4.5 Konu Dışı Bilişsel Yük

advertisement
6.Bölüm
Çoklu Ortam Materyalleri ve
Tasarımı
Doç. Dr. Mübin KIYICI
KAZANIMLAR
Bu bölümün sonunda;
➢
➢
➢
➢
Bilişsel yük kuramını tanımlayabilecek
Bilişsel yük türlerini açıklayabilecek
Bilişsel yük nedenlerini tanımlayabilecek
Bilişsel yükü azaltma yollarını değerlendirebileceksiniz
ÜNİTE HAKKINDA
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
Bilgiyi İşleme ve Öğrenme
Bilişsel Yük
Bilişsel Yük Kuramı
Asıl Bilişsel Yük
Konu Dışı Bilişsel Yük
Etkili Bilişsel Yük
Çokluortam Tasarım İlkeleri
Bilişsel Yük ile Başa Çıkma
ÖRNEK OLAY
Yiğithan öğretmen öğrencilerine anlatacağı “Maddenin Halleri” konusu için 1 hafta boyunca
uğraşmış ve renkli, he bir slaytın ayrı bir animasyon ile geldiği, ayrı bir animasyon ile ekran
kaybolduğ ayrıca her bir slaytta bulunan yazılara ayrı ayrı animasyonların uygulandığı bir sunum
hazırlamıştır. Ayrıca Yiğithan öğretmen sunum içierisinde her bir slaytta öğrencilerin ilgisini
çekebilmek için ayrı renkler ve desenler kullanmış, öğrencilerin ilgisini çekme istediği kelime ve
cümleler içinde ayrı ayrı renkler ve animasyonlar kullanmıştır.
Yiğithan öğretmen dersini anlatıp, son değerlendirme aşamasına geldiğinde öğrenciler sunumdaki
animasyonlardan ve renklerden bahsetmişler ve öğretmende öğrencilerin konuyu öğrenemedikleri
sonucuna varmıştır. Ders araında öğretmen arkadaşlarına derste yaşadıklarını anlatırken İpek
öğretmen Bilişsel Yük Kuramından bahsetmiş ve Yiğithan öğretmene bundan sonra sunu
hazırlamadan önce bu kuramı okumasını tavsiye etmiştir.
1
4.1 GİRİŞ
Bilgisayar ve internet teknolojisinin 2000’li yıllardan sonra hızla gelişmesi, her alanda olduğu
gibi eğitim alanında da yeni olanakların ve fırsatların ortaya çıkmasını sağlamıştır (Güngör,
2010). Bilgisayarların ve diğer yeni teknolojilerin eğitim süreçlerinde kullanılması ile birlikte
bilginin sunumunda; statik sunumdan dinamik sunuma doğru bir geçiş yaşanmış ve
yaşanmaktadır.
ZÖ 6.1
Bu geçiş süreci öğretim ortamlarında statik bilgi sunumundan daha dinamik bilgi sunumu
sağlayan araçların/ortamları kullanımı olarak kendini göstermektedir. Çoklu ortamlar metin,
resim, grafik, ses ve video gibi bileşenlerin bilgisayar ortamında bir araya getirilmesi ve
dijital olarak sunulmasıyla eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Çoklu ortamlar, öğrencilerin bu
bileşenler arasında kendi isteklerine ve ihtiyaçlarına uygun şekilde gezinmelerini sağlayacak
şekilde düzenlenebilirler (Kılıç, 2007). Çoklu ortamların ve diğer teknolojik araçların
eğitimde kullanımı Mayer & Moreno tarafından geliştirilen Çoklu Ortam Öğrenme Bilişsel
Teorisi ( Cognitive Theory of Multimedia Learning) ve Bilişsel Yük Kuramı ( Cognitive Load
Theory) gibi yeni kuramların ortaya çıkışını hızlandırmıştır.
Bilgisayar destekli çok ortam öğrenme ortamları animasyonlar gibi resimleri içeren,
seslendirmeler gibi kelimeleri içeren ve öğrenci öğrenmelerini destekleyen güçlü bir
potansiyele sahiptir (Mayer & Moreno, 2002).
ZÖ 6.2
Çokluortam öğrenme ortamlarında bilgi farklı formatlara dönüştürülerek, aynı zamanda
birbirlerini tamamlayıcı bir biçimde sunulabilir. Mayer ve Moreno (2002) bütün çok ortam
öğrenme mesajlarının her birisi eşit derecede etkili olmadığını araştırmaların anlamlı
öğrenmeleri destekleyen çok ortam öğrenme mesajlarının tasarımına odaklanması gerektiğini
belirtmektedirler. Çoklu ortam öğrenme ortamları görsel tasarım ilkelerine uygun olarak
tasarlanmasının yanı sıra öğretim mesaj tasarım kurallarına da uygun olarak tasarlanmalıdır.
Çoklu ortam öğrenme ortamlarının potansiyel başarısı resimlerle ile kelimeleri bir araya
getirmesinden kaynaklanmaktadır, öğretim ortamlarında da bu özellik anlamlı öğrenmeleri
desteklemek amacıyla kullanılabilir. (Mayer, 2003)
2
ZÖ 6.3
Mayer & Moreno (2003a) çok ortam öğrenmeyi resimlerden ve kelimelerden öğrenme, çoklu
ortam öğretmeyi ise resim ve kelimeleri öğrenme süreci desteklemek amacıyla kullanılması
olarak tanımlamaktadırlar. Bilgisayar ve bilişim teknolojisi araçlarının eğitim ortamlarında
kullanılması ile ders notlarının iletiminden sonra ortaya çıkan anlayış öğrencilerin bilgisayar
ekranları üzerinden öğrenmeleri gerçekleştirmesi olmuştur. Teknolojik gelişmeler;
seslendirme ve ekran yazıları gibi bilginin sözel sunumu ile resim, video, animasyon ve çevre
sesleri gibi bilginin sözel olmayan sunumunun bir cihazda birleştirilmesine imkan sağlamıştır
(Moreno & Mayer, 1999). Bir cihazda bilginin farklı sunumu; öğretmenlerin işlerini bilginin
farklı formatlarda sunumunu kolaylaştırma olarak kendini gösterirken, öğrenciler bağlamında
da bireysel farklılıkların desteklenmesi ve bilgiye farklı kanallardan ulaşım olarak ortaya
çıkmaktadır. Mayer (2003) çoklu ortam öğrenme ortamları için öğretimsel mesajların iki
özelliğinin olduğunu bunlardan birincisinin resim ve yazıları içermesi, ikincisinin ise anlamlı
öğrenmeleri destekleyici olması gerektiğini belirtmektedir.
Sung ve Mayer (2012); çoklu ortam öğrenme ortamlarında kullanılan grafikleri üç gruba
ayırmışlardır, bunlar ;
1. Öğretim amaçlı resimler ( instructive graphics) : Öğretim amaçlı grafikler öğretim
amaçları ile ilişkilidir ve çoklu ortamlarda sunulan ana öğrenme materyali olarak
kullanılabilirler.
2. ( seductive graphics): Bu tür resimler oldukça ilginç olmalarına rağmen ders ile
direkt ilişkileri yoktur.
3. Dekoratif resimler (decorative graphics): Dekoratif resimler bilişsel açıdan bir
etkisi olmayan, öğretim materyalleri ile ilişkisi olmayan resimlerdir. Çoklu ortam
öğrenme ortamlarının tasarımında ekranı süslemek amacıyla kullanılan
resimlerdir.
Mayer (1999) ve Mayer ve Moreno (2003b) çoklu ortam öğrenme ortamlarının tasarımında
dikkat edilmesi gereken ilkeleri ve noktaları aşağıdaki gibi özetlemişlerdir;
1. Çoklu Ortam İlkesi (Multimedia Principle) : Öğrenciler çoklu ortam
öğrenme ortamlarında yazıları ve ilgili resimleri beraber gördüklerinde yazıları
yalnız gördüklerine göre daha iyi öğrenirler(Mayer, 1999). Benzer şekilde
animasyon ve seslendirme birlikte sunulduğunda yalnız seslendirmeden daha
iyi öğrenirler (Mayer & Moreno,2003b).
3
2. Tutarlılık İlkesi (Coherence Principle) : Öğrenciler çoklu ortam öğrenme
ortamlarında fazladan bilgi asıl bilgiden ayrılıdığında daha iyi
öğrenirler(Mayer, 1999). Öğrenciler konuyla ilgisi olmayan ve materyal
içinde tutulan resim ve seslere ilgilerini odaklarında öğrenmeleri gereken
materyaller için ayıracakları bilişsel kaynaklarda azalma olacağı için öğrenme
daha güç olacaktır (Mayer & Moreno,2003b).
3. Biçem İlkesi (Modality Principle) : Öğrenciler çoklu ortam öğrenme
ortamlarında bilgi animasyon ve seslendirme olarak sunulduğunda, animasyon
ve ekran yazısı biçiminde sunulmasına göre daha iyi öğrenirler (Mayer &
Moreno,2003b).
4. Aşırılık İlkesi (Redundancy Principle) : Öğrenciler çoklu ortam öğrenme
ortamlarında bilgi animasyon ve seslendirme olarak sunulduğunda, animasyon,
seslendirme ve ekranda görünen yazı olarak sunulmasına göre daha iyi
öğrenirler (Mayer & Moreno,2003b).
5. Kişiselleştirme İlkesi (Personalization Principle) : Öğrenciler çoklu ortam
öğrenme ortamlarındaki bilgi kişiselleştirildiğinde daha iyi öğrenirler (Mayer
& Moreno,2003b).
6. Uzamsal Yakınlık İlkesi (Spatial Contiguity Principle) : Öğrenciler çoklu
ortam öğrenme ortamlarında yazılar ve resimler birbirlerine yakın olarak
gösterildiğinde daha iyi öğrenirler (Mayer, 1999).
7. Zamansal Yakınlık İlkesi (Temporal Contiguity Principle) : Öğrenciler
çoklu ortam öğrenme ortamlarında yazılar ve resimler birbirlerine yakın
zamanlarda sunulduklarına daha iyi öğrenirler (Mayer, 1999).
