SERBEST BÖLGELER KONUSUNDA BAZI TESPİTLER Dr. Hakan ÜZELTÜRK Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Vergi Hukuku Öğretim Üyesi. Sene 1985 3218 sayı ile mevzuatımıza giren Serbest Bölgeler Kanunu’nun1, muafiyetler ve teşviklerle ilgili 6. maddesinde serbest bölgelerin gümrük hattı dışında sayılacakları, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükellefiyetlerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, serbest bölgelerde faaliyette bulunanların bu bölgelerde elde ettikleri kazançları da Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin tevsiki şartıyla, gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Serbest Bölgeler Kanunu ile yabancı sermaye yatırımları, dış ticaret, ihracat, döviz girişi ve üreticilerin uluslar arası rekabet güçlerinin artırılması ile yeni iş gücü imkanları yaratılması yanında üretim ve yönetim tekniklerinin standartlarının yükseltilmesi amaçlanmıştır2. Sene 2000 Türkiye’de bulunan Serbest Bölgeler, OECD Mali İşler Komitesi tarafından hazırlanan “Global Vergi İşbirliğine Doğru” isimli3 2000 Raporu’nda zararlı vergi rekabetine yol açan bir uygulama olarak yer almıştır. Bu tür uygulamaların kaldırılması için öngörülen tarih Nisan-2003 olarak belirlenmiş, bu tarihten sonra yapılacak değerlendirmeler neticesinde Haziran-2003 tarihinde bütün bu zararlı vergi uygulamalarının sona erdirilmesi hedeflenmektedir. Sene 2003 Serbest Bölgelerle ilgili şu tespitler yapılabilir: 1. Serbest Bölgelerde uygulanmakta olan sistem serbest bölgelerin ruhuna aykırıdır. Faaliyette bulunanlar çeşitli vergi avantajlarından yararlandıkları halde yurtdışına % 27 oranında ihracat yaparken, yurtiçine yapılan ihracat % 73 olarak 1988-2000 yılları ortalamalarına yansımıştır4. Serbest bölgelere yapılan ithalat ise yurtiçinden % 28, yurtdışından %72 olarak gerçekleşmiştir. Aslında tam tersine olması gereken bu durumun anlamı, vergi teşviklerinden yararlanan firmaların serbest bölgelerin amacına aykırı faaliyetlerde bulunması sebebiyle sanayinin gelişebilmesinin ve rekabet gücünün artırılmasının mümkün olmamasıdır. Bu nedenle serbest bölgelerin yapısına uygun olarak yurtdışına mal satılması yönünde gereken önlemler acilen alınmalıdır. 2. Serbest Bölgelerde oluşan bu tersine durum sebebiyle, yurtiçi ile bağlantılı firmalarla serbest bölgede faaliyet göstermeyen firmalar arasında da bir eşitsizlik yaratılmaktadır. Bu eşitsizlik etkilerini çeşitli alanlarda göstermektedir. Bunlardan bir tanesi devletin serbest bölgelerde yer alan şirketlerin uyguladıkları vergi avantajı sağlayacak politikalarla vergi kaybına uğramasıdır. Şirketler bazı işlemlerin serbest bölgede faaliyet gösteren firmalar üzerinden yapılması ile karın bir kısmının bu bölgelerde oluşmasını sağlamaktadırlar. Bu durum hem serbest bölgeler üzerinden yapılan ithalatta, hem de ihracatta söz konusudur. Sözkonusu işlemlere satışların yanı sıra, çeşitli yüksek maaş ödemeleri de dahildir. Bütün bu belirtilen haller vergi matrahını azaltan etkilere sahip uygulamalar olarak yer almaktadır. 3. Bir diğer alan ise bu tür vergi avantajları ile yaratılan haksız rekabet ortamıdır. Zira, örneğin Avrupa Birliği kapsamında yer alan ülkeler açısından bu tür vergi teşvikleri söz konusu değildir. Hatta bunun da 1 RG: 15.6.1985-18785. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonu Raporu, 2000, s.1. 3 Towards Global Tax Co-operation Report to the 2000 Ministrial Council Meeting and Recommendations by the Committee. Rapor’un 12-16. sayfaları zararlı vergi uygulamaları konusundadır. 4 Dış Ticaret Müsteşarlığı, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü, Rapor, Haziran 2000. 