LF u LA 18-19 Kasım 2009 lll 1 iSTANBUl 201 O lll 1 77 DARÜ'LFÜNÜN MUALLİMLERİNDEN MEHMET AKİF ERSOY VE KUR'AN'A YAKLAŞlMI Nurettin TURGAY. ÖZET Mehmet AkifErsoy, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul'un Fatih ilçesinin Sangüzel semtinde dünyaya geldi. Annesi, Buhara asıllı Emine Şerife Hanım (1836-1926) ve babası, Amavurluklu Mehmet Tabir Efendi'dir (1826-1888). Mehmet Akif, dört yaşlannda iken mahalle mektebine, bugünün adıyla anasınıfına başladı ve sırasıyla eğitimine devam etti. Yüksek Baytar Mektebini birinci olarak bitiren Mehmet Akif, Umur-i Baytariye (baytarlık işleri) Müdüriyerinde memurluğa başladı. İstiklal Marşı'nın yazan olan Mehmet Akif, dil ve edebiyata olan merakınedeniyle çeşidi okullara öğretmenlik ve Darülfiinun'da Osmanlı Biga Edebiyan Profesörlüğü milletvekilliğini görevlerinde bulundu. Manevi bir lider ve samimi bir Müslüman olan Mehmet Akif Ersoy, Burdur ve de yapn. Mehmet Akif Ersoy'da Kur'an'a, Kur'an tefsirine, camilere karşı bir sevgi ve camilerde vazetme tutkusu da vardı. Mehmet Akif, memuriyeti sırasında yirmi beş yaşlannda İsmet haımnla evlendi. Onun bu evlilikten üç kızı ve üç erkek çocuğu dünyaya geldi. Mehmet Akif Ersoy, 27 Aralık 1936 yılında bir Pazar günü İstanbul'da hayata gözlerini yumdu ve Edirnekapı mezarlığında defnedildi. Mehmet Akif, Darülfiinun'da verdiği ilk derste Muallim Nacl'nin "Tevhid" adlı şitini okuttu. Çünkü o, Müslümaniann Allab yolunda birliği sağlamalannın gerekli olduğunu biliyordu. Bu nedenle o, şiir ve düz yazılannın muhtelif yerlerinde bu konuya yer veriyordu. Mehmet Akif'in, her zaman için Kur'an'dan ilham aldığını şiir ve yazılanndan öğrenmekteyiz. Onun "Safabat" adlı şiir kitabını incelediği­ miz zaman, genelde şiirlerinin başında ayetlere yer verildiğine ve zaman zaman şiirlerin arasında da ayedetin işlendiğine şahit olniaktayız. Mehmet Akif Ersoy'un Milli Mücadele yıllannda halkı dini yönden aydınlarmak ve onlann manevi duygularını güçlendirmek için'Fatih, Süleymaniye, Balıkesir Zağanos Paşa, Kastamonu Nasrullab ve benzeri camilerde verdiği vaazlarda ve bu konularda kayda geçen eserlerinde hep Kur'an'dan ayederin işlendiğini okumaktayız. Darülfiinun muallimlerinden olan Mehmet Akif Ersoy, bir şair ve edebiyatçı olduğu kadar, bir din bilgini ve Kur'an aşığıydı. I- MEHMET AKİP ERSOY Mehmet Akif Ersoy'un Kur'an'a yaklaşımı hakkında bilgi vermeden önce, kısaca da olsa onun hayatı hak- kında bazı bilgileri vermek istiyoruz. O, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul'un Fatih ilçesinin Sangüzel semtinde dünyaya geldi. Mehmet Akif'in annesi, Buhara asıllı Emine Şerife Hanım (1836-1926) ve babası, Amavurluklu Mehmet Tahir Efendi'dir (1826-1888). İpekli Mehmet Tahir Efendi olarak bilinen Mehmet Akif'in babası, Fatih Medresesi müderrislerinden (profesörlerinden) olup son derece :ilim ve titiz bir insandı. O, halk arasında Temiz Tahir Efendi olarak anılırdı. Mehmet Tahir Efendi, bütün çocuklarına küçük yaştan itibaren dini bilgileri öğretir ve onları ibadete alıştırırdı. Dolayısıyla o, Mehmet Akif Ersoy'un babası olmakla beraber, aynı zamanda onun ilk öğretmeniydi. Mehmet Akif de şürlerinde, dini ve ahlaki temel eğitimini babasından aldığını dile getirdi. Mehmet Akif, dört yaşlarında iken mahalle mektebine, bugünün adıyla anasınıfına başladı ve sırasıyla eği­ timine devam etti. O, daha talebdiğinde şüre ilgi duydu. Mehmet Akif, yabancı dil derslerine olan merakından dolayı Arapça, Farsça ve Fransızcayı öğrendi. Yüksek Baytar Mektebini birinci olarak bitiren Mehmet Akif, Umur-i Baytariye (baytarlık işleri) Müdüriyerinde memurluğa başladı. O, bu görevi nedeniyle Edirne'den Şam'a kadar pek çok yeri teftiş edip dolaştı; halkın yaşayışını, köylünün durumunu yerinde görüp öğrendi. Böylece Mehmet Akif, toplumun sosyal yapısı hakkında da bilgi sahibi oldu. Sosyal bir insan olan Mehmet Akif, dil ve edebiyata olan merakı nedeniyle çeşidi okullara öğretmenlik, Edebiyat fakültesi ile Dfu:ülhil:lfe Medresesi Darüfünun şubesinde Osmanlı Edebiyatı Profesörlüğü görevlerinde bulundu. Manevi bir lider ve samimi bir Müslüman olan Mehmet Akif Ersoy, Burdur ve Biga milletvekilliğini de yaptı. Mehmet Akif Ersoy'da Kur'an'a, Kur'an tefsirine, camilere karşı bir sevgi ve camilerde vazetme tutkusu da 1 vardı. Çeşidi kaynaklarda, Mehmet Akif Ersoy'un Darülfünunda Osmanlı Edebiyatı müderrisliğinde bulunduğu­ na dair bilgiler bulunmaktadır. O, Darülfünundaki ilk dersinde Muallim Naci (ö. 1310/1893)'nin meşhur 2 Doç. Dr. Nurettin Turgay Dicle Üniversitesi İlalıiyat Fak-ültesi Tefsir Anabilim Dalı. (nurettin.turgay@hotmail.com) Bkz. M. Ertuğrul Düzdağ, "Mehmet Akif Ersoy Hayan ve Eserleri", Bililli ve Akim A]dml!ğmda Eğitilll, Milli Eğitim Bakanlığı Y ayınlan, Ankara 2006, sayı: 73, s. 5 vd; Ali Kaytancı, Mehlllef Ak.ifİstiklal Marplllız ve Milli Rı1h, İnegöl Belediyesi, Niğde 2007, s. 19 vd. 2 Bkz. Osman Ergirı, Tiirk Maarif Tarihi, Eser Matbaası, İstanbul 1977, I, 276; Düzdağ, ''Mehmet Akif Ersoy Hayan ve Eserleri", s. 6; Kaytancı, Mehmet Ak.ij, s. 19 vd. 78 "Tevhid" şiirini okumuştur.' Onun, Darülfünun profesörlüğünde Muallim Naci'nin Tevhid şiirini bir ders boyu açıklaması ve öğrencilerine yazdırması, onun Muallim Naci'ye olan hayranlığını da göstermektedir! Onunla beraber Darülfünun'da ders veren Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Naim Bey, İzmirli İsmail Hakkı, Namık Kemalzade Ali Ekrem, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Hüseyin. Daniş, Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, Tevfik Fikrd ve benzeri kişiler, onun değerli arkadaşlandırlar. Mehmet AkifErsoy'un Darülfünun'da hayranlıkla okuyup okuttuğu ve yazdırdığı Muallim Naciye ait "Tevhid" şiiri, tevhidi anlatan değerli bir şiirdir. İki üç sayfalık bu şiir, edebi kaynakların pek çoğunda bulunmaktadır. Muallim Naci, bu şiire şöyle başlamaktadır: Alah ki mucid-i cihandır Bin türü nikabdan ayandır. Muallim Naci, "Tehid" balıklı şiirinin bu beyrinde Allah'ın, likten beri bulunduğunu açıklamaktadır. O, "Akıl kılınatın yaratıcısı olduğunu ve her türlü eksik- biliyor ki var bir Allah Mahiyeti anlaşılınıyar ah!" diyerek, tevhidin akli yönüne de dikkat çekmektedir. Muallim Naci, bu şiirde tevhidi, Allah'ın varlığı ve birliğini çok yönlü anlattıktan sonra, sonunda her şeyin Allah'tan olduğunu ve her şeyin O'nun emrinde bunduğunu dile getirerek şirini noktalamaktadır: Senden bu nefes, dehen de senden Şair de senin, sühan da senden• Mehmet Akif, memuriyeti sırasında yirmi beş yaşlarında İsmet hanırnla evlendi. Onun Cemile, Peride ve Suat adlı üç kızı ile İbrahim Naim, Emin ve Tahir adında üç erkek çocuğu dünyaya geldi. Bunlardan bazılan küçük yaşta vefat ederken, bazıları uzun yaşadı. Mehmet Akif, fazla mal ve servet biriktirmediğinden dolayı, çocuklarına pek miras bırakmadı. Onun küçük kızı Suat Hanım, 1990 yıllarında 84 yaşında yoksul bir halde ortaya çıktı. 