme ve denetim sürecinde yapılan tüm çalışmalar ile ilgili bilgi verilir. (2) Görevlendirilen uzmanın denetimli serbestlik, yardım ve koruma hizmetleri kapsamında yetersiz olması, çalışma usul ve esaslarına uymaması, görevlerini aksatması veya görevlendirmenin gereklerinin ortadan kalkması durumunda görevine müdür tarafından son verilebilir. (3) Görevlendirilen uzman, eğitim ve iyileştirme bürosunda çalışır. BEŞİNCİ BÖLÜM Denetimli Serbestlik Personelinin Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Denetimli serbestlik personelinin atanması ve görevlendirilmesi MADDE 27 – (1) Müdürlüğe, Kanunun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, denetimli serbestlik yardım ve koruma hizmetleri için, infaz ve koruma memurluğuna ilk defa atama veya ceza infaz kurumlarından görevlendirme yapılmasında; bu hizmetlere yönelik en az iki ay süreli hizmet içi eğitimi başarı ile tamamlamış olma koşulu aranır. Müdürlüklerden ceza infaz kurumlarına veya adliyelere, ceza infaz kurumlarından veya adliyelerden müdürlüklere atama veya görevlendirmeye ilişkin adalet komisyonu kararları, ilgisine göre Genel Müdürlük veya Personel Genel Müdürlüğüne gönderilerek alınacak Bakanlık onayı ile tamamlanır. Denetimli serbestlik personelinin çalıştırılması MADDE 28 – (1) Denetimli serbestlik personeli, bu Yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara, yapılan iş bölümüne ve yaptıkları görevin gereklerine uygun olarak çalıştırılır. (2) Müdürlüklerde ilk defa çalışmaya başlayan denetimli serbestlik memurları, sırasıyla gelen evrak, kayıt ve kabul, denetim bürolarında, daha sonra da diğer bürolarda çalıştırılırlar. Mevcut iş durumu ve personel sayısı ile ilk defa çalışmaya başlayan personelin niteliklerine ve eğitimine göre müdür farklı bir görevlendirme de yapabilir. (3) Denetimli serbestlik personeli bürolarda, öncelikle aldıkları hizmet içi eğitime göre görevlendirilirler. Farklı çalışma usulü ve süresi MADDE 29 – (1) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, çalışma süresi, günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ve fazla çalışma hususlarında genel hükümlere tabidir. (2) Yürütülen hizmetin niteliğinin, normal mesai saatleri dışında çalışmayı gerekli kılması halinde, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 99 uncu maddesi uyarınca haftalık kırk saati geçmemek üzere farklı çalışma saatleri belirlenebilir. (3) Denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 178 inci maddesi ve 19/2/1975 tarihli ve 7/9493 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Fazla Çalışmanın Uygulama Esaslarını Gösterir Yönetmelik uyarınca, müdürün gerekli görmesi halinde, günlük çalışma saatleri dışında fazla çalışma ücreti verilmeksizin çalıştırılabilir. Bu durumda personele yaptırılacak fazla çalışmanın her sekiz saati için bir gün izin verilir. Fazla çalışma izninin kullanımı konusunda genel hükümler uygulanır. (4) Çalışma çizelgeleri müdürlükçe düzenlenir. Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma MADDE 30 – (1) Eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanları, yükümlülerin iyileştirilmeleri ve topluma kazandırılmalarına yönelik çalışmalar kapsamında, günlük çalışma saatleri dışında, mesai sonrası ve hafta sonları hükümlülerle grup çalışması veya bireysel görüşmeler kapsamında çalışabilirler. (2) Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma, önceden müdürlüğe yazılı olarak iletilir ve müdürün onayının ardından çalışma yapılır. (3) Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma yapılması halinde, gerekli güvenlik önlemlerinin alınması için yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirilir. (4) Mesai sonrası ve hafta sonları çalışma durumunda, denetimli serbestlik uzmanı ile güvenlik önlemlerinin alınması için görevlendirilen denetimli serbestlik memuruna fazla çalışma ücreti verilmez. ÜÇÜNCÜ KISIM İyileştirme ve Denetim Çalışmalarına İlişkin Genel Esaslar BİRİNCİ BÖLÜM İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonu İnfaz işlemleri değerlendirme komisyonu MADDE 31 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğünde; şüpheli, sanık veya hükümlüler hakkında verilen kararları ve bu kararların yerine getirilmesine ilişkin hususlar ile komisyona yapılan başvuruları değerlendirmek ve bu konuda karar vermek üzere, müdürün veya müdürün görevlendireceği müdür yardımcısının başkanlığında, değerlendirme ve planlama, infaz, eğitim ve iyileştirme ile denetim bürolarında görevli birer personelin katılımıyla infaz işlemleri değerlendirme komisyonu oluşturulur. (2) Komisyon listesi bir yıl için oluşturularak Genel Müdürlüğün onayına sunulur. Komisyon listesi onaylanana kadar eski Komisyon görevine devam eder. Üyelerden birinin yokluğunda toplantıya aynı bürodan başka bir personel katılır. İnfaz işlemleri değerlendirme komisyonunun görevleri MADDE 32 – (1) Komisyon; a) Yükümlüler hakkında hazırlanan denetim planının ve belirlenen yükümlülüklerin, Kanun ve bu Yönetmelik hükümleri ile yükümlünün ihtiyaçlarına uygun olup olmadığının incelenmesine, hazırlanan denetim planının onaylanmasına veya reddine, b) Denetimli serbestlik uzmanları tarafından veya sivil toplum kuruluşlarınca ya da gönüllü kişiler tarafından grup çalışmasında uygulanacak programın onaylanmasına, c) Vaka sorumlusu tarafından yükümlülerin uyarılmasına ilişkin yapılan taleplerin değerlendirilmesine, ç) Elektronik izleme ile denetim ve takibi yapılacak yükümlülerin belirlenerek elektronik izleme şube müdürlüğüne önerilmesine, d) Yükümlülüğün kaldırılmasına veya değiştirilmesine ya da yükümlülüğe ara verilmesine ilişkin taleplerin değerlendirilmesine, e) Yükümlünün başka denetimli serbestlik müdürlüğüne nakil taleplerinin değerlendirilip karara bağlanmasına, f) İhlal nedeniyle dosyanın kapatılarak mahkemeye gönderilmesine, g) Yükümlüler tarafından yapılan itirazların değerlendirilmesine, ğ) Müdürlükte gönüllü çalışmak isteyenlerin başvuru taleplerinin kabulüne, reddine ve gönüllü çalışanın görevine son verilmesine, h) Konutta infaz kararlarının yerine getirilmesinde, konutun değiştirilmesi ile yükümlünün evden ayrılabileceği sürelere ilişkin vaka sorumlusunun önerisinin incelenerek karara bağlanmasına, ı) Kurumsal eğitimler ve programlar listesi ile çalışılacak sivil toplum kuruluşlarının onaylanmasına veya reddine, ilişkin işlemleri yapar. (2) Komisyon, gerekli gördüğünde denetim planlarının bu Yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun olup olmadığını inceleyebilir. Eksik bulunan hususların, değerlendirme ve planlama bürosu tarafından tamamlanmasını ve denetim planının yeniden düzenlenmesini ister. (3) Hazırlanan denetim planının bu Yönetmeliğe ve yükümlünün ihtiyaçlarına uygun olmadığı gerekçesiyle komisyon tarafından onaylanmaması halinde, bu süreçte yükümlülüğün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde onaylanmama gerekçeleri de göz önünde bulundurulur. Komisyonun toplanması ve kararların alınması MADDE 33 – (1) Komisyonun toplantı zamanı ve gündemi diğer üyelerin de görüşü alınarak müdür tarafından belirlenir. Komisyon önüne gelen işleri yedi gün içerisinde karara bağlar. (2) Komisyon, müdürlükte yeterli sayıda personel bulunmaması halinde başkan hariç en az iki üyeyle toplanır. Komisyon kararları, katılanların oy çokluğu ile alınır, oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafa üstünlük tanınır. Karara muhalif olan üye muhalefetine ilişkin gerekçeyi kararın ekine yazar. Komisyon kararları, infaz işlemleri değerlendirme komisyonu karar kartonuna konulur. (3) Müdür komisyonun sekretarya işlerini yürütmek üzere yeteri kadar denetimli serbestlik personeli görevlendirebilir. (4) Görevlendirilen personel, gündeme alınacak talepleri inceler, araştırır, toplantı gündemini hazırlayarak müdüre sunar, komisyon kararlarını ilgilisine iletir. İKİNCİ BÖLÜM Yükümlülerin Değerlendirilmesi ve İyileştirme Çalışmaları Risk ve ihtiyaçların belirlenmesi MADDE 34 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında, toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesine karar verilen sanık veya hükümlülerin, yeniden topluma kazandırılmalarına yönelik çalışmalara temel oluşturması amacıyla objektif bir değerlendirme sistemi ile risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, denetimli serbestlik uygulamalarının temelini oluşturur. (2) Denetimli serbestlik uygulamalarında risk değerlendirmesi; sanık veya hükümlünün kendisine, ailesine, mağdura, topluma ve denetimli serbestlik personeline karşı taşıdığı zarar verme riski ile tekrar suç işleme riskinin belirlenmesidir. (3) Denetimli serbestlik uygulamalarında ihtiyaçların belirlenmesi; sanık veya hükümlülerin suç tekrarının ve zarar verme risklerinin en aza indirilmesi ve topluma kazandırılması amacıyla kişinin ihtiyaç duyduğu hizmet ve programların belirlenmesidir. (4) Sanık veya hükümlüye yönelik yürütülecek iyileştirme çalışmaları, risklerinin ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesinin ardından belirlenir. Sanık veya hükümlülerin değerlendirilmesi araştırma ve değerlendirme formu ile yapılır. (5) Araştırma ve değerlendirme formu, sanık veya hükümlü müdürlüğe ilk başvurduğunda değerlendirme ve planlama bürosunda görevli denetimli serbestlik personeli tarafından doldurulur. (6) Araştırma ve değerlendirme formu, en geç altı ayda bir gözden geçirilir. Yükümlünün infazının sona ermesine üç aydan daha az süre kalmışsa gözden geçirme yapılmaz. (7) Araştırma ve değerlendirme formu doldurulduktan sonra, yükümlü hakkında denetim planı hazırlanır. (8) Haklarında; a) Tedavi ve denetimli serbestlik, b) Adli kontrol, c) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, ç) Cezanın konutta çektirilmesi, kararı verilen yükümlülerin risk ve ihtiyaç değerlendirilmesi yapılmaz. Denetim planı MADDE 35 – (1) Denetim planı; sanık veya hükümlü hakkında verilen kararların toplum içinde infazının, denetim sürecinin, hükümlünün iyileştirilmesi ve topluma kazandırılmasına yönelik çalışmaların planlandığı, denetimli serbestlik personelinin çalışma yöntemini belirleyen belgedir. (2) Sanık veya hükümlünün belirlenen risk ve ihtiyaçları göz önüne alınarak denetim planı hazırlanır. Sanık ve hükümlüler için hazırlanan denetim planında; iyileştirme ve topluma kazandırma için belirlenen risk ve ihtiyaçlara yönelik müdahale çalışmaları, denetim ve kontrole ilişkin hususlar, uyulması gereken kural ve yükümlülükler, denetimin ve yükümlülüklerin süresi, çalışmaların yürütülmesinde iş birliği yapılacak kişi ve kuruluşlara ilişkin hususlar yer alır. (3) Denetim planı, risk ve ihtiyaç değerlendirmesinin yapıldığı gün, bunun mümkün olmaması durumunda en geç beş iş günü içinde hazırlanır. Denetim planında, planı hazırlayan denetimli serbestlik memuruyla, denetim ve planlama bürosunda görevli uzman ile sanık veya hükümlünün imzası bulunur. İmzadan imtina halinde denetim planını imzalamamanın yükümlülükten muafiyet anlamına gelmediği sanık veya hükümlüye bildirilerek bu husus denetim planının altına yazılıp imzalanır. Çocuklar hakkında hazırlanan denetim planında öngörülen yükümlülükler ve çocuğun katılması gereken programlar kanuni temsilcisine de açıklanır. (4) Sanık veya hükümlüye, denetim planında belirlenen yükümlülükler ile uyması gereken kurallar ve dikkat etmesi gereken hususları içeren bilgilendirme formu verilir. Yükümlünün; yükümlülüklerinin neler olduğu, hangi durumların ihlal sayılacağı ile plan süresince dikkat etmesi gereken hususları doğru ve yeterli olarak anlayıp anlamadığı teyit edilir. (5) Denetim planı, hazırlandığı andan itibaren yürürlüğe girer ve derhal komisyonun onayına sunulur. Planın onaya sunulması yürürlüğü durdurmaz. (6) Risk ve ihtiyaçların yeniden değerlendirilmesinden sonra, gerekli görülmesi halinde denetim planı da yenilenir. (7) Haklarında; a) Tedavi ve denetimli serbestlik, b) Adli kontrol, c) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, ç) Cezanın konutta çektirilmesi, kararı verilenler için denetim planı hazırlanmaz. Bu yükümlülere yükümlülükleri ile uyması gereken kuralları ve dikkat etmesi gereken hususları içeren bilgilendirme formu tebliğ edilir. Bu form denetim planı yerine geçer. Denetim raporu MADDE 36 – (1) Denetim raporu; sanık veya hükümlünün, denetim sürecinin, uygulanan iyileştirme programları kapsamında topluma uyumdaki başarısının, olumsuz davranışlarını değiştirmek için gösterdiği çabanın ve bu doğrultuda genel gelişiminin değerlendirildiği rapordur. (2) Haklarında mahkemece; a) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü, b) Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri, verilen yükümlüler için üç ayda bir ilgili hâkime verilmek üzere denetim raporu hazırlanır. (3) Denetim raporu, infaz ve denetim ile iyileştirme çalışmalarının değerlendirildiği iki bölümden oluşur. Rapor, vaka sorumlusu tarafından; denetim ile eğitim ve iyileştirme bürosundan, sanık veya hükümlü hakkında bilgi alınarak hazırlanır. Raporun iyileştirme çalışmaları ile değerlendirme ve önerilerine ilişkin bölümü, ilgili denetimli serbestlik uzmanı tarafından doldurulur. İyileştirme çalışmaları MADDE 37 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında, risk ve ihtiyaç değerlendirmesi sonucunda gerek duyulması veya mahkeme tarafından rehberlik çalışmalarına hükmedilmesi halinde, sanık veya hükümlünün riskleri göz önünde bulundurularak, ihtiyaçlarına uygun iyileştirme çalışmaları yapılır. Bu çalışmalar, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanları tarafından yürütülür. (2) Yükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılmasında sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılmasına ve toplumsal katılım sağlanmasına önem verilir. (3) Toplum içinde denetim ve takibi yapılan sanık veya hükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması; diğer kurumlarla ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde, bireysel görüşme ve grup çalışması yapılması, boş zamanların yapılandırılması, yükümlülerin meslek kursları ve eğitim programlarına katılmalarının sağlanması gibi faaliyetlerle yerine getirilir. (4) İyileştirme çalışmalarına sanık veya hükümlüleri tanımak amacıyla, bireysel görüşme yapılması ile başlanır. Sanık veya hükümlünün grup çalışmasına hazır hale gelmesi ve gerekli görülmesi halinde iyileştirme çalışmalarına grup çalışması ile devam edilebilir. (5) Bireysel görüşme, sanık veya hükümlü ile birebir ve uygun fiziki koşullarda, önceden belirlenmiş bir amaç ve plan çerçevesinde yürütülür. Bireysel görüşme sayısı on ikiden, görüşme aralıkları üç haftadan fazla olamaz. Her bir görüşme otuz dakikadan az, kırk beş dakikadan fazla yapılamaz. Bireysel görüşmeyi planlamak ve gerçekleştirmek, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanının sorumluluğundadır. Bireysel görüşmeler hem süreç hem de oturumlar açısından başlangıç, gelişme ve sonlandırma olmak üzere üç aşamadan oluşacak şekilde planlanır. Bireysel görüşme, denetimli serbestlik uzmanı tarafından yapılandırılarak yürütülebileceği gibi müdahale programı kapsamında da yapılabilir. (6) Grup çalışması, uygun fiziki koşullarda, en az dört en fazla on altı kişilik gruplar halinde en fazla on beş gün arayla yapılır. Müdürlüğün grup çalışmalarına uygun fiziki mekâna sahip olmaması halinde, başka kurum ya da kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarına ait uygun mekânlar, grup çalışmaları için kullanılabilir. Grupların oluşturulmasında, sanık ve hükümlülerin yaş gruplarına, benzer sorun alanlarına ve benzer risk düzeyine sahip olmalarına dikkat edilir. Sanık ve hükümlüler, haklarında verilen yükümlülük kararlarının niteliğine bakılmaksızın, rehberlik ve iyileştirme çalışmaları kapsamında aynı grup içerisinde yer alabilirler. Grup çalışması sürecinde sanık veya hükümlülerin durumu periyodik olarak değerlendirilir ve ihtiyaç duyulması halinde iyileştirme çalışmaları bireysel görüşmelerle de desteklenir. Grup çalışması, müdahale programı kapsamında yürütülebileceği gibi denetimli serbestlik uzmanı tarafından yapılandırılarak da yapılabilir. Yükümlüler, diğer kurum ve kuruluşlar ile gönüllü kişilerce yürütülen yapılandırılmış grup çalışmalarına da yönlendirilebilir. (7) Yükümlülerle yapılan bireysel görüşmeler ile grup çalışmaları, görüşme formu ile kayıt altına alınır. Görüşme formuna, yükümlülerle ilgili tüm görüşme içeriği ve yapılan çalışmalar yazılır. Yükümlülere ilişkin bilgiler, özel hayatın gizliliği gerekçesiyle kayıt altına alınmazlık yapılamaz. Görüşmelerin içeriği ve yapılan çalışmalar denetlenebilir ve hesap verilebilir şekilde forma yansıtılır. Görüşmeler sırasında öğrenilen özel hayata ilişkin bilgilerin gizliliğine özen gösterilir ve bu bilgiler ilgili olmayan kişi veya kurumlarla paylaşılmaz. (8) Grubun işleyişini bozabilecek özelliğe sahip olan sanık veya hükümlüler grup çalışmasına dâhil edilmezler. Bu sanık veya hükümlülerle bireysel görüşme yürütülür. Sanık veya hükümlünün grup çalışmasına hazır hale gelmesi halinde iyileştirme çalışmaları grup çalışması ile yürütülebilir. (9) Boş zamanların yapılandırılması; sanık veya hükümlünün, toplumla bütünleşmesini desteklemek, olumlu sosyal davranışlarını, ilgi alanlarını ve becerilerini geliştirerek uyumlu bir birey olmasını sağlamak amacıyla, sanık veya hükümlünün ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere yönlendirilmesidir. Boş zamanların yapılandırılması çalışmaları; diğer kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının programlarına yönlendirme şeklinde yürütülebileceği gibi müdürlük içinde de yapılabilir. Boş zamanların yapılandırılmasında kurumsal eğitimler ve programlar listesinden de yararlanılır. (10) Yükümlüye yönelik yürütülen eğitim, iyileştirme ve rehberlik çalışmalarının, müdürlük dışında diğer kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının veya gönüllü kişilerin yürütmüş olduğu programlara yönlendirmek suretiyle yapılmasına karar verilmesi halinde, yükümlünün bu programlara katılması bir yükümlülük olarak belirlenebilir. (11) İyileştirme faaliyetlerinin tamamlanmasından sonra on gün içerisinde tüm süreçlerin izlenmesine imkân veren bir belge düzenlenir ve ilgili vaka sorumlusuna iletilir. Sosyal araştırma raporu MADDE 38 – (1) Sosyal araştırma raporu; şüpheli veya sanığın geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik, ruhsal ve psikolojik durumu ile çevresinin sistemli bir bakış açısıyla değerlendirildiği, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile ihtiyaçlarının belirlendiği ve bu ihtiyaçlara yönelik hizmet, program ve kaynaklarla ilgili önerileri içeren hüküm öncesi rapordur. (2) Rapor; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talep etmesi veya kovuşturma evresinde hâkim ya da mahkemenin isteği üzerine denetimli serbestlik uzmanı tarafından hazırlanır. (3) Rapor; şüpheli veya sanık ile bunların aile ve sosyal çevreleriyle görüşülerek hazırlanır. Gerekli görülmesi halinde mağdur ile de görüşülebilir. (4) Raporda; şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri, varsa önceki suç bilgileri, sağlık bilgileri, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile tutum ve davranışları belirtilir. Raporun sonuç bölümünde, suç işlenmesinde risk oluşturabilecek unsurlar ve kişinin topluma ve kendisine zarar verme riski değerlendirilir. (5) Denetimli serbestlik uzmanı, kişinin hapis dışı ceza veya tedbir kararı ile toplum içinde iyileştirilmesinin mümkün olduğu kanaatinde ise hapis cezası verilmesinin kişi üzerinde oluşturabileceği olumsuz etki ve sonuçları değerlendirerek, hapis dışı ceza veya tedbir kararı verilmesi durumunda şüpheli veya sanığın iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması için ihtiyaç duyacağı hizmet, program veya kaynakları belirtir. Raporun sonunda takdirin mahkemeye ait olduğu açıkça yazılır. (6) Raporun hazırlanması sürecinde kişinin yanlış beyan verdiğine dair izlenim edinilmesi veya verilen cevapların çelişkili olması durumunda bu husus gerekçeleri ile birlikte raporun sonuç bölümünde açıklanır. Ayrıca raporun hazırlanmasıyla ilgili bütün kaynaklar ve bilgi toplama biçimleri ile gerekli olduğu halde yapılamayan işlemler, görüşmelerin yerine getirilememe gerekçesi ile birlikte raporda belirtilir. (7) Rapor hazırlanırken şüpheli veya sanığın ceza infaz kurumunda bulunması hâlinde, rapor, ceza infaz kurumuna gidilerek hazırlanır. Raporu hazırlayan denetimli serbestlik uzmanı, ceza infaz kurumuna giderek şüpheli veya sanık ile konuşulanları başkalarının duymayacağı ancak görüşmenin güvenlik nedeniyle ceza infaz kurumu görevlilerince izlenebileceği bir ortamda açık görüş usulüne tabi olarak yapar. Denetimli serbestlik uzmanının talep etmesi halinde görüşmede, ceza infaz kurumu görevlisi hazır bulunur. Ceza infaz kurumu, denetimli serbestlik uzmanının şüpheli veya sanık ile görüşebilmesi için gerekli işlemleri yerine getirir. (8) Denetimli serbestlik uzmanı tarafından iki nüsha olarak düzenlenen sosyal araştırma raporu, müdürlüğe sunulur. Bir nüshası talep eden ilgili makama iletilir, diğer nüshası sosyal araştırma raporu kartonunda ve UYAP bilişim sistemi ortamında saklanır. Sosyal araştırma raporu, kişisel bilgiler içerdiğinden bu raporun saklanmasında özel hayatın gizliliğine dikkat edilir. (9) Şüpheli ve sanıkların sadece kişisel ve ekonomik durumlarının tespitine ilişkin talepler sosyal araştırma raporu kapsamında değerlendirilmez, bu talepler kolluk ya da ilgili birimlerce yerine getirilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Denetimli Serbestlik Kararlarının Yerine Getirilmesinde Genel Hükümler Kayıt işlemleri MADDE 39 – (1) Mahkemelerce Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen denetimli serbestlik kararları en geç üç gün içerisinde UYAP bilişim sistemine kaydedilir. (2) Adli kontrol tedbirleri kapsamında verilen yurt dışına çıkış yasağına ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından aynı zamanda derhal kolluğa da gönderilir. (3) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına ilişkin kararlar, ceza infaz kurumu idaresince tüm ekleri ile birlikte ilgili denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilir ve denetimli serbestlik müdürlüğünce bu karar, aynı gün kaydedilir. (4) Denetimli serbestlik kararlarının kayıt işlemleri, kayıt kabul bürosunda görevli personel tarafından yapılır. Tebligat MADDE 40 – (1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği belirtilir. (2) Haklarında; a) Adli kontrol tedbirine, b) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, ilişkin karar verilen yükümlülerin müdürlüğe başvurması istenmez. (3) Düzenlenen tebligatta, yükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmadan müdürlüğe gelmemesi veya hakkında belirlenen yükümlülüklerin gereğini yerine getirmemesi halinde, denetimli serbestlik kararının niteliğine göre kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebileceği, seçenek yaptırım veya tedbirin hapse çevrilebileceği ya da koşullu salıverilme kararının geri alınabileceği gibi gelmemenin hukuki sonuçları yükümlüye bildirilir. (4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir. (5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilmesi halinde, hükümlüye ayrıca müdürlüğe müracaat etmesi için tebligat yapılmaz. Hükümlünün süresi içinde müdürlüğe gelmesi beklenir. (6) Cezanın konutta çektirilmesine karar verilmesi halinde hükümlüye tebligat yapılmaz. Kayıt işlemlerinin tamamlanmasından itibaren denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memuru hükümlünün adresine giderek kararın infazına ilişkin çalışmaları başlatır. (7) Denetimli serbestlik kararlarının yerine getirilmesi sırasında kayıt işlemlerinin tamamlanmasından sonra yükümlülerin ilk müracaatı için yapılacak tebligat işlemleri, bu madde hükümlerine göre kayıt kabul bürosunca yerine getirilir. Risk ve ihtiyaçların değerlendirilmesi MADDE 41 – (1) Kayıt işlemlerinin tamamlanmasından sonra müdürlüğe müracaat eden yükümlülerin risk ve ihtiyaçları belirlenir. Yükümlü ile işbirliği içerisinde, risk ve ihtiyaçlara uygun iyileştirme çalışmalarını içeren bir denetim planı hazırlanır. (2) Yapılan değerlendirme sonucunda yükümlünün iyileştirme çalışmalarına katılması gerektiğinin tespit edilmesi halinde, yükümlü iyileştirme çalışmalarına katılmaya teşvik edilir. Yükümlünün kabul etmemesi halinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı kapsamında belirlenen yükümlülükler ile rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü hariç olmak üzere, iyileştirme çalışmaları yapılmaz ve bu durum denetim planında belirtilir. Yükümlülerin uyması gereken kurallar MADDE 42 – (1) Hakkında denetimli serbestlik kararı verilen yükümlü; a) Yapılan çağrılara ve hazırlanan denetim planına, b) İyileştirme çalışmaları kapsamında belirlenen yükümlülüklere, c) Kararın infazı ve denetim için belirlenen kurallara, ç) Denetimli serbestlik personelinin uyarı ve önerilerine, uymak ve katlanmak zorundadır. (2) Yükümlülüğün elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle yerine getirilmesine karar verilmesi durumunda, yükümlü elektronik kelepçe ve diğer cihazlar ile ilgili üniteyi usulüne uygun olarak kullanmak ve korumak zorundadır. (3) Yükümlü, denetimli serbestlik personeli ile cezaların infazında görev alan diğer kurumların personeline saygılı davranmak, müdürlüğün ve diğer kurumların işleyişinin bozulmaması ve güvenliğinin tehlikeye düşürülmemesi için gerekli özeni ve dikkati göstermek zorundadır. (4) Yükümlü, müdürlüğe alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi altında ya da kesici, delici aletler ve ateşli silahlarla gelemez ve bu şekilde yükümlülüklerin yerine getirilmesine yönelik çalışmalara katılamaz. (5) Yükümlü yerleşim yeri adresini değiştirir ise yeni adresini müdürlüğe bildirmekle yükümlüdür. Yeni adresin bildirilmemesi ve adres kayıt sisteminden de tespit edilememesi halinde, yükümlünün eski adresine yapılan tebligat geçerli sayılır. (6) Askere alınan yükümlü, müdürlüğe durumunu bildirmek ve ilgili belgeleri iletmek, mahpusluk ya da askerlik durumu sona eren yükümlü on gün içerisinde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmek zorundadır. (7) Bu maddede belirtilen kurallar yükümlülük yerine geçer. Yükümlü bu kurallara uymak ve katlanmak zorundadır. İzin ve nakiller MADDE 43 – (1) Yükümlü başka denetimli serbestlik müdürlüğüne nakli gerektirecek şekilde yerleşim yeri adresini değiştirmek isterse bu durumu ve yeni adresini önceden denetimli serbestlik müdürlüğüne yazılı olarak ve gerekçesiyle birlikte bildirmekle yükümlüdür. (2) Adres değişikliği talebi komisyon tarafından değerlendirilip dosyanın başka bir denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilmesine karar verilene kadar yükümlülüklerin yerine getirilmesine devam edilir. Yükümlünün daha önce müdürlüğe bildirdiği eski adresine yapılan tebligat geçerli sayılır. (3) Yükümlünün yerleşim yeri adresi değişikliği veya başka bir nedenle infazının başka bir denetimli serbestlik müdürlüğünde yapılmasına ilişkin talebi değerlendirilirken, ileri sürülen mazeretin doğruluğu ile gerekliliği araştırılır. İnfazdan kaçmak veya yükümlülüğü etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı anlaşılan nakil talepleri reddedilir. (4) Nakil talebi kabul edilen yükümlü, nakil kararının tebliğinden itibaren beş gün içinde yeni yerleşim yeri adresinin bulunduğu denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmek zorundadır. (5) Yükümlü, hakkında belirlenen yükümlülükleri etkisiz kılacak ya da aksatacak şekilde müdürlüğün yetki sınırları dışına izinsiz olarak çıkamaz. Yükümlünün haklı bir mazerete dayanan talebi ve vaka sorumlusunun uygun görüşü doğrultusunda denetimli serbestlik müdürü tarafından yükümlüye beş güne kadar izin verilebilir. Denetim süresi boyunca toplam kullanılan izin süresi, yükümlünün ikinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü veya ağır hastalığı hariç olmak üzere, on beş günü geçemez. İzinde geçen süreler infazdan sayılır. (6) İzin kullanan yükümlüye izin belgesi verilir. Yükümlü, iznini geçirdiği yerdeki denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat ederek izin belgesini denetimli serbestlik müdürlüğüne imzalatmak zorundadır. (7) Haklarında adli kontrol tedbiri verilen şüpheli veya sanıkların izin ya da başka denetimli serbestlik müdürlüğüne nakil talepleri değerlendirilmek üzere ilgili Cumhuriyet savcılığına veya mahkemeye gönderilir. Yükümlülerin uyarılması MADDE 44 – (1) Yükümlülüğün yerine getirilmesi için uyulması gereken kurallar ile karara uygun olarak hazırlanan programa ve denetimli serbestlik personelinin bu kapsamdaki uyarı ve çağrılarına uyulmaması yükümlülüğün ihlali sayılır. Yükümlülüğün ihlal edilmesi durumunda vaka sorumlusunun teklifi üzerine yükümlü, komisyon tarafından veya kanunda yazılı hallerde komisyonun önerisi üzerine ilgili hâkim tarafından uyarılır. (2) Uyarı bir yazı ile yükümlüye tebliğ edilir. Gerektiğinde yükümlü, müdürlüğe davet edilerek yükümlülüklerine ilişkin hususlar ve ihlalin sonuçları vaka sorumlusu tarafından kendisine sözlü olarak da açıklanır. Yükümlünün gelmemesi durumunda daha önce yapılmış olan yazılı uyarı yeterli sayılır. (3) Denetimli serbestlik kararlarının infazında, yükümlülüğün bir yıl içerisinde iki defa ihlal edilmesi yükümlülüğe uymamada ısrar etme sayılır. Yükümlünün uyarılmasının ardından bir yıl içerisinde ikinci ihlalin tespit edilmesi halinde infaza son verilerek kayıt kapatılır. (4) Uyarı için yapılan tebligatta, bir yıl içerisinde yeni bir ihlal durumunun tespit edilmesi halinde tekrar bir uyarının yapılmayacağı, dosyanın kapatılarak gereği için mahkemeye gönderileceği yükümlüye ihtar edilir. (5) Bu Yönetmeliğin dördüncü kısmının dördüncü bölümü ile beşinci kısmının üçüncü bölümünde düzenlenen yükümlülüklerin ihlali halinde yükümlünün uyarılmasına hâkim tarafından, diğer yükümlülüklerin ihlalinde ise komisyon tarafından karar verilir. (6) Adli kontrol tedbirlerinin infazında tedbir kararının gereklerini mazereti olmaksızın ve kasıtlı bir şekilde ihlal eden şüpheli veya sanık uyarılmaz, varsa mazereti komisyon tarafından değerlendirilir. Denetimli serbestlik kararlarının değiştirilmesi, durdurulması veya kaldırılması MADDE 45 – (1) Denetimli serbestlik kararının; a) Yükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi, b) İnfazının mümkün olmaması, c) Yükümlünün tutuklanması, hapis cezasının infazına başlanması veya askere alınması nedeniyle infazının imkânsız hale gelmesi, ç) 5395 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tedbirden beklenen yararın elde edilmesi, d) Hapis cezasından daha ağır sonuçlar doğurması, durumunda kanunda aksine bir düzenleme yoksa, vaka sorumlusunun önerisi üzerine komisyon tarafından ilgili mahkemeden denetimli serbestlik kararının değiştirilmesi, kaldırılması veya uygun olan başka karar verilmesi talep edilebilir. (2) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilen hükümlüler hakkında belirlenen yükümlülüklerin değiştirilmesine komisyon tarafından karar verilir. (3) Bu Yönetmeliğin dördüncü kısmının ikinci ve dördüncü bölümü ile beşinci kısmının üçüncü ve dördüncü bölümünde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesi sırasında yükümlünün işlediği bir suç nedeniyle; tutuklanması veya mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanması ya da askere alınması durumunda mahkemece aksine bir hüküm de verilmez ise yükümlülüğün yerine getirilmesi durdurulur. Yükümlü denetim süresi içerisinde serbest bırakılır veya askerlik hizmeti sona ererse yükümlülüğün yerine getirilmesine devam edilir. Denetim süresinin sonunda yükümlünün mahpusluk halinin veya askerlik durumunun devam etmesi durumunda dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. Ceza infaz kurumunda veya askerlikte geçirilen süreler denetim süresinden sayılır. Bu süre içinde rehberlik kapsamında verilen yükümlülüğün yerine getirilmesinde mahkemeye verilecek raporlar ceza infaz kurumu ile işbirliği içerisinde hazırlanır. Hâkime gönderilecek rapora esas olmak üzere üç ayda bir kişinin gelişimi ve davranışları hakkında ceza infaz kurumu idaresinden bilgi istenir. Denetim ve takip MADDE 46 – (1) Yükümlülerin toplum içinde izlenmesi, denetimi ve takibi, denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları tarafından yerine getirilir. (2) Tehlikeli veya mükerrir suçlular ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı ve cinsel taciz gibi suçlardan hüküm giyenlerin denetim ve takibinde kollukla işbirliği yapılır. (3) Denetlenecek yükümlülerin listesi ve denetim usulü vaka sorumlularınca belirlenerek, müdürün onayına sunulur. Denetim görevlileri kendilerine verilen listeye uygun olarak denetim görevini yerine getirirler. Yapılan denetimler tarih, saat ve yer belirtilmek suretiyle tutanak altına alınır. (4) Şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında belirlenen tedbirin türüne, denetimin yoğunluğuna, suçun özelliğine ve yükümlünün durumuna göre, geceleri ve hafta sonlarını da kapsayacak şekilde denetim yapılır. (5) Yükümlülerin topluma veya mağdura zarar verme durumu ile tekrar suç işleme riski açısından yoğun denetim altında tutulması söz konusu ise yükümlünün denetim ve takibinde elektronik cihazlar kullanılabilir. (6) Hükümlülerin müdürlüklere girişlerinde gerek duyulması halinde üstleri aranabilir, alkol kontrolü yapılabilir. Kaydın kapatılması MADDE 47 – (1) Denetimli serbestlik yükümlülüğünün; a) Usulüne uygun tebligata rağmen yerine getirilmesine başlanmaması, b) Uyarılara rağmen ihlal edilmesi, c) Mahkeme tarafından kaldırılması, ç) İnfaz edilmesi, halinde kayıt kapatılarak durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla mahkemeye bildirilir. (2) Tedbir veya yükümlülüğün infazının tamamlanması ya da yükümlülüğün herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, ilgili kurum ya da kuruluştan yükümlüyle ilgili yapılan işlemlere dair belgelerin gönderilmesi istenir. (3) Denetimli serbestlik kararlarının infazının tamamlanması veya ihlal nedeniyle dosyanın kapatılması yükümlüye tebliğ edilerek ilgili mahkemeye itiraz hakkı olduğu bildirilir. Şikâyet ve itiraz MADDE 48 – (1) Yükümlüler ile kanuni temsilcileri, infaz hizmetlerinin yürütülmesi sırasında müdürlükçe hazırlanan denetim planları ve raporları ile müdürlükçe yapılan uyarılar gibi işlem ve eylemlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle müdürlüğe itirazda ya da infaz hâkimliğine şikâyette bulunabilirler. (2) Yükümlü, hakkındaki işlem ve eylemleri öğrendiği tarihten itibaren on beş gün, her halde işlem ve eylemlerin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurabilir. (3) Şikâyet, dilekçe ile doğrudan infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya denetimli serbestlik müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. Doğrudan infaz hâkimliğine yapılmayan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve tutanağın bir sureti başvurana verilir. (4) Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir. (5) Müdürlük işlemlerine karşı yapılan itirazlar komisyon tarafından, koruma kurulu kararlarına karşı itirazlar koruma kurulu tarafından incelenerek sonuçlandırılır. Kararlara karşı infaz hâkimliğine şikâyette bulunulabilir. Müdürlük işlemlerine ve koruma kurulu kararlarına yapılan itirazlar şikâyetteki usullere tabidir. (6) Yükümlüyle ilgili birinci fıkra kapsamında yapılan karar ve işlemlere ilişkin yazışmalarda veya belgelerde, yükümlülerin şikâyet ve itiraz hakkı ile süresi açıkça belirtilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Kararların İnfazında Kişi ve Kurumlarla İşbirliği Diğer kurumların görevleri, teşvik ve işbirliği MADDE 49 – (1) Denetimli serbestlik kararlarının infazı, diğer kurumlar ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde, toplumsal katılım sağlanarak yerine getirilir. Kamu kurum ve kuruluşları, denetimli serbestlik hizmetlerinin yerine getirilmesine katkıda bulunurlar ve denetimli serbestlik personeline yardımcı olurlar. (2) Cumhuriyet başsavcılığı aracılığı ile müdürlüklerin görevlerine ilişkin olarak iletilen istemler, kolluk görevlilerince yerine getirilir. (3) Yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi gerektiğinde kollukla işbirliği içerisinde yapılır. Özellikle tehlikeli ve riskli olduğu tespit edilen yükümlülerin bilgileri kollukla paylaşılır ve gerekli önlemlerin alınması sağlanır. (4) Psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog, eğitim uzmanı, öğretmen ve benzeri personeli çalıştıran kurum ve kuruluşlar ihtiyaç hâlinde müdürlüğün bu nitelikte personel istemine yardımcı olurlar. (5) Aile veya çocuk mahkemelerinde görevli benzeri personel, müdürlüğün önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine denetimli serbestlik hizmetlerine yardımda bulunur. (6) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan vakıf ve dernekler, gönüllü gerçek ve tüzel kişiler denetimli serbestlik hizmetlerine katkıda bulunmaya teşvik edilir. İş birliği protokolü MADDE 50 – (1) Kamu hizmeti cezası veya gözetim altında ya da 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalışma yükümlülüğü kapsamında yükümlü çalıştıracak olan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına hizmet üreten özel kuruluşlarla, yükümlünün çalıştırılması, çalışılacak işin nitelikleri, çalışma süresinin belirlenmesi ve diğer hususlarla ilgili protokol imzalanır. İş birliği protokolünü müdür ile kurum yetkilisi imzalar. (2) İş birliği protokolünde; kurumun adı, hizmetlerin türü, çalışma saatlerinin müdürlük ve kurumun ortak kararı ile belirleneceği, takip çizelgesinin iş yerindeki yükümlünün çalışmasından sorumlu kişi tarafından doldurulacağı, protokolün yürürlük süresi, protokolün sona ereceği haller, cinsiyet ve çocuk/yetişkin ayrımı da dikkate alınarak çalıştırılabilecek yükümlü sayısı, iş yerinin yükümlüye veya çocuğa iş güvenliği ve sağlığı ile işin yapılması için gerekli olan araç ve gereçleri sağlayacağı, işveren ve diğer çalışanlar tarafından yükümlünün insan haklarına ve kişilik haklarına saygı gösterileceği gibi bilgiler yer alır. Hizmetler listesi MADDE 51 – (1) Hizmetler listesi; kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına hizmet üreten özel kuruluşların, sanık veya hükümlüleri hangi işlerde ne kadar süreyle çalıştırabileceklerine dair bilgilerin bulunduğu listedir. (2) Hizmetler listesi kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına hizmet üreten özel kuruluşların yetkilileriyle görüşmeler yapılarak hazırlanır. Sanık veya hükümlülerin toplum içinde kamuya yararlı işlerde çalıştırılmasıyla ilgili olarak kurum yetkilileri bilgilendirilir. (3) Hizmetler listesinde; çalışmanın yapılacağı yerleşim yeri, işin türü, çalışmanın sürekli olup olmadığı, çalışma saatleri ile çalışma süresine ilişkin bilgiler yer alır. Hizmetler listesinde kurumun adı belirtilmez. (4) Hizmetler listesi, her yıl Ocak ayının ikinci haftasına kadar yargı çevresindeki tüm ceza mahkemelerine gönderilmek suretiyle mahkemeler bilgilendirilir. Hizmetler listesi gerekli görülmesi halinde güncellenerek ceza mahkemelerine tekrar gönderilir. Çalışma protokolü MADDE 52 – (1) Hakkında kamu hizmeti cezası, gözetim altında çalıştırma veya 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalışma yükümlülüğü verilen sanık veya hükümlülerin kurumda işe başlatılmalarından önce müdürlüğün, işyerinin ve hükümlünün görev ve sorumluluklarının yer aldığı çalışma protokolü, denetimli serbestlik personeli, sanık veya hükümlü ile iş yeri temsilcisi arasında imzalanır. (2) Çalışma protokolünde; sanık veya hükümlünün çalıştırılacağı işin türü, mahiyeti ve süresi, uyması gereken güvenlik tedbirleri, yükümlülüklerine aykırı davranması durumunda yapılacak işlemler, iş yerinde kime karşı sorumlu olduğu, iş güvenliği ve sağlığı için gerekli önlemlerin işveren tarafından alınacağı gibi bilgiler yer alır. (3) Gözetim altında çalışma protokolünde yukarıdaki bilgilere ek olarak iş, vergi ve sosyal güvenlik mevzuatına ilişkin yükümlülüklerin işverenler tarafından yerine getirileceği, sanık veya hükümlülere ücret ödeneceği bilgisine yer verilir. (4) Çalışma protokolü, sanık veya hükümlünün dosyasında saklanır. Kurumsal eğitimler ve programlar listesi MADDE 53 – (1) Müdürlük, eğitim programına devam etme kararlarının yerine getirilmesi, yükümlülerin topluma kazandırılması ve iyileştirme çalışmaları kapsamında, bulunduğu yargı çevresindeki kamu kurumlarının, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının yürüttükleri eğitim programları, iş ve meslek kursları ile yükümlülerin boş zamanlarının yapılandırılacağı eğitsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere yönelik faaliyet ve programları tespit eder. (2) Müdürlük tarafından her yılın Aralık ayının sonuna kadar oluşturulan veya yıl içerisinde güncellenen programlar listesi, değerlendirme ve planlama bürosunda görevli personele ve vaka sorumlusuna bildirilir. (3) Hazırlanan kurumsal eğitimler ve programlar listesi ile çalışılacak sivil toplum kuruluşları infaz işleri değerlendirme komisyonunun onayına sunulur. Gönüllü çalışanlar MADDE 54 – (1) Denetimli serbestlik, yardım ve koruma hizmetlerinde bu Yönetmelikte belirtilen ilkeler gözetilerek gönüllü kişilerden de yararlanılabilir. (2) Gönüllü çalışabilmek için aşağıdaki koşullar aranır: a) Türk vatandaşı olmak, b) Başvuru tarihinde on sekiz yaşını bitirmiş olmak, c) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde sayılan suçlardan hükümlü bulunmamak. (3) Çalışmak isteyen gönüllüler müdürlüğe dilekçe ile başvurur. Gönüllülerden; gönüllü başvuru formunu doldurmaları ve yerleşim yeri belgesi istenir. Başvurana ait adli sicil belgesi müdürlük tarafından temin edilir. Başvurular, komisyon tarafından incelenerek karara bağlanır. Başvurusu kabul edilen gönüllülere müdürlükçe tanıtım kartı verilir. (4) Gönüllü çalışanlar hakkında görev, yetki ve sorumluluk yönünden kamu görevlilerine ilişkin hükümler ile 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uygulanır. Gönüllü çalışanların görevleri sebebiyle işlemiş oldukları suçlarla ilgili olarak soruşturma izni, soruşturmaya konu eylemin gerçekleştiği yer adalet komisyonu başkanı tarafından verilir. (5) Gönüllülerin hizmet verecekleri alana yönelik programların hazırlanması, takibi ve değerlendirilmesi müdürün görevlendirdiği uzmanın rehberliğinde olur. Gönüllüler çalışmak istedikleri alanı seçme konusunda bilgi, beceri ve ilgi alanları göz önüne alınarak yönlendirilir. (6) Gönüllü çalışanlardan; psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog, pedagog, eğitim uzmanı, psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmenliği unvanına sahip olanlara, sosyal araştırma raporu düzenleme ve sorumluluğunu yazılı olarak kabul etmeleri hâlinde rapor hazırlama görevi verilebilir. (7) Gönüllülerin çalışmalarından en iyi şekilde yararlanabilmek için onları hizmete teşvik edecek ortam müdürlük tarafından sağlanır. (8) Gönüllülerin beşinci ve altıncı fıkraya göre belirlenen çalışma programı, sorumlulukları, müdürlüğün genel işleyişi ve kuralları ile bunlara uymamanın sonuçları gönüllü çalışana yazılı olarak bildirilir. Gönüllü çalışmaya başlayanların listesi müdürlük tarafından Daire Başkanlığına bildirilir. (9) Gönüllüler, çalıştıkları müdürlüğün genel işleyişi ile çalışma usul ve esaslarına doğrudan veya dolaylı müdahalede bulunamaz. (10) Belirlenen kurallara ve çalışma programına uymayan gönüllülere yazılı uyarı yapılır. Uyarıya rağmen kurallara ve çalışma programına uygun davranmayan gönüllülerin görevine müdürün teklifi üzerine komisyon tarafından son verilir. DÖRDÜNCÜ KISIM Denetimli Serbestlik Kararlarının İnfazı BİRİNCİ BÖLÜM Adli Kontrol Tedbirleri ve Adli Kontrol Tedbirlerinin Yerine Getirilmesi Adli kontrol MADDE 55 – (1) Adli kontrol, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine bir veya birden fazla yükümlülüğe tâbi tutularak, toplum içinde denetimini öngören bir koruma tedbiridir. Adli kontrol tedbirleri MADDE 56 – (1) Adli kontrol tedbirlerinden; a) Yurt dışına çıkamamak: Ülke sınırları dışına çıkamamayı, b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak: Şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen aralıklarla düzenli olarak başvurmasını, c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak: Şüpheli veya sanığın müdürlük ya da bir başka kişi veya merciye, kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde çağrılmasını ve bu kişiye veya mercie gerektiğinde çalıştığı iş veya meslek uğraşı hakkında ya da devam etmekte olduğu eğitim hakkında bilgi vermesini ve bu konuda denetlenmesini, ç) Her türlü taşıtı veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek: Şüpheli veya sanığın her türlü taşıtı veya bazılarını kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kullanamamasını ve kararda öngörülmüş ise sürücü belgesinin makbuz karşılığında alınmasını, d) Tedavi veya muayene tedbirine uymak: Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmayı ve bunları kabul etmeyi, e) Güvence: Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmayı, f) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak: Şüpheli veya sanığın mahkeme veya hâkim kararı ile silah taşımasının veya bulundurmasının yasaklanması ile gerektiğinde sahip olduğu silahların Cumhuriyet başsavcılığına bağlı adli emanet memurluğuna teslimini, g) Suç mağdurunun haklarını güvence altına almak: Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı, suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamayı, ğ) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek: Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermeyi, h) Konutunu terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi, ı) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yeri veya yerleşim bölgesini mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi, i) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek ya da ancak bazı yerlere gidebilmek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yere veya yerleşim bölgesine mazereti olmaksızın veya izin almaksızın gitmemeyi ya da ancak bazı yerlere gidebilmesini, j) Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak: Mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde suça sürüklenen çocuğun belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamasını, ifade eder. Adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesi MADDE 57 – (1) Adli kontrol kararı kaydedildikten sonra, infaz işlemlerinin başlatılması için karar doğrudan vaka sorumlusuna gönderilir. Hakkında adli kontrol kararı verilen şüpheli veya sanığa gönderilen tebligatta; adli kontrol tedbirinin türü, tedbirin ne şekilde ve ne zaman yerine getirileceği, uyulması gereken kurallar, tedbire uymamanın sonuçları ile adli kontrol tedbirinin gereklerinin derhal yerine getirilmesi gerektiği açıklanır. Kararın niteliğine göre gerekli ise ilgili kişi, kurum veya kuruluşa derhal yazı yazılarak adli kontrol tedbirinin içeriği açıklanır; şüpheli veya sanığın hakkındaki adli kontrol tedbirinin gereklerini süresinde yerine getirip getirmediği ve adli kontrol tedbirine devam edip etmediği hususlarında bilgi istenir. (2) Tebligata rağmen mazereti olmaksızın ve kasıtlı olarak adli kontrol tedbirinin gereklerini yerine getirmeyen, tedbirin infazına başlandıktan sonra tedbirin gereklerini yerine getirmeye devam etmeyen veya tedbiri ihlal eden şüpheli veya sanık uyarılmaksızın hakkında karar verilmesi için dosya Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemesine gönderilir. (3) Suça sürüklenen çocuklara yönelik adli kontrol kararlarının infazında çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapılmasının gerekli olması halinde her aşamada özel hayatın gizliliğine dikkat edilir ve çocuğun ifşa olmaması için gerekli önlemler alınır. (4) Adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesinde, şüpheli veya sanık hakkında risk ve ihtiyaç değerlendirilmesi yapılmaz, denetim planı hazırlanmaz. (5) Haklarında bu Yönetmeliğin 56 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a), (h), (ı) ve (i) bentlerinde sayılan adli kontrol tedbirlerine karar verilen şüpheli veya sanıkların toplum içinde izlenmesi, denetim ve takibi elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine getirilebilir. İKİNCİ BÖLÜM Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Kapsamında Hükmedilen Denetimli Serbestlik Tedbirleri ve Bu Tedbirlerin Yerine Getirilmesi Eğitim programına devam etme MADDE 58 – (1) Eğitim programına devam etme; mahkemelerce kişisel, sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, meslek veya sanat sahibi olmayan sanığın bir meslek veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla, mahkemenin belirleyeceği süreyle, bir eğitim programına devam etmesini zorunlu kılan yükümlülüktür. (2) Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün infazında; sanığın yaşı, eğitim ve sağlık durumu, bilgi ve becerileri ile kurumların yürüttükleri eğitim programları dikkate alınır. Bu yükümlülük kararları, örgün eğitime devam eden çocuk ve gençlerin eğitimlerine, fiziksel ve duygusal gelişimlerine engel olmayacak şekilde yerine getirilir. (3) Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün yerine getirilmesi kapsamında sanığın eğitim programına kayıt işlemleri gerektiğinde eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı refakatiyle yapılır. Programlar belirlenirken kurumsal eğitimler ve programlar listesinden yararlanılır. Sanığın programlara devam etmesi ve topluma kazandırılmasına yönelik çalışmalarda programın uygulandığı kurum yetkilisi veya program yöneticisi ile iş birliği yapılır. (4) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde; sanığın durumu, kurum yetkilisi veya program yöneticisi haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum yetkililerinden sanığın ifşa olmaması ve dışlanmaması için gerekli önlemlerin alınması istenir. (5) Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün infazı, sanığın denetim planında belirlenen programa başlaması ile başlar ve mahkeme kararında belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Gözetim altında çalışma MADDE 59 – (1) Gözetim altında çalışma yükümlülüğü; bir meslek veya sanat sahibi sanığın, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasıdır. (2) Günlük çalışma süresi, sanığın çalıştığı kurumun bu konuda tabi olduğu mevzuata göre belirlenir. Sanığın mevcut işi, eğitime devam durumu gibi hususlar dikkate alınarak kişinin çalıştırılacağı kurumla iş birliği içerisinde farklı çalışma rejimleri de uygulanabilir. Her halükarda sanık günde en az iki, en fazla sekiz saat çalıştırılır. (3) Gözetim altında çalışma yükümlülüğünün infazı, sanığın çalışmaya başladığı tarihte başlar ve mahkemece belirlenen sürenin bitiminde sona erer. (4) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 66 ncı maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. Belli yerlere gitmekten yasaklama veya belli yerlere devam etme MADDE 60 – (1) Belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirli yerlere devam yükümlülüğü; mahkemece belirlenen süreyle sanığın kişisel, sosyal ve eğitim durumu ile suç işlemesindeki nedenler göz önüne alınarak iyileştirilmesini ve suçun tekrarını önlemeyi esas alan bir yükümlülüktür. (2) Gidilmesi yasaklanan belli yerler; sanığın suç işlemesinde, suça yönelmesinde, zararlı alışkanlıklar edinmesinde, bağımlılık yapan maddeler kullanmasında çevresel, psikolojik, sosyal, ekonomik etkisi bulunan veya sanığın yeniden suç işlemesini tetikleyecek yerleri, devam edilmesi gereken belli yerler ise; sanığın kişisel, psikolojik, sosyal gelişimi ile eğitimine katkı sağlayacak ve diğer ihtiyaçlarına uygun nitelikteki yerleri ifade eder. (3) Yükümlülüğün infazı, hazırlanan denetim planının sanığa tebliği ile başlar, mahkemece belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Mahkeme tarafından takdir edilen diğer yükümlülükler MADDE 61 – (1) Sanık hakkında mahkeme tarafından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasının (c) bendi gereğince takdir edilen başka bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde, yükümlülüğün içeriğine göre bu Yönetmeliğin ilgili maddeleri esas alınır ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin tedbirlerin yerine getirilmesine ilişkin hükümler uygulanır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar ve Bu Yaptırımların Yerine Getirilmesi Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar MADDE 62 – (1) Seçenek yaptırımlar; suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler dikkate alınarak, hükümlülerin toplum içinde belli koşullar altında denetime tabi tutularak bazı yükümlülükler konulmak suretiyle hürriyetlerinin belli şekilde kısıtlanmasını öngören kısa süreli hapis cezası yerine verilen kamusal yaptırımlardır. (2) 5237 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (d), (e) ve (f) bentlerindeki seçenek yaptırımların infazı müdürlükçe yerine getirilir. (3) Kamusal cezaların yerine getirilmesi sırasında; hükümlülerin temel ihtiyaçlarına, özel hayatın gizliliğine ve toplumda rencide edilmemesine dikkat edilir. Eğitim kurumuna devam etme MADDE 63 – (1) Eğitim kurumuna devam etme; mahkemelerce hükümlünün kişisel, sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, en az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeyi zorunlu kılan seçenek yaptırımdır. (2) Eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infazında; hükümlünün yaşı, eğitim ve sağlık durumu, yaşadığı yerde bulunan eğitim kurumlarının kapasitesi ve kuruma kabul şartları dikkate alınır. (3) Eğitim kurumuna devam etme yaptırımının yerine getirilmesi kapsamında hükümlünün eğitim kurumuna kayıt işlemleri gerektiğinde eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı refakatiyle yapılır. (4) Bu yaptırımın infazı için, okul yönetimi veya rehberlik servisi ile iş birliği yapılır. Eğitim kurumundan işbirliği yapılacak rehber ya da sorumlu öğretmenin belirlenmesi istenir. İşbirliği yapılacak öğretmene; yaptırımın amacı, süresi ve yapılacak çalışmalar konusunda eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı tarafından bilgi verilir. İşbirliği yapılacak öğretmenden; hükümlünün okuldaki durumu, davranışları, sosyal uyumu, sorumluluk bilincindeki gelişmeleri ile ailesi hakkında bilgi alınır ve yürütülecek rehberlik çalışmalarına destek vermesi istenir. (5) Bu yaptırımın uygulanmasında; hükümlünün durumu okul idaresi ve iş birliği yapılan öğretmenler haricinde kimseyle paylaşılamaz. Okul idaresi ve iş birliği yapılan öğretmenler ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu okul çalışanları ve diğer kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda okul idaresi ve iş birliği yapılan öğretmenler bilgilendirilir. (6) Eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infazı; hükümlünün denetim planında belirlenen kurumdaki programa başlaması ile başlar ve mahkeme kararında belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma MADDE 64 – (1) Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma; mahkemelerce hükümlünün kişisel, sosyal ve eğitim durumu ile tekrar suç işleme riski göz önüne alınarak iyileştirmeyi ve suçun tekrarını önlemeyi esas alan, hükümlünün mahkûm olduğu hapis cezasının yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmesini veya belirli etkinlikleri yapmasını yasaklayan seçenek yaptırımdır. (2) Belirli yerler veya etkinlikler; hükümlünün suç işlemesinde, suça yönelmesinde ya da zararlı alışkanlıklar edinmesinde veya bağımlılık yapan maddeler kullanmasında; çevresel, psikolojik, sosyal veya ekonomik etkisi bulunan ya da hükümlünün yeniden suç işlemesine yol açan etkenleri tetikleyecek yerler veya etkinliklerdir. (3) Yaptırımın infazı, hazırlanan denetim planının sanığa tebliği ile başlar, mahkemece belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma MADDE 65 – (1) Sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma; sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanması seçenek yaptırımıdır. (2) Sürücü veya ruhsat belgesi ile meslek veya sanat; hükümlünün, sağladığı hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak suç işlemesine neden olan sürücü veya ruhsat belgesi ile meslek veya sanattır. (3) Hükümlünün sürücü ve ruhsat belgeleri teslim alınarak dosyasında saklanır, ayrıca yasaklamaya ilişkin yükümlülük ilgisine göre ilgili meslek kuruluşuna, mahalli idareye ve kolluğa yazıyla bildirilir. (4) Yaptırımın infazı, sürücü ve ruhsat belgelerinin teslim edilmesiyle veya belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmanın ilgili kurum veya kuruluşa bildirilmesiyle başlar, mahkemece belirtilen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Kamu hizmeti cezası MADDE 66 – (1) Kamu hizmeti cezası; toplumsal katılım ile hükümlünün iyileştirilmesini ve topluma kazandırılmasını amaçlayan, hükümlünün topluma verdiği zararı kamu hizmetinde ücretsiz çalışarak geri ödemesini ve bu şekilde kamu düzeninin sağlanmasını esas alan bir seçenek yaptırımdır. (2) Kamu hizmeti cezası, kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşta yerine getirilir. Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi, kamuya verilen zararın ödetilmesi, hükümlünün becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği ve çalışmanın ceza niteliğinde olduğu dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir. (3) Kamu hizmeti cezasının infazında dört saat çalışma bir gün sayılır. Hükümlü günde en az iki, en çok sekiz; haftada en az on dört, en çok kırk saat çalıştırılır. Kamu hizmeti cezasının infazı, toplam ceza süresinin iki katını geçemez. (4) Kamu hizmeti cezasının yerine getirilmesinde; hükümlünün durumu, çalıştırılacağı kurum ya da kuruluş haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum ya da kuruluş yetkilileri, hükümlünün ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu diğer çalışan ve kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda kurum ya da kuruluş yetkilileri bilgilendirilir. (5) Suça sürüklenen çocuklar hakkında kamu hizmeti cezası kararı verilmişse, kamu hizmeti cezasının infazında hükümlünün çalışmaya başlayacağı tarihteki yaşı dikkate alınır. Hükümlünün on sekiz yaşından küçük olması halinde çalıştırılacak iş; çocuğun bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimi ile eğitimine engel olmayacak ve destekleyecek şekilde belirlenir. On sekiz yaşını tamamlayıncaya kadar çalışılan her iki saat bir gün sayılır. Bu şartların sağlanamaması halinde çocuk hakkında verilen bu yaptırımın değiştirilmesi mahkemesinden istenebilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Hapis Cezasının Ertelenmesi Halinde Hükmedilen Yükümlülüklerin Yerine Getirilmesi Eğitim programına devam etme MADDE 67 – (1) Eğitim programına devam etme; mahkemelerce hükümlünün kişisel, sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, belirlenen denetim süresince, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün bir veya birden fazla eğitim programına devam etmesini zorunlu kılan yükümlülüktür. (2) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 58 inci maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. Gözetim altında çalışma MADDE 68 – (1) Gözetim altında çalışma yükümlülüğü; bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasıdır. (2) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 59 uncu ve 66 ncı maddelerindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. Eğitim kurumuna devam etme MADDE 69 – (1) Eğitim kurumuna devam etme yükümlülüğü; suça sürüklenen çocuğun, bir meslek veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesini zorunlu kılan yükümlülüktür. (2) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 63 üncü maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü MADDE 70 – (1) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü; yeniden suça karışmayı önleme, iyileştirme ve topluma kazandırma amacıyla denetimli serbestlik uzmanının yürüttüğü çalışma ve programlara katılma konusunda hükümlünün yükümlü kılınmasıdır. (2) Rehberlik çalışmaları; hükümlünün suç işlemesine neden olan etkenlerin ele alınarak belirlenen risk ve ihtiyaçlar doğrultusunda hükümlünün zararlı alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalmasına, sorumlu ve uyumlu bir birey olmasına, kendisine ve topluma yararlı bir birey olabilmesine yönelik çalışmalardır. Bu çalışmalar, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı tarafından yürütülür. Bu kapsamda; bireysel görüşme, grup çalışmaları, müdahale programları, hükümlünün ailesi ve sosyal çevresiyle iş birliği yapılması ile diğer kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülen iyileştirme niteliğindeki kurs, program, eğitim gibi çalışmalar yürütülür. (3) Denetimli serbestlik uzmanı iyileştirme ve topluma kazandırmaya yönelik rehberlik yükümlülüğünü, bu Yönetmeliğin 37 nci maddesinde belirtilen iyileştirme çalışmalarındaki esaslara göre yerine getirir. Hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişmeler takip edilerek üçer aylık sürelerle düzenlenen rapor mahkemesine gönderilir. Yükümlülüklerin başlaması ve sona ermesi MADDE 71 – (1) Bu bölümde düzenlenen yükümlülükler, denetim süresi içerisinde yerine getirilir. Yükümlülüklerin infazı, belirlenen yükümlülüğün fiilen yerine getirilmeye başlanmasıyla başlar, yükümlülüğün yerine getirilmesi veya denetim süresinin sona ermesiyle biter. BEŞİNCİ BÖLÜM Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri ve Bu Tedbirin Yerine Getirilmesi Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ve bu tedbirin yerine getirilmesi MADDE 72 – (1) Tedavi; uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri kullanan kişinin bağımlılık yapan maddeden vücudunun arındırılmasına, bu maddelere olan ihtiyacı sonucunda ortaya çıkan yoksunluk belirtilerinin giderilmesine yönelik resmi veya özel kurumlarca yürütülen işlemleri ifade eder. (2) Denetimli serbestlik tedbirine ilişkin çalışmalar; uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan ya da kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişinin, uyuşturucu kullanmasına neden olan veya kullanma isteğine yol açan etkenlerin değerlendirilerek, kişinin maddeye olan ihtiyacını kontrol etmesi, yaşam standardını artırması, belirlenen ihtiyaçları doğrultusunda kendisine ve topluma yararlı bir birey olabilmesi amacıyla yürütülen rehberlik çalışmalarını ifade eder. (3) Tedavi ve denetimli serbestlik kararının kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra sanık veya hükümlünün müdürlüğe müracaat etmesi için tebligat çıkartılır. Müdürlüğe müracaat eden sanık veya hükümlü, kayıt kabul bürosunca infaz bürosunda görevli vaka sorumlusuna gönderilir. Vaka sorumlusu, tedavi tedbirinin yerine getirilmesi için aynı gün ilgili kuruma sevk işlemlerini başlatır ve yükümlüden beş iş günü içerisinde tedavi için ilgili kuruma başvurmasını ister. Sevk yazısında kişinin kuruma başvurduğu tarih ile tedavinin olumlu ya da olumsuz sonuçlandığına ilişkin nihai raporun müdürlüğe iletilmesi istenir. Rehberlik çalışmalarının takibi ile gerektiğinde rehberlik çalışmalarının planlanması ve yürütülmesi için karar eğitim ve iyileştirme bürosuna gönderilir. (4) Tedavi tedbirinin infaz işlemleri vaka sorumlusu tarafından takip edilir. Tedavi tedbiri, uyuşturucu veya uyarıcı madde tedavisine ilişkin mevzuat hükümleri uyarınca ilgili kurum tarafından ve kurum yetkililerinin o kişi hakkında uygun görecekleri tedavi programına göre yerine getirilir. Tedavi süresince veya tedavi sona erdikten sonra sanık veya hükümlünün, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını takip amacıyla tedavi kurumuna tekrar sevk edilmesi ya da kontrole gönderilmesi gibi işlemler yapılmaz. (5) Tedavi süresince rehberlik çalışmalarının, tedavinin yürütüldüğü kurum tarafından yapılıp yapılmadığı denetimli serbestlik uzmanı tarafından takip edilir. Gerek görülmesi halinde rehberlik çalışmaları denetimli serbestlik uzmanınca yapılır. Tedaviden sonra sanık veya hükümlü hakkında uygulanan rehberlik çalışmalarına bir yıl süreyle devam olunur. (6) Rehberlik çalışmaları, eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanı tarafından, bu Yönetmeliğin 37 nci maddesinde belirtilen iyileştirme çalışmalarındaki esaslara göre yerine getirilir. Sanığın veya hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişmeler takip edilerek, üçer aylık sürelerle hazırlanacak denetim raporunun iyileştirme çalışmaları ile değerlendirme ve önerilere ilişkin bölümü görevli denetimli serbestlik uzmanı tarafından doldurulur ve vaka sorumlusuna gönderilir. (7) Sanık veya hükümlü tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi sırasında başka bir suçtan ceza infaz kurumunda ise; sanığın veya hükümlünün tedavi için ilgili kuruma gönderilmesi ceza infaz kurumu idaresince yerine getirilir. Bu kişilerin rehberlik çalışmaları ceza infaz kurumlarında uygulanan iyileştirme faaliyetleri kapsamında ceza infaz kurumundaki görevliler tarafından gerçekleştirilir. Mahkemeye gönderilecek rapora esas olmak üzere vaka sorumlusu tarafından, üç ayda bir, kişinin gelişimi ve davranışları hakkında ceza infaz kurumu idaresinden bilgi istenir. (8) Sanık veya hükümlünün beş iş günü içerisinde ilgili kuruma tedavi için müracaat etmediğinin veya belirlenen tedavi programına uymadığının bildirilmesi ya da rehberlik çalışmalarına katılmaması halinde sanık veya hükümlü bu Yönetmeliğin 44 üncü maddesine göre uyarılır. Uyarılara ilişkin tebligatta ihlal durumunun tekrarı halinde bunun yükümlülüğün ihlali sayılacağı ve dosyanın kapatılarak mahkemesine gönderileceği sanık veya hükümlüye bildirilir. (9) Tedavi ve denetimli serbestlik veya sadece denetimli serbestlik tedbiri, sanık veya hükümlünün müdürlüğe müracaat ettiği tarihte başlar. Tedavi ile birlikte verilen denetimli serbestlik tedbiri, tedavinin sona ermesinden bir yıl sonra, sadece denetimli serbestlik tedbiri ise mahkemenin belirlediği sürenin sonunda biter. ALTINCI BÖLÜM Diğer Denetimli Serbestlik Tedbirleri ve Bu Tedbirlerin İnfazı Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma MADDE 73 – (1) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma; hükümlünün işlediği bir suç nedeniyle mahkûmiyetin sonucu olarak, mahkeme tarafından belirlenen süreler içerisinde, 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan hak ve yetkilerin bir kısmının veya tamamının kullanılmasını ya da bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasını veya sürücü belgesinin geri alınmasını öngören güvenlik tedbirleridir. (2) Belli hak ve yetkinin kullanılmasının ya da belli bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanması ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararlar, kayıt işlemi tamamlandıktan sonra, üç iş günü içerisinde gereği yapılmak üzere, ilgisine göre kamu kurum ve kuruluşu ile meslek kuruluşlarına bir yazıyla bildirilir. Yazılan yazıda kararın ne şekilde yerine getirileceği ve yasaklamanın veya geri almanın yürürlüğe girdiği tarih açıkça belirtilir. Bu durum hükümlüye bir tebligatla bildirilir, hükümlü ceza infaz kurumunda bulunuyor ise ayrıca ceza infaz kurumu idaresi de bilgilendirilir. (3) Yasaklama kararlarının yerine getirilmesine başlandığı tarihten itibaren üç ayda bir ilgili kamu kurumu ile meslek kuruluşlarına yazı yazılarak yasaklama kararının yerine getirilmesine ilişkin süreçler hakkında bilgi istenir. (4) Belli hak ve yetkinin kullanılmasının ya da belli bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanması ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararların yerine getirilmesine dair işlemler infaz bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları tarafından yapılır. (5) 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin beşinci veya altıncı fıkrası gereğince verilen hak ve yetkinin kullanılmasının ya da meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararların yerine getirilmesine, cezanın infazının tamamlanmasından itibaren başlanır. (6) Bu maddede sayılan güvenlik tedbirlerinin infazı tamamlandıktan sonra dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. İlgili kurum ve kuruluşa, yasaklama veya geri alma süresinin sona erdiği yazıyla bildirilerek hükümlü hakkındaki kısıtlamaların kaldırılması ya da sürücü belgesinin ve ruhsatın iade edilmesi istenir. Hükümlü tedbirin sona erdiği konusunda bilgilendirilir. Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında verilen denetimli serbestlik tedbirinin infazı MADDE 74 – (1) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında verilen denetimli serbestlik tedbiri; örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan, gönüllü olarak örgütten ayrılan veya teslim olan ya da yakalanan, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlayan kurucu, yönetici ve örgüt üyeleri hakkında mahkemelerce etkin pişmanlık hükümleri kapsamında verilen ve etkin pişmanlıktan yararlanan hükümlülerin toplum içinde denetim, takip ve iyileştirmesini öngören tedbirlerdir. (2) Hükümlünün müracaatından sonra risk ve ihtiyaçları belirlenir. Değerlendirme neticesinde hükümlü ile iş birliği içerisinde hükümlünün ihtiyaçlarına uygun bir denetim planı hazırlanır. Denetim planı içeriğinde ihtiyaç duyulması halinde müdahale programları uygulanmasına ve periyodik görüşmeler yapılmasına yer verilir. (3) Denetim planında yapılacak rehberlik çalışmaları açıkça belirtilir, hükümlünün ilgisi ve ihtiyaçları belirlenerek, hükümlü, uygun etkinliklere ve meslek edindirmeye yönelik kurs ya da programlara yönlendirilir. Bu çalışmalar kapsamında müdürlükçe, ilgili kurum ve sivil toplum kuruluşlarının yürüttükleri faaliyetler belirlenerek ve gönüllü kişilerle iş birliği yapılarak toplumda var olan tüm kaynaklardan faydalanılır ve bu hükümlülere topluma uyum konusunda destek verilir. (4) Hükümlü belirtilen süre içerisinde müdürlüğe müracaat etmez veya denetim planında belirlenen programlara katılmaz ya da rehberlik çalışmalarını kabul etmezse, ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ya da gönüllü kişilerle iş birliği içerisinde etkin pişmanlıktan yararlanan hükümlünün toplum içinde denetim ve takibine devam edilir. (5) Denetimli serbestlik tedbiri hükümlüye bildirildiği tarihte başlar, kararda belirtilen sürenin bitmesiyle sona erer. Denetimli serbestlik tedbirine ilişkin süre sona erdiğinde dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. Tedbirin yerine getirilmesi süresince hükümlüye yönelik yapılan çalışmalar rapor edilerek mahkemeye gönderilen dosyaya konur. Hapis cezasının konutta infazı MADDE 75 – (1) Hapis cezasının konutta infazı; a) Kadın veya altmış beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay, b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl, c) Yetmiş beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl, veya daha az süreli hapis cezasının tamamının veya kalan kısmının belli şartlar altında mahkeme kararıyla belirtilen bir konutta yerine getirilmesidir. (2) Bu kararın yerine getirilmesinde konut; hükümlünün ailesiyle birlikte veya tek başına yaşamını devam ettirdiği, kendisine ait veya kiracı olarak oturduğu ve bu kararın yerine getirilmesinde mahkemeye bildirdiği veya mahkeme kararında belirtilen yeri ve eklentilerini ifade eder. (3) Hapis cezasının konutta infazında, hükümlünün risk ve ihtiyaçları, kurallara uymadaki başarısı ve işbirliği dikkate alınarak; a) İlk altı ay için günde bir, b) İkinci altı ay için günde iki, c) Üçüncü altı ay için günde üç, ç) On sekizinci aydan sonra günde dört, saat süreyle evden ayrılmasına vaka sorumlusunun önerisi üzerine komisyon tarafından karar verilebilir. (4) Hapis cezasının konutta infazına ilişkin kararın kaydedilmesinden itibaren on gün içerisinde denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memuru hükümlünün adresine giderek konutu inceler. Hükümlünün belirlenen ihtiyaçları dikkate alınarak hükümlü ile iş birliği içerisinde hükümlünün uyması gereken kurallar belirlenir ve vaka sorumlusuna iletilir. Vaka sorumlusu üç gün içerisinde bir planlama yaparak konutta infazın ne şekilde yerine getirileceğini ve uyması gereken kuralları hükümlüye tebliğ eder. (5) Cezanın konutta infazı sırasında hükümlüyle iletişim sağlanacak araçlar tespit edilir. İletişim araçları, hükümlünün denetlenmesine ilişkin esaslar ve denetimli serbestlik personeli ile kolluk görevlilerinin denetimle ilgili görevleri hükümlüye açıkça bildirilir. (6) Cezanın konutta infazında, hükümlünün sağlık, eğitim, ibadet gibi temel ihtiyaçları dikkate alınır. Hükümlünün acil sağlık durumu, deprem, yangın, doğal afetler gibi öngörülemeyen nedenlerden dolayı konuttan ayrılması ihlal sayılmaz. Zaruret nedeniyle konutunu terk eden hükümlü, bu zorunluluğun ortadan kalkmasından itibaren üç gün içerisinde müdürlüğe başvurmak zorundadır. Bu durumda konut dışında geçen süreler infazdan sayılır. (7) Hükümlü, denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memuru veya kolluk tarafından bizzat eve gidilmek suretiyle kontrol edilebilir. Yapılan kontroller kayıt altına alınarak vaka sorumlusuna iletilir. (8) Hükümlü, mazereti olmaksızın infaz süresince kararın yerine getirildiği konutu değiştiremez. Hükümlü, bir mazeret nedeniyle konutunu değiştirme talebini müdürlüğe yazılı olarak iletmek zorundadır. Komisyon hükümlünün talebini değerlendirerek konutun değiştirilip değiştirilmeyeceğine karar verir. (9) Hükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmaksızın yirmi dört saatten fazla süreyle izinsiz olarak konuttan ayrılması veya iznin bitmesinden itibaren bu süre içerisinde konuta dönmemesi halinde uyarı yapılmaksızın dosya kapatılarak mahkemesine gönderilir. (10) Cezanın konutta infazı, cezanın konutta çektirilmesi kararına ilişkin hazırlanan planın hükümlüye tebliğinden on gün sonra başlar ve kararda belirtilen sürenin dolmasıyla sona erer. (11) Cezanın konutta çektirilmesine ilişkin kararların infazı, elektronik kelepçe kullanılması suretiyle de yapılabilir. Denetim altına alınan çocukların iyileştirilmesi MADDE 76 – (1) Haklarında; a) Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri kapsamında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı, b) Kamu davasının ertelenmesi kararı, c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, verilen ve 5395 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi gereğince denetim altına alınan suça sürüklenen çocukların, toplum içinde denetimi, takibi ve iyileştirilmesine yönelik rehberlik çalışmaları, ilgili kurumlarla işbirliği içinde yerine getirilir. (2) Haklarında; a) Koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilen, b) Suç tarihinde on iki yaşını bitirmemiş suça sürüklenen, c) Ailesine teslim edilmesi yönünde karar verilen, çocuklar hakkında denetim görevi; gözetim esaslarına göre 5395 sayılı Kanunun 37 nci maddesi gereğince aile ve sosyal politikalar il müdürlüğü tarafından yerine getirilir. (3) Suça sürüklenen çocuk, müdürlüğe geldiğinde; risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi için değerlendirilir. Değerlendirme neticesinde suça sürüklenen çocuk ile iş birliği içerisinde, çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir denetim planı hazırlanır. Hazırlanan denetim planı içeriğinde bu Yönetmeliğin 37 nci maddesi gereğince iyileştirme çalışmalarına yer verilir. Hazırlanan denetim planı üç gün içerisinde hâkimin onayına sunulur. Denetim planının hazırlanmasında ve iyileştirme çalışmalarının yürütülmesinde 5395 sayılı Kanunun 38 inci ve 39 uncu maddeleri dikkate alınır. (4) Hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirleri kapsamında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilen ve denetim altına alınan suça sürüklenen çocuğun, denetim planında belirlenen eğitim ve iyileştirme çalışmalarına katılmaması veya çalışmaları reddetmesi halinde, durum bir raporla kararı veren hâkime bildirilir. Bu durumda, ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ya da gönüllü kişilerle iş birliği içerisinde suça sürüklenen çocuğun toplum içinde denetim ve takibine devam edilir. (5) Çocuğun; programlara katılımı, denetimli serbestlik personeli ile işbirliği, sosyal uyumu ve davranış değişikliği konusunda gösterdiği çaba göz önünde bulundurularak, mahkemeden denetimin kaldırılması gerekçeli bir raporla talep edilebilir. Üç ayda bir hazırlanan değerlendirme raporunda denetimin kaldırılması talebine ilişkin gerekçeler yazılarak da denetimin kaldırılması istenebilir. (6) Denetim altına alınan çocuğun toplum içinde takibine ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar ile denetim altına alma kararının yerine getirilmesinde, 24/12/2006 tarihli ve 26386 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin ilgili hükümleri uygulanır. BEŞİNCİ KISIM Salıverme Sonrası Hükümlülerin Toplum İçinde Denetimi, Takibi ve İyileştirilmesi BİRİNCİ BÖLÜM Hükümlülerin Salıvermeye Hazırlanması Değerlendirme raporu MADDE 77 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazını talep eden hükümlü hakkında, ceza infaz kurumu psiko-sosyal ve eğitim servisinde görevli uzman veya öğretmen tarafından değerlendirme raporu düzenlenir. (2) Hazırlanan raporda hükümlünün; a) Eğitim ve iyileştirme programlarına katılımı ve bu konudaki çaba ve gayreti, b) Ceza infaz kurumundaki uyumu ve iş birliği, c) Kişisel tutum ve davranışları, ç) Tekrar suç işleme riski, d) Topluma veya mağdura zarar verme riski, e) Hükümlünün toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, f) Salıverme sonrasına kendini ne kadar hazırladığı, g) Olası sorunlarının farkında olup olmadığı ve bunları çözmek için ne tür planlar yaptığı, değerlendirilir. (3) Değerlendirme raporunda hükümlünün, tekrar suç işleme, topluma veya mağdura zarar verme riskinin bulunup bulunmadığı, toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı gerekçeleri ile birlikte açıkça belirtilir. Hükümlünün talebinin değerlendirilmesi MADDE 78 – (1) Hükümlünün, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazını talep etmesi halinde, ceza infaz kurumu idaresi, hükümlünün 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinde belirtilen süre şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırır. (2) Mevzuatta belirtilen süre şartlarını taşımayan hükümlünün talebi, ceza infaz kurumu idaresi tarafından reddedilir. Ret kararı hükümlüye tebliğ edilir. Hükümlü; ret kararına karşı kanun veya bu Yönetmeliğe aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlemi öğrendiği tarihten itibaren on beş gün, her halde işlemin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurabilir. (3) Süre yönünden mevzuatta belirtilen şartları taşıyan hükümlünün; iyi halli olması ve değerlendirme raporuna göre suç işleme, mağdura veya topluma zarar verme riskinin bulunmaması durumunda infaz hâkiminden talebin kabulüne, aksi halde reddine karar vermesi istenir. (4) İnfaz hâkimi, içerisinde iyi hal kararı veya değerlendirme raporu olmayan infaz dosyalarını eksikliğin ikmali için iade eder. Hükümlüye verilecek belgeler MADDE 79 – (1) Ceza infaz kurumu, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlülere; a) İnfaz hâkimliği kararının onaylı bir suretini, b) Hükümlü bilgi formunun onaylı ve fotoğraflı bir suretini, c) Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı gibi kişinin kimliğini ispata yarayan belgeyi, verir. (2) Hükümlünün kimliğini ispata yarayan herhangi bir belgenin bulunmaması halinde ceza infaz kurumunca bunun nedenini açıklayan bir yazı hükümlüye verilir. İnfaz dosyasının gönderilmesi MADDE 80 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilen hükümlülere ait infaz dosyaları, ceza infaz kurumu idaresince nakil nedeni ile tahliye evrakı düzenlenerek, hükümlünün talep ettiği denetimli serbestlik müdürlüğüne, kararın verildiği gün UYAP bilişim sistemi üzerinden gönderilir. (2) Hükümlüye ait fiziki infaz dosyası, kararın verildiği gün, ceza infaz kurumunca ilgili denetimli serbestlik müdürlüğüne gönderilir. İKİNCİ BÖLÜM Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezaların İnfazı Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazı MADDE 81 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazı; koşullu salıverilmesine bir yıl ve daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla cezanın koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilmesidir. (2) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezalarının infazına karar verilen hükümlüler hakkında; a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma, b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulma, c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme, ç) Belirlenen programlara katılma, yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tâbi tutulmasına hazırlanan denetim planına göre komisyon tarafından karar verilir. Hükümlünün müdürlüğe müracaat etmesi MADDE 82 – (1) Hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilen hükümlü ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra üç gün içerisinde talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmek zorundadır. (2) Müdürlüğe müracaat için gereken üç günlük süre, hükümlünün ceza infaz kurumundan ayrılışını takip eden günden itibaren başlar. Son gün bir tatile rastlarsa, süre tatilin ertesi günü mesai saati bitiminde sona erer. (3) Hükümlü müracaatında kimliğini ispata yarayan bir belgeyi ibraz etmek zorundadır. Müracaat edenin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlü olup olmadığı, ceza infaz kurumundan alınan fotoğraflı hükümlü bilgi formu ile de teyit edilir. (4) Kimliğini ispata yarayan bir belgeyi ibraz edemeyen hükümlülerin kayıtları yapılmaz, müracaatları tutanakla tespit edilerek hükümlüye müdürlüğe müracaat etmesi gereken tarihin sonuna kadar kimliğini ispata yarayan bir belgeyle müracaat etmesi için süre verilir. Hükümlünün son gün içerisinde müracaat etmesi halinde nüfus cüzdanını çıkartarak müdürlüğe başvurması için üç güne kadar süre verilir. Süresi içerisinde müracaat etmeyen hükümlüler hakkında bu maddenin altıncı ve yedinci fıkralarına göre işlem yapılır. (5) Hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilen hükümlünün, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğü dışında başka bir müdürlüğe müracaat etmesi halinde, hükümlü bilgilendirilir ve ilgili müdürlüğe yönlendirilir. Hükümlünün mazereti ve varsa başka talebi tutanakla tespit edilerek ilgili müdürlüğe gönderilir. (6) Hükümlü, denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içerisinde müracaat etmezse beşinci günü mesai bitimine kadar beklenir. Beşinci günden sonra kayıt kapatılarak herhangi bir işlem yapılmadan infaz hâkiminden hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna iadesi istenir. (7) Hükümlünün dördüncü veya beşinci günü müracaat etmesi ve mazeret bildirmesi halinde kayıt kapatılmaz; hükümlünün beyanı, varsa mazereti ve buna ilişkin belge, bilgi veya beyan tutanak altına alınarak, hazırlanan tutanak dosyası ile birlikte karar verilmek üzere infaz hâkimine gönderilir. İnfaz hâkiminin kararına göre işlem yapılır. (8) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyen hükümlüler hakkında 5237 sayılı Kanunun 292 nci ve 293 üncü maddeleri uyarınca işlem yapılmak üzere evrakın bir sureti Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. (9) Hükümlünün kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra infaz dosyası incelenir, dosya içeriğinden, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına dair kararın süre yönünden ilgili mevzuata uygun olmadığı anlaşılırsa, durum bir tutanakla tespit edilerek, karar verilmek üzere infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Yükümlülüklerin belirlenmesi MADDE 83 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğüne süresinde müracaat eden hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak; toplum içinde denetimine ilişkin esaslar ile eğitim ve iyileştirilmesine yönelik programlar belirlenir, bu doğrultuda hükümlü hakkında uygulanacak yükümlülükler tespit edilir. (2) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen her hükümlü hakkında kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma yükümlülüğünün uygulanmasına karar verilir. (3) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen yüksek riskli hükümlüler hakkında ayrıca bir konutta denetim ve gözetim altında bulundurulma yükümlülüğü verilir. (4) Hakkında kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğü uygulanmayan her hükümlü hakkında belirlenen bir bölgede denetim ve gözetim altında bulundurma yükümlülüğüne karar verilir. (5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak, ihtiyacı olduğu belirlenen her hükümlü hakkında eğitim ve iyileştirilmeye yönelik belirlenen programlara katılmasına karar verilir. (6) Hükümlünün risk durumu, işlediği suçun nitelikleri, özellikle çocukların ve suç mağdurlarının korunması göz önünde bulundurularak diğer yükümlülüklere ek olarak belirlenen yer veya bölgelere gitmekten yasaklama ya da belirlenen bir bölgede denetim ve gözetim altında bulundurma yükümlülüklerinden birine veya her ikisine birlikte karar verilebilir. (7) Hükümlüler hakkında belirlenen yükümlülükler; hapis cezasından daha ağır sonuçlar doğuracak şekilde uygulanamaz. Yükümlülükler, hükümlünün denetimine, topluma kazandırılmasına ve iyileştirilmesine imkân verecek ve infazı mümkün olacak şekilde belirlenmelidir. Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma MADDE 84 – (1) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma; hükümlünün kurallara uyma becerisi ve çalışma disiplini kazanmasını, başkalarının haklarına saygı göstermesini, zamanı planlamasını, bir meslek edinerek kendi işini kurmasını veya bir iş edinmesini amaçlayan, iyileştirme ve topluma kazandırmayı esas alan bir yükümlülüktür. (2) Hükümlü, denetimli serbestlik altında geçireceği toplam sürenin üçte birini kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle tamamlar. Çalışma süreleri günde dört, haftada yirmi saat olarak belirlenir. Hükümlü hafta sonları da çalıştırılabilir. (3) Yükümlülüğün infazı, hükümlünün müdürlüğe başvurmasından itibaren on gün içinde başlatılır, belirlenen sürenin sona ermesiyle, her halde koşullu salıverme süresinin tamamlanmasıyla sona erer. Kamuya yararlı bir işte çalıştırma yükümlülüğü bu Yönetmelikte düzenlenen özel nedenler hariç kesintisiz olarak uygulanır. (4) Hükümlüler, bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde, bireysel olarak veya bir görevlinin nezaretinde grup halinde çalıştırılabilirler. Hükümlülerin grup halinde çalıştırılması durumunda, çalışma yapılan yerde veya grupların başında denetim bürosunda görevli yeteri kadar denetimli serbestlik memuru bulundurulur. (5) Denetim planında, hükümlünün hangi gün ve saatlerde çalışacağı, yükümlülüğün başlayış ve bitiş tarihleri belirtilir. Yükümlülüğün başlama tarihi, hükümlünün fiilen çalışmaya başladığı tarihtir. (6) Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi, mesleği, becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir. Hükümlünün çalıştığı iş, kurum veya yer denetimli serbestlik müdürlüğünce değiştirilebilir. (7) Hükümlünün; a) Çalışmasına engel bir sağlık problemi olduğunu, b) Örgün eğitime devam ettiğini, c) Bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştığını, ç) Kendi işini kurduğunu ve işlettiğini, belgelendirmesi ve bu nedenle kamuya yararlı işte çalışma yükümlülüğünün kaldırılmasını talep etmesi durumunda, ileri sürülen mazeretlerin doğruluğu ve haklılığı araştırılır. Gerekirse komisyon tarafından yükümlülüğün infazına ara verilir. Bu durumda, hükümlünün sağlık problemi, eğitime devam etme durumu, belirttiği işte bir iş sözleşmesine dayanarak çalışıp çalışmadığı ya da kurduğu ve işlettiği işi devam ettirip ettirmediği, koşullu salıverme süresinin sonuna kadar denetlenir. Hükümlünün, yanlış beyanda bulunduğunun anlaşılması veya mazeretin ortadan kalkması halinde yükümlülüğün kalan kısmının infazına devam edilir. (8) Bu yükümlülük, müdürlüğe müracaat tarihi itibariyle on sekiz yaşından küçük suça sürüklenen çocuklar ile sıfır-altı yaş arasında çocuğu bulunan kadınların bu durumları devam ettiği sürece uygulanmaz. Bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren, koşullu salıverilme tarihine kadar olan sürenin üçte biri kamuya yararlı bir işte çalıştırılma yükümlülüğü olarak uygulanır. (9) Bu yükümlülük; a) Altmış yaş ve üstü, b) Hayatlarını yalnız başına idame ettiremeyen, c) Doğumuna on hafta kalan hamile kadın, hükümlüler hakkında uygulanmaz. Bir konutta denetim ve gözetim altında bulundurulma MADDE 85 – (1) Belirlenen bir konutta denetim ve gözetim altında bulundurulma; toplumun ve mağdurun korunması için hükümlünün belirlenen bir konuttan çıkmaması suretiyle denetimini esas alan bir yükümlülüktür. (2) Yüksek riskli hükümlüler, denetimli serbestlik altında geçirecekleri toplam sürenin en az üçte birini konuttan çıkmamak suretiyle tamamlarlar. Bu yükümlülük, günde en az on, en fazla on iki saat süreyle yerine getirilir. Bu süre, 18:00 ilâ 08:00 saatleri arasında uygulanır. Hükümlünün konutunda bulunacağı süre ile saat aralığı, hükümlünün işi, eğitimi veya aile durumu dikkate alınarak belirlenir. (3) Elektronik yöntemlerle takip edilmeyen hükümlüler, evde bulunduğu sürenin başlangıç ve bitiş saatleri arasında belirsiz zamanlarda denetim bürosunda görevli denetim memurları tarafından denetlenir. Bu yükümlülüğün uygulandığı hükümlülerin bilgileri denetim için ilgili kolluk birimlerine de gönderilir. (4) Hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmasından itibaren on gün içinde yükümlülüğün infazına başlanır. Bu yükümlülük belirlenen sürenin sona ermesi ile tamamlanır. Hükümlünün risk durumunun değişmesi halinde komisyon tarafından belirlenen süre tamamlanmadan da konutta bulunma yükümlülüğü kaldırılabilir. (5) Hükümlünün tekrar suç işleme riski, topluma veya mağdura zarar verme riskine göre daha önce karar verilmese dahi hükümlü hakkında bu yükümlülüğe sonradan karar verilebileceği gibi daha önce verilmiş olan yükümlülüğün süresi de uzatılabilir. (6) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 75 inci maddesindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. Bir bölgede denetim ve gözetim altında bulunma MADDE 86 – (1) Bir bölgede denetim ve gözetim altında bulunma; toplumun ve mağdurun korunması amacıyla bir bölgede bulunmayı esas alan, belirlenen yere belirlenen tarih ve saatlerde başvurma veya belirlenen bölge sınırları dışına çıkmama yükümlülüğüdür. (2) Hükümlüden, belirlenen tarih ve saatlerde, denetimli serbestlik müdürlüğüne, kolluğa, muhtarlığa veya müdürlüğün belirleyeceği bir kamu görevlisine başvurması istenir. (3) Belirlenen yerlere başvurma; a) Yüksek riskli hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında geçireceği süre içerisinde; 1) İlk üç ay her gün, 2) Üç ila altı ay arası haftada üç gün, 3) Altı aydan sonra haftada iki gün, b) Orta riskli hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında geçireceği süre içerisinde; 1) İlk üç ay haftada dört gün, 2) Üç ila altı ay arası haftada iki gün, 3) Altı aydan sonra haftada bir gün, c) Düşük riskli hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri altında geçireceği süre içerisinde; 1) İlk üç ay haftada iki gün, 2) Üç aydan sonra haftada bir gün, olarak uygulanır. (4) Bu yükümlülük, hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmasından itibaren on gün içinde başlar, koşullu salıverme süresinin sona ermesi ile tamamlanır. (5) Bu yükümlülük; ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız başına idame ettiremeyen hükümlüler hakkında uygulanmaz. (6) Bu yükümlülük, yüksek riskli hükümlüler bakımından belirlenen bölge sınırları dışına çıkmama şeklinde de belirlenebilir. Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme MADDE 87 – (1) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme; hükümlünün suç işlemesine veya suça yönelmesine etkisi bulunan yerlere gitmekten yasaklanmasını, özellikle çocukların ve suç mağdurunun korunmasını amaçlayan bir yükümlülüktür. (2) Bu yükümlülük; hükümlünün, çocuklara, topluma ve mağdura karşı zarar verme riski ile işlediği suçun özelliklerine göre diğer yükümlülüklerle birlikte verilebilir. Yasak getirilen yer veya bölge ile yasaklama süresi denetimli serbestlik müdürlüğünce takdir edilir. Belirlenen programlara katılma MADDE 88 – (1) Belirlenen programlara katılma; hükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması için ihtiyaç duydukları ve denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenen, bireysel görüşme, grup çalışması, tedavi ve iyileştirme programları, diğer kurumlarca yürütülen meslek ve sanat edindirmeye yönelik faaliyetler, seminer, sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler, sivil toplum kuruluşlarınca kamu yararına yürütülen program ve çalışmalara katılma yükümlülüğüdür. (2) Bu yükümlülük, ihtiyacı tespit edilen her hükümlü hakkında uygulanır ve hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmasından itibaren en geç üç ay içinde başlar, belirlenen sürenin veya program ya da programların tamamlanması ile sona erer. (3) Hükümlü hakkında yapılan risk ve ihtiyaç değerlendirmesine göre hükümlünün herhangi bir eğitim ve iyileştirme programına katılmasının gerekmediği değerlendiriliyor ise bu durum denetim planının rehberlik ve iyileştirme bölümüne açıkça yazılır. Yabancı uyruklu hükümlüler hakkında yapılacak işlemler MADDE 89 – (1) Yabancı uyruklu hükümlüler; barınma, sağlık ve ekonomik durumları ile işledikleri suçun nitelikleri bakımından müdürlük tarafından değerlendirilir. Yabancı uyruklu hükümlünün ülkede kalmasının, siyasi, idari ve kamu güvenliği açısından, sakıncalı olup olmadığı, sınır dışı edilmesi gerekip gerekmediği hususunda Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla İçişleri Bakanlığından görüş sorulur. (2) Ülkede kalmasında sakınca görülen, oturma izni olmayan, sabit bir ikametgâhı bulunmadığı gibi İçişleri Bakanlığı tarafından da kalacak bir yer gösterilmeyen veya yaşamını idame ettirecek bir geliri bulunmayan yabancı uyruklu hükümlüler hakkında denetimli serbestlik tedbiri olarak, koşullu salıverilme süresi sonuna kadar ülke sınırları içine girmeme yükümlülüğü verilerek durum İçişleri Bakanlığına bildirilir. (3) Yabancı uyruklu hükümlülere ait bilgiler, Daire Başkanlığı ile yazılı olarak karşı çıkmaması halinde hükümlünün vatandaşı olduğu devletin diplomatik temsilcilik veya konsolosluğuna bildirilir. Kapalı ceza infaz kurumuna iade MADDE 90 – (1) Hükümlünün; a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi, b) Hakkında belirlenen; 1) Yükümlülüklere, 2) Denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, 3) Denetimli serbestlik personelinin uyarı ve önerilerine, 4) Denetim planında yükümlülüklerin infazına ilişkin belirlenen kurallara, uymamakta ısrar etmesi, c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi, hâlinde, komisyonun kararı üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilmesi, infaz hâkiminden talep edilir. (2) Hükümlü hakkında; a) İşlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı, 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi, b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi, c) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması, halinde, komisyonun talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir. (3) Hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir. (4) Başka bir mahkûmiyet kararı nedeniyle ceza infaz kurumuna alınan hükümlünün kaydı kapatılarak, 5275 sayılı Kanunun 107 nci maddesinin uygulanabilmesi yönünden toplama kararı alınması ve müteakip infaz işlemlerinin buna göre yapılması amacıyla dosya hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumuna gönderilmek üzere Cumhuriyet başsavcılığına iletilir. Koşullu salıverilme MADDE 91 – (1) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen ve koşullu salıverilmesine bir aydan az süresi kalan hükümlüler hakkında vaka sorumlusu tarafından, salıverme öncesi değerlendirme raporu hazırlanmasına başlanır. Hazırlanan raporda hükümlünün denetimli serbestlik altında geçen süre içerisinde tutum ve davranışlarıyla kurallara ve yükümlülüklere uyumundaki gayret ve çabası değerlendirilir. (2) Salıverme öncesi değerlendirme raporunda; suçun mağduru bakımından tehlike oluşturan veya tekrar suç işleme riski yüksek bulunan hükümlüler hakkında, koşullu salıverme sonrası denetim süresi içerisinde yükümlülük belirlenmesi önerilir. (3) Koşullu salıverme tarihine kadar olan süresini, yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranarak geçiren hükümlünün salıverme öncesi değerlendirme raporu ile infaz dosyası, 5275 sayılı Kanunun 107 nci ve 108 inci maddelerine göre işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir. (4) Koşullu salıverme süresinin sonunda yükümlülüğün uygulanmasına son verilir, ilgili mahkemenin kararı üzerine kayıt kapatılır. (5) Askerlik çağına giren ve askerliğini yapmamış hükümlülerin koşullu salıverilmeleri halinde durum, kayıtlı bulundukları askerlik şubesine bildirilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Koşullu Salıverilme Sonrası Denetim ve Takip Koşullu salıvermede denetim altına alma MADDE 92 – (1) Koşullu salıvermede denetim altına alma; mahkeme tarafından koşullu salıverilmesine karar verilen hükümlü hakkında salıverme sonrası denetim süresi içerisinde tedbir veya yükümlülük uygulanmasına karar verilmesidir. (2) Mahkemelerce koşullu salıverilen hükümlüler hakkında; a) Bir başkasının gözetimi altında çalışmaya, b) Eğitim kurumuna devam etmeye, c) Rehberlik çalışmalarına katılmaya, ilişkin yükümlülükler belirlenebilir. (3) Hükümlüler hakkında koşullu salıverme sonrası için belirlenen tedbir veya yükümlülüklerin yerine getirilmesinde, hükümlünün toplum içinde denetimi, takibi ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülür. (4) Yükümlülük kararının yerine getirilmesi sırasında; hükümlünün işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olması veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararının geri alınması için mahkemeden talepte bulunulur, koşullu salıverme kararının geri alınması veya yükümlülüğün kaldırılması durumunda dosya kapatılır. Gözetim altında çalışma yükümlülüğü MADDE 93 – (1) Gözetim altında çalışma yükümlülüğü; koşullu salıverilen hükümlünün, mahkemelerce belirlenen denetim süresinde, infaz kurumunda veya denetimli serbestlikte öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılmasıdır. (2) Bu yükümlülük, denetim süresi içerisinde yerine getirilir. Yükümlülük, kişinin çalışmaya başlamasıyla başlar, mahkemenin belirlediği sürenin veya denetim süresinin sona ermesiyle ya da mahkemenin yükümlülüğü kaldırmasıyla sona erer. (3) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 59 uncu ve 66 ncı maddelerindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. Eğitime devam etme yükümlülüğü MADDE 94 – (1) Eğitime devam etme yükümlülüğü; on sekiz yaşından küçük hükümlülerin, örgün ve yaygın eğitim ile diğer kurs ve programlara koşullu salıverildikten sonra gerektiğinde barınma imkânı bulunan bir kurumda devam etmeleridir. (2) Hükümlünün devam edebileceği örgün ve yaygın eğitim ile diğer kurs ve programlar, hükümlünün risk ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi ile ceza infaz kurumunda veya denetimli serbestlikte katıldığı programlar ve meslek edindirme kursları gibi aldığı eğitimler dikkate alınarak hükümlü ile iş birliği içerisinde belirlenir. (3) Koşullu salıverilen hükümlünün örgün eğitime devam etme durumunun bulunması halinde öncelikle örgün eğitime yönelik bir eğitim kurumuna devam etmesi istenir. Hükümlünün örgün eğitime devam konusunda başarısız olması veya başka nedenlerle örgün eğitime devam edememesi halinde durumuna uygun başka bir meslek edindirme kursuna veya programına yönlendirilir. Belirlenen eğitim programı veya kursların hükümlünün ihtiyaçlarına cevap vermemesi veya hükümlüye uygun olmadığının tespit edilmesi durumunda vaka sorumlusu tarafından ilgili eğitim programı ya da kurs değiştirilebilir. (4) Hükümlünün kalacak bir yerinin olmaması veya eğitimine devam edebilmesi için bir kuruma yerleştirilmesinin gerekmesi halinde çocuğun ve kanuni temsilcisinin rızası da alınarak barınma imkânı bulunan uygun bir eğitim kurumuna yerleştirilebilir. (5) Eğitime devam yükümlülüğünün yerine getirilmesinde kurumsal eğitimler ve programlar listesi göz önünde bulundurulur. (6) Bu yükümlülüğün uygulanmasında; hükümlünün durumu, eğitim kurumu yetkilileri ile iş birliği yapılan görevliler haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum yetkilileri ve görevliler ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu kurum çalışanları ve diğer kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda ilgililer bilgilendirilir. (7) Eğitime devam yükümlülüğü, hükümlü hakkında denetim planının hazırlandığı tarihte başlar. Mahkemenin belirlediği sürenin veya denetim süresinin sonunda ya da yükümlülük kararının kaldırılması ile sona erer. Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü MADDE 95 – (1) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü; koşullu salıverilme sonrası, iyileştirme ve topluma kazandırma amacıyla, denetimli serbestlik uzmanının yürüttüğü çalışma ve programlara katılma konusunda hükümlünün yükümlü kılınmasıdır. (2) Rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğü; hükümlü hakkında denetim planının hazırlandığı tarihte başlar; mahkemenin belirlediği sürenin veya denetim süresinin bitmesiyle ya da yükümlülüğün kaldırılmasıyla sona erer. (3) Bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde, bu Yönetmeliğin 37 nci ve 70 inci maddelerindeki ilgili diğer hükümler uygulanır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Salıverilen Mükerrirlerin Toplum İçinde Denetim ve Takibi Salıverilme sonrası mükerrirler hakkında verilen denetimli serbestlik tedbirinin infazı MADDE 96 – (1) Mükerrirler hakkında verilen denetimli serbestlik tedbiri; salıverilme sonrası hükümlünün, toplum içinde denetim ve takibinin yapılarak, iyileştirilmesi ve topluma yeniden kazandırılması ile yeniden suç işleme riskinin azaltılmasına yönelik rehberlik çalışmalarına katılma yükümlülüğüdür. (2) Salıverilme sonrası mükerrir hakkındaki denetimli serbestlik tedbirine ilişkin karar, hapis cezasının infazından önce gönderilirse bu karar kaydedilmeyerek, Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir. Kararın, 5237 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin altıncı fıkrası ile 5275 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince hapis cezasının tamamen infazından sonra gönderilmesi istenir. (3) Salıverilme sonrası mükerrir hükümlü hakkında verilen denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararda, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin belirtilmemesi durumunda, karar kaydedilmeden önce mahkemeye geri gönderilerek tedbirin süresinin belirlenmesi istenir. (4) Salıverilme sonrası mükerrir hakkında verilen denetimli serbestlik tedbirinin kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra hükümlüye tebligat çıkartılır. Hükümlünün, müdürlüğe müracaat etmesinden sonra risk ve ihtiyaçları belirlenir. Hükümlü ile iş birliği içerisinde hükümlünün ihtiyaçlarına uygun bir denetim planı hazırlanır. Hazırlanan denetim planı içeriğinde, hükümlünün ihtiyaçları dikkate alınarak uygun iyileştirme çalışmaları yürütülmesine yer verilir. (5) Hükümlünün tebligatta belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmaması veya denetimli serbestlik tedbirlerini yerine getirmemesi ya da denetim planında belirlenen programlara katılmaması halinde; hükümlü, müdürlüğe gelmesi ve yükümlülüğe uyması konusunda uyarılır. Uyarıya rağmen hükümlünün yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmemesi halinde ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ya da gönüllü kişilerle iş birliği içerisinde hükümlünün topluma yeniden kazandırılmasına, toplum içinde denetim ve takibine devam edilir. (6) Bu madde kapsamında; yürütülecek iyileştirme çalışmaları bu Yönetmeliğin 37 nci maddesinde belirtilen esaslara göre yerine getirilir. (7) Mükerrirlere özgü infaz rejimi kapsamında hükümlü hakkında belirlenen denetimli serbestlik tedbiri, hapis cezasının tamamen infazından sonra denetim planının hazırlanmasıyla, hazırlanamama durumunda kararın hükümlüye tebliği ile başlar, mahkemece belirtilen sürenin tamamlanması ile sona erer. ALTINCI KISIM Mağdurun ve Aile Bireylerinin Korunması BİRİNCİ BÖLÜM Mağdurlara Yönelik Destek Hizmetleri Mağdura yönelik psiko-sosyal destek hizmetleri MADDE 97 – (1) Mağdurların yapılan destek hizmetlerini tanımaları, yürütülen programlardan haberdar edilmeleri, broşür, afiş ve diğer iletişim kanallarının kullanılması suretiyle sağlanır. Mağdurların müdürlüğe kolayca müracaat etmelerini sağlayacak tedbirler alınır. Mağdurlara yönelik yapılan hizmetleri tanıtan broşür, afiş ya da el kitapları özellikle kolluk birimlerine ve adliyelere bırakılır. (2) Müdürlükçe mağdurlara yönelik hizmetleri yürütmek üzere, mağdurların kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak uygun fiziki mekânlar oluşturulur. Uygun fiziki mekânın bulunmaması durumunda mağdur ile şüpheli, sanık veya hükümlülerin karşılaşmaması için gerekli tedbirler alınır. (3) Mağdurun müdürlüğe müracaat etmesi durumunda, kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra mağdur destek hizmetleri bürosuna yönlendirilir. Mağdurun talebi alınarak ihtiyaçları belirlenir. Mağdur, destek alacağı ilgili kurum, kuruluş veya sivil toplum kuruluşlarına yönlendirilir. Mağdurun istemesi halinde dava ve yargılama süreci ile ilgili bilgi verilir. (4) Mağdurun talep etmesi halinde, mağdurlara yönelik müdahale programlarından ihtiyaç duyulan program uygulanır. Müdürlükte mağdura psikososyal destek verebilecek uzmanın bulunmaması veya vakanın ileri düzeyde bir müdahaleyi gerektirmesi ya da mağdurun on sekiz yaşından küçük olması durumunda, mağdur bu desteği alabileceği ilgili kurumlara veya sivil toplum kuruluşlarına yönlendirilir. (5) Mağdura destek olunmasının gerektirmesi halinde, bazı özel bilgilerinin ilgili kurumlarla paylaşılabileceği konusunda mağdur bilgilendirilir ve rızası alınır. Denetimli serbestlik personeli, mağdur hakkında elde ettiği bilgileri mağdurun rızası olmadan üçüncü kişi, kurum ya da kuruluşlarla paylaşamaz. Elektronik ve fiziksel ortamda tutulan bilgilerin saklanması için gerekli tedbirler alınır. Ancak herhangi bir suç vakasının varlığı tespit edilmişse, mağdura bilgi verilerek, Cumhuriyet Başsavcılığına durum bildirilir. Mağdura yönelik sosyal ve ekonomik destek verilmesi MADDE 98 – (1) Sosyal ve ekonomik destek talebiyle müdürlüğe müracaat eden mağdurun kendisine veya birinci dereceden aile üyelerinden birine karşı işlenen suçun, ekonomik kayba yol açması, sonraki yaşantısını olumsuz etkilemesi ve bu zararın başka türlü telafisinin mümkün olmaması halinde, talep kaydedildikten sonra mağdur koruma kurulları bürosuna yönlendirilir. İKİNCİ BÖLÜM Çocukların ve Aile Bireylerinin Korunması Korunma altına alınması gereken çocuklarla ilgili yapılacak işlemler MADDE 99 – (1) Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında toplum içinde denetim ve takibi yapılan suça sürüklenen çocuğun korunma ve destek ihtiyacının olması veya sonradan böyle bir ihtiyacın ortaya çıkması halinde müdürlük, korunma ve desteğe ihtiyacı olan çocuğu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğüne ihbar etmekle yükümlüdür. Çocuğun korunma ve destek ihtiyacına ilişkin tespitler, ihbar yazısında açıkça belirtilir. (2) Çocuk hakkında danışmanlık tedbiri ihtiyacı nedeniyle ihbarda bulunulmaz. Bu kapsamdaki çalışmalar iyileştirme ve topluma kazandırma çerçevesinde eğitim ve iyileştirme bürosunda görevli denetimli serbestlik uzmanları tarafından yerine getirilir. Aile içi şiddet vakalarında yapılacak işlemler MADDE 100 – (1) Yükümlülerin, eşine veya diğer aile bireylerine karşı şiddet uygulaması veya şiddet uygulama tehlikesinin bulunması ya da yükümlünün şiddete maruz kalması veya şiddete maruz kalma ihtimalinin bulunması halinde, 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereğince koruyucu ve önleyici tedbir alınmak üzere ilgili kuruma durum bildirilir. (2) Şiddete maruz kalan veya risk altında bulunan mağdur ya da diğer aile bireyleri ile görüşülür ve bu husus planlamada göz önünde bulundurulur. Aile içi şiddete uğrayan mağdurun talep etmesi halinde mağdur destek hizmetleri bürosunca mağdura psiko-sosyal destek verilir. YEDİNCİ KISIM Elektronik Cihazların Kullanılması Suretiyle Takip BİRİNCİ BÖLÜM Elektronik İzleme Elektronik izleme MADDE 101 – (1) Elektronik izleme; şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlar ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim altında tutulmasını sağlayan, mağdurun ve toplumun korunmasını destekleyen kararların infaz edilmesinde kullanılan bir yöntemdir. Elektronik izleme merkezi MADDE 102 – (1) Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlarla toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi için elektronik izleme merkezi oluşturulur. (2) İzleme merkezinde bu konuda eğitim almış yeteri kadar denetimli serbestlik memuru yirmi dört saat esasına ve vardiya usulüne göre çalışır. Elektronik izleme şube müdürlüğünce her vardiya için izleme merkezinin çalışmalarından sorumlu bir personel belirlenir. (3) İzleme merkezinde görevli bir personelin kaç yükümlünün takibinden sorumlu olacağı elektronik izleme şube müdürlüğünce belirlenir. (4) Genel Müdürlüğün izni olmadan görevli ve yetkililer hariç, üçüncü kişiler izleme merkezine giremez. İzleme merkezi çalışanlarının, izleme merkezine cep telefonu, bilgisayar, fotoğraf makinesi gibi araçlarla girmeleri yasaktır. (5) İzleme merkezi çalışanları, yükümlülerle yaptıkları iletişimin ve yükümlülerin ihlal durumunun sisteme kaydedilmesini kontrol ederler ve ihlal durumlarını elektronik izleme şube müdürlüğüne aynı gün iletirler. Elektronik izleme müdahale ekibi MADDE 103 – (1) Müdürlüklerde ihtiyaç olması halinde denetim bürosunda elektronik izleme konusunda eğitim almış yeteri kadar denetimli serbestlik memuru görevlendirilir. Elektronik izleme müdahale ekibi yirmi dört saat esasına ve vardiya usulüne göre çalıştırılabilir. (2) Müdahale ekibi; a) Elektronik cihazların takılmasından ve sökülmesinden, b) İzleme merkezi ile gerekli koordinasyonun sağlanmasından, c) İzleme merkezince iletilen taleplerin yerine getirilmesinden, ç) Elektronik cihazlarla takip edilen yükümlülerin takip ve denetiminden, d) Elektronik cihazlarda meydana gelen arızalara ilişkin gerekli işlemlerin yapılmasından, e) İzleme merkezinden gelen ihlal durumunun tespit edilmesinden, sorumludur. İKİNCİ BÖLÜM Elektronik Cihaz ile Takip Edilecek Yükümlülerin Belirlenmesi, Elektronik Cihazların Takılması ve Sökülmesi Elektronik cihaz ile takip edilecek yükümlülerin belirlenmesi MADDE 104 – (1) Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da belirlenen kişilere yaklaşmamaya dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihaz kullanılmak suretiyle yerine getirilebilir. (2) Mevcut risk durumu, tedbir, yükümlülük ve denetimin gereklilikleri, mağdurun veya toplumun korunma ihtiyacı dikkate alınarak, vaka sorumlusunun talebi üzerine komisyon, yükümlünün elektronik cihaz ile takibini elektronik izleme şube müdürlüğüne önerir. (3) Elektronik cihaz takılması önerilen yükümlünün bilgileri elektronik izleme şube müdürlüğüne iletilir. Şube müdürlüğünce, izleme merkezinin kapasitesi, yükümlünün durumu, mahkeme kararının niteliği ve infaz kabiliyeti teknik yönden değerlendirilerek yükümlünün elektronik cihaz ile izlenip izlenmemesine karar verilir. Elektronik cihazların kurulması ve kelepçe takılması MADDE 105 – (1) Elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle izlenmesine karar verilen yükümlüler, görevli denetimli serbestlik personeli tarafından bilgilendirilir. Elektronik cihazın özelliğine göre yükümlü müdürlüğe davet edilerek veya yükümlünün evine gidilerek elektronik izleme ünitesi kurulur ve devreye sokulur. Elektronik cihazlarla takip edilecek yükümlünün kimlik bilgileri görevli personel tarafından kontrol edilir. (2) Yükümlü, elektronik kelepçe, diğer cihazlar ve ilgili ünitenin kullanımı ile uyulması gereken kurallar ve uymamanın sonuçları konusunda yazılı olarak bilgilendirilir. (3) Elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle takibine karar verilen yükümlü, elektronik kelepçe takılmasına ve ilgili ünitenin kurulmasına rıza göstermek, cihazları kullanılır durumda bulundurmak, kararın infazı için gerekli olan kısıtlamalara ve cihazların kullanımına ilişkin belirlenen kurallara uygun hareket etmek zorundadır. Bu kurallara aykırı davranış yükümlülüğünün ihlali sayılır. (4) İzleme merkezi tarafından yükümlünün kurallara aykırı davrandığının belirlenmesi halinde, müdahale ekibi durumdan derhal haberdar edilir. Elektronik izleme şube müdürlüğü, yükümlünün kurala aykırı davranışını denetimli serbestlik müdürlüğüne yazılı olarak da bildirir. Kurala aykırı davranışın vaka sorumlusu tarafından yükümlülüğün ihlali olarak değerlendirilmesi halinde durum komisyona iletilir. Elektronik cihazların ve kelepçenin sökülmesi MADDE 106 – (1) Yükümlülüğün sona ermesi veya ihlal edilmesi, yükümlünün ceza infaz kurumuna alınması ya da yükümlünün elektronik cihazların kullanılması suretiyle takibinden vazgeçilmesi durumunda, elektronik cihazlar ve kelepçe görevli denetimli serbestlik personelince sökülür. Cihaz, gerekli kontroller yapılarak yükümlüden tutanak karşılığında teslim alınır. (2) Elektronik cihaz ve kelepçe izleme merkezi bilgilendirilmeden sökülmez. Elektronik cihaz ve kelepçe sökülmesine ilişkin talep üzerine izleme merkezi tarafından sistemden elektronik takip sonlandırılır ve elektronik takibe ilişkin gerekli bilgiler ilgili müdürlüğe iletilir. SEKİZİNCİ KISIM Danışma Kurulu ve Koruma Kurulları BİRİNCİ BÖLÜM Danışma Kurulunun Oluşumu, Gündeminin Hazırlanması ve Toplanması Danışma Kurulunun oluşumu MADDE 107 – (1) Denetimli serbestlik hizmetlerine ilişkin olarak danışma organı niteliğinde görev yapmak üzere Bakanlıkta, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulu kurulur. (2) Danışma Kurulunun başkanı Adalet Bakanlığı müsteşarı, vekili müsteşar yardımcısıdır. Müsteşarın bulunmadığı zamanlarda Danışma Kuruluna müsteşar yardımcısı başkanlık eder. (3) Danışma Kurulu aşağıdaki üyelerden oluşur: a) Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü. b) Bakanlık Kanunlar Genel Müdürü. c) Bakanlık Personel Genel Müdürü. ç) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği bir temsilci. d) Yükseköğretim Kurulunca görevlendirilecek, üniversitelerin hukuk fakültelerinin ceza ve ceza usul hukuku ana bilim dalından bir, sosyal hizmet, sosyoloji ve psikoloji bölümlerinden birer kişi olmak üzere profesör veya doçent unvanına sahip, öncelikle denetimli serbestlik hizmetleri alanında çalışmaları bulunan öğretim üyesi. e) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü. f) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının; 1) Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü. 2) Kadının Statüsü Genel Müdürü. 3) Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürü. 4) Sosyal Yardımlar Genel Müdürü. 5) Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü. g) Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü. ğ) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından üst düzey bir temsilci. h) Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün Asayişten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı veya Daire Başkanı. ı) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir temsilci. i) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan bir temsilci. j) Denetimli Serbestlik Daire Başkanı. (4) Danışma Kurulu toplantılarına gündeme göre, ilgili kişiler ile kurumların temsilcileri katılımcı olarak davet edilebilir. (5) Danışma Kurulunun yazı işleri hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından yürütülür. Danışma Kurulunun gündeminin hazırlanması MADDE 108 – (1) Daire Başkanlığınca Danışma Kurulu toplantı tarihinden önce Danışma Kurulu üyelerine, toplantının yeri ve zamanını belirten davet yazısı yazılır. Davet yazısında toplantı tarihinden önce toplantıya katılacak kişi ile gündeme ilişkin öneri ve görüşlerin bildirilmesi istenir. (2) Daire Başkanlığı tarafından müdürlüklerin ve koruma kurullarının yıllık faaliyet raporları ile üye kurumların öneri ve görüşleri dikkate alınarak gündem hazırlanır. (3) Hazırlanan gündem toplantı tarihinden önce üyelere gönderilir. Müdürlükler ve koruma kurullarının görevleri ile ilgili hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları gündeme eklenir. Danışma Kurulunun toplanması MADDE 109 – (1) Danışma Kurulu her takvim yılında en az bir defa toplanır. Başkan, gerekli gördüğü hallerde Danışma Kurulunu toplantıya çağırabilir. (2) Danışma Kurulu, Bakanlık Müsteşarının uygun göreceği yer ve tarihte toplanır. (3) Danışma Kurulu toplantısında gündem Daire Başkanlığınca takdim edilir. (4) Toplantıda sunulan öneriler tutanağa bağlanır ve Danışma Kurulu üyelerince imzalanır. Kararlar Genel Müdürlükçe ilgili kurum ve kuruluşlara iletilir. İKİNCİ BÖLÜM Danışma Kurulunun Görevleri ve Mâli Hükümler Danışma Kurulunun görevleri MADDE 110 – (1) Danışma Kurulunun görevleri şunlardır: a) Denetimli serbestlik hizmetlerinin geliştirilmesine, kurumlar arası işbirliğinin güçlendirilmesine, yeniden suç işlenmesinin önlenmesine ve toplumla bütünleşmeyi sağlayıcı politikaların üretilmesine ilişkin öneri niteliğinde kararlar almak. b) Genel Müdürlük tarafından sunulan müdürlükler ve koruma kurullarının yıllık faaliyetlerini değerlendirmek ve önerilerde bulunmak. c) Müdürlükler ve koruma kurullarının görevleri ile ilgili olarak hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmelik taslaklarını incelemek ve önerilerde bulunmak. ç) Kanunla verilen diğer görevleri yapmak. Mâli hükümler MADDE 111 – (1) Kanunun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, Danışma Kurulunun toplantılarına katılan üyelere 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre harcırah ödenir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Koruma Kurullarının Oluşumu, Gündemin Hazırlanması, Çalışma Usul ve Esasları Koruma kurullarının oluşumu MADDE 112 – (1) Cumhuriyet başsavcılığınca her yılın Ocak ayı içerisinde koruma kurulu oluşturulur. Koruma kurulunun kimlerden oluştuğu ve çalışma usul ve esasları üyelere bildirilir. (2) Koruma kurulu; Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet başsavcı vekili ya da Cumhuriyet savcısının başkanlığında aşağıdakilerin katılımı ile oluşur: a) Baro temsilcisi. b) Belediye başkanı veya görevlendireceği yardımcısı. c) Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenecek bir ceza infaz kurumu müdürü. ç) Denetimli serbestlik müdürü. d) Millî eğitim müdürü. e) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı il veya ilçe müdürü. f) Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı temsilcisi. g) Teşkilatı bulunan yerlerde Türkiye İş Kurumu müdürü. ğ) Ziraat ve Halk Bankası müdürleri. h) Ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları, borsalar, esnaf ve sanatkârlar birliği yöneticileri. ı) Kamuya ait fabrikaların yönetici seviyesindeki temsilcileri. i) Kamuya yararlı dernek veya vakıfların yönetici seviyesindeki temsilcileri. j) Özel bankaların yönetici seviyesindeki temsilcileri. (3) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar ile özel banka yöneticilerinin koruma kuruluna katılımı istekleri ve Cumhuriyet başsavcısının uygun görmesiyle mümkün olur. (4) Koruma kurulu toplantısının gündemine göre, Cumhuriyet başsavcısı; ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulu başkanı, sağlık müdürü veya sağlık grup başkanı, özel idare müdürü, kolluk amirleri ile ilgili kişi ve kurumların temsilcilerini koruma kurulu toplantısına davet edebilir. (5) Koruma kurulunun yetki alanı adalet komisyonunun yargı çevresi ile sınırlıdır. (6) Koruma kurulunun yazı işleri hizmetleri, müdürlük tarafından yürütülür. Koruma kurulu gündeminin hazırlanması MADDE 113 – (1) Koruma kurulunun gündemi, koruma kurulu başkanının görüşü alındıktan sonra müdürlük tarafından hazırlanır. (2) Koruma kurulunun gündeminde; mağdurların sosyal ve ekonomik talepleri ile salıverilen hükümlülerin talepleri, şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde denetim ve takibi konusunda kurumlar arası işbirliğini gerektiren durumlar, eski hükümlülere yönelik hazırlanan projeler, hizmetler listesi ile kurumsal eğitimler ve programlar listesinin güncellenmesi, koruma kurulu kararlarına itiraz gibi konular yer alır. (3) Gündem, toplantı tarihinden en geç bir hafta önce koruma kurulu üyelerine ulaştırılır. Gündemin içerisinde toplantının nerede ve ne zaman yapılacağına dair bilgilere de yer verilir. (4) Koruma kurulu çalışmalarına başlamadan önce müdür veya müdür yardımcısı tarafından gündem takdim edilir, müdürlük tarafından yürütülen infaz ve iyileştirme çalışmaları ve koruma kurulunca alınan kararlara ilişkin yapılan işlemler ve sonuçları hakkında koruma kurulu üyelerine bilgi verilir. Koruma kurullarının çalışma usul ve esasları MADDE 114 – (1) Koruma kurulu üç ayda bir toplanır. Koruma kurulu başkanının gerekli görmesi hâlinde koruma kurulu her zaman toplanabilir. (2) Koruma kurulu; üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır, toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar alır. Toplantı yeter sayısına ulaşılamazsa, bu husus bir tutanakla tespit edilerek toplantı bir hafta sonra çoğunluk aranmaksızın yapılır. (3) Koruma kurulunda alınan kararlar bir tutanakla tespit edilerek katılanlarca imzalanır ve ilgilisine bildirilir. Kararların yerine getirilmesini müdürlük takip ederek sonucu hakkında koruma kuruluna bilgi verir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Koruma Kurulunun Görevleri ve Başvuru Koruma kurulunun görevleri MADDE 115 – (1) Koruma kurulu, Kanunun 17 nci maddesine uygun olarak aşağıdaki görevleri yerine getirir: a) Mağdurların suç nedeniyle karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümünde bu kişileri ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmek. b) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin meslek veya sanat edinmelerinde, iş bulmalarında, bir meslek veya sanat sahibi olanlar ile tarım işletmeciliği yapmak veya işyeri açmak isteyenlere araç ve kredi sağlanmasında bu kişileri ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirmek. c) Müdürlükçe hazırlanacak mesleki eğitim projeleri ile başvuru sahibinin kendi işini kurma projelerini karara bağlamak, yürütülen projeleri izlemek ve bitirilen projelerin sonuçlarını değerlendirmek. ç) Mağdurlar ile ceza infaz kurumundan salıverilenlerin öğrenimlerine devam etmelerini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri almak ve bu konuda müdürlük tarafından hazırlanan projeleri görüşmek ve karara bağlamak. d) Ceza infaz kurumundan salıverilenlerin aileleri ve sosyal çevreleriyle oluşabilecek psiko-sosyal sorunlarının çözümüne yardımcı olmak. e) Müdürlük tarafından denetim ve takibi yapılan denetimli serbestlik kararlarının yerine getirilmesinde kurumlar arası işbirliği gerektiğinde müdürlüğe yardımcı olmak. f) İş arama izni verilen hükümlüleri çalışabilecekleri işler ve yerler konusunda bilgilendirmek. g) Hizmetler listesi ile kurumsal eğitimler ve programlar listesinin hazırlanması ve güncellenmesinde müdürlüğe görüş ve öneride bulunmak. ğ) Alınan kararların yürütülmesini temin etmek amacıyla kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan vakıf ve dernekler ile uygun görülen gönüllü gerçek ve tüzel kişilerle işbirliği yapmak. Başvuru MADDE 116 – (1) Ekonomik ve sosyal yönden mağdurlar ile ceza infaz kurumundan salıverilen veya denetimli serbestlik altında bulunan hükümlüler ya da kanunî temsilcileri dilekçe ile koruma kurulunun yetki alanındaki müdürlüğe başvurabilirler. Sözlü başvuru halinde buna ilişkin tutanak düzenlenir. (2) Başvuru dilekçesi ile birlikte; a) Başvuruyu yapan kişinin kimlik bilgilerini gösterir belge, b) Mağdurlar bakımından kesinleşmiş mahkeme kararı ya da soruşturma veya kovuşturma evresinde ilgili merciin yazısı, c) Ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler için verilen Salıverilen Hükümlüye Ait Durum Bildirme Formu, istenir. (3) Eksik belge ile yapılan müracaatlar kayıt altına alınır ve ilgiliden on beş gün içinde eksikleri tamamlaması istenir. Haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın eksikliklerini tamamlamaması durumunda dilekçelerinin değerlendirilmeyeceği kişiye bildirilir. (4) Başvuruda bulunan her kişi için bir dosya açılır. Dosyanın içerisinde, yapılan çalışmaların bulunduğu talep formu ile başvuru belgeleri yer alır. Dosya üzerine talep sahibinin adı soyadı, talep konusu ve koruma kurulu kayıt ekranındaki kayıt numarası yazılır. (5) Koruma kurulunun yetki alanında ikamet etmeyenlerin başvuruları müdürlük muhabere defterine kaydedildikten sonra yetkili koruma kurulunun bulunduğu müdürlüğe gönderilir ve durum kişiye bildirilir. (6) Koruma kurulunun görev alanına girmeyen başvurular müdürlük muhabere defterine kaydedildikten sonra ilgili kuruma gönderilir ve durum kişiye bildirilir. (7) Koruma kuruluna başvuruda maddi yardım isteminde bulunma hakkı, mağdurlar için suçun işlendiği tarihten, salıverilen hükümlüler için ceza infaz kurumundan salıverilme tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer. Talep formu MADDE 117 – (1) Başvuruda bulunan mağdurlar ile salıverilen hükümlüler hakkında kendileri ile görüşme yapan denetimli serbestlik memuru tarafından talep formu düzenlenir. (2) Talep formu, mağdurların suç nedeniyle karşılaştıkları sosyo-ekonomik sorunların çözümüne yardımcı olunmasına ilişkin bilgiler ile salıverilen hükümlülerin gerekli toplumsal kaynaklardan faydalanılarak topluma yeniden kazandırılmaları ve toplumla bütünleşmelerine olanak tanınması amacıyla yürütülecek çalışmalara temel oluşturan bilgileri içerir. Bu formda kişisel bilgiler, sağlık, aile, iş ve sosyo-ekonomik durum, sosyal çevre ve ilişkiler ile kişi hakkında görüşmelerden elde edilen izlenim ve kişinin talebine ilişkin mevcut sertifika, diploma, çalışma deneyimi ile değerlendirmeler yer alır. (3) Talep konusu dikkate alınarak talepte bulunanın ekonomik, eğitim ve mesleki durumunu gösteren belgeler, varsa Türkiye İş Kurumu kayıt belgesi veya numarası ile müdürlükçe gerekli görülen diğer belgeler talep formuna eklenir. (4) Talep formu, bireysel görüşmeler ve gerektiğinde ev ziyareti yapılması suretiyle düzenlenir ve kişinin dosyasında saklanır. Bu formların saklanmasında özel hayatın gizliliğine dikkat edilir. Taleplerin değerlendirilmesi MADDE 118 – (1) Koruma kurulu tarafından talepler değerlendirilirken kişinin yapması gereken çalışmalar ile katkı sağlayacağı hususlar gözden geçirilir ve kişilerin çalışmalara aktif olarak katılımı sağlanır. (2) Salıverilen hükümlülerin talepleri değerlendirilirken hizmetler listesi ile kurumsal eğitimler ve programlar listesi göz önünde bulundurularak bu kişilerin iş bulmalarına veya kendi işlerini kurmalarına ya da bu amaçla mesleki eğitim almalarına öncelik verilir. (3) Koruma kurulunca, dosyanın daha ayrıntılı hazırlanmasına veya başka çalışmaların yapılmasına karar verilmesi halinde, eksikliklerin veya yapılacak çalışmaların müdürlük tarafından yerine getirilmesi istenir. Takip formu MADDE 119 – (1) Kendi işini kuranlar veya işe yerleştirilenlerin işyerlerindeki durumları ile eğitim kurumuna yerleştirilenlerin kurumlardaki durumları denetimli serbestlik memuru tarafından belirli aralıklarla denetlenerek takip formu düzenlenir. Kendi işini kuranlar ile işe yerleştirilenler en az bir yıl süreyle takip edilir. (2) İşe yerleştirilenlerin işyerlerindeki uyum süreçleri ile eğitim kurumuna devam edenlerin kurumlardaki uyum süreçleri denetimli serbestlik memurları tarafından işyerleri veya kurumları ziyaret edilerek kontrol edilir ve işyeri ile kurum yetkililerinin görüşleri takip formunda belirtilir. (3) Takip formu kişinin dosyasında saklanır. Bu formların saklanmasında özel hayatın gizliliğine dikkat edilir. Projelerin hazırlanması MADDE 120 – (1) Salıverilen hükümlülerin yeniden suç işlemelerinin önlenmesi ve topluma kazandırılmaları amacıyla iş ve meslek edinmelerine, mağdurların ise suç nedeniyle karşılaştıkları sosyo-ekonomik sorunlarının etki ve sonuçlarının azaltılmasına yönelik projeler hazırlanabilir. (2) Projeler, ilgili kurum veya kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının iş birliğinde hazırlanır. Bu projelerde ilgili kurum veya kuruluş ya da sivil toplum kuruluşlarının mevzuatları dikkate alınır. (3) İş ve meslek edindirme projelerinin, işgücü piyasası ihtiyaç analizleri doğrultusunda, en kısa sürede iş imkânı sağlayacak nitelikte olmasına dikkat edilir. Ayrıca mesleki eğitim projelerinde, katılımcılara sertifika verilmesi sağlanır. Projeler hazırlanırken o bölgede faaliyet gösteren kamu ve özel kurum veya kuruluşların hangi nitelikte personel ihtiyacı olduğu araştırılır ve bu doğrultuda mesleki eğitimler verilerek, istihdam konusunda ilgili kurumlarla çalışmalar yapılır. (4) Hazırlanan projelere ilişkin koruma kurulu onayı projeye eklenir. Ayrıca onaylı projelerin bir örneği Daire Başkanlığına gönderilir. DOKUZUNCU KISIM Kayıt İşlemleri, Tutulacak Defter ve Kartonlar ile Çeşitli ve Son Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Kayıt İşlemleri, Tutulacak Defter ve Kartonlar Denetimli serbestlik kararlarının kaydı MADDE 121 – (1) Denetimli serbestlik kararları UYAP bilişim sisteminde oluşturulan elektronik ortama kaydedilir. (2) Elektronik ortamda oluşturulan kayıt ekranında; yükümlünün kimlik bilgileri, suçu, uygulanan kanun maddesi, kararın türü, konusu, tarihi ve numarası, süresi, geldiği tarih, kararı veren mahkemenin adı ve diğer hususlar ile ilgili bölümler bulunur. Dayanıklı taşınırlar ekranı MADDE 122 – (1) Müdürlüğe ait veya müdürlüğün tasarrufunda bulunan ve kullanma süresi bir yıldan fazla olan demirbaş eşyalar elektronik ortama kaydedilir. (2) Dayanıklı taşınırlar ekranı; demirbaş sıra numarası, demirbaş eşyanın bulunduğu yer, demirbaş eşyanın türü ve özellikleri, alındığı tarih ve terkin tarihi sütunlarını içerir. Koruma kurulu kayıt ekranı MADDE 123 – (1) Ekonomik ve sosyal yönden mağdurlar ile ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler veya kanunî temsilcilerinin talepleri elektronik ortama kaydedilir. (2) Koruma kurulu kayıt ekranında; mağdurlar ile salıverilen hükümlülerin kimlik bilgileri, talebin konusu, talep edilen ve yapılan yardımın türü ve tarihi, yardım yapan kişi veya kurum ile düşünceler bölümü bulunur. Kütüphane kayıt ekranı MADDE 124 – (1) Müdürlüklere gönderilen veya dışarıdan temin edilerek kütüphaneye konulan kitaplar ile diğer dokümanlar elektronik ortama kaydedilir. (2) Kütüphane kayıt ekranı; sıra numarası, kitabın adı, yazarı, yayınevi, geldiği yer ve basım tarihi sütunlarını içerir. Mağdur kayıt ekranı MADDE 125 – (1) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat eden mağdurların talepleri ve mağdurlara yönelik destek hizmetleri elektronik ortama kaydedilir. (2) Mağdur kayıt ekranında; mağdurun kimlik bilgileri, mağduriyeti, talebi ve düşünceler ile ilgili bölümler bulunur. Muhabere kayıt ekranı MADDE 126 – (1) Bakanlıktan, Cumhuriyet başsavcılıklarından, mahkemelerden, diğer kurum veya kuruluşlardan gelen ya da bu kurum veya kuruluşlara gönderilen yazılar ile belgeler elektronik ortama kaydedilir. (2) Muhabere kayıt ekranında; sıra numarası, evrakın tarih ve numarası, gönderilen veya gönderen daire, geliş ve sevk tarihi, evrakın konusu ve düşünceler ile ilgili bölümler bulunur. Zimmet defteri MADDE 127 – (1) Zimmet defteri; müdürlüklerden diğer kurum ya da kuruluşlara elektronik ortamda gönderilemeyen evrakın kaydedildiği defterdir. (2) Zimmet defteri; sıra numarası, evrak numarası, gönderildiği daire, alındığı tarih, evrakı alanın adı ve soyadı, evrakı alanın imzası ile düşünceler sütunlarını içerir. Tutulacak kartonlar MADDE 128 – (1) Müdürlüklerde; a) Müdürlüklerden Bakanlığa gönderilen yıllık iş cetveli örneklerinin konulduğu iş cetvelleri kartonunun, b) Yıllık olarak düzenlenen çalışma raporlarının konulduğu çalışma raporları kartonunun, c) Teftiş sonucunda düzenlenen tavsiye raporlarının konulduğu teftiş tavsiye raporları kartonunun, ç) Müdürlük tarafından diğer kurumlarla yapılan iş birliği protokollerinin konulduğu protokoller kartonunun, d) Komisyon tarafından alınan kararların konulduğu infaz işlemleri değerlendirme komisyonu karar kartonunun, e) Müdürlüğün yetki alanı içindeki resmi ve özel kurum ve kuruluşlarca yürütülen eğitim programlarına, iş ve meslek kursları ile sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin düzenlenen listelerin konulduğu kurumsal eğitimler ve programlar kartonunun, f) Gözetim altında veya kamu yararına çalışma yaptırımının ya da yükümlülüğünün infazına ilişkin işlerin ve bu işlerin yerine getirilebileceği kurumların listesinin konulduğu hizmetler listesi kartonunun, g) Cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemeler tarafından soruşturma veya kovuşturma evresinde talep edilmesi halinde düzenlenen sosyal araştırma raporlarının konulduğu sosyal araştırma raporu kartonunun, ğ) Koruma kurulu kararlarının tarih sırasıyla konulduğu koruma kurulu karar kartonunun, h) Koruma kurulu gündemine alınan projelerin düzenli bir şekilde tarih sırasıyla konulduğu koruma kurulu proje kartonunun, tutulması zorunludur. İKİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler İş cetvelleri ile çalışma raporlarının hazırlanması MADDE 129 – (1) Her yılın Ocak ayı içerisinde; kaydedilen karar türlerine göre bir önceki yıl içerisinde gelen, kapatılan ve bir sonraki yıla devreden dosya sayısını gösterir iş cetveli hazırlanır. (2) Çalışma raporu, bir önceki yıl gelen kararların infazına, yükümlülerin toplum içinde denetim ve takibine ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar ile kurumlar arası işbirliğine ilişkin tespit, değerlendirme ve önerilerden oluşur. (3) Genel Müdürlüğe sunulacak yıllık faaliyet raporuna esas teşkil etmek üzere, müdürlükler tarafından düzenlenen iş cetveli ile çalışma raporları her yılın Şubat ayının ikinci haftasında Daire Başkanlığına gönderilir. Elektronik ortamda kayıt MADDE 130 – (1) Müdürlükte her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri ve bunlara ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemlerinde UYAP bilişim sisteminin sağladığı imkânlardan, güvenli elektronik imza da kullanılmak suretiyle yararlanılır. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan belgeler ayrıca fizikî olarak gönderilmez. (2) Diğer kişi, kurum veya kuruluşlara verilmek üzere elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması gereken hâllerde, tutanak veya belge aslının aynı olduğu belirtilerek ad, soyad, unvan ve sicil numarası yazılmak suretiyle görevli personel tarafından imzalanır ve gerekirse mühürlenir. (3) Müdürlüğe elektronik ortam dışında gelen evrak, taranıp elektronik ortama aktarılarak UYAP bilişim sistemine kaydedilir. Kurum ve kuruluşlardan elektronik ortam dışında gelen evrak ile fiziken muhafazası gereken diğer belgeler ayrıca mahsus kartonlarında muhafaza edilir. (4) Kişisel verilerin kaydı ve paylaşılmasında bu verilerin yetkisiz kişilerce elde edilmesini veya hukuka aykırı kullanılmasını önlemek için her türlü tedbir alınır. Defterlerle basılı evrakın temini MADDE 131 – (1) Elektronik ortamda kayıt için UYAP bilişim sisteminde yer alan şablonlar kullanılır, ayrıca fiziki defter ve basılı evrak kullanılmaz. Müdürlüklerde kullanılacak fiziki defter ve basılı evrakın örnekleri Bakanlıkça tespit edilerek bastırılır ve dağıtılır. (2) Bu Yönetmelikte yer alan form, plan, rapor ve gerekli diğer dokümanlar Daire Başkanlığınca oluşturularak denetimli serbestlik müdürlüklerine gönderilir. Büroların çalışma usul ve esasları MADDE 132 – (1) Müdürlük bulunmayan yerlerde kurulan büroların çalışma usul ve esasları hakkında bu Yönetmeliğin ilgili hükümleri uygulanır. Atıflar MADDE 133 – (1) Daha önce diğer düzenlemelerde, 18/4/2007 tarihli ve 26497 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğine yapılan atıflar, bu Yönetmeliğe yapılmış sayılır. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 134 – (1) 18/4/2007 tarihli ve 26497 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. 31/12/2015 tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı kararı verilmesi şartı GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şart 31/12/2015 tarihine kadar uygulanmaz. Yürürlük MADDE 135 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 136 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. [R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ] —— • —— Orman Genel Müdürlüğünden: MESİRE YERLERİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek amacıyla Orman Genel Müdürlüğünce tesis edilecek ve mevcut mesire yerlerinin ayrılması, onanması, planlanması, planlarının uygulanması, geliştirilmesi, işletilmesi, işlettirilmesi, yönetilmesi ve iptaline ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 6, 25, ek 5 ve ek 8 inci maddeleri ile 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun 2 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) A tipi mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek maksadıyla yüksek ziyaretçi potansiyeline sahip, günübirlik kullanım imkânı yanında gecelemeye de imkân sağlayan, çadır, karavan, motor-karavan ve kır evi, kır lokantası, kır kahvesi gibi çok katlı olmayan, doğa ile uyumlu yapı ve tesisler ile yöresel ürünler sergi ve satış yeri, piknik üniteleri, kameriye ile diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden mesire yerlerini, b) Alan kullanım planı: Mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde, hangi alanların ne şekilde ve hangi maksatla kullanılacağını ve korunacağını belirleyen, dış sınır alanı koordinatlı ve alanın büyüklüğüne göre uygun ölçeklendirilen haritalar üzerinde sadece özel işaretler şeklinde belirleyen ve gelişme planına altlık oluşturan veya yönlendiren planları, c) B tipi mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek maksadıyla yerleşim merkezlerinin çevresinde veya rekreasyonel kaynak değerlerine ve yüksek ziyaretçi potansiyeline sahip, sadece günübirlik kullanım imkânı sağlayan kır lokantası, kır kahvesi, yöresel ürünler sergi ve satış yeri, piknik üniteleri, kameriye gibi diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden mesire yerlerini, ç) Bakanlık: Orman ve Su İşleri Bakanlığını, d) Bölge müdürlüğü: Orman bölge müdürlüğünü, e) C tipi mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek maksadıyla kaynak değeri ve ziyaretçi potansiyeli orta ve düşük yoğunlukta olan, günübirlik mahalli ihtiyaçları karşılamak maksadıyla, piknik üniteleri, yöresel ürünler sergi ve satış yeri, kameriye, ve diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden mesire yerlerini, f) D tipi kent (şehir) ormanı: Ormanların öncelikle sağlık, spor, estetik, kültürel ve sosyal fonksiyonlarını halkın hizmetine sunmak, aynı zamanda yurdun güzelliğine katkı sağlamak, toplumun çeşitli spor ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılamak, turistik hareketlere imkân vermek ve teknik ormancılık faaliyetleri ile flora ve faunanın da tanıtılarak, özellikle çocuklar ve gençlere orman sevgisi ve bilincinin aşılanması maksadıyla izcilik, doğa yürüyüşü, bisiklet, binicilik ve benzeri etkinlikler ile kır lokantası, kır kahvesi, kültür evleri, yöresel ürün sergi ve satış yeri, amfi tiyatro, çeşitli mini spor alanları ve diğer rekreasyonel yapı ve tesisleri ihtiva eden, il ve ilçelerde ayrılan yerleri, g) Döner Sermaye: Orman Genel Müdürlüğü Orman İşletmeleri Döner Sermayesini, ğ) Estetik kaynak: Ormanların insanların zevk ve psikolojisine hitap eden, peyzaj ve manzara bütünlüğü açısından farklı özelliklerini, h) Gelişme planı: Mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde, rekreasyonel kaynak değerlerinin sürdürülebilir kullanımını yönlendiren, diğer kaynak değerlerinin korunmasını şekillendiren, yönetim ve ziyaretçi kullanım tesislerini belirleyen, alt ve üst yapı tesislerinin uygulamalarına yön veren hali hazır durum üzerinde, ağaç röleve planını da ihtiva eden, uygun ölçekli planı, ı) Genel Müdürlük: Orman Genel Müdürlüğünü, i) İdare: Orman Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra birimlerini, j) İşletme müdürlüğü: Orman işletme müdürlüğünü, k) Mesire yeri: Toplumun çeşitli dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılamak, yurdun güzelliğine katkı sağlamak ve turistik hareketlere imkân vermek maksadıyla, gerekli yapı, tesis ve donatılarla kullanıma ayrılan, halkın günübirlik veya geceleme ihtiyaçlarını karşılayan, rekreasyonel ve estetik kaynak değerlerine sahip orman rejimine tabi sahaları, l) Rekreasyon: Ormanların eğlenme, dinlenme ile beden ve ruh sağlığını yenileme fonksiyonunu, m) Rekreasyonel kaynak: Tabii ve kültürel çevrenin, özellikle açık hava rekreasyonu yönünden doğal özelliklerini, insanın eğlenme, dinlenme, beden ve ruh sağlığını yenileme fonksiyonunu sağlayan sosyo-kültürel çevreyi, n) Şube Müdürü: Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Şube Müdürünü, o) Tabii kaynak: Flora, fauna, habitatlar, ekosistemler, tabiat tarihinin ve tabii mirasın müstesna özellikleri ve bunlara dair ilmi değerler ile fiziki tabii değerler; coğrafi konum, jeolojik ve jeomorfolojik teşekküller, hidrolojik ve limnolojik özellikler, klimatik özellikler ve bunlara dair ilmi değerleri, ö) Vaziyet planı: Mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde hali hazır durum üzerinde, hangi alanların ne şekilde ve hangi maksatla kullanılacağının veya korunacağının özel işaretler ile gösterildiği, dış sınır alanı koordinatlandırılmış planları, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Temel İlkeler ve Kriterler Temel ilkeler MADDE 4 – (1) Mesire yerlerinde aşağıdaki ilkelere uyulur: a) Her türlü düzenleme doğal ekosisteme uygun olarak yapılır. b) Gerekli hallerde orman amenajman plânları ve ilgili mevzuatta belirtilen her türlü ormancılık çalışmaları yapılır. c) İdarece belirlenen maksat dışında herhangi bir faydalanmaya müsaade edilmez. Kriterler MADDE 5 – (1) Mesire yerlerine ayrılacak alanlarda; a) Orman rejimi içerisinde olması veya bu amaçla tahsis edilmesi, b) Rekreasyon ve ekosistem yönünden farklı ve zengin özelliklere sahip olması, c) Rekreasyonel kullanım talebi ve/veya ihtiyacı olması, ç) Rekreasyonel kaynak bütünlüğünü sağlayacak nitelik ve büyüklükte olması, kriterleri aranır. (2) Mesire yerlerinde gerekli yapı ve tesisler, doğa ile uyumlu, tercihen taş veya ahşap malzemeden zemin ve kullanılabilir çatı katı dışında tek katlı olacak şekilde Genel Müdürlükçe belirlenen esaslara uygun olarak yapılır. Özel durumlarda Bakanlık onayı ile birden fazla katlı yapılabilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Ayrılma ve Onama, Planlama, Projelendirme ve Uygulama, Sınır Değişikliği ve İptal Ayrılma ve onama MADDE 6 – (1) Mesire yerleri ayrılma kriterlerine uygun olan sahalar için işletme müdürlüğünce düzenlenen mesire yerleri teklif raporu ve ekleri, bölge müdürlüğünün görüşü ile birlikte bölge müdürlüğünce, Genel Müdürlüğe gönderilir. Genel Müdürlükçe kurulması uygun bulunan mesire yerleri, ilgili kurumlardan gerekli izin ve görüşlerin alınması için tekrar bölge müdürlüğüne gönderilir. İlgili kurumlardan izin alınan mesire yerleri Bakanlıkça uygun görülmesi halinde mesire yeri olarak ayrılır ve onanır. Planlama, projelendirme ve uygulama MADDE 7 – (1) Mesire yerlerinin; doğal, kültürel, rekreasyonel ve estetik kaynak yönünden planlanması, projelendirilmesi ve uygulanmasına ait iş ve işlemler idare tarafından yapılır veya yaptırılır. Plan ve projelerin revizyonunda aynı süreç izlenir. (2) A ve B tipi mesire yerleri için alan kullanım planı, gelişme planı ve plan raporları bölge müdürlüğü tarafından yapılır veya yaptırılır ve Genel Müdürlükçe onaylanır. (3) C tipi mesire yerleri ve kent (şehir) ormanları için vaziyet planı bölge müdürlüğü tarafından yapılır veya yaptırılır ve Genel Müdürlükçe onaylanır. Gerektiği hallerde C tipi mesire yerleri ve kent (şehir) ormanları için de bölge müdürlüğü alan kullanım planı ve/veya gelişme planı ve plan raporlarını yapabilir veya yaptırabilir. Bu planlar, Genel Müdürlükçe onaylanır. Sınır değişikliği MADDE 8 – (1) Mesire yerlerinde gerekli hallerde sınır değişikliği Genel Müdürlük onayı ile yapılabilir. Mesire yerinin iptali MADDE 9 – (1) Mevcut mesire yerlerinden kiraya verilmeyen, ziyaretçi potansiyeli yetersiz ve kullanım özelliğini kaybetmiş olanlar, Genel Müdürlük onayı ile iptal edilir. (2) Mesire yerlerinin tamamı veya bir bölümü, kamu yararı ve zaruret bulunması halinde Orman Kanunu hükümlerine göre başka maksatlara tahsis edilebilir. İzin sonucunda mesire yerinin tamamı veya izne konu edilen bölümü Genel Müdürlük onayı ile iptal edilebilir. İptal sonucunda oluşacak zararlarla ilgili işlemler Genel Müdürlükçe belirlenir. (3) Şartname ve sözleşmeye aykırı hususların tespiti halinde sözleşme kendiliğinden hükümsüz kalır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Yönetim, İşletme ve Denetim Yönetim ve işletme MADDE 10 – (1) Mesire yerlerinin yönetim ve işletilmesi aşağıdaki esaslara uygun olarak yapılır: a) Mesire yerlerinde plan ve projelerin gerektirdiği her türlü yapı ve tesisler ile hizmet ve faaliyetler, 4 ve 5 inci maddelerde belirtilen ilke ve kriterlere uygun olarak Genel Müdürlükçe belirlenen usul ve esaslara göre yapılır veya yaptırılır. b) Mesire yerleri Orman Kanununun ek 8 inci maddesine göre yirmidokuz yıla kadar kiraya verilebilir. Yirmidokuz yıl kiraya verilen mesire yerlerinde engellilere yönelik dinlenme ve eğlenme tesislerinin yapılması zorunludur. c) Mesire yerlerinin kapalı teklif usulüyle ihale edilmesi esastır. Bölge müdürlüğünce oluşturulan komisyon tarafından kullanılışlarının özelliği, idarelere faydalı olması veya ivediliği nedeniyle kapalı veya açık teklif yöntemleriyle ihalesi uygun görülmeyen mesire yerleri, Genel Müdürlüğün teklifi ile Bakanlık tarafından pazarlık usulü ile kiraya verilebilir. Her türlü sorumluluk pazarlık usulü ile ihaleyi idareden alanda kalması şartıyla, pazarlık usulü ile ihale edilen mesire yerlerinde yer alan yapı ve tesislerin işletmeciliğinin üçüncü kişi veya kuruluşlara kiraya verilmesi halinde, kiraya verenlerden verilen kira bedel farkının % 50’si idare tarafından tahsil edilir. A ve B tipi mesire yerlerinin işletilmesinin devrinde Genel Müdürlüğün, C ve D tipi mesire yerlerinin işletilmesinin devrinde, bölge müdürlüğünün onayı alınır. ç) İdare; mesire yerlerinin kiralanması ihalelerinde, ihaleye iştirak edeceklerden, ihaleye gireceği konuda deneyim sahibi olduğuna dair belge isteyebilir. d) Mesire yerlerinde Genel Müdürlükçe onaylanacak ek proje ile yapılan ve gelir getirici özellik taşıyan tesislerin maliyet bedelinin % 2’si yıllık kiraya ilave edilir. e) Kapalı teklif usulüyle ihale edilen mesire yerleri işletmeciliği, sözleşme tarihinden itibaren iki yıl bitmeden ve sözleşmenin bitimine bir yıl kala devir edilemez. Devirler Genel Müdürlük onayı ile yapılır. Devir alacaklarda ilk ihaledeki şartlar aranır. f) Tip değişikliği Genel Müdürlük onayı ile yapılabilir. Ancak sözleşme süresince mesire yerlerinde tip değişikliği yapılamaz. g) Kira süresi sonunda veya kira sözleşmesinin herhangi bir şekilde sona ermesi durumunda, yapı ve tesisler eksiksiz ve bedelsiz olarak Genel Müdürlüğün tasarrufuna geçer. Denetim MADDE 11 – (1) Mesire yerlerinde yapılacak yapı ve tesislerin plan ve projeye uygun olarak yapılıp yapılmadığı, saha bakımı, koruma ve temizlik hizmetleri ile vatandaşa verilen hizmetlerin yeterliliği bölge müdürlüğü tarafından denetlenir veya denetlettirilir. Bu hususlar kira sözleşmesine açık olarak yazılarak taahhüt altına alınır. Sözleşmeye aykırı hareket edenlerin kira sözleşmeleri iptal edilir. (2) Mesire yerleri faaliyete geçtikten sonra, Şube Müdürünün başkanlığında, ilgili orman işletme müdürü veya yardımcısı, ilgili orman işletme şefi ve orman muhafaza memurundan oluşan komisyon tarafından en az yılda bir kez denetlenir. Mesire yeri sayısının elliden fazla olduğu bölge müdürlüklerinde, bölge müdürü denetim komisyonunda değişiklik yapabilir. Denetleme sonucunda düzenlenen rapor ile yapılan işlem hakkında Genel Müdürlüğe bilgi verilir. BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Mali hükümler MADDE 12 – (1) Mesire yerleri içerisinde planlanan yapı ve tesislere ilişkin plan, proje, yapım, bakım ve onarım işlerinde aşağıdaki esaslara uyulur: a) Şartname ve Sözleşmede kiracı tarafından karşılanması öngörülmeyen mesire yerleri içerisinde planlanan yapı ve tesislere ilişkin plan, proje, yapım, bakım ve onarım işleri Döner Sermaye bütçesinden karşılanır. b) Kira şartname ve sözleşmesi gereği kiracısı tarafından karşılanması öngörülen mesire yerleri içerisinde planlanan yapı ve tesislere ilişkin plan, proje, yapım, bakım ve onarım işleri, kiracı tarafından karşılanır. c) Kiraya verilen ve sözleşmesi devam eden mesire yerleri içerisinde yer alan alt yapı tesisleri dışındaki yapı ve tesislerin yapım, bakım ve onarımı için Döner Sermaye bütçesinden harcama yapılmaması esastır. Ancak, Genel Müdürlükçe belirlenen durumlarda harcama yapılması halinde yapılan harcama miktarı sözleşme süresince her yıl eşit bir şekilde kiraya ilave edilir. (2) Mesire yerlerinden elde edilecek gelirler, Döner Sermaye bütçesinin ilgili hesaplarına yatırılır. Fonksiyonel adlandırma MADDE 13 – (1) Mesire yerlerinin herhangi bir fonksiyonunun daha fazla ön plana çıkması durumunda, mesire yeri öne çıkan fonksiyonuna uygun olarak isimlendirilebilir. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 14 – (1) 30/9/2006 tarihli ve 26305 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mesire Yerleri Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Orman Genel Müdürü yürütür. [R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ] —— • —— Adalet Bakanlığından : [R.G. 05 Mart 2013 – 28578 ] —— • —— YÖNETMELİKLER Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAYVAN HASTALIKLARINDA TAZMİNAT YÖNETMELİĞİ Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; hayvan hastalıklarıyla mücadele kapsamında, 25/11/2011 tarihli ve 2011/2489 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Tazminatlı Hayvan Hastalıkları ve Tazminat Oranlarına Dair Yönetmelik’te yer alan hayvan hastalıklarından hangilerine tazminat ödeneceğini, ödeme yapılacak yeri ve uygulama zamanını belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, tazminatlı hayvan hastalıklarından dolayı, hayvanlara uygulanacak kesim, itlaf ve imha işlemleri ile hayvan sahiplerine yapılacak ödemelerle ilgili usul ve esasları kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 5 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, b) Hayvan: Suda yaşayan hayvanlar dahil omurgalı ve omurgasız canlıları, c) Hayvan sahibi: Hayvanların mülkiyet hakkını üzerinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiyi, ç) Hayvansal ürün: İnsan tüketimine sunulan hayvansal gıda, hayvansal yan ürün ve üreme ürünleri dahil tüm hayvansal ürünleri, d) Isıl işlem: Kaynatma hariç, ısıtmayı içine alan her türlü uygulamadan hemen sonra alkali fosfataz testinde negatif reaksiyona neden olan işlemi, e) Resmi laboratuvar: Bakanlığımızca çalışma izni verilmiş veteriner teşhis ve analiz laboratuvarlarını, f) Resmi veteriner hekim: Bakanlık adına görev yapan Bakanlık personeli veteriner hekimi, g) Tazminat: Tazminatlı hastalıklar nedeniyle tazminat ödenmesine karar verilen hayvanlar ile hastalığa bağlı olarak imhasına karar verilen ürün ve ekipmanların imha ve dezenfeksiyonu için ödenecek bedeli, ğ) Yetkilendirilmiş veteriner hekim: Bakanlıkta görevli veteriner hekimler dışında, verilecek resmî görevleri yürütmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilen veteriner hekimi, ifade eder. Tazminat verilecek hastalıklar MADDE 5 – (1) Ruam, sığır tüberkülozu, sığır brusellozu, koyun ve keçi brusellozu, sığır vebası, Afrika at vebası, kuş gribi, kuduz ve şap hastalıklarından dolayı yerel kıymet takdir komisyonu tarafından belirlenen miktarlar üzerinden aşağıda belirtilen esaslara göre hayvanların sahiplerine tazminat ödenir. Yarış atlarının kıymet takdirleri yapılırken damızlık ve yarış atı değeri dikkate alınmaz. At bedeli olarak kıymet takdiri yapılır. a) Mallein testi uygulanması sonucunda veya bakteriyolojik ve serolojik muayenede ruam hastalığına yakalandıkları tespit edilen tek tırnaklı hayvanların takdir edilecek kıymetlerinin dörtte üçü, b) Tüberkülin testi uygulanması sonunda sığır tüberkülozu hastalığına yakalandıkları tespit edilen sığırların takdir edilecek kıymetlerinin onda dokuzu, c) Mezbahada kesim sonrasında sığır tüberkülozu hastalığının varlığı tespit edilen sığır karkaslarının takdir edilecek kıymetlerinin dörtte üçü, ç) Bakteriyolojik muayene sonucunda sığır brusellozu hastalığına yakalandığı tespit edilen sığırlar ile koyun ve keçi brusellozu hastalığına yakalandığı tespit edilen koyun ve keçilerin takdir edilecek kıymetlerinin onda dokuzu, d) Sığır vebası ve Afrika at vebası hastalıklarında, hastalığın açık belirtisini göstermesi sebebiyle veya laboratuvar muayenesi sonunda teşhis konularak öldürülen sığır ve atların takdir edilecek kıymetlerin tamamı, e) Kuş gribi hastalığında, hastalıktan şüphe edilmesi sebebiyle veya laboratuvarda hastalığın varlığı tespit edildikten sonra öldürülen hayvanların takdir edilecek kıymetlerinin tamamı, f) Kuduz hastalığına yakalandığı laboratuvar muayenesi ile tespit edilen sığır, koyun ve keçiler ile kuduz olduğu tespit edilen hayvan tarafından ısırıldığı için öldürülen sığır, koyun ve keçilerin takdir edilecek kıymetlerinin beşte dördü, g) Şap hastalığında, Bakanlıkça tespit ve ilan edilen mücadele bölgelerinde hastalığın açık belirtisini göstermesi sebebiyle veya laboratuvarlarca hastalığın varlığı ve tipi tespit edildikten sonra öldürülen veya kestirilen şap hastalığına duyarlı hayvanların takdir edilecek kıymetlerinin tamamı, tazminat olarak ödenir. (2) Birinci fıkradaki hallerde, hayvanların sarf ve tüketimi mümkün olan et, deri ve diğer kısımlarının bedeli hak ettiği tazminattan düşülür. (3) Birinci fıkradaki hastalıklardan sığır brusellozu, koyun ve keçi brusellozu ve kuduz hastalıklarının resmi laboratuvarlarca tespiti, diğer hastalıkların ise resmi veteriner hekim, yetkilendirilmiş veteriner hekim ya da resmi laboratuvarlarca tespiti tazminat ödemesi için esastır. Hastalıkların teşhisi için alınan numuneler resmi veteriner hekim tarafından alınır ve resmi yazı ile laboratuvarlara gönderilir. Hayvanlara el koyma, kesim, itlaf ve imha MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelikte belirtilen tazminatlı hastalıklara yakalanan ya da hastalıktan şüpheli hayvanlara, tazminatı ödenmek üzere Bakanlık tarafından el konur ve bakım masrafları sahibi tarafından karşılanmak üzere, sahibine yediemin olarak teslim edilir. (2) Bakanlık, hayvan hastalıklarının yayılmasının önlenmesi ve halk sağlığının korunması amacıyla, bu Yönetmelikte belirtilen tazminatlı hastalıklara yakalanmış ya da tazminatlı hastalıktan şüpheli hayvanlar hakkında kesim, itlaf ya da imha kararı verir. Ancak kuduz hastalığında, kuduz hayvan tarafından ısırılan ya da hastalıktan şüpheli hayvanların sahipleri, hayvanlarının öldürülmelerine rıza göstermez ise sığırlar altı ay, koyun ve keçiler üç ay, masrafları sahibine ait olmak üzere karantinaya alınır ve karantina süresince sahibine yediemin olarak teslim edilir. (3) Tazminatlı hastalıklara yakalanan hayvanlar ile Bakanlığın kesilmesini uygun gördüğü tazminatlı hastalıktan şüpheli hayvanlar otuz gün içerisinde kestirilir. Bu süre içerisinde uygun kesim yeri bulunamadığı takdirde söz konusu hayvanlar mahallinde Bakanlıkça itlaf ve imha edilir. Hayvansal ürün, yem, madde ve malzemelerin tazminatı MADDE 7 – (1) Hayvansal ürün, yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı, yerel kıymet takdir komisyonu tarafından belirlenen miktarlar üzerinden, aşağıda açıklandığı şekilde sahiplerine tazminat olarak ödenir. a) Ruam, sığır vebası, at vebası, kuş gribi, hastalıkları nedeniyle imha edilen hayvansal ürünlerin, yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı, b) Şap, sığır tüberkülozu, sığır brusellozu, koyun ve keçi brusellozu hastalıklarında süt hariç, imha edilen diğer hayvansal ürünlerin yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı, c) Kuduz hastalığında, imha edilen yem, madde ve malzemelerin bedelleri ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarının tamamı, tazminat olarak ödenir. (2) Kuduz hastalığından şüpheli sığırlar altı ay, koyun ve keçiler üç ay, masrafları sahibine ait olmak üzere karantinaya alınır ve karantina süresi içerisinde elde edilecek hayvansal ürünler halk sağlığının korunması için imha edilir ve tazminat ödenmez. Aşı ve serum uygulaması sonucu ölen hayvanların tazminatı MADDE 8 – (1) İhbarı mecburi bir hastalığa karşı koruma sağlamak amacıyla, resmî veteriner hekim veya sorumluluğundaki yardımcı sağlık personeli ile yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından yapılan aşı ve serum uygulaması nedeniyle öldüğü veya ölüm öncesi kesime tabi tutulduğu resmî veteriner hekim raporu ile tespit edilen hayvanların bedellerinin tamamı, yerel kıymet takdir komisyonu tarafından belirlenen miktarlar üzerinden hayvan sahiplerine tazminat olarak ödenir. Tazminat verilmeyecek durumlar MADDE 9 – (1) Resmi kuruluşlara ve belediyelere ait hayvanlar için tazminat ödenmez. (2) Sahipleri tarafından hasta oldukları Bakanlıkça belirlenen usullere göre bildirilmeyen veya hastalıklı oldukları bilinerek satın alınmış olanlar ile Bakanlıkça belirlenen belgeler bulunmaksızın sevk olunan veya resmi veteriner hekime muayene ettirilmeden ölen hayvanlar için tazminat verilmez. (3) İhbarı zorunlu hastalık çıkışının Bakanlık tarafından açıklanması ve aşılama, ilaçlama veya test uygulanmasına karar verildiği halde, hayvanlarına bu uygulamaları yaptırmayan hayvan sahiplerine tazminat ödenmez. (4) İhbarı zorunlu hastalıklara karşı yapılan aşı, serum, ilaç uygulamaları nedeniyle oluşan verim kayıpları için tazminat ödenmez. Yerel kıymet takdir komisyonu ve tazminatın belirlenmesi MADDE 10 – (1) Yerel kıymet takdir komisyonu, Bakanlık temsilcisi resmi veteriner hekim başkanlığında olmak üzere, mahallin mülkî idare amirinin belirlediği bir üye ve hayvan sahibinin konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileri arasından seçeceği bir üyenin katılımı ile üç kişiden oluşur. (2) Yerel kıymet takdir komisyonu, işletmenin bulunduğu mahallin rayiç bedellerini dikkate alarak tazminat ödenecek hayvanlar için tazminat bedelini, tazminatlı hastalıklar nedeniyle imha edilen hayvansal ürünler, yem, madde ve malzemeler ile imha, nakliye ve dezenfeksiyon masraflarını Bakanlıkça belirlenen esaslar çerçevesinde tespit eder. (3) Kurulan yerel kıymet takdir komisyonu rayiç bedelin tespitinde anlaşamadığı ve karar alamadığı takdirde mahallin mülki amirinin onayı ile yeni bir komisyon kurulur ve karar oy çokluğu ile alınır. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 11 – (1) 14/1/2012 tarihli ve 28173 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük MADDE 12 – (1) Bu Yönetmelik, 1/1/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür. [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— Gümrük ve Ticaret Bakanlığından: TANITMA VE KULLANMA KILAVUZU UYGULAMA ESASLARINA DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK MADDE 1 – 14/6/2003 tarihli ve 25138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının mülga (e) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. “e) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı,” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Tanıtma ve kullanma kılavuzu açık, sade, anlaşılabilir bir dilde ve okunabilir şekilde düzenlenir ve kağıt üzerinde yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilir. Tanıtma ve kullanma kılavuzunun kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye sunulması halinde bu bilgiler, imalatçı-üretici veya ithalatçının internet sitesinde de yer alır. İmalatçı-üretici veya ithalatçının internet sitesinin bulunmaması durumunda veya tüketicinin talep etmesi halinde tanıtma ve kullanma kılavuzu herhangi bir ücret talep edilmeksizin kağıt üzerinde ayrıca verilir. Tanıtma ve kullanma kılavuzu malın özelliğine ve tüketiciye sunuluş biçimine göre ambalajın üzerine yazılabilir veya eklenebilir.” MADDE 3 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 4 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 14/6/2013 25138 Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 124/2/2004 25383 231/5/2004 25478 38/10/2007 26667 [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan: BANKALARCA YILLIK FAALİYET RAPORUNUN HAZIRLANMASINA VE YAYIMLANMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 1/11/2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bankalarca Yıllık Faaliyet Raporunun Hazırlanmasına ve Yayımlanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. (4) Matbu olarak yayımlanan yıllık faaliyet raporunun bir örneği yayımlandığı tarihten itibaren yedi gün içinde elektronik ortamda Kuruma gönderilir ve banka merkezinde hazır bulundurulur. Ayrıca, şubelerde bir sonraki hesap dönemine ilişkin yıllık faaliyet raporu yayımlanıncaya kadar, talep halinde basılı olarak verilmek üzere, elektronik ortamda hazır bulundurulur.” MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 1/11/2006 26333 [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden: SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEKNİK DENETÇİLERİN GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK (SHY TD-01) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek teknik denetçilerin seçilme esasları, görev, yetki, sorumluluk ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek teknik denetçiler ve sivil havacılık faaliyetlerinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerini kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 27 nci maddesi ile 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanununun 4 üncü, 22 nci ve 23 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Birim amiri: Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ana hizmet birim amirlerini, b) Denetleme: Sivil havacılıkla ilgili olarak, hava aracı uçuşa elverişlilik, hava aracı bakım ve imalat, personel lisansları, hava alanları, terminal işletmeleri, heliport işletmeleri, hava trafik yönetim hizmetleri, yer hizmetleri, sivil havacılık güvenliği, havacılık işletmeleri, havacılık bakım, sağlık ve eğitim kuruluşları, uçuş operasyonları, haberleşme, seyrüsefer ve gözetim hizmetleri ile diğer hususlarda yapılan denetlemeleri, c) Genel Müdür: Sivil Havacılık Genel Müdürünü, ç) Genel Müdürlük: Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü, d) ICAO: Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünü, e) İnceleme: Sivil havacılıkla ilgili olarak, hava aracı uçuşa elverişlilik, hava aracı bakım ve imalat, personel lisansları, hava alanları, terminal işletmeleri, heliport işletmeleri, hava trafik yönetim hizmetleri, yer hizmetleri, sivil havacılık güvenliği, havacılık işletmeleri, havacılık bakım, sağlık ve eğitim kuruluşları ile uçuş izni değerlendirme ve trafik haklarını ile diğer hususlarda yapılan denetlemeler dışında kalan her türlü iş ve işlemi, f) Sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri: Türk sivil hava araçlarıyla havacılık alanında faaliyet gösteren Genel Müdürlük tarafından yetkilendirilen tüm kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, g) Teknik denetçi: Hava aracı uçuşa elverişlilik, hava aracı bakım ve imalat, personel lisansları, hava alanları, hava trafik yönetim hizmetleri, yer hizmetleri, sivil havacılık güvenliği, havacılık işletmeleri, havacılık bakım, sağlık ve eğitim kuruluşları ile havacılıkla ilgili diğer inceleme ve denetimleri yapmak üzere görevlendirilen personeli, ğ) Yeterlik belgesi gerektiren personel: Uluslararası sivil havacılık anlaşmaları ile diğer uluslararası ve ulusal mevzuatta belirtilen niteliklere sahip olan ve bu kapsamda Genel Müdürlükten yeterlik belgesi alması gereken personeli, ifade eder. (2) Bu Yönetmelikte belirtilmeyen tanımlar için Türkiye’nin üyesi bulunduğu uluslararası sivil havacılık kuruluşları tarafından belirlenen tanımlar geçerlidir. İKİNCİ BÖLÜM Teknik Denetçiliğe Görevlendirme ile Teknik Denetçilerin Görev Süresi ve Sona Ermesi Teknik denetçiliğe görevlendirme MADDE 5 – (1) Sivil havacılık alanında inceleme ve denetleme yapmak üzere Genel Müdürlük bünyesinde teknik denetçi olarak görevlendirilecek Genel Müdürlük personelinde denetleme yapılacak sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyet sahası ve özellikleri dikkate alınarak aşağıdaki genel şartlar aranır: a) İlk defa görevlendirileceklerde denetim yapacağı sivil havacılık alanında asgari 3 yıl çalışma tecrübesine sahip olmak. b) Yabancı dil bilgisi; 1) Genel Müdürlüğün ve sektörün uluslararası denetime tabi alanlarında görevlendirileceklerde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığınca yapılan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavının İngilizce bölümünden asgari (D) düzeyinde puan almak veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip olmak. 2) Görevi itibariyle yabancı dilde yayımlanan teknik dokümanları takip etmeyi gerektiren diğer alanlarda görevlendirileceklerde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığınca yapılan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavının İngilizce bölümünden asgari (E) düzeyinde puan almak veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip olmak. 3) Yabancı dil belgeleri beş yıl süreyle geçerlidir. Bu sürenin bitiminde sınava girmeyenlerin yabancı dil seviyeleri bir alt düzeye inmiş sayılır. c) 9 uncu maddede belirtilen teknik denetçi temel eğitimini almış olmak. ç) Denetim alanı ile ilgili uluslararası geçerliliğe sahip en az bir sertifikaya sahip olmak. (2) Teknik denetçilerin; inceleme ve denetleme yapılacak sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyet sahası ve özellikleri dikkate alınarak hangi alanda denetçi olarak görevlendirilecekleri birim amirlerinin teklifi ve Genel Müdürün onayı ile yapılır ve aynı usullerle görevlendirmelerine son verilir. (3) Teknik denetçilik görevine atananlar ilk atandığı alanda en az 1 yıl süre çalışmak kaydı ile ilgili birim amirinin uygun görmesi halinde diğer alanlarda da teknik denetçilik görevinde bulunabilir. Birim amiri tarafından yapılacak görevlendirmede denetçinin aldığı eğitimler ve tecrübesi dikkate alınır. Teknik denetçilerin görev süresi ve sona ermesi MADDE 6 – (1) Teknik denetçiler, aşağıda belirtilen koşulları sağlamaları koşuluyla görevlerini yürütürler: a) 13/4/2005 tarihli ve 25785 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile belirlenen etik kurallarına uygun tutum ve davranışlarda bulunmak. b) Ciddi bir hastalık nedeniyle iş göremezlik durumuna düşmemek. c) Hukuka uygun olarak verilen görevi ihmal etmemek, reddetmemek veya kötüye kullanmamak. ç) Dil yeterlilik şartının kaybedilmediğini Genel Müdürlüğe sunmak. (2) Birinci fıkrada belirtilen koşulları sağlamayan teknik denetçilerin görevlendirilmelerine son verilir. Herhangi bir nedenle asli görevi sona erenlerin, teknik denetçilik görevi de sona ermiş olur ve ilgili birim amiri tarafından teknik denetçilik kartı iptal edilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Teknik Denetçilerin Görev, Yetki ve Sorumlulukları Teknik denetçilerin çalışma, usul ve esasları ile görev, yetki ve sorumlulukları MADDE 7 – (1) Teknik denetçiler; sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen her türlü teknik faaliyetlerini; 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ile 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna ve bu kanunlara ilişkin olarak yayımlanan yönetmeliklerde belirtilen usul ve esaslar ile uluslararası sivil havacılık kurallarına uygun olarak yürütülmesini denetlerler. (2) Teknik denetçiler; denetimlerde, uluslararası ve ilgili mevzuatta tanımlanmış kurallara uygun olarak; a) Hava aracının uçuşa elverişli olmadığı, b) Mürettebatın o hava aracı tipi için gerekli nitelikleri taşımadığı veya uçuşu yürütecek fiziksel ya da zihinsel kapasiteye sahip olmadığı, c) Operasyonun can ve mal emniyeti için tehlike oluşturduğu, ç) Tespit edilen eksiklik veya bulguların can ve mal emniyeti ile uçuş emniyetini doğrudan ilgilendirdiği, durumlarda işletmenin ya da yeterlik belgesi gerektiren personelin uçuş operasyonunu ve/veya işletmecinin faaliyetini 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 27 nci maddesi çerçevesinde durdurmaya yetkilidirler. (3) Teknik denetçiler; uçuş emniyeti ve havacılık güvenliğini ilgilendiren hususlardaki denetimlerinde hiçbir organ, merci ve kişinin etkisinde kalmadan görevlerini yürütmekle yükümlüdürler. (4) Teknik denetçiler denetim görevleri esnasında edindikleri gizli bilgi ve belgeleri yetkisiz kişilere açıklayamazlar. (5) Teknik denetçiler, denetim görevlerinde kamu etik kurallarına uygun davranmaktan sorumludurlar. (6) Teknik denetçiler, denetim raporlarını Genel Müdürlükçe belirlenen usulde ve süresi içinde Genel Müdürlüğe sunmaktan sorumludur. (7) Teknik denetçilerin raporları seviyelendirilmesi amacıyla Genel Müdürlükte nihai bir incelemeden geçirilir. Raporda belirtilen bulgular gerekli işlemlerin yapılması için ilgili kurum veya kuruluş ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilere gönderilir. Denetlenen kurum ve kuruluşların sorumlulukları MADDE 8 – (1) Sivil havacılık kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri; 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ile 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna ve bu kanunlara ilişkin yayımlanan yönetmelikler ile Türkiye’nin üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşlar tarafından belirlenen kural, standart, kriter, usul ve esasları getirmekten sorumludurlar. (2) İşletme yöneticileri, çalışanları ve yeterlilik belgesine sahip personel; Genel Müdürlük tarafından yürürlüğe konulan düzenlemeleri takip etmek, Genel Müdürlüğün verdiği talimatlara uymak, Genel Müdürlük yetkililerince talep edilen her türlü bilgi ve belgeyi vermek ve istenen ekipmana her zaman erişebilmelerini sağlamakla yükümlüdür. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Eğitim, Tanıtma Kartı ve Teknik Düzenlemeler Eğitim MADDE 9 – (1) Genel Müdürlük tarafından ilk defa teknik denetçi olarak görevlendirilecek personel görev alacağı alana ilişkin olarak teknik denetçi temel eğitimine tabi tutulur. (2) Teknik denetçi olarak görevlendirilen personel sivil havacılık mevzuatında yer alan değişiklikler konusunda gerektiğinde ve azami olarak 2 yılda bir yenileme eğitimine tabi tutulur. (3) Teknik denetçi temel ve yenileme eğitimleri için gereklilikler Genel Müdürlükçe belirlenir. Tanıtma kartı MADDE 10 – (1) Bu Yönetmelik esaslarına göre görevlendirilen teknik denetçilere, ICAO tarafından yayınlanan kolaylıklar başlıklı Ek-9’da belirtilen tanıtma kartı verilir. Tanıtma kartına sahip teknik denetçiler; sivil havacılık kurum, kuruluş ve havacılık faaliyetlerini ilgilendiren yerlerde bu Yönetmelikle belirlenen her türlü denetleme ve incelemeyi yapmaya ve denetim faaliyetleri kapsamındaki yerlere girişe yetkilidirler. Teknik düzenlemeler MADDE 11 – (1) Genel Müdürlük, bu Yönetmelik kapsamındaki teknik denetlemelere ilişkin uygulamalar hakkında 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ve 5431 sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu ile ilgili diğer mevzuata aykırı olmamak üzere alt düzenleyici işlemler yapmaya yetkilidir. BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 12 – (1) 15/4/2006 tarihli ve 26140 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teknik Denetçilerin Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Mevcut teknik denetçilerin yabancı dil koşulu GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yayımlanmasından önce teknik denetçi olarak görevlendirilmiş personel, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi belirtilen yabancı dil koşulunu sağlar. Yürürlük MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Sivil Havacılık Genel Müdürü yürütür. [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— TEBLİĞLER Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: ELEKTRİK PİYASASINDA UYGULANACAK FİYAT EŞİTLEME MEKANİZMASI HAKKINDA TEBLİĞ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı tüketicilerin, dağıtım şirketleri arasındaki ve düzenlemeye tabi faaliyetleri açısından görevli perakende satış şirketleri arasındaki maliyet farklılıkları nedeniyle var olan fiyat farklılıklarından kısmen veya tamamen korunmasına ilişkin fiyat eşitleme mekanizmasının düzenlenmesidir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, fiyat eşitleme mekanizmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. Bu Tebliğ kapsamında değerlendirilecek olan fiyat eşitlemesine esas maliyetler dağıtım şirketlerinin görev bölgelerinde elektrik dağıtım faaliyetinden kaynaklanan maliyetler, dağıtım şirketlerine iletim sisteminin kullanılmasından dolayı uygulanan tarifelerden kaynaklanan maliyetler ve hedef kayıp-kaçak oranları esas alınarak ortaya çıkan kayıp-kaçak enerji maliyetleri ile görevli perakende satış şirketlerine ilişkin düzenlemeye tabi perakende satışa esas enerji maliyetleri ve perakende satış hizmeti faaliyetlerinden kaynaklanan maliyetlerdir. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 9 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar ve kısaltmalar MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen; a) Dağıtım bölgesi: Bir dağıtım şirketinin lisansında tanımlanan bölgeyi, b) Dağıtım şirketi: Belirlenen bir bölgede elektrik dağıtımı ile iştigal eden tüzel kişiyi, c) Fiyat eşitleme mekanizması: Tüketicilerin dağıtım bölgeleri arasındaki maliyet farklılıklarından kısmen veya tamamen korunmasını sağlayan mekanizmayı, ç) İlgili mevzuat: Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ, Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ, Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliği ve Kurum tarafından çıkarılmış diğer ilgili mevzuatı, d) Kanun: 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununu, e) Kayıp-kaçağa esas enerji miktarı: Tarife yılı içerisindeki her bir perakende satış tarife dönemine ilişkin her bir dağıtım bölgesi için bölgenin tarife yılı hedef kayıp-kaçak oranı dikkate alınarak belirlenecek elektrik enerjisi miktarını, f) Kurul: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunu, g) Kurum: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunu, ğ) TETAŞ: Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketini, h) Toplam destek tutarı: Dağıtım şirketleri için onaylı tarifeleri kapsamında bu şirketlerin dağıtım, iletim ve kayıp-kaçak kapsamında elde etmeleri öngörülen gelir ile ulusal tarife uygulaması sonucu elde ettikleri gelir arasındaki farkı; görevli perakende satış şirketleri için ise; perakende enerji satışı ve perakende satış hizmeti faaliyetlerinden elde etmeleri öngörülen gelir ile ulusal tarife uygulaması sonucu elde ettikleri gelir arasındaki farkı, ı) Tüketici: Dağıtım şirketleri için tüm dağıtım sistemi kullanıcılarını, görevli perakende satış şirketi için ise söz konusu şirketten düzenlemeye tabi perakende satış tarifeleri yoluyla enerji temin eden tüm dağıtım ve iletim sistemi kullanıcılarını, i) Ulusal birim fiyat: Türkiye genelinde dağıtım, perakende satış ve perakende satış hizmeti faaliyetlerinin yerine getirilmesi ile kayıp-kaçağa esas enerji miktarının karşılanması ve iletim sistem kullanımından kaynaklanan maliyetlerin kullanıcılara yansıtılması için, ilgili tarife yılı ve/veya perakende satış tarife dönemleri itibariyle Kurul tarafından onaylanan, faaliyetler ve abone grupları bazındaki birim fiyatları, ifade eder. (2) Bu Tebliğde yer almakla birlikte tanımlanmamış olan terim ve kavramlar ilgili mevzuattaki anlam ve kapsama sahiptir. İKİNCİ BÖLÜM Fiyat Eşitleme Mekanizmasının Esasları ve Tarafları Fiyat eşitleme mekanizmasının esasları MADDE 5 – (1) Destek tutarının hesaplanmasında; a) Her bir dağıtım şirketinin içinde bulunulan tarife yılı için ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenen dağıtım ve iletim bedellerine ilişkin Kurul tarafından onaylanmış olan gelir tavanları ile kayıp-kaçak enerjiye ilişkin ilgili mevzuat kapsamında gelir ihtiyacı, b) Her bir görevli perakende satış şirketinin içinde bulunulan tarife yılı için ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenen perakende satış hizmetine ilişkin Kurul tarafından onaylanmış olan gelir tavanı ile perakende enerji satışına dair ilgili mevzuat kapsamında öngörülen gelir ihtiyacı, dikkate alınır. Fiyat eşitleme mekanizmasının tarafları MADDE 6 – (1) Fiyat eşitleme mekanizmasının tarafları dağıtım şirketleri, görevli perakende satış şirketleri ve TETAŞ’tır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Dağıtım Şirketleri İçin Toplam Destek Tutarının ve Faaliyet Bazında Destek Tutarlarının Tespiti Dağıtım şirketleri için toplam destek tutarının tespiti MADDE 7 – (1) Dağıtım şirketleri için t perakende satış tarife dönemine ait toplam destek tutarı aşağıdaki formül esas alınarak hesaplanır ve taraflara bildirilir. DTDTt = DDTt + IDTt + KKDTt (1) DTDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait toplam destek tutarını (TL), DDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait dağıtım faaliyetine özgü destek tutarını (TL), IDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait iletim faaliyetine özgü destek tutarını (TL), KKDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait kayıp-kaçağa esas enerji miktarına özgü destek tutarını (TL), ifade eder. Dağıtım faaliyetine ait destek tutarının tespiti MADDE 8 – (1) Dağıtım faaliyetine ait destek tutarı (sayaç okuma dahil) aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır: DDTt = DSGTt – UDFGTt (2) DDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait dağıtım faaliyetine özgü destek tutarını (TL), DSGTt Dağıtım şirketinin ilgili tarife yılı için Kurul tarafından onaylanmış olan dağıtım sistemi gelir tavanının t perakende satış tarife döneminde elde edilmesi öngörülen kısmını (TL), UDFGTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemi için Kurul tarafından onaylanmış olan ulusal dağıtım birim bedelleri esas alınarak dağıtım sistemi kullanıcısı tüketicilerden elde etmesi öngörülen dağıtım gelirini (TL), ifade eder. İletim destek tutarının tespiti MADDE 9 – (1) İletim destek tutarı aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır: IDTt = IDTIt – UIFGTt (3) IDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait iletim faaliyetine özgü destek tutarını (TL), IDTIt Dağıtım şirketinin ilgili tarife yılı için Kurul tarafından onaylanmış olan iletim bedeli gelir tavanının t perakende satış tarife döneminde elde edilmesi öngörülen kısmını (TL), UIFGTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait ulusal iletim birim bedelleri esas alınarak dağıtım sistemi kullanıcısı tüketicilerden elde etmesi öngörülen iletim bedeli gelirini (TL), ifade eder. Kayıp kaçağa esas enerjiye ilişkin destek tutarının tespiti MADDE 10 – (1) Kayıp kaçağa esas enerjiye ilişkin destek tutarı aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır: KKDTt = KKGTt – UKKEFGTt (4) KKDTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait kayıp-kaçağa esas enerji miktarına özgü destek tutarını (TL), KKGTt Dağıtım şirketinin ilgili mevzuat çerçevesinde hesaplanan kayıp-kaçak gelir ihtiyacının t perakende satış tarife dönemi için elde edilmesi öngörülen kısmını (TL), UKKEFGTt Dağıtım şirketinin t perakende satış tarife dönemi için Kurul tarafından onaylanmış olan ulusal kayıp-kaçak birim bedelleri esas alınarak dağıtım sistemi kullanıcısı tüketicilerden elde etmesi öngörülen kayıp-kaçağa esas gelirini (TL), ifade eder. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Görevli Perakende Satış Şirketleri İçin Toplam Destek Tutarının ve Faaliyet Bazında Destek Tutarlarının Tespiti Görevli perakende satış şirketleri için toplam destek tutarının tespiti MADDE 11 – (1) Görevli perakende satış şirketlerinin t perakende satış tarife dönemine ait toplam destek tutarı aşağıdaki formül esas alınarak hesaplanır ve taraflara bildirilir: PSTDTt = PESDTt – PSHDTt (5) PSTDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait toplam destek tutarını (TL), PESDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait perakende enerji satışı faaliyetine özgü destek tutarını (TL), PSHDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait perakende satış hizmeti faaliyetine özgü destek tutarını (TL), ifade eder. Perakende enerji satış faaliyeti destek tutarının tespiti MADDE 12 – (1) Görevli perakende satış şirketlerinin t perakende satış tarife dönemine ilişkin perakende enerji satış faaliyetine ait destek tutarı aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır: PESDTt = PESGTt – UPESFGTt (6) PESDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait perakende satış faaliyetine özgü destek tutarını (TL), PESGTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait ilgili mevzuata göre hesaplanan perakende enerji satış gelir ihtiyacını (TL), UPESFGTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemi için Kurul tarafından onaylanmış olan ulusal perakende enerji satış birim bedelleri esas alınarak düzenlemeye tabi tüketicilerinden elde etmesi öngörülen perakende enerji satış gelirini (TL), ifade eder. Perakende satış hizmeti faaliyetine ait destek tutarın tespiti MADDE 13 – (1) Perakende satış hizmeti faaliyetine ait destek tutarı aşağıda yer alan formüle göre hesaplanır: PSHDTt = PSHGTt – UPSHFGTt (7) PSHDTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemine ait perakende satış hizmeti faaliyetine özgü destek tutarını (TL), PSHGTt Görevli perakende satış şirketinin ilgili tarife yılı için Kurul tarafından onaylanmış olan perakende satış hizmeti gelir tavanının t perakende satış tarife dönemi için elde edilmesi öngörülen kısmını (TL), UPSHFGTt Görevli perakende satış şirketinin t perakende satış tarife dönemi için Kurul tarafından onaylanmış olan ulusal perakende satış hizmeti birim bedelleri esas alınarak tüketicilerinden elde etmesi öngörülen perakende satış hizmeti gelirini (TL), ifade eder. Destek tutarlarının belirlenmesi MADDE 14 – (1) Fiyat eşitleme mekanizmasının uygulanması sonucunda dağıtım şirketleri ile görevli perakende satış şirketlerinin destek tutarları, Kurum tarafından bu Tebliğde yer alan formüllere göre hesaplanarak 15 inci maddenin birinci fıkrasında yer alan ödeme tarihinden önce taraflara bildirilir. (2) Destek tutarları ilgili tarafların muhasebe kayıtlarında yer alır. (3) Fiyat eşitleme mekanizması uygulaması sonunda belirlenen destek tutarlarının ilgili taraflar arasındaki transferi TETAŞ aracılığı ile yapılır. Destek tutarlarının ödenmesi MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili perakende satış tarife dönemi için destekleyici durumda olan dağıtım şirketleri ile görevli perakende satış şirketleri, hesaplanan tutarları eşit taksitler halinde ve her ayın 15’ine kadar (15’i dahil) TETAŞ’a öder. (2) TETAŞ, bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili perakende satış tarife dönemi için desteklenen durumda olan dağıtım şirketleri ile görevli perakende satış şirketlerine yapılacak ödemeleri eşit taksitler halinde ve her ayın 17’sine kadar (17’si dahil) yapar. Destek tutarlarının ödenmesinin önceliği MADDE 16 – (1) Lisans sahibi ilgili tüzel kişiler öncelikli olarak destek tutarlarını ödemekle yükümlüdür. (2) Taraflardan birinin ödeme yapmaması durumunda Kanunun 11 inci maddesi doğrultusunda işlem yapılır. (3) Destek tutarlarının faturalama ve ödemelerine ilişkin bu Tebliğde yer almayan hususlar taraflar arasında yapılan protokolde yer alır. Atıflar MADDE 17 – (1) 21/12/2006 tarihli ve 26383 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Dağıtım Bölgelerinde Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğe yapılan atıflar bu Tebliğe yapılmış sayılır. Ocak ve Şubat 2013 destek tutarlarının ödenmesi GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili perakende satış tarife dönemi için destekleyici durumda olan dağıtım şirketleri ile görevli perakende satış şirketleri, Ocak ve Şubat 2013 dönemine ilişkin hesaplanan tutarları bu Tebliğin yayımlandığı günden itibaren 5 (beş) iş günü içerisinde TETAŞ’a öderler. (2) TETAŞ, bu Tebliğ kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde ilgili perakende satış tarife dönemi için desteklenen durumda olan dağıtım şirketleri ile görevli perakende satış şirketlerine Ocak ve Şubat 2013 dönemine ilişkin yapılacak ödemeleri bu Tebliğin yayımlandığı günden itibaren 7 (yedi) iş günü içerisinde yapar. Yürürlük MADDE 18 – (1)Bu Tebliğ 1/1/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 19 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür. [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan: KAYITLI ELEKTRONİK POSTA REHBERİ VE KAYITLI ELEKTRONİK POSTA HESABI ADRESLERİNE İLİŞKİN TEBLİĞDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ MADDE 1 – 16/5/2012 tarihli ve 28294 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kayıtlı Elektronik Posta Rehberi ve Kayıtlı Elektronik Posta Hesabı Adreslerine İlişkin Tebliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir. “n) Kurumsal Başvuru: Bir tüzel kişiliğin çalışanları veya müşterileri veya üyeleri veya hissedarları adına yaptığı KEP hesabı başvurusunu,” MADDE 2 – Aynı Tebliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “b) Tüzel kişiler için; Alanlar KEP Hesabı Adresi MERSİS No veya Ticaret Sicil No Tüzel Kişinin Tam Adı Ana Faaliyet Alanı Merkezinin Bulunduğu İl Adres Bilgileri İşlem Yetkilisinin/Yetkililerinin Adı ve Soyadı İşlem Yetkilisinin/Yetkililerinin Unvanı Zorunlu(Z) /İsteğe Bağlı(İ) Z Z Z Z Z Z İ İ alanlarından oluşur.” MADDE 3 – Aynı Tebliğin 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendi ile aynı maddenin beşinci ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “b) Tüzel kişiler için; 1) “MERSİS No”, 2) “MERSİS No.X”, 3) “TüzelKişiAdı”, 4) “TüzelKişiAdı.X” formatlarından biri ile oluşturulur. “X” alfa nümerik olacak şekilde isteğe bağlı olarak başvuru sahibi tarafından belirlenir.” “(5) KEP hesabı adresinin “alan-adı-tarafı”: a) Gerçek kişiler için “hsY.kep.tr” formatında belirlenir. b) Tüzel kişiler için “hsY.kep.tr” veya “TüzelKişiAdı.hsY.kep.tr” formatlarından biri ile oluşturulur: Kurumsal başvurularda “TüzelKişiAdı.hsY.kep.tr” formatı kullanılır ve bu başvurularda; 1) “TüzelKişiAdı.hsY.kep.tr” alan adı sadece KEP hesabı adresleri için kullanılır, yönetimi KEPHS tarafından gerçekleştirilir ve daha alt seviye alan adına genişletilemez. 2) KEP hesabı adreslerinin “kullanıcı-tarafı” bu maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendine uygun olarak belirlenir. 3) Adına başvuruda bulunulan kişilerin KEP hesabı talepleri kurumsal başvuru sahibi tarafından yazılı olarak belgelendirilir. KEP hesabı adresi verilecek kişiye ait kimliğin doğru ve güvenilir biçimde tespit edilmesinden KEPHS sorumludur.” “(6) “TüzelKişiAdı” alanı, tüzel kişinin ticaret sicil veya MERSİS’de kayıtlı bilgileri ile uyumlu olmak şartıyla açık şekilde ya da kısaltma yapılarak belirlenir. Ticaret sicil veya MERSİS’de kayıtlı bilgileri olmayan diğer tüm tüzel kişiler için “TüzelKişiAdı” alanı bağlı bulundukları resmi sicile tescil edilen veya ilgili mevzuat ile belirlenen isim ve unvanları kullanılarak belirlenir.” MADDE 4 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 5 – Bu Tebliğ hükümlerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı yürütür. [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2010/40 Karar Sayısı : 2012/8 Karar Günü : 19.1.2012 İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri Hakkı Suha OKAY, Kemal KILIÇDAROĞLU ve Kemal ANADOL İPTAL DAVASININ KONUSU : 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un; 1) 1. maddesinin, (1) numaralı fıkrasında yer alan “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı…” bölümünün, 2) 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (d) bentlerinin, 3) 3. maddesinin, 4) 4. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının, 5) 5. maddesinin; a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “…Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları…” ibaresinin, b- (3) numaralı fıkrasının, 6) 6. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasında yer alan “Terörle…” sözcüğünün, b- (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin, c- (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresinin, d- (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…” ibarelerinin, e- (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin, 7) 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…Bakana…” sözcüğünün, 8) 8. maddesinin, 9) 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “…uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak...” ibaresinin, b- (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşları…” ibaresinin, c- (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “Valilikler…” sözcüğünün, d- (a) bendinin (4) numaralı alt bendinin, e- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek,…” ibaresinin, f- (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “…yaptırmak…” sözcüğünün, g- (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan “Terörle…” sözcüğünün, 10) 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinin, b- (c) bendinin birinci cümlesinin “…Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir…” bölümünün, c- (c) bendinin “…Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” şeklindeki ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, 11) 13. maddesinin; a- (2) numaralı fıkrasının, b- (4) numaralı fıkrasının son cümlesinin, 12) 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin, 13) 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin, 14) 18. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin, b- (3) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin, c- (4) numaralı fıkrasının, d- (5) numaralı fıkrasının, Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 8., 11., 13., 20., 25., 95., 104., 113., 117., 123., 128., 138., 153., 159., 161. ve 162. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir. I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN GEREKÇESİ A- İptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren 28.4.2010 tarihli dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir: “II. GEREKÇE 1) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 1 inci maddesinin, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı 05.02.2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kararlaştırılan, “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” 11.05.2009 tarih ve 2021 sayılı T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü yazısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilmiş ve 17.02.2010 kabul tarihi ile 04.03.2010 tarih ve 27511 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlük kazanmıştır. Tasarının Genel Gerekçesi’nde; İç güvenlik hizmetlerinin bir parçası olan terörle mücadelenin esas olarak İçişleri Bakanlığı’nın görev ve sorumluluğu içinde olduğundan bahisle, bu görevin ifasında anılan bakanlık dışında diğer bazı kurum ve kuruluşların da çeşitli görevler ifa ettiği ve ancak bu alanda zaman zaman koordinasyon sorunları yaşandığı belirtilmiş, bu sorunların giderilmesi, ülkemizi tehdit eden terör odaklarının yurt dışı bağlantılarını izlemek ve etkisiz hale getirmek için diğer ülkelerle ortak tedbirler geliştirmenin zorunlu hale geldiği ifade edilmiş ve duyulan bu gereksinimlerin giderilmesi için de yeni stratejiler, yeni planlama ve tedbirler geliştirerek karar vericilere sunmak üzere tatmin edici ölçüde hizmet veren bir kuruma ihtiyaç duyulduğu hususları gerekçe alınmak suretiyle bu amaçlarla; terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak için 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi genel bütçeli bir idare statüsünde olmak üzere İçişleri Bakanlığı’na bağlı “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” kurulduğu ve aynı zamanda güvenlik kuruluşları ile ilgili kurumlar arasında terörle mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve uygulamaları değerlendirmek amacıyla da İç İşleri Bakanı başkanlığında “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” oluşturulduğu belirtilmiştir. Yine gerekçede de ifade edildiği üzere, Müsteşarlık dört ana hizmet birimi, üç danışma birimi ve bir yardımcı hizmet biriminden oluşan bir örgüt yapısını haiz olup, bunun yanında güvenlik politikaları ve sosyo ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere de illerde İçişleri Bakanlığı teşkilatında İl Sosyal Etüd ve Proje Müdürlüğü kurulmuş, aynı amaçla da ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile bürolar kurulabilmesi öngörülmüştür. Hukuk düzenimizde, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” hükmünü amir olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi “Bu Kanun, Milli Savunma Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşlarını kapsar.” düzenlemesini içermektedir. 3046 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi (d) bendi; “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” buyurucu düzenlemesini içermektedir. Yine aynı Kanun’un 15 inci maddesi ise; “Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlığı altında; bakanlık merkez, taşra, yurtdışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyararşik kademelerini; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla ne şekilde düzenleneceği tahdidi olarak belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre; Bakanlık merkez teşkilatında, bir Müsteşarlık, Müsteşarlığa bağlı Genel Müdürlük, Kurul veya Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Kurul Başkanlığına bağlı Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü şeklinde örgütlenmek olasıdır ve dolayısıyla, kanun birden fazla müsteşarlığa cevaz vermediği gibi, 5952 sayılı Kanunla öngörülen “merkez”; “il müdürlüğü” veya “büro” şeklinde bir hiyerarşik kademenin kabulü de hukuk düzenimizde olası değildir. Dolayısıyla, İçişleri Bakanlığına bağlı, maddeyle öngörülen şekilde bir müsteşarlık kurulması hukuken olanaksızdır. Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve mutluluğunu amaç edinir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, genel olarak 5952 sayılı Yasa bütünüyle ve amacını belirleyen 1 inci maddede talep konusu tümce, hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Diğer taraftan; Anayasanın 95 inci maddesine göre yasama organı çalışmalarını kendi yaptığı iç tüzük hükümlerine göre yürütmekle yükümlüdür. TBMM İç Tüzüğü’nün 85 inci maddesi; kanun tasarı ve tekliflerinin Anayasa dili, kanun yazılış tekniği bakımından incelenmesi şartını aramaktadır. Kanun tekniği bakımından kıstasın ise, 19.12.2005 tarih ve 2005/9986 sayılı, Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlük kazanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinden alınacağı açıktır. Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası (ç) bendi, bir tasarı taslağı hazırlanırken ilgili tüm mevzuatın incelenmesini gerekiyorsa bunlarda da değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Bu hüküm de, yasalar arasında uyum sorununu engellemek amacına yöneliktir. Bu uyumun sağlanmaması durumunda ise, hukuk devleti ilkesinin zedeleneceği ve bu düzenlemenin Anayasanın 2 nci maddesine aykırılık taşıyacağı açıktır. Yine, 5952 sayılı yasanın, tasarı metninin Meclis Başkanlığı tarafından esas olarak İçişleri Komisyonu’na tali olarak da Plan ve Bütçe Komisyonlarına havale edildiği, İçişleri Komisyonu tarafından hazırlanan 20.05.2009 tarih ve Esas No: 1/704, Karar No: 16 sayılı Raporu’nda; “Komisyonca “Müsteşarlığın kurulmasıyla, ilk defa bünyesinde iki müsteşarlığı barındıran bir bakanlık yapılanmasının ortaya çıktığı ve “otorite tecezzi kabul etmez ilkesi de dikkate alındığında müsteşarlıklar arasında muhtemel bir yetki çatışması yaşanabileceği...” konusunda yöneltilen fikre cevaben “iki müsteşarlık arasında bir yetki ve görev çatışmasının söz konusu olmayacağı, zira yeni kuruluşun müsteşarlık adını taşısa da bunun İçişleri Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu olacağı, dolayısıyla iki müsteşarlıklı ifadesinin yanıltıcı olacağı” ifadeleri yer almaktadır. Görüşmeler sırasında Komisyon raporundaki bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığına dair de herhangi bir açıklama, görüşme söz konusu değildir. Bu halde, 3046 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi uyarınca; Bakanlık bağlı kuruluşları; bakanlığın hizmet ve görev alanına giren ana hizmetleri yürütmek üzere, bakanlığa bağlı olarak özel kanunla kurulan, genel bütçe içinde ayrı bütçeli veya katma bütçeli veya özel bütçeli kuruluşlar olarak ve keza 5952 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi ile Müsteşarlığın “genel bütçeli bir idare” olarak öngörüldüğü hususları birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun hükümet iradesi ile hazırlanan kanun tasarısında gerçekleştirilen bir tür kanuna karşı hile mantığına hizmet ettiği açıkça görülmektedir. Bu paralelde, 3046 sayılı kanuna göre bağlı kuruluşların genel müdürlük olarak örgütlenme zorunluluğu bulunduğu, bu halde de işbu istem konusu düzenlemenin bağlı kuruluşu müsteşarlık düzeyinde örgütlenmesinin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı açıktır. Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 15.07.2004 gününde kabul edilen ve ancak Cumhurbaşkanlığı Makamı’nın 03.08.2004 tarih ve 2004/890 sayılı yazısı ile Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince yeniden görüşülmek üzere geri gönderilen ve halen Komisyonda bulunan 5227 sayılı “Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun” un 28 inci maddesinde de; yürürlükteki mevzuat hükümlerinin idari örgütlenmede bu kabil bir hiyerarşik yapıya geçit vermediği görüldüğünden; Bakanlıklarda merkez teşkilatında “Müsteşarlık” biçiminde örgütlenme ve keza bağlı kuruluşların da “Müsteşarlık” veya “Başkanlık” biçiminde yapılanması öngörülmüştür. Ancak, anılan yasa bu haliyle yürürlük kazanmamış olduğundan, hukuk düzenimiz açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu halde söz konusu kanun yürürlük kazanmış gibi, yürürlükte bulunan 3046 sayılı Kanun hükümlerinin açık yasağına rağmen, halen tasarı halindeki bu kanun düzenlemeleri baz alınarak, devlet yapılanmasında hukuki alt yapısı bulunmayan bir örgütlenme modelinin benimsenmesi ve hatta Esas Komisyona da “bağlı kuruluş olup, Müsteşarlık biçiminde örgütlenmiş olduğunun” ifade edilmesi suretiyle hayat bulan düzenleme, kesinlikle Anayasanın 2 nci maddesinde öngörülen Hukuk Devleti ilkesine aykırılık içermektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve E:1989/11, K:1989 sayılı kararında; “Anayasanın 2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında Hukuk Devleti ilkesine de yer vermiştir. Hukuk Devleti, Devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür devlette de “Hukuk güvenliği” ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine getirirken, “Hukuk devleti” niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, “Devlete güven” ilkesi, vazgeçilmez temel ögelerdendir. Devlete güven, hukuk devletinin sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar. Yasaların Anayasaya uygunluğu karinesi asıldır. Yasalara gösterilen güven ve saygıdan kaynaklanan oluşumların sonuçlarını korumak gerekir” ifadelerine yer verilmiştir. Anayasanın 6 ncı maddesi “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” hükmüne yer vermiştir. 5952 Sayılı yasa ile oluşturulmak istenilen yapılanma ve bu yapılanma ile verilecek olan yetki ve konulan esaslar 6 ncı maddenin belirlediği esaslara aykırıdır. Bir başka husus, madde; kanun amacını açıkça ve sınırlı olarak “terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak” tanımlamıştır ancak, kanun uygulamasında “terör” kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” değiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır.”. Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.” Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Anayasanın 113 üncü maddesi birinci fıkrası; “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.” şeklindedir, dolayısıyla Bakanlık teşkilatına ilişkin 3046 sayılı çerçeve kanun hükümlerine uyum Anayasal zorunluluktur. 3046 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre; “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, mevcut bakanlıkların bölünmesi veya birleştirilmesi, bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatı bu Kanun esaslarına göre düzenlenir.” Böylelikle, her bir bakanlığın teşkilat ve görevleri hakkında kanun, bu kanunda belirlenen esaslar ve ilkeler doğrultusunda kurallar getirilmesinin zorunlu kılınması, Anayasanın 123 üncü maddesi ile getirilen idarenin kanuniliği ilkesinin bir sonucudur. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 1 inci maddesinin, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesi Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 2) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 2 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının; (a) ve (d) Bendlerinin Anayasaya Aykırılığı Maddede (a) bendi ile kanunda geçen “Bakan” ibaresinin İçişleri Bakanını, (b) bendi ile de kanunda geçen “Bakanlık” ibaresinin İçişleri Bakanlığını, (d) bendi ile de Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını ifade ettiği belirtilmiş olup; yukarıda; 5952 sayılı kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesine ilişkin açıklamalar doğrultusunda, Anayasaya aykırıdır. 