Çoklu ortam öğrenme ortamlarının eğitimde kullanılmaya başlanması ile bilim adamlarının
dikkatini çoklu ortam öğrenme ortamlarında gerçekleşen öğrenme süreçlerinin etkililiği ve
verimliliği konuları çekmiştir. Çoklu ortam öğrenme ortamlarında gerçekleşen öğrenme
süreçlerini bireylerin bilişsel yapıları bağlamında incelen kuram ise Bilişsel Yük Kuramı
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilişsel yük kuramı 1980 li yıllarda ortaya çıkmış ve 1990 lı
yılların başlarından sonra dünya çapındaki araştırmacılar sayesinde büyük bir gelişim
göstermiştir. Bilişsel yük kuramının odak noktasında çoklu ortamda sunulan bilgilerin
öğrenenler tarafından bilişsel çabalarını olumlu yönde geliştirerek öğrenmeleri, öğrenme
sürecinde bulunan gereksiz iş ve işlemleri minimum seviyeye indirerek öğrencilerin daha
kolay öğrenmeleri bulunmaktadır. Mayer & Moreno Çoklu ortam bilişsel öğrenme teorisine
ek olarak, aktif öğrenme için aşağıdaki adımları önermektedir (Kalyuga, 2011).
a) Sözel çalışan bellekte işlenmesi için uygun kelimelerin seçilmesi
b) Görsel çalışan bellekte işlenmesi için uygun resimlerin seçilmesi
c) Seçilen kelimelerin sözel zihinsel model için organize edilmesi
4
d) Seçilen resimlerin görsel zihinsel model için organize edilmesi
Bilişsel yük kuramı, çoklu ortam öğrenme bilişsel teorisi ve aktif öğrenme gibi çağdaş, yeni
yaklaşımlar öğrenciyi merkeze almakta, öğretmeni rehber haline getirmekte ve öğrencilerin
süreçlerde daha aktif olmalarını desteklemektedir. Aynı zamanda öğrencinin daha kısa
zamanda daha fazla bilgiyi öğrenmesi hedeflenmektedir.
Birey günlük yaşantısı içinde her an onlarca uyarıcıya maruz kalır (Kala, 2012). Bu uyaranlar
bireyin duyu organlarına gelen ve öğrenme sürecini başlatan ilk işaretler olarak algılanabilir.
Bireyin duyu ortamlarına gelen her uyaran birey için aynı öneme sahip olmadığı gibi,
öğrenme süreçleri bağlamında da aynı öneme sahip değildirler. Bireyin duyu organlarına
gelen uyaranlar duyusal bellekten çalışan belleğe aktarılmata daha sonrada uzun süreli belleğe
aktarılmaktadırlar. Bilgi uzun süreli bellekte depolanmadan önce ilgili bölümleri ayırılmalı ve
kısa süreli bellekte işlenmelidir (Sweller, Van Merrienboer, Paas (1998). Öğrenciler öğrenme
sürecinde duyu organlarından gelen uyaranları seçtikten sonra bu uyaranları kısa süreli
belleğe işlenmek üzere aktarırlar. Kısa süreli belleğe gelen uyaranlar, uzun süreli bellekte
yerleşik bulunan ve bilgiyi işleme sürecinde kısa süreli belleğe transfer edilen şemalar ile
eşleştirilirler. Kısa süreli belleğe gelen bilgiler bir tekrarlayıcı tarafından hatırlatılmadığı
sürece 20 saniye sonra unutulurlar; bu durum yalnızca yeni öğrenilen bilgiler için geçerlidir,
uzun süreli bellekten alınan bilgiler için bu durum geçerli değildir (Van Merriënboer &
Sweller, 2010). Öğrenme süreçlerinde bireylerin bellek türleri, özellikleri dikkate alınmalı ve
öğrenmeye rehberlik edecek etkinlikler bu özelliklere uygun olarak tasarlanmalıdır. Bireylerin
bilgiyi işleme sürecinde kapasite ve işlem gücü bakımından sınırlı kısa süreli bellekleri,
kapasite bakımından sınırsız olan uzun süreli bellekleri ve öğrenme sürecinde etkili bir rol
oyanayan zihinsel yapıları bulunmaktadır (Cesur, 2013; Yılmaz, 2012; Taşkın, 2011).
Öğrencilerin uzun süreli belleklerinde yer alan şemaların sayısı ve yapıları öğrenme sürecini
etkilemektedir. Dolayısıyla öğrencilerin ileriki öğrenme süreçlerini kolaylaştırmak için
öğrencilerin mümkün olan en yüksek sayıda şema üretmelerine olanak sağlanmalıdır.
Herhangi bir zihinsel görevi yerine getirmek için işe koşulan kısa süreli bellek kaynaklarının
miktarını ne kadar öğrenildiği ve öğrenilen konunun zorluğu etkilemektedir, zihine aşırı
yüklenmek yada az yüklenmesi durumunda zihinsel performans düşmektedir. (Paas,
Tuovinen, Tabber, Van Gerven, 2003). Bilişsel yük kuramı da zihnin çalışma biçimlerine ve
zihne düşen yük durumuna odaklanmaktadır. Bellek türlerinin çalışma biçimlerine ve bellek
türlerine düşen yük miktarlarına odaklanan bilişsel yük kuramının ileri sürdüğü önermelere
uygun olarak hazırlanacak öğretim etkinlikleri ve materyaller öğrencilerin daha iyi
öğrenmelerine yol açacaktır. Kısa süreli ya da çalışan bellek üzerindeki yük miktarı öğrenme
materyalinin doğasından kaynaklı olan asıl bilişsel yük (intrinsic cognitive load) ve öğrenme
materyalinin sunumundan kaynaklanan konu dışı bilişsel yükten (extranous cognitive load)
etkilenmektedir (Sweller, Van Merrienboer, Paas (1998). Bu yük türlerine ek olarak bireylerin
uzun süreli bellekte oluşturdukları şemaların oluşturulması ve otomasyonu sürecinde ortaya
çıkan etkili bilişsel yük (german load) buunmaktadır. Bir başka deyişle çalışan bellek yükü;
5
öğrenilecek konunun parçalarından zihinde birlikte işlenmek durumunda olan parçaların
sayısından etkilenmektedir (Sweller, Van Merrienboer, Paas (1998).
Öğretimin asıl amacı zihinsel şemaların oluşturulması ve otomatikleştirilmesidir, ancak yeni
öğrenilen bilgiler uzun süreli bellekte şema olarak depolanmadan önce kısa süreli bellekte
seçilmeli, ayırıştırılmaı ve işlenmelidir (Paas, Tuovinen, Tabber, Van Gerven, 2003). Bilişsel
yük kuramı da bu noktada etkili ve verimli öğretim etkinliklerinin düzenlenmesi ile
ilgilenmektedir. Bilişsel yük kuramı yalnız başına kullanılabilecek bir kuram değildir. Ancak
diğer öğrenme kuramları ve tasarım kuram/ilkeleri ile kullanılarak daha etkili öğrenme
ortamlarının tasarlanmasına imkan sağlar. Bilişsel yük kuramı çalışan bellek üzerinde
yoğunlaşarak öğretim etkinliklerinden hangilerinin etkili olduğu üzerine yoğunlaşmaktadır
(Renkl & Atkinson, 2003). Bilişsel yük kuramı bireylerin duyu organlarına, çalışan bellek ve
uzun süreli bellek yapılarına bu üçlünün birbirleri ile etkileşimlerine odaklanan bir kuramdır.
Bilişsel yük kuramına göre öğrenciler, dikkatlerini metin ve grafik arasında bölmek
durumunda kaldıklarında bu iki bileşeni ilişkilendirme sürecinde, sınırlı olan çalışan bellek
kapasitesine gereğinden fazla yüklendikleri için öğrenme engellenebilmektedir. Ancak yazılı
olarak sunulan metin sözel olarak da sunulduğunda, iki bileşen arasındaki ilişkilendirme
çalışan bellekteki görsel ve sözel kanalın birlikte kullanılması ile daha kolay
gerçekleştirilmektedir (Kalyuga, Chandler ve Sweller, 1999, akt:Yılmaz, 2012). Öğretim
tasarımı yapılırken ya da öğretmenler tarafından öğretim materyalleri tasarlanırken duyusal
belleğin iki farklı kanaldan luştuğu, görüntülerin ve seslerin farklı kanallardan işlendiği göz
önüne alınmalıdır. Anlamlı öğrenme sunulan materyalin hangi bölümlerinin önemli olduğunu
seçme, seçilen bölümün mevcut zihinsel yapı ile birleştirme ve varolan bilgi ile bütünleştirme
süreçleri içeren derin anlama olarak tanımlanabilir (Mayer & Moreno, 2003a). Derin
anlamanın ve anlamlı öğrenmelerin desteklenmesi bilişsel yük kuramına uyarak bilişsel
yükün en uygun olarak dağıtıldığı ve çoklu ortam tassarım ilkelerine uygun olarak tasarlanmış
öğretim materyalleri ile gerçekleştirilebilir Bilişsel yük, her zaman istenmeyen bir durum
değildir. Tüm öğrenme çevrelerinde bilişsel yük oluşmaktadır. Esas olan bu yükün optimum
düzeyde tutulmasıdır (Sezgin, 2009). Bilişsel yük kuramı, öğrenme için uygun olan etkinlikler
yolu ile bilişsel kaynakların yönlendirilmesini sağlayabilen etkili öğretim materyalleri ile
öğrenmenin kolaylaşacağını vurgulamaktadır (Kılıç, 2006). Bilişsel yük kuramı çoğunlukla
bilgisayarlı ortamlarda ya da çoklu ortamlarda sunulan öğrenme içerikleri ile ilgilenmesine
rağmen öğretim ortamlarında kullanılacak diğer öğretim materyallerine uyarlanabilir.
