WATSON-GUTHRIE Yrd.Doç.Dr.Nurten SARGIN Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Klasik davranışçılık yaklaşımının özellikle 1912 – 1930 yılları arasındaki döneme egemen olduğu söylenebilir. Watson bu dönemin en ünlü kuramcısıdır. Watson iç gözleme dayanan psikoloji kuramlarına tepki olarak davranışçılığın ilkelerini belirlemiştir. Bu görüşe göre bir davranışçı bakıştan vazgeçmeli, yalnızca fizikte ya da kimyada olduğu gibi, bağımsız gözlemcilerin aynı nesne ya da olay üzerinde yapacakları gözlemler geçerli sayılmalıdır. Watson’a göre en önemli şey, uyarıcı - tepki ikileminin tekrarlanma sıklığıdır. O bilişsel süreçlere tamamen karşı çıkmıştır. Ona göre düşünce açıklanabilir ve konuşma da öğrenilebilecek basit bir davranış biçimidir. Watson, öğrenmeyi davranış gelişiminin temel süreci olarak kabul etmiş ve “bir insan ne öğrenmişse odur” anlayışını getirmiştir. Watson’a göre, davranışın oluşmasının, kalıtsal niteliği yoktur. Sadece çevresel etmenlerle ortaya çıkan, öğrenilmiş olma niteliği vardır. insanın çocukluğundan beri çevresindeki uyarım ve tepkinin birleşmesi, öğrenmenin temel koşuludur. Öğrenme, koşullu ve koşulsuz uyarıcının birbirleriyle bağlanması sonucunda oluşmaktadır. Bu süreçte koşullu uyarıcı önce, koşulsuz uyarıcı hemen sonra verildiğinde öğrenme gerçekleşmektedir. Arık (1995) Watson’un çalışmalarında insanın ne düşünüp hissettiğini değil, ne yaptığını incelemek istediğini belirtmektedir. Watson davranışı; gerçek, nesnel ve uygulama için uygun bir birim olarak kabul etmekteydi. Duyumları, algı, dikkat, bilinç, hayal ve bunlar gibi kavramların ne anlama geldiğini bilmediğini ifade eden Watson, bu terimlerin tutarlı bir şekilde kullanıldığına da inanmamaktaydı Aslında Watson, klasik koşullanmayı meydana gelmiş olan korkuları yok etmek amacıyla kullanmak istemiştir. Ona göre eğer korku öğrenilmişse bunun yok edilmesi ya da öğrenilmemesini sağlamak da mümkün olmalıdır. Watson, psikolojik rahatsızlıkların daha sonradan anormal olarak tanımlanabilecek tesadüfî olumsuz öğrenmenin sebep olduğu çarpık alışkanlıklardan kaynaklandığına inanmaktadır. Watson’a göre öğrenmede ise karmaşık öğrenme sürecini basit ilkelerle açıklamış ve ödül ve ceza gibi pekiştireçlerin öğrenmede önemli olmadığını söylemiştir. Öğrenmeyi tekrar tekrar ve son yapılan tepki ilkesiyle açıklamıştır. İnsanın doğuştan sahip olduğu korku, öfke ve sevgi duygularının bulunduğunu diğer duyguların ise zamanla bunlardan türediğini açıklamıştır. Watson tüm davranışlarımızın klasik koşullanmanın ürünü olduğuna inanmaktadır. İnsanın uygun bir öğrenme programıyla her şeyi başarabileceğini ya da her şey (hırsız, bilim adamı, doktor ….) olabileceğini iddia etmiştir. Bitişiklik, uyaran ile tepki arasındaki çağrışım için tek koşulun, ikisi arasında zaman olarak yakın bir ilişki bulunması olduğunu vurgulayan öğrenme kuramıdır. Bu kurama göre koşullu uyaran ile tepki aynı anda ortaya çıktığı sürece, pekiştirmeye bağlı olmaksızın öğrenme gerçekleşecektir. Kuram Watson ve Guthrie tarafından