YENİ GÜVENLİK BOYUTU “ENERJİ” Enerji, günümüzün ayrılmaz

advertisement
YENİ GÜVENLİK BOYUTU “ENERJİ”
Enerji, günümüzün ayrılmaz parçası olarak devletlerin yakasına yapışan bir sorun olması ile
güvenlik boyutlarını sonuna kadar zorlayan bir hal almaya başlamıştır. Siyasi, ekonomik,
sosyal ve kültürel alanlara da yansıyan bu ciddi “enerji” kelimesi bizleri yeni bir güvenlik
boyutu ile karşı karşıya bırakmıştır. Enerji, yaşanan asra damgasını vurmuş bir yaşam
kaynağıdır. Petrolün başını çektiği enerji kaynaklarına sahip olma uğruna akıl almaz bir hızla
yaşanan siyasi dönüşümler, savaşlar ve çatışmalar çıkmıştır. Hayatımızı kolaylaştıran,
hızlandıran birazda rahatlığa alıştıran enerji, devletlerin birbirleri ile sürtüşmesini de
kolaylaştırıp zaman zaman kıvılcımlara da neden olmuştur.
Dünya’da sanayi ölçeğindeki ilk petrol üretim faaliyetleri 1859 yılında ABD’ de
Pennsylvania’da başlamıştır. Petrol ilk dönemlerde sadece aydınlatma amacıyla gaz yağı
formunda kullanılırken 20. yüzyılın ilk yıllarında içten yanmalı motorlar vasıtasıyla
otomobillerde yakıt olarak kullanılmaya başlanmıştır. Petrolün hikayesi ile başlayan bu ticari
süreç diğer enerji kaynakların bulunması ile rekabeti başka bir boyuta çekmeye başlamıştır.
Uluslararası enerji politikalarındaki önemli dönüm noktalarından birisi ise 1938’de
Meksika’nın toprakları üzerindeki tüm yabancı petrol şirketlerini millileştirmesidir. Bu
gelişmenin ardından ABD petrol tedariki için Venezüella’ya yönelmiş ve Venezüella ile
petrol sahası imtiyazları için “yarı yarıya” olarak da anılan bir antlaşma yapmıştır. ABD ile
Venezüella arasındaki bu yeni imtiyaz antlaşması Ortadoğu’da ki devletler ile yabancı petrol
şirketleri arasındaki imtiyaz antlaşmalarında değişime ve daha önemlisi bölgedeki jeopolitik
dengelerin değişmesine neden olmuştur.1
Son yıllardaki çeşitli gelişmeler, enerji güvenliğinin uluslararası güvenlik tartışmalarında
önemli bir konu haline gelmesine sebep olmuştur. Bu gelişmelerin temelinde Michael
Klare’in tabiriyle “yeni enerji jeopolitiğinde” veya yeni enerji düzeninde olduğumuz gerçeği
yatmakta. Klare’egöre bu yeni dönemde, devletleri iki kategoriye ayırmak mümkündür: enerji
fazlası ve enerji açığı olanlar. Eski düzende bir devletin küresel hiyerarşideki sıralaması
nükleer savaş başlığı sayısı, deniz gücü veya askeri personel sayısıyla belirlenmekteydi. Yeni
düzende ise devletlerarası güç hiyerarşisinin tayininde sahip olunan petrol/doğal gaz rezerv
miktarı ve/veya enerji kaynaklarını satın alma (veya edinme) kabiliyeti gibi unsurlar gittikçe
önem kazanmaktadır. 2
Bazı düşünürler, özellikle petrol gibi doğal kaynakların kapışılmasının damga vuracağı bir
“kıtlık dönemine” gidildiği konusunda uyarırlar. Hızla sanayileşen Çin, özellikle de enerji gibi
kaynaklara her geçen gün daha da fazla ihtiyaç duymaktadır. Bunu garantilemek için de
üretici ülkelerle tekelci anlaşmalar yapmaktadır, hem de o ülkelerin insan haklarını hiçe
sayarak. Bu serbest bir pazar değil, aksine her alıcının doğal kaynaklara serbestçe ulaşmasını
engelleyen kısıtlı bir pazardır, yani bir çeşit eski moda kolonileşme gibi. Çin Denizleri ’ne
kimin sahip olacağı ve Basra Körfezi ile Orta Asya’dan gelen taşımacılık yollarını kimin
Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği Ve Enerji Güvenliği”, Journal of Yasar University, 2012, s. 383.
