T.C. GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI KARDĠYOLOJĠ HASTALARINDA DUYGUDURUM ÖZELLĠKLERĠNĠN, ÖFKE ĠFADE TARZININ DEĞERLENDĠRĠLMESĠ VE PSĠKOSOMATĠK ARAġTIRMALAR ĠÇĠN TANI ÖLÇÜTLERĠ(DCPR) ĠLE KARġILAġTIRILMASI UZMANLIK TEZĠ DR. SALĠHA GÜMÜġ TEZ DANIġMANI Prof. Dr. Behçet COġAR ANKARA 2016 T.C. GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI KARDĠYOLOJĠ HASTALARINDA DUYGUDURUM ÖZELLĠKLERĠNĠN, ÖFKE ĠFADE TARZININ DEĞERLENDĠRĠLMESĠ VE PSĠKOSOMATĠK ARAġTIRMALAR ĠÇĠN TANI ÖLÇÜTLERĠ(DCPR) ĠLE KARġILAġTIRILMASI UZMANLIK TEZĠ DR. SALĠHA GÜMÜġ TEZ DANIġMANI Prof. Dr. Behçet COġAR ANKARA 2016 ĠÇiNDEKiLER TABLOLAR LiSTESi…………………………………..……….............…....ĠĠĠ KISALTMALAR…………………………………………..…..………………IV 1.GĠRĠġ………………………………..…..……....................................................1 2.GENEL BĠLGĠLER……………….…………………………………...……..4 2.1 ANKSĠYETE VE DEPRESYON………………………………….……….4 2.1.1Anksiyete………………………………………………..... ………………4 2.1.2 Depresyon………………………………......................................................5 2.1.3 Kalp Hastalıklarının Anksiyete Ve Depresyonla ĠliĢkisi..........................6 2.2ÖFKE VE KALP HASTALIKLARI………………………........................10 2.2.1 Öfke nedir? ………………………………………………………..…..10 2.2.2 Öfke Ve Kalp ………………………….………………………….......12 2.3 PSĠKOSOMATĠK ARAġTIRMALAR ĠÇĠN TANI ÖLÇÜTLERĠ(DCPR)………………………………………………………12 2.3.1 Aleksitimi………………………………………………………………13 2.3.2 Tip A KiĢilik Tanımı………………………………………......………15 2.3.3 Tip A DavranıĢ Özellikleri…………………………………………....15 2.3.4 A Tipi DavranıĢ Özelliği Ve Kalp-Damar Hastalıkları Arasındaki ĠliĢki……………………………………………………………….…………17 2.3.5 Demoralizayon………………………………………………………...19 2.3.6 Ġrritabl Duygudurum……………………………………………...….20 2.3.7 Kardiyolojik Hastalıklarda DCPR…………………….....................21 2.4. KARDĠYOVASKÜLER RĠSK FAKTÖRÜ (Cv Risk Faktörü)….…22 i 3. GEREÇ VE YÖNTEM…………………………………….……………….23 3.1 Örneklem grubunun seçilmesi………………………….………………...23 3.2 Yöntem…………………………………………………………………..…23 3.3 Veri Toplama Araçları……………………………..……..........................24 3.3.1. Hasta Değerlendirme Formu………………………………......………24 3.3.2 . Sürekli Öfke Ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği(SÖÖT)................................24 3.3.3 Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği(HAD-Ö)……………………….24 3.3.4 Psikosomatik AraĢtırmalar Ġçin Tanı Ölçütleri (DCPR)……………..25 3.4. Ġstatistiksel Değerlendirme…………………………………………........26 4.BULGULAR………………………………………………………………....27 5.TARTIġMA………………………………………………………………....44 6. KAYNAKLAR……………………………………………………………..52 7. ÖZET……………….…………………………………………………….…57 8. ABSTRACT………………………………………………………...……...59 9. EKLER…………….……………………………………………………......61 EK 1. Hasta Değerlendirme Formu………………………………………….61 EK 2. Sürekli Öfke Ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği (SÖÖTÖ)………………..63 EK 3. Hastane Anksiyete-Depresyon Ölçeği (HAD-Ö)…………………….70 EK 4. Psikosomatik AraĢtirmalar Için Tani Kriterleri (DCPR)…………..73 EK-5 Etik Kurul Onayı………………………………………………………80 10. ÖZGEÇMĠġ……………………………………………………………….83 ii TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo 1 Katılımcılara Ait Sosyodemografik Özellikler……......………………………27 Tablo 2 Kardiyolojik Hastalık Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından KarĢılaĢtırılması……………………………………………………...……....................28 Tablo 3 Kardiyolojik Hastalık Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından KarĢılaĢtırılması………………………………………………………….……………..30 Tablo 4 KAH Olanların Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması……………………………………………….…………..31 Tablo 5 KAH Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması……………………………………………………………….………..33 Tablo 6 KAH Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………………………………………….……..35 Tablo 7 KAH Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması……………………………………………………………………..….36 Tablo 8 CV Risk Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından KarĢılaĢtırılması…….….38 Tablo 9 CV Risk Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından KarĢılaĢtırılması………...................................................................................................39 Tablo 10 CV Riski Yüksek Olan KiĢilerin Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması………………………………………..40 Uygulanan Tablo 11 CV Riski Yüksek Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………….………………………………41 Tablo 12 CV Riski Yüksek Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………………………………………….42 Tablo 13 CV Riski Yüksek Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………………………………………….43 iii KISALTMALAR DCPR: Psikosomatik AraĢtırmalar için Tanı Ölçütleri (Diagnostic Criteria for Psychosomatic Research) HAD-Ö:Hastane anksiyete-depresyon ölçeği KAH:Koroner Arter hastalığı MI:Miyokard Enfarktüsü SÖÖT-Ö:Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği DSM-V: Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Ġstatistiksel El Kitabı iv 1.GĠRĠġ Kardiyovasküler hastalıklar Amerika BirleĢik Devletleri‟nde ve diğer sanayileĢmiĢ ülkelerde en önde gelen ölüm nedenidir. Otuz beĢ yaĢın üstündeki kiĢilerin yaklaĢık 1/3‟nün kardiyovasküler hastalık nedeniyle en sık olarak da aterosklerotik koroner arter hastalığı komplikasyonlarına bağlı öleceği tahmin edilmektedir. Kalp yetmezliği de kalp-damar hastalıkları içinde morbiditenin ve mortalitenin en önemli sebeplerindendir. Ciddi kronik bir hastalığa yakalanmanın bireylerde hastalığa uyum çabalarından klinik düzeyde ruhsal bozukluklara dek birçok probleme neden olduğu belirtilmektedir[1]. Günümüz çağdaĢ tıbbının ve insanlığın en önemli ve güncel sorunlarından birisi olan kalp hastalıkları; hastanın bedeninde, duygusal hayatında, yaĢamında ve hayat tarzında ciddi değiĢikliklere neden olan karmaĢık bir hastalıktır[2]. Bireyin karĢılaĢtığı olaylara verdiği tepkiler kiĢilik özellikleri ile iliĢkilendirebilir. Süreklilik ve periyodik özellikleri olan davranıĢ stilleri, kalıtılabilir kiĢilik özellikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Son beĢ yıldır kiĢilik özellikleri ile bireysel sağlık arasındaki korelasyonlar oldukça net Ģekilde ortaya konmuĢtur. Günümüzde artan nüfus, geliĢen teknoloji, kentsel yaĢam kiĢiyi gün geçtikçe artan sıklıkta ve çeĢitte stresle karĢı karĢıya getirmektedir. Stres kiĢide 1 nörohormonal yollarla olumlu ve olumsuz etkilere yol açmakta ve biyopsikoskososyal bir varlık olan bireyin sağlığını doğrudan etkilemektedir[3, 4]. Kalp hastalıklarında kiĢiler, yeterlilikleri, iĢleri, cinsellikleri, yaĢam amaçları tehdit altına girmiĢ veya azalmıĢ gibi hissetmektedirler[5]. Kronik kalp hastalığı olanların önemli bir bölümünün gelecekten endiĢeli olduğu, ölüm korkusu bulunduğu, psikolojik desteğe gereksinim duyduğu saptanmıĢtır. Bununla birlikte kalp hastalıklarında psikolojik faktörler oldukça önemli olduğu halde bu durum günlük uygulamalar içinde ihmal edilmektedir[6]. Kalp hastalıkları ile birlikte yaĢamak bireyin yaĢamına fiziksel, ruhsal, sosyal pek çok yönden yük getirerek bireyin hayat kalitesini bozmaktadır. Öte yandan son yıllarda yapılan çalıĢmalarda, kardiyak problemlerle birlikte görülen psikiyatrik sorunların kardiyovasküler mortaliteye yol açması açısından dikkate değer bir risk faktörü olduğu belirlenmiĢtir[7]. Akut koroner sendrom nedeni ile miyokard enfarktüsü geçiren hastaların %50‟sinde anksiyete saptanmıĢtır[8]. Kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkıĢını açıklamada ve erken tanıda, sigara içimi, beslenme alıĢkanlıkları, aile hikayesi, hareketsiz yaĢam tarzı gibi klasik risk faktörlerinin yeterli olmadığı son araĢtırmalarla ortaya konmuĢtur[8, 9]. Majör depresyon, panik bozukluğu ve akut anksiyeteden; sosyal destek yetersizliği, düĢük ekonomik düzey ve öfkeye kadar değiĢen bir tabloda çeĢitli 2 psikososyal faktörler kardiyak hastalıklarla iliĢkilidir. Bugüne kadar yapılmıĢ olan çalıĢmalar hem majör depresyonun, hem de depresif belirtilerin kardiyovasküler hastalık riski artıĢı ile bağlantılı olduğunu göstermektedir. Görünür kardiyovasküler hastalığı olan kiĢilerde depresyon, kardiyak mortalite artıĢı için belirgin bir risk etkenidir[2] Anksiyete ve depresyonun ateroskleroza yatkınlık oluĢturması, oluĢan KAH ve sonucunda meydana gelen komplikasyonların anksiyete ve depresyona neden olması kiĢilerin yaĢam kalitelerini olumsuz etkilemektedir. Ayrıca olumsuz yaĢam kalitesi koĢulları da KAH ile iliĢkilidir. Bu sebeple bütün bu parametreler birlikte incelenmelidir. Psikososyal acıdan risk taĢıyan hastaların tanınması, kardiyak yönden daha fazla risk taĢıyan hastaların belirlenmesine ve gerekli tedavilerin yapılmasına yardımcı olur. 3 2.GENEL BĠLGĠLER 2.1. ANKSĠYETE VE DEPRESYON 2.1.1. Anksiyete(Kaygı) Anksiyete, genellikle yaygın, hoĢ olmayan ve belirsiz bir endiĢe hissi ile karekterizedir. Sıklıkla baĢ ağrısı, terleme, çarpıntı, göğüste sıkıĢma hissi, hafif mide rahatsızlığı ve uzun süre oturamama ya da hareketsiz duramama ile belirli huzursuzluk gibi otonomik belirtilerle birliktedir. Anksiyete uyarıcı bir sinyaldir. Kaygı olması yakın bir tehlikeye karĢı uyarır ve kiĢinin tehdit ile baĢa çıkması için gerekli önlemler almasına olanak sağlar[10]. Çarpıntı, nefes almada zorluk, hızlı hızlı nefes alma, boğuluyormuĢ gibi hissetme, kalp hızının artması, ellerde ve ayaklarda titreme, aĢırı terleme gibi fizyolojik belirtileri yanında; sıkıntı, heyecan, aniden çok kötü bir Ģey olacakmıĢ hissi ve korkusu gibi psikolojik belirtileri vardır. Bazı tanımlar anksiyeteyi, kaynağı bilinmeyen bir tehlike beklentisi ile sınırlandırarak korkudan ayırt eder[11]. Anksiyete, açıkça ayırtedilebilir bir uyaranla iliĢkili ya da iliĢkisiz olabilen, korku ve endiĢe ile belirli bir duygusal durumdur. Bireyi, çevresinde olan değiĢikliklere hazırlayan veya yanıt vermesini sağlayan bir emosyondur. Hemen her psikiyatrik bozukluğa eĢlik edebilen ve birçok organik bozuklukta da görülebilen bir semptomdur[12]. 4 Normal anksiyete, organizmanın biyolojik bir korunma sistemi olup organizmayı tehdit eden bir olayın varlığında kaçma veya olay ile savaĢmayı sağlamak üzere ortaya çıkar[13]. Ancak anksiyete ortada tehlike oluĢturacak bir durum yokken de ortaya çıkıyorsa, uzun sürüyor ve sonlandırılamıyorsa patolojik anksiyeteden bahsedilir [14]. Anksiyete bozuklukları, tüm dünyada ve Amerika BirleĢik Devletlerinde en yaygın psikiyatrik bozukluklar arasında yer almaktadır. Epidemiyolojik çalıĢmalar, normal popülasyonda, psikiyatrik tedaviye baĢvuranlara göre anksiyete bozukluklarının fazla olmasının nedenini; bir "buzdağı etkisi" olarak açıklanmakta ve psikiyatrların sadece buzdağının üst kısmında kalan anksiyete bozukluklarını görebildiğini ifade etmektedirler[15]. 2.1.2. Depresyon Depresyon, derin üzüntü ile karakterize bireyin duygu, düĢünce ve davranıĢlarında pek çok bozukluğa yol açan bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Duygu durum bozuklukları arasında yer alan depresyonda çökkün duygulanımın hâkimdir. Bu duygu duruma en yakın normal insan deneyiminin çok sevilen birini kaybettiğinde yaĢanan derin yas içinde olma durumu olduğu ifade edilmektedir[16] Klinik anlamda depresyon denince, derin üzüntülü bir duygudurum içinde düĢünce, konuĢma ve hareketlerde yavaĢlama ile durgunluk, değersizlik, 5 küçüklük, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düĢünceleri, fizyolojik iĢlevlerde bozukluk gibi belirtileri içeren bir sendrom anlaĢılmalıdır[17] Enerji azlığı baĢta olmak üzere depresyon semptomları uyku bozuklukları, iĢtah bozuklukları, anhedoni, ajitasyon gibi çok farklı Ģekillerde kendilerini gösterir. KiĢi günlük hayatının gerektirdiği vazifeleri yapmakta zorlanır ve genel olarak „çökkün‟ bir mizaç içine girer[18]. 