7 Zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın himmetiyle kendisine bir ev temin edildi. Mehmet Akif, hep şair aHirak tanınır. Ama o, nesre de büyük önem verir, onun zor bir iş olduğunu söyler ve Kur'an'ın ifade tarzını buna örnek gösterirdi: ''Bence güzel nesir yazmak, şiir yazmaktan daha da güçtür. Güzel nesir yazan edip, şairin fevkindedir." ''Bence Kur'an'ın mucize olması, şiirden daha güzel bir musiki ahengine haiz olmasındandır. Kur'an, nesir olduğu halde şiirin fevkindedir."" Mehmet Akif Ersoy, 27 Aralık 1936 yılında bir Pazar günü İstanbul'da hayata gözlerini yumdu ve Edirnekapı mezarlığında defnedildi." Mehmet Akif Ersoy'un mesleği baytarlık olmasına rağmen, kendisi bir mücadele ve aksiyon adamıdır. O, her firsatta Kur'an'ı ve Kur'an tefsirini okumakla meşgul olur ve Hz. Muhammed'in hayatını örnek alarak Kur'an ahlakı ile yaşama çabası içerisinde bulunurdu. Onun duygu ve ifadeleri, Kur'an'dan aldığı ilhamdan kaynaklanmaktadır. Milli mücadele yıllarında, Kastamonu'nun Nasrullah camiinde halka yönelik etkili bir konuşmada bulundu. O sırada yanında bulunanlardan biri, kendisine, elindeki kitabın ne olduğunu sordu. O da, "Cel:ileyn Tefsiridir. Bunu daima yanımda taşır, Kur'an'ı okur gibi okurum. Şimdiye kadar bu kitabı, 18 defa baştan sona okuyarak hatmettim. Şimdi bu kitabı, 19'uncu defa okuyorum" diye cevap verdi. 10 Bu durum, Mehmet Akif Ersoy'un Kur'an ve Kur'an tefsirine olan yakınlığını, ilgi ve alakasını ortaya koymaktadır. O, o zaman için imkanlar dalıilin­ de ulaşabildiği çeşitli tefsir kitaplarını okuyan ve onlardan yararlanan bir insandı. 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mehmet Akif Ersoy'a, Kur'an'ın Türkçeye tercüme edilmesi görevi verildi. O, yedi sene gibi uzun bir sürede bu görevle meşgul oldu. Mehmet Akif, bu görevle meş­ gul olduğu süre için şöyle bir açıklamada bulundu: "Kur'an'ın Türkçe meali için yaptığım çalışmalar, bu dünya hayatında en üstün zevk ve huşu ile geçirdiğim anlar olmuştur. Bu esnada halimde çok büyük manevi değişiklikler Nihat Sami Banarlı, Resimli Tiirk Edeb!Jatı Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul1971, II, 989. 4 http:/ /mehmetakifersoy.azbuz.com/blog/yazi/oku/5000000002439307Yazi-Hayati Düzdağ, Mehmet AkijErsoy, Kaynak Kitaplığı, İstanbul2004, s. 26. Muallim Naci, Şiirler (AtefPiire ve Şeriire), Yeni Zamanlar, Yayınlan, İstanbul1996, s. 7 vd; Celal Tarakçı, M11allinı Naci EjC11di ve Eserlerilldm Seçme/er, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınlan, Ankara 1994, s. 49 vd; Abdulkadlr Hayher ve Hüseyin Özbay, M11allim Naci'11itı Şiir/e­ ri, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, İstanbul1997, s. 69 vd; Hasan Ali kasır, Mevla§iirleri, Denge yayınlan, İstanbul1997, s. 93 vd. . Kaytancı, 1 '\ Meh!!Jef Akij, s. 21, 22. ·· İsmail Hakkı Şengüler, Mehnıet Ak.ijIViii!Jatı, İstanbul 2000, X, 486. w Kaytancı, Meh11ıet Akij, s. 42. EşrefEdip . Fergan, MehnıetAkif, Hqyatı ve Eserleri ve 70 M11harririıı Yat~lan, Istanbul1938, I, 674. 79 gördüm. Kimseye bir şey veremedim. Fakat ben çok şey aldım. Duyduğum manevi feyiz, çok büyüktür. " 11 Bu ifadeler, Mehmet Akif Ersoy'un mütevazılığini yansıtmakta ve onun, Kur'an ilimlerini öğrenerek ona uygun bir hayatı yaşama şevk ve isteğini dile getirmektedir. Bununla beraber, bazı nedenlerden dolayı söz konusu mealin yayımlanmasına rıza göstermedi. Tarih boyunca mabetler, toplurnlar için okulların yanında halk eğitiminde etkili kururnlar olarak kullanıl­ Haliyle camiierin de bu konuda önemli rolleri vardır. Bunun bilincinde olan Mehmet Akif Ersoy, camilerde halk kitleleriyle buluşmayı ve onları buralarda eğitip aydınlatmayı düşündü. Bunun yanında, onun camiler hakkında söylediği pek çok sözleri de vardır. Konu ile ilgili bir ifadesi şöyledir: "Camiler, efkfu:-ı milleti tenvir için ne müsait yerlerdir (Camiler, kamuoyunu aydınlatmak için ne elverişli yerlerdir)."' 2 Mehmet Akif Ersoy, camilerde vazetmenin önemi hakkında da şöyle dedi: ''Üdebayı ulemadan Ziya Paşa (ö. 1298/1880) merhum demiş ki, ''Bizde gayet mühim iki vazife vardır ki, bililtizam en ehliyetsiz ellere tevdi olunur: Biri nahiye müdürlüğü, diğeri çocuk lalalığı." Biz, buna bir de vaizliği ilave etmek için hiç düşünmeye hacet görmüyoruz."' 3 Mehmet Akif Ersoy'un damadı da kendisi için şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Onun, hayatında yazdığı ve neşrettiği ilk şiir, "Kur'an'a Hitap"tı ve bu hitap, onun genç ruhundan semaya yükselen, sonra bütün ömrünce onun ruhuna sağa­ nak sağanak feyiz yağdıran bir "rahmet" olmuştur." mışlardır. 14 Mehmet Akif Ersoy için çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. Burada, onun dindarlığı ve din adamı olduğu bilgilere yer vermenin yararlı olacağı kanaatindeyiz. A. Cerrahoğlu, onun, şairliği ve dindarlığı birleştirdiğine dair şöyle bir açıklamada bulunmuştur: Divan şairlerini aradığımız zaman, duvarlarından şarap sızan bir meyhaneye yahut da gümüş kumalı bir hamama gideriz. Hillbuki Akif'i aradığımız zaman gideceğimiz yer, Fatih Camii'dir. Mehmet Akif, hiçbir zaman sanğın manevi fikri atmosferinden sıynlamadı ve hayatını seve seve şeriatın (İslami hayatın) savunmasına vakfetti."' 5 hakkında yazılan bazı Mithat Cemal'e göre Mehmet Akif, din adamı olduğu için Berlin'e gönderilmiştir. O günlerde Almanya'da irilaf ordularından esir alınmış yüz bin Müslüman vardı. Akif, bu yüz bin (din) kardeşine hakikati söylemek için bu işin kutsiyetine inanarak Berlin'e gitmişti. Öyle sanıyoruz ki, ''İslam'da din adamı yoktur" diyenler de "vardır" diyenler de Akif'in din adamlığını teslim etmek zorundadırlar. Resmen görevli olmamasına rağmen, fiilen hayat boyu din telkini yapmış Akif'ten başka örnek göstermek de galiba pek kolay gözükmemektedir. 17 16 II- MEHMET AKİF ERSOY'UN KUR'AN'A YAKLAŞIMI Mehmet AkifErsoy, bazen Kur'an'dan bir ayeti ele sir eder. Bu hususa birkaç örnek vermek istiyoruz: 1 - "De ki: Hiç bilenler/e bilnı~enler bir olur nıu?" Mehmet Akif, bu ayeti şiir halinde 40 mısra alır ve o ayetin anlamını şiir ile yorumlayıp bir nevi tef- 18 ile açıklayıp tefsir etmiştir. O, bu ayetin tefsirine şu mısralarla başlamıştır: Olmaz ya ... Tabii ... Biri insan, biri hayvan! Öyleyse, "cehalet" denilen yüz karasından Kurtulmaya azmetmeli baştanbaşa millet. anlamı Mehmet Akif, bu ayetin tefsiri ile noktayı koymaktadır: 19 niteliğinde yazdığı şiirinin son mısrasında da, ilim ile ilgili başka bir ayetin ll Fergan, Mehnıet Akij, I, 109 vd. 12 Mehmet Akif Ersoy, Kur'an'dan Ayetler Nesiı:ler, nşr. Ömer Rıza·':boğrul, İstanbul 1994, s. 279; İsmail Lütfi Çakan, Di11i Hitabet, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fah.-ültesi Vakfı Yayınlao, İstanbul2005, s. 44. 13 Ersoy, Kı1r'ii11dmı AJ•etler, s. 70; Çakan, "Halk Eğitimi açısından Camiler ve Akif', Bilim ve Akim Aydmlığmda Eğitinı, sayı: 73, s. 149. 14 Ersoy, Kı1r'alldmı -'1Jetler, s. 4. 15 A. Cerrahoğlu, Bir İsliinı RejomJafôiii Mehmet Akij, İstanbul1964, s. 1; Vehbi Vakkasoğlu, İsliini Şairi Mehn1et Akij, İstanbul tsz, s. 286; Çakan, Di11i Hitabet, s. 83. 16 17 18 19 • Çakan, Dilli Hitabet, s. 83; (i\'Iithat Cemal, Mehnıet Akij, Timaş Yayınlan, Istanbul 1997, s. 34.) Çakan, Di11i Hitabet, 85. ez-Zumer 39/9. Mehmet Akif Ersoy, Safahat, yayına hazırlayan: Cemal Kurrıaz ve diğerleri, • Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Istanbul1996, s. 234. 80 Allah'tan u tanmak da olur ilm ile ... Heyhat?" :w Bu mısra, "AIIah'ın ku//arından, ancak 8/im olanları Allahtan (hakkryla) korkarlmı' ıı anlamı istikametinde yave Mehmet Akif, burada tefsir usulünde önemli bir yeri olan ayeti ayetle tefsir etme yoluna başvurmuş­ tur. Bu şekilde ayetin ayetle, yani Kur'an'ın Kur'ı1nla tefsir edilmesi, en sağlıklı ve en doğru tefsir şeklidir. Allah tarafından başka ayetlerle açıklaması yapılan bir ayetin tefsir edilmesine gerek kalmamaktadır. Çünkü aynı konu . hakkındaki ayetleri yan yana getirmek suretiyle yapılan tefsirde açıklamayı yapmış olan, Yüce Allah'ın bizzat kendisidir. Hiç şüphesiz, bir sözü açıklamaya en salahiyetli kimse, yine o sözün ilk sahibidir. 