4.2. BİLGİYİ İŞLEME VE ÖĞRENME
1960’lara kadar belleğin, bilgilerin uzun süre saklanabileceği zihinsel bir işlev olduğu
düşünülüyordu (Kala, 2012). İlerleyen yıllardaki çalışmalar belleğin sadece bilgi depolamaya
yarayan yapısının yanı sıra aynı zamanda gelen uyaranları işleyen bir bölümü ve şemaları da
depolamaya yarayan ayrı bir bölümü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Mayer & Moreno (2003a)
6
insan zihninin nasıl çalıştığı konusunda üç adet varsayım ile başlar bunlar iki kanal
varsaymımı, sınırlı kapasite varsayımı ve aktif işleme varsayımıdır;
➢ İki Kanal Varsayımı: İnsanoğlunun bilgiyi işleme sistemi iki farklı kanaldan
oluşmaktadır. Sesli girdilerin ve sözlü sunumların alındığı sözel kanal ve görsel
girdilerin ve resim sunumların alındığı görsel kanal
➢ İnsanoğlununun bilgiyi işleme sisteminde yer alan kanallar sınırlı kapasiteye sahiptir.
Sözel ve görsel kanalda aynı anda sınırlı sayıda bilişel süreç yürütülebilir
➢ Anlamlı öğrenme için sözel ve görsel kanalda işlenmesi gereken bilginin bir alt sınırı
vardır
Bilişsel yapıyı özetlemek gerekirse, insan bilinçli etkinlikleri sürdürebilmek için sınırlı
kapasiteli çalışan belleğe ve farklı derecelerde otomatikleşmiş şemaları depolamak için
kullanılan sınırsız kapasiteli uzun süreli belleğe sahiptir (Yılmaz, 2012). Zihinsel yapı belli
bilgilere ait ağdır ya da bir konuda kullanılacak olan elemanların sınıflanmasıdır, zihinsel
yapılar, uzun süreli bellekte depolanırlar ve belli problemlerin çözümünde kullanmak için
zihinsel yapıları geliştirirler (Kılıç, 2006). Mayer ve Moreno (2003a) çoklu ortam öğrenme
bilişsel teorisinde uyranların işlenmesi sürecini, duyusal bellek, kısa süreli (çalışan) bellek ve
uzun süreli bellek arasındaki ilişkiyi Şekil 1 deki gibi belirtmişlerdir
Şekil 1. (Mayer & Moreno, 2003a)
Mayer & Moreno (2003a) nun Şekil 1 de gösterilen çoklu ortam bilişsel öğrenme teorisinde
kelimeler ve resimler kulaklar ve gözlere gelmekte oradan da duyusal belleğe gelmektedir.
Duyusal belleğe gelen uyaranlardan seçilen resim ve kelimeler çalışan belleğin ilgili
bölümlerine alınmaktadır. Daha sonra seçilen bu resim ve kelimeler sözel ve görsel modele
aktarılırken organize edilmektedirler. Sözel ve görsel model sonrasında çıktılar ise uzun süreli
bellekten çağırılan şemalar ile birleştirilmekte bir başka deyişle önceki öğrenilenler ile
birleştirilmektedir. Bilişsel yük kuramına göre bir bilginin parçaları zihinsel şema haline
getirilirken birleştirilerek zihinsel şema haline getirilir. (Paas, Tuovinen, Tabber, Van Gerven,
7
2003). Öğretim sürecinin odak noktası da bireyleirn mümkün olan en yüksek sayıda şema
oluşturmalarını sağlamak, bu süreci en kolay şekle getirmektir. Örnek olarak 7 haneden
oluşan bir telefon numarası (9 7 2 8 4 5 3 gibi) farklı şekillerde gruplandırılarak öğrenilmeye
çalışılır (972 84 53 ya da 97 284 53 ya da 97 28 453 gibi). Çalışan belleğin kapasitesinin yanı
sıra bilgiyi işleme konusunda da kısıtları bulunmaktadır, örnek olarak bireylerin çalışan
belleklerinde aynı anda yalnızca 7 grup bilgiyi depolayabilirken iki ya da üç grup bilgiyi
işleyebilmektedir (Renkl & Atkinson, 2003). Çalışan belleğin kapasite ve bilgi işleme gücü
bağlamındaki sınırlarının bilinmesi öğretmenlerin öğretim sürecini daha iyi yönetmelerini
sağlayacaktır. Bilgiyi işleme kuramı zor öğrenme görevlerinin öğrenilmesinde bilişsel yükü
hayati bir faktör olarak görmektedir (Paas, Tuovinen, Tabber, Van Gerven, 2003). Zor
öğrenme görevlerinin doğası gereği asıl bilişsel yük yüksek olacağı için diğer iki tür bilişsel
yüke çalışan bellekte yer kalmayacak ve öğrenme gerçekleşemeyecektir. Öğrenme materyali
zor ise ve öğrenilecek materyalde öğe etkileşimi yüksek ise bu öğelerin hepsinin birden kısa
süreli bellekte işlenmesi mümkün olmayacaktır (Pollock, Chandler & Sweller, 2002). Örnek
olarak bir fotoğraf düzenleme programının 12 işlem butonunun ayrı ayrı ne iş yaptığını
öğrenmek öğe etkileşimi düşük olduğu için kolaydır, aynı program ile bu 12 işlem butonunu
kullanarak resim düzenlemesini öğrenmek ise öğeler birbirleriyle etkileşime girecekleri için
daha zordur (Paas, Renkl & Sweller, 2003). Kompleks ve öğe etkileşimi yüksek olan öğrenme
materyalleri bütün öğeler aynı anda kısa süreli bellekte işlenmedikçe öğrenilemez (Pollock,
Chandler & Sweller, 2002). Bu tür zor görevlerin öğretimine başlamadan önce öğretmenler
içerik üzerinde daha çok yoğunlaşmalı ve öğrencilerinin ön öğrenmeleri konusunda daha iyi
analizler yapmalıdırlar. Düşük öge etkileşimli öğrenme süreçlerinde ögeler eş zamanlı
öğrenilmek yerine sıralı olarak ayrı ayrı ve çalışan bellekte daha az öge tutulması nedeniyle
tam olarak öğrenilebilmektedir, yüksek öğe etkileşimli öğrenme süreçlerinde örneğin
matematikteki herhangi bir problemin çözümünde öğelerin birlikte ve eş zamanlı olarak işe
koşulması gerekmektedir (Sezgin, 2009).
Çalışan bellek kapasite ve süre bağlamında sınırlılıklara sahiptir, insanoğlu bilinçli bir şekilde
belli bir anda ancak bir kaç öğeyi işleyebilir, eğer bu sınırlar aşılır ise çalışan bellek çok
yüklenmiş olur ve öğrenme gerçekleşemez (Kalyuga, 2011). Bireylerin zihinsel süreçlerinde
sınırlar bağlamında bağlayıcı olana kısa süreli bellek bilişsel yük uramının odak noktasıdır.
Bilişsel yük kuramı çalışan bellek üzerindeki yükü dengeli dağıtarak en yüksek düzeyde
öğrenmenin gerçekleşmesini hedefler. Bilinçli bilişsel işlemlerin gerçekleştiği çalışan bellek
yanı anda yalnızca sınırlı sayıda ( ki bu sayı iki ya da üç gruptur) etkileşimli yeni bilgiyi
işleyebilir (Paas, Renkl & Sweller, 2003). Dolayısıyla bireylere verilecek eğitimlerde belirli
bir anda verilecek bilgi miktarı iyi ayarlanmalıdır. Böylelikle bireylerin çalışna belleklerinin
sınırı aşılmamış olacaktır. Çalışan bellek yeni ve organize edilmemiş bilgi ile karşılaştığında
kapasite olarak kaçınılmaz şekilde sınırlıdır, problem çözümünde ya da öğrenilecek bilgide
yer alan öğelerin sayısı arttıkça öğeler arasındaki kombinasyonların sayısıda artmaktadır (Van
Merriënboer & Sweller, 2010). Bireyler bir öğeyi uzun süreli bellekte birden fazla şema
8
içinde depolayabildikleri için çalışan belleğe gelen bir öğe için uzun süreli bellekten ilgili
şemalar çağırılmakta ve ilgili şemanın bulunması da çalışan belleğe fazladan bir yük
getirmektedir. Öğrenme görevinde bulunan öğeler yüksek etkileşimli ise çağırılacak şema
sayısı da yüksek olmakta bu da çalışan belleğe daha fazla yük bindirmektedir. Çalışan bellek
yükü, eş zamanlı olarak çalışan bellekte işlenen ögelerin sayısına ve bunların birbirleriyle
olan etkileşimlerine bağlı olarak değişmektedir (Sezgin, 2009). Öğrencilerin çalışan bellekleri
üzerindeki yükü ve öğrencilerin dikkatini gerektiren bilgi miktarını azaltmak gerekmektedir.
Bu nedenle, öğretimsel bilgiler veya materyallerin öğrenenin bilişsel sistemine aşırı
yüklenmesini en aza indirgeyecek şekilde tasarlanması gerektiği düşünülmektedir (Yılmaz,
2012). Çalışan belleğe düşen yük öğretimsel görevin doğasından, öğretim etkinliğinin sunum
ibçiminden, öğretimin sunumunda yer alan ancak öğretime katkı sağlamayan öğelerden ve
bireyin şema oluşturma sürecinde harcadığı enerjiden etkilenmektedir.
