“Türkiye’nin Cari Açığı: Nereye Kadar?” Ercan Uygur Ankara, Atılım, 14 Aralık 2011 CA Tanımlar, Kanallar • • • • • • CAt = NXt + rtBt + TRt (1a) = Bt+1 – Bt (1b) = rtBt + TRt + Yt – Ct – It – Gt = St – It (1c) (1a) Net dış açıktır. NXt net mal ve hizmet ihracatı Bt bono, tahvil, hisse senedi, krediler ve fiziki sermayeyi içeren net dış varlıklar • rtBt net dış varlıklardan sağlanan net gelir, kısaca sermayenin net geliridir • rt uluslararası faiz oranı veya getiri oranı CA Tanımlar, Kanallar • Türkiye’de rtBt’nin büyük bölümü net faiz, daha küçük bir bölümü net kar transferidir. • rtBt = Net Faiz + Net Kar Transferi yazmamız uygun olur. • TRt net işçi dövizi ve bedelsiz ithalatı da içeren net özel ve kamu transferlerini ifade etmektedir. • NXt + TRt + Net Kar Transferi toplamı, faiz dışı cari dengeyi verir = CAt - Net Faiz Geliri • Ülke borçlu ise, net faiz geliri genellikle eksidir. CA Tanımlar, Kanallar • (1b) Net dış varlıklarda değişmeyi ifade eder. Eğer t döneminde cari açık varsa, Bt’ye göre Bt+1 daha düşüktür. Türkiye gibi borçlu ülkelerde Bt eksidir. Türkiye’de Bt içinde dış kredi ve tahvil gibi net finansal yükümlülükler, yabancı fiziki yatırımlardan doğan yükümlülüklere göre çok daha ağırlıklıdır. • (1c) eksi işaretli ise iç tasarruf açığı, dış tasarruf vardır. Yt GSYH, Ct özel tüketim harcaması, Gt kamu cari harcaması, It özel + kamu yatırım harcamasıdır. rtBt + TRt + Yt toplamı, GSMH’yı verir. • Ct + It + Gt ise toplam iç taleptir. Kas.11 Eyl.11 Tem.11 May.11 Mar.11 Oca.11 Kas.10 G&SERV Eyl.10 Tem.10 May.10 Mar.10 CA Oca.10 Kas.09 Eyl.09 Tem.09 May.09 Mar.09 Oca.09 Şekil 1 Aylık CA Gelişmeleri Mil $ 2000 0 -2000 -4000 -6000 -8000 INVIN -10000 -12000 -10,0 2001Q1 2001Q2 2001Q3 2001Q4 2002Q1 2002Q2 2002Q3 2002Q4 2003Q1 2003Q2 2003Q3 2003Q4 2004Q1 2004Q2 2004Q3 2004Q4 2005Q1 2005Q2 2005Q3 2005Q4 2006Q1 2006Q2 2006Q3 2006Q4 2007Q1 2007Q2 2007Q3 2007Q4 2008Q1 2008Q2 2008Q3 2008Q4 2009Q1 2009Q2 2009Q3 2009Q4 2010Q1 2010Q2 2010Q3 2010Q4 2011Q1 2011Q2 2011Q3 2011Q4 Şekil 2 Üç Aylık CA Gelişmeleri /GSYH 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0 -2,0 -4,0 -6,0 -8,0 CA/GDP PORTG/GDP CREDG/GDP FDI/GDP -12,0 Şekil 3 CA & Kredi Gelişmeleri /GSYH 0,50 0,40 Credit/GDP Total Grafik Başlığı Credit/GDP Firm Credit/GDP Household CINF/GDP Gross CA/GDP 0,30 0,20 0,10 0,00 -0,10 2010Q4 2010Q1 2009Q2 2008Q3 2007Q4 2007Q1 2006Q2 2005Q3 2004Q4 2004Q1 2003Q2 2002Q3 2001Q4 2001Q1 -0,20 Şekil 4 Cari Açık, Özel Tasarruf 30 4,00 2,00 25 PRIVSAV CA 0,00 20 -2,00 15 -4,00 -6,00 10 -8,00 5 -10,00 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 -12,00 1998 0 Şekil 5 Özel Tasarruf, Reel Kur 30 140,0 120,0 25 100,0 20 80,0 15 60,0 10 40,0 5 PRIVSAV 20,0 REER-CPI 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 0,0 1998 0 CA Sürdürülebilirliği d = – b(r* – – ) + fi dt faiz dışı cari dengenin GSYH oranı, r* uluslararası piyasada borçlanma faiz oranı, t yerli paranın değerlenme oranı (yerli para değer kaybediyor ise t eksi işaretlidir) • t GSYH büyüme oranıdır. • fi Net yabacı doğrudan yatırım/GSYH oranıdır • • • • Küresel Sorunlar, Politikalar • 2008 ve sonrasında genişlemeci Para ve Maliye politikaları • Bu politikaların Türkiye