23 Haliyle Kur'an, Allah'ın kendi sözüdür. Bir ayetin anlamı, Kur'an'ın başka bir yerinde daha geniş anlatılıyorsa, ondan daha iyi tefsir aramamak gerekir. Çünkü Allah'ın yaptığı açıklama ve verdiği haberler, hem ilmi hem de din! açıdan tartışma kabul etmez. Aynca burada görüldüğü gibi Mehmet Akif, Ayetleri ele alıp şiirle tefsir ettiği gibi, şiir mısralarında ayetlecin anlamlarına da yer vermiştir. Bazen Mehmet Akif'in, şiir mısralarında ayetlerin metinlerine de yer verdiğini görmekteyiz. Örneğin: zılıruştır 22 Fakat bu beste-i lahut nereden aksediyor, Ki "Ellezi halak-al-mevte vel-hayate ... "diyor? 24 Burada şiir içinde yer verilen ayetin meali şöyledir: "O, ölümü ve hqyatıyarattı." 25 2 - ''Ey oğullarımf Cidiniz de Ytmifla kardqini araJfırınıi: Hem sakm A//ah'm rahmetinden iimidiniif kesmryitıii; Zira kijiderden bafkası A//ah'm inqyetıiıden ümidini kesmei:" 26 Mehmet Akif Ersoy, Safahat'ın bir yerinde bu ayete yer vermiş ve onu 42 mısralık bir O, bu ayetin tefsirine şu çarpıcı ifadelerle başlamıştır: şiir ile yorumlamıştır. Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak ... Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak. Mehmet Akif, bu ayetin tefsiri ile ilgili n şiirine, şu mısra Ey millet-i merhume, sakın ye'se kapılma. ile son vermiştir: 28 3- "Ey inanan/ar! Allah'tan nasıl korkmak laifJJJSa, ijyle korktmui}" Mehmet Akif, 40 mısra ile yorumladığı bu ayet hakkındaki 29 şiire şöyle başlamıştır: . Ne itfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır; Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. 30 Bu ve benzeri örneklerde görüldüğü gibi Mehmet Akif Ersoy, pek çok şiirinin başında bir ayete yer vermiş ve o ayetin anlam, yorum ve tefsirine göre şiiri yazmıştır. Zaman zaman camilerde yaptığı vaaz ve nasihatlerde de, aynı şekilde ayetleri şiir ile halka anlatmaya çalışmıştır. Aynca camilerde halka yönelik olarak yaptığı konuşmala­ nnda, ayetleri daha çok sosyolojik yönden ele alarak yorumlayıp tefsir etmiştir. Onun tefsir niteliğindeki bu vaazlarından bazı örnekler şöyledir: 20 21 u 23 24 25 26 27 28 29 30 Ersoy, Safahat, s. 235. Fatır 35/28. Bedruddin Muhammed b. Abdilialı ez-Zerkeşi, ef-Burha11 Ji UliinJi'I-Kıtr'all, thk. Muhammed tsz. II, 175; Subhi es-Salih, Mebôhistmji Uftlmi'f-Kıtr'all, Beyrut 1972, s. 299. Mevlüt Güngör, Cassas ve AJıkônm'f-Kıtr'all'z, Elif Matbaası, Ankara 1989, s. 68. Ersoy, Safahat, s. 74. el-Mülk 67/2. Yılsuf 12/87. Ersoy, Safahat, s. 230. Ersoy, Safahat, s. 231. Alu İmran 3/102. Ersoy, Safahat, s. 310. r-- \ . Ebıl'l-Fadl . Ibrahim, Dılıu'l-Ma'rife, Beyrut 81 1 "Firavun'a gidin. Çiinkii o aiJ11tflır. Onayunıtlfak sô·z sijylryin. Belki ôgiit alıryahut korkar." 31 Mehmet Ak:if Ersoy, bu ayetleri tefsir edip rak şöyledir: açıklamışt:ıi. Onun bu ayetler hakkındaki açıklamalan, özet ola- Bu ayetlerdeki hitap, Musa ile Haı:un'adır. Kur'an'daki kıssalann her birinde, büyük büyük ibretler vardır. Haliyle bu ayetlerde anlattlan kıssada da verilrnek istene çeşitli mesajlar bulunmaktadır. Burada verilrnek istenen mesajlan, iki madde halinde açıklamak istiyoruz: Birincisi Allah, Firavunun küfı:ünden vazgeçmeyeceğini biliyor-· du. Buna rağmen peygamberlerine, ona git;ı:nelerini ve ona tebliğde bulunmalaoru istiyordu. Peygamberler ve onann izinde hareket eden tebliğciler, hiç kimseyi zorla yola getiremezler. Onlann görevi, tebliğde bulunmakt:ıi. Onlar, tebliğ görevlerini yerine getirip gerisini Allah'a bırakırlar. Burada verilrnek istenen ikinci mesaj ise, tebliğci­ lerin yumuşak söz söylemeleri ve ona uygun bir ahlak ile hareket edip ılımlı davranmalandır. Allah bu ayetlerde, peygamberlerine ve onann izinde giden inançlı insanlara, sert davranmamalannın, yumuşak söz söylemelerinin, 32 şefkat ve merhamet ile muamelede bulunmalannın gerektiğini haber vermektedir. Kur'an kıssalannda verilrnek istenen mesajlar, Kur'an'ın ana hedeflerinden sayılmaktadır. Bu kıssalarda verilmek istenen hedefleri, peygamberleri teselli etmek ve genel olarak insanlan düşündürup onlan eğitmek olarak özetleyebiliriz.33 Özellikle bu kıssalarda, insanı düşündürmenin,·onu çok yönlü eğitmenin önemli bir yeri vardır. Mehmet Akif Ersoy da, bu ayetin yorum ve tefsirinde, Kur':in'daki bu kıssanın son derece önemli olan hedefleri üzerinde duı:muştuı:. O, bu yoı:umlannda, insan eğitiminde sert davranmamanın, yumuşak söz söylemenin, şefkat ve merhamet ile muamelede bulunmanın önemini vuı:gulamışt:ıi. ; Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde üslup olarak yumuşak, güzel, ılımlı ve benzeri kelimelerin kullanılması emredilmektedir. Bu kelimeler, Kur'an'da farklı isimlerle anılmaktadır. Bu kelime türlerini, şöyle sıralayabiliriz: .Kavl-ıleyyin (yumuşak söz), kavl-ı beliğ kavl-ı sedid (doğ­ ru, güzel, yapıcı söz),37 kav-ı kerim,38 kavl-ı meysılr (kolaylaştıı:ılrnış söz),39 kavl-ı maı:uf (iyi ve güzel söz),40 l}avl-ı hak (hak sözt ve kav-ı salcil (anlamlı söz): 2 Allah, sosyal hayatta ve özellikle tebliğde bu tür kelimeleri kullanmayı bildirmektedir:3 34 3 36 mutlaka ehline vernıeniif ve insanlar arasmda hükmettiğiniz zatJıan, adaletle hiikmetmeni'{j emreder. Doğmsu Allah, bununla size ne güzel ôgiit ver!Jor! Şiiphesiz ki Allah, hakkryla ijitendir, hakkryla gôrendir." ..., 2 - "Allah size, enıamtleri Bu ayette anlattlan emaneti ehline verme ve insanlar arasında ada.J.etle hükmetme meseleleri, çok ciddi ve son derece önemli olan iki husustuı:. Aslında bu iki mesele, biri diğerinden ayrılmayacak derecede birbirleri ile irtibatlıdırlar. Aynı zamanda bu mesajlar, daha çok egemen olan yöneticilere yöneliktir. Rivayet edileliğine göre Hz. Ali (ö. 40/661), bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak şöyle demiştir: "İmamın (idare makamında olan yöneticinin), Allah'ın indirdiği ile hükmetmesi ve emaneti ehline vermesi gerekir. İmam böyle hareket ettiği zaman, idare ettiği insaniann da onu dinlemeleri ve emirlerine riayet etmeleri gerekir." 4; Hz. Ali'nin, bu ayetin yöneticilere yönelik olduğunu söylemesi, bu ayetin nüzul sebebine dayanmaktadır. İlrni kaynaklarda, bu ayetin nüzul sebebi hakkında şu bilgilere yer verilmektedir: Mekke'nin fethi günü, Hz. Mu- 31 Tiha 20/43,44. 32 Mehmet Akif Ersoy, Kur'an-ı KeriJJı'deJı Ayetler (Meal- Teftir) Mev~·zeler (Vaaz,lar), derleyen ve yayınlayan: Suat Zühtü Özalp, Sevinç 33 Muhammed Reşit Rıza, Tifsim'-Mmiir, Beyrut tsz. I, 327; M. Sait Şimşek, Kıir'all Kıssalamıa Giri[, İstanbul1973, s. 71. 34 Seyyid Kutup, et-Tasvim'I-Femıiji'I-Kıir'iill, Kahire 1992, s. 144; Menna' el-Kattan, Mebiihis ft Ulii!JJi'I-Kıir'iitı, Beyrut 1990, s. 310; Muhammed Haınidullah, Kı1r'iit1-1 Kerim Tarihi, tre. M. Sait Mutlu, Ankara 1991, s. 21; İdris Şengül, Kı1r'iitı Kıssalan Üzerille, İzmir 1994, s. 312 vd. 35 Ersoy, Meal- Teftir, s. 76. Matbaası, 36 37 38 39 40 41 Ankara 1968, s. 75, 76. en-Nisa 4/63. el-Ahzab 33/70. el-İsra 17/23. el-İsra 17/28. -· en-Nisa 4/5. Meryem 19/34. 42 el-Müzzemmil 73/5. 43 "Söz" hakkında geniş bilgi için bkz. Nurettin Turgay, "Kı1r'iin'da Söz', Dicle Üniversitesi İlahiyat Fak-ültesi Dergisi, Diyarbakır 2005, cilt: VII, sayı: 1, s. 115 vd. 44 45 en-Nisa 4/58. Tirmizi, Ahlcim, 4; et-Taberi, CanıiH'f-Bryiin, V, 200. 