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 2 nci maddesi birinci fıkrası; (a) ve (d) bendleri; Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 3) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 3 üncü Maddesinin Anayasaya Aykırılığı “(1) Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmuştur.” düzenlemesi; yukarıda verilen; 5952 sayılı Kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesine ilişkin açıklamalar doğrultusunda, Anayasaya aykırıdır. Ayrıca; 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri başlıklı 4 üncü maddesi; “Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri şunlardır; a) Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak. b) Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesinde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak. c) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için Milli Güvenlik Kurulu ve Başbakana tekliflerde bulunmak. d) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak. e) Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler için lüzum görülecek haber ve istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay Başkanlığına ulaştırmak. f) Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak. g) İstihbarata karşı koymak.” Hükmü ile “Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yükümlülükleri” başlıklı 5 inci madde: “Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının Devlet istihbaratına ilişkin görevleri şunlardır: a) Kendi konularında; 1. Görevlerinin gerektirdiği istihbaratı oluşturmak, 2. MİT tarafından istenecek haber ve istihbaratı elde etmek, 3. İstihbarata karşı koymak. b) Elde ettikleri milli güvenliğe ilişkin haber ve istihbaratı anında MİT’e ulaştırmak. MİT mensuplarına hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruşları gereken her türlü yardım ve kolaylığı göstermekle yükümlüdürler. Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yukarıda belirtilen görev ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle ilgili koordinasyonun sağlanması ve istihbarat çalışmalarının yöneltilmesinde, temel görüşleri oluşturmak üzere, MİT Müsteşarının Başkanlığında Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu (MİKK) kurulmuştur. Kurul, üç ayda bir; Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri veya Yardımcısı, Genelkurmay İstihbarat Başkanı veya Yardımcısı, bakanlıkların müsteşarları, kurum ve kuruluşların yetkili amirleri, MİT’in ilgili başkanları ile MİT Müsteşarının çağıracağı diğer kamu görevlilerinin iştirakiyle toplanır.” Hükmü ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 inci maddesi “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” Hükmü birlikte nazara alındığında; her iki kurum arasında görev alanlarında çakışma bulunduğu ve bu nedenle düzenlemenin, Anayasa 104 üncü maddesi birinci fıkrası gereğince düzenli ve uyumlu çalışması Anayasal gereklilik olan Devlet organları arasında çatışma yaratabilecek nitelikte bulunduğu açıktır. Yine; 3046 sayılı kanunun “Sürekli kurullar” başlıklı; 39 uncu maddesi; Bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda hizmetin kurul biçiminde yürütülmesi gerektiğinde, görevleri ve teşekkül tarzı kuruluş kanunlarında veya diğer kanunlarda gösterilmek kaydıyla sürekli kurullar kurulabilir.” Hükmünü içermekle birlikte Müsteşarlık biçiminde bir örgütlenme meri mevzuat bakımından bağlı kuruluş niteliğinde bulunmadığından; kurulması öngörülen kurulun Müsteşarlık bünyesinde kurulması hukuken mümkün değildir, keza bu kurulun 3152 sayılı Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle kurulmadığı nazara alındığında da Anayasanın 2 nci maddesi kapsamında düzenlemenin hukuk devleti ilkesine uymadığı açıktır. Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 3 üncü maddesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 4) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 4 üncü Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 4.1) Birinci fıkrası “(1) Güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve uygulamaları değerlendirmek amacıyla Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.” Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır.” Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur. Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. Bu anlamda, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları hakkında 3046 sayılı Kanun’un, “Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlıklı 15 inci maddesi uyarınca; Bakanlık merkez teşkilatında, Müsteşarlığa bağlı “Kurul Başkanlığı” kurulması ve buna bağlı olarak da Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü, Şeflik biçiminde alt birimlerin kurulması mümkündür. Dolayısıyla, müstakilen “Kurul” adı altında ve 5912 sayılı Kanunun “Teşkilat” başlıklı 5 inci maddesi ile Kanun eki (1) sayılı cetvelde yer verilmeksizin “Teşkilata” “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” adında bir birimin öngörülmesi hukuk düzenimizde, hem kanun tekniği açısından uyumsuz olup aynı zamanda da çerçeve kanun niteliğindeki 3046 sayılı kanun hükümlerine aykırı bir yasama faaliyeti niteliğindedir. Bu durum, İdarenin kanuniliği ilkesi ile çatışmaktadır. Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle, 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 4 üncü maddesi birinci fıkrası; Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 4.2) İkinci fıkrası “(2) Kurul, İçişleri Bakanının başkanlığında, Genelkurmay İkinci Başkanı, Jandarma Genel Komutanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik Komutanından oluşur. Gerektiğinde gündemle ilgili diğer kurum ve kuruluş temsilcileri de toplantıya davet edilebilir. Kurul İçişleri Bakanının daveti üzerine toplanır. Toplantı gündemi, Kurul üyelerinin görüşleri alınarak İçişleri Bakanı tarafından belirlenir. Kurulun sekreterya görevi Müsteşarlık tarafından yerine getirilir.” düzenlemesinde; Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları hakkında 3046 sayılı Kanun’un, “Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlıklı 15 inci maddesi uyarınca; Bakanlık merkez teşkilatında, Müsteşarlığa bağlı “Kurul Başkanlığı” kurulması ve buna bağlı olarak da Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü, Şeflik biçiminde alt birimlerin kurulması mümkün olduğundan; müstakilen “Kurul” adı altında ve 5912 sayılı Kanun eki (1) sayılı cetvelde de yer verilmeksizin “Teşkilata”, “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” adında bir birimin öngörülmesi hukuk düzenimizde çerçeve kanun niteliğindeki 3046 sayılı kanun hükümlerine aykırı bir yasama faaliyeti niteliğinde olup, idarenin kanuniliği ilkesi ile çatışmaktadır. Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. Ayrıca, Anayasanın 118 inci maddesi üçüncü fıkrası; “Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonunun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir. Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulunca değerlendirilir.” şeklindedir 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 inci maddesi “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” Hükmüne göre; Anayasal bir kurum olan Milli Güvenlik Kurulu görev alanındaki düzenlemeler, yasa hükmüyle, “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” na devredilmektedir. Diğer taraftan, Kurul oluşumunda, İçişleri bakanı başkanlığında Kurul üyeliği öngörülen, Genelkurmay İkinci Başkanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı bakımından konu değerlendirildiğinde; Anayasa 117 nci madde uyarınca, Silahlı Kuvvetler Komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine getiren ve Bakanlar Kurulu teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanan, görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumlu bulunan Genelkurmay Başkanına bağlı ve aynı zamanda 1612 sayılı Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Yüksek Askeri Şura Genel Sekreteri konumunda bulunan Genelkurmay İkinci Başkanı’nın; Milli Güvenlik Kurulu ile görev çatışması bulunan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bünyesinde kurulan “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” üyesi olarak yer alması; bağlı bulunduğu Genel Kurmay Başkanı’nın Milli Güvenlik Kurulu üyesi olduğu nazara alındığında; Anayasa 104 üncü maddesi birinci fıkrası gereğince düzenli ve uyumlu çalışması Anayasal gereklilik olan Devlet organları arasında çatışma yaratabilecek niteliktedir. Aynı şekilde; Ayrıca; 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun “Kuruluş” başlıklı 3 üncü maddesi; “Başbakana bağlı Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı kurulmuştur. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı; Müsteşar, Müsteşar yardımcıları, başkanlıklar, daireler ve şubeler ile diğer teşkilat birimlerinden oluşur.” Hükmü ve aynı kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası “Milli İstihbarat Teşkilatına bu görevler dışında görev verilemez” hükmü birlikte değerlendirildiğinde; Teşkilat unsuru bulunan Müsteşara bu kanunda sayılan görevler dışında görev verilmesi mümkün değildir. Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve mutluluğunu amaç edinir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, genel olarak 5952 sayılı Yasa bütünüyle ve amacını belirleyen 1 inci maddede talep konusu tümce, hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı’nın, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bünyesinde kurulan “Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu” üyesi olarak yer alması; 2937 sayılı kanunun; “Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yükümlülükleri” başlıklı 5 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları; “Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yukarıda belirtilen görev ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle ilgili koordinasyonun sağlanması ve istihbarat çalışmalarının yöneltilmesinde, temel görüşleri oluşturmak üzere, MİT Müsteşarının Başkanlığında Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu (MİKK) kurulmuştur. Kurul, üç ayda bir; Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri veya Yardımcısı, Genelkurmay İstihbarat Başkanı veya Yardımcısı, bakanlıkların müsteşarları, kurum ve kuruluşların yetkili amirleri, MİT’in ilgili başkanları ile MİT Müsteşarının çağıracağı diğer kamu görevlilerinin iştirakiyle toplanır.” Kapsamında her iki kurumun görev alanlarında çakışmalar bulunduğu ve ayrıca Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’na Milli İstihbarat Müsteşarı başkanlık eder ve bu kurula İçişleri Bakanı katılırken, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına İçişleri Bakanının başkanlık etmesi büyük bir çelişki olup, arz edilen hususlar nazara alındığında, Anayasa 104 üncü maddesi birinci fıkrası gereğince düzenli ve uyumlu çalışması Anayasal gereklilik olan Devlet organları arasında çatışma yaratabilecek niteliktedir. Ayrıca 4 üncü maddenin ikinci fıkrasında Kurul içerisinde Adalet Bakanlığı müsteşarı da sayılmıştır. Oysa Anayasamızın 159 uncu maddesinde Adalet Bakanlığı müsteşarı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tabii üyesidir. Anayasamızın üçüncü bölümünde düzenlenen Yargı başlığı içinde yer alan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu niteliği itibariyle adli ve idari tüm yargı teşkilatının düzenlenmesinde belirleyici rolü olan bir kuruldur. Bu Kurulun üyesi olan Adalet Bakanı Müsteşarının İçişleri Bakanı Başkanlığında oluşan, başka bir kurula üye olarak belirlenmesi Anayasamıza özellikle 138 inci ve 159 uncu maddelerine aykırılık teşkil eder. Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle, 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 4 üncü maddesi ikinci fıkrası; Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü, 117 nci, 138 inci ve 159 uncu maddelerine aykırıdır. 5) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 5 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 5.1.) İkinci fıkrasının “Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları” İbaresi Anayasanın 113 üncü maddesi birinci fıkrası şu şekildedir: “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.” Ve yine Anayasanın 6 ncı maddesi de; “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Hükmünü amirdir. Buna göre; Anayasanın 113 üncü maddesi gereğince yürürlükte bulunan 3046 sayılı yasa ve yine 3152 sayılı yasa hükümleri kapsamında İçişleri Bakanına “özel ihtisas ve araştırma komisyonu kurma” yetkisi tanınmamıştır. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında madde tümce, hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. Bu anlamda, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları hakkında çerçeve kanun niteliğindeki 3046 sayılı kanun hükümlerinde tanınmayan bir yetkinin 5952 sayılı kanunla dolaylı yoldan tanınması İdarenin kanuniliği ilkesi ile de çatışmaktadır. Yukarıdaki izahatla birlikte dilekçemizin Anayasaya aykırılık nedenleri bölümünün 1 inci maddeye ilişkin birinci başlık bölümünde yer alan nedenlerle, 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 5 inci maddesi ikinci fıkrasının “Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 5.2) Üçüncü Fıkrası Düzenleme; yukarıda verilen; 5952 sayılı Kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesine ilişkin açıklamalar doğrultusunda, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 6) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı Maddesi, Birinci Fıkra “Terörle” İbaresi; Birinci Fıkra (a) ve (b) Bendleri, Birinci Fıkra (c) Bendi “veya yaptırmak” İbaresi; Birinci Fıkra (ç) Bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara” İbareleri; Birinci Fıkra (f) Bendinin Anayasaya Aykırılığı Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır.”. Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur. Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. (f) alt bendi ile getirilen, “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak” düzenlemesi; Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve görevleri ile Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır. 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı maddesi, birinci fıkra “Terörle” ibaresi; birinci fıkra (a) ve (b) bendleri, birinci fıkra (c) bendi “veya yaptırmak” ibaresi; birinci fıkra (ç) bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara” ibareleri; birinci fıkra (f) bendi; Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci ve 13 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 7) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 7 nci Maddesi Birinci Fıkra, “bakana” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı Yukarıda, Kanunun 1 inci maddesi, birinci cümlesi, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesine dair açıklamalar kapsamında Anayasaya aykırıdır. 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun “İstihbarat Değerlendirme Merkezi” başlıklı, 7 nci maddesi birinci fıkra, “bakana” ibaresi; Anayasanın; 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 8) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 8 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı Hukuk düzenimizde, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” hükmünü amir olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi “Bu Kanun, Milli Savunma Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşlarını kapsar.” düzenlemesini içermektedir. 3046 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi (d) bendi; “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” buyurucu düzenlemesini içermekte olup, aynı Kanun’un 15 inci maddesi ise; “Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlığı altında; bakanlık merkez, taşra, yurtdışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyararşik kademelerini; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla ne şekilde düzenleneceği tahdidi olarak belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre; Bakanlık merkez teşkilatında, 1 Müsteşarlık, Müsteşarlığa bağlı Genel Müdürlük, Kurul veya Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Kurul Başkanlığına bağlı Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü şeklinde örgütlenmek olasıdır ve dolayısıyla, kanun birden fazla müsteşarlığa cevaz vermediği gibi, 5952 sayılı Kanunla öngörülen “merkez”; “il müdürlüğü” veya “büro” şeklinde bir hiyerarşik kademenin kabulü de hukuk düzenimizde olası değildir. Dolayısıyla, İçişleri Bakanlığına bağlı, maddeyle öngörülen şekilde bir “İstihbarat Değerlendirme Merkezi” kurulması hukuken olanaksızdır. Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, düzenleme; hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Diğer taraftan; Anayasanın 95 inci maddesine göre yasama organı çalışmalarını kendi yaptığı iç tüzük hükümlerine göre yürütmekle yükümlüdür. TBMM İç Tüzüğü’nün 85 inci maddesi; kanun tasarı ve tekliflerinin Anayasa dili, kanun yazılış tekniği bakımından incelenmesi şartını aramaktadır. Kanun tekniği bakımından kıstasın ise, 19.12.2005 tarih ve 2005/9986 sayılı, Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlük kazanan “Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinden alınacağı açıktır. Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası (ç) bendi, bir tasarı taslağı hazırlanırken ilgili tüm mevzuatın incelenmesini gerekiyorsa bunlarda da değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Bu hüküm de, yasalar arasında uyum sorununu engellemek amacına yöneliktir. Bu uyumun sağlanmaması durumunda ise, hukuk devleti ilkesinin zedeleneceği ve bu düzenlemenin Anayasanın 2 nci maddesine aykırılık taşıyacağı açıktır. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve E:1989/11, K:1989 sayılı kararında; “Anayasanın 2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında Hukuk Devleti ilkesine de yer vermiştir. Hukuk Devleti, Devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür devlette de “Hukuk güvenliği” ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine getirirken, “Hukuk devleti” niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, “Devlete güven” ilkesi, vazgeçilmez temel ögelerdendir. Devlete güven, hukuk devletinin sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar. Yasaların Anayasaya uygunluğu karinesi asıldır. Yasalara gösterilen güven ve saygıdan kaynaklanan oluşumların sonuçlarını korumak gerekir” ifadelerine yer verilmiştir. Bir başka husus, maddede kurulması öngörülen Merkezin kuruluş amacı; “terörle mücadele alanında oluşturulacak politika ve strateji ile alınacak tedbirlere esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik istihbaratın alınması ve değerlendirilmesi”; olarak belirlenmiştir. Ancak, kanun uygulamasında “terör” kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” değiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır.”. Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur.” Verilen kararda da yer bulduğu üzere, 5952 sayılı kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Anayasanın 113 üncü maddesi birinci fıkrası; “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.” şeklindedir, dolayısıyla Bakanlık teşkilatına ilişkin 3046 sayılı çerçeve kanun hükümlerine uyum Anayasal zorunluluktur. 3046 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre; “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, mevcut bakanlıkların bölünmesi veya birleştirilmesi, bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatı bu Kanun esaslarına göre düzenlenir.” Böylelikle, her bir bakanlığın teşkilat ve görevleri hakkında kanun, bu kanunda belirlenen esaslar ve ilkeler doğrultusunda kurallar getirilmesinin zorunlu kılınması, Anayasanın 123 üncü maddesi ile getirilen idarenin kanuniliği ilkesinin bir sonucudur. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. İkinci fıkra ile; ihtiyaç duyulan istihbari bilgilerin Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından Müsteşarlığa verilmesi buyurucu biçimde düzenlenmiş ve herhangi bir sınırlama da getirilmemiştir. Oysa, sayılan kurumların her biri doğrudan Başbakanlığa bağlı yapılar olup, bu şekilde kurumsal hiyerarşinin aşılmasının Anayasanın 104 üncü maddesine aykırı olduğu açıktır. 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 8 inci maddesi, Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 9) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 9 uncu Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 9.1) Birinci Fıkrası, (a) Bendi Birinci alt bendindeki; “….uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak..” tümcesi, ikinci alt bendindeki, “Güvenlik kuruluşları” ibaresi, üçüncü alt bendindeki; “Valilikler” ibaresi, dördüncü alt bendi “Belirlenen politikalar ile sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak”, Kanunun 6 ncı maddesinde Müsteşarlığa verilen görevler arasında, sadece politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek sayılmışken, madde ile belirlenen politikaların uygulanmasına ilişkin eylem planları hazırlamaktan ve belirlenen politikalar ile sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi de ana hizmet birimi görevleri arasında sayılmıştır. Yine, Valilikler doğrudan ilgili mevzuat hükümlerine tabi organlar olup, bu mevzuatla ilgi ve uyumu sağlanmadan yapılan düzenleme Anayasanın 2 nci ve 104 üncü maddesine aykırıdır. Yine, düzenlemenin belirtilen ibare ve tümceleri, Anayasamızın 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası; “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz” hükmüne aykırıdır. Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır.”. Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur. Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve görevleri ile, Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır. Düzenleme, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 104 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. 9.2) Birinci Fıkrası, (b) Bendi Birinci alt bendi; “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek,” tümcesi, Düzenlemede, herhangi bir sınırlama getirilmeksizin “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” görevinin verilmesi hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Veri, bilgi ve belgeleri toplamak her türlü kişisel verileri de kapsama alacağından, Anayasanın 13 üncü, 20 nci, 25 inci maddelerine aykırıdır. Anayasa Mahkemesinin, 21.06.1989 tarih ve E:1988/38, K:1989/26 sayılı kararında; “Temel hak ve özgürlüklerin soyut Anayasa kuralları olmaktan çıkarılması, kullanılabilir ve uygulanabilir duruma getirilmeleri, dolayısıyla kişi yönünden pratik bir değer taşıyabilmeleri için sınırlarının belirtilmesi, kullanma ve uygulama yollarının gösterilmesi gerekir. Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve özgürlükler üzerinde yerine göre yapılması gereken sınırlamaların ne tür tasarruflarla, ne gibi sebeplere dayanılarak ve hangi ölçüler içerisinde yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Bu belirlemeye göre, temel hak ve özgürlükler üzerindeki sınırlama ancak yasayla yapılabilecek, sınırlamayı haklı gösterecek sebep olarak ancak maddede sayılı ve sınırlı olarak gösterilmiş bulunan genel sınırlama nedenleriyle Anayasanın ilgili diğer maddelerinde öngörüleri özel sınırlama sebeplerine dayanılacak “demokratik toplum düzeninin gerekleri” de sınırlamanın ölçüsünü oluşturacaktır.” Yine Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 tarih; E:2008/30 ve K:2009/96 sayılı kararında; Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği; bu sınırlamanın da Anayasanın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtildiği, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması başlıklı 8 inci maddesinde ise; Herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği halde, bu gerekliliklere ve ilkelere uyulmaksızın soy bağı kurumunun özüne dokunur nitelikte bir sınırlama getiren Türk Medeni Kanunu 289 uncu maddesi Anayasanın 13 üncü maddesine aykırı düşmektedir.” Yine, Anayasa Mahkemesinin 20.03.2008 tarih; E:2006/167 ve K:2008/86 sayılı kararında; “İtiraza konu 8 inci madde hükmüyle sayım ve örnekleme çalışmalarına konu olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların yetkililerine cevap verme yükümlülüğü getirilmiş, bu yükümlülüğe uymayanların da 54 üncü maddede gösterilen biçimde idari para cezasıyla cezalandırılması öngörülmüştür. Maddede açıklayıcı bir düzenleme bulunmadığı için, “kişisel veri” veya “isteme bağlı veri” olarak adlandırılan, belirli veya belirlenebilir kişilerle ilgili her türlü bilgilerin istenebileceği kuşkusuzdur. İstatistiki birimlerin kendilerinden istenen bilgileri belirlenen şekil ve sürede eksiksiz ve hatasız olarak vermek zorunluluğuna uyulmaması idari para cezası yaptırımına bağlanmış olmasına karşın, istenilecek veri ve bilgilerin kapsamı ya da sınırlarının ne/neler olacağına, başka bir anlatımla, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde olan veri ve bilgilerin bu zorunluluk kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Dolayısıyla, istatistiki birimler kendilerinden istenildiği takdirde her türlü bilgiyi temel hak ve özgürlüklerine müdahale niteliğinde olsa bile vermek zorundadırlar. Anayasanın 20 nci maddesinde herkesin özel hayatına ve aile yaşayışına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 25 inci maddesinde de herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. 20 nci madde gerekçesinde, özel hayatın korunmasının her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, resmi makamların özel hayata müdahale edememesi anlamına geldiği belirtilmiştir. AİHM kararlarında da belirtildiği gibi, özel hayat bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak kadar geniş bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafından ilgililer hakkında rızası olmaksızın bilgi toplamasının her zaman söz konusu kişinin özel hayatını ilgilendireceği kuşkusuzdur. Anket formlarında yer alan bazı sorular özel yaşamın gizliliği ile düşünce ve kanaatin açıklanması sonucunu doğurabilir. Bir ülkede en güçlü veri tekeli idaredir. Bu gücün sınırlandırılması özel yaşamın ve düşünce ve kanaat özgürlüğünün korunması bakımından önemlidir. Anayasanın 20 nci ve 25 inci maddelerinde yer alan güvencelere rağmen itiraza konu 8 inci madde hükmüyle kişiler, bilgi toplama, saklama, işleme ve değiştirme tekeli olan idareye ve diğer kişilere karşı korumasız bırakılmış, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmemiştir. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasanın 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.” Düzenleme, Anayasanın; 13 üncü, 20 nci, 25 inci maddelerine aykırıdır. İkinci alt bendi, “……yaptırmak” ibaresi “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak” düzenlemesi; Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve görevleri ile, Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır. Düzenleme, Anayasanın 2 nci, 5 inci ve 13 üncü maddelerine aykırıdır. Dördüncü alt bendi; “Terörle” ibaresi; Kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Düzenleme; Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 13 üncü maddelerine aykırıdır. 10) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 10 uncu Maddesinin Anayasaya Aykırılığı Birinci fıkrasının, (b) bendinin; Birinci alt bendi “Terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek, günün şartlarına göre geliştirmek.” Cümlesi Anayasanın 6 ncı maddesinde, “Hiçbir kimse kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” ve 7 nci maddesinde de, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.”; denilmektedir. Dolayısıyla, yasama yetkisini kapsar biçimde, madde ile mevzuatı günün şartlarına göre geliştirmek görevinin verilmesi Anayasanın 2 nci, 6 ncı ve 7 nci maddelerine aykırıdır. Birinci fıkrasının, (c) bendinin; Birinci ve ikinci cümlesi “…Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” Anayasa 128 inci maddede; Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili olarak “Genel İlkeler” başlığı altında, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” denilmektedir. 3046 sayılı Kanun Bakanlıkların Kuruluş ve teşkilat esaslarını belirleyen çerçeve kanun olup, bu çerçeve kanun ile bakanlıklarda sözleşmeli surette ve keza müsteşar müşaviri pozisyonunda istihdam kabul edilmemiştir. Aynı şekilde, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda da bu tarz bir istihdama imkan verilmemiştir. Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, düzenleme, hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Düzenleme, Anayasanın 2 nci ve 128 inci maddelerine aykırıdır. 11) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 13 üncü Maddesinin İkinci Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı Madde ile, özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilmesine olanak tanınmıştır. Çalıştırılacak olan personel hakkında hiçbir kiritere ve vasfa yer verilmediği gibi çalıştırılacak personelin sayısı hakkında da bir sınırlama getirilmemiştir. Çalıştırılma şekli, sayısı gibi konularda tamamıyla ucu açık bir personel rejimi öngörülmüştür. Bu madde ile binlerce hatta daha fazla sınırsız personel istihdamı söz konusu olabilecektir. Ayrıca müsteşarlığın kuruluş amacına yönelik bilgi birikimine sahip olmayan personel de söz konusu madde uyarınca istihdam edilebilecektir. Çünkü bu konuda da herhangi bir sınırlama öngörülmemiştir. Anayasanın 128 inci maddesinde; “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Sözleşmeli personel konusunda yasa ile yapılması gereken düzenlemeler idarenin takdirine bırakılmıştır. Bu nedenle düzenleme Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır. Ayrıca Devletin tüm istihbari bilgilerinin toplanmasının öngörüldüğü Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nda “yabancı uzman” çalıştırılabilmesinin benimsenmesi, bu istihdamın karşılıklılık ilkesi koşuluna bağlanmamış olması, kamu yararının bulunmaması, ülke bağımsızlığına zarar verebilecek nitelikte bulunması nedenleriyle Anayasaya aykırıdır. Anayasa Mahkemesinin 15.10.2009 tarih ve E:2006/119, K:2009/145 sayılı kararında; “Diğer taraftan iptali istenen düzenleme, “karşılıklılık” ilkesiyle de bağdaşmamaktadır. Türk Yabancılar Hukukunun temel ilkelerinden en önde geleni, karşılıklılıktır. Karşılıklılık (mütekabiliyet) esası, öğretide en az iki devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkesinde diğerinin vatandaşlarına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eden bir prensip olarak izah olunmaktadır. Bu prensibe göre; bir yabancının Türkiye’de bir haktan yararlanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da o yabancının ülkesinde aynı tür ve nitelikte olan haklardan yararlandırılmasına bağlıdır. Karşılıklı muamele esası, antlaşma ile ya da kanunla konulabilir. Anayasamızın Başlangıç kısmının ikinci paragrafında yer alan “Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ...” ibaresi, milletlerarası hukuk ilişkilerimizde karşılıklılık ilkesinin esas alınacağını göstermektedir. Karşılıklılığın etkisiz hale gelebildiği bir durumda ise, milletlerin eşit haklara sahip olduğundan söz edilemez.” İfadeleri ile subut bulduğu üzere, karşılıklılık ilkesini gözetmeyen düzenleme, Anayasaya aykırıdır. Anayasa Mahkemesinin 23.12.2005 tarih ve E:2004/68 ve K:2005/104 sayılı kararındaki gerekçeler de konunun değerlendirilmesinde önem arzeden hususlardır: “Yabancının klasik insan hak ve özgürlüklerinden bazılarından vatandaş gibi yararlandırılmamasının, bu hakların kimi sınırlama ya da kısıtlamalara tabi tutulmasının nedenlerini Devleti korumak, onun devamlılığını sağlamak gibi düşüncelerde aramak gerekir. Devletler arasında, ticari, iktisadi, askeri ve kültürel ilişkilerin olabildiğince arttığı, insancıl düşüncelerin son derece yaygınlaştığı günümüzde aynı mülahazaların büsbütün gücünü yitirdiği söylenemez. Tarih boyunca, devletler ülkelerindeki yabancı unsurlara kuşku ile bakmışlar, bazı hakları onlardan esirgemişler, bazılarını ise kimi koşullara, bağlamak suretiyle sınırlamışlardır. Anayasamızın 16 ncı maddesinde de, Anayasanın 12 nci maddesinde herkese tanınan temel hak ve özgürlüklerin, yabancılar için, uluslararası hukuka uygun olarak yasayla sınırlandırılabileceği kurala bağlanmıştır. Yabancıların temel hak ve özgürlüklerin kimilerinden yurttaşlar gibi yararlandırılmamasının, bu hakların kimi sınırlama ya da kısıtlamalara bağlı tutulmasının nedenlerini Anayasa Mahkemesinin yabancılara mülk satışı ile ilgili 13.06.1985 günlü, E:1984/14, K:1985/7 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Devlet’i korumak, onun sürekliliğini sağlamak gibi düşüncelerde aramak gerekir. Devletin geleceği üzerinde doğrudan etkisi olan yaşamsal önemdeki konularda, yabancıların ağırlığını önleyici kuralların getirilmesi, bağımsızlığın korunması yönünden zorunludur…. Türkiye Cumhuriyetinin dünya milletler ailesine bağımsız bir devlet olarak kabulünün uluslararası belgesi Lozan Barış Antlaşmasıdır. Bu antlaşmaya ekli İkamet ve Selahiyeti Adliye Hakkındaki Mukavelenamede; yabancıların ülkede mülk edinmeleri konusunda mütekabiliyet şartı öngörülmüş, bu tarihten sonra düzenlenen konu ile ilgili yasalarda ve yapılan birçok antlaşmada mütekabiliyet şartı getirilmek suretiyle, karşılıklı muamele esası, gerek antlaşmalar hukuku, gerek mevzuu hukuk olarak Türk Yabancılar Hukukunun genel ilkelerinden biri haline dönüştürülmüştür. Anayasanın 176 ncı maddesinde, Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten Başlangıç kısmının, Anayasa metnine dahil olduğu açıklanmış, anılan maddenin gerekçesinde de Başlangıç kısmının, Anayasanın diğer hükümleriyle eşdeğerde olduğu vurgulanmıştır. Anayasanın cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2 nci maddesinde ise “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti” olduğu belirtilmiştir. Başlangıcın 2 nci paragrafındaki; Türkiye Cumhuriyetinin “Dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu ilkesiyle, devletin beşeri unsurunu oluşturan milletin diğer milletlerle hak eşitliğine sahip bulunduğu vurgulanmıştır. Başlangıcın 5 inci paragrafında ise “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin karşısında korunma göremeyeceği” ilkesi ile, Anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde, milli menfaatlerin her şeyin üstünde tutulması gereği belirlenmiştir…. Karşılıklı muamele (mütekabiliyet) esası uluslararası ilişkilerde eşitliği sağlayan bir denge aracıdır… Nitekim Anayasa Mahkemesinin 18.02.1985 tarih ve E:1984/9, K:1985/4 sayılı kararında, “Anayasanın 5 inci maddesinde yer alan Türk Milletinin bağımsızlığı ilkesinin, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı içerdiği kuşkusuzdur; siyasi ve ekonomik bağımsızlık kavramlarının yalnız başlarına bir anlam ifade etmedikleri, birbirlerini tamamlayan kavramlar oldukları görüşü de doğrudur.” denilmiştir. Ayrıca bir ülkedeki bağımsızlık kavramının ulusal savunma ve ulusal güvenlik ile ilişkisi düşünüldüğünde önemli bir haberleşme şebekesinin yabancı sermayeye bırakma sonucunu verebilecek bir düzenlemenin, ülke savunması bakımından yaratacağı sakıncaları ayrıntılı biçimde belirtmeye herhalde gerek yoktur. Çünkü, haberleşme birimleri yabancılarca işletilen bir devletin bu alanda bağımsızlığından söz edilemeyeceği gibi, bir savaş durumunda ulusal savunmasının temellerinden olan ulusal ve askeri haberleşmesinin felce uğrayacağı, böylelikle eli kolu bağlı duruma düşeceği herkesçe bilinmektedir. Anayasanın başlangıç kısmının 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun ile değişik beşinci paragrafında, “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatleri...nin karşısında korunma göremeyeceği...” ilkesine aykırı, Anayasanın 5 inci maddesindeki “Türk Milletinin bağımsızlığını koruma” görevi ile çelişen bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesinin 07.11.1989 tarihli E:1989/6, K:1989/42 sayılı kararında, “Yasal düzenlemelerin Cumhuriyetin temel niteliklerinden birisi olan hukuk devleti ilkesine uygun olması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Yönetilenlere, en güçlü, en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvenceyi sağlayan hukuk devleti, tüm devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayarak insan hakları, temel haklar ve özgürlükler yönünden Anayasal ilkeler düzeyine ulaşmış kurallara dayanır. Hukukun üstünlüğünü, toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı amaçlamayan Anayasanın öncelik ve bağlayıcılığını gözetmeyen, hukukun evrensel kurallarına saygılı olmayan, adaletli bir düzeni gerçekleştirmeyen, kişilere değer vermeyen, çağdaş kurum ve kurallarla uyum sağlamayan devletin hukuk devleti olduğundan söz edilemez. … Anayasa Mahkemesinin bu kararında devlete kaynak sağlamak amacıyla gerekli düzenlemeler gerçekleştirilirken hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılmasına duyarsız kalınamayacağı açıkça belirtilmiştir. 5189 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin 406 sayılı Kanunun ek 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasını madde metninden çıkarılması için yapılan düzenlemede; Türk Telekom’un yabancılara satılarak devlete kaynak yaratılmak istenmesi tek ölçek olarak görülmüş, hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden olan “yasaların kamu yararına dayanması” ilkesi gözetilmediği gibi “karşılıklılık, “hukuk devleti” ve “Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı” ilkeleri de dikkate alınmamış ve nihayet “bağımsızlık ilkesi” nin yıpranmasına duyarsız kalınmıştır. Bu nedenle, yapılan bu düzenleme Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine ve Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan kararına da aykırıdır. Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu kural gereğince Yasama Organı, yapacağı yeni düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını gözönünde bulundurmak, bu kararları etkisiz bırakacak biçimde yeni yasa çıkarmamak ve Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlülüğündedir.” Düzenleme; Anayasanın 176 ncı maddesi uyarınca Başlangıç hükümlerine, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 11 inci, 128 inci ve 153 üncü maddelerine aykırıdır. Dördüncü fıkrası; Dördüncü fıkranın son cümlesinde “Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla, diğer ödemeler olarak anılan bir grup ödeme konusunda idareye yetki verilmiştir. Anayasanın 128 inci maddesi “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” hükmüne amirdir. Dördüncü fıkranın son cümlesi yasa ile yapılması gereken düzenlemeler için idareye sınırsız yetki devrini içermektedir. Bu nedenle söz konusu düzenleme Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır. Düzenleme; Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır. 12) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 15 inci Maddesinin İkinci Cümlesi, “Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir.” Düzenlemesinin Anayasaya Aykırılığı Düzenlemede, herhangi bir sınırlama getirilmeksizin “her türlü bilgi ve belgele talebinin ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi” nin öngörülmüş olması hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bilgi ve belgelerin, her türlü kişisel verileri de kapsama alacağı açık olup düzenleme, Anayasanın 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırıdır. Anayasa Mahkemesinin, 21.06.1989 tarih ve E:1988/38, K:1989/26 sayılı kararında; “Temel hak ve özgürlüklerin soyut Anayasa kuralları olmaktan çıkarılması, kullanılabilir ve uygulanabilir duruma getirilmeleri, dolayısıyla kişi yönünden pratik bir değer taşıyabilmeleri için sınırlarının belirtilmesi, kullanma ve uygulama yollarının gösterilmesi gerekir. Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve özgürlükler üzerinde yerine göre yapılması gereken sınırlamaların ne tür tasarruflarla, ne gibi sebeplere dayanılarak ve hangi ölçüler içerisinde yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Bu belirlemeye göre, temel hak ve özgürlükler üzerindeki sınırlama ancak yasayla yapılabilecek, sınırlamayı haklı gösterecek sebep olarak ancak maddede sayılı ve sınırlı olarak gösterilmiş bulunan genel sınırlama nedenleriyle Anayasanın ilgili diğer maddelerinde öngörüleri özel sınırlama sebeplerine dayanılacak “demokratik toplum düzeninin gerekleri” de sınırlamanın ölçüsünü oluşturacaktır.” Yine Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 tarih; E:2008/30 ve K:2009/96 sayılı kararında; Anayasanın 13 üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği; bu sınırlamanın da Anayasanın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtildiği, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması başlıklı 8 inci maddesinde ise; Herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği halde, bu gerekliliklere ve ilkelere uyulmaksızın soy bağı kurumunun özüne dokunur nitelikte bir sınırlama getiren Türk Medeni Kanunu 289 uncu maddesi Anayasanın 13 üncü maddesine aykırı düşmektedir.” Yine, Anayasa Mahkemesinin 20.03.2008 tarih; E:2006/167 ve K:2008/86 sayılı kararında; “İtiraza konu 8 inci madde hükmüyle sayım ve örnekleme çalışmalarına konu olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların yetkililerine cevap verme yükümlülüğü getirilmiş, bu yükümlülüğe uymayanların da 54 üncü maddede gösterilen biçimde idari para cezasıyla cezalandırılması öngörülmüştür. Maddede açıklayıcı bir düzenleme bulunmadığı için, “kişisel veri” veya “isteme bağlı veri” olarak adlandırılan, belirli veya belirlenebilir kişilerle ilgili her türlü bilgilerin istenebileceği kuşkusuzdur. İstatistiki birimlerin kendilerinden istenen bilgileri belirlenen şekil ve sürede eksiksiz ve hatasız olarak vermek zorunluluğuna uyulmaması idari para cezası yaptırımına bağlanmış olmasına karşın, istenilecek veri ve bilgilerin kapsamı ya da sınırlarının ne/neler olacağına, başka bir anlatımla, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde olan veri ve bilgilerin bu zorunluluk kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Dolayısıyla, istatistiki birimler kendilerinden istenildiği takdirde her türlü bilgiyi temel hak ve özgürlüklerine müdahale niteliğinde olsa bile vermek zorundadırlar. Anayasanın 20 nci maddesinde herkesin özel hayatına ve aile yaşayışına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 25 inci maddesinde de herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. 20 nci madde gerekçesinde, özel hayatın korunmasının her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, resmi makamların özel hayata müdahale edememesi anlamına geldiği belirtilmiştir. AİHM kararlarında da belirtildiği gibi, özel hayat bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak kadar geniş bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafından ilgililer hakkında rızası olmaksızın bilgi toplamasının her zaman söz konusu kişinin özel hayatını ilgilendireceği kuşkusuzdur. Anket formlarında yer alan bazı sorular özel yaşamın gizliliği ile düşünce ve kanaatin açıklanması sonucunu doğurabilir. Bir ülkede en güçlü veri tekeli idaredir. Bu gücün sınırlandırılması özel yaşamın ve düşünce ve kanaat özgürlüğünün korunması bakımından önemlidir. Anayasanın 20 nci ve 25 inci maddelerinde yer alan güvencelere rağmen itiraza konu 8 inci madde hükmüyle kişiler, bilgi toplama, saklama, işleme ve değiştirme tekeli olan idareye ve diğer kişilere karşı korumasız bırakılmış, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmemiştir. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasanın 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.” 15 inci maddesinin ikinci cümlesi, “Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir.” Düzenleme, Anayasanın; 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırıdır. 13) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 16 ncı Maddesinin İkinci Cümlesi, “Bu Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” Düzenlemesinin Anayasaya Aykırılığı 5018 sayılı Kanunun Örtülü ödenek başlıklı 24 üncü maddesi; “Örtülü ödenek; kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir. Kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilir. Örtülü ödenek, bu amaçlar dışında ve Başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. İlgili yılda bu amaçla tahsis edilen ödenekler toplamı, genel bütçe başlangıç ödenekleri toplamının binde beşini geçemez. Başbakanlık ve diğer ilgili idare bütçelerinde yer alan örtülü ödeneklerin kullanılma yeri, giderin kimin tarafından yapılacağı, hesapların tutulma ve kapatılma yöntemi, gideri yapanın değişmesi halinde yeni yetkiliye hangi belgelerin aktarılacağı Başbakan tarafından belirlenir. Örtülü ödeneklere ilişkin giderler Başbakan, Maliye Bakanı ve ilgili Bakan tarafından imzalanan kararname esaslarına göre gerçekleştirilir ve ödenir.” Şeklindedir. Madde ile belirlendiği üzere, örtülü ödenek esasen başbakanlık bütçesine konulmakta ve ancak istisnaen kanunlarla verilen istihbarat hizmetlerinin yürüten diğer kamu idarelerinin de bütçelerine örtülü ödenek konulabilmektedir. 5952 sayılı Kanunun 1 inci ve 3 üncü maddeleri kapsamında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, istihbarat hizmetlerini yürüten bir kamu idaresi niteliğinde olmayıp, niteliği itibariyle terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak fonksiyonunu taşımaktadır. Bu anlamda, istihbari bilgilerin toplandığı bir birim olup, bizzat istihbari hizmet yürüttüğü iddia edilemez. Dolayısıyla, 5018 sayılı Kanun hükümleri dairesinde bütçesine örtülü ödenek konulamaz. Nitekim; 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 4 üncü maddesinde sayılan görevler nazara alındığında, istihbari hizmetlerin niteliği açıkça anlaşılmaktadır. Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, Anayasanın 2 nci maddesine aykırılık ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, söz konusu düzenleme Anayasanın 161 inci ve 162 nci maddelerine de aykırıdır. Anayasanın 161 inci maddesinde; “Devletin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır. Mali yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir. Kanun, kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller koyabilir. Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.” Hükmü yer almaktadır. Yine Anayasanın 162 nci maddesinde; “Bakanlar Kurulu, merkezi yönetim bütçe tasarısı ile millî bütçe tahminlerini gösteren raporu, malî yılbaşından en az yetmişbeş gün önce, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Bütçe tasarıları ve rapor, kırk üyeden kurulu Bütçe Komisyonunda incelenir. Bu komisyonun kuruluşunda, iktidar grubuna veya gruplarına en az yirmibeş üye verilmek şartı ile, siyasî parti gruplarının ve bağımsızların oranlarına göre temsili göz önünde tutulur. Bütçe Komisyonunun ellibeş gün içinde kabul edeceği metin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve malî yılbaşına kadar karara bağlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu tasarılarının Genel Kurulda görüşülmesi sırasında, gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar.” denilmektedir. Anayasanın 161 inci ve 162 nci maddelerinde bütçelerin gerek hazırlanması gerekse TBMM’de kabul edilmesi süreçlerinin şeffaf olması öngörülmektedir. Oysa söz konusu düzenlemede, operasyonel yetkisi olmayan bir oluşuma, 5018 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre örtülü ödenek ayrılması öngörülmektedir. Dolayısıyla, sadece bilgi üretiminden sorumlu bir yapı, şeffaflıktan uzak bir şekilde harcama yetkisiyle donatılmaktadır. Düzenleme Anayasanın 2 nci, 161 inci ve 162 nci maddelerine aykırıdır. 14) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 18 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı Birinci fıkrası (a) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi ve Birinci fıkrası (b) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresi, Üçüncü fıkrası (a) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesine ek “Güvenlik politikaları ve sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulmuştur. Bu amaçla, ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabilir. Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkilidir.” fıkrası Üçüncü fıkrası (b) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına ek (d) bendi; “d) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı.” ibaresi, Dördüncü fıkrasının, Beşinci fıkrasının, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” hükmünü amir olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi “Bu Kanun, Milli Savunma Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşlarını kapsar.” düzenlemesini içermektedir. 3046 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi (d) bendi; “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” buyurucu düzenlemesini içermektedir. Yine aynı Kanun’un 15 inci maddesi ise; “Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları” başlığı altında; bakanlık merkez, taşra, yurtdışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyararşik kademelerini; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla ne şekilde düzenleneceği tahdidi olarak belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre; Bakanlık merkez teşkilatında, 1 Müsteşarlık, Müsteşarlığa bağlı Genel Müdürlük, Kurul veya Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Kurul Başkanlığına bağlı Daire Başkanlığı, Şube Müdürlüğü şeklinde örgütlenmek olasıdır ve dolayısıyla, kanun birden fazla müsteşarlığa cevaz vermediği gibi, 5952 sayılı Kanunla öngörülen “merkez”; “il müdürlüğü” veya “büro” şeklinde bir hiyerarşik kademenin kabulü de hukuk düzenimizde olası değildir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Yine Anayasa Mahkemesinin; 10.12.1986 gün ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan; 11.09.1986 tarih ve E:1985/33, K:1986/22 sayılı kararında; “……yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği gözetmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içindedir. Yasalar arasında uyum ve uygunluk da yasa koyucunun arayacağı durumlardır.” İfadesi nazara alındığında, genel olarak 5952 sayılı Yasa bütünüyle ve amacını belirleyen 1 inci maddede talep konusu tümce, hukuk düzenine dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile hüküm altına alınan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. Yine Anayasanın 128 inci maddesinde; “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüklerinin kurulmasına ilişkin birinci fıkranın (b) bendindeki düzenleme ile ilçelerde büroların kurulmasının öngörüldüğü üçüncü fıkra Anayasanın 128 inci ve 123 üncü maddelerine aykırıdır. Personelin, görevleri, yetkileri ile personelin nitelikleri konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği gibi bu müdürlüklerin hiyerarşik konumu görev ve yetkileri konusunda da hiçbir düzenleme öngörülmemiştir. Açıklanan nedenlerle düzenlemeler, Anayasanın 2 nci, 123 üncü ve 128 inci maddelerine aykırıdır. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. Söz konusu düzenlemede soyut tanımlamalardan yola çıkarak terörle mücadele edecek ve en ücra ilçede bile örgütü bulunacak yeni bir idari yapı öngörmektedir. Terörle mücadelede koordinasyon amacı ortaya konulsa bile güvenlikle ilgili birimlerin koordinasyonu amacından çok tüm bu birimlerin isitihbarat açısından bir çatı yönetimi öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumun hiyerarşik açıdan güvenlikle ilgili birimler arasında yeni belirsizlikler ve hiyerarşik çatışma alanları oluşturacağı aşikardır. Yasa ile sınırları çizilmiş bir yapılanma yerine siyasi iktidarın keyfi uygulamalarına ve istismara açık bir örgütlenme öngörülmektedir. Soyut tanımlar ve esnek ve yasal dayanaktan yoksun istismara açık idari yapılanma öngörülmesi, temel hak ve hürriyetlerin kullanımında sakıncalı durumların ortaya çıkmasına neden olacağı açık bir gerçekliktir. Ülke çıkarlarına ve kamu yararına aykırı olan, ülkemizin güvenliği açısından da son derece ciddi sakıncalar yaratacak ve Anayasa hükümlerine açıkça aykırı olan iptali istenen kurulların uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir. Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır. IV. SONUÇ VE İSTEM Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 1) 1 inci maddesinin, “…terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı” tümcesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 2) 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bendleri, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduklarından, 3) 3 üncü maddesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 4.1) 4 üncü maddesinin birinci fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 4.2) 4 üncü maddesi ikinci fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü, 117 nci, 138 inci ve 159 uncu maddelerine aykırı olduğundan, 5.1) 5 inci maddesi ikinci fıkrasının “Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 5.2) 5 inci maddesi üçüncü fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 6) 6 ncı maddesi, birinci fıkra “Terörle” ibaresi; birinci fıkra (a) ve (b) bendleri, birinci fıkra (c) bendi “veya yaptırmak” ibaresi; birinci fıkra (ç) bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara” ibareleri; birinci fıkra (f) bendi, Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci ve 13 üncü maddelerine aykırı olduklarından, 7) 7 nci maddesi birinci fıkra, “bakana” ibaresi, Anayasanın; 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 8) 8 inci maddesi, Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 95 inci, 104 üncü, 113 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 9) 9 uncu maddesi; 9.1) Birinci fıkrası, (a) bendi; birinci alt bendindeki; “….uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak..” tümcesi, ikinci alt bendindeki, “Güvenlik kuruluşları” ibaresi, üçüncü alt bendindeki; “Valilikler” ibaresi, dördüncü alt bendi “Belirlenen politikalar ile sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak”, tümcesi, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 13 üncü, 104 üncü ve 123 üncü maddelerine aykırı olduklarından, 9.2) Birinci fıkrası, (b) bendi, birinci alt bendi, “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek,” tümcesi, Anayasanın 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırı olduğundan, İkinci alt bendi, “…yaptırmak” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 5 inci ve 13 üncü maddelerine aykırı olduğundan, Dördüncü alt bendi, “Terörle” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 13 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 10) 10 uncu maddesinin; 10.1) Birinci fıkrasının, (b) bendinin; Birinci alt bendi “Terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek, günün şartlarına göre geliştirmek.” cümlesi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı ve 7 nci maddelerine aykırı olduğundan, Birinci fıkrasının, (c) bendinin, birinci ve ikinci cümlesi “…Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” hükmü, Anayasanın 2 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olduğundan, 11) 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası, Anayasanın 176 ncı maddesi uyarınca Başlangıç hükümlerine, Anayasanın 2 nci, 5 inci, 11 inci, 128 inci ve 153 üncü maddelerine aykırı olduğundan, 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesi, Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olduğundan, 12) 15 inci maddesinin ikinci cümlesi, “Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir.” düzenlemesi, Anayasanın; 13 üncü, 20 nci ve 25 inci maddelerine aykırı olduğundan, 13) 16 ncı maddesinin ikinci cümlesi, “Bu Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” düzenlemesi, Anayasanın 2 nci, 161 inci ve 162 nci maddelerine aykırı olduğundan, 14) 18 inci maddesi, Birinci fıkrası (a) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi ve Birinci fıkrası (b) bendi ile değişik; 657 sayılı Kanuna ekli; “(II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresi, Üçüncü fıkrası (a) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesine ek “Güvenlik politikaları ve sosyo – ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulmuştur. Bu amaçla, ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabilir. Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkilidir.” fıkrası, Üçüncü fıkrası (b) bendi ile değişik, 14.02.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına ek (d) bendi; “d) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı.” ibaresi, Dördüncü fıkrasının, Beşinci fıkrasının, Anayasanın 2 nci, 123 üncü ve 128 inci maddelerine aykırı olduklarından, iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.” B- Anayasa Mahkemesince alınan 13.5.2010 günlü dava dilekçesindeki eksiklik ve çelişkilerin giderilmesi kararından sonra Grup Başkanvekili Kemal ANADOL tarafından verilen 2.6.2010 tarihli ek dava dilekçesinin gerekçe bölümü ise şöyledir: “6) 17.02.2010 Tarih ve 5952 Sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı Maddesi, Birinci Fıkra “Terörle” İbaresi; Birinci Fıkra (a) ve (b) Bendleri, Birinci Fıkra (c) Bendi “veya yaptırmak” İbaresi; Birinci Fıkra (ç) Bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara” İbareleri; Birinci Fıkra (f) Bendinin Anayasaya Aykırılığı Kanun uygulamasında; “Güvenlik kuruluşları” ve “terör” ile “ilgili kurumlara” ibarelerinin neyi işaret ettiği hususu belirsizdir. 6 ncı maddenin birinci fıkrasında, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri ile yine birinci fıkranın (ç) bendinde söz konusu ibarelere yer verilmiştir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin 22.06.1988 tarih E:1987/18, K:1986/23, sayılı kararında ifade edildiği üzere; (R.G. 26.11.1988, sa.2001) “Anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” deyiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir. Örneğin, 18.06.1985 günlü, E:1985/3, K:1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak, idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır.”. Esasen Anayasanın 8 inci maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur. Verilen kararda da yer bulduğu üzere, kanun uygulamasında “terör” kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması ve keza ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak vermekte, yasa ile kesin sınırlarını çizmemektedir. Kaldı ki, “güvenlik kuruluşları” ve “ilgili kurumlar” tanımlamaları da müphemdir. Oysa, kanun uygulamasında, kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anlamına gelebilecek düzenlemeler içeren kanunda bu sınırlamaların ancak kanunla yapılması gereği Anayasanın 13 üncü maddesinde açıkça yer almaktadır. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin, 15.01.2009 tarih ve E:2006/99, K:2009/9 sayılı Kararına göre; “Anayasanın 7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”; 123 üncü maddesinde, “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” Bu anlamda, İdarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde yasayla düzenlenmesini gerekli kılar. (f) alt bendi ile getirilen, “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak” düzenlemesi ile (c) bendindeki “veya yaptırmak” ibaresi; Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Belirlilik ve öngörülebilirlik ise, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu kapsamda, muhatabı ve yaptırımı ve sınırları belirsiz bir inceleme ve denetlemenin, Anayasanın 5 inci maddesinde öngörülen Devletin temel amaç ve görevleri ile Anayasanın 13 üncü maddesinde öngörülen Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kapsamında ölçülülük ilkesine uymamaktadır. 17.02.2010 tarih ve 5952 sayılı; “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” un; 6 ncı maddesi, birinci fıkra “Terörle” ibaresi; birinci fıkra (a) ve (b) bendleri, birinci fıkra (c) bendi “veya yaptırmak” ibaresi; birinci fıkra (ç) bendi “Güvenlik kuruluşlarına” ve “ilgili kurumlara” ibareleri; birinci fıkra (f) bendi; Anayasanın 2 nci, 7 nci, 8 inci ve 13 üncü maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir. İlgi yazının 2 nci maddesinde belirtilen hususlar: 5952 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinin Anayasaya aykırılığının gerekçesi aşağıda belirtilmiştir. Terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında belirlenen politikalar ile sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak görevi Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Dairesine verilmiştir. “Terör” kavramı ile “ilgili kurumlar” kavramı ile neye işaret edildiği belirsizdir. İptali istenen maddede, “belirlenen politikalar” kavramı ile hukuk devletinde kabullenilemeyecek olan bir müphemiyet ile sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi amaçlanarak, terörle mücadele stratejileri yanına müphem olarak belirtilen kimi politikaların da dâhil edilmesi ve ayrıca “ilgili” kelimesiyle netleştirilemeyecek boyutta Devletin tüm kurumlarını dahil ederek bir koordinasyon sağlama görevi verilmektedir. Böylesine belirsiz sınırı olmayan kim ve nasıl saptanacağı konusunda bir açıklık bulunmayan kurallar ile Devletin bir müsteşarlığının yetkilendirilmesi, yürütmenin emrine verilmesi Anayasanın emredici ve önceki dilekçemizde arz ettiğimiz maddelerine aykırılık teşkil ettiği muhakkaktır. Anayasanın 7 nci maddesinde “yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu düzenleme yürütmeye asli düzenleme yetkisi verdiğinden Anayasanın 7 nci maddesine açıkça aykırılık taşımaktadır. İlgi yazının 3 üncü maddesinde belirtilen hususlar: İlgi yazının 3 üncü maddesinde, 9 uncu maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendindeki “yaptırmak” sözcüğünün Anayasaya aykırılığına ilişkin belirtilen eksiklikler aşağıda tamamlanmıştır. Dilekçemizin dava konusunu bölümünde ve 2. sayfada yer alan anılan kanununun 9 uncu maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendindeki “yaptırmak” ibaresi; aynı şekilde Dava dilekçemizde iptali istenen hükümler bölümünde 10. sayfada belirtilen “yaptırmak” ibaresi; yine aynı şekilde dava dilekçemizin 50. sayfasında yer alan “yaptırmak” ibaresi ile dava dilekçemizin sonuç ve istem bölümünde ve 72. sayfada yer alan “yaptırmak” ibaresinin Anayasanın 2 nci, 5 inci, 13 üncü maddelerine aykırı olduğu belirtilmiş olup, dava dilekçemizin 50. sayfasında yer alan “İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak” cümlesi sehven yazılmıştır. Söz konusu cümle “Araştırma yapmak ve bu alandaki bilimsel çalışmaları desteklemek.” cümlesi yerine sehven yazılmıştır. 2. alt bendin yalnızca “yaptırmak” ibaresi davamıza konu iptali istenen ibaredir. Söz konusu ibarenin Yüce Mahkemeye sunmuş olduğumuz dava dilekçemizde belirtilen maddelere aykırılık içerdiği kanaatindeyiz. İlgi yazının 4 üncü maddesinde belirtilen hususlar: Yürürlüğün durdurulması talebine ilişkin belirtilen eksiklikler aşağıda tamamlanmıştır. Anılan kanunun tehdit ettiği ilk husus temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilebilmesidir. Zira kanun terörle mücadele amacı altında politika ve stratejileri geliştirmek üzerine bir misyon üstlendiği için ülkede yaşayan insanların haklarının korunması konusunda tamamıyla yürütmeye bağlı olarak ve yasal koruma sınırları çizilmeden geniş ve takdiri bir çalışma ve faaliyet alanı sunmaktadır. Ülkemizde henüz kişisel verilerin korunması hususunda yasal düzenlemeler olmadığı gibi, terörle mücadele adı altında temel hak ve özgürlüklerin hukuka açıkça aykırı olarak askıya alındığı ve umursanmadığı bir gerçektir. Benzer birçok olayda AİHS’nin ihlal edildiğine dair Türkiye aleyhine AİHM’nin birçok kararı mevcuttur. Bu sebeple ayrıca, Kurulacak teşkilat ve yapılanmayla illerde ve hatta ilçelerde dahi örgütlenilecek, bu yapı ile sınırsız sayıda ve nitelikleri yasada yer almayan personel istihdamı ve yetkilendirmesi gerçekleştirilecektir. Bunun gerek devlet yönetiminde gerekse idarenin eylem ve işlemlerindeki hukuka uygunluk ve devamlılık konularında ciddi sıkıntılar yaratacağı yine muhakkaktır. Ve ayrıca, Her ne kadar yasada müsteşarlığın operasyonel yetkisinin bulunmadığına dair hüküm bulunmasına karşın, yasanın tümü incelendiğinde bu yetkinin var olduğu ve hatta bu yetkinin başka kuruluşlara da yaptırılabileceği bu kuruluşların denetlenebileceği gibi hükümler tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. İstihbarat konusundaki merkezi yapı ve bu yapının yetki sınırları belirsiz bir şekilde ilçelere bile taşınması güvenlik kuruluşları arasında kaosa neden olacağı gibi bir güvenlik zafiyeti de ortaya çıkaracaktır. Farklı müsteşarlık devlet yapısında yeni ve farklı bir örgütlenme, hiyerarşinin değiştirilmesi farklı bakanlıklara ve Anayasal kurumlara bağlı olan merkezi idare yapısı içerisinde bir arada bulunması var olan Anayasal düzenimiz içerisinde olamayacak olan birlikteliğin bu yasa ile zorla ve Anayasaya aykırı olarak oluşturulmaya çalışılması istihbarat toplama, paylaşma ve gizlilik teşkil eden birçok bilgi, belge ve dokümanın Mahkemenizce bir iptal kararı sonrası aleniyet ve ifşa ortamı yaratılmış olması kuvvetli ihtimali karşısında yine telafisi güç hatta imkansız zararların doğacağı muhakkaktır. Arz olunan ve Sayın Mahkemenize sunulmuş olan dava dilekçemizde belirttiğimiz diğer sebeplerle anılan kanununun yürütmesinin durdurulmasını istemek zarureti doğmuştur. İlgi yazınıza beyanlarımızı saygı ile arz ederiz.” II- YASA METİNLERİ A- İptali İstenen Yasa Kuralları 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kanun’un iptali istenen sözcük, ibare, alt bent, bent, fıkra ve maddelerinin yer aldığı kurallar şöyledir: “MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kurulması ile teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esasları düzenlemektir. MADDE 2- (1) Bu Kanunda geçen; a) Bakan: İçişleri Bakanını, b) Bakanlık: İçişleri Bakanlığını, c) Kurul: Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunu, ç) Müsteşar: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarını, d) Müsteşarlık: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını, ifade eder. MADDE 3- (1) Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmuştur. MADDE 4- (1) Güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve uygulamaları değerlendirmek amacıyla Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. (2) Kurul, İçişleri Bakanının başkanlığında, Genelkurmay İkinci Başkanı, Jandarma Genel Komutanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik Komutanından oluşur. Gerektiğinde gündemle ilgili diğer kurum ve kuruluş temsilcileri de toplantıya davet edilebilir. Kurul İçişleri Bakanının daveti üzerine toplanır. Toplantı gündemi, Kurul üyelerinin görüşleri alınarak İçişleri Bakanı tarafından belirlenir. Kurulun sekreterya görevi Müsteşarlık tarafından yerine getirilir. MADDE 5- (1) Müsteşarlık; Müsteşar, müsteşar yardımcıları ile ana hizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur. (2) Gerekli görüldüğünde görevleri ve hizmet süreleri belirtilmek kaydıyla Müsteşarın teklifi ve Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları kurulabilir.” (3) Müsteşarlık teşkilatı ekli (1) sayılı cetvelde gösterilmiştir. MADDE 6- (1) Terörle mücadele alanında; a) Politika ve stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek ve bu politika ve stratejilerin uygulamasını izlemek, b) Güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik istihbaratı değerlendirmek ve ilgili birimlerle paylaşmak, c) Gerekli araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak veya yaptırmak, ç) Güvenlik kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği sağlamak ve bunlar arasında koordinasyonu temin etmek, d) Kamuoyunu bilgilendirmek ve halkla iletişimi sağlamak, e) Uluslararası gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarla işbirliği içinde izlemek ve değerlendirmek, f) İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak. (2) Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi yoktur.” MADDE 7- (1) Müsteşar, Müsteşarlığın en üst amiri olup, Müsteşarlığın görev ve hizmetlerinin mevzuata uygun olarak yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur. (2) Bu Kanunla belirlenen görevlerin ifasında Müsteşara yardımcı olmak üzere iki müsteşar yardımcısı görevlendirilir. MADDE 8- (1) Terörle mücadele alanında oluşturulacak politika ve stratejiler ile alınacak tedbirlere esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik istihbaratın alınması ve değerlendirilmesi amacıyla doğrudan Müsteşara bağlı İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturulur. Bu çerçevede güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimleri ile Dışişleri Bakanlığınca elde edilecek stratejik bilgi ve istihbarat bu merkezde değerlendirilir. (2) Terörle mücadeleye yönelik strateji belirlemek amacıyla ihtiyaç duyulan istihbari bilgiler; Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından Müsteşarlığa verilir. Bu bilgiler doğrultusunda yapılacak analiz ve değerlendirmeler ilgili birimlerle paylaşılır. MADDE 9- (1) Müsteşarlığın ana hizmet birimleri ve görevleri şunlardır: a) Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı: Terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında; 1) Belirlenen politikaların uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak ve uygulamayı izlemek, 2) Güvenlik kuruluşları arasında bilgi paylaşımını ve koordinasyonu sağlamak, 3) Valilikler arasında koordinasyonu sağlamak, 4) Belirlenen politikalar ile sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak, 5) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak. b) Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı: Terörle mücadele alanında; 1) Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler yapmak, 2) Araştırma yapmak, yaptırmak ve bu alandaki bilimsel çalışmaları desteklemek, 3) Toplantı, sempozyum, seminer, eğitim ve benzeri etkinlikler düzenlemek, 4) Terörle Mücadele Raporu hazırlamak, 5) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak. c) İletişim Daire Başkanlığı: Terörle mücadele politikaları kapsamında; 1) Kamuoyunu bilgilendirmek, 2) Toplum desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetleri yürütmek, 3) İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının işbirliğini sağlamak, 4) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak. ç) Dış İlişkiler Daire Başkanlığı: Terörle mücadeleye ilişkin; 1) Yabancı devletlerdeki faaliyet ve gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili diğer kurumlarla işbirliği içinde izlemek ve tedbirler geliştirmek, 2) Uluslararası gelişmeleri ve deneyimleri takip etmek ve uygulamaya kazandırmak, 3) İlgili uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak, 4) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak. MADDE 10- (1) Müsteşarlığın danışma birimleri ve görevleri şunlardır: a) Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı: 1) Ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık program çerçevesinde Müsteşarlığın orta ve uzun vadeli kurumsal strateji ve politikalarını belirlemek üzere gerekli çalışmaları yapmak. 2) Müsteşarlığın görev alanına giren konularda performans ve kalite ölçütleri geliştirmek, izlemek, değerlendirmek, sürekli gelişim için önerilerde bulunmak. 3) Müsteşarlık bütçesini stratejik plana ve yıllık hedeflere göre hazırlamak ve Müsteşarlık faaliyetlerinin bunlara uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek. 4) Müsteşarlığın iç denetime yönelik işlevinin etkinliğini ve verimliliğini artırmak için gerekli hazırlıkları yapmak. 5) Müsteşarlığın yıllık idari faaliyet raporunu hazırlamak. 6) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak. b) Hukuk Müşavirliği: 1) Terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek, günün şartlarına göre geliştirmek. 2) Güvenlik ve terörle mücadele ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları ile diğer hukuki konular hakkında görüş bildirmek. 3) Terörle mücadeleye ilişkin uluslararası mevzuatı takip etmek. 4) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yapmak. c) Müsteşarlık Müşavirleri: Terörle mücadele alanında özel bilgi ve ihtisasından yararlanılmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın, Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez. MADDE 13- (1) Müsteşarlıkta; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Uzman, Çözümleyici, Programcı, Mütercim, İstatistikçi, Mühendis, Sosyolog, Psikolog, Antropolog ve Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabilir. (2) Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilir. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir. (3) Sözleşmeli olarak çalıştırılacak personel ve uzmanlara bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırmaya ilişkin esaslar ve ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir. Sözleşmeler Müsteşar tarafından imzalanır. (4) Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından Müsteşarlıkta çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara göre aynen yararlandırılır. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil) Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir. MADDE 15- (1) Müsteşarlık, bu Kanunla belirlenen görevlerin ifasında bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içerisinde çalışır. Bu kapsamda Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge talebi; ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir. MADDE 16- (1) Müsteşarlık, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi genel bütçeli bir idaredir. Bu Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur. MADDE 18- (1) 657 sayılı Kanuna ekli; a) (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,”, b) (II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne ‘‘Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,”, ibareleri eklenmiştir. (2) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “ve terörle mücadele” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve (b) bendinde yer alan “, dış güvenlik ve terörle mücadeleyi” ibaresi “ve dış güvenliği” şeklinde değiştirilmiştir. (3) 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun; a) 28 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Güvenlik politikaları ve sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulmuştur. Bu amaçla, ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabilir. Valilik, kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkilidir.” b) 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir. “d) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı.” (4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvele 33 üncü sırasından sonra gelmek üzere “34) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” ibaresi eklenmiş ve diğer sıralar buna göre teselsül ettirilmiştir. (5) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayii Müsteşarlığı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,” ibaresi eklenmiştir.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 5., 6., 7., 8., 11., 13., 20., 25., 95., 104., 113., 117., 123., 128., 138., 153., 159., 161. ve 162. maddelerine dayanılmıştır. III- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ, Engin YILDIRIM ve Nuri NECİPOĞLU’nun katılmalarıyla 8.6.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine ilişkin dava dilekçesindeki noksanlığın verilen süre içerisinde giderilmemesi nedeniyle, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 27. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca bu bent yönünden iptal davasının açılmamış sayılmasına, 2- 5952 sayılı Yasa’nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi dışındaki iptali istenen kurallar yönünden, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, 3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına, oybirliğiyle karar verilmiştir. IV- ESASIN İNCELENMESİ Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Mustafa ÇAĞATAY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- İptal Başvurusundan Sonra Yapılan Değişikliklerin İptal Konusu Kurallara Etkisi 1- 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapılan Değişiklik İptal başvurusundan sonra 8.6.2011 gün ve 27958 sayılı Resmi Gazete’de (mükerrer) yayımlanarak yürürlüğe giren 3.6.2011 günlü, 643 sayılı “3046 sayılı Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname”nin 2. maddesiyle 3046 sayılı Kanun’a 19/A maddesi eklenmiştir. 643 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle; Bakanlık bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları (10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumlar dahil) Başbakanın teklifi ve Cumhurbaşkanının onayı ile, Başbakanlıkla veya diğer bakanlıklarla ilgilendirilebileceği, söz konusu kuruluşların özel kanunlarında bağlı, ilgili ve ilişkili olunan bakanlığa ya da bakana verilen yetki ve görevlerin ilgilendirilen bakanlık veya bakan tarafından kullanılacağı ve yerine getirileceği kurala bağlanmıştır. Anılan KHK’nin verdiği yetkiye dayanılarak Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ve Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla İçişlerine bağlı olarak kurulan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Başbakanlık’la ilgilendirilmiştir. Bu durumda; Kanun’un 1. maddesinin, (1) numaralı fıkrasının “…Terörle Mücadeleye İlişkin Politika ve Stratejileri Geliştirmek ve Bu Konuda İlgili Kurum ve Kuruluşlar Arasında Koordinasyonu Sağlamak Üzere İçişleri Bakanlığına Bağlı…” bölümü, Kanun’un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi, Kanun’un 3. maddesi, Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası, Kanun’un 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki “…Bakanın Onayı İle Özel İhtisas ve Araştırma Komisyonları…” ibaresi, Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki “…Bakana…” sözcüğü, Kanun’un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “…Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümü, Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrası, Kanun’un 18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 3152 sayılı Kanun’un 29. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (d) bendi, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, söz konusu madde, fıkra, bent, bölüm, ibare ve sözcüğe ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU; Kanun’un 1. maddesinin, (1) numaralı fıkrasındaki iptal konusu bölüm ile 3. maddesi için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına “Sadece ‘İçişleri Bakanlığına bağlı’ ibaresi için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği”, Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına “Sadece ‘İçişleri Bakanının’ ve ‘İçişleri Bakanı’ ibareleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği”, Kanun’un 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki iptal konusu ibare ile 13. maddesinin (2) numaralı fıkrası için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına “Sadece ‘Bakanın’ sözcüğü için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği”, Kanun’un 10. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin iptal konusu bölümü için verilen karar verilmesine yer olmadığına kararına “Sadece bölümde yer alan ‘Bakan’ sözcüğü ile ‘…ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. …’ ibaresi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği”, yönündeki gerekçeyle katılmamışlardır. 2- 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapılan Değişiklik Kanun’un 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasının son cümlesi, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (3) numaralı fıkrasının (n) bendiyle, Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasıyla 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 3. maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayi Müsteşarlığı,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,” ibaresi, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (1) numaralı fıkrasının (m) bendiyle, yürürlükten kaldırıldığından, söz konusu cümle ve ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir. 3- 10.10.2011 günlü, 657 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapılan Değişiklik Kanun’un 18. maddesinin(1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi, 10.10.2011 günlü, 657 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesiyle, yürürlükten kaldırıldığından, söz konusu ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir. B- Kanun’un 2. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (d) Bendinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan ibareye yönelik iptal istemindeki gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dava dilekçesinde yollama yapılan kurala ilişkin gerekçede ise 3046 sayılı “Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun”un 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” biçimindeki kural uyarınca İçişleri Bakanlığına bağlı ikinci bir müsteşarlık kurulamayacağı, 3046 sayılı Kanun’da müsteşarlıkların örgütlenmesinde öngörülmeyen “merkez”, “il müdürlüğü” ve “büro” şeklindeki bir yapılanmanın mümkün olmadığı, yine 3046 sayılı Kanun uyarınca bağlı kuruluşların ancak genel müdürlük olarak örgütlenmelerinin zorunlu bulunduğu, kuralda geçen “terör” kavramının tanımının yapılmaması ya da ilgili mevzuata atıfta bulunulmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, Kanun’da geçen “Müsteşarlık” ibaresinin Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını ifade ettiği belirtilmiştir. Kuralda, terör sözcüğüne yer verilmediği gibi Müsteşarlığın İçişleri Bakanlığına bağlı olduğuna ve Müsteşarlığın örgütlenme biçimine ilişkin hükümler de yer almamaktadır. Ayrıca, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı İçişleri Bakanlığına bağlı olmaktan çıkarılıp, Başbakanlıkla ilgilendirilmiştir. Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemektedir. Dava dilekçesinde ileri sürülen kurala ilişkin Anayasa’ya aykırılık gerekçelerinin bir kısmının kuralla ilgisinin bulunmaması, bir kısım gerekçelerin ise yukarıda belirtilen yasal değişikliklerle ortadan kalkması nedeniyle iptal isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. C- Kanun’un 4. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralda geçen “güvenlik kuruluşları” ve “terör” kavramının tanımlarının yapılmaması nedeniyle, bu kavramların neyi işaret ettiği hususunun belirsiz olduğu, “terör” kavramının tanımına yer verilmemiş olması veya ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisinin dolaylı olarak verildiği, terör kavramının tanımının yapılmamasının kanunun uygulanmasında kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına neden olabileceği, kurul başkanlığı ve buna bağlı olarak daire başkanlığı, şube müdürlüğü ve şeflik biçiminde bir yapılanmaya gidilmeksizin Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu adında bağımsız bir kurulun kurulmasının 3046 sayılı Kanun’a uygun bulunmadığı belirtilerek, iptali istenen kuralın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen fıkrada Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunun kuruluş amacı belirtilmektedir. Buna göre adı geçen Kurul’un görevi, güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle mücadele konusunda gerekli koordinasyonu sağlamak ve bu alandaki politika ve uygulamaları değerlendirmektir. 3046 sayılı Kanun’un 39. maddesinde görevleri ve kuruluş biçimleri kanunlarında veya diğer kanunlarda gösterilmesi kaydıyla, gerektiğinde sürekli kurullar kurulabileceği belirtilmektedir. Kuralda öngörülen Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunun, 3046 sayılı Kanun’un 39. maddesi anlamında, istişari nitelikte bir kurul olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından da önem arz etmektedir Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez”; Anayasa’nın 8. maddesinde ise “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” denilmektedir. Anayasa’nın 113. maddesinde, Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatının kanunla düzenleneceği hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın 123. maddesinde ise “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” denilmektedir. Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan Anayasa’ya aykırılık savları yerinde değildir. Kaldı ki, Anayasa’nın 113. maddesinde bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatının kanunla düzenleneceği belirtilmek suretiyle bu konuda yasama organına takdir yetkisi tanınmıştır. Yasama organının bu takdir yetkisini 3046 sayılı Kanun çerçevesinde ya da başka bir kanunla da kullanabileceği açıktır. Anayasa’nın 123. maddesinde anlamını bulan idarenin bütünlüğü ilkesi, tek tip yapılanmayı gerektirmemektedir. Yasakoyucu, anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına uygun olarak değişik yapılanmaya da gidebilir. Anayasa’nın 123. maddesinde öngörülen idarenin yaptığı işlem ve eylemlerin kanuna dayalı olması zorunluluğu, yasama organı için geçerli değildir. Bir başka ifadeyle idarenin kanuniliği ilkesi, idare organına hitap etmektedir. Yasakoyucu, yasamanın asliliği ve genelliği ilkesinin bir gereği olarak, Anayasa’da düzenlenmeyen bir alanı doğrudan düzenleyebilir. Bu bağlamda, yasama organının daha önce çıkardığı 3046 sayılı Kanun’a göre işlem yapması gerektiği yönündeki düşüncenin idarenin kanuniliği ilkesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. 5952 sayılı Kanun’da “terör” kavramının tanımına yer verilmemiştir. Terör kavramının tanımındaki belirsizlikten dolayı terörle mücadeleyi konu edinen uluslararası sözleşmelerde terörle ilgili bir tanıma yer verilmemiş, sadece terör eylemleri olarak nitelendirilebilecek suçlara ilişkin ayrıntılı bir liste yapılmış ise de Türk Hukukunda terör kavramının tanımının 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde yapılmıştır. 3713 sayılı Kanun’da yer alan terör tanımı, öğreti ve yargısal kararlarda da benimsenmiştir. Bu durumda, mevzuatta tanımı yapılmış, uygulamada yerleşmiş, uygulama ve öğretinin yardımıyla açıklık kazanmış “terör” kavramının belirsiz olduğundan söz edilemez. Dolayısıyla, kavramın içeriğinin belirlenmesi konusunda yasama yetkisinin devri de söz konusu değildir. Öte yandan, iptali istenen kuralda geçen “güvenlik kuruluşları” ibaresinin Kanun’un genel gerekçesinde de belirtildiği üzere, iç güvenlik kuruluşları olan Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı bazı askeri birlikler ile Milli İstihbarat Teşkilatını ifade ettiği açık olduğundan, söz konusu ibarenin de belirsiz olduğu sonucu çıkarılamaz. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6., 7., 113. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 8., 13. ve 95. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. D- Kanun’un 5. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi Dava dilekçesinde; 5952 sayılı Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki ibareye ilişkin gerekçeler doğrultusunda, iptali istenen fıkranın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, Müsteşarlık teşkilatının kimlerden oluştuğunun Kanun’a eklenen (1) sayılı cetvelde gösterildiği ifade edilmektedir. Dava dilekçesinde, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının İçişleri Bakanlığına bağlı ayrı bir müsteşarlık olarak kurulmasının Anayasa’ya aykırı olduğunun iddia edilmesi üzerine, bu kabulün doğal sonucu olarak söz konusu müsteşarlığın alt birimlerini düzenleyen kuralın da Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptalinin istendiği anlaşılmaktadır. Ancak iptal başvurusunun yapılmasından sonra yürürlüğe giren 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin verdiği yetkiye dayanılarak Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ve Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla İçişlerine bağlı olarak kurulan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Başbakanlıkla ilgilendirilmiştir. Bu durumda, dava dilekçesinde iptali istenen kural için ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık gerekçeleri ortadan kalkmıştır. Kuralın Anayasa’ya aykırı başka bir yönü de bulunamamıştır. Açıklanan nedenlerle iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 13., 95., 113. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. E- Kanun’un 6. Maddesinin İncelenmesi 1- (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Terörle…” Sözcüğünün İncelenmesi Dava dilekçesinde; maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan “terör” kavramının tanımına yer verilmemiş olması veya ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisinin dolaylı olarak verildiği, terör kavramının tanımının yapılmamasının kanunun uygulanmasında kişisel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına neden olabileceği belirtilerek, iptali istenen sözcüğün Anayasa’nın 2., 7., 8. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 8. ve 13. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. 2- (1) Numaralı Fıkranın (b) Bendi ile (ç) Bendinde Yer Alan ‘Güvenlik kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…” İbarelerinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi ile (ç) bendinde geçen “güvenlik kuruluşları” ve “ilgili kurumlar” ibarelerinin belirsiz olduğu ifade edilerek iptali istenen bent ve ibarelerin Anayasa’nın 2., 7., 8. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen ibarelerin yer aldığı kurallarda, Müsteşarlığın terörle mücadele alanında güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik istihbaratı değerlendirip, ilgili birimlerle paylaşacağı, güvenlik kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği sağlayacağı ve bunlar arasında koordinasyonu temin edeceği hükme bağlanmıştır. Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir. Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde geçen “ilgili kurumlar” ibaresinin maddenin bir bütün olarak yorumlandığında terörle mücadele alanında görev yapan ve güvenlik kuruluşları dışında kalan diğer kamu kurumlarını ifade ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Terörle mücadele, çok boyutlu bir mücadeledir. Bu mücadelenin güvenlik boyutu yanında, sosyolojik, psikolojik, adli, idari, ekonomik, siyasi bir çok boyutu ya da nedeni bulunmakta ve dolayısıyla bir çok kamu kurumu da işin içine müdahil olabilmektedir. Keza ortaya çıkış nedenlerine bağlı olarak terörün farklı yansımaları bulunmaktadır. Bu anlamda, terörle mücadele alanında, bakanlıklardan bağımsız idari kurullara kadar pek çok kamu kurumu arasında işbirliği ya da koordinasyona ihtiyaç bulunması kaçınılmazdır. Kuralda söz konusu “ilgili kurumlar”ın teker teker sayılmasına gerek bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde geçen “…ilgili kurumlar…” ibaresi, Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralların Anayasa’nın 8. ve 13. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. 3- (1) Numaralı Fıkranın (c) Bendinde Yer Alan “…veya yaptırmak” İbaresi ile (f) Bendinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; kuralla idareye muhatabı, yaptırımı ve sınırları belirsiz bir araştırma, analiz, değerlendirme, inceleme ve denetleme çalışmaları yapması veya yaptırabilmesine yetki verilmesinin Anayasa’nın 2., 7., 8. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen ibarenin de yer aldığı (c) bendindeki kuralla, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına, terörle mücadele alanında gerekli araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmalarını bizzat yapabilme ya da kurum dışındaki kurum ya da kuruluşlar aracılığıyla yaptırabilme yetkisi, (f) bendinde ise Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına, terörle mücadele alanında inceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak görevi verilmektedir. “Teröristle mücadele”, esas itibarıyla güvenlik kuvvetlerinin yürüttüğü silahlı mücadeleyi, “terörle mücadele” ise güvenlik tedbirleriyle birlikte toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda devletin bütün kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının topyekun mücadelesini ifade etmektedir. Bu bağlamda, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına terörle mücadele alanında gerektiğinde konusunda uzman olan kişi, kurum veya kuruluşlardan yardım alabilme ya da inceleme ve denetleme yapabilme yetkisinin tanınması, Kurumun işlevlerini yerine getirmesi açısından bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. İptali istenen her iki kuralda “araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları” ile “inceleme ve denetleme” yapmak ya da yaptırmanın “terörle mücadele” alanıyla ilgili ve sınırlı olarak yapılacağı hususu açıkça belirtildiğinden sınırsız bir yetki devrinden söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, Kanun’un 6. maddesinin (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresi ile (f) bendi, Anayasa’nın 2., 7. ve 8. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralların Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir. F- Kanun’un 8. Maddesinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; 3046 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” biçimindeki kural uyarınca İçişleri Bakanlığına bağlı ikinci bir müsteşarlık kurulamayacağı, aynı Kanun’un 15. maddesinde bakanlık merkez teşkilatının müsteşarlık, müsteşarlığa bağlı genel müdürlük, kurul veya daire başkanlığı, genel müdürlük veya kurul başkanlığına bağlı şube müdürlüğü şeklinde bir örgütlenmenin öngörüldüğü, iptali istenen kuralla öngörülen “merkez” şeklinde bir yapının oluşturulmasının 3046 sayılı Kanun’a göre mümkün olmadığı, iptali istenen kuralda Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre tüm mevzuatın incelenerek yasalar arasında uyumun sağlanması gerektiği, kuralda geçen “terör” kavramının tanımının yapılmadığı ya da ilgili mevzuata atıfta bulunulmadığı, öngörülen düzenlemenin idarenin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, ayrıca kuralın ikinci fıkrasıyla Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından Müsteşarlığa ihtiyaç duyulan istihbari bilgilerin verilmesinin buyurucu biçimde düzenlendiği ve herhangi bir sınırlama da getirilmediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 7., 8., 13., 95., 104., 113. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, müsteşara bağlı olarak kurulan İstihbarat Değerlendirme Merkezinin kuruluş amacı ve görevi ile ihtiyaç duyulan istihbari bilgilerin güvenlik kuruluşları, istihbarat birimleri ve Dışişleri Bakanlığınca Müsteşarlığa verilmesi hususları düzenlenmektedir. Kuralda ayrıca, istihbari bilgiler doğrultusunda Müsteşarlıkça yapılacak analiz ve değerlendirmelerin de ilgili birimlerle paylaşılacağı belirtilmektedir. Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen gerekçelerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 7., 113. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 8., 13., 95. ve 104. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. G- Kanun’un 9. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi 1- (a) Bendinin (1) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “…uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak…” İbaresinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; Kanun’un 6. maddesinde müsteşarlığa verilen görevlerin sadece politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek olduğu belirtilmişken, iptali istenen kuralla belirlenen politikaların uygulanmasına ilişkin eylem planları hazırlamanın da müsteşarlığın ana hizmet birimi olarak öngörülen Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının görevleri arasında sayılmak suretiyle Kanun’un maddeleri arasında uyumsuzluğa yol açıldığı, ayrıca kuralla yürütme organına kaynağı Anayasa’da bulunmayan bir yetki verildiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. ve 6. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının, terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında belirlenen politikaların uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamakla görevli olduğu belirtilmektedir. Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı başka bir yönü de bulunamamıştır. Anayasa’nın 6. maddesinde egemenliğin, kayıtsız şartsız Millete ait olduğu, Türk Milletinin egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanacağı, egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı ve hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa’da engelleyici bir hüküm bulunmaması durumunda yasakoyucunun genel düzenleme yapma yetkisine dayanarak kural koyması, kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkinin kullanılması anlamına gelmez. İptali istenen kuralla, Müsteşarlık bünyesinde ana hizmet birimi olarak düzenlenen Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığına, kurumun amaçları doğrultusunda belirlenen politikaların uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak görevinin verilmesi, Anayasa’da buna ilişkin engelleyici bir hüküm olmadığı gözetildiğinde, Anayasa’nın 6. maddesine aykırılık tan söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen ibare, Anayasa’nın 2. ve 6. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. 2- (a) Bendinin (2) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Güvenlik kuruluşları…” İbaresinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; “güvenlik kuruluşları” ibaresinin neyi işaret ettiğinin belirsiz olduğu ve kuralın Anayasa’nın 2., 5., 7., 8., 13., 104. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen ibarenin de yer aldığı kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının, terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında güvenlik kuruluşları arasında bilgi paylaşımını ve koordinasyonu sağlamakla görevli olduğu belirtilmektedir. Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen Anayasa’nın 2. maddesine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 5., 7., 8., 13., 104. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. 3- (a) Bendinin (3) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Valilikler…” Sözcüğünün İncelenmesi Dava dilekçesinde; kuralla ilgili mevzuatla uyum gözetilmeden valilikler arasında koordinasyon sağlanmasına ilişkin düzenleme yapılmasının Anayasa’nın 2. ve 104. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen sözcüğün de yer aldığı kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının, terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında valilikler arasında koordinasyonu sağlamakla görevli olduğu belirtilmektedir. Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı başka bir yönü de bulunamamıştır. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 104. maddesiyle ilgisi görülmemiştir. 4- (a) Bendinin (4) Numaralı Alt Bendinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; Kanun’un 6. maddesinde müsteşarlığa verilen görevlerin sadece politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek olduğu belirtilmişken, iptali istenen kuralla belirlenen politikalar ile sosyo-ekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamanın da müsteşarlığın ana hizmet birimi olarak öngörülen Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının görevleri arasında sayılmak suretiyle Kanun’un maddeleri arasında uyumsuzluğa neden olunduğu, ayrıca kuralda yer alan “belirlenen politikalar” ve “ilgili kurumlar” gibi müphem ve sınırları belli olmayan kavramlarla yürütme organına asli düzenleme yetkisi verildiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet birimlerinden olan Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığının, terörle mücadele politika ve stratejileri kapsamında belirlenen politikalar ile sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamakla görevli olduğu belirtilmektedir. Terörle mücadele alanında politikanın belirlenmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına ait bir görev olmayıp, Müsteşarlığın görevi politikaların belirlenmesine yönelik hazırlık çalışmaları yapmaktır. Kuralda, Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığına terörle mücadele alanında politika belirleme yetkisi verilmesi söz konusu değildir. Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinin incelendiği bölümde belirtilen gerekçelerle, iptali istenen kuralda geçen “ilgili kurumlar” ibaresinin Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. 5- (b) Bendinin (1) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek,…” İbaresinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla herhangi bir sınırlama getirilmeksizin Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığına “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” görevinin verildiği, “veri, bilgi ve belgeleri toplama”nın her türlü kişisel verileri de kapsama alacağı, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenleme getirilmeyerek kişilerin idareye karşı korumasız bırakıldığı belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 25. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet birimlerinden olan Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığının terörle mücadele alanında, veri, bilgi ve belgeleri toplayabileceği, tasnif edebileceği, analiz ve değerlendirmeler yapabileceği hükme bağlanmaktadır. Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir. Maddede ayrıca kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne de yer verilmiştir. Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. İptali istenen kuralda geçen “veri”, “bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öğe, muta, done” anlamına gelmekte olup, bilimsel, istatistiki, ekonomik, kişisel bilgileri de içine alan bir kavramdır. Kişisel veri kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla, bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak, bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır. Ancak söz konusu hak sınırsız değildir. Kişisel verilerin korunması hakkı, veri sahibinin mutlak ve sınırsız bir veri hakimiyetini mümkün kılmamaktadır. Nitekim Türkiye’nin imzaladığı ancak uygulama kanununun yürürlüğe konamaması nedeniyle taraf olmadığı 1981 tarihli ve 108 sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 9. maddesinde de devlet güvenliği, kamu güvenliği, devletin ekonomik menfaatlerinin korunması ve suçlarla mücadele edilmesi, ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya bilimsel amaçlarla kullanılması durumlarında kişisel verilerin korunmasına sınırlamalar getirilebileceği öngörülmüştür. Bu nedenle, kişisel verilerin korunması temel hakkına kamu yararı nedenlerine dayalı olarak müdahale edilebilmesine olanak tanınmaktadır. Terörle mücadele alanında strateji ve politikalar geliştirmekle görevli olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi için kişisel veriler de dahil olmak üzere bir takım bilgi ve belgelere ihtiyacının bulunması kaçınılmazdır. İptali istenen kuralda, veri ve bilgilerin terörle mücadele alanıyla sınırlı olacağı açıkça ifade edilmiştir. Kuralda kişisel verilerin korunmasıyla ilgili olarak Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen güvencelere aykırı bir hüküm de yer almamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun kişisel verilerin korunmasına ilişkin cezai hükümleri, Müsteşarlık personeli için de geçerlidir. Bu nedenle, dava konusu kuralla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına terörle mücadele alanıyla sınırlı olmak üzere verilen veri ve bilgi toplama yetkisinin özel hayatın gizliliği kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ölçüsüz bir müdahale olduğu söylenemez. Ayrıca, söz konusu düzenlemenin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını aşırı derecede zorlaştıran ya da ortadan kaldıran, dolayısıyla hakkın özüne dokunan bir sınırlama olmadığı da açıktır. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamışlardır. Kuralın Anayasa’nın 25. maddesiyle ilgisi görülmemiştir. 6- (b) Bendinin (2) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “…yaptırmak…” Sözcüğünün İncelenmesi Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla Araştırma – Geliştirme Daire Başkanlığına muhatabı, yaptırımı ve sınırları belirsiz bir araştırma yaptırma yetkisinin tanınmasının Anayasa’nın 2., 5. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan Araştırma – Geliştirme Daire Başkanlığının, terörle mücadele alanında, araştırma yaptırabileceği hükme bağlanmaktadır. Kural, anılan Daire Başkanlığının Müsteşarlık dışındaki kurum, kuruluş veya uzmanlar aracılığıyla terörle mücadele alanında araştırmalar yaptırılabilmesine olanak tanımaktadır. Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” şeklindeki ibarenin incelendiği bölümde belirtilen gerekçelerle, iptali istenen sözcük, Anayasa’nın 2. ve 5. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir. 7- (b) Bendinin (4) Numaralı Alt Bendinde Yer Alan “Terörle…” Sözcüğünün İncelenmesi Dava dilekçesinde; terör kavramının tanımsal karşılığına yer verilmemiş olması veya ilgili mevzuata atıfta bulunulmamış olması karşısında, idareye uygulamada “terör” kapsamını belirleme yetkisini dolaylı olarak verdiği belirtilerek, iptali istenen ibarenin Anayasa’nın 2., 7. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralda, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan Araştırma – Geliştirme Daire Başkanlığının, terörle mücadele alanında Terörle Mücadele Raporu hazırlamakla görevli olduğu hükme bağlanmaktadır. Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine ilişkin gerekçelerle kuralda Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 13. maddesiyle ilgisi görülmemiştir. H- Kanun’un 10. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin (1) Numaralı Alt Bendinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla hukuk müşavirliğine yasama yetkisini kapsar biçimde mevzuatı günün şartlarına göre geliştirme görevinin verilmesinin Anayasa’nın 2., 6. ve 7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Kuralla, Müsteşarlığın danışma birimi olarak kurulan Hukuk Müşavirliğine, terörle mücadele mevzuatını ve uygulamasını değerlendirmek ve günün şartlarına göre geliştirmek görevi verilmiştir. Anayasa’nın 88. maddesinde kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekillerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık, kanun teklif ve tasarılarının Anayasa’nın 88. maddesi dışında kalan kişi veya kuruluşlar tarafından hazırlanmasına Anayasal bir engel bulunmamaktadır. Kuralla, Hukuk Müşavirliğine verilen görev, Müsteşarlığın görev alanına giren konularla ilgili mevzuatı takip etme, değerlendirme ve gerektiğinde taslak metinler hazırlamaktır. 3046 sayılı Kanun’un bakanlıkların danışma birimi olarak öngörülen hukuk müşavirliklerinin görevlerini düzenleyen 25. maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde, hukuk müşavirliklerinin gerek bakanlık gerekse bakanlık kuruluşlarınca mevzuat (kanun, tüzük, yönetmelik vs.) teklifleri hazırlamalarının kendilerine bir görev olarak verildiği açıkça ifade edilmektedir. Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinde de mevzuat taslaklarının konuyla ilgili kurum ve kuruluşların görevli birimleri (hukuk müşavirlikleri) tarafından hazırlanacağı hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, kuralla hukuk müşavirliğine taslak hazırlama görevinin verilmesinde Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2., 6. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. I- Kanun’un 15. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; iptali istenen kuralla herhangi bir sınırlama getirilmeksizin her türlü bilgi ve belge talebinin ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilmesinin öngörüldüğü, bilgi ve belge ibarelerinin her türlü kişisel verileri de kapsama alacağı, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenleme getirilmeyerek kişilerin idareye karşı korumasız hale getirildiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 25. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Kuralda, Müsteşarlığın bu kanun çerçevesinde belirlenen terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak görevini yerine getirirken, bu kapsamda istediği her türlü bilgi ve belge talebinin ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlarca gecikmeksizin yerine getirileceği hükme bağlanmaktadır. Kuralda geçen “her türlü bilgi ve belge” ibaresinin, 5952 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler yapmak” biçimindeki hükümle birlikte değerlendirildiğinde ve kuralda “veri” ibaresinin de geçmediği dikkate alındığında, “kişisel veri” niteliğinde bulunmayan her türlü bilgi ve belgeyi kapsadığı anlaşılmaktadır. Terörle mücadele alanında strateji ve politikalar geliştirmekle görevli olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının da kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi için bazı bilgi ve belgelere ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. İptali istenen kuralda, bilgi ve belgelerin Müsteşarlığa 5952 sayılı Kanun kapsamında verilen terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak göreviyle sınırlı olacağı açıkça ifade edilmiştir. Kuralda kişisel verilerin korunmasıyla ilgili olarak Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen güvencelere aykırı bir hüküm de yer almamaktadır. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 20. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 13. ve 25. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. J- Kanun’un 16. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; 5018 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca örtülü ödeneğin esasen Başbakanlık bütçesine konulduğu ve ancak istisnaen kanunlarla verilen istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin de bütçelerine örtülü ödenek konulabildiği, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ise istihbarat hizmetlerini yürüten bir kamu idaresi niteliğinde olmaması nedeniyle 5018 sayılı Kanun hükümleri dairesinde bütçesine örtülü ödenek konulamayacağı, ayrıca Anayasa’nın 161. ve 162. maddelerinde bütçelerin gerek hazırlanması gerekse TBMM’de kabul edilmesi süreçlerinin şeffaf olmasının öngörüldüğünü oysa söz konusu düzenlemede, operasyonel yetkisi olmayan bir oluşuma örtülü ödenek ayrılması öngörülmek suretiyle şeffaflıktan uzak bir şekilde harcama yetkisi verildiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2., 161. ve 162. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Kanun’un 16. maddesinde Müsteşarlığın bütçesine ilişkin düzenleme yer almaktadır. Maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, Müsteşarlığın 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi genel bütçeli bir idare olduğu belirtilmiştir. Aynı fıkranın iptali istenen ikinci cümlesinde ise 5952 sayılı Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanun’un 24. maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulacağı kurala bağlanmıştır. Bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı başka bir yönü de bulunamamıştır. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 161. ve 162. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir. K- Kanun’un 18. Maddesinin İncelenmesi 1- (1) Numaralı Fıkranın (b) Bendi ile (3) Numaralı Fıkranın (a) Bendinin İncelenmesi Dava dilekçesinde; iptali istenen kurallarla illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü, ihtiyaç duyulan ilçelerde ise bürolar kurulmasının 3046 sayılı Kanun’da öngörülmeyen bir teşkilatlanma biçimi olduğu, bu durumun aynı zamanda idarenin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, söz konusu birimlerde çalışacak personelin görev, yetki ve nitelikleri konusunda da herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği belirtilerek, kuralların Anayasa’nın 2., 123. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür. Kanun’un 18. maddesinin (1) numaralı fıkrasının iptali istenen (b) bendiyle 657 sayılı Kanun’a ekli (II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne ‘‘Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresi eklenmiştir. Söz konusu (II) sayılı cetvelde ise kadroları genel idare hizmetleri sınıfının birinci derecesinde bulunanların ek göstergeleri düzenlenmektedir. Kanun’un 18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendiyle, 14.2.1985 günlü, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un İçişleri Bakanlığının taşra teşkilatını düzenleyen 28. maddesine eklenen fıkrayla, illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulduğuna ilişkin hüküm eklenmiş, ayrıca ihtiyaç duyulan ilçelerde valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabileceği, valiliğin kadro, yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkili olduğu kurala bağlanmıştır. Anayasa’nın 128. maddesinde, Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği, bu kapsama giren personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin de Kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. İptali istenen kuralla, illerde yeni ihdas edilen İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğünün acil eleman ihtiyacının karşılanması için Valilere özel olarak yetki verilmektedir. İptali istenen kural, Valinin genel görevlendirme yetkisinin özel olarak düzenlenmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Kuralda geçen “görevlendirme” nin mevcut olan uzman, sözleşmeli personel ve memurlar arasından yapılacağı açıktır. Bir başka ifadeyle söz konusu personel, 657 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında kalan ve halen kamuda çalışmakta olan personeldir. Bu durumda, atanmaları, görev ve yetkileri ile hak ve yükümlülükleri 657 sayılı Kanun’a tabi olan personelin Valiler tarafından İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğünde görevlendirilmesinde Anayasa’nın 128. maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır. Kuralın 3046 sayılı Kanun’da öngörülmeyen bir yapılanma öngördüğü ve idarenin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu yönünde ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık itirazları, Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının incelendiği bölümde belirtilen gerekçelerle, yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kurallar, Anayasa’nın 2., 123. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. 2- (4) Numaralı Fıkranın İncelenmesi Dava dilekçesinde; 3046 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “Bir bakanlıkta birden fazla müsteşarlık kurulamaz” biçimindeki kural uyarınca İçişleri Bakanlığına bağlı ikinci bir Müsteşarlık kurulamayacağı belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen kuralla 5018 sayılı Kanun’a ekli (I) sayılı cetvele 33. sırasından sonra gelmek üzere “34) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” ibaresi eklenmiş ve diğer sıralar buna göre teselsül ettirilmiştir. 5018 sayılı Kanun’a ekli (I) sayılı cetvelde, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin isimleri bulunmaktadır. 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı İçişleri Bakanlığına bağlı olmaktan çıkarılıp, Başbakanlıkla ilgilendirildiğinden, kurala ilişkin olarak ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık gerekçesi ortadan kalkmıştır. Kaldı ki, bir yasa kuralının başka bir yasa kuralı ile uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların başka yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uygunluğunu değil, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemekte olduğundan, bu gerekçeye dayanan Anayasa’ya 2. maddesine aykırılık savı yerinde değildir. Kuralın Anayasa’ya aykırı başka bir yönü de bulunamamıştır. İptal isteminin reddi gerekir. Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un: A- 1- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine, 2- 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 3- 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasına, 4- 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- Başında yer alan “Terörle…” sözcüğüne, b- (b) bendine, c- (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresine, d- (ç) bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…” ibarelerine, e- (f) bendine, 5- 8. maddesine, 6- 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “…uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak …” ibaresine, b- (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşları …” ibaresine, c- (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “Valilikler …” sözcüğüne, d- (a) bendinin (4) numaralı alt bendine, e- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, …” ibaresine, f- (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “…yaptırmak …” sözcüğüne, g- (b) bendinin (4) numaralı alt bendindeki “Terörle …” sözcüğüne, 7- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendine, 8- 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine, 9- 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine, 10- 18. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 657 Sayılı Kanun’a ekli (II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresine, b- (3) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.2.1985 günlü, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine eklenen fıkraya, c- (4) numaralı fıkrasına, yönelik iptal istemleri 19.1.2012 günlü, E. 2010/40, K. 2012/8 sayılı kararla reddedildiğinden, bu madde, fıkra, bent, alt bent, cümle, ibare ve sözcüklere ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, B- 1- 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “… terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı …” bölümü, 2- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi, 3- 3. maddesi, 4- 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 5- 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları …” ibaresi, 6- 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakana …” sözcüğü, 7- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “… Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümü, 8- 13. maddesinin; a- (2) numaralı fıkrası, b- (4) numaralı fıkrasının son cümlesi, 9- 18. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi, b- (3) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 3152 sayılı Kanun’un 29. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (d) bendi, c- (5) numaralı fıkrasıyla 27.6.1989 günlü, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 3. maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayi Müsteşarlığı,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,” ibaresi, hakkında, 19.1.2012 günlü, E. 2010/40, K. 2012/8 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu madde, fıkra, bent, bölüm, cümle, ibare ve sözcüklere ilişkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 19.1.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. VI- SONUÇ 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un: 1- 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “… terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı …” bölümünde yer alan “...İçişleri Bakanlığına bağlı …” ibaresi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, konusu kalmayan bu bölüme ilişkin iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘İçişleri Bakanlığına bağlı’ ibaresi için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- (a) bendi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu bende ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE, b- (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 3- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…İçişleri Bakanlığına bağlı…” ibaresi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu maddeye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘İçişleri Bakanlığına bağlı’ ibaresi için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 4- 4. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, b- (2) numaralı fıkrasının, birinci cümlesinde yer alan “...İçişleri Bakanının …”, ikinci cümlesinde yer alan “...İçişleri Bakanının …” ve üçüncü cümlesinde yer alan “...İçişleri Bakanı …” ibareleri, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkraya ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘İçişleri Bakanının’ ve ‘İçişleri Bakanı’ ibareleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 5- 5. maddesinin; a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları …” ibaresindeki “... Bakanın...” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘Bakanın’ sözcüğü için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, b- (3) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 6- 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- Başında yer alan “Terörle…” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, b- (b) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, c- (c) bendinde yer alan “…veya yaptırmak” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, d- (ç) bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşlarına…” ve “…ilgili kurumlara…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, e- (f) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 7- 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… Bakana …” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu sözcüğe ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE, 8- 8. maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 9- 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “…uygulanmasına yönelik eylem planları hazırlamak …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, b- (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik kuruluşları …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, c- (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “Valilikler …” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, d- (a) bendinin (4) numaralı alt bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, e- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Engin YILDIRIM’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, f- (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “…yaptırmak …” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, g- (b) bendinin (4) numaralı alt bendindeki “Terörle …” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 10- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının; a- (b) bendinin (1) numaralı alt bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, b- (c) bendinin “… Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müsteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümünde yer alan ”Bakan…” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-30002/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1507 sayılı onayıyla; yine aynı bölümde yer alan “…ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. …” ibaresi de 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (3) numaralı fıkrasının (n) bendi ile yürürlükten kaldırıldığından, bu bölüme ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece bölümde yer alan ‘Bakan’ sözcüğü ile ‘…ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. …’ ibaresi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 11- 13. maddesinin; a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “Bakan…” sözcüğü, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkraya ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Nuri NECİPOĞLU’nun “Sadece ‘Bakan’ sözcüğü için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği” yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, b- (4) numaralı fıkrasının son cümlesi, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (3) numaralı fıkrasının (n) bendi ile yürürlükten kaldırıldığından, bu cümleye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE, 12- 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 13- 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 14- 18. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelin “VIII. Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (a) bendine “Müsteşar,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı,” ibaresi, 10.10.2011 günlü, 657 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, bu ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE, b- (1) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 657 Sayılı Kanun’a ekli (II) sayılı cetvelin “4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda” bölümüne “Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü,” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, c- (3) numaralı fıkrasının (a) bendiyle 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine eklenen fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, d- (3) numaralı fıkrasının (b) bendiyle 3152 sayılı Kanun’un 29. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (d) bendi, 3.6.2011 günlü, 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesi ile 3046 sayılı Kanun’a eklenen 19/A maddesinin verdiği yetkiyle Başbakanlığın 7.7.2011 günlü, B.02.0.PPG.0.12-300-02/7062 sayılı teklifi ile Cumhurbaşkanlığının aynı gün ve B.01.0.KKB.01-08/D-1-507 sayılı onayıyla yürürlükten kaldırıldığından, bu bende ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE, e- (4) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, f- (5) numaralı fıkrasıyla 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 3. maddesinin birinci fıkrasına “Savunma Sanayi Müsteşarlığı,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,” ibaresi, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek 12. maddenin (1) numaralı fıkrasının (m) bendi ile yürürlükten kaldırıldığından, bu ibareye ilişkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE, 19.1.2012 gününde karar verildi. Başkan Haşim KILIÇ Üye Fulya KANTARCIOĞLU Başkanvekili Serruh KALELİ Üye Mehmet ERTEN Başkanvekili Alparslan ALTAN Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN KARŞIOY GEREKÇESİ I- 3.6.2011 günlü, 643 sayılı ve 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kararnamelerin Etkilediği Kurallar Yönünden 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kanun’un bazı maddelerinin iptali istemiyle 3.6.2010 tarihinde açılan davadan sonra, anılan Yasa’da 643 ve 666 sayılı KHK’lerin yürürlüğe girmesi sonucu yapılan değişikliklerin, ilgili oldukları dava konusu kuralların tümünü etkilediği gerekçesiyle bu maddeler hakkındaki incelemenin esasına girilmesine gerek görülmeyerek “karar verilmesine yer olmadığı” yolunda karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurularının konusunu oluşturan kuralların tümüyle yasal değişikliğe uğramaları halinde, iptal davalarının doğrudan soyut norm denetimine ilişkin oldukları da gözetildiğinde, söz konusu başvurular hakkında esastan karar verilmesinde, hukuki yarar bulunmamakta ise de yapılan değişikliğin, dava konusu kuralın bir bölümüne yönelik olması durumunda, kalan bölüm hakkında incelemenin sürdürülmesi gerekir. Aksi halde dava konusu kurallarda, daha sonraki yasal düzenlemelerle yapılacak en küçük değişiklikler o kuralların, iptal davası yoluyla Anayasal denetiminin engellenmesi sonucunu doğurur. Böyle bir sonucu, Anayasa yargısının amacı ve işleviyle bağdaştırmak olanaksızdır. Açıklanan nedenlerle 5952 sayılı Yasa’nın, tümü değiştirilmeyerek sadece bazı bölüm, ibare ve sözcüklerinde değişiklik yapılan kurallarının, kalan bölümlerinin Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılarak esas hakkında karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. II- Yasa’nın 9. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin (1) Numaralı Alt Bendinin “Veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” Bölümünün İncelenmesi 5952 sayılı Yasa’nın 9. maddesi ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı’na dava konusu kuralla terörle mücadele alanında “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek görevi verilmiştir. Hiçbir ayırım ve sınırlama getirilmediğinden Kural’ın, kişilerin temel hak ve özgürlük alanlarını da kapsayacak biçimde her türlü veri, bilgi ve belge toplamayı içerdiği açıktır. Anayasa’nın 20. maddesinin ilk fıkrasında herkesin; özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiş, son fıkrasında da Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilen korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir” denilerek kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye kavuşturulmuştur. Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan Anayasal güvencenin yaşama geçirilebilmesi için, bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin, açık, anlaşılabilir ve kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli olması gerekir. Ancak böyle bir düzenleme ile kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren veri, bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunması olanaklı hale getirilebilir. Dava konusu kural ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının AraştırmaGeliştirme Daire Başkanlığı’na kapsamı ve koşulları belirlenmeksizin her türlü veri, bilgi ve belgeleri toplama görevi verilerek kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunması kapsamında bulunan, kişisel verilerin korunmasını isteme hakları ihlâl edilmiştir. Açıklanan nedenlerle Kural’ın Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Üye Fulya KANTARCIOĞLU KARŞIOY GEREKÇESİ Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, müsteşarlığın hizmet birimlerinden olan Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı’nın terörle mücadele alanındaki görevleri sayılırken, söz konusu (b) bendinin iptali istenilen (1) numaralı alt bendinde, veri, bilgi ve belgeleri toplamanın da bu görevler arasında olduğu ifade edilmiştir. İptali istenen kuralda, açıklayıcı bir düzenleme bulunmadığı için, veri, bilgi ve belgeleri toplama olarak adlandırılan görevlendirme uyarınca, Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı’nın kişisel veri, bilgi ve belgeler dahil her türlü veri, bilgi ve belgeyi toplama yetkisinin bulunduğunda duraksama bulunmamaktadır. Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkını kapsadığı ifade edilmiş, ayrıca, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne de yer verilmiştir. Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı, iptali istenilen kural uyarınca, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde de olsa her türlü kişisel veri, bilgi ve belgeyi toplayabilecektir. Anayasa’da yer alan güvenceye rağmen, iptale konu kuralla, veri, bilgi ve belgelerin toplanmasına her hangi bir sınırlama getirilmeyerek, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde olanlar dâhil, her türlü kişisel veri, bilgi ve belgelerin toplanmasına imkân tanınmakta, böylece kişiler idareye karşı korunmasız hale getirilmektedir. Bu durum, Anayasa’nın 20.maddesinde öngörülen kişisel veri, bilgi ve belgelerin korunması hakkına aykırılık oluşturmaktadır. Açıklanan nedenle kuralın iptali gerektiğinden, çoğunluk görüşüne katılmadım. Üye Mehmet ERTEN KARŞIOY YAZISI 5952 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde Müsteşarlığın, terörle mücadele alanında görevleri arasında “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” de yer almıştır. Kişisel bilgi ve verilerin korunması, Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu; bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı; kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği; kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği; bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı ifade edilmiştir. İptali istenen kural, kişisel verilerin, bilgi ve belgelerin toplanmasına ve tasnif edilmesine olanak vermekte, veri, bilgi ve belgelerin kişisel veri ve bilgileri kapsamadığı yönünde bir güvence de içermemektedir. Anayasa’nın 20. maddesinde özel hayatın gizliğine milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması sebeplerine bağlı olarak hakim kararıyla sınırlanabileceği öngörülmüş ise de iptali istenen kural bu kapsama girmemektedir. Kişinin bu kural uyarınca fişlendiğinden haberdar olması, bunların silinmesini talep etmesi ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmesi de mümkün değildir. Bu nedenle kural, Anayasa’nın 20. maddesiyle güvence altına alınmak istenen temel hakka karşı yapılmış pervasız bir müdahaledir. Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olan kural, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletine de ters düşmektedir. Bu nedenlerle iptali gerekir. Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT KARŞIOY GEREKÇESİ Dava 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat Görevleri Hakkında Kanun’un bazı maddelerinde yer alan fıkra, bent, tümce, ibare ve sözcüklerin Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır. 1- 1. maddenin (1) numaralı fıkrasının “…İçişleri Bakanlığına…” ibaresi; 3. maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan “İçişleri Bakanlığına bağlı…” ibaresi; 4. maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümlesinde yer alan “…İçişleri Bakanının…” ibareleri; 5. maddenin (2) numaralı fıkrasında; 10. maddenin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde ve 13. maddenin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…Bakanın…” sözcüğü 3.6.2011 günlü 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırıldığından bahisle sözü geçen kuralların iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının konusunu oluşturan kuralların tümüyle yasal değişikliğe uğramaları halinde, söz konusu başvurular hakkında karar verilmesinde hukuki yarar bulunmamakta ise de, yapılan değişikliğin dava konusu tümce, ibare veya sözcüklere ilişkin olması durumunda incelemenin sürdürülerek istemle ilgili karar verilmesi gerekir. Aksi halde dava konusu kurallarda yapılacak en küçük ekleme ve çıkarma şeklindeki değişiklikler sonucunda bu kuralların anayasal denetimin dışında kalmasına sebep olacağından bu durum Anayasa yargısının amacıyla ve işleviyle bağdaşmaz. Bu nedenle, 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin, 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasının değiştirilmeyen ibare dışında kalan bölümüne ilişkin incelemenin sürdürülmesi gerektiğinden sözü geçen maddelerin iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 2- 9. maddenin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “veri,bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek” ibaresinin incelenmesi; Maddede; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının ana hizmet birimlerinden Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığının terörle mücadelede görevlerinin neler olduğu düzenlenmekte olup, (1) numaralı alt bendinde ise “veri, bilgi ve belgeleri toplamak tasnif etmek” ibaresi yer almaktadır. Anayasa’nın “özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinde “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.” denilmektedir. Maddede ayrıca kişisel verilerin ancak Kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne de yer verilmiştir. Bilindiği gibi; “kişisel veri” kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla bir kişiye ait bütün bilgileri ifade etmektedir. İptali istenilen kuralda ise herhangi bir sınırlama getirilmeden kişilere ait verilerin toplanması konusunda Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına yetki verilmesi, kişileri idareye karşı korunmasız duruma getirmekte olup, bu haliyle kural Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen, kişisel veri, bilgi ve belgelerin korunması hakkına aykırıdır. Açıklanan nedenlerle 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 5. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 10. maddesinin (1) numaralı fıkrası (c) bendi, 13. maddesinin (2) numaralı fıkrası hakkında incelemenin sürdürülmesi ve esası hakkında karar verilmesi gerektiği, 9. maddenin (b) bendinin (1) numaralı fıkrasının (1) numaralı alt bendinde yer alan “…veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek…” ibaresinin iptali gerektiği düşüncesi ile verilen karara katılmıyorum. Üye Zehra Ayla PERKTAŞ KARŞI OY YAZISI Geçici güvenlik için özgürlüğünü feda edenler, ne özgürlüğü hak eder, ne de güvenliği. Benjamin Franklin, 1755 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının (KDGM) Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin, (1) numaralı alt bendinde, Müsteşarlığın ana hizmet birimlerinden olan AraştırmaGeliştirme Daire Başkanlığının, “terörle mücadele alanında; veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek, analiz ve değerlendirmeler” yapmakla görevli olduğu hükmü yer almaktadır. Burada, “veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek”, kısmının iptali istenmektedir. Bu düzenlemede anayasal bir sorun görmeyen çoğunluk görüşüne katılmanın neden mümkün olmadığını üç bölümden oluşan karşı oy yazısıyla açıklamaya çalışacağız. İlk bölümde uluslararası sözleşmelerin ilgili hükümlerini ve mahkeme kararlarını, ikinci bölümde ise iptali istenilen kuralın anayasaya aykırı olduğu yönündeki iddiamızı temellendirebilmek için konuyla yakından ilgili olduğunu düşündüğümüz özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişkiyi, iktisat teorisinden de yararlanarak kısaca inceleyeceğiz. Son bölümde ise, ilgili düzenlemenin Anayasa’nın hangi maddelerine aykırılık taşıdığını ilk iki bölümden hareketle ele alacağız. Uluslar arası Hukuki Durum: Sözleşmeler ve Mahkeme Kararları Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 17. maddesinde, “Hiç kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da yasadışı olarak müdahale edilemeyeceği” belirtilirken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesinin ilk fıkrasında da, “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir”, hükmü yer almaktadır. İkinci fıkrada ise, “Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir” denmektedir. Bu düzenlemeyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ilk fıkrasında tanınan hakların kullanılmasına, ikinci fıkrada belirtilen hususlarla sınırlı olmak kaydıyla kısıtlamalar getirilebilmektedir. İptali istenen kural açısından değerlendirildiğinde, devletin negatif yükümlülüğü, 8. maddeye aykırı olarak kişisel ve hassas verilerde dâhil olmak üzere her çeşit veri, bilgi ve belgeyi toplama, saklama, işleme ve üçüncü taraflarla paylaşma gibi müdahalelerden kaçınmasını ifade ederken, pozitif yükümlülüğü, özel yaşam hakkına saygıyı güvence altına almak için gerekli önlemleri almasına işaret etmektedir. Konumuz açısından önemli olan bir sözleşmede, 1981 tarihli ve 108 sayılı, “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesidir”*. Bu Sözleşme’nin 2. maddesi, kişisel veriyi belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait tüm bilgiler şeklinde tanımlamaktadır. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan “Kişisel Verilerin Korunması Kanun” tasarısında da bu tanım benimsenmiştir. Sözleşme’nin 5. maddesine göre, kişisel veriler açıkça belirlenmiş meşru amaçlar için, toplanma gerekçesiyle sınırlı olmak ve gerekli olan süreyi aşmamak şartlarıyla tutulabilir. 6. maddede ise, kişinin ırkî ve etnik kökeni, siyasi düşüncesi, dini veya benzer inançları, sağlık, cinsel hayat ve ceza mahkûmiyetleriyle ilgili verileri hassas veri olarak kabul edilerek, bunların toplanmasına ve işlenmesine ulusal mevzuatta koruyucu tedbirlerinin alınması şartıyla izin verilmektedir. Sözleşme’nin 9. maddesinde de, kamu güvenliğinin sağlanması, suçla mücadele edilmesi, ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ile kişisel verilerin korunmasının sınırlanabileceği belirtilmiştir. Avrupa Konseyince 2002’de kabul edilen, “İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Hakkında İlkeler”, rehberinde de, devletin güvenlik birimleri bünyesinde herhangi bir yetkili merci tarafından kişisel veri ve bilgilerin toplanması ve incelenmesinin, yasayla yapılması, amacıyla orantılılık içermesi ve bağımsız bir makamın gözetimine tâbi olması şartıyla meşru olduğu ifade edilmiştir. Rehberde, “Bir yandan, demokratik bir toplumun… kendisini korumak üzere birtakım önleyici ya da bastırıcı tedbirler alması gerekirken, öte yandan, kamu makamları…Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer enstrümanlarda belirlenmiş olan insan hakları ve temel özgürlükleri gözetmek konusunda yasal bir yükümlülük altındadır”, ifadesi de yer almaktadır (Avrupa Konseyi 2002: 16). Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, “Emniyet Alanında Kişisel Verilerin Kullanılmasını” düzenleyen R(87)15 sayılı Tavsiye Kararına göre ise, verilerin polisiye amaçlarla toplanmasına ancak gerçek bir tehlikenin önlenmesi ya da belirli bir suçun engellenmesi için zorunlu olması durumunda başvurulması gerekmektedir. Kişinin bilgisi dışında kişiye ilişkin verilerin toplanması ve saklanması durumunda, bu veriler silinmediği takdirde, kişiye bu konuda bilgi verilmesi de bu ilke çerçevesinde istenmiştir (Atak 2010: 106). AİHS kişisel verilerin korunması ile ilgili ayrı bir hüküm içermemekle birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu verilerin özel yaşam alanı içinde yer aldığını kabul ederek, konuyu 8. madde kapsamında incelemektedir. AİHM, özel hayatı, kişinin kendi hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir iç alan ve bunun da ötesinde, başkalarıyla ilişki kurmak ve bu ilişkileri geliştirmek suretiyle özgür olarak kişiliğini oluşturmasını ve geliştirmesini sağlayan daha geniş bir alandan ibaret görmektedir. Nitekim AİHM, Klass ve Diğerleri-Almanya (1978) davasında, bireyin özel hayatına ilişkin verilerin kamusal organlar tarafından toplanmasına, saklanmasına ve işlenmesine dayanak oluşturacak önemli ilkeleri belirlemiştir. Mahkeme bu davada, mektupların ve telgrafların okunmasına, telefon görüşmelerinin dinlenmesi ve kaydedilmesine olanak tanıyan bir yasanın Sözleşme’ye uygunluğunu incelemiştir. AİHM genel olarak gizli izleme yöntemlerine demokratik kurumların korunması için kesinlikle zorunlu olması durumunda başvurulabileceğini kabul etmiş, ancak bireyin 8. maddede güvence altına alınan hakkı kullanabilmesi ile demokratik bir toplumu koruma amacıyla gizli izlemenin yapılmasının gerekliliği arasında bir denge kurulması gerektiğini belirterek, “Milli güvenliği korumak için oluşturulan bir gizli izleme sisteminin, demokrasiyi korumak adına demokrasiye zarar verebileceği, hatta demokrasiyi yok edebileceği riski dikkate alındığında, kötüye kullanmaya karşı teminatların gerekli olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır”, görüşünü dile getirmiştir (Klass ve Diğerleri-Almanya para. 42 ve 49). Bu kararda, Mahkeme, bireyin özel yaşamı kapsamındaki bilgilere ilişkin kamusal müdahaleleri, bireyi koruyucu uygun ve etkili garantiler içeren yasal düzenlemeler ve istismar ve kötü kullanıma karşı güvenceler bulunmadığı sürece Sözleşmenin 8. maddesinde belirtilen hakların bir ihlali olarak değerlendirmiştir (Klass ve Diğerleri-Almanya para. 50). Mahkeme, istihbarat örgütlerinin gizli izleme yoluyla bireylerin haklarına yönelik gerçekleştirdikleri müdahalelerin etkili bir denetime tabi olması gerektiğini, ulusal güvenlikten kaynaklanan ihtiyaçlara her durumda öncelik verilemeyeceğini, sınırsız önlemler alınmasına izin veren bir yasanın demokrasi için tehdit oluşturacağını ve Avrupa ülkelerinin casusluk ve terörizmle mücadeleyi gerekçe göstererek uygun gördükleri her türlü tedbiri alamayacaklarını önemle vurgulamıştır. AİHM, Leander-İsveç (1987) kararında ise, başvurucu hakkında güvenlik soruşturması yapılması suretiyle bilgi toplanmasının ve bunların doğruluğuna ilişkin olarak kendisine itiraz hakkı verilmemesinin, AİHS 8. madde birinci fıkra kapsamında özel hayatın gizliliğine müdahale oluşturduğuna, ancak, bu müdahalenin aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince milli güvenliği koruma meşru amacını gerçekleştirmek için taraf devletlere tanınan geniş takdir hakkı içinde olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bununla birlikte, Mahkeme, verilerin toplanmasına olanak tanıyan düzenlemelerin makul denetim mekanizmaları öngörmek zorunda olduğunu, bunların da, hangi durumlarda verilerin toplanabileceği, ne kadar süre ile muhafaza edileceği ve imhasına ilişkin hususlara yer vermesi gerektiğini not etmiştir. Amann v. İsviçre (2000) davasında bireyin özel yaşamına ilişkin bilgilerin kamu görevlileri tarafından saklanmasının özel yaşama bir müdahale oluşturduğunu kabul etmiştir. Yapılan müdahale yasaya dayanmakla birlikte, mevcut yasal düzenleme yeterli korumayı sağlamamaktadır. İlgili yasada savcılığın veri toplama, kaydetme ve saklama yetkisini kullanma şartları ve kapsamı belirtilmemekte, hangi bilgilerin saklanacağı ve nasıl bir yöntem izleneceği konusunda açıklık bulunmamaktadır (Amann- İsviçre para. 76 ve 80). AİHM’nin Rotaru-Romanya (2000) kararı da konumuz açısından önem taşımaktadır. Bu davada, Romanya İstihbarat Örgütü’nün başvurucu hakkında tuttuğu gizli dosya ele alınmıştır. İlgili devlet, dosyada yer alan bilgilerin özel yaşama ilişkin olmadığını, kamusal alandaki faaliyetlerle ilgili olan bilgileri içerdiğini ileri sürmüşse de, Mahkeme, 108 sayılı Sözleşme’nin kişisel veri tanımına atıfla, bunu kabul etmemiştir. AİHM, terörle mücadelede özel yöntemlerin kullanılabileceğini kabul ederek, istisnaî hallerde ve bir yasal düzenlemeye dayanmak şartıyla, demokratik bir toplumda milli güvenlik ve/veya asayişin bozulması ya da suçun önlenmesi gibi amaçlar dâhilinde veri toplanabileceğini kabul etmektedir (Rotaru-Romanya para. 5758). AİHM, yetkili otoriteler tarafından kişinin kamusal hayatına ilişkin bilginin sistematik olarak toplandığı ve saklandığı durumları özel hayat kapsamında değerlendirerek, bunun kişinin çok uzak geçmişiyle ilgili bilgiler içermesi halinde dahi geçerli olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, yürürlükte olan yasanın milli güvenliği etkileyecek bilgilerin toplanmasına, kaydedilmesine ve gizli dosyalarda arşivlenmesine izin verdiğini saptamış ancak bu yasanın AİHS ile uyumlu olmadığını tespit etmiştir. AİHM, hangi koşullar altında, hangi amaçla, ne kadar süreyle kamu otoritelerinin özel hayatla ilgili bilgileri saklayacağı ve kullanacağının belirsizliğini, istismarlara karşı hiçbir önlem alınmamasını, kötüye kullanımı engellemeye yönelik etkili denetim mekanizmalarının öngörülmemesini ve verilerin değerlendirilmesine ilişkin hukuki sınırlar çizilmemesini, AİHS’nin 8.maddesinin ihlali olarak görmüştür (Rotaru v.Romanya para.57 ve 59). Mahkeme, Segerstedt-Wiber ve Diğerleri-İsveç (2006) davasında da kişisel verilerin kamu birimleri tarafından toplanması ve saklanması incelenmiştir. Başvurucular, kişisel verilerinin gizli polis biriminde saklanmasının ve bunların içeriği hakkında kendilerine bilgi verilmemesinin AİHS 8. maddeye aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. AİHM saklanan bilgilerin özel hayata ait bilgiler olduğunu tespit etmiştir. Ancak, ilk başvurucu bakımından, bu bilgilerin bir kısmının suçun önlenmesi amacı taşıması nedeniyle ihlal bulmamıştır. Aynı şekilde saklanan verilerin tamamının başvuruculara açıklanmamasını da, ilgili yasanın buna izin verip, yeterli güvenceyi sağladığı gerekçesiyle 8. maddeye aykırı bulmamıştır. Buna karşılık Mahkeme, diğer başvurucular açısından, toplanan ve muhafaza edilen verilerin katıldıkları siyasi faaliyetler ilgili olması ve bu faaliyetlerin taraf devletin milli güvenliğini tehdit ettiğine dair yeterli kanıtın olmamasından hareketle, bu verilerin sürekli saklanmasının, Sözleşme’nin 8.maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır (Segerstedt-Wiber ve Diğerleri-. İsveç para.88-92) AİHM’nin kararları kadar ulusal anayasa mahkemelerinin, özellikle de Almanya Federal Anayasa Mahkemesi’nin, konumuz bağlamında verdiği önemli bazı kararlardan da bahsetmek yerinde olacaktır. Alman Mahkemesi 1983’de nüfus sayımıyla ilgili bir kararında, Alman Anayasasının insan onurunu teminat altına alan md. 1/1 ile bağlantılı olarak, md. 2/1’de düzenlenen kamu düzenini bozmama, genel ahlaka aykırı olmama ve kimseye zarar vermeme kaydıyla, bireylerin kişiliklerini istedikleri gibi geliştirebilme hakkı düzenlemesinden hareketle, kişisel veriler üzerinde kendi kaderini tayin temel hakkının varlığını kabul etmiştir. “Enformasyonel özerklik” olarak tanımlanan bu hak, kişiliğin serbestçe geliştirilmesi hakkı ile insan onurundan kaynaklanan genel kişilik hakkının bir yansıması olarak, bireyin kendi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme, kendisine ilişkin herhangi bir bilginin rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkalarının ulaşamaması, kişisel verilerin sınırsız toplanması, kaydedilmesi, kullanılması ve nakledilmesine karsı bireyin korunmasını içermektedir (Küzeci 2010: 67-8). Federal Anayasa Mahkemesi, 2006’da önüne gelen bir bireysel başvuruda, “enformasyonel özerkliğin” ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. 24 yaşında Fas’lı bir öğrenci olan başvurucu, El-Kaide yanlısı “uyuyan hücreler” olup, olmadığını ortaya çıkarmak için 18-40 yaş arası tüm Müslüman erkek öğrencilerle ilgili veri toplanmasına olanak tanıyan Kuzey Ren Westphalia Eyaleti Polis Yasası’nın 31. maddesinin Alman anayasasına aykırılığını iddia etmiştir. Bu uygulama sonucunda, yukarıdaki kişisel özellikleri taşıyan ve adı geçen eyalette ikamet eden 32 bin kişi ile ilgili toplam 5 milyon kayıt elde edilip, dosyalanmış sadece 8 kişi için ayrıntılı araştırma yapılmasına ihtiyaç duyulmuş ve sonuçta bunların hiçbiri aleyhine dava açılmamıştır (Young 2008: 338). Şüpheli olmayan ve demokratik toplum düzeni için herhangi bir tehlike arz etmeyen bu kişiler hakkında sırf belli dini, etnik ve yaş grupları içinde olmalarından dolayı bilgi toplanmış, yani bu insanlar, ülkemizdeki tabiriyle fişlenmiştir. Olayı inceleyen Mahkeme, Alman Anayasası’nın 1. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde 2. maddesinin ilk fıkrasının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme kararında, “Anayasanın, yasa koyucunun özgürlük ve güvenlik arasında makul bir denge bulmasını belirttiğine” dikkati çekerek bunun da “her halükarda imkânsız olan mutlak bir güvenlik peşinde koşmayı dışladığını” belirtmiştir (Young 2008: 386). Mahkeme’ye göre, toplanan bilgiler ve veriler kişilik açısından önemsiz olsa bile, genel bir terör tehdidi karşısında polise verilen yetkinin çok geniş ve açık uçlu olması ve toplanan verilerin çapraz referans olarak başka amaçlar için kullanılabilme olasılığının varlığı, Alman Anayasa’sının yukarıda belirtilen fıkrasının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Alman Mahkemesi için varsayımsal temellerden hareketle, soyut ve genel bir tehlike terörle mücadele adı altında meşrulaştırılsa dahi, kişiler hakkında veri toplanmamalı ve kişisel veri elde etmek için veri madenciliği (data mining) ve benzeri faaliyetlere ancak ve ancak somut ve yakın belirli bir ciddi suç işlenmesi tehlikesi karşısından girişilmesi meşru olacaktır (Schwartz 2011: 372). Anayasa Mahkemesi de, Türkiye İstatistik Kanunuyla ilgili bir kararında (E: 2006/167 Esas, K:2008/86), istenecek bilgilerin kapsam ya da sınırlarının belirsizliğinin, bireyi İdareye karşı korumasız bıraktığını, bunun da Anayasa’nın özel hayatın gizliliğini koruyan hükümlerine aykırı olduğunu tespit etmiştir. Şu ana kadar anlatılanlardan iki önemli sonuç ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, Uluslararası Sözleşmeler ve Mahkeme kararlarına baktığımızda, terörle mücadelede, kişisel verilerin toplanması, saklanması ve işlenmesi yakın ve somut bir tehlike varsa meşru görülmektedir. İkinci sonuçta ise, ilgili yasal düzenlemelerin ucu açık ve belirsiz olmamasının önemi vurgulanmakta ve bu işin bağımsız, dışsal bir otorite tarafından denetlenmesi gerektiğinin altı ısrarla çizilmektedir. Özgürlük-Güvenlik: Denge mi; İkilem mi? KDGM’nin internet sayfasında, Müsteşarlığın, “Özgürlük ve güvenlik dengesini daima gözeten” bir kurum olduğu vurgulanmaktadır. Oysa iptali istenen kural özgürlük-güvenlik dengesini gözetmemekte, tam tersine güvenliği özgürlüğe öncelemektedir. Güvenlik diğer tüm hakları ve özgürlükleri temellendiren bir tür meta-hak değildir (Michaelsen 2006: 14-5). Güvenlik ve özgürlük arasında bir öncelik veya hiyerarşi yoktur. Bununla birlikte, bir an için olduğunu varsayalım. Böyle bir durumda özgürlük güvenlik temelli değil, güvenlik özgürlük temelli olmalıdır. Özgürlük-güvenlik dengesi azami etkinliği gerçekleştirecek bir güvenlik sağlamayabilir ama bu otoriter bir siyasi sistemden ziyade anayasal bir demokraside yaşamanın bedeli olarak düşünülmelidir. Şüphesiz ki, insan hayatını, malını, haklarını ve özgürlüğünü tehdit eden terör ile mücadele etmek devletin asli görevlerinden biridir. Ancak, bunun başarılı olabilmesi için uygulanacak politikaların, evrensel insan hakları ve hukuk devleti ilkelerine uygun olması, devletin demokratik sınırlar içinde kalarak, insan haklarına mümkün olduğunca asgari seviyede müdahaleyi gerektiren önlemleri tercih etmesi gerekmektedir. Terör örgütleri neredeyse hiçbir kural tanımadan her türlü faaliyetleri ve eylemleri gerçekleştirirken, demokratik ve insan haklarına saygılı olduğunu iddia eden devletler terör ile mücadelede hukuk ve demokrasi sınırları içinde kalmak mecburiyetindedirler. Bu bir zafiyet değil, demokrasinin ahlaki üstünlüğünün ve erdemliliğinin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Devletin terör eylemlerini tespit etme ve önlemeye dönük faaliyetlerinde, korumaya çalıştığı bireylerin haklarını ihlal etmeme ve bunları aşırı sınırlamama hususlarında özen göstermesi demokratik toplum düzeninin oluşturulması, korunması ve geliştirilmesi açısından hayati öneme haizdir. Teröre karşı, devletin bireylerin başta yaşam hakkı olmak üzere çeşitli haklarını korumak pozitif yükümlülüğünün yanı sıra, negatif olarak da anayasal düzenin tanıdığı haklara saygı yükümlülüğü vardır. Burada açıklığa kavuşturulması gereken konu, temel hakları korumak adına bunlarla ilgili sınırlamaların derecesinin ne olacağıdır. Sorun, “özgürlüğün güvenlikten daha çok veya daha az önemli olup olmadığından ziyade, belli bir güvenlik tedbirinin özgürlüğü, koruduğu güvenlikten daha az mı, daha çok mu zarar verip, vermediğinin belirlenmesidir” (Posner 2006: 31-2). Bir demokrasiyi otoriter bir siyasi, hukuki ve toplumsal düzenden ayıran en önemli hususlardan biri güvenliğin özgürlük ortamında sağlanabilmesidir. Belli düzeylerde güvenlik ve özgürlük birbirine ikame edebileceği gibi tamamlayıcı olabilir. Güvenlik olmadan özgürlüğün bir anlamı olmadığı gibi, özgürlüğe yer vermeyen, onu kısıtlama eğilimi taşıyan bir güvenlik anlayışının da anlamı yoktur (Waldron 2003: 195). Güvenliğin olmadığı yerde kim kendini özgür his eder ne kadar doğruysa, özgürlüğün olmadığı yerde kim kendini güvende his edebilir de o kadar doğrudur. Demokrasilerde güvenlik ve özgürlük birbirini tamamlayıcı olup, taraflardan birinin kazanıp diğerinin kaybettiği sıfır toplamlı bir oyun değildir. Güvenlik için hakların, özgürlüklerin kolayca kısıtlanması devlet gücünün artması sonucunu doğurmaktadır. Zaten güvenlik dediğimiz andan itibaren devleti adeta ayrıcalıklı kılan bir alana girdiğimizden, bir Leviathan yaratma tehlikesiyle karşı karşıya gelebiliriz. Bunun anlamı, John Locke’nin, “Hükümet Üzerine İkinci İncelemede” vurguladığı gibi, “insanların sansar veya tilkilerden gelebilecek zararlara karşı kendilerini korumaktan kaçınacak, fakat aslanlar tarafından yutulmaktan memnun olacak kadar aptal olduklarını düşünmektir” (2010: 88-9). Bizi falanca veya filanca tehlikeden korumak için devletin aldığı her tedbiri meşru görmek, insanların tilkiler ve sansarlardan gelebilecek tehlikelere karşı korunayım derken aslanlar tarafından yutulmasına güvenlik adına razı olmak demektir. Demokratik bir toplumda yasa koyucuların karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri kamu güvenliğini sağlamak için alınacak tedbirlerle insan haklarının korunması ve geliştirilmesi arasındaki ilişkidir. Bu özgürlük-güvenlik ilişkisini, iktisat teorisinde yaygın olarak kullanılan Pareto Sınırı kavramıyla göstermeye çalışalım. Kaynak: Vermeule, 2011: 2 Eksenlerin birinde özgürlük, diğerinde ise güvenlik gösterilmektedir. Eğrinin veya sınırın üzerinde güvenlikteki bir artış özgürlükte bir azalamaya neden olacaktır ve bunun tersi de doğrudur. Pareto Sınırı altında, mesela P noktasında, güvenlik ve özgürlük birbirinden taviz vermeden arttırılabilir. Sınırın ötesindeki politikalar kaynak yokluğundan veya siyaseten uygulanamaz olduğundan tercih edilemez ve yasa koyucunun toplam refahı arttıracak özgürlük ve güvenlik politikalarını takip etmesi beklenir. Güvenliğe ve özgürlüğe yönelik politikaların toplumsal refaha marjinal katkısının eşit olduğu nokta uygun politika seçimi olabilir. K-K* noktasının altında özgürlük politikalarının olmasına toplum, güvenlik ve toplam refah artsa bile izin vermeyebilir. Q–Q*’ a doğru gittiğimizde ise güvenlikte bir artış olmadan özgürlük azalmakta ve aynı şekilde R-R*’ya doğru gittiğimizde özgürlük artmadan güvenlik azalmaktadır. Güvenlik ve özgürlük bireysel refaha katkı yapan değerli mallar olup, bireyler açısından birbirleriyle karşılaştırılabilirler(Posner ve Vermeule 2007: 22). Başka bir deyişle, birini göz ardı ederek, diğerini maksimize edemeyiz. Güvenlik-özgürlük sınırında, güvenlikteki bir artış, özgürlükte bir azalma gerektirmekte olup, bunun tersi de doğrudur (Posner ve Vermeule 2007: 26). Pareto sınırı bir kere oluştuktan sonra değişmeyen bir sınır değildir. Güvenlikteki artış özgürlüklerdeki azalmaya değerse devlet güvenliği arttırır. Benzer şekilde, güvenlikteki azalma, özgürlük artışına değerse, güvenliği azaltarak Pareto sınırını değiştirebilir. Benzer şekilde, terörle mücadele eden bir kamu kurumu ve saldırı planlayan bir terörist örgüt arasındaki etkileşimi oyun teorisi bağlamında inceleyen bir çalışmada, özgürlüğü azaltıcı tedbirlerin terörizme karşı artan bir güvenlik sağlamadığı görülmüştür (Dragu 2011: 64). Elbette, ilgili hukuki düzenlemeler çerçevesinde şüphe duyulan bir kişi hakkında veri toplanabilir. Ancak hiçbir şüphe olmadan geliştirilen ve tanımlanan profiller çerçevesinde veri toplanması sorunlu bir uygulamadır. Unutulmamalıdır ki, Kafka’nın “Dava” romanının kahramanı K’nın başına gelen her bireyin başına da gelebilir. K’nın neden tutuklandığı ona bir türlü söylenmediği için kendisine yönelik iddiaları çürütme şansı hiç olmuyor. Her türlü veri, veri madenciliği yapmaya olanak tanıdığından, kendilerinden şüphelenilen bireylerin neden şüphelenildiğini asla öğrenememeleri ve bu şüpheyi giderici hiçbir şey yapamamaları sonucunu doğurabilir. Büyük veri yığınları içerisinden gelecekle ilgili tahminde bulunmayı sağlayacak bağıntıların bilgisayar programı ve istatistiksel teknikler kullanarak aranması demek olan veri madenciliği, konumuz bağlamında, toplanan kişisel verilerin birleştirilerek şüpheli görülen belli özelliklerin ve davranış biçimlerinin bu temelden hareketle çözümlenmesini içermektedir. Bir suç işlenmesi olasılığı karşısında veri madenciliği ve profil oluşturulabilir ama bunun ağla yapılan balık avı gibi, “ne çıkarsa bahtımıza” anlayışıyla yürütülmesi tehlikelidir (Solove 2011: 190-195). Veri madenciliği ve hassas kişisel veriler esas alınarak profil oluşturma, idari bir kararla hiçbir suçu olmayan çok sayıda insan için özel hayatlarını içeren bilgi ve verilerin toplanması anlamına gelmektedir ve bunun demokratik bir toplumda kabul edilemeyeceğini Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri de 2008’de konuyla ilgili olarak yayınladığı bir raporda belirtmiştir (2008: 4). BM İnsan Hakları Konseyi, “Terörle Mücadelede Temel Özgürlüklerin ve İnsan Haklarının Korunması ve Teşvik Edilmesi” özel raportörü de, terörizmle mücadelenin, mahremiyete, özel yaşamın gizliliğine otomatikman müdahaleyi meşrulaştıran bir koz olmadığını vurgulayarak, kötüye kullanma olasılığına karşı güvencelerin varlığını ve elde edilen veri ve bilginin kullanımının, saklanmasının ve paylaşımının sınırlarının belirli olması gerektiğinin altını çizmektedir. Raportör, özel yaşam ihlalinin seviyesi arttıkça ilgili kurumun karar verme mekanizmasında daha üst düzey yetkililerin onayının aranması, mahremiyet etki değerlendirmesi ile ilgili düzenlemelerin yapılmasını ve bütün bunları denetleyecek bağımsız bir makamın oluşturulmasını da önerileri arasında saymaktadır (Scheinin 2009). Kamu güvenliğini tehdit edici faaliyetlere katılma olasılığının yüksek olduğu düşünülen bireylerle ve gruplar bunun ceremesini çoğunluğa göre çok daha fazla çekmektedir (Michaelsen 2005: 78). Genel olarak özgürlük bireysel bir hak olarak belirsiz ve soyut bir şey gibi algılanırken, güvenlik somut olarak can ve mal emniyetini akla getirmektedir. Bu nedenle de insanların çoğunluğu daha güvenli olmak veya öyle hissetmek için hak ve özgürlüklerinden fedakârlığa hazırdır. Bununla birlikte, özgürlüğü sınırlayan tedbirler ve özgürlüğün kısıtlanmasının getirdiği maliyetler dağıtımsal özelliğe sahip olduğundan herkes bu durumdan aynı oranda etkilenmemektedir. Toplumdaki herkes özgürlüğünden azıcık fedakârlık edip, daha çok güvenlik içinde olmamaktadır (Waldron 2007: 503). Özellikle siyasi görüş, etnik, ırk, din, cinsiyet ve cinsel tercih olarak ötekileştirilen, azınlıkta kalan bireyler ve gruplar hakkında önyargılı bir şekilde profiller oluşturulabilir. İnsanlar güvenlik için haklarından ve özgürlüklerinden fedakârlık yaptıklarında aslında vazgeçtikleri kendilerinin değil, başkalarının, özellikle de ötekileştirilenlerin ve azınlıkların haklarıdır (Sottiaux 2008: 8). Güvenlik politikası, hukuk devleti ve insan haklarına dayalı olmalıdır ve gerçek anlamda güvenliğin, ancak demokrasiyle sağlanabileceği unutulmamalıdır. Terörle mücadele sırasında demokrasiyi koruyayım derken onu zayıflatabilecek, hatta tahrip edebilecek önlemler alınmasından kaçınmak gerekir. Amaç aracı meşru kılarsa terörist ile terörle mücadele edenler arasındaki ahlaki ve hukuki ayrım azalır ve özgürlüğü daraltmanın uzun dönemli sonuçları kısa dönemde terörle mücadelenin getirdiği kazançları zayıflatabilir. Zaten, özgürlükten yapılacak fedakârlıkların etkin güvenlik sağlamadığı da bir gerçektir. Güvenliğin etkinliğini zayıflattığı düşünülen insan hak ve özgürlüklerin tamamen ortadan kaldırıldığı bir durumda bile mutlak bir güvenliki sağlamak mümkün değildir (Hein van Kempen 2013: 14). Demokratik bir devlette güvenlik önlemleri sadece güvenlik bürokrasisinin takdirine bırakılmayacak kadar önemlidir. Sağlıklı bir demokraside devlet, “merak etmeyin, bana güvenin” diyerek, terörle mücadele için alınan tedbirlerin kişi hak ve özgürlüklerine olan etkisini göz ardı edemez. Görüldüğü üzere özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişki bir ikilemden ziyade dengeye dayanmaktadır. İptali istenen kuralda bu denge gözetilmeyerek, aşağıda ele alacağımız anayasal haklar ihlal edilmiştir. 13. Madde Yönünden Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun şekilde, yasayla sınırlandırılabileceği belirtilmektedir. Ölçülülük ilkesi sınırlamada başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını; bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder. Burada kısıtlama için kullanılan araçla amaç arasında hak ve özgürlüğü en az sınırlayacak dengeli bir orantı aranmaktadır. KDGM’nin terörle mücadele etmek için kişinin özel hayatını da içerecek şekilde, ona ait veri, bilgi ve belgeleri toplamasının, saklamasının ve işlemesinin o bireyin özel hayatına müdahale anlamına geldiği hususunda bir şüphe bulunmamaktadır. Toplanacak veri, bilgi ve belgelerin türü, içeriği, hangi insan gruplarını kapsayacağı, toplanmış veri, bilgi ve belgelerin ne kadar süre ile muhafaza edileceği ölçülülük ve demokratik toplumda gereklilik testine göre değerlendirilmelidir. Burada sorulması gereken soru bu hak ihlalinin terörle mücadele alanında demokratik toplum gereklerine ve zorunluluklarına ne ölçüde uyup, uymadığıdır. Bireylerin korunması ve güvenliklerinin sağlanması amacını taşıyan terörle mücadele, bu yönüyle insan haklarını korumaya katkı yaparken, bu mücadelede alınan bazı tedbirler bireylerin hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasına neden olmaktadır. İptali istenen kural temel hakların sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerden muaf düşünülemez. Veri, bilgi ve belge toplama demokratik bir toplumda milli güvenlik, kamu düzeni ve suçun önlenmesi gibi amaçlara ulaşmak için dahi olsa ölçülü olmalıdır. Elverişlilik ölçütüne göre bir yasal düzenlemenin sınırlama amacı bakımından elverişli sayılması için bu düzenlemenin arzulanan amaca katkı yapması gerekmektedir. Konumuz açısından bakıldığında, veri, bilgi ve belge toplanmasının terörle mücadele amacına hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Gereklilik ise bir temel hakkı en az sınırlayan aracın seçilmesini gerektirmekle birlikte iptali istenen kuralın, hakkı en az sınırlayan yumuşak bir araç olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü söz konusu kural çok geniş ve sınırsız bir çerçeveyi kapsayarak, terörle mücadele adına, bireyin her türlü eylemini kapsamı dâhilinde görmekte, ona devlet müdahalesine karşı nefes alacak bir alan bırakmamaktadır. Orantılılıkta aranan ise araç ve amacın birbirine karşı ölçüsüz bir oran içerisinde olmamasıdır. Terörle mücadele amacıyla sınırsız bir şekilde, herhangi bir bağımsız denetime tabi olmadan, neredeyse başıboş bir tarzda veri, bilgi ve belge toplanması ölçüsüz bir orantısızlık yaratmaktadır. Orantılılık, yetkililerin, makul, dikkatli ve iyi niyetli hareket etmelerini ve müdahaleyi haklı kılmak için ileri sürülen sebeplerin tatmin edici, gerekli ve yeterli olmasını da kapsar. Bireyin özel alanının tehlikeye girmesi, onun hakkında veri, bilgi ve belge toplanması kadar, kime, hangi amaçlarla bunların aktarılacağı konusunda denetim imkânını da kaybetmesinde yatmaktadır. Yasal olarak veri, bilgi ve belge toplayan, kamu kuruluşları amacı gerçekleştirmeye yetecek kadar veriyle kendilerini sınırlamalıdır. İtiraza konu olan ibarede bu hususta hiçbir güvenceye yer verilmemiş olması, düzenlemenin orantısız olduğunun bir göstergesidir. Veri, bilgi ve belgelerin toplanması ve tasnif edilmesinin terörle mücadele alanıyla sınırlı olacağı belirtilmekle birlikte, bu alanının kapsamının belirsiz ve tanımlanamaz olması, devlete çok geniş ve ucu açık bir takdir hakkı bırakmaktadır. Ayrıca, bunun terörle mücadelede ne derece etkinlik sağlayacağı da şüphelidir. Amerikan Bilimler Akademisinin konuyla ilgili hazırladığı bir çalışmada, çok sayıda veri içeren çok büyük veri tabanlarından potansiyel teröristleri bulabilmenin matematiksel olarak ya hatalı pozitif (suçsuz insanları şüpheli olarak değerlendirmek) ya da hatalı negatif (gerçek suçluları veya teröristleri tespit edememek) gibi sonuçlar doğurduğu belirtilmiştir (National Research Council 2008: 2-3). Mesela, dünyada uçakla günde yaklaşık olarak 2 milyon kişi seyahat etmektedir. Tüm bu kişiler arasında terörist profiline benzeyen ve hatalı pozitif çıkanların oranının %1 olduğunu varsayalım. Bunun anlamı 20 bin kişinin haksız yere terörist olma olasılığına karşı çeşitli sınırlayıcı muamelelere maruz kalmasıdır (Solove 2008: 353). Yakın tarihe bakmakta konumuz açısından aydınlatıcı olabilir. Örneğin, Doğu Alman Hükümeti nüfusunun dörtte biri ile ilgili veri, bilgi ve belge toplamasına rağmen, kendi sonunu öngörememişti. Çok sayıda veri ve bilgiyi etkili bir şekilde çözümleyebilmek, samanlıkta iğne aramaya benzemektedir. Çeşitli gerekçelerle aşırı veri toplanmasının, bu verileri toplayanların amaçlarına ne derece hizmet ettiği de kuşkuludur. Çünkü aşırı veri toplanması, veri kirliliğine yol açmakta ve amaca uygun verilerin bu veri çöplüğünden çıkarılması, ayıklanması ve çözümlenmesi zorlaşmaktadır. Demokratik toplumda gereklilikten anlaşılması gereken başvurulan tedbirin demokratik toplumu açıklayan ilkelerle uyumlu olup, olmamasıdır. Bu ilkelerin değerini azaltan her uygulama demokratik toplum için gerekli değildir. Demokratik toplum, ayrıca hak ve özgürlüklere karşı gerçekleştirilen her müdahaleye karşı kişilere bir takım güvencelerin de sağlanmasını gerektirir. Oysa iptali istenen ibare, kötüye kullanım olasılığı karşısında engelleyici etkili ve yeterli tedbirlere yer vermemektedir. Örneğin, KDGM’nin Araştırma-Geliştirme Dairesinin bu son derece geniş yetkisini denetleyecek bağımsız bir makam yoktur. İptali istenilen düzenlemenin temel amacının insanları ve toplumu teröre karşı korumak olduğu görülmektedir. Bu son derece meşru bir amaçtır ve bu açıdan anayasaya aykırılık iddia edilemez. Ancak, bu amaca ulaşmak için kullanılan yöntemin uygunluğu ise sorunludur. Hakkı sınırlayan düzenlemeyle, ilgili güvenlik kuruluşuna belirsiz ve ihtiyaç duyulandan çok daha geniş bir şekilde, sınırsız veri, bilgi ve belge toplama ve tasnif yetkisi verilmektedir. Veri, bilgi ve belgelerin toplanması sırasında kişinin temel hak ve özgürlük alanına zorunlu olmadıkça müdahale edilmemeli, terörle mücadele gibi meşru bir amaç için dahi yapılacaksa, müdahalenin sınırları iyi çizilmelidir. 17. ve 20. Maddeler Yönünden Anayasa’nın 17. maddesi herkesin, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu hükmünü içermektedir. “Özel hayatın gizliliği” başlığını taşıyan Anayasa’nın 20. maddesine göre de, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir”. Özel hayatın gizliliği ve bu kapsamda kişisel verilerin korunması konusu her şeyden önce insan onuruna saygı ve kişilik haklarına dayanmaktadır. Bu hak, kişinin saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini mümkün kılan şeref ve haysiyet, özel yaşam ve sağlık gibi kişisel değerler üzerindeki çıkarlarını belirterek, bireye kişiliğini dilediği şekilde, serbestçe geliştirebileceği, kendisi ve sevdikleriyle bir arada olabileceği özerk bir yaşam alanına sahip olma şansı vermektedir. Bu alanda birey, maddi ve manevi kişiliğini geliştirmek ve başkaları tarafından bilinmesini istemediği hususların güvence altına alınmasını istemek hakkına sahiptir. İptali istenen kural, KDGM’ye Anayasaya aykırı bir şekilde son derece geniş ve sınırsız bir yetki vererek, muazzam bir veri, bilgi ve belge toplama, saklama, işleme ve değiştirme gücü olan devlet karşısında bireyi kişi olarak yok saymakta, onu basit bir veri nesnesi haline dönüştürmektedir. Adı geçen kural, insanı hakkında veri toplanan basit bir veri nesnesi konumuna indirgemektedir. İnsan onuruna saygı, insanlara nesneymiş gibi davranmayı yasaklamaktadır. Alman Anayasa Mahkemesi de insanın devlet için basit bir nesne olarak görülmesinin insan onuruna aykırı olduğunu ve devletin insana bir eşya gibi yaklaşmamasının gerekliliğini vurgulamıştır (Şimşek 2008: 5). Kişisel verilerin korunması kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesine imkân tanıyarak, bireyin hayatını kendi özgür iradesiyle düzenlemesine katkı sağlamaktadır. Bireyin kişisel verileri üzerindeki hakkı yeteri kadar korunmazsa, kişiliğini serbestçe geliştirmesi zora gireceğinden, özgür iradeleriyle yaşamlarını biçimlendiren bireylerden oluşan demokratik bir toplum düzeninin ortaya çıkması ve korunması da güçleşecektir. Kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi, ancak ve ancak, faaliyetlerini özgürce gerçekleştirmesi ile mümkündür. Kişisel verilerin korunmasıyla, kişisel veri toplanması, saklanması ve işlenmesi sırasında bireyin hak ve özgürlüklerinin korunarak demokratik toplum düzeninin oluşmasına katkı yapmak hedeflenmektedir. Bireyin özel hayatını, kendi tercihleri ile nasıl şekillendirdiği ilke olarak, bir başka kişinin veya devletin ilgi alanına girmemelidir. Yaşam ilişkilerine ait tüm kişisel verileri kapsamlı bir kayda tutulan ve özel yaşamının gizliliği adeta ortadan kalkan bireyin kişiliğini geliştirmesi mümkün değildir. Kişisel verilerin korunması hakkı ihlal edildiğinde bireyin diğer temel hak ve özgürlükleri kullanması zorlaşmaktadır. Kayıt altına alınan veya alındığını düşünen birey kendi özgür kişiliğinin gereği gibi değil, kendisinden istenilen veya beklenilen davranış tarzıyla hareket edecektir. Bireyler çeşitli faaliyetlerinin devlet tarafından izleneceği endişesiyle bunları gerçekleştirmekten vazgeçebilirler. Aykırı hareket tarzlarının sürekli kayıt altına alındığını düşünen birey, örneğin örgütlenme, toplantı ve düşünce özgürlüklerini kullanmama eğilimine girecektir. Eğer insanlar seyahat etmek, iletişimde bulunmak gibi belli eylemlerin hükümet tarafından yakından izleneceğini düşünürlerse, bu eylemleri gerçekleştirmekten kaçınabilirler ve yasal faaliyetlerinde kendi kendilerini sınırlama eğilimine girebilirler. Bu durum kişinin özerkliğini etkileyerek, yurttaşların özgür iradeleriyle kendi yaşamlarını belirleyebildikleri özgürlükçü demokratik esaslara dayanan bir toplum düzeninin oluşmasını engelleyecektir. Teknolojideki gelişmeler nedeniyle çok çeşitli denetim, gözetleme ve izleme biçimleriyle bireyin özel hayatının gizliliğini muhafaza etmek gittikçe zorlaşmaktadır. Fransız filozofu Foucault’un deyişiyle “panoptik bir gözetleme” hayatı kuşatmaktadır. Gözetlemenin esas alındığı panoptik yaşam biçimlerine doğru evrilen modern toplumlarda özel yaşama saygı hakkının ve bu hak kapsamında korunan en önemli hukuksal çıkarlardan olan mahremiyetin nasıl korunacağı önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyin, ahlaki ve toplumsal kişiliğinin gelişiminde ve diğer insanlarla olan ilişkilerini düzenlemede önemli bir kavram olan mahremiyetin ihlali insan onurunun ve kişiliğinin ihlali anlamına gelmektedir. Birey muazzam ve dehşet verici bir bilgi bankası veya veri tabanı içinde bir numaradan ibaret bir nesneye indirgenme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu gücün sınırlandırılması, özel hayatın ve kişilik haklarının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır. Kişisel verilerin korunması, bir özgürlük sorunudur ve özel hayatın gizliliği, yalnız kalma hakkından kişinin kendisi hakkındaki veri ve bilgileri kontrol hakkını içerir bir şekle dönüşmüştür. Bireylere hayatlarını diledikleri gibi düzenleme fırsatı sunan bir alan yaratma imkânı tanıyan özel yaşamın gizliliği hakkı, kişinin özerk bir birey olması açısından son derece önemlidir. Bu hak, başkaları ve devlet tarafından ihlal edilmemesi, saygı gösterilmesi gereken bir çeşit onursal duvar yaratmaktadır. Bireyin özel yaşamının gizliliği hakkı ile devletin güvenlik sağlama görevi arasında çatışmada güvenlik her zaman öncelik taşıyacaksa özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması haklarında söz etmenin çok fazla bir anlamı kalmamaktadır. 90. Madde Yönünden Bu maddeye göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” İptal konusu düzenleme, ilk bölümde de anlatıldığı üzere, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 17. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesini ihlal ettiğinden, Anayasa’nın 90. maddesine de aykırıdır. Sonuç İptali istenen düzenleme, Anayasanın, temel hak ve hürriyetlerin demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olarak sınırlanamayacağını belirten 13., herkesin maddi ve manevi kişiliğini geliştirme hakkına sahip olmasını güvence altına alan 17., özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin korunmasını düzenleyen 20., ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşma hükümlerini anayasal güvence altına alan 90. maddelerine aykırı olduğundan çoğunluk görüşüne muhalif kalınmıştır. Üye Engin YILDIRIM Kaynakça Atak, Songül, (2010), “Avrupa Konseyi’nin Kişisel Veriler Açısından Sağladığı Temel Güvenceler”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 87, ss: 90-120. Avrupa Konseyi, (2008), Protecting the Right to Privacy in the Fight against Terrorism, CommDH/IssuePaper(2008),https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?Index=n o&command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetImage=1416463&SecMode=1& DocId=1426260&Usage=2, erişim tarihi 15.11.2012 Avrupa Konseyi, (2002),İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Hakkında İlkeler, http://www.jp.coe.int/upload/90_guidelineshumanrights_terrorism_tur.pdf, erişim tarihi 15.11.2012. Dragu, Tiberiu, (2011), “Is There a Tradeoff between Security and Liberty? Executive Bias, Privacy Protections and Terrorism Preventions”, American Political Science Review, 105(1): 64-78. Hein van Kempen, Piet (2013), “Four Concepts of Security-A Human Rights Perspective”, Human Righst Law Review,13: 1-23. Küzeci, Elif, (2010), Kişisel Verilerin Korunması, Ankara: Turhan Kitabevi. Locke, John, (2010), Hükümet Üstüne İkinci Tez, çev. Aysel Doğan, İzmir: İlya Yayınevi. Michaelsen, Christopher, (2006), Balancing Civil Liberties against National Security: A Critique of Counterterrorism Rhetoric”, Univeristy of New South Wales Law Journal, 29 (1): 1-21. National Research Council (2008), Protecting Individual Privacy in the Struggle Against Terrorists: A Framework for Program Assessment, Executive Summary http://www.nap.edu/catalog.php?record_id=12452, erişim tarihi, 19.11.2012. Posner, Richard, (2006), Not a Suicide Pact: The Constitution in a Time of National Emergency, Oxford: Oxford University Press. Posner, Eric A. ve Adrian, Vermeule (2007), Terror in the Balance: Security, Liberty and the Courts, New York: Oxford University Press. Scheinin, Martin, (2009), Report of the Special Rapporteur on the Promotion and Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms while Countering Terrorism, Human Rights, Council,UN,http://www2.ohchr.org/english/bodies/hrcouncil/docs/13session/A-HRC13-37.pdf, erişim tarihi, 19.11.2012. Schwartz, Paul, M (2011), “Regulating Governmental Data Mining in the United States and Germany: Constitutional Courts, the State and New Technology”, William and Mary Law Review, 53: 351-387. Solove, J. Daniel (2011), Nothing to Hide: The False Tradeoff between Privacy and Security, New Haven: Yale University Press. Solove, J. Daniel, (2008), “Data Mining and the Security-Liberty Debate”, The University of Chicago Law Review, 75: 343-362. Sottiaux, Stefan, (2008), Terrorism and the Limitation of the Rights: The ECHR and the US Constitution, Oxford: Hart Publishing. Şimşek, Oğuz, (2008), Anayasa Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması, İstanbul: Beta. Vermeule, Adrian, (2011), “Security and Liberty: Critiques of Tradeoff Thesis”, Harvard Law School Public Law and Legal Theory Working Paper Series, paper no: 11-19 http://ssrn.com/abstract=1888334 s. 2, erişim tarihi, 2.11.2012. Waldron, Jeremy, (2007), “Safety and Security”, Nebraska Law Review 85(1): 455-507. Waldron Jeremy, (2003), “Security and Liberty: The Image of Balance”, The Journal of Political Philosophy, 11 (2): 191-210. Young, Raymond, (2008) “Germany: Shooting Down Aircraft and Analysing Computer Data”, International Journal of Constitutional Law, 6(2): 331-348. MUHALEFET ŞERHİ 17.2.2010 günlü, 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un: 1- 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “... terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı ...” bölümünde yer alan “... İçişleri Bakanlığına bağlı ...” ibaresi; 2- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “... İçişleri Bakanlığına bağlı ...” ibaresi; 3- 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, birinci cümlesinde yer alan “... İçişleri Bakanının ...”, ikinci cümlesinde yer alan “... İçişleri Bakanının ...” ve üçüncü cümlesinde yer alan “... İçişleri Bakanı ...” ibareleri; 4- 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “... Bakanın onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları ...” ibaresindeki “... Bakanın ...” sözcüğü; 5- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin “... Bakan onayı ile en çok on Müsteşarlık Müşaviri pozisyon unvanıyla sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Personelin sözleşme usul ve esasları Müşteşarlıkça tespit edilir ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu statüde çalıştırılma, sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmez.” bölümünde yer alan “Bakan ...” sözcüğü ile yine aynı bölümde yer alan “... ve bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde belirlenen taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Ayrıca Müsteşarlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikramiye ve teşvik ikramiyesi ödenebilir. ...” ibaresi; 6- 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “Bakan ...” sözcüğünün; 643 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile yürürlükten kaldırıldığından sözü geçen kuralların iptali istemi hakkında ‘karar verilmesine yer olmadığına’ karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurularının konusunu oluşturan kuralların tümüyle yasal değişikliğe uğramaları halinde, söz konusu başvurular hakkında karar verilmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Ancak; yapılan değişikliğin dava konusu tümce, ibare veya sözcüklere ilişkin olması durumunda incelemenin sürdürülerek sonuca gidilmesi dolayısıyle istemle ilgili karar verilmesi gerekir. Aksi takdirde dava konusu kurallarda esasa müessir olmayacak şekilde yapılacak ekleme ve çıkarma şeklindeki değişiklikler anayasal denetimin dışında kalmasına neden olacağı, bu durumun da Anayasa Yargısının amacı ve işlevine ters düşeceğinden çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Üye Nuri NECİPOĞLU Türkiye, bu Sözleşmeyi imzalamakla birlikte, “Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun”, henüz yasalaşmadığından Sözleşme’nin ilgili hükmü gereğince taraf olmamıştır. [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2012/106 Karar Sayısı : 2012/190 Karar Günü : 29.11.2012 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Söke 1. Sulh Ceza Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin, 21.5.1997 günlü, 4262 sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4. maddesi ile yeniden düzenlenen üçüncü fıkrasının “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” biçimindeki 4. cümlesinin, Anayasa’nın 38. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin üçüncü fıkrasının 4. cümlesi uyarınca uygulanan idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: “Yukarıda belirtilen dava ile ilgili olarak, mahkememizce yapılan ön inceleme sonucunda, mahkememizin yetkili olduğu, başvurunun süresi içinde yapıldığı, başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olduğu ve başvuranın buna hakkı olduğu anlaşılmakla başvurunun usulden kabulüne karar verilmiş ancak idari yaptırımın uygulanmasına dayanak teşkil eden hükmün Anayasaya aykırı olması sebebiyle bu konuda Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir. Zira; Ceza hukukunda, fiil, kişinin haricî, nesnel bir davranışıdır, yani kişinin, başkalarınca algılanabilen bir davranışıdır. Bu anlamda olmak üzere, kişiden çıkarak haricileşmiş bir fiil olmadıkça, suç da olmaz. Buradan, suçun maddî unsuru olan “filsiz suç olmaz” mutlak kuralı ortaya çıkmaktadır. Kural, ceza hukuku düzeninin niteliğini belirlemede mihenk taşıdır. Anayasa, 38. maddesinde, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden söz ederken, açıkça fıilsiz suç olmaz kuralına vurgu yapmış olmaktadır. Aynı şekilde, TCK’nun 2. maddesinde, kanunun suç saymadığı bir fiilden söz edilmektedir. Bu demektir ki, suçun maddesini, fiil oluşturmaktadır. Bugün, fıilsiz suç olmaz kuralı, uygar bir ceza hukukunun, kendisinden vazgeçmesi imkansız olan bir temel taşıdır. Bir hareket yoksa, ortada, ne bir fiil, ne de bir suç vardır. Hareket olumlu veya olumsuz bir biçimde ortaya çıkabilir. Olumlu bir biçimde ortaya çıkan hareket yapmak, olumsuz bir biçimde ortaya çıkan hareket yapmamaktan ibaret bulunmaktadır. Yapmak biçiminde ortaya çıktığında harekete “icra hareketi”, yapmamak biçiminde ortaya çıktığında harekete “ihmal hareketi” denmektedir. İhmal hareketi de insanın nesnel, yani harici bir davranışıdır. Ortada icra veya ihmal hareketi olmadıkça, bir suçun da bulunmadığının kabulü zorunludur. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, Anayasanın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin yedinci fıkrasında, “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmü yer almaktadır. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel kurallarındandır. Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Başka bir anlatımla bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır. Anayasa’nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir. (Anayasa Mahkemesi’nin 15/03/2012 tarih ve 2011/105 E.-2012/38 K. Sayılı kararı) Bu bilgiler ışığında dava konusu somut olay incelendiğinde; başvuruda bulunan ...’ün kendi adına kayıtlı bulunan 09 BF 692 plaka sayılı aracı ... isimli şahsa kiraladığı, ... isimli şahsın ise, ...’ün bilgisi dışında aracı üçüncü kişi olan ... isimli şahsa verdiği, emniyet görevlileri tarafından yapılan kontrol sırasında ...’in aracı sürücü belgesiz olarak kullandığının tespit edildiği, bu nedenle sürücü olan ...’e ceza verildiği ancak sürücünün araç sahibi olmaması nedeniyle araç sahibi olan ...’e de iptali istenen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 36 maddesinin 3. fikrasının 4. tümcesinde yazılı “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” hükmü uyarınca ceza uygulandığı anlaşılmıştır. Somut olayda da görüleceği üzere, kişi, sahibi olduğu aracının başkası tarafından sürücü belgesiz olarak kullanıldığı konusunda bilgi sahibi olmasa kısacası bu konuda herhangi bir kusuru (kastı veya özen ve dikkat yükümlüğüne aykırı davranışı) olmasa dahi iptali istenen söz konusu hüküm uyarınca cezaya muhatap olmaktadır.Bu konuda istisnai bir örnek vermek gerekirse; alınan her türlü önlem ve tedbire rağmen bir kişinin aracının sürücü belgesi sahibi olmayan bir hırsız tarafından çalınması ve hırsızın yakalanması durumunda dahi suçun mağduru olan araç sahibine de bu hüküm uyarınca para cezası verilmek zorunda kalınacaktır. Zira, kanun metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, araç sahibine ceza verilmesi için herhangi bir kusurunun olması şartı aranmamaktadır. Kişinin sadece araç sahibi olması ceza alması için yeterlidir. (Oysa ki aynı kanunun 37. maddesinde benzer bir düzenlemede, araç kullandıran kişilerin cezalandırılacağı belirtilerek açıkça kusur sorumluluğuna vurgu yapılmıştır.) Her ne kadar hukuki sorumluluk açısından aynı kanunda işletenin (araç sahibi) kusursuz sorumluluğu kabul edilmiş ise de, aynı ilkenin cezai sorumluluk yönünden de kabulü mümkün değildir. Sonuç olarak görülmektedir ki, iptali istenen söz konusu kanun hükmü uyarınca, bir kimsenin icrai (ehliyetsiz araç kullanması için birini teşvik etme vs...) veya ihmali (ehliyetsiz araç kullanılmasına göz yumma vs...) herhangi bir hareketi olmasa veya tespit edilemese dahi sadece araç sahibi olmasından dolayı başkasının bir fiili nedeniyle (ehliyetsiz araç kullanma) ceza alması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle, 1982 Anayasasının 38/7. maddesine aykırılık teşkil eden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 36 maddesinin 3. fıkrasinin 4. tümcesinde yazılı “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” cümlesinin iptali için Anayasa Mahkernesine başvurmak gerektiğine mahkememizce kanaat getirilmiştir.” III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun itiraz konusu kuralı da içeren 36. maddesi şöyledir: “Madde 36- Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır. Araçlar, bu Kanunda sınıfları belirtilen sürücü belgelerine sahip sürücüler ile iki veya çok taraflı anlaşmalara göre sürücü belgesi bulunan veya geçerli uluslararası sürücü belgesi olan kişilerce sürülebilir. (Yeniden Düzenleme: 21/5/1997 - 4262/4 md.) Sürücü belgesi sahibi olmadan trafiğe çıkanlara ilk tespitte bir aydan iki aya kadar, tekrarı halinde iki aydan üç aya kadar hafif hapis cezası verilir. Ayrıca bu kişiler her defasında 7 200 000 lira hafif para cezasıyla da cezalandırılırlar. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların uygulanması diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez. Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları Başvuru kararında, Anayasa’nın 38. maddesine dayanılmış, 2. maddesi ise ilgili görülmüştür. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 27.9.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayşegül ATALAY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru kararında, itiraz konusu kural uyarınca bir kimsenin icrai veya ihmali herhangi bir hareketi olmasa veya tespit edilemese dahi sadece araç sahibi olmasından dolayı başkasının bir fiili nedeniyle ceza almasının söz konusu olduğu, bu durumun ise cezaların şahsiliği ilkesiyle çeliştiği belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir. İtiraz konusu kuralda, sürücü belgesi olmadan trafiğe çıkan sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenleneceği öngörülmüştür. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da Anayasa’ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.”; üçüncü fıkrasında,“Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” denilerek suçun ve cezanın kanuniliği esası benimsenmiş; yedinci fıkrasında ise ceza sorumluluğunun şahsi olduğu belirtilerek herkesin, kendi eyleminden sorumlu tutulacağı, başkalarının suç oluşturan eylemlerinden dolayı cezalandırılamayacağı kabul edilmiştir. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel kurallarındandır. Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Diğer bir anlatımla, bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır. Bu ilkeye göre asli ve feri failden başka kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılmaları olanaklı değildir. Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrası ile ilgili gerekçede de, “…fıkra, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu; yani failden gayri kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılamayacağı hükmünü getirmektedir. Bu ilke dahi ceza hukukuna yerleşmiş ve ‘kusura dayanan ceza sorumluluğu’ ilkesine dahil, terki mümkün olmayan bir temel kuralıdır.” denilmektedir. Anayasa’nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir. İtiraz konusu kuralda, sürücü belgesi olmadan araç kullanan kimsenin aynı zamanda araç sahibi olmadığı durumlarda, tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenleneceği belirtilmekte, araç sahibinin kusurunun bulunup bulunmadığı, aracı sürücü belgesi olmayan kişiye bilerek verip vermediği değerlendirilmeden idare tarafından yaptırım uygulanmaktadır. Bu durum ise işlemediği bir fiilden dolayı araç sahibine yaptırım uygulanmasına neden olabilecek niteliktedir. Dolayısıyla, sürücü belgesiz araç kullanılması ve sürücünün araç sahibi olmaması halinde tescil plakası sahiplerine sadece ruhsat sahibi olmaları nedeniyle yaptırım uygulanması cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan, Anayasa ve ceza hukukunun temel kuralları uyarınca, kişilere ceza verilebilmesi için hukuka aykırı eylemin kanunda belirtilmiş olması ve bu eylemin o kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda araç sahibinin hangi eyleminin suç sayıldığı açık bir şekilde gösterilmediği gibi araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının ne suretle oluştuğu da belirtilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. VI- SONUÇ 13.10.1983 günlü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin, 21.5.1997 günlü, 4262 sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4. maddesiyle yeniden düzenlenen üçüncü fıkrasının “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” biçimindeki 4. cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 29.11.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Başkan Haşim KILIÇ Başkanvekili Serruh KALELİ Başkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2012/117 Karar Sayısı : 2012/204 Karar Günü : 27.12.2012 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Hava Kuvveti Komutanlığı Eskişehir 1. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin, Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 145. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY Türk Silahlı Kuvvetlerinde sivil işçi olarak çalışan sanık hakkında “Hizmette Tekasülle Harp Malzemesini Hasara Uğratmak” suçundan açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: “Sanık hakkında 1. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 08.06.2012 gün ve 2012/453-199 esas ve karar sayılı iddianamesi ile 1632 sayılı ASCK.’nun 137’nci maddesinde düzenlenen “Hizmette Tekasülle Harp Malzemesini Mühimce Hasara Uğratmak” suçundan kamu davası açılmış olup, bu suçtan mahkememizde yargılanması devam etmektedir. Sanık hakkında mahkememizde yargılama devam ederken Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 16.02.2012 gün ve 2012/6-21 E.K, sayılı kararı ile özetle; “Svl.Me. …. hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen ve 28 Kasım 2011 tarihinde büyük daire tarafından temyiz talebinin reddedilmesi üzerine kesinleşen Ocak 2012 tarihinde UYAP’ta yayınlanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2 nci Dairesinin 45912/06 numaralı kararı ve T.C. Anayasası’nın 2, 36, 37 ve 90’ncı maddeleri dikkate alınarak Milli Savunma Bakanlığında veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli sivil memurların askeri mahkemelerde yargılanmaları sonucu verilecek kararların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edileceği anlaşıldığından, AİHM.’nin sözleşmeyi yorumlamaya yetkili tek organ olması nedeniyle sözleşmeye aykırılığını saptadığını Türk yasalarının (MSB ve TSK’da görevli sivil memurların, ve askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçilerin askeri mahkemelerde yargılanmalarına olanak tanıyan düzenlemelerin,) uygulanmaması, sanığın adil yargılama hakkının ihlal edilmemesi bakımından somut olayda adliye mahkemelerinde yargılanmasının sağlanması gerektiğini belirterek, başka bir suçtan yargılanan Svl.Me. ...’nin Anayasanın 90’ncı maddesinin son fıkrası kapsamında uluslararası anlaşma esas alınarak yargı yerinin belirlenmesi, sanığın yargılamasının adliye mahkemelerinde yapılması gerektiği yönünde mahkumiyet hükmünün görev yönünden bozulmasına” karar vermiştir. Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 16.02.2012 gün ve 2012/6-21 E.K sayılı kararları ile atıfta bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2 nci Dairesinin 45912/06 numaralı kararı sonrasında ortaya çıkan görev hususundaki hukuksal durumun değerlendirilmesi açısından öncelikle mevcut iç hukuk mevzuatının değerlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, 5982 sayılı Yasa ile değiştirilen, “Askeri Yargı” başlıklı 145/1-3’üncü maddesinde, askeri yargının görev alanı; “Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz. Askeri mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adli yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.” şeklinde düzenlenmiştir, 5982 sayılı Yasa ile değiştirilen ve henüz Anayasaya uyumla ilgili düzenlemelerin kanunlaşmaması sebebi ile 353 sayılı Kanun’a yansıtılmayan Anayasa hükümlerine göre, savaş hali haricinde asker olmayan kişilerin Askeri Mahkemede yargılanması söz konusu değildir. Asker kişi tanımı Anayasa’da yapılmamakla birlikte, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Asker kişiler” başlıklı 10’uncu maddesinde, bu Kanun’un uygulanmasında kimlerin asker kişi sayılacağı, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “Askeri şahıslar” başlıklı 3’üncü maddesinde de; kimlerin askeri şahıs olduğu sayma yöntemi ile gösterilmiştir. Bu maddelerde gösterilmeyen/sayılmayan kişilerin “sivil kişiler” olarak kabul edilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Öte yandan, 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 2/2’nci maddesinde, Asker; “Askerlik mükellefiyeti altına giren şahıslarla (Erbaş ve erler) özel kanunlarla Silahlı Kuvvetlere intisabeden ve resmi bir kıyafet taşıyan şahsa denir.” şeklinde tanımlanmıştır. 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun 2/2’nci maddesinde belirtilen asker tanımı açısından temel kriterin özel biçime sahip, ayırıcı özelliklere sahip, yasalarla belirlenen rütbe, işaret gibi semboller taşıyan, asker kişiyi diğer kişilerden ayıran resmi bir kıyafet taşıma olduğu açıktır. As.C.K’nın 3/2’nci maddesinde (4551 sayılı Kanun ile yapılan bu düzenlemenin (değişikliğin), Anayasa Mahkemesinin 25.11.2005 tarihli ve 2003/34 Esas-2005/91 Karar sayılı kararıyla, Anayasa’nın 2, 10, 19, 38, 128 ve 129’uncu maddelerine aykırı olmadığına karar verilmiştir), “Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan devlet memurlarının asker kişi sıfatları, 04.01.1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115’inci maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlıdır,” şeklinde yer alan ifadeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personelin As.C.K’nın uygulaması anlamında asker kişi sıfatları sınırlandırılmıştır (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 01.02.2001 tarihli ve 2001/7-13 sayılı kararı). 211 sayılı İç Hizmet Kanunu’nun 115’inci maddesi; “Silahlı Kuvvetlerde çalışan sivil memur, müstahdem, müteferrik müstahdem ve gündelikçi sivil personel bu kanunun askerlere tahmil ettiği, sorumluluk ve hizmetlerin ifası bakımından: a) Amir vazifesi alanlar, maiyetindeki bütün askeri ve sivil personele hizmetin icap ettirdiği emirleri verebilir. Ceza vermek salahiyetleri yoktur. Maiyetin cezalandırılması icabeden hallerde en yakın askeri amire müracaat edilir b) Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda olup bu Kanunun 14’üncu maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar. Hilafına hareket edenler askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabi olurlar.” Aynı Kanun’un 14’üncü maddesi ise; “Ast; amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur.” hükümlerini içermektedir. Bu itibarla, madde metinlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personelin emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda oldukları, İç Hizmet Kanunu’nun 14’üncü maddesinde asta yüklenen görevleri aynen yapmaya mecbur oldukları, aksine hareket edenlerin askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabi olacakları belirtilmiştir. Buna göre ve yerleşmiş Askeri Yargıtay İçtihatları da nazara alındığında, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personel, Askeri Ceza Kanununda yazılı, “amiri tehdit”, “amire hakaret”, “amire mukavemet”, “amire fiilen taarruz”, “emre itaatsizlikte ısrar” gibi askeri cürümleri, 477 sayılı Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda yazılı, “amire saygısızlık”, “emre itaatsizlik”, “amire bilerek doğru söylememek” gibi disiplin suçlarını işleyebileceklerdir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 05.06.2003 tarihli ve 2003/57-56 sayılı kararı). Ancak askeri yargının görev alanını kişi yönünden belirleyen ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 5982 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki “Askeri Yargı” başlıklı 145’nci maddesi ile uyumlu bulunduğu görülen 353 sayılı Kanun’un 10/C-D maddesinde; “Milli Savunma Bakanlığı veya Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel” ile “Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler” de, asker kişi olarak sayılmıştır Dolayısıyla, 211 sayılı Kanun’un tanımlamasından farklı olarak, esasen üniforma giymeyen ve silah taşımayan TSK bünyesindeki sivil personel, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, “askeri suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçları” yönünden, diğer asker kişiler gibi Askeri Mahkemelerin yargılamasına tabi tutulmuşlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin yargılanmasına ilişkin yasal düzenlemeler belirlendikten sonra, bu aşamada, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası olan doğal yargıç ilkesinin tanımlanması gerekmektedir. Davayı görecek yargıcın, suçun işlenmesinden önce yasa ile belli edilmesini öngören doğal yargıç ilkesi, Anayasa’nın 37’nci maddesinde, hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı, ayrıca, bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü mercilerin kurulamayacağı, şeklinde düzenlenmiştir Nihayetinde, dar anlamda “doğal yargıç” kavramı, suçun işlenmesinden önce yasayla belli edilmiş yargıç diye tanımlanmakta olup, askeri yargının görev alanını düzenleyen mevzuat sistematiğine bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin yargılanmasını, “askeri suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçları” yönünden Askeri Mahkemelere tabi kılan yasal düzenlemenin, şeklen doğal yargıç ilkesine uygun olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de, 20.11.1990 tarihli ve 1990/13 Esas-1990/30 Karar sayılı kararında; yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıçların atanmasına engel oluşturan, sanığa veya davanın yanlarına göre yargıç atanmasına olanak vermeyen “doğal yargıç” ilkesini, dar anlamda kabul etmektedir. Doğal yargıç ilkesinin, geniş anlamda yorumlanması ve adil yargılanma ilkesinin “mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı” ilkesiyle sıkı bir ilintisinin bulunduğu açıktır. Anayasa’nın 90/5’inci maddesinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır,” şeklindeki hükümle, iç hukukumuzun bir parçası haline gelen ve mahkemelerce resen dikkate alınması hususunda duraksama bulunmayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6’ncı maddesinde; “1. Her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan, kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve alemi surette dinlenmesini istemek hakkına haizdir. Hüküm aleni olarak verilir, şu kadar ki demokratik bir toplulukta amme intizamının veya milli güvenliğin veya ahlakın yararına veya küçüğün menfaati veya davaya taraf olanların korunması veya adaletin selametine zarar verebileceği bazı hususi hallerde, mahkemece zaruri görülecek ölçüde, aleniyet davanın devamınca tamamen veya kısmen basın mensupları ve halk hakkında tahdit edilebilir. 2. Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır. 3. Her sanık ezcümle: a) Şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda, anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek, b) Müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmak, c) Kendi kendini müdafaa etmek veya kendi seçeceği bir müdafii veya eğer bir müdafii tayin için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın meccani yardımından istifade etmek, d) İddia şahitlerini sorguya çekmek veya çektirmek, müdafaa şahitlerinin de iddia şahitleriyle aynı şartlar altında davet edilmesini ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek, e) Duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından meccanen faydalanmak haklarına sahiptir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Hemen bu bağlamda belirtmek gerekir ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2’nci Dairesinin; İçen-Türkiye No:45912/06 kararıyla, özetle; askeri mahkemelerin yargılama yetkisinin, zorunlu haller ve gerekçeler (her bir vaka için somut olması) dışında sivil kişilere uygulanmaması- gerektiğini ve yasal dayanağının açık ve öngörülebilir olması gerektiğini, somut olayda sivil bir kişi olan sanığın askeri mahkemede yargılanmasını haklı çıkaracak gerekçelerin oluşmadığı kanaatiyle, ulusal yargı tarafından öngörülse bile, sivil kişi olan sanığın, ordu mensubu hakimler tarafından yargılanmalarından dolayı bu mahkemelerin bağımsızlığına ve tarafsızlığına dair duydukları şüphe gerekçesiyle, askeri mahkemelerin sivilleri yargılama yetkilerinin AİHS’nin 6/1’inci maddesine aykırı olduğuna karar verilmiştir. AİHS’nin 6’ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına altlanan kavramlar, yasal, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma, makul sürede yargılanma, açık (aleni) yargılama, vicahilik, masumiyet karinesi, silahların eşitliği ilkesi, sanık hakları şeklinde özetlenebilir. Ancak, AİHM’nin söz konusu kararının içeriğinde, daha önceki kararlarına da atıfta bulunarak, adil yargılanma hakkı kapsamında bağımsız ve tarafsız mahkeme kavramına dayandığı görülmektedir. Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 16.02.2012 tarihli ve 2012/6-21 sayılı kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2’nci Dairesinin İçen-Türkiye No:45912/06 kararı gözetilerek, Anayasa’nın 90/5’inci maddesi uyarınca, AİHS’nin 6/1’inci maddesi doğrultusunda (353 sayılı Kanun’un 10/C-D maddesinin uygulanması olanağının kalmadığı) görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiş ise de, Mevzuat hükümlerinin yorumlanmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının yön göstericisinden faydalanılması gerektiği izahtan vareste olmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının doğrudan iç mevzuat hükümlerini ortadan kaldırma yeteneğinin bulunmadığı, Anayasanın 90/5’ınci maddesinin bu yönde bir yorumda bulunulmasına elverişli olmadığı hususunda duraksama bulunmamalıdır. Zira, Anayasa’nın 90/5’inci maddesinde, “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklinde yer verilen ifadedeki uyuşmazlığın, sözleşme ile iç hukuk metinleri arasındaki somut farklılıklar olarak algılanması gerekmektedir. AİHM’nin içtihadıyla, iç hukukta yer alan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş bulunan normların ortadan kaldırılabileceğine ilişkin bir kabulün, ceza yargılamasında mutlak aranması gereken, yasal dayanağın açık ve öngörülebilir olması kuralına aykırılık oluşturacağı, hukuk kurallarının açık veya örtülü olarak ortadan kaldırılmasına ilişkin ilkelerle de bağdaşmayacağı açıktır. Mevzuatın, içtihat doğrultusunda yorumlanması suretiyle uygulanması olanağı bulunmadığı hallerde, diğer bir deyişle AİHM içtihadının, mevzuat değişikliğini gerekli kılması halinde, meclisin içtihadın yorumuna uygun şekilde söz konusu kanun değişikliğini yapması gerekmektedir. Nitekim, DGM’lerde askeri hakimlerin bulunmasına ilişkin düzenleme de, mevzuat değişikliğiyle AİHS’nin yorumuna (AİHM içtihadına) uygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Benzer yöntem, üye devletlerin bir çoğu tarafından uygulanmakta, esasen sistem de buna ilişkin bir mekanizmayı (AİHS’nin 46/2’nci maddesi) bünyesinde barındırmaktadır. Diğer taraftan, sadece o davaya özgü olarak tespit edilen aykırılığın iç hukukta yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi suretiyle, AİHS’nin 46/1 inci maddesi kapsamında AİHM’nin kararlarına uyulması zorunluluğunun karşılanması da, mevzuat değişikliği gerektiren durumlarda seri olarak AİHS’ne aykırılık oluşturan kararlar alınmasına engel olmayacağı açıktır. Dolayısıyla, somut olayda, herhangi bir yasa değişikliğine gidilmediğine göre, kanımızca, AİHM içtihadının iç hukuk normunu kendiliğinden ortadan kaldırma olanağı da bulunmadığına göre, yargı olarak çözümü iç hukukumuzun mekanizmaları içinde aramak ve bulmak gerekir. Anayasa’nın 152’nci maddesine göre, uygulanmakta olan kanun hükmünün Anayasa hükümlerine aykırı olduğu kanısına varıldığında, Anayasa Mahkemesine başvurulması ve bu konuda karar verilinceye kadarda davanın geri bırakılması mümkün bulunmaktadır. AİHM’nin kararı, mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramına dayanmakta olup, Anayasa’nın 36/1’inci maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Askeri Yargı organlarının kuruluşunun, işleyişinin, askeri hakimlerin özlük işlerinin, askeri savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkilerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceğine” dair Anayasa’nın 145’inci maddesinin, AİHS’nin 6’ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına altlanan mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramlarını karşıladığı ve desteklediği görülmektedir. Ayrıca Hukuk devleti ilkesi Anayasanın 2’nci maddesinde düzenlenmiş olup, 10’ncu maddede ise eşitlik ilkesi düzenlenmiştir. Anayasanın eşitlik ilkesi gereği eşitlik her bakımdan aynı hukuki durumda olanlar arasında aranacak bir özellik olup, farklı durumdakilere farklı kurallar uygulanması eşitliği bozmaz ise de, kişilerin farklı kurallara tabi tutulmalarının haklı nedenlere dayanıyor olması gerekmektedir. Kişilerin farklı kurallara tabi tutulmaları haklı nedenlere dayanmıyorsa eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Anayasa Mahkemesinin kararlarında eşitlik ilkesine aykırılığın hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturacağı kabul edilmektedir. Bu anlamıyla savaş ve yakın savaş tehdidi dışında MSB ve TSK’lerinde görev yapan ancak üniforma taşımayan sivil personel ve işçilerin, diğer sivillerden ayrı bir yargılama rejimine tabi tutulmasının haklı nedenlere dayandığının kabulünü gerektirir hukuki argümanların varolmadığı da açıktır. Diğer taraftan, objektif olarak herkes tarafından asker kişi olarak algılanan Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında görevli resmi kıyafet taşıyan personelin de, Anayasamız ve 353 sayılı Kanunda belirtilen şekilde işlediği suçları açısından bağımsız ve tarafsız bir mahkemece yargılanmayı isteme hakkına sahip olduğunu ve bu hakka tüm makamlarca (mevzuatı belirleyen ve mevzuata uygun yargılamayı yapan) saygı gösterilerek hareket edilmesi gerektiğine işaret edildikten sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin hiçbir ayrım gözetilmeksizin, sübjektif yönden bağımsız ve tarafsız olduklarında hiçbir kuşku bulunmayan, fakat görünümü ve algılanması yönünden (objektif olarak) bağımsızlığı ve tarafsızlığı bakımından kuşku duyulabilen askeri yargıya tabi olmasının adil yargılanma hakkına altlanan mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramları bağlamında Anayasa hükümlerine aykırılık oluşturduğu kanaatindeyiz. Bu itibarla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dayanmış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1’inci maddesinde belirtilen adli yargılanma hakkı, Anayasa’nın 36’ncı maddesinde doğrudan düzenlenmiş ve bu ilkeyi destekleyici hükümler ve hukuk sistemimizin işleyişi ve bütünlüğü açısından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2’nci Dairesinin İçen-Türkiye No:45912/06 kararı da dikkate alınarak, 353 sayılı Kanun’un 10/C-D maddeleri, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 3’ncü maddesinin 1’nci fıkrasındaki “Askeri iş yerinde çalışan ve iş kanununa tabi bulunan işçiler” ibaresi, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 3’ncü maddesinin 2’nci fıkrasının Anayasa’nın 2, 10, 36 ve 145’inci maddelerine aykırılık oluşturduğu anlaşılmış ise de; Anayasamızın, Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı 152’nci maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin hükümlerinin Anayasaya aykırılığının ileri sürülebileceğinin belirtilmesi karşısında, müsnet davada uygulanacak kanun hükmünün 353 sayılı Kanun’un 10/D maddesi olması sebebiyle 353 sayılı Kanun’un 10/D maddesinin Anayasa’nın 2, 10, 36 ve 145’inci maddelerine aykırılık oluşturması nedeniyle, bu fıkranın iptali istemiyle T.C. Anayasası’nın 152’nci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, gerekçeli kararın ve dava dosyasının onaylı suretinin Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun itiraz konusu kuralın da yer aldığı 10. maddesi şöyledir: “ASKER KİŞİLER: Bu Kanunun uygulanmasında aşağıda yazılı olanlar asker kişi sayılırlar: A) (Değişik: 29/6/2006 – 5530/2 md.) Muvazzaf askerler; subaylar, astsubaylar, askerî öğrenciler, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar, sözleşmeli erbaş ve erler, erbaş ve erler, B) Yedek askerler (Askeri hizmette bulundukları sürece), C) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 20/9/2012 tarihli ve E.: 2012/45, K.: 2012/125 sayılı Kararı ile.) D) Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler, E) Rızası ile Türk Silahlı Kuvvetlerine katılanlar, F) (Mülga: 29/6/2006-5530/62 md.)” B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 145. maddelerine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 1.11.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir[. VI- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatma BABAYİĞİT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru kararında, 5982 sayılı Kanun ile Anayasa’nın 145. maddesinde değişiklik yapılarak savaş hali haricinde asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanamayacağının hüküm altına alındığı, Anayasa’nın anılan maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi bulunan işçilerin askeri mahkemelerde yargılanmasına olanak tanıyan itiraz konusu kuralın halen mevcudiyetini koruduğu, böylece kuralın Anayasa’ya aykırı hale geldiği belirtilerek Anayasa’nın 2., 10., 36. ve 145. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İtiraz konusu kuralda, 353 sayılı Kanun’un uygulanmasında askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi bulunan işçilerin asker kişi sayılacağı belirtilmiştir. 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Kanun ile değiştirilen Anayasa’nın 145. maddesinde, “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz. Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.” denilmektedir. Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişikliğin gerekçesinde, askeri yargının görev alanının yeniden düzenlendiği, mevcut hükümde askeri yargının görev alanının oldukça geniş düzenlenmesi nedeniyle uluslararası belgelerde bu durumun eleştirildiği, askeri mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin getirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlandığı, getirilen düzenlemeyle askeri mahkemelerin görev alanının askeri suçların yargılanmasıyla çağdaş ülkelerde olduğu gibi sınırlandırıldığı ve asker kişilerin sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri suçlara ait davalarla sınırlı tutulduğu, asker olmayan kişilerin savaş hali haricinde, askeri mahkemelerde yargılanamayacağının anayasal teminat altında alındığı belirtilmektedir. İtiraz konusu kurala göre, askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi bulunan işçiler, asker kişi sayılmakta ve buna bağlı olarak anılan kişilerin herhangi bir suç işlemeleri durumunda askeri mahkemelerde yargılanmaları söz konusu olmaktadır. Ancak, Anayasa’nın 145. maddesinin değişiklik gerekçesinde de belirtildiği üzere, savaş hali dışında asker olmayan kişilerin işledikleri suçlar nedeniyle askeri mahkemelerde yargılanamayacağı anayasal olarak teminat altına alınmıştır. Bu durumda, Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda, askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanunu’na tabi bulunan işçilerin askeri mahkemelerde yargılanmasına olanak tanıyan itiraz konusu kural Anayasa’ya aykırı hale gelmiştir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 145. maddesine aykırıdır. İptali gerekir. İtiraz konusu kural, Anayasa’nın 145. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddeleri yönünden incelenmemiştir. Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Nuri NECİPOĞLU ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamışlardır. VI- SONUÇ 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Nuri NECİPOĞLU ile Celal Mümtaz AKINCI’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 27.12.2012 gününde karar verildi. Başkan Haşim KILIÇ Başkanvekili Serruh KALELİ Başkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN KARŞIOY GEREKÇESİ 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Asker kişiler” başlıklı 10. maddesinin itiraz istemlerine konu (D) bendinde “Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler”in, bu Kanun’un uygulanmasında asker kişi sayılacakları hüküm altına alınmaktadır. Benzer düzenlemeler, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili muhtelif kanunlarda yer almaktadır. Bu meyanda, sözkonusu hükümlere kısaca temas etmekte yarar bulunmaktadır. 1- 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “Askeri Şahıslar” başlıklı 3. maddesinde; “Askeri şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, erbaş ve erler ile askeri öğrencilerdir. Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan Devlet memurlarının asker kişi sıfatları, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115 inci maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlıdır.” Anılan kuralla birlikte Askeri Ceza Kanunu’nun 23., 32., 165. ve 171. maddelerinin “sivil memurlar” yönünden açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi, 25.11.2005 tarih ve E.2000/34, K.2005/91 sayılı kararıyla (RG. 8.11.2006, Sayı: 26340) iptal istemini şu gerekçeyle reddetmiştir: “…Askeri Ceza Kanunu’nun 4551 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değiştirilen 3. maddesinde kimlerin askeri şahıs sayılacağı belirtilmiş ve Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel de askeri şahıs tanımı içerisinde sayılmış, 3. maddesi ile değiştirilen 23. maddesinin (B) ve (D) fıkralarında, 4. maddesi ile değiştirilen 171. maddesine bağlı cetvelde göz ve oda hapsi cezaları, bunların niteliği, neticeleri, yerine getirilmesi, kimlere ne kadar süre verileceği ve bu cezaları vermeye yetkili amirler belirlenmiş, bu kapsamda Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan Devlet memurlarına sadece amire saygısızlık ve emre itaatsizlik suçlarından dolayı dört haftaya kadar göz veya oda hapsi cezası verileceği, disiplin bozucu diğer eylemleri hakkında ilgili kanun hükümlerinin uygulanacağı ve bu cezaların süresinin tayininde öğrenim ve sosyal durumlarının dikkate alınacağı belirtilerek tanım maddesindeki düzenleme somutlaştırılmıştır… Askeri Ceza Kanunu’nun 3. maddesinin 4551 sayılı Yasa’nın dava konusu 1. maddesiyle yapılan değişikten önceki halinde ‘askeri şahıslar’, ‘mareşal (Büyük Amiral) den asteğmene kadar subaylar ile astsubaylardan ere kadar erat ve bilumum askeri memurlar, askeri hâkimler ve müstahdemler ve askeri talebelerdir’ şeklinde tanımlanmıştır. 4.1.1961 günlü, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115. maddesinin (b) bendinde, ‘Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda olup, bu Kanunun 14 üncü maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar. Hilâfına hareket edenler askerlerin tâbi olduğu cezai müeyyidelere tâbi olurlar.’ denilmiştir. 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesinde “Milli Savunma Bakanlığı veya Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel’ ile ‘askeri işyerlerinde çalışan İş Kanunu’na tâbi bulunan işçiler’ asker kişi sayılmışlardır. 16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un 7. maddesinde disiplin amirlerinin, 14. maddesinde ise nezdinde disiplin mahkemesi kurulan komutan veya askeri kurum amirinin, bir disiplin suçu işleyen asker kişileri oda ve göz hapsi cezalarıyla cezalandırabileceği gibi cezalandırılmaları için disiplin mahkemesine sevk edebilecekleri, 38. maddesinin (D) bendinde sivil personel hakkında verilen oda veya göz hapsi cezalarının öğrenim ve sosyal durumları göz önüne alınarak yerine getirileceği, 62. maddesinin ikinci fıkrasında sivil personel hakkında verilen ve yerine getirilen oda ve göz hapsi cezalarının bunların yükselmelerinde nazara alınmak üzere sicillerine işleneceği öngörülmüştür. İptali istenilen 4551 sayılı Yasa’nın dava konusu 1. maddesiyle değiştirilen Askeri Ceza Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasında ‘Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel’ askeri şahıslar arasında sayılmış, ikinci fıkrasında ise bunlardan Devlet memurları statüsünde olanların, asker kişi sıfatlarının Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115. maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlı olduğu belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan hükümlerden anlaşılacağı gibi, adı geçen memurların belirtilen kapsamda Askeri Ceza Kanunu bağlamında askeri şahıs sayılmaları ve askeri disiplin cezalarına tâbi olmaları ilk defa 4551 sayılı Yasa’yla kabul edilmiş değildir. Diğer bir ifade ile bu memurların statülerinde bir değişiklik yapılmamıştır. Yapılan değişikliğin, önceki uygulamayı devam ettirmeyi ve oluşabilecek kimi duraksamaları ortadan kaldırmayı amaçladığı anlaşılmaktadır… Bu duruma göre, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü şekilde Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personelin önceki statülerinden farklı yeni bir statüye geçirilmiş oldukları ve statü karmaşası yaratıldığı ve bu durumun hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu yönündeki savların isabetli olmadığı sonucuna varılmıştır… Silahlı Kuvvetlerde ifa edilen hizmetin niteliği ve gerekleri, farklı çalışma koşullarını, özlük haklarını, disiplin hükümlerini gerektirmektedir. Bu nedenle, Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurların, istisnai bazı durumlarda diğer Devlet memurlarından farklı olarak Askeri Ceza Kanunu’nda yer alan kimi kurallara bağlı tutulmalarının, tâbi olunan statünün bir gereği olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin düzeninin korunması ile ilgili bulunduğu görüldüğünden, dava konusu yasa kurallarının eşitlik ilkesine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Dava konusu kurallarla, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurlarına verilebileceği öngörülen göz veya oda hapsi cezaları, niteliği, yerine getirilmesi ve sonuçları bakımından ceza hukuku anlamında özgürlüğü bağlayıcı ceza özelliği taşımayan, sadece disiplini koruma ve bozulan disiplini sağlama niteliğinde olan cezalardır. Anayasa’nın 19. maddesinde sayılan ve kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran haller arasında, bu nitelikte olan disiplin cezaları sayılmamış ise de, 38. maddesindeki ‘idare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.’ genel ilkesinden sonra ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.’ denilmiştir. Görüldüğü üzere, Anayasa koyucu, Anayasa’nın 38. maddesini vazederken ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni’ kavramını kullanmıştır. Burada ‘Silahlı Kuvvetler mensupları’ ya da dar ve teknik anlamda ‘askeri personel’ şeklinde kavramlar tercih edilmemiştir. Böylece, kişi hürriyetinin idare tarafından kısıtlanabilmesine izin veren istisnai düzenlemelerin kapsamına kimlerin gireceği belirlenirken ‘şahıslar’a değil, aksine ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni’ kavramına vurgu yapılmıştır. Diğer bir ifadeyle, Anayasa’nın 38. maddesinin onbirinci fıkrası vazedilirken ‘şahıslar’ değil, ‘yapılan iş’ esas alınmıştır. Böylece, Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olması halinde kanunla getirilecek istisnai hükümlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan gerek asker ve gerekse sivil personel hakkında idare tarafından kişi hürriyetini bağlayıcı yaptırımların uygulanabilmesine olanak tanıyan düzenlemelerin yapılmasına Anayasa’nın 38. maddesinde izin verilmiş olduğu sonucuna varılmıştır… Anayasa’nın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ‘Silahlı Kuvvetler mensupları… hakkındaki hükümler saklıdır.’ ibaresindeki ‘Silahlı Kuvvetler mensupları’ kavramının, Anayasa’nın 38. maddesindeki düzenlemeye paralel biçimde genel bir ifade olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda görevli Devlet memurlarını da kapsadığı görülmektedir. Esasen, Anayasa’nın çeşitli maddelerinde yer alan ‘askeri hizmetin gerekleri; ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni’ gibi ifadeler, disiplin konusunda askerlik hizmetine ilişkin gelenekleri ve kurulmuş düzenin Anayasa tarafından benimsenmiş olduğunu göstermektedir… İptal isteminin reddi gerekir…” Mezkur Anayasa Mahkemesi kararında; mevcut anayasal sistemin “Türk Silahlı Kuvvetleri” mensupları kapsamına bu kurumda görev yapan “Devlet memurları”nın da dahil olduğu, “Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni” gereği ve “disiplin” gibi kriterler gözetilerek, bu konumdaki Devlet memurları yönünden, Silahlı Kuvvetler dışında görev yapan Devlet memurlarından farklı bir takım yasal düzenlemeler yapılabileceği açıkça ifade edilmektedir. Diğer bir deyişle, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapmakta olan “Devlet memurları”nı “asker kişi” kabul eden yasakoyucunun bu konudaki takdiri Anayasa’ya uygun bulunmuştur. 2- 4.1.1961 günlü, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun “Silahlı Kuvvetlerde Çalışan Sivil Personel” başlıklı 115. maddesinde; “Silahlı Kuvvetlerde çalışan sivil memur, müstahdem, müteferrik müstahdem ve gündelikçi sivil personel bu Kanunun askerlere tahmil ettiği sorumluluk ve hizmetlerin ifası bakımından a) Amir vazifesi alanlar; maiyetindeki bütün askeri ve sivil personele hizmetin icap ettirdiği emirleri verebilir. Ceza vermek salâhiyetleri yoktur. Maiyetin cezalandırılması icap eden hallerde en yakın askeri amire müracaat edilir. b) Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda olup bu Kanunun 14 üncü maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar. Hilâfına hareket edenler askerlerin tâbi olduğu cezaî müeyyidelere tâbi olurlar.” denilmektedir. Aynı Kanun’un 116. maddesinin (d) bendinde ise; “Sivil personel Silahlı Kuvvetlerde gördükleri hizmetlerin hususiyetleri göz önüne alınarak bu Kanunun 77 nci maddesi gereğince nöbet hizmetlerine sokulabilirler.” hükmü yer almaktadır. 3- 16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un “Görev” başlıklı 7. maddesinde “Disiplin Mahkemeleri asker kişilerin bu Kanunda yazılı disiplin suçlarına ait davalara bakar…” denilmekte; aynı Kanun’un “Cezaların yerine getirilmesi” başlıklı 38. maddesinin (A) fıkrasında; subaylar, astsubaylar, sivil personel, uzman jandarma ve uzman erbaşlar hakkında “göz hapsi” ve “oda hapsi” cezaları verilebileceği hüküm altına alınmaktadır. Askeri işyerinde çalışan İş Kanununa tabi bulunan işçiler hakkında ise toplu sözleşmede belirtilen disiplin cezaları ile cezalandırılacakları açıklanmaktadır. 4- Anayasa’nın “Askeri Yargı” başlıklı 145. maddesi 12.9.2010 günlü, 5982 sayılı Kanun’la değişmiş ve ikinci fıkrası evvelce “Askeri mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler” şeklinde iken, “Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz.” şeklini almıştır. Bu fıkraya ilişkin “Değişik Gerekçesi”nde, “…Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, asker olmayan kişilerin, savaş hali haricinde, askeri mahkemelerde yargılanamayacağı teminat altına alınmaktadır.” denilmektedir. 5982 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişiklikleri arasında, askeri yargıyı düzenleyen 145. maddedeki “askeri hizmetin gereklerine göre” ibaresi ile Askeri Yargıtay’ı düzenleyen 156. maddedeki “askerlik hizmetlerinin gereklerine göre” ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesini düzenleyen 157. maddedeki “askerlik hizmetinin gereklerine göre” ibaresi ilgili Anayasa maddelerinden çıkarılmıştır. 145. maddenin bu konudaki gerekçesinde “…söz konusu fıkrada yer alan ve askeri yargının bağımsızlığını zedelediği düşünülen ‘askerlik hizmetinin gerekleri’ ibaresi çıkarılmakta ve fıkranın aynı mahiyetteki son cümlesi yürürlükten kaldırılmaktadır…” denilmekte; 156. ve 157. maddelerin bu konudaki gerekçelerinde de “… mevcut metinde yer alan ‘askerlik hizmetlerinin gerekleri’ ibaresi, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının güçlendirilmesi amacıyla madde metninden çıkarılmaktadır.” değerlendirilmesinde bulunulmaktadır. Ne var ki söz konusu Anayasa değişiklikleri sırasında, yukarıda işaret edilen Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen Anayasa’nın 38/10 ve 129/4. maddelerinde herhangi bir değişiklik yapılmadığı gibi; yapılan değişikliklerde de “asker kişi”nin tanımı konusunda herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Diğer bir deyişle Anayasa koyucu, askeri yargının görev alanındaki asker kişinin kim olduğu ve tanımı konusunda bilinçli olarak bir tanımlama yapmamış ve bunun tespiti işini yasa koyucuya bırakmıştır. Yasa koyucu da Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan Devlet memurlarını (müstahdem, müteferrik müstahdem ve gündelikçi sivil personeli) Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç düzeni yönünden askeri itaat ve disiplinin ağır ihlâli saydığı “amiri tehdit”, “amire hakaret”, “amire mukavemet”, “amire fiilen taarruz”, “emre itaatsizlikte ısrar” gibi askeri cürümleri işlemeleri ve ayrıca “amire saygısızlık”, “emre itaatsizlik” ve “amire bilerek doğru söylememek” gibi disiplin suçlarını işlemeleri halinde “asker kişi” kabul etmiş ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 477 sayılı Kanunda buna ilişkin hükümlerin, ilgili Askeri Mahkeme ve Disiplin Mahkemelerinin Devlet memurları hakkında da tatbik edileceğini öngörmüştür. Anayasa’nın 145. maddesinin ikinci fıkrasının 2010 değişikliği sonrası düzenlemesine göre, savaş hali haricinde, asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanması mümkün olmamakla beraber; Anayasa metnindeki “asker olmayan kişiler” ibaresine verilecek anlam, dava konusunun çözümüne doğrudan etki yapacaktır. Anayasa’nın 145. maddesinin yine Anayasa’nın 38/10 ve 129/4. maddelerdeki “Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından…” ve “Silahlı Kuvvetler mensupları … hakkındaki hükümler saklıdır…” hükümleri ile birlikte değerlendirilmesi zorunlu bulunmaktadır. Anayasa koyucunun bu konudaki gerçek iradesi, “asker olmayan kişiler” in sadece ordu mensubu olmayan “siviller” olmayıp, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta olan “Askeri İş yerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçileri ” de kapsadığı şeklinde olsaydı; 38. ve 129. maddelerdeki istisnalarında yapılan Anayasa değişikliğiyle kaldırılması gerekirdi. Nitekim Anayasa koyucu askeri yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelediğini düşündüğü “askerlik hizmetinin gerekleri” ölçütünü, söz konusu 2010 değişikliği ile 145., 156. ve 157. maddelerin metinlerinden çıkarmış; buna karşılık 38. ve 129. maddedeki özel düzenlemelere dokunmadığı gibi, isteseydi yapabileceği bir “asker olmayan kişi” tanımını yapmamış, hatta yapmaktan özel olarak kaçınarak, bunun takdirini yasa koyucuya bırakmıştır. Diğer bir deyişle, Anayasa’nın 145. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişikliğin dava konusu kuralın iptalini gerektirir bir yönü bulunmamaktadır. Yasa koyucunun, Anayasa koyucunun bu konuda kendisine bıraktığı takdir yetkisini, askeri disiplini ağır derecede ihlal ettiğini değerlendirdiği belli cürüm ve disiplin suçları yönünden kullanmasında 211 sayılı İç Hizmetler Kanunu’nun 115. maddesinde belirtilen ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları ve sivil personeli sadece bu suçlar bakımından “asker kişi” saymasında Anayasa’ya aykırı herhangi bir yön bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda işaret edilen kararındaki kabul ve gerekçeler, Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan 2010 değişikliğinden sonra da hukuki değerini korumakta olup; açıklandığı üzere, mevcut Anayasal ve yasal normlar ışığında “asker olmayan kişiler” kavramının, salt Silahlı Kuvvetler camiası dışındaki sivil şahısları kapsadığını kabul etmek gerekmektedir. 5- Öte yandan, itiraz başvurusu gerekçesinde temas edilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 31.5.2011 tarihli (Başvuru No: 45912/06) İçenTürkiye kararına konu olayda, her ne kadar davacı Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bir Devlet memuru olmakla beraber; ihlâl kararının gerekçesinin bir bütün olarak incelenmesinde, hükmün olayına özgü biçimde verildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten, itiraz başvurusu gerekçesinde yollama yapılan Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 16.2.2012 tarih ve E.2012/6, K.2012/21 sayılı kararının “Karşıoy Gerekçesi”nde de isabetle işaret edildiği üzere, sözü edilen AİHM kararı, incelediği olay itibariyle, başvuranın askeri mahkemede yargılanmasına esas alınan kriterlerin, somut ve yeterli olmadığına vurgu yapmaktadır. Kararda sözü edilen kriterler, 211 sayılı İç Hizmet Kanunu’nun 115/b maddesi ile belirlenen kriterler olup, her somut olayda bu kriterlerin değerlendirilmesi iç hukukumuzdaki uygulama gereğidir. Belirtilen kriterlerin incelenen olayda soyut ve yetersiz olduğunu dile getiren “İçen” kararı, mahiyeti itibariyle iç hukukumuzda doğrudan uygulanabilir bir nitelik taşımamaktadır. Açıklanan nedenlerle; itiraz istemlerine konu kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmadığı ve bu nedenle iptal isteminin reddi gerektiği kanaatine vardığımızdan; kuralın iptaline ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz. Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Burhan ÜSTÜN Üye Celal Mümtaz AKINCI [R.G. 06 Mart 2013 – 28579 ] —— • —— YÖNETMELİKLER Karar Sayısı : 2013/4279 Ekli “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik”in yürürlüğe konulması; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 18/12/2012 tarihli ve 20237 sayılı yazısı üzerine, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanun ile 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre, Bakanlar Kurulu’nca 28/1/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Yardımcısı B. ATALAY Başbakan Yardımcısı B. BOZDAĞ Başbakan S. ERGİN F. ŞAHİN S. ERGİN N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı V. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLUM. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik Bakanı BakanıEkonomi Bakanı Z. Dışişleri T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER İçişleri Bakanı C. YILMAZ Kalkınma Bakanı Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim BakanıMilli Savunma Bakanı Orman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA GÖREVDE YÜKSELME VE UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ ESASLARINA DAİR GENEL YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK MADDE 1 – 15/3/1999 tarihli ve 99/12647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendinde yer alan, “Adalet Bakanlığı icra müdür ve yardımcısı kadroları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “atanma usul ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yönetmelikle belirlenen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı gümrük müdürü, gümrük muhafaza kaçakçılık ve istihbarat müdürü, tasfiye işletme müdürü, gümrük müdür yardımcısı ve bölge amiri kadroları,” ibaresi eklenmiştir. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. [R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ] —— • —— Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından: ARAÇLARIN YÜKLENMESİNE İLİŞKİN ÖLÇÜ VE USULLER İLE TARTI VE BOYUT ÖLÇÜM TOLERANSLARI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 8/11/2012 tarihli ve 28461 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde 1 eklenmiştir. “Geçiş hükümleri GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan gabari ile ilgili hüküm, konteyner taşıyan araçlar ile araç taşımak amacıyla özel olarak imal edilmiş araçların yaptıkları taşımalar için söz konusu taşımaları yapan araçların gerekli teknik dönüşümüne imkan vermek üzere 1/7/2014 tarihinden itibaren uygulanır.” MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı yürütür. [R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ] —— • —— Orman Genel Müdürlüğünden: DEVLET ORMANLARINDAKİ YAYLA ALANLARININ TESPİTİ VE İDARESİ HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içindeki yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri olarak kullanılan alanların, kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak tespiti ve yayla alanı olarak ilanı, yayla alanlarında bulunan her türlü bina ve tesislerin tespiti ve sabit kıymetlere alınması, işletilmesi, işlettirilmesi, bu bina ve tesislerin vaziyet planına işlenmesi, kullanıcılarının tespiti ile bunlara kiraya verilmesi, yayla alanlarında gerekli her tür ve ölçekteki planların yapılması, yaptırılması ve onaylanması ve diğer iş ve işlemlere ilişkin esas ve usullerin belirlenmesidir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içindeki yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri olarak kullanılan alanlardan, kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak yayla alanı olarak tespit ve ilan edilen yayla alanları ile bu alanlarda bulunan her türlü bina ve tesisleri kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bakan: Orman ve Su İşleri Bakanını, b) Bakanlık: Orman ve Su İşleri Bakanlığını, c) Bölge Müdürlüğü: Orman Bölge Müdürlüklerini, ç) Genel Müdürlük: Orman Genel Müdürlüğünü, d) Geleneksel yaylacılık alanı: Devlet ormanlarında bulunan, yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yaylak ve otlak olarak kullanılan ve 31/12/2011 tarihinden önce üzerlerinde yerleşim yeri bulunan alanları, e) Kira bedeli tespit komisyonu: İlgili orman bölge müdür yardımcısının başkanlığında, orman bölge müdürlüğünde görevli makine ikmal şube müdürü, ilgili orman işletme müdürü ve orman işletme şefi, varsa orman bölge veya orman işletme müdürlüğünde görevli, yoksa Genel Müdürlükçe görevlendirilecek bir inşaat mühendisi veya mimardan oluşan beş kişilik komisyonu, f) Kiraya verme: Genel Müdürlük sabit kıymetlerine alınan yayla alanlarındaki her türlü bina ve tesislerin kiraya verilmesini, g) Kullanıcı tespit komisyonu: İlgili orman işletme müdürü veya yardımcısının başkanlığında orman işletme şefi, orman koruma ekibinde görevli orman muhafaza memuru ve yayla alanının sınırları içerisinde bulunduğu muhtarlık veya belediye başkanlığınca bildirilecek en az iki temsilciden oluşan en az beş kişilik komisyonu, ğ) Orman İdaresi: Orman Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatını, h) Rayiç bedel: Bu Yönetmelik hükümlerine göre kiraya verilecek bina ve tesislerin 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre tespit ve takdir edilen bedelini, ı) Sabit kıymet bedel tespit komisyonu: İlgili orman bölge müdür yardımcısının başkanlığında, orman bölge müdürlüğünde görevli makine ikmal şube müdürü, ilgili orman işletme müdür yardımcısı ve orman işletme şefi, varsa orman bölge veya orman işletme müdürlüğünde görevli, yoksa Genel Müdürlükçe görevlendirilecek bir inşaat mühendisi veya mimardan oluşan beş kişilik komisyonu, i) Toplu yerleşim yeri: Devlet ormanlarında yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içinde bulunan, 31/12/2011 tarihinden önce üzerinde birbirine yakın olan ve birden fazla bina ve/veya tesis bulunan yerleşim yerlerini, j) Yayla alanı: Devlet ormanlarında toplu yerleşimin bulunduğu yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içersindeki yerler ile geleneksel yaylacılık alanlarından, Genel Müdürlük tarafından tespit edilerek uygun görülen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilen alanları, k) Yayla alanı tespit komisyonu: İlgili orman bölge müdür yardımcısı başkanlığında, orman bölge müdürlüğünde görevli makine ikmal şube müdürü, kadastro ve mülkiyet şube müdürü, orman köy ilişkileri şube müdürü, orman koruma veya orman zararlılarıyla mücadele şube müdürü, ilgili orman işletme müdürü, ilgili orman işletme şefi ve harita mühendisi veya teknikerinden oluşan sekiz kişilik komisyonu, ayrıca, tespit edilecek yayla alanı 9/8/1983 tarihli ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamına giren alanlar ile 1/7/2003 tarihli ve 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununa göre ilan edilmiş yaban hayatı geliştirme sahalarında ise Orman ve Su İşleri Bakanlığının ilgili bölge müdürlüğünde görevli milli parklar şube müdürünün ilave edilmesiyle oluşan dokuz kişilik komisyonu, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Yayla Alanları Tespiti ve İlanı Yayla alanı olarak kullanılan alanların tespiti MADDE 5 – (1) Devlet ormanlarında bulunan toplu yerleşim yerleri ile geleneksel yaylacılık alanları, Yayla Alanı Tespit Komisyonu tarafından tespit edilir. (2) Yayla Alanı Tespit Komisyonu tarafından tespit edilen bu alanların sınırları belirlenerek 1/25000 ölçekli topoğrafik haritalara işlenir veya işlettirilir ve sınır tespitine ilişkin tutanak düzenlenerek bu Komisyon tarafından imzalanır. Tespit edilen bu alanlar hakkında, Genel Müdürlük tarafından istenilen formata uygun rapor düzenlenir. Düzenlenen rapor, harita, tutanak ve diğer eklerle birlikte Genel Müdürlüğe gönderilir. (3) 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamına giren alanlar ile 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununa göre ilan edilmiş yaban hayatı geliştirme sahalarında tespit edilen yayla alanları için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün uygun görüşü alınır. (4) Yayla Alanı Tespit Komisyonu tarafından tespit edilen ve Genel Müdürlüğe bildirilen bu alanlar incelenip değerlendirilerek yayla alanı olarak ilan edilmesi uygun görülenler Bakanlığa bildirilir. Bakanlık tarafından bu alanların yayla alanı olarak ilan edilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararı alınmak üzere Başbakanlığa teklif edilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Bina ve Tesislerin Vaziyet Planına İşlenmesi, Sabit Kıymetlere Alınması ve Kullanıcılarının Tespiti Bina ve tesislerin vaziyet planına işlenmesi MADDE 6 – (1) Yayla alanlarında bulunan ve 31/12/2011 tarihinden evvel yapılmış, hakkında müsadere kararı bulunanlar da dâhil, her türlü bina ve tesisler, mevcut haliyle 1/1000 ölçekli vaziyet planlarına işlenir, gerekli hallerde 1/2000 ve 1/500 ölçekli vaziyet planları da kullanılabilir. Bu vaziyet planları ilgili orman bölge müdürlüğünce yapılır veya yaptırılır. Bina ve tesislerin sabit kıymetlere alınması MADDE 7 – (1) Vaziyet planına işlenen her türlü bina ve tesisler, ilgili orman bölge müdürlüğünde oluşturulan Sabit Kıymet Bedel Tespit Komisyonu tarafından bedel tespitleri yapılarak tespit edilen bedel üzerinden Genel Müdürlük özel bütçe sabit kıymetlerine alınır. Yayla alanlarındaki bina ve tesislerin kullanıcılarının tespiti MADDE 8 – (1) Kullanıcı tespitine başlanacak yayla alanları ilgili orman işletme müdürlüğü tarafından en az bir ay önceden orman işletme müdürlüğünde; yayla alanının birden fazla orman işletme müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde kalması halinde ilgili orman bölge müdürlüğünce bölge müdürlüğünde ve diğer ilgili orman işletme müdürlüklerinde, yayla alanının sınırları içerisinde bulunduğu valiliklerde, kaymakamlıklarda ve muhtarlıklarda ilan olunur ve ayrıca alışılmış vasıtalarla duyurulur. (2) Yayla alanlarında bulunan her türlü bina ve tesislerin kullanıcıları ilgili kullanıcı tespit komisyonları tarafından mahallinde tespit edilir. Yayla alanının birden fazla orman işletme müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde kalması halinde kullanıcı tespitleri, ilgili orman bölge müdürlüğünce belirlenecek, yetkili orman işletme müdürlüklerinden oluşacak karma komisyonca; yayla alanının birden fazla orman bölge müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde kalması halinde ise kullanıcı tespitleri, Genel Müdürlükçe belirlenecek yetkili orman bölge müdürlüklerinden oluşacak karma komisyonca yapılır. (3) Kullanıcıları tespit edilen her türlü bina ve tesislerin kullanıcıları ile kullandıkları bina ve tesislere ilişkin bilgileri içeren liste, ilan edilmek üzere ilgili kaymakamlık ve muhtarlıklara gönderilir ve ilgili orman işletme müdürlüğü, kaymakamlık ve muhtarlıklar tarafından eş zamanlı olarak bir ay süreyle ilan edilir. Yayla alanının birden fazla orman bölge veya orman işletme müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde kalması halinde ise, ilgili orman bölge müdürlükleri tarafından, orman bölge ve işletme müdürlüklerinde aynı süreyle ilan edilir ve ayrıca ilan edilmek üzere ilgili valilik, kaymakamlık ve muhtarlıklara gönderilir. (4) İlan edilen listelere karşı ilan süresi içerisinde ilgililer tarafından ilgili işletme müdürlüğüne yapılan itirazlar, ilgili kullanıcı tespit komisyonu tarafından, Orman İdaresinde mevcut bilgi ve belgelere göre; bunun mümkün olmaması hâlinde ise başvuru sahiplerinin elindeki bilgi ve belgelere göre incelenerek sonucu en geç bir ay içinde itiraz sahiplerine bildirilir. Süresi içerisinde itiraz edilmeyen, itirazları komisyonca reddedilen veya düzeltilen listeler idari olarak kesinleşir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Bina ve Tesislerin Kira Bedellerinin Tespiti ve Kiraya Verilmesi Kira bedel tespiti MADDE 9 – (1) Genel Müdürlükçe sabit kıymetlere alınan ve kullanıcısı tespit edilen bina ve tesislerin kullanım alanları da dikkate alınarak ilk yıl tahmini kira bedelleri, Kira Bedeli Tespit Komisyonunca rayiç bedel üzerinden belirlenir. Ancak bu bedel, bina ve tesislerin sabit kıymet değerinin binde beşinden aşağı olamaz. İşin özelliğine göre gerektiğinde bu bedel veya bu bedelin hesabında kullanılacak fiyatlar; belediye, ticaret odası, sanayi odası, borsa gibi kuruluşlardan, bilirkişilerden veya 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi ekspertiz şirketlerinden soruşturulur. Tahmin edilen bedel, bunun dayanaklarının da eklendiği bir hesap tutanağında gösterilir ve asıl evrak arasında saklanır. Bu bedel gerektiğinde ilgili orman bölge müdürlüğü tarafından tahkik ettirilir. (2) Bir yıldan fazla yapılan kira sözleşmelerinde ikinci ve müteakip yıllar kira bedelleri, Türkiye İstatistik Kurumunca yayımlanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE – bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim) oranında artırılarak tespit edilir. Kira başvurusu MADDE 10 – (1) Kullanıcıları tespit edilen bina ve tesisleri kiralamak isteyen kullanıcılar tarafından; kiralama amacı ve süresi belirtilerek, kiralanmak istenen bina ve tesislerin bilgilerini içeren dilekçe ile ilgili orman işletme müdürlüğüne müracaat edilir. Kiralama usulü MADDE 11 – (1) Kullanıcısı tespit edilen ve kesinleşen bina ve tesisler vaziyet planına göre, tespit tarihinden itibaren, bir yıl içinde kullanıcısının talebi hâlinde, rayiç bedelden az olmamak kaydıyla, tespit edilen tahmini kira bedeli üzerinden ilgili orman işletme müdürlüğü tarafından 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre pazarlık usulüyle kullanıcı ile yapılacak ihale sonucunda kararlaştırılacak bedel karşılığında kiraya verilir. Geçici teminat MADDE 12 – (1) Kiralama ihalelerinde, 9 uncu maddeye göre belirlenen kira bedelinin yüzde onundan az olmamak üzere, ilgili orman işletme müdürlüğünce belirlenecek oranda geçici teminat alınır. Kiralama süresi MADDE 13 – (1) Devlet ormanları içinde bulunan, yayla alanındaki bina ve tesislerin kira süresi on yıldan çok olamaz. Kesin teminat MADDE 14 – (1) Kiracının, ihale dokümanlarında belirtilen hükümlere uygun olarak taahhüdünü yerine getirmesini sağlamak amacıyla, sözleşme imzalanmadan önce, kullanıcıdan bir yıllık kira bedeli üzerinden yüzde altı oranında kesin teminat alınır. Kiracıların sorumluluğu MADDE 15 – (1) Kullanıcı, onaylanan ihale kararının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde geçici teminatı kesin teminata çevirmek ve ilgili orman işletme müdürlüğünce düzenlenecek sözleşmeyi imzalamak, ilk yıl kira bedeli ile sözleşmeye ait tahakkuk edecek vergi, resim ve harçları ve diğer giderleri ödemek, varsa diğer yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Bu zorunluluklara uyulmadığı takdirde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın ihale iptal edilir ve geçici teminat irat kaydedilir. Kira bedelinin tahsili ve gecikme zammı MADDE 16 – (1) Birinci yıl kira bedelinin tamamı, onaylanan ihale kararının ilgilisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde peşin alınır. İkinci ve müteakip yıllar kira bedelleri, önceki yıl kira bedelinin, Türkiye İstatistik Kurumunca artışın yapılacağı ayda yayımlanan Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE – bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim) oranında artırılması suretiyle hesaplanır ve takip eden ayın son mesai gününe kadar peşin alınır. (2) Süresinde ödenmeyen kira bedelleri için, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesi hükmü tatbik edilir. Sözleşme devri MADDE 17 – (1) Sözleşme süresiyle sınırlı olmak kaydıyla kira sözleşmesi, ilgili orman işletmesinin izniyle alt ya da üst mirasçılara devredilebilir. Kira sözleşmelerinin devri için, kiracının yükümlülüklerini yerine getirmiş olması ve devir talebinde bulunduğu tarih itibarıyla sözleşmeden doğan herhangi bir borcunun olmaması gerekmektedir. Kira sözleşmesinin devredilmesi halinde kira işlemi aynı şartlarda devam eder. Kira sözleşmesinin sona ermesi ve feshi MADDE 18 – (1) Kira sözleşmesi, sürenin bitimiyle sona erer. (2) Sözleşme hükümlerine aykırı davranılması, kullanım alanları dahil bina ve tesislerin sözleşmede öngörülen amaç dışında kullanılması veya kiracı tarafından talep edilmesi hâlinde, sözleşme ilgili orman işletme müdürlüğünce feshedilir. Bu durumda, alınan teminatlar Genel Müdürlük döner sermayesine gelir kaydedilir ve varsa birikmiş kira borçları gecikme zammıyla birlikte ayrıca tahsil edilir. Kiralanmayan bina ve tesisler MADDE 19 – (1) Yayla alanındaki bina ve tesislerden, kullanıcısı tespit edilemeyenler ile tespit tarihinden itibaren bir yıl içerisinde kullanıcısı tarafından kiralanmayanlar yıkılır. (2) Yayla alanlarında bulunan; a) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar, bahçeler, boşluklar ve benzeri hizmet malları gibi resmi bina ve tesisler, kuruluş kanunlarıyla yürütmekle görevli oldukları hizmetleri yerine getirilmesi amacıyla, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine bedelsiz izin verilmek suretiyle kullandırılır. b) Yol, meydan, köprü gibi orta malları ve kayalar, tepeler, dağlar, bunlardan çıkan kaynaklar gibi sahipsiz yerler ile göl, nehir gibi genel sular vaziyet planlarında gösterilmekle yetinilir. BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Eksikliklerin giderilmemesi MADDE 20 – (1) Kiralanan bina ve tesislere ilişkin, ilgili kurumlarca orman idaresine bildirilen veya orman idaresince tespit edilen, eksikliklerin tamamlanması yönünde kiracıya tebligat yapılarak en geç bir yıl içinde eksikliğin giderilmesi istenir. (2) Eksikliklerin giderilmemesi hâlinde yapılan kiralama işlemi iptal edilir. İlgili mevzuattan doğacak her türlü zarar ve hukuki sorumluluk kiracıya aittir. Uygulama planları MADDE 21 – (1) Devlet ormanları içinde yayla alanı olarak ilan edilen yerlerde, orman idaresince nüfus yoğunluğu, yöresel ihtiyaç ve sosyal problemler dikkate alınarak gerekli her tür ve ölçekte planlar Orman İdaresince yapılır veya yaptırılır. Yapılan bu planlar Bakan onayıyla yürürlüğe girer. Yetki MADDE 22 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin iş ve işlemleri yürütmeye Genel Müdürlük yetkilidir. Gelirler ve giderler MADDE 23 – (1) Bina ve tesislerden elde edilecek gelirler ile yapılacak giderler döner sermaye bütçesinde gösterilir ve Döner Sermaye Muhasebe Sistemi içerisinde açılacak ayrı bir hesapta takip edilir. Yapılacak giderler yıkım işleri ile tespit, planlama gibi genel çalışmalar ile ilgili harcamaları kapsar. Mevcut bina ve tesislerin planlara uygun hale getirilmesi GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Yayla alanlarında mevcut bina ve tesislerin kiralayan tarafından iki yıl içinde planlara uygun hale getirilmesi istenir. Uyumlu hale getirenlerin kira sözleşmeleri yenilenir. Aksi halde kira sözleşmesi iptal edilir. Yürürlük MADDE 24 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 25 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Orman Genel Müdürü yürütür. [R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ] —— • —— TEBLİĞ Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan: TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARA İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2008-32/35)’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2013-32/42) MADDE 1 – 29/5/2008 tarihli ve 26890 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2008-32/35)’in 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Altın, gümüş, platin kredisi açılması MADDE 8 – (1) Bankalar depo hesapları karşılığı altın, gümüş, platin ile satın aldıkları altın, gümüş veya platinin teslimi veya karşılığının Türkiye’de yerleşik müşteriye Türk Lirası, yurt dışında yerleşik müşteriye ise Türk Lirası veya döviz olarak ödenmesi suretiyle; a) Kıymetli maden üretimi veya ticareti ile iştigal eden Türkiye'de veya yurt dışında yerleşik kişilere, b) Türkiye'de veya yurt dışında yerleşik kişilere tutarı en az 5 milyon ABD Doları ve ortalama vadesi bir yılın üzerinde olmak üzere, c) Türkiye’de veya yurtdışında yerleşik kişilere teminat olarak alacakları Türkiye’deki şubelerinde bulundurulan kıymetli maden depo hesabı ve/veya altına dayalı sermaye piyasası aracı tutarını geçmemek üzere, altın, gümüş veya platin kredisi kullandırabilirler. (2) Bu kredilerin müşteri adına açılacak depo hesabına alacak kaydedilmesi mümkündür. Bu hesaplardan hesap cüzdanında kayıtlı altın, gümüş veya platin miktarının kısmen veya tamamen müşteriye teslimi şeklinde ödeme yapılabilir. (3) Banka ile müşteri arasında varılacak anlaşmaya göre bankalarca altın, gümüş veya platin, ödeme günündeki değeri üzerinden satın alınabilir ve karşılığında Türkiye’de yerleşik müşteriye Türk Lirası, yurt dışında yerleşik müşteriye ise Türk Lirası veya döviz ödenebilir. (4) Altın, gümüş veya platin kredisi uygulamasında miktar, bu Tebliğin 5 inci maddesinde belirtilen usule göre tespit edilir.” MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı bulunduğu Bakan yürütür. Tebliğ Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 29/5/2008 26890 Tebliğde Değişiklik Yapan Tebliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 24/7/2009 27298 [R.G. 07 Mart 2013 – 28580 ] —— • —— TEBLİĞLER Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 6/3/2013 KARAR NO : 2013/19 KONU : Ankara – Yenimahalle – Gazi Mahallesi (2100 ada 23 ve 24 nolu parseller) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 15/2/2013 tarih ve 1489 sayılı yazısına istinaden; 1- Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Gazi Mahallesi, Atatürk Orman Çiftliği sınırları içerisinde yer alan mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş.’ye (GAYRİMENKUL A.Ş.) ait toplam yüzölçümleri 91.195,00 m² olan 2100 ada 23 nolu parsel ile 12752/12755 hissesi GAYRİMENKUL A.Ş.’ye, 15/63775 hissesi T.C. Devlet Demiryolları’na (TCDD) ait 2100 ada 24 nolu parsele yönelik “Resmi Kurum Alanı (Emsal: 0.50, Hmax:10.50 metre), TCDD Kamulaştırma Alanı ve Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan, 1/10000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliği, 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Etimesgut Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine, Karar verilmiştir. [R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/20 KONU : Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (İdare) 15/2/2013 tarih ve 1485 sayılı yazısı ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde; Kurulumuzun 2/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’nin, Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak, 14/12/2012 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca; TEDAŞ’ın bağlı şirketi olan Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.deki TEDAŞ’a ait %100 oranındaki hissenin; - 1.960.000.000 (Birmilyardokuzyüzaltmışmilyon) ABD Doları bedelle en yüksek teklifi veren Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, - Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.955.000.000 (Birmilyardokuzyüzellibeşmilyon) ABD Doları bedelle ikinci teklifi veren Park Holding A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, - Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.835.000.000 (Birmilyarsekizyüzotuzbeşmilyon) ABD Doları bedelle üçüncü teklifi veren ElsanTümaş-Karaçay Ortak Gişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Gişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, şeklinde verilen kararın onaylanmasına, - Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına, Karar verilmiştir. [R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/21 KONU : Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (İdare)’nın 15/2/2013 tarih ve 1484 sayılı yazısı ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde; Kurulumuzun 2/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’nin, Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak, 19/12/2012 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca; TEDAŞ’ın bağlı şirketi olan Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.deki TEDAŞ’a ait %100 oranındaki hissenin; - 1.231.000.000 (Birmilyarikiyüzotuzbirmilyon) ABD Doları bedelle en yüksek teklifi veren Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, - Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.205.000.000 (Birmilyarikiyüzbeşmilyon) ABD Doları bedelle ikinci teklifi veren Park Holding A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, - Park Holding A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 1.057.000.000 (Birmilyarelliyedimilyon) ABD Doları bedelle üçüncü teklifi veren Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, şeklinde verilen kararın onaylanmasına, - Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına, Karar verilmiştir. [R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/22 KONU : Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (İdare) 4/2/2013 tarih ve 1129 sayılı yazısı ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde; Kurulumuzun 2/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin (TEDAŞ), Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak, 12/11/2012 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca; TEDAŞ’ın bağlı şirketi olan Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.deki TEDAŞ’a ait %100 oranındaki hissenin; - 546.000.000 (Beşyüzkırkaltımilyon) ABD Doları bedelle en yüksek teklifi veren Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, - Cengiz-Kolin-Limak Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 543.000.000 (Beşyüzkırküçmilyon) ABD Doları bedelle ikinci teklifi veren GEN-PA Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, GEN-PA Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, - GEN-PA Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde 531.000.000 (Beşyüzotuzbirmilyon) ABD Doları bedelle üçüncü teklifi veren Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubuna İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Elsan-Tümaş-Karaçay Ortak Girişim Grubunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, şeklinde verilen kararın onaylanmasına, - Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına, Karar verilmiştir [R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/37 KONU : Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Özelleştirilmesi Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (İdare)’nın 15/2/2013 tarih ve 1486 sayılı yazısı ile Kurulumuza sunulan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde; Kurulumuzun 22/4/2004 tarih ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme programına alınan ve 7/11/2005 tarih ve 2005/125 sayılı kararı ile özelleştirme stratejisi belirlenen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’nin Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak, 25/9/2008 tarihinde yapılan ihale sonucu, İhale Komisyonunca; Sermayesinin %100’ü TEDAŞ’a ait olan Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.nin %100 oranındaki hissesinin; - 128.500.000 (Yüzyirmisekizmilyonbeşyüzbin) ABD Doları bedelle en yüksek teklifi veren Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline, şeklinde verilen kararın onaylanmasına, - Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış sözleşmesinin imzalanması, satış ve devir ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına, Karar verilmiştir. [R.G. 08 Mart 2013 – 28581 ] —— • —— KANUN SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN Kanun No. 6428 Kabul Tarihi: 21/2/2013 Amaç, kapsam ve tanımlar MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; ihale ile özel hukuk hükümlerine göre, kamu özel iş birliği modeli çerçevesinde; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin ön proje, ön fizibilite raporu ve belirlenecek temel standartlar çerçevesinde, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç otuz yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmek suretiyle yaptırılması, mevcut tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırmageliştirme hizmetleri ile ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin gördürülmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. (2) Bu Kanunun uygulanmasında; a) Aşama tamamlama: Yapım işlerinin her bir aşamasının, ihale dokümanları ve sözleşme hükümleri doğrultusunda tamamlandığının idarenin onayı ile kabul edilmesini, b) Bakanlık: Sağlık Bakanlığını, c) Bedel: Yüklenicinin, sözleşme çerçevesinde yaptığı tesislerin kullanımı ile tesisteki belli hizmetlerin sunulması karşılığında yükleniciye ödenecek olan bedellerin toplamını, ç) Diğer sözleşmeler: Sözleşme ile bağlantılı olarak yüklenici ile üçüncü şahıslar arasında imzalanan ve sözleşmeye aykırı hükümler ihtiva etmeyen sözleşmeleri, d) Dönemsel yatırım tutarı: Yüklenicinin sözleşmede belirlenecek dönemlerde yapım işleri için tahsis edeceği tutarı, e) Hizmet bedeli: Bedelin bir unsuru olup tesisin ve ekipmanların kullanıma hazır tutulmasına yönelik bakım, onarım ve benzeri hizmetlerin bedeli ile ilgili mevzuatına göre hizmet alımı yoluyla gördürülebilecek hizmetlerin sunulması karşılığında idare tarafından yükleniciye ödenen ve beş yılı geçmemek üzere dönemsel piyasa testi ile güncellenen bedeli, f) İdare: Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatlarının ilgili birimi ile taşra teşkilatlarına ait sağlık kurum ve kuruluşlarını, g) İhale dokümanı: İhale konusu işe ait idari şartnameler, teknik şartnameler, sözleşme tasarısı ve gerekli diğer bilgi ve belgeleri, ğ) İhtiyari ticari hizmet alanları: Mecburi ticari hizmet alanlarından başka idarenin ihale dokümanı ile belirleyeceği esaslara göre yerleşkede yapılacak her türlü hizmet alanını, h) İstekli: İdarenin açtığı ihaleye teklif veren gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri ya da bunların oluşturduğu ortak girişimleri, ı) İşletme dönemi yönetim planı: Yükleniciye gördürülecek hizmetlerin ne şekilde sunulacağını gösteren, işletim ve yönetim organizasyon modelini içeren planı, i) Kesin proje: Tesisin idarece temin edilen ön projesine göre, ihale dokümanı ve temel standartlar dokümanına bağlı kalınarak arazi ve zemin araştırmaları yapılan, yapı elemanları ölçümlendirilen, inşaat sistem ve gereçleri ile teknik özellikleri belirtilen ve sözleşmenin imzalanmasını müteakip yüklenici tarafından hazırlanan ve idarece onaylanan projeyi, j) Kullanım bedeli: Bedelin bir unsuru olup tesislerin kullanımı karşılığında dönemsel olarak idare tarafından yükleniciye ödenen ve sözleşmede belirlenen bedeli, k) Mecburi ticari hizmet alanları: İdare ve yüklenici tarafından piyasa rayiç fiyatlarına göre belirlenen ücret karşılığında, yerleşkede bulunan ve hizmetten yararlananların ihtiyaçlarını karşıladıkları, ihale dokümanında belirlenen hizmet alanlarını, l) Ortak girişim: İhaleye katılmak üzere birden fazla gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin aralarında yaptıkları anlaşma ile oluşturulan iş ortaklığını, m) Ön fizibilite raporu: Bu Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen projenin teknik, finansal, ekonomik, çevresel, sosyal ve hukuki açıdan yapılabilirliğini analiz eden, öngörülen kullanım bedeli, hizmet bedeli ve garantiler de dâhil olmak üzere risk analizlerini ve paylaşımını içeren ve yatırımın geleneksel tedarik yöntemleri yerine kamu özel iş birliği modeli ile hayata geçirilmesinin gerekçesini karşılaştırmalı ekonomik ve finansal analizlerle ortaya koyan raporu, n) Ön proje: Tesisin ihtiyaç programına göre gerekli zemin ve arazi araştırmaları yapılarak bilgilerin hâlihazır haritalardan alındığı, varsa çevresel etki değerlendirmelerine dayanılarak hazırlanan plan, kesit ve görünüşlerin belirtildiği bir veya birkaç çözümü içeren ve tesisin konsept ve temel tasarım unsurlarının, ihtiyaç listesi ve diğer hizmet alanlarının belirlendiği projeyi, o) Özel amaçlı şirket: İhale sonucunda idare ile imzalanacak sözleşmenin tarafı olan, faaliyet alanı sözleşme konusu ile sınırlı bulunan ve üzerine ihale bırakılan yüklenici tarafından kurulan anonim şirketi, ö) Sözleşme: Yapım işlerinde özel amaçlı şirketle idare arasında; yenileme işleri ile bu Kanun çerçevesinde ihtiyaç duyulan araştırma, geliştirme, danışmanlık hizmetleri veya ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin gördürülmesi için yüklenici ile idare arasında özel hukuk hükümlerine göre yapılan sözleşme ve eklerini, p) Temel standartlar: Tesisin ve mecburi ticari hizmet alanlarının projelendirilmesi, yapımı, bakımı ile yüklenici tarafından yerine getirilecek hizmetlere ilişkin Bakanlıkça belirlenen standartları, r) Tesis: Sözleşme hükümlerine göre yüklenici tarafından yapılan ve Bakanlığın ve bağlı kuruluşlarının kanunla tanımlanan görev ve yetkileri ile ilgili iş ve işlemlerini yerine getirmek için kullanacağı bina ve yapıları, s) Ticari hizmet alanları: Mecburi ticari hizmet alanları ile ihtiyari ticari hizmet alanlarını, ş) Toplam sabit yatırım tutarı: Yüklenici tarafından sözleşme hükümlerine göre yapılacak olan yapım veya yenileme işleri ile ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren tıbbi donanıma ilişkin olarak sözleşmede belirtilen toplam yatırım tutarını, t) Uygulama projesi: Tesise ve ticari hizmet alanlarına ilişkin olarak yüklenici tarafından hazırlanan, kesin projeye göre yapının tüm detayını gösteren ve idare tarafından onaylanan projeyi, u) Üst hakkı sözleşmesi: Tesislerin ve ticari hizmet alanlarının Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde yaptırılması için, bu taşınmazlar üzerinde yüklenici lehine bedelsiz olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç otuz yılı geçmemek şartıyla, bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmesi amacıyla düzenlenecek sözleşme ve eklerini, ü) Yenileme veya yapım işleri: Mevcut tesislerin yenilenme zarureti ortaya çıktığı durumlarda Bakanlıkça öngörülecek proje ve belirlenecek esaslar çerçevesinde yenilenmesi ile Yüksek Planlama Kurulunca yapılmasına karar verilen tesisin yapım işlerinin sözleşme hükümlerine göre yapımı ve söz konusu tesisin bünyesinde yer alan malzeme, teçhizat ve varsa ihale dokümanında belirtilen tıbbi donanım da dâhil olmak üzere yüklenici tarafından üstlenilen bütün donanımın temini işlerini, v) Yerleşke: Sözleşme çerçevesinde yapılan tesis ve ticari hizmet alanlarının bütününü, y) Yüklenici: Üzerine ihale yapılan ve sözleşme imzalanan istekli ile özel amaçlı şirketi, ifade eder. Yapım, yenileme ve hizmet alımı işleri MADDE 2 – (1) Bakanlık ve bağlı kuruluşları; ön proje, ön fizibilite raporu, temel standartlar ile ihale dokümanı ve sözleşme hükümleri çerçevesinde, Maliye Bakanlığınca yüklenici lehine bedelsiz olarak tesis edilecek bağımsız ve sürekli nitelikteki üst hakkı sözleşmesinde belirtilen şartlarla Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde, sözleşmede belirlenecek bedel karşılığında tesis yaptırabilir. Yapım işlerine ilişkin ön fizibilite raporu ve proje ile ilgili diğer belgeler Sağlık Bakanının imzasıyla Yüksek Planlama Kurulunun onayına sunulur. Yapım işlerinin ihalesi, Yüksek Planlama Kurulundan yetkilendirme kararı alındıktan sonra gerçekleştirilir. (2) Bakanlık ve bağlı kuruluşları, öngörülecek proje ve belirlenecek esaslar doğrultusunda kullanımlarında bulunan tesislerin yenilenmesi işlerini, tesislerdeki belli hizmetlerin sunulması ve/veya ticari hizmet alanlarının işletilmesi ve/veya bedelinin ödenmesi karşılığında yaptırabilir. (3) Bu Kanun çerçevesinde yapılacak olan işlere yönelik araştırma, geliştirme, proje ve danışmanlık hizmetleri bu Kanunda yer alan ihale usulleri ile temin edilebilir. (4) Bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde ihale yetkilisi, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatında ilgili birimin, Bakanlık onayı ile taşra birimlerince yapılmasına karar verilen işlerde ise ilgili taşra biriminin en üst yöneticisidir. Tesisin işletilmesi döneminde sözleşmenin yürütülmesi yetki ve sorumluluğu ile harcama yetkisi, ilgili taşra biriminin en üst yöneticisine aittir. Döner sermaye kaynaklarından bu Kanun kapsamında yapılacak harcamalarda harcama yetkililiği Bakanlıkça belirlenen limitler dâhilinde yardımcılara veya en yakın alt kademe yöneticilere devredilebilir. İhale ilke, usul ve esasları MADDE 3 – (1) İhalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, kaynakların verimli kullanılmasını, ihtiyaçların uygun şartlarda ve zamanında karşılanmasını sağlamak esastır. (2) Bakanlık ve bağlı kuruluşları her bir proje için, ihale iş ve işlemlerinde kullanılmak üzere ön proje, ön fizibilite raporu, fizibilite raporu, temel standartlar dokümanı ile ihale dokümanı hazırlar veya hazırlatır. (3) Gerek görülmesi hâlinde birden fazla tesis yapım veya yenileme işi tek bir ihale ile yaptırılabilir. (4) İhalelerde, proje bazında işin niteliğine göre en az maliyetle en yüksek fayda sağlayan teklif, ekonomik açıdan en avantajlı teklif kabul edilir. (5) Bu Kanun kapsamındaki tesislerin yenileme veya yapım işlerinde açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü veya pazarlık usullerinden biri uygulanabilir. (6) Açık ihale usulü, bütün isteklilerin teklif verebildiği ihaledir. Açık ihale usulünde, isteklilerin ihale konusu işi yapabilme kapasitesini belirleyen ve idarece tespit edilen mali ve teknik yeterlik kriterleri ile ihale dokümanında belirtilen şartlara uygun olup olmadığı incelenmek ve uygun olmadığı belirlenen isteklilerin teklifleri değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle ihale sonuçlandırılır. (7) Belli istekliler arasında ihale usulü, yapılacak ön yeterlik değerlendirmesi sonucunda davet edilen isteklilerin teklif verebildiği ihale usulüdür. Bu ihale, aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır: a) Ön yeterlik değerlendirmesi, işin niteliğine göre ve rekabeti engellemeyecek şekilde ön yeterlik dokümanı ile ön yeterlik ilanında belirtilen değerlendirme kriterlerine göre yapılır. b) Ön yeterlikleri kabul edilen isteklilerden kapalı olarak proje ve fiyat teklifleri alınır. c) İdare tarafından belirlenen günde isteklilerin huzurunda teklifler açılır ve teklif edilen projelerin ve fiyatlarının değerlendirmesi yapılmak üzere oturum kapatılır. Teklif edilen projelerin öncelikle niceliksel olarak ön projeye uygunluğu incelenir. Bu incelemede projeleri uygun bulunmayan istekliler değerlendirme dışı bırakılır; uygun bulunanlar teknik kalite ve fiyat yönünden değerlendirilerek sıralanır. ç) Bu sıralamaya göre ihale dokümanında belirtilen sayıda istekli ile proje geliştirilerek teklife esas proje belirlenir. Belirlenen proje için isteklilerden kapalı olarak fiyat teklifi alınır. Önceden tespit edilen günde isteklilerin huzurunda teklifler açılır ve hemen akabinde açık eksiltme yapılır. d) Açık eksiltme sonucunda en düşük teklifi veren istekli ile idarenin fizibilitesi doğrultusunda nihai pazarlık aşamasına geçilir. Nihai pazarlık sonucunda isteklinin teklifi uygun bulunursa bu istekli üzerine ihale kararı verilir. İlk isteklinin teklifi idarece uygun bulunmazsa ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli ile nihai pazarlığa devam edilir. İkinci isteklinin nihai fiyatı ilk isteklinin fiyatından düşükse, ilk isteklinin bu fiyatı kabul etmesi hâlinde ilk istekli, aksi hâlde ikinci istekli üzerine ihale kararı verilir. İdare, pazarlık sonrasında onuncu fıkraya göre ihaleyi iptal etmekte serbesttir. (8) Pazarlık usulü ile ihale, aşağıdaki hâllerde yapılabilir: a) Açık veya belli istekliler arasında yapılan ihale sonucunda teklif çıkmaması b) Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen olayların ortaya çıkması sebebiyle ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması c) İhale konusu işin özgün nitelikte ve karmaşık olması nedeniyle teknik ve mali özelliklerinin belirlenememesi ç) Bu Kanun kapsamında yüklenicinin namı hesabına yaptırılacak tamamlamaya yönelik işler d) Öngörülen maliyeti 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirlenen eşik değerin altı katına kadar olan işler (9) Sekizinci fıkranın (a), (b) ve (ç) bentlerine göre yapılacak işlerde ilan yapılması zorunlu değildir. Diğer bentlere göre yapılacak işlerde ise en az bir hafta önceden ilan yapılması zorunludur. İlan yapılmayan hâllerde en az üç istekli çağrılır. (10) Yapılan ihale sonucunda idare, teklif edilen fiyatı fizibilitesine uygun bulmazsa ihaleyi iptal etmekte serbesttir. İhalenin iptalinden dolayı isteklilere karşı idarenin herhangi bir sorumluluğu doğmaz. (11) Bu Kanun kapsamındaki açık ihale usulü veya belli istekliler arasında ihale usulü ile yapılan ihaleler, ön yeterlik veya teklif verme için belirlenen son müracaat tarihinden en az otuz gün önce olmak üzere Resmî Gazete’de ve Türkiye çapında yayımlanan yüksek tirajlı iki gazetede ve işin gerektirdiği hâllerde yurt dışında bir gazetede en az birer defa ilan edilerek duyurulur. (12) Bu Kanun çerçevesinde yapılan ihalelerde toplam sabit yatırım tutarı veya teklif bedelinin en az yüzde üçü oranında geçici teminat, yüzde üçü oranında kesin teminat, sabit yatırımın tamamlanmasından sonra işletme döneminde ise yüzde bir buçuğu oranında teminat alınır. (13) Üzerine ihale yapıldığı hâlde süresi içinde sözleşme imzalamayan yüklenicinin geçici teminatı Hazineye irat kaydedilir. (14) Bu Kanuna göre gerçekleştirilecek ihalelerde ihale yetkilisi, biri başkan olmak üzere, ikisi ihale konusu işin uzmanı, birisi de muhasebe ve mali işlerde uzman olmak şartıyla idare personelinden en az beş ve tek sayıda kişiden oluşan ihale komisyonu görevlendirir. İdarece, ayrıca en az üç kişiden oluşan muayene ve kabul komisyonları görevlendirilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir. (15) 4734 sayılı Kanuna göre ihalelere katılamayacak olanlar, bu Kanun kapsamındaki ihalelere de katılamazlar. (16) Bu Kanun çerçevesinde yaptırılacak işlerdeki sabit yatırım içerisinde yer alan tıbbi donanımın en az yüzde yirmisinin yerli üretim olması zorunludur. Kullanılacak ürünlerdeki yerli üretim oranı, yerlilik şartları ve esasları ihale dokümanında belirtilir. (17) Bu Kanun kapsamındaki ihalelerde, isteklilerden istenen belgelerde eksiklik olması hâlinde sonradan hangilerinin tamamlattırılabileceği yönetmelikle belirlenir. Sözleşme MADDE 4 – (1) Sözleşme özel hukuk hükümlerine tabi olup süresi, tesisin özelliklerine ve fizibilite raporuna bağlı olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç otuz yılı geçmemek üzere idarece belirlenir. (2) Tesisin ve ticari hizmet alanlarının yapım işlerinin projelendirilmesinden ve finansmanının sağlanmasından, yapımından, bakım ve onarımından, yükleniciye bırakılan hizmetlerin yerine getirilmesi ile ticari hizmet alanlarının işletilmesinden, sözleşme süresi sonunda yerleşkenin her türlü borç ve taahhütten ari, bakımlı, çalışır ve kullanılabilir durumda Bakanlığa devredilmesinden yüklenici sorumludur. Yüklenici, sözleşme süresince üçüncü kişilere vereceği her türlü zarardan sorumludur. Yüklenicinin sözleşmede öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmemesi hâlinde idarenin uğrayacağı zararın tazminine ve cezai şartlara ilişkin hükümlere sözleşmede yer verilir. (3) İdarenin sözleşmede belirtilen bedeli yükleniciye ödemekte gecikmesi hâlinde uygulanacak gecikme faizine ve şartlarına ilişkin hükümlere sözleşmede yer verilir. (4) İdare, yüklenicinin sözleşme kapsamına giren faaliyetlerini bütün aşamalarda denetler veya denetletir. Bakanlık, yüklenicinin performans denetimi ve işin yönetimine ilişkin olarak bir denetim ve yönetim sistemi kurabilir. (5) Yüklenici, sözleşmeden doğan tüm hak ve vecibelerini, aynı şartlarla ve bu Kanunda belirtilen şartları haiz başka bir gerçek veya özel hukuk tüzel kişisine idarenin onayı ile devredebilir. Sözleşmenin bu şekilde devri hâlinde diğer sözleşmeler de devralan gerçek veya özel hukuk tüzel kişisine devredilmiş sayılır. (6) Yapım sözleşmesi imzalandıktan sonra sabit yatırım döneminde yüklenicinin sözleşme kapsamındaki taahhütlerini yerine getirememesi hâlinde, sözleşmede belirlenen derhâl fesih hâlleri hariç olmak üzere, idarenin noter aracılığı ile yapacağı yazılı ihtarla keyfiyet açıkça belirtilerek yükleniciye gereğinin yapılması için işin mahiyetine uygun süre verilir. Ayrıca keyfiyet, projenin finansmanına kaynak sağlayan finans sağlayıcılara da ihbar edilir. Verilen bu süre, sözleşme süresini etkilemeyeceği gibi gecikmeden kaynaklanan cezai şartın uygulanmasını da engellemez. İhtarla belirlenen süre sonunda taahhüdün yerine getirilmemesi hâlinde, finans sağlayıcılar idare ile anlaşarak yüklenicinin ortaklık yapısında değişikliğe gitmek suretiyle işin yapılmasını sağlayabilir. Bunun sağlanamaması hâlinde idare tarafından sözleşme feshedilir. (7) Yapım sözleşmesinde yüklenicinin işletme döneminde sözleşme kapsamındaki taahhütlerini yerine getirememesi hâlinde, sağlık hizmetlerinin sürdürülemez hâle gelmesi durumu hariç olmak üzere, idarenin noter aracılığı ile yapacağı yazılı ihtarla keyfiyet açıkça belirtilerek yükleniciye gereğinin yapılması için işin mahiyetine uygun süre verilir. Ayrıca keyfiyet, projenin finansmanına kaynak sağlayan finans sağlayıcılara da ihbar edilir. Verilen bu süre, sözleşme süresini etkilemeyeceği gibi gecikmeden kaynaklanan cezai şartın uygulanmasını da engellemez. Verilen süre içinde yüklenicinin, yazılı ihtardaki talimata uymaması hâlinde iş, idare tarafından pazarlık usulü ile yüklenicinin namı hesabına yaptırılarak yükleniciye ödenecek bedelden mahsup edilir. Sağlık hizmetlerinin sürdürülemez hâle gelmesi durumunda ise keyfiyet yükleniciye en hızlı vasıtalarla bildirilerek iş, idare tarafından yüklenici namı hesabına yaptırılır. Sağlık hizmetlerinin sürdürülemezliğiyle ilgili hâllerin neler olduğu ve bildirim usulleri yönetmelikle belirlenir. Yüklenicinin işletme döneminde sözleşmede belirtilen performans puanının altında kalması hâlinde idare tarafından sözleşme feshedilir. Bu hâllerde de, finans sağlayıcıların idare ile anlaşarak yüklenicinin ortaklık yapısında değişikliğe gitme hakkı saklıdır. (8) Yenileme, araştırma-geliştirme, danışmanlık ve hizmet alım sözleşmelerinde yüklenicinin sözleşme kapsamındaki taahhütlerini yerine getirememesi hâlinde, sağlık hizmetlerinin sürdürülemez hâle gelmesi durumu hariç olmak üzere, idarenin noter aracılığı ile yapacağı yazılı ihtarla keyfiyet açıkça belirtilerek yükleniciye gereğinin yapılması için işin mahiyetine uygun süre verilir. Verilen bu süre, sözleşme süresini etkilemeyeceği gibi gecikmeden kaynaklanan cezai şartın uygulanmasını da engellemez. Verilen süre içinde yüklenicinin, yazılı ihtardaki talimata uymaması hâlinde sözleşme feshedilir. Taahhüdün yerine getirilmemesi dolayısıyla sağlık hizmetlerinin sürdürülemez hâle gelmesi durumunda ise sözleşme derhâl feshedilir. (9) Mücbir sebep hâllerinin ortaya çıkması veya yüklenici ile idarenin anlaşması hâllerinde sözleşmenin sona erdirilmesine ilişkin hususlar sözleşmede belirlenir. Sözleşmenin sona erdirilmesi hâlinde kesin teminat mektubu iade edilir ve sözleşme konusu işlerin hesabı genel hükümlere göre yapılır. (10) Sözleşmenin feshi hâlinde sözleşme konusu işlerin hesabı sözleşme ve genel hükümlere göre yapılır ve yüklenicinin idare ile ilişkisi kesilir. Maliye Bakanlığınca Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmaz üzerinde yüklenici lehine tesis edilen üst hakkı herhangi bir yargı kararı aranmaksızın iptal edilir ve tapu idaresince resen terkin olunur. Bu durumda taşınmaz üzerindeki tüm yapı ve tesisler sağlam ve işler durumda Hazineye intikal eder. Taşınmaza veya üzerinde bulunan yapı, tesis ve müştemilata yüklenici tarafından zarar verilmesi hâlinde, zarar bedeli de yükleniciden ayrıca alınır. Bunlardan dolayı, hak lehtarı veya üçüncü kişilerce üst hakkından kaynaklanan herhangi bir hak veya talepte bulunulamaz. Sözleşmenin fesih tarihinde işlerin mevcut durumu, idarece görevlendirilecek bir heyet tarafından yüklenici veya vekili ile birlikte tespit edilerek bir durum tespit tutanağı düzenlenir. Önceden bildirilen günde yüklenici veya vekili hazır bulunmaz ise durum tespit tutanağı yüklenicinin yokluğunda düzenlenir ve keyfiyet tutanakta belirtilir. Sözleşmenin feshedilmesi hâllerinde kusurlu tarafın ödeyeceği tazminat ve cezai şartlara sözleşmede yer verilir. Yükleniciden kaynaklanan sebeple sözleşmenin feshi hâlinde yüklenicinin kesin teminatı Hazineye gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen kesin teminat yüklenicinin borcuna mahsup edilmez ve yükleniciler kesin teminat için herhangi bir hak, bedel veya tazminat talebinde bulunamaz. (11) Sözleşmenin uygulanması sırasında taraflar arasında doğabilecek hukuki ihtilaflarda Türk hukuku uygulanır ve ihtilafların çözümünde Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri görevli ve yetkilidir. Ancak, taraflar ihtilafın esasına Türk hukukunun uygulanması ve davanın Türkiye’de görülmesi kaydıyla ihtilafın 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu çerçevesinde çözümlenebileceğini kararlaştırabilirler. (12) İdare ile yüklenici arasında imzalanacak sözleşme Türkçe olarak hazırlanır. Ancak yüklenicinin talebi hâlinde sözleşme Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde hazırlanabilir. Metinler arasında herhangi bir çelişki olması hâlinde Türkçe metin esas alınır. (13) Bu maddenin uygulanmasına ve sözleşmede yer alacak diğer konulara ilişkin hususlar yönetmelikle belirlenir. Bedel MADDE 5 – (1) Bedel ve sözleşme süresinin tespitinde; yatırımın maliyeti ve projenin mahiyeti, ekipman ve tıbbi donanımın yüklenici tarafından sağlanıp sağlanmayacağı, yüklenicinin kârı, yatırım konusu taşınmaz ve tesisteki hizmetlerin ve ticari hizmet alanlarının işletilmesinin yükleniciye verilip verilmeyeceği hususları dikkate alınır. Dönem sonunda Türkiye İstatistik Kurumunca belirlenen dönemsel Üretici Fiyat Endeksi ile Tüketici Fiyat Endeksi toplamının yarısı oranında kullanım bedeli artışı yapılır. Yüklenici tarafından yabancı para birimi ile kredi temin edilmesi ve kullanım bedelinin yeniden belirleneceği tarihteki ilgili döviz kurundaki değişimin Üretici Fiyat Endeksi ile Tüketici Fiyat Endeksi toplamının yarısı oranından yüksek veya düşük olması hâlinde, idare tarafından yönetmelikle belirlenen esaslar çerçevesinde hesaplanacak düzeltme katsayısı marifetiyle kur farkı hesaplanır ve yabancı para birimi ile borçlanma oranında kullanım bedeline eklenir veya kullanım bedelinden çıkarılır. (2) Yapım işinin tamamlanmasından önce hiçbir şekilde bedel ödemesi yapılamaz. Ancak aşama tamamlamaları ve kısmi hizmete alınma hâlinde idare tarafından yapılacak kısmi kabullere ilişkin düzenlemelerin yer aldığı sözleşme hükümleri saklıdır. (3) Yüklenici tarafından verilen hizmetlerin karşılığı olarak yükleniciye ödenecek hizmet bedellerinin hesaplanmasına ve ödenmesine ilişkin usul ve esaslara ihale dokümanında ve sözleşmede yer verilir. (4) Yüklenicinin, sözleşme süresince öz kaynakları dışında finansal tablosunda belirtilen toplam borç miktarında, yeniden finansman ve/veya borç yapılandırması suretiyle azalma meydana gelmesi hâlinde, borç miktarındaki azalma idare ve yüklenici arasında eşit oranda taksim edilerek kullanım bedeline yansıtılır. Yeniden finansman ve/veya borç yapılandırmasına ilişkin esaslar sözleşmede düzenlenir. (5) Bedel, Bakanlığa veya bağlı kuruluşlara ait döner sermaye bütçesinden ve/veya merkezi yönetim bütçesinden ödenir. Asgari öz kaynak MADDE 6 – (1) Yüklenici, sözleşme konusu işlerle ilgili gerekli tüm finansmanı sağlamakla yükümlüdür. Yüklenicinin bu Kanun kapsamında gerçekleştireceği yapım işleri için tahsis edeceği öz kaynak oranı, yatırım dönemi süresince sözleşmede belirtilen dönemsel yatırım tutarının yüzde yirmisinden az olamaz. Devir MADDE 7 – (1) Bu Kanuna göre idare ile yüklenici arasında imzalanan yapım sözleşmesi süresi sonunda yerleşke, her türlü borç ve taahhütten ari, bakımlı, çalışır ve kullanılabilir durumda bedelsiz olarak kendiliğinden idareye geçer. Sözleşme süresi sonundaki yerleşkenin mevcut durumu, idarece görevlendirilecek bir heyet tarafından yüklenici veya vekili ile birlikte tespit edilerek bir durum tespit tutanağı düzenlenir. Belirlenen zamanda yüklenici veya vekili hazır bulunmaz ise durum tespit tutanağı yüklenicinin yokluğunda düzenlenir ve bu durum tutanakta belirtilir. Durum tespit tutanağında belirlenen eksiklik ve arızalar, idarece verilecek sürede yüklenici tarafından tamamlanır. Tamamlanmaması hâlinde eksiklik ve arızaları karşılayacak meblağ, varsa yükleniciye yapılacak ödemelerden mahsup edilir ve/veya teminatından karşılanır. Bu suretle karşılanamaması hâlinde ise yükleniciye tazmin ettirilir. İmar planlarının yapılması ve onaylanması MADDE 8 – (1) Bu Kanuna göre gerçekleştirilecek kamu özel iş birliği projelerinin uygulanacağı yerlerin imar planları, Bakanlığın talep etmesi hâlinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yapılır, yaptırılır, onaylanır. İstisnalar MADDE 9 – (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak yatırımlarla ilgili olarak yatırım dönemiyle sınırlı olmak kaydıyla, idare ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri arasında yapılacak her türlü iş ve işlemler ile düzenlenecek kâğıtlar, 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre alınan damga vergisi ile 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınan harçlardan müstesnadır. Yönetmelik MADDE 10 – (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının görüşleri alınmak suretiyle Bakanlıkça hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Uygulanmayacak hükümler MADDE 11 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre yapılacak iş ve işlemler, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kanuna tabi değildir. Yürürlükten kaldırılan hükümler MADDE 12 – 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 7 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Mevzuatta 3359 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesine yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır. 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 13 – 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmış, beşinci bölümünün başlığı “Hazine Garantileri ve Borç Üstlenimi” şeklinde değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki 8/A maddesi eklenmiştir. “Borç üstlenimi MADDE 8/A- Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşletDevret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre yapişlet-devret modeli ile gerçekleştirilmesi planlanan ve tutarı asgari bir milyar Türk Lirası olması öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmeleri ile Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre yap-kirala-devret modeli ile gerçekleştirilmesi planlanan ve tutarı asgari beş yüz milyon Türk Lirası olması öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmelerinde, sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler tarafından devralınmasının öngörülmesi hâlinde, söz konusu yatırım ve hizmetler için yurt dışından sağlanan finansmanın ve varsa bu finansmanın teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere mali yükümlülüklerin Müsteşarlık tarafından üstlenilmesine karar vermeye, üstlenime konu mali yükümlülüklerin kapsam, unsur ve ödeme koşullarını belirlemeye ve teyit edilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemeye, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Bakanın teklifi, özel bütçeli kamu idareleri için ilgili Bakanın talebi ve Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borç üstlenim anlaşmaları anlaşmada daha sonraki bir tarih kararlaştırılmadıysa imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer. Bu madde hükümlerine göre üstlenim öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmesi taslağında yer alan ve üstlenimi doğrudan ilgilendiren hükümler hakkında ihale şartnamesi yayımlanmadan ve ihale sonrasında sözleşme imzalanmadan önce Müsteşarlığın uygun görüşü alınır. Borç üstlenim taahhüdü kısmen veya tamamen verilebilir. Bu madde kapsamında mali yıl içinde taahhüt edilecek borç üstleniminin limiti, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenir. Söz konusu limiti bir katına kadar artırmaya Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu madde hükümleri ile Müsteşarlık tarafından gerçekleştirilen borç üstlenimi tutarları, proje yürütücüsü idarenin genel bütçeli olması hâlinde bağlı bulunduğu Bakanlığın, özel bütçeli olması hâlinde ise kendi bütçesine sermaye gideri olarak kaydedilir. Söz konusu giderin kaydı için gerekli olan ödenek ilgili idarenin mevcut sermaye giderleri ödeneği ile karşılanmaksızın doğrudan Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan yedek ödenek tertibinden karşılanır. Müsteşarlık tarafından gerçekleştirilen borç üstlenimi tutarları devlet dış borcu olarak kaydedilir ancak 5 inci maddenin birinci fıkrasında belirlenen limite dâhil edilmez. Kendisine dış borcun tahsisi yapılabilen idareler dışında kalan idarelerin yürüttüğü projelerden kaynaklanan borç üstlenimlerinde ilgili idare Müsteşarlığa üstlenilen tutarda borçlandırılır ve bu kapsamdaki Hazine alacaklarının vadesinde ödenmemesi durumunda 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Müsteşarlık borç üstlenimi kapsamında taraflardan her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ihale ilanına çıkılmış olan projeler açısından uygulama sözleşmeleri taslağına ilişkin ihale öncesi Müsteşarlık görüşü, kısmi üstlenim taahhüdü ve borç üstlenim limiti hükümleri uygulanmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelik ile düzenlenir.” MADDE 14 – 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (C) fıkrasının (2) numaralı bendinin sonuna “ile bu Kanunun 8/A maddesi uyarınca Müsteşarlık tarafından ve 3996 sayılı Kanunun 11/A maddesi uyarınca ilgili idareler tarafından imzalanan borç üstlenim anlaşmaları,” ibaresi eklenmiş, (3) numaralı bendinde yer alan “kuruluşlarla imzalanan ekonomik ve ticari mahiyetteki anlaşmalar çerçevesinde” ibaresi “kuruluşlardan” ibaresiyle, “geri ödenmesini” ibaresi “geri ödenmesi ile bu finansmana ilişkin diğer hususları” ibaresiyle değiştirilmiş ve “münhasıran” ibaresi metinden çıkarılmıştır. MADDE 15 – 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yapİşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun 11/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 11/A- Görevli şirket ile yapılacak sözleşmede, sözleşmenin feshedilerek yatırım ve hizmetin süresinden önce ilgili idare tarafından devralınması hükmünün bulunması hâlinde, yatırım ve hizmetlerin gerçekleştirilmiş kısmına tekabül eden yurt dışından sağlanan finansmanın ve varsa bu finansmanın teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere mali yükümlülüklerin idare tarafından üstlenilmesine, gerçekleştirilmemiş yatırım ve hizmetlere ilişkin kısmının ise idarenin talebine bağlı olarak kullanılabileceğine ilişkin hükümlere yer verilebilir. Genel bütçe dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile bağlı ortaklıklar ve mahalli idareler tarafından gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlere yönelik sözleşmelerde sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler tarafından devralınmasının öngörülmesi hâlinde, yatırım ve hizmetlerin finansmanı amacıyla temin edilen yurt dışından sağlanan finansmanı ve varsa bu finansmanın teminine yönelik türev ürünlerden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere mali yükümlülükleri üstlenmeye söz konusu idare yetkilidir. Bu idarenin, özel bütçe kapsamında olması hâlinde bu yükümlülüklerin ilgili idarenin bağlı olduğu Bakanlığın teklifi üzerine ilgili idare tarafından üstlenilmesine karar vermeye, üstlenime konu mali yükümlülüklerin kapsam, unsur ve ödeme koşullarını belirlemeye ve teyit edilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Özel bütçeli kamu idareleri tarafından imzalanacak borç üstlenim anlaşmaları anlaşmada daha sonraki bir tarih kararlaştırılmadıysa imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer. Hazine Müsteşarlığınca borç üstlenimi 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 8/A maddesi çerçevesinde yürütülür.” MADDE 16 – 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Personelin katkısıyla elde edilen” ibaresi ile ikinci fıkrasındaki “ilgili personelin katkısıyla elde edilen” ibaresi metinden çıkarılmış, üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık tesislerinin bağış, faiz ve kira gelirleri ek ödeme dağıtımında kullanılamaz ve bu birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi sarf malzemesi gelirlerinin yüzde kırk beşini, diğer döner sermaye gelirlerinin ise yüzde ellisini aşamaz.” MADDE 17 – 209 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 7- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 5 inci madde kapsamında ilaç ve tıbbi sarf malzemesi ile kira gelirleri dâhil edilmek suretiyle personele yapılan ek ödemeler için borç çıkarılmaz, çıkarılmış olan borç tutarlarının tahsilinden vazgeçilerek borç takibi işlemine son verilir.” MADDE 18 – 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendinin birinci paragrafında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı” ibaresi “Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı” şeklinde değiştirilmiştir. MADDE 19 – 657 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 40- Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfına dâhil personelden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce haklarında 68 inci maddenin (B) bendi hükmü uygulanarak 1, 2, 3 ve 4 üncü dereceli kadrolara atananlar, aynı kurumun aynı unvanlı kadrolarında bulundukları sürece ve kazanılmış hak aylık dereceleri atanmış oldukları kadro derecelerine yükselinceye kadar söz konusu dereceler için öngörülen haklardan yararlanmaya devam ederler.” MADDE 20 – 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesinin ikinci fıkrasına “asistan kadrolarına yapılacak atamalar,” ibaresinden sonra gelmek üzere “7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 1 inci ve ek 6 ncı maddeleri uyarınca yapılacak atamalar,” ibaresi ve “2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar” ibaresinden sonra gelmek üzere “merkezî yönetim bütçe kanunu kapsamında yer alan genel ve özel bütçeli kamu idarelerinden; ilgili bakanlık ile bağlı kuruluşlarının ve aynı bakanlığa bağlı kuruluşların döner sermaye kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere kendi aralarında yapacakları nakiller” ibaresi eklenmiş; aynı maddenin dördüncü fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere “İhtiyaç duyulması hâlinde söz konusu onayda atama sayısı ilgili bakanlık ile bağlı kuruluşları için toplam sayı olarak belirlenebilir.” cümlesi ilave edilmiştir. MADDE 21 – 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 12- Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları hariç, diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından bağlı olunan bakanlığa veya aynı bakanlığa bağlı diğer kuruluşlara 2012 yılında nakil suretiyle giden personel sayısı, ilgili kamu idaresi için 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda öngörülen atama sayısının hesabında dikkate alınır.” MADDE 22 – 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne ait bölümlerinde yer alan “Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri (SH) Sınıfı”na ait kadrolardan; Baştabip, Baştabip Yardımcısı, Eğitim Görevlisi, Uzman (TUTG), Uzman Tabip, Başasistan ve Uzman Diş Tabibi unvanlı olanların dereceleri (1-7); Asistan, Tabip, Diş Tabibi, Veteriner Hekim, Eczacı, Psikolog, Biyolog, Fizyoterapist, Sağlık Fizikçisi, Diyetisyen, Çocuk Gelişimcisi, İş ve Uğraşı Terapisti (Ergoterapist), Perfüzyonist, Dil ve Konuşma Terapisti, Antropolog, Odyolog ve Sosyal Çalışmacı unvanlı olanların dereceleri (1-8); Tıbbi Teknolog unvanlı olanların dereceleri (1-9); Sağlık Teknikeri unvanlı olanların dereceleri (1-10); Ebe, Hemşire ve Sağlık Memuru unvanlı olanların dereceleri (112); Sağlık Teknisyeni, Diş Protez Teknisyeni ve Laborant unvanlı olanların dereceleri (3-12) ve Hemşire Yardımcısı unvanlı olanların dereceleri (5-12) olarak değiştirilmiştir. MADDE 23 – Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sağlık Bakanlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna ait bölümlerine eklenmiştir. MADDE 24 – 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “personelin katkısıyla elde edilen” ibaresi, “bağış, faiz ve kira gelirleri hariç olmak üzere” şeklinde değiştirilmiştir. MADDE 25 – 663 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 51 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(2) Bu amaçla görevlendirilen personele yurt dışındaki görevleri süresince gündelik verilmez ve gittikleri ülkelerde sürekli görevle bulunan ve dokuzuncu derecenin birinci kademesinden aylık alan meslek memurlarına ödenmekte olan yurt dışı aylığını geçmemek üzere unvanları itibarıyla Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen tutarda aylık ödeme yapılır. Ayrıca, bu personel döner sermaye ek ödemesi dâhil her türlü mali ve sosyal haklardan faydalanmaya devam eder. Bu amaçla görevlendirilen personelden Devlet hizmeti yükümlülüğü bulunanların yurt dışındaki görevlerde geçen süreleri Devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılır.” Mevcut ihaleler ve yönetmelik GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3359 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 7 nci maddesi çerçevesinde ilana çıkılarak ihale süreci başlatılmış olan işler mevcut ihale şartnamelerine göre sonuçlandırılır. Ancak bu Kanunun 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası, süreci devam eden ihalelere bulunduğu safhadan itibaren uygulanır. (2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3359 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesi çerçevesinde ihale süreci tamamlanmış olan veya devam eden işlere ait şartnamelerdeki, yüklenici tarafından yapılacak sağlık yerleşkesinin dışındaki taşınmazların ticari alan olarak işletilmek üzere yükleniciye verilebileceğine dair hükümler uygulanmaz ve sağlık yerleşkesi dışındaki taşınmazlar yükleniciye verilmez; ihale iş ve işlemleri ile yapılmış olan sözleşmeler bu hükümler geçerli olmaksızın yürütülür. (3) Bu Kanunun 10 uncu maddesinde öngörülen yönetmelik altı ay içerisinde yürürlüğe konulur. Yürürlük MADDE 26 – (1) Bu Kanunun; a) 13 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanuna eklenen 8/A maddesinin borç üstlenim limitine ilişkin hükmü 1/1/2014 tarihinde, b) 13 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanuna eklenen 8/A maddesinin borç üstlenim limiti dışındaki hükümleri ve 14 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yapılan düzenlemeler 1/12/2012 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 27 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 8/3/2013 Listeler için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELİĞİNE SEÇME KARARI Cumhurbaşkanlığından: Karar Sayısı: 2013/7 Anayasa Mahkemesi Üyeliğine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi ile 146 ncı maddesi ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 6 ve 7 nci maddeleri uyarınca M. Emin KUZ seçilmiştir. 8/3/2013 Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Atom Enerjisi Kurumundan: RADYOAKTİF ATIK YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek radyoaktif atıkların çalışanlar, toplum ve çevre ile gelecek nesillere zarar vermeyecek şekilde güvenli olarak yönetilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik radyoaktif atıkların yönetimine ilişkin faaliyet ve tesislere uygulanır. (2) Nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının kullanımı dışında kalan ancak radyoaktif atık ortaya çıkaran faaliyetler için bu Yönetmeliğin uygulanabilir hükümleri geçerlidir. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik 9/7/1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bariyer: Bir radyoaktif atık tesisinde radyoaktif maddelerin hareketini önleyen veya geciktiren tasarımlanmış veya doğal fiziksel engeli, b) Bertaraf: Radyoaktif atıkların geri alma niyeti olmaksızın uygun şekilde nihai olarak depolanmasını veya radyoaktif gaz ve sıvı atıkların çevreye salımını, c) Bertaraf tesisi: Birincil amacı radyoaktif atıkların bertarafı olan tesisleri, yüzey, yakın yüzey, orta derinlikte ve derin bertaraf tesislerini, ç) Çevreye salım: Aktivitesi belirli sınırları aşmayan radyoaktif gaz ve sıvı atıkların planlı ve kontrollü olarak çevreye bırakılarak bertaraf edilmesini, d) Çoklu bariyer: Bir radyoaktif atık tesisinde kullanılan iç içe geçmiş iki veya daha fazla bariyeri, e) Depolama: Radyoaktif atıkların geri alma niyeti ile bir sistem veya tesisin içinde muhafaza altında tutulmasını, f) Derin bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertarafı için oluşturulan ve radyonüklitlerin biyosferden uzun dönemli yalıtımının sağlanması amacıyla, yüzeyden birkaç yüz metre veya daha derinde bulunan duraylı jeolojik yapılarda yer alan tesisi, g) Düzenleyici kontrol: Kurumun, bildirimi yapılmış ya da yetki alınmış faaliyetler üzerinde, nükleer güvenlik ve emniyet ile radyasyon, atık ve taşıma güvenliğinin veya birey, toplum ve çevrenin radyasyondan korunmasının sağlanması amacıyla yürüttüğü denetim, kontrol ve değerlendirme gibi düzenleyici faaliyetlerini, ğ) İkincil atık: Radyoaktif atığın işlenmesi sürecinde oluşan radyoaktif atıkları, h) İşleme: Radyoaktif atıklara uygulanan ön muamele, muamele ve uygunlaştırma adımlarını içeren faaliyetleri, ı) İşletmeden çıkarma: Bertaraf tesisi dışındaki tüm tesisler için bir daha işletilmeme kararı verildikten sonra belirli bir program çerçevesinde yürütülen, tüm nükleer ve radyoaktif maddelerin tesis dışına çıkarılmasını, tesisin sökümünü ve sahanın Kurumun düzenleyici kontrolünden çıkarılmasını hedefleyen etkinlikler bütününü, i) Kapatma: Bertaraf tesisinin işletme faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından belirli bir program çerçevesinde yürütülen ve atıklara bir daha ulaşılmayacak şekilde tesisin kapatılmasını hedefleyen, tesisi uzun vadede güvenli hale getirecek nihai mühendislik çalışmalarını veya diğer çalışmaları da kapsayacak şekilde idari ve teknik etkinlikler bütününü, j) Kaynak maddeler: Doğal izotopları içeren uranyum, 235 izotopu doğal düzeyin altına düşmüş uranyum, toryum, bunlardan herhangi birinin metal, alaşım, kimyasal bileşim veya yoğunlaştırılmış hali ve bunlardan birini veya daha fazlasını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulunun veya Kurumun belirleyeceği oranda içeren herhangi bir maddeyi, k) Kısıtlı kullanım: Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından, radyolojik nedenlerden dolayı sahada geçirilen zaman, sahaya girecek kişilerin yaş grubu, arazi kullanımı gibi hususlara ilişkin kısıtlar çerçevesinde kullanımını, l) Kritik grup: Belirli bir radyasyon kaynağı veya kaynaklarından ışınlanan ve en yüksek dozu alması ihtimali olan toplum üyesi kişilerden oluşan grubu, m) Kritiklik: 9/9/1991 tarihli ve 20986 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Nükleer Tanımlar Yönetmeliğinde belirtilen kritikaliteyi, n) Kullanılmış nükleer yakıt: Nükleer reaktörden çıkarılmış ve mevcut haliyle yeniden kullanılmayacak olan ışınlanmış yakıtı, o) Kurucu: Radyoaktif atık tesisi kuran gerçek ya da tüzel kişiyi, ö) Kurum: Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu, p) Kuyu tipi bertaraf: Radyoaktif atıkların, sondaj yöntemiyle açılmış kuyularda nihai olarak depolanmasını, r) Muamele: İyon değiştirme, çöktürme, filtreleme ve yoğunlaştırma gibi yöntemleri içeren ve hedefleri radyoaktif atık içeriğinin değiştirilmesi, atık hacminin azaltılması ve radyonüklitlerin ayrıştırılması olan faaliyetleri, s) Nükleer madde: Kaynak maddeler ve özel bölünebilir maddeleri, ş) Nükleer tesis: Kurum tarafından nükleer güvenlik ve emniyetin göz önüne alınması gerektiği tespit edilen, nükleer maddelerin üretildiği, işlendiği, kullanıldığı, bulundurulduğu, yeniden işlendiği, depolandığı veya bertaraf edildiği her türlü tesisi, t) Orta derinlikte bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertarafı için yüzeyden otuz ile birkaç yüz metre arasındaki derinliklerde yer alan radyoaktif atık tesisini, u) Ön muamele: Radyoaktif atıklara uygulanacak toplama, ayırma, kimyasal olarak düzenleme ve radyoaktiviteden arındırma gibi muameleye hazırlık işlemlerini, ü) Özel bölünebilir madde: Plütonyum-239, Uranyum-233, 235 veya 233 izotopları bakımından zenginleştirilmiş uranyum ve bunlardan birini veya daha fazlasını içeren herhangi bir maddeyi, v) Radyasyon tesisi: Kurum tarafından belirlenen radyasyon uygulamaları için özel olarak tasarlanmış yerleri, y) Radyasyon uygulamaları: 24/3/2000 tarihli ve 23999 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde verilen muafiyetlerin dışında kalan radyasyon kaynakları ile yapılan her türlü uygulamayı, z) Radyoaktif atık: Serbestleştirme sınırlarının üzerinde aktivite konsantrasyonu içeren ve bir daha kullanılması düşünülmeyen nükleer ve radyoaktif maddeler ile radyoaktif madde bulaşmış ya da radyoaktif olmuş yapı, sistem, bileşen ve malzemeleri, aa) Radyoaktif atık kabul kriterleri: Radyoaktif atığın tesise kabul edilmesi için, atık paketine veya atık formuna ilişkin radyonüklitlerin tipi, aktivite konsantrasyonu veya toplam aktivitesi ve benzerinden oluşan ve yetkilendirilen kişi tarafından belirlenen kriterleri, bb) Radyoaktif atık paketi: Radyoaktif atık formunu, kabını ve iç zırhını içeren ve uygunlaştırma sonucunda elde edilen paketi, cc) Radyoaktif atık tesisleri: Radyoaktif atık işleme, depolama ve bertaraf tesislerini, çç) Radyoaktif atık yönetimi: Radyoaktif atıkların toplanması, işlenmesi, sahaiçi taşınması ve depolanması veya bertarafı ile ilgili idari ve teknik bütün faaliyetleri, dd) Radyoaktif madde: Çekirdekleri kendiliğinden bozunmaya uğrayarak radyasyon yayan izotop veya izotopları içeren maddeleri, ee) Radyoliz: Maddelerin iyonlaştırıcı radyasyonun etkisi ile kimyasal yapısının değişmesini, ff) Saha: Tesisi fiziksel engellerle çevreleyen, sadece kontrollü giriş çıkış yapılabilen ve üzerinde tesis sahibinin yetkisi olan alanı, gg) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması: Kurumun belirlediği koşullar çerçevesinde, sahada düzenleyici kontrol uygulanmasına gerek olmadığı yönündeki Kurum kararını, ğğ) Sahipsiz kaynak: Terk edilme, çalınma, kaybolma veya bildirim yükümlülüğüne uyulmaksızın devredilme gibi sebeplerle kontrol dışı kalmış veya Kurum kayıtlarına değişik nedenlerle hiç girmemiş kapalı radyoaktif kaynakları, hh) Serbestleştirme: Bildirim veya yetkilendirme gerektiren uygulama veya faaliyetlerden kaynaklanan radyoaktif madde veya atıkların aktivitelerinin belirli düzeylerin altında olması veya altına düşmesi sonucu düzenleyici kontrolden çıkarılmasını, ıı) Serbestleştirme sınırları: Radyoaktif madde ya da atıkların serbestleştirilebilmesi için sınır değer olarak kabul edilen aktivite konsantrasyonu ve yüzey bulaşma düzeylerini, ii) Tesis: Nükleer tesisler, radyasyon tesisleri ve radyoaktif atık tesislerini, jj) Tesis koşulları: Normal işletmeden ağır kazalara kadar tesisin bulunabileceği farklı koşulları, kk) Uygunlaştırma: Radyoaktif atıkların taşınması, depolanması ve bertarafına uygun bir forma dönüştürülmesini, paketlenmesini ve gerekli ise ilave bir dış paket ile muhafaza edilmesini kapsayan işlemleri, ll) Yakın yüzey bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertarafı için yüzeyden en fazla otuz metre derinlikte yer alan radyoaktif atık tesisini, mm) Yeniden işleme: Kullanılmış nükleer yakıtlardan kullanılabilir radyoaktif izotopların geri kazanılması amacıyla gerçekleştirilen işlemi, nn) Yetkilendirilen kişi: Yetki gerektiren herhangi bir faaliyeti yerine getirmek üzere Kurum tarafından yetkilendirilmiş kişiyi, oo) Yüzey bertaraf tesisi: Radyoaktif atıkların bertaraf amacıyla yerleştirildiği yüzeyde bulunan radyoaktif atık tesisini, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Radyoaktif Atık Yönetiminin Gerekleri ve İlkeleri Sorumluluk MADDE 5 – (1) Nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının kullanımı sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıkların yönetiminin sağlanması, maliyetin karşılanması da dâhil olmak üzere, faaliyeti yürüten kişinin sorumluluğundadır. (2) Nükleer enerjinin ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının kullanımı dışında kalan ancak radyoaktif atık ortaya çıkaran faaliyetler için, ortaya çıkan radyoaktif atıkların yönetiminin sağlanması, maliyetin karşılanması da dâhil olmak üzere, söz konusu faaliyeti yürüten kişinin sorumluluğundadır. Çalışanlar, toplum ve çevrenin korunması MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelikte belirtilen radyoaktif atıkların çalışanlar, toplum ve çevreye olan etkilerinin izin verilen düzeylerden fazla olmaması ve gelecek nesiller üzerinde gereksiz yük oluşturmaması için gerekli önlemler alınır. (2) Radyoaktif atık yönetiminde, gelecek nesiller üzerindeki olası etkiler şimdiki nesiller için izin verilenden daha fazla olmayacak şekilde tüm önlemler alınır. (3) 21 inci maddede belirtildiği şekilde muafiyet veya serbestleştirme sınırlarının üstünde olan hiçbir radyoaktif atık çevreye verilemez. (4) Radyoaktif atıkların yönetim adımlarında oluşan ikincil atıkların yönetimi de bu Yönetmelik hükümlerine tabidir. (5) Türkiye Cumhuriyeti egemenlik sınırları dışarısında yürütülen bir faaliyet sonucu ortaya çıkmış olan radyoaktif atıklar işleme, depolama veya bertaraf etme amacıyla Türkiye sınırları içerisine sokulamaz. Radyoaktif atık oluşumunun kontrolü MADDE 7 – (1) Radyoaktif atıkların oluşumunun hacim ve aktivite olarak mümkün ve makul olan en düşük seviyede tutulması için yetkilendirilen kişi tarafından gereken tüm önlemler alınır. Sınır ötesi etkiler MADDE 8 – (1) Radyoaktif atık yönetiminde atıkların ülke sınırları ötesindeki insan ve çevre üzerinde yaratabileceği olası etkiler dikkate alınır. Radyoaktif atık yönetim adımlarında etkileşim MADDE 9 – (1) Radyoaktif atıkların yönetiminde farklı ve birbiri ile etkileşimli adımlar arasındaki ilişkiler dikkate alınır. Atıkların özelliklerinin belirlenmesi, işlenmesi ve taşınması gibi herhangi bir adım için planlama yapılırken, diğer atık yönetim adımlarının çalışanlar, toplum ve çevreye etkileri imkân dahilinde göz önünde bulundurulur. (2) Her adımda görev, yetki ve sorumluluklar açık ve anlaşılır bir şekilde tanımlanır. Kritiklik ve radyoaktif bozunum ısısı MADDE 10 – (1) Radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyet ve tesislerde bölünebilir maddelere ilişkin tüm işlemlerde kritiklik kazasını önlemek için gerekli tüm önlemler yetkilendirilen kişi tarafından alınır. (2) Yetkilendirilen kişi radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyet ve tesislerde radyoaktif bozunum ısısını dikkate alarak gerekli önlemleri alır. Derinliğine savunma MADDE 11 – (1) Yetkilendirilen kişi tarafından, radyoaktif atıkların yönetimine ilişkin tüm faaliyetlerde ve tesislerde derinliğine savunma stratejisi uygulanır. Bu strateji gereğince atıklar ile çalışanlar, toplum ve çevrenin arasına yerleştirilen bariyerlerin etkinliğini korumak ve işletme sırasında meydana gelebilecek olayların kazaya dönüşmesini önlemek ve oluşan kazaların da etkilerini azaltmak için hiyerarşik yapıda, birbirinden bağımsız, farklı ve iç içe geçmiş bir dizi uygulamadan oluşan önlemler alınır. Radyasyondan korunma MADDE 12 – (1) Radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyetlerde ve tesislerde Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde belirtildiği şekliyle, birey, toplum ve çevrenin radyasyondan korunması amacıyla radyasyondan korunma ilkeleri yetkilendirilen kişi tarafından esas alınır ve uygulanır. Emniyet MADDE 13 – (1) Radyoaktif atıkların yönetimine ilişkin faaliyetlerde ve tesislerde yetkilendirilen kişi tarafından nükleer ve radyoaktif maddelerin emniyeti sağlanır. Yönetim sistemi MADDE 14 – (1) Radyoaktif atık tesisi için yetkilendirilen kişi, tesisin yerinin belirlenmesinden işletmeden çıkarılması veya kapatılması ve sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması tamamlanıncaya kadar bütün aşamalar için radyoaktif atık yönetimi ile ilgili bütün faaliyetleri kapsayan yönetim sistemlerini oluşturur ve uygular. Güvenlik yönetimi MADDE 15 – (1) Radyoaktif atık tesisi için yetkilendirilen kişi, yetki aldığı faaliyeti, en yüksek önceliği atık güvenliği konularına tanıyan, yetki ve sorumluluk sınırları ile iletişim yöntemleri belirli olan bir yönetim mekanizması içinde hayata geçirir. Güvenlik kültürü MADDE 16 – (1) Radyoaktif atık tesislerinde atık güvenliği ile ilgili konulara en yüksek önceliğin verilmesi, yetkilendirilen kişinin üst yönetimince bir ilke olarak kabul edilir. Politikalar ve idari yapılar oluşturulurken bu güvenlik kültürü ilkesi temel alınır ve personelin bu ilkeyi benimsemesi sağlanır. İnsan faktörü MADDE 17 – (1) Radyoaktif atık tesislerinin güvenliğini etkileyebilecek tüm faaliyetlerde olası insan hataları dikkate alınır ve işletme personelinin yükünü azaltmak ve insan hatalarını en aza indirmek amacıyla yetkilendirilen kişi tarafından sistemler oluşturulur. Şeffaflık MADDE 18 – (1) Radyoaktif atık yönetiminde halk ve tüm paydaşlar etkili bir şekilde bilgilendirilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Radyoaktif Atık Yönetim Adımları Radyoaktif atık özelliklerinin belirlenmesi MADDE 19 – (1) Radyoaktif atık yönetimi adımları arasındaki geçişlerin kolaylaştırılması için radyoaktif atık üreticisi tarafından ilk adım olarak atıkların fiziksel, biyolojik, kimyasal ve radyolojik özellikleri belirlenir. Radyoaktif atıkların sınıflandırılması MADDE 20 – (1) Radyoaktif atıklar radyoaktivite seviyelerine ve içerdikleri radyonüklitlerin yarı ömürlerine göre çok kısa ömürlü, çok düşük seviyeli, düşük ve orta seviyeli ile yüksek seviyeli radyoaktif atıklar olarak sınıflandırılır. (2) Radyoaktif atık yönetiminde uygulanacak adımlarda atık sınıfı dikkate alınır. Serbestleştirme ve muafiyet MADDE 21 – (1) Aktivite seviyeleri Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde verilen muafiyet sınırlarının altında olan atıklar düzenleyici kontrolden muaftır. (2) Nükleer tesislere ilişkin faaliyetler kapsamında ortaya çıkan radyoaktif madde ve atıkların serbestleştirme sınırları ile ilgili usul ve esaslarda Nükleer Tesislerde Serbestleştirme ve Sahanın Düzenleyici Kontrolden Çıkarılmasına İlişkin Yönetmelik esas alınır. Çok kısa ömürlü radyoaktif atıklar MADDE 22 – (1) Muafiyet sınırının üzerinde radyoaktivite içeren, en fazla birkaç yıl depolandıktan sonra aktivite içeriği serbestleştirme sınırlarının altına düşerek serbestleştirmeye uygun hale gelecek olan atıklar çok kısa ömürlü radyoaktif atık olarak sınıflandırılır. Çok düşük seviyeli radyoaktif atıklar MADDE 23 – (1) Muafiyet sınırının üzerinde radyoaktivite içeren, çok kısa ömürlü radyoaktif atık sınıfına girmeyen ve serbestleştirme sınırlarının da yaklaşık 100 katının altında aktivite konsantrasyonu içeren radyoaktif atıklar çok düşük seviyeli radyoaktif atık olarak sınıflandırılır. (2) Çok düşük seviyeli radyoaktif atıkların bertarafı yüzey bertaraf tesislerinde gerçekleştirilebilir. Düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar MADDE 24 – (1) Radyoaktivite seviyeleri çok düşük seviyeli radyoaktif atıkların aktivite konsantrasyonundan fazla olan ancak yüksek seviyeli radyoaktif atık sınıfına girmeyen atıklar düşük ve orta seviyeli radyoaktif atık olarak sınıflandırılır. (2) Uygunlaştırma işleminden sonra, içerdiği alfa yayıcı radyonüklit konsantrasyonu tüm atık paketleri için ortalama 400 Bq/g ve tek atık paketi için 4000 Bq/g’ın altında olan düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar yakın yüzey bertaraf tesislerinde bertaraf edilebilir. (3) Uygunlaştırma işleminden sonra alfa yayıcı radyonüklit konsantrasyonları düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar için ikinci fıkrada belirtilen konsantrasyon limitlerinden yüksek olan düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar yalnızca orta veya derin bertaraf tesislerinde bertaraf edilir. (4) Düşük ve orta seviyeli radyoaktif atık paketleri çevresel aşınmaya dayanıklı, fiziksel olarak güvenli ve korunaklı bir yapı içerisinde depolanır. Depolanacak düşük ve orta seviyeli atık kabına gerektiğinde ilave zırhlama yapılır. Yüksek seviyeli radyoaktif atıklar MADDE 25 – (1) Kurum tarafından radyoaktif atık olarak kabul edilen kullanılmış nükleer yakıtlar, yeniden işleme sonucunda ortaya çıkan ve fisyon ürünleri ve aktinitleri içerebilecek radyoaktif atıklar ve bunların aktivitelerine yakın seviyede aktiviteye sahip diğer radyoaktif atıklar yüksek seviyeli radyoaktif atık olarak sınıflandırılır. (2) Yüksek seviyeli radyoaktif atıklar yalnızca derin bertaraf tesislerinde bertaraf edilir. (3) Yüksek seviyeli radyoaktif atıklar ve kullanılmış nükleer yakıtlar, bertaraf tesislerine veya yeniden işleme tesislerine gönderilene kadar radyoaktif bozunum ısısının azaltılması ve kritiklik dikkate alınarak depolanırlar. İşleme MADDE 26 – (1) Ön muamele adımında atıkların radyonüklit içeriği, radyoaktif bozunum ısısı, fiziksel hali, biyolojik özellikleri, kimyasal aktifliği, radyoaktivitesi ve bulaşma seviyesi dikkate alınır. Radyoaktif atıklar oluştukları yerlerde tüm özellikleri ve yapılacak muameleye bağlı olarak çeşitlerine göre ayrılarak toplanırlar. (2) Muamele adımında kullanılan sistemler işlevselliğini korumak için düzenli aralıklarla kontrol edilir ve gerektiğinde yenilenir ya da değiştirilir. Muamele, sonraki radyoaktif atık yönetim adımlarına mümkün olduğunca az hacimde radyoaktif atık iletilecek şekilde gerçekleştirilir. (3) Uygunlaştırma adımında radyoaktif atıkların radyonüklit içeriği, kritikliği, radyoaktif bozunum ısısı, bulaşma seviyesi, aşındırıcı madde içeriği, gaz üretim ve fiziksel özellikleri dikkate alınır. Uygunlaştırma adımı tamamlanan radyoaktif atık paketlerinin iç ve dış etkilere karşı bütünlüğünü koruması sağlanır. Taşıma MADDE 27 – (1) Kamusal karayolu ve demiryolu kullanılmayan tesis sahası içindeki taşımalar hariç olmak üzere, radyoaktif atıkların taşınması ve taşıma sırasında kullanılacak atık paketlerine ilişkin işlemler 8/7/2005 tarihli ve 25869 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği ile bu konuya ilişkin diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır. (2) Tesis işletimi ya da işletmeden çıkarılması ile yetkilendirilen kişi, saha içinde yapılan taşımalar için kalite yönetim, radyasyondan korunma ve saha içi acil durum prosedürlerini oluşturur ve muhtemel radyasyona maruz kalma yollarını göz önüne alarak gerekli bütün tedbirleri alır. Depolama MADDE 28 – (1) Radyoaktif atıkların güvenli olarak depolanmasında çoklu bariyer yaklaşımı uygulanarak atıkların çevreden yalıtımı sağlanır. (2) Depolama adımında, depolanacak radyoaktif atıkların radyoizotop içerikleri, yarı ömürleri, aktivite konsantrasyonları ile fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri dikkate alınır. Radyoaktif atıklar planlanan depolama süresi göz önünde bulundurularak depolanır. Depolanması planlanan radyoaktif atık paketi, fiziksel ve kimyasal olarak kararlı olur. Atık kabının malzeme özelliklerinin bozulmasını ve ömrünün azalmasını önlemek için gerekli tüm tedbirler alınır. (3) Depolama, depolanan radyoaktif atık paketlerine test, denetim, izleme ve inceleme yapılmasına olanak sağlayacak şekilde yapılır. (4) Depolama, bertaraf öncesi radyoaktif atık yönetim adımlarında ve adımlar arasında da uygulanabilir. (5) Kullanılmış nükleer yakıtların depolanmasında 30/7/2010 tarihli ve 27657 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Nükleer Yakıt Çevrimi Tesislerinin Güvenliği İçin Özel İlkeler Yönetmeliği hükümlerine uyulur. Bertaraf MADDE 29 – (1) Radyoaktif atığın bertarafı, atığın çalışanlar, toplum ve çevre üzerindeki olası etkilerinin Kurum tarafından belirlenen zaman süresince kabul edilebilir seviyelerde tutulmasını ve çevreden pasif olarak yalıtımını sağlayacak şekilde yapılır. (2) Yakın yüzey, orta derinlikte ve derin bertaraf tesislerinde sadece uygunlaştırılmış radyoaktif atıklar bertaraf edilir. (3) Bertaraf tesisinin uzun vadede güvenliği; elverişli jeolojik yapı, mühendislik tasarım özellikleri, uygun radyoaktif atık içeriği ve formu, işletme ile kapatma ve sonrası döneme ait prosedürler ve kontroller vasıtasıyla sağlanır. (4) Küçük hacimli düşük ve orta seviyeli radyoaktif atıklar kuyu tipi bertaraf edilebilir. Kuyu tipi bertarafta, kuyuya yerleştirilen yüzeye en yakın atık paketinin yüzeyden derinliği, bertaraf tesisinin türünü belirler. Yüksek seviyeli atıklar kuyu tipi bertaraf edilemez. Madencilik atıklarının bertarafı MADDE 30 – (1) Nükleer hammaddelerin madenciliğinden kaynaklanan radyoaktif atıklar ile radyoaktif atık oluşumuna neden olan diğer cevherlerin madenciliğinden kaynaklanan radyoaktif atıklar, maden sahalarının içinde yer alan yüzey bertaraf tesislerinde, madencilik faaliyeti için yetkilendirilen kişinin sorumluluğunda bertaraf edilir. Yüzey bertaraf tesislerinde bertaraf edilemeyecek seviyede aktivite konsantrasyonuna sahip madencilik atıkları bu Yönetmelik hükümlerine göre uygun bir bertaraf tesisinde bertaraf edilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Gaz ve Sıvı Radyoaktif Atıkların Çevreye Salımı Radyoaktif gaz ve sıvı atıkların bertarafı MADDE 31 – (1) Tesisin, yetkilendirilen kişi tarafından belirlenen çevreye salım limitlerini aşmayan radyoaktif gaz ve sıvı atıkları, çevreye salımı gerçekleştirilerek bertaraf edilir. (2) Radyoaktif gaz ve sıvı atıkların çevreye salıma uygun hale getirilmesi amacıyla gerektiğinde 26 ncı maddede belirtilen işleme adımı uygulanır. (3) Yarı ömrü 100 günden kısa olan radyoizotoplar ile C-14 ve H-3 içeren radyoaktif maddelerin tıp, endüstri ve araştırma gibi alanlarda kullanılmaları sonucu meydana gelen atıkların ve nükleer yakıt çevrimi dışında oluşan radyoaktif atıkların çevreye salımı 2/9/2004 tarihli ve 25571 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Radyoaktif Madde Kullanımından Oluşan Atıklara İlişkin Yönetmelik gereğince gerçekleştirilir. (4) Kanalizasyon sistemine bırakılacak, çevreye salım limitlerini aşmayan sıvı haldeki radyoaktif maddeler su içerisinde çözülebilir ve dağılabilir özellikte olur. Doz kısıtları MADDE 32 – (1) Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde belirtilen radyasyondan korunmanın optimizasyonu ilkesi kapsamında halk için doz kısıtları her tesis sahası için Kurum tarafından belirlenir. (2) Tesis çalışanlarına yönelik doz kısıtları faaliyet için yetkilendirilen kişi tarafından belirlenir, takip edilir ve denetlenir. (3) Doz kısıtları tesisin tasarımında dikkate alınır. Çevreye salım limitleri MADDE 33 – (1) Halk için Kurum tarafından tesisin işletme koşulları esas alınarak belirlenmiş doz kısıtları ve radyasyondan korunma optimizasyonu esas alınarak, gaz ve sıvılar için ayrı ayrı olmak üzere, yetkilendirilen kişi tarafından çevreye salım limitleri belirlenir. Nükleer tesislerde çevreye salım limitleri inşaat ve işletme için yetkilendirme başvurusunda Kuruma sunulur. Yetkilendirme aşamalarında bu limitlerin uygunluğu Kurum tarafından değerlendirilir. Kesinleşmiş değerler tesisin işletme sınır ve koşulları kapsamında yer alır. (2) Çevreye salım limitleri her bir radyonüklit ya da radyonüklit grubu için aktiviteye ilişkin olarak yıllık limitler şeklinde tanımlanır. Yıllık limitlere ilaveten, gerektiğinde daha kısa dönemli limitler de belirlenebilir. (3) Limitler belirlenirken tesisin radyasyondan korunma optimizasyonu çerçevesinde belirlenen kontrol teknikleri ile tesisin tüm işletme durumları ve işletmedeki potansiyel değişiklikler dikkate alınır. (4) Limitler yeni işletime geçen bir tesiste ilk 3 yıl içinde, sonraki süreçte 5 yıldan az olmamak üzere yetkilendirilen kişi tarafından gözden geçirilir, gerekli ise yenilenir. (5) Tesisin işletme durumlarında çevreye bırakılacak gaz ve sıvıların aktivitesi çevreye salım limitlerini aşamaz. Çevreye salım limitlerinin aşılması MADDE 34 – (1) Tesiste meydana gelen olağandışı olaylar kapsamında, çevreye salım limitlerinin aşılmasının planlandığı durumda, yetkilendirilen kişi tarafından durumun ayrıntıları ve salım gerekçeleri Kuruma sunularak, salım nedeniyle ve diğer kaynaklar da dikkate alınmak suretiyle kritik grupların alabileceği maksimum etkin dozların Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde halk için verilen doz sınırlarının altında kalacağı gösterilir. Kurumun uygunluk değerlendirmesinin ardından salım gerçekleştirilebilir. (2) Tesiste meydana gelen olağandışı olaylar kapsamında, planlanmayan salıma bağlı olarak limitlerin aşılması durumunda, yetkilendirilen kişi tarafından Kuruma bildirim yapılır, olayın nedenleri araştırılır ve gerekli önlemler alınır. Kritik grup dozları MADDE 35 – (1) İşletme aşamasından önce, tesis işletimi nedeniyle çevreye salımı planlanan radyoaktif gaz ve sıvıların özellik ve aktiviteleri, potansiyel salım noktaları ve yolları, yıllık toplam atık miktarı ve salım yöntemleri ve zamanlaması ile salımı gerçekleştirilen radyonüklitlerin neden olacağı toplum için ışınlanma yolları yetkilendirilen kişi tarafından belirlenir. Planlanan salım nedeniyle, kritik grupların maruz kalacağı radyasyon dozları radyonüklitlerin çevrede birikimi göz önüne alınarak, işletmenin en son yılında alınabilecek maksimum yıllık dozlar olarak hesaplanır. (2) Kritik grup dozları yaş grupları için ayrı ayrı hesaplanır. (3) Tesis işletimi nedeniyle kritik grupların maruz kalabileceği dozlar Kurum tarafından belirlenen doz kısıtlarını aşamaz. (4) Salıma ilişkin bilgiler ve kritik grup dozları, tesisin inşaat için yetkilendirme başvurusunda Kuruma sunulur. (5) Salıma ilişkin bilgiler ve kritik grup dozları, tesisin işletme aşamasında Kurum tarafından belirlenen düzenli aralıklarla Kuruma raporlanır. Bu aşamada kritik grup dozları raporlanan döneme ilişkin ve kümülatif olarak belirlenir. Radyoaktif gaz ve sıvılar ile çevrenin izlenmesi MADDE 36 – (1) Tesisten çıkan radyoaktif gaz ve sıvıların çevreye salım limitlerine uygun olarak verildiğinin kontrolü amacıyla yetkilendirilen kişi tarafından atıkların çevreye salımı izlenir. (2) İşletme koşullarında kritik grupların alabileceği maksimum dozlar yılda 10 µSv’i aşan tesislerde çevresel izleme programı uygulanır. Yetkilendirilen kişi, çevre doz hızının sürekli olarak ve hava, su, toprak ile çeşitli gıda örneklerindeki aktivite miktarlarının düzenli aralıklarla takip edilmesini ve kayıt altına alınmasını sağlamakla yükümlüdür. BEŞİNCİ BÖLÜM Radyoaktif Atık Tesislerinde Genel Esaslar Yetkilendirme MADDE 37 – (1) Radyoaktif atık tesislerine ilişkin faaliyetler yetkilendirmeye tâbidir. (2) Radyoaktif atık tesisleri eğer nükleer reaktör ve nükleer yakıt çevrimi tesislerinden kaynaklanan atıklar ile nükleer madde içeren atıklar içeriyorsa nükleer tesis olarak, sadece radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesislerinden ortaya çıkan atıkları içeriyorsa radyasyon tesisi olarak yetkilendirmeye tâbidir. (3) Radyoaktif atık tesislerinin işletmeden çıkarılması veya kapatılması ve tesislerin bulunduğu sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması işlemleri yetkilendirmeye tâbidir. Sorumluluklar MADDE 38 – (1) Radyoaktif atık tesisinde, atık güvenliğine ilişkin hedef ve ilkelere uyulmasından ve tüm önlemlerin alınmasından, tesisin güvenli bir şekilde kurulması, işletilmesi, işletmeden çıkarılması veya kapatılması ve sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması ile ilgili süreçlerden yetkilendirilen kişi sorumludur. (2) Kurum da dahil olmak üzere faaliyetle ilgili diğer tüm kişi, kurum ve kuruluşların etkinlikleri ve sorumlulukları yetkilendirilen kişinin bu sorumluluğunu hiçbir şekilde azaltmaz veya ortadan kaldırmaz. (3) Yetkilendirilen kişinin sorumluluklarının hangi koşullarda sona ereceği, Kurum tarafından verilen yetki çerçevesinde tanımlanır. (4) Yetkinin askıya alınması veya iptal edilmesi yetkilendirilen kişinin sorumluluklarını sona erdirmez. Yetkilendirilen kişinin temel yükümlülükleri MADDE 39 – (1) Radyoaktif atık tesisleri ile ilgili faaliyetleri yerine getirmek üzere Kurum tarafından yetkilendirilen kişilerin temel yükümlülükleri şunlardır: a) Yetkinin verildiği faaliyeti, ilgili mevzuata uygun olarak, Kurum tarafından tanımlanmış koşullar çerçevesinde radyoaktif atık güvenliğine öncelik vererek yürütmek, b) Yetkinin verildiği faaliyeti bir kalite yönetim sistemi içerisinde yürütmek, c) Yetkinin verildiği faaliyete ilişkin periyodik güvenlik değerlendirmelerini yapmak, ç) Yetkinin verildiği faaliyetin Kurum tarafından denetlenmesinde işbirliğinde bulunmak, d) Yetkinin verildiği faaliyete ilişkin olarak Kurumun talep ettiği tüm bilgi ve belgeleri sağlamak, e) Yetkinin verildiği faaliyet sırasında ilgili mevzuatta tanımlanan kayıtları tutmak ve raporlamaları yapmak, f) Yetkinin verildiği faaliyet sırasında meydana gelebilecek olağandışı olayların Kuruma bildirimini yapmak, g) Tesiste meydana gelebilecek olağandışı olaylara ilişkin olarak çalışanlar, toplum ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerin önlenmesi veya hafifletilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak. (2) Bu yükümlülüklerin yanı sıra, Kurum radyoaktif atık tesisi için verdiği yetkilere ilişkin ek yükümlülükler tanımlayabilir. (3) Yetkilendirilen kişinin işi bırakması, iflas etmesi ve benzeri durumlar bu yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. Dereceli yaklaşım MADDE 40 – (1) Radyoaktif atık yönetimine ilişkin tesisler veya faaliyetler, tesis veya faaliyetin çalışanlar, toplum ve çevre üzerinde yaratabileceği riskin boyutu ile orantılı bir seviyede dikkate alınır, incelenir ve değerlendirilir. (2) Yetkilendirme için başvuran kişiler başvuru ile birlikte sundukları belgeleri faaliyetin potansiyel riskinin boyutuna uygun ayrıntıda hazırlar. Güvenliğin gösterilmesi ve doğrulanması MADDE 41 – (1) İnşaata başlamadan önce radyoaktif atık tesisinin tasarımında, işletmeye geçmeden önce inşa edildiği haliyle, işletmeden çıkarma veya kapatma faaliyetlerinde, normal koşullar altında ve kaza durumlarında, tesiste güvenlik hedeflerine ulaşıldığı analiz, rapor ve programlar aracılığıyla yetkilendirilen kişi tarafından belgelenerek gösterilir. (2) Tesis işletmeye alındıktan sonra, bu belgeler Kurumun belirleyeceği sıklıkta işletme deneyimleri ve yeni güvenlik bilgileri ışığında yenilenir. İşletme sırasında radyoaktif atık tesisinin durumu ve çalışmasının işletme sınır ve koşulları ile uyumlu olduğu ve güvenlik hedeflerini sağladığı gözetim, denetim ve testler aracılığıyla doğrulanır. ALTINCI BÖLÜM Radyoaktif Atık Tesislerinde Genel Güvenlik İlkeleri Saha MADDE 42 – (1) Radyoaktif atık tesisinin kurulacağı saha; çevre ve tesisin birbirlerine karşı olası etkileri ve acil durum planlarının uygulanabilirliği dikkate alınarak radyoaktif atık tesisi kurucusu tarafından belirlenir. Bu hususların değerlendirilmesinde tesisin tüm ömrü göz önünde bulundurulur ve bu hususlara ilişkin şartların güvenlik açısından kabul edilebilirliğinin sürdüğünü kontrol etmek için izleme ve gerektiğinde yeniden değerlendirme yapılır. (2) Tesis sahası radyoaktif atıkların sahaya taşınmasına uygunluğu yönünden değerlendirilir. (3) Bertaraf tesisi kurulacak sahanın doğal bariyerlere sahip olduğu gösterilir. Tasarım MADDE 43 – (1) Radyoaktif atık tesisleri; çalışanlar, toplum ve çevrenin işletme ve kaza koşullarında radyasyondan korunmasının sağlanacağı, güvenli bir şekilde işletmeden çıkarılacağı veya kapatılacağı biçimde tasarımlanır. (2) Tesis, depolanacak, işlenecek ya da bertaraf edilecek atıklara ilişkin toplam radyoaktif ve nükleer madde envanteri ve potansiyel radyolojik ve radyolojik olmayan tehlikeler dikkate alınarak tasarımlanır. (3) Yapı, sistem ve bileşenler çevresel koşullar ve tesis ömrü dikkate alınarak ve atık muhafazasını ve tesis güvenliğini riske atabilecek malzeme ve çevre etkileşimlerini önleyecek şekilde tasarımlanır. (4) Yapı, sistem ve bileşenler bakım, onarım, denetim ve testlerin yapılmasını kolaylaştıracak şekilde tasarımlanır. (5) Tesiste yer alan yapı, sistem ve bileşenler fonksiyonları ve güvenlik açısından önemlerine göre sınıflandırılarak ilgili mevzuat, kod ve standartlara uygun olarak tasarımlanır. İşletme koşulları sırasında güvenlik açısından önemli yapı, sistem ve bileşenlere bir zarar gelmemesi tasarımda garanti altına alınır. Kazaların önlenmesi ve kaza koşullarında sonuçlarının hafifletilmesi için güvenlik sistemleri tasarımlanır. İşleme ve depolama tesislerinin tasarımı MADDE 44 – (1) Tesis tasarımında havalandırma, izleme, yangından korunma ve filtreleme gibi sistemlere yer verilir. Tasarımda radyolizin etkilerine karşı önlemler ile zırhlama ve sızdırmazlık gibi önlemler dikkate alınır. atığın depolanacağı süre ile gelecekteki ve acil durumlardaki depolama gereksiniminde oluşabilecek sarımlanır. (3) Yüksek seviyeli radyoaktif atıkların işlendiği ve depolandığı tesislerin tasarımı, işletme ve kaza durumlarında, radyoaktif atığın izlenmesini ve kontrol altında tutulmasını sağlayabilecek sistemleri içerir. Bu tür tesisler, soğutmanın mühendislik tasarımları ve doğal konveksiyon gibi pasif soğutma sistemleri ile sağlanacağı ve soğutmanın yitirilmesi durumunda depolanan atığın zarar görmeyeceği şekilde tasarımlanır. Bertaraf tesislerinin tasarımı MADDE 45 – (1) Bertaraf tesisleri, radyoaktif atığın çalışanlar, toplum ve çevre üzerindeki olası etkilerinin Kurum tarafından belirlenen zaman süresince ve Kurum tarafından belirlenen seviyelerde tutulmasının sağlanacağı şekilde tasarımlanır. (2) Tesis tasarımında, radyonüklitlerin hapsedilmesine ve çevreden yalıtılmasına olanak sağlayacak, işletme sırasında ve kapatma sonrasında etkin kalması planlanan çoklu bariyerler yer alır. (3) Bariyerler güvenlik fonksiyonları vasıtasıyla, tesisin kapatma sonrası güvenliğini garanti edecek şekilde, fiziksel ve kimyasal olarak farklı ve birbirlerini tamamlayıcı olarak seçilir ve tasarımlanır. (4) Tesis, kapatma sonrası dönemde kontrol, bakım ve izleme gibi aktif güvenlik önlemlerine devam edilmesini gerektirmeyecek ve güvenliği sağlamada bariyerler ve arazi kullanım kısıtlamasını içeren pasif güvenlik önlemlerinin yeterli olacağı şekilde tasarımlanır. İnşa MADDE 46 – (1) Radyoaktif atık tesisinin inşası başlamadan önce tesisin tasarımında temel güvenlik gereksinimlerinin yeterli düzeyde sağlandığı gösterilir. (2) Görev, yetki ve sorumlulukların net bir şekilde tanımlandığı bir inşaat organizasyonu tarafından tesisin tasarıma uygun bir şekilde inşa edilmesi sağlanır. (3) Tasarımda yer alan tüm yapı, sistem ve bileşenler kanıtlanmış ve kabul görmüş teknik yöntem ve prosedürler kullanılarak güvenlik sınıflarına uygun kalitede inşa edilir. (4) İnşa sırasında tesis tasarımında güvenliğe ilişkin değişiklik yapılması gerektiğinde Kurumun belirlediği prosedürler çerçevesinde izin alınır. İşletmeye alma MADDE 47 – (1) Tesis işletilmeye başlanmadan önce, bir program çerçevesinde, yapı, sistem ve bileşenlerin fonksiyonlarının gereğince yerine getirildiği testlerle doğrulanarak, tesisin bir bütün olarak tasarım hedeflerine uygun bir şekilde inşa edildiği gösterilir. İşletmeye alma programı, uygulanabilirliği bu aşamada gösterilebilecek tüm işletme prosedürlerinin test edilmesini de içerir. (2) İşletmeye alma öncesinde bir işletme organizasyonu oluşturulur. İşletici personelin işletmeye alma sırasında tesise özel eğitimleri almaları sağlanır. İşletmeye alma testleri tesisi işletmesi öngörülen personelin katılımıyla gerçekleştirilir. İşletme MADDE 48 – (1) Radyoaktif atık tesisinin tüm işletme durumlarında güvenli işletiminin çerçevesini çizen ve radyoaktif atık kabul kriterlerini de içeren işletme sınır ve koşulları yetkilendirilen kişi tarafından tanımlanır. Tesisin işletme sınır ve koşulları içerisinde işletilmesini sağlamak için gereken tüm önlemler yetkilendirilen kişi tarafından alınır. İşletme sınır ve koşullarında yapılacak her türlü değişiklik için ilgili prosedürler uyarınca Kurumdan izin alınır. (2) Tesis, işletme organizasyonunu oluşturan yeterli sayıda, gerekli eğitimi almış nitelikli personel tarafından işletilir. (3) Yetkilendirilen kişi tarafından hazırlanan, tesisin işletimine yönelik tüm güvenlik ile ilgili plan, program ve prosedürler Kurum tarafından uygun görüldükten sonra uygulanır. (4) Tesiste yapı, sistem ve bileşenlerin denetim, test, bakım ve onarımına özel önem verilerek tasarım gereklerini yerine getirmeyi sürdürmeleri sağlanır. (5) Tesiste gerçekleştirilecek değişiklikler uygulanmadan önce güvenlik açısından değerlendirilir ve güvenlik ve emniyeti etkileyebilecek tüm değişiklikler için Kurum tarafından belirlenen prosedürler çerçevesinde izin alınır. (6) Tesiste olabilecek kazalar sırasında uygulanmak üzere bir acil durum planı bulundurulur ve bu planın uygulanabilirliğinden emin olmak için düzenli aralıklarla tatbikatlar yapılır. Acil durum planı, kazanılan deneyimler doğrultusunda gözden geçirilir ve güncellenir. İşletmeden çıkarma MADDE 49 – (1) Radyoaktif atık işleme ve depolama tesislerini işletmek üzere Kurum tarafından yetkilendirilen kişiler tesisi işletmeden çıkarmakla yükümlüdür. Tesisin işletmeden çıkarılması faaliyetleri için güvenlik hedeflerinin sağlanmasını güvence altına alan bir işletmeden çıkarma programı oluşturulur ve uygulanır. Kapatma MADDE 50 – (1) Bertaraf tesislerini işletmek üzere Kurum tarafından yetkilendirilen kişiler tesisi kapatma ile yükümlüdür. Yetkilendirilen kişi tarafından kapatma sonrası güvenlik hedeflerinin sağlanmasını güvence altına alan uygun bir kapatma programı oluşturulur ve uygulanır. Kapatma programında kapatma sonrasında alınacak önlemlere ve uygulama periyoduna yer verilir. (2) Tesis kapatılıp düzenleyici kontrolden çıkarılana kadarki tüm süreçte, çalışanlar, toplum ve çevrenin radyasyondan korunmasını sağlamak üzere tüm önlemler alınır. (3) Tesisin güvenliği, tesis kapatılıp düzenleyici kontrolden çıkarılana kadarki tüm süreçte yetkilendirilen kişi tarafından aktif ve pasif güvenlik önlemleri alınması vasıtasıyla sağlanır. Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması MADDE 51 – (1) Radyoaktif atık tesislerinin sahaları ve saha üzerindeki tesise ilişkin faaliyetler, sahaya ilişkin olarak alınan ilk yetkilendirmeden itibaren Kurumdan sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılma onayı alınana kadar Kurumun düzenleyici kontrolü altındadır. Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasından sahada süregelen faaliyete ilişkin olarak yetkilendirilen kişi sorumludur. (2) Bertaraf tesislerinin sahaları, kapatma sonrası güvenlik önlemlerinin uygulanmasının ardından ve yalnızca kısıtlı kullanım amacıyla düzenleyici kontrolden çıkarılır. (3) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının usul ve esasları Kurum tarafından düzenlenir. (4) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından yetkilendirilen kişinin sorumluluğu sona erer. YEDİNCİ BÖLÜM Nükleer Tesislerde ve Radyasyon Tesislerinde Radyoaktif Atık Yönetimi Nükleer tesislerde radyoaktif atıkların yönetimi ve sorumluluklar MADDE 52 – (1) Nükleer tesislere yönelik faaliyetler sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıklar ve kullanılmış yakıtların yönetimi tesis için yetkilendirilen kişinin sorumluluğundadır. Yetkilendirilen kişinin işi bırakması, iflas etmesi ve benzeri durumlar bu yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. (2) Nükleer tesislere yönelik faaliyetler sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıkların ve kullanılmış yakıtların saha içi yönetim ile saha dışı taşıma, depolama, bertaraf ve gerekli ise kapatma sonrası izleme dahil tüm maliyetini karşılamak tesisi işletmekle yetkilendirilen kişinin sorumluluğundadır. (3) Nükleer tesislerde kapsamı ve içeriği ilgili mevzuatta tanımlanan bir radyoaktif atık yönetimi programı oluşturulur ve uygulanır. (4) Kullanılmış nükleer yakıtlar, nükleer tesis sahası dışına çıkarılmadan önce, nükleer tesis sahasında inşa edilmiş olan depolama tesislerinde geçici olarak depolanır. Sonrasında; nükleer tesis için yetkilendirilen kişi kullanılmış nükleer yakıtlarını bir saha dışı kullanılmış yakıt depolama tesisine veya radyoaktif atık tesisine devredebilir, yeniden işleme ve/veya bertaraf etme yoluna gidebilir veya başka bir ülkeye gönderebilir. Radyasyon uygulamalarında ve radyasyon tesislerinde radyoaktif atıkların yönetimi ve sorumluluklar MADDE 53 – (1) Radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesislerine yönelik faaliyetler sırasında ortaya çıkan radyoaktif atıkların yönetimi ile ilgili olarak, 52 nci maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında radyoaktif atıklar için belirtilmiş olan hususlar radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesisleri için yetkilendirilen kişinin sorumluluğundadır. Sorumlulukların sona ermesi MADDE 54 – (1) Nükleer tesisler ile radyasyon uygulamaları ve radyasyon tesisleriyle ilgili bir faaliyet için yetkilendirilen kişinin radyoaktif atığa ilişkin sorumlulukları aşağıdaki durumlardan herhangi birinin gerçekleşmesi ve yetkilendirilen kişi tarafından sunulan belgelerin esas alınarak bu durumun Kurum tarafından onaylanmasını müteakiben sona erer: a) Radyoaktif atıklarını başka bir ülkeye geri gelmeksizin göndermesi, b) Muafiyet ve serbestleştirme sınırlarının altındaki radyoaktif atıklarını bertaraf etmesi, c) Muafiyet ve serbestleştirme sınırlarının üstündeki radyoaktif atıklarını bir radyoaktif atık tesisi işletmek üzere yetkilendirilen kişiye devretmesi. SEKİZİNCİ BÖLÜM Denetimler ve Yaptırımlar Denetimler MADDE 55 – (1) Bu Yönetmelik kapsamına giren radyoaktif atık yönetimine ilişkin faaliyetler ve tesisler Kurumun denetimine tabidir. Yaptırımlar MADDE 56 – (1) Bu Yönetmelikte tanımlanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, yetki sınırlarını aşan veya ilgili mevzuatı ihlal eden gerçek veya tüzel kişilere tanınan yetkiler Kurum tarafından geçici veya sürekli iptal edilir. (2) Gerekli durumlarda, Kurum adli ve/veya idari soruşturma başlatılmak üzere gerekli girişimlerde bulunur. DOKUZUNCU BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Mevcut radyoaktif atık tesisleri MADDE 57 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, mevcut radyoaktif atık tesislerinin bu Yönetmelik hükümlerine uygunluğu yetkilendirilen kişi veya başvuru sahibi tarafından değerlendirilerek tam uyumu sağlayacak bir eylem planı oluşturulur ve Kuruma sunulur. Plan Kurum tarafından onaylandıktan sonra uygulanır. Yürürlük MADDE 58 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 59 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Kurum Başkanı yürütür. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan: NÜKLEER TESİSLERDE SERBESTLEŞTİRME VE SAHANIN DÜZENLEYİCİ KONTROLDEN ÇIKARILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; nükleer tesislerin işletilmesi ve işletmeden çıkarılmasında açığa çıkan radyoaktif madde ve atıkların serbestleştirilmesi ve sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasına dair usul ve esasların belirlenmesidir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, nükleer tesislerin işletilmesi ve işletmeden çıkarılması nedeniyle açığa çıkan katı radyoaktif atık ve radyoaktif maddeler ile nükleer tesis sahalarını kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 9/7/1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Arındırma: Radyoaktif bulaşmanın temizlenmesini, b) Bina: Yapıları, binaların kendisini, odaları ve diğer bina bölümlerini, c) Bulaşma: Çevre, canlı varlıklar ya da herhangi bir maddenin yüzeyinde veya içinde istenmeyen radyoaktif madde bulaşmasını, ç) Çevreye salım: Aktivitesi belirli sınırları aşmayan radyoaktif gaz ve sıvı atıkların planlı ve kontrollü olarak çevreye bırakılarak bertaraf edilmesini, d) Düzenleyici kontrol: Kurumun, bildirimi yapılmış ya da yetki alınmış faaliyetler üzerinde, nükleer güvenlik ve emniyet ile radyasyon, atık ve taşıma güvenliğinin veya birey, toplum ve çevrenin radyasyondan korunmasının sağlanması amacıyla yürüttüğü denetim, kontrol ve değerlendirme gibi düzenleyici faaliyetlerini, e) İşletmeden çıkarma: Bertaraf tesisi dışındaki tüm tesisler için bir daha işletilmeme kararı verildikten sonra belirli bir program çerçevesinde yürütülen, tüm nükleer ve radyoaktif maddelerin tesis dışına çıkarılmasını, tesisin sökümünü ve sahanın Kurumun düzenleyici kontrolünden çıkarılmasını hedefleyen etkinlikler bütününü, f) Kısıtlı kullanım: Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından radyolojik nedenlerden dolayı sahada geçirilen zaman, sahaya girecek kişilerin yaş grubu, arazi kullanımı gibi hususlara ilişkin kısıtlar çerçevesinde kullanımını, g) Kritik grup: Belirli bir radyasyon kaynağı veya kaynaklarından ışınlanan ve en yüksek dozu alması ihtimali olan toplum üyesi kişilerden oluşan grubu, ğ) Kurum: Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu, h) Nükleer tesis: Kurum tarafından nükleer güvenlik ve emniyetin göz önüne alınması gerektiği tespit edilen, nükleer maddelerin üretildiği, işlendiği, kullanıldığı, bulundurulduğu, yeniden işlendiği, depolandığı veya bertaraf edildiği her türlü tesisi, ı) Oranlama çarpanları: Aktivitesi direkt olarak ölçülemeyen radyonüklitlerin aktivitelerinin, ölçümü yapılabilen radyonüklit aktiviteleri ile çarpılarak hesaplandığı katsayıyı, i) Radyoaktif atık: Serbestleştirme sınırlarının üzerinde aktivite konsantrasyonu içeren ve bir daha kullanılması düşünülmeyen nükleer ve radyoaktif maddeler ile radyoaktif madde bulaşmış ya da radyoaktif olmuş yapı, sistem, bileşen ve malzemeleri, j) Saha: Tesisi fiziksel engellerle çevreleyen, sadece kontrollü giriş çıkış yapılabilen ve üzerinde tesis sahibinin yetkisi olan alanı, eyici kontrolden çıkarılması: Kurumun belirlediği koşullar çerçevesinde, sahada düzenleyici kontrol uygulanmasına gerek olmadığı yönündeki Kurum kararını, l) Serbestleştirme: Bildirim veya yetkilendirme gerektiren uygulama veya faaliyetlerden kaynaklanan radyoaktif madde veya atıkların aktivitelerinin belirli düzeylerin altında olması veya altına düşmesi sonucu düzenleyici kontrolden çıkarılmasını, m) Serbestleştirme sınırları: Radyoaktif madde ya da atıkların serbestleştirilebilmesi için sınır değer olarak kabul edilen aktivite konsantrasyonu ve yüzey bulaşma düzeylerini, n) Yetkilendirilen kişi: Bir nükleer tesisi deneme işletmesi de dâhil olmak üzere işletmek ya da işletmeden çıkarmak üzere prosedürler uyarınca Kurum tarafından yetkilendirilmiş kişiyi, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Serbestleştirme Serbestleştirme ilkeleri MADDE 5 – (1) Serbestleştirme katı halde olan radyoaktif atıklar ve radyoaktif maddelere uygulanır. (2) Radyoaktif atık ve maddelerin aktivitelerinin serbestleştirme sınırlarına inmesi için arındırma, radyoaktif bozunma için bekletme gibi yöntemler uygulanabilir. Yüksek aktiviteye sahip radyoaktif atık ve maddeler yalnızca serbestleştirilmek amacıyla diğer atık ve maddeler ile karıştırılmaz. (3) Serbestleştirilecek atık veya maddenin taşınması, serbestleştirme süreci tamamlanıncaya kadar 8/7/2005 tarihli ve 25869 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Radyoaktif Maddenin Güvenli Taşınması Yönetmeliği ile bu konuya ilişkin diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilir. (4) 7 ve 8 inci maddelerin kapsamına giren radyoaktif atık veya maddelerin 11 inci madde gereğince serbestleştirmesinin Kurum tarafından uygun bulunması durumunda, serbestleştirmenin ardından madde ve atıklara uygulanan işlemler, yetkilendirilen kişi tarafından Kuruma bildirilir. Serbestleştirme sınırları MADDE 6 – (1) Bir tondan az miktarda radyoaktif madde ve atık için serbestleştirme sınırlarının EK-1’de aktivite konsantrasyonu olarak verilen muafiyet sınırlarından düşük olması gerekir. (2) Yapay radyonüklit içeren, aktivite dağılımının homojen olduğu ve serbestleştirme sonrası uygulanacak işlemin dikkate alınmadığı durumda, bir tondan fazla miktarda radyoaktif atık ve maddenin serbestleştirilmesi için EK-2’de verilen aktivite konsantrasyon değerleri kullanılır. (3) Serbestleştirme sonrası işlemlerin dikkate alındığı ve aktivite dağılımının homojen olmadığı bir tondan fazla miktarda metaller ve binalar 7 nci ve 8 inci maddeler uyarınca serbestleştirilir. (4) Serbestleştirilecek maddeler için bu Yönetmeliğin eklerinde verilen değerlerin kullanılmasına ilişkin hususlarda EK-8’deki bilgiler esas alınır. (5) Bu Yönetmelikte serbestleştirme sınırı verilmemiş olan radyonüklitleri ihtiva eden atık veya maddelerin serbestleştirilmesi için, radyasyona maruz kalma yolları dikkate alınarak kritik grupların alabileceği dozların yıllık 10 μSv’in altında kaldığı gösterilir. Metaller için serbestleştirme ve sınırları MADDE 7 – (1) Metaller doğrudan kullanım ya da geri dönüşüm amaçlarıyla serbestleştirilebilir. (2) Metallerin doğrudan kullanım amacıyla serbestleştirilmesinde EK-3’te verilen yüzey bulaşma değerleri esas alınır. (3) Metallerin geri dönüşüm amacıyla serbestleştirilmesinde EK-4’te verilen yüzey bulaşma ve aktivite konsantrasyon değerleri esas alınır. Metallerin ergitilmeleri koşuluyla serbestleştirilmeleri durumunda, serbestleştirme süreci metallerin ergitilmesi ile tamamlanır. (4) Metallerin serbestleştirilmesinden önce ergitildiği durumda EK-3 ve EK4’te verilen değerler kullanılmaz. Bu durumda, metallerin serbestleştirildikten sonra tabi tutulacağı işlemler ve bu süreçte kritik grupların radyasyona maruz kalma yolları dikkate alınarak kritik grup dozlarının yılda 10 μSv’in altında kaldığı Kuruma gösterilir. Bu faaliyetin gerçekleştirileceği ergitme tesisleri Kurum tarafından belirlenen koşulları sağladığını göstermekle yükümlüdür. (5) Diğer malzemeler ile karışık bulunan metaller serbestleştirilmeden önce metal olmayan bölümler ayrılır. EK-3 ve EK-4’te verilen değerler yalnızca metal bölümlerin serbestleştirilmesinde kullanılır. Binalar ile molozlar için serbestleştirme ve sınırları MADDE 8 – (1) Nükleer tesislerin işletmeden çıkarılması sürecinde binalar yıkılmadan önce veya sonra ya da yıkılmaksızın serbestleştirilebilir. Molozlar serbestleştirildikten sonra yeniden kullanım, geri dönüşüm işlemine tabi tutulabilir ya da bertaraf edilebilir. (2) Yüksek yüzey bulaşmasına sahip binaların yüzeyleri yıkılmadan önce temizlenir ve açığa çıkan maddeler radyoaktif atık olarak işlem görür. (3) Binaların yıkılmaksızın nükleer dışı amaçlarla yeniden kullanımına ya da yıkılmalarına karar verilmediği durumda serbestleştirme sınırları EK-5’te ve sadece yıkılmalarının planlandığı durumda serbestleştirme sınırları EK-6’da yüzey bulaşması olarak yer almaktadır. Binaların yıkılmaları koşuluyla serbestleştirilmeleri durumunda, serbestleştirme süreci binaların yıkılması ile tamamlanır. (4) Binaların yıkılmasından ortaya çıkan molozların serbestleştirme sınırları aktivite konsantrasyonu olarak EK-7’de verilmiştir. (5) Serbestleştirmeden önce bina molozları içinde yer alan metaller ayrılır. Bu metallerin serbestleştirilmesi 7 nci maddeye göre gerçekleştirilir. Ölçümler MADDE 9 – (1) Serbestleştirilmesi planlanan radyoaktif atık veya maddelere ilişkin aktivite seviyeleri doğrudan ölçümlerle, gerekli ise temsili örnekler üzerinde gerçekleştirilen laboratuvar analizleriyle ve uygun olarak türetilen oranlama çarpanlarının veya Kurumun uygun bulacağı diğer yöntemlerin kullanılmasıyla belirlenir. (2) Oranlama çarpanları sadece türetildikleri malzemeler için uygulamaya özel olarak türetilir ve kullanılır. (3) Binaların yıkılmaksızın ya da yıkılmadan önce serbestleştirilmesinin planlandığı durumda bina üzerinden ölçümler alınır. Binalardaki bulaşmanın tespitinde binaların yüzeyindeki bulaşma ile yüzeylerden iç kısımlarına doğru yayılmış olan bulaşma birlikte dikkate alınır. Bulaşmanın binaların iç kısımlarına ne kadar nüfuz ettiği, yetkilendirilen kişi tarafından tespit edilir. (4) Metallerin erişilemeyen yüzeylerinde bulaşmanın beklendiği durumlarda ölçümlerde tutucu kabuller yapılır. Ölçümlerin alınması MADDE 10 – (1) Serbestleştirilmesi planlanan radyoaktif atık ve maddeler belirli kütle ve alanlara ayrılarak aktiviteleri ölçülür. (2) Aktivitenin homojen olarak dağılmadığı durumda; a) Metallerin serbestleştirmesinde aktivite konsantrasyonu tespiti için en fazla 100 kg kütle ve yüzey bulaşması tespiti için en fazla 100 cm2 alan, b) Binaların serbestleştirmesinde yüzey bulaşması tespiti için en fazla 1 m2 alan, c) Molozların serbestleştirilmesinde aktivite konsantrasyonu tespiti için en fazla 1 ton kütle, üzerinden ölçüm alınır. Her bir kütle veya alan üzerinden ölçülen değer ayrı ayrı serbestleştirme sınırları ile kıyaslanır. (3) Aktivitenin homojen dağıldığı durumda daha büyük kütle ve alan üzerinden ölçümler yapılabilir. (4) Serbestleştirilmesi planlanan atık ya da maddelerdeki aktivitenin yüksek olabileceği noktaların ölçümlere dahil edilmesi yetkilendirilen kişinin sorumluğundadır. (5) 6 ncı madde kapsamına giren atık veya maddenin serbestleştirilmesinde, aktivite konsantrasyonu tespiti için temsili miktarda örnek alınarak analiz edilir. Serbestleştirme prosedürü MADDE 11 – (1) Yetkilendirilen kişi serbestleştirme niyetini, serbestleştirmesini planladığı radyoaktif madde ve atık özelliklerini, serbestleştirme sonrası madde ve atıklara uygulanacak işlemlerin belirlenmiş olduğu durumda bu işlemleri ve uygulayacağı ölçüm programını ve kalite temin programını içeren başvurusunu Kuruma sunar. Kurumun başvurunun uygunluğunu değerlendirmesinin ardından ölçüm programı uygulanır. Yetkilendirilen kişi ölçüm sonuçlarını ve gerekli ise kritik grup doz hesaplarını içeren bir raporu Kuruma sunar. Kurum raporu değerlendirir ve değerlendirmenin uygun bulunması durumunda radyoaktif madde ve atıklar serbestleştirilir. Ölçüm programı MADDE 12 – (1) Yetkilendirilen kişinin serbestleştirmesini planladığı radyoaktif madde ve atıklarda uygulayacağı ölçüm programı en az; ölçüm noktalarını, ölçüm metotlarını, ölçüm için kullanılacak cihazları, ölçüm için seçilen radyonüklitleri, cihaz kalibrasyonuna ilişkin bilgileri, ölçüm prosedürlerini, ölçüm personeli niteliklerini, ölçüm kuruluşu hakkında bilgileri içerir. (2) Analizler ve ölçümler Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde onaylanmış laboratuvarlarda yapılır. Kayıtlar MADDE 13 – (1) Yetkilendirilen kişi serbestleştirdiği madde ve atıkların kayıtlarını tutar ve Kuruma raporlar. (2) Kayıtlar en az, serbestleştirilen maddelerin miktarları ile yüzey bulaşmaları ve aktivite konsantrasyonlarının kayıtları, ölçüm tarihlerini, ölçüm yapan personel bilgilerini ve serbestleştirilmiş maddelerin ilk dağıtım yerlerinin kayıtlarını kapsar. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Sahanın Düzenleyici Kontrolden Çıkarılması Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılma ilkeleri MADDE 14 – (1) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından, kritik grupların alacağı etkin doz yılda 300 µSv’i aşamaz. (2) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılabilmesi için, sahada kalması planlanan ve bütünlüğünü koruyan binalar ya da molozların serbestleştirilmiş olması gerekir. (3) Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasının ardından, bu maddede belirtilen doz kısıtına uyulabilmesi için saha kullanımına dair kısıtlar uygulanabilir. Saha kullanım kısıtları ve bu kısıtların nasıl uygulanacağı, nükleer tesisi işletmeden çıkarma için yetkilendirilen kişi tarafından sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması için sunulan başvuruda yer alır. Sahanın kısıtlı kullanıma uygun olarak düzenleyici kontrolden çıkartılması, birinci fıkrada belirtilen doz kısıtına uymak koşuluyla gerçekleştirilir. Sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılma düzeyleri MADDE 15 – (1) Nükleer tesisi işletmeden çıkarma için yetkilendirilen kişi tarafından 14 üncü maddede yer alan doz kısıtı esas alınarak ve sahanın düzenleyici kontrolden çıkma sonrası kullanım koşulları ve tüm radyasyona maruz kalma yolları dikkate alınarak, sahadaki radyonüklitlerin aktivitesine ilişkin olarak sahaya özel düzenleyici kontrolden çıkma düzeyleri türetilir. (2) Nükleer tesisi işletmeden çıkarma için yetkilendirilen kişi tarafından sahada ölçümler veya laboratuvar analizleri yapılarak, Kurum tarafından uygun bulunan sahaya özel düzenleyici kontrolden çıkma düzeylerinin altında kalındığı gösterilir. Sahadaki aktivite seviyelerinin düzenleyici kontrolden çıkarılma düzeylerinden yüksek olduğu durumda yetkilendirilen kişi tarafından sahada işletmeden çıkarma programının bir parçası olan arındırma planı uygulanır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Doğrulama MADDE 16 – (1) Yetkilendirilen kişi tarafından serbestleştirme veya sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılması kapsamında sunulan raporlarda belirtilen aktivite konsantrasyonu ve yüzey bulaşması sonuçları Kurum tarafından gerek görüldüğünde doğrulanır veya ilave ölçümler istenebilir. Denetimler MADDE 17 – (1) Radyoaktif madde ve atıkların serbestleştirilmesi ile sahanın düzenleyici kontrolden çıkarılmasına kadar olan süreçler Kurumun denetimine tabidir. Kurum bu Yönetmelikte belirtilen koşulların uygunluğunu denetler. (2) Kurum, serbestleştirme başvurusunda serbestleştirmeden sonra madde ve atıkların tabi tutulacağı işlemlerin belirtildiği durumda, söz konusu işlemlerin uygulanıp uygulanmadığını kontrol edebilir. Yaptırımlar MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelikte tanımlanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, yetki sınırlarını aşan veya ilgili mevzuatı ihlal eden gerçek veya tüzel kişilere tanınan yetkiler Kurum tarafından geçici veya sürekli iptal edilir. (2) Gerekli durumlarda Kurum adli ve/veya idari soruşturma başlatılmak üzere gerekli girişimlerde bulunur. Yürürlük MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Kurum Başkanı yürütür. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— GENELGE Başbakanlıktan: Konu : Beşinci Türkiye İktisat Kongresi. GENELGE 2013/2 Beşinci Türkiye İktisat Kongresi 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirilecektir. Küresel ekonomik düzenin önemli bir dönüşümden geçtiği bir süreçte, Beşinci Türkiye İktisat Kongresi; ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracak politika ve stratejilerin, uluslararası perspektifi de içerecek şekilde, yerli ve yabancı katılımcılarca tartışılmasına imkân sağlayacaktır. Kongreden beklenen faydaların elde edilebilmesi için; akademisyenler, kamu ve özel kesim ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımı önem taşımaktadır. Ayrıca yurt dışından uzmanların katılımı da öngörülmektedir. Kongrenin gerçekleştirilmesine yönelik genel koordinasyon Kalkınma Bakanlığı tarafından sağlanacaktır. Kongreye ilişkin olarak İzmir’de yapılacak çalışmaların koordinasyonu ise İzmir Valiliği ve İzmir Kalkınma Ajansı tarafından ortaklaşa yürütülecektir. Kongre’nin düzenlenmesinde; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İzmir’de yerleşik üniversiteler ile Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası Başkanlıkları başta olmak üzere, İzmir’de bulunan tüm kamu ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarından azami ölçüde faydalanılacaktır. Kongrenin hazırlık ve toplantı aşamalarında tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca her türlü işbirliği ve desteğin sağlanmasını rica ederim. Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— TEBLİĞLER Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/26 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve 1388 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 243 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki 10.402,96 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 2.055.000.- (İkimilyonellibeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Mehmet KARHAN’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Mehmet KARHAN’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.050.000.- (İkimilyonellibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.020.000.- (İkimilyonyirmibin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Mehmet Sezgin DOĞAN’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Mehmet Sezgin DOĞAN’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/27 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve1387 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 242 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki 8.955,49 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 2.450.000.- (İkimilyondörtyüzellibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Meçe İnşaat Temizlik Hayvancılık Yemek Mühendislik Taşımacılık İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Meçe İnşaat Temizlik Hayvancılık Yemek Mühendislik Taşımacılık İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.405.000.- (İkimilyondörtyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/28 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve 1384 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 236 ada, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 parsellerdeki 14.908,68 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/01/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 5.605.000.- (Beşmilyonaltıyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Aksa Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Aksa Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 5.590.000.- (Beşmilyonbeşyüzdoksanbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren İhsan KARAMIZRAK’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, İhsan KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 5.260.000.- (Beşmilyonikiyüzaltmışbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 5.220.000.(Beşmilyonikiyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Yunus AYDEMİR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Yunus AYDEMİR’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/29 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve 1385 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 237 ada, 1 ve 3 parsellerdeki 9.407,23 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/01/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 2.630.000.- (İkimilyonaltıyüzotuzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nesce Petrol Turizm Taşımacılık Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.620.000.(İkimilyonaltıyüzyirmibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Şeref AYDEMİR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Şeref AYDEMİR’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.525.000.(İkimilyonbeşyüzyirmibeşbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren İhsan KARAMIZRAK’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, İhsan KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.435.000.- (İkimilyon dörtyüzotuzbeşbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Orhan GÜNGÖR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Orhan GÜNGÖR’ün sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/30 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve 1389 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 247 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki 11.078,97 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/01/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 2.285.000.- (İkimilyonikiyüzseksenbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/31 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve 1390 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 248 ada, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsellerdeki 9.620,78 m2 lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 2.115.000.- (İkimilyonyüzonbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren İhsan KARAMIZRAK’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, İhsan KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.102.000.- (İkimilyonyüzikibin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Atmaca İnşaat Sanayi Turizm Ticaret İthalat ve İhracat Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Atmaca İnşaat Sanayi Turizm Ticaret İthalat ve İhracat Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.101.001.- (İkimilyonyüzbirbinbir) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Gök-Çay Yapı İnşaat Gıda Turizm Temizlik Güvenlik Sistemleri Otomotiv İthalat ve İhracat Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Gök-Çay Yapı İnşaat Gıda Turizm Temizlik Güvenlik Sistemleri Otomotiv İthalat ve İhracat Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.065.000.- (İkimilyonaltmışbeşbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Ağrı Kiler İnşaat Turizm Gıda Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ağrı Kiler İnşaat Turizm Gıda Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.995.000.- (Birmilyondokuzyüzdoksanbeşbin) Türk Lirası bedelle beşinci teklifi veren Erol TUNÇ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Erol TUNÇ’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.972.500.- (Birmilyondokuzyüzyetmişikibin beşyüz) Türk Lirası bedelle altıncı teklifi veren Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ye İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Servet Alpaslan Mühendislik İnşaat Elektrik Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/32 KONU : Türkşeker A.Ş. Taşınmazları. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (İdare) 13/2/2013 tarih ve 1386 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker A.Ş.)’ye ait, Aksaray, Samsun ve Ağrı illerinde bulunan bazı taşınmazlar ve üzerindeki varlıkların, “Satış” yöntemi ve “Pazarlık” usulü uygulanmak suretiyle 4046 sayılı Kanun çerçevesinde özelleştirilmesini teminen, ilgili mevzuat hükümleri, İhale İlan Metni ve İhale Şartnameleri çerçevesinde gerçekleştirilen ihaleleri neticesinde, Ağrı ili, Merkez ilçesi, Suçatağı köyü, 240 ada, 1, 2 ve 3 parsellerdeki 5.632,70 2 m lik taşınmazın satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin; 1) İhale Komisyonu’nun 23/1/2013 tarih ve 04 sayılı “Söz konusu taşınmazın; 2.050.000.- (İkimilyonellibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren İhsan KARAMIZRAK’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, İhsan KARAMIZRAK’ın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 2.025.000.- (İkimilyonyirmibeşbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Fadil AKAGÜNDÜZ’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Fadil AKAGÜNDÜZ’ün sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.765.000.- (Birmilyonyediyüzaltmışbeşbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Şeref AYDEMİR’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Şeref AYDEMİR’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 1.670.000.- (Birmilyonaltıyüzyetmişbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren Erol TUNÇ’a İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Erol TUNÇ’un sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptaline” şeklindeki Kararının onaylanmasına, 2) Bu Karar çerçevesinde Satış Sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin ve Türkşeker A.Ş.nin yetkili kılınmasına karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/34 KONU : TCDD’ye ait bazı taşınmazların özelleştirme kapsam ve programına alınması. Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 21/2/2013 tarih ve 1635 sayılı yazısına istinaden; 1. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD) Genel Müdürlüğü’ne ait; - İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1305 ada, 1 numaralı parselin, - İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1306 ada, 23 numaralı parselin, - Ekli krokide (Ek-2) sınırları belirlenen İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1277 ada, 1 numaralı parselin 1.209 m2 lik kısmının, 5335 sayılı Kanunun 32. maddesi çerçevesinde özelleştirme kapsam ve programına alınmasına, 2. Söz konusu taşınmazların satış yöntemi ile özelleştirilmelerine ve satışın varlık satışı suretiyle gerçekleştirilmesine, 3. Özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar söz konusu taşınmazların her türlü bakım, onarım ve işletilmesi ile bu taşınmazlardan doğan her türlü yükümlülükler ve işletilmelerinden elde edilecek gelirlerin TCDD Genel Müdürlüğü’ne bırakılmasına, 4. Özelleştirme işlemlerinin 2 (iki) yıl içerisinde tamamlanmasına, karar verilmiştir. Eki için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/39 KONU : Tekirdağ – Çerkezköy – İstasyon Mahallesi (817 ada 1 nolu parsel) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1/2/2013 tarih ve 1055 sayılı yazısına istinaden; 1- Maliye Hazinesi’ne ait 1246/3361 hissesi 14/12/2012 tarih ve 2012/182 sayılı Kararımız ile özelleştirme kapsam ve programına alınan, 2115/3361 hissesi özelleştirme kapsam ve programında bulunan Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş. (GAYRİMENKUL A.Ş.)’ye ait, Tekirdağ İli, Çerkezköy İlçesi, İstasyon Mahallesi sınırları içerisinde yer alan yüzölçümü 3.361,00 m² olan 817 ada 1 parsel numaralı taşınmaza yönelik “Konut Alanı (Ayrık Nizam, 5 Kat), Park ve Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Çerkezköy Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine, karar verilmiştir. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/41 KONU : Mersin – Tarsus – Yenice (210 ada 1 nolu parsel) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1/2/2013 tarih ve 1057 sayılı yazısına istinaden; 1- Mülkiyeti özelleştirme kapsam ve programında bulunan Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. adına kayıtlı Mersin İli, Tarsus İlçesi, Yenice Beldesi sınırları içerisinde yer alan toplam yüzölçümü 5.145,00 m² olan 210 ada 1 nolu parsele “Ticaret Alanı (Emsal: 3.00, Hmax: 8 Kat)” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan, 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Tarsus Yenice Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine karar verilmiştir. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/43 KONU : Taşınmaz satışı. Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, 20/2/2013 tarihli ve 1621 sayılı yazısına istinaden; Özelleştirme Yüksek Kurulunun 5/1/2001 tarih, 2001/06 sayılı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan, Gayrimenkul A.Ş.’ye ait; İzmir ili, Buca ilçesi, İnönü Mahallesi, 7777 ada, 1 no.lu parseldeki 14.557,31 m2 yüzölçümlü gayrimenkulün üzerinde bulunan binalarla bir bütün halinde “satış” yöntemiyle özelleştirilmesi amacıyla yapılan ihale sonucunda ihale komisyonunca; 1. Gayrimenkul A.Ş. adına kayıtlı söz konusu satışa konu varlıkların; 35.000.000 (otuzbeşmilyon) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren NevvarSalih İşgören Vakfı’na ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Nevvar-Salih İşgören Vakfı’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 33.200.000 (otuzüçmilyonikiyüzbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Ege Yıldızı Gayrimenkul İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ege Yıldızı Gayrimenkul İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 33.100.000 (otuzüçmilyonyüzbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Renk Ortak Girişim Grubu’na ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Renk Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 32.400.000 (otuzikimilyondörtyüzbin) Türk Lirası bedelle dördüncü teklifi veren İzmir Ortak Girişim Grubu’na ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, İzmir Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 30.450.000 (otuzmilyondörtyüzellibin) Türk Lirası bedelle beşinci teklifi veren Mehmet Gökdemir İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’ne ihale şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Mehmet Gökdemir İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesi ve ihalenin iptal edilmesine şeklinde verilen kararın onaylanmasına, 2. Satış sözleşmesi ve konu ile ilgili diğer hususların belirlenmesi ile satış sözleşmesinin imzalanması, satış ile ilgili işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında İdare’nin yetkili kılınmasına, karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/44 KONU : Amasya-Gümüşhacıköy-Hacıyahya (366 ada 1, 2 ve 4 nolu parseller) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 14/2/2013 tarih ve 1427 sayılı yazısına istinaden; 1- Mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş’ye (GAYRİMENKUL A.Ş.) ait Amasya İli, Gümüşhacıköy İlçesi, Hacıyahya Mahallesi sınırları içerisinde yer alan, özelleştirme kapsam ve programında bulunan, toplam yüzölçümü 6.129,00 m² olan, 366 ada 1, 2 ve 4 parsel numaralı taşınmazlara yönelik, “Ticaret Alanı(Emsal: 2.00, Hmax: 5 Kat) ve Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Gümüşhacıköy Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine, karar verilmiştir. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/45 KONU : İmar Planı. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 14/2/2013 tarih ve 1429 sayılı yazısına istinaden; İzmir İli, Menemen İlçesi, Ahıhıdır Mahallesi sınırları içerisinde yer alan özelleştirme kapsam ve programındaki Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş. (Gayrimenkul A.Ş.) mülkiyetinde bulunan, 2.510,00 m² yüzölçüme sahip 427 ada 27 nolu parsele “Ticaret Alanı (B-3) ve (B-5)” ve “Yol” kullanım kararı getirilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan, Kurulumuzun 24/9/2012 tarih ve 2012/135 sayılı Kararı ile onaylanan, 26/9/2012 tarih ve 28423 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine ilişkin askı sürecinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Menemen Belediye Başkanlığı’nca yapılaşma koşulları ve plan notlarına yönelik yapılan itirazların kabulüne, diğer itirazların reddine, Yapılan itirazlar sonucu yeniden düzenlenen 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Menemen Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine karar verilmiştir. Eki için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/46 KONU : Aydın – Çine – Cumhuriyet (334 ada 2 nolu parsel) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 14/2/2013 tarih ve 1425 sayılı yazısına istinaden; 1- Mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş’ye (GAYRİMENKUL A.Ş.) ait Aydın İli, Çine İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi sınırları içerisinde yer alan, özelleştirme kapsam ve programında bulunan, yüzölçümü 8.373,96 m² olan, 334 ada 2 parsel numaralı taşınmaza yönelik, “Konut Alanı(Taks/Kaks :0.30/0.90 ve Taks/Kaks :0.30/1.20), Yol ve Park” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Çine Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine, karar verilmiştir. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/47 KONU : İzmir Taşınmazının özelleştirilmesi. Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (İdare) 31/1/2013 tarih, 1016 sayılı yazısına istinaden, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 5/2/2001 tarih, 2001/6 sayılı Kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan Gayrimenkul A.Ş. adına kayıtlı İzmir ili, Kemalpaşa ilçesi, Ulucak köyü, 495 ada, 6 no.lu parselde kayıtlı, 46.212 m2 yüzölçümlü gayrimenkulün üzerindeki binalar ile birlikte (Gayrimenkul) “satış” suretiyle özelleştirilmesini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamesinde belirtilen hususlar kapsamında yapılan ihale sonucunda ihale komisyonunca; 1. Gayrimenkulün 15.340.000.- (onbeşmilyonüçyüzkırkbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren CEMAR Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, CEMAR Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’nin sözleşme imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilerek ihalenin iptal edilmesine dair verilen nihai kararın onaylanmasına, 2. Bu karar çerçevesinde satış sözleşmesi imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına Karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/48 KONU : Tokat – Merkez – Kaleardı Mahallesi (1092 ada 98 nolu parsel) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1/2/2013 tarih ve 1058 sayılı yazısına istinaden; 1- Mülkiyeti Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş’ye (GAYRİMENKUL A.Ş.) ait Tokat İli, Merkez İlçesi, Kaleardı Mahallesi sınırları içerisinde yer alan özelleştirme kapsam ve programında bulunan yüzölçümü 58.079,58 m² olan, 1092 ada 98 nolu parsele yönelik, “Sanayi ve Depolama Alanı, Yol” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Tokat Belediye Başkanlığı’na gönderilmesine, karar verilmiştir. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/50 KONU : Maliye Hazinesine ait taşınmazların özelleştirme kapsam ve programına alınması. Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 28/1/2013 tarih ve 823 sayılı yazısına istinaden; 1. Maliye Hazinesine ait; • Muğla ili, Datça ilçesi, İskele Mahallesi, Balçıkhisar mevkiinde bulunan 393 ada, 3 parsel numaralı 1.706,00 m2 yüzölçümlü, • Kocaeli ili, Darıca ilçesi, Darıca Mahallesi, 657 ada, 1 parsel numaralı 7.344,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına, 2. Söz konusu taşınmazların satış yöntemiyle özelleştirilmesine ve satışın varlık satışı suretiyle gerçekleştirilmesine, 3. Özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar söz konusu taşınmazların her türlü bakım, onarım ve işletilmesi ile bu taşınmazlardan doğan her türlü yükümlülükler ve işletilmelerinden elde edilecek gelirlerin Maliye Hazinesi’ne bırakılmasına, 4. Özelleştirme işlemlerinin 2 (iki) yıl içerisinde tamamlanmasına karar verilmiştir [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/51 KONU : Kocaeli – Kandıra – Cebeci (103 ada 10 nolu parsel) İmar Planı Değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 21/1/2013 tarih ve 599 sayılı yazısına istinaden; 1- Kocaeli İli, Kandıra İlçesi, Cebeci Mahallesi sınırları içerisinde yer alan mülkiyeti Maliye Hazinesi’ne ait özelleştirme kapsam ve programında bulunan yüzölçümü 3.515 m2 olan 103 ada 10 parsel numaralı taşınmaza yönelik “Turizm Tesis Alanı” fonksiyonu önerilmesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğinin onaylanmasına, 2- Onaylanan imar planının Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip, bilgi ve gereği için Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Kandıra Belediye Başkanlığına gönderilmesine, karar verilmiştir. Eki için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Özelleştirme İdaresi Başkanlığından: ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI TARİH : 7/3/2013 KARAR NO : 2013/52 KONU : Hazine adına kayıtlı muhtelif taşınmazların özelleştirilmesi. Özelleştirme Yüksek Kurulunca; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (İdare)’nın 21/1/2013 tarih, 604 sayılı yazısına istinaden; 1. Kurulumuzun 01/06/2010 tarih, 2010/31 sayılı Kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan Maliye Hazinesi (Hazine) adına kayıtlı muhtelif taşınmazların “satış” yöntemiyle özelleştirilmelerini teminen İhale İlanı ve İhale Şartnamelerinde belirtilen hususlar kapsamında yapılan ihaleler sonucunda İhale Komisyonlarınca; • “Adana ili, Seyhan ilçesi, Aslandamı mahallesi, 4443 Ada, 108 numaralı parselde kayıtlı 5.467,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın 2.831.000.(İkimilyonsekizyüzotuzbirbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, 2.830.000.- (İkimilyonsekizyüzotuzbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Şahin ÇELİK’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Şahin ÇELİK’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, • Adana ili, Seyhan ilçesi, Kanalüstü mahallesi, 10416 Ada, 3 numaralı parselde kayıtlı 7.210,55 m2 yüzölçümlü taşınmazın 6.250.000.(Altımilyonikiyüzellibin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 6.240.000.(Altımilyonikiyüzkırkbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Halil AVCI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Halil AVCI’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, • Adana ili, Seyhan ilçesi, Kanalüstü mahallesi, 12279 Ada, 2 numaralı parselde kayıtlı 3.721,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın 3.200.000.- (Üçmilyonikiyüzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Şahin ÇELİK’e İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Şahin ÇELİK’in sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 3.100.000.- (Üçmilyonyüzbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hasbahçe Yapı İmar İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 3.040.000.- (Üçmilyonkırkbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Halil AVCI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Halil AVCI’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, • Adana ili, Seyhan ilçesi, Kanalüstü mahallesi, 12280 Ada, 2 numaralı parselde kayıtlı 3.937,30 m2 yüzölçümlü taşınmazın 3.105.000.- (Üçmilyonyüzbeşbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Halil AVCI’ya İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Halil AVCI’nın sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 3.060.000.- (Üçmilyonaltmışbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Aslan TEPELİ – Tülay YÜCEL Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Aslan TEPELİ – Tülay YÜCEL Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 3.055.000.(Üçmilyonellibeşbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren Al-De Kimya Sanayi Baharat Gıda Temizlik İthalat İhracat ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Al-De Kimya Sanayi Baharat Gıda Temizlik İthalat İhracat ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine, • Konya ili, Karatay ilçesi, Fevzi Çakmak mahallesi 827 numaralı parselde kayıtlı 46.500,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın 12.500.000.- (Onikimilyonbeşyüzbin) Türk Lirası bedelle en yüksek teklifi veren Hamdi BÜYÜKEGEN-Aziz ORUÇ Ortak Girişim Grubu’na İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Hamdi BÜYÜKEGENAziz ORUÇ Ortak Girişim Grubu’nun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 12.410.000.- (Onikimilyondörtyüzonbin) Türk Lirası bedelle ikinci teklifi veren Ümitli Turizm Gıda İnşaat Bilgisayar Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, Ümitli Turizm Gıda İnşaat Bilgisayar Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine, 12.160.000.- (Onikimilyonyüzaltmışbin) Türk Lirası bedelle üçüncü teklifi veren AVCAN-PA Petrol Çay İşletmeciliği Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne İhale Şartnamesi çerçevesinde satılmasına, AVCAN-PA Petrol Çay İşletmeciliği Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, teminatının İdare lehine irat kaydedilmesine ve ihalenin iptal edilmesine” dair verilen Kararların onaylanmasına, 2. Bu karar çerçevesinde satış sözleşmelerinin imzalanması ve karar gereklerinin yerine getirilmesi hususlarında İdarenin yetkili kılınmasına, karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— KURUL KARARLARI Sermaye Piyasası Kurulundan: SERMAYE PİYASASI KURULU KARARI Karar Sayısı: 203 Karar Tarihi: 22/2/2013 Kurul Karar Organı’nın 22/2/2013 tarihli ve 6 sayılı toplantısında, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 76’ncı maddesi hükmü uyarınca, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği üyelerinin vereceği değerleme hizmetlerine ilişkin olarak, 2013 yılı Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi ve Uygulama Esaslarının aşağıdaki şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. GAYRİMENKUL DEĞERLEME ASGARİ ÜCRET UYGULAMA ESASLARI 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 76. Maddesinin Altıncı Fıkrası Uyarınca Belirlenen; Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Üyelerinin Vereceği Değerleme Hizmetlerine İlişkin Ücretlerin Tutarlarına ve Sınırlarına İlişkin Esaslar 1) Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği (Birlik) üyelerinin müşterilerine vereceği değerleme hizmetleri karşılığında tahsil edilecek ücretlerde işbu esaslar ile ekte yer alan asgari ücret tarifesi uygulanır. İşbu esasların ekinde yer alan ücretlerin tutarları asgari nitelikte olup taraflarca işin özelliğine göre daha yüksek bir ücret belirlenebilir. 2) Ekli tarife ile belirlenen asgari ücret ve masraf tutarları sadece verilecek değerleme hizmetine ilişkin olup, hizmetin verilmesi için gereken ulaşım masrafları ile bu hizmetin verilebilmesi için zorunlu olan bilgi ve belgelerin temininde resmi kurumlara yapılan harç ve benzeri ödemeler ile KDV ve diğer vergiler gibi ek ücret ve masraflar tahsil edilecek asgari ücrete dâhil edilemez, ayrıca ödenir. Değerleme hizmeti verilmesine ilişkin asgari ücret dışındaki her türlü masraf ve bunların ödenmesine ilişkin hususlar taraflarca yapılacak yazılı bir sözleşme ile belirlenir. 3) Birlik üyelerinin verecekleri değerleme hizmetleri karşılığında tahsil edilecek ücret ve masraflar, verilecek hizmet sonucunda takdir edilecek olan değerler veya değerleme raporunun teslim süresiyle ilişkilendirilemez. 4) Birlik üyelerince verilecek değerleme hizmetleri için işbu esaslarla belirlenen ücretlerin ödenmesi; değerleme hizmetine konu varlığın alım satımının gerçekleşmesi, bu varlıkla ilgili bir kredi alım işleminin tamamlanması da dâhil olmak üzere hizmetin verilmesi dışında herhangi bir şarta bağlanamaz. 5) Ekli tarifede belirtilen brüt metre kare büyüklüklerinin belirlenmesinde Belediye İmar Yönetmelikleri dikkate alınır. 6) Birlik üyelerinin, değerleme hizmetini tümüyle başka bir Birlik üyesine devretmeleri ancak müşterileriyle yapacakları değerleme hizmeti sözleşmesinde buna izin veren bir hüküm bulunması şartıyla mümkündür. Bu halde, ekli tarifede belirlenen asgari ücretin en az %50’sinin hizmet alınan diğer Birlik üyesine ödenmesi şarttır. Bu kapsamda ödenecek ücret ve masraflar ile bunların ödenmesine ilişkin esaslar değerleme hizmeti veren Birlik üyesi ile hizmeti devralan Birlik üyesi arasında yapılacak yazılı sözleşmede önceden belirlenir. 7) Sermaye Piyasası Kanunu’nun 57. maddesinde belirtilen konut ve varlık finansmanı da dâhil olmak üzere sermaye piyasası mevzuatı ve bankacılık mevzuatı kapsamında sunulan değerleme hizmetlerinde toplu hizmet alımı, ihale veya benzer yöntemlerle işbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Uygulama Esasları ekinde yer alan Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen ücretlerde indirim uygulanamaz. 8) Değerleme hizmetlerine dayanak olan yazılı sözleşmeler işbu esaslara aykırı olamaz. 9) İşbu esasların uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Sermaye Piyasası Kurulu yetkilidir. 10) İşbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Uygulama Esasları ve eki Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte olan/geçerli olan tüm değerleme hizmeti sözleşmelerine uygulanır. Bu tarihten önce akdedilmiş olup da yürürlükte olan değerleme hizmeti sözleşmelerinin, işbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Uygulama Esasları ve eki Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi’ne aykırı hükümler ihtiva etmesi halinde, işbu esaslardaki ve ekli tarifedeki hükümler uygulanır. Eki için tıklayınız. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan: BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURULU KARARI Karar Sayısı: 5219 Karar Tarihi: 28/2/2013 Kurul Başkanlığının 27/2/2013 tarihli yazısı ekinde gönderilen 22/2/2013 tarih ve 32521522-134-5049 sayılı yazı ve eklerinin incelenmesi sonucunda; Kurulun 26/7/2012 tarihli ve 4867 sayılı Kararı ile kuruluşuna izin verilen Kıbrıs İktisat Faktoring A.Ş.’ye, Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 7 nci maddesi çerçevesinde faaliyet izni verilmesine karar verilmiştir. [R.G. 09 Mart 2013 – 28582 ] —— • —— Gümrük ve Ticaret Bakanlığından: GÜMRÜK GENEL TEBLİĞİ (TIR İŞLEMLERİ) (SERİ NO: 2) MADDE 1 – 31/12/2010 tarihli ve 27802 sayılı 5 inci Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük Genel Tebliği (Tır İşlemleri) (Seri No: 1)’ne 31 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 31/A maddesi eklenmiştir. “İzinli gönderici ve yerinde gümrükleme izni kapsamında yapılacak TIR karnesi işlemleri MADDE 31/A – (1) 10/1/2013 tarihli ve 28524 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği uyarınca ihracatta yerinde gümrükleme izni ve izinli gönderici yetkisi kapsamında TIR karnesi ile yapılacak işlemler bu maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılacaktır. (2) İhracatta yerinde gümrükleme izni kapsamında “1000” rejim kodu ile işlem gören ihracat eşyası izinli gönderici yetkisine sahip olmayan TIR karnesi hamili aracılığıyla da taşıtılabilir. “3141” ve “3151” rejim kodu ile işlem gören ihracat eşyası ise ancak izinli gönderici yetkisine sahip TIR karnesi hamili aracılığıyla taşıtılabilir. (3) İhracatta yerinde gümrükleme izni veya izinli gönderici kapsamında Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca ihracat beyannamesine ilişkin işlemler tamamlandıktan sonra, eşya izinde belirtilen ilgili yerlerde beklemekle birlikte, 19 uncu maddeye göre düzenlenen TIR karnesine ilişkin işlemler, TIR Sözleşmesi hükümleri nedeniyle 29 uncu madde hükümleri uyarınca yerine getirilir. Ancak, 29 uncu maddede yer alan aracın kontrolüne ilişkin yükümlülükler, araca güvenlik mührünü tatbik eden izinli gönderici veya yerinde gümrükleme izin sahibi tarafından gerçekleştirilir. (4) TIR karnesinin gümrük idaresine sunulması sırasında, yerine göre yerinde gümrükleme izin sahibince tatbik edilen mühür veya izinli gönderici tarafından tatbik edilecek olan mühür numaraları belirtilir. Gümrük idaresince de bu bilgiler karne üzerine kaydedilir. Mühür numarasının değişmesi gibi herhangi bir nedenle TIR Karnesi Volet-1 yaprağında bir değişiklik veya düzeltme yapılması gerekmesi halinde düzeltilen kısmın üzeri okunaklı olarak çizilerek doğru verinin yazılması ve bu değişikliğin düzeltme ve ilaveyi yapan kişice imzalanmasından sonra gümrük memuru tarafından resmi mühürle mühürlenir. Ayrıca, düzeltilen veri sisteme kaydedilir. (5) Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliğinin 78 inci maddesinde belirtilen çıkış izni bildirim süresi TIR karnesinin ilgili gümrük idaresince tescil edilmesini müteakip başlar. (6) Üçüncü fıkrada belirtilen işlemler izinli gönderici veya yerinde gümrükleme izinlerinde belirtilen gümrük müdürlüklerinde gerçekleştirilir.” MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür. [R.G. 10 Mart 2013 – 28583 ] —— • —— Gümrük ve Ticaret Bakanlığından: GÜMRÜK GENEL TEBLİĞİ (POSTA VE HIZLI KARGO TAŞIMACILIĞI) (SERİ NO: 4) Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketler ve Posta İdaresine 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 225 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca dolaylı temsil yetkisi tanınması ile 29/9/2009 tarihli ve 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 126 ncı maddesinde belirtilen eşyanın gümrük beyanı dâhil tüm gümrük işlemlerinin bu kişiler tarafından dolaylı temsil yoluyla takip edilip sonuçlandırılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 10, 35/C ve 225 inci maddeleri ile 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 126, 127 ve 128 inci maddelerine istinaden hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ’de geçen; a) Başvuru: 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 126 ncı maddesinde belirtilen eşyanın gümrük beyanı dâhil tüm gümrük işlemlerinin dolaylı temsil yoluyla yapılması yetkisi için yapılan başvuruyu, b) Başvuru formu: Ek-1’de yer alan dolaylı temsil yetkisi başvuru formunu, c) Doküman: Bir kişiden diğer bir kişiye gönderilen kişisel yazılı mesaj, kartpostal ile herhangi bir ticari değer taşımayan basılı materyal şeklindeki gönderileri, ç) Gönderi: Bir kişiden diğer bir kişiye gönderilen, içerisinde ticari veya gayri ticari nitelikte eşya bulunan paket, koli, poşet ve benzerini, d) Karar: 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararı, e) Kişi: Gerçek ve tüzel kişiler ile hukuken tüzel kişilik statüsüne sahip olmamakla birlikte yürürlükteki mevzuat uyarınca hukuki tasarruflar yapma yetkisini haiz kişiler ortaklığını, f) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını, g) Operatör: Hava yolu ile hızlı kargo taşımacılığı kapsamındaki gönderilerin gümrük beyanı dâhil tüm gümrük işlemlerini dolaylı temsil yoluyla yapmaya yetkili tüzel kişileri, ğ) Posta İdaresi: Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü, h) Yetki: 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 126 ncı maddesinde belirtilen eşyanın gümrük beyanı dâhil tüm gümrük işlemlerinin dolaylı temsil yoluyla yapılmasına yönelik verilen yetkiyi, ifade eder. Başvuru koşulları MADDE 4 – (1) Bu Tebliğ ile verilen yetki kapsamında işlem yapmak isteyen operatörlerin; a) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce hava kargo acentesi olarak yetkilendirilmiş olması, b) Bu Tebliğ kapsamındaki işlemlerin ifası, takibi ve sonuçlandırılması için şirket bünyesinde gümrük müşaviri istihdam ediyor olması veya gümrük müşaviri ya da gümrük müşavirliği şirketiyle sözleşme yapmış olması, c) Yönetim Kurulu üyeleri, sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişiler ile gümrük ve dış ticaret işlemlerinde temsil yetkisini haiz çalışanlarının 7/10/2009 tarihli ve 27369 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinin 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlardan kesinleşmiş cezası veya mahkumiyet kararı bulunmaması, ç) Kesinleşmiş gümrük vergisi ve ceza borcu bulunmaması, d) Bu Tebliğ kapsamındaki eşyanın konulacağı geçici depolama yerlerinde, gönderilerin gümrük müdürlüğünce muayene ve kontrolünü kolaylaştırmak üzere teknik özellikleri Bakanlıkça belirlenecek X-ray cihazı, otomatik barkod okuyucu, 8 inci maddede belirtilen eşya tasnif işlemini otomatik olarak yapmaya uygun yürüyen bant sistemi ve kamera sistemi bulundurulması ve Bakanlıkça gerekli görülecek diğer altyapının kurulmuş olması, e) Yetki kapsamı işlemlere ilişkin olarak, sonradan yapılacak kontroller sonucunda doğabilecek kamu alacağının garanti edilmesi amacıyla 250.000 Türk Lirası tutarında teminat göstermesi, zorunludur. (2) Posta İdaresi için birinci fıkranın (d) bendi dışındaki koşullar aranmaz. (3) Geçici depolama yeri işleticisi olmayan operatörler ile geçici depolama işleticisi olup son altı aylık dönemde; aylık ortalama ithalat beyanname sayısı 70 ve aylık ortalama taşıma senedi sayısı 90 altı olanlar için otomatik barkod okuyucu ve bant sistemi ile ilgili olarak Bakanlıkça farklı usuller belirlenebilir. Başvuruda aranacak belgeler MADDE 5 – (1) Başvuruda aşağıda belirtilen belgeler aranır: a) Ek-1/B’de yer alan başvuru formu, b) Şirketin kuruluşu ile faaliyet alanı içerisinde uluslararası hava kargo taşımacılığı olduğunu gösterir ticaret sicil gazetesinin aslı veya noterce, ticaret sicil memurluğunca ya da bağlı bulunulan odaca onaylı örneği, c) Şirketin yönetim kurulu üyeleri ile sermayesinin son durumu ve sermayesine iştirak eden pay sahiplerinin pay oranlarını gösterir ticaret sicil gazetesinin aslı veya noterce, ticaret sicil memurluğunca ya da bağlı bulunulan odaca onaylı örneği, ç) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen kişiler için, aynı bentte sayılan suçlardan hüküm giymediklerine dair başvuru tarihinden geriye dönük en geç iki ay içerisinde resmi kuruma verilmek üzere alınan adli sicil belgeleri asılları, d) Gümrük müşaviri istihdam edildiği veya gümrük müşaviri ya da gümrük müşavirliği şirketiyle sözleşme yapıldığına ilişkin belge, e) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce verilen hava kargo acentesi yetki belgesinin noter onaylı örneği, f) Sonradan yapılacak kontroller sonucunda doğabilecek kamu alacağının garanti edilmesi amacıyla alınacak 250.000 Türk Lirası tutarında teminat, g) Bu fıkranın (b), (c) ve (e) bentlerinde belirtilen belge aslının başvurunun yapıldığı Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğüne ibrazı halinde bu belgenin fotokopisi, aslına uygunluğu kontrol edildikten sonra ilgili görevli tarafından tasdik edilerek işleme alınır. (2) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen kişilerden sürekli olarak yurt dışında ikamet eden yabancı uyruklular için birinci fıkranın (ç) bendinde belirtilen belge aranmaz. (3) Posta İdaresi için birinci fıkrada belirtilen belgeler aranmaz; yazı ekinde Ek1/A’da yer alan başvuru formu ile başvuruda bulunulur. Başvuru şekli ve başvurunun değerlendirilmesi MADDE 6 – (1) Başvuru, 5 inci maddede belirtilen belgelerle birlikte, yetki kapsamı işlemlerin yapılacağı Gümrük Müdürlüğünün bağlı olduğu Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğüne yapılır. (2) Başvurunun eksiksiz yapılmış olduğunun anlaşılması halinde Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğünce oluşturulacak bir heyet marifetiyle gerekli şartların sağlanıp sağlanmadığı yerinde tespit edilerek bir tutanağa bağlanır. Söz konusu tespit sonuçları başvuru evrakı ve Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü görüşü ile birlikte başvuru tarihinden itibaren 15 gün içinde Bakanlığa gönderilir. (3) Yetki kapsamındaki işlemlerin, birden fazla Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğüne bağlı Gümrük Müdürlüklerinde yapılacak olması halinde başvurunun yapıldığı Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü diğer Bölge Müdürlüklerinden görüş alarak birinci fıkrada belirtilen işlemleri sonlandırır. (4) Talep, Bakanlıkça 15 gün içinde karara bağlanır. Yetkilendirme ve yetkinin kapsamı MADDE 7 – (1) İbrazı gereken belgelerin tam olduğunun ve aranan koşulların varlığının tespit edilmesi halinde, kişiye Bakanlıkça yetki verilir. (2) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca operatörlerce çalıştırılan gümrük müşavirleri bu Tebliğ kapsamında dolaylı temsil yoluyla işlem yapmak üzere yetkilendirilir. Operatörlerce çalıştırılan gümrük müşavirlerinden firma bünyesinde istihdam edilenler bu Tebliğ hükümleri dışında gümrük müşavirliği faaliyetinde bulunamazlar. (3) Operatörler, yetki kapsamındaki işlemlerin yapılmasında alıcı/göndericiyi ayrıca başka bir işleme gerek kalmadan temsil eder. Operatörlerce yetki kullanılırken vekâletname ibrazı aranmaz. Gönderilerin teslim ve tesellümüne ilişkin belgelerin alıcı/gönderici tarafından imzalanması bu yetkinin kendileri hesabına kullanıldığının kabul edildiği anlamına gelir. Gönderilerin tasnifi MADDE 8 – (1) Yurtdışından gelen gönderiler; otomatik barkod okuyucu ve X-ray kontrolünden geçirildikten sonra otomatik olarak aşağıdaki dört kategoriye ayrılır. a) Belge kontrolüne tabi dokümanlar ve Kararın 45 inci maddesinde belirtilen eşya, b) Belge kontrolüne tabi yetki kapsamında beyan edilebilecek diğer gönderiler, c) Yetki kapsamındaki gönderilerden gümrükçe muayeneye tabi tutulacak olanlar, ç) Yetki kapsamı dışında kalan gönderiler. (2) Eşyanın otomatik barkod okuyucudan geçirilmesiyle oluşturulan elektronik boşaltma listesi ile beyanname bilgileri çakıştırılarak 4458 sayılı Kanunun 237 nci maddesinin beşinci fıkrası çerçevesinde eksiklik ve fazlalık takibatı yapılır. (3) Gerekli önlemlerin alınmasını teminen, içerisinde ithali ve ihracı yasak eşya bulunan gönderilerden ilgili gümrük müdürlüğü derhal haberdar edilir. (4) Birinci fıkrada belirtilen her bir gönderiye ilişkin cins, kıymet, miktar ve Bakanlıkça gerekli görülen diğer bilgiler, barkod okuyucusu tarafından okunacak şekilde gönderi üzerinde yer almalıdır. (5) Numunelik eşya ve modellerin, Kararın 86 ncı maddesi kapsamında kıymet ve ağırlık sınırlamasına tabi tutulmaksızın tasnif edilmesi için operatörce gerekli önlemler alınır. (6) Birinci fıkrada belirlenen gönderilerin tasnif işlemi, geçici depolama yeri işleticisi olmayan operatörler ile geçici depolama işleticisi olup son altı aylık dönemde; aylık ortalama ithalat beyanname sayısı 70 ve aylık ortalama taşıma senedi sayısı 90 altı olan operatörler tarafından ilgili gümrük memurunun bilgisi olmak kaydıyla, otomatik barkod okuyucudan faydalanılmaksızın doğrudan personel eliyle yapılabilir. (7) Altıncı fıkrada belirtilen işlem hacmine ulaşan kargo operatörlerinin olup olmadığının kontrolü her yılın Ocak ayında yapılır ve işlem hacminin kriterleri geçtiği tespit edilen kargo operatörlerine birinci fıkra kapsamında tasnif işlemi yapılması sorumluluğu bildirilirken yatırım süreci için gerekli süre tespit edilerek Bakanlığa da bilgi verilir. (8) Operatörler tarafından gönderilerin incelenmesi için Gümrük Yönetmeliğinin 87 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca izinler yıllık olarak verilir. Gönderilerin beyanı MADDE 9 – (1) 4458 sayılı Kanunun 35/A maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarına göre belirlenecek süre sona ermeden önce operatör tarafından gümrük beyannamesi verilen yetki kapsamındaki gönderiler için özet beyan verilmesinden vazgeçilebilir. Bu durumda, gümrük beyannamesi, 4458 sayılı Kanunun 35/B maddesinde öngörülen özet beyanda bulunması gerekli asgari bilgileri içerir ve aynı Kanunun 61 inci maddesi uyarınca tescil edilinceye kadar özet beyan statüsündedir. (2) Doküman olarak ayrılan gönderilerin beyanında asgari olarak alıcı, gönderici, eşya cinsi, miktarı, brüt ağırlığı, rejim kodu bilgileri ve teslimat adresi yer alır. Doküman kapsamına giren gönderiler, tek bir kalemde topluca beyan edilir. Gelen doküman gönderilerine ilişkin yapılacak beyanda alıcı olarak dolaylı temsil yetkisi kapsamında beyanda bulunacak operatör, gönderici olarak yurt dışından eşyayı gönderen hızlı kargo firması veya posta idaresi, miktar olarak beyan edilecek toplam doküman adedi, toplam brüt ağırlık ve rejim kodu bilgileri yer alır. Giden doküman gönderilerine ilişkin yapılacak beyanda ise alıcı olarak yurt dışında gönderiyi teslim alacak hızlı kargo firması veya posta idaresi, gönderici olarak dolaylı temsil yetkisi kapsamında beyanda bulunacak operatör, miktar olarak beyan edilecek toplam doküman adedi, toplam brüt ağırlık ve rejim kodu bilgileri yer alır. Ayrıca, yetki kapsamında beyan edilen her bir dokümana ilişkin bilgileri içeren liste gümrük idaresince istenildiğinde sunulmak üzere operatör tarafından elektronik ortamda muhafaza edilir. (3) Kararın 45 inci maddesi kapsamı eşya için gümrük beyannamesinde ikinci fıkrada belirtilen bilgilere ilaveten kıymete ve varsa sekizli tarife alt pozisyonuna ilişkin bilgi yer alır. (4) İkinci kategoride yer alan gönderiler için üçüncü fıkrada belirtilen bilgilere ilaveten eşyanın sekizli tarife alt pozisyonu, ilk ve son yüklendiği ülke bilgileri yer alır. (5) Yetki kapsamındaki, teşvik, sübvansiyon veya parasal iadeye ya da ayniyet tespitine konu olmayacak ihracat gönderilerinin gümrüğe beyanı operatörün elindeki bilgi ve belgeler çerçevesinde uçak kalkışına kadar yapılır ve söz konusu beyanda uçak kalkışından sonraki 24 saat içinde düzeltme yapılabilir. (6) Kararın 126 ncı maddesi kapsamında miktarı brüt 150 kilogramı ve değeri 7500 Avro’yu geçmeyen ihracat rejimine konu eşyanın beyanı bu Tebliğ hükümleri çerçevesinde operatör tarafından yapılır. Gönderilerin kontrol ve muayenesi MADDE 10 – (1) Yetki kapsamındaki gönderiler, risk analizine dayalı kontrol ve muayeneye tabi tutulur. (2) Kontrol ve muayene için X-ray cihazının kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir. X-ray kontrolünde şüphelenilen bir durum olması halinde gönderi açılarak muayene edilir. Muayene memuru sarı hatta işlem gören eşyanın muayenesini gerekli görür ise Gümrük Yönetmeliğinin 183 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen işleme gerek kalmaksızın muayene yapabilir. (3) Eşyanın cins ve tanımı ile değerinin doğru ve eksiksiz olarak beyan edilmesi operatörün sorumluluğundadır. Aksi durumlarda 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu dâhil meri mevzuat kapsamında cezai işlem tesis edilir. Vergilerin ödenmesi MADDE 11 – (1) Gönderilerin tahakkuk ettirilen gümrük vergileri operatör tarafından tahsil edilebilir ve operatör tarafından gümrük idaresi adına tahsil edilen vergiler, eşyanın operatöre teslimini takip eden en geç 7 işgünü içerisinde ödenir. Geri gelen eşya ve mahrece iade edilen eşya MADDE 12 – (1) 9 uncu maddenin beşinci ve altıncı fıkraları kapsamında ihraç edilmiş eşyanın tamamen veya kısmen geri gelmesi halinde aynı maddenin altıncı fıkrasında bahsi geçen ağırlık ve kıymet sınırlamaları dâhilinde işlem yapılır. (2) İhraç edildikten sonra geri gelen eşyanın gümrük vergilerinden muaf olarak serbest dolaşıma girebilmesi için ihracat nedeniyle yararlanılan hak ve menfaat varsa bunların iade edildiğini gösteren belgenin gümrük idaresine ibrazı gerekir. İhracat nedeniyle katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi iadesinden veya istisnasından yararlanan eşyanın katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi tahsil edilir. (3) Gönderinin yanlışlıkla Türkiye'ye gelmesi halinde yurt dışı edilmesine; mahrece iadesi gereken gönderinin geldiği ülkeye gitmesine, operatörün beyanı doğrultusunda izin verilir. (4) Mahrece iadesi talep edilen eşyanın serbest dolaşıma girişinde maktu vergi tahsil edilmişse bu eşyanın muayeneye tabi tutulması ve serbest dolaşıma giriş beyannamesindeki ilgili taşıma senedinin iptali gerekir. Gümrük müdürlüğünce alınacak tedbirler MADDE 13 – (1) Gümrük müdürlüğü gümrük işlemlerinin yapılmasını teminen gerekli tedbirleri alır. (2) Gümrük muafiyeti ve bu Tebliğde öngörülen yetki kapsamında ithalat ve ihracata konu edilen eşya ve adına işlem yapılan kişiye ilişkin istatistikî veriler risk analizi kapsamında dikkate alınır. (3) Eşyanın alıcısına teslimini takip eden 3 iş günü içerisinde teslim tarihi ve alıcının TC Kimlik numarası/Vergi numarası gümrük idaresine elektronik ortamda iletilir. (4) Eşyanın alıcısına teslim edilememesi halinde “U”, eşyanın alıcısına teslim edilip TC Kimlik numarası/Vergi numarasının temin edilememesi halinde ise “D” kodları tamamlayıcı beyanda TC Kimlik numarası/Vergi numarası yerine seçilir. Belgelerin saklanması MADDE 14 – (1) Yetki kapsamında beyan edilecek gönderilere ilişkin ticari belgeler gümrük müdürlüğünce talep edildiğinde ibraz edilmek üzere operatörlerce elektronik ortamda veya kağıt ortamında beş yıl süreyle saklanır. Bildirim yükümlülüğü MADDE 15 – (1) Başvuru formunda yer alan bilgilerde değişiklik olması halinde, form güncellenerek en kısa sürede Bakanlığa bildirimde bulunulur. Müeyyide MADDE 16 – (1) 4 üncü maddede yer alan koşullardan bir veya birden fazlasının operatörce kaybedildiğinin anlaşılması halinde, bu koşul veya koşullar yeniden sağlanıncaya kadar operatörün bu Tebliğ kapsamındaki yetkiden faydalanmasına izin verilmez. (2) Kararın Onuncu Kısmına aykırı hareket ettiği tespit edilen operatörler hakkında Kararın 128 inci maddesi uyarınca işlem yapılır. (3) Bu maddenin uygulanmasında posta hizmetlerine ilişkin uluslararası yükümlülükler dikkate alınır. (4) Bu Tebliğde düzenlenen hususlara aykırı hareket ettiği tespit edilen operatörler hakkında fiil daha ağır bir cezai yaptırımı gerektirmemesi halinde, 4458 sayılı Kanunun 241 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca işlem yapılır. Diğer hükümler MADDE 17 – (1) Bu Tebliğ hükümlerinin uygulanmasında Kararın 112 nci maddesi hükmü dikkate alınır. (2) Bu Tebliğ hükümleri kapsamında yapılan ihracatta ihracatçı birliği onayı aranmaz. (3) Bu Tebliğde öngörülmeyen hususlarda, gümrük mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde işlem yapılır. Özel ve zorunlu durumlar MADDE 18 – (1) Bakanlık bu Tebliğin uygulanmasını temin etmek amacıyla gerekli göreceği her türlü tedbiri almaya, özel ve zorunlu durumlar ile bu Tebliğde yer almayan hususları inceleyip sonuçlandırmaya yetkilidir. Yürürlükten kaldırılan tebliğ MADDE 19 – (1) 28/1/2010 tarihli ve 27476 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gümrük Genel Tebliği (Posta ve Hızlı Kargo Taşımacılığı) (Seri No:1) yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük MADDE 20 – (1) Bu Tebliğ yayımlandığı tarihten altı ay sonra yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 21 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 10 Mart 2013 – 28583 ] —— • —— DÜZELTME 6/3/2013 tarihli ve 28579 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, “Elektrik Piyasasında Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğ"in 11 inci maddesinin birinci fıkrasında sehven yer alan “PSTDTt = PESDTt – PSHDTt” formülü, “PSTDTt = PESDTt + PSHDTt” şeklinde düzeltilmiştir. [R.G. 10 Mart 2013 – 28583 ] —— • —— YÖNETMELİKLER Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: 506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNUN 2167 SAYILI KANUNLA DEĞİŞTİRİLEN 32. MADDESİNİN (B) FIKRASINDA BELİRTİLEN AĞIZ PROTEZLERİ İLE İLGİLİ OLARAK YAPILACAK YARDIMA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 18/8/1978 tarihli ve 16381 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla Değiştirilen 32. Maddesinin (B) Fıkrasında Belirtilen Ağız Protezleri ile İlgili Olarak Yapılacak Yardıma İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: 506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNUN 2167 SAYILI KANUNLA DEĞİŞTİRİLEN 102 NCİ MADDESİNDE BELİRTİLEN, YOL PARALARI İLE ZARURİ MASRAF KARŞILIKLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 19/8/1978 tarihli ve 16382 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 Sayılı Kanunla Değiştirilen 102 nci Maddesinde Belirtilen, Yol Paraları ile Zaruri Masraf Karşılıklarına İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: 506 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNA GÖRE EŞ VE ÇOCUKLARA TEMİN EDİLECEK PROTEZ ARAÇ VE GEREÇLERİNE DAİR YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK MADDE 1 – 30/12/1999 tarihli ve 23922 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Eş ve Çocuklara Temin Edilecek Protez Araç ve Gereçlerine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: BAĞ-KUR GENEL KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 15/4/2004 tarihli ve 25434 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağ-Kur Genel Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: BAĞ-KUR SİGORTALILARININ YURT DIŞINDA TEDAVİLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK MADDE 1 – 22/7/2005 tarihli ve 25883 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağ-Kur Sigortalılarının Yurt Dışında Tedavilerine İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: EMEKLİ VE MALULLÜK AYLIĞI BAĞLANMIŞ OLANLARLA, BUNLARIN KANUNEN BAKMAKLA YÜKÜMLÜ BULUNDUKLARI AİLE FERTLERİ, DUL VE YETİM AYLIĞI ALANLARIN MUAYENE İLE TEDAVİLERİ HAKKINDA YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 6/9/2003 tarihli ve 25221 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emekli ve Malullük Aylığı Bağlanmış Olanlarla, Bunların Kanunen Bakmakla Yükümlü Bulundukları Aile Fertleri, Dul ve Yetim Aylığı Alanların Muayene ile Tedavileri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: SOSYAL SİGORTALAR KURUMU BAŞKANLIĞI İLAÇ LİSTESİ VE UYGULAMA TALİMATININ DÜZENLENMESİ USUL VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK MADDE 1 – 12/2/2005 tarihli ve 25725 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı İlaç Listesi ve Uygulama Talimatının Düzenlenmesi Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: T. C. EMEKLİ SANDIĞI BORÇ PARA VERME YÖNETMELİĞİNİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 8/10/1991 tarihli ve 21015 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan T. C. Emekli Sandığı Borç Para Verme Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan: ELEKTRONİK HABERLEŞME SEKTÖRÜNDE HİZMET KALİTESİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1 – 12/9/2010 tarihli ve 27697 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Haberleşme Sektöründe Hizmet Kalitesi Yönetmeliğinin 9 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(4) İdari para cezaları ve diğer yaptırımlar Yönetmeliğin her bir eki için ayrı ayrı değerlendirilerek uygulanır.” MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 12/9/2010 27697 Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 15/4/2011 27906 [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— TEBLİĞ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından: TAŞINABİLİR, TEKRAR DOLDURULABİLİR, KULLANIMDAKİ ÇELİK LPG TÜPLER İLE İLGİLİ TEBLİĞ (TS 5306) (TEBLİĞ NO: MSG – MS - 2013/3) MADDE 1 – (1) Bu Tebliğ, 3/6/2011 tarihli ve 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 10/6/1930 tarihli ve 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men'i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanun ile 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk Standardları Enstitüsü Kuruluş Kanununa dayanılarak hazırlanmıştır. MADDE 2 – (1) 29/5/1990 tarihli ve 20532 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ (Tebliğ No: Mecburi Standard-90/48-49) ile Bakanlıkça mecburi uygulamaya konulan TS 5306 Kullanımdaki LPG Tüplerinin Muayene, Deney Bakım ve Tamiri standardı mecburi uygulamadan kaldırılacaktır. Bu Standard yerine Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından revizyonu hazırlanan TS 5306 Taşınabilir, Tekrar Doldurulabilir, Kullanımdaki Çelik LPG Tüpler – Kusur Tanımları, Hurdaya Ayırma Sınırları ve Tüplerin Tamiri veya Hurdaya Ayrılması standardı imalat ve satış safhalarında zorunlu olarak uygulanacaktır. MADDE 3 – (1) TS 5306 Standardının kapsamı aşağıda verilmiştir: “Bu standard, anma su hacmi 0,5 litreden 150 (dahil) litreye kadar olan, et kalınlığı 1,5 mm’den az olmayan çelikten mamul TS EN 1439 ve TS EN 1440'a göre kontrol ve muayene edilmiş LPG tüplerinin kusur tanımları, hurdaya ayırma sınırları ve tamiri veya hurdaya ayırma esaslarını kapsar.” MADDE 4 – (1) TS 5306 standardı kapsamına giren ürünleri üreten ve satanların bu Tebliğ hükümlerine uymaları zorunludur. MADDE 5 – (1) TS 5306 standardı, TSE’nin merkez teşkilatından veya il temsilciliklerinden temin edilir. TSE’nin ve il temsilciliklerinin iletişim bilgilerine TSE’nin internet sayfasından ulaşılır. MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ yayımlandığı tarihten üç ay sonra yürürlüğe girer. MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı yürütür. [R.G. 11 Mart 2013 – 28584 ] —— • —— TÜZÜK Karar Sayısı : 2013/4311 Ekli “Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzüğün Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Tüzük”ün yürürlüğe konulması; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 2/11/2012 tarihli ve 6910 sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu’nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY N. ERGÜN Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı V. S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ORTAKLIKLARIN DENETİMİNE DAİR TÜZÜĞÜN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA İLİŞKİN TÜZÜK MADDE 1 – 15/7/1972 tarih ve 7/4656 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzük yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2 – Danıştayca incelenmiş olan bu Tüzük yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Tüzük hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— YÖNETMELİKLER Karar Sayısı : 2013/4283 Ekli “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Yönetmeliği”nin yürürlüğe konulması; Başbakan Yardımcılığının 4/12/2012 tarihli ve 1509 sayılı yazısı üzerine, 11/10/2011 tarihli ve 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 28/1/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı S. ERGİN F. ŞAHİN S. ERGİN N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı V.Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Yönetmeliği [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE BASIN VE YAYIN MENSUPLARININ ÇALIŞMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, basın ve yayın mensuplarının Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yerleşkesindeki çalışmalarına ve hizmetlerden yararlanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, basın kartı sahibi olan yerli ve yabancı basın ve yayın mensuplarını kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 168 inci maddesi ile 1/12/2011 tarihli ve 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun 27 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Basın kartı: Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce, Türk ve yabancı basın ve yayın mensuplarına verilen resmî nitelikteki basın kartını, b) Basın şeref ve sürekli basın kartı: Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce, basın ve yayın mensuplarına verilen sürekli nitelikteki basın kartlarını, c) Basın ve yayın kuruluşları: 1) Ülke düzeyinde dağıtımı yapılan günlük siyasi gazeteler ile haftalık siyasi dergileri, 2) TBMM Başkanlığı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığını, 3) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından frekans tahsisi yapılan ulusal nitelikteki televizyon kuruluşlarını, 4) (1) ve (3) numaralı alt bentlerde tanımlanan en az 10 basın ve yayın kuruluşu ile paralı haber bülteni verme anlaşması olan siyasi nitelikteki Türk haber ajanslarını, 5) Uluslararası düzeyde dağıtımı yapılan ve yayınlanan, Türkiye'de temsilciliği bulunan siyasi nitelikteki yabancı günlük gazete, haftalık dergi, haber ajansı ve televizyon kuruluşlarını, ç) Geçici basın kartı: Parlamento muhabiri kartı taşımayan ve TBMM'ye günübirliğine gelen basın kartı sahibi Türk ve yabancı basın ve yayın mensuplarına verilen geçici nitelikteki giriş kartını, d) Geçici basın özel kartı: Basın şeref kartı veya sürekli basın kartı taşıyanlar ile (c) bendinde tanımlanan basın ve yayın kuruluşlarının sahibi, genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi ve köşe yazarlarına verilen geçici nitelikteki giriş kartını, e) Güvenlik Yönetmeliği: TBMM Başkanlık Divanınca kabul edilerek yürürlüğe giren Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik Yönetmeliğini, f) Kurul: Basınla İlişkiler Kurulunu, g) Parlamento muhabiri: Basın ve yayın kuruluşlarınca, TBMM'nin çalışmalarını izlemek üzere görevlendirilen ve bu Yönetmelik hükümlerine göre Kurul tarafından kendilerine parlamento muhabiri kartı verilen basın ve yayın mensuplarını, ğ) Parlamento muhabiri araç giriş kartı: TBMM'de görev yapan parlamento muhabiri kartı sahibi basın ve yayın mensuplarının araçları için hazırlanan giriş kartını, h) Parlamento Muhabirleri Derneği: Parlamento muhabirleri arasında mesleki dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamak, basın ve yayın mensuplarının TBMM içerisindeki çalışmalarını rahat ve düzenli biçimde sürdürmelerini temin etmek amacıyla kurulan derneği, ı) Parlamento muhabiri kartı: Basın ve yayın kuruluşlarınca, TBMM'nin faaliyetlerini izlemekle görevlendirilen en az beş yıllık basın kartı sahibi muhabir, kameraman ve foto muhabirlerine, unvanları yazılmak koşuluyla, Kurul tarafından verilen fotoğraflı ve süreli giriş kartını, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Basınla İlişkiler Kurulu Kurul ve görevleri MADDE 5 – (1) Kurul, ilgili İdare Amirinin başkanlığında, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanı, Basın işleriyle görevlendirilen Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı ile Parlamento Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu üyelerinden birinin katılımıyla oluşur. (2) Kurul Başkanı, kendisinin yokluğunda Kurulun toplantısına başkanlık etmek üzere diğer İdare Amirlerinden birine vekâlet verebilir. (3) Kurul, bu Yönetmelik ve Güvenlik Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde, basın ve yayın mensuplarının TBMM'de yürütecekleri çalışmaları düzenlemek, yürütmek ve gerektiğinde Yönetmelik değişikliği teklifi ve aldığı uygulama kararlarını, yetkisine göre TBMM Başkanı veya Başkanlık Divanının onayına sunmakla görevlidir. (4) Basın ve yayın kuruluşlarının muhabir, foto muhabiri ve kameramanlarına verilecek parlamento muhabiri kartı tahsis sayısı Kurul tarafından belirlenir. Kart tahsis işlemlerinde Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı ve Basın İlan Kurumundan temin edilecek bilgiler dikkate alınır. (5) Kurul, ayda bir kez toplanarak TBMM'nin basınla ilişkili konularını görüşür, parlamento muhabirleri ile ilgili tutanakları inceler ve karara bağlar. (6) Kurul, TBMM Başkanının onayını alarak, olanaklar ölçüsünde basın ve yayın kuruluşlarına TBMM yerleşkesinde çalışma bürosu tahsis edebilir. Çalışma bürosu tahsis edilemediği durumlarda, basın ve yayın mensuplarının çalışmaları için düzenlenmiş ortak çalışma alanlarıyla oda tahsis talepleri karşılanır. (7) Kurulun sekretarya hizmetleri, TBMM Başkanlığı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığınca yürütülür. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Kart Başvuru Usulü, Kartların Düzenlenmesi ve Verilmesi Başvuru usulü MADDE 6 – (1) Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı her yasama yılı başlangıcından bir ay önce, basın ve yayın kuruluşlarına kart tahsis sayılarını bildiren birer yazı göndererek, bu Yönetmelikte belirtilen koşullara uygun olmak üzere, TBMM'de görevlendirecekleri mensuplarının isim listesini ve evraklarının gönderilmesini ister. (2) Basın ve yayın kuruluşları, TBMM'de görevlendirmek istedikleri mensuplarına ait evrakları yedi gün içinde Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına yazılı olarak bildirirler. Bildirimlere, başvuru sahibinin dolduracağı form ile basın kartı örneği ve iki adet fotoğrafı eklenir. Kartların düzenlenmesi ve verilmesi MADDE 7 – (1) Basın ve yayın kuruluşlarının TBMM'de görevlendirmek istedikleri muhabir, kameraman ve foto muhabirlerinin en az beş yıllık basın kartı sahibi olmaları gerekir. (2) TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı görevlilerinden basın kartı sahibi olanlara, Kurul kararıyla parlamento muhabiri kartı verilir. (3) TBMM'de görev yapacak basın ve yayın mensuplarına verilecek parlamento muhabiri kartı, parlamento muhabiri araç giriş kartı, geçici basın kartı ve basın özel kartının biçim yönünden düzenlenmesi ile hak sahiplerine verilmesine ilişkin işlemler, Güvenlik Yönetmeliği hükümleri de dikkate alınarak Kurulun belirleyeceği çerçeve içerisinde, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından yerine getirilir. Parlamento muhabiri kartı başvuruları, Kurulca karara bağlanır. Parlamento muhabiri araç giriş kartı başvurularının Yönetmeliğe uygun olup olmadığı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığınca incelenir ve ilgili İdare Amirinin onayına sunulur. İdare Amirinin parlamento muhabiri araç giriş kartı başvuru formlarını onaylamasından sonra kartlar hazırlanır. (4) Parlamento muhabiri kartı, parlamento muhabiri araç giriş kartı, geçici basın kartı ve geçici basın özel kartı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanı tarafından imzalanır, sahiplerine imza karşılığında teslim edilir. Kart sahiplerinin isim listesi ve TC kimlik numaraları TBMM Koruma Daire Başkanlığına bildirilir. Kartların geçerlilik süresi bir yasama yılıdır. (5) Hazırlanan kart örnekleri, TBMM Koruma Daire Başkanlığına ve Destek Hizmetleri Başkanlığına bilgi amacıyla gönderilir. Parlamento muhabiri kartı MADDE 8 – (1) Parlamento muhabiri kartı almak üzere başvuruda bulunanların basın kartı kullanım süreleri, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığınca Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden temin edilecek bilgiyle tespit edilir. Başvurular, Kurulda bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek, başvuru sahiplerine parlamento muhabiri kartı verilip verilmeyeceğine karar verilir. (2) Parlamento Muhabirleri Derneği eski başkanları ile basın şeref kartı sahiplerine koşulsuz, sürekli basın kartı sahiplerine ise bir basın yayın kuruluşunda fiilen çalıştığını belgelemesi koşuluyla, Kurulca, parlamento muhabiri kartı verilebilir. (3) Parlamento muhabiri kartı aldıktan sonra çalıştığı işyeri ile ilişiği kesilen basın ve yayın mensupları, aldıkları tanıtma ve araç giriş kartlarını kırk beş gün içinde Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına teslim etmek zorundadırlar. İlgili basın ve yayın kuruluşlarından veya meslekten ayrıldığı tespit edilen basın ve yayın mensubunun kartı, geçerliliğini yitirir. Kartını teslim etmeyenlerin isimleri Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığınca TBMM Koruma Daire Başkanlığına bildirilir. Bu kişiler, basın kimliğiyle TBMM'ye alınmazlar. (4) İşyeri değiştiren basın ve yayın mensupları, eski kartlarını iade etmedikçe kendilerine yeni kart verilmez. Basın ve yayın kuruluşları da kartların iptali durumunda, söz konusu kartları Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına iade etmekle yükümlüdürler. (5) İşyeri değişikliğinde yeni işyerine ait başvurunun, kartın kaybedilmesi halinde ise gazetede yayınlanan kayıp ilanının, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığına verilmesi zorunludur. Geçici basın giriş kartı MADDE 9 – (1) Parlamento muhabiri kartı sahibi olmayan basın ve yayın mensuplarından, TBMM'de belli bir toplantıyı izlemek veya bir görüşme yapmak üzere gelenlere, basın kartı sahibi olmaları koşuluyla ve bu kart karşılığında Basın Bürosundan geçici basın kartı verilir. (2) Geçici basın kartı alanlar, Genel Kurul salonunda ve komisyon salonlarında basına ayrılan yerlerde oturur. Genel Kurul çalışmaları sürerken, TBMM kulislerine kesinlikle giremezler. Geçici basın kartlı basın ve yayın mensupları, çalışmalarını tamamlayınca geçici basın kartını geri vererek TBMM'den ayrılırlar. Geçici basın özel giriş kartı MADDE 10 – (1) Basın şeref kartı veya sürekli basın kartı taşıyanlar ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde tanımlanan basın ve yayın kuruluşlarının sahibi, genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi ve köşe yazarlarına, TBMM çalışmalarını izleyebilmeleri amacıyla, sahip oldukları basın kartlarıyla değiştirmek üzere Basın Bürosundan geçici basın özel kartı verilir. Geçici basın özel kartlı basın ve yayın mensupları, çalışmalarını tamamlayınca geçici basın özel kartını geri vererek TBMM'den ayrılırlar. Parlamento muhabiri araç giriş kartı MADDE 11 – (1) Parlamento muhabiri kartı taşıyanların beyan edeceği sadece bir araca, parlamento muhabiri kartı ve araç tescil belgesinin önlü arkalı fotokopisi ile birlikte başvurusu halinde parlamento muhabiri araç giriş kartı verilir. (2) Araç başkası adına kayıtlı ise başvuru sahibinden TBMM araç giriş kartı taahhütnamesi ve araç sahibinin nüfus cüzdanı fotokopisi alınır. Araç bir şirket adına kayıtlı ise basın ve yayın kuruluşu ile şirket arasında düzenlenen araç kiralama sözleşmesinin bir örneği istenir. Parlamento muhabiri araç giriş kartı alınacak aracı makam veya şirket sürücüsü kullanması halinde, sürücünün nüfus cüzdanı fotokopisi alınır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Film ve Fotoğraf Çekimleri ile Basın Toplantısı Basın toplantısı ve çekimler MADDE 12 – (1) TBMM yerleşkesinde, her türlü canlı yayın, film ve fotoğraf çekimleri izne tabidir. Çekim izin formu, muhabir unvanlı kişi tarafından doldurulur ve imzalanır. İzin, ilgili İdare Amiri veya yetkilendireceği Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanı ya da basın işleriyle görevlendirilen Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı Başkan Yardımcısı tarafından verilir. Çekim izinleri, belirtilen kişi, mekân, süre ve zamanla sınırlıdır. (2) Aksine bir karar olmadıkça, TBMM Genel Kurul toplantılarında, basın locasından flaş kullanılmamak kaydıyla fotoğraf çekimi yapılabilir. TBMM Televizyonu dışında Genel Kurula kamera alınmaz. (3) Komisyon ve siyasi parti grup toplantılarında film ve fotoğraf çekimleri, Komisyon Başkanı ve siyasi parti grup başkanvekilinin iznine bağlıdır. Basın mensupları, toplantıları kendilerine ayrılan bölümlerden izleyebilirler. (4) TBMM Basın Toplantı Salonunda, sadece milletvekilleri ile TBMM'de temsil edilen siyasi partilerin milletvekili olmayan genel başkanları partilerine mensup milletvekilleriyle birlikte basın toplantısı yapabilirler. (5) TBMM Şeref Holünde TBMM Başkanının katılacağı programlar haricinde televizyon programı yapılamaz. (6) TBMM'de film ve fotoğraf çekimi ile röportaj yapmak isteyen, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından akreditasyonu yapılmamış yabancı basın ve yayın mensupları taleplerini öncelikle Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğüne, basın müşavirliklerine veya büyükelçiliklere iletirler. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden gelecek izin talep yazısını müteakip, birinci fıkra hükümlerine göre izin verilir. BEŞİNCİ BÖLÜM Çalışma Şartları ve Denetim Çalışma şartları MADDE 13 – (1) Basın ve yayın kuruluşları, TBMM'nin çalışmalarını bu Yönetmelikte ve Güvenlik Yönetmeliğinde belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde izleyebilirler. Bu amaçla TBMM'de sürekli muhabir, foto muhabiri ve kameraman görevlendirebilirler. (2) Parlamento muhabirleri, Genel Kurul toplantılarını, izinli olarak da komisyon ve siyasi parti grup toplantılarını kendilerine ayrılan yerlerde izleyebilirler. (3) Parlamento muhabirleri TBMM içerisinde kütüphane, lokanta, berber, açık otopark ve benzeri hizmetlerden yararlanabilirler. (4) Kameramanlar ve foto muhabirleri Basın Bürosunda yapılan basın toplantıları hariç izinsiz olarak kamera ve fotoğraf makineleriyle birlikte TBMM binalarında ve bahçelerinde dolaşamazlar, izin verilmedikçe komisyon ve siyasi parti grup toplantı salonlarına giremezler. (5) Geçici basın kartı taşıyanlar, kulislere giremezler, Genel Kurul toplantılarını basın locasından, komisyon çalışmalarını ve basın toplantılarını ise basına ayrılan bölümlerden izleyebilirler. (6) Parlamento muhabirleri, geçici basın kartı ve geçici basın özel kartı taşıyanlar giriş ve çıkışlarda TBMM Şeref Kapısını kullanamazlar. (7) Basın ve yayın mensupları kendilerine verilen tanıtım kartlarını TBMM yerleşkesinde yakalarına takarlar. Denetim MADDE 14 – (1) Parlamento muhabirlerinin TBMM yerleşkesindeki davranış ve tutumları Kurul üyeleri tarafından denetlenir. (2) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranan, izinsiz ya da çekim izin formunda belirtilen kişi, mekân, süre ve zaman dışında çekim yapan, kıyafeti TBMM yerleşkesinde çalışmaya uygun olmayan basın ve yayın mensubunun durumu tutanakla tespit edilir ve Kurulda görüşülür. Kurulca ilgilinin uyarılmasına karar verilirse, Kurul kararı, Kurul Başkanının yazısıyla ilgiliye tebliğ edilir. Aynı tutumunda ısrar ettiği belirlenen ilgilinin parlamento muhabiri kartı Kurulca iptal edilir ve durum ilgilinin mensup olduğu kuruluşa bildirilir. (3) TBMM'nin güvenliğini ve saygınlığını ihlal edici eylem ve davranışta bulunan basın ve yayın mensubunun parlamento muhabiri kartı ilgili İdare Amirince iptal edilir. İptal gerekçesi ilgiliye ve kuruluşuna bildirilir. Kartı iptal edilen parlamento muhabiri, iptal süresince TBMM yerleşkesinde basın ve yayın faaliyeti yürütemez. (4) Geçici basın kartı ve geçici basın özel kartı verilen basın ve yayın mensupları da kart iptalinin dışında bu madde hükümlerine tabidir. (5) Kurul kararları ile ilgili duyurular ve yazılar Kurul Başkanının imzasıyla ilgili yerlere gönderilir. (6) Bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerinin ve Kurul tarafından alınacak ilgili kararların uygulanmasında Güvenlik Yönetmeliği hükümleri de dikkate alınarak TBMM Koruma Daire Başkanlığı ile işbirliği yapılır. ALTINCI BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Kıyafet MADDE 15 – (1) Parlamento muhabirleri ile diğer basın ve yayın mensupları, TBMM Genel Kurul Salonu içerisinde, TBMM İçtüzüğünün 56 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine uygun çalışırlar. Kadın muhabirler, yönetmelik ve genelgelere uygun olarak pantolon da giyebilirler. (2) Genel Kurul salonu dışında yönetmelik ve genelgelere uygun giyinilir. (3) Bu hükümleri ihlal edenler yerleşke içinde uyarılırlar, Genel Kurulda ise dışarı çıkarılırlar. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 16 – (1) 6/6/2009 tarihli ve 27250 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Büyük Millet Meclisinde Basın ve Yayın Mensuplarının Çalışmaları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı yürütür. [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— Adalet Bakanlığından: DENETİMLİ SERBESTLİK MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILIĞINA ATAMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, denetimli serbestlik müdür yardımcılığı giriş sınavının usul ve esasları ile müdür ve müdür yardımcısı olarak atanacaklarda aranacak nitelikleri düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, denetimli serbestlik müdür ve müdür yardımcıları ile bu kadrolara atanacak adayları kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 26/A ve 27 nci maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bakan: Adalet Bakanını, b) Bakanlık: Adalet Bakanlığını, c) Genel Müdürlük: Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünü, ç) Giriş sınavı: Denetimli serbestlik müdür yardımcılığı için yapılan yazılı sınav ve mülakatı veya Kamu Personeli Seçme Sınavı ve mülakatı, d) Hizmet süresi: Aylıksız izinli olarak geçen süreler ile toplamı üç ayı geçen hastalık ve refakat izinleri hariç olmak üzere müdür yardımcılığı unvanında fiilen çalışılan süreyi, e) Komisyon: Denetimli serbestlik müdür yardımcılığı giriş sınav komisyonunu, f) KPSS: Kamu Personeli Seçme Sınavını, g) Müdür: Denetimli serbestlik müdürünü, ğ) Müdür Yardımcısı: Denetimli serbestlik müdür yardımcısını, h) ÖSYM: Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığını, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Müdür Yardımcılığı Giriş Sınavına İlişkin Usul ve Esaslar Giriş sınavına başvuru şartları MADDE 5 – (1) Giriş sınavına katılabilmek için; a) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen şartları taşımak, b) En az dört yıllık eğitim veren fakülte ve yüksekokullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumundan mezun olmak, c) KPSS puan türüne göre alım yapılması halinde ilanda belirtilen KPSS puan türünden en az 70 puan almış olmak, şartları aranır. Giriş sınavı duyurusu MADDE 6 – (1) Başvuru ve sınav yeri, tarihi, şekli, sınav konuları, KPSS puan türü, sınavda alınan başarı derecelerine göre çağrılacak aday sayısı, diğer hususlar ile istenecek belgeler başvuru tarihinin bitiminden en az otuz gün önce Resmî Gazete’de, Türkiye genelinde yayımlanan tirajı en yüksek ilk beş gazetenin en az birinde ve Bakanlığın resmî internet sayfasında ilân edilir. Başvuru şekli ve başvuruda istenen belgeler MADDE 7 – (1) Sınav başvuruları, elektronik ortamda kabul edilir. Gerekli görülmesi hâlinde elden veya posta ile başvuru yöntemi de kullanılabilir. (2) Giriş sınavına katılmak isteyen adaylardan; a) Başvuru Formu, b) KPSS puan türüne göre alım yapılması halinde KPSS sonuç belgesinin bilgisayar çıktısı, c) Diploma veya mezuniyet belgesi aslı veya onaylı sureti ya da yabancı üniversitelerden mezun olunması hâlinde Yükseköğretim Kurulunca verilen denklik belgesinin aslı veya onaylı sureti, ç) 1 adet vesikalık fotoğraf, istenir. (3) Başvuru koşullarını taşımadığı veya istenen belgelerde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılır. Bu kişilerin atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilir. Giriş sınavı usulleri MADDE 8 – (1) Müdür yardımcıları, mesleğe giriş sınavı ile alınır. (2) Müdür yardımcılığı mesleğine giriş sınavı; a) Yazılı sınav puanına göre yapılacak sıralama ve mülakat, b) KPSS puanına göre yapılacak sıralama ve mülakat, usullerinden biriyle yapılır. Yazılı sınav şekli ve değerlendirme MADDE 9 – (1) Yazılı sınav; Bakanlık tarafından yapılabileceği gibi ÖSYM, üniversiteler veya kamu kurumlarından birine de yaptırılabilir. (2) Yazılı sınav; genel kültür ve genel yetenek ile alan bilgisi konularından oluşur. Buna göre; a) Genel kültür ve genel yetenek: Türkçe, Matematik, Atatürk ilkeleri ve inkılâp tarihi, Türkiye coğrafyası ve temel yurttaşlık bilgisi, b) Alan bilgisi: Anayasa hukuku, idare hukuku, medenî hukuk genel hükümleri, ceza hukuku genel hükümleri, ceza infaz hukuku, ceza usul hukuku ve kamu maliyesi, konularını kapsar. (3) Yazılı sınavda; genel yetenek ve genel kültür soruları ile alan bilgisi soruları kendi aralarında eşit olarak puanlanmak suretiyle, genel yetenek ve genel kültür soruları yüzde otuz, alan bilgisi soruları yüzde yetmiş puan ağırlığına sahip olacak şekilde değerlendirilir. (4) Yazılı sınavdan başarılı sayılmak için en az 70 puan almak gerekir. Mülakat ve değerlendirme MADDE 10 – (1) Yazılı sınav usulüyle alım yapılması halinde, bu sınavda en az 70 puan alanlar arasından en yüksek puandan başlanarak sınav ilanında belirtilen kadronun en fazla dört katı aday mülakata çağrılır. (2) İlanda belirtilen KPSS puan türüne göre alım yapılması halinde, sınav ilânında belirtilen kadro sayısının en fazla dört katı aday en yüksek puandan başlanarak mülakata çağrılır. (3) Birinci ve ikinci fıkralara göre mülakata çağrılmaya hak kazanan en düşük puana sahip adayla aynı puanı alanlar da mülakata çağrılır. (4) Mülakat sırasında adaylar; a) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü, b) Temsil kabiliyeti, c) Öz güveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı, ç) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, yönlerinden değerlendirilir. (5) Adaylar, Komisyon başkan ve üyeleri tarafından dördüncü fıkrada yazılı niteliklerin her biri için en fazla yirmi beş puan verilmek suretiyle toplam yüz puan üzerinden değerlendirilir ve verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir. (6) Mülakatta başarılı sayılabilmek için başkan ve üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şarttır. En yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere mülakat başarı listesi hazırlanır ve bu liste Komisyon tarafından imzalanarak Genel Müdürlüğe teslim edilir. Sınav komisyonu MADDE 11 – (1) Komisyon, Genel Müdürlükten bir genel müdür yardımcısı başkanlığında, Genel Müdürlükten iki, Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Personel Genel Müdürlüğünden birer üye olmak üzere toplam beş üyeden oluşur. (2) Geçerli bir mazereti sebebiyle herhangi bir üyenin sınav komisyonuna katılamaması halinde aynı birimden başka bir üye görevlendirilir. (3) Sınav komisyonu üyelerinin görevlendirilmesinde Bakan Olur’u alınır. (4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Genel Müdürlükçe yürütülür. Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması MADDE 12 – (1) Nihai başarı listesi, adayların yazılı sınav puanı veya KPSS puanı ile mülakatta aldıkları puanların aritmetik ortalamasına göre yapılır. (2) Nihai başarı listesinde puanların eşit olması halinde, sırasıyla yazılı sınav uygulanmışsa yazılı sınav puanı, uygulanmamışsa KPSS puanı, mülakat puanı, lisans diploma notu daha yüksek olan aday sıralamada üstte yer alır. (3) Başarılı olan asıl ve varsa yedek adayların isimleri nihai başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilan edilir. Sınav sonucuna itiraz ve değerlendirme MADDE 13 – (1) Sınav sonuçlarının ilan edilmesinden itibaren yedi işgünü içinde yazışma adresi, telefon numarası ve elektronik posta adresini içeren adaya ait isim ve imzalı dilekçe ile doğrudan Genel Müdürlüğe ya da Genel Müdürlüğe gönderilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılıklarına itiraz edilebilir. (2) Süresinde verilmeyen veya birinci fıkrada yazılı şartları taşımayan dilekçeler dikkate alınmaz. (3) İtirazlar, itiraz süresinin dolmasından itibaren en geç otuz gün içerisinde Sınav Komisyonu tarafından değerlendirilir ve verilen kararlar idari yargı yolu açık olmak üzere kesindir. (4) Değerlendirme sonuçları, ilgililerin dilekçelerinde belirttikleri yazışma adreslerine gönderilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Müdür Yardımcılığı ve Müdürlüğe Atanma Sınavı kazananlardan istenecek belgeler MADDE 14 – (1) Sınavı kazananlardan; a) Diploma veya mezuniyet belgesi aslı veya onaylı sureti ya da yabancı üniversitelerden mezun olunması hâlinde Yükseköğretim Kurulunca verilen denklik belgesinin aslı veya onaylı sureti, b) Sınav sonuç belgesinin bilgisayar çıktısı, c) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek herhangi bir akıl hastalığı bulunmadığına dair yazılı beyan, ç) Adlî sicil kaydı olup olmadığına dair yazılı beyan, d) Erkek adaylar için askerlikle ilişiği bulunmadığına dair yazılı beyan, e) Mal bildirim beyannamesi, f) 1 adet fotoğraf, istenir. Müdür yardımcılığına atanma MADDE 15 – (1) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen şartları taşıyanlardan giriş sınavında başarılı olup atanmaya hak kazanan ve güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanan adaylar müdür yardımcısı olarak atanır. (2) Geçerli bir mazereti olmaksızın yasal süresi içerisinde görevine başlamayan veya atanma hakkından feragat eden adayların atama işlemi iptal edilir. (3) Atanmaya hak kazanan adaylardan bir kısmının çeşitli sebeplerle atanamaması, atamalarının iptal edilmesi veya memuriyetten çekilmesi gibi nedenlerle kadroların boşalması halinde, aynı sınav sonucu oluşan nihaî başarı listesindeki sıraya göre yedek adaylar arasından atama yapılabilir. Bu atama, bir sonraki sınavın ilân tarihine kadar ve her halde müdür yardımcısı alımına ilişkin sınav ilanının yapıldığı tarihten itibaren iki yılı aşamaz. Müdür yardımcılığından müdürlüğe, müdürlükten müdür yardımcılığına atanma MADDE 16 – (1) Müdür yardımcılığı kadrosunda en az üç yıl hizmet süresi bulunanlar arasından; eğitim kariyeri, liyakati, temsil ve yönetim kabiliyeti ile performans durumlarına göre başarılı sayılanlar Bakanlıkça müdür kadrosuna atanabilir. (2) Müdür olarak atananlardan bu görevde kalmasında hakkındaki adli veya idari soruşturma nedeniyle ya da denetim raporlarına göre sakınca görülenler ile hizmet ve performans durumlarına göre başarısız bulunanlar müdür yardımcısı olarak atanabilir. (3) 10/7/2003 tarihli ve 25164 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 33 üncü maddesi kapsamında alt bölgelerde görev yapan müdürler, talep halinde veya ihtiyaç durumuna göre üst bölgelere müdür yardımcısı olarak atanabilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Müdür ve müdür yardımcılarının eğitimi MADDE 17 – (1) Müdür ve müdür yardımcıları, Genel Müdürlükçe veya Bakanlık Eğitim Dairesi Başkanlığınca mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve etik değerler ile temsil kabiliyeti kazanmak üzere eğitime tâbi tutulur. Yönetmelikte hüküm bulunmayan haller MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde, Adalet Bakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliği uygulanır. Yürürlük MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— Türkiye İş Kurumundan: AKTİF İŞGÜCÜ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Genel Esaslar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; istihdamın korunmasına ve artırılmasına, işsizlerin mesleki niteliklerinin geliştirilmesine, işsizliğin azaltılmasına ve özel politika gerektiren grupların işgücü piyasasına kazandırılmasına yardımcı olmak üzere Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen aktif işgücü hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Türkiye İş Kurumu tarafından işgücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilecek olan mesleki eğitim kurslarını, işbaşı eğitim programlarını, girişimcilik eğitim programlarını, toplum yararına programları, iş ve meslek danışmanlığı faaliyetlerini ve bu Yönetmelik çerçevesinde tasarlanacak olan diğer kurs, program, proje ve özel uygulamalar ile bunların uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası ve 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 48 inci maddesinin altıncı fıkrasının (d) bendi ile yedinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar ve kısaltmalar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte yer alan; a) Aktif işgücü hizmetleri: İstihdamın korunmasına ve artırılmasına, işsizlerin mesleki niteliklerinin geliştirilmesine, işsizliğin azaltılmasına ve özel politika gerektiren grupların işgücü piyasasına kazandırılmasına yardımcı olmak üzere yapılan faaliyetleri, b) Bireysel gönderme: Kuruma kayıtlı kişilerin grup oluşturulması şartından bağımsız olarak aktif işgücü hizmetlerinden yararlandırılmalarını, c) Denetim Kurulu: 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında oluşturulan ve Kurum tarafından yürütülen işgücü yetiştirme faaliyetlerini denetlemek üzere oluşturulan il istihdam ve mesleki eğitim denetim kurullarını, ç) Engelli: Bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerle kaybetmesi nedeniyle çalışma gücünün en az yüzde kırkından yoksun olduğu sağlık kurulu raporları ile belgelenen ve çalışabilir durumda olan kişileri, d) Eski hükümlü: Bir yıldan daha uzun süreli bir suçtan veya ceza süresine bakılmaksızın Devlet memuru olmaya engel bir suçtan hüküm giyen ve cezasını infaz kurumlarında tamamlayanları, cezası ertelenenleri, koşullu salıverilenleri, özel kanunlarda belirtilen şartlardan dolayı istihdam olanağı bulunmayanları, ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklı bulunanları ve denetimli serbestlik kapsamında olanları, e) Genel Müdürlük: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünü, f) Girişimcilik eğitim programı: Kuruma kayıtlı kişilerin iş kurmalarını ve işlerini devam ettirmelerini sağlamak üzere düzenlenen eğitimleri, g) Hizmet merkezi: Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerine bağlı olarak kurulan birimi, ğ) Hizmet sağlayıcı: Bu Yönetmelik kapsamındaki hizmetleri sunabilecekleri, h) Hükümlü: Bir yıldan uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezadan veya ceza süresine bakılmaksızın Devlet memuru olmaya engel bir suçtan hüküm giyip ceza ve infaz kurumlarında bulunanları, ı) İl müdürlüğü: Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünü, i) İstekli: Hizmet alımına teklif verenleri, j) İşbaşı eğitim programı: Katılımcılara mesleki deneyim kazandırmak üzere, Kurumca belirlenen asgari şartları taşıyan işyerlerinde işbaşında verilen eğitimi, k) İş ve meslek danışmanı: Kuruma kayıtlı iş arayanların iş bulmalarına, mesleki uyum problemlerini gidermelerine, mesleki becerilerini geliştirmelerine, mesleklerini veya işlerini değiştirmelerine, işverenlerin ise mevzuat çerçevesinde bilgilendirilmeleri ile taleplerini karşılamalarına sistemli olarak yardım eden kişiyi, l) Katılımcı: Toplum yararına program, girişimcilik eğitim programları ve işbaşı eğitim programlarına katılanları, m) KDV: Katma değer vergisini, n) Kesinleşen kursiyer sayısı: Kursun başlamasından itibaren geçen onda birlik sürenin bitim tarihi itibariyle kursa devam eden mevcut kursiyer sayısını, o) Kurs: Herhangi bir mesleği olmayan, bir mesleği olmakla birlikte mesleğinde iş bulamayan veya mesleğinde yeterli olamayanların, niteliklerini geliştirerek istihdam edilebilirliklerini artırmak amacıyla düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimlerini, ö) Kursiyer veya katılımcı başı ders saat maliyeti: Bir kursiyerin veya katılımcının bir ders saatine karşılık olmak üzere kurs veya program için gerekli olan temrin malzemesi, eğitici, kurs veya program yeri ve mesleki rehabilitasyon giderleri, yüklenici kârı ile eğitim için yapılan ve Genel Müdürlükçe uygun bulunan benzeri giderleri, p) Kursiyer: Kurslara katılanları, r) Kurum: Türkiye İş Kurumunu, s) MEB: Millî Eğitim Bakanlığını, ş) Mesleki Yeterlilik Belgesi: Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından onaylanmış, bireyin bilgi, beceri ve yetkinliğini ifade eden belgeleri, t) MYK: Mesleki Yeterlilik Kurumunu, u) Özel politika veya uygulama gerektiren gruplar: Diğer gruplara göre istihdamında daha fazla güçlük çekilen kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, engelliler gibi dezavantajlı grupları, ü) Plan: Yıllık işgücü eğitim planını, v) PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü, y) Protokol: İşbirliği kapsamında düzenlenecek kurs ve programların çerçevesini belirleyen işbirliği veya iyi niyet belgelerini, z) SGK: Sosyal Güvenlik Kurumunu, aa) Sistem: Düzenlenen faaliyetlere ilişkin iş ve işlemlerin elektronik ortamda yapılmasına imkan sağlayan Kurum bilgi işlem ağını, bb) Sözleşme: Bu Yönetmelik kapsamında düzenlenen kurs, program ve projenin çerçevesini belirleyen ve Kurum ile yüklenici veya işveren ile katılımcı arasında imzalanan belirli süreli belgeyi, cc) Teklif: Hizmet alımı veya işbirliği kapsamında istekli tarafından yapılan başvuruyu, çç) Temrin gideri: Bu Yönetmelik kapsamında düzenlenen kurs, program ve projelerin yürütülmesi esnasında kullanılarak tüketilen ve demirbaş niteliği taşımayan malzemelere ilişkin gideri, dd) Toplum yararına program (TYP): İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını amaçlayan ve bunlara geçici gelir desteği sağlayan programları, ee) Ulusal Meslek Standartları (UMS): 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Mesleki Yeterlilikler Kurumu Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından kabul edilen meslek standartlarını, ff) Ulusal yeterlilik: 5544 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından kabul edilen yeterlilikleri, gg) Yeterlilik birimi: Ulusal yeterlilikte yayımlanan yeterlilik birimlerinden her birini, ğğ) Yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşu: Türk Akreditasyon Kurumu veya Avrupa Akreditasyon Birliği ile çok taraflı tanıma anlaşması imzalamış akreditasyon kurumlarınca akredite edilmiş ve Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından sınav ve belgelendirme yapmak üzere yetkilendirilmiş olan personel belgelendirme kurum ve kuruluşlarını, hh) Yüklenici: Bu Yönetmelik kapsamındaki hizmetlerin yürütülmesi amacıyla sözleşme ve/veya protokol imzalanan hizmet sağlayıcıları, ifade eder. Yetki ve sorumluluk MADDE 5 – (1) Aktif işgücü hizmetlerine ilişkin politikaların belirlenmesi, ilgili mevzuatın hazırlanması ve uygulanmasının koordinasyonundan Genel Müdürlük yetkili ve sorumludur. (2) Aktif işgücü hizmetleri için hizmet alımı ve işbirliği yapılması ile hizmetlerin yürütülmesinden il müdürlükleri yetkili ve sorumludur. Gerektiğinde hizmet merkezleri, il müdürlükleri tarafından bu kapsamda yetkilendirilebilir. (3) Kurum, bu Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemlerin yürürlükteki mevzuata uygun şekilde yapılmasını temin etmek için gerekli tedbirleri alır. Ödeneklerin belirlenmesi MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemlerin yapılması için il müdürlüklerine tahsis edilecek ödenek miktarı, her yıl Genel Müdürlükçe belirlenir. (2) Genel Müdürlük, ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda il müdürlüklerine tahsis edilen ödeneklerde değişiklik yapabilir, ödeneklerin bir kısmını veya tamamını merkezde tutabilir, yürütülen ve planlanan faaliyet ya da projeleri dikkate alarak ödenek tahsisi yapabilir. Genel Müdürlükçe il müdürlüklerine tahsis edilen ödeneklerde değişiklik yapılırken il müdürlüklerinin yıllık işgücü eğitim planı ile yapılması planlanan faaliyet ve projeleri dikkate alınır. Yıllık işgücü eğitim planı MADDE 7 – (1) İl müdürlüklerince en geç ilgili yılın ocak ayında yıllık işgücü eğitim planı hazırlanır ve İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulunun onayını müteakip on beş gün içerisinde ilan edilerek Kurumun internet sayfasında yayımlanır. Planda yıl içerisinde yapılacak değişiklikler Kurulun onayı ile uygulanır. (2) Planda, işyerlerinden alınan talepler ve/veya işgücü piyasası araştırmaları sonucunda belirlenen meslekler ile bu mesleklerde eğitim alacak kişi sayısı yer alacaktır. Planda yer alacak meslekler itibarıyla eğitim verilecek kişi sayısı, ilgili meslekte işyerlerinden alınan talepler ve işgücü piyasası araştırmaları sonucunda tespit edilen işgücü ihtiyacından, son iki yıl içinde Kurum aracılığıyla ilgili meslekte eğitim almış Kuruma kayıtlı işsizler çıkarılarak belirlenir. Kurs ve programların uygulanması MADDE 8 – (1) Bu Yönetmelikte belirtilen istisnalar dışında, kurs ve programların uygulanması yıllık işgücü eğitim planında yer alması şartına bağlıdır. (2) Bu Yönetmelik kapsamındaki aktif işgücü hizmetleri, işbirliği veya hizmet alımı yoluyla gerçekleştirilir. İKİNCİ BÖLÜM Mesleki Eğitim Kursları Mesleki eğitim kurslarının açılması MADDE 9 – (1) Yıllık işgücü eğitim planında yer alan mesleklerde kurs açılabilmesi için işyerlerinden talep gelmesi gerekir. Söz konusu talebin, il müdürlüğünce yapılacak çalışmalar sonucunda Kurum kayıtlarından karşılanamaması halinde, sadece karşılanamayan kısım için mesleki eğitim kursu açılabilir. (2) Planda yer almayan bir meslek için hizmet alımı yöntemi ile kurs düzenlenmek istenildiğinde; Genel Müdürlükten uygunluk onayı alınması ve İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulunun onayıyla planda değişiklik yapılması gereklidir. (3) Planda yer almayan bir meslek için özel sektör işyerlerinden alınan işçi taleplerinin Kuruma kayıtlılardan karşılanamaması durumunda özel sektör işyerleri tarafından en az yüzde elli, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından en az yüzde yirmi istihdam taahhüdü verilmesi şartıyla işbirliği kapsamında kurs düzenlenebilir. Bu şekilde kurs düzenlenen meslek, İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulunun yapılacak ilk toplantısında yıllık işgücü eğitim planına eklenir. Hizmet sağlayıcılar MADDE 10 – (1) İşbirliği veya hizmet alımı yapılabilecek hizmet sağlayıcılar aşağıda belirtilmiştir. a) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları. b) Üniversiteler. c) 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununa ve 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa dayanılarak kurulan özel öğretim kurumları ve özel eğitim işletmeleri. ç) Özel sektör işyerleri. d) Kuruluş amaçları doğrultusunda olmak şartıyla; kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, işçi, işveren, esnaf sendikaları, özel kanunla kurulan banka ve kuruluşları ve bunlara bağlı işyerleri ile iktisadi işletmeleri bulunan dernek ve vakıflar. (2) Aktif işgücü hizmetlerinin sunulması kapsamında ilgili mevzuatın belirlediği çerçevede, 4904 sayılı Kanun kapsamında kurulan özel istihdam büroları ile de işbirliği veya hizmet alımı yapılabilir. (3) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlar sadece işbirliği kapsamında teklif sunabilirler. (4) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşların alt yapısının diğer hizmet sağlayıcılar tarafından kullanılması durumunda, bu hizmet sağlayıcılar sadece işbirliği kapsamında teklif sunabilirler. (5) Kurum, hizmet alım ilanında belirtmek şartı ile hizmet alınan mesleğin özelliği ve hizmet sunulacak bölge dikkate alınarak, birinci fıkrada belirtilen hizmet sağlayıcıları sınırlandırabilir. (6) 5580 sayılı Kanuna göre Millî Eğitim Bakanlığı tarafından verilen kurs açma iznine sahip olan kurumlar ile sadece izin alınan konularda kurs düzenlenebilir. Vakıf ve dernekler, kendilerine ait iktisadi işletme ile teklif sunabilecek olup merkezlerinin olduğu il dışında teklif sunabilmeleri için, o ilde şubelerinin bulunması ve dernek tüzüğü veya vakıf senedinde mesleki eğitim verebileceğinin yer alması; üniversitelerin ise teklif sundukları ilde faaliyet göstermelerine yetkili olduklarını gösterir resmî belgeleri ve kendilerini temsil edebilecek yetkilendirilmiş yerleşik birimlerinin bulunması gereklidir. (7) Hizmet sağlayıcıların; teklif ve sözleşme aşamasında 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 10 uncu maddesi gereğince vergi, SGK primi ve prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmaması gerekir. Bu borç ve cezaları yapılandırılmış olanlardan hizmet alımı yapılabilir. İşbirliği yoluyla düzenlenecek kurslarda ve kamu kurum ve kuruluşları ile yapılan hizmet alımı ve işbirliğinde vergi, SGK primi ve prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmaması şartı aranmaz. (8) Hizmet alımı yapan il müdürlüğünde; ihale yetkilisi kişiler ile bu yetkiye sahip komisyonlarda görevli kişiler ve belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri ile bunların ortağı olduğu şirketler (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler hariç) ile bunların üyesi veya yöneticisi oldukları hizmet sağlayıcılar ile hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. Hizmet alımı MADDE 11 – (1) Yıllık işgücü eğitim planında yer alan mesleklere ilişkin hizmet alımları; tespit edilen yaklaşık kursiyer başı ders saat maliyeti de dikkate alınarak bu Yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde, 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükmü uyarınca doğrudan temin usulü ile yapılır. Hizmet alımı, söz konusu mevzuatın Kuruma verdiği yetkiye istinaden, bu Yönetmelik ve belirlenecek usul ve esaslara göre gerçekleştirilir. (2) Birinci fıkra hükümlerine bağlı olmak kaydıyla; aynı meslekte birden fazla hizmet sağlayıcıdan ve birden fazla gerçek veya tüzel kişinin aralarında yaptıkları anlaşma ile oluşturulan iş ortaklığı veya konsorsiyumlardan aynı ilan çerçevesinde hizmet alınabilir. Bir hizmet sağlayıcıdan birden fazla meslekte hizmet alımı yapılabilir. İşbirliği yapılması MADDE 12 – (1) Hizmet sağlayıcılar, işbirliği yöntemi ile ilana tabi olmaksızın, bu maddede belirtilen koşullara uygun olarak kurs teklifinde bulunabilirler. (2) Kurum; kursiyer zaruri gideri, sigorta prim gideri ile eğitici gideri ve temrin giderlerinin bir veya birkaçını ya da tamamını içerecek şekilde işbirliği yöntemi ile kurs düzenleyebilir. (3) Hizmet sağlayıcılar ile işbirliği kapsamında kurs düzenlenebilmesi, bu maddede belirtilen istisnalar dışında, yüzde elli istihdam taahhüdü verilmesi şartına bağlıdır. Bu kapsamda düzenlenecek kurslarda kursiyer zaruri gideri ve kursiyerler için ödenmesi zorunlu olan sigorta prim giderleri dışında herhangi bir ödeme yapılamaz. Ancak özel sektör işyerleri ile düzenlenen eğitimlerde, eğiticinin hizmet sağlayıcının kendi bünyesinden karşılanamaması halinde MEB tarafından belirlenen ek ders saat ücretinin iki katını aşmamak üzere eğitici gideri yükleniciye ödenebilir. (4) Kamu kurum ve kuruluşları (devlet üniversiteleri dahil) ve Anayasanın 135 inci maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile il müdürlüğüne tahsis edilen yıllık eğitim bütçesinin yüzde beşini geçmemek üzere işbirliği kapsamında düzenlenecek kurslarda istihdam taahhüt oranı en az yüzde yirmi olarak dikkate alınır. (5) Üniversiteler ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları ile istihdam taahhüdü aranmaksızın, il müdürlüğüne tahsis edilen yıllık eğitim bütçesinin yüzde beşini geçmemek üzere işbirliği yöntemi ile kurs düzenlenebilir. Bu oranı iki katına çıkarmaya Kurum Yönetim Kurulu yetkilidir. (6) Dördüncü ve beşinci fıkralar çerçevesinde düzenlenen kurslarda, kursiyerlere kursiyer zaruri gideri ve sigorta primi ödenir. Ayrıca ihtiyaç duyulması halinde MEB tarafından belirlenen ek ders saat ücretinin iki katını aşmamak üzere eğitici gideri ile toplam kursiyer zaruri giderinin yüzde onunu geçmemek üzere eğitim sırasında kullanılacak temrinlik malzeme için ödeme yapılabilir. (7) İşbirliği yöntemi ile kurs düzenleyecek hizmet sağlayıcılardan eğitim hizmetleri protokolü imzalanmadan önce aşağıdaki belgelerden kendileri ile ilgili olanlar istenir. a) Talep dilekçesi. b) Hizmet sağlayıcı türüne göre; ticaret sicil gazetesi, vakıf senedi, dernek tüzüğü, MEB onaylı özel öğretim kurumu çalışma ruhsatı, birlik veya oda kaydı belgesi, üniversiteler için Yüksek Öğretim Kurulu yetki belgesi, dernek ve vakıflar için iktisadi işletme ve/veya merkezleri dışında teklif verilen ilde şube kuruluşuna ait belgelerin aslı veya noter onaylı örneği. c) İmza sirkülerinin aslı veya noter onaylı örneği. ç) 5580 sayılı Kanun kapsamındakiler için mesleki eğitim yetki belgesinin aslı veya noter onaylı örneği. d) Ticaret odasından alınacak faaliyet belgesi. e) MEB'den alınacak eğitim kapasite raporu. f) Eğitim programı veya planı. g) Eğiticilere ait özgeçmiş ve bununla ilgili belgeler. (8) Kamu kurum ve kuruluşlarından yedinci fıkrada sayılan belgelerden sadece eğitim programı ve eğiticilere ait belgeler istenir. (9) İşbirliği kapsamında hizmet sağlayıcılardan alınan teklifler, aksi yönde bir hüküm bulunmadığı sürece, bu Yönetmeliğin eğitim mekanı, eğitim programı, eğitici ve istihdam yükümlülüğüne ilişkin hükümlerine tabi olarak değerlendirilir. Hizmet sağlayıcılarda aranacak şartlar MADDE 13 – (1) 4734 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatının verdiği yetki çerçevesinde kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı amacı ile hizmet sağlayıcılarda aranılacak şartlar ayrıca belirlenebilir. Hizmet alımı ve işbirliği yapılamayacaklar MADDE 14 – (1) Kurum, hizmet alım ilanı ve şartnamesinde belirterek hizmetlerin etkin ve verimli şekilde temini için, 4734 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatının verdiği yetki çerçevesinde, hizmet sağlayıcıları sınırlandırabilir. Bireysel gönderme yoluyla hizmet alımı MADDE 15 – (1) İlgili mevzuat çerçevesinde, bireysel gönderme yöntemi ile Kuruma kayıtlı kişiler, mesleki eğitim hizmetlerinden yararlandırılabilir. Yaklaşık maliyetin tespiti MADDE 16 – (1) Yaklaşık maliyeti belirlemek üzere yapılacak piyasa fiyat araştırması, ihale yetkilisince görevlendirilen kişi veya kişilerce yapılır. (2) Hizmet alımına konu mesleğe ilişkin kursun yaklaşık maliyeti, kursiyer başı ders saat maliyeti üzerinden 4734 sayılı Kanunun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan ilgili mevzuat doğrultusunda Katma Değer Vergisi hariç belirlenir. (3) Yaklaşık maliyetin tespit edilmesinde kullanılmak üzere, Genel Müdürlük tarafından kursiyer başı ders saat maliyetlerine ilişkin çalışmalar yapılabilir. İl müdürlüklerinin, kursiyer başı yaklaşık ders saat maliyetlerinin belirlenmesinde sistemde yayımlanacak bu çalışmaları dikkate alması gerekir. (4) Yaklaşık maliyetin belirlenmesinden sonra onay belgesi düzenlenerek, ihale yetkilisince görevlendirilen kişi veya kişiler tarafından gerçekleştirilen piyasa fiyat araştırması ve buna ilişkin belgeler eklenir. Komisyon oluşturulması MADDE 17 – (1) İhale yetkilisi tarafından hizmet alımları için biri başkan olmak üzere en az üç asil üç yedek üyeden oluşan bir komisyon kurulur. Birden fazla meslekte hizmet alımı yapılması durumunda gelecek tekliflerin yoğunluğuna göre birden fazla komisyon oluşturulabilir. Ancak bir meslek için yapılacak olan değerlendirmelerde gelen teklif dosyaları komisyonlar arasında paylaştırılamaz. (2) Komisyonda görev alan asil üyeler, komisyon çalışmalarına katılmaya engel hastalık, tayin, birinci derece yakınlarının ölümü gibi zorunlu haller dışında hizmet alım süreci tamamlanana kadar değiştirilemez. Komisyonun görevleri MADDE 18 – (1) Hizmet alımına ilişkin il müdürlüğüne teslim edilen tekliflerin, tutanak ile teslim alınmasından sözleşme imzalanmasına kadar olan tüm iş ve işlemler komisyon tarafından gerçekleştirilir. (2) Birden fazla komisyonun bulunması halinde komisyonlar işbirliği içinde çalışırlar ve gerektiğinde bilgi paylaşımında bulunurlar. Hizmet alımının duyurulması MADDE 19 – (1) Hizmet alımı yapılacak meslekler; eğitim verilecek kişi ve sınıf sayısı, eğitim süresi ve eğitim alınacak mesleğe ilişkin bilgileri içeren ilan metni kullanılarak, il müdürlüğü tarafından hizmet alımından ilana çıkılan gün hariç en az beş işgünü önce Kurumun internet sayfasında, il müdürlüğü ve/veya hizmet merkezi ilan panosunda yayımlanır ve ayrıca uygun görülmesi halinde diğer araç ve yöntemlerle de duyurulur. (2) Hizmet alımına ilişkin ilanda ve eklerinde yer alacak belgelerde; bu Yönetmeliğe ve ilgili mevzuata aykırı olmamak şartı ile teklif verilmesi, tekliflerin değerlendirilmesi, sözleşmenin uygulanması ve sonuçlandırılması ile ilgili tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça belirlenir ve/veya ilgili mevzuata atıf yapılır. Tekliflerin hazırlanması ve sunulması MADDE 20 – (1) Teklifler, teknik ve mali teklif formu kullanılarak hazırlanır ve kapalı zarfla son başvuru süresine kadar il müdürlüğüne ulaşmak şartıyla elden verilebilir; posta veya kargo yoluyla gönderilebilir. Posta veya kargodan kaynaklanan nedenlerle süresinden sonra gelen teklifler dikkate alınmaz. Teklif zarfında bulunması gereken formların eksiksiz olarak ve bilgisayar ortamında doldurulur. Elle doldurulan formlar dikkate alınmaz. (2) Teklif zarfının yapıştırılarak kapatılan kısmında isteklinin kaşe veya mühürü ve imzası bulunur. Zarfın sol üst tarafında sırayla ve alt alta yazılmak üzere isteklinin adı soyadı varsa unvanı, tebligata esas açık adresi, telefon, faks ve elektronik posta bilgileri ile teklife konu meslek ve son teklif verme süresi; orta kısımda ise hizmet alımını gerçekleştiren il müdürlüğünün isim ve adres bilgileri ve sağ alt tarafta “Bu teklif zarfı ancak ilgili komisyon tarafından açılır” ibaresi yer alır. (3) Aynı ilanda birden fazla meslek için hizmet alımı yapılması durumunda; istekliler, her bir meslek için ayrı ayrı olmak üzere teklif verebilir. (4) Teklif zarflarının tesliminden sonra zarf içerisinde yer alan belgelerde ve bilgilerde herhangi bir şekilde değişiklik yapılamaz ve yapılması teklif edilemez. (5) İstekli, verdiği teklifle doksan gün süreyle bağlıdır. Bu süre, hizmet alımı ilanı ekinde yer alacak eğitim hizmetleri şartnamesinde belirtilmek suretiyle arttırılabilir. Geçici teminat MADDE 21 – (1) İsteklilerin, teklif aşamasında, hizmet alımına konu mesleğe ilişkin olarak her bir teklif için, teklifte verdikleri kursiyer başı ders saat maliyeti ile eğitilmesi öngörülen kursiyer sayısı ve eğitimin tamamlanması için öngörülen toplam ders saatinin çarpımı sonucu bulunacak tutarın yüzde üçü oranında geçici teminat mektubu vermeleri gerekir. Geçici teminatın süresi en az yüz yirmi gün olmak üzere teklif geçerlilik süresinden otuz gün fazla olması gerekir. (2) Kamu kurum ve kuruluşlarından geçici teminat mektubu istenmez. (3) Aynı ilde halen devam eden kurs ve girişimcilik eğitim programları olan ve farklı tarihlerdeki hizmet alımlarına teklif verecek yüklenici için geçici teminat oranı, bir önceki geçici teminat oranının yüzde elli fazlası olarak uygulanır. (4) Teklif vermemesi yönünde yaptırım uygulandığı halde teklif veren, yanıltıcı bilgi ve belgeler vermek suretiyle Kurumu aldatmaya yönelik girişimlerde bulunan, kesin teminat vermeyen, sözleşme imzalamaya davet edildiği halde sözleşme imzalamaktan imtina eden isteklilerin geçici teminatları Kuruma gelir kaydedilir ve bu durumdaki istekli ile yirmi dört ay boyunca hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. (5) Yapılan değerlendirmeler sonrasında teklifleri geçerli puan alamayan veya bu maddenin dördüncü fıkrasında sayılı durumlar haricindeki isteklilerin teminatı iade edilir. Teklif zarfında bulunması gereken belgeler MADDE 22 – (1) Teklif zarfında, isteklinin durumuna göre aşağıdaki belgelerden ilgili olanlar eksiksiz olarak bulunur. a) Talep dilekçesi. b) Teknik ve mali teklif formu. c) İstekli taahhütnamesi. ç) Hizmet sağlayıcı türüne göre; ticaret sicil gazetesi, vakıf senedi, dernek tüzüğü, MEB onaylı özel öğretim kurumu çalışma ruhsatı, birlik veya oda kaydı belgesi, üniversiteler için Yüksek Öğretim Kurulu yetki belgesi, dernek ve vakıflar için iktisadi işletme ve/veya merkezleri dışında teklif verilen ilde şube kuruluşuna ait belgelerin aslı veya noter onaylı örneği. d) İmza sirkülerinin aslı veya noter onaylı örneği. e) Ticaret odasından alınacak faaliyet belgesi. f) Kamu kurum ve kuruluşları hariç, Ticaret Sicil Memurluğundan alınan iflas ve konkordato ilan edilmediğine dair belge. g) İşletmeler için vergi, SGK prim ve idari para cezası olmadığına ya da yapılandırıldığına dair belge. ğ) Üniversiteler ve 5580 sayılı Kanuna tabi kuruluşlar hariç, MEB'den alınacak eğitim kapasite raporu ile varsa eğitim mekanına ilişkin belge, bunun bulunmaması halinde il müdürlüğünce yapılan tespite ilişkin belge. h) İsteklinin eğitim ve mesleki eğitim alanındaki tecrübesine ilişkin bilgi ve belgeler. ı) Eğiticilere ait özgeçmişler ve eğitim düzeyleri ve deneyimlerini gösterir belgeler ile eğiticinin istekli dışında başka kurum veya kuruluş çalışanı olması durumunda bu kurum veya kuruluştan alınan çalışma veya görevlendirme yazısı. i) 5580 sayılı Kanuna tabi kuruluşlar için eğiticilerin MEB onaylı çalışma izin belgesi veya atama onayı veya yazısının aslı veya noter onaylı örneği. j) İstekliye ait son bir yıllık sigortalı bilgi formu ve sigortalı hizmet dökümü. k) Eğitim programı veya planı. l) Geçici teminat mektubu. (2) Konsorsiyum olarak teklif verilmesi halinde konsorsiyum beyannamesinin, iş ortaklığı halinde teklif verilmiş ise iş ortaklığı beyannamesinin ayrıca işin hangi bölümlerinden sorumlu olunduğunun belirtildiği belgelerin verilmesi gerekir. (3) Hizmet alım ilanı metninde veya eklerinde yer verilecek teknik ve mali değerlendirme kapsamında istenilen belgelerin de teklif zarfına konulması gereklidir. (4) Teklif zarfında bulunan tüm belgelerde ve belgeleri oluşturan sayfalarda isteklinin imzaya yetkili kişisinin imzası ile tüzel kişiliğe ait mühür veya kaşe bulunur. Tekliflerin açılması MADDE 23 – (1) İstekliler tarafından sunulan ve teklif teslim tutanakları düzenlenerek teslim alınan teklifler, alınış sırasına göre son teklif verme süresinin dolduğu andan itibaren hazır bulunanların huzurunda meslek bazında açılmaya başlanır. (2) Açılan tekliflerin içeriğinde yer alması gereken teknik ve mali teklif formu üzerinden; isteklinin adı soyadı varsa unvanı, personel sayısı, tecrübesi, eğitilmesi planlanan kişi sayısı, eğitim yeri kapasitesi, eğitim süresi, istihdam taahhüt oranı, kursiyer başı ders saat maliyetine ilişkin teklif formlarında yer alan bilgiler hazır bulunanların huzurunda sesli olarak okunur ve tutanak tutulur. Değerlendirilemeyecek teklifler MADDE 24 – (1) Aşağıdaki durumlardaki teklifler değerlendirmeye alınmaz. a) Teklif veremeyecek olanların vermiş oldukları teklifler. b) Aynı istekli ya da ortağı olduğu istekliler (hisse paylarına bakılmaksızın) tarafından, aynı meslek için birden fazla teklif verilmesi durumunda bu istekli veya isteklilerin verdikleri teklifler. c) Başvuru form ve belgelerinde silinti, kazıntı, düzeltme yapılan teklifler. ç) İstenilen belgelerden başka belgelerin yer aldığı teklifler. (2) Başvuru süresinden sonra teslim edilen veya gönderilenler ile teklif zarfında yer alması gereken bilgilerin olmadığı veya eksik olduğu teklifler değerlendirilmez. (3) Bu maddenin ilk fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen teklifleri verenlerle yirmi dört ay; (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen teklifleri verenlerle on iki ay süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. Tekliflerin değerlendirilmesi MADDE 25 – (1) Hizmet alımı yapılacak hizmet sağlayıcıların teklifleri, bu Yönetmelikte belirtilen niteliklere sahip olmak koşuluyla, teklif zarfında yer alan bilgi ve belgeler üzerinden ilgili mevzuata göre değerlendirilir. (2) Teklifler, ön değerlendirmeden sonra teknik değerlendirmeye alınır, teknik değerlendirmeyi geçenler mali değerlendirmeye tabi tutulur. (3) Teknik değerlendirme, isteklinin eğitim ve meslek alanındaki tecrübesi, insan kaynakları kapasitesi, istihdam taahhüdü ve belirlenecek diğer hususlar çerçevesinde gerçekleştirilir. (4) Mali değerlendirme yapılabilmesi için isteklinin, teknik değerlendirme sonucunda belirlenecek asgari puanı veya üzerinde puan alması gerekir. Mali değerlendirme, en düşük fiyat teklifi yüz puan kabul edilmek suretiyle ve diğer fiyat teklifleri en düşük teklife ters oranlı olarak sıralanmak suretiyle hesaplanır. (5) İsteklinin teknik değerlendirmede aldığı puanın yüzde altmışı ve mali değerlendirmede aldığı puanın yüzde kırkı esas alınarak nihai değerlendirme puanı belirlenir. Puan hesaplamasında küsuratlar yuvarlanmaz. Nihai puanın eşit olması halinde kursiyer başı ders saat maliyeti düşük olan istekliye, kursiyer başı ders saat maliyetinin de eşit olması halinde istihdam taahhüt oranı yüksek olan istekliye öncelik verilerek nihai sıralama belirlenir. Yine eşitlik olması halinde, bu durumdaki istekliler ile kontenjan paylaşımı yapılarak sözleşme imzalanır. Kesin teminat MADDE 26 – (1) Sözleşme aşamasında istekliden, hizmet alımına konu her bir mesleğe ilişkin ayrı olmak üzere kursiyer başı ders saat maliyeti ile teklifte eğitilmesi öngörülen kursiyer sayısı ve eğitimin tamamlanması için öngörülen toplam ders saatinin çarpımı sonucu bulunacak rakamın yüzde on beşi oranında teminat mektubu alınır. Verilen teminatın geçerlilik süresinin, sözleşme imzalama tarihinden başlamak üzere istihdam yükümlülüğünün tamamlanacağı süreyi de içerecek şekilde, kurs süresinin en az üç katı olması gerekir. Yüz yirmi günden az olan eğitimlerde bu süre üç yüz altmış gün olarak uygulanır. Sözleşme imzalandıktan sonra geçici teminat iade edilir. (2) Kamu kurum ve kuruluşlarından kesin teminat mektubu istenmez. (3) Aynı ilde halen devam eden kurs veya girişimcilik eğitim programları olan ve farklı tarihlerdeki hizmet alımlarına teklif verecek yüklenici için kesin teminat oranı, bir önceki kesin teminat oranının yüzde elli fazlasıdır. Sözleşme MADDE 27 – (1) Nihai değerlendirme sonucunda en yüksek puana sahip olan istekliden başlamak üzere değerlendirmeye konu meslekte eğitilmesi planlanan kişi sayısına göre teklifte belirtilen sayı ile sınırlı olmak üzere istekliler iadeli ve taahhütlü olarak gönderilecek resmî yazıyla sözleşmeye davet edilir. (2) İstekliler sözleşme imzalamadan önce Kurum tarafından istenilen bilgi ve belgeleri süresi içerisinde Kuruma teslim ederler. İl müdürlüğü ile istekli arasında, kursun başlama ve bitiş tarihleri ile istihdam yükümlülüğünün tamamlandığı süreyi ve karşılıklı hak ve yükümlülükleri içerecek şekilde sözleşme imzalanır ve bu şekilde hizmet alımı yapılır. Sözleşme ile ilgili vergi mevzuatı kapsamındaki yükümlülüklerin yüklenici tarafından yerine getirilip getirilmediği hususu il müdürlüğü tarafından kontrol edilir. (3) İl müdürlüğü tarafından; a) Yüklenicinin, sözleşme hükümlerine aykırı tutum ve davranışta bulunması, b) İşin yürütülmesini engelleyen doğal afet, kanuni grev, genel salgın hastalık, yangın, kısmi veya genel seferberlik ilanı gibi mücbir sebebin meydana geldiği tarihi izleyen üç işgünü içinde il müdürlüğüne yazılı olarak bildirimde bulunulması ve bu durumun yetkili merciler tarafından belgelendirilmesi durumu hariç olmak üzere, il müdürlüğünce verilen sözlü ve/veya yazılı uyarılara rağmen, yüklenicinin sözleşme hükümlerinden doğan yükümlülüklerini süresi içinde yerine getirmemesi ve sözleşmeye aykırı tutum ve davranışını düzeltmemesi, c) Eğitime katılan kursiyerlerin, yüklenicinin kayıtlı ve/veya kayıt dışı çalışanı olduğunun tespit edilmesi, ç) Eğitim programının devamı sırasında yüklenici tarafından, hile, tehdit, nüfuz kullanma, çıkar sağlama, irtikap, rüşvet suretiyle veya başka yollarla sözleşme konusu işlemlere fesat karıştırılması veya buna teşebbüs edilmesi, d) Yüklenici tarafından sahte belge düzenlenmesi veya buna teşebbüs edilmesi, bu yollarla Kuruma zarar verilmesi, e) Yüklenicinin Kuruma ait gizlilik konusu işlemlerini, teknik ve mali yapısına ilişkin bilgileri ve belgeleri açıklaması, bunları kendisinin veya üçüncü şahısların yararına kullanması, f) Yüklenici tarafından, sözleşme konusu eğitim hizmetlerinin üçüncü şahıslara yaptırıldığının tespit edilmesi, g) Ağır hastalık, tutukluluk, mahkumiyet ve ölüm hallerinde yüklenicinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirememesi, ğ) Yüklenicinin iflas etmesi, hallerinde, ayrıca protesto çekmeye gerek kalmaksızın sözleşme fesh edilerek kurs iptal edilir, teminatın tamamı Kuruma gelir kaydedilir. Ayrıca varsa yükleniciye yapılan ödemeler yasal faiziyle birlikte geri alınır ve istekli ile yirmi dört ay boyunca hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. (4) Sözleşme imzalandıktan sonra, mücbir sebepler dışında, yüklenicinin mali acz içinde bulunması veya teknik ve idari yönden yetersiz durumda olması nedeniyle taahhüdünü yerine getiremeyeceğini gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak Kuruma bildirmesi halinde, ayrıca protesto çekmeye gerek kalmaksızın kurs iptal edilir. İptal edilen kurs için kursiyer zaruri gideri ile kursiyer sigorta prim giderleri dışında yapılmış olan tüm giderler yükleniciden geri alınır. (5) Yüklenicinin, 4734 sayılı Kanuna göre yasak fiil veya davranışlarda bulunduğunun veya ilgili mercilerce hileli iflas ettiğine karar verildiğinin sözleşme imzalandıktan sonra tespit edilmesi hallerinde kurs, il müdürlüğü tarafından iptal edilir. (6) Bu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendinde belirtilen mücbir sebeplerden dolayı il müdürlüğü veya yüklenici sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir. Ancak, yüklenicinin mücbir sebebe dayalı bir süre uzatımı talebi varsa ve bu talep il müdürlüğünce kabul edilmişse, il müdürlüğünün sözleşmeyi feshedebilmesi için uzatılan sürenin sonunda işin bu sözleşmeye uygun şekilde tamamlanmamış olması gerekir. Kurs eğitim programları MADDE 28 – (1) Kurs eğitim programları MEB tarafından onaylanır. MEB, kurs eğitim programlarının müfredatının UMS ile uyumlu olmasını sağlar. (2) UMS ve/veya ulusal yeterlilik bulunan mesleklerde kurslar ilgili UMS, ulusal yeterlilikler veya yeterlilik birimleri temel alınarak açılır. Bu kapsamda açılacak tüm kursların eğitim programlarının, bu standartlara ve/veya ulusal yeterliliklere uygun olarak hazırlandığının da MEB onayında belirtilmesi gerekir. (3) Ulusal meslek standartları ve/veya ulusal yeterlilikleri yayımlanmayan mesleklerde ise kurs eğitim programları; yüklenicilerle veya işbirliği yapılan kuruluşlarla sözleşme veya protokol imzalanmadan önce MEB il müdürlüklerine veya bunların belirlediği okul veya kurum müdürlüklerine onaylattırılacaktır. Onay verilmeyen eğitim programları uygulamaya konulmayacaktır. Eğitim programları, her kurs için ayrı ayrı onaylanabileceği gibi toplu olarak da onaylatılabilir. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları ile Millî Eğitim Bakanlığının verdiği izinle çalışan kurum ve kuruluşların gerçekleştirecekleri kurslara ilişkin eğitim programlarının onay işlemleri kendi ilgili mevzuatına göre yapılır. (4) Özel kanunları veya uluslararası sözleşme veya anlaşmalar ile izin verilen kurum veya kuruluşlar ve üniversiteler ile düzenlenecek kurslarda; eğitim programının ulusal meslek standartları ve/veya ulusal yeterliliklerine uygun olarak hazırlandığının da bu kurum veya kuruluşlarca kendi mevzuatları uyarınca yapılacak onayda belirtilmesi gerekir. Meslek standartları ve/veya ulusal yeterliliklerin yayımlanmadığı mesleklerdeki eğitim programları, bu kurumların kendi ilgili mevzuatına göre onaylanır. (5) Kurs eğitim programları, teorik ve uygulamalı olmak üzere iki bölümden oluşabilir. Mesleğin özelliğine göre, kurslarda teorik ve uygulamalı bölümler birlikte verilebilir. (6) İl müdürlüğünce uygun görülmesi halinde teorik ve uygulamalı bölümler farklı eğitim mekanlarında veya farklı illerde yapılabilir. Kursun bir bölümünün farklı ilde yapılması durumunda, denetimler kursun düzenlendiği ildeki il müdürlüğünce yapılır, raporları kursu düzenleyen il müdürlüğüne gönderilir. (7) Mesleki eğitim kursları, uzaktan eğitim yöntemleri ile de düzenlenebilir. Kurs süresi MADDE 29 – (1) Kursiyerlere bilgi ve becerilerin kazandırılması için toplam kurs süresi; kursun düzenleneceği meslek konusunda Millî Eğitim Bakanlığının belirlediği süre, ulusal meslek standartları ve/veya ulusal yeterlilikler, işgücü piyasası ihtiyaçları ve kursiyerlerin nitelikleri gibi hususlar göz önünde bulundurularak belirlenir. (2) Toplam kurs süresi yüz altmış fiili günü aşamaz. (3) Kursların, günlük en az beş en fazla sekiz saat ve haftada altı günü geçmemek üzere en az otuz en fazla kırk saat olması gerekir. Yarım günlük tatiller dahil olmak üzere milli, dini bayramlar ile resmi tatil olan günlerde eğitim yapılamaz ve bu süreler toplam eğitim gününe dahil edilemez. (4) Kursların mesai saatleri içerisinde yapılması esastır. Ancak il müdürlüğünce uygun görüldüğü takdirde, denetim imkanları da göz önünde bulundurularak bu maddenin üçüncü fıkrasına aykırı olmamak kaydıyla, mesai saatleri ve günleri dışında da kurs düzenlenebilir. Kursların günlük bitiş saati, il müdürlüğünce yüklenici ile imzalanacak sözleşme veya protokol ile belirlenir. (5) Kamu kurum ve kuruluşlarıyla protokol düzenlenmesi halinde yukarıda yer alan günlük eğitim sürelerine ilişkin düzenlemeler dikkate alınmayabilir. (6) Günlük azami eğitimde kalabilme süreleri, günlük asgari kurs süresinin altında olan engellilere yönelik düzenlenen kurslarda, kursiyerlerin alabilecekleri günlük azami eğitim sürelerinin belgelendirilmesi şartıyla bu süreler kadar eğitim verilir. Kurs eğiticileri MADDE 30 – (1) Kurslarda görev alabilecek eğiticiler veya öğreticiler aşağıda belirtilmiştir. a) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda görev alan öğretmenler. b) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi olarak görev yapan öğretim elemanları. c) 5580 sayılı Kanun kapsamında açılan özel öğretim kurumlarında görev alan eğitmenler. ç) Usta öğreticilik belgesine sahip olanlar. d) Millî Eğitim Bakanlığı tarafından eğitici veya öğretici olarak görevlendirilmiş olanlar. (2) Üniversitelerin yüklenici olduğu kurslarda eğitimler, sadece 2547 sayılı Kanuna tabi olarak görev yapan öğretim elemanları tarafından verilir. (3) Özel sektör işyerleri ile düzenlenen kurslarda ön lisans ve üzeri eğitime sahip olanlar ve/veya en az usta öğreticilik belgesine sahip olanlar eğitici veya öğretici olarak görev alabilir. (4) Eğiticiler veya öğreticiler, ilgili kurum veya kuruluşların tabi olduğu mevzuat hükümlerine bağlı kalmak şartıyla, haftada en fazla kırk saat eğitim verebilirler. (5) Mazeretleri il müdürlüğünce uygun görülen sebeplere istinaden eğiticilere, tabi oldukları mevzuat çerçevesinde, yüklenici tarafından il müdürlüğüne yazılı olarak bildirilerek izin verilebilir. İzin süresi hiçbir şekilde kurs süresinin onda birini geçemez. Eğiticilere izin verilmesi, izin verilen dönemde asgari nitelikleri taşıyan başka bir eğiticiyle eğitime devam edilmesi veya eğitime ara verilmesi hususu il müdürlüğünün takdirindedir. (6) Herhangi bir nedenle eğiticinin ayrılması durumunda, aynı gün içinde durum yüklenici tarafından il müdürlüğüne telefon ile ve yazılı olarak bildirilir. Ayrılan eğiticinin yerine en az aynı özellikleri taşıyan bir eğiticinin en geç üç işgünü içinde görevlendirilmesi ve eğitime başlaması il müdürlüğünün onayı ile mümkündür. Bu tür sebeplerle eğitim verilmeyen süreler için telafi eğitimleri düzenlenir. (7) Yapılan denetimlerde, Kurumu aldatmaya yönelik harekette bulunma, sahte ve yanıltıcı belge düzenleme ve kendi yerine başkasını eğitici olarak görevlendirme gibi bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davranışları tespit edilen eğitici, süresiz olarak Kurumun faaliyetlerinde görev alamaz ve haklarında il müdürlüğünce suç duyurusunda bulunulur. Hakkında il müdürlüğünce bu şekilde yaptırım uygulanan kişiler sisteme kaydedilir ve Kurumun internet sayfasında ilan edilebilir. Eğitim mekanı MADDE 31 – (1) Kurs düzenlenecek eğitim mekanının MEB tarafından belirlenen eğitim verilecek mesleğe göre gerekli asgari standartlara sahip olup olmadığı, il veya ilçe Millî Eğitim müdürlükleri veya MEB tarafından yetkilendirilmiş kurum veya kuruluşlarca tespit edilir. Bunun mümkün olmadığının MEB tarafından verilecek resmî yazı ile belgelenmesi halinde, il müdürlüğü tarafından eğitim mekanının eğitim düzenlenecek mesleğin niteliklerine göre asgari standartlara sahip olup olmadığına bakılarak, teklif tarihinden önce tutanak ile tespit yapılır. (2) Özel sektör işyerleri ile işbirliği kapsamında düzenlenen kurslarda, eğitim mekanının düzenlenecek eğitim için asgari standartlara sahip olup olmadığı il müdürlüğünce tespit edilecektir. (3) Üniversiteler ve özel kanunlar ile uluslararası anlaşma ve sözleşmelerle yetkilendirilmiş kurumların, eğitim mekanının eğitim verilecek mesleğe göre asgari standartlara uygun olduğunu kendi mevzuatları uyarınca alınacak belgelerle ispat etmeleri gerekir. (4) Eğitim mekanının uygunluğuna ilişkin onay belgesinin eğitimin teorik ve/veya uygulamalı bölümlerini içerecek şekilde hazırlanmış olması gerekir. Eğitimler onaylanmış mekanlar dışında gerçekleştirilemez. (5) Eğitim mekanları, kurs süresince gerek görülmesi halinde, il müdürlüğü tarafından eğitim verilen mesleğe göre asgari standartları koruyup korumadıkları bakımından incelenebilir. Kursa katılma şartları MADDE 32 – (1) Kursa katılmak için; a) Kuruma kayıtlı işsiz olmak, b) 15 yaşını tamamlamış olmak, c) Mesleğin gereklerine uygun olarak belirlenen özel şartlara sahip olmak, ç) Kurumca düzenlenen kurslara aynı meslekte daha önce katılmamış olmak, d) İş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden faydalanarak, danışmanın uygun görüşüne sahip olmak, e) Emekli olmamak, f) Kurslara katılmama yönünde yaptırım uygulanmıyor olmak, şartları aranır. (2) Eğitimlere katılmalarına ve kurs sonunda da istihdam edilmelerine engel durumları bulunmadığı il müdürlüğünce uygun görülmesi halinde, ikinci öğretim ve açık öğretimdeki öğrenciler kurslara katılabilirler. (3) Kurstan yararlanan kursiyer, kursun tamamlanmasından itibaren altı ay geçmeden yeni bir kurstan yararlanamazlar. (4) Eğitimin başladığı tarihten itibaren bir yıl öncesine kadar yüklenicinin, konsorsiyum veya iş ortaklığı olarak teklif verilmesi halinde konsorsiyum ya da iş ortaklığını oluşturan işyerlerinin çalışanları, bu yükleniciler ile düzenlenen kurslara katılamazlar. (5) Ceza infaz kurumlarında bulunan ve tahliyesine üç yıldan az süre kalmış olanlar, Kuruma kayıtlı işsiz olmak şartı hariç bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen şartları taşımak kaydıyla kurslara katılabilirler. Bu kişilerden kurslara katılanların bilgileri il müdürlüğü tarafından sisteme girilir. (6) 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 71, 72 ve 73 üncü maddeleri kapsamında, çalışma yaşı ve çalıştırma yasağına ilişkin özel düzenlemeler çerçevesinde çalıştırılmaları yasaklananlar ile ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaklanan kişiler bu kapsamda yer alan mesleklerdeki kurslara katılamaz. (7) İşsizlik ödeneği almakta olanların; asgari son çalıştığı işin koşullarını sağlamak, kişisel kariyer ve statülerine, eğitim, yaş ve sağlık koşullarına uygun bir eğitim olanağı sağlandığı takdirde eğitime katılmaları gerekir. Geçerli bir neden sunmadan eğitim almayı kabul etmeyen veya katıldığı eğitimi geçerli neden olmaksızın tamamlamayan kişilerin bu tarihten itibaren işsizlik ödeneği kesilir. (8) İşyerlerinde yapılan kurslara; hizmet alımı ya da işbirliği yapılan işyerinin işçileri, mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmek ve yeni teknolojilere uyum sağlamak amacıyla katılabilir. Sadece çalışanlara yönelik olarak da işbirliği yoluyla kurs düzenlenebilir. Bu kapsamda düzenlenen eğitimlerde, kurs için gerekli olan eğitici gideri yükleniciye ödenebilir. Ayrıca, Kurumca ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılan işçilere yönelik olarak da kurs düzenlenebilir. Bu fıkra kapsamında düzenlenen kurslara katılan kursiyerlere Kurumca herhangi bir gider ödenmez ancak kurs bitirme belgesi veya sertifika verilir. (9) Kurstan; a) Askerlik, tutukluluk, hamilelik veya doğum, uzun süreli hastalık, işe giriş ve kursa devamı engelleyebilecek ikametgah değişikliği gibi nedenler ile bu Yönetmelikte belirlenen devamsızlık süresini aşmaları sebebiyle ayrılmak durumunda kalanlar, b) Durumları kursu takibe elverişli olmadığı için kursla ilişiği yüklenicinin teklifi ve il müdürlüğünün onayı ile kesilenler, c) Devam ederken kursun iptal edilmesinden dolayı mezun olamayanlar, dışında il müdürlüğünce kabul edilen geçerli bir mazereti olmadan ayrılanlar yirmi dört ay boyunca kurs veya programlardan yararlanamaz. Kursiyer sayısı MADDE 33 – (1) Kurs sınıfları; eğitici sayısı, eğitim yerinin kapasitesi ve donanımı ile kursa konu mesleğin özellikleri dikkate alınarak oluşturulur. Bir sınıfın en az on en fazla yirmi beş kursiyerden oluşması esastır. Ancak kamu kurum ve kuruluşlarıyla düzenlenecek kurslarda kursiyer sayısı il müdürlüğünce belirlenebilir. (2) Kursiyer sayısının beş kişinin altına düşmesi halinde il müdürlüğünce kurs iptal edilebilir. Ancak kurs süresinin üçte ikisinin tamamlanması halinde kurs iptal edilmez. (3) Engellilere yönelik veya işbirliği kapsamında işyerinde düzenlenen kurslarda en az beş kursiyer için de kurs düzenlenebilir. Kursiyerlerin seçimi MADDE 34 – (1) Kursiyerlerin seçim aşamasında iş ve meslek danışmanları aracılığı ile kursiyer adaylarına; öncelikle meslek seçimi, meslek değişikliği ya da bir mesleğe uyum sağlama gibi iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri verilir. (2) İş ve meslek danışmanı tarafından kursa katılması yönünde olumlu görüş verilen Kuruma kayıtlı işsizler arasından tarafsızlık ve fırsat eşitliği ilkesine riayet edilerek asil ve yeteri kadar yedek kursiyer, yüklenici ve Kurum personeli tarafından birlikte belirlenir. (3) Yüklenici, kursiyer seçmelerinden önce mülakatlar sırasında seçmede esas alacağı hususları il müdürlüğüne önceden bildirir. (4) Dezavantajlı durumda olan kayıtlı kişilere, açılan kursun niteliğine ve kursiyer sayısına göre, kursa katılmalarında öncelik verilir. (5) Asil kursiyer sayısının en az yüzde yirmi beşi kadar yedek kursiyer belirlenir. (6) Asil kursiyerler ile yedek kursiyerlerin isimleri liste halinde il müdürlüğünce uygun görülen yöntemle kurs başlama tarihinden önce ilan edilir. Geçerli mazereti olmaksızın kursa başlamayanların ve kursun başlangıcından itibaren onda birlik sürenin içerisinde olmak kaydıyla ayrılanların yerine yedek listeden yeni kursiyer alınır. Asil kursiyer sayısının belirlenen yedek kursiyerler ile tamamlanamaması durumunda, eksik kontenjan Kuruma kayıtlılardan tamamlanır. (7) Yüklenicinin birinci ve ikinci derece kan hısmı olan kişilerin kursiyer olması durumunda, bu kişiler toplam kursiyer sayısına ilave edilmez ve bu kişilere ve bu kişiler için yükleniciye Kurumca herhangi bir ödeme yapılmaz. Ancak bu durumdaki kişilere kurs bitirme belgesi veya sertifika verilir. Bu kişilere ve bu kişiler için yükleniciye ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu ödemelerin tümü yasal faizi ile birlikte yükleniciden geri alınır. (8) Yüklenicinin mülakata katılanların tamamını mülakat gününden önce sisteme kayıt etmesi ve kursa seçilmeyenlerin seçilmeme nedenlerini il müdürlüğüne bildirmesi gerekir. Kursiyer ve yüklenici taahhütnameleri MADDE 35 – (1) Yüklenicilerin, kursiyer seçimi aşamasından önce kursiyerlerin istihdam edilebilecekleri muhtemel işyeri ya da işyerleri, çalışma koşulları, hangi meslekte istihdam edilebileceği ve çalışma karşılığı alabilecekleri ücretlerin alt ve üst sınırları konusunda Kuruma taahhütname verirler ve kursa katılmaya hak kazanan kursiyerlere duyururlar. Bu taahhütnamede belirtilecek olan ücretlerin alt ve üst sınırları arasındaki fark yüzde otuzu geçemez. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen yükleniciler ile yapılan sözleşmeler iptal edilir ve ilgili yaptırımlar uygulanır. (2) Kursiyer olarak seçilenler, hak ve yükümlülüklerini ihtiva eden kursiyer taahhütnamesini imzalamadan kursa katılamazlar. Devam zorunluluğu ve ilişik kesme MADDE 36 – (1) Kurslara devam zorunludur. Kurumca kabul edilebilir mazereti olanlara izin verilebilir. Ancak doktor raporu ile tevsik edilebilen en fazla beş günlük sağlık izni dışında bu izin süreleri, hangi sebeple olursa olsun toplam kurs süresinin onda birini aşamaz. Bu sürenin aşımı halinde kursiyerlerin kursla ilişikleri kesilir. Beş günü aşan sağlık izinleri onda birlik izin süresinden düşülür. (2) Kurslara yedek listeden alınan yeni kursiyerler, birinci fıkrada belirtilen çerçevede doktor raporu hariç kalan sürenin onda biri kadar mazeret izni kullanabilir. (3) Kursun devamı sırasında ilgi ve yeteneklerinin kursu takibe elverişli olmadığı belirlenen kursiyerler ile belirlenmiş disiplin kurallarına uymayan kursiyerlerin yüklenicinin teklifi ve il müdürlüğü onayı ile kursla ilişikleri kesilebilir. Kursiyerlerin ilişik kesme işlemleri yazılı olarak gerçekleştirilir. (4) Kursiyerlerin devam durumlarını takip etmek üzere Kurumca hazırlanacak olan devam çizelgesi kullanılır. Devam çizelgelerinin gereği şekilde doldurulmasından ve ay sonunda il müdürlüğüne tesliminden yüklenici sorumludur. Kurstan ayrılanlar, yüklenici tarafından aynı gün içinde il müdürlüğüne yazılı olarak bildirilir. Ayrıca kursiyerlerin devam durumlarının, yüklenici tarafından haftalık olarak en geç cumartesi günü saat 23:59’a kadar sisteme girilmesi gerekir. Bu yükümlülüklerin aksatılmasından dolayı ortaya çıkabilecek zararlardan yüklenici sorumludur. İl müdürlüğü, yüklenicinin bu yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini kontrol eder. Giriş yapılmayan günler ile ilgili girişler il müdürlüğünce tamamlanır. Kurs sorumlusu MADDE 37 – (1) İl müdürlüğü her kurs için bir asil bir yedek personeli kurs sorumlusu olarak görevlendirir. Kurs sorumlusu; a) Kursu, mülakat aşamasından itibaren istihdam aşaması da dahil olmak üzere, her safhasında, incelemek, değerlendirmek, yönetmek, gerekli bilgi ve belgeleri almak, b) Kurs dosyasını, kursla ilgili evrak ve belgeleri, sözlü-yazılı müracaat ve şikayetleri incelemek, c) Ortaya çıkabilecek olumsuzlukları gerektiğinde yerinde tahkik ve tetkik etmek, ç) Olumsuzlukların ve sorunların giderilip giderilmediğini takip etmek, giderilememesi durumunda, derhal gerekli işlemleri başlatmak; olumsuzluklar ve sorunları gerektiğinde ilgili makamlara iletmek, d) Sorumlu olduğu kursu ayda en az bir kez olmak üzere ziyaret etmek, e) Kurs ile ilgili kaydedilen gelişmelerin ve varsa sorunların yer aldığı ara ve nihai raporları hazırlayıp ihale yetkilisine sunmak, f) Kursiyer, yüklenici ve eğiticilerin bu Yönetmelik, sözleşme veya protokol ve ilgili mevzuatta belirlenmiş yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol etmek, ile yükümlüdür. Kursların denetimi ve izlenmesi MADDE 38 – (1) Kurumun denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, kursların denetimi, 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca oluşturulan Denetim Kurulunca yapılır. (2) Denetim Kurulunca yapılan denetimler ya da Kurum hizmetleri çerçevesinde gerçekleştirilecek ziyaretler sırasında yükleniciler gerekli kolaylığı sağlamakla yükümlüdür. (3) Denetim ve ziyaretler sırasında, kursun devam etmesine engel teşkil etmeyen ve kolaylıkla çözülebilecek sorun tespiti halinde öncelikle yükleniciden sözlü uyarı ile eksikliğin niteliği ve kursun süresi dikkate alınarak on günü aşmamak üzere verilen süre içinde giderilmesi istenir. Sözlü olarak verilen uyarılar kurs denetçisi tarafından hazırlanan raporlarda yer alır. Verilen süre içinde sorunun çözülmediğinin tespiti halinde bu kez yazılı olarak ve on günü aşmamak üzere süre verilerek sorunun çözülmesi talep edilir. (4) Uyarılara rağmen aynı sorunun çözülmemesi kursun devamını etkilemeyecek düzeyde ise, il müdürlüğü ödemeleri sorun giderilene kadar durdurur; sorun giderilmez ise sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesi ile sözleşme fesh edilir ve varsa ödemeleri yapılmaz, kursiyer zaruri gideri ile kursiyer sigorta prim giderleri hariç yükleniciye ödenmiş KDV dahil tüm giderler tahsil edilir, teminatın tamamı gelir kaydedilir ve yüklenici ile yirmi dört ay süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. (5) İl müdürlüğü ile yüklenici arasında imzalanan eğitim hizmetleri sözleşmesinde usul ve esasları belirlenmek şartı ile eğitim süresince sınıflar yüklenici tarafından kamera ile kaydedilir ve kayıtlar, denetim ve teftiş sırasında ihtiyaç olduğunda kullanılmak üzere üç yıl boyunca yüklenici tarafından muhafaza edilir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmediğinin tespiti halinde yüklenici ile tespit tarihinden itibaren iki yıl süresince kurs veya program düzenlenmez. (6) İhtiyaç duyulması halinde kursların izlenmesi ve denetimi için Genel Müdürlük personeli de geçici olarak görevlendirilebilir. (7) Kursiyerler, iş ve meslek danışmanları tarafından kurs süresi ve istihdam sürecinde izlenerek danışmanlık hizmetlerinden yararlandırılır. Sınav ve belgelendirme MADDE 39 – (1) 5544 sayılı Kanun çerçevesinde, mesleki yeterlilik belgesi verilebilen mesleklerde açılan kurslarda yüklenici, sınav, ölçme ve değerlendirme ile belgelendirme işlemlerini sınav ve belgelendirme konusunda yetkilendirilmiş kuruluşlar aracılığıyla yaptırır. Yüklenici, kursun sona ermesinden itibaren en geç on işgünü içinde sınavın yapılmasını temin etmek için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu şekilde yapılacak sınav, ölçme ve değerlendirme ile belgelendirme işlemleri, MYK tarafından belirlenmiş ilgili mevzuat çerçevesinde, yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşunun prosedürlerine göre yapılır. Yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşu tarafından yapılacak sınav, ölçme ve değerlendirme sonucunda başarılı olanlara mesleki yeterlilik belgeleri verilir. (2) Mesleki yeterlilik belgesi verilemeyen mesleklerde açılan kurslarda, kursiyerlerin eğitim sonundaki başarı durumları, eğitimin özelliğine göre yüklenici tarafından yapılacak yazılı ve/veya uygulamalı sınavlarla belirlenir. Sınavın ayrıca bir komisyon kurulmaksızın kursun son günü yapılması zorunludur. Ancak il müdürlüğünün onayı olması halinde sınav, eğitimin sona ermesini takip eden on gün içinde yapılır. Sınavın bu şekilde yapılması durumunda, sınav yeri, tarihi, süresi ve yöntemi sınavdan en az on gün önceden duyurulur. Sınavın, merkezi olarak yapılması halinde il müdürlüğü personelinin katılma şartı aranmaz. Sınav sonuçlarının beş işgünü içinde açıklanması gerekir. Mazeretsiz olarak sınava katılmayan kursiyerler başarısız sayılır. Sınava katılamayanlardan mazereti il müdürlüğünce kabul edilenler en geç beş gün içinde mazeret sınavına alınır. Sınav sonucuna ilişkin itirazlar sonucun açıklanmasından itibaren üç işgünü içinde sınavı yapan komisyon, kurum ve kuruluşa yapılır. İtirazlar üç işgünü içinde sonuçlandırılır. Kursu başarıyla tamamlayanlara il müdürlüğü ve il veya ilçe Millî Eğitim müdürlüğü tarafından ilgili mevzuat gereğince kurs bitirme belgesi veya sertifikası verilir. (3) Özel kanunlar ve uluslararası sözleşme veya anlaşmalarla izin verilen kurum veya kuruluşlar ve üniversiteler ile düzenlenecek kurslara konu mesleğin, mesleki yeterlilik belgesi verilebilen mesleklerden olması halinde, bu maddenin birinci fıkrasına göre, aksi halde bu yüklenicilerin kendi mevzuatlarına göre sınav ve belgelendirme işlemleri yapılır. İstihdam yükümlülüğü MADDE 40 – (1) Kursiyerlerin en az yüzde ellisi, kurs sınav sonucunun açıklandığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde işe başlatılmak şartı ile yüz yirmi günden az olmamak üzere en az fiili kurs süresi kadar istihdam edilir. Otuz günlük süre, il müdürlüğünce uygun görülen hallerde iki katına kadar uzatılabilir. (2) İl müdürlüğüne tahsis edilen eğitim bütçesinin yüzde beşini geçmemek üzere, sadece kamu kurum ve kuruluşları (devlet üniversiteleri dahil) ile Anayasanın 135 inci maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile hizmet alımı kapsamında istihdam taahhüt oranı en az yüzde yirmi olarak kurs düzenlenebilir. (3) İstihdam, kursiyerin eğitim aldığı meslekte gerçekleştirilir. Kursiyerlerin eğitim aldıkları alanda istihdamlarının kabulü, kursun düzenlendiği mesleğin Türk Meslekler Sözlüğündeki dörtlü birim (ünite) grup kodu ile belirlenir. İstihdam yükümlülüğünün yerine getirilmesi yüklenicinin sorumluluğundadır. (4) İstihdam yükümlülüğünün kısmen yerine getirilmesinde ve/veya istihdam edilenlerin ayrılması durumunda; istihdam yükümlülüğünün, ayrılmayı takip eden otuz gün içinde mezun kursiyerler arasından, yeterli olmaması halinde diğer kursiyerler arasından, bunun da yeterli olmaması halinde, yüklenicinin yazılı talebi sonunda il müdürlüğünce en geç üç işgünü içinde gönderilen liste dikkate alınarak aynı veya yakın mesleklerde eğitim almış kişiler öncelikli olmak üzere, Kuruma kayıtlı kişiler arasından eğitim verilen meslekte tamamlanması gereklidir. Otuz günlük sürenin hesaplanmasına, yüklenicinin il müdürlüğünden liste talep tarihi ile il müdürlüğünün listeyi yazılı olarak yükleniciye teslim ettiği tarih arasında geçen süreler dahil edilmez. Buna rağmen istihdam edilecek kişi bulunamaması halinde, Kuruma kayıt yaptırılmak şartı ile diğer işsizler arasından yüklenici tarafından tespit edilen kişilerin istihdamı kabul edilebilecektir. (5) İstihdam edilmiş olmalarına rağmen istihdam süresi tamamlanmadan ayrılan kursiyerin yerine süresi içinde istihdam edilen kursiyer, ayrılan kursiyerden kalan süreyi tamamlar. (6) İstihdam yükümlülüğü, kesinleşen kursiyer sayısına göre tespit edilir. İstihdam edilmesi gereken kişi sayısı; kesinleşen kursiyer sayısının, istihdam yükümlülük oranı ile çarpımı sonucu bulunacak sayıdır. Bu çarpım sonucu bulunacak kesirli rakamlar, tama iblağ olunur ve yüklenicinin istihdam etmesi gereken kişi sayısı bu şekilde belirlenir. (7) Özel sektör işyerleri ile düzenlenen kurslarda; istihdam yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi için kursiyerlerin yükleniciye bağlı işyeri veya işyerlerinde istihdam edilmesi gerekir. Diğer yükleniciler ile bunların birlikte kurdukları konsorsiyumlar ve iş ortaklıkları, kursiyerleri kendi bünyelerinde istihdam etmek suretiyle istihdam yükümlülüğünü yerine getiremez. Özel sektör işyerlerinin kendi aralarında kurdukları konsorsiyumlarda istihdam yükümlülüğü bu işyerlerinin herhangi birinde yerine getirilebilir. Özel sektör işyerleri ile diğer hizmet sağlayıcıların birlikte kurdukları konsorsiyumlarda ise istihdam yükümlülüğü sadece özel sektör işyerinde yerine getirilir. (8) İstihdam yükümlülüğünün sınav tarihinden itibaren fiili kurs süresinin en fazla iki katı kadar sürede tamamlanması gerekmektedir. Süresi yüz yirmi günden az olan kurslar için bu süre iki yüz kırk gün olarak uygulanır. Kurs sonrasında aynı meslekte işbaşı eğitim programına katılanlar için bu süre ilgili programının bittiği tarihten itibaren başlar. (9) Yükleniciler, istihdam yükümlülüğünün yerine getirildiğini SGK işe giriş bildirgesi ve SGK hizmet dökümü ile belgelendirmek ve il müdürlüğüne bu maddenin sekizinci fıkrasında belirtilen süreler içinde vermek durumundadır. İl müdürlüğü, istihdam yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin tespiti için yüklenici ve/veya kursiyerlerden bunlar dışında da bilgi ve belge isteyebilir ve yerinde denetim veya inceleme yapabilir. (10) Kursiyerlerin, yüklenici taahhütnamesine ve kişinin ikametgah, öğrenim durumu, cinsiyet, yaş gibi niteliklerine uygun olarak kendilerine teklif edilen en az üç iş teklifinden birini kabul etmesi gerekir. İl müdürlüğünce kabul edilen geçerli bir mazereti olmaksızın teklif edilen işi kabul etmeyen veya istihdam edildiği işten mazeretsiz olarak ayrılan kursiyer, yirmi dört ay süresince kurs ve programlardan yararlanamaz. (11) Yarı zamanlı, periyodik çalışma, yevmiyeli eleman, ekstra eleman gibi çalışma durumunda istihdam yükümlülüğü yerine getirilmiş sayılmaz. (12) Engellilere ve hükümlülere veya eski hükümlülere yönelik olarak düzenlenecek kurslarda istihdam yükümlülüğü ilgili mevzuatında belirlenir. (13) Kursiyerlerin rızası alınmak ve eğitim alınan meslekte olmak şartları ile özel sektör işyerleri dışındaki yükleniciler, kursiyerleri başka ilde veya ülkede istihdam edebilirler. (14) Kursun başlama tarihinden önceki bir yıl içerisinde çalışmış oldukları işyerinde işe yerleştirilenler istihdam yükümlülüğünün yerine getirilmesi hesaplanırken dikkate alınmazlar. (15) İstihdam yükümlülüğünün; a) Süresi içinde hiç yerine getirilmemesi halinde; kursiyerler için ödenen sigorta primleri ve kursiyer zaruri giderleri hariç, yükleniciye yapılan KDV dahil tüm giderler yasal faizi ile birlikte alınır, teminat gelir kaydedilir ve yüklenici ile yirmi dört ay süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. b) Süresi içinde eksik gerçekleştirilmesi halinde; ödenen sigorta primleri ve kursiyer zaruri giderleri hariç, KDV dahil toplam kurs giderinin, istihdam edilmesi gereken kursiyer sayısına bölünmesi ile bulunan kişi başı ortalama birim maliyetin istihdam edilmeyen kursiyer sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutar, yükleniciden geri alınır veya varsa bunların alacaklarından mahsup edilir. Geri alınacak ve/veya mahsup edilecek tutar, toplam kurs giderinden fazla olamaz. Yasal faiz bu hesaplamanın dışında tutulur. Ayrıca istihdam edilmeyen kursiyer sayısının, istihdam edilmesi gereken toplam kursiyer sayısına oranı kadar teminat miktarı gelir kaydedilir ve yüklenici ile on iki ay süresince hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol imzalanmaz. c) Süresi geçtikten sonra gerçekleştirilmesi halinde; yükümlülüğünü yerine getiren yüklenicinin durumunu belgelemesi ve konunun değerlendirilerek uygun bulunması halinde yüklenici ile hizmet alımı ve işbirliği kapsamında sözleşme veya protokol yapılmamasına ilişkin yaptırım il müdürlüğünce sistem üzerinden kaldırılır. Bu hususa ilişkin durum tutanak ve eki belgelerle dosyada muhafaza edilir. Gelir kaydedilen teminat iade edilmez. Bu fıkranın (a) ve (b) bentlerindeki mali yaptırımlar ise saklıdır. Kurs giderleri MADDE 41 – (1) Kurs giderleri; a) Hizmet alımı ile gerçekleştirilen kurslarda hizmet alım bedelinden, b) İşbirliği yöntemi ile gerçekleştirilen kurslarda eğitici ve temrin giderlerinden, c) Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen ve eğitime katıldıkları fiili gün üzerinden kursiyerlere ödenen zaruri giderlerden, ç) Kursa devam edilen süre içerisinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereği ödenecek sigorta primlerinden, d) Kurumca uygun bulunacak diğer giderlerden, oluşur. Hizmet alım giderlerinin ödenmesi MADDE 42 – (1) Yükleniciye yapılan ödemelerde, fiili kursiyer sayısı esas alınır. Kursun uygulandığı takvim ayı içerisinde kursiyerlerce alınan toplam kurs ders saati ve kursiyer başı ders saat maliyetinin kursiyer sayısı ile çarpılmasıyla bulunan meblağ üzerinden ödeme yapılır. Kursiyerlerin eğitime katılmadıkları günler hesaplamaya dahil edilmez. (2) Ödemeler, aylık hak edişler halinde yapılır. Ödeme gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra 27/6/2007 tarihli ve 26565 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumları Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde belirtilen belgeler karşılığında gerçekleştirilir. Son ayın hak ediş ödemesi ise kursiyerlerin belgelerini almalarından sonra yapılır. Aylık hak ediş ödemelerinin yapılabilmesi için yüklenici tarafından vergi, SGK primi, prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmadığına ilişkin belge ibraz edilmesi gerekir. (3) Vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. İlgili mevzuat gereğince hesaplanacak KDV sözleşme bedeline dahil olmayıp bu vergi tutarı Kurum tarafından yükleniciye ödenir. (4) Hak ediş ödemeleri banka veya PTT hesabı üzerinden yapılır. Kurum ödeme yapılacak banka ve şubesini ya da PTT bürosunu belirlemeye yetkilidir. Kurumca belirlenen banka şubesi ya da PTT bürosunu kabul etmeyenler ödeme konusunda herhangi bir hak talebinde bulunamaz. İşbirliği yapılan hizmet sağlayıcıların ödemeleri MADDE 43 – (1) İşbirliği yöntemi kapsamında yükleniciye temrin gideri ödenen kurslarda, temrin gideri kesinleşen kursiyer sayısı üzerinden hesaplanır ve tek seferde ödenir. Ayrıca yükleniciye eğitici gideri ödenen kurslarda, ödemeler aylık olarak konu ile ilgili belgeler karşılığında gerçekleştirilir. Ödemenin gerçekleşmesi için yüklenicilerden vergi, SGK primi, prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmadığına ilişkin belge ibraz edilmesi istenmez. Kursiyer zaruri giderlerinin ödenmesi MADDE 44 – (1) Kurslara katılan kursiyerlerin her birine, katıldıkları her tam fiili eğitim günü için, miktarı Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen kursiyer zaruri gideri ödenir. Yarım gün veya daha az süre ile kursa katılmış olan kursiyerlere bu günler için ödeme yapılmaz. (2) Kursiyerlere yapılacak ödemeler, il müdürlükleri tarafından Kurumun belirleyeceği banka veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilir. Kursiyerlerin ödemeleri alabilmesi için Kurumca belirlenecek bankada kendi adlarına hesap açtırmaları gerekir. Belirtilen koşullarla kendilerine hesap açtırmayanlar hak talebinde bulunamaz. (3) Herhangi bir nedenle kurstan ayrılan ve/veya ilişiği kesilen kursiyerlere eğitime katılmış oldukları gün üzerinden kursiyer zaruri gideri ödenir. (4) 18 yaşından küçük kursiyerler ile zihinsel engellilere yönelik olarak düzenlenen kurslarda kursiyerlere yapılacak ödemeler, ikinci fıkrada belirtilen koşullara uymak kaydıyla veli veya kayyum veya vasileri tarafından kursiyerler adına açılmış banka veya PTT hesabına yapılır. (5) Cezaevlerinde bulunan hükümlülere yönelik düzenlenen kurslara katılan kursiyerlerin her fiili kurs günü için ödemeleri, cezaevlerinin mevzuatına ve özel şartlarına göre yapılır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İşbaşı Eğitim Programı Programın uygulanması MADDE 45 – (1) İşbaşı eğitim programı, işgücü piyasası araştırma sonuçları, iş ve meslek danışmanlarının işyeri ziyaretleri sırasında veya işsizlerle yapılan görüşmelerde tespit edilen ihtiyaçlar, işyerlerinden veya katılımcı adaylarından gelen talepler doğrultusunda bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerinde belirlenen şartlara uyulmak kaydıyla düzenlenebilir. Program düzenlenecek alanlar MADDE 46 – (1) İşbaşı eğitim programı, katılımcının mesleki deneyim kazanmasını sağlayacak alanlarda düzenlenir. (2) Beden işçisi, temizlik görevlisi, taşıma işçisi, çaycı ve benzerleri gibi herhangi bir mesleki deneyim ve vasıf gerektirmeyen alanlarda işbaşı eğitim programı düzenlenmez. (3) Başvuru tarihi itibari ile son altı ay içinde işbaşı eğitim programı kapsamında başvurulan meslekte çalışmış kişiler, söz konusu meslekte işbaşı eğitim programlarına katılamazlar. Kişilerin durumları, sözleşme imzalanmadan önce il müdürlüğünce Kurum ve SGK kayıtları üzerinden kontrol edilir. Program uygulanacak işyerleri MADDE 47 – (1) İşbaşı eğitim programı, 4857 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olarak en az iki çalışanı bulunan ve Kuruma kayıtlı işyerlerinde ve kamu kurum veya kuruluşlarının payının yüzde ellinin altında olduğu iktisadi teşekküllerde uygulanabilir. (2) 5018 sayılı Kanunun eki I, II, III ve IV sayılı cetvellerde yer alan kurum ve kuruluşlar ile belediyeler ve il özel idarelerinde ve Kurumca bu Yönetmelik kapsamında yaptırım uygulanan işyerlerinde yaptırım süresince işbaşı eğitim programı düzenlenmez. (3) İşveren, işyerini veya bir bölümünü iştiraki olan veya diğer işverenlere devrettiğinde, devam etmekte olan işbaşı eğitim programı ve istihdam yükümlülüğü de o işyeri veya ilgili bölümü yönünden, devralan işverene aktarılır. (4) İşbaşı eğitim programlarının düzenlendiği işverenden hiçbir surette vergi, SGK prim ve prime ilişkin borcu ile SGK’ca kesilmiş idari para cezası olmadığına dair belge istenmez. İşverenin yükümlülükleri MADDE 48 – (1) İşverenin, katılımcının programa katıldığı mesleğe yönelik işbaşı eğitimini fiilen sağlaması ve Kurum ile imzalanan işbaşı eğitim sözleşmesinde belirtilen görev, sorumluluk ve yükümlülüklere uyması gerekir. (2) İşbaşı eğitim programı düzenlenecek işyeri tarafından, katılımcının işbaşı eğitim programından usulüne uygun şekilde yararlanmasını ve deneyim sahibi olmasını sağlamak üzere gerekli mesleki bilgiye ve deneyime sahip en az bir sorumlu belirlenir. Kontenjanların belirlenmesi MADDE 49 – (1) İşbaşı eğitim programına katılabilecek kişi sayısı, programın başlama tarihi itibarıyla aynı il sınırları içerisinde, aynı işverene bağlı işyerlerinde çalışan toplam sigortalı sayısı üzerinden kontenjan oluşturmak suretiyle belirlenir. (2) İşyerlerinin belirlenen kontenjanın bir kısmını doldurarak daha sonra tekrar başvuru yapması durumunda, programa katılabilecek kişi sayısına ilişkin kontenjan hesaplaması, işbaşı eğitim programının yeni başlama tarihine göre tekrar yapılır. Katılımcı sayısı MADDE 50 – (1) İşyerlerinden iki ile on arasında çalışanı bulunanlar bir, on bir ve üzerinde çalışanı olanlar ise mevcut çalışan sigortalı sayısının onda biri kadar işbaşı eğitim programı katılımcısı talep edebilir. Katılımcının, işyerine ait sigortalı hizmet listesinde bildirilen sigortalı sayısının geriye dönük son üç aylık ortalamasına ilave olması gerekir. Özel politika gerektiren grupların işbaşı eğitim programından faydalanmalarını artırmak amacı ile Genel Müdürlükçe katılımcı sayısının belirlenmesi ile ilgili özel düzenleme yapılabilir. (2) Ortalama çalışan sayısı, program başlama tarihinden geriye dönük olarak, başvuru yapılan ay hariç işyerinde son üç aylık sigortalı hizmet listesinde belirtilen toplam sigortalı sayısının üçe bölünmesi sonucu bulunur. Bu sayının belirlenmesinde çalışma gün sayısına bakılmaksızın, ilgili aylara ait sigortalı hizmet listesinde yer alan sigortalı sayısı kullanılır. Ortalama çalışan sayısının hesaplanmasında yarım ve üzeri kesirler tama; kontenjan hesaplamasında ise tüm kesirler tama iblağ olunur. (3) İşveren tarafından başvuru yapılan ay ve bir önceki aya ait sigortalı hizmet listesinin ibraz edilememesi durumunda; işverence izleyen ayda ilgili belgeleri vermek üzere bu aylara ait sigortalı çalışan sayısına ilişkin taahhütname verilir. Taahhütnamede beyan edilen çalışan sayılarının, sigortalı hizmet listelerinde yer alan sayılardan daha düşük olduğunun tespit edilmesi halinde, başlayan program sonlandırılır, katılımcıya Kurum tarafından yapılan giderler işverenden tahsil edilir ve işveren ile on iki ay süre ile işbaşı eğitim programı düzenlenmez. (4) İşverenden programın başlangıcında alınacak taahhütnamede, bu maddede yer alan hususlar ile Kurumca belirlenecek diğer hususlar da yer alabilir. (5) Programın devamı sırasında işyerindeki sigortalı sayısının bir aylık süre içinde başlangıçtaki çalışan sayısına ulaşması esastır. İşveren, azalan çalışan sayısını, sırasıyla işbaşı eğitim programı katılımcıları, Kuruma kayıtlı aynı veya benzer meslek sahibi işsizler veya diğer işsizlerden istihdam ederek tamamlanması gerekir. (6) Programın devamı sırasında işyerinde sigortalı çalışan sayısının azalması durumunda, azalmanın takip eden beş işgünü içinde il müdürlüğüne bildirilmesi ve çalışan sayısının bir ay içerisinde başlangıçtaki çalışan sayısına ulaşmaması durumunda; azalan çalışan sayısı kadar katılımcının programı işveren tarafından sonlandırılır ve üç işgünü içinde durum il müdürlüğüne bildirilir. Hangi katılımcının programdan çıkarılacağına işveren karar verir. (7) Aynı ay içinde işbaşı eğitim programına başlamış olan katılımcıların en az yüzde ellisinin programın sona ermesinden itibaren işverenin kendi işyerinde veya başka işyerinde aynı meslekte en az altmış gün süre ile istihdam edileceği yönünde işveren tarafından programın başlangıcında taahhüt verilmesi halinde; başlangıçtaki sigortalı sayısının, işverenin iradesi dışında emeklilik, askerlik, tutukluluk veya gözaltı, kamu görevine atanma, başka şehre ikametgah değişikliği, hamilelik veya doğum ve uzun süreli hastalık gibi nedenlerle azalması durumunda azalan çalışan sayısı kadar katılımcının çalışmasına son verilmez. Bu taahhüdün yerine getirilmediğinin tespiti halinde, katılımcı için ödenen katılımcı zaruri gideri ve sigorta prim giderleri toplamının iki katı işverenden tahsil edilir, varsa devam eden programlar sonlandırılır ve on iki ay süresince işveren ile işbaşı eğitim programı düzenlenmez. (8) Kuruma yapılması gereken bildirimin yapılmaması ya da süresinden sonra yapılması ve çalışan sayısındaki azalmanın süresi içinde tamamlanmaması halinde; katılımcının çıkarılması gereken tarihten bu durumun tespit edildiği tarihe kadarki sürede Kurum tarafından katılımcı için ödenen katılımcı zaruri gideri ve sigorta prim giderleri toplamının iki katı işverenden tahsil edilir, varsa devam eden programlar sonlandırılır ve on iki ay süresince işveren ile işbaşı eğitim programı düzenlenmez. (9) Program uygulanan işyerinin çalışan sayısındaki azalmanın il müdürlüğüne bildirilmesi ve süresi içinde tamamlanması hususları, işveren tarafından aylık olarak verilecek sigortalı hizmet listesi dikkate alınarak il müdürlüğünce teslim tarihinden itibaren en geç yedi işgünü içinde SGK kayıtları üzerinden kontrol edilerek değerlendirilir. (10) Katılımcıların bir kısmını veya tamamını işe alan ve/veya katılımcı sayısında azalma olan ve/veya talep edebileceği katılımcı sayısından daha az katılımcıyla program başlatan işveren, devam eden programın her safhasında yeni katılımcı talebinde bulunabilir. Yeni talep değerlendirilerek varsa mevcut katılımcılar hariç geriye kalan kontenjan kadar katılımcı ile işbaşı eğitim programı düzenlenebilir. (11) İşbaşı eğitim programı için yapılan başvuru ile program başlangıcının aynı ayda olmaması ve program başlama tarihinin sonraki aya veya aylara sarkması halinde başvuru yapılan tarihteki duruma göre değil, içinde bulunulan aya göre işlem yapılır. Katılımcıların istihdamı MADDE 51 – (1) Yeni katılımcı talebinde bulunan işverenin talebinin kabul edilebilmesi için, yüklenicinin başvuru tarihinden geriye doğru son bir yılda işbaşı eğitim programını tamamlayan katılımcılardan en az yüzde yirmisini kendi işyerinde veya başka işyerinde aynı meslekte en az altmış gün istihdam etmiş olması gerekmektedir. İşverenin, başvuru esnasında programı tamamlayan katılımcıların istihdamını gösterir SGK İşe Giriş Bildirgesi ve Hizmet dökümünü il müdürlüğüne ibraz etmesi gerekir. İstihdam edilmesi gereken katılımcı sayısının belirlenmesinde yarım ve üzeri kesirler tama iblağ olunur. Aynı meslekten anlaşılması gereken, Türk Meslekler Sözlüğündeki dörtlü birim (ünite) grup kodunun içindeki mesleklerdir. Programa katılım şartları MADDE 52 – (1) İşbaşı eğitim programına katılmak için; a) Kuruma kayıtlı işsiz olmak, b) 15 yaşını tamamlamış olmak, c) İşverenin birinci veya ikinci derece kan hısmı olmamak, şartları aranır. (2) İşbaşı eğitim programından yararlanacakların, programın başlama tarihinden önceki üç aylık dönemde; programın yapılacağı işyerinin sigortalı hizmet listesinde kayıtlı veya kayıtdışı çalışanı olmaması gerekir. (3) Mezuniyet sonrasındaki iş deneyimi eksikliğinin giderilmesine katkı sağlamak ve teorik bilgilerinin uygulamasını görmeleri amaçları ile programa katılmalarına ve program sonunda da istihdam edilmelerine engel durumları bulunmadığı il müdürlüğünce uygun görülen ikinci öğretim ve açık öğretimdeki öğrenciler ile yükseköğretim öğrencileri işbaşı eğitim programına katılabilirler. (4) Programlardan yararlanacakların iş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden faydalanarak, danışmanın uygun görüşünü almaları gereklidir. (5) 4857 sayılı Kanunun 71, 72 ve 73 üncü maddeleri kapsamında, çalışma yaşı ve çalıştırma yasağına ilişkin özel düzenlemeler çerçevesinde çalıştırılmaları yasaklananlar ile ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaklanan kişiler bu kapsamda yer alan mesleklerdeki programlara katılamazlar. (6) Kurslardan mezun olan kişiler, aynı meslekte kursun bitiminden itibaren bir ay içerisinde başlamak kaydıyla işbaşı eğitim programına katılabilirler. Bu durumda, kurs ve işbaşı eğitim programının toplam süresi fiili olarak yüz altmış günü geçemez. (7) İşsizlik ödeneği alan kişiler de katılımcı olabilirler. Ancak bu kişiler işsizlik ödeneği aldıkları süre boyunca işten ayrılma bildirgesinin tarafı olan işyerinde katılımcı olamazlar. Aynı zamanda kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işyerleri, bu ödenekten yararlandıkları dönemde katılımcı talebinde bulunamazlar. (8) Emekliler programa katılamaz. (9) Katılımcılar, yirmi dört ay içinde en fazla yüz altmış fiili gün işbaşı eğitim programından yararlanabilirler. (10) İşverenin birinci ve ikinci derece kan hısmı olan kişilerin veya bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında sigortalı hizmet listesinde kayıtlı veya kayıtdışı çalışanlarının katılımcı olduklarının tespiti halinde, bu durumdaki katılımcılara yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte işverenden geri alınır. Programların süresi MADDE 53 – (1) Program süresi, günlük en az beş en fazla sekiz saat olmak üzere, haftalık kırk beş saatten ve toplamda yüz altmış fiili günden fazla olamaz. Çalışma saatleri, denetim imkanları dikkate alınarak ve sözleşmede belirtilmek şartları ile il müdürlüğünce belirlenebilir. (2) Engelliler için işbaşı eğitim programının süresi yirmi dört ay içerisinde üç yüz yirmi fiili gün olarak uygulanabilir. Bu durumda ikinci yüz altmış güne ait ödemeler, 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi gereğince kurulan Komisyon kararı ile ceza paralarından karşılanabilir. Devam zorunluluğu MADDE 54 – (1) Katılımcıların programa devam etmeleri zorunludur. Kabul edilebilir mazereti olan katılımcılara, işveren ya da işveren vekili tarafından, mazeret izni verilebilir. Bu izinler, katılımcıların devam çizelgelerine yazılır. Ancak, bu izin sürelerinin toplamı, doktor raporu ile tevsik edilebilen en fazla beş günlük sağlık izni dışında, hangi sebeple olursa olsun toplam program süresinin onda birini aşamaz. Bu sürenin aşımı halinde, katılımcıların programla ilişikleri kesilir. Beş günü aşan sağlık izinleri onda birlik izin süresinden düşülür. (2) Sözleşmenin işverenden dolayı feshedilmesi durumunda, il müdürlüğünün uygun görmesi halinde katılımcılar yeni bir işyerinde işbaşı eğitimine katılabilirler. Ancak devam edilecek işbaşı eğitim programı ile yapılan işbaşı eğitim programının toplam süresi yirmi dört ay içinde en fazla yüz altmış fiili gün olabilir. (3) İşveren tarafından programın başlangıcından bitişine kadar olan süre içerisinde katılımcıların devam durumlarının haftalık olarak en geç cumartesi saat 23:59’a kadar sisteme girilmesi gerekir. Devam durumlarının sisteme girilmemesinden dolayı ortaya çıkabilecek zararlardan işveren sorumludur. İl müdürlüğü, işverenin bu yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini kontrol eder. Giriş yapılmayan günler il müdürlüğünce tamamlanır. Program giderleri MADDE 55 – (1) Program giderleri; a) Katılımcıya programa katıldığı her bir fiili gün için yapılan ve miktarı Yönetim Kurulunca belirlenen katılımcı zaruri giderlerinden, b) Programlara devam edilen süre içinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında her bir katılımcı için tahakkuk edecek sigorta primlerinden, c) Genel Müdürlükçe uygun bulunacak diğer giderlerden, oluşur. Giderlerin ödenmesi MADDE 56 – (1) Katılımcılara yapılacak ödemeler, il müdürlükleri tarafından Kurumun belirleyeceği banka veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilir. Katılımcıların ödemeleri alabilmesi için Kurumca belirlenecek bankada veya PTT’de kendi adlarına hesap açtırmaları gerekir. Belirtilen şartlarla kendilerine hesap açtırmayanlar hak talebinde bulunamaz. Sözleşme imzalanması MADDE 57 – (1) İşbaşı eğitim programlarından yararlanacak olan işyeri ile katılımcı arasında işbaşı eğitim sözleşmesi imzalanır. Ancak işbaşı eğitim sözleşmesinin Kurum yönünden hüküm ifade etmesi il müdürlüğünün onayına bağlıdır. Sözleşmenin içeriği, şartları ve şekli Kurum tarafından belirlenir. Taraflar sözleşmede belirtilen hususlara uymakla yükümlüdür. Sözleşmenin sona ermesi ve feshi MADDE 58 – (1) Sözleşme, sözleşmede belirtilen sürenin bitimi, katılımcıların işe alınması veya sözleşmenin feshi ile sona erer. (2) Taraflar, 4857 sayılı Kanunun 24 ve 25 inci maddelerini kıyasen uygulamak suretiyle sözleşmeyi fesih yetkisine sahiptir. Sözleşmenin fesh edilebilmesi için; durumun fesih kararı alan tarafça aynı gün içinde yazılı olarak ve gerekçeleriyle birlikte sözleşmenin diğer tarafına ve en geç üç işgünü içinde il müdürlüğüne bildirmesi gerekmektedir. Fesih kararı, il müdürlüğünce uygun görülmesi halinde, fesih kararının alındığı tarih itibari ile geçerlilik kazanır ve bu tarih aralığında katılımcıya herhangi bir ödeme yapılmaz veya yapılmış ödemeler geri alınır. (3) Ayrıca, il müdürlüğü, sözleşmede belirtilen hususlara uyulmaması, gerçeğe aykırı beyanda bulunulmasının tespiti nedenleri ile sözleşmeyi feshedebilir ve bu durumda fesih kararını aynı gün içinde yazılı olarak taraflara bildirir. Denetimler ve ziyaretler MADDE 59 – (1) Programlara ilişkin denetimler, Kurumun denetim yetkisi saklı kalmak şartı ile 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi hükmü uyarınca oluşturulan Denetim Kurulu tarafından yapılır. Kurum personeli tarafından iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri çerçevesinde ve gerekli görüldüğünde Genel Müdürlük personeli tarafından da programın her aşamasında denetim ve ziyaretler gerçekleştirilebilir. Yüklenici, denetim ve ziyaretlerde gerekli kolaylığı sağlamakla mükelleftir. İdari yaptırımlar MADDE 60 – (1) Sözleşmenin fesh edildiği durumlarda, fesih tarihinden itibaren on iki ay süre ile feshe neden olan taraf veya taraflarla işbaşı eğitim programı kapsamında sözleşme imzalanmaz. (2) Sözleşmenin katılımcıdan kaynaklı olarak fesh edilmesi gereken durumların, programın sona ermesinden sonra genel zamanaşımı süreleri içinde tespiti halinde, Kurumca katılımcıya yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte katılımcıdan geri alınır ve katılımcı, tespitin yapıldığı tarihten itibaren on iki ay boyunca işbaşı eğitim programına katılamaz. Tespitin işverenden kaynaklı hususlar nedeni ile yapılması halinde ise Kurumca katılımcıya yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte işverenden alınır ve işveren ile tespitin yapıldığı tarihten itibaren on iki ay boyunca işbaşı eğitim programı düzenlenmez. Katılım belgesi MADDE 61 – (1) İşbaşı eğitim programı katılımcılarına, katıldıkları programa ilişkin bilgileri gösterir katılım belgesi verilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Toplum Yararına Programlar TYP’nin hedefi MADDE 62 – (1) TYP’nin hedefi; işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamaktır. Hizmet sağlayıcılar MADDE 63 – (1) Hizmet alınabilecek ya da işbirliği yapabilecek hizmet sağlayıcılar aşağıda belirtilmiştir. a) Kamu kurum veya kuruluşları. b) Sivil toplum kuruluşları. c) Özel sektör işyerleri. (2) Birinci fıkranın (a) bendindekilerle düzenlenecek TYP’lerde işbirliği yapılması esastır. (b) ve (c) bendindekilerle ise hizmet alımı yoluyla TYP düzenlenebilir. (3) Hizmet sağlayıcı kurum veya kuruluşların kuruluş amaçlarının hizmetin konusuna uygun olması ve bunların hizmetin gerektirdiği yeterlilik ve deneyime sahip olmaları gerekir. İl müdürlüğü amaç, deneyim ve yeterliliği hizmet sağlayıcıların tekliflerine ek olarak ilettikleri belgelerine bakarak, tecrübe ve kurumsal kapasitelerini göz önünde bulundurarak tespit eder. Hizmet alımı MADDE 64 – (1) Kamu kurumlarıyla yapılan işbirliğinde sadece katılımcılara ödenmesi gereken zorunlu giderler karşılanır ve ilana çıkılmaksızın TYP düzenlenir. (2) Sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işyerlerinden hizmet alımı yoluna gidilmesi halinde, 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükmü uyarınca doğrudan temin yöntemi kullanılır. Bu çerçevede yapılacak hizmet alımlarında, komisyon kurma zorunluluğu bulunmaksızın, ihale yetkilisince görevlendirilecek kişi veya kişiler tarafından ilana çıkmak suretiyle hizmet satın alınır. İl müdürlükleri gerektiğinde 4734 sayılı Kanunun ilgili diğer hükümlerini uygulama yetkisine sahiptir. (3) İl müdürlüğünce uygun bulunması halinde aynı hizmet sağlayıcılar ile cari yıl için aynı alanda birden fazla TYP düzenlenebilir. TYP uygulanabilecek alanlar MADDE 65 – (1) TYP aşağıdaki alanlarda uygulanabilir. a) Çevre temizliği. b) Kamusal altyapının yenilenmesi. c) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda çevre düzenlemesi. ç) Bakım onarım ve temizlik işleri yapılması. d) Restorasyon, tarihi ve kültürel mirasın korunması. e) Ağaçlandırma. f) Park düzenlemeleri. g) Vadi ve dere ıslahı. ğ) Erozyon engelleme çalışmaları. (2) Bu sınırlar çerçevesinde TYP uygulanacak alanların belirlenmesinde il müdürlüğünce kamu yararı gözetilir. (3) Düzenlenecek TYP’nin konusu hiçbir zaman özel mülkiyet ya da özel kullanıma tahsis edilmiş alanlar olamaz. (4) TYP düzenlenecek alanlar belirlenirken, il geneli ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmak şartıyla, öncelik kamunun ortak kullandığı alanlar olmak üzere, kamu yararının daha yüksek olduğu programlara verilir. Bu çerçevede düzenlenecek TYP, proje bazlı olarak hazırlanacak teklifler üzerinden değerlendirilecek olup belirli bir mesleğe yönelik TYP’ler değerlendirilmeye alınmaz. TYP’nin süresi ve tekrar yararlanma MADDE 66 – (1) TYP’lerde haftalık süre, en fazla kırk beş saattir. (2) TYP uygulama süresi, her bir program için dokuz aydan fazla olamaz. İl müdürlüğü TYP’nin niteliğine göre, toplam süreyi aşmamak şartı ile süreyi belirleme yetkisine sahiptir. (3) Katılımcılar için yararlanma süresi, on iki ay içerisinde ayrı ayrı olarak veya bir defada en fazla dokuz aydır. Dokuz aylık süre, kişinin TYP kapsamındaki bir programdan yararlanmaya başlama tarihi üzerinden değerlendirilir. Katılımcıların programa başladığı tarihten on iki ay sonra yeniden yararlanma hakkı doğar. (4) TYP’nin aynı kurum veya kuruluş ile yeniden düzenlenmesi halinde, işbirliği yapılan kurum veya kuruluşun olumlu görüşü ve il müdürlüğünün onayı ile katılımcılar, üçüncü fıkraya aykırı olmamak şartı ile aynı TYP’den tekrar yararlanabilir. (5) Mazeretsiz olarak TYP’den ayrılanlar veya kendi kusuru nedeniyle ilişiği kesilenler ile yararlandığı TYP bittikten sonra Kurum tarafından teklif edilen niteliklerine uygun en az üç iş teklifini mazeretsiz olarak kabul etmeyenler, son yararlanma tarihi üzerinden yirmi dört ay geçmedikçe yeni bir TYP’ye başvuramazlar. Katılım şartları MADDE 67 – (1) TYP’ye katılmak için; a) Kuruma kayıtlı işsiz olmak, b) 18 yaşını tamamlamış olmak, c) Emekli, malul, dul ve yetim aylığı almamak, ç) Öğrenci olmamak (açık öğretim öğrencileri hariç), d) TYP’den yararlanılmaya başlanan gün itibarıyla Sosyal Yardım Bilgi Sistemi üzerinden yapılacak sorgulamada herhangi bir sosyal yardım almamak, şartları aranır. Katılımcı sayısı ve seçimi MADDE 68 – (1) TYP katılımcı sayısı, uygulanacak programın niteliğine, uygulanacak alanın genişliğine ve/veya TYP için ayrılan kaynağın miktarına göre beş kişiden az olmamak üzere belirlenir. (2) Katılımcıların TYP konusuna uygun eğitim, yaş, cinsiyet ve diğer nitelikleri bulunanlar arasından TYP’nin uygulandığı yere en yakın bölgeden seçilmesi esastır. (3) TYP katılımcıları öncelikle istihdamında güçlük çekilen işsizler arasından ilgili mevzuata göre seçilir. (4) İl müdürlüğü; sözleşme konusu işin niteliğine ve özelliğine uygun katılımcıları belirleyebilmek, özellikle istihdamında güçlük çekilen işsizlerin istihdam edilebilirliklerini artırmak ve desteklemek; ilin sosyo-ekonomik farklılıklarını gözeten uygulamaları gerçekleştirebilmek ile TYP’nin aksamasına ve başarısız olmasına sebep olabilecek kişileri engelleyebilmek amacıyla katılımcı seçiminde noter kurası yöntemi veya liste yöntemini kullanabilir ya da katılımcıların yüzde seksenini noter kurası yöntemi, yüzde yirmisini ise liste yöntemi ile belirleyebilir. İl müdürlüğünün hangi yöntemi kullanacağını katılımcı seçimine ilişkin ilanda belirtmesi gerekir. (5) TYP başlatılması aşamasında belirlenen sayıda katılımcı bulunamaması halinde ya da TYP’nin yürütülmesi sırasında hizmet sağlayıcının kusuru dışında katılımcı sayısında azalma olması halinde hizmetin gereği şekilde ifasına engel olmamak kaydıyla TYP’ye devam edilebilir. (6) TYP’den ayrılan ya da ilişiği kesilen katılımcının yerine yedeklerden, bunun da mümkün olmaması halinde yeni katılımcı belirlenmesi yoluyla şartları uyan yeni katılımcılar alınabilir. (7) Niteliklerinin uygun olmaması nedeniyle bir TYP ile ilişiği kesilenler, niteliklerine uygun diğer TYP’lere başvuru hakkına sahiptirler. Yüklenicinin sorumluluğu MADDE 69 – (1) Yüklenici ile il müdürlüğü arasında, TYP’nin niteliğini ve karşılıklı hak ve yükümlülükleri gösteren sözleşme imzalanır. (2) Katılımcıların Kurumla ilgili iş ve işlemleri dışındaki, vergi ve sosyal güvenlik gibi tüm resmi iş ve işlemleri yükleniciler tarafından yerine getirilir. (3) Katılımcılara ait adli sicile ilişkin yazılı beyan, sağlıkla ilgili olarak çalışmaya engel bir durum olmadığına dair yazılı beyan ve işin niteliğine uygun diğer belgelerin istenmesinden yüklenici sorumludur. (4) Katılımcıların uygun nitelikte olmamalarından kaynaklanacak sonuçlardan ya da görevli oldukları alanlara ve üçüncü kişilere verecekleri zararlardan yüklenici sorumludur. (5) Katılımcıların devamsızlık sınırlarını aşmaları ya da yüklenicinin herhangi bir sorumluluğunu yerine getirmemesi nedenleriyle katılımcıya yapılan fazla ödemelerden yüklenici sorumludur. Katılımcının ilişiğinin kesilmesi gereken tarihten sonra yüklenici tarafından çalıştırılmaya devam edilmesi halinde, fazla çalışılan süre kapsamında katılımcıya ödenen giderler yükleniciden tahsil edilir. (6) Yüklenici TYP katılımcılarını, TYP kapsamında yaptırmış oldukları işler de dahil olmak üzere mevcut çalışanlarını ikame etmek amacıyla istihdam edemez. (7) TYP için son teklif verme tarihinden önceki bir yıl içerisinde ve TYP’nin fiilen başlayacağı tarihe kadar yüklenicinin veya bağlı ve yan kuruluşlarının çalışanı olan kişiler TYP’den yararlanamazlar. Bu süreler esas olmak üzere; verilen hizmetin türü ne olursa olsun böyle bir durumun tespit edilmesi halinde, ilgili her bir katılımcı için yapılan tüm ödemeler ödemenin yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte yükleniciden tahsil edilir. Ayrıca katılımcının TYP bitimine kadar yapılacak ödemeleri de yüklenici tarafından katılımcıya ödenir. (8) Yüklenicinin, kendi işyerleri ile bağlı ve yan kuruluşlarına ait işyeri Sosyal Güvenlik Kurumu sicil numaralarını İl müdürlüğüne TYP başlamadan önce teslim etmesi gerekir. (9) TYP başlamadan önce yüklenici, tüm katılımcılara ait sözleşme tarihinden önceki bir yıllık süreyi içeren Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlükleri veya Merkezlerinden onaylı hizmet dökümlerini il müdürlüğüne teslim eder. Asillerin yerine başlayan yedekler için bu belge, başlamalarından itibaren yedi işgünü içinde verilir. (10) TYP katılımcısı olmaya hak kazananlar, sözleşme daha önce imzalanmış olsa dahi, TYP başlama tarihinden önce programdan yararlandırılamazlar. (11) Yüklenicinin, hak edişlere ilişkin belgeleri izleyen ayın yedinci gününe kadar il müdürlüğüne teslim etmesi gerekir. Asgari geçim indirimi MADDE 70 – (1) 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde katılımcıların durumuna uygun olarak hesaplanacak olan asgari geçim indirimi, durumlarını gösterir belgelere bağlı olarak yükleniciler tarafından katılımcılara ödenir. TYP’ye devam zorunluluğu ve izin MADDE 71 – (1) Katılımcıların TYP’ye devamı zorunludur. Katılımcılar yükleniciye ve Kuruma bilgi vermek ve Kurum ya da yükleniciden onay almak şartıyla TYP süresinin yirmide biri kadar ücretsiz izin kullanabilir. (2) Devamsızlık süresi, belgelendirmek şartıyla sağlık sorunları, evlenme, doğum ve birinci derece yakınlarının vefatı gibi mücbir nedenlerle TYP süresinin yirmide birinden fazla olamaz. Bu sürenin aşılması halinde yüklenici tarafından katılımcının ilişiği kesilerek il müdürlüğüne bildirilir. TYP’nin tamamlanması MADDE 72 – (1) TYP, sözleşmede belirlenen sürenin tamamlanmasıyla sona erer. Ancak ilgili kurumların gerekçeli olarak uzatma talebinde bulunmaları ve gerekçenin il müdürlüğünce uygun bulunması halinde, toplam dokuz ayı aşmamak şartı ve ödenek durumu da dikkate alınarak TYP süresi uzatılabilir. (2) TYP tamamlanmadan önce veya ilişik kesme işlemlerinden önce, TYP’nin özelliği gereği 4857 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan belirsiz süreli sözleşmelere ilişkin olarak belirlenmiş olan bildirim süreleri uygulanmaz. Katılımcılara yapılacak ödeme MADDE 73 – (1) Her bir katılımcıya yapılacak ödeme, 4857 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde asgari ücret tespit komisyonu tarafından belirlenen on altı yaşını doldurmuş işçiler için günlük asgari ücret miktarının katılım sağlanan gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktardan oluşur. Ödemeler, bir ay kesintisiz katılım sağlayanlar için otuz gün üzerinden yapılır. Katılım sağlanmayan gün bulunması halinde yapılacak ödeme, katılım sağlanmayan gün sayısının otuz günden düşülmesi sonucu bulunan gün sayısı üzerinden hesaplanır. (2) Haftalık izin hakkını kazanan katılımcılar için bu izin süresi yapılacak ödemenin hesaplanmasında dikkate alınır. (3) Vergi ve sosyal güvenlik prim giderleri katılımcıya yapılacak ödemeler üzerinden hesaplanarak bu gider kalemine ilave edilir. Sarf malzemesi gideri MADDE 74 – (1) TYP’nin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak katılımcılar için ödenmesi öngörülen toplam giderin yüzde beşini aşmamak üzere, TYP süresince katılımcı tarafından kullanılması zorunlu olan sarf malzemeleri için yükleniciye ödeme yapılabilir. Yüklenici kârı MADDE 75 – (1) Kâr amacıyla kurulmuş olan özel sektör kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları tarafından katılımcılar için ödenmesi öngörülen toplam giderin yüzde beşini aşmamak üzere kâr amacı ile talep edilen miktar verilebilir. Ödemeler MADDE 76 – (1) Ödemeler, aylık hak edişler doğrultusunda yükleniciler tarafından katılımcılar için yapılan ödemelere ilişkin belgelerin il müdürlüğüne ibrazı sonrasında bu belgelerin inceleme işlemlerinin tamamlanması sonucunda yapılır. Yüklenici, Kurum tarafından hazırlanan bordro programlarını kullanarak katılımcıların prim ve ödeme bilgilerini süresi içinde il müdürlüğüne teslim edebilir. (2) Aylık hak ediş, cari ay boyunca çalışılan toplam saat veya gün esas alınarak düzenlenir. Hak ediş belgelerine maaş bordrosu, varsa idari giderler ve kâr için fatura ve fatura yerine geçen belgeler eklenerek il müdürlüğüne teslim edilir. (3) TYP’nin kamu kurum veya kuruluşlarıyla düzenlenmesi halinde katılımcı ödemelerine ilişkin istihkakların il müdürlüğüne gönderilmesini müteakip, giderler Kurum tarafından kamu kuruluşunun hesabına aktarılır. (4) Vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. Fakat ilgili mevzuat gereğince hesaplanacak KDV, sözleşme bedeline dahil olmayıp, bu vergi tutarı il müdürlüğü tarafından yükleniciye ilaveten ödenir. Kontrol ve denetim MADDE 77 – (1) Kurumun genel denetim yetkisi ile 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca oluşturulan Denetim Kurulunca denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla TYP denetiminden yüklenici sorumludur. (2) Denetim Kurulunca yapılan denetimler ya da iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri çerçevesinde gerçekleştirilecek ziyaretler sırasında yükleniciler gerekli kolaylığı sağlamakla yükümlüdür. BEŞİNCİ BÖLÜM Girişimcilik Eğitim Programı Programın amacı ve uygulanması MADDE 78 – (1) Girişimcilik eğitim programı, Kuruma kayıtlı kişilerin kendi işlerini kurmalarına ve geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla bu bölümde yer alan hükümler, ilgili kurum veya kuruluşlar ile Kurum arasında imzalanan protokoller ve ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülür. Programın içeriği MADDE 79 – (1) Eğitim programlarının, ilgili kurum veya kuruluşlar ile Kurum arasında imzalanan protokoller çerçevesinde belirlenen eğitim modüllerini içermesi gereklidir. Ayrıca Genel Müdürlüğün belirleyeceği kriterlerdeki içeriğe sahip ilave modüller de eğitim programına eklenebilir. (2) Program kapsamındaki eğitimler uzaktan eğitim yöntemleri ile de düzenlenebilir. Hizmet alımı MADDE 80 – (1) Girişimcilik eğitim programlarına ilişkin hizmet sağlayıcıların teklifleri, ilgili kurum veya kuruluşlar ile Kurum arasında yapılan protokol hükümleri saklı kalmak üzere, ilgili mevzuata göre değerlendirilir. (2) Değerlendirme sonucunda teklifi kabul edilen istekli ile sözleşme imzalanır. Hizmet sağlayıcılar MADDE 81 – (1) Hizmet alımı yapılabilecek hizmet sağlayıcılar aşağıda belirtilmiştir. a) Üniversiteler. b) 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununa ve 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa dayanılarak kurulan özel öğretim kurumları. c) Meslek odaları ve birlikleri. Katılma şartları MADDE 82 – (1) Girişimcilik eğitim programına katılmak için; a) Kuruma kayıtlı olmak, b) 18 yaşını tamamlamış olmak, c) Girişimcilik eğitim programında aynı modülden daha önce yararlanmamış olmak, şartları aranır. (2) Girişimcilik eğitimi almak isteyenlere, sistem üzerinden veya belirlenecek yöntemlerle değerlendirme için yazılı sınav ve/veya mülakat yapılabilir ve/veya bu kişilerden bazı yeterlilikleri gösteren belge talep edilebilir. (3) Programdan yararlanacakların iş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinden faydalanarak, danışmanın uygun görüşüne sahip olması gereklidir. (4) Programdan yararlanacaklar, yapılacak değerlendirme sonuçlarına göre programa katılabilirler. (5) Yüklenicinin birinci ve ikinci derece kan hısmı olan kişilerin katılımcı olması durumunda, bu kişiler toplam katılımcı sayısına ilave edilmez ve bu kişilere Kurumca herhangi bir ödeme yapılmaz ancak katılım belgesi verilir. Bu durumun tespiti halinde bu kişiler için yapılan ödemeler yasal faizi ile birlikte yükleniciden geri alınır. Katılımcı sayısı MADDE 83 – (1) Girişimcilik eğitim programlarına katılanların sayısı on kişiden az olamaz. Katılımcı sayısının yirmi beşi aşması durumunda talebi karşılamak üzere aynı program dahilinde birden fazla sınıf açılabilir. (2) Program başlangıcından itibaren eğitim süresinin ilk onda birlik kısmı içerisinde ilişiği kesilen katılımcıların yerine yeni katılımcılar alınabilir. Devam mecburiyeti MADDE 84 – (1) Katılımcıların programa devam etmeleri zorunludur. Kabul edilebilir mazereti olan katılımcılara, eğiticiler tarafından, yazılı olarak mazeret izni verilebilir. Ancak, bu izin sürelerinin toplamı, doktor raporu ile tevsik edilebilen sağlık izni de dahil, hangi sebeple olursa olsun toplam eğitim süresinin onda birini aşamaz. Bu sürenin aşımı halinde, katılımcıların eğitimle ilişikleri il müdürlüğünce kesilir. (2) İlişiği kesilenlerin yerine alınan katılımcıların sağlık raporu dahil devamsızlık hakları bulunmamaktadır. (3) Doktor raporu ile tevsik edilebilen belgeler ile sağlık sorunları nedeniyle devam edemeyen ve bu nedenle programla ilişiği kesilen katılımcılar bir defaya mahsus olmak üzere açılacak olan girişimcilik modüllerinden ikinci kez yararlanabilirler. Devam durumlarının bildirimi MADDE 85 – (1) Katılımcıların devam durumlarını takip etmek üzere Kurumca hazırlanacak olan devam çizelgeleri kullanılır. Devam çizelgelerinin gereği şekilde doldurulmasından ve program veya ay sonunda il müdürlüğüne tesliminden yüklenici sorumludur. Programdan ayrılanların aynı gün içinde yüklenici tarafından il müdürlüğüne bildirilmesi gerekir. Katılımcıların devam durumlarının, yüklenici tarafından her gün düzenli olarak en geç saat 23:59’a kadar sisteme girilmesi gereklidir. Bu yükümlülüklerin aksatılmasından dolayı ortaya çıkabilecek zararlardan yüklenici sorumludur. Yüklenicilerin bu yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği il müdürlüğü tarafından kontrol edilecektir. Giriş yapılmayan günler il müdürlüğünce tamamlanır. (2) Programa devam etmeleri yüklenici tarafından uygun görülmeyen katılımcıların durumu aynı gün il müdürlüğüne bildirilir. İl müdürlüğünce yapılan değerlendirme sonucuna göre katılımcının programla ilişiği kesilebilir. Program giderleri MADDE 86 – (1) Program giderleri aşağıda belirtilmiştir. a) Eğitimlere katılacak her bir katılımcı için belirlenen ders saat ücreti üzerinden hesaplanan eğitim gideri. b) Katılımcılara programa katıldıkları her bir fiili gün için yapılan ve miktarı Yönetim Kurulunca belirlenen katılımcı zaruri giderleri. c) Programa devam edilen süre içinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında her bir katılımcı için tahakkuk edecek sigorta primleri. ç) Kurumca uygun bulunacak diğer giderler. Giderlerin ödenmesi MADDE 87 – (1) Yükleniciye yapılan ödemelerde, fiili katılımcı sayısı esas alınır. Programın uygulandığı takvim ayı içerisinde katılımcıların aldığı toplam eğitim ders saati ve katılımcı başı ders saat maliyeti ile katılımcı sayısının çarpılmasıyla bulunan meblağ üzerinden ödeme yapılır. Katılımcıların eğitime katılmadıkları günler hesaplamaya dahil edilmez. (2) Ödemeler aylık hak edişler halinde yapılır. Ödeme, gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra 27/6/2007 tarihli ve 26565 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumları Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde belirtilen belgeler karşılığında gerçekleştirilir. Son ayın hak ediş ödemesi ise katılımcıların belgelerini almalarından sonra yapılır. Aylık hak ediş ödemelerinin yapılabilmesi için yüklenici tarafından vergi, SGK primi, prime ilişkin borç ile SGK ve Kurumca kesilmiş ve ödenmemiş idari para cezası olmadığına ilişkin belge ibraz edilmesi gerekir. (3) Vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. İlgili mevzuat gereğince hesaplanacak KDV sözleşme bedeline dahil olmayıp bu vergi tutarı Kurum tarafından yükleniciye ödenir. (4) Programlara katılan katılımcıların her birine, katıldıkları her fiili eğitim günü için, miktarı Kurum Yönetim Kurulunca belirlenen katılımcı zaruri gideri ödenir. Yarım gün veya daha az süre ile programa katılmış olan katılımcılara bu günler için ödeme yapılmaz. Yapılacak ödemeler, il müdürlükleri tarafından Kurumun belirleyeceği banka veya PTT aracılığıyla gerçekleştirilir. Katılımcıların ödemeleri alabilmesi için Kurumca belirlenecek bankada kendi adlarına hesap açtırmaları gerekir. Belirtilen şartlarla kendilerine hesap açtırmayanlar hak talebinde bulunamaz. Herhangi bir nedenle programdan ayrılan ve/veya ilişiği kesilen katılımcılara eğitime katılmış oldukları gün üzerinden katılımcı zaruri gideri ödemesi yapılır. Programların denetimi ve izlenmesi MADDE 88 – (1) Kurumun denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, programların denetimi 4904 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca oluşturulan Denetim Kurulunca yapılır. (2) Denetim Kurulunca yapılan denetimler, Kurum personeli tarafından gerçekleştirilecek ziyaretler ve Kurum ile ilgili kurum veya kuruluş ile yapılan protokol gereğince yapılacak izlemeler sırasında yükleniciler gerekli kolaylığı sağlamakla yükümlüdür. (3) İl müdürlüğü ile yüklenici arasında imzalanan sözleşmede usul ve esasları belirlenmek şartı ile eğitim süresince sınıflar yüklenici tarafından kamera ile kaydedilir ve kayıtlar, denetim ve teftiş sırasında ihtiyaç olduğunda kullanılmak üzere üç yıl boyunca yüklenici tarafından muhafaza edilir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmediğinin tespiti halinde yüklenici ile tespit tarihinden itibaren iki yıl süresince kurs veya program düzenlenmez. Katılım belgesi MADDE 89 – (1) Katılımcılara, eğitimleri tamamlamaları halinde, Kurum ile ilgili kurum veya kuruluş ile yapılan protokol hükümlerine uygun olarak hazırlanan katılım belgesi verilir. ALTINCI BÖLÜM Ortak Hükümler, Özel Düzenleme, Politika ve Uygulamalar Kurs ve programlar MADDE 90 – (1) Kurs veya programlar arasında 6 ay bekleme süresi bulunur. Ancak kurs sonrasında aynı meslekte düzenlenen işbaşı eğitim programına katılmak istenmesi halinde bu şart aranmaz. Bu durumda kurs ve işbaşı eğitim programının süresi fiili yüz altmış günden fazla olamaz. (2) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine tabi olarak tarımsal faaliyette bulunanlar ile isteğe bağlı sigortalılar, işsiz olmak şartı dışında belirtilen diğer şartları taşımak kaydıyla TYP hariç kurslara ve programlara katılabilirler. Engelli olmaları nedeniyle aylık bağlananlar ile dul ve yetim aylığı alanlar da TYP hariç kurslardan ve programlardan yararlanabilir. (3) Herhangi bir kurs ya da programa katılmama yönünde yaptırım uygulanan kursiyer veya katılımcı yaptırım süresince hiçbir kurs ya da programdan yararlanamaz. (4) Kurs veya programlara katılan kursiyer veya katılımcılar ile görevli eğitici veya öğreticiler Kurumca hazırlanan kimlik kartlarını eğitim süresince kullanmak ve kurs veya program sonunda yükleniciye teslim etmekle yükümlüdür. Ayrıca kursiyer veya katılımcılar, kendilerine verilecek değerlendirme anketini doldurmakla yükümlüdür. Mali kaynaklar MADDE 91 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında düzenlenecek kurs, program veya projelerin mali kaynakları; a) Kurum bütçesinden, b) İşsizlik Sigortası Fonundan, c) Özelleştirme sonucu işsiz kalanların mesleki eğitimi için 4046 sayılı Kanun gereğince Kuruma aktarılan bütçeden, ç) Uluslararası kurum ve kuruluşlarla yapılan anlaşmalar sonucu Kuruma tahsis edilen ikraz ve/veya hibelerden, oluşur. Sözleşmelerin uygulanmasında sınır değerler MADDE 92 – (1) Hizmet alımı yoluyla gerçekleştirilecek her bir kurs ya da program; toplam bütçenin 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 6 ncı maddesi dördüncü fıkrasının (g) bendi hükmü uyarınca Kurum Yönetim Kurulunun yetkisine giren eşik değeri ya da Genel Müdürlükçe belirlenecek birim maliyeti aşması halinde Kurum Yönetim Kurulunun; eşik değerin altında ya da birim maliyetin altında kalması halinde ise il müdürünün onayı ile başlatılır. Ancak işbirliği mahiyetinde olan ve sadece kursiyer ya da katılımcılar için ödenmesi zorunlu olan giderleri içeren kurs ya da programlar için bu hüküm uygulanmaz. (2) Kursiyer ya da katılımcı için ödenmesi zorunlu giderler sözleşme bütçelerine dahil edilmez. İş sağlığı ve güvenliği MADDE 93 – (1) Kurs ve programların uygulanması sırasında iş sağlığı ve güvenliği açısından gerekli önlemleri almak, buna ilişkin tüm araç ve gereçleri bulundurmak ve iş kazası ve meslek hastalıklarında resmi kurumlara yapılması gerekli bildirimleri süresi içinde yapmak yüklenicilerin sorumluluğundadır. Yükleniciler iş kazası meydana gelmesi halinde resmî kurumlara yapılması gereken bildirimleri süresi içinde yapmakla ve durumu il müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür. Engellilerin ulaşılabilirliği MADDE 94 – (1) Engellilerin, kurs ve programlara katılımını sağlamak üzere eğitim mekanı ve bu mekana ulaşılabilirliğinde kullanılan diğer kısımlarda gerekli önlemleri almak yüklenicinin sorumluluğundadır. Devam durumlarının sisteme girilmesi MADDE 95 – (1) Katılımcı ve kursiyerlerin devam durumlarının yükleniciler tarafından bu Yönetmelikte belirlenen sürelerde sisteme girilmemesi durumunda kursiyer veya katılımcılar için Kurum tarafından ödenen zaruri gider ve sigorta prim giderleri ile bu giderlere ilişkin olarak ödenen tüm ceza ve mali yükümlülükler yükleniciden tahsil edilir. Sigorta prim giderlerinin ödenmesi MADDE 96 – (1) TYP hariç kurs ve programlara ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası (e) bendi kapsamında kursiyer veya katılımcı için ödenmesi gereken primlere ilişkin iş ve işlemler il müdürlüğünce yapılabilir. Tanınırlık MADDE 97 – (1) Kurs ve programların uygulanması sırasında Kurumun tanınırlığına ilişkin iş ve işlemleri yürütmekten yükleniciler sorumludur. (2) Tanınırlıkla ilgili materyaller ve uyulması gereken esaslar, hangi faaliyetlerde tanınırlık kurallarına uyulması gerektiği ve kurs ve programlar dışında tanınırlıkla ilgili olarak yürütülecek diğer faaliyetler ile bu faaliyetlere ilişkin giderlerin ödenip ödenmemesi hususu Genel Müdürlükçe belirlenir. (3) Aktif işgücü hizmetleri için Kurumca yapılacak olan tanıtım giderleri, 4447 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin yedinci fıkrası doğrultusunda, işsizlik sigortası fonundan aktif işgücü hizmetleri için ayrılan paydan karşılanabilir. Özel eğitim modülleri MADDE 98 – (1) Kurs ve programlara ilişkin modüllere eğitim süresinin yüzde on beşini geçmemek üzere özel modüller eklenebilir. Bu modüllere ilişkin eğitim süresi, kurs süresine ilave edilir. Bu süre için kursiyer veya katılımcıya kursiyer zaruri gideri ve sigorta primi ödemesi yapılmaya devam edilir, ancak yükleniciye herhangi bir ödeme yapılmaz. (2) Genel Müdürlükçe belirlenen ilave modüllere ilişkin eğitimler, bu alanlarda belge sahibi eğitici veya öğreticiler aracılığı ile yüklenici tarafından verilir. Ancak ihtiyaç duyulması halinde, bu eğitimler Kurum personeli aracılığıyla da verilebilir. Bu modüllere ilişkin eğitimlerin Kurum personeli tarafından verilmesi durumunda, yükleniciler bu modüllerin kendi eğitim mekanlarında verilmesinden dolayı ilave ödeme talebinde bulunamaz. Özel politikaların ve uygulamaların geliştirilmesi MADDE 99 – (1) Genel Müdürlükçe bu Yönetmeliğin amacına uygun olarak özel politika ve uygulamalar geliştirilerek bu kapsamda kurs, program, uygulama, proje ve protokol tasarlanabilir ve uygulanabilir. Meslek araştırma ve geliştirme hizmetleri MADDE 100 – (1) Türk Meslekler Sözlüğünün hazırlanması ve gelişmeler doğrultusunda güncellenmesi ile bu amaca yönelik olarak iş analizlerinin yapılması çalışmaları doğrudan Kurum tarafından ya da işbirliği veya hizmet alımı yoluyla gerçekleştirilir. İş ve meslek danışmanlığı hizmetleri MADDE 101 – (1) Uygulanacak aktif işgücü programlarına esas olmak üzere sunulan iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri; bireylerin ilgi ve yeteneklerine uygun iş ve mesleği seçmesi, seçtiği meslekle ilgili eğitim imkanlarından yararlanması, işe yerleştirilmesi ve işe uyumunun sağlanması amacıyla, doğrudan Kurum tarafından ya da Genel Müdürlükçe belirlenen esaslara bağlı olarak hizmet alımı yoluyla yürütülür. (2) Danışmanlık hizmetlerinin temelini oluşturan; meslekler, mesleki eğitim yerleri ve çalışma hayatıyla ilgili bilgileri içeren materyallerin güncellenmesi ve ihtiyaç duyulması halinde yeni materyallerin hazırlanması çalışmalarında birinci fıkrada yer alan hükümler uygulanır. (3) Hizmet alımı veya işbirliği yoluyla gerçekleştirilen kurslarda kursiyerlere verilecek iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri, yüklenici ve/veya Kurum tarafından sağlanır. Elektronik ortamda bildirim MADDE 102 – (1) Genel Müdürlük, kurs ve programlara ilişkin olarak bu Yönetmelikte belirtilen iş ve işlemlerin bir bölümünü ya da tamamını elektronik ortamda gerçekleştirebilir. İş ve işlemlerin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi durumunda kurum veya kuruluşlar ve hizmetlerden yararlanacak kişiler istenilen bilgi ve belgeleri elektronik ortamda vermekle yükümlüdür. Türk soylu yabancılar MADDE 103 – (1) Türkiye’de ikamet etmeyen Türk soylu yabancı uyruklulara yönelik düzenlenecek aktif işgücü hizmetlerinin yürütülmesi kapsamında bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz. Bunlara yönelik olarak düzenlenen aktif işgücü hizmetlerine ilişkin usul ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşlarla Kurum tarafından ortaklaşa hazırlanacak protokolle belirlenir. Yabancılar MADDE 104 – (1) Türkiye’de çalışmalarına engel durumu olmayan yabancılar, ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak şartı ile, yabancı kimlik numarası ile Kuruma kayıt olmak ve il müdürlüğünce uygun bulunmak şartıyla, bu Yönetmelik hükümlerinden yararlanabilirler. Yönetmelikle ilgili usul ve esasların belirlenmesi ve yayımlanması MADDE 105 – (1) Bu Yönetmelikte belirlenen amacın gerçekleştirilmesi için yapılacak faaliyet ve işlerin yürütülmesine ilişkin olarak belirlenecek usul ve esaslar, Kurumun internet sayfasında yayımlanır. Sosyal yardım başvurusu MADDE 106 – (1) Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından Kuruma yönlendirilen kişilerden sosyal yardım alanlar ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ilgili personeli tarafından yapılan saha incelemeleri sonucunda acil durumuyla iş ve meslek danışmanlarına yönlendirilen kişilerle iş ve meslek danışmanları tarafından, öncelik durumları göz önünde bulundurularak, en geç iki hafta içinde irtibata geçilir. Bu kişiler, beceri düzeyleri belirlenerek durumlarına uygun açık işe ya da eğitim programlarına yönlendirilir. İdari yaptırımlar MADDE 107 – (1) Bu Yönetmelik ve sözleşme veya protokol kapsamında yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde kursiyer veya katılımcılar ile istekli veya yükleniciler için ilgili il müdürlüğünce bu Yönetmelikte ve ilgili mevzuatında belirtilen yaptırımlar uygulanır, yaptırımlar sisteme kaydedilir ve bu işlem muhatap kişi veya kuruma yazılı olarak da bildirilir. (2) Genel Müdürlükçe gerek görülen hallerde yaptırım uygulananların bilgileri Kurumun internet sayfasında da ilan edilebilir. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 108 – (1) 31/12/2008 tarihli ve 27097 sayılı 6 ncı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılan Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemler GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Yürürlükten kaldırılan 31/12/2008 tarihli ve 27097 sayılı 6 ncı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği ve söz konusu Yönetmeliğin usul ve esaslarını belirleyen İşlemler El Kitabının İşgücü Eğitim başlıklı bölümü doğrultusunda imzalanan sözleşme, protokol ve projeler ile başlatılan iş ve işlemler sonuçlanana kadar bu mevzuata göre uygulanmaya devam olunur. Yürürlük MADDE 109 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 110 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü yürütür. [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— TEBLİĞ Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan: ÇALIŞANLARA SAĞLANAN FAYDALARA İLİŞKİN TÜRKİYE MUHASEBE STANDARDI (TMS 19) HAKKINDA TEBLİĞ (SIRA NO: 9) Amaç MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan “TMS 19 Çalışanlara Sağlanan Faydalar” (TMS 19) Standardının yürürlüğe konulması ve ilgili bazı tebliğlerde değişiklikler yapılmasıdır. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tebliğin kapsamı Ek/1’de yer alan TMS 19 metninde belirlenmiştir. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar ve kısaltmalar MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen; a) Kurum: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu, b) TFRS: Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını, c) TMS: Türkiye Muhasebe Standartlarını, ç) Yorum: Türkiye Finansal Raporlama Standartları ile ilgili olarak uygulamaya yön vermek veya standartlara açıklık kazandırmak üzere Kurum tarafından kamuoyuna duyurulan metni, ifade eder. Uygulamaya ilişkin hükümler MADDE 5 – (1) Bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan TMS 19’u finansal tablolarında uygulayan işletmeler, söz konusu finansal tablolarında aşağıda yer alan düzenlemeleri de; a) 3/5/2009 tarihli ve 27217 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının İlk Uygulamasına İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 1) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan TFRS 1’in 39L, D1, D10, D11 ve E5 paragraflarını bu Tebliğin 2 no’lu ekinde yer alan şekliyle, b) 15/7/2007 tarihli ve 26583 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Faaliyet Bölümlerine İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 8) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan TFRS 8’in 24 üncü paragrafını bu Tebliğin 3 no’lu ekinde yer alan şekliyle, c) 13/8/2008 tarihli ve 26966 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal Araçların Sunuluşuna İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 1) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan TMS 1’in 96 ve 139K paragrafları ile 7 nci paragrafında yer alan Diğer Kapsamlı Gelir Tanımını bu Tebliğin 4 no’lu ekinde yer alan şekliyle, ç) 31/12/2005 tarihli ve 26040 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İlişkili Taraf Açıklamalarına İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 24) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan TMS 24’ün 22 nci paragrafını bu Tebliğin 5 no’lu ekinde yer alan şekliyle, d) 27/4/2010 tarihli ve 27564 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal Borçların Özkaynağa Dayalı Finansal Araçlarla Ödenmesine İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı Yorumu (TFRS Yorum 19) Hakkında Tebliğin ekinde yer alan TFRS Yorum 19’un 1, 6, 17, 24, 25, 26 ve 27C paragraflarını bu Tebliğin 6 no’lu ekinde yer alan şekliyle, uygular. Yürürlükten kaldırılan mevzuat MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ ve bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan TMS 19’un uygulanmasıyla, 30/3/2006 tarihli ve 26124 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Çalışanlara Sağlanan Faydalara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 19) Hakkında Tebliğ” ve Tebliğ Eki yürürlükten kalkar. Geçiş süreci GEÇİCİ MADDE 1 – (1) İsteyen işletmeler bu hükümler çerçevesinde, bu Tebliği ve bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan “TMS 19 Çalışanlara Sağlanan Faydalar” Standardını 1/1/2013 tarihi öncesi hesap dönemlerine ilişkin finansal tablolarında uygulayabilirler. Bu TMS’nin 1/1/2013 öncesi hesap dönemlerine ilişkin finansal tablolarda uygulanması halinde, bu durum dipnotlarda açıklanır. Yürürlük MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ ve bu Tebliğin 1 no’lu ekinde yer alan “TMS 19 Çalışanlara Sağlanan Faydalar” Standardı, 31/12/2012 tarihinden sonra başlayan hesap dönemlerinde uygulanmak üzere yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Kurum Başkanı yürütür. Türkiye Muhasebe Standardı 19 (TMS 19) Çalışanlara Sağlanan Faydalar [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan: KURUL KARARI Karar No: 75935942-050.01.04 – [01/05] Toplantı Tarihi: 28/2/2013 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca 23/1/2013 tarihli ve 28537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/4213 sayılı “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı”nın 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına dayanılarak hazırlanan “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararına İlişkin Usul ve Esaslar”ın ekteki şekilde yayımlanmasına karar verilmiştir. EK BAĞIMSIZ DENETİME TABİ OLACAK ŞİRKETLERİN BELİRLENMESİNE DAİR BAKANLAR KURULU KARARINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Usul ve Esasların amacı, 23/1/2013 tarihli ve 28537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/4213 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasına yönelik usul ve esasları düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Usul ve Esaslar, 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde şirketlerin bağımsız denetime tabi olmasına, bağımsız denetimin kapsamından çıkmasına ve ilk uygulamaya ilişkin hususları kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Usul ve Esaslar, 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Usul ve Esaslardaki terimler 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan anlamlarıyla kullanılmıştır. Ayrıca, bu Usul ve Esasların uygulanmasında; a) Bakanlar Kurulu Kararı: 23/1/2013 tarihli ve 28537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/4213 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararını, b) Denetim: Bağımsız denetimi, c) Kurum: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu, ç) Türkiye Denetim Standartları (TDS): 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca yürürlüğe konulan, bilgi sistemleri denetimi dahil olmak üzere, denetim alanında uluslararası standartlarla uyumlu eğitim, etik, kalite kontrol ve denetim standartları ile bu alana ilişkin diğer düzenlemeleri, d) Türkiye Muhasebe Standartları (TMS): 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Kurul tarafından onaylanarak Türkiye Muhasebe Standardı ve Türkiye Finansal Raporlama Standardı adıyla yayımlanan muhasebe standartları ile bu alana ilişkin diğer düzenlemeleri, ifade eder. (2) Bağlı ortaklık ve iştirak kavramları, denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde esas alınan ve yürürlükteki mevzuat uyarınca hazırlanmış finansal tablolardaki anlamlarıyla dikkate alınır. İKİNCİ BÖLÜM Denetime Tabi Olma Ölçütler MADDE 5 – (1) Şirketlerin denetime tabi olup olmadığının belirlenmesinde tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aktif toplamına, yıllık net satış hasılatına ve çalışan sayısına ilişkin genel ölçütler aşağıdaki gibi belirlenmiştir: Aktif toplamı : 150 milyon TL ve üzeri Yıllık net satış hasılatı : 200 milyon TL ve üzeri Çalışan sayısı : 500 çalışan ve üzeri (2) Bakanlar Kurulu Kararına göre şirketlerin denetime tabi olması için yukarıda belirtilen üç ölçütten ikisini üst üste iki hesap dönemi sağlaması gerekir. Birbirini takip eden hesap dönemlerinde sağlanan iki ölçütün aynı ölçütler olması şart değildir. Aşağıdaki tabloda örnek bir şirket için hesap dönemleri itibarıyla ölçütlerin sağlanması ve denetime tabi olma durumu gösterilmiştir: Hesap dönemleri Bilanço aktif toplamı 150 milyon TL veya üzeri midir? Evet Evet Evet Hayır Yıllık net satış hasılatı 200 milyon TL veya üzeri midir? Hayır Evet Hayır Hayır Çalışan Kriterlerden sayısı 500 en az ikisini veya üzeri sağlıyor mu? midir? Denetime tabi midir? 1/1-31/12 2011 Hayır Sağlamıyor Referans yıl 1/1-31/12 2012 Hayır Sağlıyor Referans yıl 1/1-31/12 2013 Evet Sağlıyor Tabi değildir 1/1-31/12 Evet Sağlamıyor Tabidir 2014* 1/1-31/12 2015 Hayır Hayır Evet Sağlamıyor Tabidir 1/1-31/12 2016 Evet Hayır Evet Sağlıyor Tabi değildir * 31/12/2014 tarihinde sona eren hesap döneminde ölçütlerden en az ikisinin sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalınmadığı varsayılmıştır. (3) Bakanlar Kurulu Kararına ekli (II) sayılı listede belirtilen alanlarda faaliyet gösteren şirketler aynı listede yer verilen ölçütler dikkate alınmak suretiyle denetime tabidir. Ölçütlerin söz konusu listede belirtilen sınırlamalar çerçevesinde aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde ikinci fıkradaki usul uygulanır. (4) Bakanlar Kurulu Kararına ekli (I) sayılı listede belirtilen alanlarda faaliyet gösteren şirketler ise herhangi bir ölçüt şartı aranmaksızın denetime tabidir. (5) Denetim, şirketin konsolide finansal tablolarının yanında münferit finansal tablolarını da içerir. (6) Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca denetime tabi olma şartlarını taşımayan bir şirket, sadece ana ortaklığının, bağlı ortaklığının veya iştirakinin Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında denetime tabi olması nedeniyle denetime tabi olmaz. Bu durum, topluluk denetçisinin konsolide finansal tabloların denetimine ilişkin 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve TDS çerçevesindeki yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Esas alınacak finansal tablolar MADDE 6 – (1) Denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde, şirketler ile bu şirketlerin bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı hesaplanırken vergi mevzuatı çerçevesinde kamu idarelerine sunulmak üzere hazırlanan son iki hesap dönemine ilişkin bilanço ve gelir tablosu dikkate alınır. Denetim kapsamına girildikten sonra 11 inci madde hükmü uygulanır. Yurtdışında bulunan bağlı ortaklık ve iştiraklerinin, varsa denetimden geçmiş uluslararası muhasebe standartlarına uygun finansal tabloları, olmaması halinde tabi oldukları mevzuat uyarınca hazırladıkları finansal tabloları dikkate alınır. Aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatının hesaplanması MADDE 7 – (1) Aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatının hesabında, 6 ncı maddede belirtilen finansal tablolar çerçevesinde, varsa şirketin bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı da dikkate alınır. (2) Bağlı ortaklıkları veya iştirakleri bulunan şirketlerin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı tutarının hesabında aşağıdaki işlemler yapılır: a) Aktif toplamının hesabında, şirketin kendi aktif toplamından, bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin kayıtlı değerleri çıkarılır. Bulunan tutara, bağlı ortaklıklarının aktif toplamının tamamı ve iştiraklerinin aktif toplamından kendi iştirak hissesi payına düşen kısmı eklenir. b) Yıllık net satış hasılatının hesabında, şirketin kendi yıllık net satış hasılatına bağlı ortaklıklarının yıllık net satış hasılatının tamamı, iştiraklerinin yıllık net satış hasılatından kendi iştirak hissesi payına düşen kısmı eklenir. c) Grup içi işlemlerden doğan varlık, borç, gelir ve giderlerden, bağlı ortaklıklarla olanların tamamı, şirketin ve bağlı ortaklıkların doğrudan iştirakleriyle olanlarının ise hisselerine düşen payı elimine edilir. Grup içi işlemlerin kısmen veya tamamen elimine edilmesi ihtiyaridir. (3) Şirketlerin bağlı ortaklıkları aracılığıyla dolaylı olarak sahip oldukları bağlı ortaklıklar ve iştirakler de şirketin bağlı ortaklığı ve iştiraki olarak değerlendirilir. Örneğin; A Şirketinin B Şirketinde %70, B Şirketinin ise C ve D Şirketlerinde sırasıyla %60 ve %15 oranlarında oy hakkına sahip olduğu durumda, A Şirketi aktif toplamını ve yıllık net satış hasılatını hesaplarken, C Şirketini bağlı ortaklığı, D Şirketini de %15 oranında oy hakkına sahip olduğu iştiraki olarak değerlendirir. (4) Şirketlerin veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin sahip olduğu bağlı ortaklıklar ve iştirakler, ilgili iştirakin finansal tablolarındaki değerleri üzerinden dikkate alınır. Bu sebeple, şirketin veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin bağlı ortaklıkları ve iştirakleri eliminasyon işlemlerine dahil edilmez. Örneğin; A Şirketinin B Şirketinde %40, B Şirketinin ise C ve D Şirketlerinde sırasıyla %60 ve %15 oranlarında oy hakkına sahip olduğu durumda, A Şirketi aktif toplamını ve yıllık net satış hasılatını hesaplarken, sadece B Şirketini iştiraki olarak değerlendirir. C ve D Şirketlerinin aktif toplamını ve yıllık net satış hasılatını dikkate almaz. Dolayısıyla, C ve D Şirketlerinin A ve B Şirketleriyle gerçekleştirdiği işlemler eliminasyona dahil edilmez. (5) Aktif toplamının ve yıllık net satış hasılatının hesabında, şirketin yurtdışındaki bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin aktif toplamları ve yıllık net satış hasılatı da dikkate alınır. Çalışan sayısının hesaplanması MADDE 8 – (1) Şirketin çalışan sayısının belirlenmesinde, muhtasar beyannamede bildirilen aylık toplam çalışan sayısının yıllık ortalaması dikkate alınır. Söz konusu yıllık ortalama, aylar itibarıyla aylık çalışan sayılarının toplamının on ikiye bölünmesiyle elde edilir. Çıraklık ve mesleki eğitim sözleşmesi kapsamında şirkette mesleki eğitim gören çıraklar ve staj yapan öğrenciler çalışan sayısının hesabında dikkate alınmaz. (2) Ortalama çalışan sayısının belirlenmesinde, ana ortaklığın ve bağlı ortaklıkların bu maddeye göre hesaplanan çalışan sayılarının toplamı dikkate alınır. İştiraklerin bu maddeye göre hesaplanan çalışan sayısı ise şirketin iştirakteki hissesi oranında dikkate alınır. Örneğin, aşağıda aylık çalışan sayıları belirtilen, bağlı ortaklığı B Şirketi ve %20 iştiraki C Şirketi olan A Şirketinin ilgili hesap dönemine ilişkin ortalama çalışan sayısı şu şekilde hesaplanır: Örneğin, B Şirketi A Şirketinin bağlı ortaklığı olup A Şirketinin C Şirketinde %20 oranında iştiraki vardır. Söz konusu şirketlerin aylık çalışan sayılarına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda yer almaktadır: Aylar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Toplam Yıllık ortalama (Toplam/12) A Şirketi 300 305 310 305 300 295 290 285 290 310 310 300 3.600 300 B Şirketi 170 180 185 195 185 180 170 135 140 165 165 170 2.040 170 C Şirketi 180 170 145 150 150 160 160 160 170 180 180 140 1.945 162,08 Yukarıdaki tabloda, şirketler itibarıyla yıllık çalışan sayısı ve ortalama çalışan sayısı hesaplanmıştır. Buna göre, A Şirketinin yıllık ortalama çalışan sayısı hesaplanırken; A ve B Şirketlerinin yıllık ortalama çalışan sayılarının tamamı ile C Şirketinin yıllık ortalama çalışan sayısının sadece %20’si toplanır. Dolayısıyla, A Şirketi için toplam yıllık ortalama çalışan sayısı (300 + 170 + (162,08 x %20) = ) 502,42’dir. (3) Çalışan sayısının hesabında, 7 nci madde çerçevesinde şirketin kendisinin, bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin yurtiçindeki ve yurtdışındaki çalışan sayıları da dikkate alınır. Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleri MADDE 9 – (1) 6 ve 7 nci maddelerde belirtilen hususlara ek olarak, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerini üstlenen şirketler açısından aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı aşağıdaki gibi tespit edilir: a) Aktif toplamının hesabında, Tekdüzen Hesap Planında yer alan “170-177 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri” hesapları dikkate alınmaz. b) Yıllık net satış hasılatının hesabında, Tekdüzen Hesap Planında yer alan “350-358 Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Hakediş Bedelleri” hesaplarına sadece ilgili dönemde kaydedilen tutarlar yıllık net satış hasılatına eklenir. c) İşin bitiminde Tekdüzen Hesap Planında yer alan 350-358 nolu hesaplardan ilgili dönem gelir tablosuna aktarılan kısımlar yıllık net satış hasılatının hesabında dikkate alınmaz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Denetim Kapsamından Çıkma Denetimin kapsamından çıkma MADDE 10 – (1) Denetime tabi şirketler, tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte 5 inci maddede belirtilen ölçütlerden en az ikisine ait sınırların art arda iki hesap döneminde altında kalması durumunda, müteakip hesap döneminden itibaren denetim kapsamından çıkar. Birbirini takip eden hesap dönemlerinde sınırların altında kalınan iki ölçütün aynı olması şart değildir. Aşağıdaki tabloda örnek bir şirket için hesap dönemleri itibarıyla ölçütlerin sağlanması ve denetime tabi olma durumu gösterilmiştir: Hesap dönemleri Bilanço aktif toplamı 150 milyon TL veya üzeri midir? Evet Evet Evet Hayır Yıllık net satış Çalışan hasılatı200 sayısı 500 Kriterlerden milyon TL veya en az ikisini veya üzeri üzeri sağlıyor mu? midir? midir? Denetime tabi midir? 1/1-31/12 2011 Hayır Evet Sağlıyor Referans yıl 1/1-31/12 2012 Evet Hayır Sağlıyor Referans yıl 1/1-31/12 2013 Hayır Evet Sağlıyor Tabidir 1/1-31/12 Hayır Evet Sağlamıyor Tabidir * 2014 1/1-31/12 2015 Hayır Evet Hayır Sağlamıyor Tabidir 1/1-31/12 2016 Evet Hayır Evet Sağlıyor Tabi değildir * 31/12/2014 tarihinde sona eren hesap döneminde ölçütlerden en az ikisinin sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalınmadığı varsayılmıştır. (2) Denetime tabi şirketler, 7 nci madde çerçevesinde tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte, bir hesap döneminde 5 inci maddede belirtilen ölçütlerden en az ikisinin sınırlarının yüzde yirmi veya daha fazla altında kalması durumunda, müteakip hesap döneminden itibaren denetim kapsamından çıkar. Örneğin, 1/1/2013-31/12/2013 hesap döneminde denetime tabi olan bir şirketin 31/12/2013 tarihinde sona eren hesap döneminde aktif toplamı 110 milyon TL, yıllık net satış hasılatı 150 milyon TL ve çalışan sayısı 550 kişidir. Şirket, söz konusu hesap döneminde, aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı ölçütlerine ilişkin sınırların yüzde yirmiden daha fazla altında kalmıştır. Bu nedenle şirket, 1/1/2014-31/12/2014 hesap dönemi için denetimin kapsamından çıkar. (3) Bu madde hükmü, denetime tabi şirketlerden Bakanlar Kurulu Kararına ekli (I) sayılı liste kapsamında bulunan şirketler açısından uygulanmaz. Esas alınacak finansal tablolar MADDE 11 – (1) Denetime tabi olan şirketler, finansal tablolarını 6102 sayılı Kanun ve TMS’ye göre hazırlar. Bu şirketler daha sonraki hesap dönemlerinde denetim kapsamında olup olmadıklarını değerlendirirken, aktif toplamının ve yıllık net satış hasılatının hesabında 6102 sayılı Kanun ve TMS’ye göre hazırladıkları finansal tabloları dikkate alır. Bu durumda, bağlı ortaklık ve iştirak kavramları 6102 sayılı Kanun ve TMS’deki anlamlarıyla dikkate alınır. Ölçütlerin belirlenmesinde bağlı ortaklıkların tam konsolidasyon yöntemine, iştiraklerin ise özkaynak yöntemine göre konsolide edildikleri finansal tablolar kullanılır. Ortalama çalışan sayısının hesabında 8 inci madde hükümleri uygulanır. Denetim kapsamından çıkılmasından sonra esas alınacak finansal tablolar MADDE 12 – (1) Denetime tabi olan bir şirketin sonraki hesap dönemlerinde denetim kapsamından çıkması durumunda, söz konusu şirketin müteakip hesap dönemlerinde denetime tabi olup olmayacağının tespitinde 6, 7 ve 9 uncu madde hükümleri uygulanır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Karşılaştırmalı olarak sunulan finansal tablolar MADDE 13 – (1) Denetime tabi olunan hesap dönemlerine ilişkin finansal tablolar denetimden geçmiş olarak sunulur. Geçmiş hesap dönemi veya dönemlerine ilişkin finansal tabloların karşılaştırmalı olarak sunulması esastır. Geçmiş hesap dönemlerinde denetime tabi olunmamış ise, denetimden geçmiş finansal tablolarla karşılaştırmalı olarak sunulan geçmiş dönem finansal tablolarının denetimden geçmiş olması zorunlu değildir. GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Hesap dönemi takvim yılı olan şirketler açısından; 2013 hesap dönemi finansal tablolarının denetime tabi olup olmadığının belirlenmesinde, 1/1/2013 tarihinden önce sona eren son iki hesap dönemine ilişkin bilanço (diğer bir ifadeyle, 31/12/2011 ve 31/12/2012 tarihli) ve gelir tablosu (2011 ve 2012 hesap dönemlerine ilişkin) kullanılır. (2) Özel hesap dönemini uygulayan şirketler açısından; denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde, 6102 sayılı Kanunun Geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 2012 ve 2013 yıllarında sona eren hesap dönemlerine ilişkin dönem sonu (örneğin, 30/6/2012 ve 30/6/2013 tarihli) finansal tabloları kullanılır. Yürürlük MADDE 14 – (1) Bu Usul ve Esaslar 1/1/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 15 – (1) Bu Usul ve Esaslar hükümlerini Kurum Başkanı yürütür. [R.G. 12 Mart 2013 – 28585 ] —— • —— MİLLETLERARASI ANDLAŞMALAR Karar Sayısı : 2013/4356 17 Kasım 2012 tarihinde Kahire’de imzalanan ekli “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlıkta Performans Uygulamaları Alanında İşbirliğine Dair Çalışma Protokolü”nün onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 22/1/2013 tarihli ve HUM/9994659 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü ve 5 inci maddelerine göre, Bakanlar Kurulu’nca 14/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ M. ŞİMŞEK B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı V.Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MISIR ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIKTA PERFORMANS UYGULAMALARI ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ÇALIŞMA PROTOKOLÜ Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti (bundan sonra Taraflar olarak anılacaktır), iki ülke arasında işbirliğinin geliştirilmesini teminen, 26 Temmuz 1999 tarihinde İskenderiye’de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma"ya dayanarak aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır: MADDE 1 Taraflar, eşitlik, karşılıklılık ilkelerine dayalı, karşılıklı fayda temeline ve kendi ulusal mevzuatlarına uygun olarak, sağlıkta performans uygulamaları alanında aşağıda belirtilen alanlarda işbirliği yapacaklardır: -Sağlık hizmetlerinde kalite geliştirme çalışmaları, -Performansa dayalı ödeme sistemi, -Kurumsal performans değerlendirme çalışmaları, -Yönetici performansı değerlendirme çalışmaları, -Hasta ve çalışan güvenliği. MADDE 2 Taraflar belirtilen işbirliğini, karşılıklı uzman değişimi, ziyaretler, danışmanlık hizmeti verilmesi, görüş alış-verişinde bulunulması, konferans ve bilimsel toplantılara katılımın teşvik edilmesi yolları ile yapacaklardır. MADDE 3 İşbu Çalışma Protokolü çerçevesinde her iki ülkenin uzmanlarının ve diğer personelinin olası kısa süreli ziyaretlerinde aksi hüküm bulunmadığı taktirde; • Gönderen taraf, ev sahibi ülkeye gidiş dönüş seyahat masraflarını karşılayacaktır. • Ev sahibi ülke, ziyaretçi ülkenin iaşe ve ibate ile ilgili tüm giderlerini karşılayacaktır. Bu süre iki haftayı geçmeyecektir. MADDE 4 İşbu Anlaşma’nın hükümlerinin uygulanmasını Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Mısır Arap Cumhuriyeti Sağlık ve Nüfus Bakanlığı sağlayacaklardır. MADDE 5 İşbu Çalışma Protokolü, yürürlüğe girmesine dair yurtiçinde gerekli yasal prosedürlerin tamamlandığını teyit eden son diplomatik notanın alındığı tarihten itibaren yürürlüğe girecektir. İşbu Çalışma Protokolü 26 Temmuz 1999 tarihinde İskenderiye’de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma" ile eş zamanlı yürürlükte kalacaktır. İşbu Çalışma Protokolü, Kahire’de, 17 Kasım 2012 tarihinde Türkçe, Arapça ve İngilizce dillerinde ikişer orijinal nüsha halinde ve bütün metinler eşit geçerlikte olmak üzere imzalanmıştır. Yorum farklılığı halinde İngilizce metin esas alınacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti Adına Hükümeti Adına Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı Mohamed Kamel Amr Dışişleri Bakanı [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4384 10 Mart 2011 tarihinde Ankara’da imzalanan ve 15/1/2013 tarihli ve 6394 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ekli “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Başta Terörizm ve Örgütlü Suçlar Olmak Üzere Ağır Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 14/2/2013 tarihli ve 2452733 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Andlaşma metni için tıklayınız [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— BAKANLAR KURULU KARARLARI Karar Sayısı : 2013/4296 2013 Yılı Yatırım Programında 2010A010090 proje numarası ile yer alan Konya-Çumra III. Merhale (KOP) projesi kapsamında olan Bozkır Barajı’nın yapımı maksadıyla, ekli haritada gösterilen güzergâh ve alanlarda bulunan taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılması; Orman ve Su İşleri Bakanlığının 23/1/2013 tarihli ve 113 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 1/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ C. YILMAZ B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı V.Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR H. YAZICI M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı V.Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kararın eki için tıklayınız [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4312 Ekli “Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Güney Afrika Cumhuriyeti Mali İstihbarat Merkezi (FIC) Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası”nın yürürlüğe konulması; Maliye Bakanlığının 30/1/2013 tarihli ve 631 sayılı yazısı üzerine, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 12 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY N. ERGÜN Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı V. S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı TÜRKİYE CUMHURİYETİ, MALİYE BAKANLIĞI, MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU BAŞKANLIĞI (MASAK) İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ MALİ İSTİHBARAT MERKEZİ (FIC) ARASINDA KARAPARA AKLAMA VE TERÖRİZMİN FİNANSMANI İLE İLGİLİ FİNANSAL İSTİHBARAT DEĞİŞİMİNDE İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT MUHTIRASI Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Güney Afrika Cumhuriyeti Mali İstihbarat Merkezi (FIC) bundan sonra “Yetkili Makamlar” diye anılacaktır - karşılıklı menfaat ve işbirliği anlayışı içinde, mütekabiliyet esasına dayalı olarak ve her bir Yetkili Makamın ulusal mevzuatı çerçevesinde karapara aklama, terörizmin finansmanı ve ilgili suç faaliyeti konusunda bilgi değişimini kolaylaştırmak üzere aşağıdaki şekilde mutabakata varmışlardır. 1 – Amaç (1) Yetkili Makamlar, karapara aklama, terörizmin finansmanı ve ilgili suç faaliyetine karıştığından şüphe edilen kişilerin analiz, inceleme ve soruşturmasına yardımcı olabilecek bilgiyi, kendiliğinden veya talep üzerine birbirlerine sağlayarak işbirliği yapacaklardır. (2) Yetkili Makamlar arasındaki işbirliği ve bilgi değişimi Yetkili Makamların ulusal yasal sistemlerine uygun olarak yapılacaktır. 2 – Talebin Gerekçelendirilmesi (1) Her bir talep ulusal mevzuatın izin verdiği ölçüde aşağıdaki hususları içerir: (a) Talepte bulunan Yetkili Makam tarafından konuyla ilgili olarak bilinen vakıaların kısa bir açıklaması, (b) Konuyu tanımlayan mevcut tüm bilgiler, (c) Varsa şüphelenilen suçlara ve suçlamalara ilişkin mevcut tüm bilgiler, (d) Talebin nedeni ve bilginin kullanım amacı. 3 – Bilginin Kullanımı (1) Her bir Yetkili Makamdan elde edilen bilgi ve belgeler, bilgiyi veren Yetkili Makamdan önceden izin alınmaksızın üçüncü bir tarafa verilmeyecek, idari, soruşturma veya kovuşturma amaçlı olarak kullanılmayacaktır. (2) Yetkili Makamlar, her bir Yetkili Makamdan elde edilen herhangi bir bilgi veya belgenin, bilgiyi veren Yetkili Makamdan önceden izin almaksızın bu Mutabakat Muhtırasında ifade edilen amaçlar dışında kullanılmasına veya açıklanmasına izin vermeyecektir. (3) Aklama suçunun öncül suçları ile karapara aklama ve terörün finansmanı suçlarında herhangi bir değişiklik olduğunda, durum derhal diğer Yetkili Makama bildirilecektir. 4 – Gizlilik (1) Mevcut Mutabakat Muhtırasının uygulanmasından elde edilen bilgiler gizlidir. Bilgi, bilgiyi alan Yetkili Makamın kendi kaynaklarından elde ettiği benzer bilgi için ulusal mevzuatının şart koştuğu gizlilik içerisinde korunur ve resmi gizliliğe tabi olur. 5 – Talebin Reddi (1) Yardımlaşma, ulusal mevzuata, uluslararası anlaşmalara veya ulusal güvenliğe aykırı olacak ise bilgi talebi reddedilebilir. Bilgi talebinde bulunan Yetkili Makama talebin reddine ilişkin sebepler bildirilecektir. 6 – Prosedür (1) Yetkili Makamlar, bu Mutabakat Muhtırasının uygulanması amacı ile, her bir ülkenin mevzuatına uyumlu olarak kabul edilebilir iletişim prosedürleri için müşterek düzenleme yapacaklar ve birbirleri ile istişarede bulunacaklardır. (2) Yetkili Makamlar arasındaki iletişim İngilizce olarak gerçekleştirilecektir. 7 – Değişiklikler (1) Bu Mutabakat Muhtırası karşılıklı rıza ile her zaman değiştirilebilir. Yetkili Makamlar, bu değişikliklere dair onaylarını nota değişimi ile bildirecekler ve değişiklik onayı son bildirim tarihinde yürürlüğe girecektir. 8 – Fesih (1) Bu Mutabakat Muhtırası her zaman feshedilebilir. Fesih, diğer Yetkili Makamdan yazılı bildirimin alınmasından itibaren yürürlüğe girecektir. (2) Bu Mutabakat Muhtırasının 3(1) ve 3(2) ile 4 üncü maddelerinde yer alan yükümlülükler Mutabakat Muhtırası fesih olsa bile Yetkili Makamları bağlamaya devam edecektir. 9 – Yürürlük Tarihi (1) Yetkili Makamlar bu Mutabakat Muhtırasının onaylandığını nota değişimi ile bildirecekler ve Mutabakat Muhtırası son bildirim tarihinde yürürlüğe girecektir. Bu Mutabakat Muhtırası 20 Aralık 2012 tarihinde Ankara’da ve 15 Ocak 2013 tarihinde Pretoria’da iki suret İngilizce orijinal metin olarak imzalanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Güney Afrika Cumhuriyeti Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) adına İstihbarat Merkezi (FIC) adına Mürsel Ali KAPLAN MASAK Başkanı Murray MICHELL FIC Başkanı Mali [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4316 Ordu İli, Çamaş ve Fatsa İlçelerinde tesis edilecek Atilla Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin yapımı amacıyla ekli listede bulundukları yer ile parsel numaraları belirtilen taşınmazların Hazine adına tescil edilmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele kamulaştırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 4/2/2013 tarihli ve 164 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Yardımcısı V. N. ERGÜN Başbakan S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER İçişleri Bakanı C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI Milli Eğitim Bakanı İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kararın eki için tıklayınız [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4319 Ekli listede ili, ilçesi ve sınırları belirtilen yerlerde arazi toplulaştırması yapılması; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 28/1/2013 tarihli ve 1464 sayılı yazısı üzerine, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY N. ERGÜN Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı V. S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kararın eki için tıklayınız [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4365 Ankara İli, Elmadağ İlçesi, Yenice, Yenidoğan ve Yenipınar mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın riskli alan ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 31/1/2013 tarihli ve 539 sayılı yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kararın eki için tıklayınız [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4366 İzmir İli, Konak İlçesi, Ege Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ve koordinat listesinde sınırları gösterilen alanın kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 24/1/2013 tarihli ve 364 sayılı yazısı üzerine, 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma Bakanı Orman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kararın eki için tıklayınız [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— Karar Sayısı : 2013/4401 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun uyarınca yapılacak satış ve iade işlemlerinde fiilen görevlendirilenlere fazla çalışma ücreti ödenmesine ilişkin ekli Kararın yürürlüğe konulması; Maliye Bakanlığının 30/1/2013 tarihli ve 1051 sayılı yazısı üzerine, 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 13 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 11/2/2013 tarihinde kararlaştırılmıştır. Abdullah GÜL CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY N. ERGÜN Başbakan Yardımcısı Başbakan YardımcısıBaşbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı V. S. ERGİN F. ŞAHİN E. BAĞIŞ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELİK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik BakanıDışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELİK M. ŞİMŞEK İçişleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI İ. YILMAZ V. EROĞLU Milli Eğitim Bakanı Milli Savunma BakanıOrman ve Su İşleri Bakanı M. MÜEZZİNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı 11/2/2013 TARİHLİ VE 2013/4401 SAYILI KARARNAMENİN EKİ KARAR Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Karar, Maliye Bakanlığı ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü ve Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünde istihdam edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personelden, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun uyarınca yapılacak satış ve iade işlemlerinde fiilen görevlendirilenlere ödenecek fazla çalışma ücretine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanmıştır. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Karar, 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 13 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Ödemenin usul ve esasları MADDE 3 – (1) 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılacak satış ve iade işlemlerinde günlük mesai saatleri dışında fazla çalışma yapmasına ihtiyaç duyulan personel ve fazla çalışma yaptırılacak toplam süre Maliye Bakanlığı personeli için Maliye Bakanlığınca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeli için Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenir. (2) Fazla çalışma ücreti, mesai saatleri dışında fiilen fazla çalışma yapan personele ödenir. (3) Her bir personele fazla çalışma ücreti ödenecek süre ayda elli saati ve toplamda altı ayı geçemez. (4) Fazla çalışmanın her bir saati için 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun (K) cetvelinde belirlenmiş olan fazla çalışma saat ücretinin (1,45 TL) beş katı esas alınır. (5) Fazla çalışma yapan personel ile çalışılan gün ve süreleri gösteren Fazla Çalışma Cetveli düzenlenir ve bu Cetvel fazla çalışma yapan personel ile birim amiri tarafından imzalanır. (6) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeline yapılacak fazla çalışma ücreti ödemesi döner sermaye bütçelerinden yapılır. (7) Bu Karar hükümleri, 15/3/2013-15/9/2013 tarihleri arasında uygulanır. Yürürlük MADDE 4 – (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 5 – (1) Bu Karar hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. [R.G. 13 Mart 2013 – 28586 ] —— • —— YÖNETMELİK Sermaye Piyasası Kurulundan: EMEKLİLİK YATIRIM FONLARININ KURULUŞ VE FAALİYETLERİNE İLİŞKİN ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, emeklilik yatırım fonlarının kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, emeklilik yatırım fonlarının türleri, kuruluşları, örgüt yapısı, faaliyet ilke ve esasları, katkı payının bu fonlarda toplanması ve değerlendirilmesi, fon malvarlığı, fon portföyündeki varlıkların saklanması, portföyün yönetimi, fonların birleşme, devir ve dönüşüm esasları, iç ve dış denetimi ile kamunun aydınlatılmasına ilişkin esas ve usulleri kapsar. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 26 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Banka: Mevduat bankalarını ve katılım bankalarını, b) Borsa: 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde tanımlanan sistemler ve pazar yerleri ile yurt dışı borsalar ve borsa dışı teşkilatlanmış diğer piyasaları, c) Emeklilik yatırım fonu/Fon: Şirket tarafından emeklilik sözleşmesi çerçevesinde alınan ve katılımcılar adına bireysel emeklilik hesaplarında izlenen katkıların, riskin dağıtılması ve inançlı mülkiyet esaslarına göre işletilmesi amacıyla oluşturulan malvarlığını, ç) İzahname: Payları ihraç edilecek fonun özelliklerine ve buna bağlı hak ve risklere ilişkin olarak katılımcıların bilinçli bir değerlendirme yapmasını sağlayacak nitelikteki tüm bilgileri içeren kamuyu aydınlatma belgesini, d) Kanun: 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununu, e) KAP: Kamuyu Aydınlatma Platformunu, f) Katılımcı: Emeklilik sözleşmesine göre ad ve hesabına şirket nezdinde bireysel emeklilik hesabı açılan fiil ehliyetine sahip gerçek kişiyi, g) Kurul: Sermaye Piyasası Kurulunu, ğ) Müsteşarlık: Hazine Müsteşarlığını, h) Net varlık değeri: Portföy değerine, nakit ile fon alacaklarının eklenmesi ve fon borçlarının düşülmesi suretiyle bulunan toplam değeri, ı) Portföy: Fonda yer alan para ve sermaye piyasası araçları, kıymetli madenler ile Kurulca belirlenen diğer yatırım araçlarından oluşan varlıkların tümünü, i) Portföy değeri: Fon portföyündeki varlıkların bu Yönetmelikteki esaslar çerçevesinde değerlenmesi neticesinde bulunan değeri, j) Portföy yöneticisi: Kuruldan portföy yöneticiliği yetki belgesi almış ve Kurulca uygun görülen portföy yönetim şirketini, k) Saklayıcı: Fon portföyündeki varlıkların saklandığı ve Kurulca uygun görülen saklama kuruluşunu, l) Sistem Yönetmeliği: 9/11/2012 tarihli ve 28462 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Yönetmeliği, m) Şirket: Kanuna göre kurulan emeklilik şirketini, n) Takasbank: İMKB Takas ve Saklama Bankası Anonim Şirketini, o) TCMB: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketini, ö) TTSG: Türkiye Ticaret Sicili Gazetesini, ifade eder. Emeklilik yatırım fonu MADDE 5 – (1) Fon, süresiz olarak kurulur ve fonun tüzel kişiliği yoktur. Fon, Kanunda yer alan amaçlar dışında kullanılamaz ve kurulamaz. (2) Emeklilik yatırım fonu, sermaye piyasası kurumu niteliğindedir. (3) Fon portföyü, aşağıda belirtilen yatırım araçları ve işlemlerinden oluşur: a) Vadeli mevduat ve katılma hesabı, b) Borçlanma araçları, repo ve ters repo işlemleri ile ortaklık payları, c) Kıymetli madenler, kıymetli madenlere ve gayrimenkule dayalı varlıklar, ç) Türev araç işlemleri ile varantlar, d) Takasbank para piyasası işlemleri, e) Yatırım fonu katılma payları, f) Borsalarda gerçekleştirilen türev araç işlemlerinin nakit teminatları ve primleri, g) Kira sertifikaları, ğ) Kurulca belirlenen diğer yatırım araçları. Fon türleri ve unvanları MADDE 6 – (1) Fonlar, risk ve getiri yapısı ile portföy yönetim stratejisinin tam ve doğru bir şekilde izahnamede belirtilmesi ve Kurulca uygun görülmesi koşuluyla kurulabilir. (2) İzahnamede belirtilecek portföy yönetim stratejilerine uygun fon türleri, Müsteşarlığın görüşü alınarak Kurulca belirlenir. (3) Fonun unvanında belirli bir varlık grubuna, sektöre, sektörlere, ülke ya da coğrafi bölgeye yatırım yaptığı izlenimini uyandıracak bir ibare kullanan fon varlıklarının en az % 80’i; a) Fon unvanında yer alan söz konusu varlık grubu, sektör ya da sektörlere ait olan varlıklardan, b) Fon unvanında yer alan ülke ya da coğrafi bölgeye ait ve o ülke ya da coğrafi bölgenin piyasa yapısını ve risklerini yansıtabilen varlıklardan, oluşur. (4) Fonlar, fon paylarının emeklilik sözleşmesinde tanımlanmış katılımcı, kişi ya da gruplara tahsis edildiği grup emeklilik yatırım fonu şeklinde de kurulabilir. (5) Grup emeklilik yatırım fonları; işyeri veya belirli meslek grupları bazında, sektörel bazda ve Kurulca uygun görülmek koşulu ile fon paylarının belirli kişi ya da gruplara tahsis edilmesi suretiyle oluşturulabilir. (6) Fonların portföy yönetim stratejilerinin uygulanması neticesinde ulaşılmak istenen hedefin objektif olarak tanımlanabilmesi ve fonun bu hedefe ulaşmadaki performansının ölçülebilmesi amacıyla yatırım stratejisine uygun olarak belirlenecek karşılaştırma ölçütünün izahnamede belirtilmesi ve KAP’ta ilan edilmesi zorunludur. (7) Fonlar ticari ve hukuki işlemlerinde; şirketin unvanı ile bu Yönetmelik uyarınca fonun yatırım amacına uygun olarak seçilen türü içerecek şekilde belirleyecekleri fon unvanını kullanmak, fonu temsil eden fon yöneticileri de faaliyetleri ile ilgili belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır. (8) Fon izahnamesinde belirtilmesi ve Kurulca uygun görülmesi koşuluyla, reklam ve pazarlama faaliyetlerinde yatırımcıları yanlış yönlendirmeyecek şekilde, fonun risk ve getiri yapısının tam ve doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak farklı bir ad kullanılabilir. (9) Fonun portföy yönetim stratejilerine uygun yönetilmemesi veya fon unvanının ve reklam ve pazarlama faaliyetlerinde kullanılan fon adının katılımcının yanıltılmasına yol açması durumlarında Kurul, fonun portföy yönetim stratejilerinin, fon unvanının, fon adının veya kullanılan karşılaştırma ölçütünün değiştirilmesini isteyebilir veya bunları resen değiştirebilir. (10) Fonun ya da fon tarafından ihraç edilen payların, kamu tarafından resmi bir teminat altına alındığı şeklinde yorumlanmasına yol açacak açık veya dolaylı bir ifadeye fon unvanlarında yer verilemez. Fon kuruluş başvurusu MADDE 7 – (1) Fon, Kuruldan izin almak koşuluyla şirket tarafından kurulur. Şirket; Kurulca belirlenen standarda uygun olarak hazırlanan kuruluş başvuru formu, formda belirtilen belgeler ve fon içtüzüğü ile birlikte fon kurmak için Kurula başvurmak zorundadır. Başvuru için gerekli belgelerin tam olarak Kurula iletilmesi ile Kurulca incelemeye başlanır, aksi takdirde başvurular değerlendirmeye alınmaz. Başvuruya ilişkin olarak talep edilebilecek ilave belge ve bilgilerin Kurulca belirlenen sürede tamamlanması zorunludur. Kurul, başvuruların elektronik ortamda yapılmasını isteyebilir. (2) Fon kuruluş başvurularının Kurulca uygun görülebilmesi için; şirketin kuruluş şartlarını kaybetmemiş olması, saklayıcının ve portföy yöneticisinin belirlenmiş olması, fon içtüzüğünün Kurul düzenlemelerine uygun hazırlanması ve Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili mevzuatta belirtilen diğer şartların yerine getirilmesi zorunludur. Fon içtüzüğü MADDE 8 – (1) Fon içtüzüğü, katılımcı ile şirket, saklayıcı ve portföy yöneticisi arasında fon portföyünün inançlı mülkiyet esaslarına göre saklanmasını ve vekalet akdi hükümlerine göre yönetimini konu alan ve genel işlem şartlarını içeren iltihaki bir sözleşmedir. Fon içtüzüğüne yönelik esas ve usuller Müsteşarlığın uygun görüşü alınarak Kurul tarafından belirlenir. Fon kuruluş izni ve içtüzüğün tescili MADDE 9 – (1) Başvurunun Kurulca uygun görülmesi sonucunda, fon içtüzüğü Kurulca verilen kuruluş izin yazısının şirket tarafından tebellüğ edildiği tarihi izleyen altı iş günü içinde şirket merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve TTSG ile KAP’ta ilan edilir. TTSG ilanı takip eden altı iş günü içerisinde Kurula gönderilir. Fon içtüzüğünün tescili ile birlikte kuruluş işlemleri tamamlanmış sayılır. Fon içtüzüğünün değiştirilmesi MADDE 10 – (1) Şirketin gerekçeli olarak içtüzük değişikliği talebinde bulunması halinde, Kurulca belirlenecek esas ve usullere uygun olarak hazırlanan içtüzük değişiklik talep formu doldurulması ve formda belirtilen bilgi ve belgelerin Kurula iletilmesi şarttır. Kurula yapılan başvuru üzerine, hukuki gereklerin yerine getirilip getirilmediği Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde incelenir ve uygun görülen içtüzük değişiklikleri, izin yazısının şirket tarafından tebellüğ edildiği tarihi izleyen altı iş günü içinde ticaret siciline tescil ve TTSG ile KAP’ta ilan edilir. TTSG ilanı takip eden altı iş günü içerisinde Kurula gönderilir. (2) Katılımcıların yatırım kararını etkileyebilecek ve önceden bilgi sahibi olunmasını gerektiren hususlara ilişkin duyurular da ayrıca KAP’ta ilan edilir ve yeni hususların yürürlüğe giriş tarihi on iş gününden az olmamak üzere ilanlarda belirtilir. (3) Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili mevzuata aykırı uygulamaların bulunduğu, kamuyu aydınlatma açısından yeterli açıklamaların yapılmadığı sonucuna varılırsa, gerekçe gösterilerek içtüzük değişikliklerine izin verilmez. Asgari fon başlangıç tutarı, avans tahsisi ve emeklilik planlarına dahil edilebilecek fonlar MADDE 11 – (1) Kanun çerçevesinde, her şirketin grup emeklilik yatırım fonları hariç farklı portföy yönetim stratejisine sahip en az üç ayrı fon kurması şarttır. (2) Kurulması zorunlu üç fonun her birinin başlangıç tutarı, şirketin ödenmiş sermayesinin yirmide birinden az olamaz. Ancak, şirketin bu üç ayrı fonuna ilave olarak kurulacak yeni bir fonu için fon başlangıç tutarı şirket tarafından belirlenir. Kurulması zorunlu üç fon için, fonların kuruluşunu müteakip, her bir fon için ayrı ayrı olmak üzere şirketin ödenmiş sermayesinin yirmide birinden az olmamak üzere avans tahsis edilmesi zorunludur. Asgari üç fona ilave olarak kurulacak her bir fona avans tahsis edilmek istenmesi halinde avans tutarı şirket tarafından serbestçe belirlenir. (3) Şirket, Müsteşarlığın uygun görüşünü alarak, katılımcılara sunulacak emeklilik planlarına kurucusu olduğu fonların yanı sıra başka şirketler tarafından kurulan fonları da dahil edebilir. Fon kurulu MADDE 12 – (1) Şirket, kurduğu fonla ilgili işlemlerin takibi ve raporlanması amacıyla şirket yönetim kurulu kararıyla en az üç kişiden oluşan bir fon kurulu atar. Fon kurulu üyeliklerine şirket dışından atama yapılması da mümkündür. (2) Fon kurulu her bir fon için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi birden fazla fon için tek bir fon kurulu da oluşturulabilir. (3) Fon kurulu üyelerinin; a) Çoğunluğunun dört yıllık eğitim veren yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmaları, sermaye piyasası, bankacılık, bireysel emeklilik veya sigortacılık alanlarında en az beş yıllık tecrübeye sahip bulunmaları, b) 6362 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki mali güç şartı dışındaki şartları taşımaları, gerekir. (4) Şirket yönetim kurulu üyelerinin, bu Yönetmelikte fon kurulu üyeleri için belirlenen nitelikleri taşımaları halinde, fon kurulu üyesi olarak görevlendirilmeleri mümkündür. Fon kurulunun görevleri MADDE 13 – (1) Fon kurulu aşağıdaki görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. a) Fon faaliyetlerinin, şirketin genel yönetim stratejilerine ve politikalarına uygun olarak düzenli, verimli ve etkin bir şekilde ilgili mevzuat, fon içtüzüğü ve izahnamedeki esaslar çerçevesinde yürütülmesi, b) Fonun muhasebe, belge ve kayıt sisteminin düzenli bir şekilde tutulması, c) Fon adına yapılacak sözleşmelerin ilgili mevzuata uygun şekilde hazırlanması, ç) Fon portföyünün mevzuata uygun şekilde değerlenmesi ve birim pay değerinin doğru şekilde hesaplanması, d) Fon ile ilgili mali tablo ve raporların hazırlanması, e) Fon performansının takip edilmesi, f) Mevzuat gereği ya da şirketin talebi ile ilgili olarak yapılması gereken içtüzük ve izahname değişikliklerinin katılımcılara ilgili düzenlemelerde öngörülen süreler içerisinde duyurulması, g) Kamuyu aydınlatma belgelerinin mevzuata uygun şekilde hazırlanması, ğ) Fonun faaliyetlerine ilişkin olarak 32 nci maddede belirtilen raporların hazırlanması, h) 27 nci madde kapsamında belirtilen olağanüstü durumlar ile ilgili karar alınması, ı) İç kontrol sisteminin oluşturulması, i) Şirket yönetim kurulu kararı ile belirlenen diğer görevlerin yerine getirilmesi. Fonun iç kontrol sistemi MADDE 14 – (1) İç kontrol sistemi; fonun faaliyetlerinin verimliliğinin ve etkinliğinin, finansal ve idari konulara ait bilgilerin güvenilirliğinin ve zamanında elde edilebilirliğinin sağlanmasını, fon faaliyetlerinin ilgili mevzuata, emeklilik sözleşmesine, fon içtüzüğüne, izahnameye uygun yürütülmesini, hata, hile ve usulsüzlüklerin önlenmesini ve tespitini, muhasebe kayıtlarının doğru ve eksiksiz olmasını ve finansal bilgilerin doğru ve güvenilir olarak zamanında hazırlanmasını temin etmek amacıyla uygulanan esas ve usullerdir. (2) Şirketin fon iç kontrol sistemine ilişkin tüm usul ve esaslar yazılı hale getirilerek fon kurulu kararına bağlanır. (3) İç kontrol esas ve usulleri asgari olarak; a) Fon faaliyetlerinin kanuni düzenlemelere, şirketin amaç ve konusuna, fon içtüzüğüne ve izahnameye uygun olarak yapılmasını, b) Fon adına yapılan işlemlerin genel ve özel yetkilere dayalı olarak gerçekleştirilmesini, sözleşmelere uygun olarak yapılmasını, fon işlemleri için gerekli belgelerin düzenlenmesini, c) Fonun muhasebe, belge ve kayıt düzeninin etkin bir şekilde işlemesini, ç) Usulsüzlüklerden ve hatalardan kaynaklanan risklerin asgariye indirilebilmesi için risklerin tanımlanmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını, d) Fon personelinin kendi adına yaptıkları işlemlerin fon ile çıkar çatışmasına yol açacak nitelikte olup olmadığının tespitini, e) Fondan yapılan harcamaların belgeye dayalı ve piyasa rayicine uygun olup olmadığının tespitini, f) Fon portföyünün değerlemesinin, fonun birim pay değerinin belirlenmesinin, fon portföy oranlarının ilgili mevzuata, fon içtüzüğü ve izahnameye uygunluğunun kontrolünü, temin edecek şekilde oluşturulur. (4) Fonun faaliyetlerinin iç kontrol esas ve usullerine uygun olarak işleyişi, fon denetçileri tarafından denetlenir. Şirket bu amaçla, 12 nci maddenin üçüncü fıkrasında bel