gibi gelişmekte olan (YP) ülkelere yansımaları • YP ülkelerine hızlı ve yüksek miktarda sermaye girişleri ve politika bunlara politika tepkileri Para Politikası Çerçevesi • Merkez Bankaları 1970’ler başından bu yana para politikası çerçevesi olarak bir çapa kullanıyorlar. Önce para veya faiz çapası, sonra döviz kuru çapası, son olarak da enflasyon çapası MB’larının gündemine geliyor. Şimdilerde, bu çapaların her üçü de uygulamada var. • Günümüzde MB’larının para politikası uygulamasına bakarsak, 2009 itibariyle şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: 10 ülke (aralarında Ekvador, El Salvador, Panama,…gibi ülkeler var), $ veya € kullanıyor, kendi paraları yok ve haliyle para politikaları yok. • 13 ülkede (Bulgaristan, Estonya, Hong Kong bunlardan bazıları) MB yerine para kurulu var; ülkenin parasının miktarı $ veya € miktarına, faiz oranları $ veya € faizine bağlı. Bu ülkelerde de bir para politikası yok. • 71 ülkede (aralarında Arjantin, Bangladeş, Rusya, Suudi Arabistan,… yer alıyor) sabit kur sistemi var, bunların 3’ü bant içinde harekete izin veriyor. 71 ülkenin para politikası kurlarla uyumlu, kurlarını korumaya yönelik. IMF(2009). Çin, İran,… gibi 10 ülkede de sürünen döviz kuru var. • Günümüzde, MB politikası konusunda bilgi sahibi olduğumuz toplam 192 ülkenin 115’inde para politikası kur çapasına bağlı olarak yürütülüyor. Türkiye bu çapayı özellikle 2000’de kullandı, ama bu çapa 2000’in ikinci yarısında zorlandı, 2001 başlarında da çöktü. • Çoğunluğu Afrika’da olan 22 ülkede (aralarında Arjantin, Gürcistan, Kenya, Nijerya,… var) para çapası veya para hedeflemesi var. Arjantin hem kur, hem para çapası kullanıyor. Türkiye 1980’ler sonu, 1990’lar başında para hedeflemesi uyguladı, ancak bu politika yürümedi ve 1990’lar ortasında bitti. • Türkiye, Avrupa Para Birliği ülkeleri, Avustralya, Brezilya, Kanada, Kore, İngiltere, Şili,… dahil toplam 44 ülkede resmi enflasyon hedeflemesi uygulanıyor; bu ülke MB’ları resmi enflasyon hedefi açıklıyor. ABD, İsviçre,… gibi bazı ülkeler ise resmi hedef açıklamıyor. Kısaca, toplam 50’nin üstünde ülkede EH uygulanıyor. • EH, para politikası olarak 1989-1990da uygulanmaya başladı. 1999’da 10, 2001’de 18 EH ülkesi vardı. IMF (2003 ve 2009). EH En İyi Politika…mı? • EH, 2000’ler başında, birçok iktisatçı ve MB tarafından seçeneği olmayan para politikası çerçevesi olarak kabul edildi. İş döngülerinin önemli ölçüde azalmasını ifade eden “büyük yatışma”ya (great moderation) EH’nin önemli katkısı olduğu belirtildi. Goldfeld (2007). Gelişmekte olan 88 ülkeye IMF’nin 2006’da yaptığı bir ankete göre bu ülkelerin yarıdan çoğu EH’ye geçmek isteğindeydiler. Batini, Levine, Pearlman (2007). • Buna karşılık EH konusunda ihtiyatlı olmak gerektiğini, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki EH’nin şoklar karşısında sorunlar yaşayacağını belirtenler vardı. Örneğin, Kumhoff (2000). EH’nin politika aracı olan faizin çok yüksek ve çok düşük kalması da EH’nin sınırlanması, çaresiz kalması demekti. Örneğin, Sims (2003). • 2008’de başlayan küresel bunalımla birlikte EH’ne eleştiriler de arttı ve iki nokta öne çıktı: • (i) Dış kaynaklı enflasyon şokları. İç dinamiklerle ilgisi olmayan dış