Dünya Kadınlar Günü ve Günün Kadını Dünya Kadınlar Günü her ne kadar kadınların bir kısım hakları elde ettikleri günün kutlaması adına icat edilmiş bir gün ise de aslında kadınlar, kazandıklarının yanında bir kısım şeylerini de kaybetmişlerdir. Bir defa kazandıkları haklar, yaradılışta Allah’ın verdiği haklarından neredeyse tamamen mahrum kalmış iken bir kısım haklarını almış olmaları, kadına layık hakların tamamını almış oldukları anlamını ifade etmiyor. Kaldı ki, alınan haklar, kadınları kadınlık çizgisinde tutmak yerine, çizginin dışına da taşırmıştır. Bu tuzağa çoğu kadınlar, bilerek veya bilmeyerek düştüğü gibi erkeklerde böyle bir tuzağı kendi süfli emelleri uğruna kullanma yolunu tercih etmişlerdir. Bu durum, dünya ölçeğinde halen de böyle devam etmektedir. Burada şunu söylemek istiyorum; Kadın, İslam’ın nazarında, Allah’ın erkeğe arkadaş olarak verdiği büyük bir nimet, aynı zamanda Allah’ın emanetidir. Kadın, evlat üzerindeki hakkı, erkeğe kıyasla üç kat daha fazla olan, ayaklarının altına cennet serilen, şefkat ve fedâkarlık kahramanı bir insandır. Hatta kadın ile erkek, ortadan ikiye bölünmüş bir elmanın yarım parçaları durumundadır. Tek tek kaldıkları zaman her biri yarım durumdadır. Meşru ve uygun şartlar içerisinde bir yuva kurdukları zaman olgun bir bütün haline gelirler. Bunu beyan eden Yüce Mevla’mız; “Onlar sizin elbiseniz, sizler de onların elbiseleri (durumunda)siniz” (Bakara 187. Ayet) buyurmuştur. Kadın ve erkek, birbirinin açık ve eksiğini tamamlar. Dünyada kadınların gün görmesi ve saadet sürmesi, yaradılışlarına konulan yüce duyguların gereklerinin yerine getirilmesiyle mümkün olur. Bu da, kadının İslamiyet’in getirdiği hak ve hürriyetinin gereğini yaşamasıyla olacaktır. Bu anlamda ne ileri, ne de geri bir noktada bulunmaları kadına mutluluk getirmez. Günümüzde İslam dünyasında görülen kadın sefâletleri, kadının hak ve hürriyetlerinin Müslüman’ca verilmemesindendir. Peygamberimiz dönemiyle başlayan kadına dair bakış açısı, o günün toplumunu gerçek anlamda mutlu etmişti. Kadınıyla erkeğiyle ve tüm kesimiyle o günün toplumu huzur toplumu olmuştu. Bu yüzden de o toplumun yaşadığı asra “Asr-ı Saadet” denmişti. Bu “Mutluluk Çağı” demekti. Günümüzde, sadece İslam ülkelerinde değil, az gelişmiş bütün ülkelerde kadın hakları ihlalleri yaygın bir görüntü vermektedir. Bu konuda, Müslüman olamayan ülkelerin hali, Müslüman ülkelerden çok daha kötüdür. Gelişmiş ülkelerdeki kadın haklarına bakıldığında da kadın layık olduğu mevkide bulunmamaktadır. Ya ifrat veya tefrit noktasında boy göstermektedir. Kadının, ticaret veya reklam malzemesi yapılması, daha çok gelişmiş ülkelerin ortaya çıkardığı bir durumdur. Bu haliyle toplumun genelini içine alan bir özenti ve kadınlık fıtratıyla çatışan bir hayat tarzı hüküm sürer hale gelmiştir. Batı toplumlarında bugün, kadınların mesela annelik duygusunu doya doya yaşadığını söylemek mümkün değildir. Hâlbuki bu, kadının kadınlığını yaşamasında en önde gelen bir duygudur. Bütün bunların yanında, özellikle ülkemizde kadın hakları alanında iyiye gidişin olduğunu düşünüyorum. Kadınların eğitim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda daha iyi noktalara ulaştıklarını görmekteyiz. Ayrıca kadınların inancına bağlılık ve bunun gereklerini yerine getirme noktasında da gün geçtikçe daha iyi noktalara doğru gittiklerini görüyor ve seviniyoruz. Kadınlar gününü kutluyor, gelen her günün tüm insanlık ve özellikle kadınlar için daha güzel olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. 14.03.2016 Mehmet ŞAHİN Kırşehir Müftüsü