çarşamba 15. dünya`daki gümrük birlikleri, milletlerarası yapılan

advertisement
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar
5
1. Giriş
Uluslar arası ekonomik ve mali kuruluşları tanımlamadan ve bunların uluslar arası
ekonomik birleşmeler ile olan farkına değinmeden önce, uluslar arası kuruluşların kapsamını
belirlemekte fayda vardır. Uluslar arası kuruluşlar, uluslar arası seviyede faaliyette bulunan,
ticarî amaç taşımayan ve birden çok devleti ilgilendiren ama devlet niteliği taşımayan
örgütlerdir.1 Geniş anlamda, “hükümetler arası”, ve “hükümetler dışı” kuruluşları kapsar. Dar
anlamda, sadece hükümetler arası uluslar arası kuruluşları içine alır. Bu tipteki örgütler,
ülkeler arasında kurulmuştur. Uluslar arası hukuk kurallarına ve düzenlemelerine bağlıdırlar.
Hükümetler dışı uluslar arası kuruluşlar ise, genelde uluslar arası özellik taşıyan derneklerden
oluşur. Değişik ülkelerden özel veya kamu kişileri arasında kurulur. Bu kuruluşlar, uluslar
arası seviyede faaliyet gösterirler. Devletlerarası anlaşma konusu olmayan ve çeşitli milli
hukuk düzenlerine bağlı örgütlerdir.Uygulamada uluslar arası kuruluşlar, genelde dar anlamda
ele alınmaktadır.
Genelde Türkçe literatürde “birleşme” ile “kuruluş” arasında ayrım yapılmamasına
rağmen; aslında her iki kavram, birbirinden çok farklı anlamdadır. Uluslar arası birleşmeler
(entegrasyonlar, bütünleşmeler) genelde ekonomik nitelikte olup ülkelerin çeşitli seviyelerde
bütünleşmeye gittikleri uluslar arası kuruluşlardır. Dolayısıyla, uluslar arası kuruluşların
ancak bir kısmını kapsar. Bu tipteki örgütlenmelerde, AB’de olduğu gibi bir üst organa yetki
devri söz konusudur. Oysa diğer birtakım uluslar arası kuruluşlar işbirliği temelindedir ve bir
üst otoriteye yetki devri yoktur. Bu nitelikteki uluslar arası kuruluşların temel özelliği, kendi
aralarında özellikle ekonomik alanlarda işbirliği yapmaktır. Burada, belli ölçülerde de olsa
birleşmeye yönelik bir hedef yoktur. (Or: OECD, KEİ) Bu sebeple uluslar arası kuruluşlar,
hem birleşme ve hem de işbirliği niteliği taşıyan tüm hükümetler arası örgütleri kapsar ve
genel niteliktedir2.
Uluslar arası kuruluşların ortak nitelikleri, bir kuruluştan diğerine değişmekle beraber
genel özellikleri aşağıdaki gibidir:3
a) Anlaşma: Bütün uluslar arası kuruluşlar bir kurucu anlaşma (temel belge, kuruluş
sözleşmesi) ile kurulur. Bu anlaşmada, kuruluşların amaçları, ilkeleri, üye oluş şartları,
organları, organların yetkileri ve işleyiş yöntemleri belirtilir.
b) Üyelik: Üyelik genellikle, örgütün kurucu anlaşmasını imzalayan ülkelere
tanınmıştır. Bazı kuruluşlar, başka ülkelerin de katılımına açıktır. Böyle durumlarda, kurucu
Pazarcı, H. Uluslararası Hukuk Dersleri, Ankara
Pazarcı, H.a.g.e
3
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
1
2
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar
6
anlaşmada, yeni üye kabul şartları ve yöntemi de belirtilir. Bazı kuruluşlarda üyelik, toprak
veya bölgesel ölçütlerle sınırlıdır. Üyeler için bazen belirli nitelikler (demokratik düzen, insan
haklarına saygı gibi) aranabilmektedir.
c) Kapsam: Uluslar arası kuruluşların kapsamı, uğraştığı konular ve yayıldığı alan
bakımından değişebilmektedir. BM gibi kuruluşlar, siyasi, ekonomik ve sosyal alanlardaki
sorunlarla dünya çapında, çok yönlü görevler yerine getirmek için kurulmuştur. Bazı
kuruluşlar ise, belirli bir konuda dünya çapında çalışmaktadırlar (kültür, eğitim, sağlık,
çalışma, havacılık, para sorunları vb.). Kıtasal veya bölgesel olarak kurulmuş çok görevli ve
uzmanlaşmış kuruluşlar da vardır.
d) Organlar: Uluslar arası kuruluşların genelde Genel Kurul, Yönetim Kurulu (Meclis)
ve Sekreterlik olmak üzere en az üç organı vardır. Genel Kurul, bütün üyelerden oluşur,
üyelerin eşit hakları olduğu (oy eşitliği) kabul edilir. Kararları genelde bağlayıcı değil, tavsiye
niteliğindedir. Yönetim Kurulu (Meclis) belirli sayıda üyeden oluşur. Büyük veya önemli
ülkelerin üye olması öngörülebilir. Diğer üyeler, belirli süreler için seçilir. Bu organın
kararları bağlayıcı niteliktedir.
e) Parasal Katkı: Üyeler, kuruluşun giderlerini karşılamak üzere kuruluş bütçesine,
kararlaştırdıkları oranlar içinde parasal katkıda bulunurlar.
Uluslar arası kuruluşlara üye ülkeler, genelde birbirlerine karşı üstünlükleri olmayıp,
ilke olarak eşittirler. Fakat; bu eşitlik durumu her zaman geçerli olamayabilmektedir.Örneğin;
BM Güvenlik Konseyinde 6 büyük ülkenin veto hakkı vardır. Ayrıca IMF ve Dünya Bankası
gibi üyelerin mali katkı sağladıkları bazı kuruluşlarda da üyelerin katkı oranında oy hakları
vardır. Bazı durumlarda da kurucu üyeler, AB’ye yeni üye kabulünde olduğu gibi sonradan
kuruluşa üye olacak olanların üyeliğini oybirliği şartı ile kabul etme hakkına sahiptirler.
Politik, ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri nitelikteki uluslar arası kuruluşlardan
özellikle de ekonomik nitelikte olanların sayısı ; II. Dünya Savaşından sonra dünyada
meydana gelen hızlı değişime paralel olarak hızla artmış, dünyanın her bölgesinde çok sayıda
ekonomik birleşme ortaya çıkmıştır4. Bunun doğal sonucu olarak ülkeler arasında karşılıklı
bağımlılık artmış, dışa kapalı otarşik siyasetler hızla terk edilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla
küreselleşen ve aynı zamanda bölgeselleşen günümüz dünyasında uluslar arası ekonomik
kuruluşlar, bu gelişmeye önemli ölçüde katkıda bulunmuş, uluslar arası ekonomik ilişkilerin
hızla gelişmesini sağlamışlardır5.
Ertürk, E., Uluslar arası Entegrasyon Teorisi ve Türkiye’nin İçinde Bulunduğu Entegrasyonlar, Ezgi
Kitabevi,.Bursa,2003
5
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
4
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar
7
2. Uluslar Arası Ekonomik Kuruluşların Sınıflandırılması
Dünya ekonomisinde uluslar arası ekonomik kuruluşlar, amaçları, kapsadıkları ülkeler,
işlevleri, organizasyon yapıları gibi kriterler esas alınarak sınıflandırılabilir. 6
Dünya ekonomisinde uluslar arası ekonomik kuruluşları kapsam açısından ikiye
ayırmak mümkündür. Öncelikle BM çevresinde faaliyet gösteren uluslar arası ekonomik
kuruluşlar; BM’ye üye tüm dünya ülkelerine açıktır ve coğrafi bir kısıtlamaya tabi değildir.
Bu açıdan dünya çapında ve evrensel niteliktedirler. IMF, GATT, UNCTAD bu gibi
kuruluşlara örnektir. Bu tip kuruluşlara katılabilmek için BM’ye üye olmak yeterlidir.
Bununla beraber, bazı üyelikler de bir takım kısıtlamalar da vardır.Örneğin; BM’ye
katılabilmek için barışçı devlet olma; Dünya Bankası üyeliği için de IMF üyeliği şartı
aranmaktadır.7
Diğer yandan kapsam açısından yapılan sınıflandırmada, bazı uluslar arası ekonomik
kuruluşlara üyelik de belli özelliklere sahip olmayı gerektirmektedir. Belli bir grup ülkenin
üyeliğine açık olduğu için bu kuruluşlar “kapalı” uluslar arası kuruluş niteliğindedirler.
Bölgesel bazda ve uluslar arası ekonomik birleşme veya işbirliği özelliği taşıyan uluslar arası
kuruluşlar, bu kapsamdadır ( ÖR:AB, NAFTA, EFTA). Ayrıca, belli bir “dine mensup olmak”
(İslam Konferansı Örgütü ve İslam Kalkınma Bankası), belli bir “ürünü üretim ihraç etmek”
(Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) belli bir “ırktan gelmek” (Arap Para Fonu), belli bir
“ekonomik-siyasi gruptan olmak” ( ÖR:Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ve belli bir
“coğrafi bölgede bulunmak” ( ÖR:Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü) gibi kriterler, bazı
kuruluşlara üyelik için şart olmaktadır. Bu sebeple bu tip uluslar arası kuruluşlar “dışa kapalı”
bir nitelik taşımaktadır8.
Bir diğer önemli nokta da ekonomik birleşme ile ekonomik işbirliği arasındaki ayrımı
doğru şekilde yapabilmektir. Ekonomik birleşme terimi literatürde çeşitli ekonomik birleşme
türlerini kapsayan genel bir terim olarak kabul edilmektedir. İktisatçılar, ekonomik birleşme
türlerini değişik şekillerde tanımlamaktadırlar. Örneğin; Tinberger uluslar arası ekonomik
birleşme ile uluslar arası ekonomik işbirliğinin optimumlaştırılmasını anlarken, Kindleberger
ekonomik birleşme ile üretim faktörleri fiyatlarının eşit bir duruma getirilmesi olayını
tanımında esas almaktadır. Aslında ekonomik birleşme en genel şekliyle, birleşmeye giden
ekonomilerde mal ve hizmetlere serbest dolaşım sağlayarak bir ortak Pazar yaratmaktır9.
Alpar, C. & Ongun, T., Dünya Ekonomisi ve Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, İstanbul, 2003
Seyidoğlu, H., Uluslar arası İktisat, İstanbul,2003
8
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e
9
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
6
7
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar
8
Böylece ekonomik birleşme ile daha geniş bir pazara üretim yapmak ve büyük çapta üretimin
sağladığı imkanlardan yararlanmak mümkün olmaktadır. Diğer taraftan ekonomik işbirliği
anlaşmaları, aslında bir ekonomik birleşme şekli değildir. Bu anlaşmalar ile, uluslar arası
ticarete konan çeşitli engeller ortadan kaldırılarak, kontroller azaltılmak istenmektedir10. Bu
niteliği ile OECD, KEİ, WTO, UNCTAD, gibi kuruluşlar, ekonomik işbirliğine örnek
oluşturabilirler.
II. Dünya Savaşının sona ermesiyle birlikte, dünyada çok sayıda ekonomik birleşme
denemeleri görülmüştür. 20nci yüzyılın son yarısında ülkeler arasında ekonomik dayanışma
ve yakınlaşma giderek artmaya başlamış, çağımız artık bir ekonomik birleşmeler çağı
olmuştur. Dünyanın gelişmiş ve gelişme yolunda olan bölgelerinde çeşitli ekonomik
birleşmelerin görülmesi, bunlardan AET, EFTA gibi bazılarının da önemli bir başarıya
ulaşmış olması, konunun önemini ortaya koymaktadır.11
Türkiye de dünya ekonomisinde 1960’lı yılların başından itibaren ortaya çıkan
ekonomik birleşmelerin dışında kalmamış, Avrupa Toplulukları ile Toplulukların
kuruluşundan 1,5 yıl sonra ilişki kurmuş, İran, Pakistan ve Türkiye’den meydana gelen ve
eski ismi RCD olan Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (ECO) kurucusu olmuştur. Türkiye’nin
özellikle AB ile ilişkileri çok önemlidir.
Sonuçta ülkeler arasındaki iktisadi birleşme hareketleri, sınırlı sayıdaki mallar üzerinde
tarife indirimlerinden, kapsamlı iktisadi birliklerin kurulmasına kadar değişebilmektedir. Bazı
birleşme hareketlerinde yalnızca ülkelerin aralarındaki mal ve hizmet akımlarının
serbestleştirilmeleri, bazılarında buna ek olarak üretim faktörlerinin serbest dolaşımı, diğer bir
kısmında ise, bunlarla birlikte para, maliye ve ekonomi politikası alanlarında da uyum ve
işbirliğinin sağlanması söz konusudur. Günümüzde iktisadi birleşme veya gruplaşma
hareketleri çok değişik şekiller almaktadır. Birleşmenin derecesine göre bunları aşağıdaki gibi
sıralayabiliriz:12
a. Tercihli Ticaret Anlaşmaları: En dar kapsamlı iktisadi işbirliği örneğidir. Burada
anlaşmaya üye olan ülkeler, tek yanlı veya karşılıklı olarak belirli mallar üzerindeki gümrük
tarifelerinde indirimde bulunurlar.
b. Serbest Ticaret Bölgesi : Serbest ticaret bölgesi, üyeleri arasında ticareti kısıtlayan
veya engelleyen tarife ve kota gibi sınırlamaların ortadan kaldırıldığı ve üye ülkelerin birlik
Suiçmez, H., Gümrik birliğinde Rekabet ve İstihdam, Milli Prodüktivite Merkezi yayınları, Ankara, 2002
Suiçmez, H., a.g.e.
12
Bakır, C.& Demirci, M., Uluslar arası Ekonomik Bütünleşmeler ve Avrupa Topluluğu, Filiz Kitabevi,
İstanbul 2003
10
11
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar
9
dışında kalanlara karşı ortak bir tarife uygulama yükümlülüğü altında bulunmadıkları
ekonomik birleşme türüdür. Bölgeye giren ülkelerin mal ve hizmetleri için yaratılan ortak
piyasa, üretim faktörlerinin girişine açık değildir. Bu tür birleşmelerde ekonomi siyasetlerinin
ve kurumlarının ahenkleştirilmesi ve birliği de söz konusu değildir.
Dünya ekonomisinde serbest ticaret bölgelerine, 1960 yılında Latin Amerika ülkeleri
arasında kurulan Latin Amerikan Serbest Ticaret Bölgesi LAFTA, yine aynı yıl İngiltere’nin
öncülüğünde Batı Avrupa’da gerçekleştirilen Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi EFTA, EFTA
ile AET arasında 1972-1973 yılları arasında yaratılan Avrupa Ekonomik Alanı (EFS) örnek
olarak verilebilir
c. Gümrük Birliği : Gümrük Birliği, serbest ticaret bölgelerine göre daha geniş
kapsamlı bir ekonomik birleşme türüdür. Burada serbest ticaret bölgesindeki şartlara ek olarak
birliğe üye ülkelerin serbest dış ticaret politikası izleme imkanları sınırlandırılmış
olduğundan, gümrük birliği serbest ticaret bölgesine göre daha ileri bir ekonomik birleşme
derecesindedir.
Gümrük birliğinde, üye ülkeler arasındaki tarife ve kota sınırlamaları kaldırılarak
yalnızca mal ve hizmetler için ortak bir piyasa yaratılması öngörülmüştür. Bu sebeple, daha
ileri bir yakınlaşmayı gerektiren üretim faktörlerinin ülkelerarası hareketliliği ile ekonomik
siyasetlerin birleştirilmesi; ekonomik birleşmelerin bu aşamasında söz konusu değildir.
Viner’e göre birkaç ülkenin bir araya gelerek bir gümrük birliği oluşturabilesi için, yukarıda
belirtilen şartlara ek olarak, gümrük gelirlerinin tek bir elde toplanarak önceden belirlenmiş
ölçütlere göre paylaşılması da gerekir.
Uluslar arası alanda kurulan ilk gümrük birliği, 1834 yılında Prusya’da gerçekleştirilen
Alman Gümrük Birliği’dir. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg da 1932 yılında Benelüks
olarak bilinen bir bölgesel kuruluş oluşturmuşlar ve 5 Eylül 1944’te kendi aralarında gümrük
birliği kurmayı amaçlayan anlaşma imzalamışlardır. Fakat gümrük birliği anlaşması ancak
1948 yılında yürürlüğe girebilmiştir. 1 Ekim 1960 tarihinde de Benelüks ülkeleri fiilen
gümrük birliği gerçekleştirmişlerdir. Tarihteki bu örneklerine rağmen gümrük birliklerinin en
önemli ve güncel örneği AET’dir.
d.Ortak Pazar : Gümrük birliğinden daha ileri bir iktisadi birleşmedir. Çünkü, gümrük
birliğinde olduğu gibi üyeler, aralarındaki ticareti serbestleştirip dışa karşı ortak tarife
uygularlarken, emek ve sermaye gibi üretim faktörlerinin de bölge içinde serbest dolaşımı da
sağlamaktadırlar. AB’nin bugünkü durumu ekonomik birleşmenin bu aşamasına örnek teşkil
eder. Bununla birlikte AB giderek iktisadi birliğe yönelmektedir.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 10
e. Ekonomik Birlik : İktisadi birleşme hareketlerinin en ileri şeklidir. İktisadi birlikler
ortak pazarın ötesinde ekonomik, mali ve para politikalarının koordinasyonunu da gerektirir.
Yani iktisadi birliklerde, üye ülkelerin bireysel makro ekonomik politika izlemedeki
serbestlikleri bir ölçüde, birliğe devredilir. Böyle bir aşamaya geçilmiş olabilmesi için tek bir
para ve bankacılık sistemi, ortak mali politikalar ve tüm birlik çapında ortak ekonomik
politikaları belirleyecek ve uygulayacak ülkeler üstü bir organın kurulmuş olması gerekir.
Ekonomik birliğin bir diğer şekli de “parasal birlik”tir. Parasal birlik, üye ülkelerin
ulusal paraları arasında sabit kur ilişkisi kurulmasını öngörmekte, bunun için de ulusal para ve
maliye politikalarının uyumlaştırılmasını amaçlamaktadır. Özellikle sıkı ekonomik ve ticari
ilişki içinde bulunan ülkeler arasında, bu tür birliklerin kurulması üyelerin yararına olabilir.
Ancak, iktisadî birlikler parasal birlikten çok daha kapsamlı hareketlerdir. Çünkü burada
söz konusu olan, yalnızca para ve maliye politikalarının değil, tüm ekonomik ve sosyal
politikaların uyumlulaştırılması ve bazı yetkilerin birlik düzeyinde bir kuruluşa
devredilmesidir. Fakat bazen, Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi, ekonomik birlik kurmayı
amaçlayan ülkeler bu doğrultuda daha hızlı bir yol almak için aynı zamanda parasal bir birlik
kurmayı da öngörmüş olabilmektedirler.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 11
3. Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi ve Küresel Ticaret
İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan dünya ticaretini serbestleştirme eğilimleri
günümüzde de hızlı bir biçimde sürmektedir. Evrensel boyutlarda dünya ticaretini
serbestleştirme çabaları adeta dünyayı tek bir Pazar durumuna getirme amacına yöneliktir. Bu
gelişme aynı zamanda ticaretin küreselleşmesi olarak da adlandırılabilir.
Küreselleşme, özellikle 1980 sonları ve 1990 başlarından itibaren dünyada yaygın
olarak kullanılmaya başlanan bir kavramdır. Küreselleşme aslında çok boyutlu bir gelişmedir;
şöyle ki, ekonomik kadar sosyal, siyasal, kültürel vs. yönleri de bulunmaktadır.13
Ekonomik anlamda küreselleşmenin ticari küreselleşme, mali küreselleşme ve üretimin
küreselleşmesi olmak üzere üç boyutu dikkat çekicidir.
Ticari küreselleşme veya küresel ticaret, diğerlerinden daha eski bir gelişmedir. Bu gelişme,
1947’de kurulan GATT çevresinde gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırılarak uluslar arası
ticaretin evrensel boyutlarda serbestleştirilmesi çalışmaları ile başlamıştır14. Bugün GATT’ın
yerine Dünya Ticaret Örgütü, (WTO) geçmiş bulunmaktadır. Küresel ticaretin gelişmesinde,
GATT çerçevesindeki uluslar arası düzenlemelerle, iletişim ve haberleşme başta olmak üzere
teknolojik gelişmelerin önemli etkileri vardır. Bu sayede taşıma maliyetleri düşmüş, uluslar
arası Pazar gelişmeleri daha kolay izlenir bir duruma gelmiştir. Fakat küreselleşmenin
yaygınlaşmasında siyasal gelişmelerin etkisi de göz ardı edilmemelidir. 1980 sonları ve 1990
başlarında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile iki kutuplu dünyadan tek kutuplu bir dünyaya
geçilmesi, böyle bir gelişmenin ana koşullarını hazırlamıştır. Başka bir deyişle bugünkü
dünya, eski komünist ülkeleri de kapsayan kapitalist bir ekonomik yapıya dayanmaktadır.
Mali küreselleşme, ülkelerin kısa ve uzun vadeli sermaye akımlarıyla ilgili olarak