2 ötesinde bu tür teşvikler vergi rekabetini bozucu etkileri sebebiyle zararlı vergi uygulamaları çerçevesinde değerlendirilerek müeyyidelendirilmektedir. Türkiye’de de teşvik tedbirlerinin ve özellikle de istisna ve muafiyetlerin azaltılması gerekmektedir. OECD bünyesindeki çalışmalarda da aynı husus vurgulanmaktadır. Zaten Avrupa Birliği’nde bu tür bölgelerin kaldırılarak her konuda tam bir rekabet ortamı sağlanması amaçlanmaktadır. Fakat mevcut uygulamaların bir süre daha hukuki varlıklarını sürdürecek olması sebebiyle çalışmalar hızlı bir şekilde sürdürülememektedir. 4. Bir başka problem uluslararası vergileme gelişmelerini takip edebilmektir. Sadece serbest bölgeler ve yurtiçi çerçevesinde düzenlemeler yapmak yurtdışında yaşanan gelişmelerin bazı olumsuz sonuçlarının gözden uzak tutulmasına sebebiyet vereceğinden Türkiye açısından yine istenmeyen veya öngörülemeyen sonuçlar meydana gelebilecektir. Bu nedenle diğer ülkelerdeki gelişmelerin özellikle vergi boyutlarının izlenmesi ve gerektiğinde derhal önlem almak suretiyle sistemdeki açıkların kapatılması lazımdır. Aksi takdirde ülke içerisinde sistem düzenli işlese bile her türlü olumsuz etkilere karşı açıklar verecektir. 5. Serbest bölgelerde yer alan şirketlerin sadece % 14’ü üretimle uğraşmakta olup bunlardan sadece yaklaşık % 6’sı yabancı sermayeli şirketlerdir. Dolayısıyla serbest bölgelerin kurulmasında hedeflenen ne üretim ne de yabancı sermaye çekme söz konusu olabilmiştir. Zaten serbest bölgelerde çalışan işçi ve büro personeli sayıları karşılaştırıldığında da aynı sonuca ulaşılmaktadır. 6. Serbest Bölgelere giren ve çıkan mallar ve hizmetlerin çok iyi bir şekilde izlenmesi gerekmektedir. Bu konuda ülke genelinde sıkıntılara sebep olan denetim eksikliği burada da kendisini göstermektedir. Özellikle evraklar üzerindeki denetimler modern tekniklerle ve ilgili birimlerin desteğiyle yürütülmelidir. Aksi takdirde günümüzde oldukça yüksek boyutlara varan ve serbest bölgelerin de içerisinde olduğu kaçakçılıkla da mücadele imkanları zayıflayacaktır. Bu çerçevede ülkemizde olması gereken sağlıklı bir denetim sistemi, bu şartların uygulamaya geçirilmesi ve aykırılıkların önlenmesi açısından bir zorunluluktur. 7. Serbest Bölge uygulamasında uluslararası gelişmelerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Burada tanınan vergi avantajları ve teşvik tedbirleri ülkeler arasında rekabeti bozucu etkilere sebep olmakta, bu nedenle OECD ve Avrupa Birliği gibi uluslar arası organizasyonlar tarafından zararlı vergi uygulaması çerçevesinde kabul edilerek müeyyidelendirilmeye çalışılmaktadır. Serbest Bölgeler gibi ayrıcalıklı yerler konusunda yaşanan sıkıntılar sebebi ile son dönemlerde uluslararası alanda buradaki özel durumların kaldırılması ve ülke çapında düzenlemeler yaparak rekabet ortamını iyileştiren şartların sağlanması yoluna gidilmektedir. Bu sayede mükellefler arasında da hukuki açıdan eşitlik sağlanabilecek, Türkiye gibi serbest bölgelerden büyük oranda iç piyasaya doğru hareketin yaşandığı ülkelerde vergiye karşı duyulan tepkiye karşı bir parça olumlu adım atılabilecektir. Aksi takdirde yakın bir gelecekte hem mensubu olduğumuz hem de olmayı düşündüğümüz kuruluşların uygulayacakları müeyyidelerle karşı karşıya kalınacaktır. Yukarıdaki yapılan tespitlere başkalarını da eklemek mümkündür. Görünen, serbest bölgelerin amaçlarına uygun çalışmadıklarıdır. Burada hem idare hem de faaliyette bulunan firmalar ekonomik dengelerin oluşturulması konusunda çaba sarfetmeli, her iki kesimin ve dolayısıyla ülkenin yararına olabilecek uygulamalara geçmelidirler. Bu nedenle sadece serbest bölgelerde değil diğer modern ülkelerde olduğu gibi ülke genelinde yatırım ve üretimi cazip hale getirebilmek gerekmektedir. Fakat bunun yolu bol miktarda teşvik, istisna ve muafiyet sağlamak değildir. Bu çerçevede yapılacak çalışmalarda etkin bir denetimin yanında, hukuki boyutun üzerinde özellikle durulması ileride Türkiye aleyhine oluşabilecek hususları da bertaraf edebilecektir.