T. C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ AKUT KORONER SENDROMLARDA VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLİKLERİNİN HASTA SONUÇLARINA ETKİSİ DOKTORA TEZİ HAZIRLAYAN Arş. Gör. Serap ÖZER TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Gülümser ARGON İZMİR-2007 2 3 ÖNSÖZ Ve Nihayet Bitti….. 2002 yılında başlayan bu zorlu süreç; yarattığı stres nedeniyle idiyopatik karın ağrıları, saç dökülmeleri, baş ağrıları, uyku sorunları, tedavi gerektiren aritmiler gibi sayısız sıkıntı yaşamama neden olmasına rağmen sona erdi. Benim için oldukça sıkıntılı olan bu süreçte onlar olmasaydı her şey çok daha zor olurdu; Mesleki gelişimimde ve tezimin yürütülmesinde değerli katkıları olan danışmanım ve Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Gülümser ARGON’a, Araştırmamın her aşamasında görüşlerine başvurduğum, desteğini ve ilgisini gördüğüm tez jüri üyesi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu İç Hastalıkları Hemşireliği AD Başkanı Prof. Dr. Çiçek FADILOĞLU’na, Araştırma ile ilgili her konuda bana değerli zamanını ayırarak yardımcı olan, destek veren ve danışmanlık yapan tez jüri üyesi Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemil GÜRGÜN’e, Eğitim sürecimde çok emekleri olan Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu İç Hastalıkları Hemşireliği AD Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Aynur ESEN, Prof. Dr. Ayfer KARADAKOVAN ve Yard. Doç. Dr. Asiye AKYOL’a, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu İç Hastalıkları Hemşireliği AD’da görevli tüm Araştırma Görevlisi arkadaşlarıma, Araştırmanın uygulanmasına olanak sağlayan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İnan SOYDAN’a, Veri toplama aracı olarak kullanılan vücut sıcaklığı ölçüm cihazının ve problarının temininde yardımcı olan Tyco Firmasına, Veri toplama aşamasında yoğun çalışma tempoları içerisinde bana yardımcı olmaya çalışan ve isteklerime katlanan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Başhemşiresi Uzman Hemşire Reyhan DEMİR’e ve Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde çalışan tüm hemşire ve hekim arkadaşlarıma, Kardiyak enzim değerlerinin ölçümü için alınan kan örneklerinin laboratuara ulaştırılmasında yardımını aldığım Selçuk DEMİR’e, Araştırmama katılmayı kabul eden tüm hastalara, Araştırma verilerinin analizinde bilgi, deneyim ve zamanını benimle paylaşan Ege Üniversitesi Biyoistatistik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet ORMAN’a, Araştırmamı maddi açıdan destekleyen Ege Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Şube Müdürlüğü’ne, Her zaman manevi destekleriyle yanımda olan sevgili arkadaşlarım ve dostlarım; New York mesafesine rağmen varlığını hissettiğim Banu AKYÜREK ERİŞ, Nurşen ALTUĞ, Eda DOLGUN, Zuhal TEKDURAN’a, Bu süreçte her türlü huysuzluğuma katlanan, uzun yıllar sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yanımda olmalarını arzu ettiğim ve dilediğim canım Annem ve Babam’a, SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİ sunarım. Ar. Gör. Serap ÖZER İZMİR-2007 4 İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ……………………………………………………………………….... iii İÇİNDEKİLER………………………………………………………………... iv TABLOLAR DİZİNİ………………………………………………………….. ix GRAFİKLER DİZİNİ……………………………………………………….... xiii ŞEKİLLER DİZİNİ………………………………………………………….... xiv KISALTMA ve SEMBOLLER DİZİNİ………………………………........... xv BÖLÜM I GİRİŞ 1. 1. Araştırmanın Konusu.……………………………………………………... 1 1. 2. Araştırmanın Amacı.…………………………………………………........ 5 1. 3. Araştırmanın Hipotezleri.…………………………………………………. 6 1. 4. Araştırmanın Hemşirelik Açısından Önemi.…………………………........ 7 1. 5. Sınırlılıklar ve Karşılaşılan Güçlükler…………………………………….. 8 1. 5. 1. Araştırmaya Dahil Edilme Kriterleri.…………………………………... 9 1. 5. 2. Araştırmadan Dışlama Kriterleri.………………………………………. 9 1. 6. Tanımlar.…………………………………………………………………... 9 1. 7. Literatür Bilgisi.…………………………………………………………... 10 1. 7. 1. Akut Koroner Sendromlar.……………………………………………... 10 1. 7. 1. 1. Tanım ve Risk Belirlemesi.………………………………………….. 10 1. 7. 1. 2. Patofizyoloji.………………………………………………………… 13 1. 7. 1. 3. Etyoloji ve Risk Faktörleri.…………………………………………... 14 1. 7. 1. 4. Akut Koroner Sendrom Tipleri.…………………………………........ 19 1. 7. 1. 5. Akut Koroner Sendromlarda Tanı.…………………………………... 21 1. 7. 1. 5. 1. Semptomlar.……………………………………………………….. 21 1. 7. 1. 5. 2. Fizik Muayene.……………………………………………………. 22 1. 7. 1. 5. 3. Biyokimyasal Belirteçler.…………………………………………. 23 1. 7. 1. 5. 4. Diğer Tanı Testleri.………………………………………………... 24 1. 7. 1. 6. Akut Koroner Sendromlarda Tedavi.………………………………… 25 1. 7. 1. 6. 1. ST Elevasyonu Olmayan Akut Koroner Sendromlarda Tedavi.…... 25 1. 7. 1. 6. 1. 1. Antiiskemik Tedavi.…………………………………………….. 25 1. 7. 1. 6. 1. 2. Antiagregan ve Antikoagülan Tedavi.………………………….. 26 1. 7. 1. 6. 1. 3. İnvaziv Tedavi.…………………………………………………. 27 1. 7. 1. 6. 2. ST Elevasyonu Olan Akut Koroner Sendromlarda Tedavi.………. 27 5 İÇİNDEKİLER Sayfa No 1. 7. 1. 6. 2. 1. Hastane Öncesi Tedavi.……………………………………........ 27 1. 7. 1. 6. 2. 2. Hastane Tedavisi.……………………………………………….. 28 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. Farmakolojik Tedavi.……………………………………........ 29 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 1. Reperfüzyon Tedavisi.…………………………………….. 29 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 2. Aspirin.……………………………………………………. 29 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 3. Heparin.………………………………………………........ 30 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 4. Glikoprotein IIb-IIIa Reseptör Antagonistleri.……………. 30 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 5. Beta Blokerler.…………………………………………….. 31 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 6. Anjiyotensin Konverting Enzim (ACE) İnhibitörleri.…….. 31 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 7. Diğer İlaçlar.………………………………………………. 32 1. 7. 1. 6. 2. 2. 2. Girişimsel Tedavi.………………………………………........ 32 1. 7. 1. 6. 2. 2. 3. Cerrahi Tedavi.………………………………………………. 32 1. 7. 1. 7. Akut Koroner Sendromlarda Hemşirelik Yönetimi.…………………. 33 1. 7. 1. 7. 1. Ağrının Giderilmesi.………………………………………………. 33 1. 7. 1. 7. 2. Gaz Değişiminin Sağlanması .…………………………………….. 33 1. 7. 1. 7. 3. Anksiyete ve Korkunun Giderilmesi.……………………………... 34 1. 7. 1. 7. 4. Konstipasyonun Önlenmesi.………………………………………. 34 1. 7. 1. 7. 5. Disritmilerin Önlenmesi.………………………………………….. 34 1. 7. 1. 7. 6. Hemodinamik Dengenin ve Optimal Kalp Debisinin Sağlanması... 35 1. 7. 1. 7. 7. Aktivite Toleransının Geliştirilmesi.…………………………........ 35 1. 7. 1. 7. 8. Sıvı-Volüm Dengesinin Sağlanması.…………………………........ 35 1. 7. 1. 7. 9. Kalp Yetmezliğinin Önlenmesi.…………………………………... 36 1. 7. 1. 7. 10. Hastalık ve Yaşam Tarzı Değişikliklerine Uyumun Sağlanması.... 36 1. 7. 2. Vücut Sıcaklığı ve Ateş.………………………………………………... 36 1. 7. 3. Akut Koroner Sendromlarda Vücut Sıcaklığı.………………………….. 38 1. 7. 4. Vücut Sıcaklığı Değişikliklerinde Hemşirenin Rolü.…………………... 40 BÖLÜM II GEREÇ-YÖNTEM 2. 1. Araştırmanın Tipi.……………………………………………………........ 43 2. 2. Kullanılan Gereçler.………………………………………………………. 43 2. 2. 1. Veri Toplama Formu (EK I).………………………………………....... 43 2. 2. 2. Ölçüm Çizelgesi (EK II).……………………………………................. 43 2. 3. Kullanılan Yöntemler.…………………………………………………….. 44 6 İÇİNDEKİLER Sayfa No 2. 4. Araştırmanın Yeri ve Zamanı.…………………………………………….. 46 2. 5. Araştırmanın Evreni.…………………………………………………........ 47 2. 6. Araştırmada Örneklem.………………………………………………........ 47 2. 7. Araştırmanın Bağımlı ve Bağımsız Değişkenleri.……………………........ 48 2. 8. Veri Toplama Yöntemi ve Süresi.……………………………………........ 48 2. 9. Verilerin Analizi ve Değerlendirme Teknikleri.…………………………... 49 2. 10. Süre ve Olanaklar.………………………………………………………... 51 2. 11. Etik Açıklamalar.……………………………………………………........ 51 BÖLÜM III BULGULAR 3. 1. Hastaların Tanıtıcı Özellikleri İle İlgili Bulgular.………………………… 53 3. 2. Hastaların Klinik Özellikleri İle İlgili Bulgular.…………………............... 55 3. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı Değişikliklerine ve Bu Değişikliklerin 65 Bağımsız Değişkenler İle İlişkisine Ait Bulgular.……………………………… 3. 4. Vücut Sıcaklığı Değişiklikleri İle Hasta Sonuçları Arasındaki İlişkiye Ait 75 Bulgular.………………………………………………………………............... 3. 4. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yaşamsal Bulguları Arasındaki İlişkiye 75 Ait Bulgular…………………………………………………………………….. 3. 4. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Klinik Parametreleri Arasındaki İlişkiye 89 Ait Bulgular…………………………………………………………………….. 3. 4. 2. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Göğüs Ağrısı Arasındaki İlişkiye Ait 89 Bulgular………………………………………………………………………… 3. 4. 2. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Sendrom Lokalizasyonu Arasındaki 94 İlişkiye Ait Bulgular……………………………………………………………. 3. 4. 2. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Uygulanan Tedaviler Arasındaki 100 İlişkiye Ait Bulgular……………………………………………………………. 3. 4. 2. 4. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle İnfarkt Büyüklüğü (Biyokimyasal 109 Belirteçler) Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular…………………………………… 3. 4. 2. 5. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yatış Günü ve Ortam Isısı Arasındaki 126 İlişkiye Ait Bulgular……………………………………………………………. 3. 4. 2. 6. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Komplikasyon Gelişimi Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular……………………………………………………………. 136 7 İÇİNDEKİLER Sayfa No BÖLÜM IV TARTIŞMA 4. 1. Hastaların Tanıtıcı Özelliklerinin İncelenmesi.………………………........ 141 4. 2. Hastaların Klinik Özelliklerinin İncelenmesi.…………………………...... 142 4. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı Değişikliklerinin ve Bu Değişikliklerin 149 Bağımsız Değişkenlerle İlişkisinin İncelenmesi.……………………………….. 4. 4. Vücut Sıcaklığı Değişiklikleri İle Hasta Sonuçları Arasındaki İlişkinin 154 İncelenmesi……………………………………………………………………... 4. 4. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yaşamsal Bulguları Arasındaki İlişkinin 154 İncelenmesi……………………………………………………………………... 4. 4. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Klinik Parametreleri Arasındaki İlişkinin 158 İncelenmesi……………………………………………………………………... 4. 4. 2. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Göğüs Ağrısı Arasındaki İlişkinin 158 İncelenmesi……………………………………………………………………... 4. 4. 2. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Sendrom Lokalizasyonu Arasındaki 161 İlişkinin İncelenmesi……………………………………………………………. 4. 4. 2. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Uygulanan Tedaviler Arasındaki 161 İlişkinin İncelenmesi……………………………………………………………. 4. 4. 2. 4. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle İnfarkt Büyüklüğü (Biyokimyasal 163 Belirteçler) Arasındaki İlişkinin İncelenmesi…………………………………... 4. 4. 2. 5. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yatış Günü ve Ortam Isısı Arasındaki 166 İlişkinin İncelenmesi……………………………………………………………. 4. 4. 2. 6. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Komplikasyon Gelişimi Arasındaki 170 İlişkinin İncelenmesi……………………………………………………………. 4. 4. 2. 7. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Exitus Durumu Arasındaki İlişkinin 172 İncelenmesi……………………………………………………………………... BÖLÜM V SONUÇ VE ÖNERİLER 5. 1. Sonuçlar.…………………………………………………………………... 173 5. 1. 1. Hastaların Tanıtıcı Özellikleri İle İlgili Sonuçlar.…………………….... 173 5. 1. 2. Hastaların Klinik Özellikleri İle İlgili Sonuçlar.……………………….. 173 5. 1. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı Değişikliklerine ve Bu Değişikliklerin 176 Bağımsız Değişkenlerle İlişkisine Ait Sonuçlar………………………………... 8 İÇİNDEKİLER 5. 1. 4. Vücut Sıcaklığı Değişiklikleri İle Hasta Sonuçları Arasındaki İlişkiye Ait Sayfa No 177 Sonuçlar…………………………………………………………………………….. 5. 1. 4. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yaşamsal Bulguları Arasındaki İlişkiye 177 Ait Sonuçlar………………………………………………………………………… 5. 1. 4. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Klinik Parametreleri Arasındaki İlişkiye 179 Ait Sonuçlar………………………………………………………………………… 5. 1. 4. 2. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Göğüs Ağrısı Arasındaki İlişkiye Ait 179 Sonuçlar…………………………………………………………………………….. 5. 1. 4. 2. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Sendrom Lokalizasyonu Arasındaki 180 İlişkiye Ait Sonuçlar……………………………………………………………….. 5. 1. 4. 2. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Uygulanan Tedaviler Arasındaki 180 İlişkiye Ait Sonuçlar………………………………………………………………... 5. 1. 4. 2. 4. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle İnfarkt Büyüklüğü (Biyokimyasal 181 Belirteçler) Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar…………………………………......... 5. 1. 4. 2. 5. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yatış Günü ve Ortam Isısı Arasındaki 183 İlişkiye Ait Sonuçlar………………………………………………........................... 5. 1. 4. 2. 6. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Komplikasyon Gelişimi Arasındaki 184 İlişkiye Ait Sonuçlar……………………………………………………………….. 5. 2. Öneriler.………………………………………………………………………. 185 BÖLÜM VI ÖZET VE ABSTRACT 6. 1. Özet.…………………………………………………………………………… 186 6. 2. Abstract.………………………………………………………………………. 188 BÖLÜM VII Teşekkürler.…………………………………………………………………............ 190 BÖLÜM VIII Yararlanılan Kaynaklar.…………………………………………………………….. 191 EKLER EK-I: Veri Toplama Formu.……………………………………………………….. 206 EK-II: Ölçüm Çizelgesi.…………………………………………………………… 209 EK-III: Etik Kurul İzin Yazısı.…………………………………………………….. 213 EK-IV: Kurum İzin Yazısı.………………………………………………………… 214 EK-V: Bilgilendirilmiş Onam Formu.……………………………………………... 215 ÖZGEÇMİŞ 216 9 TABLOLAR DİZİNİ Sayfa No Tablo-1: ACC/AHA Kılavuzuna Göre Risk Sınıflaması.…………………........ 12 Tablo-2: Avrupa Kardiyoloji Derneği Kılavuzuna Göre AKS’larda Risk 13 Sınıflaması.……………………………………………………………………... Tablo-3: Araştırmanın Uygulama Takvimi.………………………………........ 52 Tablo-4: Hastaların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımı.………………... 53 Tablo-5: Hastaların Risk Faktörlerine, Risk Faktörü Sayılarına ve BKI’lerine 55 Göre Dağılımı ………………………………………………………………….. Tablo-6: Hastaların KKH Öykülerine ve Öykü Tiplerine Göre Dağılımı.…….. 57 Tablo-7: Hastaların Semptomlarının Başlama Saatine Göre Dağılımı.………... 58 Tablo-8: Hastaların Acil Servise ve Koroner Yoğun Bakım Ünitesine Geliş 59 Saatlerine Göre Dağılımı.………………………………………………………. Tablo-9: Hastaların Başvuru Sırasındaki Semptomlarına Göre Dağılımı.…….. 60 Tablo-10: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre Dağılımı.…………… 61 Tablo-11: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre Dağılımı.…………………... 62 Tablo-12: Hastaların Komplikasyon Gelişme Durumlarına ve Komplikasyon 63 Tiplerine Göre Dağılımı.………………………………………………………... Tablo-13: Hastaların Exitus Durumlarına ve Nedenlerine Göre Dağılımı.……. 