82 hammed (s.a.v.) Mekke'ye girdiği zaman, K.abe'nin anahtanru yanında taşıyan Osman b. Talha b. Abduddar, Kabe'nin kapısım kiliclemiş ve anahtarı Hz. Muhammed (s.a.v.)'e vermek istememişti. Daha sonra da, ''Resulullah (s.a.v.) olduğunu bilseydim, menetmezdim," demiştir. Hz. Ali, derhal Osman'ı tutarak kolunu bükmüş ve anahtarı ondan alarak Kabe'nin kapısım açmıştı. Hz. Muhammed (s.a.v.) içeriye girip iki rekat namaz kılarak çıktığı zaman, amcası Hz. Abbas, anahtarın kendisine verilmesini, daha önce yapmakta olduğu zemzem suyunu dağıtma ile Kabe'nin anahtanru taşıma görevlerinin kendisinde toplanmasım istedi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Ardından Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Ali'ye anahtarı Osman'a iade etmesini ve kendisinden özür dilernesini emretti. Hz. Ali de anahtarı götürüp kendisinden özür dileyince, Osman, "Zorlayıp eziyet ettin, sonra da gelip tarnire çalışıyor­ sun" dedi. Hz. Ali de, "Allah senin hakkında ayet indirdi" dedi ve bu ayeti okudu. Kur'an'ın-sunduğu adalet ilkeleri karşısında hayranlık duyan Talha'nın oğlu Osman, şahadet kelimesini okuyarak Müslüman oldu. Bu ayetin nüzulü ile miftahdarlığın (K.abe'nin anahtanru taşıma görevi) ebedi olarak Osman eviadında kalması, vahye dayandı ve onun emrinin gereği olarak kabul edildi. Bir müddet sonra Osman, anahtarı kardeşi Şeybe'ye verdi ve 46 Mekke'den ayrıldı. Bu gün dahi K.abe'nin anahtarı, Şeybe'nin torunlarında bulunmaktadır. Mehmet Akif Ersoy, bu ayetin tefsirinde nüzul sebebi olan bu olaya yer vermekte ve kaynak olarak da müfessir ez-Zemahşeci (ö. 538/1143)'yi göstermektedir. Ardından da, ''Bazılarına göre de hitap, vazifelerini hakkiyle eda etmedikleri halde iş başında bulunanlara aittir" demektedir. 47 Bilindiği gibi, ayetin nazil olmasının sebebinin hususi olası, manasının umumi olmasına engel değildir. "Nüzul sebebinin hususi olmasi, hükmün umumi olması­ na engel değildir" ilkesinin, tefsir usulünde önemli bir yeri vardır. Tabü müfessirlerden olan Sait b. Cübeyr (ö. 95/713), ''AIIah'ın indirdiği ile hükmet!JJryenler, kijirlerin ta kendileridir' 48 mealindeki ayeti izah ederken, şöyle bir açık­ lamada bulunmuştur: ''Bazıları, bu ayetin İsrail oğulları hakkında nazil olduğunu ve bizi ilgilendirmediğini sanıyor­ lar. Halbuki ayetin öncesini ve sonrasım okuyunca, ayetin bizim hakkımızda da nazil olduğunu ve umuma hitap ettiğini anlarız." Buna göre Mehmet Akif Ersoy'un anlamı üzerinde durduğu bu ayetin böyle bir olay üzerine nazil olmuş olması, bu ayetteki adalet ve emanet kavramlarının manasım sınırlandırmaz. Adalet ve emanet, insan haklarının ve sosyal adaletin temel esasları konumundadır. Kur'an'ın başka bir yerinde adalet hakkında şöyle buy49 rulmaktadır: "Rabb'inin kelimesi, tendir, hakkqla bilendir."50 doğmlukve adalet bakınmıdan tamdır. Omm kelimelerini deği{tirebilecek yoktur. O, hakkqla i{i- Bu ayette geçen "Rabb'inin kelimesi" hakkında çeşitli yorumlar yapılmıştır. Alimıer bunu, Allah'ın hükümleri, emir ve yasakları, delilleri51 va'dı ve benzeri anlamlarda yorumlarnışlardır. Ancak çoğurıluğun dediği gibi bunun Kur'an olarak değedendirilmesi, ayetin anlamına daha uygun düşmektedir. Çünkü Kur'an, Allah'ın va'dını, delillerini, hükümlerini, emir ve yasaklarım kaps,.adığı için, bütün bu anlam ve yorumlara şamil bulunmaktadır. Yüce Allah bu ayette bütün bu kavramların, adalet ve doğruluk bakımından mükemmel olduklarım haber vermektedir. 52 53 Mehmet Akif Ersoy, söz konusu ayetin tefsir ve açıklamalarında "emanet" ve "adl" kavramlarının izahı üzerine de durmaktadır. O, "emanet" kelimesi için özet olarak "Hak, vedia, vazife, hiç kimsenin hakkını zayi etmemek, her ferde ehliyetine göre vazife tayin eylemek ve işleri erbabının eline vermek" demektedir. Mehmet Akif, "Adalet" kelimesinin, bütün faziletleri ve bütün güzellikleri bünyesinde toplayan bir kavram olduğunu kaydetmekte ve ondan sonra da şu ifadelere yer vermektedir: "Hiçbir zaman hanrdan çıkmamalıdır ki, işleri ehline vermeyen, bütün muamelatında adalet ilkeleri ile hareket etmeyen milletler için yaşama ihtimali yoktur. (Memleket kılıç ile alınır; lakin adalet ile muhafaza olunur) sözünü Timurlenk gibi bir cihangirin ağzından işitmek, ne büyük ibrettir!" ''Biz, bunu itiraf ederiz. Şu kadar var 46 ~ 48 49 ~ sı 52 53 Abdulfettah el-Kıicli, Esbabü'n-Nuzul, Beyrut tsz. s. 71; Muhammed Hameli Yazır Hak Dilli K.ıtr'ôtı Dili, Eser Kitabevi, İstanbu11971, II, 1372 vd. - b. Muhammed b. Ahmed Ersoy, Meal- Tifsir, s. 43. (ez-Zemahşeri'nin nakli için bkz. Muhammed b. ümer Hakôiku't-Temifl, thk. Muhammed Mursi Amr, Daru'l-Mushaf, Kahire 1977, I, 252). ' ez-Zemahşeri, ei-Kefftif atı el-Miide 5/44. Celaluddin Abdurrahman es-Süyılti, ed-Dumt'I-Ma11siir ft't-Tifsiri bi'I-Me's1ir, Muhammed Emin Remc ve ~ el-En'am 6/115. ~ ' Şurelciuhu, Beyrut tsz. III, 88 \ Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib el-Mavercli, m-N11ketu ve'l-l[yiimt, Muessesetu'l-kutubi's-Sakafiyye, Beyrut 1992, II, 160. Muhammed Esed, Kur'an mesajı, İşaret Yayınlan, İstanbul 1999, I, 250. el-Kurtubi el-Cami, VII, 47. 83 ki, çöküp giden nice nice milletler, hep bu gibi basit hakikatlerin irnhalı yüzünden helak olmuşlardır." Mehmet Akif Ersoy, bu ifadeleri ile günümüz sosyal hayata yönelik çok anlamlı mesajlan yönlendirmekte ve insanlan, özellikle de idarecileri, ciddi bir şekilde uyarmaktadır. 54 3 - "Mümin/elj ancak kardeştir/er. Öyl~se kardeşlerini!(!iı arasım düzeltin. Allah~ karp gelmektm sakmm ki size mer55 hamet edilsin. " Mehmet Akif Ersoy, bu ayetin tefsirini yaparken, yine müfessir ez-Zemahşeri'den yararlanmakta ve onun ayet hakkındaki görüşlerine yer vermektedir: "(Beyne ihvetikum) kardeşlerinizin arası yahut (Beyne ihvanikum) arkadaşlannızın arası suretinde kıradar olmakla beraber, kelime tensiye (iki kişi) sigası ile de olsa, yine de meramı aniatma bakımından yeterli bulunmaktadır. Zira aralarında dargınlık ve küskünlük meydana gelen kişiler, en aşağı iki kişi olur. Azlığı hanştırmak lazım olunca, çokluğun arasını bulmak, elbette daha ziyade lazımdır. Çünkü iki adamın bozuşması yüzünden meydana gelecek fenalık, hiçbir zaman cemaatin yekdiğerine danlmasından meydan alacak fesada benzemez. Aynca bazı alimler, (Ehaveyn- İki kardeş) kelimesinde Evs ve Hazrec kabilelerinin kast 56 edildiğini kabul etmektedirler." Ardından Mehmet Akif, hakiki Müslümanların birbirine kardeş gözü ile baktıklarını, bu manevi bağın olyerde, Müslümanlığın kuru bir unvandan ibaret olduğunu anlatmaktadır. O, bu ayet hakkındaki yorumla~ nnda, İslam dininin hemen hemen bütün hükümlerinin birliği ve kardeşliği güçlendirmeye yönelik olduğunu açık­ lamakta ve namaz, oruç, zelcit, hac, aynı kıbleye yönelme gibi tüm ibadetlerin, Müslümanların birliğine birer vasıta olduklarına dikkati çekmektedir. madığı Mehmet Akif, bu açıklamaların ardından, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in bu konu ile ilgili iki hadisine yer vermektedir: ''Müslümanların haline aldırmayan, Müslüman değildir." O, bu hadise yer verdikten sonra şöyle çarpıcı bir ifadeye yer vermektedir: "Şu hadisi şerife göre, hakiki Müslümanların miktannı anlayabilmek için, nüfusu hazıradan ne dehşetli bir yek:ıln indirmek lazım gelecek!" ' 57 Mehmet Akif, Müslüman olarak bizlerin, "Hiçbir Müslüman'ın vücuduna bir diken batmaz ki onun acısını kendimde duymuş olmayay:ım" diyen bir peygamberin ümmeti olduğumuzu ve bunu hiçbir zaman unutmamızın 58 gerektiğini vurgulamaktadır. 