uygulamakta oldukları engel ve kısıtlamaları kaldırıp yurtiçi piyasalarını dünya piyasaları ile
bütünleştirmelerinin bir sonucudur15. Bu gelişmeler dolayısıyla sermayenin uluslar arası
alanda dolaşımında büyük artışlar olmuş ve dünya tek bir mali piyasa durumuna dönüşmüştür.
Mali küreselleşme olayı 1980 sonrası döneme aittir.
Üretimin küreselleşmesi ise sınır ötesi üretimin yaygınlaşmasını ifade eder. Başka bir
deyişle, günümüzde dünya üretiminin çok önemli bir payının çok uluslu işletmeler tarafından
ana ülke sınırları dışında gerçekleştirilmesidir16. Aslında bu anlamdaki küreselleşme de çok
yeni olmayıp İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme kadar inmektedir.
Büyüktaşkın, Ş., Uluslar arası Ticarette GATT Düzeni, Gazi Üniversitesi Yayını, Ankara, 2001
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e
15
Büyüktaşkın, Ş.,a.g.e
16
Büyüktaşkın, Ş.,a.g.e
13
14
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 12
Buradaki amacımız, küresel ticaretin incelenmesidir. Aslında İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra ticaretin serbestleştirilmesi olayı iki ayrı doğrultuda gelişme göstermiştir. İlki; GATT
çerçevesindeki çok yanlı görüşmelerle ticaretin serbestleştirilmesine dayanan küresel veya
evrensel yaklaşımıdır. İkincisi ise, iktisadi birleşme hareketlerini ifade etmektedir ve
genellikle belirli bir coğrafi bölgede yerleşik ve yakın ekonomik ilişki içinde bulunan ülkeler
arasındaki dış ticaret ve diğer ekonomik faaliyetleri serbestleştirmek üzere oluşturulan iktisadi
gruplaşmaları kapsamaktadır ve hepsinin ana amacı ticaretin serbestleştirilmesine yöneliktir.17
3.1.
Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması (GATT)
II. Dünya Savaşı’nın son bulması ile BM üyesi ülkeler, savaş dönemi boyunca yaşanan
kaosu sona erdirmek, ülkeler arasındaki serbest dış ticareti teşvik etmek ve dış ticaret
siyasetlerini düzenlemek amacıyla Bretton Woods Konferansının ardından bir toplantı
yapmaya karar vermişlerdir. 1946 yılında BM Ekonomik ve Sosyal Konsey, 19 ülkeden
meydana gelen hazırlık komitesi oluşturmuştur. Komitenin görevi, dış ticaret ve istihdam
konusunda uluslar arası konferans için hazırlıklarda bulunmaktır. 18 Ekim-26 Kasım 1946
tarihleri arasında Londra’da toplanan Hazırlık Komitesi, ortak bir sözleşme taslağı üzerinde
anlaşmaya varamamıştır. Bunun üzerine ABD, Kanada, İngiltere, Fransa ve Benelüks
ülkelerinin de dahil olduğu Yazım Komitesi kurulmuş ve sorun yaratan konuların
çözümlenmesi için çaba harcanmıştır. Yazım Komitesi, 20 Ocak-25 Şubat 1947 tarihlerinde
yeni metin üzerinde çalışmaya devam ederken ABD; Komite’nin üyeleri ile doğrudan
görüşmelere başlamıştır. Böylece Cenevre’de aynı konuda iki farklı toplantı
gerçekleştirilmiştir. 10 Nisan-22 Ağustos 1947 tarihlerinde Hazırlık Komitesi, Uluslar arası
Ticaret Odasının taslak sözleşmesini tamamlamıştır. 10 Nisan-30 Ekim 1947’de ise, Hazırlık
Komitesine üye ülkeler ile ABD arasında karşılıklı tarife indirimlerini içeren Gümrük
Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması 30 Ekim 1947 tarihinde imzalanmış ve 10 Ocak
1948’de yürürlüğe girmiştir.18
Türkiye GATT’a, 1950-1951 Torquay (İngiltere) Tarife Görüşmeleri sonucun
21.12.1953 tarih ve 6202 sayılı Yasa ile katılmıştır. Genel Anlaşma’da daha sonra yapılan
değişikliklerin, 14.6.1957 ile 3.6.1959 tarihli, 7014 ve 7322 sayılı Yasalar ile onaylanması
uygun bulunmuştur. Genel Anlaşma’nın VI, XVI ve XXII ncü Maddelerinin Tefsiri ve
Uygulanması ile İlgili Anlaşma, Türkiye tarafından 1.2.1985’te imzalanmış ve 27.2.1985 tarih
ve 85/9155 sayılı BKK ile imza tarihinden itibaren 30 gün sonra onaylanmıştır. Genel
Anlaşma’nın VII nci Maddesinin Uygulanmasına Dair Anlaşma ise 5 Şubat 1986 tarihinde
17
18
Seyidoğlu, a.g.e
Büyüktaşkın, Ş.,a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 13
Türkiye tarafından onaylanmış, Bakanlar Kurulu 12.5.1988 tarih 88/3447 sayılı Kararı ile
Anlaşma’yı yürürlüğe koymuştur.19
Bir ülkenin GATT’a üye olabilmesi, toplam oyların üçte iki çoğunluğu ile mümkündür .
Aslında bu durum, Genel Anlaşma’nın ruhuna aykırıdır. Çünkü GATT’a üyelik, tüm ülkelerin
yeni üyeye Anlaşma’da öngörülen ayrıcalıkları tanıması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla
yeni bir üyeliğin ancak oybirliği ile kabul edilmesi gerekirken üçte iki çoğunlukla yetinilmesi,
anlaşmanın felsefesine uygun değildir. Son yıllarda, bağımsızlıklarını kazanan ülkelerin hızla
artmasıyla üye sayısı yükselmiştir. Eski Doğu Bloku ülkelerinden Çekoslovakya, GATT’ın ilk
üyelerindendir. Yugoslavya 1966’da, Polonya ise 1967’de GATT’a kabul edilmiştir.
Romanya 1971’de Macaristan ise 1973 yılında Genel Anlaşmayı imzalayarak GATT’a üye
olmuşlardır. Dünya ekonomisinde önemli yeri olan Sovyetler Birliği’nin kuruluşa üyelik
girişimleri, ABD tarafından engellenmiştir. Çünkü ABD’ye göre bu ülkede fiyatlar, piyasa
tarafından değil, planlamacılar tarafından ekonominin genel şartlarından soyutlanarak
belirlendiği için , ekonomik sistemi itibariyle GATT’a uyum sağlayabilecek bir yapıda
bulunmamaktadır. GATT’ın ilk üyelerinden Tayvan, Suriye, Lübnan ve Liberya daha sonra
Genel Anlaşma’dan çekilmişlerdir. Japonya’nın GATT’a kabulü, büyük tartışmalara yol
açmıştır. Çünkü bu ülke, üyeler tarafından büyük rakip olarak görülmüştür. 11 Ağustos 1955
tarihinde üçte iki çoğunluk sağlanmış ve adı geçen ülke GATT üyesi olabilmiştir. 20
3.1.1. Amaçları
GATT’ın genel ve özel olmak üzere 2 tür amacı bulunmaktadır. Genel amaçlar, diğer
bütün uluslar arası ekonomik kuruluşların gerçekleştirmek istedikleri ile aynıdır. Bunlar;
üyelerinin hayat seviyesini yükseltmek, reel gelir ve talepte istikrarlı bir büyüme ile dünya
kaynaklarında tam kullanımı sağlamak, üretimin ve uluslar arası ticaretin geliştirilmesine
yardımcı olmaktır. Genel amaçlara ulaşmak için tarifeler ile ticarete konan diğer engelleri
zamanla azaltmak, GATT’ın özel amaçları arasındadır.21
GATT’ın dünya ticaretini serbestleştirme konusunda gerçekleştirdiği gümrük tarife
indirim görüşmeleri başarı ile sonuçlanmıştır. Fakat zaman içinde serbest dış ticaretin önüne
konan “tarife dışı kısıtlamalar” ihracatı engellemiş ve dolayısıyla dünya ticaretinin üzerinde
daraltıcı bir etki yaratmıştır. GATT’a göre tarife dışı engeller, gümrük vergileri dışında kalan
ve serbest ticareti kısıtlayan bütün ticareti kısıtlayıcı önlemlerdir. Tarife dışı engeller denilen
“yeni korumacılık” önlemlerinin özellikle 1980’den sonra artış göstermesi, 1980 sonrası hızlı
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Büyüktaşkın, Ş.,a.g.e
21
Seyidoğlu, a.g.e
19
20
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 14
teknolojik gelişmeler sonucunda ülkelerin karşılaştırmalı üstünlük yapılarının değişmesine
bağlanabilir. Gelişmiş ülkeler verimsiz sanayi dallarını yeni korumacılık önlemleri ve bazı
sübvansiyon uygulamaları ile korumaya çalıştıkları için, bu önlemler zaman içinde önem
kazanmıştır. Tarife dışı engeller; miktar kısıtlamaları, gönüllü ihraç kısıtlamaları, tarife
benzeri önlemler, gözetleme ve izleme yöntemleri olmak üzere 4 grup altında incelenebilir.22
Miktar kısıtlamaları (kotalar); ithal yasakları, şartlı ithal izinleri gibi önlemleri
kapsar.GATT gereğince geçici ödemeler dengesi ve döviz sorunu olan bir ülke bir süre için
ithalatını kısıtlayabilir.
Gönüllü ihraç kısıtlamaları, ihracat yapılan ülkenin ithalatı kısma tehdidine karşılık;
ihracatçı ülkelerin ihracatını istenilen seviyede tutmak için aldıkları önlemlerdir ve kota
uygulaması ile benzer sonuçlara yol açar.
Tarife benzeri önlemlerin en önemlileri, “tarife kotaları” ile “mevsimlik gümrük
vergileri”dir. Uygulamada tarife kotaları, konulan gümrük vergisinin belli bir miktar ithalat
için geçerli olmasıdır. Miktar aşıldığında gümrük vergisi, yasal vergi oranına kadar
yükseltilir. Mevsimlik gümrük vergisi uygulaması ise tarım ürünleri için farklı mevsimlerde
farklı ithal vergisi konulmasıdır. Böylece üretimin çok olduğu mevsimlerde vergiler yüksek
tutularak iç piyasada fiyatların düşmesi önlenmektedir.
Gözetleme ve izleme önlemleri, fiyat ve miktar kontrolleri ile anti damping ve telafi
edici vergi uygulamalarından oluşmaktadır. Fiyat ve miktar kontrolleri; ithal edilen malların
gümrüğe gelmesi ile, bu malların ithal mevzuatına uygun olup olmadığına ilişkin araştırmalar
için başlatılan sürecin yavaşlatılması ile değişik yöntemlerle yapılan ithalatın fiyat ve miktar
bakımından denetlenmesidir. Anti damping ve telafi edici vergi gibi fark giderici vergiler ise;
üretim veya ihracata, dünya ticaretini ve rekabetini olumsuz bir şekilde teşvik sübvansiyon
uygulanması durumunda alınan vergilerdir. Anti damping ve telafi edici vergi araçları, GATT
çerçevesinde uzun yıllar düzenlenememiştir. Ancak, 1980’li yıllarda belli bir uluslar arası
sistematiğe kavuşmuştur.
3.1.2. Yapısı ve Yönetimi
Diğer uluslar arası benzer örgütlerden farklı şekilde GATT’a üye ülkeler yönetimin
temelini oluşturur ve alınan kolektif kararlar GATT sisteminin esasını teşkil eder. Uruguay
Turu’na kadar hukuki yönden bu temel,Genel Anlaşma’da “taraflar” olarak isimlendirilmiştir.
Taraflar, bağımsız hareket eden üye ülke hükümetlerini temsil eder ve tarife ile ticaret
22
Güran, N., Uluslararası Ekonomik Bütünleşmeler ve Avrupa Birliği, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 15
görüşmelerini gerçekleştirmek, ticari konularda ortaya çıkan sorunları çözmek için toplantılar
ve danışmalar yapar.
Örgütün başlıca organları şu şekildedir:
GATT Genel Kurulu, kuruluşun en üst ve yetkili organı olup her yıl genellikle
sonbaharda yapılır ve Aktedici Taraflar Toplantısı olarak bilinir. Genel Kurul’da her üye
ülkenin bir oyu vardır. İstisnalar dışında (yeni üyeliğe kabul, üye ülkelerin taahhütlerinin
yerine getirilmesi) kararlarda basit çoğunluk gerekir. Uygulamada GATT kararları, genellikle
oylanmadan ve görüş birliği içinde alınır. Genel Kurul toplantıları arasında günlük işleri
yapmakla görevlendirilen organlar, Temsilciler Konseyi ile Komiteler’dir. Temsilciler
Konseyi, yılda ortalama dokuz defa toplanır. 1968 tarihinden bu yana Akdedici Taraflar,
yetkilerinin önemli bölümünü Konsey’e devretmişlerdir. Konsey bugün az çok bağımsız bir
organ gibi hareket eder duruma gelmiştir. Komitelerden Ticaret ve Kalkınma Komitesi, 26
Kasım 1964 tarihinde Genel Anlaşma’ya eklenen 4ncü Bölümün uygulanmasını kontrol
etmek amacıyla kurulmuştur. Ödemeler Dengesi Kısıtlamaları Komitesi, ödeme bilançosu
açıkları sebebiyle ithalatlarını azaltan üyelerin durumlarını yakından izlemekte ve bu konuda
IMF’nin verilerine dayanmaktadır. Katılan Ülkeler Komitesi, 11 Şubat 1973 yılında yürürlüğe
giren Gelişme Yolunda Olan Ülkeler Arasında Ticaret Görüşmelerine İlişkin Protokol
çerçevesinde zaman zaman toplanmaktadır.Tekstil Komitesi, MFA uygulamasını
izlemektedir. Tarife Ayrıcalıkları Komitesi, GATT tarifelerinin güncel duruma getirilmesiyle
ilgilenmekte, bu konuda ortaya çıkan sorunları görüşmekte ve Konsey’e gelişmeler hakkında
rapor vermektedir. Koruma Komitesi, 1979 yılında kurulmuştur. Genel Anlaşma’nın 19uncu
maddesindeki genel koruma ile ilgili gelişmeleri değerlendirmektedir. Konsey Komiteleri,
Tokyo Turu sonucunda ulaşılan kodların uygulanmasını izlemekte ve bunlara taraf ülke
temsilcilerinden oluşmaktadır. Bütçe, Finans ve Yönetim Komitesi, GATT’ı bütçe ve yönetim
işlerini üst seviyedeki görevlilerden meydana gelmekte ve GATT üyelerinin Genel Anlaşma
çerçevesinde yükümlülüklerini yerine getirmelerinde onlara yardımcı olmaktadır. GATT’ın
kurulduğu ilk yıllarda Genel Kurul ve Komite toplantıları için gerekli hizmetler, ITO
Sekretaryası tarafından karşılanmıştır. Havana Sözleşmesinin kabul edilmesi üzerine
Sekretarya 1952 yılında GATT’ın bir organı olmuştur. Sekretarya, Cenevre’dedir.23
23
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 16
3.1.3. Bölümleri24
Genel Anlaşma 4 Bölüm ve 38 maddeden oluşmaktadır.
Birinci Bölüm, Anlaşma’ya taraf ülkelerin yerine getirmeye zorunlu oldukları
yükümlülüklere ilişkindir. Birinci madde, en çok kayrılan ülke kuralını kapsar. İkinci madde,
GATT çerçevesinde yapılacak tarife indirimlerine ilişkindir. GATT’ın bu ilk iki maddesinin
değiştirilmesi için oybirliği şartı aranır.
İkinci Bölüm, 3-23ncü maddelerden meydana gelir. Bu bölüm üye ülkeler arasında adil
bir ticaretin sağlanmasına yönelik kuralları içerir.
Üçüncü Bölüm, 24-35ncü maddelerden oluşmuştur. 24ncü madde, en çok kayrılan ülke
kurallarından istisna olarak gümrük birlikleri ile serbest ticaret bölgelerinin nasıl
kurulabileceğini düzenlemektedir. 25nci madde, üye ülkelerin korunma hükümlerine
başvurmaları ile ilgilidir. 26-35nci maddeler, GATT’ın işleyişine ilişkindir. Burada, üyelik
şartları ve GATT’tan ayrılma ile tarife görüşmeleri ve Anlaşma’nın değiştirilmesine ilişkin
konular yer almıştır.
Genel Anlaşma, 1948 yılında yürürlüğe girdiğinden bu yana 1955, 1965, 1979 ve 1993
yıllarında gözden geçirilmiştir. 1965’teki değişiklikte, 4ncü Bölüm Anlaşma’ya eklenmiş ve
27 Haziran 1966 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
3.1.4. Temel İlkeleri25
GATT 1947, genel ve özel nitelikteki amaçlara ulaşabilmek için başlıca 4 temel ilkeden
hareket etmiştir.
a) Birinci İlke: Buna göre üye ülkeler arasındaki dış ticaret, ayrımcı olmayan bazda
yapılmalıdır. Kural, her GATT üyesinin tüm taraflara aynı gümrük tarife oranının
uygulanmasını ve ayrımcı işlemde bulunulmamasını öngörür.
b) İkinci İlke: Bu ilkeye göre GATT üyesi ülkeler, sanayilerini sadece gümrük tarifeleri
ile koruyacaklar ve bu amaçla diğer önlemlere başvurmayacaklardır. Dolayısıyla ithal
kotalarının yerli sanayinin korunması amacıyla kullanılması yasaklanmıştır. Miktar
kısıtlamalarının istisnai olarak hangi şartlarda ve kimler tarafından kullanılabileceği ayrıca
belirtilmiştir.
c) Üçüncü İlke:Bu ilke, GATT üyelerinin ticarete zarar vermekten kaçınmalarına ve
ortaya çıkabilecek sorunların danışmalar ile çözümlenmesine ilişkindir. İlke, üyeler arasında
24
25
Seyidoğlu, H., a.g.e
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 17
anlaşmazlık çıkması durumunda, GATT’ın bir arabulucu olarak görev yapmasını
öngörmektedir.
d) Dördüncü İlke: GATT çerçevesinde üye ülkelerin ticareti serbestleştirmek amacıyla
zaman zaman tarife indirimleri yapmalarını ve diğer ticareti kısıtlayıcı önlemleri azaltmak için
kendi aralarında görüşmelerde bulunmalarını öngörmektedir.
3.1.5. Uruguay Görüşmeleri ve DTÖ Sonrası26
GATT toplantıları içinde gerek konu, gerek katılan ülke sayısı açısından en geniş
kapsamlısı Uruguay Görüşmeleri’dir. Bu görüşmelerin sonunda tarımsal sübvansiyonlar
kaldırılmıştır. Ayrıca tarımsal sübvansiyonlardan başka bu görüşmelerde hizmet ticaretinin
serbestleştirilmesi konusu ilk kez tartışılmıştır.Tarifelerin ve tarife dışı engellerin kaldırılarak
yeni korumacılığın yayılışının önlenmesi, fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması ve
resmî ihalelerde yerli firmalar lehine konulan ayrıcalıkların giderilmesi diğer görüşülen
önemli konular arasında yer alır.
Uruguay Görüşmeleri’nin bir diğer sonucu da DTÖ’nün kurulmasıdır. Görüşmelerde
GATT sözleşmesinde değişiklikler yapılmış ve bu şekilde oluşan GATT DTÖ’nün
kapsamına alınmıştır. Başka bir deyişle adı geçen kuruluş bir anlatma GATT’ın geliştirilmiş
ve örgütsel yapıya kavuşturulmuş bir şeklidir.
Sonuç olarak; 1948 yılından 1995’e kadar geçen sürede Gümrük Tarifeleri ve Ticaret
Genel Anlaşması, uluslar arası ticareti düzenleyen ve üzerinde anlaşılan tek uluslar arası çok
taraflı sözleşme ve ticari ilişkilerde rekabeti bozan ve ticareti kısıtlayan engellerin
görüşülerek kaldırıldığı tek uluslar arası kuruluş olmuştur. Bu niteliğiyle GATT; uluslar arası
bir “Dünya Ticaret Forumu” olarak görev yapmıştır. Fakat yine de GATT uygulandığı
dönemde, gerek kurumsal statüsü ve gerekse yaptırım gücü açısından çok zayıf kalmıştır.
Uluslar arası gönüllü ihracat kısıtlamaları gibi istisnalar ile sistem, karmaşık hale gelmiştir.
Ayrıca, ABD gibi güçlü ülkeler, özel yasalar çıkarmış ve bu yasalar çerçevesinde farklı
gümrük tarifeleri ve kotalar uygulayabilmişlerdir. Tüm bu aksaklıklar 40 yılı aşkın bir süre
yasal yönden güçlü bir nitelik taşıyan, Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulması ile azalmıştır.
26
Ertürk, E., Uluslar arası Entegrasyon Teorisi ve Türkiye’nin İçinde Bulunduğu Entegrasyonlar, Ezgi
Kitabevi,. Bursa, 2003
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 18
3.2.
Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
3.2.1.
Kuruluşu ve Kapsamı
GATT Uruguay Turu sonucunda imzalanan ve 1.1.1995 tarihinde yürürlüğe giren Nihai
Senet ile kurulan Dünya Ticaret Örgütü , Bretton Woods Konferansından toplanmasından tam
50 yıl sonra faaliyete geçerek IMF ve IBRD gibi dünya ekonomi sisteminin önemli bir
kuruluşu olmuştur. Bretton Woods toplantılarındaki istek, ancak yarım asır sonra
gerçekleşebilmiştir. DTÖ’nün kurulmasıyla birlikte GATT’ın yapısı da değişmiştir. Çünkü
DTÖ, GATT’ın fonksiyonlarını üstlenmiştir. Dünya Ticaret Örgütü, Örgütü kuran
Anlaşmanın 1.1.1995 tarihinde yürürlüğe girmesiyle kurulmuştur27. Türkiye, 26.1.1995 tarih
ve 4047 sayılı Yasa ile onaylanması uygun bulunan DTÖ Kuruluş Anlaşması’nı, 21.12.1994
tarihinde geçerli olmak üzere 96-6225 sayılı BKK ile 25.12.1995 tarihinde onaylanmıştır.28
DTÖ, Anlaşma’nın eklerinde yer alan anlaşmalarda ve bunlara bağlı yasal metinlerle
ilgili konularda üye ülkeler arasında ticari ilişkilerin devamı için ortak kurumsal yapıyı
oluşturmuştur. DTÖ kapsamında yer alan anlaşmalar ile bunlara bağlı hukuki metinler
şunlardır: 29
1. Çok Taraflı Ticaret Anlaşmaları
a. Mal Ticaretinde Çoktaraflı Anlaşmalar

Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması

Tarım Antlaşması

Bitki ve Hayvan Sağlığı Tedbirleri Uygulama Anlaşması,

Tekstil ve Giyim Anlaşması

Ticarette Teknik Engeller Anlaşması

Ticarette Bağlantılı Yatırım Önlemleri Anlaşması

Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması 1994’ün VI ncı
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma,

Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması 1994’ün VII nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma,

Sevk Öncesi İnceleme Anlaşması

Menşe Kuralları Anlaşması

İthalat Lisansları Anlaşması
Seyidoğlu, H., a.g.e
Erzan, R. Uruguay Round Ekonomi Tarihinde Yeni Bir Çığır, TÜSİAD Yayını, İstanbul, 2002
29
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
27
28
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 19

Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması
b. Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ve Ekleri
c.
Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması
2. Anlaşmazlıkların Çözümlenmesi Konusundaki Kural ve Yöntemleri Belirleyen
Mutabakat Metni
3. Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Mekanizması
4. Çoklu Ticaret Anlaşmaları
3.2.2.

Çoklu Ticaret Anlaşmaları

Sivil Uçak Ticaret Anlaşması

Devlet Alımları Anlaşması

Uluslar Arası Süt Ürünleri Anlaşması

Uluslar Arası Sığır Eti Anlaşması
Amaçları30
DTÖ’nün amaçları GATT’ın gerçekleştirmek istediği amaçlara büyük benzerlik
göstermektedir. Bu amaçlar şu şekilde sıralanabilir:
 Hayat standardını yükseltmeyi, istihdamı ve istikrarlı bir şekilde artan reel
gelir ve gerçek talep hacmini sağlamayı, mal ve hizmet üretim ve ticaretini
geliştirmeyi, dünya kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma hedefine en uygun
bir şekilde kullanımına imkan vermeyi, çevreyi korumayı, farklı ekonomik
seviyedeki ülkelerin ihtiyaç ve endişelerine cevap verecek şekilde mevcut
kaynaklarını geliştirmeyi,
 Gelişme yolundaki ülkelerin ve bunların arasında yer alan en az gelişmiş
olanların artan dünya ticaretinde ekonomik kalkınma ihtiyaçları ile orantılı
bir pay elde etmelerini sağlamayı,
 Karşılıklı çıkar esasına dayalı gümrük tarifelerinde ve ticaretin karşılaştığı
diğer engellerde önemli indirimler sağlayan ve uluslar arası ticaret
ilişkilerinde ayırımcı muameleyi ortadan kaldıran anlaşmalar yapmayı,
 Uruguay Turu Çok Taraflı Ticaret Müzakerelerinin sonuçlarını içeren
bütünleştirilmiş, uygulanabilir ve kalıcı bir çok taraflı ticaret sistemi
geliştirmeyi,
 Çok taraflı ticaret sisteminin ana ilkelerini korumayı
30
Seyidoğlu, H., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 20
4. Avrupa Kıtasındaki Ekonomik Birleşmeler Ve İşbirlikleri
4.1.
Avrupa Birliği (EU)
Avrupa Birliği barışı korumak, ekonomik ve sosyal ilerlemeyi pekiştirmek amacı
ile bir araya gelmiş 15 üye Devlet’ten oluşmaktadır. Birliğin içinde ortak kurumları bulunan
üç Topluluk yer almaktadır. Bunların içinde ilk kurulanı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
(AKÇT) olmuştur. Avrupa Kömür ve Çelik Birliği’ni kuran ve aynı zamanda bugünkü
Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Paris Antlaşması, Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda,
İtalya ve Lüksemburg arasında 18 Nisan 1951 tarihinde Paris’te imzalanmış ve 25 Temmuz
1952 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu altı ülke daha sonra 1957 tarihli Roma
Antlaşması’yla Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi
Topluluğu’nu (EURATOM) oluşturmuşlardır. Avrupa Ekonomik Topluluğu, 1957 yılında altı
Batı Avrupa Devleti (Almanya,Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya) arasında
imzalanan “Roma Antlaşması” ile kurulmuştur. AET’ye hukuken ve fiilen uluslararası bir
kuruluş olma niteliğini kazandıran Antlaşma, 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
AET’nin nihai hedefi Avrupa ’nın siyasal bütünlüğe ulaşmasıdır. Bu hedefe varmak için
öngörülen ekonomik dengeyi sağlamak üzere, ilk araç olarak üye ülkeler arasında malların,
hizmetlerin, sermayenin ve emeğin serbestçe dolaştığı bir ortak pazar ve
gümrük birliği kurulması öngörülmüştür. Roma Antlaşması’nın 2. maddesinde
AET’nin hedefi şu şekilde ifade edilmiştir: “Topluluğun görevi, ortak pazarın kurulması ve
üye ülkelerin ekonomik politikalarının giderek yaklaştırılması suretiyle, Topluluğun bütünü
içinde ekonomik etkinliklerin uyumlu olarak gelişmesini, sürekli ve dengeli bir yayılmayı
artan bir istikrarı, yaşam düzeyinin hızla yükseltilmesini ve birleştirdiği devletler arasında
daha sıkı ilişkileri gerçekleştirmektir.” Daha sonra; 1992’de Maastricht’te imzalanan Avrupa
Birliği Antlaşması ile ekonomik ve parasal birlik doğrultusunda ilerleyen ve belirli alanlarda
hükümetler arası işbirliğini içeren bir Avrupa Birliği kurulmuştur.31
Avrupa Birliği’nin temel kurumları şunlardır:32
Demokratik yollarla seçilen Avrupa Parlamentosu; 626 üyeden oluşur ve üyeler 5
yılda bir seçilir. Üye devletleri temsil eden Bakanlardan oluşan Avrupa Birliği Konseyi;
Avrupa Birliği’nin karar alma organıdır. Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi ve 20
üyeden oluşan Avrupa Birliği Komisyonu; kurucu anlaşmaların yürütme organı ve topluluk
çıkarlarının koruyucusudur. Adalet Divanı ise topluluk hukukuna uyulmasını sağlar. Birliğin
31
32
Çimen, A., Gümrük Birliği ve Avrupa Topluluğu Türkiye İlişkileri, Ankara, 1999
Karluk, R.., Avrupa Birliği ve Türkiye, IMKB Yayınları, İstanbul, 2002
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 21
mali yönetimini izleyen Sayıştay; AB’nin gelir ve gider denetimini yapmakla
görevlidir.Ayrıca ekonomik, sosyal ve bölgesel çıkar gruplarını temsil eden çeşitli danışma
kurulları vardır. Konsey ve Komisyona istişari nitelikte görev yapan Ekonomik ve Sosyal
Komite ve Bölgeler Komitesi bulunmaktadır. Birliğin dengeli gelişimine katkıda bulunan
projelerin finansmanını kolaylaştırmak ve kredi sağlamak amacıyla AvrupaYatırım Bankası
kurulmuş bulunmaktadır.Bunların dışında bir de AB’nin para politikasını uygulamakla görevli
Avrupa Merkez Bankası oluşturulmuştur. Avrupa Birliği kurumları arasında bir de Avrupa
Ombudsmanı bulunmaktadır. Avrupa Ombudsmanı,topluluk ve kurumlara ilişkin şikayetleri
inceleyen ve sorunu çözmeye çalışan bir kişidir.
4.1.1. Avrupa Birliğine Üyelik Koşulları: Kopenhag Kriterleri33
21-22 Haziran 1993 tarihlerinde Kopenhag’da gerçekleştirilen zirvede birliğe tam
üyelik için gerekli siyasal ve ekonomik koşullar tespit edilmiştir. Üyelik için tespit edilen 3
temel ilke şu şekildedir.
BİRİNCİ KRİTER: Siyasal Kriter
Aday ülkelerin şu alanlarda Avrupa Birliği standartlarına yakın olması gereklidir:

istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması,

hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,

insan haklarına saygı

azınlıkların korunması.
Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması,
hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir
ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü
ayrımcılığın yasaklanmış olması, tam üye olabilmek için göz önüne
alınan başlıca hususlardır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta,
aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olması gerekmektedir. Aday ülkelerin sadece
demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarını ifade etmekle yetinmemeleri, bunları
günlük yaşama bütün unsurlarıyla geçirmeleri önem taşımaktadır. Özetle, demokrasi ve
hukukun üstünlüğüne inanmak, insan haklarına önem vermek ve azınlıklara saygı duymak
tam üyelik için önem taşımaktadır
İKİNCİ KRİTER: Ekonomik Kriter
Kopenhag Zirve sonuçlarına göre, tam üyelik için ekonomi alanında fonksiyonel
33
Çimen, A., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 22
bir piyasa ekonomisinin varlığı kadar, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısı ile
baş edebilme kapasitesi de aranmaktadır. Bunun için de etkin bir piyasa ekonomisine sahip
olmak ve AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması büyük önem taşımaktadır.
ÜÇÜNCÜ KRİTER: Topluluk Müktesebatına Uyum Kriteri
Tam üyelik için yukarıdaki iki ekonomik koşul yanı sıra bir üçüncü koşul daha
aranmaktadır. Bu koşul aday ülkenin “siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik
hedeflerini kabul etmiş olması ve ayrıca AB’nin aldığı ve alacağı kararlara uyum
sağlama kapasitesi”dir.
4.1.2. Avrupa Birliğine Üyelik Koşulları: Maastricht Kriterleri34
Kopenhag kriterleri AB’ye tam üyelik koşullarının esaslarını belirlemektedir.
Maastricht kriterleri ise AB’ye üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birliğe katılabilmesi
için şartları belirlemektedir. 9-10 Aralık 1991 tarihinde imzalanmış ve 1 Ocak 1993 tarihinde
yürürlüğe girmiş olan Maastricht Anlaşması’nda Ekonomik ve Parasal Birliğin aşamaları, bu
süreçte izlenecek ekonomik ve parasal politikalar ile bunların gerektirdiği kurumsal
değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde Ekonomik ve
Parasal Birliğin son aşamasına geçiş öncesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki
farklılıkların giderilebilmesini teminen bazı makro büyüklükler açısından yakınlaşma
kriterleri tespit edilmiş ve bunlara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar
belirlenmiştir.
Türkiye'yi de daha kuruluşunun ilk yıllarından itibaren AET ile ilişki kurmaya iten
etkenlerin başında politik nedenler yer almıştır. Bu durum, Türkiye'nin Batı dünyası
içerisindeki konumunu koruma ve geliştirme açısından önemli sayılabileceği gibi, genç
cumhuriyetin yeniden şekillenen dünya haritasındaki ve bulunduğu coğrafyadaki güvenlik
arayışının da bir ifadesidir.
Avrupa Birliği’nin temel hedeflerini başlıca yedi başlık altında özetlemek
Mümkündür.35

Tek Avrupa Pazarı Kurmak: Dengeli ve sürdürülebilir ekonomik ve sosyal
kalkınmayı sağlamak ve bunun için, özellikle iç sınırlardan arındırılmış bir alan
yaratmak Avrupa Birliği’nin temel hedeflerinden birisidir.

Ekonomik ve Sosyal Bütünleşmeyi Güçlendirmek ve Üyelerin Ekonomi
Bakır, C.& Demirci, M., Uluslar arası Ekonomik Bütünleşmeler ve Avrupa Topluluğu, Filiz Kitabevi,
İstanbul 2003
35
Çimen, A., a.g.e
34
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 23
Politikalarını Yaklaştırmak:Üye ülkeler arasında ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi
güçlendirmek için ortak ekonomi politikaları üzerinde uzlaşmak ve bunları yürürlüğe
koymak Avrupa Birliği’nin diğer bir hedefidir. Bu konuda da günümüze değin çok
önemli mesafeler alınmıştır.

Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB) Oluşturmak: Birlik bu hedefine tek bir para birimi
olarak Euro’yu dolaşıma koyarak ulaşmıştır.

Ortak Bir Dış Politika ve Güvenlik Politikası Uygulamak; AB’nin bir diğer
hedefi ortak bir dış politika ve güvenlik politikası uygulamak, ortak bir savunma
politikası oluşturmak suretiyle Avrupa Birliği’nin uluslararası alana kendi kimliğiyle
çıkmasını sağlamaktır.

Avrupa Vatandaşlığı Kavramını Oluşturmak: Avrupa Birliği vatandaşlığını ihdas
etmek yoluyla Üye Devletler'in uyruklarının hak ve çıkarlarının daha güçlü bir biçimde
korunmasını sağlamak birliğin temel hedeflerinden birisidir. “Birlik Vatandaşlığı”,
Maastricht Antlaşması ile getirilen yeniliklerden birisidir. Avrupa Birliği’ne üye ülke
uyruğunda olan herkes “Birlik Vatandaşı”dır.

Hukuk ve İç İşleri Alanında Daha Sıkı İşbirliğini Gerçekleştirmek: Adalet ve İçişleri
konularında sıkı bir işbirliği geliştirmek birliğin bir başka hedefidir.