64 Tablo-14: Hastaların İlk 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı 65 Ortalamalarının Dağılımı.………………………………………………………. Tablo-15: Hastaların İkinci 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı 67 Ortalamalarının Dağılımı.………………………………………………………. Tablo-16: Hastaların Vücut Sıcaklığı Sınıfları ve Ortalamalarının Ölçüm 70 Zamanlarına Göre Dağılımı.……………………………………………………. Tablo-17: Hastaların Yatış, İlk 24 Saat ve İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı İle 72 Bazı Bağımsız Değişkenler Arasındaki İlişki…………………………………... Tablo-18: Hastaların Kalp Hızı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre 75 Dağılımı………………………………………………………………………… Tablo-19: Hastaların Kan Basıncı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre 77 Dağılımı………………………………………………………………………… Tablo-20: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu 79 Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Tablo-21: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı………………………………………………... 81 10 TABLOLAR DİZİNİ Tablo-22: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Sayfa No 83 Bulgu Ortalamalarının Dağılımı………………………………………………... Tablo-23: Hastaların Koroner Bakım Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre 85 Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı……………………………………... Tablo-24: Hastaların Servis Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu 87 Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Tablo-25: Hastaların Göğüs Ağrısı Şiddetleri ve Ortalamalarının Ölçüm 89 Zamanlarına Göre Dağılımı…………………………………………………….. Tablo-26: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Göğüs Ağrısı 91 Şiddetlerinin Dağılımı…………………………………………………………... Tablo-27: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Göğüs 92 Ağrısı Şiddetlerinin Dağılımı…………………………………………………… Tablo-28: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Göğüs 93 Ağrısı Şiddetlerinin Dağılımı…………………………………………………… Tablo-29: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre Yatış Vücut Sıcaklığı 94 Sınıflarına Dağılımı…………………………………………………………….. Tablo-30: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre İlk 24 Saat Vücut 96 Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı…………………………………………………... Tablo-31: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre İkinci 24 Saat Vücut 98 Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı…………………………………………………... Tablo-32: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre Yatış Vücut Sıcaklığı 100 Sınıflarına Dağılımı…………………………………………………………….. Tablo-33: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı 103 Sınıflarına Dağılımı…………………………………………………………….. Tablo-34: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre İkinci 24 Saat Vücut 106 Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı…………………………………………………... Tablo-35: Hastaların CK ve CK-MB Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına 109 Göre Dağılımı…………………………………………………………………... Tablo-36: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre CK, CK-MB 112 Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Tablo-37: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre CK, CKMB Ortalamalarının Dağılımı…………………………………………………... 114 11 TABLOLAR DİZİNİ Tablo-38: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre CK, CK- Sayfa No 116 MB Ortalamalarının Dağılımı…………………………………………………... Tablo-39: Hastaların Troponin Değerlerinin Ölçüm Zamanlarına Göre 118 Dağılımı………………………………………………………………………… Tablo-40: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Troponin 120 Değerlerinin Dağılımı…………………………………………………………... Tablo-41: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Troponin 122 Değerlerinin Dağılımı…………………………………………………………... Tablo-42: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Troponin 124 Değerlerinin Dağılımı…………………………………………………………... Tablo-43: Hastaların Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde ve Hastanede Yatış 126 Günü Ortalamalarının Dağılımı………………………………………………… Tablo-44: Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Ortam Isısı Ortalamalarının Ölçüm 126 Zamanlarına Göre Dağılımı…………………………………………………….. Tablo-45: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner Yoğun 128 Bakım Ünitesinde Yatış Günü, Hastanede Yatış Günü ve Ortam Isısı Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Tablo-46: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner 130 Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış Günü, Hastanede Yatış Günü ve Ortam Isısı Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Tablo-47: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner 132 Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış Günü, Hastanede Yatış Günü ve Ortam Isısı Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Tablo-48: Hastaların Koroner Bakım Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre 134 Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde ve Hastanede Yatış Günü Ortalamalarının Dağılımı………………………………………………………………………… Tablo-49: Hastaların Servis Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Hastanede Yatış 135 Günü Ortalamalarının Dağılımı………………………………………………… Tablo-50: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon 136 Gelişme Durumlarının Dağılımı………………………………………………... Tablo-51: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı………………………………... 137 12 TABLOLAR DİZİNİ Tablo-52: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Sayfa No 138 Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı………………………………... Tablo-53: Hastaların Koroner Bakım Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre 139 Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı………………………………... Tablo-54: Hastaların Servis Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı………………………………………………... 140 13 GRAFİKLER DİZİNİ Sayfa No Grafik-1: Hastaların İlk 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı 66 Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Grafik-2: Hastaların İkinci 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı 68 Ortalamalarının Dağılımı……………………………………………………….. Grafik-3: Hastaların Vücut Sıcaklığı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına 71 Göre Dağılımı…………………………………………………………………... Grafik-4: Hastaların Kalp Hızı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre 76 Dağılımı………………………………………………………………………… Grafik-5: Hastaların Sistolik Kan Basıncı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına 77 Göre Dağılımı…………………………………………………………………... Grafik-6: Hastaların Diyastolik Kan Basıncı Ortalamalarının Ölçüm 78 Zamanlarına Göre Dağılımı…………………………………………………….. Grafik-7: Hastaların Göğüs Ağrısı Şiddeti Ortalamalarının Ölçüm 90 Zamanlarına Göre Dağılımı…………………………………………………….. Grafik-8: Hastaların CK Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı... 110 Grafik-9: Hastaların CK-MB Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre 110 Dağılımı………………………………………………………………………… Grafik-10: Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Ortam Isısı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı…………………………………………………….. 127 14 ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa No Şekil-1: Akut Koroner Sendromların Sınıflandırılması………………………... 11 Şekil-2: Timpanik Termometre……………………………………………........ 45 15 KISALTMA VE SEMBOLLER DİZİNİ DSÖ Dünya Sağlık Örgütü ABD Amerika Birleşik Devletleri KKH Koroner Kalp Hastalığı AMI Akut Miyokard İnfarktüsü TEKHARF Türk Erişkinlerinde Koroner Arter Hastalığı Risk Faktörleri AKS Akut Koroner Sendrom STEMI ST Elevasyonu Olan Miyokard İnfarktüsü NSTEMI ST Elevasyonu Olmayan Miyokard İnfarktüsü NQMI: Q Dalgasız Miyokard İnfarktüsü QwMI: Q Dalgalı Miyokard İnfarktüsü KAP Kararsız Anjina Pektoris ACC American College of Cardiology AHA American Heart Association SVO Serebrovasküler Olay EKG Elektrokardiyografi cTnI Kardiyak Troponin I cTnT Kardiyak Troponin T VT Ventriküler Taşikardi VF Ventriküler Fibrilasyon HT Hipertansiyon TÜMAR Türkiye Akut Miyokard İnfarktüsü Araştırması DM Diabetes Mellitus LDL Düşük Dansiteli Lipoprotein VLDL Çok Düşük Dansiteli Lipoprotein HDL Yüksek Dansiteli Lipoprotein HHS Hiperhomosisteinemi BNP Brain Natriüretic Peptide CRP C Reaktif Protein CK Kreatinin Kinaz CK-MB Kreatinin Kinaz-MB LDH Laktik Dehidrogenaz AST SGOT (Glutamat-Oxalasetat Transaminaz) NTG Nitrogliserin 16 KISALTMA VE SEMBOLLER DİZİNİ IV İntravenöz ACE inh. Anjiyotensin Konverting Enzim İnhibitörü ASA Asetilsalisilik Asit aPTT Aktive Parsiyel Tromboplastin Zamanı STK Streptokinaz t-PA Doku Plazminojen Aktivatörü PTKA Perkutan Transluminal Koroner Anjiyoplasti UFH Unfraksiyone Heparin LMWH Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin IL-1 İnterlökin 1 TNF Tümör Nekroz Faktörü KB Kan Basıncı SKB Sistolik Kan basıncı DKB Diyastolik Kan basıncı BKI Beden Kitle İndeksi HLP Hiperlipidemi SAP Stabil Anjina Pektoris KA Koroner Anjiyografi SVT Supraventriküler Taşikardi 17 BÖLÜM I GİRİŞ 1. 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU Kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde devam eden gelişmelere karşın insanlar hala, daha ileri yaşlara ulaşmakla birlikte, bu hastalıklar nedeniyle ölmektedir. Kardiyovasküler hastalıklar birçok ülkede tüm etnik gruplardaki erkek ve kadınlarda ölüm nedeni olarak ilk sırada yer almakta ve aynı derecede önemli olarak yaşamı kısıtlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2020 yılı için hazırladığı yaşamı kısıtlayan önde gelen nedenler listesinde koroner kalp hastalığının (KKH) birinci, inmenin de dördüncü sırayı alacağı belirtilmektedir (56). Kardiyovasküler hastalıklar son 10 yılda ölüm oranlarının azalmasına karşın, tüm dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde epidemik olmaya başlamıştır (47,56,89,96). Kardiyovasküler ölümlerin % 50’sinden sorumlu ve halen önemli bir toplumsal sorun olan KKH’nın (3,89,113) Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) 12.2 milyon bireyi etkilediği, her yıl 117.000 ölüme ve yaklaşık iki milyon bireyin anjina yaşamasına neden olduğu ve akut miyokard infarktüsü (AMI) geçiren birey sayısının 7.2 milyon olduğu bildirilmektedir (3,47,96). Ülkemizde ise; Türk Erişkinlerinde Koroner Arter Hastalığı Risk Faktörleri (TEKHARF) çalışmasının verilerine dayanılarak yayınlanan Türkiye Kalp Raporu-2000’de; yaklaşık iki milyon koroner kalp hastası olduğu ve bu rakamın 2010 yılında yaklaşık 3.4 milyona ulaşacağı, her yıl yaklaşık 200.000 yeni akut koroner olay yaşandığı ve yılda tahmini 130.000 kişinin KKH’dan öldüğü bildirilmiştir (115,123). Yaşanan akut koroner olayların % 60 kadarının Q dalgalı MI (QwMI) ve % 30 kadarının da kararsız anjina pektoris (KAP) olduğu tahmin edilmektedir (83). KKH geniş ölçüde yaşa ve cinsiyete bağlı olarak ortaya çıkmaktadır (116). Erkeklerde kadınlardan daha genç yaşlarda ortaya çıkmakta ve iki-üç misli daha sık görülmektedir. Kadınların bu avantajlı durumu menapoz sonrası dönemde ortadan kalkmaktadır (83). KKH geleneksel olarak erkekleri etkileyen bir sorun olmasına karşın kadınlarda prognoz daha kötüdür. Framingham çalışmasında belirtildiği üzere; kadınların AMI’den sonra ölüm olasılığı erkeklerden daha fazladır. Bu durum aynı 18 zamanda koroner arter by-pass cerrahisi ve koroner anjiyoplasti için de geçerlidir (164). Yapılan birçok gözleme dayanan çalışma sonuçları KKH’na yol açan birtakım özelliklerin tanımlanmasına neden olmuştur. Bu özellikler risk faktörleri olarak tanımlanmıştır (13). Teknolojinin ilerlemesi bireyler için pek çok yarar sağlarken, beraberinde hareket kısıtlılığını da getirmiştir. Büyük şehirlerde bedensel aktivite olasılığı gittikçe azalırken, beslenme tarzı da değişmiş, doğal besinlerden uzaklaşılarak daha çok karbonhidrat ve yağ içeren, kolesterol, yağ asitleri gibi lipit faktörlerinin artmasına neden olan yemek tarzı tercih edilmeye başlanmıştır. Ayrıca stres, hava kirliliği, sigara, şişmanlık gibi faktörler de KKH riskini arttırmaktadır (20,23). Bu risk faktörlerinin belirlenmesi ve modifikasyonu ile hastalığın önlenmesi veya ilerlemesinin durdurulması mümkün olabilmektedir (13). KKH’nın en sık nedeni aterosklerozdur. Ateroskleroz kronik, progressif ve multifokal bir intimal hastalıktır (12). Bilinen risk faktörleri aterosklerotik süreci tetikleyerek aterosklerotik plak oluşumuna neden olur (13). Plak yırtılması durumunda bu bölgede bir trombüs oluşarak damarın bir kısmını yada tümünü geçici veya kalıcı olarak tıkar. Eğer damar uzun süre tümüyle tıkalı kalırsa koroner arter perfüzyonuna bağımlı olan miyokard hücreleri ölür ve bu süreç miyokard nekrozu ve infarktüs ile sonuçlanır (43,62). Akut miyokard iskemisine bağlı gelişen klinik semptomların tümü akut koroner sendrom (AKS) olarak adlandırılmaktadır. AKS’lar, klinik, iskemi derecesi, koroner anatomi ve prognoz açısından heterojen bir gruptan oluşurlar. Bu geniş yelpazenin içinde birden fazla klinik sorun olup, ortak özelliği hızlı karar verilip tedavi planı yapılması gereken klinik durumlar olmasıdır. AKS terimi, ST elevasyonu olan (STEMI) ve olmayan (NSTEMI) miyokard infarktüsü ve kararsız anjina pektorise ortak olarak verilen bir isimdir. Kararsız anjina ve NSTEMI, aterosklerotik kalp hastalığına bağlı gelişen ve kardiyak ölüm ve miyokard infarktüsü gelişmesi açısından yüksek risk taşıyan klinik sendromlardır (156). Akut koroner sendromların en ölümcül şekli AMI’dür. Vakaların % 15-20’si tıbbi yardım alamadan, % 15 kadarı ise hastaneye ilk yatış sırasında kaybedilmektedir. Hastane yatışı ile birlikte ölüm oranlarında belirgin bir düzelme olur. Hastane içi mortalite hızı da ilk iki gün en yüksektir ve sonra giderek azalır. 