Uzun süreli bellek insan zihninin merkezi elemanı olarak görülmektedir ve farklı problem
durumlarının çözümünde kullanılan ve hiyerarşik olarak organize edilmiş şemaları
saklamaktadır (Van Gog, Paas & Sweller, 2010). Bireyin çalışan bellekte organize edilen
bilgiler saklanmak üzere uzun süreli belleğe transfer edilir. Uzun süreli bellekte saklanan
bilginin miktarı bireyin bir alanda sergileyeceği performansın göstergesidir (Van Gog, Paas &
Sweller, 2010). Uzun süreli bellek bireyin öğrenme sürecinde işlem gücünü büyük ölçüde
arttırmaktadır, aynı zamanda uzun süreli bellek farklı öğeleri bir araya getirerek şema ismi
verilen tek bir öğe haline getirir (Paas, Renkl & Sweller, 2003). Şemalar ihtiyaç duyulması
durumunda uzun süreli bellekten çalışan belleğe geri çağırılır, bu süreçte çalışan belleğin
performansını arttırmaktadır (Paas, Renkl & Sweller, 2003). Uzun süreli bellekte saklanan
şemalar 1-7 öğe arasında öğe içerebilir, bu şemalar çalışan belleğe çağırıldıklarında kaç öğe
taşırlarsa taşısınlar 1 eleman olarak değerlendirilir ve yük hesabına 1 eleman olarak katılırlar
Uzun süreli bellek kompleksliği ve otomasyonu bağlamında değişkenlik gösteren şemaları
depolamaktadır ve insanoğlunun uzmanlığı uzun süreli bellekte bulunan ve organize
edilmemiş öğeler yığınından değil şemalar tarafından organize edilen bilgisinden ileri
gelmektedir (Van Merriënboer & Sweller, 2010). Bireylerin uzun süreli belleklerinde
sakladıkları şema sayısının fazlalığı bireylerin daha rahat problem çözebilmelerini
sağlayacaktır. Bireylerin karşılaştıkları yeni bilgileri öğrenme sürecinde ya da problem çözme
süreçlerinde uzun süreli belleklerinde bulunan şemalardan yararlanmaktadırlar. Çok sayıda
şemaya sahip olan birey yeni bilgiyi konumlanrıabilecek şemayı daha kola bulabilecektir.
Şemalar problem çözme süreçlerinde öğelerin bir araya getirilmesi ( gruplama) ile, yeni
öğelerin var olan şemalar ile bütünleştirilmesi ile ya da diğer insanların şemalarının alınması
ile oluşturulabilir ve oluşturulan şemalar çalışan bellekte tek bir öğe olarak işlenir bu işleme
süreci de çalışan belleğin yükünü hafifletmektedir (Van Merriënboer & Sweller, 2010).
Çalışan bellek ile uzun süreli bellek arasındaki etkileşim işleme kısıtları düşünüldüğünde daha
önemli bir şekle gelmektedir, çalışan belleğin sınırları yalnızca yeni öğrenilen bilgiye
uygulanmaktadır, daha önceden öğrenilmiş ve uzun süreli bellekte saklanan bilgilere bu
9
sınırlama uygulanmamaktadır (Van Gog, Paas & Sweller, 2010). Uzun süreli bellekteki şema
sayısını ve yapısını geliştirmeye yönelik etkinliklerin uygulanması öğrenme etkinliğini daha
verimli hale getirecektir. Çalışan bellek hem süre bağlamında hemde kapasite bağlamında
sınırlılıklara sahip olduğun daha önce de belirmiştik. Dolayısıyla öğrenilecek bilginin kısa
sürede verilmesi ya da fazla bilginin aynı anda verilmesi öğrencilerin öğrenemesine yol
açacaktır. Benzer şekilde bilgi uygun sürede ve uygun miktarda verilse bile öğrenme sürecine
dahil olmayan ve öğrencinin ilgisini ve dikkatini çekebilecek diğer nesnelerin öğrenme
ortamında bulunması öğrencilerin çalışan belleklerine daha fazla öğenin gelmesine yol açacak
ve öğrenmenin önünde engel teşkil edecektir. Öğrenme görevinde yer alan etkinlikler çalışan
belleğin kapasitesini aşarsa öğrenme gerçekleşemeyecektir (Ruiz, 2011).
4.3. BİLİŞSEL YÜK KURAMI
Bilişsel yük, belli görevleri tamamlarken, öğrencilerin sınırlı olan bilişsel yapıları yani
doğrudan gözlenemeyen bilgi isleme süreçlerindeki sınırlılık nedeniyle, öğrencilerin bilişsel
sistemleri üzerindeki yükü gösterir (Kılıç & Karadeniz, 2004). Temel olarak bilişsel yük,
çalışma belleğindeki sınırlılığı ifade etmekte olup tasarımcıların dikkatleri bu noktaya
çekilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca bilişsel yük kuramı, bilgilerin paralel olarak algılanması ve
işlenmesi anlamına gelen çok kanallı öğrenme noktasında da önemli kuramsal bilgiler
sağlamaktadır (Kılıç, 2007). Bilişsel yük kuramı ve bilişsel yükü anlamak isteyen bireylerin
bu kavramlara bakmadan önce zihnin yapısı, işleyişi, çalışan bellek ve uzun süreli belleği
öğrenmesi daha yerinde olacaktır. Bilişsel yük bellekte bir kerede gerçekleşen zihinsel
etkinliklerin toplamı olarak tanımlanabilir (Cesur, 2013). Bilişsel yükün üç türü
bulunmaktadır. Öğreitm materyalinin doğasından kaynaklanan “asıl bilişsel yük”, öğretime
direkt katkı sağlamayan ancak ortamda bulunan öğelerden kaynaklanan “ konu dışı bilişsel
yük” ve şeam oluşturulması ve otomatikleştirilmesinden kaynaklanan “etkili bilişsel yük”tür.
Belli görevlerin yapılması esnasında öğrenenlerin bilgi işleme süreçlerindeki sınırlılık
nedeniyle bilişsel sistemleri üzerindeki yükü gösteren çok boyutlu yapı (Ekin, 2012).
Bilgiyi işleme kuramı iki temel öğe üzerinde durmaktadır. Birincisi üç yapıdan oluşan bilgi
depoları ki bunlar; duyusal kayıt, kısa süreli bellek / çalışan bellek ve uzun süreli bellektir.
İkincisi ise bilişsel süreçleri içerir. Bunlar içsel, zihinsel eylemlerdir ve bilginin bir yapıdan
diğerine geçişini sağlarlar (Sübaşı, 1999) (Kala, 2012). Bilişsel yük kuramı çalışmaya
başlamadan önce bu öğeler ve öğelerinde çalışmasını öğrenmek ve anlamak gerekmektedir.
Bilişsel yük kuramı sözel ve görsel uyaranları işlemeye yarayan ve sınırlı çalışma kapasitesine
sahip olan çalışma belleğini esas alan zihinsel mimariyi esas alır ve bilişsel yük kuramı esas
alınarak yapılacak olan tasarımlarda çalışan belleğin yapısı ve sınırları dikkate alınmalıdır
(Paas, Tuovinen, Tabber, Van Gerven, 2003). Bilişsek yük kuramının çalışna bellek
üzerindeki bilişsel yükü azaltarak bireylerin fazla enerji sarfetmeden öğrenmelerini hedefler.
Bilişsel yük kuramı kalıcı bilgi merkezi olan uzun süreli belleği ile geçici ve bilinçli bir
10
şekilde bilginin işlendiği çalışan belleği temel alan zihinsel modele uygun olarak öğretim
tasarımı önerileri ileri süren öğrenme ve öğretme teorisidir (Kalyuga, 2011). Bilişsel yük
kuramı yalnız başına kullanılabilecek bir kuram değildir. Bilişsel yük kuramı öğretim tasarımı
ve materyal tasarımı modellerine rehberlik eden bir kuramdır. Bilişsel yük kuramı karmaşık
zihinsel görevlerde anlamlı öğrenme ortaya çıkmadan önce etkileşimli bilgi öğelerinin
işlenmesis ile ilgilenir ve öğretimsel teknikler üretmek için insanın bilişsel mimarisi ile ilgili
bilgileri kullanır (Van Gog, Paas & Sweller, 2010). Bilişsel yük kuramı bireyin zihin yapısı en
iyi şekilde ele alındığında öğrenmenin gerçekleşeceğini ileri sürer (Paas, Renkl, Sweller,
2004). Dolayısıyla bilişsel yük kuramı bireyin zihinsel modelerini açıklamaya çalışırken
tasarım modelleri ve kuramlarının ilkelerini de kullanarak tasarlanacak materyaller öğrenci
öğrenmelerini en üst düzeye çıkaracaktır. Bilişsel yuk kuramının temel ozellikleri şunlardır
(Clark ve diğerleri, 2006, akt: Ekin, 2012):
o 1. Bilişsel yuk kuramı evrenseldir: Tum icerik tiplerine, iletim ortamlarına ve
oğrenenlere uygulanır. Bilişsel yuk kuramı; metin, gorsel ve işitsel araclar gibi
tum temel eğitim aracları icin gecerlidir. Teknikten sosyal iceriklere, yazılı
ortamlardan eoğrenme ortamlarına kadar her şey icin uygulanabilir.
o 2. Bilişsel yuk kuramı, ilkeler ve bunlar ile ilgili oğretimsel oneriler oluşturur:
Bazı genel eğitim kuramlarının aksine, tum eğitim uzmanlarının
uygulayabileceği belirli ve somut ilkeler ortaya koyan prensipler meydana
getirir.
o 3. Bilişsel yuk kuramı kanıt temellidir: Onlarca sayıdaki kontrollu deneysel
araştırmaya dayanmaktadır.
o 4. Bilişsel yuk kuramı etkili oğrenmeye yol acar: Etkili oğrenme ortamları;
daha hızlı, daha iyi veya her ikisini de iceren oğrenmeye yol acar. Bilişsel yuk
kuramı uzerinde calışan bilim insanları; ders etkililiğini olcmek, sergilemek ve
karşılaştırmak maksadıyla etkililiğin niceliğini belirleyen bir olcut geliştirmiş
ve kullanmıştır.
o 5. Bilişsel yuk kuramı insan bilişsel oğrenme işlemlerini temel alır: Bilişsel
yuk kuramı temel alınarak geliştirilen oğrenme ortamları boşa giden zihni
kaynakları en aza indirger ve sınırlı zihni kaynakların oğrenmeyi en ust duzeye
cıkaracak şekilde kullanılmasını sağlar.