2.1.3. Kalp Hastalıklarının Anksiyete Ve Depresyonla ĠliĢkisi Kardiyovasküler sistem hastalıklarında ve uygulanan tedavi yöntemlerine bağlı en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklar anksiyete ve depresyondur. Psikiyatrik sendromların birçoğunda da kardiyovasküler sisteme ait belirti ve bulgular bulunmaktadır. Bunun sonucunda kardiyovasküler sistem bozuklukları ve psikiyatrik sendromlar arasında karĢılıklı iliĢki ve etkileĢim olduğu gösterilmiĢtir[19]. Koroner arter hastalıklarına eĢlik eden psikiyatrik bozuklukların %5-10 „unun anksiyete bozukluğu, %10-15 oranında ise duygu durum bozukluğu olduğu tespit edilmiĢtir[19]. Kardiyovasküler hastalıklarla birlikte görülen anksiyete ve depresyon kronik kalp hastalarındaki iskemik durumu etkilemektedir. Depresif hastalarda sıklıkla kardiyak vagal modülasyonun azaldığı, prokoagülan aktivitenin arttığı görülür. Ancak emosyonel faktörlerin akut durumu tetikleyip tetiklemediğine dair yeterli kanıt olmamasına rağmen aĢır fiziksel aktivite, anksiyete, kahve, alkol, 6 meteorolojik değiĢkenler gibi çevresel faktörlerin ani kardiyak ölümü tetiklediği, malign ventriküler aritmi veya miyokard enfarktüsüne neden olduğu düĢünülmektedir. Koroner vazospazmı olan hastalarda aĢırı tetikleyenin anksiyete olduğu belirlenmiĢtir ki, bu aterosklerotik plak rüptürüne neden olabilir[20]. Anksiyeteyle komorbid geliĢen hiperventilasyonun, normal kiĢilerde dahi vazospazm ve aritmiye sebep olabildiği belirlenmiĢtir. Özellikle ventriküler aritmilerden duygusal stresle ilintili asimetrik beyin aktivitelerinin sorumlu olduğu bildirilmiĢtir. Duygusal stres sırasındaki serebral aktivitedeki lateralizasyon kalpte asimetriyi stimüle eder, kardiyak aritminin geliĢimini kolaylaĢtıran ve elektriksel stabilitenin bozulmasına yol açan homojen olmayan repolarize alanların oluĢumuna yol açar[21]. Otonomik fonksiyon bozukluğu ve anksiyete göstergelerinin mitral kapak prolapsusu sendromlu hastalarda anatomik mitral kapak prolapsuslu vakalara göre daha yüksek olduğunu belirlemiĢtir. Öfkeyle birlikte geliĢen anksiyete, akut miyokard enfaktüsün zeminindeki ventriküler ektopik atım ve taĢikardiyi tetikleyebilmektedir [11]. Uzun yıllar yapılan çalıĢmalarda depresif bireyler arasında iskemik kalp hastalığı riskinin yüksek olduğu, kalp hastalarının depresyon sürecini kötüleĢtirdiğini ve depresif hastalarda miyokard infarktüsün hemen sonrasındaki periyotta ölüm oranının arttığı belirtilmiĢtir[9]. MI sonrası depresyonlu bireylerin depresyonu olmayan bireylere göre daha sık subenfarkt gibi eĢik altı kardiyak olaylar yaĢadıkları ve daha sık hospitalize oldukları gözlenmiĢ[22-24]. Frasure ve arkadaĢları deprsyonlu hastalarda MI sonrası 6 aylık periyotta ölüm riskinin olmayanlara 4 kat artmıĢ olduğunu göstermĢlerdir[22]. 7 Depresyon ve KKH geliĢim riski arasındaki iliĢkide kortizol aracı rol oynar. Örneğin; kortizol büyüme hormonu ve gonodal aksı inhibe eder. Büyüme hormonu eksikliği yetiĢkinlerde erken geliĢen kardiyovasküler hastalık riski ile iliĢkilidir. Ayrıca kortizol visseral yağlanmanın potent uyarıcısıdır. Büyüme hormonu ve gonodal aksın inhibisyonu visseral yağ birikimini Ģiddetlendirir. Bu da dislipidemiye, hiperinsülinemiye yol açar. Kortizol akut kardiyak olayları tetikleyerek veya kötüleĢtirerek uzun dönemdeki mortaliteyi arttırabilir. Endotel hasarı ile salınan bir vazokonstrüktör olan tromboksan A2 ile kortizol arasında güçlü bir iliĢki vardır[25]. Depresyonlu bireylerde bazal katekolamin düzeyleri ve dıĢ stresörlerle uyarılmıĢ katekolamin dzeüylerinde artıĢ olduğu, bu iki anormal katekolamin metabolizmasının kalp hızı, kan basıncı ,kalp ritmi ve miyokardiyal oksijen kullanımında önemli etkilerinin olduğu gösterilmiĢtir[26-28]. Depresyon kötü kardiyak prognozla iliĢkilidir[29]. MI geçiren hastalarda mortalite oranının depresyonu olanlarda olmayanlara göre anlamlı oranda yüksek olduğu uzun zamandan beri bilinmektedir[22]. Yapılan çalıĢmalarda depresyonun MI geçirmemiĢ KAH olanlarda da mortalite ve morbiditeyi artırdığı gösterilmiĢtir. 430 anjina hastası ile yapılan bir yıllık izlem çalıĢmasında; depresyonu olanlarda non fatal MI ve kardiyak ölüm oranı depresyonu olmayanlara göre anlamlı oranda yüksek bulunmuĢtur. By-pass operasyonu sonrası izlenen 309 hasta ile de benzer sonuçlar elde edilmiĢtir[30] 8 ġekil 1: Depresyonun tetiklediği fizyopatolojik değiĢiklikler. AAD: akım aracılı dilatasyon SA Sistem: sempatiko-adrenomeduller sistem, HHAE: hipotalamohipofizer-adrenokortikal eksen KH: kalp hızı, KHD: kalp hızı değiĢkenliği, KB: kan basıncı, MĠ: miyokard infaktusu, NO: Nitrik Oksit, CRH: corticotropin releasing hormon. 9 ġekil 2: Anksiyete bozukluğu ve ani olum arasındaki iliĢki HRV: Kalp hızı değikenliği[31] 2.2 ÖFKE VE KALP HASTALIKLARI 2.2.1 Öfke nedir? 10 Öfke, A tipi davranıĢ özelliğinin ana bileĢenlerinden biri olup, küçük yaĢlardan itibaren herkesin deneyimlediği çekirdek bir duygudur[26]. Ġyi huylu kızgınlık veya sıkıntıdan, sinirden kudurmaya ve aĢırı hiddetlenmeye, karĢıdaki kiĢiyi incitmeye, zarar vermeye, saldırgan davranıĢlar göstermeye doğru Ģiddeti değiĢen biliĢsel, duygusal ve davranıĢsal tepkilerin ardıĢık oluĢumuyla gerçekleĢen duygusal enerjinin kendini ifade etme durumu öfke olarak tanımlanır. Öfkenin sistemde geliĢimi ve ifadesi aĢama aĢama olarak gerçekleĢtiğinden her bir aĢama, farklı kavramlarla ifade edilir. Örneğin, incinmek (irritate), kırılmak (annoy), sinirlenmek (angry), son derece sinirlenmek (furious) gibi kelimeler, öfke enerjisinin Ģiddeti ve geliĢme seyrini tanımlar[27, 28] Biagio öfkeyi, rahatsız eden uyarıcıları ortadan kaldırmak amacı ile kiĢiyi eyleme yönelten güçlü bir duygu olarak tanımlamıĢ ve bu duygunun gerçek veya varsanılan bir engellenme, tehdit veya haksızlık karĢısında oluĢtuğuna vurgu yapmıĢtır. Törestad da Biagio gibi, öfkenin ortaya çıkma sebeplerini engellenme, haksızlığa uğrama, eleĢtirilme, küçümsenme gibi durumlara atfetmiĢ olsa da öfkenin planlanarak ortaya çıkmadığını belirtmiĢtir[29]. AraĢtırmalar öfke duygusunun cinsiyete göre değiĢtiğine iĢaret etmektedir. Averill öfkelenme sıklığı açısından kadınların, erkekler kadar ve onlara benzer yoğunlukta ve benzer nedenlerle öfkelendiğini belirtmektedir. Erkekler kadınlara kıyasla öfke duygularını daha doğrudan ifade etmektedirler. Kadınların ifade biçimi ise daha dolaylı olmaktadır. Öfke tepkilerinin yaĢa göre azaldığını da tespit 11 eden pek çok araĢtırma yapılmıĢtır[29]Öfkenin duygusal yönünün yanında fizyolojik ve biliĢsel bileĢenleri de vardır. Öfke anındaki yüz kızarması, bağırma ve sert davranıĢlarda bulunma fizyolojik kökenli davranıĢlardır. Bunun yanı sıra kiĢi duygusal çöküntüye uğradığında stres hormonu kortizolün kandaki düzeyi artar, bu da bağıĢıklık sistemini devre dıĢı bırakır ve enfeksiyonlara karĢı duyarlılık artar. 2.2.2 Öfke Ve Kalp Öfke, sabit olmayan, gelip geçici bir duygu olarak görülse de, bu duygu sıklıkla "sürekli öfke" olarak ifade edilmiĢtir. Öte yandan öfke, ifade etme biçimlerine göre de farklılık göstermektedir; öfkenin bastırılması, ifade edilememesi durumu olarak açıklanan içe yönelmiĢ öfkenin fiziksel sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir faktör olarak sağlıkla doğrudan iliĢkili olduğu belirlenmiĢtir. Ġfade edilemeyen içte tutulan öfkenin bireyde güçlü bir içsel stres yarattığı ve bunun da bireyde somatik sıkıntılara sebep olduğu bildirilmiĢtir. Akut geliĢen öfkenin kan basıncında geçici yükselme yapabildiği, ancak bu hastalara stresle baĢa çıkma teknikleri öğretildiğinde, kan basıncında düĢme görüldüğü belirlenmiĢtir[8] 2.3. Psikosomatik AraĢtırmalar Ġçin Tanı Ölçütleri(DCPR) Psikosomatik tıp da dahil olmak üzere tıbbın ve klinik psikolojinin her alanında tanı koyma yöntemleri klinisyenlerin birbirileriyle iletiĢimlerinin kolaylaĢması, daha anlaĢılabilir ve uygun tanı konması ve klinik yararın 12 artırılması gibi alanlarda iyileĢme olması için geliĢim halindedir. Özellikle tanı koyma aracı klinik tanı konması ve karar alınması aĢamasında büyük öneme sahiptir[32]. Her ne kadar yeni DSM-V sınıflama sistemi psikosomatik semptomlar için yeni sınıflamalar getirmiĢse de bu kriterler tıbbi hastalıklarda ortaya çıkan psikosomatik yakınmaları karĢılamakta yetersiz kalmaktadır[33]. Psikosomatik AraĢtırmalar için Tanı Ölçütleri(DCPR) 20 yıl önce uluslararası bir araĢtırmacı grubu tarafından yaĢam kalitesinin bozulması, stresli yaĢam olayları, somatizasyon ve kiĢilik bozuklukları gibi oldukça geniĢ bir alan olan psikosomatik semptom alanının tanınması için ortaya konmuĢtur[32]. 2.3.1 Aleksitimi Nemiah ve Sifneos tarafından tanımlanan aleksitimi, önceleri sadece psikosomatik hastalıklara özgü bir kiĢilik özelliği olarak ele alınırken, Parker ve arkadaĢları aleksitiminin depresyon gibi ruhsal bozukluklarda görülebilen uyumsal bir gerileme tepkisi olabileceğini öne sürmüĢlerdir[34, 35]. Aleksitimi duyguları tanıma ve ayırt etme zorluğunun yanı sıra düĢlem yaĢantısındaki fakirlik olarak da tanımlanmaktadır. Sorunlarını bedenselleĢtiren (somatize eden) hastaların, geliĢim dönemlerinde saplanıp kalma, patolojik savunma düzenekleri kullanma, bilinçdıĢı atıĢmalar ve örseleyici yaĢam olayları 13 nedeniyle duygularını sözelleĢtiremedikleri düĢünülmektedir. Aleksitimide ise beden duyumlarının ayırt edilmesinde güçlük, duyguları dile getirememe, fantezi dünyasında kısıtlılık ve somut, dıĢa dönük düĢünmeye eğilim özellikleri bir arada sergilenmektedir[36, 37]. Krystale göre bazı bireyler çocukluk çağı travmatik yaĢantıları nedeniyle geliĢimin ilk dönemine saplanıp kalmıĢ ya da gerilemiĢ olabilirler. Duyguların henüz farklılaĢmadığı ve bedensel olduğu döneme regresyon nedeniyle duygusal yaĢantıları söze dökme yeteneği kısıtlanır. Bazı aleksitimikler çocuklukta geçirdikleri olumsuz olay ve yıkıcı iliĢkiler nedeniyle duygusal geliĢimlerini tamamlayamamıĢ, duygusal geliĢimin ilk dönemine gerilemiĢ veya bu dönemde saplanmıĢlardır[38-40]. Psikosomatik ve somatoform bozukluk tanısı alan hastaların aleksitimi puan ortalamaları diğer psikiyatrik bozukluk tanısı alan hastalardan ve normal popülasyondan daha yüksek bulunmuĢtur. Ancak klinik araĢtırmalar aleksitiminin psikosomatik hastalıklara özgü olmadığını ve çeĢitli psikiyatrik yada bedensel rahatsızlıkları olan kiĢilerin de aleksitimik özellikler sergileyebildiklerini göstermiĢtir[41]. Duygu regülasyonu, otonomik aktivite, aleksitimi ve negatif affektivite iliĢkisinin karĢılaĢtırıldığı bir çalıĢmada, duyguların regülasyonunda ciddi eksiklik yaĢayan aleksitimiklerin çevresel taleplerden bağımsız olarak, kronik/subjektif (süreğen/öznel) bir negatif affektivite (olumsuz duygulanım) gösterdikleri ortaya konmuĢtur[42]. Negatif affektivite-olumsuz duygulanım olarak tanımlanan kiĢilik özelliğinde; nevrotik yapı, kaygı, karamsarlık, çevreye 14 uyumsuzluk, içe dönüklük, yetersizlik ve kusurlarını büyütme, bedene artmıĢ duyarlılık gibi özellikler olduğu belirtilmiĢ, bu kiĢilik örüntüsünde bedenselleĢtirmeye ve depresif duyguduruma yapısal bir yatkınlık olduğu düĢünülmüĢtür[43] 2.3.2 Tip A KiĢilik Tanımı Ġnsanların ileri derecede kalp damar rahatsızlıkları yaĢayacağını önceden kestirebilmek için standart risk faktörleri konusunda ilk araĢtırmalardan biri 1959 yılında Friedman ve Rosenman tarafından yapılmıĢtır[7, 44]. Bu iki araĢtırmacı, muayenehanelerine gelen kalp hastalarının kalp hastalığı olmayanlardan daha farklı davrandıklarını, bu kiĢilerin belli bir grup davranıĢ özelliklerine sahip olduklarını gözlemlemiĢlerdir[45, 46] Friedman ve Rosenman hastalarının tekrarlayan davranıĢ ve konuĢma özelliklerinin klinik gözlemlerine dayanarak bir epidemiyolojik yapı olan A tipi davranıĢ özelliğini tanımlamıĢlardır 2.3.3 Tip A DavranıĢ Özellikleri Koroner kalp rahatsızlıklarına yatkınlık oluĢturucu A tipi davranıĢ özelliği sergileyen kiĢi, kendini hiç bitmeyen bir mücadele içinde hisseder, istediğini elde edebilmek için elinden gelen her Ģeyi yapar, her türlü engeli hiçe sayar tamamen 15 hedefe odaklanır[47]. A tipi davranıĢ biçimine sahip birey aĢırı rekabetçi, kendisini iĢine adamıĢ ve zamana oldukça duyarlıdır. Bundan baĢka bu birey agresif, sabırsız ve iĢe çok fazla yöneliktir. Pek çok güdüye sahiptir ve mümkün olduğu kadar çok kısa sürede ve mümkün olduğu kadar çok fazla baĢarılı olmak istemektedir[46]. Yapılan bir çalıĢmada iĢ kadınlarının ev kadınlarına göre daha çok A tipi davranıĢ özelliği gösterdikleri tespit edilmiĢtir. Kadınlar eğitimlerinde ve kariyerlerinde yüksek hedefler tespit edip koroner kalp hastalığına yakalanmada erkeklere yaklaĢmıĢlardır[48]. “A tipi” davranıĢlar tipik olarak, sürekli zamanla yarıĢan, baĢarı yönelimli insanlarda görülür. Bu kiĢiler hızlı çalıĢırlar ve hızlı konuĢurlar. Aynı anda birkaç iĢi birden yapmaya çalıĢırlar. Sabırsız ve öfkelidirler. Beklemeye tahammülleri olmadığından konuĢanın sözünü kesmeye eğilimlidirler. KonuĢmanın gidiĢatını denetlemeye çalıĢırlar. "Atip"leri, "miktar" (para, baĢarı ve sorumluluk) kavramını baĢarılarının göstergesi olarak kullanırlar ve nitelikten çok niceliğe önem verirler[49]. AĢırı düzeyde rekabetçidirler[50]. A tipi davranıĢ özelliği gösteren kiĢiler çevresel sorunlara ve çevreden gelen taleplere basitçe tipik algısal, duygusal ve davranıĢsal yanıtlar vermeyip, zorlayıcı ve stresli durumları bizzat kendileri düĢünce ve davranıĢlarıyla ararlar ve yaratırlar[51]. 16 A tipi davranıĢ özelliğine sahip kiĢiler zorlukla karĢılaĢtıklarında kalp atım(nabız) hızlarında artıĢ gözlemlenirken, yorgunluk belirtilerine daha az rastlanmıĢtır[91]. Bu kiĢiler kazanmaya güdülendikleri için rekabet ve kazanma duygusu onlarda yorgunluklarını kabul etmemelerine neden olmaktadır. Bir araĢtırmada koĢu bandında A ve B tipi davranıĢ özelliği gösteren insanların yoruluncaya kadar koĢmaları istenmiĢtir. Aynı zamanda tansiyonları ve nabızları da takip edilerek kaydedilmiĢtir. A tipi davranıĢ özelliği gösteren deneklerin nabız değerleri ve tansiyonları çok fazla yükseldiği halde, yorgunluk hissetmemiĢler ve kendilerini zorlayarak koĢmaya devam ettikleri gözlenmiĢtir. Bu kiĢilerde ağrı eĢiğinin yüksek olması, ego savunma mekanizmalarının inkâra dayalı olması, yenilgiyi ve hasta olduklarını kolay kabullenememeleri, hastalığa yatkınlık oluĢturmada önemli faktörlerdir[52]. 2.3.4 A Tipi DavranıĢ Özelliği Ve Kalp-Damar Hastalıkları Arasındaki ĠliĢki A tipi davranıĢ özelliğinde, serum lipoproteinleri, serum total kolesterol değerleri yüksek seyretmektedir. Aynı zamanda Ģeker hastası (Diabetes mellitus) olmaya daha yatkındırlar, daha fazla sigara içerler, daha az egzersiz yaparlar, kolesterol ve hayvansal yağlarca zengin bir beslenme tarzları vardır, tansiyonları daha yüksektir ve endokrin bezleri daha fazla çalıĢır[53]. 17 A tipi davranıĢ özelliği gösteren bireylerde stres hormon seviyeleri diğer bireylere oranla yüksek saptanmıĢtır.[45, 54]. Dembroski ve arkadaĢları da mücadele, aĢırı talepler ve kiĢisel kontrolün kaybolmasına tepkilerde A tipi olanların B tipi olanlara göre kan basınç artıĢının, kalp atıĢlarında hızlanmanın ve kortizol, epinefrin, norepinefrin gibi stres hormon düzeylerindeki artıĢın daha fazla olduğunu belirtmiĢlerdir. Bu durum A tipi davranıĢ özelliği gösteren bireylerin stresi daha yoğun yaĢadığını göstermektedir[55]. Friedman ve Rosenman tarafından A tipi ve B tipi kiĢilik farklılıkları üzerine ilk zamanlarda yapılan araĢtırmalarda çarpıcı bulgulara ulaĢıldı. Özellikle A tiplerinin B tiplerinden daha fazla koroner kalp hastalıklarına maruz kaldıkları üzerine tartıĢmalar yapıldı. Bununla birlikte son yıllarda diğer bilimciler tarafından takip eden araĢtırmalar, A tipi davranıĢ ile kalp hastalıkları arasındaki iliĢkinin tam olarak paralel olmadığını iĢaret etmektedir. Friedman ve Rosenman 3500 kiĢi üzerinde 8,5 yılı aĢkın bir süre çalıĢmıĢ ve A tipindeki kiĢilerin kalp hastalığına daha eğilimli olduğu, ikinci bir kalp krizine eğilimin beĢ kat daha fazla olduğu ve B tipi bireylerle karĢılaĢtırıldığı zaman kalp krizinin iki kat daha fazla tehlikeli olduğu sonucuna varmıĢlardır. Jenkins, 3000 kiĢi üzerinde yaptığı çalıĢmaya göre, kalp damarlarının kan pıhtısı ile tıkanmasından ızdırap çeken 133 kiĢiden 94‟ünü açıkça A tipi olarak tespit etmiĢtir[56]. Friedman ve Rosenman‟ın çalıĢmaları nedeniyle çoğu zaman A Tipi kiĢilerin kalp krizi gibi stresin en kötü sonuçlarına maruz kaldıkları 18 düĢünülmekteydi. Son zamanlarda yapılan bazı çalıĢmalar bu bulguları pek doğrulamamaktadır. Örneğin A Tipi kiĢilerin, B Tiplerine göre stresle çok daha iyi baĢ edebildikleri ifade edilmektedir. A Tipi‟nin karakteristik özelliği olan sabırsızlıktan daha çok, kızgınlık ve düĢmanca hisler kalp problemlerine neden olmaktadır. ĠĢkolik olma, acele etme ve insanların sözünü yarıda kesme kalp için çok fazla sorun olmamakta, asıl sorun aĢırı derecede sinirlenme ve düĢmanca hisler beslemekten kaynaklanmaktadır[56]. Yapılan araĢtırmalar sonucunda zamanla A tipi davranıĢ özelliğinin kalp damar hastalıklarında risk teĢkil ettiği görüĢü değiĢmeye baĢlamıĢ ve asıl toksik etken olan A tipinin alt bileĢenleri üzerine odaklanılmıĢtır. 1877 orta yaĢlı koroner kalp hastasının 10 yıl boyunca izlendiği Western Elektrik çalıĢmasında, Minnesota Çok Yönlü KiĢilik Envanterinde (MMPI) yapılan değerlendirmede A tipinin alt bileĢeni olan öfke ve kin tutma (düĢmanca tutum/tavır) puanlarının koroner kalp hastalığı oranının artıĢı ile doğru orantılı olarak artıĢ gösterdiği gösterilmiĢtir[51] 2.3.5 Demoralizayon Demoralizasyon sıkıntı yaratan bir problemle yüzleĢebilmedeki çaresizlikten ya da bireyin veya baĢkalarının bireyden beklentilerini 19 karĢılayamaması sonucu ortaya çıkan bir durum olarak tanımlanmıĢtır. KiĢi kendisini çevresinin beklentilerini karĢılayamadığını düĢünür ve bunun sonucunda çaresiz ve umutsuz hisseder[57]. Genel olarak sözlüklere bakıldığında demoralizasyon sosyal içerikli bir kavramdır. Toplumdaki manevi değerlerde çöküntü anlamına gelmektedir. Tıp alanında ise kavram bireyle içerik taĢımaktadır. Ruhsal direncin kırılması demektir. Ruhsal direnci kırılan bir bireyde ise ego gücü azalmakta, eylem yapma cesareti beklenmedik kötü bir olay nedeniyle azalmakta, hatta yok olmaktadır. Demoralize olan bir kiĢide “Artık her Ģey kötüye gidecek, sorunlar çözülemeyecek” gibi bir kaygı belirmektedir. Söz konusu beklenmedik olayla ilgili çözüm üretildiğinde ise ruhsal direnç gücü yeniden toparlanmaktadır[58]. Gerçekte klinik alanda demoralizasyon ve depresyon kolayca ayırdedilebilir. Örneğin demoralizasyonda hastanın emosyonel durumu hastalıkla ilgili sorunlar azaldıkça düzelir. Ġntihar düĢünceleri varsa azalmaya baĢlar. Hasta hayata daha bağlı bir görünüm içindedir[58]. 2.3.6 Ġrritabl Duygudurum Ġrritabl duygudurum, epizodlar halinde veya uzamıĢ ya da yaygınlaĢmıĢ kolay uyarılabilirlik halini tanımlamaktadır. Fiziksel hastalığı olanlarda öfkeye, hostiliteye zemin hazırlar ve organik veya fonksiyonel bir doğası vardır. Öfke 20 patlamalarının rahatlatıcı etkilerinin kaybı ve böylece birey için doyumsuzluk oluĢturan iç yaĢantılar ön plana çıkmıĢtır. Bireyler negatif duygularının farkındadırlar. Bu duygudurum fiziksel bir hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Mevcut hastalık semptomlarında alevlenme de görülebilir[57]. Ġrritabl duygudurum genel popülasyonda %15 oranında görülebilmektedir. 2.3.7 Kardiyolojik Hastalıklarda Dcpr Ġçinde bulunduğumuz yüzyılda koroner kalp hastalıkları ve psikolojik faktörler arasındaki iliĢki gün yüzüne çıkmıĢ ve bu konuda oldukça fazla sayıda çalıĢma yapılmıĢtır. Ġlk atak miyokart infarktüsü olan 61 hastanın alındığı bir çalıĢmada 13 hastanın bir DSM tanısı aldığı görülürken 33 tanesinin en az bir DCPR tanısı aldığı gösterilmiĢtir. 17 hasta Tip A davranıĢ,6 hasta irritabl duygudurum, 3 hasta demoralizasyon,3 hasta tanatofobi, 2 hasta hastalık inkarı tanısını almıĢtır[59]. Miyokard Ġnfarktüsü sonrası 92 hastalanın prodromal afektif belirtilerini inceleyen bir çalıĢmada hastalar DSM IV ve DCPR tanı sistemleri kullanılarak değerlendirilmiĢlerdir. DSM tanı ölçütleri ile hastaların %46‟ sı bir tanı almıĢken, DCPR ile hastaların tümünün en az bir sendrom tanısı aldığı izlenmiĢtir[60]. DCPR ile 92 hastaya toplamda 286 adet sendrom tanısı konulabilmiĢtir. BaĢka bir çalıĢmada koroner arter cerrahisi geçiren hastalarla çalıĢılarak, bu hastalardaki klinik ve subklinik psikolojik sorunları ölçmek amaçlanmıĢtır[61] Bu çalıĢmaya 47 hasta alınmıĢ ve bu hastalar hem DSM ve hem de DCPR tanı sistemleri ile değerlendirilmiĢtir. Hastaların 17‟si (%36.1) DSM tanısı alırken, 21 27‟si (%48.9) toplamda 28 DCPR sendromu tanısı almıĢtır. Kalp transplantasyonu sonrası hastaların psikolojik açıdan değerlendirildiği baĢka bir çalıĢmada 129 hasta değerlendirilmiĢtir[62]. Bu hastaların %18‟i en az bir DSM tanısı alırken %66‟ sı en az bir DCPR sendromu tanısı almıĢtır. 2.4. KARDĠYOVASKÜLER RĠSK FAKTÖRÜ (CV RĠSK FAKTÖRÜ) Aterosklerotik kalp-damar hastalıkları çoğunlukla birden çok risk faktörünün etkisiyle geliĢtiği için, özellikle henüz hastalık geliĢmemiĢ asemptomatik bireylerde yakın gelecekteki olay riskinin öngörülmesi korunma açısından büyük önem taĢır. Tüm risk hesaplama sistemleri, klasik risk faktörlerinin ortaklaĢa yarattığı toplam riski belirlemeye yönelik olarak düzenlenmiĢtir. Bu sistemlerin her bireyde veya belirli olgu gruplarında mükemmel sonuçlar verdiğini söyleme olanağı yoktur. Bu nedenle, klasik risk faktörlerine ek yeni risk faktörlerinin katılması, ömür boyu riskin hesaplanması, risk yaĢının hesaplanması, görece risk tabloları yaratılması gibi yöntemler de kullanılabilmektedir. Önemli olan hangi risk hesaplama sisteminin daha iyi olduğu değil, bu sistemlerin günlük uygulamalarda ne sıklıkla kullanıldığı ve korunma ve tedavi kılavuzlarına ne kadar uyulabildiğidir[63]. 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Örneklem Grubunun Seçimi Ocak 2016-Mayıs 2016 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi 22 Kardiyoloji Anabilim Dalı Koroner Ara yoğun Bakım ünitesi ve Kardiyoloji yataklı servisinde yatan, aterosklerotik kalp hastalığı, kalp yetmezliği, ritm bozukluğu, kardiyomiyopati, kapak hastalığı gibi kardiyak hastalık tanısı almıĢ 18 yaĢ üzeri 98 kiĢi hasta grubu olarak çalıĢmaya alındı. Hastalara yapılacak çalıĢmanın amacı ve yöntemi sözel olarak anlatıldı ve çalıĢmayla ilgili aydınlatıldıklarına dair bilgilendirilmiĢ olur formu imzalatıldı. Gönüllü olmadıklarını belirten hastalar çalıĢmaya alınmadı. Ek olarak, iĢitme engeli, konuĢma engeli, mental retardasyon, demans ve Ģizofreni gibi bilgi almayı zorlaĢtıran ağır ruhsal hastalığı olanlar çalıĢmaya alınmadı. 3.2. Yöntem Hastalara HAD ölçeği, SÖÖT ölçeği ve DCPR demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kiĢilik, aleksitimi alt ölçekleri uygulanmıĢtır. Hastalarla yapılan görüĢme sırasında sosyodemografik bilgiler alınmıĢ ve hasta değerlendirme formuna kaydedilmiĢtir. Ek olarak hasta dosyasından; kardiyovasküler hastalık geliĢimi için biyomedikal risk faktörleri(son 12 ayda düzenli sigara kullanımı, total kolesterol, antihipertansif kulllanımı veya arteriyel tansiyon değeri, ailede inme veya KAH öyküsü, beden kitle indeksi) bilgilerine ulaĢılmıĢ ve bunlar da kaydedilmiĢtir. 3.3. Veri Toplama Araçları 3.3.1 Hasta Değerlendirme Formu Bu çalıĢma için hazırlanmıĢ olup; yaĢ, cinsiyet, medeni durum, meslek, 23 eğitim durumu, yaĢadığı Ģehir, sigara ve alkol kullanımı, kardiyolojik tanı, kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi yapılarak kaydedilmiĢtir. Ayrıca HAD-Ö, SÖÖTÖ skorlarının sonuçları ve aldığı DCPR demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kiĢilik, aleksitimi alt tanıları not edilmiĢtir. 3.3.2 Sürekli Öfke Ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği(SÖÖT) Ölçek, öfke duygusu ve ifadesini ölçmektedir. Otuz dört maddeden oluĢmuĢ öz bildirim ölçeğidir. Sürekli öfke, öfke-içe, öfke-dıĢa ve öfke-kontrol alt ölçeklerinden oluĢmaktadır. Verilen tümcelerin kiĢiyi ne kadar tanımladığı sorusuna “1” hiç tanımlamıyor, “2” biraz tanımlıyor, “3” oldukça tanımlıyor ve “4” tümüyle tanımlıyor Ģeklinde yanıtlar verilmektedir. Ergen ve yetiĢkinlere uygulanabilmektedir. Zaman kısıtlaması yoktur. Sürekli öfke alt ölçeğinden alınan yüksek puanlar öfke düzeyinin yüksek olduğunu, öfke-kontrol alt ölçeğindeki yüksek puanlar öfke kontrol düzeyinin yüksekliğini, öfke-dıĢa alt ölçeğindeki yüksek puanlar öfkenin kolayca ifade edilir olduğunu ve öfke-içe alt ölçeğindeki yüksek puanlar öfkenin bastırılmıĢ olduğunu göstermektedir. Spielberger ve ark. tarafından geliĢtirilmiĢ[64], ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması yapılmıĢ[65] ve bazı çalıĢmalarda da kullanılmıĢtır[66, 67]. 3.3.3 Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği(HAD-Ö) Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği (HAD-Ö) , Zigmond ve arkadaĢları tarafından 1983 yılında geliĢtirilmiĢtir[68]. Ülkemizde ise geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması Aydemir ve arkadaĢları tarafından yapılmıĢtır[69]. Tıbbi 24 bir hastalığı olan popülasyonda duygudurum bozukluğunu taramak amacıyla tasarlanmıĢtır. Toplum ve hastane örnekleminde kolaylıkla kullanılabilir. Psikiyatrik belirtileri fiziksel bozukluklardan ayırmak için fiziksel belirtiler yerine duygudurumun öznel yıkımı üzerinde durulmaktadır. Depresyon alt ölçeği üzgünlük yerine anhedoniyi temel semptom olarak almaktadır[70]. HAD-Ö, DSM-V'te bulunan depresif semptomları tam anlamıyla kapsamamasına karĢın, anhedonik semptomlar tıbbi hastalıkları bulunan kiĢilerde depresyon için iyi bir kanıttır. Ġntihar düĢüncesi, suçluluk ve umutsuzluğu içermemektedir. HAD-Ö hasta tarafından doldurulmakta , 14 maddeden oluĢmakta ve maddeler 4 özellik içermektedir. Ġki alt ölçek depresyon ve anksiyeteyi değerlendirmektedir. Yedi maddelik depresyon alt ölçeği 0 -21 arasında skorlanmakta, kesme noktası olarak 0-7= Normal, 8-10= Hafif, 11-14= Orta, 15 -21= Ciddi bir duygudurum bozukluğuna iĢaret etmektedir . Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirliği 1997 yılında Aydemir ve arkadaĢları tarafından yapılmıĢtır[70]. 3.3.4 Psikosomatik AraĢtırmalar Ġçin Tanı Ölçütleri (DCPR) 3 alt gruptan ve toplamda 12 farklı değiĢkenden oluĢur. Bu değiĢkenlerden ilk dört tanesi Anormal Hastalık DavranıĢı (Sağlık Anksiyetesi, Fobik Bozukluk, Tanatofobi, Hastalık Ġnkarı) alt grubunu oluĢturur. Diğer dört değiĢken ise somatizasyon alt grubunu (Psikiyatrik Hastalıklara Ġkincil Fonksiyonel Somatik Semptomlar, Israrlı Süreğen Persistan Somatizasyon, Konversiyon Belirtileri, Yıl 25 Dönümü Reaksiyonu) oluĢturmaktadır. Son dört değiĢken ise Tıbbi hastalığı olanlarda sıklıkla ve dirençli biçimde görülebilen psikolojik boyutlar (Tip A KiĢilik, Ġrritabl Duygudurum, Demoralizasyon, Aleksitimi ) adı altında toplanmıĢtır. GörüĢmeci tarafından uygulanır ve bir puanlama sistemi değildir. Adı geçen herhangi bir değiĢkenin hastada varlığı ya da yokluğu Ģeklinde değerlendirilir. Bu 12 değiĢken aynı zamanda DCPR sendromları adıyla da anılmaktadır[57]. Bu çalıĢmada psikolojik boyutları ele alan son gruptaki dört alt tanı grubu (Tip A KiĢilik, Ġrritabl Duygudurum, Demoralizasyon, Aleksitimi) hastalara uygulanmıĢtır. Ġstatistik Analizler Ġstatistik değerlendirmeler SPSS 21.0 IBM paket programı kullanılarak yapılmıĢtır. Tüm değerlendirmelerde non-parametrik testler kullanılmıĢtır. Sosyodemografik verilerin değerlendirilmesinde betimsel analiz yöntemleri, gruplar arası karĢılaĢtırma yaparken Mann Whitney U ve Ki-Kare analiz yöntemleri kullanılmıĢtır. BULGULAR Bu bölümde kardiyolojik hastalığı olan kiĢilere uygulanan anksiyete, depresyon, öfke ve kronik hastalıklara eĢlik eden psikiyatrik belirtilerle iliĢkili ölçeklere ait verilerin sonuçları verilecektir. Katılımcılara ait sosyodemografik veriler Tablo 1‟de gösterilmiĢtir. Tablo 1 Katılımcılara Ait Sosyodemografik Özellikler DeğiĢkenler KAH Olanlar Diğer Kalp Hastalığı Olanlar (N=64) (N=34) 26 Cinsiyet N % N % Kadın 24 37.5 18 52.9 Erkek 40 62.5 16 47.1 Evli 52 81.3 26 76.5 Bekar 1 1.6 4 11.8 Dul 11 17.2 4 11.8 Ġlkokul 29 45.3 19 55.9 Lise 11 17.2 4 11.8 Yüksekokul 15 23.4 7 20.6 Okur-Yazar Değil 9 14.1 4 11.8 Yok 51 79.7 27 79.4 BırakmıĢ 7 10.9 2 5.9 Sosyal Ġçici 4 6.3 5 14.7 Alkol Kötüye Kullanımı 1 1.6 0 0 Alkol Bağımlısı 1 1.6 0 0 Yok 25 39.1 16 47.1 BırakmıĢ 29 45.3 14 41.2 Medeni Durum Eğitim Durumu Alkol Kullanımı Sigara Kullanımı 27 Kullanıyor YaĢ 10 15.6 4 11.8 Ort. s.d Ort. s.d. 62.05 10.61 56.82 15.98 Kardiyolojik hastalığı olan katılımcılar KAH olan ve diğer kalp hastalığı olan Ģeklinde iki gruba ayrılmıĢtır. Gruplar öfke, anksiyete ve depresyon ölçek puanları karĢılaĢtırılmıĢ sonuçlar Tablo 2‟de gösterilmiĢtir. Tablo incelendiğinde, gruplar arasında hiçbir ölçek puanları açısından anlamlı bir fark bulunmamıĢtır. Tablo 2 Kardiyolojik Hastalık Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından KarĢılaĢtırılması Ölçekler Kardiyolojik N Hastalık Ortalama Ortalama U Toplamı Sürekli Öfke KAH 64 50.38 3224.5 Diğer Kalp Hastalıkları 34 47.84 1626.5 KAH 64 47.53 3042 Diğer Kalp Hastalıkları 34 53.21 1809 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke KAH 64 48.38 3096.5 Diğer Kalp Hastalıkları 34 51.60 1754.5 DıĢa Vurulan Öfke KAH 64 51.03 3266 Diğer Kalp Hastalıkları 34 46.62 1585 Ġçte Tutulan Öfke KAH 64 47.51 3040.5 Diğer Kalp Hastalıkları 34 53.25 1810.5 Durumluk Öfke p 1031.5 .673 962 .345 1016.5 .592 990 .463 960.5 .340 28 HAD Anksiyete HAD Depresyon KAH 64 48.20 3084.5 Diğer Kalp Hastalıkları 34 51.96 1766.5 KAH 64 48.82 3124.5 Diğer Kalp Hastalıkları 34 50.78 1726.5 1004.5 .531 1044.5 .745 KAH olan kiĢiler diğer kalp hastalıları olan kiĢilerle DCPR‟ın alt ölçeklerĠi açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçta hiçbir ölçüm için anlamlı sonuç elde edilmemiĢtir (Tablo 3). Tablo 3 Kardiyolojik Hastalık Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından KarĢılaĢtırılması Diğer Kalp Hastalıkları KAH DCPR N % N % Var 21 63.6 12 36.4 Yok 43 66.2 22 33.8 Var 15 65.2 8 34.8 Yok 49 65.3 26 34.7 Demoralizasyon Var 13 65 7 35 Yok 51 65.4 27 34.6 Var 38 65.5 20 34.5 Yok 26 65 14 35 Tip A Ġrritabilite Aleksitimi X2 p 0.061 .805 0.000 .992 0.001 .974 0.003 .958 29 KAH olan kiĢilerin DCPR alt ölçeklerinde Tip A kiĢilik, Ġrritabilite, Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan ölçek puanları açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçlar sırasıyla Tablo 4, Tablo 5, Tablo 6 ve Tablo 7‟de belirtilmiĢtir. KAH olan kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke (U=277, p<.05) ve HAD Anksiyete (U=247.5, p<.01) açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur. Buna göre, Tip A kiĢilik özellikleri olanlar (Ort.=40.81) olmayanlara göre (Ort.=28.44) anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik özellikleri olanlar (Ort.=42.21) olmayanlara göre (Ort.=27.76) anlamlı olarak daha fazla anksiyetelidirler. Tablo 4 KAH Olanların Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Ölçekler Tip A N Ortalama Ortalama U Toplamı Sürekli Öfke Var 21 40.81 857 Yok 43 28.44 1223 Durumluk Öfke Var 21 35.40 743.5 Yok 43 31.08 1336.5 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke Var 21 27.21 571.5 Yok 43 35.08 1508.5 DıĢa Vurulan Öfke Var 21 37.98 797.5 Yok 43 29.83 1282.5 Ġçte Tutulan Var 21 37.60 789.5 p 277* .012 390.5 .381 340.5 .111 336.5 .099 30 Öfke Yok 43 30.01 1290.5 HAD Anksiyete Var 21 42.21 886.5 Yok 43 27.76 1193.5 HAD Depresyon Var 21 33.24 698 Yok 43 32.14 1382 344.5 .125 247.5** .003 436 .824 *p<.05, **p<.01 KAH olan kiĢilerin Ġrrtabilite özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke (U=186, p<.01), Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke (U=210, p<.05), DıĢa Vurulan Öfke (U=191.5, p<01) ve HAD Anksiyete (U=247.5, p<.01) açısından anlamlı bir fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar (Ort.=44.60) olmayanlara göre (Ort.=28.80) anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Ġrritabilite özellikleri olanlar (Ort.=22) olmayanlara göre (Ort.=35.71) anlamlı olarak daha az kontrol altına alınmıĢ öfke göstermektedir. Ġrritabilite özellikleri olanlar (Ort.=44.23) olmayanlara göre (Ort.=28.91) anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Yine irritabilite özellikleri olanlar (Ort.=42.57) olmayanlara göre (Ort.=29.42) anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli olduğu bulunmuĢtur. Tablo 5 KAH Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Ölçekler Ġrritabilite N Ortalama Ortalama Toplamı Sürekli Öfke Var 15 44.60 669 U p 31 Yok 49 28.80 1411 Durumluk Öfke Var 15 35.23 528.5 Yok 49 31.66 1551.5 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke Var 15 22 330 Yok 49 35.71 1750 DıĢa Vurulan Öfke Var 15 44.23 663.5 Yok 49 28.91 1416.5 Ġçte Tutulan Öfke Var 15 36.73 551 Yok 49 31.20 1529 HAD Anksiyete Var 15 42.57 638.5 Yok 49 29.42 1441.5 Var 15 35.97 539.5 Yok 49 31.44 1540.5 HAD Depresyon 186** .004 326.5 .514 210* .012 191.5** .005 304 .313 216.5* .016 315.5 .408 *p<.05, **p<.01 KAH olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke (U=213.5, p<.05), Durumluk Öfke (U=191.5, p<.05), DıĢa Vurulan Öfke (U=200.5, p<05), HAD Anksiyete (U=111.5, p<.001) ve HAD Depresyon (U=83.5, p<.001) açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=41.58) olmayanlara göre (Ort.=30.19) anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=43.27) olmayanlara göre (Ort.=29.75) anlamlı olarak daha çok durumluk öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=42.58) olmayanlara göre 32 (Ort.=29.93) anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=49.42) olmayanlara göre (Ort.=28.19) anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli ve yine demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=51.58) olmayanlara göre (Ort.=27.64) anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur. Tablo 6 KAH Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Demoralizasyon N Ortalama Ortalama U Toplamı p Ölçekler Sürekli Öfke Var 13 41.58 540.5 Yok 51 30.19 1539.5 Var 13 43.27 562.5 Yok 51 29.75 1517.5 Kontrol Var Altına AlınmıĢ Öfke Yok 13 24.73 321.5 51 34.48 1758.5 DıĢa Vurulan Öfke Var 13 42.58 553.5 Yok 51 29.93 1526.5 Ġçte Tutulan Öfke Var 13 40.54 527 Yok 51 30.45 1553 HAD Anksiyete Var 13 49.42 642.5 Yok 51 28.19 1437.5 HAD Depresyon Var 13 51.58 670.5 Yok 51 27.64 1409.5 Durumluk Öfke 213.5* .048 191.5* .019 230.5 .091 200.5* .028 227 .080 111.5** .000 83.5** .000 *p<.05, **p<.001 33 KAH olan kiĢilerin Aleksitimi özellikleri olan ve olmayanlar arasında sadece HAD Depresyon (U=349, p<.05) puanları açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiĢtir. Buna göre, aleksitimi özellikleri olanlar (Ort.=36.32) olmayanlara göre (Ort.=26.92) anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur. Tablo 7 KAH Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Aleksitimi N Ortalama Ortalama Toplamı Var 38 34.21 1300 Yok 26 30 780 Durumluk Var Öfke Yok 38 31.42 1194 26 34.08 886 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke Var 38 31.62 1201.5 Yok 26 33.79 878.5 DıĢa Vurulan Öfke Var 38 33 1254 Yok 26 31.77 826 Ġçte Tutulan Öfke Var 38 33.45 1271 Yok 26 31.12 809 HAD Var 38 31.64 1202.5 U p 429 .373 453 .574 460.5 .646 475 .795 458 .621 Ölçekler Sürekli Öfke 34 Yok 26 33.75 877.5 HAD Var Depresyon Yok 38 36.32 1380 26 26.92 700 Anksiyete 461.5 .655 349* .046 *p<.05 Katılımcılar kardiovasküler risk açısından da iki gruba ayrılmıĢtır. DüĢük ve yüksek kardiovasküler risk grubundaki kiĢilerin öfke, anksiyete ve depresyon ölçek puanları karĢılaĢtırılmıĢ sonuçlar Tablo 8‟de gösterilmiĢtir. Tablo incelendiğinde, DıĢa Vurulan Öfke alt ölçeği (U=612, p<.05) hariç diğer ölçek puanları açısından gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuĢtur. Yüksek kardiovasküler risk grubunda yer alan kiĢiler (Ort.=56.64), düĢük kardiovasküler risk grubundakilere göre (Ort.=42.05) anlamlı olarak daha fazla dıĢa öfke vurdukları saptanmıĢtır. Tablo 8 CV Risk Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından KarĢılaĢtırılması Ölçekler CV Risk N Ortalama Ortalama Toplamı Sürekli Öfke DüĢük 64 45.84 2934 Yüksek 28 48 1344 Durumluk Öfke DüĢük 64 43.24 2767.5 Yüksek 28 53.95 1510.5 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke DüĢük 64 48.09 3077.5 Yüksek 28 42.88 1200.5 DıĢa DüĢük 64 42.06 2692 U p 854 .721 687.5 .075 794.5 .388 35 Vurulan Öfke Yüksek 28 56.64 1586 Ġçte Tutulan Öfke DüĢük 64 45.40 2906.5 Yüksek 28 49.02 1372.5 HAD Anksiyete DüĢük 64 46.66 2986 Yüksek 28 46.14 1292 HAD Depresyon DüĢük 64 44.83 2869 Yüksek 28 50.32 1409 612* .016 825.5 .548 886 .932 789 .362 *p<.05 Kardiovasküler riski olan kiĢiler DCPR‟ın alt ölçekleri açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçta hiçbir ölçüm için anlamlı sonuç elde edilmemiĢtir (Tablo 9). Tablo 9 CV Risk Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından KarĢılaĢtırılması CV Risk DüĢük CV Risk Yüksek N % N % Var 23 71.9 9 28.1 Yok 41 68.3 19 31.7 Var 14 60.9 9 39.1 Yok 50 72.5 19 27.5 Demoralizasyon Var 12 63.2 7 36.8 Yok 52 71.2 21 28.8 Var 38 71.7 15 28.3 Yok 26 66.7 13 33.3 DCPR Tip A Ġrritabilite Aleksitimi X2 p 0.124 .725 1.095 .295 0.464 .496 0.269 .604 36 Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin de DCPR alt ölçeklerinde Tip A kiĢilik, Ġrritabilite, Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan ölçek puanları açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçlar sırasıyla Tablo 10, Tablo11, Tablo 12 ve Tablo 13‟de gösterilmiĢtir. Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke (U=41.5, p<.05) ve HAD Anksiyete (U=23, p<.01) açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur. Buna göre, Tip A kiĢilik özellikleri olanlar (Ort.=19.39) olmayanlara göre (Ort.=12.18) anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik özellikleri olanlar (Ort.=21.44) olmayanlara göre (Ort.=11.21) anlamlı olarak daha fazla anksiyetelidirler. Tablo 10 CV Riski Yüksek Olan KiĢilerin Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Ölçekler Tip A N Ortalama Ortalama Toplamı Sürekli Öfke Var 9 19.39 174.5 Yok 19 12.18 231.5 Var 9 13.44 121 Yok 19 15 285 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke Var 9 11.72 105.5 Yok 19 15.82 300.5 DıĢa Vurulan Öfke Var 9 17.83 160.5 Yok 19 12.92 245.5 Ġçte Tutulan Öfke Var 9 13.78 124 Yok 19 14.84 282 Durumluk Öfke U p 41.5* .028 76 .664 60.5 .223 55.5 .142 79 .772 37 HAD Anksiyete Var HAD Depresyon 9 21.44 193 Yok 19 11.21 213 Var 9 14.06 126.5 Yok 19 14.71 279.5 23** .001 81.5 .847 *p<.05, **p<.01 Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Ġrrtibalite özellikleri olan ve olmayanlar arasında sadece DıĢa Vurulan Öfke (U=44.5, p<05) puanları açısından anlamlı bir fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar (Ort.=19.06) olmayanlara göre (Ort.=12.34) anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Tablo 11 CV Riski Yüksek Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Ölçekler Ġrritable N Ortalama Ortalama Toplamı Sürekli Öfke Var 9 18.67 168 Yok 19 12.53 238 Durumluk Öfke Var 9 14.78 133 Yok 19 14.37 273 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke Var 9 10.22 92 Yok 19 16.53 314 Var 9 19.06 171.5 Yok 19 12.34 234.5 Var 9 15.11 136 DıĢa Vurulan Öfke Ġçte Tutulan U P 48 .064 83 .901 47 .057 44.5* .043 38 Öfke Yok 19 14.21 270 HAD Anksiyete Var 9 16.83 151.5 Yok 19 13.39 254.5 Var 9 16.17 145.5 Yok 19 13.71 260.5 HAD Depresyon 80 .786 64.5 .299 70.5 .458 *p<.05 Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve olmayanlar arasında Durumluk Öfke (U=36, p<.05) ve HAD Depresyon (U=33.5, p<.05) açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=19.86) olmayanlara göre (Ort.=12.71) anlamlı olarak daha çok durumluk öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=20.21) olmayanlara göre (Ort.=12.60) anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur. Tablo 12 CV Riski Yüksek Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Demoralizasyon N Ortalama Ölçekler Sürekli Öfke Durumluk Öfke Var 7 21 Yok Var Yok 7 21 Ortalama Toplamı 19.43 136 12.86 270 19.86 139 12.71 267 u U p p 3 9 . 066 3 6* 39 . 045 Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke DıĢa Vurulan Öfke Var Ġçte Tutulan Öfke Var HAD Anksiyete Var HAD Depresyon 7 21 Yok Var 7 21 Yok 7 21 Yok 7 21 Yok Var Yok 7 21 14 98 14.67 308 19.43 136 12.86 270 17 119 13.67 287 18.57 130 13.14 276 20.21 141.5 12.60 264.5 7 0 . 852 3 9 . 067 5 6 . 351 4 5 . 128 3 3.5* . 033 *p<.05 Son olarak, kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Aleksitimi özellikleri olan ve olmayanlar arasında hiçbir ölçüm açısından anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiĢtir. Tablo 12 CV Riski Yüksek Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması Ölçekler Aleksitimi N Ortalama Ortalama Toplamı U Sürekli Öfke Durumluk Öfke Kontrol Altına Var Yok Var Yok Var Yok 15 13 15 13 15 13 15.47 13.38 13.63 15.50 14.20 14.85 u p p . 3 8 503 . 4.5 8 546 9 . 232 174 204.5 201.5 213 193 40 AlınmıĢ Öfke DıĢa Vurulan Öfke Ġçte Tutulan Öfke HAD Anksiyete HAD Depresyon Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok 15 13 15 13 15 13 15 13 14.47 14.54 14.10 14.96 14.53 14.46 15.20 13.69 3 835 . 7 9 982 9 781 . 1.5 . 7 9 982 217 189 211.5 194.5 218 188 228 178 .627 8 7 TARTIġMA 41 Kalp hastalıkları ile birlikte yaĢamak bireyin yaĢamına fiziksel, ruhsal, sosyal pek çok yönden yük getirerek bireyin hayat kalitesini bozmaktadır. Öte yandan son yıllarda yapılan çalıĢmalarda, kardiyak problemlerle birlikte görülen psikiyatrik sorunların kardiyovasküler mortaliteye yol açması açısından dikkate değer bir risk faktörü olduğu belirlenmiĢtir. Kardiyovasküler sistem hastalıklarında ve uygulanan tedavi yöntemlerine bağlı en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklar anksiyete ve depresyondur[37]. Psikiyatrik sendromların birçoğunda da kardiyovasküler sisteme ait belirti ve bulgular görülebilmektedir. Bunun sonucunda kardiyovasküler sistem bozuklukları ve psikiyatrik sendromlar arasında karĢılıklı iliĢki ve etkileĢim olduğu gösterilmiĢtir[71]. Uzun yıllar yapılan çalıĢmalarda depresif bireyler arasında iskemik kalp hastalığı riskinin yüksek olduğu, kalp hastalarının depresyon sürecini kötüleĢtirdiğini ve depresif hastalarda miyokard infarktüsün hemen sonrasındaki periyotta ölüm oranının arttığı belirtilmiĢtir[72]. Kardiyovasküler sistem hastalıklarında psikiyatrik bozukluk çok rastlanılan bir durumdur ve çoğunlukla çalıĢmalar miyokard infarktüsü geçirmiĢ hastalar üzerinde yapılmıĢtır. En az KAH kadar fiziksel ve ruhsal yönden kısıtlılıklar yaratan, uyum sorunlarına yol açan diğer kalp hastalıkları ihmal edilmiĢtir. Bizim çalıĢmamızda KAH ve diğer hastalık grupları arasında anksiyete, depresyon ve öfke puanları açısından anlamlı bir fark gözlenmemiĢtir. Ayrıca 42 yine çalıĢmamızda KAH olan kiĢiler diğer kalp hastalıları olan kiĢilerle DCPR‟ın demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kiĢilik, aleksitimi alt tanıları alma sıklıklarının benzer olduğu görülmüĢtür. Depresif kiĢiler arasında kalp hastalığı görülme ihtimali daha yüksektir. Depresif erkek bireylerin 40 yıl süreyle i zlendiği bir çalıĢmada kontrol grubuna göre iki kat artmıĢ kalp hastalığı geliĢtiği gözlenmiĢ[73]. Kardiyolojik hastalığı olan kiĢilerde, depresif Ģikayetlerin var olmasının mevcut hastalığa bağlı olarak olağan bir sürec olduğu ve iyileĢmeyle birlikte yakınmaların düzeleceği beklentisi bu tablonun atlanmasına neden olabilmektedir. Aynı zamanda hasta ve çevresindekiler tarafından depresyonun damgalayıcı bir olay olarak görülmesi, antidepresan kullanımı ve psikiyatrik yardıma karĢı direnç oluĢturabilmektedir. Literaturde major depresyonun yeterli tedavisinin KAH‟ın uzun sureli prognozunu düzeltebileceği bildirilmiĢtir[74] Sonuç olarak kardiyoloji hastalarına tanı ayrımı yapılmaksızın erken psikiyatrik değerlendirme ve müdahale konusunda gereken önemin verilmesi gereklidir. KAH olan kiĢilerin DCPR alt ölçeklerinde Tip A kiĢilik, Ġrritabilite Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan ölçek puanları açısından karĢılaĢtırılmıĢlardır. KAH olan kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke ve HAD Anksiyete açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur. Buna göre, Tip A kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla anksiyetelidirler. Tip A kiĢiliğin öfke ve anksiyöz özellikleri 43 düĢünülecek olursa oldukça anlamlı bir sonuca ulaĢılmıĢtır. ÇalıĢmamızda KAH olan kiĢilerin Ġrrtabilite özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke, Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke, DıĢa Vurulan Öfke ve HAD Anksiyete açısından anlamlı bir fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler ve daha az kontrol altına alınmıĢ öfke göstermektedir. Ayrıca Ġrritabilite özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedirler ve anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli olduğu bulunmuĢtur. Ġrritabl duygudurum epizodlar halinde veya uzamıĢ ya da yaygınlaĢmıĢ kolay uyarılabilirlik halini tanımlamaktadır. Bu kolay uyarılabilirlik halinde de öfke patlamaları kaçınılmazdır. Dolayısıyla irritabl duygudurumu olan bireylerin öfke dıĢa vurumlarının daha fazla olması da kaçınılmazdır. ÇalıĢmamızda KAH olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke , Durumluk Öfke, DıĢa Vurulan Öfke, HAD Anksiyete ve HAD Depresyon açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha çok durumluk öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı 44 olarak daha fazla anksiyeteli ve yine demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur. Depresyon ve anksiyete gibi duygusal stres yaratan durumlar hem kardiyak hastalık geliĢiminde hem de mevcut kardiyak hastalığın prognozu üzerine olumsuz etkiye sahiptirler. Majör depresyon tanısı almıĢ hastaların yanında eĢik altı depresif yakınmaları olan veya disforik hastalarda da KAH geliĢiminin topluma göre artmıĢ olduğu söylenmektedir[28, 73]. Bu nedenle de kardiyolojik hastalığı olanların uzun süreli takiplerinde ruhsal durumlarının değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sonuca göre eĢik altı depresif belirtileri taramada ve bu semptomlara erken müdahalede DCPR alt ölçekleri oldukça faydalı olabilir. KAH olan kiĢilerin Aleksitimi özellikleri olan ve olmayanlar arasında sadece HAD Depresyon puanları açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiĢtir. Buna göre, aleksitimi özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur. Sayar ve arkadaĢları depresyonu olan hastalarda somatizasyon belirtilerini yordayan üç etken olarak anksiyete, bedensel duyumları büyütme ve aleksitimiyi bildirmiĢlerdir[75, 76]. Nemiah ve Sifneos tarafından tanımlanan aleksitimi, önceleri sadece psikosomatik hastalıklara özgü bir kiĢilik özelliği olarak ele alınırken, Parker ve arkadaĢları aleksitiminin depresyon gibi ruhsal bozukluklarda görülebilen uyumsal bir gerileme tepkisi olabileceğini öne sürmüĢlerdir[77]. Ya da tam tersi bir Ģekilde aleksitimik bireyler duygu ifadesinde zorlandıkları için depresyon geliĢtirmeye daha yatkındırlar yine duygu ifadesinde zorlandıkları için depresyonları daha zor anlaĢılabilir olmaktadır denebilir. 45 ÇalıĢmamızda katılımcılar tüm kardiovasküler risk açısından da düĢük(0-4) ve yüksek(5-8) kardiovasküler risk grubu olarak ikiye ayrılmıĢ ve kiĢilerin öfke, anksiyete ve depresyon ölçek puanları karĢılaĢtırılmıĢtır. Sonuçlar incelendiğinde, DıĢa Vurulan Öfke alt ölçeği hariç diğer ölçek puanları açısından gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuĢtur. Yüksek kardiovasküler risk grubunda yer alan kiĢiler, düĢük kardiovasküler risk grubundakilere göre anlamlı olarak daha fazla dıĢa öfke vurdukları saptanmıĢtır. Yine kardiovasküler riski olan kiĢiler DCPR‟ın alt ölçekleri açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve her iki risk grubunda DCPR tanısı alma sıklığı benzer bulunmuĢtur. Tip A kiĢiliğin yüksek kardiyovasküler risk ile iliĢkisi bilinen bir gerçektir. Öfke duygusu da tip A kiĢiliğin önemli bir bileĢenidir. Yapılan araĢtırmalar sonucunda zamanla A tipi davranıĢ özelliğinin kalp damar hastalıklarında risk teĢkil ettiği görüĢü değiĢmeye baĢlamıĢ ve asıl toksik etken olan A tipinin alt bileĢenleri üzerine odaklanılmıĢtır. 1877 orta yaĢlı koroner kalp hastasının 10 yıl boyunca izlendiği Western Electrik çalıĢmasında, Minnesota Çok Yönlü KiĢilik Envanterinde (MMPI) yapılan değerlendirmede A tipinin alt bileĢeni olan öfke ve kin tutma (düĢmanca tutum/tavır) puanlarının koroner kalp hastalığı oranının artıĢı ile doğru orantılı olarak artıĢ gösterdiği gösterilmiĢtir[78]. Tüm bu bilgiler ıĢığında Öfke duygusu da kalp hastalarında üzerinde durulması ve atlanmaması gereken önemli bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin de DCPR alt ölçeklerinde Tip A kiĢilik, Ġrritabilite, Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan 46 ölçek puanları açısından karĢılaĢtırılmıĢlardır. Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke ve HAD Anksiyete açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur. Sonuç olarak Tip A kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla anksiyetelidirler. Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Ġrrtibilite özellikleri olan ve olmayanlar arasında sadece DıĢa Vurulan Öfke puanları açısından anlamlı bir fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Literatürde birçok çalıĢma öfkenin koroner arter hastalığı ile yakın iliĢkili olduğunu belirtmektedir. DCPR irritabilite alt ölçeği SÖÖT-Ö gibi diğer öfke ölçeklerine kıyasla oldukça kısadır ve bizim çalıĢmamızın sonucuna göre de öfke duygusu hakkında fikir verici olabilmektedir. Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve olmayanlar arasında Durumluk Öfke ve HAD Depresyon açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha çok durumluk öfke sahibidirler. Bu sonuca göre demoralizasyon depresyon ve anksiyetenin yanı sıra öfke hakkında da fikir verici olabilmektedir. DCPR Demoralizasyon alt ölçeği de oldukça hızlı uygulanabilmekte ve KAH geliĢiminde önemli risk faktörleri olan öfke, anksiyete 47 ve depresyon hakkında fikir verici olabilmektedir. Grandi ve arkadaĢlarının kalp nakli yapılan hastalarıyla yaptıkları bir çalıĢmada da DCPR tanıları içinde en sık demoralizasyon irritabl duygudurum, tip A davranıĢı tanısı aldıkları sonucuna varılmıĢtır[62]. Bizim çalıĢmamızda bu dört alt tanı kullanılmıĢ hastalar dört tanı içinde da en sık aleksitimi tanısı almıĢlardır. Kelleci ve arkadaĢları tarafından yapılan bir çalıĢmada, hastanede yatan hastaların bazı tanı gruplarına göre anksiyete ve depresyon düzeyine bakıldığında küçük cerrahi iĢlem geçiren hastaların %23.3‟ünde ve kalp hastalarının %35.3‟ünde anksiyete ve depresyon yönünden risk taĢıdıkları saptanmıĢtır[79]. Bahar ve arkadaĢlarının araĢtırmalarında da hastalarda bilinmeyene karĢı oluĢan anksiyetenin daha sonra depresyona dönüĢtüğü belirtilmektedir[80]. Görülüdğü gibi kalp hastalarının anksiyete ve depresyon açısından ne kadar büyük risk altında oldukları daima göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca kardiyolojik hasta grubunda uzun süreli psikiyatrik takip de oldukça önemlidir. Sonuçlar düĢünüldüğünde sadece dört DCPR alt ölçeği öfke, anksiyete ve depresyon hakkında oldukça fikir verici görünmektedir. DCPR kardiyolojik hastalıklarda psikiyatrik semptom taraması açısından kullanılabilir bir araç olarak değerlendirilebilir. Gelecek çalıĢmalarda DCPR‟ın diğer alt grupları da değerlendirmede kullanılabilir olacağı görünmektedir. Ayrıca Kalp-damar hastalıklarında A tipi davranıĢ özelliğinin rolü araĢtırılırken sadece A tipi ölçeği ile değerlendirmek yeterli değildir. A tipi davranıĢ ve öfke gibi psikobiyolojik faktörlerin biyolojik parametrelerini doğru Ģekilde çalıĢabilmek için iç içe geçen ölçekler kullanılarak alt kategorilerin 48 oluĢturulmasının gerekli olabileceği düĢünülmektedir. Genel olarak kardiyovasküler hastalığı bulunan kiĢilerde psikiyatrik belirti ve bulguların gerek hastalığın baĢlangıcı gerek seyri gerekse tedaviye yanıtlarında önemli belirleyici bileĢenler oldukları söylenebilmektedir. Kardiyovasküler hastalıkları koroner arter hastalıkları ve diğerleri olarak farklı gruplarda ele almak yerine, psikiyatrik değerlendirmenin tüm gruplarda yapılması önemlidir. Bu grup hastalarda gerek kiĢilik özellikleri gerekse psikiyatrik belirtilerin ve tabloların varlığını ortaya koyan bu çalıĢmada kardiyovasküler hastalıklar ve psikiyatri iliĢkisi üzerine vurgu yapmaktadır. Psikiyatrik değerlendirme uzun zaman alan detaylı bir değerlendirme olduğundan zaman sıkıntısı nedeniyle bazen psikiyatri dıĢı disiplinler tarafından göz ardır edilmektedir. Öte yandan detaylı bir psikiyatrik değerlendirme yerine konsültasyon liyezon hizmetlerinde psikiyatrik bir sorunun olup olmadığı konusunda yardımcı olabilecek ölçek sayısı çok azdır. Bu çalıĢmada DCPR verileri ile hastalarda var olan kiĢilik, depresyon ve anksiyete bulgularının korelasyon göstermesi, DCPR gibi uygulanımı kolay ve basit bir yöntemle genel bir tarama sonrası hastalarda gerekirse detaylı psikiyatrik muayene yapılabilme kolaylığını bize sunmaktadır. Psikosomatik tıp anlayıĢı ruh beden ayırımına karĢı çıkan ve insanı biyopsikososyal bir bütün olarak ele alan tıp anlayıĢı olduğuna göre; bu grup hastalarda da biyopsikosoyal yaklaĢımla hastayı değerlendirmenin ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Yine bu çalıĢma genel tıpta konsültasyon liyezon hismetlerinin etkinliğini ve önemini bir kez daha ortaya koyması açısından önemlidir. 49 KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. Reich, J. and A. Schatzberg, Personality traits and medical outcome of cardiac illness. Journal of psychiatric research, 2010. 44(15): p. 1017-1020. Erşan, E.E., M. Kelleci, and B. Baysal, Kalp Hastalarında Psikososyal Uyum, Depresyon, Anksiyete ve Stres Düzeylerine Bir Bakış. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2013. 16: p. 214-224. Kubzansky, L.D. and I. Kawachi, Going to the heart of the matter: do negative emotions cause coronary heart disease? Journal of psychosomatic research, 2000. 48(4): p. 323-337. Mayne, T.J., Negative affect and health: The importance of being earnest. Cognition & Emotion, 1999. 13(5): p. 601-635. Buldukoğlu, K., et al., Psikiyatri Hemşireliği El Kitabı. Vehbi Koç Vakfı Yayınları, 2000(13). Vural, M. and M. Acer, KORONER ARTER HASTALIĞI OLAN İKİ KARDİYAK OLGUDA ANTİDEPRESAN TEDAVİNİN SONUÇLARI. PREVENTION, 2006. 49: p. 53. Wielgosz, A.T. and R.P. Nolan, Biobehavioral factors in the context of ischemic cardiovascular diseases. Journal of psychosomatic research, 2000. 48(4): p. 339345. Myrtek, M., Meta-analyses of prospective studies on coronary heart disease, type A personality, and hostility. International journal of cardiology, 2001. 79(2): p. 245-251. Yousfi, S., et al., Personality and disease: Correlations of multiple trait scores with various illnesses. Journal of Health Psychology, 2004. 9(5): p. 627-647. Kaplan, S., Textbook of psychiatry. 2015. Angst, J., Comorbidity of anxiety, phobia, compulsion and depression. International clinical psychopharmacology, 1993. 8: p. 21-26. Eşel, E., Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğunun Nörobiyolojisi. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2003. 13(2): p. 78-87. Stanley, M.A., et al., Cognitive–Behavior Therapy for Late-Life Generalized Anxiety Disorder in Primary Care: Preliminary Findings. The American journal of geriatric psychiatry, 2003. 11(1): p. 92-96. Uzbay, İ.T., Anksiyetenin nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2002. 2(5): p. 3389. FARKLAR, K.U.U.Ç., RASYONEL-EMOTÎF (RET) VE BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI TERAPİLER (BDT). Öztürk, M.O. and A. Uluşahin, Ruh sağlığı ve bozuklukları. 2011: Nobel Tıp Kitapları. Katon, W. and P. Ciechanowski, Impact of major depression on chronic medical illness. Journal of psychosomatic research, 2002. 53(4): p. 859-863. Katon, W. and H. Schulberg, Epidemiology of depression in primary care. General hospital psychiatry, 1992. 14(4): p. 237-247. ÇELİK, G.O. and M. Ertaş, Pacemaker Takılan Hastalarda Depresyon ve Anksiyete Düzeyinin İncelenmesi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2016. 1(1). 50 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. Keskin, G. and A.B. Gümüfl, Kronik Kalp Yetmezli¤ i Olan Hastalarda Anksiyete, Öfke ve Bafla Ç› kma Tutumlar› n› n‹ ncelenmesi. Hemingway, H. and M. Marmot, Evidence based cardiology-Psychosocial factors in the aetiology and prognosis of coronary heart disease: systematic review of prospective cohort studies. Bmj, 1999. 318(7196): p. 1460-1467. Frasure-Smith, N., F. Lespérance, and M. Talajic, Depression following myocardial infarction: impact on 6-month survival. Jama, 1993. 270(15): p. 18191825. Frasure-Smith, N., F. Lespérance, and M. Talajic, Depression and 18-month prognosis after myocardial infarction. Circulation, 1995. 91(4): p. 999-1005. Schleifer, S., et al. PREDICTORS OF OUTCOME AFTER MYOCARDIAL-INFARCTIONROLE OF DEPRESSION. in Circulation. 1986. AMER HEART ASSOC 7272 GREENVILLE AVENUE, DALLAS, TX 75231-4596. Chrapko, W.E., et al., Decreased platelet nitric oxide synthase activity and plasma nitric oxide metabolites in major depressive disorder. Biological psychiatry, 2004. 56(2): p. 129-134. Esler, M., et al., The peripheral kinetics of norepinephrine in depressive illness. Archives of General Psychiatry, 1982. 39(3): p. 295. Krantz, D.S., et al., Cardiovascular reactivity and mental stress-induced myocardial ischemia in patients with coronary artery disease. Psychosomatic medicine, 1991. 53(1): p. 1-12. Carney, R.M., et al., Depression as a risk factor for cardiac mortality and morbidity: a review of potential mechanisms. Journal of psychosomatic research, 2002. 53(4): p. 897-902. Kupper, N., et al., Association between type D personality, depression, and oxidative stress in patients with chronic heart failure. Psychosomatic Medicine, 2009. 71(9): p. 973-980. Connerney, I., et al., Relation between depression after coronary artery bypass surgery and 12-month outcome: a prospective study. The Lancet, 2001. 358(9295): p. 1766-1771. Vural, M. and E. Basar, Anxiety disorder as a potential for sudden death/Anksiyete bozuklugunun ani olum yapma potansiyeli. The Anatolian Journal of Cardiology (Anadolu Kardiyoloji Dergisi), 2007. 7(2): p. 179-184. Porcelli, P. and J. Guidi, The Clinical Utility of the Diagnostic Criteria for Psychosomatic Research: A Review of Studies. Psychotherapy and psychosomatics, 2015. 84(5): p. 265-272. van der Feltz-Cornelis, C.M. and A.J. van Balkom, The concept of comorbidity in somatoform disorder—a DSM-V alternative for the DSM-IV classification of somatoform disorder. Journal of psychosomatic research, 2010. 68(1): p. 97-99. Sifneos, P.E., Alexithymia: past and present. The American journal of psychiatry, 1996. 153(7): p. 137. Parker, J.D., R.M. Bagby, and G.J. Taylor, Alexithymia and depression: distinct or overlapping constructs? Comprehensive psychiatry, 1991. 32(5): p. 387-394. Duman, O., S. Usubutun, and E. Goka, Belirti Yorumlama Ölçeğinin Türkçe geçerlik ve güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 2004. 15(1): p. 26-40. Kirmayer, L.J. and J.M. Robbins, Cognitive and social correlates of the Toronto Alexithymia Scale. Psychosomatics, 1993. 34(1): p. 41-52. Kellner, R., Somatization: theories and research. The Journal of nervous and mental disease, 1990. 178(3): p. 150-160. 51 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 55. 56. 57. Yurt, E., Şizofreni Hastalarında Aleksitimi; Negatif Belirtiler, İlaç Yan Etkileri, Depresyon ve İçgörü İle İlişkisi. Uzmanlık Tezi. İstanbul: Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2006. Kesebir, S., Depresyon ve somatizasyon. Klinik Psikiyatri, 2004. 1: p. 14-19. Dereboy, I., Aleksitimi öz bildirim ölçeklerinin psikometrik özellikleri üzerine bir çalışma. Ankara: HÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. analysis, Psyhological Reports, 1990. 100: p. 1129-1139. Connelly, M. and D.R. Denney, Regulation of emotions during experimental stress in alexithymia. Journal of psychosomatic research, 2007. 62(6): p. 649656. Costa, P.T. and R.R. McCrae, Hypochondriasis, neuroticism, and aging: When are somatic complaints unfounded? American psychologist, 1985. 40(1): p. 19. Matthews, G., et al., Personality variable differences between disease clusters. European journal of personality, 2003. 17(2): p. 157-177. Kunnanatt, J.T., Type A behavior pattern and managerial performance: A study among bank executivesin India. International Journal of Manpower, 2003. 24(6): p. 720-734. Espnes, G.A. The Type A behavior pattern and coronary heart disease: a critical and personal look at the Type A behavior pattern at the turn of the century. in International Congress Series. 2002. Elsevier. Weaver, R. and J. Rodnick, Type A behavior: clinical significance, evaluation, and management. The Journal of family practice, 1986. 23(3): p. 255-261. Baron, R.A. and D.E. Byrne, Social psychology: Understanding human interaction. 1984: Allyn & Bacon. Bluen, S.D., J. Barling, and W. Burns, Predicting sales performance, job satisfaction, and depression by using the Achievement Strivings and ImpatienceIrritability dimensions of Type A behavior. Journal of Applied Psychology, 1990. 75(2): p. 212. Keenan, A. and G. McBain, Effects of Type A behaviour, intolerance of ambiguity, and locus of control on the relationship between role stress and work‐related outcomes. Journal of Occupational Psychology, 1979. 52(4): p. 277-285. Goldstein, M.G. and R. Niaura, Psychological factors affecting physical condition: Cardiovascular disease literature review. Psychosomatics, 1992. 33(2): p. 134145. Palmero, F., J. Luis Díez, and A. Breva Asensio, Type A behavior pattern today: Relevance of the JAS-S factor to predict heart rate reactivity. Behavioral Medicine, 2001. 27(1): p. 28-36. Blumenthal, J.A., et al., Type A behavior pattern and coronary atherosclerosis. Circulation, 1978. 58(4): p. 634-639. Myrtek, M. and M.W. Greenlee, Psychophysiology of Type A behavior pattern: A critical analysis. Journal of psychosomatic research, 1984. 28(6): p. 455-466. Dembroski, T.M., et al., Components of the Type A coronary-prone behavior pattern and cardiovascular responses to psychomotor performance challenge. Journal of Behavioral Medicine, 1978. 1(2): p. 159-176. Şimşek, M.Ş., T. Akgemci, and A. Çelik, Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış, Nobel Yayın Dağıtım, 2. Baskı, Ankara, 2001. Sirri, L. and G.A. Fava, Diagnostic criteria for psychosomatic research and somatic symptom disorders. International Review of Psychiatry, 2013. 25(1): p. 19-30. 52 58. 59. 60. 61. 62. 63. 64. 65. 66. 67. 68. 69. 70. 71. 72. 73. 74. 75. 76. 77. 78. Aydoğan, G. and K. Arıkan, DIAGNOSIS AND DIFFERENTIAL DIAGNOSIS IN CONSULTATIONAL LIASON PSYCHIATRY. Turkish Journal of Family Practice, 2007. 5(1-4): p. 5-11. Rafanelli, C., et al., Psychological assessment in cardiac rehabilitation. Psychotherapy and psychosomatics, 2003. 72(6): p. 343-349. Ottolini, F., M.G. Modena, and M. Rigatelli, Prodromal symptoms in myocardial infarction. Psychotherapy and psychosomatics, 2005. 74(5): p. 323-327. Rafanelli, C., R. Roncuzzi, and Y. Milaneschi, Minor depression as a cardiac risk factor after coronary artery bypass surgery. Psychosomatics, 2006. 47(4): p. 289295. Grandi, S., et al., Psychological evaluation after cardiac transplantation: the integration of different criteria. Psychotherapy and psychosomatics, 2001. 70(4): p. 176-183. Kültürsay, H., Kardiyovasküler hastalık riski hesaplama yöntemleri. Türk. Kardiyol. Dern. Arş, 2011. 39: p. 6-13. Spielberger, C.D., et al., Assessment of anger: The state-trait anger scale. Advances in personality assessment, 1983. 2: p. 159-187. Özer, A.K., Sürekli öfke (SL-Öfke) ve öfke ifade tarzı (Öfke-tarz) ölçekleri ön çalışması. Türk Psikoloji Dergisi, 1994. 9(31): p. 26-35. Çelik, C., et al., Esansiyel hipertansiyonda öfke düzeyi ve öfke ifade tarzı. Gülhane Tıp Dergisi, 2009. 