İnsan Haklarını Topluluk Hukukunun Genel İlkesi Olarak Kabul Etmek:
Avrupa Birliği’nin en önemli hedeflerinden birisi insan haklarına saygının geçerli
olduğu, hak ve özgürlüklerin en etkin biçimde güvence altına alındığı ve korunduğu
bir birlik yaratmaktır.
4.2.
Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OECC)
II. Dünya Savaşının sona ermesiyle birlikte, savaştan tahrip olarak çıkmış Avrupa’nın
yeniden imarı konusunda ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa arasında 1947 yılı Mart
ayında Moskova’da bir dizi görüşmeler yapılmış fakat taraflar arasında bir anlaşma
sağlanamamıştır. Bunun üzerine zamanın ABD Dışişleri Bakanı General George Marshall,
“Avrupa’nın Yeniden İmarı Programı” olarak anılan bir fikir ortaya atmıştır. G. Marshall,
Avrupa’nın imarı konusunda ilgili ülkelere yardım yapılması gerektiğini bildirmiş, bunun
gerçekleştirilmesini, Avrupa ülkelerinin kendi aralarında işbirliği yapmalarına ve serbest dış
ticaret prensibini kabul etmelerine bağlamıştır. Avrupa ülkeleri bu teklifi benimserken,
Sovyetler Birliği bu programa karşı çıkmıştır. 1947 yılında Fransız ve İngiliz Dışişleri
Bakanları, İspanya dışında kalan bütün Avrupa ülkelerini Paris’te Avrupa’nın Yeniden İmarı
Programını formüle etmek için toplantıya çağırmıştır. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 24
ülkeleri prensipte Programa karşı oldukları için, bu daveti kabul etmemişlerdir. Türkiye’nin
de dahil olduğu 16 Batı Avrupalı ülkenin katılımı ile 12 Temmuz’da Konferans açılmıştır.
Konferans sonunda Avrupa Ekonomik İşbirliği Komitesi kurulmuştur. Avrupa Ekonomik
İşbirliği Komitesi, İmar Programının ilkeleri, şekli ve ne miktarda ABD yardımına ihtiyaç
duyulduğuna ilişkin olarak hazırlanan raporu, 22 Eylül 1947 tarihinde kabul ederek ABD
hükümetine sunmuştur. 3 Nisan 1948’de ABD Başkanı Truman, Ekonomik İşbirliği Yasasını
onaylamıştır.ABD, Ekonomik İşbirliği Yasasını uygulayabilmek için Washington’da bir
Merkez, Avrupa’da ise bir Özel Temsilcilik Bürosu faaliyete geçirilmiştir. Programın
yönetilmesi işi, bir Amerikan kuruluşu olan Ekonomik İşbirliği İdaresi (ECA)ile bir Avrupa
kuruluşu olan OEEC’ye verilmiştir. Bu kuruluşlardan birincisi kredileri dağıtıcı, ikincisi
paylaştırıcı olarak çalışmıştır. Eximbank, ECA ile ilgili hükümetler arasındaki ödünç para
alışverişlerini yönetmiştir. 15 Mart 1948 tarihinde OEEC, Özel Temsilcilik Bürosu ile Avrupa
ülkeleri arasındaki ilişkileri düzenlemekle görevlendirilmiştir. 16 ülkenin temsilcileri
tarafından Marshall Yardımının koordinasyonunu yürütecek daimi bir kuruluşun
oluşturulması için hazırlanan Avrupa Ekonomik İşbirliği Sözleşmesi, 16 Nisan 1948 tarihinde
imzalanmıştır. Böylece, Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC) kurulmuştur.36
OEEC’nin amacı, Avrupa’daki üye devletler arasında güçlü bir Avrupa yaratmak için
ekonomik işbirliği sağlamaktır.OEEC üyesi ülkeler, kişilerin zamanla serbest dolaşımının
sağlanmasını, mümkün olduğu ölçüde üye ülkeler arasında ticaretin geliştirilmesini,
ödemelere ve ticarete getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını, çok taraflı ödeme sisteminin
faaliyete geçirilmesi ile tarifeler ve diğer ticareti kısıtlayıcı engellerin giderilmesi konusunda
işbirliğinin gerçekleştirilmesini, temel ilke olarak benimsemişlerdir. GATT, uluslar arası
ticarette esas olarak gümrük tarifelerinin indirilmesiyle ilgili iken, OEEC daha çok miktar
kısıtlamalarının azaltılması konusuna eğilmiştir. OEEC’nin üyeleri arasında dış ticareti
engelleyici kısıtlamaların kaldırılmasında ve çok taraflı ticaret ve ödeme planlarının
hazırlanmasında önemli katkıları olmuştur.37
4.3.
Avrupa Ödemeler Birliği (EPU)
Avrupa ülkeleri arasında karşılıklı ödemeleri kolaylaştırmak amacıyla 19 Eylül 1950’de,
Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütünün üyeleri arasında Avrupa Ödemeler Birliği (EPU)
kurulması konusunda bir sözleşme imzalanmıştır. Sözleşme 1.7.1950 tarihinden itibaren
işlemeye başlamıştır38. Bu Birlik, devletler arasında iki taraflı hesapları (ihracat ve ithalatı,
36
Güran, N., a.g.e.
Seyidoğlu, H., a.g.e
38
Güran N. & Aktürk, İ., a.g.e
37
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 25
dolayısıyla alacak ve borçları) denge içinde tutmak zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır.
Karşılıklı ticaret yapan iki Avrupa devletinin paralarının çevrilebilirliklerinin birbirinden
farklı olmasının ekonomik ilişkileri kısıtlaması engellenmiştir. Ayrıca; EPU’ya göre EPU’ya
hesap açan devlet, bütün üye ülkelere hesap açmış olmaktadır. Diğer yandan; bir devletin
borçlu sayılması için diğer üyelerin hepsine olan borçları tutarının, onlardan alacakları tutarını
aşması gerekmektedir.
Birliğe taraf ülkelerin birbirlerine olan alacak ve borçları, ilgili merkez bankaları
tarafından tutulmuştur. Her ay sonunda ortaya çıkan durum, EPU adına hareket eden Uluslar
arası Ödemeler Bankasına (BIS) bildirilmiş ve böylece EPU içinde çok taraflı ticaret sistemi
işlemeye başlamıştır. Borç ve alacakların karşılıklı olarak takasından sonra ortaya çıkan
bakiyeler sebebiyle ülkeler, Banka’ya karşı net borçlu veya alacaklı duruma gelmiştir. Eğer
bir üye, diğer bir üye ülkeye karşı dış ticarette açık verirken üçüncü bir ülkeye olan dış
ticaretinde fazla ile karşılaşmış ise açık verdiği ülkeye olan borcunu fazla verdiği ülkenin
parasıyla ödeyebilmiştir. EPU içinde dış ödeme güçlüğü çeken üyelere yardım etmek için bir
kredi mekanizması oluşturulmuştur. Her ülkeye, kendi aralarında yaptıkları dış ticaret ve
görünmeyen kalem ödemelerinin ortalama % 15’ine denk gelen bir kota tahsis edilmiştir. Bu
kota, beş eşit dilime ayrılmıştır. Eğer bir ülkenin yıl sonundaki kümülatif borcu, kotasının
birinci dilimine eşit ise, borçlu ülke % 100 oranında kredi alabilmiştir. Diğer dört dilim için
bu kredi miktarı % 50 oranındadır. Son olarak bir ülke, toplam olarak kotasının % 60 oranında
kredi alma hakkına sahiptir. Bütün işlemler, hesap birimi ile ifade edilmiştir.39
EPU, OEEC Konseyi tarafından atanan 7 kişilik bir kurul tarafından yönetilmiştir. EPU,
başlangıçta 2 yıl için öngörülmüş ve daha sonra yürürlük süresi uzatılmıştır. Avrupa Para
Anlaşmasının 1958 yılında yürürlüğe girmesine kadar EPU faaliyetlerine devam etmiştir.
Avrupa ülkelerinin büyük bir kısmının paraları 1958 yılında değiştirilebilir kılınınca,
EPU’nun yerine geçmek üzere 1958 yılında Avrupa Para Anlaşması (EMA) yürürlüğe
konmuştur.40
Avrupa Para Antlaşması 5 Ağustos 1955’te Paris’te imzalanmış, ancak çeşitli güçlükler
sebebiyle uygulanması 27 Aralık 1958 tarihinde mümkün olmuştur. Amaçları; üyeler arasında
liberasyon oranını ve ticaret hacmini yüksek ve dengeli bir seviyede korumak, yapılacak çok
taraflı değişimleri kolaylaştırmak, ticari ve mali ilişkilerde ikili anlaşmalardan kaçınılmasını
sağlamak ve tarafların bu konuda karşılaştıkları güçlüklerin giderilmesine yardım etmektir.
Avrupa Para Anlaşması’na paralel olarak çok taraflı ödeme mekanizmasının işleyişini
39
40
Bakır, C.& Demirci, M., a.g.e.
Karluk, R., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 26
kolaylaştırmak üzere bir Avrupa Fonu oluşturulmuştur ve kısa vadeli kredilerle üyelerinin
ödemeler dengesindeki geçici güçlükleri karşılamada faydalı olmuştur. Türkiye, Avrupa Para
Anlaşması’na Avrupa Para Anlaşması ve Avrupa Para Anlaşmasının Muvakkat Tatbik
Protokolünün Tasdikine Dair Kanun ile katılmıştır.41
4.4.
Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA)
Serbest ticaret bölgeleri dört temel ekonomik birleşme türü arasında üyeleri arasında en
gevşek ilişki düzenine sahip olan bir entegrasyondur. Bölgeye giren ülkeler, sadece
birbirlerinin mallarına karşı uyguladıkları kota ve tarifeleri ortadan kaldırarak büyük bir iç
Pazar yaratırlar. Dünyada kurulmuş bulunan serbest ticaret bölgeleri arasında en önemlisi de
Avrupa Serbest Ticaret Bölgesidir (EFTA).42
AET’yi kuran Roma Antlaşması 1957 yılında 6 Avrupa ülkesi tarafından imzalandığı
sırada, bütün Avrupa ülkelerinin bu anlaşmaya katılmaları çağrısında bulunulmuştur. Fakat
İngiltere Avrupa’daki birleşmenin bir gümrük birliği değil; serbest ticaret bölgesi olmasını
savunduğu için AET dışında kalmıştır.Bu şartlar altında AET’ye girmeyen altı Avrupa devleti
ve İngiltere, 21 Temmuz 1959 tarihinde yapılan bakanlar seviyesindeki bir konferansta,
Avrupa’da bir serbest ticaret bölgesinin kurulmasına karar vermişlerdir. Bu konferanstan altı
ay sonra 4 Ocak 1960 tarihinde Stockholm’de EFTA Sözleşmesi; İngiltere, Avusturya İsveç,
İsviçre, Danimarka, Norveç ve Portekiz arasında imzalanmış ve 3 Mayıs 1960 tarihinde de
yürürlüğe girmiştir.
EFTA Sözleşmesi, aynen AET’yi kuran Roma Antlaşmasında olduğu gibi başlangıçta,
sadece Avrupalı üyeler ile bunların Avrupa’daki kolonilerine açık tutulmuştur. Fakat daha
sonra yapılan bir değişiklikle üyelerin Avrupa dışında kalan kolonilerinin de EFTA’ya
katılabilecekleri kabul edilmiştir.
EFTA’nın başlıca üç organı vardır. Bunlar; Konsey, Komiteler ve Sekretarya’dır.
Konsey’e her üye ülke, bir oy hakkı ile katılır. Konsey, sözleşmenin uygulanmasını kontrol
eder, amaçların yerine getirilmesinde karşılaşılan sorunları çözer, diğer ülke ve uluslar arası
kuruluşlar ile daha yakın ilişkiler kurulmasına yardımcı olur. Konsey’de kararlar ve tavsiyeler
genelde oybirliği ile alınır ve bağlayıcıdır. Bazı durumlarda basit çoğunluk yeterlidir. Yılda,
iki defa ticaret veya dışişleri bakanları seviyesinde toplanır. Başkanlık, her altı ayda bir
değişir. EFTA’da sekiz daimi komite vardır. Bunlar; Ticaret Uzmanları Komitesi (1960),
Bütçe Komitesi (1960), Ekonomik Kalkınma Komitesi (1963), Ekonomik Komite (1964),
41
42
Seyidoğlu, H., a.g.e
Karluk, R.., Avrupa Birliği ve Türkiye, IMKB Yayınları, İstanbul, 2002
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 27
Tarım ve Balıkçılık Komitesi (1973), Gümrük Uzmanları ve Oriji Komitesi (1974), Üye
Ülkeler Parlamento Üyeleri Komitesi (1977) ve Ticarete Teknik Engeller Komitesi’dir
(1984). Bütün bu komitelere ek olarak “ad hoc” nitelikte çeşitli çalışma grupları kurulmuştur.
Sekretarya ise Cenevre’de çalışmaktadır. Yürütme gücü yoktur.43
EFTA’nın tam istihdamı sağlamak, hayat seviyesini yükseltmek, ekonomik istikrarı
temin etmek ve dünya ticaretinin gelişmesine katkıda bulunmak gibi genel amaçlarının
yanında iki özel amacı vardır. Bunlar; üye ülkeler arasındaki ticarette adil bir rekabeti
sağlamak ve sözleşme kapsamı içinde kalan bölgelerde üretilen hammaddelerin arzında göze
çarpan farklılıklardan kaçınmaktır. Ayrıca ticarete uygulanan engellerin kaldırılması, OEEC
ve AET üyeleri ile yakın bir ekonomik işbirliğinin sağlanması da, gerçekleştirilmesi gereken
amaçlar arasında yer almıştır. EFTA’nın kurumsal yapısı basit, işleyişi ise esnektir. AET’deki
gibi organların uluslarüstü yetkisi yoktur.44
EFTA’nın temel fonksiyonu, üyeleri arasında ticareti serbestleştirmek ve rekabeti
sağlamaktır. AET’den farklı olarak hizmet ve sermayenin bölge içinde serbest dolaşımı ve
dışarıya karşı ortak gümrük tarifesi uygulanması söz konusu değildir. EFTA’yı kuran
Stokholm Sözleşmesi, üye ülkeler arasında sadece sanayi maddelerinde serbest ticareti
öngördüğü için, tarımsal ürünler ile balıkçılık ve diğer deniz ürünlerinde de bu söz konusu
değildir.
22 Temmuz 1972 tarihinde EFTA’nın 5 üyesi ile (Avusturya, İzlanda, Portekiz, İsveç ve
İsviçre) AET arasında serbest ticaret anlaşmaları imzalanmış ve 1 Nisan 1973’te de yürürlüğe
girmiştir. 14 Mayıs 1973’te Norveç, 5 Ekim 1973’te ise Finlandiya ile AET, benzer
anlaşmalar yapmıştır. Böylece, EFTA ile AET ülkeleri arasında GATT gereğince ticareti
kısıtlayan bütün engeller aşamalı bir şekilde kaldırılarak serbest ticaret bölgesi yaratılması
amaçlanmıştır. Bu anlaşmalar ile, Avrupa’da daha geniş bir serbest pazarın doğması
sağlanmış, tarımsal ürünlerde ise birçok malda gümrük vergileri düşürülmüş, kotalar ya
tamamen kaldırılmış veya azaltılmıştır. EFTA içinde serbest ticaret bölgesinin yaratılması
sonucunda, üye ülkelerin malları içinde serbest dolaşıma başlanmıştır. EFTA’nın bir serbest
ticaret bölgesi olması nedeniyle üçüncü ülke mallarına karşı ortak bir gümrük tarifesi değil,
milli tarifeler uygulanmaktadır. EFTA üyeleri, gümrük tarifeleri ve miktar kısıtlamalarının
kaldırılmasının yanında, ticarete konan teknik ve idare engellerinin de tamamen silinmesini
43
44
Seyidoğlu, H., a.g.e
Güran, Nevzat., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 28
kabul etmişlerdir. Fakat bu konuda üyeler için ortak bir standart benimsenmemiştir. İdari ve
teknik engeller ile ilgili olarak uluslar arası sözleşmeler uygulanmaktadır.45
EFTA, başlangıçta tamamen AET karşısında İngiltere’nin Batı Avrupa’da yeni bir güç
oluşturma amacına hizmet etmiştir. Bu ülke, Batı Avrupa’da daha sıkı bir ekonomik
birleşmeyi kendi çıkarlarına uygun görmemiştir. Bu sebeple, EFTA’nın kurulduğu tarih olan
1960’tan ülkenin AT’ye girdiği 1972 yılı sonuna kadar geçen sürede, kendini çevrelemiş
küçük devletlerden oluşan bir dünyada, ticari çıkarlarını maksimize etmeye çalışmıştır.
İngiltere için önemli olan EFTA’nın gelişmesi değil, kendi büyümesidir. Nitekim, 26 Ekim
1964 tarihinde EFTA’nın kurulmasından üç yıl sonra, tarife indirim pozisyonunu
güçlendirmek için, EFTA ülkelerinden yapılan ithalat dahil bütün ithalata % 15 oranında
gümrük vergisi koymuştur. Dolayısıyla EFTA içi ticaret, AET içi ticaretten daha az
gelişmiştir. EFTA üyelerinin AET ülkeleri ile ticareti, EFTA içinde kendi aralarındaki
ticaretten daha çok artmıştır. İngiltere’nin 1973 yılında EFTA’dan ayrılması ve aynı yıl AET
ile imzalanan serbest ticaret anlaşmalarının yürürlüğe girmesiyle, taraflar arasındaki ticaret de
hızla gelişmiştir. Bunun sonucunda 1984 yılında Avrupa Ekonomik Alanı yaratılmıştır.46
4.5.
Avrupa Ekonomik Alanı (EES)
AT ile EFTA üyesi ülkeler arasında geniş bir serbest ticaret bölgesi oluşturulması fikri,
1960’lı yıllarda gündeme gelmiş ve o tarihlerde başlayan görüşmeler 1972-1973 Serbest
Ticaret Antlaşmaları ve 1984 Lüksemburg Bildirisi ile devam etmiştir. İngiltere, Danimarka,
İrlanda ve Norveç ile AT arasında katılma görüşmeleri yapılırken, EFTA’nın geriye kalan
dört üyesiyle Eylül 1970’ten sonra görüşmelere başlanmıştır. Avusturya, Portekiz, İsviçre ve
İsveç ile 1 Ocak 1973’te yürürlüğe girmek üzere ve beşi AET, beşi AKÇT çerçevesinde
olmak üzere 10 Serbest Ticaret Antlaşması imzalanmıştır. Böylece tüm EFTA ülkeleri ile AT
arasında sanayi ürünlerinde serbest ticaret bölgesi, 1 Ocak 1973 ile 1 Temmuz 1977 tarihleri
arasında beş aşamalı bir geçiş dönemi içinde yaratılmıştır. 1983 yılından sonra kalan vergiler
de sıfırlanarak, bölgenin oluşumu tamamlanmıştır. Böylece bu antlaşmalar ile, tüm Batı
Avrupa bir serbest ticaret bölgesine dönüşmüştür.47
9 Nisan 1984 tarihinde Lüksemburg’da yapılan toplantı sonucu oluşan Lüksemburg
Bildirisiyle AET ile EFTA işbirliğinin arttırılarak daha geniş alanlara yayılmasını sağlayacak
hedefler kabul edilmiştir. Bu bildiri, AET ile EFTA arasında yaratılan Avrupa Ekonomik
Alanının (EEE) geliştirilmesini hedeflemiştir. Bu amaçla sanayi ürünleri ticaretinin
Seyidoğlu, H., a.g.e.
Ertürk, E., a.g.e.
47
Seyidoğlu, H., a.g.e.
45
46
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 29
arttırılması ve tüm korumacı baskıların reddedilmesi kabul edilmiş, standartların
uyumlaştırılması, teknik engellerin kaldırılması, menşe kurallarının ve sınırlarındaki
işlemlerin basitleştirilmesi, kamu yardımları ve sübvansiyonlara son verilmesi, kamu satın
alımlarındaki ayrıcalıkların giderilmesi, patent ve marka haklarının korunması için taraflar
arasında işbirliğinin geliştirilmesi öngörülmüştür.48 Ayrıca, tarım, balıkçılık, ulaşım, ekonomi,
enerji ve para siyasetleri alanlarında da işbirliğinin sağlanması, çalışma şartları, sosyal
güvenlik, kültür, tüketicinin korunması, çevre, turizm, fikri mülkiyet gibi alanlarda da
işbirliğinin sağlanması amaçlanmıştır.
1984 yılında AET ile EFTA arasında bir serbest ticaret bölgesi kurulduktan sonra,
EFTA-AET ticaretinin gelişimini kısıtlayan teknik engellerin de giderilmesinin gerektiği
üzerinde durulmuştur.49 Bütün Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilebilecek bir
standardizasyona ulaşılması için Avrupa’da ilgili kuruluşlar arasında işbirliği yapılması
kararlaştırılmış, teknik düzenlemelerde mümkün olduğu ölçüde Avrupa standartlarının esas
alınması, yeni düzenlemelerde karşılıklı görüşmeler yapılması istenmiştir. Ayrıca, devlet
sübvansiyonları ve kamu satın alımlarına açıklık getirilmesi için çabaların arttırılmasına karar
verilmiştir.
4.6.
Gümrük İşbirliği Konseyi (CCC)
Gümrük İşbirliği Konseyi (CCC), gümrük sorunlarının çözümlenmesi ile ilgili teknik bir
organdır. DTÖ, daha çok ekonomi politikası konularıyla ilgilenir iken konsey, gümrükleme
teknikleri alanında faaliyet gösterir. 15 Aralık 1950 tarihinde Brüksel’de imzalanan ve 4
Kasım 1952’de yürürlüğe giren bir Anlaşma ile kurulmuştur.Kuruluşun amacı Gümrük
Değerleri Sözleşmelerinin uygulanmasına yardımcı olmaktır. Bu konsey 1985 yılında ortadan
kalkmıştır.50
4.7.
Bern Birliği
Uluslar arası İhracat Kredi ve Yatırım Kuruluşları Birliğidir. Dünya Eximbank’larını bir
çatı altında toplar. 1934 yılında İsviçre’de kurulan ve faaliyetlerini Londra’da sürdüren Bern
Birliği, dünya ticaretine büyük ölçüde yön veren ihracat destek kuruluşlarının hizmet
kalitesini yükseltmek için işbirliği ortamı yaratmayı ve bu doğrultuda üyelerin bilgi ve görüş
alışverişinde bulunmalarını sağlamayı amaçlayan bir kuruluştur. Ayrıca, uluslar arası ticaret
Bakır C.& Demirci M.,a.g.e
Seyidoğlu, H, a.g.e.
50
Güran, Nevzat., a.g.e
48
49
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 30
ve dış yatırımlar için uygun ortam hazırlanarak, dünya ticaretinin uluslar arası seviyede kabul
görmüş ilke ve esaslara dayalı olarak geliştirilmesini hedeflemektedir.51
4.8.
Nordik Konseyi 52
Batı Avrupa ülkeleri arasında 1950’li yıllarda ekonomik birleşmeler konusunda yoğun
girişimler devam ederken, Kuzey Avrupa ülkeleri arasında da bir gümrük birliği kurulması
amacıyla yoğun çabalar harcanmıştır. Bu çabaları kanalize etmek amacıyla Kuzey
ülkelerinden Danimarka, İzlanda, Norveç ve İsveç tarafından 1952 yılında imzalanan Helsinki
Anlaşması ile Nordik Konseyi adı altında bir örgüt kurulmuştur.
Nordik Konseyinin amacı, üye ülkeler parlamentoları ve hükümetleri arasında işbirliği
yapılmasını teşvik etmektir. Bu sebeple Konseyin tam ismi, Nordik Konseyi ve Uluslar arası
İşbirliği’dir. Nordik Konseyi, seçilmiş 87 parlamenterden oluşur ve Nordik ülkeleri arasında
işbirliğinin güçlenmesi için çalışır. Konseyin üç temel organı vardır. Bunlar, Konsey,
Sekretarya ve Komitelerdir. 1971 yılında Nordik ülkeleri Bakanlar Konseyi kurulmuştur.
Balkanlar Konseyi, Konseyin gündemine göre değişik bakanlardan oluşur, Nordik Konseyine
üye ülkeler arasında gerçekleştirilen işbirliği hakkında rapor verir ve tavsiyelerde bulunur.
Nordik Konseyine üye ülkelerde, tarımsal ürünler dışında kalan mallarda serbest bir dış
ticaret rejimi uygulanmıştır. Ortak bir işgücü piyasası oluşturulmuş, ticari ve sosyal
alanlardaki mevzuatlar birleştirilmiştir. Konsey üyeleri, EFTA’nın üyeleridir. EFTA da
olduğu gibi Avrupa Ekonomik Alanının gerçekleştirilmesi çerçevesinde AT üyeleri ile daha
sıkı bir işbirliğinin sağlanması ve böylece İskandinav ülkelerinin, Batı Avrupa’daki siyasi,
kültürel ve ekonomik birleşmeyi hedef alan Batı Avrupa Entegrasyonunun dışında kalmaması
Konseyin temel amacıdır. Nordik Konseyine üye ülkelerden İsveç ve Finlandiya, 1 Ocak 1995
tarihinde AB’ye tam üye olunca, bir anlamda Nordik Konseyi, AB ile bütünleşmiştir.
4.9.
Baltık Gümrük Birliği53
Eski Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanan üç Baltık Cumhuriyeti’nin, yani
Litvanya, Letonya ve Estonya’nın, 1990 Nisanında aralarında kurdukları bir gümrük
birliğidir. Bunlar gerek nüfus, gerek yüzölçümü olarak ufak ülkelerdir. Dolayısıyla böyle bir
hareket içinde ekonomik güç birliği sağlamayı amaçlamışlardır. Bununla birlikte, söz konusu
üç ülke AB’nin genişleme sürecinde yer almış ve 2004 yılında tam üyeliğe kabul
edilmişlerdir.
Seyidoğlu, H., a.g.e
Balkır C.& Demirci M.,a.g.e
53
Seyidoğlu, H., a.g.e
51
52
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 31
4.10. Benelüks54
Benelüks olarak bilinen ve 18 Temmuz 1932 tarihinde Hollanda, Belçika ve Lüksemburg
arasında imzalan Ouch Sözleşmesi ile yaratılan Benelüks, Batı Avrupa’da gerçekleştirilen ilk
ekonomik entegrasyon olması açısından çok önemlidir55. Benelüks ismi, Ouch Sözleşmesi ile
bir araya gelen üç ülkenin baş harflerinin birleşmesinden oluşmuştur. Sözleşmenin amacı, üç
ülke arasında tedrici olarak bir gümrük birliği yaratmaktır.
II’nci Dünya Savaşı devam ederken 21 Ekim 1943 tarihinde sürgündeki Hollanda ve
Belçika hükümetleri, her iki ülkenin paraları arasında sabit bir döviz kurunu öngören bir Para
Anlaşmasını, 5 Eylül 1944 tarihinde ise Gümrük Birliği Sözleşmesini imzalamışlardır. 1944
Sözleşmesi, üç Konseyin kurulmasını kabul etmiştir. Bunlar, Gümrük Vergileri Yönetim
Konseyi, Dış Ticaretin Kontrolü Konseyi ( Ekonomik Birlik Konseyi ) ve Ticari Anlaşmalar
Konseyi’dir. Daha sonra bu üç Konsey için bir Sekretarya kurulmuştur. Sözleşmenin
tarafların parlamentolarında onaylanması zaman aldığı için 1944 Gümrük Birliği Sözleşmesi,
1 Ocak 1948 tarihinde yürürlüğe girebilmiştir.
Avrupa Birliğinden farklı olarak Benelüks’te, ortak ve uluslarürsü yetkiyle donatılmış
organlar yoktur. Kararlar, hükümetler arasında doğrudan görüşmeler yoluyla alınmaktadır.
Bakanlar Komitesi, Birlik Anlaşmasında öngörülen amaçların gerçekleştirilmesinden sorumlu
organdır. Her üye ülkeden en az üç bakanın katılmasıyla oluşur. Kararlar, oybirliğiyle alınır.
Bakanlar Komitesinin toplantı hazırlıklarını Ekonomik Birlik Konseyi yapar. Bu yürütme
organı aynı zamanda çeşitli komiteler arasındaki koordinasyonu da sağlar. Bunlar, dış
ekonomik ilişkiler, parasal ve mali sorunlar, sanayi ve ticaret, tarım, gıda ve balıkçılık,
gümrük tarifeleri, vergiler, ulaşım ve sosyal sorunlar komiteleridir. Sekretarya, Brüksel’de
faaliyet gösterir.
54
Bakır C.& Demirci M.,a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 32
Avrupa Kıtasında Ekonomik Birleşmeler ve İşbirlikleri
Kıbrıs-AB
Gü mrük Birli ği
AB AKDENİZ ORTAKLIĞI
AB- Cezayir, Kıbrıs, Mısır,
İsrail, Ürdün, Lübnan, Malta,
Fas, Suriye, Tunus, Türkiye
Filistin (BARSELONA BİLDİRİSİ)
Türkiye- AB Gümrük Birliği
Türkiye-15 AB Ülkesi
Türkiye,
Norveç,
İsviçre,
İzlan da
Malta -AB
Gü mrük Birli ği
AB
Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda,
Lüksemburg, İngiltere , İrlanda, Danimarka ,
Yunanistan, İspanya, Portekiz, İsveç,
Finla ndiya, Avustu rya
Avusturya,
Finlandiya
AVRUPA ANLAŞMAL ARI
Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Polonya, S lovak Cumhuriyeti,
Slovenya, Romanya, Bulgaristan
Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, Polonya,
S lovak Cumhuriyeti,
Slovenya, Romanya,
Bulga ristan
EFTA
Norveç,
İsviçre,
İzlan da
Norveç,
İzlan da
EES,
Avusturya,
Finlandiya, No rveç
Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, Polonya,
Slovak Cumhuriyeti,
Slovenya, Romanya
AVRUPA K ONFERANSI
Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Polonya , Slovenya, Estonya, Kıbrıs,
Slovakya, Romanya, Bulgaristan ,
Letonya, Litvanya, Türkiye
CEFTA,
Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Polonya, S lovak Cumhuriyeti,
Slovenya, Romanya
Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, Polonya,
Slovenya, Slova k Cumhuriyeti,
Romanya
Esto nya,
Letonya,
Litvanya
BALTIK CUMHURİYETLERİ STB
Esto nya, Letonya, Litvanya
Kaynak: Nebioğlu, H. Bölgeselleşme Hareketleri Bağlamında 21.Yüzyılda Türkiye, DPT
Yayını, Ankara, 1997
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 33
5. Amerika Kıtasındaki Ekonomik Birleşmeler ve İşbirlikleri
5.1.
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA)
NAFTA’nın temelleri, 1965 yılında Kanada ile ABD arasında varılan Auto Pact
antlaşması ile atılmıştır. Bu tarihten sonra ABD-Kanada ticari ilişkileri hızla artmıştır. Diğer
taraftan Meksika da ABD ile sıkı ekonomik ilişkiler sürecine girmiştir. Meksika’nın 1986’da
GATT’a üye olmasıyla, taraflar arasındaki ilişkiler gelişmeye başlamıştır. 1987 yılında
yatırımların ve ticaretin serbestleştirilmesi amacıyla başlayan görüşmeler, Ekim 1989’da
tamamlanmıştır. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması 12 Ağustos 1993
tarihinde ABD, Kanada ve Meksika arasında imzalanmış ve 10 Ocak 1994’te yürürlüğe
girmiştir. NAFTA, üye ülkeler arasında tüm ticareti ve yatırımları sınırlayıcı engellerin GATT
kuralları çerçevesinde ve belli bir geçiş süreci içinde kaldırılarak bölgede bir serbest ticaret
alanı oluşturulmasını öngörmektedir. NAFTA’nın kurulması, bu bölgesel entegrasyonu
dünyanın en büyük ticaret bloklarından biri haline getirmiştir.56
NAFTA’nın temel özelliği, serbest ticaret anlaşmasına dayanan bir bölgesel ekonomik
birleşme olmasıdır57. Üye ülkeler bölge dışı ekonomik ilişkilerde esnek hareket etme
imkanına sahiptirler. Bölge içinde mamul madde ticaretindeki her türlü ticari kısıtlamaların
kaldırılması kabul edilmiştir. GATT’ın küreselleşme sürecine karşılık NAFTA, Kuzey
Amerika kıtasında bölgesel bir birleşmeye giderek dünyadaki bölgeselleşme hareketine ivme
kazandırmıştır.
NAFTA’nın kapsamına giren başlıca düzenlemeler öncelikle sanayi ve tarım ürünleri
ticaretine ilişkindir. Üç ülke arasında tarifeler ve tarife dışı engellerin kaldırılması anlaşmada
öngörülmüştür. Üye olmayan ülkelerle ticarette ise, her ülkenin kendi tarife düzenlemeleri
geçerliliğini koruyacaktır. Anlaşmaya mallar, hizmetler, kamu alımları ve fikri mülkiyet
hakları da dahildir. Kanada’nın tarım ürünleri ve Meksika’nın petrol ürünleri Anlaşma dışında
tutulmuştur. Mesleki hizmetler ve yatırımlar liberasyona tabidir. Amaç, bölgede serbest ticaret
bölgesi kurulmasıdır. Ayrıca sektörel bazda, Meksika mısır ithalatını libere etmiş,
karşılığında, ABD taze sebze ve meyve sektörü ticaretindeki engelleri azaltmıştır. Meksika
otomobil yatırımlarındaki yerli parça oranını azaltmış diğer, engelleri gevşetmiştir. Buna
karşılık, dokuma ve giyim sektöründe ABD pazarına girişte önemli bir avantaj sağlamıştır.58
56
Gündüz, A., a.g.e.
İncekara, A., Glaballeşme ve Bölgeselleşme Sürecinde NAFTA ve Etkileri, İTO Yayınları, İstanbul, 2002
58
Gündüz, A., a.g.e.
57
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 34
NAFTA Anlaşmasındaki işbirliği alanları Enerji, Otomobiller, Tekstil ve Giyim, Tarım,
Finansal Hizmetler, Ulaşım, Haberleşme, Yatırımlar, Fikri Mülkiyet Hakları, Çevre, İşçilere
İlişkin Düzenlemelerdir, Bu temel alanlarda yapılan sözleşmelerin beraberinde taşıdığı birçok
tamamlayıcı konular da anlaşma kapsamına alınmıştır. Bu konular; Acil Önlemler, Rekabet
Politikası ve Tekeller, Teknik Standartlar, Anti Damping ve Fark Giderici Vergi İncelenmesi,
Devlet Alımları ve Sübvansiyonlar, Orijin Kurallarının Düzenlenmesi, Sağlık Hizmetleri,
Sınır Ticaretinin Düzenlenmesi, İşadamlarının Geçici Seyahatlerinin Düzenlenmesi,
Kurumsal Düzenlemeler ve Anlaşmazlıkların Çözüm Mekanizmaları, Yasaların
Yönlendirilmesidir. 59
NAFTA’nın en büyük özelliği, değişik gelişme seviyesindeki ekonomilerden
oluşmasıdır. Bir tarafta nispeten fakir Meksika, diğer taraftan zengin ABD ve Kanada
bulunmaktadır. Aslında Meksika’nın 1985 yılından itibaren başlattığı reformlar, NAFTA’ya
girmeye karar vermesiyle beraber hız kazanmıştır. Meksika’nın ikili ticari ilişkilerine
bakıldığında, ABD ile olan ticaretinin toplam dış ticaretinin yüzde 75’ini oluşturduğu
görülmektedir. Son yıllarda Meksika’daki yabancı sermaye yatırımlarında büyük artış
görülmüştür. Meksika’daki yabancı yatırımların büyük bir kısmı ABD kökenlidir. Mevcut
ABD yatırımları özellikle otomobil ve elektronik sanayinde yoğunlaşmıştır. Meksika’da
uygulanan Maguiladora Programı ihracat şartı ile ülkede yüzde yüz yabancıların sahip olduğu
tesisler kurulmasına imkan tanıyan bir girişimdir. NAFTA’nın ABD için önemi, anlaşmanın
ABD’nin Latin Amerika ve Karayip ülkeleriyle imzalamayı düşündüğü benzer anlaşmalara
örnek oluşturmasıdır.60
Meksika’nın NAFTA’ya katılışıyla Türkiye’nin AB ile gerçekleştireceği gümrük
birliğini karşılaştırmakta yarar vardır. Çünkü her iki ülke de, sanayileşmesini henüz
tamamlamamış gelişme yolunda ülke konumunda olup, gelişmiş ülkelerden oluşan bir
ekonomik birleşmeye farklı şekillerde entegre olmayı amaçlamışlardır. Meksika’nın,
Türkiye’den farkı NAFTA gibi daha gevşek bir yapıdaki bütünleşmeye, geniş bir pazarın
imkanlarından daha çok yararlanmak ve sosyo-ekonomik gelişme seviyesini yükseltmek
amacıyla girmesidir.61
59
60
61
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001,
İncekara, A., Glaballeşme ve Bölgeselleşme Sürecinde NAFTA ve Etkileri, İTO Yayınları, İstanbul, 2002
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 35
5.2. Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi62 (LAFTA)
Latin Amerika ülkeleri arasında bölgesel işbirliğinin sağlanması amacına dönük çok
sayıda girişim, 1950’li yıllarda ortaya atılmış fakat hiçbirinden somut sonuç alınamamıştır.
1957 yılında ise Boenos Aires’te, Amerikan Devletleri Örgütü ülkeleri arasında işbirliğinin
arttırılmasına karar verilmiştir. Bölge ülkelerinden Arjantin, Brezilya, Şili ve Uruguay’ın
hazırladığı serbest ticaret bölgesi kurulmasına ilişkin taslak, Eylül 1959 tarihinde ilgili ülkeler
tarafından görüşülerek benimsenmiştir. 18 Şubat 1960 tarihinde Montevideo Anlaşması
Uruguay’ın başkenti Montevideo’da Arjantin, Brezilya, Şili, Uruguay, Meksika, Paraguay ve
Peru tarafından imzalanarak Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi ( LAFTA ) kurulmuştur.
Montevideo Anlaşması, 2 Haziran 1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kolombiya ve Ekvator
1961’de, Venezüella 1966’da ve Bolivya 1967’de bölgeye katılmışlardır. Küba’nın üyelik
müracaatı 1962’de reddedilmiştir.
LAFTA Anlaşması, üyeleri arasında ticarete konan engellerin en fazla 12 yıl içinde
kaldırılmasını öngörmüştür. Fakat 1960’lı yılların ortalarına gelindiğinde bazı ürünlerde daha
çok liberasyona gidilmesinin mümkün olmadığı görülmüştür. 1967 yılında et ve petroldeki
gümrük indiriminin Arjantin ve Venezüella’nın yararına olacağı düşünülerek bu ürünlerdeki
indirimler durdurulmuştur. Buna karşılık sınai tamamlayıcı anlaşmalar çerçevesinde üye
ülkelerin belli sanayi tesislerini kurmaları ve bu tesislerin ürünleri için bölgede serbest bir
pazarın oluşturulması sağlanmıştır.
Ticaret alanında daha fazla serbestleştirmenin gerçekleştirilememesi, üye ülkelerin farklı
gelişmişlik seviyesinden kaynaklanmıştır. Bölgenin en az gelişmiş ülkeleri olan Paraguay ve
Ekvator için muafiyet ve istisnalar konulması gerekmiş, Şili, Kolombiya, Peru ve Uruguay ise
Arjantin, Brezilya ve Meksika gibi nispeten daha çok gelişmiş ülkelerin rekabetinden
çekinmişlerdir. Kuruluşundan itibaren geçen 20 yıllık süre içinde LAFTA, EFTA gibi
başarıya ulaşamamış, iç ticarette tam bir liberalleşmeyi sağlayamamıştır.
5.3.
Latin Amerika Entegrasyon Birliği63 (LAIA)
LAFTA’nın Montevideo Anlaşması ile belirlenen hedeflere ulaşmada göstermiş olduğu
yetersizlik dolayısıyla 16-27 Haziran 1980 tarihinde Meksika şehrinde yapılan Bakanlar
Toplantısında, Serbest Ticaret Bölgesine yeni bir yapı verilmesi kararlaştırılmıştır. 12 Ağustos
1980 tarihinde Montevideo’da imzalanan Anlaşma ile LAFTA’nın yerine Latin Amerika
Entegrasyon Birliği (LAIA) kurulmuştur. Anlaşma, taraflarca onaylandıktan sonra Mart
62
63
Gündüz, A., a.g.e
Karluk, R.., Avrupa Birliği ve Türkiye, IMKB Yayınları, İstanbul, 2002
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 36
1981’de yürürlüğe girebilmiştir. Yeni Anlaşma, LAFTA Anlaşmasına göre üyelerine karşılıklı
ticaret, tarife ve teknolojik anlaşma yapabilmeleri konusunda daha fazla hareket serbestliği
tanımıştır.
Yeni örgütün kısa dönemdeki amacı, üye ülkeler arasında tercihli bir ekonomik bölge
yaratmaktır. Uzun dönemli amaç ise, Latin Amerika ortak pazarını kurmaktır. LAFTA’dan
farklı olarak LAIA üyelerin gelişmişlik seviyesine bağlı olarak tarifelerde bir uyum
yapılmasını öngörmektedir. Bu sebeple üyeler; Arjantin, Brezilya ve Meksika’nın içinde yer
aldığı çok gelişmişler; Şili, Kolombiya, Peru, Uruguay ve Venezuella’nın olduğu az
gelişmişler ve Bolivya, Ekvator ve Paraguay’ın yer aldığı az gelişmişler olmak zere 3 gruba
ayrılmıştır. Böylece, nispeten daha az gelişmiş üye ülkelere tarife tercihleri tanıma imkanı
sağlanmıştır. Brezilya, 1993 tarihinde LAIA’dan çekilmiştir. Fakat örgüt ile ileride karşılıklı
ticaret anlaşması yapmasının mümkün olduğunu açıklamıştır. LAIA’nın merkezi,
Montevideo’dadır (Uruguay). LAIA anlaşması, bölge içi ticarette, tarifelerin çok taraflı olarak
global indirimini içerirken , aynı zamanda katılımcılar arasında ikili bazda tarife indirimine de
izin vermektedir
LAIA, LAFTA’ya göre daha esnek bir kuruluştur. LAFTA’nın tersine, belli bir zaman
hedefi içermeden, uzun dönemde yavaş yavaş bir Latin Amerika ortak pazarının
oluşturulmasını öngörür.
Özetle üyeler arasındaki gelişme farklılıklarını LAFTA’nın başarısızlığında oynadığı
rolden ders alınarak LAIA’da birleşme konusunda daha esnek davranılmış ve üye ülkelerin
gelişme düzeylerine göre özel düzenlemelere yer verilmiştir.
5.4.
And Ülkeleri Paktı 64(AP)
LAFTA’nın gösterdiği yavaş ilerleme karşısında bir kısım üye ülkeler iktisadi birleşme
veya işbirliği konusunda daha etkin girişimde bulunmaya karar vermişlerdir. Sonuç olarak da
1969 yılında Cartagena Anlaşması ile And Ülkeleri Paktı ( AP) kurulmuştur.
And Ülkeleri Paktı, bugün LAIA’nın bir alt grubu durumundadır ve aynı zamanda LAIA
üyesi durumundaki Bolivya, Kolombiya, Ekvator, Peru ve Şili tarafından kurulmuştur.
AP, bölgesel olarak oldukça dar kapsamlı bir kuruluştur. Üye ülkeler, kalkınma
düzeyleri ve ideolojik yönlerden birbirleriyle daha büyük bir uyum içindedir. Bu ülkeler
LAIA’ya göre daha üst bir gelişme düzeyinde yer alırlar. Göreceli olarak geri durumdaki
Bolivya ve Ekvator’a özel bir statü tanınmıştır.
64
İncekara, A., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 37
AP’nin amaçları arasında sanayi üretiminin arttırılması ve çeşitlendirilmesi, bölge
kaynaklarının en üst düzeyde kullanılması, verimliliğin yükseltilmesi, ölçek ekonomilerinden
yararlanma ve entegrasyon yararlarının dengeli biçimde dağıtılması yer almaktadır.
LAFTA’dan duyulan hoşnutsuzluğun temel nedeni, entegrasyondan sağlanan yararların
dağılımındaki eşitsizlik olduğundan AP, “eşit dağıtım” ilkesine büyük önem verir. Bunu da
“üyelikte eşitlik” yoluyla gerçekleştirmeyi ilke edinmiştir. Bolivya ve Ekvator gibi görece az
gelişmiş üyelere özel bir statü tanınması bununla ilgilidir.
5.5.
Orta Amerika Ortak Pazarı65 (CACM)
1950’lerde entegrasyon faaliyetlerinin arkasındaki sürükleyici etken, Birleşmiş Milletler
Latin Amerika Komisyonu’nun (ECLA) görüş ve önerileri idi. O tarihlerde Komisyon, az
gelişmiş ülkelere kalkınma stratejisi olarak ithalat ikamesine dayalı sanayileşme modelleri
öneriyordu. Sözü edilen bu faktör; Orta Amerika Ortak Pazarının ( CACM) kurulmasında
büyük etken olmuştur. Bölge ülkelerinin ufak olmaları, sanayileşmenin ancak birleşik ve
geniş bir piyasanın oluşturulması yoluyla sağlanabileceği, bununla uyumlu olmayan
girişimlerin yüksek maliyetli, düşük verimli üretimle sonuçlanacağı inancını doğurmuştu.
Bu düşüncelerle, 1960 sonlarında Nikaragua’da Ekonomik Entegrasyon Genel
Anlaşması imzalanmış ve Orta Amerika Ortak Pazarı (CACM) kurulmuştur. Anlaşmaya
katılan ülkeler Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua ve Kosta Rikadır. CACM’nin
teme amacı; üye ülkelerde sanayileşme hızlarının arttırılmasıdır.
LAFTA’da olduğu gibi bu entegrasyonda da zaman içinde benzer sorunlar çıkmıştır.
Nispeten daha çok gelişmiş Guatemala ve El Salvador’un sanayi sektöründeki büyüme, diğer
üyelere göre daha hızlı olmuş, bu durum üyeler arasında hoşnutsuzluğa yol açmıştır. Orta
Amerika Entegrasyon Sanayileri Rejimi, başarılı bir şekilde işlememiştir.
5.6.
Karayipler Ortak Pazarı66 (CARICOM)
4 Temmuz 1973 tarihinde imzalanan ve gümrük birliği niteliği ağır basan Chaguarams
Anlaşması ile Karayipler Ortak Pazarı (CARICOM) kurulmuştur. Anlaşma, 1 Ağustos 1973
tarihi itibariyle Barbados, Guyana, Jamaika ile Trinidad ve Tobago için yürürlüğe girmiştir. 1
Mayıs 1974 tarihinde ise, geriye kalan altı az gelişmiş üye ülke için (Grenada, Dominik, Saint
Vincent, Saint Lucia, Belize ve Montserrat) geçerlilik kazanmıştır.
CARICOM içinde ticaret, anlaşmaların yürürlüğe girmesiyle istisnalar dışında hemen
liberalize edilmiş, miktar kısıtlamaları ve diğer tarife dışı engeller de kaldırılmıştır.
65
66
Seyidoğlu, H., a.g.e
Kırca İ., Uluslar arası Mali Kuruluşlar ve Madde Anlaşmaları, TC Ticaret Bakanlığı, Ankara, 2003
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 38
CARICOM bir ortak pazar oluşturmak, eğitim, sağlık, ulaştırma, araştırma alanlarında
işbirliğini geliştirmek, ticareti güçlendirmek istemiştir. CARICOM bünyesinde üye ülkelere
kredi imkanlarını arttırmak amacıyla bir “Çok Taraflı Takas Odası” oluşturulmuştur.
CARICOM üyeleri arasındaki gelir ve nüfus seviyeleri büyük farklılık göstermektedir. Ayrıca
küçük ada devletleri arasında etkin bir ulaştırma ağı gelişmediği gibi Jamaika, Trinidad ve
Tobago dışında, diğer tüm ülkeler tarıma ve turizme dayalı bir yapıya sahiptirler. Bu durum,
CARICOM’un başarısını engellemiştir.
5.7.
Latin Amerika Ekonomik Sistemi (SELA)
Latin Amerika Ekonomik Sistemi Panama’da, 17 Ekim 1975 tarihinde imzalanan bir
Anlaşma ile kurulmuş ve Anlaşma, 16 Haziran 1976’da yürürlüğe girmiştir. Aslında tam
anlamıyla bir ekonomik birleşme olarak nitelenemez. Sistemin temel amacı, bölge ülkeleri
arasında sıkı bir işbirliğini gerçekleştirmektir.Latin Amerika kökenli çokuluslu şirketlerin
yaratılması, bölgesel ihracatın teşviki, mal fiyatlarının düşmesinin engellenmesi, üyeler
arasında bilimsel ve teknolojik işbirliğinin arttırılması diğer amaçları arasında yer almıştır. 26
üyesi vardır. Bu ülkelerin birer temsilcilerinden oluşan Latin Amerika Konseyi, izlenecek
genel siyasetleri belirlemekte fakat üye ülkeleri bağlayacak nitelikte karar almamaktadır.
Konseye bağlı olarak çalışan gübre, turizm, teknolojik enformasyon, el sanatları gibi çok
sayıda komiteler bulunmaktadır. SELA’nın merkesi Karakas’tadır (Venezüella).67
Bölgesel bir entegrasyonu gerçekleştirme konusundaki faaliyetleri oldukça yavaş
gelişmesine rağmen örgüt, üyeleri arasındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmek amacıyla
başarılı çalışmalar yapmakta, özellikle dünya ekonomi formlarında ortak bir Latin Amerika
görüşünün ortaya çıkması için çaba harcamaktadır. 68
5.8.
Güney Yarımküresi Ortak Pazarı (MERCOSUR)
Güney Yarımküresi Ortak Pazarı, Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay arasında 1991
yılında Asuncion Anlaşması ile oluşturulmuş bir gümrük birliğidir.69 ( MERCOSUR). Bu
çerçevede entegrasyon sürecini güçlendirmek için ticaretin serbestleştirilmesi, ekonomik ve
diğer siyasetlerin uyumlaştırılması amaçlanmıştır. MERCOSUR Anlaşması’na göre 1991 yılı
ile 1994 yılı sonuna kadar tarifeler sekiz eşit aşamada kademeli ve otomatik olarak
kaldırılmıştır. Tarife dışı engellere de aynı tarihlerde son vermiştir.
Fakat MERCOSUR’u oluşturan ülkeler bölgesel entegrasyonun başarısı için gerekli
olan şartları tam olarak yerine getirememektedirler. Söz konusu dört üyenin ekonomik ve
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Kırca İ., a.g.e
69
Kırca İ., a.g.e
67
68
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 39
sınai kalkınma seviyelerinde büyük farklılıklar vardır. Arjantin ve Brezilya, Latin Amerika’da
yer alan en zengin ve sanayileşmiş ülkeler iken, Paraguay ve Uruguay bu bölgedeki en az
gelişmişler arasındadır. Bu farklılık, üyeler arasında serbest ticaretten sağlanacak kazançlarda
dengesizlik yaratmaktadır. Bu durum siyasi sorunlara ve entegrasyon sürecinin duraklamasına
yol açmaktadır. Ayrıca, en büyük iki ülkede büyük makro ekonomik dengesizlikler
sürmektedir. Brezilya ve Arjantin arasında otomobil ithalatına uygulanan kotalar konusunda
çıkan anlaşmazlık bir çözüme kavuşturulamamıştır. Bunlar da birleşme sürecinde ilerlemeyi
engellemektedir.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 40
Amerika Kıtasında Ekonomik Birleşmeler Ve İşbirlikleri
El Salvador,
Honduras, Kosta Rika,
Nikaragua, Guatemala
CACM
ABD
NAFTA
LAILA (LAFTA)
Kanada
Meksika
ÜÇ’ler Grubu
Venezüella
Kolombuya
Bolivya, Ekvator
Peru
ANCOM
(ANDEAN PACT)
CARICOM
Tirinidat ve Tabago,
Bardabos, Belize, Bahamalar,
Guyana, Jamaika,
Sarı Kristobal
MERCOSUR
OECS
Brezilya, Arjantin, Uruguay,
Paraguay
St. Klits ve Nevis,
St. Lucia,
St. Vincent ve Grenadines
Antigua Barbuda,
Dominik, Grenada,
Monserrat
Şili
EAI
Dominik Cumhuriyeti,
Panama
Kaynak: Nebioğlu, H. Bölgeselleşme Hareketleri Bağlamında 21.Yüzyılda Türkiye,
DPT Yayını, Ankara, 1997
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 41
6. Afrika Kıtasındaki Ekonomik Birleşmeler ve İşbirlikleri
6.1.
Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (CEAO)
1959 yılında Batı Afrika’da eskiden Fransız sömürgesi olan yedi ülke (Dahomey, Fildişi
Kıyısı, Mali, Moritanya, Nijer, Senegal ve Yukarı Volta), bağımsızlıktan önce aralarında
mevcut olan ekonomik ilişkileri devam ettirmek amacıyla bir gümrük birliği kurmaya karar
vermişlerdir. Fakat bu ülkeler arasında kısa zamanda anlaşmazlık çıkmış ve sadece Senegal ve
Moritanya anlaşmaya varabilmişlerdir. 1966 yılında, Batı Afrika Devletleri Gümrük Birliği
(UDEAO) anlaşması imzalanmış ve 1966 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Fakat bu girişim de
başarıya ulaşamamıştır. Daha sonra bu defa Fildişi Kıyısı, Mali, Moritanya, Nijer, Senegal,
Benin ve Yukarı Volta , 3 Haziran 1972 tarihinde Mali’de bir anlaşma imzalayarak Batı
Afrika Ekonomik Topluluğunu ( CEAO) kurmuşlardır. Anlaşma 1 Ocak 1974 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Başlangıçta topluluğun Fransızca konuşmayan Batı Afrika ülkelerine de
açılması düşünülmüş, fakat 1975’te Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunun
(ECOWAS) kurulması ile bu genişleme gerçekleşememiştir. CEAO, 1975 yılında
ECOWAS’a katılarak bu Topluluğun alt grubunu oluşturmuştur. 70
Topluluğun amacı, üyeleri arasında bölgesel ekonomik işbirliği gerçekleştirmek ve
ekonomik bütünleşmeyi sağlamaktır71.
CEAO, ECOWAS girişiminden biraz daha başarılı olmuştur. Ortak gümrük tarifeleri
uygulanmaya başlanmış, libere malların sayısı artmış ve bölge içi ticarette tek vergi
uygulamasına geçilebilmiştir. CEAO’nun merkezi Burkina Faso’dadır ve CEAO’nun
üyelerinin tamamı ECOWAS üyesidir.
6.2.
Batı Avrupa Devletleri Ekonomik Topluluğu72 (ECOWAS)
Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), 18 Mayıs 1975 tarihinde Lagos Anlaşması
ile Mano Nehri Birliği (MRU) ve CEAO ülkeleri arasında kurulmuştur. ECOWAS aynı
zamanda Batı Afrika’da yer alan iki alt bölgesel grubu da kapsamaktadır. Bunlar Batı Afrika
Ekonomik Topluluğu (CEAO) ile Mano Nehri Birliğidir (MRU). ECOWAS’a dahil ülke
sayısı 16’dır. Merkezi Freetown’dadır.
ECOWAS’ın Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi, Bakanlar Konseyi, Topluluk
Parlametosu, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Topluluk Adalet Divanı, Genel Sekreterlik ve
Kalkınma Fonu olmak üzere 7 temel organı bulunmaktadır.
Seyidoğlu, H., a.g.e
Karluk, R.., Avrupa Birliği ve Türkiye, IMKB Yayınları, İstanbul, 2002
72
Seyidoğlu, H., a.g.e
70
71
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 42
ECOWAS 16 üye ülke arasında tek pazarın oluşturulması amacıyla kurulmuş olan ve
üye ülkelerin tüm ekonomik faaliyet alanlarında gelişme ve işbirliklerini artırmayı hedefleyen
bir topluluktur. Bu çerçevede, Anlaşma’nın yürürlüğe girmesinden itibaren 15 yıl içinde
gümrük birliğinin gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Fakat gerçekte ECOWAS üyeleri
arasında bölgesel birleşmenin sağlam bir temele oturduğunu söylemek zordur. Kuruluşundan
bu yana topluluğun başarısını olumsuz yönde etkileyen üç faktör vardır.
-ECOWAS üyesi ülkelerin GSMH’ları arasında çok büyük farklılıklar vardır.
-Üye ülke ekonomilerinin yapıları birbirine çok benzemektedir. 16 üye ülkeden 12’sinde
tarımın GSYİH içindeki payı % 25 i geçmektedir.
-Üye ülkeler arası ticaret çok düşüktür.
Ayrıca ECOWAS içinde farklı çıkarları savunan CEAO ve MRU gibi alt kuruluşun
bulunması da ECOWAS’ın istenilen düzeyde başarılı olmasını engellemiştir.
6.3.
Orta Afrika Gümrük ve Ekonomik Birliği 73 (UDEAC)
1959 yılında, Fransa’nın ekvator bölgesinde yer alan kolonileri arasında Ekvatoral