Bilişsel yük kuramı uzun süreli bellekte şema oluşturulması ve otomasyonunu kolaylaştırmak
için çalışan bellek yükünü azaltmayı amaçlamaktadır, bu bağlamda bilişsel yük kuramı 3 tür
yükten bahsetmektedir; bunlar “asıl bilişsel yük” öğrenme içeriğinin içerdiği öğe sayısı ve bu
öğeler arasında etkileşimden kaynaklanan yüktür, “konu dışı yük” öğretim etkinliklerinin
sunulduğu ortamdan ve etkinliklerin özelliklerinden kaynaklanan yüktür, “etkili bilişsel yük”
bireyin uzun süreli bellekte şemaları oluştururken ortaya çıkan yüktür (Paas, Renkl, Sweller,
2004). Bireyin çalışan belleğinin kapasitesi göz önüne alındığında bu üç tür yük birbirleriyle
toplanarak hesaplanır. Önemli olan, asıl yük, konu dışı yük ve etkili yükün toplamının
11
çalışma belleğinin kapasitesini aşmaması başka bir deyişle aşırı bilişsel yüklenmenin
olmaması nedeniyle beklenen öğrenmenin gerçekleşmesidir (Kılıç, 2007). Bu üç tür yükten
ilk iki türe öğretmen ve öğretim tasarımcısı tarafından müdahale edilebilirken, üçüncü türe
müdahale edilememektedir. Tasarım sürecinde öğretmenlerin yapması gereken toplam bilişsel
yükün çalışan belleğin kapasitesini aşmaması için müdahale edilebilen yükleri azaltmasıdır.
Bilişsel yük kuramı ilkelerine uygun olarak yapılacak öğretim etkinlikleri genellikle çalışan
belleğin aşırı yüklenmemesi, gerek ve yeter miktarda bilgiyi uzun süreli belleğe aktarmaları,
bu süreçte optimum çaba sarfetmelerini sağlamaktır (Van Gog, Paas & Sweller, 2010). Çok
sayıda bilginin üretildiği, öğrenciler tarafından çok miktarda bilinin ksa sürede öğrenilmesinin
istendiği günümüz şartlarında bu yeni kuramlar öğrenme ortamlarının düzenlenmesini
kolaylaştırmaktadır.Kuram çerçesinde ideal olan çalışan bellek üzerine fazla yük
yüklememektir, fazla yük kaynakları ise öğretimin içeriğinden kaynaklanan asıl bilişsel yük
ve öğretimin nasıl sunulduğu, hangi ortamlarda hangi araçlarla sunulduğundan kaynaklanan
konu dışı bilişsel yüktür (Chandler & Sweller, 1996). Temel olarak öğretim tasarımcısının ve
kendi sınıfının öğretim tasarımcısının üzerine düşen görev ise asıl bilişsel yükü ve konu dışı
bilişsel yükü en alt seviyeye indirgiyerek öğrencilerin kolay, zevkli bir şekilde öğrenmelerini
sağlamaktır. Bir oğrenme ortamında bilişsel yukun miktarını belirleyen faktorler aşağıda
sıralanmıştır (Clark, 2008, akt: Ekin, 2012):
o 1. Ders iceriğinin karmaşıklığı: Daha karmaşık oğretimsel hedefler ve içerik
daha fazla bilişsel yuk yukleyecektir. Hedef ve icerik karmaşıklığı yuksek
olduğunda, bilişsel yuku azaltan oğretimsel teknikler uygulamak onemlidir.
o 2. Oğrenenlerin onceki bilgileri ve ilgili tecrubeleri: Bir alandaki daha
tecrübeli oğrenenler, yeni başlayanlar kadar fazla bilişsel yuk desteğine ihtiyaç
duymayacaklardır. Bunun nedeni, uzun sureli hafızalarında ilgili zihni
modellere zaten sahip olmalarıdır.
o 3. Bilginin sunulma hızı ve kontrolu: Video sunumu gibi oğretimsel içerikler
oğrenenlere kontrol edemeyecekleri şekilde hızlı olarak sunulduğunda ortaya
çıkan bilişsel yuk miktarı, oğrenenlerin ilerleme hızını kendilerinin kontrol
ettikleri eoğrenme ortamları veya bir kitaba gore daha fazla olacaktır.
o 4. İceriği oğretmek icin kullanılan oğretimsel yontemler: Oğretimsel yöntemler
uretken olmayan tipte bilişsel yuk ortaya cıkarabildiği gibi, yararlı turde
bilişsel yuke de yol acabilir. Ornek olarak; karmaşık bir gorseli metin ile
tanımlamak, sesli anlatıma nazaran daha fazla konu harici bilişsel yuk yukler.
Bilişsel yük kuramı bilgi yapıları ile zihinsel mimarinin etkileşimine odaklanan öğretimsel
uygulamalar üzerine odaklanmaktadır, bu odaklanmada da öğeler ve öğelerin etkileşimleri
önemli bir yer tutmaktadır (Paas, Renkl & Sweller, 2003). Bilişsel yük kuramında bilginin
öğeleri asıl bilişsel yükün en önemli kaynağıdır, bireyler bilginin öğeleri arasındaki ilişikileri
çözümleyerek ve uzun süreli belleklerinde bulunan şemalar ile yeni bilgileri ilişkilendirerek
yen öğrenmeleri gerçekleştirirler (Kalyuga, 2011). Öğrenenler yeni karşılaştıkları bilgileri
12
parçalara ayırarak çalışan belleğe alırlar daha sonra uzun süreli belleklerinden çağırdıkları
şemalar ile karşılaştırı, eşleştirerk yeni şemalar oluştururlar. Bu süreçte yeni bilginin öğeleri
etkileşim yüksek ise bilgi öğrenilmesi zor bilgidir. İçsel bilişsel yüke ek olarak, öğrenene
sunulan bilginin ne olduğu ve öğrenenin yapması gereken etkinlikler de bilişsel yükü
etkilemektedir. İçsel bilişsel yük, öğretim içeriğinin yapısı tarafından ortaya çıkarken, konu
dışı bilişsel yük ise öğretim içeriğinin tasarımlanması sürecindeki etkinlikleri yansıtmaktadır
(Sezgin, 2009). Konu dışı bilişsel yük özellikle asıl bilişsel yük yüksek olduğunda önem
taşımaktadır çünkü bu iki tür bilişsel yük birbiri üzerine eklenmekte ve çalışan belleği
etkilemektedirler, asıl bilişsel yükün düşük olduğu durumlarda ise konu dışı bilişsel yükün
düzeyi daha az önem taşımaktadır çünkü ikisinin toplamı çalışan belleğin kapasitesini
aşmayacaktır (Paas, Renkl & Sweller, 2003; Van Merriënboer & Sweller, 2010). Bilişsel yük
türlerinin sonuncusu ise etkili bilişsel yüktür, etkili bilişsel yüke, konu dışı bilişsel yüke
benzer asıl bilişsel yükün aksine öğretim tasarımcısı direkt müdahale edebilir, etkili bilişsel
yük öğrenme süreçlerin bireyin zihinsel şema oluşturma ve otomasyonu sırasında meydana
çıkan bilişsel yüktür (Paas, Renkl & Sweller, 2003).
Bilişsel yük kuramının en iyi test edilebileceği alan çoklu ortam öğrenme ortamlarıdır, çünkü
çolu ortam öğrenme ortamları bilginin farklı sunum modlarında ve duyusal modlarda
sunumunu sağlamaktadır (Brünken, Plass, Leutner, 2003). Çoklu ortamlarda öğrenme
içerikleri yazılı, sesli ve hareketli görüntü olarak sunulabilir. Ancak bir kanala fazla
yüklenilmesi ya da çoklu ortamda ilgi dağıtıcı, gereksiz nesnelerin bulunması bilişsel yükü
arttıracaktır. Bilişsel yük kuramına uygun olarak tasarlanan öğrenme görevleri geleneksel
öğrenme görevleri ile karşılaştırıldığında daha az zaman ve daha az zihinsel efor
gerektirdiğinden daha etkili olarak bulunmuştur (Paas, Tuovinen, Tabber, Van Gerven, 2003).
Bilişsel yük kuramının ileri sürdüğü yük türleri olan asıl bilişsel yük, konu dışı bilişsel yük ve
etkili bilişsel yük birbiri üzerine toplanabilen yüklerdir ve öğrenmenin gerçekleşebilmesi için
toplam yükün çalışan belleğin kapasitesini geçmemesi gerekir, asıl bilişsel yük çalışan bellek
üzerindeki temel yük elemanıdır ve çalışan bellekte asıl bilişsel yükten geri kalan kapasite
konu dışı ve etkili bilişsel yük için ayrılır (Paas, Renkl & Sweller, 2003). Çalışan bellek
üzerine düşen yük birey tarafından yönetilebilir olduğu sürece yükün miktarı önemli değildir
bu noktada önemli olan yükün kaynağıdır, asıl yada etkili bilişsek yükten kaynaklanan yükler
konu dışı bilişsel yüke göre daha önemlidir (Paas, Renkl, Sweller, 2004) Çünkü konu dışı
bilişsel öğretmen ya da öğretim tasarımcısı tarafından yönetilebiliyorken asıl ve etkili bilişsel
yük üzerinde direkt etkiye sahip değildir. Asıl bilişsel yükün azaltılabilmesi için ise konunun
parçalara ayırılması ya da ön çalışma gibi tekniklerin kullanılması gerekmektedir. Asıl bilişsel
yükün yüksek olduğu durumlarda, çalışan bellek üzerinde etkili bilişsel yük için yer kalması
için konu dışı bilişsel yükün mümkün olan en alt düzeyde tutulması gerekir (Ruiz, 2011).
13
4.4 ASIL BİLİŞSEL YÜK
Asıl yük, öğrenilmesi zor olan içeriğe bağlı olarak çalışma bellekte yüklenmenin olmasıdır.