51: p. 158-161. Türkçapar, H., et al., Antisosyal kişilik bozukluğu olan hastalarda öfke ve depresyonun ilişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi, 2004. 15(2): p. 119-124. Zigmond, A.S. and R.P. Snaith, The hospital anxiety and depression scale. Acta psychiatrica scandinavica, 1983. 67(6): p. 361-370. Aydemir, Ö., et al., Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği Türkçe formunun geçerlilik ve güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 1997. 8(4): p. 280-7. KILINÇ, S. and F. TORUN, Türkiye’de Klinikte Kullanılan Depresyon Değerlendirme Ölçekleri. Dirim Tıp Gazetesi, Y, 2011. 86: p. 1. Arslan, H., H. Arkar, and Z. Danaoğlu, Miyokard İnfarktüsü Geçiren Kişilerde Mizaç ve Karakter Boyutları ve Öfke, Anksiyete ve Depresyon Düzeyleri. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2011. 14(3). Oğuzhanoğlu, N.K., Tıbbi durumlar ve depresyon. Duygudurum Bozuklukları ve Depresyon, 2001. 3: p. 116-125. Ford, D.E., et al., Depression is a risk factor for coronary artery disease in men: the precursors study. Archives of Internal Medicine, 1998. 158(13): p. 14221426. Livingston, B., P. Leaf, and G. Rozal, Psychiatric status and 9-year mortality data in the New Haven Epidemiologic Catchment Area Study. Am. J. Psychiatry, 1994. 151: p. 716-721. Güleç, H., K. Sayar, and E. Özkorumak, Depresyonda bedensel belirtiler. Türk Psikiyatri Dergisi, 2005. 16(2): p. 90-96. Sayar, K., L.J. Kirmayer, and S.S. Taillefer, Predictors of somatic symptoms in depressive disorder. General Hospital Psychiatry, 2003. 25(2): p. 108-114. Stoudemire, A., Somatothymia: parts I and II. Psychosomatics, 1991. 32(4): p. 365-381. Abbott, A. and R. Peters, Type A behavior and coronary heart disease: an update. American family physician, 1988. 38(5): p. 105-110. 53 79. 80. Kelleci, M., et al., Hastanede yatan hastaların bazı tanı gruplarına göre anksiyete ve depresyon düzeyleri. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2009. 12(2). Bahar, A. and H.S. Taşdemir, Dahili ve Cerrahi Kliniklerde Yatan Hastalarda Anksiyete ve Depresyon. Journal of Anatolia Nursing and Health Sciences, 2008. 11(2). 54 ÖZET Kardiyovasküler hastalıklar Amerika Birleşik Devletleri’nde ve diğer sanayileşmiş ülkelerde en önde gelen ölüm nedenidir. Kalp hastalıklarında psikolojik faktörler oldukça önemli olduğu halde bu durum günlük uygulamalar içinde ihmal edilmektedir. Kardiyovasküler sistem hastalıklarında ve uygulanan tedavi yöntemlerine bağlı en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklar anksiyete ve depresyondur. Uzun yıllar yapılan çalışmalarda depresif bireyler arasında iskemik kalp hastalığı riskinin yüksek olduğu, kalp hastalarının depresyon sürecini kötüleştirdiğini ve depresif hastalarda miyokard infarktüsün hemen sonrasındaki periyotta ölüm oranının arttığı belirtilmiştir. Kardiyovasküler sistem hastalıklarında psikiyatrik bozukluk çok rastlanılan bir durumdur ve çoğunlukla çalışmalar miyokard infarktüsü geçirmiş hastalar üzerinde yapılmıştır. En az KAH kadar fiziksel ve ruhsal yönden kısıtlılıklar yaratan, uyum sorunlarına yol açan diğer kalp hastalıkları ihmal edilmiştir. Bizim çalışmamızda kalp hastalığı olan yaklaşık 98 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalara HAD ölçeği, SÖÖT ölçeği ve DCPR demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kişilik, aleksitimi alt ölçekleri uygulanmıştır Hastaların 64’ünde Kah 34’ünde diğer kalp hastalıkları olduğu gözlenmiştir. Sonuçlar incelendiğinde KAH ve diğer hastalık grupları arasında anksiyete, depresyon ve öfke puanları açısından anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Ayrıca yine çalışmamızda KAH olan kişiler diğer kalp hastalıları olan kişilerle DCPR’ın demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kişilik, aleksitimi alt tanıları alma sıklıklarının benzer olduğu görülmüştür. Dahası demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke, durumluk öfke ve dışa vurulan öfke davranışı sergilemektedir. Ayrıca demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli ve depresif 55 bulunmuştur. . DCPR Demoralizasyon alt ölçeği de oldukça hızlı uygulanabilmekte ve KAH gelişiminde önemli risk faktörleri olan öfke, anksiyete ve depresyon hakkında fikir verici olabilmektedir. Sonuçlar düşünüldüğünde sadece dört DCPR alt ölçeği öfke, anksiyete ve depresyon hakkında oldukça fikir verici görünmektedir. DCPR kardiyolojik hastalıklarda psikiyatrik semptom taraması açısından kullanılabilir bir araç olarak değerlendirilebilir. Gelecek çalışmalarda DCPR’ın diğer alt grupları da değerlendirmede kullanılabilir olacağı görünmektedir. 56 ABSTRACT In The United States and other industrialized countries, Cardiovascular diseases is the leading cause of death. Altough psychological factors in heart disease is quite important this is neglected in clinical practice. The most common psychiatric disorders related to the cardiovascular system diseases and treatment are anxiety and depression. İn the studies over many years, a higher risk ischemic heart disease in depressed individuals, major depression worsens the process of heart disease and depressif mood increased mortality in myocardial infarction was reported. Psychiatric comorbidities in the cardiovascular system is common and most of studies were on patients who have had a coronary artert disease. Other heart diseases that creates physical and psychological problems lead to disturbance at least as coronary artery disease has neglected. A total of 98 patients has heart disease were included in this study. Hospital Anxiety Depression Scale, Anger and anger expression scale and DCPR demoralisation, irritable mood, type A personality, alexithymia subscales were done by the researchers. 64 patients with coronary artery disease and 34 patients with other heart diseases was observed. İn the results coronary artery disease and other disease groups had similar scores include anxiety, depression and anger subscales. Moreover, people with coronary artery disease and people with other heart disease were found to be similar prevalence of demoralization, irritable mood, type A personality and alexithymia diagnoses. Furthermore, patients with demoralization have more continuos anger, more expressed anger and more state anger significantly than patients without demoralization. Also patients with demoralization were significantly more anxious and depressed than patients without demoralization. DCPR Demoralization subscale also can be applied quickly and can give many 57 information about important risk factors of development coronary disease especially anger, anxiety and depression. İn future studies, the other subscales of dcpr seem to be used in the assesment of the psychosomatic patients . EK-1 Hasta Değerlendirme Formu 1-YAġ: 2-BOY(M): 3-KĠLO(KG): 5-CĠNSĠYET: 1)ERKEK 2)KADIN 6-MEDENĠ DURUM: 1)EVLĠ 2)BEKAR 4)BOġANMIġ 7-MESLEK: 8-EĞĠTĠM: 1)BOġ 3)DUL 5)AYRI YAġIYOR 2)ÖĞRENCĠ 4)ĠġÇĠ 5)MEMUR 7)EMEKLĠ 8)DĠĞER 1)ĠLKÖĞRETĠM 4-BMI(KG/M2): 2)LĠSE VE DENGĠ 3)EV HANIMI 6)SERBEST 3)YÜKSEKOKUL 58 9-YAġADIĞI ġEHĠR: 9-ÖZGEÇMĠġ: 1)ANKARA 1)DM 4)KBY 2)DĠĞER(YAZINIZ) 2)HT 3)HĠPERLĠPĠDEMĠ 5)GEÇĠRĠLMĠġ SVH 6)PERĠFERĠK ARTER HAST 10-SĠGARA KULLANIMI: 1)YOK 2)BIRAKMIġ 3)KULLANIYOR 11-ALKOL KULLANIMI: 1)YOK 2)BIRAKMIġ 3)SOSYAL ĠÇĠCĠ 4)ALKOL KÖTÜYE KULLANIMI 5)ALKOL BAĞIMLISI 12-SOYGEÇMĠġ: 1)DM 2)HT 3)ASKH 4)SVH 5)ANĠ ÖLÜM 13-TOTAL KOLESTEROL: 14-SOL VENTRĠKÜL EJEKSĠYON FRAKSĠYONU: 15-KARDĠYOLOJĠK TANI: 16-CV RĠSK FAKT:(0-8) 59 1-HASTA ERKEKSE>45YAġ ,KADINSA>55YAġ MI? a)EVET b)HAYIR 2-SON 12 AYDA DÜZENLĠ AKTĠF SĠGARA KULLANIMI VAR MI? a)EVET b)HAYIR 3-BĠRĠNCĠ DERECEDE AKRABALARDA ,55YAġ ALTINDA ERKEKLERDE ,65 YAġ ALTINDA KADINLARDA MI,ĠNME,KVH ÖYKÜSÜ VAR MI? a)EVET b)HAYIR 4-KAN BASINCI 140/90 mmHG „nın ÜZERĠNDE YA DA ANTĠHĠPERTANSĠF KULLANIM ÖYKÜSÜ VAR MI? 5-DĠYABETĠ VAR MI? a)EVET b)HAYIR a)EVET b)HAYIR 6-TOTAL KOLESTEROL DÜZEYĠ>160 MG/DL MĠ? a)EVET b)HAYIR 7-AġIRI KĠLO VAR MI? b)HAYIR 8-YAġAM TARZI SEDANTER MĠ? a)EVET a)EVET b)HAYIR TOTAL CV RĠSK PUANI: EK 2 SÜREKLĠ ÖFKE VE ÖFKE ĠFADE TARZI ÖLÇEĞĠ (SÖÖTÖ) I. BÖLÜM 60 YÖNERGE: AĢağıda kiĢilerin kendilerine ait duygularını anlatırken kullandıkları bir takım ifadeler verilmiĢtir. Her ifadeyi okuyun, sonra da genel olarak nasıl hissetiğinizi düĢünün ve ifadelerin sağ tarafındaki sayılar arasında sizi en iyi tanımlayanı seçerek üzerine (X) iĢareti koyun. Doğru ya da yanlıĢ cevap yoktur. 1. Hiç 2. Biraz 3. Oldukça 4. Tümüyle Hiç Tümüyle 1. Çabuk parlarım. (4) (1) (2) (3) 2. Kızgın mizaçlıyımdır. (4) (1) (2) (3) 3. Öfkesi burnunda bir insanım. (4) (1) (2) 4. BaĢkalarının hataları, yaptığım iĢi yavaĢlatınca kızarım. (4) (1) (2) (3) 5. Yaptığım iyi bir iĢten sonra takdir edilmemek canımı sıkar. (4) (1) (2) (3) 6. Öfkelenince kontrolümü kaybederim. (4) (1) (2) (3) (3) 61 7. Öfkelendiğimde ağzıma geleni söylerim. (4) (1) (2) (3) 8. BaĢkalarının önünde eleĢtirilmek beni çok hiddetlendirir. (4) (1) (2) (3) 9. Engellendiğimde içimden birilerini vurmak gelir. (4) (1) (2) (3) 10. Yaptığım iyi bir iĢ kötü değerlendirildiğinde çılgına dönerim. (4) (1) (2) (3) II. BÖLÜM: YÖNERGE: Herkes zaman zaman kızgınlık veya öfke duyabilir. AĢağıda, kiĢilerin öfke ve kızgınlık tepkilerini tanımlarken kullandıkları ifadeleri göreceksiniz. Her bir ifadeyi okuyun ve öfke ve kızgınlık duyduğunuzda genelde ne yaptığınızı düĢünerek o ifadenin yanında sizi en iyi tanımlayan sayının üzerine (X) iĢareti koyarak belirtin. Doğru veya yanlıĢ cevap yoktur. 1. Hiç 2. Biraz 3. Oldukça 4. Tümüyle ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA... 62 Hiç Tümüyle 11. Öfkemi kontrol ederim. (4) (1) (2) (3) 12. Kızgınlığımı gösteririm. (4) (1) (2) 13. Öfkemi içime atarım. (4) (1) (2) (3) 14. BaĢkalarına karĢı sabırlıyımdır. (4) (1) (2) (3) 15. Somurtur ya da surat asarım. (4) (1) (2) (3) (3) ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA... Hiç Tümüyle 16. Ġnsanlardan uzak dururum. (4) (1) (2) (3) 17. BaĢkalarına iğneli sözler söylerim. (4) (1) (2) (3) 18. Soğukkanlılığımı korurum. (4) (1) (2) (3) 19. Kapıları çarpmak gibi Ģeyler yaparım. (4) (1) (2) (3) 63 20. Ġçin için köpürürüm ama gösteremem. (4) (1) (2) (3) ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA... Hiç Tümüyle 21. DavranıĢlarımı kontrol ederim. (4) (1) (2) (3) 22. BaĢkalarıyla tartıĢırım. (4) (1) (2) (3) 23. Ġçimde, kimseye söylemediğim kinler beslerim. (4) (1) (2) (3) 24. Beni çileden çıkaran herneyse saldırırım. (4) (1) (2) (3) 25. Öfkem kontrolden çıkmadan kendimi durdurabilirim. (4) (1) (2) (3) ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA... Hiç Tümüyle 64 26. Gizliden gizliye insanları epeyce eleĢtiririm. (4) (1) (2) (3) 27. Belli ettiğimden daha öfkeliyimdir. (4) (1) (2) (3) 28. Çoğu kimseye kıyasla daha çabuk sakinleĢirim. 29. Kötü Ģeyler söylerim. (4) 30. HoĢgörülü ve anlayıĢlı olmaya çalıĢırım. (4) (1) (2) (3) (4) (1) (2) (1) (2) (3) (3) ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA... Hiç Tümüyle 31. Ġçimden insanların farkettiğinden daha fazla sinirlenirim. (4) 32. Sinirlerime hakim olamam. (4) 33. Beni sinirlendirene, ne hissetiğimi söylerim. (4) (1) (2) (3) (1) (2) (1) (2) (3) (3) 65 34. Kızgınlık duygularımı kontrol ederim. (4) (1) (2) (3) SÜREKLĠ ÖFKE ÖLÇEĞĠ ve ÖFKE ĠFADE TARZI ÖLÇEĞĠ Öfke duygusu ve ifadesini ölçer. Bireysel ya da grup olarak uygulanabilir. Ergen ve yetiĢkinlere uygulanmaktadır. 44 maddelik bir ölçektir. Puanlama “Hiç tanımlamıyor” yanıtından 1, “Biraz tanımlıyor” yanıtından 2, “Oldukça tanımlıyor” yanıtından 3 “Tümüyle tanımlıyor” yanıtından 4 puan elde edilir. SÜREKLĠ ÖFKE ÖLÇEĞĠ 1-Sürekli Öfke (10 madde), ilk 10 maddenin toplanmasıyla, 2-Durumluluk Öfke (10 madde), ikinci 10 maddenin toplanmasıyla, ÖFKE ĠFADE TARZI ÖLÇEĞĠ Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‟nin (24 madde)alt ölçekleri: Kontrol altına alınmıĢ öfke (8 madde), 11, 14, 18, 21, 25, 28, 30 ve 34 no‟lu maddelerin toplanmasıyla 66 DıĢavurulan Öfke (8 madde) 12, 17, 19, 22, 24, 29, 32 ve 33 no‟lu maddelerin toplanmasıyla; Ġçte tutulan öfke (8 madde). 13, 15, 16, 20, 23, 26, 27 ve 31 no‟lu maddelerin toplanmasıyla elde edilir. Sürekli öfke alt ölçeğinden alınan yüksek puanlar, öfke düzeyinin yüksek olduğunu; Kontrol altına alınmıĢ öfke alt ölçeğindeki yüksek puanlar öfkenin kontrol edilebildiğini; DıĢa vurulan öfke alt ölçeğindeki yüksek puanlar, öfkenin kolayca ifade ediliyor olduğunu; Ġçte tutulan öfke alt ölçeğindeki yüksek puanlar ise öfkenin bastırılmıĢ olduğunu göstermektedir. EK 3 HASTANE ANKSĠYETE-DEPRESYON ÖLÇLEĞĠ (HAD-Ö) Hasta adı soyadı: Tarih: Bu anket sizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. Her maddeyi okuyun ve son birkaç gününüzü göz önünde bulundurarak nasıl hissettiğinizi en iyi ifade eden yanıtın yanındaki kutuyu iĢaretleyin. Yanıtınız için çok düĢünmeyin, aklınıza ilk gelen yanıt en doğrusu olacaktır. 1) Kendimi gergin, 'patlayacak gibi' hissediyorum. Çoğu zaman Birçok zaman 67 Zaman zaman, bazen Hiçbir zaman 2) Eskiden zevk aldığım Ģeylerden hala zevk alıyorum. Aynı eskisi kadar Pek eskisi kadar değil Yalnızca biraz eskisi kadar Neredeyse hiç eskisi kadar değil 3) Sanki kötü birĢey olacakmıĢ gibi bir korkuya kapılıyorum. Kesinlikle öyle ve oldukça da Ģiddetli Evet, ama çok da Ģiddetli değil Biraz, ama beni endiĢelendirmiyor. Hayır, hiç öyle değil 4) Gülebiliyorum ve olayların komik tarafını görebiliyorum . Her zaman olduğu kadar ġimdi pek o kadar değil ġimdi kesinlikle o kadar değil Artık hiç değil 5) Aklımdan endiĢe verici düĢünceler geçiyor. Çoğu zaman Birçok zaman Zaman zaman, ama çok sık değil Yalnızca bazen 68 6) Kendimi neĢeli hissediyorum. Hiçbir zaman Sık değil Bazen Çoğu zaman 7) Rahat rahat oturabiliyorum ve kendimi gevĢek hissediyorum. Kesinlikle Genellikle Sık değil Hiçbir zaman 8) Kendimi sanki durgunlaĢmıĢ gibi hissediyorum. Hemen hemen her zaman Çok sık Bazen Hiçbir zaman 9) Sanki içim pır pır ediyormuĢ gibi bir tedirginliğe kapılıyorum. Hiçbir zaman Bazen Oldukça sık Çok sık 69 10) DıĢ görünüĢüme ilgimi kaybettim. Kesinlikle Gerektiği kadar özen göstermiyorum Pek o kadar özen göstermeyebiliyorum Her zamanki kadar özen gösteriyorum 11) Kendimi sanki hep birĢey yapmak zorundaymıĢım gibi huzursuz hissediyorum. Gerçekten de çok fazla Oldukça fazla Çok fazla değil Hiç değil 12) Olacakları zevkle bekliyorum. Her zaman olduğu kadar Her zamankinden biraz daha az Her zamankinden kesinlikle daha az Hemen hemen hiç 13) Aniden panik duygusuna kapılıyorum. Gerçekten de çok sık Oldukça sık Çok sık değil Hiçbir zaman 14) Ġyi bir kitap, televizyon ya da radyo programından zevk alabiliyorum. 70 Sıklıkla Bazen Pek sık değil Çok seyrek EK 4 PSIKOSOMATIK ARAġTIRMALAR IÇIN TANI KRITERLERI (DCPR) SAĞLIK ANKSĠYETESĠ A 1.Ciddi bir hastalığınız olduğu ile ilgili bir endiĢe duyuyor musunuz? □ Evet □ Hayır 2. Burun kanaması, soğuk algınlığı, baĢ ağrısı vb sık görülen belirtileriniz olduğunda bu belirtilerin ciddi bir hastalığa dönüĢeceğinden korkuyor musunuz? (örneğin: aĢırı telaĢlanma, doktorunuz arama, muayene olmak isteme, acil servise baĢvurma, tıp kitaplarına baĢvurma vb) □ Evet □ Hayır →”Hastalık Fobisi”ne geçiniz B Doktorunuz size herhangi bir hastalığınız olmadığı ve sağlıklı olduğunuz konusunda bilgi ve tıbbi güvence verirse, ona güvenir misiniz? □ Evet □ Hayır C Son 6 ay içinde bu tür korkular yaĢadınız mı? □ Evet □ Hayır Tanı: A (1 ve/veya2) = evet+B = evet+C = evet 71 FOBĠK BOZUKLUK A Ciddi bir hastalığa yakalandığınız korkusuyla hiç Ģiddetli kaygı (anksiyete) ya da panik atak yaĢadığınız oldu mu? □ Evet □ Hayır →”Tanatafobi”ye geçiniz B Doktorunuz ve laboratuar tetkileriniz herhangi bir ciddi tıbbi hastalığınızın olmadığını göstermesine rağmen sizin kötü bir hastalığınız olduğuna dair korkularınız var mı? (örn; AIDS, kanser vb) □ Evet □ Hayır C Kötü bir hastalığınız olduğuna dair korkunuz 6 aydan daha uzun süre mi devam ediyor? □ Evet □ Hayır Tanı: A = evet+B = evet+C = evet TANATOFOBĠ A Herhangi tehdit edici bir durum ya da gerçek bir tehlike olmaksızın, ölüme yaklaĢtığınıza ya da, kısa süre içinde ölecek olduğunuza dair bir korkunuz oldu mu? □ Evet □ Hayır →”Hastalık İnkarı”na geçiniz B Size ölümü çağrıĢtıran haberlerden (örn; cenaze, ölüm ilanı vb) korkar mısınız? □ Evet □ Hayır C Size ölümü çağrıĢtıran durumlardan kaçındığınız olur mu? (televizyonun kanalını değiĢtirmek, ölmüĢ birinden, afetlerden, kazalardan vb. bahsedildiğinde sohbet konusunu değiĢtirmek gibi) □ Evet □ Hayır 72 Tanı:A = evet+B = evet+C = evet HASTALIK ĠNKÂRI A 1.YaĢamıĢ olduğunuz ciddi belirtileri doktorunuzla paylaĢmayı ihmal ettiğiniz ya da doktorunuzun koymuĢ olduğu tanıyı ve önerilerini göz ardı ettiğiniz oldu mu? □ Evet □ Hayır 2.Doktorunuz size bir hastalığınızın olduğunu söyleyip, ilaç kullanmanızın, diyet yapmanızın, egzersiz yapmanızın uygun olacağını bildirdiğinde bu tıbbı önerilere uyar mısınız? □ Evet □ Hayır A1 = Hayır, A2 = Evet ise “Psikiyatrik Bozukluklara İkincil Fonksiyonel Somatik Semptomlar”a geçiniz B Doktorunuz size tıbbı bir hastalığınız olduğunu söyleyip, tıbbı durumuzla ilgili net bir açıklamada bulunup neler yapmanız gerektiğini anlattı mı? Tanı: A (1 = evet ve/veya 2 = hayır; ya da 1 = evet ve /veya 2 = evet; ya da 1 = hayır ve/ veya 2 = hayır) ve B = evet PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUKLARA ĠKĠNCĠL FONKSĠYONEL SOMATĠK SEMPTOMLAR A Günlük yaĢantınızı etkileyen, sıkıntı verici, tekrar tekrar tıbbı tedavi almanıza yol açan belirtiler (çarpıntı, terleme, titreme, yüzde kızarma, sindirim sistemi belirtiler, baĢ dönmesi, kas ağrıları, dinlenmeyle geçmeyen yorgunluk ) yaĢadığınız oldu mu? □ Evet □ Hayır B Doktorunuz fiziksel belirtilerinizin herhangi tıbbı bir durumdan kaynaklanmadığını söyledi mi? □ Evet □ Hayır 73 C GörüĢmeci herhangi bir psikiyatrik hastalık varsa kaydetmelidir. □ Evet □ Hayır D GörüĢmeci eğer psikiyatrik bir hastalık varsa, öncelikli olarak psikiyatrik hastalık mı yoksa fonksiyonel somatik bozukluğun mu baĢladığını belirterek kaydetmelidir. (örneğin; fonksiyonel somatik bozukluktan önceki 6 ay içinde ortaya çıkmıĢ psikiyatrik bozukluk ya da psikiyatrik bozukluktan 3 ay önce ortaya çıkmıĢ fonksiyonel somatik bozukluk.) □ Evet □ Hayır Evet: Fonksiyonel somatik belirtiler psikiyatrik hastalık baĢlangıcından önce değildir. Tanı: A = evet + B = evet + C = evet + D = evet (Her iki hastalığında başlangıcını değerlendir) ISRARLI (SÜREĞEN, PERSĠSTAN) SOMATĠZASYON A ġimdi size sayacağım bozukluklardan herhangi birinden dolayı 6 aydan uzun süre sıkıntı yaĢadığınız ve bunlardan dolayı tıbbi tedavi arayıĢına girdiğiniz (doktora gittiğiniz) ya da bu bozukluklar nedeni ile yaĢam kalitenizin kötü etkilendiği oldu mu? - Kas ağrısı ya da sızısı □ - Sürekli (kalıcı) yorgunluk □ - Midede ağrı, yanma, ĢiĢkinlik ya da hazımsızlık □ - Kabızlık ya da ishal □ - Çarpıntı □ - Solunum güçlüğü □ - Diğer □ □ Evet □ Hayır 74 →”Konversiyon Belirtileri”ne geçiniz B Bu hastalıklarla ilgili herhangi tıbbı bir neden bulundu mu? □ Evet □ Hayır C 1. Bu hastalıklara yönelik ilaç tedavisi aldıysanız, bu ilaçların rahatsız edici yan etkileri oldu mu? □ Evet □ Hayır 2. Kendinizi daha kötü hissettiniz mi? □ Evet □ Hayır 3. Temel hastalığınız yanı sıra, baĢka herhangi bir tıbbi belirti yaĢadınız mı? □ Evet □ Hayır Tanı: A = evet + B = hayır + C (1 ve / veya 2 ve / veya 3) = evet KONVERSĠYON BELĠRTĠLERĠ A AĢağıdaki fiziksel hastalıklardan herhangi birini yaĢadınız mı? (denge sorunları, lokalize paralizi ya da zayıflık, ses kaybı, yeme zorluğu, çift görme ya da bulanık görme) □ Evet □ Hayır →”Yıldönümü Reaksiyonu”na geçiniz B Doktor sizdeki belirtileri açıklayan herhangi bir spesifik etken ya da tıbbi neden buldu mu? 75 □ Evet □ Hayır C 1.Bu belirtiler ortaya çıkmadan önce özel bir olay yaĢadınız mı? □ Evet □ Hayır Cevabınız evet ise, sizce bu belirtiler yaĢadığınız olayla iliĢkilimidir? □ Evet □ Hayır 2.GeçmiĢte de aynı belirtileri yaĢadığınız oldu mu? □ Evet □ Hayır Ya da size yakın birinde benzer belirtileri gördünüz mü? □ Evet □ Hayır 3.GörüĢmeci, hasta eğer belirtileri ile ilgili ambivalans gösteriyorsa bunu değerlendirmelidir. □ Evet □ Hayır 4.GörüĢmeci histriyonik kiĢilik özelliklerini değerlendirmelidir. □ Evet □ Hayır Tanı: A = evet + B = hayır + C (4 özellikten en az 2’si) = evet YILDÖNÜMÜ REAKSĠYONU A Daha önce sıralamıĢ olduğum belirtilerden (çarpıntı, terleme, titreme, yüzde kızarma, sindirim sistemi sorunları, baĢ dönmesi, kas ağrıları, sürekli yorgunluk, denge sorunları, lokalize paralizi ya da zayıflık, ses kaybı, yeme zorluğu, çift görme ya da bulanık görme) bir ya da birkaçını yaĢadıysanız ve doktorunuz bu belirtilere neden olacak herhangi tıbbı bir neden bulamadıysa, bu belirtilerin ortaya çıkmasından önce yaĢamıĢ olduğunuz özel bir durum hatırlıyor musunuz? 76 □ Evet □ Hayır →”Tip A Kişiliğe” geçiniz B 1.Bu belirtiler sizin için önemli olan bir olayla aynı tarihte ya da aile üyelerinden birinde yaĢamı tehdit edici bir hastalığın geliĢtiği yaĢta mı ortaya çıktı? □ Evet □ Hayır 2.Ailenizden herhangi biri sizin Ģu anda olduğunuz yaĢta ciddi bir hastalık geçirdi mi ya da yaĢamını yitirdi mi? □ Evet □ Hayır Tanı: A = evet + B (1 ve/veya 2) = evet TĠP A KĠġĠLĠK A 1.Mesainiz bittiği halde, kendinizi sorumlu hissettiğinizden bir iĢi son teslim tarihine yetiĢtirmek için sıklıkla iĢ yerinde kaldığınız olur mu? □ Evet □ Hayır 2. Sıklıkla, baĢladığınız bir aktiviteyi (iĢ ya da iĢ dıĢında) bitirmek için zamanla yarıĢtığınız, zamanın yetmeyeceğiniz düĢündüğünüz olur mu? □ Evet □ Hayır 3.Hastanın hızlı ve patlayıcı bir konuĢması, ani vücut hareketleri, el hareketleri, gergin bir yüz ifadesi var mı? □ Evet □ Hayır 4.Zamanın sıkıĢtığını, yetmeyeceğini hissettiğinizde etrafınızdaki insanlara sinirli (agresif) davranır mısınız? □ Evet □ Hayır 77 5. Sıklıkla huzursuzluk hisseder misiniz? □ Evet □ Hayır 6. Yürümeye, hareket etmeye, eyleme geçmeye, hızlı el kol hareketleri ile konuĢmaya yatkın mısınızdır? □ Evet □ Hayır 7. Aklınızdan aynı zamanda pek çok fikir, düĢünce geçtiği olur mu? □ Evet □ Hayır 8. ĠĢyerinizde hırslı olduğunuzu, diğer insanlardan daha fazla rağbet görmek isteyen ve fark edilen biri olmak istediğinizi düĢünüyor musunuz? □ Evet □ Hayır 9.ĠĢ arkadaĢlarınızla aranızda bir rekabet olduğunu düĢünüyor musunuz? □ Evet □ Hayır 5’ten daha az “evet” yanıtı varsa “İrritabl Duygudurum”a geçiniz B Çarpıntı, terleme, kas ya da mide ağrıları, sindirim sistemi sorunları ve / veya hızlı nefes alıp verme gibi fiziksel belirtileriniz var mı? □ Evet □ Hayır Tanı: A (en az 5 özellik) = evet + B = evet ĠRRĠTABL DUYGUDURUM A 1.Bazen kendinizi gergin, huzursuz hissettiğinizde (ya kısa ya da uzun süre, sık sık ya da kalıcı olarak) , bu duyguyu kontrol etmek için fazla çaba harcama ihtiyacı hisseder misiniz? □ Evet □ Hayır 2. Ya da sözel ya davranıĢsal olarak birden bire kontrolünüzü kaybettiğiniz olur mu? (örneğin bağırmak, kapıyı çarpmak, masayı yumruklamak gibi) □ Evet □ Hayır 78 → “Demoralizasyon” a geçiniz B Bu davranıĢlar sonrasında da kendinizi hala kötü hissediyor musunuz? □ Evet □ Hayır C Çabuk öfkelendiğinizde, huzursuzlandığınızda, kalp atıĢlarınızın hızlandığını ve baĢka belirtilerin ortaya çıkabileceğini hissediyor musunuz? □ Evet □ Hayır Tanı: A (1 ya da 2) = evet + B = evet + C = evet DEMORALĠZASYON A 1. Kendi beklentilerinizi ya da diğer insanların beklentilerini karĢılayamadığınızı hissediyor musunuz? (iĢinizle, ailenizle, sosyal ya da ekonomik durumunuzla ilgili olarak.) □ Evet □ Hayır 2.BaĢ etmede kendinizi yetersiz hissettiğiniz acil çözüm gerektiren bir sorununuz var mı? □ Evet □ Hayır 3.Çaresizlik, umutsuzluk ya /ya da pes etmek gibi duygular yaĢıyor musunuz? □ Evet □ Hayır → “Aleksitimi”ye geçiniz B Bu duygulanım haliniz bir aydan uzun mu sürdü? □ Evet □ Hayır C Bu duygular fiziksel bir hastalığın görülmesinin öncesinde mi ortaya çıktı ya da fiziksel hastalığınızın alevlenmesine neden oldu mu? □ Evet □ Hayır 79 Tanı: A (1ve/veya 2 ve/veya 3) = evet + B = evet + C = evet ALEKSĠTĠMĠ GörüĢmeci aĢağıdaki sorulara ek olarak, söze dökülmeyen davranıĢları ve görüĢmenin tüm içeriğini de değerlendirmelidir: A 1.Ġyi ya da kötü bir Ģey yaĢadığınızda duygularınızı tanımlayabiliyor musunuz? (hoĢ, eğlenceli, üzgün, endiĢeli, sinirli) □ Evet □ Hayır 2. Ġyi ya da kötü deneyimleriniz olduğunda ne olduğunu ve neler hissettiğinizi konuĢur musunuz? □ Evet □ Hayır 3. Gün içerisinde sık sık hayal kurup bunlara kendinizi kaptırdığınız oluyor mu? □ Evet □ Hayır 4.DüĢünceleriniz, sıklıkla sizin içsel duygularınız ve hislerinizle mi ilgilidir? □ Evet □ Hayır 5.Çok güçlü bir duygu yaĢadığınızda fiziksel belirtiler de yaĢar mısınız? (mide ağrısı, vb.) □ Evet □ Hayır 6.Nadiren o anki durumla ya da genel davranıĢ Ģeklinizle uyumsuz olan Ģiddetli öfke patlamaları, ağlama ya da neĢelenme durumlarınız oluyor mu? □ Evet □ Hayır Tanı: En az üç özellik olmalıdır A1 = hayrı; A2 = hayır; A3 = hayır; A4 = hayır; A5 = hayır A6 = evet. 80 EK-5 81 82 83 ÖZGEÇMĠġ Adı : Saliha Soyadı : GÜMÜġ Doğum yeri : Fethiye Doğum tarihi : 15.02.1987 Eğitim : Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri A.B.D AraĢtırma Görevlisi(2012-2016) Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi (2005-2011) Fethiye Mehmet Erdoğan Anadolu Lisesi (2001-2005) Yabancı Dil : Ġngilizce 84