şoklar karşısında MB’ları nasıl bir politika izlemeli? EH’de cevap kolay değildi. Örneğin Stiglitz (2009), dış kaynaklı enflasyon artışları karşısında faiz arttıran, küresel bunalıma karşılık faiz indirmeyen Güney Afrika gibi EH ülkelerinin MB’larını eleştirip bunların reel ekonomiyi tahrip ettiğini vurguladı. G. Afrika MB’sı politika faizini ancak 2009’un ikinci yarısında indirdi. • (ii) Finansal şoklar ve finansal dengesizlikler. EH’nin gerisindeki modellerde ve MB’ları uygulamasında mali ve finansal piyasaların dengede ve döviz kurlarının istikrarlı olduğu varsayılıyordu. Dengesizlik ve istikrarsızlık ortamlarında EH çerçevesi uygun değildi. • Bu bağlamda, “Esnek EH” (Flexible Inflation Targeting) kavramı öne çıktı ve EH’nin önde gelenleri bile artık finansal şokları dikkate alan model ve uygulama istiyorlar. • EH’nin bir önde geleni, Svensson, şöyle diyor: Son bunalımdan çıkardığım sonuç şudur; enflasyonun doğru öngörüsü ve finansal unsurlar konusunda tüm bilgiyi kullanan ve doğru olarak uygulanan esnek enflasyon hedeflemesi hala en iyi para politikasıdır. Fakat, aktarım mekanizmalarında finansal unsurların etkisini daha iyi anlayan kuram ve uygulama gerekir. Svensson (2010, s.52) • EH’nin bir başka önde geleni Mishkin’e göre; bunalımdan alınan derslerle EH çerçevesine olan destek azalmadı, ancak hedeflemenin finansal ilişkileri dikkate alan uygulaması ve esnekliğin anlamı yeniden düşünülmeli. Mishkin (2011, s.32). • Finansal bunalımdan öğrendiğimiz bir başka ders, para politikası ve finansal istikrar politikasının temelde birbirine bağlı olduğu ve ikisi arasındaki ayrışmanın yanlış olduğudur. Mishkin (2011, s.46) • Daha önce enflasyon öngörüleri üzerinde ne kadar fazla vurgulama yapıldığı, buna karşılık finansal istikrarın bir yana bırakıldığı konusunda Issing (2011), şöyle bir olay hatırlıyor; “BIS’te bir toplantıda EH uzmanları enflasyon öngörülerinin zaman ufkunu tartışıyorlardı. Başlangıçta birbuçuk sene, belki iki sene olabilir dediler. Sonra Lars Svensson öngörüleri neden altı yedi sene için yapmayalım dedi.” Issing (2011). Halbuki bu arada finansal riskler yükseliyor, politikanın temelleri sarsılıyordu. • EH’nin çizdiği çerçevede genellikle tek hedef enflasyon, tek politika aracı kısa vadeli MB faizi ve bu faizin belirlenmesinde kullanılan bir kural/model (Taylor Kuralı) vardır. Bu kurala göre uygulanan politikayla enflasyon düşük ve istikrarlıdır ve çıktı açığı da istikrarlıdır. Blanchard’a (March 2011) göre son bunalımdan alınması gereken en önemli ders bu basit çerçevenin doğru olmadığı, gerçek dünyada para politikası için birçok hedefin ve aracın var olduğu, enflasyon düşük olsa da özellikle finansal sorunların olabildiğidir. Uzun yıllar AMB’de görev yapan Issing’e (2011) göre faizi belirleyen kuralda/modelde ve uygulanan politikada finansal piyasalar, kur dalgalanmaları, krediler ve hatta para yoktur, bunlar hep arka plandadır, piyasalar dengededir. Para Politikaları Değişiyor • EH’ne dayalı para politikası 2007’de zirveye çıktıktan sonra, 2008’de başlayan bunalımla önce gelişmiş ülkelerde gündemden düştü, çünkü öncelik finansal istikrara, büyük durgunluğa (great recession) ve işsizliğe yöneldi. EH’nin politika