19 AMI gerçek bir tıbbi acildir. Tanı, tedavi ve bakım ne kadar erken gerçekleştirilirse yarar da o kadar büyük olmaktadır (101). AMI’de en sık görülen başvuru semptomu şiddetli göğüs ağrısıdır. Beraberinde dispne, terleme, bulantı-kusma ile birlikte olan veya olmayan epigastrik rahatsızlık, halsizlik, anksiyete ve subfebril ateş gibi semptom ve bulgular olabilir (19,82). Ateş AMI’nün ilk günlerinde yaygın olarak görülen ve prognostik değeri sorgulanmayan klinik bir özelliktir (125). Genellikle ilk 24 saatte başlayan, 38.9 ºC’ye kadar yükselebilen ve bir haftadan daha kısa sürede düşen ateş miyokard nekrozuna yanıt olarak gelişmektedir (19,124). AMI’lü hastalarda vücut sıcaklığındaki yükselmeler kalp yetmezliği ve disritmi gelişme riskini arttırdığı için büyük önem taşımaktadır (131). Literatürde vücut sıcaklığı ve AMI ilişkisini inceleyen birtakım çalışmaların olduğu görülmektedir. Bu çalışmalarda vücut sıcaklığı ile infarkt büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki olduğu, vücut sıcaklığındaki birkaç derecelik yükselmenin bile miyokardiyal nekrozu agreve edebildiği ve klinik sonuçları kötüleştirebildiği belirlenmiştir (27,79,84,104,110,125,130,131). Sıcaklıkla ilgili yapılan çalışmalarda; aynı zamanda aterosklerotik koroner arterler içerisindeki sıcaklık değişiklikleri ve sonuçları araştırılmıştır. Bu doğrultuda elde edilen bulgular akut koroner sendromlu hastalarda aterosklerotik plaklarda sıcaklığın arttığını, bu sıcaklık artışının hassas plak inflamasyonu ile ilişkili olduğunu, istenmeyen klinik sonuçların güçlü bir göstergesi olduğunu (136,139,143,146,147,148,157) ve statin tedavisinin plak sıcaklığı üzerinde yararlı etkileri olduğunu göstermiştir (148,157). Bu araştırmaların dışında yine sıcaklıkla ilgili olarak miyokardiyal hipotermi çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmaların sonuçları da orta dereceli hipoterminin infarkt büyüklüğünü azaltabildiğini ve miyokardı koruyucu güçlü bir etki oluşturduğunu göstermiştir (46,63,76,77,78,105,128) Literatürde yer alan diğer vücut sıcaklığı ile ilgili çalışmalar incelendiğinde ise; inmeli hasta grubunda yapılan çok sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Bu çalışmalarda da AMI çalışmalarında olduğu gibi vücut sıcaklığındaki yükselmelerin akut inmeli hastalarda infarkt büyüklüğünü, sonuçları ve mortaliteyi nasıl etkilediği değerlendirilmiştir ve akut inmeli hastalarda ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı yüksekliklerinin infarkt büyüklüğünü arttırdığı, sonuçları kötüleştirdiği, kısa ve uzun 20 dönemli mortaliteyi de etkilediği saptanmıştır (34,52,64,103,129,163). Akut inmeli hastalar üzerinde gerçekleştirilen vücut sıcaklığı ile ilgili çalışmaların bir kısmında ise orta dereceli hipoterminin ve parasetamol tedavisinin etkinliği incelenmiş ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir (48,50,51,93,98,161). AKS’lu hastalarda vücut sıcaklığı değişikliklerinin ve etkilerinin belirlenmesi çalışma sayısının sınırlı olduğu bu alanda bilimsel bir veri sağlayacağı ve hastaların yönetiminde etkili stratejiler geliştirmeye katkıda bulunacağı için önemlidir. 21 1. 2. ARAŞTIRMANIN AMACI Araştırmanın temel amacı; akut koroner sendromlarda vücut sıcaklığı değişikliklerinin hasta sonuçlarına (yaşamsal bulgular ve klinik parametreler) etkisini araştırmaktır. Bu doğrultuda belirlenen alt amaçlar ise şunlardır; 1) Araştırma kapsamına alınan hastalarda koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki vücut sıcaklığını belirlemek, 2) Hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saati içerisindeki vücut sıcaklığı değişikliklerini izlemek, 3) Hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saati içerisindeki vücut sıcaklığı değişikliklerini izlemek, 4) Hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günler içerisindeki vücut sıcaklığı değişikliklerini izlemek, 5) Hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saat ve ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklıklarının bazı bağımsız değişkenlerle (yaş, cinsiyet, BKI, risk faktörleri vs.) olan ilişkisini araştırmak, 6) Koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki vücut sıcaklığının yaşamsal bulgular (kalp hızı ve kan basıncı) ve klinik parametreler (göğüs ağrısı, sendromun lokalizasyonu, tedavisi, infarkt büyüklüğü (biyokimyasal belirteçler), koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü, koroner yoğun bakım ünitesi ortam ısısı, komplikasyon gelişimi ve hastane mortalitesi) üzerindeki etkisini incelemek, 7) Göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığının yaşamsal bulgular ve klinik parametreler üzerindeki etkisini incelemek, 8) Göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığının yaşamsal bulgular ve klinik parametreler üzerindeki etkisini incelemek, 9) Hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günlerdeki vücut sıcaklığının yaşamsal bulgular ve klinik parametreler (koroner yoğun bakım ünitesinde, hastanede yatış günü, komplikasyon gelişimi ve hastane mortalitesi) üzerindeki etkisini incelemektir. 22 1. 3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ 1) Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış, göğüs ağrısının başlangıcının ilk ve ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı ile bazı bağımsız değişkenler (yaş, cinsiyet, BKI, risk faktörleri vs.) arasında ilişki vardır. 2) Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir. 3) Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir. 4) Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir. 5) Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günlerdeki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir. 6) Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri etkilemektedir. 7) Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri etkilemektedir. 8) Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri etkilemektedir. 9) Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günlerdeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri etkilemektedir. 23 1. 4. ARAŞTIRMANIN HEMŞİRELİK AÇISINDAN ÖNEMİ Fizyolojik dengeyi yansıtan yaşamsal bir fonksiyon olan vücut sıcaklığının değerlendirilmesi bilinen en eski tanı yöntemlerinden birisidir ve hem bireysel yaşamda hem de tıbbi bakımda sağlık ve hastalığın önemli bir belirtisidir (39,150). Hemşirelik bakımında hastanın vücut sıcaklığını da içeren yaşamsal bulguların gözlenmesi oldukça önemlidir (69,150). Hemşirelik bakımının sistematik ve yapısal bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak için yeterli ölçüm ve değerlendirmeler ile sorunların tanılanması, planlama yapılması, girişimlerin uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesi gerekmektedir (150). AKS’lu hastalarda vücut sıcaklığı değişikliklerinin etkilerini daha iyi anlayabilmek hemşirelik bakımına yön vermesi açısından önem taşımaktadır. Hastaların bakımıyla ilgili doğru kararlar verebilmek için deneyimler, gözlemler yada ön seziler yeterli olamamaktadır. Bu nedenle vücut sıcaklığı değişikliklerinin ve etkilerinin klinik açıdan incelenmesine ve kanıtlanmasına gereksinim duyulmaktadır. Günümüzde etkin hemşirelik bakımı sağlanabilmesi, komplikasyonların önlenmesi ve istenilen sonuçlara ulaşılabilmesi için kanıta dayalı uygulamalar ve bunun için de kanıta dayalı araştırmalar önem kazanmıştır. Hemşireler AKS’lu hastalarda vücut sıcaklığının nasıl değişkenlik gösterdiğini, vücut sıcaklığını etkileyen faktörlerin neler olduğunu, vücut sıcaklığındaki değişikliklerin ne anlama geldiğini ve sonuçlarını bilmeli, vücut sıcaklığını düzenli aralıklarla izlemeli ve kaydetmeli, değişiklik olduğu durumlarda uygun hemşirelik girişimlerini planlamalı, uygulamaya geçirmeli, sonuçları değerlendirmeli ve hekimi değişikliklerden haberdar etmelidir. Bu çalışmada basit ve uygulanması kolay bir yöntem kullanılarak hastaların prognozu hakkında önceden ve hastaya zarar vermeden bilgi edinilmesi sağlanmaya ve pratik anlamda da yararlı sonuçlar elde edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışmada hemşirelik yoğun bakım hizmetlerinde gözden kaçan bir noktaya da dikkat çekilmiştir. 24 1. 5. SINIRLILIKLAR VE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER Araştırmanın yeri Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesi ile sınırlandırılmıştır. Araştırmanın bu kurumda yapılmasının nedeni; hastanenin bir eğitim kuruluşu olması, kuruma başvuran hasta sayısının çok olması, araştırmacının daha önce bu klinikte çalışmış ve AKS’lu hastalara bire bir bakım vermiş olmasıdır. Araştırmacının bu klinikte çalışmış olması araştırmanın yürütülmesinde kontrol gücünü arttırarak, hastalara ulaşma ve yaklaşım açısından kolaylık sağlamıştır. Araştırmaya dahil edilen hastaların önemli inflamasyon göstergeleri olan CRP, lökosit gibi kan değerlerine bakılamaması, ekokardiyografik ve anjiyografik analizlerinin değerlendirilememesi araştırmanın diğer sınırlılıklarını oluşturmaktadır. Araştırmanın yürütülmesinde çok sık aralıklarla (göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ilk 24 saat için iki, ikinci 24 saat için dört, koroner yoğun bakım ünitesindeki diğer günler için altı, serviste kalınan günler için 12 saat aralıklarla) vücut sıcaklığı, kalp hızı ve kan basıncı ölçümlerinin yapılmış olması, rutin dışındaki saatlerde venöz kan örneklerinin alınması ve bu kanlar için gerekli hekim isteminin sağlanması, kanların laboratuvara ulaştırılması, çeşitli zaman aralıklarında kardiyak enzimlerin bakılması için gerekli olan kitlerin olmaması, araştırma için gerekli olan ölçümlerin gece ve hafta sonundaki dönemlerde de yapılmış olması birçok güçlük yaşanmasına neden olmuştur. 25 1. 5. 1. Araştırmaya Dahil Edilme Kriterleri Araştırmaya göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ilk 48 saat içerisinde AKS tanısı ile koroner yoğun bakım ünitesine gelen, 18 yaş ve üstü, görme ve işitme sorunu olmayan, bilişsel bozukluğu olmayan, soruları yanıtlayabilen, sık aralıklarla timpanik yolla vücut sıcaklığı, kalp hızı ve kan basıncı ölçümünü, rutin dışında kan alınmasını ve araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar dahil edilmiştir. 1. 5. 2. Araştırmadan Dışlama Kriterleri Aktif enfeksiyonu olan, sistemik hastalığı (bağ dokusu hastalığı, malignite, eş zamanlı vs.) bulunan, bilinci kapalı olan, resüsitasyon ve defibrilasyon uygulanmış, tiroid fonksiyon bozukluğu olan, amfetamin, monoamin oksidaz inhibitörü, antidepresan, antipsikotik, antikolinerjik ve antihistaminik gibi ekstrakardiyak ilaç kullanan, kulak akıntısı ve enfeksiyonu olan hastalar örneklem dışında bırakılmıştır. 1. 6. TANIMLAR Akut Koroner Sendrom: Akut miyokard iskemisi ile uyumlu klinik semptomların tümünü ifade etmek için kullanılan bir terimdir (156). Kararsız Anjina Pektoris: 20 dakikadan uzun süren istirahat anjinası, son iki ay içerisinde başlayan ciddi egzersiz anjinası veya son zamanlarda şiddeti artan egzersiz anjinası olarak tanımlanır (41). NSTEMI: Dirençli ST segment yükselmesi bulunmayan, ölüm veya reinfarktüs riski yüksek olan AKS tipidir (35,38). STEMI: ST segment yüksekliği ile seyreden, lezyonun daha proksimalde olduğu, miyokard kaybının daha fazla ve prognozun daha kötü olduğu AKS tipidir (71). Vücut Sıcaklığı: Üretilen ve tüketilen sıcaklık arasındaki dengedir (21). Hipotermi: Vücut sıcaklığının normal sınırların altında olmasıdır (21). Normotermi: Vücut sıcaklığının normal sınırlarda olmasıdır (21). Hipertermi: Normal homeostaz mekanizmalarının dışında vücut sıcaklığında artıştır (17). 26 1. 7. LİTERATÜR BİLGİSİ 1. 7. 1. AKUT KORONER SENDROMLAR 1. 7. 1. 1. TANIM ve RİSK BELİRLEMESİ Akut koroner sendrom tanım olarak, koroner arter kan akımının azalması sonucu oluşan miyokardiyal iskeminin neden olduğu klinik tabloların tamamını ifade etmektedir. Miyokardiyal kan akımındaki ani bozulma sonucu gelişebilen KAP, AMI ve ani kardiyak ölüm bu klinik spektrumun farklı uçlarında yer almaktadır. Akut miyokard infarktüsü ile KAP ayırımını keskin sınırlar ile yapmak her zaman mümkün değildir. AKS ile acile başvuru ve hospitalizasyon, günümüzde hastalıkların büyük bir kısmını teşkil etmektedir. AKS yol açtığı hospitalizasyon, iş gücü kaybı, morbidite ve mortalite nedeniyle günümüz toplumunun en önemli sağlık sorunlarından birini oluşturmaktadır (5,155). Akut koroner sendromlar ile ilgili yapılan sınıflandırma, Şekil-l'de gösterilmiştir. 27 AKUT KORONER SENDROMLAR ST Yükselmesi ST Yükselmesi Yok Var KAP Q-Dalgasız MI Q-Dalgalı MI Şekil-1: Akut Koroner Sendromların Sınıflandırılması (Kaynak: Müderrisoğlu H., Yıldırır A. (2001). Akut Koroner Sendromlar ve Sınıflaması. Türk Kardiyoloji Dergisi, Akut Koroner Sendromlar Ek Sayı, 4(3):12-5; Tokgözoğlu L. (2004). Akut Koroner Sendromlarda Tanım ve Risk Belirlemesi. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 72-75) AKS tipinin belirlenmesinden sonra eğer hastada STEMI söz konusu ise zaman geçirmeden trombolitik tedavi veya perkutan girişimle koroner reperfüzyon sağlanmalıdır. Göğüs ağrısı şikayeti olan ve STEMI geçirmediği görülen tüm hastalar düşük, orta ve yüksek risk olasılıklı gruplara ayrılmalıdır. Bugün için AKS’larda risk belirlemesinde kullanılan iki temel klavuz bulunmaktadır (Tablo-1 ve Tablo-2). 28 Tablo-1: ACC/AHA Kılavuzuna Göre Risk Sınıflaması Öykü Yüksek Risk Orta Risk Düşük Risk Aşağıdakilerden en az Yüksek risk bulgusu Yüksek-orta risk birinin varlığı olmadan olmadan aşağıdakilerden en az aşağıdakilerden birinin birinin varlığı varlığı Son 48 saatte iskemik Geçirilmiş MI, SVO, semptomların hızlanması periferik damar hastalığı, by-pass, aspirin kullanımı Ağrı Özelliği Uzayan, devam eden Uzamış, geçmiş Son iki haftada başlamış dinlenme ağrısı dinlenme ağrısı, nitrat CCS III-IV anjina (20 dk üzeri) veya dinlenmeye yanıt veriyor Klinik Akciğer ödemi, 70 üstü yaş yeni/artan mitral yetmezlik, S3, yaş raller, hipotansiyon, bradikardi, taşikardi, 75 üstü yaş EKG Dinlenme anjinası ile 0.5 2 mm üstü T dalgası Ağrı sırasında normal mm üstü geçici EKG negatifliği, patolojik Q veya değişmeyen EKG değişikliği, yeni dal dalgası bloğu, sürekli VT Kardiyak cTnT veya I 0.1 ng/ml cTnT veya I hafif artmış Enzimler üstünde 0.1-0.01 ng/ml Normal (Kaynak: Tokgözoğlu L. (2004). Akut Koroner Sendromlarda Tanım ve Risk Belirlemesi. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 72-75; Yalçınkaya S. (2006). ST Yüselmesiz Miyokard İnfarktüsünde Risk Belirlemesi. Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 6(1): 2-7; Maynard S. J. et all (2000). 321(22): 220-223) 29 Tablo-2: Avrupa Kardiyoloji Derneği Kılavuzuna Göre AKS’larda Risk Sınıflaması Yüksek Risk Düşük Risk Tekrarlayan iskemi: Tekrarlayan göğüs Gözlem süresinde iskeminin tekrarlamaması, ağrısı/dinamik ST değişikliği, troponin troponin/enzim yüksekliği olmaması, ST yüksekliği, hemodinamik bozukluk gelişmesi, değişikliği olmaması (normal EKG veya yalnız T tekrarlayan VT-VF değişikliği) (Kaynak: Tokgözoğlu L. (2004). Akut Koroner Sendromlarda Tanım ve Risk Belirlemesi. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 72-75) AKS’larda yukarıda özetlenen yaklaşım ve klavuzlar kullanılarak riskin belirlenmesi hastaya en doğru, etkin ve maliyet yararlanımı yüksek yaklaşımda bulunulmasını sağlamaktadır. 1. 7. 1. 