Gümrük Birliği ( UDE) adı altında bir birlik kurulmuştur. 1960 yılında bölgedeki dört koloni
bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bunlar, Kongo, Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Çad’dır.
Haziran 1961’de Kamerun Birliğe ortak üye olarak katılmıştır. Birlik, 1962 yılı ortalarından
itibaren üçüncü ilkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulamaya başlamıştır.
1964 yılında üye ülkeler altyapı ve sanayileşme konularında aralarındaki işbirliğinin
arttırılmasına karar vermişlerdir. 8 Aralık 1964 tarihinde Kongo’da bir anlaşma imzalayarak
Orta Afrika Ekonomik ve Parasal Birliğini ( UDEAC) kurmuşlardır. Anlaşma, 1 Ocak 1966
tarihinde yürürlüğe girmiş, yatırımlarda işbirliği yapılmasını ve tek bir vergi sistemi
uygulanmasını amaçlamıştır. Ayrıca bir Dayanışma Fonu kurulmuştur. Bu birlik Afrika’da
gerçekleştirilen ekonomik entegrasyonlar içinde en eski olanıdır.
Birlik içinde tek vergi sisteminin uygulanmaya başlanmasıyla ihracatçı ülkeler, birlik
pazarına ihraç ettikleri ürünler üzerine bir üretim vergisi koymuşlardır. Bu vergi, aynı malın
ithal vergisinden daha düşüktür. İthalatçı ülkeler ise, ithal malından hiçbir vergi almamışlar,
fakat ihracatçı ülkenin ihracattan sağlamış olduğu vergilerden belli bir oranda
yararlanmışlardır. Böylece, ithalatçı ülkenin gelir kaybı önlenmiştir.
Hedefleri arasında vatandaşlarına daha yüksek hayat standartları sağlamak amacıyla
parasal işbirliği ve ekonomik gelişmeyi arttırmak ile ortak pazarın oluşturulması yer almıştır.
UDEAC ‘da CEAO’dakine benzeyen tek vergi sistemi kabul edilmiştir. UDEAC, yüksek
73
Gündüz, A., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 43
gelir seviyesi ile Afrika ülkeleri arasında en zengin ekonomik entegrasyondur. UDEAC,
hedeflenen sonuçları sağlayamamıştır. Ortak dış tarifenin aşamalı olarak yürürlüğe girmesi
için bir takvim uygulanamamıştır. İşgücünün serbest dolaşımının önündeki engeller
sürmektedir. Ortak projeler oluşturulamamış ve tek vergi sistemi istenilen sonuçları
vermemiştir. Fakir üyelerin ticareti düşüş gösterirken birliğe dahil ülkeler arasında en gelişmiş
olarak kabul edilen Kamerun, Kongo ve Gabon ticari ilişkilerini geliştirmişlerdir.
6.4.
Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA)
Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA) 20 üyeli Doğu ve Güney Afrika
ülkelerini kapsayan ve Batı Afrika’daki ECOWAS’a benzer bir ekonomik bloktur. 1982
yılında kurulduğundaki ismi Doğu ve Güney Afrika Devletleri Tercihli Ticaret Alanıydı
(PTA). PTA’nın amacı üyeleri arasında gümrükleri ve tarife dışı engelleri ortadan
kaldırmaktı. PTA, 1995 yılında ikinci aşama olan ortak pazarı gerçekleştirmek üzere
COMESA’ya dönüşmüştür. Merkezi, Zambiya’dadır. Afrika’da en büyük ikinci ekonomik
blok konumundadır.74
Amaçları; üretim yapısını değiştirmek amacıyla bölgede ticari ve ekonomik işbirliğini
arttırmak, birlik içi ticareti teşvik etmek, sanayiyi geliştirmek, tarım alanında işbirliğini
artırmak, üyeler arasında bir ortak Pazar oluşturmak ve ticaretin finansmanını kolaylaştıracak
bir ticaret ve kalkınma bankası kurmaktır. Heterojen bir yapısı olan bloktaki ülkelerin
birbirleriyle ticareti oldukça düşüktür. Bugün üye ülkelerin parasal konularda işbirliği ile üye
ülkeler arasında yatırımları canlandırmak gibi hedefleri bulunmaktadır.75
COMESA 1995 yılında ortak pazara dönüştürülmüştür. Topluluğun nihai amacı
ekonomik birliktir.
6.5.
Afrika Birliği Örgütü76 (OAU)
Afrika Birliği Örgütü (OAU), 1963’te Addis Ababa’da, 32 bağımsız Afrika ülkesinin
devlet ve hükümet başkanları tarafından kurulmuştur. Üye devletler, devlet ve hükümet
başkanları toplantısında belirlenen değerlendirme ölçüsüne göre katkıda bulunmaktadır.
OAU’nun en üst organı, Devlet ve Hükümet Başkanları Kuruludur. Afrika devletlerinin
politikalarını koordine etmek için her yıl toplanır. Kurulda önergeler üçte iki çoğunlukla idari
işlemler ise basit çoğunlukla kabul edilir. Bakanlar Konseyi, üye devletlerin hükümetleri
tarafından atanan dışişleri bakanları veya diğer bakanlardan oluşur ve OAU’nun bütçesini
74
Gündüz, A., a.g.e.
Seyidoğlu, H., a.g.e
76
Seyidoğlu, H., a.g.e
75
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 44
onaylamaktan sorumludur. Ayrıca OAU’nun Devlet ve Hükümet Başkanları Kurulu
tarafından atanan bir Genel Sekreteri vardır. Genel Sekreter, OAU’nun ve en önemli ve daimi
organı olan Genel Sekreterliğin işlerini yönetir.
Amaçları; Afrika ülkeleri arasındaki birlik ve dayanışmayı geliştirmek, üyelerinin
bağımsızlıklarını gözetmek, tüm kolonileşme biçimlerini ortadan kaldırmak, Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine uygun olarak uluslar arası
işbirliğini geliştirmek, üyelerinin ekonomik, diplomatik, eğitim, sağlık, refah, bilim ve
savunma politikalarını uyumlaştırmak ve koordine etmektir.
6.6.
Afrika Ekonomik Topluluğu (AEC)
Afrika Ekonomik Topluluğu ( AEC), 1991 yılında Afrika ülkeleri arasında AET’ye benzer
bir ekonomik birleşme yaratmak amacıyla kurulması için başlatılan girişimin 1994 yılında
sonuçlanmasıyla yaratılmıştır. 1994 yılında yürürlüğe giren Afrika kıtasındaki en geniş
ekonomik birleşme hareketini oluşturan AEC, 12 Mayıs 1994 tarihinde kuruluş sözleşmesinin
yürürlüğe girmesiyle resmen faaliyetlerine başlamıştır.77
Afrika Ekonomik Topluluğu’nun amacı Afrika ülkelerinin entegrasyonu, üye ülkeler
arasında iktisadi, sosyal ve kültürel gelişmelerinin teşvik edilmesi, iktisadi kalkınmanın kendi
kaynaklarına dayalı olarak gerçekleştirilebilmesi amacına yönelik olarak insan ve sermaye
kaynaklarının kullanımı ve hareketliliğini sağlanmasıdır. Afrika Ekonomik Topluluğu’nun
hedefi Afrika Ortak Pazarı kurulana kadar ticaretin serbestleştirilmesi, Serbest Ticaret Bölgesi
kurulması, Gümrük Birliği oluşturulmasıdır. Bu hedefin gerçekleştirilmesine yönelik olarak
üye ülkeler, ticaretin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasını ve emek, sermaye ve mal
hareketlerinin serbestleştirilmesini sağlamaktır.78
6.7.
Güney Afrika Kalkınma Topluluğu 79(SADC)
Afrika Kıtasının güneyinde yer alan Angola, Bostvana, Lesoto, Malavi, Mozambik,
Svaziland, Tanzanya, Zambiya, Namibya, Güney Afrika ve Zimbabve arasında, bölgenin
ekonomik kalkınmasını sağlamak ve topluluğa üye ülkelerin Güney Afrika Cumhuriyetine
bağımlılıklarını azaltmak amacıyla 1980 yılında kurulmuştur. Güney Afrika Kalkınma
Topluluğu ( SADC), Afrika kıtasında yer alan diğer ekonomik birleşmeler gibi bölge ülkeleri
arasında bir entegrasyonu öngörmektedir.
77
78
79
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
www.foreigntrade.gov.tr/DUNYA/ulus/3afektop.htm
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 45
SADC, üyelerinin ekonomik kalkınmalarını sağlamayı ve Güney Afrika’nın ekonomik
baskısından kurtulmayı amaçlamaktadır. Örgüt, çeşitli uluslar arası ekonomik kuruluşlar ile
işbirliği yapmaktadır. Güney Afrika Cumhuriyetine ekonomik bağımlılığın azaltılması
yönünde öncelik belirlenmiş fakat zamanla üyeler Güney Afrika Cumhuriyetini de işbirliği
eyleminin içine dahil etme yönünde istek belirtmişlerdir. 1988 yılından sonra ülkeler
arasındaki ticaret, iş birliği alanı olarak belirlenmiştir. SADC’da sanayi yapısının
güçlendirilmesi ile, ulaştırma ve haberleşme, gıda ve tarım sektörlerinde bazı ortak projelerin
hayata geçirilmesi konularında bazı başarılar elde edilmiştir.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 46
7. Asya Bölgesindeki Ekonomik Birleşmeler Ve İşbirlikleri
7.1.
Güneydoğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN)
Güneydoğu Asya Ulusları Birliği ( ASEAN), 1967 yılında Bangkok’ta imzalanan
Bangkok Anlaşması ile Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur ve Tayland arasında
kurulmuştur. ASEAN’ın merkezi Jakarta’dadır80.
Birliğin temel amacı, bölge ülkelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesine yardımcı
olmaktır. Birliğin diğer amaçları ise şu şekildedir81:
1 ) Ekonomik büyümeyi hızlandırmak, birliğin Güney Doğu Asya ülkeleri adı altında
sosyal ve kültürel gelişimini sağlamak
2) Bölgesel barış ve tutarlılığı sağlamak
3) Ekonomik, sosyal, kültürel, teknik, bilimsel alanlarda karşılıklı yardımlaşmayı artırmak
4) Eğitim, teknik ve yönetim konularında araştırma olanaklarını desteklemek
5) Ülkelerin tarım ve endüstride daha etkin kullanımını sağlamak, ticareti geliştirmek,
uluslararası mal ticaretini artırmak, ulaşım ve iletişim olanaklarını geliştirmek ve hayat
standardını yükseltmek
6) Güney Doğu Asya çalışmalarını ilerletmek
7) Uluslararası ve bölgesel organizasyonlarla yakın ve faydalı işbirliği kurmak
Kurulduğundan 1975 yılına gelinceye kadar ASEAN önemli bir gelişme gösterememiştir.
27 Kasım 1975 tarihinde Birlik üyeleri, ticaret kısıtlamalarını kaldırarak bir serbest ticaret
bölgesi yaratmaya karar vermişlerdir. 24 Şubat 1977 tarihinde Bali’de (Endonezya)
Güneydoğu Asya Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma; tarımsal ve sınai
mal üretiminde birlik ülkelerinin ihtiyaçlarını öncelikle karşılayacak büyük ölçekli tesis
kurulmasını, bölge ülkeleri arasında ticarete konan engellerin kaldırılmasını, üçüncü ülkelere
karşı ortak hareket edilmesini, ortak enerji siyaseti izlenmesini, uluslar arası ekonomik
konularda işbirliğinin sağlanmasını amaçlamıştır.
Birlik içinde özellikle petrokimya, kauçuk, suni gübre, kağıt hamuru ve otomobil gibi
sanayi dallarında ortaklaşa büyük ölçekli işletmelerin kurulması amaçlanmış olmasına
rağmen, bu alanlarda şimdiye kadar önemli bir gelişme sağlanamamıştır.1992 yılında
imzalanan Bali Anlaşması ile ASEAN çerçevesinde üyeler arasında siyasi, ekonomik ve
sosyal işbirliğinin geliştirilmesi ve bir bölgesel tercihli ticaret alanının yaratılması
80
81
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
www.foreigntrade.gov.tr/DUNYA/ulus/67gdaubir.htm
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 47
hedeflenmiştir. Üye ülkeler arasında 2008 yılında serbest ticaret alanı oluşturması
amaçlamaktadır. 2008 yılında imalat sanayi ürünlerinde 0 ila % 5 arasında tercihli bir koruma
oluşturması hedeflenmektedir82.
7.2.
Asya ve Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC)
Güney Doğu Asya Bölgesindeki ülkeler arasında ekonomik işbirliği, 1967 yılında ilan
edilen Bangkok Bildirisi ile başlamıştır. Bu bildiri ile kurulan ASEAN’DAN sonra bölge
ülkeleri arasında en etkili ikinci girişim, Avustralya’nın öncülüğünde ortaya çıkan AsyaPasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) olmuştur. APEC başlangıçta, ortak bir hedef belirleme
amacı taşır iken, 1993 yılından sonra ABD’nin etkisiyle, karşılıklı yarar sağlayan bir işbirliği
şekline dönüşmüş ve AB, EFTA, AEA ile NAFTA gibi ticari bloklaşmalara karşı koyma
amacı ön plana çıkmıştır. Bu sebeple, bölgenin ekonomik kalkınmasını yönlendirecek çok
taraflı bir forum oluşturulması planlamıştır. Bugün dünyadaki ekonomik bloklar içinde ticaret
hacmi en yüksek olanı APEC’tir83.
Üyeleri ise Avustralya, Kanada, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, ve ABD gibi
gelişmiş ülkelerle birlikte Brunei, Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur, Tayland, Çin
Halk Cumhuriyeti, Hong Kong ve Tayvan gibi gelişme yolundaki Asya ülke veya
ekonomilerini kapsamaktadır84. Dolayısıyla APEC, yalnızca Asyalılardan değil, Pasifik
Okyanusunun iki yanındaki ülkelerden oluşmakta ve ülke büyüklükleri açısından homojen
olmayan bir yapıya sahip bulunmaktadır.
APEC, bölge ülkeleri arasında ticaretin serbestleştirilmesi, dış yatırımlar, teknoloji
transferi, enerji ve telekomünikasyon gibi alanlarda işbirliğini öngörmektedir. Ama üyeler
bakımından bir danışma ve görüşme forumu niteliği taşır. Bağlayıcı karar alma veya politika
belirleme kuruluşu değildir.
APEC'te iktisadi-teknik işbirliği, üye ekonomilerin küreselleşen dünyaya uyumu için
gerekli reformları yaşama geçirmelerine ve yönetim sistemlerini güçlendirmelerine yardımcı
olmaktadır. Böylece, beşeri yeteneklerin, yapısal ve kurumsal reformların, mikro ekonomik
düzeyde işletmeciliğin ve mali düzenlemelerin geliştirilmesi yatırımcılara güven telkin
etmektedir85.
Seyidoğlu, H., a.g.e
Gündüz, A., a.g.e
84
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
85
www.foreigntrade.gov.tr/DUNYA/ulus/22aspasf.htm
82
83
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 48
7.3.
Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO)
İran, Pakistan ve Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği Örgütü ( ECO)
İran devriminden sonra atıl duruma düşen Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Örgütünün (RCD)
bir devamı olarak 1985 yılında üç ülke arasında imzalanan ve 177 tarihli İzmir Anlaşmasını
değiştiren bir protokol ile kurulmuştur.Kurucu üyeler olan Türkiye, İran ve Pakistan, tarihi ve
kültürel yakınlıklarının yanı sıra coğrafi alan olarak da birbirlerinin uzantısı durumunda olan
ülkelerdir. Bu ülkeler önceleri Merkezi Anlaşma Örgütü (CENTO) içinde işbirliği
yapmaktaydılar. Ancak CENTO, askeri bir kuruluş olduğundan iktisadi, teknik ve kültürel
konulardaki işbirliği için ayrı bir örgüte gerek vardı. Bunu sağlamak üzere de 1964 yılında
Kalkınma için Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (RCD) kurulmuştur.RCD, bölge içi ticaretin
geliştirilmesi ve hızlı sanayileşme için ortak amaçlı yatırım tesislerinin kurulması gibi amaçlar
gütmekteydi. Ancak İran’daki rejim değişikliği ve İran-Irak Savaşı dolayısıyla RCD’nin
faaliyetleri uzun süre askıya alındı. 1985 yılında bu üç ülke arasındaki işbirliğini yeniden
canlandırmak için yapılan görüşmeler sonucunda RCD’nin yerine ECO’nun kurulmasına
karar verilmiştir86.
ECO’nun örgüt yapısı; Bakanlar Konseyi, Temsilciler Konseyi, Bölgesel Planlama
Konseyi, Teknik Komiteler ve Sekretaryadan oluşmaktadır87. 1992 yılından itibaren Zirve
toplantıları yapılması benimsenmiştir. Zirve, fiilen örgütün en yüksek karar organı gibi
etkilidir. Bakanlar Konseyi, örgütün üst karar alma organıdır. Konsey, üye ülkelerden dışişleri
bakanlarının katılımıyla yılda en az bir defa toplanır. Üye ülkelerin Tahran Büyükelçileri ile
İran Dışişleri Bakanlığından bir Genel Müdürden oluşan Temsilciler Konseyi ise Bakanlar
Konseyi adına hareket edebilmektedir. Temsilciler Konseyi, bakanların aldıkları kararların
uygulanmasını yapmakta, karşılaşılan güçlükleri aşmak için politikalar oluşturulmaktadır.
Bölgesel Planlama Konseyi üye ülkelerin planlama müsteşarlarından veya bu görevi yürüten
yetkililerden oluşmaktadır. Görevi ECO’nun amaçlarının gerçekleşmesi için faaliyet
programları geliştirmektir. Teknik Komiteler 8 adettir. İlgi alanlarına göre gündemlerinde
bulunan işbirliği konuları ile ilgili teknik seviyedeki çalışmaları yapmak ve kendilerine havale
edilen projelerle ilgili çalışmaları sonuçlandırmakla görevlidirler. Üye ülkelerden gönderilen
memurlardan oluşan Genel Sekreterlik Tahran’dadır. Genel Sekreterlik, üye ülkeler arasında
86
87
Gündüz, A., a.g.e
Seyidoğlu, H., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 49
haberleşme ve koordinasyonu sağlamakta, toplantıların içeriğine yönelik gerekli belgeleri
hazırlamaktadır.88
RCD dönemi de dahil 40 yıllık bir geçmişi olan ECO bünyesinde yürütülen ekonomik
işbirliği faaliyetlerinden elde edilen sonuçlar, beklentilerin gerisinde kalmıştır. ECO
faaliyetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesini zorlaştıran faktörler şunlardır89.
-Bölgedeki ekonomik ve siyasi şartlar dikkate alınarak, belli bir ekonomik işbirliği
stratejisi çerçevesinde gerçekçi hedeflerin ve bu hedeflere ulaşmak için elverişli araç ve
imkanların belirlenmemiş olması, ECO’nun temel eksikliğidir.
-1977 İzmir Anlaşması, zaman içinde fizibilitesini kaybetmiş proje ve öneriler
içermektedir.
-Üye ülkelerin ECO’dan beklentileri ve tutumları farklıdır. Uygulamada ECO’nun
amaçları bakımından zaman zaman ülkeler arasında irade noksanlığı dikkati çekmektedir.
Diğer taraftan, katılmalarıyla örgüte dinamizm getirmesi beklenen yeni üyeler henüz
çalışmalara katılmamışlardır. Bu sebeple ECO’nun gündemi üç kurucu ülkeyi ilgilendiren
konulardan oluşmaktadır.
-Ekonomik yapı ve dış ticaret rejimi uygulaması açısından üye ülkelerin farklı
seviyelerde bulunması, işbirliğinde anlayış birliği ve diyaloğu güçleştirmektedir. Türkiye,
hükümet otoritesine dayalı bir işbirliği yerine, mümkün olduğu ölçüde piyasa mekanizmasına
göre yürüyen bir işbirliğini tercih etmektedir.
-Teknik komitelerin gündeminde yer alan projelerin bir çoğunun ikili bazda işbirliğine
yönelik olması, diğer üye ülkelerin ilgisini azaltmakta ve somut gelişme sağlanmasını
güçleştirmektedir.
Ekonomik İşbirliği Örgütü çerçevesinde üye ülkeler arasında ulaştırma ve haberleşme,
ticaret ve yatırım, enerji, maden ve çevre, tarım, sanayi ve sağlık, ekonomik araştırma ve
istatistik, eğitim, bilim, kültür ve uyuşturucu kontrolü alanlarında işbirliği faaliyetleri devam
etmektedir.
7.4.
Doğu Asya Ekonomik Birliği (EAEC)
1992 yılında ASEAN üyelerine Çin, Japonya, Güney Kore, Hong Kong ve Tayvan’ın da
katılmasıyla bu ülkeler arasında ekonomik işbirliği öngörülmüştür. İşbirliğinin temel amacı
çok taraflı ticaret müzakerelerinde bölgesel bir grup oluşturmaktır. EAEC içinde ihracat
zamanla hızla artmıştır. Asya ülkelerinde son yıllarda ortaya çıkan en önemli ortak özellik,
ülkelerin, Uruguay Turu müzakerelerinden bağımsız ve tek taraflı olarak tarife engelleri ile
88
89
Gündüz, A., a.g.e
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 50
miktar kısıtlamalarını gevşetmekte olmalarıdır.Yüksek tarifeler indirilmekte, tarife dışı
engeller tarifeleştirilmektedir.90
Doğu ve Güneydoğu Asya’daki ekonomik bütünleşmenin altında ülke ekonomilerinin
büyüklüğü ve tamamlayıcılığı, ülkelerin yakınlığı, kültür homojenliği, niteliksiz emek miktarı
ile arazi büyüklüğü yatmaktadır. Bölge içi ekonomik ilişkilerde görülen artış, bölge içindeki
dinamiklerden kaynaklanmaktadır. Bu dinamikler coğrafi ve kültürel yakınlık, sahip olunan
kaynaklar açısından tamamlayıcılık, yükselen gelir seviyesinin sanayi içi ticareti artırması,
Çin’in dışa açılması, dış ticaret ile sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesidir. (Gündüz,
2003)
7.5.
Bangkok Anlaşması91
1975 yılında, Hindistan, Güney Kore, Laos, Filipinler, Sri Lanka ve Tayland arasında
Bangkok Anlaşması imzalanmış, daha sonra bu anlaşmaya Bangladeş ve Papua Yeni Gine de
katılmıştır. Anlaşma taraflar arasında % 10’dan başlayarak % 80’e kadar tercihli tarife
indirimleri yapılmasını öngörmektedir. 17 Haziran 1976’da Anlaşma yürürlüğe girmiştir.
Fakat bugüne kadar sadece Bangladeş, Hindistan, Güney Kore ve Sri Lanka tarafından
onaylanmıştır. Anlaşma, bölgedeki bütün gelişme yolunda olan ülkelere açıktır.
7.6.
Güney Asya Bölgesel İşbirliği Topluluğu92 (SAARC)
Bangladeş, Hindistan, Butan, Maldiv Adaları, Nepal, Pakistan ve Sri Lanka tarafından
1992 yılında kurulmuş olan ve ekonomik kalkınma amacıyla işbirliğine ve ticaretin
geliştirilmesine ağırlık veren bir ekonomik gruplaşma hareketidir.
90
91
92
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gündüz, A., a.g.e,
Seyidoğlu, H., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 51
Asya Bölgesindeki Ekonomik Birleşmeler Ve
İşbirlikleri
ANCERTA
Avustralya,
Yeni Zelanda
D8
Türkiye,
Mısır,
Nijerya,
İran,
Pakistan
Endonezya
Malezya
NAFTA
ABD
Meksika
Kanada
AFTA-ASEAN
Brunei, Endonezya,
Malezya, Filipinler,
Tayland, Singapur
EAEC
Hong Kang, Japonya, Güney Kore,
Tayvan, Çin
Kore Cumhuriyeti
Papua Yeni Gine
Laos
BANGKOK ANLAŞMASI
Hindistan,
Bangladeş Bangladeş,
Sri Lanka
SAARC
Butan, Maldiv Adaları, Nepal,
Pakistan
Kaynak: Nebioğlu, H. Bölgeselleşme Hareketleri Bağlamında 21.Yüzyılda Türkiye, DPT
Yayını, Ankara, 1997
8. Coğrafi Bölge Esasına Dayanmayan Ekonomik Birleşmeler ve
İşbirlikleri
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 52
Yukarda incelenen birleşme hareketlerinin en önemli özelliği, belli bir coğrafi bölge ile
sınırlı bulunmalarıdır.Oysa bazı gruplaşmalar da coğrafi bölge temeline göre değil de siyasal
ideoloji, din, ırk ve savunma gibi ortak özellikler üzerine kuruludurlar. Bunların en önemlileri
aşağıdaki gibidir.
8.1.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, (OECD) 1961 yılında OEEC’nin yerine geçmiş
ve tüm batılı sanayileşmiş ülkeleri o tarihte bir çatı altında toplayan tek uluslar arası kuruluş
olmuştur. 1958 yılında OEEC’nin bir kısım üyelerinin Avrupa’da AET’yi kurmaları, OEEC
üyeleri arasında ayrıcalıklı bir durumun ortaya çıkmasına yol açmıştır. 1950’li yılların
sonlarına doğru dünya ekonomisi, yeni sorunlar ile yüz yüze gelmiş, gelişme yolunda olan
ülkelerin ekonomik kalkınma sorunları, dünya çapında önem kazanmaya başlamıştır. Bu
ortamda, ABD, Fransa , İngiltere ve Batı Almanya; 1959 yılında bir toplantı yaparak, gelişme
yolunda olan ülkelere uluslar arası işbirliği içinde yardım yapılmasını görüşmüşler ve
OEEC’nin güncelleştirilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. OEEC’ye yeni bir şekil verilmesi
konusundaki konferans 24-25 Mayıs 1960’ta toplanmıştır. OECD’yi kuran Anlaşma ise 14
Aralık 1960 tarihinde Paris’te imzalanmış ve 30 Eylül 1961’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye,
29 Mart 1961 tarih ve 293 sayılı Yasa ile OECD’ye katılmıştır. OECD’nin kurulması ile
birlikte, OEEC’nin isminde yer alan Avrupa kelimesi çıkarılmış, bunun yerine kalkınma
kelimesi eklenmiştir. Ayrıca Paris Antlaşmasının ilk maddesi de ekonomik kalkınmanın,
sadece üyeleri açısından değil, dünya ekonomisi ve üye olmayan ülkeler bakımından da
gerçekleştirilmesinin zorunluluğuna açıkça değinmiştir. 93
OECD’nin kurucu üyeleri, OEEC’nin 18 Avrupalı üyesi ile Kanada ve ABD’dir. Fakat
bu iki ülke bu defa OECD’nin ortak değil, tam üyeleridir. OECD’ye üye ülkeler Avustralya,
Avusturya, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İzlanda, İrlanda,
İtalya, Japonya, Lüksemburg, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Portekiz, İspanya, İsveç,
Türkiye, İngiltere ve ABD’dir. 18 Mayıs 1994’te Meksika, 21 Aralık 1995’te Çek
Cumhuriyeti, 7 Mayıs 1996’da Macaristan, 22 Kasım 1996’da Polonya ve 12 Aralık 1996’da
Güney Kore OECD’ye üye olmuşlardır. Bu ülkelere ek olarak Avrupa Birliği, OECD’nin tüm
çalışmalarına katılmakta, Konsey ve Yürütme Kurulunda temsil edilmektedir.94
Üyelerinin ekonomik gelişme seviyeleri dikkate alındığında, Türkiye, Portekiz, İspanya