59 Mehmet Akif Ersoy'un bu ayet ile ilgili açıklamalarına yer verdikten sonra, konu ile ilgili bazı ilavelerde bulunmak istiyoruz. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in, "Sizden biri, kendi şahsı için istediğini kardeşi için istemedikçe, ha60 kiki manada iman etmiş olamaz," anlamındaki hadisi, müminlerin birbirlerine nasıl davranmalannın gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Alimıerin bir kısmı, bu hadisteki kardeş kelimesini, Müslüman kardeş olarak yorumlamaktadırlar. Diğer bazı alimler ise, bütün insanların Adem ile Havva'nın çocuklan olduğunu, dolayısıyla bu hadiste söz konusu olan kardeş kelimesinin, insan olarak kardeş anlamına geldiğini ve tüm insanlan kapsadığı­ ni söylemektedirler." Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.) de, bu hadiste. kardeş derken, bu kardeşlik kavramını "Müslüman" veya "mümin" kardeş diye sınırlandırmamıştır. Bu hadiste söz konusu olan "iman" kavramı, "emn", "eman", "emniyet" ve "emanet" gibi kavramlarla ay62 Bu kavramların, genel olarak ifade ettiği emniyet ve güvenin insanlar arasında meydana gelebilmesi, bu hadiste ifade edildiği gibi, her insanın, kendine arzu ettiği şeyleri diğer bütün insanlara istemesi ve kendisi için istemediği şeyleri de hiç kimse için istememesi ile gerçekleşebilir. Arzu edilen bu güvenin, insanlar arasında meydana gelmesinin daha güzel, açık ve net bir yolu yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) bu hadiste, insanda kamil bir imanın meydana gelmesini, bu şekilde insan haklarına riayet etmeye bağladığı gibi, İslam'ı da buna bağlamıştır: "Kendi nefsin için arzu ettiğin şeyleri, nı kökten gelmektedir ve bu kavramlar, birbirine yakın manalan ifade etmektedirler. 54 Ersoy, Meal- T'!ftir, s. 43, 44. 55 el-Hucurat 49/10. 56 Ers oy, Meal- Tifsir, s. 81. 57 Ersoy, Meal- Tefsir, s. 81. 58 Ersoy, Meal- Tefsir, s.81. 59 -· Ersoy, Meal- Tifsir, s. 80, 81. 60 Müslim, İman, 71, 72; Buhari, İman, 7; Tirmizi, Kıyame, 59; Nesai, İman, 19,33; İbn Mace, Mukaddime, 9; Danmi, Rikak, 29; İbn Hanbel, III, 176, 177. 61 Muhammed b. Allan, Delilu'l-Falihin, Daru'l-Fikr, Beyrut tsz., II, 23. 62 Halil b. Ahmed el-Ferahidi, "emine", Kitabu'I-Ay11, Dam İhy:li't-Turai'l-arabi, Beyrut tsz. s. 40; Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem İbn Marızfu, "emine", Lisiitm'I.A.rab, Daru'l-Fikr, Beyrut 1994, XIII, 21 vd. 84 63 insanlar için istemedikçe, Müslüman olamazsın!" Bu hadiste bildirildiğine göre, herhangi bir kişinin Müslüman olması, o kişinin kendi şahsı için arzu ettiği her türlü güzellikleri ve kendisine tanınmasını istediği tabü hakları, diğer bütün insanlar için de arzu etmesi ve tanlmasıyla mümkün olabilir. Görüldüğü gibi bu hadiste, bütün insanların hakkı, refahı, muduluğu ve her türlü güzelliği gündeme getirilmiştir. şöyle Yunus Emre de, dile getirmiştir: Kendine ne Ayruğa yukarıda manaları üzerinde durduğumuz hadislerin ışığında insan haklarını şiir halinde sanırsan, da onu san! Dört Kitabın manası, Budur eğer var ise!"' Son derece geniş olan bu konuda, daha pek çok şeyi dile getirmek mümkündür. Mehmet Akif Ersoy da, halka yönelik salıbederde başta yer verdiğimiz ayeti, konu ile ilgili hadisleri de okuyarak izah etmiş ve konunun sosyal hayattaki önemi üzerinde durmuştur. 4- "Ey inananlari Şiiphe yok k~ biz siif bir erkek ve bir d~siden yarattık ve birbiriniii tamnıanız için siif bqylara ve kabile/ere qyırdık. Allah katında en değerli olammiJ O'na karp gelmekten en çok sakınanınızdır. ŞiiphesizAI/ah, hakkryla bilen ve hakkryla haberdar o/andır." 65 Mehmet Akif Ersoy, bu ayetin tefsiri hakkında özet olarak şu bilgilere yer vermektedir: Rivayet edileliğine göre Hz. Muhammed (s.a.v.), hastalarran zenci bir Müslüman'ı iki defa ziyaret eder ve vefat ettiğinde de onu yıkayıp defneder. Müslümanlar, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in zenci bir köleyi ziyaret etmesini ve vefatında da bu derece kendisine yakınlık göstermesini büyük bir olay olarak değerlendirirler. Bunun üzerine bu ayet nazil olur. Bu ayette anlatılan erkek ile kadından gaye, Adem (a.s.) ve Hava' dır. İnsanların boy ve kabildere ayrılmaları, neseplerin karışmaması ve insanların birbirlerini tanımaları içindir. Yoksa bu durum, insanların babaları ve dedeleri ile öğünmeleri için değildir. Hz. Muhammed (s.a.v.), pek çok hadiste soy sop ile öğünmenin yanlış bir fikir ve düşünce olduğunu açıklamıştır. Müslümanların, onun veda haccında bu konuda söyledikleri kıyamete kadar unutmamaları gerekmektedir. Büyük bir ilim adamı olan Kınalı zade Ali Efendi, bu konuda şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "İnsan, hatta peygamber sülalesinden olsa, asalet davası ile meydanı tefahüre (övünme meydanına) atılmamalıdır. Zira bu davayı ispat edebildiği takdirde, bir şey kazanmayacaK. Çünkü bütün şan ve şeref, ceddi muhteremine ait olup kendisi yabancı mevkiinde kalacak. Asaletini ispat edemediği surette ise, fazla olarak bir de yalancılık rezaletini yüklenecek." Mevlana Şah Nakşi bende, "Sizin nesebiniz silsilesi nereye varır?" diye sormuşlar. O da, "Nesebinin silsilesi ile kimse bir yere varamaz!" cevabını vermiştir."• Görüldüğü gibi Mehmet Akif Ersoy, başkalarından da nakillerde bulunarak bu ayeti özlü bir şel?lde tefsir ederek açıklamıştır. Mealinden de anlaşıldığı gibi Yüce Allah bu ayette, "Birbirini'{j tammanız ~cin siif bqylara ve kabile/ere qyırdık" 7 demektedir." Burada geçen "teariif" kelimesi, bilme, tanıma ve kabullenme gibi anlamlara gelmektedir."8 Bu tanı­ ma ve kabullenmede de herhangi bir öğünme, kendini üstün görüp başkalarını kendinden aşağı görme diye bir şey düşünülemez. 5 -Mehmet Akif Ersoy, 6 Şubat 1920 Cuma gününde, Balıkesir'in Zağanos Paşa Carnisinde, Cuma namaönce halka bir ayeti okuyup tefsir ederek etkili bir vaaz verdi. Ardından, onun bu vaazı yazılı hale getirilerek kaydedildi."• Onun burada okuyup izah ettiği ayetin meali şöyledir: zından 63 Tirmizi, Zühd, 2; İbn Mace, Zühd; 24; İbn Hanbel, II, 310; ill, 473; IV, 70, 77. 64 Haterni, İnsan Haklan, s. 6. 65 66 67 el-Hucurat49/13. Ersoy, Meal- T ifsir, 30, 32. el-Hucurat 49/13. 68 Fahruddin er-Rizi, Miflitihrt'I-Gt!Jb, D:iru'l-Fikr, Beyrut 1990, XXVIII, 138; Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevlcini, Fethrt'I-Kadfr, Muessesetu'r-Reyyan, Beyrut 2004, V, 87. · 69 Ersoy, Kıtr'li11-1 Keri!ll'dm Ayetler, s. 155. 85 "Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bö1iinmryin. Allah'm size olan nimetini hatırlqym. Hani siifer birbirinize düp1ıanlar idiniz de 01 kalpleriniif birleJtimıiJti. İfte on11n btt nimeti sqyesinde kardqler olmiiJtllntli; Yine si~ bir atef Çllkllrımtm tanı kenarında idiniz de o siif oradan kllrtamııJfı. İJte Allah size qyetlerini bijyle apaçık bildirfyor ki 10 doğmyola eresinii;" Mehmet Akif, bu ayerin tefsiri ile ilgili dile getirmiştir. O, bu şiirine şöyle başlamıştır: açıklamalarda bulunmadan önce, 21 beyitlik bir şiir ile duygulanru Cihan alt üst olurken seyre baktın, öyle durdun da, Bugün bir serserisin, derbedersin kendi yurdundar' Mehmet Akif, bu şiirine cemaarin duygulanru kamçılayarak, onlann silkelenerek toparlanmalan için bu ifadelerle başlamış ve o gün için, Müslümaniann içinde bulunduklan acı durumu dile getirmeye çalışmıştır. O, şiiri­ nin ortalannda da birliğin önemini ve birlikten ayrılmanın zararlanru şu ifadelerle anlatmıştır: Şu vahdet tarumar olsun diyip saidırma İslam'a; Uzaklaşsan da imandan, cemaatten uzaklaşmal İşit, bir hükmü kati var ki isrinafa yok meydan: "Cemaatten uzaklaşmak, uzaklaşmaktır Allahtan." 72 Burada yer verdiğimiz son beyitte, cemaatten yani birlikten uzaklaşmanın, Allah'tan uzaklaşmak olduğu ve bunun da kati bir hüküm olduğu ifade edilmektedir. Mehmet Akif, bunu Kur'an ve sünnetten alclığı duygularla dile getirmiştir. Mehmet Akif, bu şiirinin bir yerinde Müslümanlara seslenmekte ve diğer milletierin kendi davalannda 'sağbirlikten ibret almalanru istemektedir: laclıklan Nasıl yekpare milletler var etrafında bir seyret, Nasıl tevhidi ahenk eyliyorlar, bak da al ibret. 73 Mehmet Akif, yine bu şiirinin sonlanna doğru, birliği kaybedip başkalannın egemenliği altında ezilmenin ve ızdırabı dile getirirken, insanın şerefli bir şekilde ölmesinin, bundan daha güzel ve daha büyük bir verdiği acı saadet olduğunu vw:gulamaktadır: Zimarrun hangi ellerdeyse artık onlannsın sen; Behimi bir tahammül varlığından en büyük hisseni Ezilmek, inlemek, yatmak, sürünrnek var ki adettir; Ölüm dünyada mahkı1mine en son bir saadettir. tediği 74 Mehmet Akif Ersoy, bu şiirinin son beyrinde ise, Müslümanların, Allah'ın tüm insanlar için sağlanmasını ishak ve hürriyet için çalışmalannın ve bu noktada birliği sağlamalannın gerektiğini vurgulayarak şiirini nokta- lamaktadır: Bu hürriyet, bu hak bizden bugün ahengi sa'y ister; Değil üç dört alından, hep alınlardan boşalsın ter. 75 Mehmet Akif Ersoy, birlik mesajı veren ayetin tefsirini önce bu şekilde şiir halinde anlattıktan sonra, bu ayeti yorumlayarak konuyu açıklamaya geçmiştir. O, bu konuyu açılamaya başlarken, önce, dünya millederinin ilerlediğini, bunun yanında Müslüm~arın hem din hem dünya işlerinde geri kaldık­ Iarına dikkat çekmiş ve dünya hayatında hak denilen mefhumun, herkes için vazgeçilmez olduğunu vurgulamıştır: "Hayat, herkesin hakkıdır. Evet, Allah'ın bütün yarattıkları, hayat hakkına maliktir. O halde 70 Alu İnıran 3/103. 71 Ersoy, Kıtr'ii11-1 Kerinı'de11 Ayetler, s. 156. 72 Ersoy, Kıtr'ii11-ı Keri111'dm Ayetler, s. 157. 73 Ersoy, Kıtr'ô11-1 Kerin1'dm Ayetler, s. 157. 74 Ersoy, Kıtr'iill-1 Kerinı'dmAyetler, s. 157. 75 Ersoy, Kıtr'iill-1 Kerinı'dm Ayetler, s. 157. 86 Allah'ın diğer mahlılklan arasında biz de yaşamakta haklıyız. U.kin bilirsiniz ki, haklı olmak başka, haklı çıkmak yine başkadır! Herhangi hak olursa olsun ihkak olunmaclıkça (hak olarak yaşat:ılmaclıkça) sahibine hiçbir menfaat temin etmez.""• Mehmet Akif, bu hakkı elde etmek ve dünya milletleri arasında geri kalmışlıktan kurtularak ileri bir düzeye gelmek için şöyle devam etmiştir: "İşte şimdi biz derelimizin başını bulduk. Başkalan, zarureti görünce birleşmişler. Biz ise, o zarureti görmediğimiz için bu birliği. vücuda getirmemişiz yahut gördüğümüz halde birliği. temin etmek cihetine yanaşmamışız. Bu günkü hayatın, maişetin, bugünkü ihtiyaçlarm aldığı tarz itibariyle bir insan tek başına bir iş göremiyor. Bütün işler şirketler, cemiyetler, milletler tarafindan meydana getiriliyor. Ne fabrikalar, ne demir yollan, ne vapurlar, ne limanlar, ne hastaneler, ne camiler, ne mektepler, ne ticaretler, ne de diri ve vatanı müdafaa edecek toplar, tüfekler, cephaneler, kısacası hiçbir şey, ferdin sayi (gayreti) ile yani tek başına çalışınakla kabil alamıyor.", "Mademki tek başına sarf olunan mesainin kıymeti yoktur. Biz de aramızda vahdeti temin ederek topluca çalışmaya koyulmalıyız."n Geçmişe esefle bakmarun fayda vermeyeceğini söyleyen Mehmet Akif, "Biz sığırlanmızı, beygirlerimizi nasıl kullanıyorsak onlar da bizi öyle kullanırlar" diyerek, Müslümanların birliği sağlamadıklan takdirde, hayat haklarını bile kaybedeceklerini ve başkalan tarafından hayvanlar gibi kullanılacaklarını anlatmıştır. Bununla beraber o, "Acaba biz Müslümanlar niçin bu hale düştük? Bunun illetini ben şöyle görüyorum: Doğduğumuz günden itibaren babalanmız, analanmız, hocalanmız, siyasilerimiz, ediplerimiz, şairlerimiz, yazarlanmız bize istikbal için ümit verecek bir şey söylemediler" demiş ve geçmişten gelen bir hataya işaret etmiştir. Ardından da bu hatarun, Müslümanların sinirlerini uyuşturduğunu ve onların ruhlarında Kur'an'ın şiddetle reddettiği azimsizlik ile ümitsizliği yerleştirdiğini anlatmıştır. Mehmet Akif, açıklamalannın bu noktasında, Kur'an'dan ayetler7" okuyarak, ye'se (ümitsizliğe) düşmenin şirk, haram ve küfür olduğunu haykırarak ilan etmiştir. 79 Bunun ardından Mehmet Akif, el-Ankebılt sılresi 69'uncu ayeti okuyarak ihlasla Allah yolunda mücadele etmenin ve bu yolda birliği. sağlaı:J:1anın önemi üzerinde durmuştur. O, fani olan her şeyin geçici, yalnız Allah'ın baki olduğunu, Müslümaniann ona sanlarak, ona dayanarak, onun yolunda birlik halinde hareket ettikleri dönemlerde, çok büyük başanlan elde ettiklerini söylemiştir. Mehmet Akif, bunlan anlattıktan sonra Hz. Muhammed (s.a.v.)'in zamanında meydana gelen bir olayı örnek olarak verip açıklamıştır. Bazı Yahudiler, Medine'de, Mekke'den gelen muhacirlerin arasına fitne sokmaya çalışmışlar; onlar da oyuna gelerek nerdeyse birbirleriyle kavgaya tutuşacak hale gelmişler; Hz. Muhammed (s.a.v.), onlan teskin ederek etkili bir konuşma yaparak büyük bir kav80 gayı önlemiş ve bunun üzerine bazı ayetler nazil olmyştur. Bu ayetlerde, İslam düşmanlannın oyununa gelmemenin, her türlü fitne, fesat ve tefrika gibi kötülüklerden korunmanın, Kur'an ilke ve prensiplerinde birliği. sağla­ manın önemi anlatılmaktadır. Mehmet Akif, bu ayetleri açıkladıktan sonra, "Fırkacılık, komitacılık ... Bunlar artık susmalı." "Fırkacılık, menfaatçilik, komitacılık, gibi hislerden külliyen Müberra olduğuna yakındakilere uzaktakilere tam manası ile kanaat gelmelidir" diyerek, Kur'an ölçülerinin dışında kalan her şeyi reddetmiş ve ancak Kur'an'da birliği. sağlamanın insanlara yarar sağlayabileceği.ni ifade etmiştir."' Mehmet Akif, sonuçta, "Bu hususta 82 hiçbir fert, kenara çekilerek seyirci kalamaz" diyerek, her kişinin bu istikamette çalışmasının gerektiğini vurgulamıştır. cemaate anlattığı bu ayetin başında, "Hep birlikte Allah'ın çeşitli anlamlarda kullanılmakla beraber, daha çok "ip" anlamı ile bilinmektedir.... Bu ayette ise "habl (ip)" kelimesi, Allah'ın kitabı olan Kur'an, İslam dini, Allah nzası, Allah'ın ahdi, birlik ve beraberlik gibi anlamlarda yorumlanmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) Kur'an'ı, "AlMehmet Akif Ersoy'un tefsir ederek vaaz şeklinde ipine st!JJsıkı sarılın""' denilmektedir. Bu ayette geçen ''habl'' kelimesi, 85 76 n 78 Ersoy, Kı1r'iiıı-ı Kerim'dm Ayetler, s. 158. Ersoy, Kı1r'iiıı-ı Kerim'dm Ayetler, s. 159. Yusuf12/87; el-Hicr 15/56. 79 Ersoy, Kı1r'iiıı-ı Kerim'deıı Ayetler, s. 160, 161. 80 Alu İnıran 3/100, 101, 102. 81 Ersoy, Kı1r'iiıı-ı Kerim'dm Ayetler, s. 162- 166. 82 Ersoy, Kı1r'iiıı-ı Kerim'dm Ayetler, s. 166. 83 Alu İnıran 3/103. 84 Habl kelimesi hakkında geniş bilgi için bkz. el-Ferarudi, "habele", Kitiib11'I-Ayıı, s. 169; İbn Manzılr, "habele", Lisiiım'I-Arab, XI, 134 vd~ 85 Bu kelimenin tefsir açısından yorumlan için bkz. Mukatil b. Süleyman, Tifsim M11k.iitil b. Siilrynıiiıı, thk. Ahmet Ferid, Daru'l-Kutubi'lİlmiyye, Beyrut, 2003, I, 184; el-Maverdi, en-N11ket11 ve'I-Uyrlım, I, 414; Ebiı'l-Ferec Cemilluddin Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el- 87 lah'ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir" diye tarif etmiştir. 