2. PATOFİZYOLOJİ Bilinen risk faktörlerinin aterosklerotik süreci tetiklemesiyle aterosklerotik plak oluşur. Burada hasara-yanıt hipotezi kabul görmüştür. Herhangi bir sebeple endotel hasarı sonucu endotel disfonksiyonu gelişir. Aterosklerotik patogenezde ilk basamak oluşmuş olur. Uygunsuz vazokonstrüksiyon ve endotele bağlı vazodilatasyon bozulur. Büyüme faktörleri üretilir, prokoagülan aktivite ve bariyer permeabilitesi artar. Endotel hücreleri, düz kas hücreleri, makrofajlar, trombositler ve T-lenfositler aterogenezde rol alan hücrelerdir. Adezyon molekülleri, sitokinler ve büyüme faktörleri de ateroskleroz patogenezinde çeşitli kademelerde rol alırlar. Bu hücreler ve maddeler endotel disfonksiyonunu takiben LDL’nin oksidasyonu, köpük hücresi oluşumu, lipit çekirdeğin oluşması, fibröz başlık gelişimi, immün mekanizmaların ve plak vaskülarizasyonunun gelişmesine sebep olurlar. Aterosklerotik lezyonlar yağlı çizgi, fibröz plak ve komplike lezyon devresi olarak gruplandırılabilir. Bu süreç çevresel ve genetik faktörlerin etkisi ile oluşur. Asıl klinik olaylara yol açan ilerlemiş aterosklerotik lezyon olan komplike lezyondur. Ateroskleroz gelişimi kronik ve yavaş bir süreçtir. Lezyon fissüre veya rüptüre olursa komplike hale gelir. Hızla klinik olaylar gelişir. Erken aterosklerotik olaylar 30 tamamen asemptomatiktir. Aterosklerotik lezyonların klinik olaylara yol açması plağın içeriğine bağlıdır. Plak lipitden zengin, inflamatuvar komponenti fazla, düz kas çatısı ince ise rüptüre olmaya ve klinik olaylara yol açmaya eğilimdir. Kararsız aterosklerotik plaklar komplikasyon riski yüksek plaklardır. Bunlar aterosklerotik plakların % 10-20 kadarını oluştururken, akut koroner sendromlardan sorumlu olanlar % 80-90’ını oluşturur. Plak yırtılınca trombojenik materyal kan ile temasa geçer ve trombüs oluşur. Plağın derin veya yüzeyel yırtılması trombüsün tipini belirler. Gelişecek klinik olay bu trombüs formuna göre belirlenebilir. Eğer yırtık yüzeyel ise trombojenik olan bazal membran üzerindeki endotel örtüsü kalkmıştır. Buradaki kollojen ve Von-Willebrand faktörü trombositleri aktive eder ve trombositler birbirine yapışır. Oluşan trombüs beyaz trombüs olup trombositten zengindir, organize olabilir ve plakla bütünleşebilir. Derin plak yırtılması sonucu trombojenik aterom materyali kanın koagülasyon faktörleri ile temas eder. Doku faktörü, F-VII’yi aktive eder, koagülasyon döngüsü başlar. FX ve protrombinaz kompleksinin aktivasyonu ile trombüs oluşur. FX ve protrombinaz kompleksinin aktivasyonu intrensek ve ekstrensek koagülasyon mekanizmalarının ortak yoludur. Protrombinaz kompleksinin aktivitesi ile protrombinden trombin oluşur, o da fibrinojeni fibrine çevirir. Trombin trombosit aktivitesini kuvvetle uyarır. Oluşan trombüs kırmızı trombüs olup, fibrinden zengindir ve trombolitik tedaviden yarar görür. Bu mekanizma AMI’de görülen akut arterial tıkanmanın oluş mekanizmasını açıklamaktadır (13,29,58,59,91,162,165). 1. 7. 1. 3. ETYOLOJİ VE RİSK FAKTÖRLERİ Epidemiyolojik çalışmalardan elde edilen veriler sonucunda ateroskleroz gelişen kişilerde bazı faktörlerin genel populasyona göre daha sık bulunduğu anlaşılmıştır. Bu faktörlere risk faktörleri denilmiştir. Son 20 yılda bu faktörlerin tanımında önemli gelişmeler olmuştur. Risk faktörü kavramı, en az bir risk faktörü olan bir kişide aterosklerotik bir olay gelişme şansının daha fazla veya daha erken olacağı görüşünü kapsamaktadır. 65 yaşın altındaki insanların çoğunda bu risk faktörlerinden biri veya fazlası bulunur. Multiple risk faktörleri varsa, aterosklerotik olay daha da hızlanmaktadır. En önemlileri hiperkolesterolemi, hipertansiyon (HT) ve sigara içimidir (137). 31 A. Pozitif Risk Faktörleri 1) Yaş ve Cinsiyet: KKH en fazla 40 yaşından sonra görülmektedir. Bununla birlikte bazen 30’lu hatta 20’li yaşlarda bile anjinal ataklar veya miyokard infarktüsü görülebilmektedir (19,32,65). Türkiye’de Ağustos 1998-Ağustos 1999 yılları arasında yapılan çok merkezli Türkiye AMI Araştırmasında (TÜMAR); olguların (3358) % 72’sinin 65 yaş altı, % 23’ünün 65-75 yaş arası ve % 5’inin de 75 yaş üstü grupta yer aldığı belirlenmiştir. Bu sonuçlar MI’nün genç yaşlarda görüldüğüne dikkat çekmesi bakımından oldukça çarpıcıdır (108). Herhangi bir yaştaki KKH oranı, kadınlarda erkeklere kıyasla daha düşüktür; ama kadınlarda KKH kökenli yıllık ölüm sayısı (İngiltere ve Galler’de 136.000), erkeklere göre (126.000) daha yüksektir; çünkü kadınlar özellikle ölümlerin büyük çoğunluğunun oluştuğu ileri yaşlarda olmak üzere, toplam nüfus içinde erkeklerden sayıca daha fazladırlar. Erkekler ve kadınlardaki oran arasındaki farklılık, daha genç yaşlarda en yüksek düzeydedir. Örneğin 45-64 yaşlarındaki kadınlarda oran, erkeklerdekinin % 20’sidir; aradaki fark artan yaşla birlikte azalır ve bu oran % 44’e (65-74 yaşlar), % 58’e (75-84 yaşlar) ve % 80’e (85 ve üstü yaşlar) ulaşır (26,60). Oral kontraseptif kullanan kadınlarda KKH daha fazla görülmekte olup bu risk özellikle sigara içen kadınlarda daha belirgindir. Oral kontraseptif alımı bırakıldığında artmış KKH riski devam etmemektedir. Erken menapoza giren kadınlarda, normal veya geç girenlere göre KKH riski üç kat daha fazladır (19,32,65). 2) Aile Öyküsü: Genetik faktörler, ateroskleroz insidansını arttıran hipertansiyon, dislipidemi, diabetes mellitus (DM) ve şişmanlığın gelişiminde etkili olmaktadır. KKH’nın longitüdinal bir çalışması olan Framingham çalışmasında; erkeklerde ailede kalp hastalığı öyküsünün, bağımsız öncül bir gösterge olduğu bildirilmiştir (19,32,65). 3) Hiperlipidemi: Serumda bulunan kolesterol miktarının artması, KKH gelişme riskini arttırmaktadır. Serum kolesterol düzeyi 259 mg/dl üzerinde olan bireylerde KKH gelişme riski, kolesterol düzeyi 200 mg/dl’nin altında olan bireylere göre üç kat daha fazladır. Kolesterol hayvansal dokularda bulunan bir sterol olup trigliseritler ve fosfolipitlerle birlikte kanda dolaşır. Bunlar suda çözülebilir olmadıklarından kanda proteinle birleşmiş halde yani lipoprotein kompleksleri halinde taşınırlar. Kandaki lipoproteinler şunlardır; şilomikronlar, 32 düşük dansiteli lipoproteinler (LDL), çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL), yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL), serbest yağ asitleri ve albümin kompleksleri. KKH ve kan kolesterol düzeyi arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda, kolesterol düzeyi 200 mg/dl’yi aştığı zaman riskin arttığı ortaya çıkmıştır. Bu değer 40-49 yaş grubunda olan erkeklerde bulunması gereken normal değerdir. Doğumda 60 mg/dl olan kolesterol düzeyi birinci yıl sonunda 175 mg/dl’ye çıkar. İkinci yükselme yaşamın üçüncü on yılında başlar ve erkekte 50 yaş civarına kadar devam eder. Kadınlarda bu yükselme daha geç oluşur. Trigliserit düzeylerinde de benzer bir artış vardır. LDL’ye oranla HDL düzeyi düşük olan bireylerde KKH gelişme riski, HDL düzeyi yüksek olan bireylerden daha fazladır. Bu da HDL düzeyindeki yüksekliğin, KKH gelişmesine karşı koruyucu olduğunu düşündürmektedir. Total kolesterolün HDL’ye oranı yada LDL’nin HDL’ye oranı KKH riskini belirlemede en iyi testlerdir. Önerilen kolesterol ve lipoprotein miktarları kan kolesterolünün 200 mg/dl’den, LDL’nin 130 mg/dl’den düşük olması ve HDL’nin 35 mg/dl’den fazla olmasıdır (19,32,65,111). 4) Hipertansiyon: Hipertansiyon KKH, inme ve MI riskini üç-dört kat arttırmaktadır. HT aynı zamanda kadın ve erkeklerde periferal vasküler hastalık, böbrek yetmezliği ve konjestif kalp yetmezliği riskini de arttırmaktadır (111). HT halkımızda KKH ve koroner kökenli ölümleri belirleyici en önemli etkendir; aynı zamanda da çok yaygın bir risk faktörüdür. Halen beş milyon Türk erkeği ile altı milyon Türk kadınında hafif yada şiddetli HT bulunduğu tahmin edilmektedir. HT’nun erişkinlerde koroner hastalık için en anlamlı etken olduğu ve genel popülasyona kıyasla, nispi riskin erkeklerde 3.1 kat iken, kadınlarda 2.6 kat olduğu bulunmuştur (116). 5) Sigara İçimi: Sigara içme günümüzde KKH’nın önlenebilir nedenleri arasında yer almaktadır. Sigara içmeye bağlı gelişen KKH’dan ölüm (MI ve ani kardiyak ölüm) oranları akciğer kanseri ve kronik obstrüktif akciğer hastalığından kaynaklanan ölüm oranlarına göre daha yüksektir. KKH riski içilen sigara miktarı, sigara içme süresi ve genç yaşta sigaraya başlama ile artış göstermektedir. Sigara içen erkeklerde KKH riski içmeyenlere göre iki (60 yaş ve üzerinde)-üç (30-59 yaş) kat daha fazladır. Kadınlardaki duruma bakıldığında ise; sigara içicisi olan kadınların ilk MI riski içmeyenlere göre dört kat daha fazladır. 33 Hemşirelik Sağlık Araştırmasında sigara içmenin fatal KKH ve fatal olmayan MI riskini beş kat, anjina riskini ise üç kat arttırdığı belirtilmiştir. MI ve KKH ölüm riskindeki bu yükselme kadın ve erkeklerde ileri yaşlarda süreklilik göstermektedir (111). Sigara içimi Türkiye’de de en yaygın risk faktörlerinden birisidir. Ergenlik dönemindekiler de dahil edilince, yaklaşık 16.5 milyon Türk’ün düzenli biçimde sigara içtiği tahmin edilmektedir. Yapılan bir taramada hiç sigara içmemiş 40 yaş ve üzerindeki 575 erkek ve kadında koroner ölüme % 3.13 oranında rastlanırken, sigarayı bırakmış yada içmeye devam eden aynı yaş grubundaki koroner ölüm oranı % 5.64 olarak bulunmuştur (116). 6) Diabetes Mellitus: Hem insüline bağımlı olan hem de olmayan DM KKH için majör bir risk faktörüdür. Diğer risk faktörleri ile birlikte ise bu etki daha da belirgindir. Özellikle insüline bağımlı olmayan DM’da sıklıkla birlikte bulunan insülin rezistansı, hiperinsülinemi, hiperlipidemi, obezite ve HT gibi faktörler KKH riskini ayrıca arttırmaktadır. Son yıllarda birçok klavuzda DM’un sadece majör bir KKH risk faktörü olarak değil kardiyovasküler hastalık ve KKH’nın eş değeri olarak kabul edilmesi gerektiği önerilmektedir (12). 7) Obezite, Stress, Fizik Aktivite Azlığı: Obezite ABD’de erkeklerin % 25’ini kadınların ise % 27’sini etkilemektedir. Çok ciddi obezitesi olan erkeklerin oranının % 8, kadınların oranının da % 11 olduğu tahmin edilmektedir (111). Vücut ağırlığı, ideal değerlere göre % 30’dan fazla olan bireylerde KKH morbidite ve mortalitesi yüksektir. Obezite kalp üzerine artı bir yük oluşturmakta ve sıklıkla sedanter yaşam tarzı, yüksek serum kolesterolü ve HT ile birlikte bulunmaktadır (19,32,65,111). Stress ise; kan basıncının yükselmesine neden olmaktadır. Modern yaşamın bir parçası olmasına karşın strese aşırı yanıt, sağlık için bir tehdit oluşturmaktadır. Saldırganlık, hırs ve mükemelliyetçiliğin karakteristik özelliklerini oluşturduğu A tipi kişiliğin, KKH gelişiminde rolü tartışmalıdır. Bilim adamları stres miktarının ve stresin psikolojik etkilerinin, A tipi kişilik gibi belirli davranış şekillerinden daha önemli olduğuna inanmaktadır (12,19,32,65). Fiziksel inaktivite KKH olaylarını iki kat arttırmaktadır. Düzenli fiziksel aktivite (orta yoğunluktaki ve ritmik aktiviteler: yürüyüş, bisiklete binme gibi) özellikle erkeklerde KKH riskini azaltmakta ve plazma lipit profili, kan basıncı, glikoz toleransı, kardiyovasküler ve pulmoner fonksiyonel kapasiteyi olumlu yönde etkilemektedir (3,12,61). Tüm bu olumlu etkilerin sağlanması için 34 haftanın beş veya daha fazla gününde en azından 30 dakikalık orta dereceli aktivitelerin yapılması önerilmektedir (3). B. Negatif Risk Faktörleri 1) HDL Kolesterol Düzeyi: HDL’nin 30 mg/dl’den düşük olması KKH riskini artırırken, 60-90 mg/dl olması KKH riskini azaltır. 2) Apolipoprotein A-I Milano Varlığı: Apo E-1 eksikliği olan farelerde, ağır hiperkolesterolemiye rağmen ApoA-1 Milano’nun, aortik aterosklerozun ilerlemesini engellediği ve plaklardaki lipid ve makrofaj içeriğini azalttığı gösterilmiştir. A-1 Milano bu özellikleri ile aterosklerotik plağın oluşumunu ve ilerlemesini engeller (137). C. Yeni Risk Faktörleri 1) Hiperhomosisteinemi (HHS): Homosistein seviyesi, referans aralığı olan 5-15 µmol/L’nin üst sınırına yakın son çeyreğinde olan kimselerde MI geçirme riski yaklaşık iki-üç kat artar (7,49,137). 2) Lipoprotein (a) Yüksekliği: Plasma Lp (a) düzeyi >30 mg/dL ise, özellikle genç yaşta ortaya çıkan KKH ve inme için önemli bir risk faktörüdür. Birlikte LDL’de artmışsa risk daha da fazla artar. 3) BNP (Beyin Natriüretik Peptit) ve ProBNP Yüksekliği: Özellikle AKS’de yer alan KAP’de, BNP ve NT-ProBNP yükselir (137). 4) Yüksek Sensitiviteli C-Reaktif Protein (CRP) Yüksekliği: Birçok klinik çalışma, hsCRP’nin AKS’li hastalarda başvuru ve taburculuk sırasında prognostik kapasitesini göstermektedir. Özellikle ST segment yükselmesi olmayan AKS’li hastalarda hsCRP’nin kısa ve uzun dönem prognozunu belirlemede bağımsız bir gösterge olduğu belirtilmiştir (9,30,92,137). 5) Enfeksiyon: Gerek AKS’li hastalarda CRP’nin yüksek bulunması, gerekse CRP düzeyi yüksek kişilerde MI ve inme olasılığında artış gösterilmesi, enfeksiyon ve inflamasyonun önemine dikkatleri çekmiştir. 6) Protrombotik Faktörler: Başta fibrinojen olmak üzere Von Willebrand faktör, faktör VII gibi bazı hemostatik unsurların artışı KKH riskini artırabilirler (137). 35 1. 7. 1. 4. AKUT KORONER SENDROM TİPLERİ AKS’lu hastalar 12 derivasyonlu EKG bulgularına göre ST segment yükselmesi olmayan AKS ve ST segment yükselmesi olan AKS olmak üzere 2 ana gruba ayrılır: ST Segment Yükselmesi Olmayan AKS: AKS kliniği olan, fakat dirençli ST segment yükselmesi bulunmayan hastalar KAP veya Q dalgasız MI’dür (NonQMI). EKG’de ST segment çökmesi, kendiliğinden veya nitrogliserinle geçebilen ST segment yükselmesi, T dalga inversiyonu, geçirilmiş MI bulgusu ve sol dal bloğu örneği olabilir. EKG tamamen normal de olabilir. KAP veya Q dalgasız MI’lü hastalarda ölüm veya reinfarktüs riski ilk 30 gün boyunca yaklaşık % 10’dur. ST Segment yükselmesi olmayan AKS’lilerin yaklaşık % 35-50’si medikal tedaviye rağmen tekrarlayan iskemiyle karşılaşabilir (35,38). 1) Kararsız Anjina Pektoris: 20 dakikadan uzun süren istirahat anjinası, son iki ay içerisinde başlayan ciddi egzersiz anjinası veya son zamanlarda şiddeti artan egzersiz anjinası olarak tanımlanır. Klinik seyir özellikleri bakımından eskiden “infarktüs öncesi (preinfarktüs) anjina”, “akut koroner yetersizliği”, “gittikçe şiddetlenen (kreşendo) anjina” olarak tarif edilen tabloların tümü günümüzde, KAP içinde yer almaktadır. KAP’in tanımlanmasında en fazla kabul gören sınıflandırma hastalığı şiddetine, klinik durumuna, tedavi yoğunluğuna ve EKG değişikliklerine göre inceleyen Braunwald sınıflamasıdır (41). KAP’de Braunwald Sınıflandırması Şiddetine Göre Klas I: Yeni başlayan şiddetli anjina veya akselere anjina, istirahat ağrısı yok Klas II: Son bir ay içinde istirahat anjinası var, ancak son 48 saat içinde ağrı yok Klas III: Son 48 saat içinde olan istirahat halinde anjina Klinik Duruma Göre Sekonder Anjina: Miyokard iskemisine yol açan ekstrakardiyak durumlar mevcut Primer Anjina: Miyokard iskemisine yol açan ekstrakardiyak durumlar yok Postinfarkt Anjina: AMI sonrası iki hafta içinde gelişen anjina 36 Tedavi Yoğunluğuna Göre Kronik kararlı anjina için tedavi almayan veya minimal tedavi alanlarda görülen anjina Kronik kararlı anjina için standart tedavi alırken oluşan anjina İntravenöz nitrat dahil maksimal antiisemik tedaviye rağmen ağrısı olanlar EKG Değişiklerine Göre Ağrı sırasında geçici ST-T değişikliği olanlar ve olmayanlar 2) Q Dalgasız Miyokard Infarktüsü: Bu terim, AMI’nün klinik belirtilerinin olduğu ve buna miyokard nekrozuna işaret eden enzim yüksekliklerinin eşlik ettiği, ancak EKG’de patolojik Q dalgalarının bulunmadığı AMI tipini tanımlamak için kullanılır. Nekrozun subendokardiyal bölgede yer alması yani transmural olmaması, EKG’de daha çok ST segment ve T dalga değişikliklerine sebep olur. Bu klinik durum için daha önceleri kullanılmakta olan non-transmural veya subendokardiyal AMI gibi tanımlar yerine bugün Q dalgasız MI deyimi tercih edilmektedir. Q Dalgasız MI tablosu, trombüsün koroner arteri tama yakın tıkadığı, ancak kısa sürede kendiliğinden veya tedavi ile çözüldüğü durumlarda oluşmaktadır. Otopside subendokardiyal nekroz bulunmasına rağmen, koroner arterlerde tam tıkanma nadiren görülür. Q dalgasız MI’lü olguların % 13’ünden azında tam tıkanmaya neden olan trombüs saptanmıştır. Q dalgasız MI vakaları tüm infarktüs olgularının yaklaşık % 30-50’sini meydana getirmektedir. AMI tedavisindeki gelişme ve değişiklikler nedeniyle Q dalgasız MI insidansının artış gösterdiği de bildirilmektedir. Balon anjioplasti, stent, çeşitli aterektomi yöntemleri gibi invaziv kardiyolojik girişimlerin uygulanması sırasında bir komplikasyon olarak Q dalgasız MI oluşabilmektedir (75,171). ST Segment Yükselmesi Olan AKS: ST segment yüksekliği ile seyreden MI, ST yüksekliği olmayıp, takibinde miyokardiyal belirteçlerde artış görülen MI’den klinik, tedavi, prognoz, morbidite ve mortalite yönünden belirgin farklılıklar göstermektedir. ST yüksekliği ile seyreden MI’de lezyon daha proksimal, miyokard kaybı daha fazla ve prognoz daha kötüdür. 1) Q Dalgalı Miyokard İnfarktüsü: ST segment yüksekliği ile seyreden MI, sıklıkla koroner damarda kollateral dolaşım ile telafi edilmesi mümkün olmayan tam bir tıkanma sonucu görülmekte ve seyrinde tıkadığı damarın beslediği alanda nekroz gelişmektedir. Hastaların en az % 30-35’i akut atak sırasında 37 kaybedilmektedir. AMI’den sonra hayatta kalan hastaların yeni bir infarktüs geçirme riski, normal riskten sekiz kat daha fazladır ve bu hastaların % 50’sinden fazlası reinfarktüs ile kaybedilmektedir (71). 1. 7. 1. 5. AKUT KORONER SENDROMLARDA TANI 1. 7. 1. 5. 1. Semptomlar AKS bireye özgü olup hiçbir belirti vermeyebileceği gibi ani kardiyak ölüme de neden olabilir. En önemli semptom şiddetli göğüs ağrısıdır. Ağrının nedeni tam olarak bilinmemektedir ama iskeminin kasda laktik asit gibi asidik maddelerin yada histamin, kininler veya hücresel proteolitik enzimler gibi diğer ağrı uyandıran maddelerin birikimine yol açtığına inanılmaktadır. Anormal maddelerin bu yüksek konsantrasyonları kalp kasında sinir uçlarını uyarmakta ve ağrı duyusu afferent sempatik sinirlerle merkezi sinir sistemine iletilmektedir (72). Ağrı özellikle sternum üzerindedir, ancak göğüs kafesinin her iki tarafına, çeneye, omuzlara, bir veya her iki kola birden yayılabilir. Genellikle şiddetli, yanıcı, baskılayıcı ve sıkıştırıcı tarzda bir ağrı olarak tanımlanır. Bazen hasta ağrı yerine göğüsün tam ortasında bir rahatsızlık hissi tanımlar. Ağrı kısa sürebileceği gibi, çoğunlukla yarım saatten fazla sürer veya saatlerce de devam edebilir. Stabil anjinadan farklı olarak nadiren eforla (egzersizle) gelir, istirahat ile geçmez ve gliseril trinitrata yanıt vermez. Ağrı başlangıçta çok şiddetli olabilir, fakat genellikle belli bir sürede (dakikalar veya saatler) şiddeti giderek artar ve bir süre sabit kaldıktan sonra giderek azalır ve kaybolur. Hastanın öyküsünde sıklıkla son günlerde veya haftalarda yeni başlayan bir anjina veya daha önce var olan anjinada alevlenme vardır. Ağrı, nefes darlığı veya senkop gibi diğer belirtiler tarafından gölgelenmiş olabilir. MI anestezi sırasında veya serebrovasküler bir olay sırasında gelişmiş ise, ki bu durum nadiren görülür, ağrı gizli kalmış olabilir. Nadir olarak da infarktüs tamamen ağrısız olarak gelişebilir. Hastalarda halsizlik, anksiyete, diğer vejetatif semptomlar (soğuk terleme, bulantı, kusma, subfebril ateş gibi semptom ve bulguların bazıları veya biri) olabilir. Ateş sıklıkla miyokard nekrozuna non-spesifik bir yanıt olarak gelişir ve daima düşük düzeydedir, infarktüsün dördüncü-sekizinci saatlerinde başlar ve dört-beş günde normale döner. Hastalarda şok tablosu olabilir. Ritim bozuklukları da sık 38 olarak izlenebilir. Hastaların yaklaşık 1/3’ünde sol kalp yetmezliği semptom ve bulguları saptanır. Bunların başlıcaları; dispne, ortopne, akciğer bazallerinde yaş raller, akciğer ödemine ait diğer bulgu ve belirtilerdir (14,19,44,83,94,100,124,132,134,144). Oskültasyonla tüm hastalarda ek kalp sesleri, üfürümler ve perikardiyal frotman araştırılmalıdır. Solunum sesleri değerlendirilmelidir. İnfarktüs sırasında oluşan sistolik üfürümler çoğunlukla papiller adale fonksiyon bozukluğuna veya rüptürüne bağlı olarak gelişen mitral yetmezliğine veya interventriküler septumun perforasyonuna veya ventrikülün dilatasyonuna bağlı relatif kapak yetmezliklerine bağlıdır. Perikardiyal frotman olması perikardit olduğunu ve antikoagülasyona bağlı hemoperikardiyum tehlikesinin oluşabileceğini gösterir. Akciğerlerde duyulan yaş raller ve bunların yaygınlığı sol ventrikül fonksiyonlarının önemli ölçüde bozulduğunu, akciğerlerde staz ve/veya ödem olduğunu ortaya koyar ve prognozun olumsuzluğu hakkında bilgiler verir (82,83,94,100). 1. 7. 1. 5. 2. Fizik Muayene Fizik muayene çoğunlukla normal sınırlarda olup, eşlik eden nonkardiyak veya noniskemik kalp hastalıklarına ait bulgular saptanabilir. Fizik muayenenin esas amacı kontrolsüz hipertansiyon, hipertiroidi gibi iskemiyi arttıran nedenleri, akciğer hastalıkları gibi eşlik eden hastalıkları ve hemodinamik dengesizlik ile sol ventrikül disfonksiyonuna ait bulguları saptamaktır (74). AKS şüphesi olan her hastanın mutlaka solunum ve dolaşım sistemi muayenesi yapılmalıdır. Çünkü bu sayede özellikle AMI ile gelen hastalarda prognostik açıdan önemli olan bilgiler elde edilebilir. Bu bilgileri elde etmek için ise; Killip-Kimball tarafından geliştirilen bir sınıflama kullanılmaktadır. Bu sınıflamaya göre; Sınıf 1’de yer alan hastalarda ral yoktur ve S3 duyulur. Sınıf 2’de yer alan hastalarda raller akciğer sahalarının yarısından azında duyulur, S3 var yada yoktur. Sınıf 3’e giren hastalarda ise her bir akciğer sahasının yarısından fazlasında raller duyulur ve sıklıkla pulmoner ödem vardır. Sınıf 4 kapsamında değerlendirilen hastalarda ise kardiyojenik şok tablosu gelişmiştir (24,94). 39 1. 7. 1. 5. 3. Biyokimyasal Belirteçler Miyokard hücresi içerisinde bulunan çeşitli enzim ve proteinler iskemi sırasında, bunun şiddeti ile doğru orantılı olarak serbest dolaşıma geçerler. Ancak bunların kanda belirli bir düzeyde saptanabilmeleri için hücre zarının bütünlüğünün bozulması, düşük molekül ağırlıklı olması, hücre içerisinde serbest olarak bulunmaları veya sitozolde depo şeklinde bulunmaları gerekmektedir. Optimal bir özgünlük için; biyokimyasal belirteçlerin miyokardda yüksek oranda bulunması buna karşılık miyokard dışı ve serumda hiç bulunmaması gerekmektedir. Optimal duyarlılık için ise miyokard hasarını takiben süratle seruma çıkması ve serumdaki miktar ile hasarın derecesi arasında uyum olması gereklidir. Ayrıca ölçüm yönteminin kolay ve ucuz olması ve serumda tanıya olanak sağlayacak kadar yeterli sürede kalması şarttır (22). AKS’ların tanısında sıklıkla kullanılan biyokimyasal belirteçler şunlardır; Serumda CK-MB (kreatinin kinazın (CK) izoenzimi olup esas olarak kalp kasında bulunur) düzeyi, göğüs ağrısının ortaya çıkışından üç-altı saat sonra yükselir, 12-18 saat içerisinde en yüksek düzeyine ulaşır ve üç-dört gün içinde normale döner. MI tanısında en önemli göstergedir. Bununla birlikte miyokard hasarına neden olan herhangi bir olayda da (kardiyopulmoner resüsitasyon, koroner arter by-pass cerrahisi, trombolitik tedavi gibi) artış gösterir. Total CK ve CK-MB düzeyleri infarktüs büyüklüğü ile koreledir ve prognozun önemli bir belirtecidir. Laktik dehidrogenaz (LDH) kalp kasında oldukça fazla oranda bulunur ve miyokard hasarı olduğunda seruma salınır. Miyokard hasarı olduktan 14-24 saat sonra yükselir, 48-72 saat içinde pik yapar ve 7-14 gün içinde normal düzeyine iner. Serum AST (SGOT (Glutamat-Oxalasetat Transaminaz)) düzeyi göğüs ağrısının başlamasından sonraki birkaç saat içinde yükselir, 12-18 saat içinde pik yapar ve üç-dört gün içinde normal düzeyine iner. Lökosit sayısı MI’nün ikinci gününden sonra yükselir ve bir haftada normale döner, 10-12.000 mm³ arasındadır. Eritrosit sedimantasyon hızı birinci ve ikinci günlerde genellikle normaldir, dördüncü-beşinci günlerde yükselir ve birkaç hafta sürebilir (14,19,65,70,83,100,124,135,154). Miyoglobin kalp ve iskelet kasında bol miktarda bulunan bir proteindir. AMI için duyarlı bir belirteçtir ancak özgüllüğü yoktur. Hasar sırasında kalp dokusundan hızla salınır ve böbreklerden hızlı itrah edilir. Hızlı kinetiği nedeniyle miyoglobin, 40 akut bir olayın başlangıcından sonra erken dönemde (ilk bir-üç saat içinde) yükselir ve bu nedenle, kardiyak hasarın erken saptanması ve/veya ekarte edilmesi açısından güvenilir bir belirteçtir (8,22,45,74,120,137). Kardiyak troponinler; Troponin I, troponin T ve troponin C olmak üzere üç alt birimden oluşur. Kardiyak spesifik troponinler (cTnT ve cTnl) normalde sağlıklı bireylerin serumlarında bulunmadığından minimal yükselmeler bile anormal olarak kabul edilir ve minimal miyokardiyal nekrozu tespit etmeye olanak sağlamaktadırlar. Miyokardiyal hasarı tespit etmede cTnT ve cTnl eşit duyarlılık ve özgünlüğe sahiptir. Böbrek yetmezlikli hastalarda cTnT yükselebilir ve yalancı pozitif sonuçlara neden olabilir. cTnI’ya göre böbrek yetmezlikli hastalarda cTnT daha yüksek seyretmektedir. Bu nedenle MI şüphesi olan böbrek yetmezlikli hastalarda cTnI daha iyi bir belirleyici olabilir. Kardiyak troponinler konjestif kalp yetmezliği (cTnT ve cTnI) ve alkolik sirozda da yükselebilir (cTnI). İki izoform olan troponin T ve I iskeminin 3-12. saatlerinde yükselmeye başlar. 12-24. saatlerde pik yapar. Troponin T 8-21 gün, troponin I 7-14 gün yüksek kalabilir. Yüksek seviyeler patolojik olarak saptanan miyokard nekrozu ile korelasyon gösterir (8,28,45). 1. 7. 1. 5. 4. Diğer Tanı Testleri AKS’da tanının en çabuk konmasını sağlayan yöntem elektrokardiyografidir. Bu nedenle tipik ağrı yakınması ile gelen hastalarda anamnezin alınması bile tamamlanmadan hemen rutin muayenenin bir parçası gibi EKG kaydı yapılmalı, sonra diğer işlemlere devam edilmelidir. AMI’nün ilk saatlerinde görülen ST ve T yükselmeleri hiperakut fazı düşündürmekte olup, özellikle ST açıklığının yukarı bakar tarzda olması ve özellikle transmural miyokard iskemisinin ilk saati içerisinde (dakikalarında) sivri simetrik T dalgaları görülmesi önemlidir. Non-Q dalgalı MI ve KAP klinik tablolarında ise ST segment depresyonu veya T dalga negatifliği gibi elektrokardiyografik değişiklikler görülebilir. İlk EKG olguların yaklaşık % 50’sinde tanı koydurucudur. Akut infarktüslü olguların (14,22,67,83,100,124,154). yaklaşık % 10’unda EKG normal olabilir 41 AMI’de klasik EKG paterni ve seyri şu şekildedir: 1) Sıra ile ST segment yükselmesi ve bu arada karşıt duvarda resiprokal değişiklik olarak ST segment çökmesi ortaya çıkar. Bu arada T dalgası negatifleşir (akut dönem) 2) Daha sonra R voltajında azalma, anormal Q dalgası belirirken T dalgası negatifliği ile ST çökmeye başlar (subakut dönem) 3) Giderek ST segmenti izoelektrik hatta iner, QS veya QrS formasyonu gelişir, T dalgası negatifliği devam eder (yerleşmiş MI) Kardiyovasküler sistemin tanılanmasında radyonüklid yöntemler de yarar sağlamaktadır. Bu yöntemlerin kullanılmasına nükleer kardiyoloji denilmektedir. Radyoaktif izotop maddeler kullanılarak kardiyovasküler bozukluklar görülür, kaydedilir ve değerlendirilir. Bu çalışmalar MI ve azalmış miyokard kan akımının tanılanmasında ve sol ventrikül ejeksiyonunun değerlendirilmesinde yardımcıdır. Teknesyum (Tc 99m) pyrophosphate sintigrafi ve thallium 201 görüntüleme kullanılan en yaygın yöntemlerdir. Teknesyum (Tc 99m) pyrophosphate sintigrafisi AMI’nü, thallium 201 miyokard perfüzyonunu belirlemeye yardım eder. Bununla birlikte bu test ilk 24 saatte olumlu sonuç vermediğinden erken dönemde AMI tanısı için kullanılamamaktadır (14,65). Diğer bir tanı testi olan ekokardiyografi ise; kalbin morfolojik ve fonksiyonel durumu hakkında bilgi edinilmesini sağlar. Ekokardiyografi ile duvar hareketleri, kalınlıkları, sistolik ve diyastolik fonksiyonlar, diyastol sonu basınç yüksekliği, kapakların durumu hakkındaki bilgiler ile papiller adale rüptürü, septal rüptür veya perikardiyal effüzyon gibi komplikasyonlar hakkında bilgiler elde edilir. Tanı, takip ve prognoz tahmininde son derece yararlı olan bir yöntemdir (83). 1. 7. 1. 6. AKUT KORONER SENDROMLARDA TEDAVİ 1. 7. 1. 6. 1. ST ELEVASYONU OLMAYAN AKS’DA TEDAVİ 1. 7. 1. 6. 1. 1. Antiiskemik Tedavi Risk belirlenmesi ile elde edilecek risk skoruna göre koroner bakım ünitesi veya serviste yatak istirahati sağlanmalıdır. Bu esnada olanak varsa telemetrik olarak veya monitör ile sürekli EKG takibi yapılmalıdır. 42 Ağrının süregelmesi halinde intravenöz yoldan (IV) nitrogliserin (NTG) infüzyonu başlanmalıdır. Kan basıncı uygun ise (>90 mmHg) IV yoldan bolus olarak 200-1000 mikrogram NTG yapılabilir. Solunum sıkıntısı olanlarda ve parmaktan alınan oksimetrik ölçümde saturasyonu % 90’ın altında olanlarda oksijen uygulaması gereklidir. Ağrı NTG ile ortadan kaldırılamaz ise morfin sülfat uygulanmalıdır. Morfin ayrıca akut akciğer ödemi bulguları olan veya ajitasyonu olan olgularda da kullanılmalıdır. Ağrının süregelmesi halinde IV yoldan beta bloker yapılır. Yavaş olarak önce 2,5 mg takiben 5 mg yapılır gerekirse beş dakika ara ile 15 mg’a kadar çıkılabilir (kan basıncı ve kalp hızı takibi ile). IV uygulama sonrası oral beta blokere başlanır. Tekrarlayan ağrıları olmasına karşın beta bloker kullanımı için kontrendikasyonu olan olgularda dihidropiridin grubundan olmayan bir kalsiyum kanal blokeri, (verapamil veya diltiazem) ciddi sol ventrikül fonksiyon bozukluğu yok ise başlanabilir. Hipertansiyonu olan olgularda NTG ve betabloker ile kan basıncı kontrol edilemiyorsa ACE inhibitörü eklenmelidir. Bu özellikle sol ventrikül fonksiyon bozukluğu olanlarda ve diyabetiklerde önemlidir (10,31,42,90,114). 1. 7. 1. 6. 1. 2. Antiagregan ve Antikoagülan Tedavi Antitrombosit tedavide ilk seçenek aspirindir (ASA) ve olgunun başvurusu ile birlikte derhal başlanmalıdır. 16-325 mg ASA, önceden ASA kullanmayanlarda çiğnetilerek, diğerlerinde yutturularak verilmelidir. İdame dozu 75-325 mg olarak süresiz verilmelidir. Astım ataklarına yol açan aspirin allerjisi, aktif kanama, hemofili, aktif retinal kanama, ağır kontrolsüz HT dışında, ASA ST segment elevasyonu olmayan AKS’da ilk seçenek antitrombosit ilaçtır. ASA alamayan olgularda seçenek tienopiridinlerdir (ticlopidine veya clopidogrel). Clopidogrelin yan etki profili ticlopidine göre biraz daha düşük olmakla beraber, asıl tercih nedeni etki başlama süresinin daha kısa olmasıdır. Ticlopidine’nin 500 mg günlük dozu ile agresyon üzerine etkisi ikinci ile üçüncü gün başlamakta ve beşinci gün maksimum etkinlik ortaya çıkmaktadır. Clopidogrel’de ise 300 mg yükleme dozu ile birinci günden itibaren etkinlik ortaya çıkmaktadır. 