ve Yunanistan gibi nispeten daha az gelişmiş ekonomilerin Batılı sanayileşmiş ülkelerin
93
94
Seyidoğlu, H., a.g.e.
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 53
kulübü olarak adlandırılan OECD’ye ondan önce OEEC’ye kabulü, daha çok siyasi
niteliktedir. Bu ülkeler, batı tarafından Avrupa’nın bir parçası olarak düşünüldükleri, batının
kabul etmiş olduğu değer yargılarını ve demokratik anlayışı benimsedikleri için örgüte
katılabilmişlerdir.
OECD’nin üç temel amacı, şu şekildedir95:
-Üye ülkelerde kendi kendine yeterli en yüksek ekonomik gelişme ve istihdamı
sağlamak, bu esnada mali istikrarı korumak,
-Üye olan ve olmayan ülkelerde ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmak,
-Dünya ticaretinin uluslar arası taahhütler çerçevesinde ve ayrımcı olmayan bazda
gelişmesine yardımcı olmaktır.
OECD’nin IMF ve GATT gibi kuruluşlarda olduğu gibi uluslar arası mali işbirliğinin
sağlanması veya ticaretin serbestleştirilmesi şeklinde özel bir görev alanı yoktur. Daha çok
ekonomik ve ticari konuların ele alındığı bir “tartışma ve inceleme forumu” niteliği vardır.
OECD, AB gibi uluslarüstü yetkiyle donatılmış bir kuruluş değildir. OECD, üye
ülkelerin ekonomik, mali, sosyal, siyaset, uygulamalarının belli bir uyum içinde ortaklaşa
öğrenilip ahenkleştirilmesine, ortak sorunların çözümlenmesine, bu alanlarda uyulması
zorunlu veya ihtiyari kuralların ortaya konulmasına imkan hazırlamaya yönelik sürekli bir
müzakere ve konferans ortamıdır. OECD çerçevesinde yapılan toplantılarda her yıl, dünya ve
üye ülke ekonomilerindeki gelişmeler gözden geçirilir ve bu konuda yapılan araştırmalar
OECD belgesi olarak yayınlanır.96
OECD’de en yüksek karar organı Konseydir. Konsey, üye ülke büyükelçilerinin
katılmasıyla oluşur. AB temsilcisi de Konsey’e katılır. Yılda bir defa Konsey, genellikle bir
üye ülkenin ilgili bakanının başkanlığında toplanır. Bu toplantıya, üye ülkelerin dışişleri ile
ekonomi, maliye veya ticaretten sorumlu bakanları katılır. İki gün süren görüşmeler
esnasında, üye ülke ekonomileri ile dünya ekonomisinde karşılaşılan sorunlar tartışılır. Alınan
kararlar, bir basın bildirisi ile kamuoyuna açıklanır. Konseyin altında 14 üyeden oluşan
Yürütme Komitesi vardır. Komitenin 7 üyesi devamlı niteliktedir. Bunlar; Kanada, Fransa,
Almanya, İtalya Japonya, ABD ve İngiltere’dir. Diğer 7 üye ise, sırasıyla diğer ülkeler
arasından belirlenir. Yürütme Komitesi, OECD’nin çalışmalarını izler, Konsey toplantılarının
hazırlıklarını yapar ve Konsey tarafından kendisine verilen diğer işleri yürütür. Genel
Sekreter, OECD’nin faaliyetlerinin yürütülmesinden sorumludur ve Konseye başkanlık eder.
OECD’de yapılan bütün faaliyetler, temelde çalışma grubu ve komite bazındadır. Alınan
95
96
Seyidoğlu, H., a.g.e.
Ertürk, E., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 54
kararlar, önce çalışma gruplarında ve komitelerde yıl boyunca görüşülür. Sekretarya’ya bağlı
genel müdürlüklerin de katkısıyla hazırlanan belgeler üzerinde OECD’ye üye ülke temsilcileri
toplantılar esnasında görüşlerini dile getirir, alınacak kararlara etki etmeye çalışır. Genelde
OECD çalışmaları, merkez yönetimlerinin sorumluluğundadır. OECD’nin faaliyetleri komite
bazında olup, komite çalışmalarına dayandığı için komite faaliyetlerinin OECD içinde çok
önemli bir yeri vardır. OECD’nin Ekonomik Kalkınma ve İncelemeler Komitesi (1961),
Sanayi Komitesi (1961), Uluslar arası Yatırımlar ve Çokuluslu Şirketler Komitesi (1975),
Çelik Komitesi (1979), Ekonomik Politika Komitesi, (1961), Ticaret Komitesi (1961), Tarım
Komitesi (1961), Çevre Komitesi (1970),
Kalkınmaya Yardım Komitesi (1961), Kuzey-
Güney Ekonomik Konular Komitesi (1979) olmak üzere 10 temel komite ve çalışma grupları
bulunmaktadır97.
OECD Konsey’in üye ülkelere yönelik iki tip karar alması konusudur. Bunlar “Karar”
ve “Tavsiye Kararları”dır. Kararlar, aksine hüküm yok ise, lehte oy veren ülkeleri hukuken
bağlamaktadır. Buna karşılık tavsiye kararları, hukuki yönden üyeler bağlayıcı değildir. Üye
ülkeler uygun görür ise uygulamaya konulmaktadır. OECD Konseyi, dört tip karar kabul
edebilmektedir. Bunlar98;
 Doğrudan üye ülkelere yönelik kararlar,
 Muhtelif konularda OECD bünyesinde oluşturulan anlaşmaların
onaylanması amacını taşıyan kararlar,
 Örgüt çalışmalarının devam ettirilmesi ile ilgili iç düzen kararları
(resolutions),
 OECD üyesi olmayan ülkelere veya diğer örgütlere dilek yöneltmeye ilişkin
kararlar.
Bütün bu kararlar, tüm üye ülkelerin onayıyla kabul edilir. Üyelerden birinin veya
birkaçının çekimserliği, kararın kabul edilmesini engellemez. Ancak, alınan karar çekimser
kalan üyeleri bağlamaz. OECD Sözleşmesine göre Konseyce kabul edilmiş kararlar, aksine
hüküm yoksa bütün üyeleri bağlar. OECD Konseyinin kararları, kabul sırasında çekimser
kalanlar dışında örgüt üyesi ülkeler bakımından hukuki zorunluluk oluşturur. Fakat kararlar,
uluslar arası anlaşma niteliğinde değildir. Bununla beraber, üye ülkelerin uluslar arası
anlaşmalar çerçevesinde diğer devletlere karşı girişmiş oldukları taahhütlere eşdeğer etkileri
vardır. Bu yükümlülüklere bir üye ülke tarafından uyulmaması, uluslar arası hukukun ihlali
anlamına gelir.
97
98
Ertürk, E., a.g.e
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 55
8.2.
Arap Birliği ve Arap Ortak Pazarı 99(ACP)
1945’lerde kurulan Arap Birliği Teşkilatı Arap dünyasında siyasal işbirliğin
gerçekleştirilmesi amacını gütmekteydi. Bu örgütün kuruluşundan sonra da bir Arap Ortak
Pazarı yaratılması konusunda da çok sayıda teşebbüste bulunulmuştur. 6 Haziran 1962
tarihinde Arap Birliği Örgütüne mensup ülkeler arasında bir Ekonomik Birlik Anlaşması
imzalanmıştır. Bu Anlaşma, 1964 yılında Irak, Ürdün, Kuveyt, Suriye, Birleşik Arap
Emirlikleri Yemen ve Mısır tarafından onaylanınca yürürlüğe girmiştir. Bu ülkeler daha sonra
13 Ağustos 1964 tarihinde 1965 yılı başından itibaren geçerli olacak ayrı bir anlaşma
imzalayarak Arap Ortak Pazarını kurmuşlardır (ACP). Arap Ortak Pazarı da üye ülkeler
arasında sanayi alanında tarifelerin kaldırılmasını ve üçüncü ülkelere karşı ortak tarife
uygulanmasını öngörmektedir
8.3.
İslam Konferansı Örgütü (OIC)
İslam ülkeleri arasında bir dayanışma yaratılmasına ilişkin çalışmalar, 1920’li yıllara
kadar gerilere gider. Suudi Arabistan, 1926’lardan itibaren İslam ülkeleri arasında sınırlı bir
seviyede sürmekte olan İslâmi dayanışma faaliyetlerine öncülük etmiştir. 24 İslam ülkesinin
katıldığı Birinci İslam Zirve Konferansı 1969 yılında Fas’ta gerçekleştirilmiştir. Bu Konferans
sonucunda, İslam Konferansı Örgütünün ( OIC) temelleri atılmıştır. Kuruluş Sözleşmesi, 1971
yılında yapılan İkinci İslam Dışişleri Bakanları Konferansında hazırlanmış ve Dışişleri
Bakanlarının 1972’de Cidde’de yaptıkları üçüncü toplantıda kabul edilerek yürürlüğe
konmuştur. İslam dayanışmasının önemini vurgulayan ve üye ülkelerin Birleşmiş Milletler
Anayasasına ve insan haklarına saygılı olduklarını belirten İslam Konferansı, coğrafî alana
dayalı bölgesel bir birleşme değil, din esasına göre kurulmuş bir örgüttür.100
İslam Konferansı Örgütü, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin üye olduğu,
merkezi Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde bulunan ve üye ülkeler arasında siyasal,
ekonomik, kültürel, bilimsel ve sosyal dayanışma ve işbirliğini amaçlayan uluslar arası bir
kuruluştur101.
İslam Konferansı Örgütün başlıca üç temel organı vardır. Bunlar, İslam Ülkeleri Devlet
ve Hükümet Bakanları Konferansı (İslam Zirvesi), Dışişleri Bakanları Konferansı ve Genel
Sekreterliktir.İslam Ülkeleri Devlet ve Hükümet Başkanları Konferansı, Örgütün en yüksek
organıdır. İslam Zirvesi esnasında, üye ülkelerin liderleri bir araya gelerek, İslam dünyasının
sorunlarını, uluslar arası siyasi ortamdaki gelişmeleri değerlendirir. Zirve, Müslüman ülkeler
Seyidoğlu, H., a.g.e.
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e.
101
DPT, İslam Ülkeleri ve EKİT, Ankara, 2001
99
100
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 56
açısından İslamî siyasetlerin ve stratejilerin belirlediği en üst seviyedeki uluslar arası
forumdur.Dışişleri Bakanları Konferansı, yılda bir defa üye ülkelerden birinde toplanır ve
İslam Zirvesinde alınan kararlar doğrultusunda politikaların uygulanmasını görüşür.Genel
Sekreterlik, örgütün üçüncü organı olup Merkezi Suudi Arabistan’ın Cidde şehrindedir ve
İslam Zirvesinde ve Dışişleri Bakanları Konferansında alınan kararları yerine getirir. Ayrıca
İslam Konferansı Örgütünün üç adet daimi komitesi vardır. Bu komiteler Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Daimi Komitesi, Bilim ve Teknolojik İşbirliği Daimi Komitesi Enformasyon ve
Kültürel İşler Daimi Komitesi’dir.102
İslam Konferansı Örgütünün amaçları şunlardır103:
 Üye ülkeler arasındaki İslamî dayanışmayı güçlendirmek ve teşvik etmek.
 Ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel ve diğer alanlardaki işbirliğini artırmak
ve uluslar arası kuruluşlarda üye ülkelerin birbirlerini desteklemelerini
sağlamak,
 Dünya üzerinde ırk ayrımının ortadan kaldırılmasına çalışmak.
 Uluslar arasında barışın korunması için gerekli tüm tedbirleri almak,
 İslam dünyası için kutsal yerlerin korunması amacıyla üyeler arasında
gerekli olan işbirliğini sağlamak,
 Müslüman halkların bağımsızlıklarının, milli haklarının ve itibarlarının
korunmasında onlara yardımcı olmak,
 Üye ülkeler ile diğer uluslar arasında işbirliği ve karşılıklı güvenin
yaratılması için uygun bir atmosferin doğmasına katkıda bulunmaktır.
Konferansın Kuruluş Sözleşmesi, üye ülkelerin eşitliğini, birbirlerinin iç işlerine
karışılmamasını, insan haklarının varlığını, üyeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkların
barışçı yollar ile çözümlenmesini, üyelerin birbirlerinin toprak bütünlüğüne, siyasi
bağımsızlığına saygı gösterilmesini ve bu konuda kuvvete başvurulmamasını temel prensip
olarak kabul etmiştir.
8.4.
İslam Kalkınma Bankası (IDB)
İslam Kalkınma Bankası ( IDB) Dünya Bankası modelinde örgütlenmiş bir uluslar arası
finansman kuruluşudur. Bu şekilde bir banka kurma fikri, ilk defa 1970 yılında Karaçi’de
102
103
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e
Seyidoğlu, H., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 57
toplanan II. İslami Konferansı Dışişleri Bakanları toplantısında ortaya atılmış ve bu konuda
ayrıntılı bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir. Banka Sözleşmesi, 23 Nisan 1975 tarihinde
yürürlüğe girmiş; İslam Kalkınma Bankası resmen, 20 Ekim 1975 tarihinde faaliyete
geçmiştir. Bankaya üyelik için aranan iki temel şart, ülkelerin İslam Konferansı Örgütü üyesi
olması ve Guvernörler Kurulunun çoğunluğunun olumlu karar almasıdır. İslam Kalkınma
Bankası’nın merkezi Suudi Arabistan’ın Cidde kentindedir. Mali yıl, Hicri Takvime göredir.
Bankanın resmi dili Arapça’dır. İngilizce ve Fransızca da çalışma dili olarak
kullanılmaktadır.104
İslam Kalkınma Bankasında, benzer uluslar arası ekonomik kuruluşlarda olduğu gibi
üçlü bir yönetim vardır105. Guvernörler Kurulu, Bankanın en yetkili ve üst organıdır. Kurul’da
her üye ülke, bir guvernör ve bir yardımcısı ile temsil edilir. Yılda bir defa toplanır. Yönetim
Kurulu , 14 üyeden oluşur ve 3 yıllık süre için Guvernörler Kurulunca seçilir. Üyelerden 7’si
banka sermayesine en fazla katkıda bulunan ülkelerin temsilcileridir. Banka’nın hukuki
temsilcisi olan Banka Başkanı, 5 yıllık süre ile Guvernörler kurulu tarafından seçilmektedir.
Banka’da en büyük hisseye sahip olması ve Bankanın merkezinin bu ülkede olması gereği,
şimdiye kadar seçilen başkanların hepsi Suudi Arabistan vatandaşı olmuştur.
Bankanın amaçları çerçevesinde temel işlevleri şunlardır106:
-Üye ülkelerdeki kuruluşlara veya verimli projelere sermaye iştirakinde bulunmak
suretiyle finansman desteği sağlamak,
-Üye ülkelerdeki kamu ve özel sektör projelerine finansman kredisi sağlamak,
-Üye ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesine yardımcı olmak ve bu amaçla gerekli
çalışmaları yapmak,
-Üye ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesine yardımcı olmak ve bu amaçla gerekli
çalışmaları yapmak
-Üye ülkeler arası teknik işbirliğine yardımcı olmak ve teknik yardım sağlamak,
-Eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak
8.5.
Stratejik İhracatın Çok Taraflı Kontrolü ve Koordinasyon
Komitesi107 (COCOM)
104
Alpar, C. & Ongun, T.,a.g.e.
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
106
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
107
Ertürk, E., a.g.e
105
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 58
Stratejik İhracatın Çoktaraflı Kontrolü Koordinasyon Komitesi, 1949 yılında, AET’nin
kurucu 5 üyesi ile İngiltere ve ABD tarafından Paris’te hükümetlerarası bir koordinasyon
organı olarak kurulmuştur. Yazılı bir sözleşmesi yoktur. Üyeleri arasındaki gayriresmi
anlaşmaya dayanmaktadır. Komitede kararlar, oybirliği ile alınmaktadır. Komite’ye 1950
yılında diğer iki AET üyesi ile Kanada ve Norveç, 1952 ve 1989’da Uzakdoğu Asya’dan iki
sanayileşmiş ülke, 1951, 1953 ve 1985’te ise Akdeniz’de yer alan üç AET üyesi katılmıştır.
Türkiye, Komite’nin 1953 yılından bu yana üyesidir.
COCOM’un amacı, stratejik ve askeri amaçla kullanılabilecek olan ihraç malları ile
teknolojilerin Doğu Avrupa’da kalan eski COMECON üyelerine ve Asya’daki sosyalist ve
komünist ülkelere ihracatını denetim altında tutmaktır.
8.6.
Bağımsız Devletler Topluluğu108 (CIS)
SSCB’nın yıkılmasından sonra 1991’de Rusya’nın ve Baltık Devletleri dışında yeni
bağımsızlığını kazanan ülkelerin katılımıyla (Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldova,
Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Azerbaycan, Ermenistan,
Gürcistan) yeni bir ekonomik işbirliği örgütü olan Bağımsız Devletler Topluluğu (CIS)
kurulmuştur. Ancak eski Rusya’nın bu kuruluş içinde de diğer ülkeleri denetim altında tutmak
istemesi zaman zaman tepkilere yol açmıştır. Komünizmin yıkılmasına karşın, bu ülkeler
arasında geçmişten kalan ilişkiler bir ölçüde işbirliğini gerekli kılmaktadır. Bununla birlikte
Bağımsız Devletler Topluluğunun günümüzde güçlü ekonomik ilişkilere dayalı bir kuruluş
niteliği taşıdığını söylemek mümkün değildir.
8.7.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ( OPEC) 14 Eylül 1960 tarihinde İran, Irak, Kuveyt,
Suudi Arabistan ve Venezüella tarafından çokuluslu petrol şirketlerinin 1960 yılında petrol
fiyatlarını düşürmeleri üzerine Bağdat’ta kurulmuştur. OPEC; 1960’lı yıllarda Katar (1961),
Endonezya ( 1982), Libya ( 1962), AbuDabi (1967) ve Cezayir’in (1969) katılmasıyla on
üyeli bir kartel olmuştur. Nijerya 1971’de, Ekvator 1973’te, Gabon 1975’te OPEC’e
katılmıştır.109
OPEC’in amaçları, dünya petrol fiyatlarını yükseltmek, özel petrol şirketlerinden daha
çok gelir sağlamak ve üye ülkeler arasında üretim kotaları belirlemektedir. Kurulduğu tarihte
5 üyesi olan OPEC, 13 üyeli bir kuruluş durumuna geldikten sonra, dünya petrol fiyatlarının
düşmesini önleyici bir strateji uygulamaya başlamıştır. Buna rağmen petrol fiyatlarındaki
108
109
Gündüz, A., a.g.e
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 59
düşüşe engel olamamıştır. 1960’larda dünya petrol üretiminin hızla artması ve OPEC
ülkelerinin pazarlık gücünün zayıflığı, bu durumun ortaya çıkmasında en önemli etkendir.
Sonuçta; OPEC’in üretimi ve ihracatı kısıtlamadan petrol fiyatlarını artırmasının
mümkün olmadığı kısa zamanda anlaşılmıştır. Fakat bu defa üye ülkeler arasında çıkar
çatışması ortaya çıkmıştır. OPEC içinde birlik sağlanamadığı için petrol fiyatları uzun süre
sabit kalmıştır. İlk petrol zammı, 1970 yılında Libya lideri Kaddafi’nin girişimleri sonucunda
sağlanmış, 1971’de Tahran’da petrol şirketleri ile imzalanan anlaşma sonucunda petrole ikinci
zam yapılmıştır110. Bu dönemde fiyatlar % 35 oranında artmıştır. 1973 Ekim’de ortaya çıkan
ikinci Arap-İsrail Savaşı sonrasında petrolü bir silah olarak kullanmaya karar veren Arap
ülkeleri, fiyatları yükseltmek amacıyla üretimi sınırlandırma siyaseti izlemeye başlamışlardır.
Diğer petrol üreticisi ülkelerin de aynı yola başvurmaları sonucunda petrol fiyatları altı yedi
aylık bir dönemde ortalama dört kat yükselmiştir. 1979-1980 yılları arasında petrol fiyatları
ikinci defa önemli ölçüde artmıştır.
OPEC’te fiyat artırımına karar verilebilmesi için 13 OPEC üyesi ülkenin hepsinin ortak
kararı gerekmektedir. 1980 yılından itibaren OPEC Bakanlar Kurulu, bir otomatik fiyat
artırma mekanizması geliştirmiştir. Bu mekanizma sayesinde petrol fiyatları her üç ayda bir,
sanayi ülkelerindeki enflasyon ve kalkınma hızlarına göre otomatik olarak ayarlanmaktadır.111
1976 yılı içinde OPEC uluslar arası kalkınma için özel bir OPEC Fonu kurmuştur.112
Fon, dünyada geri kalmış ülkelere ve çok sayıda uluslar arası kuruluşu mali yardım
sağlamaktır. Bu yardımlar genellikle teknik yardım ve kredi şeklinde yapılmakta ve en çok
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, IMF, Uluslar arası Tarımsal Kalkınma Fonu ile
UNCTAD Özel Fonuna verilmektedir.
9. Okyanusya Ve Avrasya’da Ekonomik Birleşmeler Ve
İşbirlikler
Karluk,R. (2001) Uluslararası Ekonomi, Beta Yayınevi, İstanbul 2001
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e.
112
Seyidoğlu,. H., a.g.e.
110
111
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 60
9.1.
Avustralya-Yeni Zelanda Yakın Ekonomik İlişkiler Ticaret
Anlaşması 113(ANZCERTA)
Bu iki ülke arasında 1922, 1933 ve 1965 yıllarında üç ticaret anlaşması imzalanmıştır.
Bu anlaşmaların temel amacı, 1995’e kadar malların serbest dolaşımını sağlamaktır. 1 Ocak
1983 tarihinde yürürlüğe giren Avustralya Yeni Zelanda Yakın Ekonomik İlişkiler Ticaret
Anlaşması (ANZCERTA) ile, taraflar arasında bir serbest ticaret bölgesi oluşturulmuştur.
Anlaşma 1988 yılında gözden geçirilerek, malların serbest dolaşımının gerçekleşeceği tarih
öne alınmış, anlaşma hizmetleri kapsayacak şekilde genişletilmiş, iki taraf arasında ticarete
ilişkin pek çok alanda işbirliği güçlendirilmiştir. Bunlara, gümrük ve karantina prosedürü,
teknik kurallar, yasalar da dahildir.
İki ülke arasındaki ticari sınırlamaların tümü, mal ve hizmet ticaretindeki tüm tarifeler,
miktar kısıtlamaları, anti-damping önlemler ve üretim sübvansiyonları 1990 tarihinden
itibaren tamamen kaldırılmıştır.Üçüncü ülkelerden ithal edilen ürünlere uygulanan gümrük
vergileri, anlaşmanın 1983 yılında yürürlüğe girmesinden bu yana, her iki ülkede de
indirilmiştir. Bu arada, diğer ülkelere göre gümrük vergileri, bu iki ülkede yüksektir. Özellikle
tekstil, giyim, ayakkabı, motorlu araç ve Avustralya için bazı tarım sektörlerinde gümrük
vergileri yüksektir. Ayrıca ihracata uygulanan sübvansiyonlar ve tarafların birbirlerine
yönelik ihracatlarına uyguladıkları primler, 1990’dan itibaren sıfırlanmıştır. Yeni Zelanda’da
tüm doğrudan sübvansiyonlar kaldırılmıştır. Avusturalya’da sübvansiyonlar ile primlerin
otomatik olarak hükümsüz olmaları esası getirilmiştir. 1989’dan sonra iki ülke arasında belirli
hizmetlerin serbest dolaşımı gerçekleştirilmiştir.
9.2.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü114 (BSEC)
Karadeniz Ekonomik İşbirliği ( BSEC) bölgesel uluslar arası bütünleşmeye yönelik siyasi
ve ekonomik alanda yeniden yapılanma sürecinin bir ürünüdür. 1980’li yılların sonunda Doğu
Avrupa’da ekonomik boyutta serbest piyasa ekonomisine ve çoğulcu demokrasiye geçiş
sürecinin yarattığı ortamda gelişen Karadeniz Ekonomik İşbirliği fikri, öncülüğünü
Türkiye’nin yaptığı bir bölgesel ekonomik işbirliği girişimidir. KEİ çağımızın ve bölgenin
ihtiyaçlarına cevap veren, katılan devletlerin aralarındaki mevcut ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi esasına dayanan, coğrafi yakınlık, tarihsel bağlar, ekonomik
tamamlayıcılık özelliklerini dikkate alan, somut projelere dönük, esnek ve pragmatik, özel
sektör ağırlıklı, kendine özgü bir ekonomik işbirliği modelidir. Büyük Avrupa mimarisinin bir
113
114
Ertürk, E., a.g.e
Ertürk, E., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 61
parçasını oluşturan bu işbirliği, Avrupa Birliğinin bir alternatifi değil, tamamlayıcı bir alt
sistemdir. Görünürdeki ilişki şekli ekonomik işbirliğidir. Ekonomik bütünleşme, bir
yükümlülük değildir. Ayrıca ekonomik birleşmeye açık bir yapıya da sahiptir.
Üye ülkelerin coğrafi yakınlıklarından ve ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı
özelliklerinden yararlanılarak, aralarındaki ekonomik, ticari, bilimsel ve teknolojik işbirliğini
geliştirmeleri ve Karadeniz havzasını bir barış, istikrar ve refah bölgesine dönüştürmesi
KEİ’nin amaçları arasındadır. Bu temel amaçlar doğrultusunda, kısa dönemde bölge
ülkeleriyle işbirliği için uygun ortam oluşturulması, mal ve hizmet ticaretinin arttırılması
öngörülmüş, uzun dönemde, kişilerin, malların, sermayenin ve hizmetlerin daha serbest
dolaşımı hedeflenmiştir.
10. Birleşmiş Milletler Örgütü (BM)
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 62
II. Dünya Savaşının sona ermesiyle birlikte bir dünya örgütü kurulması doğrultusunda ilk
adım, ABD ile İngiltere’nin 14 Ağustos 1941 tarihinde yayımladıkları Atlantik Bildirisi ile
atılmıştır. Ayrıca; 1 Ocak 1942’de İngiliz, Amerikan ve Sovyet temsilcileri, Washington’da
Birleşmiş Milletler Bildirisi’ni imzalamışlardır. Her iki bildiri, savaştan sonra, yeni bir dünya
örgütü kurulması ihtiyacını ortaya koymuştur. Örgütü kurmak için ilk çalışmalar 1944 yılında
yapılmıştır. Çalışmalar sonunda dört devlet, “Dumbarton OAks Önerileri” diye adlandırılan
bir metin ortaya koymuşlardır. Daha sonra Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiş ülkeler 25
Nisan 1945’te San Fransisco’da toplanarak Birleşmiş Milletler Antlaşmasını hazırlamışlardır.
Türkiye bu konferansa katılmıştır. Hazırlanan Antlaşma, 25 Haziran 1945’te oybirliğiyle
kabul edilmiş gerekli sayıda onama belgesinin sunulmasıyla, Birleşmiş Milletler Antlaşması
24 Ekim 1945’te yürürlüğe girmiştir. 115
Birleşmiş Milletler Örgütünün iki çeşit üyesi vardır. Asil üyeler; Birleşmiş Milletler
Antlaşmasını imzalayan 50 devletten oluşur. Türkiye, asıl üyeler arasındadır. Yeni üyeler,
sonradan BM’ye katılan ülkelerdir. Yeni üye olacak devletlerde aranılan şartlar şunlardır116:
 Barışçı bir devlet olmak,
 Antlaşmadaki yükümleri kabul etmek,
 Bu yükümleri yerine getirebilecek yetenekte olmak
Birleşmiş Milletler Örgütünün amaçları ise şunlardır:117

