odyoloji`de kullanılan temel kavramlar

advertisement
ODYOLOJİ’DE KULLANILAN TEMEL KAVRAMLAR
Özet: İşitme kaybı tanısının konulması, işitme kayıplı bireylere cihaz uygulanması ve uygun rehabilitatif
yaklaşım konusunda yönlendirilmesi açısından Odyoloji biliminin rolü çok önemlidir. Doğru tanı
konulmasında, tanı metodlarının doğru kullanılması, cihazların kalibrasyonun yapılmış olması, uygun tanı
kriterlerinin kullanılması gereklidir. Bu bölümde; Odyoloji ile ilgili bilgileri tazelemek ve bu konuda bilgi
sahibi olmayan sağlık elemanlarını bilgilendirmek amacıyla genel odyolojik yaklaşımlar ve odyolojide
kullanılan temel kavramlar hakkında bilgiler sunulmaktadır.
Giriş
İşitme sisteminin değerlendirilmesi, işitme kaybı tanısının konulması, işitme kaybında uygun
rehabilitasyon ve habilitasyon yaklaşımlarının belirlenmesi ve uygulanması, işitme kaybında gerek
görülmesi durumunda işitme cihazı uygulaması ve adaptasyonunun sağlanması alanında çalışan Odyoloji
bilimi, günümüzde yaygınlaşan objektif test yaklaşımları ile işitme sistemini daha ayrıntılı olarak inceleme
şansına sahiptir.
İşitme kaybının erken dönemde tespiti ve uygun rehabilitasyon ve tedavi yaklaşımı ile iletişim
sorunu, ciddi ölçülerde azaltılabilmektedir. Bu nedenle, Kulak Burun Boğaz ve Odyoloji alanları dışında
çalışan, diğer sağlık elemanlarının da hastalarında işitme ile ilgili problem olduğunda elde edilen sonuçlar
hakkında fikir sahibi olmaları hastaların doğru ve erken yönlendirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Odyometre
Periferik işitmenin değerlendirilmesi amacı ile kullanılan ve saf ses çıkarabilen ses jeneratörlerine
odyometre adı verilmektedir. Günümüzde digital özellikte olan odyometrelerin kullanımı oldukça yaygın
olmakla beraber (Şekil-1), uygun kalibrasyon özelliklerine sahipse, analog odyometreler de rahatlıkla
kullanılabilmektedir(Şekil-2).
Şekil- 1: Digital Odyometre
Şekil- 2: Analog Odyometre ve Yüksek Frekans Odyometresi
Odyometreler aracılığı ile yapılan işitme testlerinde, yaygın olarak 125 Hertz (Hz) ile 8000 Hertz(Hz)
arasındaki frekanslarda işitme ölçümleri yapılırken, işitme takibinde (ototoksik ilaç kullanan hastalar,
gürültülü ortamlarda çalışanlar gibi) ise, yüksek frekansların eklenmesi (8000 Hz- 18000 Hz)
unutulmamalıdır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan digital odyometrelerde, 125 Hz ile 18000 Hz
arasındaki değerlendirmeleri yapmak mümkündür. Analog odyometrelerin frekans aralıkları, çoğunlukla 125
Hz ile 8000 Hz arasında olduğu için, işitme takibinde Analog odyometre ile yapılan ölçüm sonrasında
Yüksek Frekans Odyometresi ile de ölçüm yapılması gerekmektedir (Şekil- 2).
Odyometrelerin ürettikleri ses şiddeti, işitme kaybı düzeyinin belirlenmesinde önemli bir etkendir.
