TEVFtK FİKRET ÎLE MEHMET AKİF $ IK R A \ K l RDAKUL İslam Birliği umudu param parça olur — :ı — “Doğrudan doğruya “Kur’andan alıp ilhamı Asrın idrâkine söyletmeliyiz İs­ lâmî:’ Çağı görme düşünüsü, kendin­ den kopmama ve taklitten ka­ çınma uyarıları ile birlikte ge­ lişir Akif’te. “Sırr-ı terakkinizi siz Başka yerlerde tahatriye heves­ lenmeyiniz. Onu kendinde bulur yüksele­ cek bir millet, Çünkü her noktada taklit ile sökmez hareket. Alınız ilmini garbın, alınız san’atını Veriniz hem de mesaiye son sür’atini Çünkü kaabil değil yaşamak bunlarsız:’ (Safahat, sf. 186) dizelerinde öne sürdüğü görüş­ lerin, öteki reformist İslamcı­ lar ve milliyetçilere koşut dü­ şüncelerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Çok çalışma ve ulusal ben­ liği korumaya özen göstererek, çağın tekniğe yansıyan bilimsel gelişmelerinden yararlanma düşünüsü, 1910’lu yıllarda çık­ mazdan kurtulma umudu ola­ rak görünüyordu. Bu umut, zaman zaman dü­ şün adamı Akif’i arka plana çeker, hülyaları ağır basan şa­ iri çıkarır ortaya. “Kapkara İstanbul” “ayın ondördü gibi” parıldamakta, güzelliği “iki üç bin mil açıktan” evrene yansı-, maktadır. Tüm olumsuzlukla­ rın, kötülüklerin, pisliklerin si­ lindiği yeni bir yaşam sergile­ nir bu İstanbul’da. Akif, Hıristiyan olduklarını göz önüne almadan büyük umutlarla bağlandığı Almanların ülke üzerindeki niyetlerini araştırma gereğini duymaz. Şairin İslam Birliği umudu da Osmanlı Devleti’nin girdiği 1. Dünya Savaşı yenilgisi sonunda paramparça olur. “ eskisinden daha berbat” olan yapısını sergiler. Sergiler ve eleştirir: “ Vatanın takâtı yoktur yeni­ den ihmâle Doludizgin gidiyor baksana iz­ mihlale. Ey cemaat uyanın, elverir ar­ tık uyku, Yok mu sîzlerde vatan nâmına hiçbir duygu?.. Düşmeden pençesinin altına is­ tikbâlin Biliniz kadrini, hürriyetin, is­ tiklâlin.” _ ittih at ve Terakki’ye karşı________________ Bu aşamada Akif’in karşısı­ na aldığı, İttihat ve Terakki mm meyerek kürsüye getirir sorunu: “ Ey cemaat-i müslimin, siz ne Arapsınız, ne Türksünüz, ne Arnavutsunuz, ne Kürtsünüz, ne Lazsınız, ne Çerkezsiniz. Siz ancak bir milletin fertle­ risiniz ki, o büyük millet te Islâmdır. Müslümanlığa veda et­ medikçe kavmiyyet (milliyetçi­ lik) dâvasında bulunamazsınız. Kavmiyyet gayretine düştükçe de Müslüman olamazsınız.” Islâmcıların bu tepkilerine karşın, ırkçı ve Turancı akım­ ları destekleyerek savaşa girme ortamı hazırlamaya çalışan İt­ tihat ve Terakki, reformist Islâmcılarla da uzlaşma olanağı­ nı arıyordu. Akımın önde ge­ len düşünürlerinden Sait Ha- ; m n m A lm a n hayranlığı ■ Şirketleşme edebiyatı, “ Sayısız mektep açılmış, kadın erkek okuyor İşliyor fabrikalar, yerli kumaş dokuyor. Gece gündüz basıyor millete nâfi âsâr, Adeta matbaalar bir uyumaz hizmetkâr. Mülkü baştanbaşa imar edecek şirketler, Halkın irşâdına hâdim cemiyyetler Durmayıp iş buluyor, gösteri­ yor, uğraşıyor, Gemiler sahile boydan boya servet taşıyor.” (Safahat, sf. 174) Görüldüğü gibi toplumsal olumlama ve iyileşme umudu­ nu, İttihat ve Terakki yöneti­ mi gibi, “ memleketi baştanbaşa imar edecek şirket­ ler”^ oluşumuna bağlamakta­ dır Mehmet Akif de. Kimlerse, kesenin ağzını açacak, sermayelerini güçlen­ dirip şairin yeni Istanbulunu yaratacaktır. Dönemin “ İttihat” sözcüğü ile başlayan şirketleşme edebi­ yatının içeriğindeki