aracı olan kısa vadeli faiz giderek sıfıra yaklaştı, yetmedi, parasal miktar gevşemesi (QE: Quantitative Easing) uygulamaları başladı. • 2008’de ve 2009’un ilk yarısında parasal gevşeme ve durgunluğa yönelik diğer politikalar gelişmekte olan ülkelerde de uygulandı ve bu ülkeler bunalımdan hızla çıktılar. Bu arada gelişmişlerin gevşek para politikasının etkileri önemli sermaye hareketleri yarattı ve gelişmekte olanlara hızlı sermaye girişleri başladı. • 2009 sonları, 2010 başlarında gelişmekte olan ülkeler gevşeme politikalarını bırakmak isterken bir açmazla karşılaştılar; faizleri yükselten bir politika uygulasalar, gelişmişlerle olan faiz farkı daha da artacak ve daha fazla sermaye girişini özendirmiş olacaklardı. • Bu durumda gelişmekte olan ülkeler nasıl bir politika uygulamalıydılar? • Bu sorunun yanıtına geçmeden önce sermaye hareketleri konusunda IMF’nin ve ABD MB Başkanı Ben Bernanke’nin görüşlerini aktarmakta yarar var. Sermaye Hareketlerinin Etkileri • Gelişen ülkelere büyük sermaye hareketleri IMF’nin de dikkatini çekti. IMF uzmanlarının 2010 Şubat ayında yayınlanan araştırması, gelişmekte olan ülkelere büyük miktarlarda giren yabancı sermayenin olumsuz etkilerini ve bunların miktar olarak veya tercihan fiyatlar yoluyla kontrol edilmesini konu ediniyor. (Ostry vd., 2010). • Söz konusu araştırmada, gelişmekte olan ülkelere sermaye girişine, gelişmişlerle olan faiz ve büyüme farklarının neden olduğu ve girişlerin geçici olabileceği belirtiliyor. Hızlı/büyük girişlerin önemli yerli para değerlenmesine, kredilerde büyük artışlara neden olabildiği ve bunların da haklı olarak endişelere neden olduğu vurgulanıyor. • Sermaye girişleri, gelişen ülkelere 2010’da ve 2011 başlarında artarak sürüyor. Bir yandan bu ülkeler bu girişlere karşı önlemler almaya çalışıyorlar. Diğer yandan IMF’nin bu konudaki çalışmaları ve önerileri daha ayrıntıya iniyor. 2011 Şubat ayında yayınlanan bir IMF makalesinde artarak süren hızlı sermaye girişlerinin, ihtiyati önlemler ve makroekonomik politikalara ek olarak, doğrudan kontrol edilebileceği bir kez daha vurgulanıyor. • Belirttiğimiz çalışmada sermaye kontrollarının geçmişte ve bugünkü bunalımda başarılı olup olmadığı da araştırlıyor. Kontrol önlemlerinin özellikle sermaye girişlerinin vadelerini etkilediği belirtiliyor. IMF(February,2011) • Nisan 2011’de yayınlanan bir başka IMF çalışmasında Ostry vd (April 2011) IMF’nin bu konuya verdiği önemi bir kez daha gösteriyor. • Bu çalışmada sermaye girişlerine karşı makro-ekonomik politikalara ve ihtiyati önlemlere ek olarak sermaye kontrollerinin nasıl tasarlanıp uygulanacağı ele alınıyor. • Bu IMF çalışmasının dört bulgusu var. • (i) Sermaye hareketlerini kontrol etmek hem makroekonomik hem finansal istikrar bakımından yararlı olabilir, ancak bu kontrolları yürürlüğe koymadan makroekonomik ve kur önlemleri almak uygun olur. • (ii) Makro-ihtiyati önlemler ve sermaye kontrolları çarpıklıklar da yaratabilir. • (iii) Alınan önlemler risklere yönelik olmalıdır; sermaye girişleri finansal sistem yoluyla oluyorsa, ihtiyati düzenlemeler temel politika araçları olmalıdır. • (iv) Sermaye kontrollarının tasarımı ülke koşullarına uygun, genel, (miktar değil) fiyat