Günümüzde kullanılan odyometreler, tüm dünyada kabul edilen, “ISO-1969” standartlarına göre “işitme
düzeyi” (Hearing Level –HL-) temel alınarak kalibre edilmişlerdir. Bu kalibrasyon gereksinimi, doğal
ortamda bulunan herhangi bir sesin, fiziksel olarak şiddetinin ölçülmesinde kullanılan birimin, desibel, Ses
Basınç Düzeyi (Sound Pressure Level-SPL-) cinsiden olmasından kaynaklanmaktadır. Daha önceki yıllarda
kullanılan SPL değerler, işitmenin belirlenmesinde oldukça karışık grafikler kullanılmasından dolayı
terkedilmiştir. Doğal ortamda bulunan sesin, insan kulağında hissedilmesi için belirli bir şiddette (dB SPL
cinsinden) olması gerekmektedir. Farklı frekanslarda, farklı değerleri bulunduğu için (Örneğin; 125 Hz’de
SPL cinsinden bir sesin, insan kulağı tarafından 0 dB HL cinsinden hissedilmesi için 45,5 dB SPL
şiddetinde olması gerekmektedir) karmaşık bulunmuştur. İnsan kulağı tarafından farklı frekanslarda,
hissedilen minimum ses şiddeti; “işitme düzeyi” olarak kabul edilmiş ve “odyometrik sıfır” kavramı ile
odyometrelerin kalibrasyonu yapılarak, bu değerler sıfır desibel olarak belirlenmiştir. Günümüzde, dB SPL
cinsinden işitme eşiği veren odyogramlar, zaman zaman işitme cihazı uygulamalarında kullanılmaktadır
(Şekil- 3).
Şekil- 3: İşitme Cihazı Adaptasyonunda Kullanılan SPL Odyogram Örneği
Odyometreler tarafından belirlenen, işitme eşiklerinin gösterilmesi amacı ile kullanılan grafiklere
“odyogram” adı verilir. Yaygın olarak kullanılan odyogramlarda, 125 Hz ile 8000 Hz arasındaki
değerlendirmeler yer almaktadır (Şekil- 4). Yüksek frekans işitme eşiklerinin yer aldığı odyogramlar ise
farklıdır (Şekil- 5).
Şekil- 4: Odyogram
Şekil- 5: Yüksek Frekans Odyogramı
Odyogramlarda işitme eşiği hakkında bilgi veren grafikler bulunmaktadır. Bu grafiklerde yer
alan her sembol değişik anlam taşımaktadır (Şekil- 6).
Şekil- 6: Odyogramda kullanılan sembollerin anlamı
Sembollerden de anlaşılacağı gibi, işitme ölçümleri yapılırken farklı yöntemler
kullanılmaktadır. Bu yöntemler;
1.Hava Yolu İşitme Eşikleri
a. İşitme
eşiği
ortalaması
2.Kemik Yolu İşitme Eşikleri
3.Weber Testi
4.Serbest Alan İşitme Eşikleri 5.Konuşma
Odyometresi Sonuçları
b. Konuşmayı alma eşiği
c. Konuşmayı ayırdetme oranı (Discrimination)
d. En rahat ses seviyesi
e. Rahatsız edici ses seviyesi
6.Elektroakustik İmpedansmetre Sonuçları
a- Orta kulak basıncı ve Geçirgenlik(Compliance) miktarı bAkustik refleks
7.Otoakustik Emisyonlar
a-Transient Otoacoustic Emissions ( TOAE) b-Distortion
Products Otoacoustic Emissions ( DPOAE)
8.İşitsel Uyarılmış Cevap Odyometresi (Auditory Evoked Response Audiometer)
Yukarıda maddeler halinde gösterilen ölçüm metodlarını kısaca, şu şekilde açıklayabiliriz:
1. Hava Yolu İşitme Eşikleri: Standart kulaklıklar (TDH- 39) kullanılarak, dış kulak
yolundan verilen işitsel uyarıların (Saf ses), işitilebildiği en düşük şiddet (İşitme eşiği)
saptanarak tespit edilir. Hastaya verilen işitsel uyaranın rahat farkedilebilmesi için, 1000
Hz’den başlanır. Standart ölçümlerde çoğunlukla, 125 Hz - 6000 Hz arasındaki frekanslarda
işitme eşikleri tespit edilir. Hava yolu işitme eşikleri, işitme sisteminin kulak kepçesi ile iç
kulak arasındaki yapılarının ( dış kulak yolu ve orta kulak) değerlendirilmesi açısından son
derece önemli bilgiler vermektedir. Şekil- 7’de, normal sınırlarda yer alan, sağ ve sol kulak
hava yolu işitme eşikleri gösterilmektedir.
Şekil- 7: Normal sınırlarda hava yolu işitme eşikleri
a. İşitme eşiği ortalaması: İşitme eşikleri saptandıktan sonra, 500 Hz, 1000 Hz ve 2000
Hz’lerdeki işitme eşikleri toplanarak ortalamaları alınır. Saf ses ortalaması olarak da
adlandırılır. Bu frekansların tercih edilme nedeni; günlük yaşamda kullandığımız konuşma
seslerinin, daha çok bu frekanslar içinde yer almasıdır. Elde edilen saf ses ortalaması değeri
işitme kaybının derecesini belirlemektedir (Tablo-1)
Tablo-1: İşitme kaybı dereceleri
Saf Ses Ortalaması (dB)
0-15 dB
16-40dB
İşitme Kaybı Derecesi
Normal işitme
Çok hafif derecede işitme kaybı
41-55dB
56-70dB
71-90dB
91dB ve üzeri
Hafif derecede işitme kaybı
Orta derecede işitme kaybı
İleri derecede işitme kaybı
Çok ileri derecede işitme kaybı
2. Kemik Yolu İşitme Eşikleri: Mastoid kemik üzerine yerleştirilen ve odyometreden verilen saf
sesi taşıyan, standart bir vibratör aracılığı ile yapılan bu ölçümde, uyaran doğrudan kemik yapı
aracılığı ile iç kulağa iletilir. Elde edilen cevap, iç kulağın cevabıdır. Özellikle işitme kaybı tipinin
belirlenmesi açısından son derece önemlidir. Hava yolu işitme eşikleri ile kemik yolu işitme eşikleri
arasında 5 dB’i aşan farklar varsa ve kemik yolu işitme eşikleri normal sınırlarda yer alıyorsa, işitme
kaybının “iletim tipi işitme kaybı” olduğu söylenebilir. Çünkü, iç kulak cevabı normal sınırlar
arasında yer alırken, hava yolu işitme eşikleri, bu cevabın şiddet olarak üzerine çıkmıştır. Yani; sesin
iç kulağa iletilmesi aşamasında bir sorun olduğu düşünülmelidir (Şekil- 8). Bu sorun, dış kulak
yolunda, timpanik membranda veya orta kulak yapılarında olabilir. Sorunun tam lokalizasyonu,
odyogramın tamamı incelenerektespit edilebilir. Hava yolu işitme eşikleri normal sınırların dışına
çıkmış ve kemik yolu işime eşikleri, hava yolu işitme eşikleri ile çakışık (aynı) elde edilmişse, işitme
kaybının “sensörinöral işitme kaybı” olduğu söylenebilir. Burada, iç kulak cevapları ile hava yolu
cevapları aynı olduğu için, hava yolunda sesin iletimini olumsuz etkileyecek bir faktörden söz
edilemez. İşitme kaybı, iç kulakta veya işitme sinirinde oluşan bir lezyondan kaynaklanmaktadır
(Şekil- 9). Kemik yolu işitme eşikleri normal değerlerin dışına çıkmış ve hava yolu işitme eşikleri ile
arasında 5 dB’i aşan aralık varsa, “mikst tip işitme kaybı” olarak tanımlanır (Şekil-10). Mikst tip
işitme kaybında sorun, hem iç kulak veya işitme sinirinde, hem de sesin hava yolu ile taşınan
kısımlarında, yani dış kulak yolunda, timpanik membrada veya orta kulak yapılarındadır. Ölçümler
500 Hz ile 4000 Hz arasındaki frekanslarda yapılır. Bu frekansların altında veya üzerindeki
frekanslarda verilen uyaranın titreşim olarak algılanma riski olduğu için, bu aralıkta kemik yolu
işitme eşiklerine bakılmaz.
Şekil- 8: İletim tipi işitme kaybı örneği
Şekil- 9: Sensörinöral işitme kaybı örneği
Şekil- 10: Mikst tip işitme kaybı örneği
3.Weber Testi: Bu test hem diapozon hem de odyometre ile yapılabilen bir testtir. Diapozonla yapılan
weber testinde sınırlı bir şiddete çıkılabilmektedir, bu sebeple işitme kaybı olan hastalarda diapozonla
yapılan weber testi sonuçları ya güvenilir olmamakta ya da sonuç alınamamaktadır. Bunun yanı sıra weber
testi, yapılan odyolojik tetkik sonucunda elde edilen işitme kaybı tipinin desteklenmesinde de
kullanılmaktadır. Daha düşük kemik yolu işitme eşiğinin üzerine 20 dB eklenerek saf ses uyaranı verilen
hastadan, sesi nereden duyduğunu yön olarak söylemesi istenir. Normal işitmede ve sensörinöral işitme
kayıplarında weber işitme eşiğinin iyi olduğu tarafa lateralizedir ya da hasta, sesi ortadan duyduğunu ifade
eder. İletim ve mikst tip işitme kayıplarında ise weber hava kemik aralığının daha fazla olduğu kulağa
lateralizedir.
4.Serbest Alan İşitme Eşikleri: Çocuk test yöntemleri arasında tartışmasız, en önemli olanıdır. Kulaklık
kullanımına şartlanamayan, çok küçük yaşlardaki veya ek sorunları (hiperaktif, mental retarde, otistik
çocuklar gibi) bulunan çocukların, işitme eşiklerinin saptanması için, standartlara uygun olarak
kalibrasyonu yapılmış odyometrelerle bağlantılı hoparlörler kullanılarak yapılan bir testtir. Çocuk, sessiz
odada hoparlörlere 45 derecelik açı oluşturacak şekilde bir masada oturmakta, aile bireylerinden biri (anne
veya baba) tedirgin olmaması için çocuğa eşlik etmektedir. Çocuk, masada bulunan oyuncaklarla oyun
oynarken, beklemediği bir zamanda verilen işitsel uyaran karşısındaki tepkileri gözlemlenerek
değerlendirme yapılır. Ölçüm hoparlörlerin bulunduğu odada kulaklık kullanmadan yapıldığı için, elde
edilen cevaplar, iyi olan kulağın cevaplarıdır (Şekil- 11). Serbest alan cevapları, yalnızca küçük yaşlardaki
çocukların işitme eşiklerinin saptanmasında kullanılmaz. İşitme cihazı kullanan kişilerin işitme cihazından
elde ettikleri kazancı tespit etmek veya koklear implant uygulanmış kişilerin, implant kullanımından elde
ettikleri kazancı görmek ve uygulanan konuşma programlarının sonuçlarını takip etmek amacı ile de
kullanılmaktadır (Şekil- 12).
Şekil- 11: Serbest alan işitme testinde elde edilen bir sonuç
Şekil- 12: Koklear implant uygulanmış bir hastanın, değişik programlardan elde ettiği kazanç miktarı
5.Konuşma Odyometresi Sonuçları: İşitme kaybı olan bir kişinin, günlük yaşamında karşılaştığı
fonksiyonel sorunları görmek açısından, son derece önemli olan konuşma testleri, odyolojik
değerlendirmenin en önemli kısımlarından birisini oluşturmaktadır. Konuşma testleri yapılmamış bir
odyogram, kesinlikle tamamlanmış kabul edilmemelidir.
a- Konuşmayı Alma Eşiği (Speech Reception Threshold – SRT): Kişinin, konuşma sesini anladığı en
düşük şiddetin tespit edilmesi amacı ile uygulanan bir testtir. Kolay tekrar edilebilmesi için üç heceli
kelime listeleri kullanılarak yapılan bu değerlendirmede, aynı zamanda saf ses kullanılarak yapılmış olan
işitme eşiklerinin güvenilirliği de kontrol edilmektedir. Saf ses ortalaması ile konuşmayı alma eşiği
arasında ±10 dB’lik bir farklılık kabul edilebilir bir farklılıktır. Bu şiddeti aşan farklılıklarda test
güvenirliliği, fonksiyonel işitme kaybı veya hasta kooperasyonu tartışılmalıdır.
b- Konuşmayı Ayırdetme Oranı (Speech Discrimination - SD): Fonetik olarak dengeli, tek heceli
kelime listeleri ile yapılan bu test, hastanın en rahat duyduğu ses seviyesinde yapılır genellikle konuşmayı
alma eşiğinin üzerine 40 dB eklenerek bulunan ses seviyesi hastaya sorularak belirlenir. Kısa süreli bir
uyarı içerdiği için, ayırdetmesi daha zordur. Ayırıcı tanı açısından oldukça önemlidir. Tek taraflı olarak,
konuşmayı ayırdetme oranının ciddi düşüş gösterdiği durumlarda, işitme kaybı simetrik olarak elde
edilmişse, retrokoklear patoloji açısından, hastanın ileri testlerinin yapılması gerekir (Şekil-13). Ayrıca
hastanın iletişim yeteneği hakkında ciddi ipuçları verdiği için, işitme cihazına karar verme konusunda
oldukça önemli bilgi vermekte ve tedavi yaklaşımını etkilemektedir.
Şekil- 13: Konuşmayı ayırdetme oranının ciddi ölçülerde farklı olarak tespit edilmiş bir hastanın
odyogramı.
c. En Rahat Ses Seviyesi (Most Comfortable Loudness-MCL-): Hastanın, konuşma sesini en rahat
duyduğu ses seviyesinin tespit edilmesidir. Özellikle koklear patolojisi olan ve yüksek şiddetli
seslerden rahatsız olan hastalarda, dinamik işitme alanı daralmıştır. Bu hastalarda gürlük algısı
(loudness) ciddi olarak bozulduğu için, gerek konuşmayı ayırdetme oranının tespiti için gereken uyaran
şiddetinin belirlenmesinde, gerekse işitme cihazı seçiminde gerekli amplifikasyon miktarının tahmin
edilmesinde, en rahat ses seviyesi önemli bir parametre olarak kullanılır.
d. Rahatsız Edici Ses Seviyesi (Uncomfortable Loudness-UCL-) : Hastanın yüksek şiddetteki konuşma
sesinden rahatsız olduğu eşiğin tespit edilmesini içerir. Özellikle koklear patolojisi bulunan hastalar
için, diğer test parametreleri ile birlikte, çok önemli bir ayırıcı tanı kriteridir. Uygulaması oldukça
kolay olan bu değerlendirmede, elde edilen sonuç, hasta tedavisini ve takibini önemli ölçüde
etkilemektedir. Ayrıca işitme cihazı uygulaması sırasında, işitme cihazının maksimum çıkış gücünü
ayarlamak için gereken ipuçlarını da vermektedir.
6. Elektroakustik İmpedansmetre Sonuçları: Odyolojik değerlendirmenin bütünü içinde ayırıcı tanının
sağlanmasında en önemli ip uçlarını veren, objektif bir test aracıdır. Dış kulak yolundan gelen seslere, orta
kulak yapılarının gösterdiği direncin ölçülmesi esasına dayanır. (Şekil- 14). Özellikle orta kulak
patolojilerinin tanı, tedavi ve takibinde vazgeçilmez önemde olan bir değerlendirme yöntemidir. Ayrıca
akustik refleks hakkında objektif bilgi vermesi bu ölçüm aracının değerini artırmaktadır. Elektroakustik
impedansmetre ile elde edilen bazı sonuçların etkileri, aşağıda kısaca tartışılmaktadır.
Şekil- 14: Elekroakustik impedansmetre
a. Orta Kulak Basıncı ve Geçirgenlik(Compliance) Miktarı: İmpedansmetrik ölçümlerin yapılması
için dış kulak yolu özel bir probe yardımı ile tıkanır. Bu probe içinde; (a) Basınç değişikliği
yapabilmek için kullanılan, bir basınç pompası, (b) Dış kulak yoluna ses verebilmek (uyaran olarak
yaygın olarak 226 Hz’lik probe tone uyaran kullanılır) için kullanılan bir receiver ve (c) Dış kulak
yoluna verilen sesin, orta kulak yapılarından geriye yansıyan kısmını ölçmek amacı ile kullanılan
bir mikrofon bulunur (Şekil- 15). Özel probe ile dış kulak yolu tıkandığı zaman timpanik membran,
dış kulak yolu duvarları ve probe arasında kapalı bir alan oluşturulmaktadır. Ölçüm sırasında
basınç pompası aracılığı ile dış kulak yolunun basıncı değiştirilir ve bu basınç değişikliği sırasında,
dış kulak yoluna verilen sesin (probe tone) geçirgenlik miktarında meydana gelen değişiklik tespit
edilir. Bu ölçüm sırasında ele edilen grafiğe “timpanogram” adı verilir (Şekil- 16).
Timpanogram’da elde edilen geçirgenlik grafiğinin tepe noktası, sesin maksimum geçirgenliğinin
sağlandığı, yani orta kulak basıncı ile atmosfer basıncının dengelendiği basınç noktasıdır. Bu tepe
noktasının oluştuğu basınç değeri, orta kulağın da basınç değerini vermektedir. Timpanogram’ın
değişik patolojilerde görülen farklı tipleri mevcuttur. Bunlardan en yaygın görülen bazıları, Şekil16A ve 16B’de gösterilmiştir.
Şekil- 15: İmpedansmetre probu’nun içinde yer alan bölümler
A
B
Şekil- 16A – 16B: Farklı timpanogram tipleri, [B şeklinde verilen timpanogramın alt kısmında yer alan
ölçüm, 678 Hz Probe ton kullanılarak çizilmiştir(Yüksek Frekans İmpedansmetresi)]
b. Akustik Refleks: Elektroakustik impedansmetre ile yapılan değerlendirmeler arasında yer alan bu
ölçümde, dış kulak yolundan verilen yüksek şiddetteki bir sesin (işitme eşiğinin 80-85 dB üzerinde),
stapes kasında oluşturduğu reaksiyon tespit edilir. Bilindiği gibi,vücudumuzda sesle oluşturulan tek
reaksiyon olan akustik refleks, yüksek şiddetlerde oluşan sese karşı, stapes kasının (m.stapedius)
stapes kemikçiğini oval pencereden uzaklaştırarak, iç kulağın hasar görmesini engellemesidir.
Oldukça karışık görülen bu refleks mekanizması, işitme sinir yollarının normal olduğu durumlarda
meydana gelir. Fizyolojik olarak iki ayrı refleks yolu bulunmaktadır. Bunlar;
a) Kontralateral akustik refleks yolu
b) İpsilateral akustik refleks yolu
Koklea’dan çıkan sinir fibrilleri birleşerek akustik siniri oluşturur. Akustik sinir, akustik
kanaldan geçerek “cochlear nucleus”lara gelir. Bu nukleus grubunda, akustik sinir fibrilleri açılarak,
nukleus bölümlerine girer. Akustik sinirden gelen aksiyon potansiyelleri bu bölgede işlemlenir ve
daha sonra oluşan yeni bir aksiyon potansiyeli ile nukleus grubundan çıkan fibriller, kontralateral
“superior olivery complex”e (SOC) gider (çok önemli bir bölümü konralateral, çok az bir bölümü
de ipsilateral olarak yükselir). Gelen aksiyon potansiyel şiddetine bağlı olarak (işitme eşiğinin 80, 85
dB üzerindeki bir sesin oluşturduğu aksiyon potansiyeli ise), SOC’te bulunan ve 7. kranial sinirin
motor nukleusuna uyaran taşıyan bir yolun aktifleşmesine neden olur. Bu durum, stapes kasının
kasılması ile sonuçlanır ve stapes kemikçiği, oval pencereden uzaklaşır (Şekil- 17). 7. kranial sinirin
motor nukleusları arasındaki anastomozdan dolayı, meydana gelen uyarı bilateral gerçekleşir ve her
iki tarafta bulunan stapes kası kasılır. Ortaya çıkan kasılmanın dış kulak yoluna yansıması,
impedansmetre ile tespit edilir (Şekil- 18) ve odyograma kaydedilir (Şekil- 19).
Şekil- 17: Akustik refleks yolu
Şekil- 18: Akustik refleks ölçüm sonuçlarının impedansmetrik kaydı
Şekil- 19: Akustik refleks eşiklerinin odyogramda gösterilmesi
7. Otoakustik Emisyonlar: Kokleanın, işitsel uyaran karşısında oluşturduğu reaksiyonu tespit etmek
amacı ile kullanılan non-invasive bir test yöntemidir. Objektif, hızlı, ucuz ve güvenilirdir. Bilgisayar
yazılımı ağırlıklı olması, çok değişik şekillerde kullanılmasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle yeni
doğan taramasında çok rahatlıkla kullanılması, otoakustik emisyonu (OAE), odyoloji kliniklerinin
vazgeçilmez test araçları haline getirmiştir. Dış kulak yoluna yerleştirilen bir probe yardımı ile iç
kulağa gönderilen spesifik ses uyaranlarının (klik, iki frekans özelliği taşıyan uyaran), iç kulakta
oluşturduğu reaksiyon, özel olarak geliştirilmiş bir mikrofon tarafından kaydedilir. Ayrıca herhangi
bir uyaran vermeksizin, kokleanın istirahat halindeki potansiyellerinin ölçüldüğü özel bir modu
(Spontaneous Otoacoustic Emissions) bulunmaktadır. Objektif ve güvenilir bir test yöntemi olan
OAE, işitme testi yapılamayan hastalarda, çok küçük çocuklarda, fonksiyonel işitme kaybında,
retrokoklear patolojilerde ve ilaç ototoksitesinin takibi gibi değişik klinik alanlarda rahatlıkla
kullanılmaktadır. Klinik kullanımda en çok tercih edilen otoakustik emisyon çeşitleri şunlardır;
a. Transient Otoacoustic Emissions( TOAE): İç kulağa gönderilen klik uyarana karşı oluşan
reaksiyon tespit edilir. Daha çok işitme taraması açısından kullanılan TOAE, 30 dB’e kadar olan
işitme eşikleri hakkında bilgi vermektedir. 30 dB’i aşan işitme kaybında elde edilemediği için,
tarama programlarında rahatlıkla kullanılabilmektedir (Şekil-20).
A
B
C
D
Şekil-20: TOAE cevaplarının olduğu (A ve C) ve olmadığı (B ve D) iki kulaktan alınan cevaplar
b. Distortion Products Otoacoustic Emissions ( DPOAE): Aynı anda iki frekans özelliğine sahip
işitsel uyaran kullanılarak yapılan bu testte, kokleanın daha spesifik cevapları alınabilmektedir.
TOAE’a göre işitme kaybının daha fazla olduğu kulaklarda da yapılabilen DPOAE, kokleada
meydana gelen hasarların erken dönemde tespitine olanak sağlamaktadır. Bu özelliğinden dolayı,
özellikle ototoksik ilaç kullanımı veya gürültülü iş yerlerinde çalışan işçilerin takibi gibi, işitmenin
monitorizasyonunda kullanılmaktadır (Şekil-21).