nedenleri çok sonra anlayan Akif, hül­ yadan sıyrılınca yeni dönemin liz/Fransız kapitalizmi ile çe­ lişen Alman kapitalizmiyle tehlikeli ilişkilerinin arkasında­ ki temel nedenleri göremez. Partinin Alman emperyalizmi­ ne yandaş politikasından da rahatsızlık duymaz. Ve çağrılı olarak gittiği Almanya’dan “İslâm Birliği” ni koruyucu bir melek bulduğu inancı ile dö­ ner. “ Berlin Hâtıraları” baş­ lıklı uzun şiirde Alman hayranlığını dizelere yansıtır­ ken Afrika ve Asya’da İngiliz gücüne karşı boynu bükük ya­ şayan milyonlarca Müslüman adına “ şefaat” diler. “ Avru­ palI deyince ruhu sağır, kalbi his için kapalı, müebbeten bi­ ze düşman bir ümmet anlar­ dık. Hayır, eski an’anenin hakkı yok artık,.” dizeleriyle duygularındaki değişmeyi dile getirir. Ve öykü-şiir tekniği içinde bir Alman kadına şöyle seslenir: “ Değil mi bir anasın sen, de­ ğil mi Almansın O halde fikr ile vicdâna sahip insansın. O halde ‘AsyalIdır ırkı başkadır’ diyerek Yabancı tavrı yakışmaz senin faziletine, Gel iştirak ediver onların felâ­ ketine.” MİHRİ HANIM'DAN FİKRET — Tevfik Fikret açık havada gez­ meyi ve resim yapmayı severdi Yaptığı resimlerin bir bölümü A fi­ yort'daki evinin duvarlarım süsleyen şairin hastalığı Şırasında, res­ sam Mihri Müşfik Hanım da onun üç portresini yapmışa. Yukarda bunlardan biri görülüyor. Fırkası’nın ırkçı ve Turancılı­ ğa dönüşen milliyetçilik ideojisidir. Artık “ Müslümanlık si­ zi gayet sıkı, gayet sağlam bağ­ lamak lâzım iken, anlamadım anlayamam, ayrılık hissi nasıl girdi beyninize?..” diye sorar ve uyarmaya çalışır. “ Birbirin­ den m üteferrik bu kadar akvâmı-Aynı milliyetin altında tutan İslami - Temelinden yı­ kacak olan kavmiyettir.” Ve manzum uyanlarla yetin- lim Paşa’yı 1913’te Sadrazam­ lığa getirmişlerdi. Akif bu evresinde, düşmanı olduğu Batıyı da sosyo­ ekonomik yapı bakımından değerlendiremediği için, Batılı devletlerin endüstri devrimlerini yapamayan Doğu ülkeleri­ ni sömürgeleştirme ya da gizli sömürge olarak kaynaklarına egemen olma politikalarını an­ layamaz. Bu nedenle de İttihat ve Terakki Fırkası’nın lngi- Şiirlerinin yayım landığı “ Sırat-ı Müstakim” dergisin­ de Alman İmparatoru’na yazı­ lan bir açık mektubunda onun “ kaleminden kuvvet aldığı” belirtilmiştir. Bu mektubun bir bölümünde şöyle denir: “ Doğuya doğru OsmanlIlar­ la birlikte gitmek. Doğuyu Al­ man ticaret ve sanayii için geniş bir dolaşım yeri yapmak, işte kendisini bilen Osmanlı ve Alman hükümetleri için çekici ve büyük program.” (Anan A.Cerrahoğlu, Mehmet Akif, 1964, sf.91). Kendi düşüncelerine ters dü­ şerek “ Hıristiyan” oldukları­ nı göz önüne almadan büyük umutlarla bağlandığı Almanla­ rın, ülke üzerindeki asıl niyet­ lerini araştırm a gereğini duymaz. Onların Bâbıâli’ye yerleştirdikleri uzmanların, kanlı önlemlerle, demokratik örgütlenme haklarını nasıl ku­ şa çevirdiklerini göremez. Ger­ çekte bağlandığı Almanya değil, kendi umududur Akif’­ in. Ne ki, çağın gerisinde ka­ lan her girişim gibi, şairin tslâm Birliği umudu da Os­ manlI devletinin Almanlara yandaş olarak girdiği 1. Dün­ ya Savaşı yenilgisi sonucunda paramparça olur. Çünkü tek­ nik gücü ve sermayeyi elinde tutan Batı kapitalizmi, Müslü­ man ülkeler halklarını diledik­ leri yöne sevketmenin kolayını bulmuştur. SÜRECEK t 86 Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi