Yeni yılda Türkiye ekonomisi Geçen yıl olduğu gibi, 2010 yılında da Türkiye ekonomisinin göstereceği performans büyük ölçüde yurtdışındaki gelişmelere bağlı olacak. Yurtiçindeki gelişmeler, özellikle para ve maliye politikalarının yıl içindeki seyri ekonomik birimlerin beklentilerini oluşturmada yurt dışındaki gelişmelerle birlikte önemli bir rol oynayacak. 2009 yılı ekonomik büyüme açısından felaket, yıllık enflasyonun geldiği düzey açısından mükemmel bir yıldı. Bu yıl daha farklı olacak. 2009 yılında gelinen düşük düzeyden 2010 yılında ekonomik büyümenin pozitif olması şaşırtıcı olmayacak. Yurtdışı finans piyasalarının açılması durumunda, özellikle yurtdışı bankalardan borçlanma kanallarının yeniden devreye girmesi (özel sektörün borçlanma olanaklarının artması) Türkiye ekonomisinin büyümesini hızlandırabilir. 2001 Krizi’nden sonra 2002 yılında gözlenen ekonomik büyüme gibi, 2010 yılında da büyüme resmi ve piyasa tahminlerinin üzerinde gerçekleşebilir. EKONOMİ POLİTİKALARI Kamu finansmanı 2010 yılında Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı durumunda. Olumlu yönde sürpriz bir gelişme olmadığı takdirde, hedeflenen enflasyon ile 2010 yılı bütçesi çok tutarlı görünmüyor. Olumlu sürpriz Türkiye’nin dış borçlanma olanaklarının eskisi gibi açılması ve IMF ile bir programın yapılması olabilir. Şimdiye kadar hükümetin sergilediği tavırdan, küresel düzeyde yeni bir kriz çıkmadığı takdirde, hükümetin IMF ile bir program yapma arzusunun olmadığı anlaşılıyor. IMF konusunu arada bir haber yaparak piyasalara yön verme isteğinin giderek arttığı gözleniyor. Yılın son gününde bu konu yine gündeme geldi. Piyasalar yine zıplatıldı. Yine de, Türkiye’nin IMF ile anlaşması düşük bir olasılık. Ama, yurtdışı borçlanma piyasasının makul ölçülerde açılmaya başlamasının olasılığı çok düşük değil. Para politikasının ekonomik gelişmelere tepkisi 2010 yılında daha çok sevimsiz yönde olmak zorunda kalabilecek. Ekonomik büyümenin ve iç talep artışının başlamasıyla, enflasyon baskısı doğal olarak artacak. En azından, geçen yıl enflasyonu düşüren etkenler bu yıl devrede olmayacak. Para politikasının gelişmelere zamanında tepki verip veremeyeceği çok önemli olacak. Büyük bir olasılıkla, ekonominin en derin daralma sürecinde dahi enflasyon yüzde 5’in altına düşmemişken, belli bir büyüme ortamında enflasyonu yüzde 7’nin altında tutmak çok zor olacak. Bir yanda kamu finansmanındaki zaaflıklar, diğer yanda para politikasının 2010 yılında sıkılaştırılması gereği faizlerin yükseleceğinin habercileri. Yurtdışı finansman olanaklarının sınırlı olabileceği bir ortamda, ekonomik büyüme arttıkça, faizlerdeki artış eğilimi hızlanabilecek. DIŞ KAYNAK ARTABİLİR Ödemeler dengesinde 2010 yılında herhangi bir sorun yaşanmaz. Dış ticaret açığının 2009 yılından daha yüksek olması normal karşılanmalıdır. Dolayısıyla, cari işlemler açığı da yükselme eğiliminde olacak. Yurtdışı banka borçlanmaları artabildiği ölçüde, cari işlemler açığı yükselecek gibi görünüyor. Doğrudan yabancı yatırımlarda hemen çok büyük bir artış beklemek çok gerçekçi değil. Ama, yurtdışından portföy yatırımları 2009 yılının ikinci yarısından daha canlı olabilir. Türkiye ekonomisi bu yıl 20-25 milyar dolar net yabancı dış kaynak çekebilir. 2010 yılından başlayarak üretimde verimlilik artışı söz konusu olacak. Dolayısıyla, ekonomik büyüme tahminlerin dahi ötesinde gerçekleşse, aynı paralelde bir istihdam artışı beklemek çok gerçekçi değil. İşgücüne katılımdaki gelişmelere bağlı olarak, işsizlik oranı 2010 yılında artabilir.