43 Diğer bir anahtar ajan heparindir. IV yoldan standart heparin veya düşük molekül ağırlıklı heparin tedaviye eklenmelidir. Standart heparin proteinlere bağlanması nedeni ile biyoyararlılığı iyi olmayan bir ajandır. Bu nedenle düzenli olarak aPTT takibi ile antikoagülasyon düzeyinin izlenmesi gereklidir. Düşük molekül ağırlıklı heparinin biyoyararlılığı çok yüksek ve antikoagülasyon takibi gerektirmemesi avantaj iken, standart heparine göre çok daha pahalı olması dezavantajdır. İskemisi süregelenlerde veya yüksek risk bulguları gösterenler ile (Dinamik EKG değişikliği, serum markerlarında yükselme, DM, önceden aspirin kullanımı) perkutan koroner girişim planlananlarda glikoprotein IIb/IIIa reseptör antagonistleri aspirin ve heparin tedavisine ek olarak başlanmalıdır. Bu amaçla seçilecek ajan tirofiban veya eptifibatidedir. Ülkemizde sadece tirofibam mevcuttur (10,42,90,114,169). 1. 7. 1. 6. 1. 3. İnvaziv Tedavi ST segment yükselmesiz MI ve KAP’li tüm hastalarda erken rutin koroner anjiyografi ve konservatif tedavi en çok tartışılan konudur. Bu konuda yapılan bazı çalışmalarda kararsız anjina pektoris veya ST segment yükselmesiz MI’lü hastaların tedavisinde konservatif tedavi tercih edilmiştir. Yeni yapılan bir çalışmada ise (TACTICS-TIMI 18), kararsız anjina pektoris ve ST segment yükselmesiz MI’lü hastalar için erken invaziv stratejinin yararı desteklenmiştir. Tedavi stratejisini belirleyecek en önemli faktör tecrübeli girişimsel ekip ve yeterli tıbbi donanım varlığıdır (42,90). 1. 7. 1. 6. 2. ST ELEVASYONU OLAN AKS’DA TEDAVİ 1. 7. 1. 6. 2. 1. HASTANE ÖNCESİ TEDAVİ AMI’ne bağlı ölümlerin çoğu semptomların başlamasından sonraki ilk saatlerde ventrikül fibrilasyonu (VF) nedeni ile olur. Bu ve erken tedavinin yararı nedeniyle, hastanın uyarı belirtilerini bilmesi ve hemen tıbbi tedaviye başlanması önemlidir (18,166). Tedavideki amaç kalpteki hasarın yani iskemik nekrozun önlenmesi, durdurulması veya geç gelen hastalarda yaşamın uzatılması ve komplikasyonların zamanında tedavi edilmesidir (83). 44 MI’den şüphelenilen hastalarda ambulans gelinceye kadar hareket kısıtlanmalı, sakinleştirici bir ortam hazırlanmalı ve boynu sıkan giysiler gevşetilerek baş yükseltilmelidir (19,65). Hastalara asla intramüsküler enjeksiyon yapılmamalı, hemen damar yolu açılmalı, 300 mg aspirin verilmeli (çiğnetilerek), monitörizasyon sağlanarak resüsitasyon için her türlü tedbir alınmalı, özellikle defibrilatörlü bir ambulans sağlanarak en yakın yoğun bakım üniteli hastaneye sevk sağlanmalıdır. Hastanın nakli sırasında resüsitasyon da dahil olmak üzere gereğinde her türlü antiaritmik tedavi uygulanmalıdır. Bu arada ihtiyaca uygun olarak sedasyon+analjezi ve sevk edilen üniteye trombolitik tedavinin gecikmeden başlatılması için önceden haber verilmesi son derece yararlıdır. Nitratların kullanılması için sağ MI’nün olmadığından emin olmak (arka duvar infarktüslerinin 1/3’ünden fazlası sağ MI ile birliktedir) hastaların şoka girmesine neden olmamak için şarttır. Ayrıca sistolik kan basıncı 100 mmHg’dan düşük olanlara nitratların verilmemesi daha uygun olabilir. Yeterli donanım ve eğitime sahip olan acil tıp ekipleri tarafından hastanın hastaneye götürülmesi sırasında trombolitik tedavinin başlatılabilmesi ise AMI tedavisinde özlenen bir gelecektir (83,117). 1. 7. 1. 6. 2. 2. HASTANE TEDAVİSİ Öncelikle acil servise başvuran hastalara göğüs ağrısı veya MI varsa hemen EKG çekilmeli, diğer muayene ve tetkikler daha sonra yapılmalıdır. Amaç AMI’lü hastada reperfüzyon tedavisini en kısa sürede başlatabilmektir (83). Hasta mümkünse koroner bakım ünitesine alınmalıdır. MI’nün ilk 24 saatinde, ani ölüm riski çok yüksektir. Ağrının başlamasından sonraki ilk altı saat miyokardın kurtulması için önemli bir zaman dilimidir. Ağrının kontrol altına alınması öncelik taşır ve ağrının devam etmesi miyokard iskemisinin belirtisidir. Ayrıca ağrı otonom sinir sistemini uyarır ve ön yükü arttırarak miyokardın oksijen ihtiyacının artmasına neden olur. Doku hipoksisini gidermek için oksijen verilir. Disritmiler sık görüldüğü için sürekli EKG izlemi yapılır ve gerekirse antiaritmik ilaçlara başlanır. Emboli riskini ve koroner trombüs oluşumunu azaltmak için antikoagülanlar verilir. Konstipasyonu gidermek ve zorlanmaya bağlı bradikardi gelişme riskini azaltmak için de gaita yumuşatıcılar verilir (65). 45 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. FARMAKOLOJİK TEDAVİ 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 1. Reperfüzyon Tedavisi AMI’de reperfüzyon tedavisi 1980’li yılların başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Randomize klinik çalışmalarda 100.000’den fazla olguda trombolitik tedavi ile tüm yaş gruplarında mortalitede % 17-26 azalma sağlanmıştır. ACC/AHA AMI tedavi klavuzu 75 yaşın altındaki olgularda trombolitik tedaviyi klas 1 endikasyona dahil ederken, 75 yaş üzerindeki olgularda klas 2 endikasyona dahil etmektedir. ST segment yükselmesi ile 12 saat içerisinde gelen tüm olgular miyokardiyal reperfüzyon tedavisine alınmalıdırlar. Trombolitik tedavi için mutlak kontrendikasyonlar aktif kanama, yeni inme, aort disseksiyonu, intrakranial tümör, atriyoventriküler malformasyon ve anevrizma, travma ve majör cerrahidir. Rölatif kontrendikasyonlar ciddi ve kontrol dışı HT (kan basıncı>180/110 mmHg), herhangi bir serebrovasküler olay öyküsü, önceden geçirilmiş gastrointestinal sistem kanaması, aktif menstruasyon, gebelik, uzamış kardiyopulmoner resüsitasyon ve kumadin tedavisidir. Bu olgularda perkutan transluminal koroner anjiyoplasti (PTKA) öncelikle önerilebilir. Yeni sol dal bloğu gelişmiş MI olguları da trombolitik tedavi için adaydırlar. Trombolitik tedavi ve PTKA’dan yarar hastanın yaşı, cinsiyeti ve birçok temel özelliğinden bağımsızdır. Bununla birlikte erken tedavi başlananlar, yaşlılar, ön yüz MI olguları en çok yarar sağlayan gruplardır. Temel tedavi yaklaşımı miyokard reperfüzyonunun hızlı bir şekilde yeniden sağlanması olmalıdır. Streptokinaz (STK) ve doku plazminojen aktivatörü (t-PA), reperfüzyon tedavisinde en sık kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar plazminojen aktivatör inhibitör-1 veya aktif olması için fibrine bağlanması gereken inhibitörlere olan rezistansı değiştirebilmektedirler (11,18,66,117,166). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 2. Aspirin Aspirin AMI mortalitesini yaklaşık % 20 oranında azaltır ve trombolitik tedaviden sağlanan faydaya ek yarar sağlar. Aspirin tedavisi MI şüphesi bulunan bütün hastalarda uygulanmalıdır. Trombolitik tedavinin aksine, infarktüs olgularının unstabil anjinadan ayırımı gerekli değildir. Çünkü aspirin tedavisi her iki durum için de uygundur. Dahası aspirin kullanımının kontrendikasyonları trombolik 46 tedavininkilerden daha azdır. Genel olarak peptik ülser öyküsünün varlığı aspirin kullanımına kontrendikasyon teşkil etmez. AMI’de aspirin kullanımı ile ilgili MI mortalitesindeki % 20’lik düşüşü göz ardı ettirecek kadar güçlü bir kontrendikasyonun var olduğu olgular nadirdir (124). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 3. Heparin Antikoagülan tedavi özellikle fibrin spesifik trombolitiklerle tedavi edilen hastalarda yararlıdır. Akut fazda unfraksiyone heparin (UFH), düşük molekül ağırlıklı heparin (LMWH) ve doğrudan trombin inhibitörleri IV olarak veya warfarin gibi oral ilaçlarla tedavi yapılır. UFH AMI tedavisinde önemli yeri olan bir ajandır. Heparin doğrudan antitrombin etki ve antitrombin III’ün etkisini potansiye ederek etkili olmaktadır. Heparinin trombolitik tedavideki faydası reoklüzyonu azaltmaktır. Fibrin selektif ajanların verilmesi sırasında heparin verilmelidir. Önerilen heparin dozu 60U/kg bolusu takiben 12 U/kg/saattir. Aktive parsiyel tromboplastin zamanının 50-70 sn olması arzu edilir. UFH ve LMWH antitrombini aktive ederek trombini inaktif hale getirirler. LMWH’ler günde iki doz şeklinde subkutan kullanılırlar. Parsiyel tromboplastin zamanı takibi ve doz ayarlaması gerektirmezler. AMI’de enoxaparinin streptokinaz ile kullanımı TIMI-III akımı düzeltmiş, ST segment yüksekliği rezolüsyonunu arttırmış, 30 günde reinfarkt insidansını plaseboya göre azaltmıştır (6,28). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 4. Glikoprotein IIb-IIIa Reseptör Antagonistleri Bir koroner trombüs oluşumu ile birlikte kolaylıkla zedelenebilir bir plağın rüptürü akut koroner sendromların ve buna bağlı çok sayıda iskemik komplikasyonun ortaya çıkmasına neden olur. Trombosit aktivasyonu trombüs oluşumunun patogenezinde önemli bir rol oynar. Adenozindifosfat, seratonin, trombosit aktive edici faktör, trombin, tromboksan A2, epinefrin, kollojen ve vazopressin gibi çok sayıdaki faktör trombosit aktivasyonunu ve agregasyonunu stimüle edebilir. Bununla birlikte aktivasyon için stimulusa bakmayarak trombosit yüzeyi üzerindeki glikoprotein IIb-IIIa reseptörü trombosit-trombosit etkileşimi ve trombüs oluşumu için yaygın bir klinik yol olarak görev yapmaktadır. Bu yüzden 47 bloke olan ajanların gelişiminde bu reseptör AKS’ların tedavi yaklaşımını önemli oranda değiştirmiştir (40,99,138). Bu ilaçların esas endikasyonları acil veya kısmen acil olarak perkutan girişim yapılan (özellikle stent implante edilen) veya planlanan KAP ve AMI olgularıdır (11). En sık görülen komplikasyonu ise kanamadır. Ciddi trombositopeni vakaların % 1-7’sinde ortaya çıkar (138). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 5. Beta Blokerler AMI’nün erken döneminde IV beta bloker kullanımı bazı marjinal avantajlar sağlar. Sol ventrikül rüptürüne bağlı mortalite azaltılarak, mortalite oranında küçük bir düşme sağlanır. Ancak erken dönemde beta bloker kullanımı İngiltere’deki koroner bakım ünitelerinde yaygınlık kazanmamıştır. Bunun nedeni belirgin olmamakla birlikte bu yaklaşımın bazı hastalarda kalp yetersizliği ve bradikardiye yol açtığı konusundaki klinik tecrübelere dayandığı söylenebilir (124). Beta blokerlerin infarktüsün 12-24 saati içerisinde IV yolla, izleyen dönemde de oral yolla verilmesinin infarktüsün ilk hafta içerisindeki mortalite oranını yaklaşık olarak % 13 azalttığı bulunmuştur (87). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 6. Anjiyotensin Konverting Enzim (ACE) İnhibitörleri Birçok geniş ölçekli randomize klinik çalışmada 100.000’den fazla olguda ACE inhibitörlerinin erken başlanması için özellikle ön yüz MI, sol ventrikül disfonksiyonuna bağlı kalp yetmezliği olan veya bilinen ejeksiyon fraksiyonu <% 40 olan (hipotansiyon yoksa) olgularda mutlak endikasyon vardır. Bu olgularda tüm ACE inhibitörleri mortaliteyi, kalp yetmezliği gelişimini ve bazı çalışmalarda reinfarktüs ve revaskülarizasyon ihtiyacını da düşürmüşlerdir. AMI’nün ilk gününde hastalara mutlaka aspirin, beta bloker ve ACE inhibitörü başlanmalıdır. AMI’ünde ACE inhibitörü kullanımına karşı mutlak kontrendikasyon hipotansiyon ve gebeliktir. HOPE çalışması sonuçlarına göre ACE inhibitörleri sadece yüksek riskli hastalara değil ventrikül disfonksiyonu olmasa bile tüm MI’lı hastalara verilmeli ve en aşağı dört-beş yıl belki de ömür boyu devam edilmelidir (10,11,100,117). 48 1. 7. 1. 6. 2. 2. 1. 7. Diğer İlaçlar Lidokain, nitratlar ve magnezyum gibi diğer bazı ilaçların AMI’de kullanımının yararları geniş çaplı araştırmalarda irdelenmiştir. Sonuçta global bir yaklaşımla bu ilaçların rutin kullanımının ek bir yarar sağlamadığı sonucuna varılmıştır. Ancak aritmilerin tedavisinde lidokain ve magnezyumun, devam eden anjinanın tedavisinde nitratların kullanımı gibi bazı özel durumlarda bu ilaçların kullanımının yararını göz ardı etmemek gerekir (124). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 2. GİRİŞİMSEL TEDAVİ AMI’lü hastalarda koroner akım acil (direkt) PTKA ile de yeniden sağlanabilir. Trombolitik tedaviye göre daha az darlık kaldığı ve iskeminin tekrarlama insidansının daha düşük olduğu görülmektedir. İnme riski de daha azdır. Çok sayıda anjiyoplasti yapılan merkezin çalışmaları semptomlar başladıktan sonra altı saat içinde trombolizis tedavisi gören hastalarda PTKA’nin mortalite ve ventrikül fonksiyonu üzerinde yararlı olduğunu göstermektedir. Trombolitik tedavinin kontrendike olduğu hastalarda PTKA özellikle değerlidir. Kardiyojenik şok geçiren AMI’lü hastalar PTKA’den özellikle yarar görebilir. Hastanelerin çoğunda acil PTKA yapılmadığından, trombolitik tedavi hastaların çoğunda koroner akımın yeniden sağlanmasında başlıca yoldur. Trombolitik tedaviden sonra tekrarlayan iskemisi olan hastalara PTKA yada cerrahi revaskülarizasyon için genellikle hemen koroner anjiyografi yapılır (18). 1. 7. 1. 6. 2. 2. 3. CERRAHİ TEDAVİ AMI’lü hastaların tedavisinde en son çare erken dönem koroner by-pass ameliyatıdır. Ancak PTKA’nin uygulanamadığı hastalarda veya PTKA başarısız ise, klinik ve hemodinamik olarak bozulma izleniyorsa, by-pass’la revaskülarizasyon uygundur. Bununla birlikte bu dönemdeki cerrahi girişimlerde mortalitenin elektif ameliyatlardan daha yüksek olduğu unutulmamalıdır (83). 49 1. 7. 1. 7. AKUT KORONER SENDROMLARDA HEMŞİRELİK YÖNETİMİ AKS geçiren hastaların hemşirelik yönetiminde amaçlar (19,32,55,65); Hastanın sürekli olarak değerlendirilmesi, Ağrının kontrol altına alınması, Yaşamı tehdit eden disritmilerin tanınması ve tedavisi, Azalmış kardiyak debiye bağlı komplikasyonların izlenmesi, Tedavi edici kritik bakım çevresinin sürdürülmesi, Birey ve aile üzerine olan psikososyal etkileri tanılamak, Yaşam tarzı değişiklikleri ve rehabilitasyon konularında eğitim yapmaktır. 1. 7. 1. 7. 1. Ağrının Giderilmesi Miyokard iskemisi ve nekrozuna bağlı olarak gelişen göğüs ağrısının yönetiminde; yerini, süresini, niteliğini, yoğunluğunu, yayılımını, başlatan ve geçiren faktörleri ve eşlik eden semptomları içerecek şekilde ağrı tanılaması yapılır. Yatak istirahati sağlanır ve fowler pozisyonu verilir. Hekim istemine göre oksijen uygulanır. Her ağrı epizodunda solunum, kan basıncı ve kalp hızı değerlendirilir. Hasta yoğun bakım ünitesine yattığında ve her ağrı epizodunda 12 derivasyonlu EKG çekilerek yeni infarktüs olasılığı değerlendirilir. Önerilen ağrı kesici ilaçlar uygulanır. İlaç tedavisinin etkileri değerlendirilir ve ağrı 15-20 dakika içinde azalmıyorsa hekime bilgi verilir. Sakin bir ortamda hastaya güven verici, anksiyetesini azaltacak şekilde bakım verilir. Rahatsızlığı giderilinceye kadar hastanın yanında kalınır ve ziyaretçi sayısı kısıtlanır. Hastaya her düzeydeki ağrının bildirilmesinin değerlendirme ve tedavide ne kadar önemli olduğu açıklanır. Hekim istemi ve ünite protokolü doğrultusunda; trombolitik tedavi, PTKA için hazırlık ve gerekli ise revaskülarizasyon için cerrahi hazırlık girişimleri planlanır. Mesane distansiyonu varlığı değerlendirilir (atropin, sedatif ve opiatlar, yatak istirahati mesane distansiyonuna neden olabilir) (19,32,55,65,153). 1. 7. 1. 7. 