temelli ve geçici olmalıdır. • Ben Bernanke (February 2011), sermaye hareketleri konusunda Bank of France konuşmasında şöyle diyor; “Sermaye hareketleri konusu genel olarak gelişen piyasa ekonomileri için tartışılır, ancak en çok sermaye girişi alan ABD, sermaye girişleri nedeniyle büyük zorluklar yaşadı. Güçlü sermaye girişlerini aktarmakta başarısız olan ABD finansal sistemi, yakın zamandaki finansal bunalımın ve küresel durgunluğun başlatanı oldu.” • “ABD’nin bu deneyimine bakarak, gelişen ekonomilerdeki politika yapıcılarının geçmiş onyıllardaki büyük ve inişliçıkışlı sermaye girişleri nedeniyle yaşadıkları zorlukları giderek çok takdir ettim.” • “Sürekli ticaret açığı veren ülkeler ulusal tasarrrufu artırmanın yollarını bulmalıdırlar.” Makro-İhtiyati Politikalar • Son dönemde para politikası çerçevesinde makro ihtiyati (macro-prudential) politikalar/önlemler kavramına sıkça rastlıyoruz. IMF, BIS ve G20 toplantılarında ve ilk iki kuruluşun yayınlarında makro-ihtiyati politikalar giderek daha çok tartışılıyor. Örneğin IMF (October 2009, Chapter 3), IMF June 2010, Lipsky (October 2010), Blanchard (March 2011). Bu kavram 2010 başlarından bu yana Türkiye’de de özellikle MB’nın yayınlarında sık sık belirtiliyor. • Makro-ihtiyati politikalar kavramının, 1980’lerin ortalarında/sonlarında “finansal sistemin kırılganlığını önlemeyi ve sistemin güvenli işleyişini sağlamayı amaçlayan politikalar” anlamında kullanılmaya başlandığını görüyoruz. • Ancak kavramın 2008’den başlayarak küresel bunalımla birlikte daha yoğun kullanıldığını gözlüyoruz. ** • IMF Global Financial Stability Report (June 2010) • “Policy options available to policymakers of liquidityreceiving economies in response to surges in global liquidity and capital inflows: • 1) A more flexible exchange rate policy, in particular when the exchange rate is undervalued. Intervention posible. • 2) Reserve accumulation (using sterilized or unsterilized intervention as appropriate). • 3) Reducing interest rates if the inflation outlook permits. • 4) Tightening fiscal policy when the overall macroeconomic policy stance is too loose. • 5) Reinforcing prudential regulation. Strengthened prudential measures such as liquidity ratios, which differentiate according to currencies, or reserve requirements that vary according to maturity can provide Zorunlu Karşılıklar • • • • Gray-IMF (Feb 2011) Monotoro – Moreno BIS(March 2011) IMF (June 2010) Bu konuda IMF’nin MB’larına uyguladığı ankete göre ülklerin %7’sinde zorunlu karşılık yok, diğerlerinde var. 2008 bunalımı sonrasında birçok MB zorunlu karşılıkları arttırmaış ve % 24’e kadar çıkan oranlar var. TCMB Politikaları • 2008 Eylül’den itibaren bankalara likidite desteği ve zorunlu karşılık oranlarında düşme.. • Diğer gelişmekte olan ülkeler gibi 2010 Nisan ayından itibaren gevşek politika dönemi sona eriyor, sıkılaşma olabilir işareti veriliyor. Burada makro-ihtiyat (macroprudential) politikalar öne çıkıyor. • Ancak sermaye hareketlerine doğrudan bir müdahale politikası girişimi yok. • 2010 Kasım’dan itibaren iki hedef var; enflasyon ve finansal istikrar; iki araç var; başta zorunlu karşılıklar olmak üzere diğer makroihtiyati politikalar.