Michael Klare, Rising Powers, Shrinking Planet: The New Geopolitics of Energy, New York, Metropolitan
Books 2008, s. 14-31. Bkz., D. Ülke Arıboğan ve Mert Bilgin “New Energy Order Politics Neopolitics: From
Geopolitics to Energeopolitics”, Uluslararası İlişkiler, V/20, Winter 2009, s. 119
1
2
kontrol edeceği meselesi büyümektedir. 1991 ve 2003’teki Irak Savaşları’yla Amerika kaynak
savaşlarına çoktan girmiş olabilir.3
Bu konuda ne kadar çok örnek versek bile kaynakların dünya coğrafyasında düzensiz
dağılması ve bu kaynakların sorunlu coğrafyalar dedikleri Ortadoğu, Asya, Doğu Afrika ve
Güney Amerika gibi bölgelerde toplanması enerji güvenliği tartışmalarını gündeme getirmeye
devam edecektir. Sorunların enerji kaynaklarının doğduğu toprakların çevresinde toplanması,
bu bölgelerinher biri enerjiye bağımlı sanayileşmiş devletlerin enerji politikalarının çakışma
noktaları olması ve demokratik olmayan rejimler ile yönetilmesi sorunların ana kaynağını
oluşturmaktadır. Tabi ki de bu iki sorun, beraberindeenerji ihraç eden ülkelere siyasi ve
güvenlik kıskacındayaklaşılmasına neden olmakta “kaynak savaşlarına” siyasi olarak cevap
alamayan ülkeler güvenlik boyutlarını artırarak cevap vermektedir.
Enerji güvenliğini “öngörülebilen bir gelecek için ülkelerin, sanayilerin ve tüketicilerin
ihtiyacı olan enerji kaynaklarına makul fiyatlarla ve kesintide en az riskle ulaşılabilirliğin
devam etmesi durumu ve bu durumu sağlama yönünde yapılan politikalar” olarak
tanımladığımızda iki ana parametre önem kazanır: (i) enerjide makul fiyat, (ii) enerjiye
kesintide en az riskle ulaşılabilirlik durumu.4Enerji güvenliğinde petrolde makul fiyat ve
enerjiye kesintisiz ulaşılabilirlik amaçları, her ülkenin enerji sepetinde petrolün ithal oranına
ve toplam enerji talebine göre, Ortadoğu Bölgesi’nin güvenliğine bağlıdır. Bu bölgeden
tankerlerle petrol ve özellikle Katar’dan LNG taşımacılığında son derece stratejik öneme
sahip Süveyş ve Hürmüz Boğazlarının güvenliği ayrıca düşünülmelidir. Bu tür güvenlik
kanallarını diğer coğrafyalar içinde çoğaltabiliriz asıl amaç talebin eksiksiz karşılanması için
boruların bir ucundan enerji kaynaklarının kesintisiz akmasıdır.
Büyük güçlerin yükselişini sağlayan stratejilerden biri de bölgesel hegemonya kurarken aynı
zamanda rakip güçlerin bölgesel hegemonya kurmalarını engellemek, dünya gücünden azami
pay alarak hâkimiyet sağlamaktır. Bunu enerji güvenliği ve politikaları üzerinden
yorumladığımızda, enerji kaynaklarından mümkün olduğunca en verimli şekilde yararlanmak
isteyen bölgesel ve küresel güçler bu verimliliği sağlamak için kaynaklar üzerindeki
hakimiyetlerini, enerji nakil koridorların güvenirliğini ve kaynak çeşitliğinin artırılabilmesi
için teknolojik gelişmelere verdikleri önem ile enerjinin bir kez daha uluslararası ilişkiler
boyutunun önemini vurgulamaktadırlar.
Yunus Tacettin KONYA
Michael G. Roskin, Nicholas O. Berry, Uluslararası İlişkiler, çev. Özlem Şimşek, Ankara: Adres Yayınları,
2014, s. 40.
4
Pınar İpek, “Enerji Güvenliğinde Ortadoğu Bölgesi’nin Jeopolitiği ve Enerji Piyasalarında Muğlak Bir
Devrimin Yansımaları”, Ortadoğu Analiz, Cilt 5, Sayı 50, 2013, s.20.
3
Download