2. Gaz Değişiminin Sağlanması Azalmış kalp debisine bağlı olarak artmış veya azalmış kalp hızı, düşük kan basıncı, düşük vücut sıcaklığı, kapiller doluşta bozulma, parsiyel oksijen basıncında düşme ve dispne belirtileri ile ortaya çıkan gaz değişiminde bozulmaya yönelik girişimler; önerildiği şekilde oksijen tedavisinin uygulanmasını, kan gazlarının istem 50 doğrultusunda izlenmesini, derinin, kapiller doluşun, bilinç düzeyinin ve yaşamsal belirtilerin hastanın durumuna göre iki yada dört saatlik aralarla izlenmesini ve hipoksi artarsa, entübasyon ve mekanik ventilasyon hazırlıklarının yapılmasını içermektedir (19,65,153). 1. 7. 1. 7. 3. Anksiyete ve Korkunun Giderilmesi Göğüs ağrısı, ölüm korkusu ve/veya yaşam şekli değişiklikleri, bilinmeyen çevre ve yakınlarından ayrılma, tanı, testler ve tedavi ile ilgili bilgi eksikliği gibi nedenlerle anksiyete ve korku yaşayan hastalarda; anksiyete ve korkunun belirtibulguları değerlendirilir. Sakin, destekleyici ve güvenli bir ortam sağlanır. Hasta akut sıkıntılı döneminde yalnız bırakılmaz. Çevreye, ekipmanlara ve rutinlere, monitörlere oryantasyon sağlanır. Hastaya bakım verecek ünite personeli tanıtılır. Hekim tarafından hastaya verilen bilgiler desteklenir ve anlaşılmayan durumlar açıklanır. Ailenin hastaya sürekli destek olması sağlanır. Hekim istemi ile anksiyolitikler verilir (153,158,160). 1. 7. 1. 7. 4. Konstipasyonun Önlenmesi Yatak istirahati, ağrı için kullanılan ilaçlar, ağız yolu ile beslenememe veya yumuşak diyet hastalarda konstipasyon riski oluşturur. Hastanın normal barsak eliminasyonunu sağlamak amacıyla; diyette posa ve sıvıya yer verilir. Laksatif ve dışkı yumuşatıcı ilaçların etkinliği değerlendirilir. Valsalva manevrasının kullanılmaması için hastaya eğitim verilir. Sürgüden çok yatak yanı komod kullanımı tercih edilir. Barsak peristaltizmi ve motilitesini arttırmak için hastanın toleransına göre aktivite planlaması yapılır (19,32,55,65,153). 1. 7. 1. 7. 5. Disritmilerin Önlenmesi Hastalarda iskemik veya nekrotik dokuya sekonder olarak gelişen elektriksel instabilite veya irritabilite nedeniyle kalp atım hızı artar veya azalır; ritim değişiklikleri ve disritmiler ortaya çıkar. Hastalara normal sinüs ritmine dönülmesi ve kan basıncının normal olmasıyla kanıtlanmış olarak şu girişimler uygulanır; apikal nabız sayılır ve kalp sesleri değerlendirilir. EKG değişiklikleri yönünden yakın izlem yapılır. Dakikada altı veya daha fazla multifokal veya R on T şeklinde ventriküler erken vuru oluştuğunda hekime bildirilir. Hekim istemi ile antiaritmik ilaçlar 51 uygulanır. Serum potasyum düzeyi yakından izlenir. Antiaritmik ilaçların etkileri gözlenir ve ST segment değişiklikleri hekime bildirilir (55,153). 1. 7. 1. 7. 6. Hemodinamik Dengenin ve Optimal Kalp Debisinin Sağlanması Disritmi ve sol ventrikül disfonksiyonu nedeniyle ortaya çıkan kalp debisinde azalma sorununa yönelik hemşirelik girişimleri şunlardan oluşmaktadır; hastaya fowler pozisyonunun verilmesi, düşük kalp debisi belirti-bulgularının değerlendirilmesi ve bildirilmesi, yaşamsal belirtilerin iki yada dört saatte bir kontrol edilmesi, kardiyak monitörizasyonun sağlanması, iki-dört saatte bir ritim çekilmesi, hastanın disritmi yönünden gözlenmesi, valsalva manevrasından kaçınılması, yatak istirahatinin sağlanması, hekim istemine göre oksijen uygulaması, akciğer ve kalp seslerinin dört altı saatte bir dinlenmesi, serum enzim değerlerinin izlenmesi, hekim istemine göre pulmoner arter basıncı, pulmoner kapiller wedge basıncı ve santral venöz basınç ölçülmesi, 12 derivasyonulu EKG çekilmesi, hekim istemine göre parenteral sıvı ve ilaç tedavisinin uygulanması, hastanın mental durumunun değerlendirilmesi (153,158,160). 1. 7. 1. 7. 7. Aktivite Toleransının Geliştirilmesi Oksijen istem ve sunumu arasındaki dengesizlik nedeniyle ortaya çıkan ve halsizlik, yorgunluk, yaşamsal belirtilerde değişiklik, disritmi, dispne, solukluk ve terleme belirtileri ile seyreden aktivite intoleransı sorununa yönelik olarak; aktiviteden önce, bitiminde ve üç dakika sonra yaşamsal belirtiler alınır ve değerlendirilir. Aktivite sonrası taşikardi, disritmi, dispne, terleme veya solukluk olup olmadığı değerlendirilir. Hastaya öz bakım aktivitelerini yaparken yardım edilir ve sık aralıklarla özellikle yemeklerden sonra dinlenmesi sağlanır. Fizyoterapist veya hekim istemine göre aktiviteler arttırılır (19,32,55,65,153). 1. 7. 1. 7. 8. Sıvı-Volüm Dengesinin Sağlanması Azalmış glomerular filtrasyon hızı, azalmış kalp debisi, antidiüretik hormon yapımının artması, su ve tuz tutulumuna bağlı sıvı volüm fazlalığına yönelik hemşirelik girişimleri; aldığı çıkardığı sıvı izleminin yapılmasını, hastaya semifowler pozisyonunun verilmesini, özellikle sıvı kısıtlaması varsa hasta ve ailenin bu kısıtlamaya uymasını ve sık ağız bakımı verilmesini, kilo takibini, boyun venleri, 52 ödem ve periferal nabızların kontrol edilmesini, solunum seslerinin ve solunumun değerlendirilmesini içermektedir (19,65,153). 1. 7. 1. 7. 9. Kalp Yetmezliğinin Önlenmesi AKS’lu hastalarda kalp yetmezliği gelişme riski bulunmaktadır. Bu hastalarda kalp yetmezliği gelişimini önlemek için; apeksten kalp hızı ve ritminin belirlenmesi, disritmi geliştiğinde kaydedilmesi ve hekime bildirilmesi, her iki dört saatte bir ve gerektiğinde kalp seslerinin, periferal nabızların ve kan basıncının izlenmesi, siyanoz, solukluk ve terleme kontrolünün yapılması, idrar çıkışının izlenmesi, akciğer seslerinin değerlendirilmesi, dinlenme periyodlarının sağlanması ve dijitalin toksik etkileri yönünden gözlem yapılması gibi girişimlerin hemşireler tarafından uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesi gerekmektedir (19,65,153). 1. 7. 1. 7. 10. Hastalık ve Yaşam Tarzı Değişikliklerine Uyumun Sağlanması Hastanın ve ailesinin hastalık, tıbbi tedavi ve yaşam tarzı değişikliklerine ilişkin bilgi eksikliklerini gidermek ve uyumu sağlamak amacıyla uygulanacak hemşirelik girişimleri kapsamında; hasta ve ailenin eğitimi, hastanın risk faktörlerinin belirlenmesi, risk faktörlerinin değiştirilmesi için plan yapılması, taburculuk öncesinde diyetisyenle görüşmenin sağlanması ve evde bakım konularında bilgi sağlanması yer almaktadır (19,32,65). 1. 7. 2. VÜCUT SICAKLIĞI ve ATEŞ Termoregülasyon, bireylerde fizyolojik dengeyi yansıtan yaşamsal bir vücut fonksiyonudur. Bu nedenle de vücut sıcaklığı oldukça önemli bir kavramdır (39). Normal vücut sıcaklığı, çok değişik sınırlar içerisinde olabilirse de oral yoldan alındığında 37 ºC olması genellikle normaldir. Sağlıklı kişilerde, vücut sıcaklığı dar bir sınır içerisinde korunduğu için günlük değişikliklerin 1-1.5 ºC’den fazla olması olağan değildir. Bu denge vücut sıcaklığı için “sabit noktaları” belirleyen ve hipotalamusta bulunan çekirdekçikler tarafından kontrol edilir. Söz konusu denge, vücut sıcaklığını yükselten ısı oluşturucu ve koruyucu mekanizmalar ile vücut sıcaklığını düşüren ısı kaybettirici mekanizmalar arasındaki kompleks ilişkiler yoluyla saptanır. Isı, enerjinin zorunlu olarak kullanılmasıyla (örn; hücre metabolizması, miyokard kasılması, soluk alıp verme) ortaya çıkan bir yan üründür. 53 Vücut sıcaklığında bir artış gerektiği zaman, titreme yani kaslarda istem dışı kasılmalar fazla miktarda ısı üretir. Dış ortama ısı kaybını azaltmak için çevresel damarlar büzülür. Bu sırada insan üşüdüğünü hisseder ve ısıyı korumaya yönelik üzerine battaniye örtmek gibi davranışlar gösterir. Deri, solunum ve ter aracılığıyla suyun buharlaşması sonucu dış ortama zorunlu bir ısı kaybı olur. Vücudun soğuması gerektiğinde ısı kaybı arttırılır. Deride bulunan kapiller damarlardaki genişleme vücut sıcaklığını geçici olarak yükseltir, ancak sonuçta deriden daha soğuk olan dış ortama ısı kaybının artması ile vücut sıcaklığı düşer. Terleme, buharlaşma yoluyla ısı kaybını arttırır; aynı zamanda insan kendini fazla sıcak hissettiği için üzerinden battaniyeyi atar veya ısı kaybettiren başka davranışlara yönelir (1,17,73,127). Ateş vücut sıcaklığının normal sınırların üstüne çıkması anlamına gelir. Hipotalamustaki ısı düzenleme merkezinin sabit noktasının yükselmesi ile oluşan vücut sıcaklığı artışıdır (17,73,81). Bu nedenle ateş, bakteri ürünleri gibi dış kökenli maddelerde uyarılabilirse de, vücut sıcaklığının artması fizyolojik mekanizmalarla olur. Buna karşın, hipertermi normal homeostaz mekanizmalarının dışında vücut sıcaklığında artıştır. Genel bir kural olarak 41ºC’yi aşan vücut sıcaklığı seyrek olarak fizyolojik mekanizmalarla oluşur ve hipertermiyi düşündürmelidir (17). Ateş hem kliniklerde hem de yoğun bakım ünitelerinde yaygın bir sorundur ve vücudun yaralanma, inflamasyon ve enfeksiyona yanıtını gösterir (2). Hastanede yatan hastaların % 29-36’sında ateş bulunduğu bildirilmektedir. Yapılan bir çalışmada nöroloji yoğun bakımında yatan hastaların % 47’sinin febril olduğu bulunmuştur. Yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda ateş sıklığının yüksek olması beklenmektedir fakat bu durum özel olarak dökümante edilmemiştir. Yoğun bakım ünitesindeki hastalarda ateş, transferi engelleyebilir ve taburculuğu da geciktirebilir (81,141). Ateş enfeksiyöz kökenli olabildiği gibi enfeksiyon dışı nedenlerle de ortaya çıkabilir. En önemli non-enfeksiyöz ateş nedenleri arasında derin ven trombozu, miyokard infarktüsü, ilaçla ilişkili hipersensitivite, idiyopatik inflamatuvar süreçler, endokrinopatiler, operasyon sonrası ateş, transfüzyon sonrası ateş, serebral infarktüs, pankreatit, siroz, gastrointestinal kanama gibi nedenler yer almaktadır (2,81,141). 54 1. 7. 3. AKUT KORONER SENDROMLARDA VÜCUT SICAKLIĞI AMI’de ateş doku yıkımı sonrasında oluşan inflamasyona yanıt olarak gelişir. Monositler veya doku makrofajları, çeşitli uyarılarla aktif hale gelerek ateş yükseltici etkisi olan (pirojen) çeşitli sitokinler salgılarlar. İnterlökin-1 (IL1) aynı zamanda immün yanıtın başlaması için çok gerekli bir kofaktördür. Ateş yükselmesine neden olan bir başka sitokin, tümör nekroz faktörü (TNF) alfa veya kaşektin lipoproteindir. Bunlar lipazı aktive ederler ve ayrıca immün sitolizde rol oynayabilirler. Bir başka sitokin TNF beta veya lemfotoksinin benzer etkileri vardır. Dördüncü pirojen interferon alfa antiviral etkinliğe sahiptir. Beta hücrelerinde immünoglobülin yapımını tetikleyen bir sitokin olan IL 6 da ateşe neden olabilir. Endojen pirojenler, hipotalamusun ön preoptik çekirdeklerini aktifleştirerek vücut sıcaklığının sabit noktasını yükseltirler (17). 1937 yılında yapılan bir çalışmada ateş MI’nün ilk dökümante edilen bulgusu olarak gösterilmiştir. 1974 yılında 334 hasta üzerinde yapılan prospektif bir çalışmada ise önemli bir belirti olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmaya göre; AMI en yaygın olarak iki gün ateşe neden olmakta, ateş nadiren 39.5 ºC’yi aşmakta ve subendokardiyal MI’den çok sıklıkla transmural infarktüslü hastalarda ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber ateş Dressler’s Sendromunun bir özelliği olarak MI döneminden sonra ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda postperikardiyotomi sendromunun bir belirtisi olarak kardiyotorasik cerrahi sonrasında da gelişebilmektedir (141). Ateş fibroblastlar lökositlerle yer değiştirmeye başladığında ve skar dokusu oluşmaya başladığında düşmektedir (32). Konu ile ilgili literatürler incelendiğinde; AMI’nde vücut sıcaklığı değişikliklerini ve çeşitli tedavilerin bu değişiklikleri nasıl etkilediğini inceleyen çalışmalara rastlanmaktadır (27,79,84,104,110,125,130,131). Lofmark, Nordlander ve Orinius’un (1978) retrospektif olarak 192 hasta ile çalıştıkları “AMI’ünde Sıcaklık Dönemi” adlı çalışmalarında, AMI’den sonra rektal vücut sıcaklığı dört aşamada incelenmiştir; (1) Hastanedeki ilk günün sabahındaki sıcaklık nadiren 38.2 ºC’nin üzerinde bulunmuştur. (2) Hastanedeki beşinci günden sonra sabah vücut sıcaklığı nadiren maximal düzeyde kaydedilmiştir. (3) Maximal sabah vücut sıcaklığı nadiren 39 ºC’nin üzerine çıkmıştır. (4) Sabah vücut sıcaklığı bir veya daha fazla sayıdaki ölçümlerde beş gün sonra nadiren 0.6 ºC’den daha fazla bir artış göstermiştir. Hastaların % 74’ü bir hafta sonra % 96’sı ise iki hafta sonra 55 afebril olmuşlardır. SGOT seviyesi yüksek olan hastalarda ateş süresi daha uzun bulunmuştur. Hastaların % 11’inde ise hiç ateş görülmemiştir. Risoe ve Kirkeby (1986) yaptıkları çalışmada AMI’de pyrexial yanıt üzerine beta-adrenoseptör blokajının etkilerini incelemişlerdir. Timolol ile tedavi edilen hastalarda AMI’den sonra ateş yanıtının önemli oranda azaldığını, febril periyotda maximal ve ortalama vücut sıcaklığının düşük olduğunu bulmuşlardır. Bu çalışma AMI’nde beta-adrenoseptör blokaj kullanımını desteklemiştir. Aynı zamanda ateş sırasında vücut sıcaklığı regülasyonunda beta adrenerjik reseptörlerin rolünü kanıtlamıştır. Risoe ve arkadaşları (1987) tarafından yapılan çalışmada ise; vücut sıcaklığı ölçümleri AMI semptomlarının başlangıcından sonra dört saat içerisinde hastaneye yatırılan 65 hasta üzerinde yapılmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarında AMI’de yüksek ateşin zararlı hemodinamik etkiler oluşturduğu ve azaltılmasının yararlı olabileceği belirtilmiştir. Yine bu çalışmanın sonuçları AMI’nde beta adrenoseptör blokajının erken dönemde kullanımının yararlı etkilerini desteklemiştir. Herlitz ve arkadaşları (1988) “AMI’nde Vücut Sıcaklığı ve Metaprolol ile Erken Girişim Arasındaki İlişki” adlı çalışmalarında AMI şüphesi olan 223 hasta ile çalışmışlardır. Bu çalışmada vücut sıcaklığı hastanedeki ilk beş gün boyunca kaydedilmiştir. İnfarktüs gelişen hastaların ortalama vücut sıcaklığı 37.3 ºC bulunurken, infarktüs gelişmeyen hastalarda 36.8 ºC olarak bulunmuştur. Enzimle tahmin edilen infarktüs büyüklüğü ve vücut sıcaklığı arasında pozitif bir ilişki gözlenmiştir. Pereira ve arkadaşları (1993), trombolitik tedavi uygulanan ve uygulanmayan AMI’lü hastalardaki vücut sıcaklığı ve infarktüs alanının büyüklüğü arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada retrospektif olarak 68 hasta ile çalışmışlardır. Bu çalışmada trombolitik tedavi grubunda aksiller vücut sıcaklığının trombolitik tedavi almayan gruba göre daha az sıklıkta 37 ºC’nin üstüne çıktığı, CK düzeyinin beklenenden önce arttığı ve trombolitik tedavi almayan grupta aksiller vücut sıcaklığı ve CK düzeyi arasında pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur. Hale ve Kloner’in (2002) vücut sıcaklığı yüksekliğinin bir tavşan iskemi/reperfüzyon modelinde infarktüs büyüklüğü üzerine etkilerini incelediği çalışmada; normotermik tavşanlarda, iskemik risk alanının % 36±6’sının nekrotik olduğu fakat hipertermik tavşanlarda miyokardiyal nekrozun risk alanının % 56 57±3’ünde önemli artışa neden olduğu bulunmuştur. İnfarkt büyüklüğü ile vücut sıcaklığı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur ve vücut sıcaklığındaki birkaç derecelik yükselmenin bile AMI sırasında nekrozu agreve ettiği saptanmıştır. Ben-Dor ve arkadaşlarının (2005) yaptığı “Vücut Sıcaklığı Erken Reperfüzyon Döneminde İnfarkt Büyüklüğünün Bir Markerıdır” konulu çalışmada; örnekleme primer perkutan koroner girişim uygulanan ilk STEMI için tedavi edilen 40 hasta alınmıştır. Bu hastalarda 24 saatteki peak vücut sıcaklığı ortalaması 37.4 ºC olarak bulunmuştur. 