savunulmuştur. Guthrie’nin bitişikliği uyarıcı-tepki bitişikliğidir. Guthrie’ye göre bir etkinlik birçok davranışsal eylemi kapsadığı gibi, bir beceride birçok etkinliği kapsamaktadır. Etkinlik birçok hareketten oluşur, aynı etkinliğin değişik durumlarda gösterilmesi sırasında değişik davranışlarda bulunmak gerekir. Guthrie’ye göre çok sayıdaki bu bağların oluşabilmesi için zaman ve alıştırma gereklidir. Kısaca, araba kullanma becerisi her biri tek bir denemede öğrenilen pek çok sayıda özel uyarıcı-tepki bağlarının üst üste gelmesinden oluşmaktadır (Senemoğlu, 2007). Böylece uyarım-tepkiler belirli bir becerinin bütünü içinde birbirlerine bağlanarak oluşurlar. Dikkat edilen şey, yapılan şey için işaret haline gelir . Organizma çok sayıda uyarıcıyla karşı karşıya gelmektedir. Bunlardan hepsine birden tepkide bulunması mümkün değildir. Bu nedenle organizma kendisine gelen uyarıcılardan ancak küçük bir kısmını seçerek tepkide bulunur. Sonuç olarak çağrışım, sadece seçilen uyarıcılarla gösterilen tepki arasında meydana gelir Guthrie’ye göre, çağrışımsal U-T bağlarının kuruluşunun tek yasası işaret ve tepki bitişikliğidir. Guthrie’nin önerdiği sistemde, şartlı uyarıcılar aslında, hareket tepkilerinin meydana getirdiği uyarıcılardır. Bu uyarıcılar alışkanlıklara bir bütünlük ve devamlılık kazandırırlar. Ona öğrenmenin tek bir denemede, uyarıcı ve tepkilerin zamanda yakınlıkları dolayısıyla koşullanma ya da çağrışımla olacağını belirtmektedir. Öğrenme ilkelerini de “en son tepki” ve “yakınlık” olarak iki başlık halinde toplamıştır. Belirli özel bir uyaran duruma yapılan tepkide son şey öğrenilir. Farklı bir ifade ile “son yapılan tepki tekrar edilir” şeklinde temel öğrenme görüşü özetlenebilir. Ödül ve cezanın öğrenmede yerinin olmadığını iddia eden Guthrie, öğrenmenin oluşmasından sonraki olayların öğrenmeyi etkilemeyeceğini savunmuştur. öğrenmenin mekanik bir olay olmadığını savunmuştur. Öğrenme için önce hedeflerin belirlenmesini gerektiğini ve böylece istenen tepkileri oluşturacak uyaranların bulunabileceğini söylemiştir. Öğrenme yaşantılarının düzenlenmesinde beklenen tepkilerin oluşması için uyarıcıların dikkat çekici olma zorunluluğunun yanında yaparak-yaşayarak öğrenme ilkesinin de uygulanması gerekmektedir. Guthrie’nin en önemli katkılarından birisi davranış değişikliğini açıklaması ile ilgilidir. 1. Yorma: Bu yöntemde organizma istenilen duruma sokulmadan önce biyolojik olarak aşırı şekilde yorulur. Böylece istenmeyen davranışı gösterecek “hali kalmadığı için” istenmeyen davranış ortaya çıkmaz. 2. Çatışan uyarıcı verme: Bu teknikte organizma öyle bir uyarıcı ile karşı karşıya bırakılır ki; istenmeyen davranışı yerine getiremez. 3. Yavaş yavaş alıştırma: Bu teknik sistematik duyarsızlaştırmaya benzemektedir. Bu teknikte organizmaya istenmeyen davranışı göstermesine “değmeyecek” büyüklükte bir uyarıcı verilir. Organizmanın tepki göstermemesi sağlandıktan sonra uyarıcının şiddeti arttırılır. Ancak artık çok fazla değildir, bu yüzden organizma yine tepki göstermeye değmeyeceğini düşünür.