A
B
C
Şekil – 21: DPOAE cevaplarının olduğu (A ve B) ve olmadığı (C) iki kulaktan alınan cevaplar test
sonuçları
8. İşitsel Uyarılmış Cevap Odyometresi (Auditory Evoked Response
Audiometer): İşitme sisteminin, spesifik tipte (klik, logon, tone burst) işitsel uyarana cevabı olarak
ortaya çıkan nöroelektrik aktivitesidir. Non-invasive bir ölçüm tekniği olması, kolay ve ucuz
uygulanması değerini arttıran bir faktördür. Kullanım alanları oldukça fazladır. Bunlardan başlıcaları; (a)
Kooperasyon güçlüğü olan hastalarda, (b) Objektif işitme eşikleri hakkında bilgi edinmede, (c) Lezyon
varlığı veya eliminasyonunda, veya lokalizasyonunda ayırıcı tanı olarak, (d) Organik olmayan işitme
kayıplarında veya bunlardaki olası bir kaybın saptanmasında ve e) Koma evrelerinin ve beyin ölümünün
değerlendirmesinde kullanılmaktadır. İşitme sisteminde yer alan ve aksiyon potansiyeli oluşturan
merkezlerde ( cochlea, cochlear nucleus, SOC, lateral lemniscus, inferior colliculus, medial geniculate
body gibi) oluşan bu aksiyon potansiyelleri, yüzeyel elektrodlar kullanılarak kaydedilir. Kayıt alınması
düşünülen bölgeye göre geliştirilen özel yaklaşımlar bulunmaktadır. Bunlar;
i. Erken Latans Cevaplar
a) Electrocochleography (ECochG)
b) İşitsel Beyinsapı Cevapları ( Auditory Brainstem Response
(ABR)
ii. Orta Latans Cevaplar
a) İşitsel Orta Latans Cevap ( Auditory Middle Latency Response (AMLR))
b) 40 Hz Cevabı
iii. Geç Latans Cevaplar
a) Geç Latans
b) P 300 Cevabı
Klinik ortamlarda en çok kullanılan kayıt yaklaşımı, erken latans cevaplardan, işitsel beyinsapı
cevabıdır (ABR). Koklea çıkışından lateral lemniscus’a kadar olan işitsel yolun taranmasına olanak
veren bu yöntem, hastaya yaklaşımı önemli ölçülerde belirlemektedir (Şekil-22 - 23). Ayrıca, koklear
patolojinin tanı ve takibinde kullanılan ECochG, kliniklerde sıklıkla kullanılan diğer bir yaklaşımdır
(Şekil-24). Orta ve geç latans cevapları, daha çok santral patolojilerin ayırıcı tanısında
kullanılmaktadır.
.
L - Threshold
I
III
V
I
2
10ms 500nV 70 dBSPL
510(31)
V
III
3
I
10ms 500nV 50 dBSPL
516(43)
V
III
4
10ms 500nV 40 dBSPL
507(28)
5
10ms 500nV 30 dBSPL
261(16)
V
6
10ms 500nV 35 dBSPL
507(29)
A
L
- Threshold Ch 1
10
5
0
010 20 30 40 50 60 70 80 90100
B
Şekil- 22: Normal İşiten Hastada, İşitsel Beyinsapı Cevaplarından Elde Edilen
Dalgalar (A) ve Latensigram (B)Sonuçları
.
L
- Threshold
III
I
V
1
10ms 500nV 100 dBSPL 621(74)
2
10ms 500nV 70 dBSPL 506(57)
3
10ms 500nV 80 dBSPL 579(64)
I
III
V
4
10ms 500nV 90 dBSPL
527(83)
Şekil- 23: İşitme Kaybı Olan Hastada, İşitsel Beyin sapı Cevaplarından Elde
Edilen Dalgalar
Download