Uluslar arası dostça ilişkiler geliştirmek,

Ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda uluslar arası işbirliğini sağlamak,

Üyelerin dış siyasetlerini uyumlaştıran bir merkez olmak,
BM, bu amaçlarına ulaşmak için şu ilkelere uygun davranacaktır:118
 Bütün üye devletler egemen ve eşittirler,
 Üyeler, yükümlülüklerini iyi niyetle yerine getireceklerdir,
 Üyeler, uyuşmazlıklarını barışçı yollardan çözeceklerdir,
 Üyeler, herhangi bir devletin ülke bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına karşı
kuvvet kullanmaktan veya tehditten kaçınacaklardır.
 Üyeler, örgütün girişimlerini destekleyecekler ve kendisine karşı zorlayıcı
önlemler alınmış bir devlete yardım etmekten kaçınacaklardır,
115
Alpar, C. & Ongun, T.,a.g.e.
Seyidoğlu, H., a.g.e.
117
Ertürk, E., a.g.e
118
Ertürk, E., a.g.e
116
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 63
 Örgüte üye olmayanlar da, barış ve güvenliğin gerektirdiği ölçüde antlaşma
ilkelerine uygun davranmak zorunda bırakılacaklardır,
 Saldırı eylemine karşı ve barışı korumak için Örgütçe alınacak zorlama
önlemleri dışında Örgüt, bir devletin milli yetki alanına giren işlere
karışmayacaktır.
Birleşmiş Milletlerin ; Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey,
Vesayet Konseyi, Uluslar arası Adalet Divanı ve Sekretarya olmak üzere başlıca altı organı
vardır. Genel Kurul, her yıl Eylül ayında normal olarak toplanır. Genel Kurul, Ekonomik ve
Sosyal Konseyin üyelerini seçer. Konseylerden en önemlisi olan Ekonomik ve Sosyal
Konsey ( ECOSOC), BM Antlaşmasında yer alan hedeflere ulaşmak için, uluslar arası
ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık gibi konularda çalışmalar yapar, rapor hazırlar.
Ekonomik ve Sosyal Konsey içinde; Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı
(UNCTAD); Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UN), (UNICEF), Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP), Dünya Gıda Programı (WFP), Dünya Gıda Konseyi (WFC), BM Sermaye
Kalkınma Fonu (UNCOF), BM Mülteciler Yüksek Komisyonu (UNHCR), BM İlaç Kontrol
Fonu (UNFDAC), Uluslar arası Uyuşturucu Kontrol İdaresi (INCB), BM Sosyal Kalkınma
İçin Araştırma Enstitüsü (UNRISO) ve İdari Koordinasyon Komitesi (ACC) olarak 12 ayrı
organ, komite, konferans ve program yer almaktadır.119
119
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 64
11. Birleşmiş Milletler Ticaret Ve Kalkınma Konferansı
(UNCTAD)
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) genelde, ekonomik
kalkınmanın sağlanması için gerekli önlemlerinin görüşüldüğü, formüle edilip uygulanmaya
çalışıldığı bir uluslar arası forum olarak görev yapmaktadır. Diğer Birleşmiş Milletler
kuruluşları ile uluslar arası ekonomik örgütlerden önemli farkı, daha çok GYÜ’lerin kalkınma
sorunları üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmasıdır.120
UNCTAD’ın amaçlarını beş başlık altında toplanabilir. Bunlar121;
 Farklı gelişme seviyesindeki ülkeler arasındaki dış ticareti, özellikle gelişme
yolunda olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarını hızlandıracak şekilde teşvik
etmek,
 Ekonomik kalkınma ve uluslar arası ticarete ilişkin ilke ve siyasetleri
belirlemek ve bunları uygulamak,
 BM sistemi içindeki diğer uluslar arası kuruluşlar ile ekonomik kalkınma ve
uluslar arası ticaret konularında işbirliği yapmak ve bu amaçla ECOSOC ve
BM Genel Kurulu ile ortaklaşa çalışmak,
 Uluslar arası ticaret ve kalkınma konularında BM üyeleri ve diğer ekonomik
kuruluşlar arasında ekonomik siyasetlerin uyumunu sağlayacak bir merkez
görevini yerine getirmektir.
1964 yılında yapılan ilk UNCTAD toplantısından günümüze kadar geçen sürede
UNCTAD’ın üç temel amacı gerçekleştirmeye yöneldiği görülmektedir. Bunlar; ekonomik
görüşmeler açısından Kuzey-Güney diyalogunun temel kuruluşu durumuna gelmek, siyasi
açıdan GYÜ’ler arasında bilinçli bir dayanışma yaratmak ve Kuzey-Güney diyaloguna ilişkin
uluslar arası kamuoyu oluşturmaktır.
120
121
Seyidoğlu, H., a.g.e.
Ertürk, E., a.g.e
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 65
12. ULUSLAR ARASI PARA FONU122 (IMF)
IMF 1944 yılının Temmuz ayında Bretton Woods’ta toplanan kongre sonucunda
kurulmuştur. Türkiye dahil 44 ülkenin katıldığı Bretton Woods Konferansı sonucunda,
savaştan sonraki uluslar arası para sisteminin esasları kabul edilmiş ve bir anlaşma
imzalanmış ve Dünya Bankası ile Uluslar arası Para Fonu olmak üzere dünya çapında iki
büyük ve önemli mali kuruluş yaratılmıştır. Türkiye IMF’ye 19 Şubat 1947 tarih ve 5016
sayılı Milletlerarası Para Fonu ve Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin
Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun ile katılmıştır.
Fonun ana amaçlarına baktığımızda bu amaçlardan ilk ikisi, uluslar arası parasal
işbirliğinin teşvik edilmesi ve uluslar arası ticaretin genişletilmesi gibi genel niteliktedir.
Fakat esas amaç üye ülkelerin ödemeler bilançosu açıklarını azaltmada onlara yardımcı
olmaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için, dış ödeme güçlükleri ile karşılaşan üye ülkelere
gerekli kaynak yardımında bulunmakta, döviz kurlarında istikrarı teşvik etmekte, üyelerin
rekabetçi devalüasyonlara başvurmalarına engel olmaktadır. IMF’nin gerçekleştirmek isteği
bir diğer amaç da, dünya ticaretinin gelişimine zarar vermemek için cari işlemler hesabındaki
kalemlere uygulanan döviz kontrollerinin kaldırılması ve üyeler arasında çok taraflı ödemeler
sisteminin kurulmasıdır. Özetle belirtmek gerekirse IMF, dış ödeme güçlüğü çeken üye
ülkelere kredi açarak onların dış dengelerini sağlamaya yardımcı olur ve uluslar arası para
sisteminin dengeli bir şekilde işlemesine katkıda bulunur.
Uluslar arası Para Fonu, benzer uluslar arası kuruluşlarda olduğu gibi üç organ
tarafından yönetilir. Bunlar, Guvernörler Kurulu, Yönetim Kurulu ve Genel Direktörlüktür.
Guvernörler Kurulu IMF’nin en yetkili organıdır. Guvernörler genellikle Maliye Bakanları
veya Merkez Bankası Başkanlarıdır.Guvernörler Kurulu, yıllık raporu ve hesapları onaylar,
başkanını ve her iki yılda bir atama dışında kalan Yönetim Kurulu üyelerini seçer. Yönetim
Kurulu IMF’nin günlük işlerinin yürütülmesinden sorumlu daimi karar organıdır.
Guvernörler Kurulunun devretmiş olduğu yetkilerinin bir kısmını kullanır. Genel Direktör
veya IMF Başkanı Yönetim Kurulu tarafından beş yılık dönem için atanır. Yönetim Kuruluna
başkanlık eder fakat oy hakkı yoktur. Guvernörler Kurulu ve komite toplantılarına katılır.
IMF’de tüm çalışanların başıdır.
Son yıllarda, Uluslar arası İmar ve Kalkınma Bankasının (Dünya Bankası IBRD)
gündeminde önemli yer tutan gelişme yolunda olan ülkelerde yoksulluğun azaltılması
122
Kırca, İ., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 66
politikaları çerçevesinde, diğer uluslar arası kuruluşlara birlikte IMF de çaba harcamaya
başlamıştır. Bu çerçevede IMF;
-Üye ülkelerde uygun makroekonomik ve yapısal politikalar uygulanmasını ve sürekli
bir büyümenin sağlanmasını desteklemektedir,
-Üye ülkelerde uygulanan politika reformlarının sonuçlarının yoksul kesimler üzerinde
muhtemel etkilerinin değerlendirilmesi konusunda yardımcı olmaktadır,
-IMF programlarının yoksul kesim üzerinde olumsuz etkiler yapması durumunda reform
programlarına soysal güvenlik sisteminin dahil edilmesi konusunda üye ülkelere katkıda
bulunmaktadır,
-Fon’un desteklediği programlar uygulansın veya uygulanmasın, üye ülkelerde sosyal
güvencenin sağlanması konusunda teknik yardım sağlamaktadır.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 67
13.ULUSLAR ARASI İMAR VE KALKINMA BANKASI123 (IBRD)
Uluslar arası İmar ve Kalkınma Bankası ( IBRD) veya kısa adıyla Dünya Bankası, Uluslar
arası Para Fonu ile Birlikte, 1-22 Temmuz 1944 tarihleri arasında Bretton Woods’ta toplanan
BM Para ve Finans Konferansında kurulmuştur. Banka birçok ülkenin, yeniden yapılanma ve
kalkınma ihtiyaçları için yeterli dövize ve bu fonları ticari bankalardan borçlanarak
karşılayabilecek kredibiliteye sahip olmadıkları düşüncesinden hareketle kurulmuştur. Bu
boşluğun, çok taraflı resmi bir kuruluş statüsündeki Dünya Bankası tarafından
doldurulabileceği düşünülerek Bankaya, uluslar arası sermaye piyasalarından borçlanıp,
üyelerine ticari bankalardan daha ucuza kredi sağlama görevi verilmiştir. Dünya Bankasına,
IMF’ye üye ülkeler katılabilir. Bu sebeple Banka üyeliği, Fon üyeliğine paralel bir şekilde
artış göstermiştir. Dünya Bankasından ayrılmak, IMF’den çekilmek ile aynı statüdedir.
Türkiye, 19 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Yasa ile Dünya
Bankasına katılmıştır.
Dünya Bankası’nın sermaye yapısı ve oy dağılımı incelendiğinde sanayileşmiş ve
gelişmiş ülkelerin sermayede dolayısıyla Bankanın yönetiminde önemli bir yer tuttukları
görülür. Bu yüzden açılan kredilerde bu ülkelerin ve özellikle ABD’nin büyük etkisi vardır.
Dünya Bankasının üç önemli organı vardır. Bunlar, Guvernörler Kurulu, Yönetim
Kurulu ve Başkandır. Guvernörler Kurulu, her üye ülke tarafından atanan bir guvernör ile bir
yardımcısından oluşur. Guvernörler Kurulu yıllık raporu ve banka hesaplarını onaylar, genel
siyasetleri gözden geçirir, üye alımına veya ihracına karar verir, sermaye artırımına gidebilir
ve esas anlaşma üzerinde değişiklik yapabilir. Yönetim Kurulu 24 üyeden oluşur. Kurul,
Guvernörler Kurulunca verilmiş yetkiler çerçevesinde Banka siyasetlerini uygular ve denetler.
Başkan tarafından getirilen borçlanma ve kredi önerilerini inceler, bunları karara bağlar.
Bütçeyi hazırlar, teknik yardımları belirler. Başkan, Yönetim Kurulu tarafından seçilir. Dünya
Bankası Grubu içindeki tüm kuruluşların da başkanlığını yapar. Bankanın genel yönetiminden
sorumludur ve IMF Başkanı ile aynı statüdedir.
Dünya Bankasının amaçları, şu şekilde sıralanabilir:
 Üye ülkelerin, savaşın oluşturduğu yıkıntıların düzeltilmesi de dahil olmak
üzere, kalkınma ve yeniden yapılanma çabalarına, verimli sermaye
yatırımları kanalıyla yardımcı olmak, GYÜ’lerin kaynaklarının
geliştirilmesini özendirmek,
123
Kırca, İ., a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 68
 Özel yabancı yatırımlara garanti vermek, krediye katılımda bulunmak
yoluyla desteklemek, özel sermayenin yetersiz olduğu durumlarda kendi
kaynaklarını kullanmak suretiyle destek sağlamak,
 Uluslar arası ticareti geliştirmek, ödemeler dengesini sağlamak için
kalkınma amaçlı uluslar arası yatırımları özendirmek,
 Diğer kanallardan sağlanan kredileri yeniden düzenleyerek veya garanti
ederek daha yararlı öncelikli alanlarda kullanılmasını sağlamak,
 Savaş döneminden barış dönemine geçişte mümkün olan en uygun şartların
sağlanmasına yönelik uluslar arası yatırımlara yön vermek,
Dünya Bankasının bugün temel amacı gelişmiş ülkelerden GYÜ’lere mali imkanları
yönlendirerek, GYÜ’lerin yaşam standartlarının arttırılmasına yardımcı olmaktır. Dolayısıyla,
IBRD, kuruluşundaki amaçlardan sadece bir tanesini günümüzde esas almıştır. Dünya
Bankası’nın amaçları arasında en önemlilerinden olan II. Dünya Savaşından zarar gören
ülkelerin bu zararlarını gidermek ve ekonomilerini yeniden canlandırmak; ABD’nin
Avrupa’ya yönelik Marshall Yardımı sayesinde gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple banka
günümüzde tüm faaliyetini GYÜ’lere yönlendirmiştir.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 69
14. SONUÇ
14.1. Gümrük Birliklerinin Etkileri
Sonuç olarak iktisadi birleşme hareketleri, üye ülkeler arasındaki ticari engellerin
kaldırılmasını gerektirdiğinden bu tür gelişmeler, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi, ya da
küreselleşme yolunda atılan bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak, üye ülkeler üye
olmayanlarla yaptıkları ticaret üzerindeki kısıtlamaları sürdürdüklerinden bu yoldan dünya
ticaretini serbestleştirme girişimleri yine de sınırlı kalmaktadır. Burada gümrük birliklerinden
yola çıkarak tüm iktisadi birleşme hareketlerinin ekonomik etkilerini incelemekte yarar vardır.
Gümrük birliklerinin doğurduğu etkiler önce, statik ve dinamik etkiler diye ikiye ayrılır.124
1. Statik etkiler, teknoloji ve ekonomik yapının sabit kalması varsayımı altında, üretim
faktörlerinin yeniden dağıtımı dolayısıyla ortaya çıkacak etkileri ifade eder. Geleneksel
dış ticaret analizlerinde daha çok statik etkiler üzerinde durulur. Statik etkiler bir
defalıktır.
2. Oysa tek bir piyasanın yerine, birleşme hareketi ile ortak bir geniş piyasanın geçmesi,
kaynak arzını, üretim yönetimini ve teknolojiyi değiştiren bir dizi sonuçlar doğurur ki
bunlara “dinamik etkiler” denmektedir. Dinamik etkiler ise süreklilik gösteren ve
çoğunlukla kalkınmayı hızlandıran etkilerdir. Çoğu iktisatçıya göre gümrük
birliklerinin asıl önem taşıyan etkileri statik değil; dinamik etkilerdir. Gümrük
birliklerinin dinamik etkilerinin başlıcaları şunlardır:İlk olarak uzun dönemde,
pazarların daha da genişlemesiyle üye ülkelerin rekabet gücü artabilecektir. Ayrıca
ekonomik birleşme sonucu bir sanayi dalında veya firma bazında ortaya çıkan yapısal
değişikliklerle birlikte ölçek ekonomileri belirecektir. Pazarın genişlemesi sonucunda
teknolojik gelişme hızlanacak, ileri üretim tekniklerine ulaşılacak ve diğer ülkelere
göre bir üretim avantajı sağlanacaktır. Bu genişleme ile birlikte gelecek hakkındaki
belirsizlikler azalacak, yeni yatırım projelerine ilgi çoğalacaktır. Yatırım artışları
sektörlerin büyümesine imkan tanıyacak ve rekabet artacaktır. Anlaşma sonunda
fiyatlarda meydana gelecek düşme, tüketicilerin gelirlerini yükseltebileceği gibi, bu
tüketicilere alternatif mallar arasında daha kapsamlı seçme imkanları tanınabilecektir.
Diğer yandan; ekonomik birleşmeler ve işbirlikleri 21,yy’da giderek daha fazla önem
taşımaya başlamıştır. Çünkü ülkelerin son yıllarda birbirleriyle yoğun siyasi, ekonomik ve
sosyal ilişkiler içerisine girmeleri, karşılıklı ve tek yönlü bağımlılıklarını arttırmıştır. Bu
bağımlılığın yol açtığı maliyet ve avantajlar gelişmiş ülkeler arasında hemen hemen eşit bir
124
Seyidoğlu, a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 70
şekilde dağılırken, gelişme yolunda olan ülkeler için durum biraz farklıdır. Çünkü, sağlanan
avantajların ve katlanılan maliyetlerin yükü, adil olarak paylaşılmamaktadır. Ülkelerin
birbirlerine olan bağımlılıklarının arttığı, 21. yy.da bir ülkenin diğer ülkelerdeki gelişmelerden
soyutlanmış olarak etkin ve sağlıklı siyasetler oluşturması mümkün değildir. 125
Geleceğe dönük ekonomi siyasetleri üretmek isteyen bir ülke, uluslar arası etkileşim
sürecinin yönünü incelemesi gerekir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı günden güne sınırları
genişleyen ve her ülkeyi etkileyen sorunların, tek bir ülke tarafından tek başına
çözümlenemeyeceği artık anlaşılmıştır. Sorunları, bir uluslar arası veya bölgesel bir
dayanışma havası içerisinde değerlendirmeye ve çözümlemeye çalışan uluslar arası ve
bölgesel ekonomik ve mali kuruluşları iyi tanımak, bunların nasıl çalıştıklarını, hangi
amaçlara nasıl hizmet verdiklerini iyi bilmek gerekir.
Tüm bu etkiler yüzünden Türkiye’nin gelecek yıllarda gerek küresel, gerek bölgesel
imkanlarını en iyi nasıl değerlendirebileceği, ne türden stratejiler belirleyeceği çok önemlidir.
Bu sorulara cevaplar aranırken, dünyada mevcut ve muhtemel geniş ve dar kapsamlı birleşme
hareketlerini iyi izlemek gerekmektedir. Bu bakımdan Türkiye’nin küreselleşen ve
bölgeselleşen dünyadaki yerini sağlıklı bir şekilde belirlemesi, kısa ve uzun vadeli durum
değerlendirmelerinde bulunması büyük önem taşımaktadır. Türkiye, ekonomisini
liberalleştiren ve dünya ekonomisi ile bütünleşme çabası yürüten gelişme yolundaki
ülkelerden biridir. Türkiye’nin diğer ülkelerden temel farkı Batı’nın siyasi ve ekonomik
kuruluşlarının bir kısmına üye, diğerleriyle ise çok yakın ilişki içinde olmasıdır. Diğer bir fark
ise, coğrafi konumu ile ilgilidir. Türkiye bulunduğu bölgede Karadeniz Ekonomik İşbirliği,
ECO ve İslam Konferansı Örgütü çerçevesinde işbirliği çabalarını sürdürmektedir.
Türkiye’nin değişen dünya şartlarına uyum sağlaması ve dünya ekonomisiyle istenilen bir
şekilde bütünleşebilmesi için, orta ve uzun vadeli stratejilere ihtiyacı vardır. Küreselleşen bir
dünyada Türkiye de , şüphesiz blokların dışında kalmayacaktır.
14.2. Bölgesel Ekonomik Birleşmelerin ve İşbirliklerinin Başarı
Faktörleri 126
Ülkelerin hangi ortamda ekonomik bölgesel birleşmelerde daha başarılı olduklarını
açıklamakta da fayda vardır. Aşağıda belirtilen kriterlerin varlığı, ülkelerin çok daha kolay ve
başarılı bir şekilde ekonomik birleşmeyi gerçekleştirmelerine yol açmaktadır.
125
126
Alpar, C. & Ongun, T., a.g.e.
Seyidoğlu, a.g.e.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 71
a) Ekonomik Gelişme Farklılıklarının Az Olması: Ekonomik gelişme seviyesi
bakımından ülkeler arasında önemli ölçüde fark yok ise, birleşmeler daha başarılı olmaktadır.
AB ve EFTA buna örnektir.
b) Coğrafi Yakınlık: Birleşmeye giden ülkeler arasında taşıma ve haberleşme
giderlerinin asgari seviyede olması için, ülkelerin birbirleriyle yakın olması gerekir.
Birbirlerinden coğrafi olarak çok uzak olan ülkeler arasında ancak işbirliği kuruluşları
oluşturulabilir. Ekonomik birleşme temelindeki kuruluşlar bu sebeple bölgesel nitelik
taşımaktadır. Örnek: AB, EFTA, NAFTA, ALADI, CACM, MERCOSUR gibi.
c) Ekonomik Yapı Benzerliği: Ekonomik birleşmeye giden ülkelerin ekonomik
sistemlerinin birbirlerine benzemesi gereklidir. AB, EFTA, NAFTA üyelerinin tamamı
liberal-kapitalist ekonomik sisteme sahiptirler. Eski sosyalist ülkelerden oluşan COMECON
üyeleri de, merkezi-planlı bir ekonomik yapıya sahiptiler.
d) Sosyal, Kültürel,Tarihsel ve Dinsel Ortaklık: Bu konular hiçbir ekonomik birleşme
aşamasında yazılı metinlere geçmemesine rağmen, bu tip kuruluşlara üye olmada çok önemli
faktörlerdir. AB, temelde Hıristiyan kültürlü ülkelerden oluşmuştur. Türkiye’nin AB’ye tam
üye olarak alınmamasının altında yatan temel sebeplerden biri, belki de en önemlisi,
Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması ve Avrupalılar ile farklı bir tarihi mirası paylaşmasıdır.
e) Askeri ve Siyasi Ortaklık:Ekonomik birleşmeye giden ülkeler arasında aynı siyasi
ve askeri bloklara üye olmak ve benzer idealleri paylaşmak çok önemlidir. Çünkü; ekonomik,
askeri ve siyasi ilişkiler arasında çok güçlü bir karşılıklı etkileşim vardır. Bu sebeple AB ve
EFTA Batı Blokuna mensup, NATO üyesi ülkeler arasında feshedilmiş bulunan COMECON
ise Doğu Blokuna mensup eski Varşova Paktı üyesi ülkeler arasında gerçekleştirilmiştir.
Gümrük Birlikleri & İktisadi Anlaşmalar 72
Download