Eğer sunulan bilgi karmaşıksa asıl yük, yüksek olacaktır (Kılıç, 2006). Asıl yük (Intrinsic
load), materyalin zorluğu, konunun karmaşıklığı gibi materyalin içsel özelliklerinden
kaynaklanmaktadır. Bilişsel yük kuramına göre öğretim tasarımı ve öğretimsel uygulama asıl
yükü etkilemez. Asıl yük, derslerdeki içerik karmaşıklığı tarafından zorlanan zihinsel
çalışmadır ve temelde öğretimsel hedefler tarafından belirlenir. Doğrudan öğretimsel içerik,
asıl yükü değiştirmez ancak, verilen bilgi bütünü küçük parçalar halinde sıralanarak, karmaşık
içerikler daha basite indirgenmiş aşamalı sıralamalar biçiminde sunularak asıl yük kontrol
altına alınabilir (Clark, Nguyen ve Sweller, 2006, akt : Güngör, 2010). Asıl bilişsel yük genel
olarak öğrenme materyalinin zorluk derecesi ile ilgilidir daha ayrıntılı olarak irdelendiğinde
asıl bilişsel yük bir öğrenme materyalini anlamak için öğrenenin eş zamanlı olarak işlemesi
gereken öğe sayısı ile ilgilidir (Renkl & Atkinson, 2003). Asıl bilişsel yükün miktarını yeni
bilginin aship olduğu öğe sayısı ve öğeler arası etkileşimde belirlemektedir. İçsel bilişsel yük
öğrenenlerin işleme tabi tutması gereken bilgi birçok boyutta farklılık gösterir. Bunlar
arasında, öğrenilecek materyalin bileşenlerinin birbirleri ile ilişkili olma seviyesi önemli bir
özelliktir. Materyalin bileşen etkileşimi göz önüne alındığında, düşükten yükseğe olacak
şekilde bir doğru boyunca değiştiği kabul edilebilir. Düşük bileşen etkileşimli materyalin her
bir bileşeni, diğer bileşenler dikkate alınmadan ve onlara başvurulmadan öğrenilebilir ve
anlaşılabilir (Ekin, 2012).
Asıl bilişsel yük öğretimsel müdahaleler ile değiştirilemez çünkü öğrenme materyalinin
içeriği ve doğası ile ilişkilidir (Sweller, Van Merrienboer, Paas (1998). Asıl bilişsel yükün
azaltılabilmesi için öğretim öncesinde bir takım müdahaleler gerekmektedir. Asıl bilişsel
yükün azaltma yollarını Clark, Nguyen ve Sweller (2006) verilen bilgi bütünü küçük parçalar
halinde sıralanarak, karmaşık içerikler daha basite indirgenmiş̧ aşamalı sıralamalar biçiminde
sunularak, asıl yük kontrol altına alınabilir (akt: Cesur, 2013).
4.5 KONU DIŞI BİLİŞSEL YÜK
Konu dışı bilişsel yük ise, iyi tasarlanmamış öğretim materyalleri ve iyi olmayan öğretim
tasarımı sonucunda çalışma belleğinin yüklenmesidir. Tasarlanan öğrenme ortamı, uygun
olmayan bilgileri ya da bilgi işleme sürecini olumsuz yönde etkileyen diğer materyalleri
içeriyorsa konu dışı yük yüksek olacaktır (Kılıç, 2006). Konu dışı bilişsel yük öğrenme ile
direkt ile ilgili olmayan, öğrenme sürecinde sergilenen zihinsel etkinliklerle ilgilidir, örnek
olarak hem yazı hemde resim içeren öğrenme nesnelerinin kullanıldığı öğrenme
materyallerinde resim ve yazı öğrenenin zihninde birleştirilmesi gerektiği için konu dışı
bilişsel yük yüksek olabilir (Renkl & Atkinson, 2003). Asıl yükün aksine konu dışı yük,
14
öğretim tasarımında ya da materyalde yapılacak değişiklikler ile giderilebilmektedir, konu
dışı bilişsel yük, yetersiz (güçsüz) sorun çözme yöntemleri, zaman ve fiziksel olarak dağınık
bilgilerin bütünleştirilmesi, öğretim materyallerinde bir öğrenme görevini tamamlamak için
gerekli olan bilgilerin aranması ve benzeri durumlardan etkilenir (Güngör, 2010). Dışsal
bilişsel yük gibi etkili bilişsel yük de öğretim tasarımcısı tarafından kontrol altına
alınabilmektedir (Yılmaz, 2012). Sunulacak materyalin değiştirilmesi ve iyi tasarlanması
konu dışı bilişsel yükü azaltacaktır (Cesur, 2013). Ayrıca uygun öğretim tasarımları, dışsal
bilişsel yük miktarını azaltırken aynı zamanda öğrencilerin dikkatini şemaların
oluşturulmasına çektiği için etkili bilişsel yük miktarını artırabilmektedir (Yılmaz, 2012).
Dışsal bilişsel yükün optimum düzeyde tutulması için önerilen bazı öğretim tasarımı ilkeleri
şunlardır (Sweller, 2003, akt: Kala, 2012)
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
Hedeften bağımsız ilkesi (the goal-free effect)
Çözülmüş örnek ilkesi (worked example effect)
Tamamlanmamış örnek ilkesi (completion problem effect)
Dikkatin dağılması ilkesi (split-attention effect)
Biçem ilkesi (modality effect)
Gereksizlik ilkesi (redundancy effect)
Öge etkileşimi ilkesi (the element interactivitiy effect)
İzole edilmiş etkileşimli ögeler ilkesi (the isolated interacting element effect)
İmgelem ilkesi (the imagination effect)
Uzmanlığın evriltim ilkesi (the expertise reversal effect)
Rehberliğin sönmesi ilkesi (the guidance fading effect).
4.6 ETKİLİ BİLİŞSEL YÜK
Etkili yük ise zihinsel yapıların oluşması ve düzenlenmesini sağlayan süre.lerde ortaya çıkar
(Kılıç, 2006). Etkili yük (Germane/Relevant load), zihinsel yapıların oluşturulması ve
otomatikleşme gibi doğrudan öğrenme ile ilgili süreçlerde etkilidir. Etkili yükün arttırılması
bilişsel yüklenmeyi azaltacağından etkili öğrenmenin ortaya çıkması sağlanacaktır. Eğer
öğretim programı karmaşık ve zor içeriklerden oluşuyorsa asıl yük yüksek olacaktır (Güngör,
2010). Etkili bilişsel yük öğrenme sürecine direkt etki eden zihinsel etkinlikler için gerekli
olan çalışan bellek kapasitesi olarak tanımlanabilir, örnek olarak çözülmüş örnek ya da öz
tanımlamalardan öğrenilen bir ortamda etkili bilişsel yükten bahsedilebilir (Renkl &
Atkinson, 2003). Konu dışı ve etkili yük öğretim tasarımından etkilenir ve öğretim
tasarımcılarının kontrolündedir (Kılıç, 2006).
15
4.7. BİLİŞSEL YÜK TÜRLERİ
Etkili bir öğretim oluşturmak için konu ile ilgili bilişsel yük kaynaklarını en fazla seviyeye,
konu harici bilişsel yük kaynaklarını ise en az seviyeye indirmek gereklidir (Ekin, 2012).
Bilişsel yük kuramı öğrenme materyallerinin tasarımında önemli uygulamalara yol
açmaktadır, bilişsel yük kuramı esas alınarak geliştirilecek materyallerde konu dışı bilişsel
yük en alt düzeyde tutularak bilişsel kapasite serbest bırakılması uygun bir çözüm değildir
aynı zamanda öğrenme materyali etkili bilişsel yükü en üst düzeye çıkaracak şekilde
tasarlanmalıdır (Paas, Renkl, Sweller, 2004). Yüksek asıl bilişsel yük ile yüksek konu dışı
yükün birleşimi öğrenme için hayatidir çünkü bu iki yük türünün yüksek düzeyde birleşimi
çalışan belleğin kapasitesini aşacaktır (Sweller, Van Merrienboer, Paas (1998). Dolayısıyla
öğretim tasarımcıları, öğrenilecek olan içeriğin zor olması durumunda bilişsel yükü azaltmak
için daha fazla çaba harcamak durumundadırlar (Yılmaz, 2012). Sonuç olarak; içsel bilişsel
yük öğrenilen konunun ne olduğundan etkilenirken, dışsal bilişsel yük öğrenilen konunun
içerik düzenlemesinin ve görsel tasarımının ne şekilde tasarlandığından, etkili bilişsel yük ise
şema oluşumuna yardımcı olan öğrenme sürecini destekleyen içerik ve etkinliklerden
etkilenmektedir (Yılmaz, 2012).
4.8 ÇOKLU ORTAM TASARIM İLKELERİ
Herhangi bir içeriğin düzenlenmesi ve sunumu öğretim tasarımcılarının alanına girmektedir.
Her ne kadar tasarımda dikkat edilmesi gereken pek çok nokta olsa da, özellikle çok ortamlı
öğrenme çevrelerinde, çalışan bellekte oluşan bilişsel yükün optimum düzeyde tutulması için
bazı öğretim tasarımı ilkelerine ihtiyaç vardır (Kala, 2012). Anlamlı öğrenmelerin ortaya
çıkması için gerekli olan bilişsel işlemlerin fazlalığı ve öğrenenlerin bilişsel kaynaklarının
kısıtlı olması öğretim tasarımcıları için büyük bir zorluktur, dolayısıyla öğretim tasarımcıları
gereksiz bilişsel yükleri azaltacak şekilde tasarım yapmalıdırlar (Mayer & Moreno, 2003a).