86 Bu kelime için ileri sürülen anlamlar, birbirlerine yakın ve hemen hemen ayru şeyi ifade eden yorumlarclır. İnsanlar, kuyu gibi yerlerde çaresiz kalınca, ancak bir ipe sanlarak içinde bulunduklan çaresizlikten kurtulabilirler. Onun için bu ayette "ip" tabiri yer almaktaclır. Bu, insanların sosyal hayatta yaşadıklan canlı bir örnektir. Kur'an'da anlatılan ise, bunun manevi cephesidir. Müfessirlerden Kurtubi (ö. 671/1272), bu ayette sanlma diye tercüme edilen "ve'tesimıl" kelimesini savunma, korunma, direnme, mukavemet gösterme, dayanma gücü ve benzeri anlamlarda yorumlanuşt:ır. Şair A'şa da, ''Bir kabilenin ipleri onu kaçınrsa, diğer kabilenin ipleri senin için onu yakalar" anlamındaki bir şiirinde, ''habl (ip)" kelimesini teminat, kefalet, himaye, koruma ve benzeri anlamlarda kullanmıştır." Buna göre bu ayette, Allah'ın koruması altına girip O'nun teminatı altında dayanma gücünü elde etme gayretinde bulunma talep edilmektedir. İnanan insanların bu noktada birliği sağlamalan, her zaman için önem arz etmektedir. 87 Seyit Kutup (ö. 1386/1966) ise, bu ayette söz konusu cilan Allah'ın ipine birlikte sanlma ifadesini, öncesi ve sonrasıyla beraber sosyal açıdan değerlendirmiştir. Ona göre Allah, burada insanlara uyanlarda bulunmakta, daha önce içinde bulunduklan fitne ve tefrikalan ateş diye hat:ırlatmakta, Kirdeşlik duygulanyla birlikte Kur'an'a, İslam'a sanlmarun neticesinde bu ateşten kurtulduklarını ve o ateşe tekrar dönmemeleri için bu kardeşlik birliğini zedelememelerinin gerektiğini vurgulamaktaclır. 89 Mehmet Akif Ersoy, bu ayette geçen bu ''habl (ip)" kelimesini, birlik anlamı çevresinde yorumlamaya ça- lışmış; müfessirlerin çoğunun yorumladıklan gibi birliğin, Kur'an ve İslam'da sağlanmasının gerektiğini savun90 muştur. Bu da, hep birlikte İslam dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Aslında Mehmet Akif, yazılanrun pek çok yerinde birliğin önemi üzerinde durmuş ve bu konudaki hissiyatım ortaya koymuştur. Onun, Kur':lnın 48'inci suresi olan Fetih suresinin 29'uncu ayetinin yorumunu yaparken, Kur'an'ın ve İslam dininin bir vahid (bir bütün) olduğunun, bu neden1e Müslümanların bu dinin bütünlüğü iç;erisinde birliği sağlamalanrun gerektiğini vurguladığına şahit olmaktayız. 91 O, ''VAHDET" başlığı ile yazdığı şiirin de, Yermuk savaşında yaralı Müslümanların, suyu içmeyip icleyen yaralı arkadaşlarına gönderdiğine dair olayı anlattık­ tan sonra şöyle devam etmiştir: Şark'ın ki mefahir dolu, mazi-i kemali, Ya Rab, ne onulmaz yaraclır Şirazesi kopmuş şimdiki halil gibi, manzume-i iman, Yapraklan yırtık, sürünür yerde, perişan. ''Vahdet" mi şianydı? Görün şimdi gelin de; Her parçası bir mel'abe eyyamın elinde! Tarihine mev'ıld-i ezelken "ebediyet", Ey, tefrika zehriyle şaşırmış giden ümmet! "Nisyan"a çıkan yolda mı kaldın güm-rah? La havle ve la kuvvete illa billah! 92 Mehmet Akif, bu şirinde günümüz Müslümanlanrun birliği kaybetmeleri neticesinde içine düştükleri tefriifadelerle dile getirmiştir. Dini düşüneeye dayanan bir hareketin kudretli mümessili olan Mehmet Akif, kayı, acı Cevzi, Ziid11'f-Mesirft İlmi't-Tifsir, thk. Ahmet Şemsuddin, Daru'l-Kutubl'l-İlmiyye, Beyrut 2002, I, 350; Rıza, Tejsfm'I-Meııiir, IV, 17. 6 B B? İbn Hanbel, m, 14, 17. Müfessir Şev!cini de, bu hadisi delil göstererek bu ayette geçen ip kelimesini Kur'an anlamında yorumlamıştır. Bkz. Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevlcini, Feth11'/-Kodfr, Muessesetu'r-Reyy:lıı, Beyrut 2004, I, 479. Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, ei-Ciimi' liAhkiimi'I-IV!r'iin, Daru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut 1988, IV, 102. BB el-Kurtubi, el-Cami' liAhkiimi'/-IV,r'iiıı, IV, 102. 9 B Seyid Kutup,ft Ziliili'/-J.V,r'iiıı, Dam İhyru't-Turasi'l-Arabi, Beyrut 1971, II, 5. 90 Bkz. Hayreddin Karaman ve diğerleri, lV1r'iin YoluTürkçe Meiil ve T ifsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan, Ankara 2007, I, 643. 91 Ersoy, IV1r'iiıı-ı Kerim'deııAyetler, s. 28, 29. 92 Mehmet Akif Ersoy, Safahiit, derleyen: Necip Fazı! Alsan, Akpınar Yayınevi, İstanbul1992, s. 564; M. Ertuğrul Düzdağ, Safahattan Seçme/er, Fide yayınlan, İstanbul2007, s. 42, 43. 88 İslam birliği idealini taşıdığından dolayı, bu birliği olumsuz yönden etkileyen "Fikr-i kavmiyeri Tel'in ediyor Peygamber" diye haykırmıştır. Başka bir şirinde ise, bu konuda yazdığı şu çarpıcı açıklamaları okumaktayız: 93 En büyük düşmanıdır ruh-ı N ebi tefrikanın; Adı batsın onu İslam'a sokan kaltabanın! 94 Mehmet Akif Ersoy, birliğin önemine son derece inanmış ve bunu kaybedip tefrikaya ki, "Sebiliirrqad' dergisinde yayınlanan bir yazısında şöyle demiştir: düşmenin acılarını yüreğinde hissetmiş olmalı "Bu günkü hayatın, maişetin, bu günkü ihtiyacatın aldığı tarz itibariyle bir insan tek başına bir iş göremiyor. Bütün işler şirketler, cemiyetler, milletler tarafından meydana getiriliyor. Ne fabrikalar, ne demir yolları, ne vapurlar, ne limanlar, ne hastaneler, ne camiler, ne mektepler, ne ticarethaneler, ne de din ve vatanı müdafaa edecek toplar, tüfekler, cephaneler... Elliasıl hiçbir şey ferdi sa'y ile yani tek başına çalışınakla kabil alamıyor. Bugün hayat öyle bir şekil almış ki, tek başına çalışan bir adamın alnından damlayan terler, tıpkı gözyaşı gibi dökülüp gidiyor, hiçbir fayda temin etmiyor. Ne zaman, bir yere gelmiş binlerce alın birden terlerse, işte o vakit bu sa'yin 95 yeryüzünde bir eseri, bir izi görülebilir." Mehmet Akif, "Sıratınıiistakinl' dergisinde yayınlanan bir yazısında da, şu ifadelere yer vermiştir: ''Bakıyorum, ayrı ayn pekiyi adamlarız. Bizi medeniyette dünyalar kadar geri bırakan milletierin efradında bizdeki büyüklükler yok. Sorıra bakıyorum, bir yere gelince bir hey'et-i içtimaiye teşkil edemiyoruz. Çünkü o ter96 biyeden mahrumuz. İşte bizim muhtaç olduğumuz terbiye, asıl bu terbiye olacak." Mehmet Akif Ersoy, daha o zaman "İslam Kongresi"nin oluşmasını düşünmüş ve bu zaman zaman dile getirerek gerçekleşmesini dilemiştir. Abdiliaziz Çaviş'in yazdığı "A11glika11 kilisesi11e Cevap" adlı kitapta işlenen İslam'daki genel birlik ve benzeri sosyal içerikli konular işlendiği için olmalı ki, Mehmet Akif bu kitabı tercüme etmiş ve onu bilim dünyasına kazandırarak okuyucuların istifadesine surırnuştur. 97 98 Mehmet Akif Ersoy, her zaman için tüm Müslümanların Allah yolunda, Kur'an çizgisinde biriemelerini düarzu eden ve her fırsatta bunu dile getiren bir bilim adamıydı. Onu, bu güzel duyguları nedeniyle her zaman hayırla yad ediyoruz. · şünen, SONUÇ İstiklal Marşının yazarı Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul'un Fatih ilçesinin Sangüzel semtinde dünyaya geldi. }ı.nnesi, Buhara asıllı Emine Şeıife Hanım (1836-1926) ve babası, Arnavutluklu Mehmet Tahir Efendi'dir (1826-1888). Mehmet Akif, dört yaşlarında iken mahalle mektebine, bugünün adıyla anasınıfına başladı ve sırasıyla eğitimine devam etti. Yüksek Baytar Mektebini birinci olarak bitiren Mehmet Akif, Umur-i Baytariye (baytarlık işleri) Müdüriyerinde memurluğa başladı. O, dil ve edebiyata olan merakı nedeniyle çeşitli okullara öğretmenlik ve Darülfünun'da Osmanlı Edebiyatı Profesörlüğü görevlerinde bulundu. Darülfünun'da verdiği ilk derste Muallim Naci'nin "Tevhid" adlı şirini okuttu, onu bir ders boyu açıkladı ve öğrencilerine yazdır­ dı. Manevi bir lider ve samimi bir Müslüman olan Mehmet Akif Ersoy, Burdur ve Biga milletvekilliğini de yaptı. Mehmet Akif, memuriyeti