T. B. M. M. B : 44 dukları düşünülebilir ve bir gazetenin ifade ettiği gibi «'Başbakan kesenin ağzını açıyor 'denilebilir» Mese­ leye böyle bakmak mümkün değildir; çünkü, 1987 senesinde sözleşmesi 'yenilenecek kamu kesiminde ça­ lışan 460 bin işçiye yüzde 40 zam verilirken,. 1986 yılında yüzde 30 ile sözleşme yapan işçilerin mağdu­ riyeti nasıl önlenecektir? Diğer yandan, verilen, daha doğrusu verileceği Söylenen yüzde 40 zammın yeterli olduğunu sa­ vunmak da mümkün değildir. Zam oranı yüzde yüz olsa bile, işçimin reel gelirinin 1980 seviyesine var­ ması yine de mümkün gözüfcmemektedir. Burada önemli olan tutum yanlışlığı, uygulama yanlışlığı <ve tutarsızlığıdır. Kalkınma hızının yüzde 5 'tahminlerinin çok üstünde, yüzde 7,9 olarak ger­ çekleşeceğini ilan eden hükümetin, bu artıştan çalı­ şan kesime yüzde 30 yerine yüzde 40 zam vermesini, ne ciddi, ne de adil buluyoruz. Toplusözleşme Koordinasyon Kurulu kararının bize göre üzerinde durulması gereken esas yönü ise şudur: Eksik de olsa, kısıtlı da olsa, 1982 Anayasa­ sı ve toplu iş sözleşmelerini tanzim eden yasaları­ mız, işçi ücretlerinin, işveren ve İşçi sendikaları ara­ sında, serbestçe kararlaştıracakları ilkesini getirmek­ tedir. Devletin buna müdahalesi söz konusu olma­ malıdır. Devlet, toplusözleşme düzenine ücret bazında müdahale ediyor ise, ortada toplu pazarlık sistemi yok demektir. Bize göre, işin önemli yanı budur. Siyasî iktidar, sözlerimizin bir yerinde de ifade et­ tiğimiz gibi, Anayasadan ve yasalardan değil, zih­ niyetinden kaynaklanan bir anlayışın sonucu olarak, işçi meselelerinde işçiden yana bir tutum koyama­ maktadır. Kanaatimizce önemli olan verilecek zammın yüz­ desi değil, önemli olan sistemin müdahalesiz ve arı­ zasız işlemesidir. Bu iş, takdire ve karara kalırsa, bu sene yüzde 40 verir, öbür sene bunu yüzde 10'a in­ dirirsiniz. Böyle bir tutumu ve uygulamayı savunmak da mümkün değildir. Sonucu ve verimi ne olursa ol­ sun, bu kararı onaylamak da mümkün değildir. Değerli milletvekilleri, hükümet - işçi - sendika ilişkileriyle ilgili sözlerimizi, şu anda iktidar partisin­ de bulunan bir sayın üyenin, bundan bir sene evvel bu kürsüden söylediği şu sözleri tekrarlayarak ve de bütün içtenliğimizle onaylayarak bitirmek istiyorum : «Şu anda sendikaların sıkıntılarının esas kayna­ ğı yasalar değil, hükümetin işçiyi ve sendikayı tama- 17 s 12 , 1986 O: 3 men dışlayan, insan unsurunu yok sayan politikası ve her gün peşpeşe aldığı insafsız kararlardır.» MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (Hatay) — Kim söylemiş? KOKSAL TOPTAN (Devamla) — «Çünkü şu anlaşılmıştır ki, Türk - îş'in istediği bütün yasal de­ ğişiklikler, onların istediğinden de fazla yapılsa, de­ ğişen bir şey olmayacak, sendika özgürlüğü, serbest toplu pazarlık düzeni, gerçek demokratik kurallar içinde işlemeyecektir. Bu anlayışla uygulanan demok­ rasiye bence alaturka demokrasi denir.» Bize göre ise, böyle bir demokrasi anlayışına alaturka demok­ rasi de değil, çağdışı bir demokrasi denir. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (Hatay) İçlerinden biri mi söylemiş bunları? KOKSAL TOPTAN (Devamla) — Değerli mil­ letvekilleri, alabildiğine süren Türk düşmanlığı ve di­ ğer nedenlerin etkisiyle, kesin dönüşe zorlanan işçi­ lerimizin sayısının hızla artmaya devam etmesine rağ­ men, halen yurt dışında en fazla işçi bulunduran ülke durumunu korumaktayız. Devletimiz, üzülerek ifade etmek gerekir ki, gerek bu emek göçünün başladığı ve gerekse dönüşün hız­ landığı zaman periyodu içinde, bu vatandaşlarımızın problemleriyle ilgili yeterli politikalar üretememiştir. Bugün de, dün de, özellikle Avrupa'da çalışan işçi­ lerimizin, orada doğup büyüyen veya küçük yaşlar­ da oraya göçerek, oraların kültür değerlerinin etki­ sinde yetişen çocuklarımıza, gerekli ilgi ve desteği sağlayamamıştır. Türkiye'den sürekli olarak öğret­ men ve din. adamı gönderilmesine rağmen; belki ye­ tersizlik, belki bilgisizlik ve belki de kayıtsızlık ne­ deniyle, sayısı bugün bir milyona yaklaşan çocuğu­ muz, yabancı kültürlerin etkisinden kurtulamamıştır. Bu çocukların, kesin dönüş yaptıktan sonra da top­ lumumuza uyum sağlamasındaki zorluklar, herkesin malumudur. Avrupa'da böylesine psikolojik bir bas­ kı altında çalışan işçilerimize ve çocuklarına, yakın senelerde bir de Libya ve Irak'ta çalışan işçilerimizin perişanlığı eklenmiştir. Türkiye'ye, 25 yıla yakın bir zaman çok zor şartlar içerisinde çalışıp, 20 milyar dolar para gönderen bu çileli vatandaşlarımıza, Dev­ letimiz ne yapsa azdır. Bu 20 milyar, Türk ekonomi­ sinin kurtarıcısı olmuştur. O insanlarımız olmasa idi, Türkiye'nin borcu bugün, faizlerini de dikkate alacak olursak 70 - 80 milyar dolar olurdu. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (Hatay) Hâlâ o mu söylüyor? — 556 —