Öğretim tasarımının amacı belirli öğrenenler için bilişsel yükü en uygun seviyeye indirmektir,
öğreitm materyalinde sunulan içeriğin asıl bilişsel yük düzeyi öğretimsel etkinlikler yolu ile
indirgenemeyecek iken konu dışı ve etkili bilişsel yük öğretim tasarımcısının tasarlayacağı
öğreim etkinlikleri ile indirgenebilir (Brünken, Plass, Leutner, 2003). Uygun öğretim
tasarımları dışsal bilişsel yükü azalttığı gibi, aynı zamanda öğrencilerin dikkatini şemaların
oluşturulmasına çektiğinden, etkili bilişsel yükün miktarı artacaktır. Sonuç olarak öğrenciler
sunulan yeni bir içerikle karşılaştıklarında pek çok zorluk yaşamaktadırlar. İçerik pek çok
ögeden oluşabilir ve bu ögeler arasında da yüksek etkileşim bulunabilir. Dolayısıyla bu tür
öge etkileşiminin fazla olduğu konularda içsel bilişsel yükün de fazla olması beklenir. Bu
durumda öğretmen; içsel bilişsel yükü kontrol altına alamayacağından, düşük dışsal bilişsel
yük elde edebilmek için uygun öğretim tasarımları yapmak durumundadır. Bunun sonucu
olarak da etkili bilişsel yük oranı yükselecektir. Bilişsel Yük Kuramı açısından öğretim
16
tasarımının önemi göz önüne alındığında, bu kavramın açıklanmasının yararlı olacağı
düşünülmektedir (Kala, 2012). Mayer çoklu ortam ile öğrenmede bilişsel kuram’dan yola
çıkarak, etkili çoklu öğrenme ortamını tasarlarken dikkat edilmesi gereken önemli ilkelerden
söz etmektedir. Bu ilkeler (Yılmaz, 2012):
Çoklu Ortam İlkesi (Multimedia Principle)
Tutarlılık İlkesi (Coherence Principle)
Biçem İlkesi (Modality Principle)
Aşırılık İlkesi (Redundancy Principle)
Sinyal İlkesi (The Signaling Principle)
Bölümlere Ayırma İlkesi (The Segmentation Principle)
Yakınlık İlkesi (Contiguity Principle)
▪ 7.1. Uzamsal Yakınlık İlkesi (Spatial Contiguity Principle)
▪ 7.2. Zamansal Yakınlık İlkesi (Temporal Contiguity Principle)
Çoklu Ortam İlkesi : Bu ilkeye göre, içerik görseller ile desteklenerek sunulduğu
zaman bireyler daha iyi öğrenmektedirler. Bir içeriğin, hem sözcükler ile hem de
görseller ile açıklanması yalnızca sözcükler ile açıklanmasından daha etkili olduğu
düşünülmektedir.
Tutarlılık İlkesi: Bu ilkeye göre, içerik mümkün olduğu kadar sade, açık, anlaşılır
verilmeli, içerik ile birebir ilgisi olmayan görsel ve işitsel detaylar tasarıma dâhil
edilmemelidir. Çünkü konu içerisinde verilen ekstra bilginin dikkat dağıtabileceği, ana
konudan uzaklaşmaya neden olabileceği, parçalar arası bağlantı kurmayı
güçleştirebileceği, öğrenenin bilişsel kapasitesini zorlayabileceği ve sonuç olarak da
öğrenmeyi olumsuz etkileyebileceği söylenmektedir.
Biçem İlkesi: Materyalde yer alan bilginin eş zamanlı olarak görsel ve sözlü
biçimlerde sunulmasının görsel ve yazılı biçimde sunulmasına göre daha kolay, etkili
ve kalıcı olabileceğini ileri sürmektedir. Görseller, yazılı metin yerine sesli metinler
ile açıklandığı zaman öğrenme esnasında farklı bilgi işlem kanalları kullanıldığı için
öğrenen üzerinde oluşabilecek bilişsel yük miktarı azalmakta ve daha verimli bir
öğrenme gerçekleşmektedir. Bu durumda öğrenenler görselleri görsel çalışan
belleklerinde, sesli ifade edilen sözcükleri de işitsel çalışan belleklerinde tutabilir,
görsel ve işitsel bilginin farklı kanallardan işlendiği varsayımından hareketle bu
kategoriler arasında rahatlıkla etkileşim kurarak gereksiz bilişsel yüklenmeye de engel
olmuş olurlar.
Aşırılık İlkesi : Bu ilke, görselin sözlü anlatım ile birlikte sunulduğu ortamlarda,
görsel, sözlü anlatım ve yazılı metnin birlikte sunulduğu ortamlara göre öğrenmenin
daha etkili gerçekleşebileceğini ileri sürmektedir. Görsel ve yazılı metin birlikte
sunulduğu zaman her iki bileşende görsel algı kanalına hitap ettiği için öğrenenin
dikkati görsel ve yazılı metin arasında bölünerek bu durum aşırı bilişsel yüklenmeye
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
➢
➢
➢
➢
17
neden olabilmektedir. Burada aşırı bilişsel yüklenme oluşmaması için aynı kanala
hitap eden bileşenleri birlikte sunmamanın gerekliliği vurgulanmaktadır.
➢ Sinyal İlkesi : Sinyal ilkesi, çoklu ortam ile öğrenme çevrelerinde öğrenenin bilgiyi
anlamlı bir şekilde öğrenebilmesini desteklemek için görsel sinyallerin, işitsel
sinyallerin ya da kısa açıklamaların olması gerekliliğini ileri sürmektedir. Öğrenenin
dikkatinin çekileceği bu sinyaller ile öğrenme daha etkili bir şekilde gerçekleşmekte
ve öğrenilenler daha akılda kalıcı olmaktadır.
➢ Bölümlere Ayırma İlkesi : Bölümlere ayırma ilkesi, öğretim ortamı tek bölümden
oluşan sözlü anlatımlı görseller yerine kullanıcı kontrolü altında ve kısa bölümlere
ayrılmış sözlü anlatımlı görselleri içeriyor ise bu durumda daha etkili ve verimli bir
öğretim ortamının oluşabileceği, bilgilerin daha kalıcı olabileceğini ileri sürmektedir.
Bu nedenle çoklu ortam çevrelerinin düzenlenmesinde öğrenmenin anlamlı bir şekilde
oluşabilmesi ve transfer edilebilmesi için, bilginin kısa bölümlere ayrılarak sunulması
ve bunların kullanıcı kontrolünde seçilmesi sağlanmalıdır (Mayer, 2001).
➢ Uzamsal Yakınlık İlkesi, birbiriyle ilişkili sözcük ve resimlerin, sayfa ya da ekran
üzerinde birbirine yakın olduğu ortamlarda uzak olduğu ortamlara göre daha etkili bir
öğrenme ortamı sağlayacağını ileri sürmektedir.
➢ Zamansal Yakınlık İlkesi, birbiri ile alakalı sözlü anlatım ve görsellerin ardı ardına
sunulması yerine eşzamanlı olarak sunulmasının öğrenmeyi olumlu etkileyeceğini ileri
sürmektedir. Eş zamanlı sunumlarda bilgiyi ilişkilendirmek daha kolay olmaktadır.
Hiper ortamlarda bilişsel yükü azaltarak aşırı bilişsel yüklenmenin önlenmesi için alınabilecek
önlemler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Cesur, 2013):
o
o
o
o
o
o
o
o
Önemli içerikleri renklendirerek dikkat çekmek
Gerekli yerlerde metni destekleyici görseller kullanmak
Konuları büyük parçalar yerine daha küçük bilgi parçacıkları halinde sunmak
Bilgi düğümleri arasındaki bağlantı sayılarını azaltmak
Görsel ipuçları kullanmak
Ortam tasarımını konu dışı bilişsel yükü azaltacak şekilde düzenlemek
Ortamları bireysel farklılıkları hesaba katarak oluşturmak
Bağlantı gizlemek (Alomyan, 2004; Brusilovsky, 1998; Güngör, 2010; Oren,
1990)
4.9 BİLİŞSEL YÜK İLE BAŞA ÇIKMA
Bu üç tür yükün, çalışma belleğinin kapasitesini aşmaması için öğretim tasarımcıları, konu
dışı yükü azaltmak gerektiğini vurgulamakta ve bu noktada alternatif öğretim tasarımları ve
süreçlerini önermektedirler. Konu dışı yük ve asıl yük yüksek olduğunda bu iki tür yük
birbirinin üzerine eklendiğinden konu dışı yükü azaltmaya çalışmak oldukça önem
taşımaktadır. Asıl yük düşük olduğunda ise konu dışı yükün düzeyi, bu iki tür yükün toplamı
18
çalışma belleğinin kapasitesini aşmayacağından, daha az önem taşımaktadır. Dolayısıyla,
öğretim tasarımcılarının öğrenilecek olan içeriğin zor olması durumunda bilişsel yükü
azaltmak için daha fazla çaba harcamaları gerekir (Kılıç, 2007). Bilişsel yüklenmeyi azaltmak
ya da dengelemek için aşağıdaki önlemlerin alınması yararlı olacaktır (Güngör, 2010):
o Önemli içerikler renklendirerek öğrencilerin dikkatleri çekilebilir.
o Gerekli yerlerde metni destekleyici görseller kullanılmalıdır. Özellikle
anlaşılması zor konularda resim ve canlandırmaların kullanılması
anlaşılmalarını kolaylaştıracağından bellek etkili biçimde kullanılmış olacaktır.
o Konuları büyük parçalar halinde değil daha küçük bilgi parçacıkları halinde
sunmak aşırı yüklenmeyi engelleyecektir.
o Bağlantı sayısı, hiperortamı kullanacak hedef grubun özelliklerine göre
ayarlanmalıdır. Örneğin önbilgisi az olan ya da alan-bağımlı bilişsel stile sahip
öğrenenler için bağlantı sayısını en az düzeyde tutmak aşırı bilişsel
yüklenmeye dengeleyecektir.
o Konuyla ilgili önbilgisi olmayan öğrenenler için doğrusal ve hiyerarşik yapının
sunulması aşırı bilişsel yüklenmeyi engelleyebilecektir.
Mayer & Moreno (2003a) farklı bilişsel yük türleri ile başa çıkma yollarını aşağıdaki gibi
özetlemişlerdir.
Aşırı Yüklenme Senaryasu Türü
Yük-Azaltma Yöntemi
Araştırma Etkisinin Tanımı
Yük-Aktarma: Bazı esas işlemleri görsel
kanaldan işitsel kanala aktar.
Yöntem Etkisi: Kelimeler hikaye
edilerek sunulduğunda ekrandaki
metine kıyasla daha iyi transfer edilir.
Parçalama: Ard-arda gelen ufak parçalar
(segmentler) arasında zaman bırak.