sırasında yirmi beş yaşlarında İsmet hanımla evlendi. Onun bu evlilikten üç kızı ve üç erkek çocuğu dünyaya geldi. Mehmet AkifErsoy, 27 Aralık 1936 yılında bir Pazar günü İstanbul'da hayata gözlerini yumdu ve Edirnekapı mezarlığında defnedildi. Mehmet Akif Ersoy'un, her zaman için Kur'an'dan ilham aldığını şiir ve yazılarından öğrenmekteyiz. Onun "Safahat" adlı kitabını incelediğimiz zaman, genelde şiirlerinin başında ayetlere yer verildiğine ve zaman zaman şiirlerin arasında da ayetlerin işlendiğine şahit olmaktayız. Onun şiirlerinde, bazen ayet metinlerine ve bazen de ayet anlamlarına yer verilmektedir. Mehmet Akif Ersoy, Milli Mücadele yıllarında halkı dini yönden aydınlatmak ve onların manevi duygularını güçlendirmek için yer yer dolaşarak çeşitli camilerde vazetmiştir. Onun Fatih, Süleymaniye, Balıkesir Zağanos Paşa, Kastamonu Nasrullah ve benzeri camilerde verdiği vaazlarda ve bu konularda kayda geçen eserlerinde hep Kur'an'dan ayetlerin işlendiğini okumaktayız. O, daha çok halkın yaşa)'ışını ilgilendi- 93 94 95 96 97 n Banarlı, Resimli Tiirk Edeb!Jatı, II, 1157. Ersoy, Safahiit, s. 266. Düzdağ, Meh!lletAkijErsqy, s. 207; ("Sebiliirrqiid', c. 18, no. 458, 12 Şubat 1920.) Düz dağ, Meh11Jef AkifErsqy, s. 204; ("Slrafı!lliisfiikilll', 5 Ekim 191 O, c. 5, no. 109) Düzdağ, Meh111et AkiJErsqy, s. 117. Mehmet Akif Ersoy bu kitabı tercüme etmiş, Süleyman Ateş sadeleştinniş . ve Diyanet Işleri Başkanlığı tarafından yayınlanmıştır. 89 ren sosyal içerikli konularla ilgili ayetlerin anlanu üzerinde durmuş ve bu istikamette insanlan ayclınlatınaya çalış­ mıştır. Darülfünun muallimlerinden olan Mehmet Akif Ersoy, bir şair ve edebiyatçı olduğu kadar, bir din bilgini ve Kur'an aşığıydı. Onun en büyük arzusu, Müslümanların Kur'an çizgisinde birliği sağlamaları idi. BİBLİYOGRAFYA BANARLI, Nihat Sami, Resimli Tiirk Edebfyan Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul1971. BUHARİ, Muhammed b. İsmail b. İbrahim b. el-Muğire (ö. 256/870), Sahihn'I-Bnhôri, Beyrut tsz. CEMAL, Mithat, Mehmet Akij, Timaş Yayınlan, İstanbul 1997. CERRAHOGU, A. Bir İsianı Refomıatörii Mehnıet Akij, İstanbul1964. CEVZİ, Ebıl'l-Ferec Cemaluddin Abdurralıman b. Ali b. Muhammed, Zôd11'/-Mesirft İlnıi't-Tefsir, tbk. Alırnet Şemsuddin, Dfu:ıı'l-Kutubi'lİlmiyye, Beyrut 2002. ÇAKAN, İsmail Lütfi, D1iıi Hitabet, Marmara Üniversitesi İlalıiyat Fakültesi Vakfı yayınlan, İstanbul2005. - "Halk Eğitimi açısından Camiler ve Akif'', Bilinı ve Akim Aydmlığında Eğitim, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, Ankara 2006. ÇAVİŞ, Abdulaziz, Anglikan Kilisesine Cevap, tre. Mehmet Akif Ersoy, sadeleştiren: Süleyman Ateş, Diyan et İşleri Başkanlığı Yayınlan, Ankara 1979. · DARİMİ, Abdullah b. Abdirralıman (ö. 255/869), es-Siinen, Dımaşk 1349. DÜZDAG, M. Ertuğrul, Scgahatta11 Seçme/er, Fide yayınlan, İstanbul2007. -MehmetAkifErsqy, Kaynak Kitaplığı, İstanbul2004 ("SebiliirrCfiid', c. 18, no. 458, 12 Şubat 1920.) - ''Mehmet Akif Ers oy Hayatt ve Eserleri", Bi/inı ve Akim Aydmlığında Eğitinı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, Ankara 2006. ERGİN, Osman, TiirkMaarifTarihi, Eser Matbaası, İstanbul1977. ERSOY, Mehmet Akif (ö. 1355/1936), Scifahiit, derleyen: Necip Fazı! Alsan, Akpınar Yayınevi, İstanbul1992. - Kı1r'an-1 Kerim'dm Ayetler {Meal- Tejsir) Mev'izeler (Vaaz'lar), derleyen ve yayınlayan: Suat Zülıtü Özalp, Sevinç Matbaası, Ankara 1968. - Kı1r'an'dan Ayetler Nesirler, nşr. Ömer Rıza Doğru!, İstanbul1994, s. - Scifahat, yayına hazırlayan: Cemal Kurnaz ve diğerleri, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, İstanbul 1996, s. 234. ESED, Muhammed, Kur'an mesajı, İşaret Yayınları, İstanbul1999. FERAHİDİ, Halil b. Alımed (ö. 175/791), Kitab11'l-Ayn, D:iru İhyii't-Turasi'l-Arabi, Beyrut tsz. FERGAN, Eşref Edip, MehnıetAkif, Hqyah ve Eserleri ve 70 M11harririn YatJlan, İstanbul1938. GÜNGÖR, Mevlüt Güngör, Cassas veAhkdnm'l-Kıir'an'1, ElifMatbaası, Ankara 1989. HAMİDULLAH, Muhammed, Kıtr'an-1 Kerinı Tarihi, tre. M. Sait Mutlu, Ankara 1991. HAYBER, Abdulkadir ve Hüseyin Özbay, Muallim Nacl'nin Şiirleri, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, İstanbul 1997. http:// mehmetakifersoy.azbuz.com/blog/yazi/oku/ 5000000002439307Yazi-Hayati İBN ALLAN, Muhammed (ö. 1057 /1647), Delilu'l-Falihin, Daru'l-Fikr, Beyrut tsz. İBN HANBEL, Alımed b. Muhammed (ö. 241/855), ei-Miisned, Beyrut 1969. İBN MACE, Muhammed b. Yezid el-Kazvini (ö. 273/886), Siine1111 İbn Mace, tsz. İBN MANZÜR, Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem (ö. 711/1311), Usanu'I-Arab, Daru'l-Fikr, Beyrut 1994. KADİ, Abdulfettah, Esbabü'n-Nuzul, Beyrut tsz. KARAMAN, Hayreddin ve diğerleri, Kı1r'iin Yolu Tiirkçe Med/ ve T efsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2007. KASIR, Hasan Ali, Mevla şiirleri, Denge yayınlan, İstanbul1997. KATTAN, Menna', Mebdhisft U/1/nıi'I-Kıtr'an, Beyrut 1990. KAYTAN CI, Ali, Mehnıet Akijİstiklal Marpnı1z ve Milli Rı1h, İnegöl Belediyesi, Niğde 2007. KURTUBİ, Muhammed b. Alımed (ö. Ö. 671/1272), ei-Canıi' li Ahkdnıi'l-Kıir'an, Dfu:ıı'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut 1988. KUTUP, Seyyid (ö. 1386/1966), et-Tasvim'I-Fennfji'/-Kı,r'an, Kahire 1992. - ft Zildli'J-Kı,r'an, D:iru İhyii't-Turasi'l-Arabi, Beyrut 1971. 90 MAVERDİ, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib (ö. 450/1058), m-N11ket11 ve'I-Uyrln11, Muessesetu'l-kutubi's-Sakafiyye, Beytut 1992. MUKATİL b. Süleyman (ö. 150/767), Tefsim M111iôtil b. Siilryn1an, tbk. Ahmet Ferid, Daru'l-Kutubi'l-İlrniyye, Beyrut, 2003. MÜSLİM b. el-Haccac (ö. 261/874), Sahih11 Miislin1, Kahire tsz. NACİ, Muallim (ö. 1311 /1893), Şiirler (Atqpare ve Şerare), Yeni Zamanlar, Yayınlao, İstanbul1996. NESAi, Ebu Abdirrabman b. Şuayb (ö. 303/915), Siimnii'tı-Nesai, Mısır 1969. RAzi, Falıruddin (ö.604/1209), Mefatihu'I-Gqyb, Daru'l-Fikr, Beytut 1990. RIZA, Muhammed Raşid, Tefsim'-Kıir'ani'I-A!{jnı (Tefsim'I-Mmat), Daru'l-Kutubi'l- İlmiyye, Beytut 2005. SUBHİ es-Salih, Mebahisrm ft Ulr1nıi'I-Kı1r'an, Beytut 1972. SÜYÜTİ, Celaluddin Abdurrahman (ö. 911/1505), ed-Dumi'I-Mansr1r fi't-Tefsiri bi'I-Me'sr1r, Muhammed Emin Remc ve Şurelciuhu, Beytut tsz. ŞENGÜL, İdris, Kı1r'an Kıssalan Üzerine, İzmir 1994. ŞEN GÜLER, İsmail Hakkı, Meh!Jiet AkiJKiillfyan, İstanbul2000. ŞEVK.ANİ, Muhammed b. Ali b. Muhammed (ö. 1250/1854), Fethii'I-I.Vıdir, Muessesetu'r-Reyyan, Beytut 2004. ŞİMŞEK, M. Sait, Kı1r'atı Kıssalanna Girif, İstanbul 1973. TABERİ, Muhammed b. Cerir (ö. 310/922), CanJiu'I-Bryall atı Te'viliAj'i'I-Kıir'all, Daru'l-Fikr, Beytut 1995. TARAKÇI, Celal, Muallim Nacl Efendi ve Eserlerinden Seçmeler, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, Ankara 1994. TİRMİZİ, Muhammed b. İsa b. Serve (ö. 279/892), ei-Canıi11's-Sahih (Sahihr1 Timlii]), Mısır 1975. TURGAY, Nurettin, "Kı1r'an'da Soz', Dicle Üniversitesi İlahfyat Fakiiliesi Dergisi, Diyarbakır 2005. VEKKASOGLU, Vehbi, İsianı Şairi MehnıetAkij, İstanbul tsz, YAZIR, Muhammed Hameli (ö. 1361/1942), Hak Dini Kı1r'atı Dili, Eser Kitabevi, İstanbul1971. ZEMAHŞERİ, Muhammed b. Ömer b. Muhammed b. Ahmed (ö. 538/1143), ei-Kıwiif mı Haliôikli't-Tem?fl ve Uyiitıi'I-Akôvfl ft Viict1hi'tTe'vil, tbk. Muhammed Mursi Amr;Daru'l-Mushaf, Kahire 1977. ZERKEŞİ, Bedruddin Muhammed b. Abdilialı (ö. 794/1391), el-Burhanfi Ulumi'l-Kur'iin, tbk. Muhammed Ebü'l-Fadl İbrahim, Dfuu'l-Ma'rife, Beyrut tsz.