Ön-Çalışma: Bileşenlerin isimleri ve
karakteristikleri hakkında önçalışma sağla.
Parçalama etkisi: Ders öğrencinin
kontrol edebildiği parçalar halinde
sunulduğunda aralıksız tek bir üniteye
kıyasla daha iyi transfer edilir.
Ön-Çalışma Etkisi: Öğrencilerin
sistem bileşenlerinin isimlerini ve
davranışlarını bilmesi daha iyi
transfer gerçekleşmesini sağlar.
Ayıklama: İlginç fakat dışsal olan materyalleri
eleyerek dışsal materyalin işlenmesini azalt.
İşaretleme: Dışsal materyalin nasıl işleneceği
hakkında ipuçları sağlayarak dışsal materyalin
işlenmesini azalt.
Tutarlılık etkisi: Dışsal materyal
çıkarıldığında daha iyi transfer
gerçekleşir.
İşaretleme Etkisi: İşaretler (ipuçları)
bulunduğunda daha iyi transfer
gerçekleşir.
Hizalamak: Yazılı metinleri ilgili
grafiğin/görselin yakınına yerleştirerek görsel
taramaya olan ihtiyacı azalt.
Fazlalığı ortadan kaldırmak: Sözel ve yazılı
kelime gruplarının bire-bir aynı olarak
sunulmasından kaçın.
Uzamsal Yakınlık Etkisi: Ekrandaki
yazılı kelimeler ilgili grafiğin
yakınına yerleştirildiğinde daha iyi
transfer gerçekleşir.
Fazlalık etkisi: Kelimeler sadece
hikaye edilerek sunulduğunda hem
seslendirilip hem de ekranda yazılı
1. Tür: Görsel kanalda esas işlem > görsel
kanalın bilişsel kapasitesi
Görsel kanal esas işlem talepleri ile aşırı
yüklenmektedir.
2. Tür: Esas İşlem (iki kanaldaki) >
bilişsel kapasite
İki kanal da esas işlem talepleri ile aşırı
yüklenmektedir.
3. Tür: Esas İşlem + Durumsal İşlem
(dışsal materyallerin yol açtığı) > bilişsel
kapasite
Bir veya her iki kanal da esas ve durumsal
işlemler ile aşırı yüklenmektedir. (dışsal
materyallerden kaynaklanan)
4. Tür: Esas İşlem + Durumsal İşlem (kafa
karıştıran sunumun yol açtığı) > bilişsel
kapasite
Bir veya her iki kanal da esas ve durumsal
işlemler ile aşırı yüklenmektedir. (esas
materyalin şaşırtan-kafa karıştıran
sunumundan kaynaklanan)
19
olarak sunulmasından daha iyi
transfer edilir.
5. Tür: Esas İşlem + Sunumsal Bekletme >
bilişsel kapasite
Bir veya her iki kanal da esas işlemler ve
sunumsal bekletme ile aşırı yüklenmektedir.
Geçici Yakınlık etkisi: İlgili
animasyon ve seslendirmenin eşzamanlı olarak sunulması, ard arda
sunulmasına göre daha iyi transfer
Eş-zamanlama: Seslendirmeyi ve ilgili
gerçekleşmesini sağlar.
animasyonu eş zamanlı olarak sunarak, sunumun Uzamsal Yeterlik etkisi: Yüksek
hafızada tutulması gerekliliğini minimize et.
uzamsal yeterliğe sahip öğrenenler iyi
Bireyselleştirme: Öğrenenlerin zihinsel
tasarlanmış öğrenmelerden, düşük
sunumları tutabilecek yeterliğe sahip
yeterlilikteki öğrencilere kıyasla daha
olduklarından emin ol.
fazla faydalanırlar.
Yararlanılan Kaynaklar / Kaynakça
Cesur, E. G. (2013). Uyarlanabilir Öğretimin Kaybolma ve Bilişsel Yüklenmeye Etkisinin
Öğrencilerin Bilişsel Stilleri Açısından İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara.
Chandler, P., & Sweller, J. (1996). Cognitive load while learning to use a computer
program. Applied cognitive psychology, 10(2), 151-170.
Clark, R. C., Nguyen, F., & Sweller, J. (2011). Efficiency in learning: Evidence-based
guidelines to manage cognitive load. John Wiley & Sons.
Çakmak, E. K. (2007). Çoklu Ortamlarda Dar Boğaz: Aşırı Bilişsel Yüklenme. Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 27(2), 1-24.
Ekin, T (2012). Sönümlenme Yöntemiyle Oluşturulmuş Web Temelli Öğretimin Öğrencilerin
Bilişsel Yüklenmesine, Akademik Başarısına ve Transfer Becerisine Etkisi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi, Ankara.
Güngör, C (2010). Hiperortam yapısının ve bilişsel stilin farklı bilgi türlerini öğrenme, bilişsel
yükelnme ve gezinim örüntüsü üzerindeki etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Ankara Üniversitesi, Ankara.
Kala, N. (2012). Bilişsel Yük Kuramına Göre Termodinamik Konusunda Hazırlanan Öğretim
Tasarımının Kimya Öğrencilerinin Hatırlama ve Transfer Düzeyindeki Öğrenmelerine
Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon.
Kalyuga, S. (2011). Cognitive load theory: How many types of load does it really
need?. Educational Psychology Review, 23(1), 1-19.
Kılıç, E. (2006). Çoklu ortamlara dayalı öğretimde paralel tasarım ve görev zorluğunun
üniversite öğrencilerinin başarılarına ve bilişsel yüklenmelerine etkisi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara.
20
Kılıç, E., & Karadeniz, Ş. (2004). Hiper ortamlarda öğrencilerin bilişsel yüklenme ve
kaybolma düzeylerinin belirlenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi,
10(4), 562-579.
Mayer, E. R. & Moreno, R. (2003a). Nine Ways to Reduce Cognitive Load in Multimedia
Learning. Educational Psychologist. 38(1), 43 – 52.
Mayer, E. R. & Moreno, R. (2003b). Animation as an Aid to Multimedia Learning.
Educational Pschology Review. 14(1) , 87 – 99.
Mayer, R. (1999). Multimedia aids to problem-solving transfer. International Journal of
Educational
Research,
31,
611–623.
Retrieved
from
http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0883035599000270
Mayer, R. E. (2003). The promise of multimedia learning: using the same instructional design
methods across different media. Learning and Instruction, 13(2), 125–139.
doi:10.1016/S0959-4752(02)00016-6
Mayer, R. E., & Moreno, R. (2002). Aids to computer-based multimedia learning. Learning
and Instruction, 12(1), 107–119. doi:10.1016/S0959-4752(01)00018-4
Moreno, R. & Mayer, R. E. (1999). Cognitive Principles of Multimedia Learning: The role of
Modality and Contiguity. Journal of Educational Psychology. 91 (2), 358 - 368
Paas, F., Renkl, A., & Sweller, J. (2003). Cognitive load theory and instructional design:
Recent developments. Educational psychologist, 38(1), 1-4.
Paas, F., Renkl, A., & Sweller, J. (2004). Cognitive load theory: Instructional implications of
the interaction between information structures and cognitive architecture. Instructional
science, 32(1), 1-8.
Paas, F., Tuovinen, J. E., Tabbers, H., & Van Gerven, P. W. (2003). Cognitive load
measurement as a means to advance cognitive load theory. Educational
psychologist, 38(1), 63-71.
Paas, F., Van Gog, T., & Sweller, J. (2010). Cognitive load theory: New conceptualizations,
specifications, and integrated research perspectives.Educational Psychology
Review, 22(2), 115-121.
Pollock, E., Chandler, P., & Sweller, J. (2002). Assimilating complex information. Learning
and instruction, 12(1), 61-86.
21
Renkl, A., & Atkinson, R. K. (2003). Structuring the transition from example study to
problem solving in cognitive skill acquisition: A cognitive load
perspective. Educational psychologist, 38(1), 15-22.
Ruiz, N.(011). Cognitive load measurement in multimodal interfaces. Yayımlanmamış
Doktora Tezi. New South Wales Üniversitesi, Avustralya.
Sezgin, M.E. (2009). Çok ortamlı öğrenmede bilişsel kuram ilkelerine göre hazırlanan
öğretim yazılımlarının bilişsel yüke, öğrenme düzeylerine ve kalıcılığa etkisi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Çukurova Üniversitesi, Adana.
Sung, E., & Mayer, R. E. (2012). When graphics improve liking but not learning from online
lessons.
Computers
in
Human
Behavior,
28(5),
1618–1625.
doi:10.1016/j.chb.2012.03.026
Sweller, J., Van Merrienboer, J. J., & Paas, F. G. (1998). Cognitive architecture and
instructional design. Educational psychology review, 10(3), 251-296.
Taşkın, B. (2011). E-öğrenme Ortamlarında Tasarım Özelliklerinin Öğrencilerin Başarısı ve
Bilişsel Yüklenme Düzeylerine Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi
Üniversitesi, Ankara.
van Gog, T., Paas, F., & Sweller, J. (2010). Cognitive load theory: advances in research on
worked examples, animations, and cognitive load measurement.Educational
Psychology Review, 22(4), 375-378.
Van Merriënboer, J. J., & Sweller, J. (2010). Cognitive load theory in health professional
education: design principles and strategies. Medical education,44(1), 85-93.
Vogel Walcutt, J. J., Gebrim, J. B., Bowers, C., Carper, T. M., & Nicholson, D. (2011).
Cognitive load theory vs. constructivist approaches: which best leads to efficient, deep
learning?. Journal of Computer Assisted Learning, 27(2), 133-145.
Yılmaz, M. (2012). C# Programlama Dersinde, Çoklu Ortam Tasarım İlkelerine Göre
Hazırlanmış Materyallerin Moodle Öğrenme Yönetim Sistemi Üzerinden
Kullanılmasının Yüksek Öğrenim Öğrencilerinin Bilişsel Yüklerine
ve Ders
Başarılarına Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Başkent Üniversitesi,
Ankara.
22
Download