24 saatteki peak vücut sıcaklığı ile CK düzeyi, duvar hareket indeksi, hs-CRP ve cTnI arasında önemli bir ilişki saptanırken, lökosit miktarı ve fibrinojen arasında önemli olmayan bir ilişki saptanmıştır. Bu yüzden, STEMI’den sonraki 24 saatte peak vücut sıcaklığı nonspesifik bir inflamatuar yanıttan çok infarkt büyüklüğünü yansıtmaktadır sonucuna varılmıştır. Naito ve arkadaşlarının (2007) 156 anterior MI’lü hasta ile yaptıkları çalışmada ise; aksiller vücut sıcaklığı bir hafta için her altı saatte bir seri olarak ölçülmüştür. Bir hafta içerisindeki peak vücut sıcaklığı peak CRP düzeyi ile önemli bir pozitif ilişki gösterirken, peak CK düzeyi ile önemli bir ilişki göstermemiştir. Pompa yetmezliği, sol ventrikül anevrizması ve kalp yetmezliği için yeniden hastaneye yatış ile peak vücut sıcaklığı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Peak vücut sıcaklığının hastanedeki kardiyak olayların bağımsız bir göstergesi olduğu yine yapılan çalışmanın sonuçları arasında yer almıştır. Peak vücut sıcaklığı aynı zamanda kalp yetmezliği için yeniden hastaneye yatışın da önemli bir göstergesi olarak belirlenmiştir. 1. 7. 4. VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİNDE HEMŞİRENİN ROLÜ Vücut sıcaklığında değişiklik; bireyin vücut sıcaklığını normal sınırlar içerisinde sürdürmesinde yetersizlik olduğunu ifade eden bir hemşirelik tanısıdır. Hemşireler bu soruna yönelik olarak öncelikle risk faktörlerini saptamalı daha sonra da uygun girişimlerde bulunmalıdırlar. Vücut sıcaklığında değişiklik için risk faktörleri; ileri yaş, aşırı kilo, soğuk/sıcak ortamlarda bulunma, hareketsizlik, vazokonstrüksiyon veya vazodilatasyon, metabolik hızda değişme ve sedasyona neden olan ilaçlar, çevre ısısına uygun olmayan giyim tarzı ve ısı regülasyonunu etkileyen hastalık veya travmayı içermektedir (159). 57 Vücut sıcaklığı normalin üzerine çıktığında vücut sistemleri bu durumdan olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle febril hastalarda uygun hemşirelik girişimlerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Ateş için sıklıkla önerilen girişimler; dinlenme, soğuk uygulama, hidrasyon, beslenme, pozisyon verme ve ilaç vermeyi içerir. Bununla birlikte bu girişimlerin amacı bazı durumlarda değişkenlik göstermektedir. Örneğin, bazı yazarlar soğuk bir oda ısısı ile vücut sıcaklığını azaltmayı bir yöntem olarak çevresel bakıma dahil ederken bazı yazarlar bu yöntemi rahatlatıcı bakım olarak veya her ikisi birden şeklinde ifade etmektedirler. Girişimler arasında soğuk uygulama febril hastaların tedavisinde en yaygın olarak kullanılan yöntemdir (88). Diğer bir vücut sıcaklığı değişikliği olan hipertermi durumunda hemşireler şu girişimlerde bulunarak normotermiyi sağlamalıdırlar; neden olan faktörleri değerlendirme, yaşamsal belirtileri saatte bir izleme, mental durumu izleme, alınan ve çıkarılan sıvının izlenmesi ve idrar çıkışının saatte 30 ml’nin altında olması durumunda hekime haber verilmesi, elektrolit değerleri, tam kan değerleri, glikoz ve karaciğer fonksiyonlarını izleme, taşikardi veya taşipneyi izleme, endike olduğunda parenteral sıvı alımını sağlama, soğutma uygulamalarını başlatma, prosedür sırasında 10 dakikada bir prosedürden sonra saatte bir vücut sıcaklığını izleme, hastanın cildini temiz ve kuru tutma, hastayı fiziksel aktivitelerini azaltmaya ve yeterli sıvı almaya teşvik etme, önerilen ilaçları verme, oda ısısının soğuk olmasını sağlama. Hastalarda hipotermi geliştiği durumlarda ise hemşireler; neden olan faktörleri değerlendirmeli, yaşamsal belirtileri saatte bir izlemeli, mental durumu izlemeli, ısıtma işlemini başlatmalı, bradikardi veya hipotansiyon yönünden izlem yapmalı, kan gazlarını, elektrolit değerlerini ve glikozu izlemeli, anormal bir bulgu ile karşılaşma durumunda hekime haber vermeli, saatlik aldığı çıkardığı izlemi yapmalı ve sonuçları hekime bildirmeli ve rahat sıcak bir ortam sağlamalıdır (86,159). Literatürde orta dereceli hipoterminin (27-32 ºC) iskemik miyokardiyuma uygulanması durumunda miyokardın oksijen ihtiyacının azaldığı ve hem miyositler hem de mikrodolaşım üzerinde koruyucu etkiler oluştuğu belirtilmektedir (46,63,76,77,78,105,128). Bu bilgiler ışığında hekim istemine göre hemşire tarafından başlatılıp uygulanabilecek bir yüzeyel soğutma işleminin miyokard üzerinde koruyucu etkiler oluşturup oluşturmadığı ve bu koruyucu etkilerin kısa ve 58 uzun dönemli sonuçlar ve mortaliteyi etkileyip etkilemediği ileride yapılacak çalışmalarda değerlendirilebilir. Hemşirelerin AKS’lu hastalarda vücut sıcaklığını düzenli aralıklarla izlemesi ve vücut sıcaklığı yüksekliği durumunda hastalarda infarktüsün alanının büyüyerek ciddiyetinin artabileceğini, hastaların kalp yetmezliğine girebileceğini ve disritmilerin ortaya çıkabileceğini bilmesi ve vücut sıcaklığını normal sınırlar içerisinde tutması oldukça önemlidir. 59 BÖLÜM II GEREÇ-YÖNTEM 2. 1. ARAŞTIRMANIN TİPİ Araştırma, akut koroner sendromlarda vücut sıcaklığı değişikliklerinin hasta sonuçlarına (yaşamsal bulgular ve klinik parametreler) etkisini belirlemek amacıyla betimleyici (ilişkisel) bir çalışma olarak planlanmıştır. 2. 2. KULLANILAN GEREÇLER Araştırmanın verileri “Veri Toplama Formu” ve “Ölçüm Çizelgesi” aracılığı ile toplanmıştır. 2. 2. 1. VERİ TOPLAMA FORMU Veri Toplama Formu, AKS’lu hastaların demografik verilerini ve hastalıklarına ilişkin sistematik verilerini elde etmek amacı ile araştırmacı tarafından literatür desteğiyle hazırlanmış bir formdur. Kendi içerisinde iki bölümden oluşmaktadır. 1. Bölüm hastaya ait yaş, cinsiyet, eğitim durumu ve meslek gibi demografik özelliklerin sorgulanmasını içermektedir. 2. Bölüm ise AKS’a ilişkin risk faktörleri, KKH öyküsü, semptomların başlama zamanı, AKS lokalizasyonu, tedavisi, komplikasyonları ve exitus durumu gibi bilgilerden oluşmaktadır (EK I). 2. 2. 2. ÖLÇÜM ÇİZELGESİ Bu çizelgede hastaların gün ve saat dilimlerine göre dökümante edilen ölçümler sonucunda elde edilen vücut sıcaklığı, kalp hızı, kan basıncı değerleri, göğüs ağrısı şiddeti, biyokimyasal belirteçleri ve koroner yoğun bakım ünitesi ortam ısısı gibi verileri yer almaktadır (EK-II). Bu çizelge ölçüm verilerinin düzenli bir temelde kolaylıkla değerlendirilmesi ve yorumlanması için araştırmacı tarafından oluşturulmuştur. 60 2. 3. KULLANILAN YÖNTEMLER Araştırmanın verileri üç aşamada toplanmıştır. İlk aşamada; AKS tanısı ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesine yatan, araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan ve bilgilendirilmiş onam formunu imzalayan hastaların koroner yoğun bakım ünitesine geldiklerinde vücut sıcaklığı, kalp hızı, kan basıncı, göğüs ağrısı şiddeti ölçümü yapılmış ve ölçüm çizelgesine göğüs ağrısının başlangıcından sonraki saat ve de ölçüm saatiyle birlikte kayıt edilmiştir. İnfarktüs büyüklüğünü tayin etmek için venöz kan örnekleri alınarak CK, CK-MB, cTnT ve cTnI değerlerine bakılmıştır. Daha sonra da ikinci aşama olarak veri toplama formunda yer alan veriler toplanmıştır (hastanın durumu stabil olduğunda-yatışın ikinci yada dördüncü saatinde). Üçüncü aşamada ise; hastanın durumuna uyan zaman dilimlerinde diğer ölçüm verileri toplanmıştır. Göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatlik sürecinde vücut sıcaklığı, kalp hızı, kan basıncı, göğüs ağrısı şiddeti izlemleri iki saatlik aralıklarla yapılıp kayıt edilmiştir. Göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde ölçümler dört saatlik, koroner yoğun bakımda kalınan diğer günler içinde altı saatlik, serviste kalınan günler içinde ise 12 saatlik aralıklarla yapılarak kayıt edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan hastaların vücut sıcaklığı ölçümlerinde FirstTemp Genius™ Timpanik Termometre kullanılmıştır (Şekil-2). Cihazın ilk ve altı ay sonraki ikinci kalibrasyonu üretici firma (Tyco) tarafından yapılmıştır. Daha sonra verilerin toplanmasını kolaylaştırmak amacıyla bir cihaz daha temin edilmiştir. O cihaz da ilk kalibrasyonundan sonra araştırmanın son altı aylık diliminde kullanılmıştır. Bütün hastalarda aynı özelliklere sahip cihaz kullanılmıştır. Timpanik membran termometreleri son yıllarda ABD’de kullanılmaya başlanmıştır. Timpanik membrandan yayılan kızıl ötesi ışınları ölçen bu termometrelerin en büyük avantajı, vücut sıcaklığı ölçümü için gerekli zamanı çok azaltması ve kullanımının kolay olmasıdır. Aynı zamanda bu termometrelerde enfeksiyon riski yok denecek kadar azdır. Timpanik zarın ısı merkezi olan hipotalamus ile aynı kanı paylaşmasından dolayı, timpanik membran termometreleri ile elde edilen vücut sıcaklığı gerçeğe en yakın (core vücut sıcaklığı) değer olarak kabul edilmektedir (95) ve bu termometrelerin oldukça güvenilir oldukları 61 belirtilmektedir (16,145). Bu nedenlerle araştırma kapsamına alınan hastalarda vücut sıcaklığı ölçüm yöntemi olarak timpanik termemotre tercih edilmiştir. Şekil-2: Timpanik Termometre Vücut sıcaklığı ölçümünde hastanın yattığı taraftaki kulak değil diğer kulaktan ölçüm yapılmasına, kulağın temiz olmasına ve enfeksiyon olmamasına, ölçüm için iki saniyeden fazla sürenin beklenmemesine ve her seferinde ayrı bir probe kullanılmasına dikkat edilmiştir. Kalp hızı değerleri hasta koroner yoğun bakım ünitesinde kaldığı sürede monitorizasyondaki değerler esas alınarak, serviste kalınan günler için ise radial bölgeden bir dakikalık ölçümle elde edilmiştir. Kan basıncı değerleri koroner yoğun bakım ünitesinde yine monitorizasyon sayesinde elde edilmiş, servis değerleri için de araştırmacı tarafından civalı sifignomanometre aracılığıyla yatış pozisyonunda ölçüm yapılmıştır. Göğüs ağrısı şiddeti ise 0-10 arası ölçekte hastanın subjektif değerlendirmesi kullanılarak belirlenmiştir. Göğüs ağrısının başlangıcının 24. ve 48. saatinde tekrar venöz kan örneği alınmış (rutine denk gelen saatlerde rutin için alınan kanların sonuçları 62 kullanılmıştır) ve CK, CK-MB, cTnT ve cTnI değerlerine bakılmıştır. Laboratuvar sonuçlarının yorumunda ve hasta ile ilgili diğer bilgilerin elde edilmesinde hastanın hekiminden yardım ve destek alınmıştır. Hastaların ölçümleri ve venöz kan örneği alma işlemi araştırmacı tarafından yapılmıştır. Gece saatlerine ve hafta sonuna denk gelen bazı ölçümler ve kardiyak enzim değerleri için gerekli venöz kan örneği alma işlemi koroner yoğun bakım ünitesindeki hemşireler tarafından yapılmış ve sonuçlar hasta formalarına kayıt edilmiştir. Ayrıca vücut sıcaklığını etkileyen bir faktör olarak ortam ısısı koroner yoğun bakım ünitesinde göğüs ağrısının başlangıcının ilk 48 saati için altı saatlik aralıklarla değerlendirilmiştir. 2. 4. ARAŞTIRMANIN YERİ ve ZAMANI Araştırma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesi’nde yürütülmüştür. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği 1991 yılında kurulmuş bir kliniktir. Toplam 103 hasta yatağı mevcuttur. Klinik iki servis, iki yoğun bakım ünitesi (koroner yoğun bakım ve yetmezlik yoğun bakım) ve invaziv ünitelerinden oluşmaktadır. İnvaziv bölümünde kendisine ait servisi, yoğun bakım ünitesi ve girişimsel kardiyoloji laboratuarı bulunmaktadır. Ayrıca Hipertansiyon, Girişimsel Kardiyoloji, Kalp Yetmezliği ve Transplantasyon, Pacemaker Kontrol ve Lipit Polikliniği ile çok sayıda poliklinik muayene yapılmaktadır. EKO ve EFOR laboratuarlarında da yıl içerisinde fazla sayıda ekokardiyografi ve efor testi gerçekleştirilmektedir. Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Kardiyoloji Kliniği içerisinde yer alan 13 yataklı bir ünitedir. Bu ünitede her ay rotasyonla değişmek üzere iki hekim ve 20 hemşire çalışmaktadır. Araştırma; Eylül 2005-Mayıs 2007 tarihleri arasında Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde, hafta içi ve hafta sonu dönemleri kapsayan geniş bir zaman diliminde sürdürülmüştür. 63 2. 5. ARAŞTIRMANIN EVRENİ Araştırmanın evrenini Eylül 2005–Mayıs 2007 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesine gelen tüm AKS’lu hastalar oluşturmuştur. 2. 6. ARAŞTIRMADA ÖRNEKLEM Araştırmada örneklem Güç Analizi (Power Analysis) yöntemi ile belirlenmiştir. Güç analizi; geçerlik ve güvenirliği yüksek bir araştırma planlamayı ve araştırma sonucunda alınacak kararların geçerliğini, güvenirliğini ve duyarlığını garanti altına almayı sağlayan bir yöntemdir. İstatistiksel güç (statistical power), araştırmada bir amacın denetlenmesi için kullanılan istatistiksel test sonucu varılan kararın ne kadar geçerli, güvenilir olduğunu olasılık olarak tahmin eden bir yaklaşımdır. Bir güç analizinde beş istatistiksel element yer almaktadır. Bu elementler kriterin önemi, örneklemin büyüklüğü, örneklemin varyansı, etki büyüklüğü ve gücüdür. Güç analizi, bilimsel araştırmalarda iki temel işlevi yerine getirmektedir (119,126): 1) Araştırma planlama aşamasında tahmini parametrelere dayalı olarak örnek hacminin hesaplanması ve planlanan araştırma modeline göre alınacak kararların beklenen gücünü tahmin etmek. 2) Araştırma planına göre sonuçlandırılan bir araştırmada ulaşılan kararların gerçekleşen gücünü hesaplamak. Kardiyak enzim değerleri baz alındığında yatış sırasındaki vücut sıcaklığı ile infarktüs büyüklüğü arasındaki ilişkiyi % 99,5 güçle test edebilmek için yapılan power analizi sonucunda araştırmanın 103 hasta üzerinde gerçekleştirilmesinin yeterli olacağı bulunmuştur. Bu sonuç doğrultusunda araştırmaya KAP-NSTEMI ve AMI gruplarından ayrı ayrı 103 hasta dahil edilmesi kararlaştırılmıştır. Araştırmanın örneklemini; belirtilen evren içerisinden, araştırmaya dahil edilme kriterlerine uygun olarak seçilen AKS’lu hastalar oluşturmuştur. Araştırmanın yürütüldüğü tarihler arasında Koroner Yoğun Bakım Ünitesine araştırmacının ulaşabildiği toplam 300 AKS’lu hasta yatmıştır. Bu hastalardan verilerinin tamamlanamaması nedeniyle iki hasta, psikososyal uyumsuzluğu olması nedeniyle dört hasta, derin ven trombozu olması nedeniyle bir hasta, resüsitasyon uygulanmış olması nedeniyle bir hasta, gut tanısı olması nedeniyle iki hasta, kanser 64 tanısı olması nedeniyle üç hasta, ekstrakardiyak ilaç kullanması nedeniyle altı hasta, göğüs ağrısının ilk 48 saati içerisinde gelmemesi nedeniyle beş hasta, hipotiroidisi olması nedeniyle beş hasta, diyabetik ketoasidozu olması nedeniyle bir hasta, çok yaşlı olması nedeniyle dört hasta, araştırmaya katılmayı kabul etmemesi nedeniyle üç hasta, yeni cerrahi operasyon geçirmesi nedeniyle bir hasta, araştırmaya dahil edilen fakat kardiyak enzimlerin 24. ve 48. saatteki değerlerine kit olmadığı için bakılamayan altı hasta ve ön uygulama yapılan 23 hasta olmak üzere toplam 67 hasta araştırma kapsamı dışında tutulmuştur. Araştırma yapılan power analizi sonucunda belirlenen örneklem büyüklüğü olan 206 hasta sayısının üzerine çıkılarak 113’ü KAP-NSTEMI tanılı 120’si ise AMI tanılı 233 hasta ile sonuçlandırılmıştır. 2. 7. ARAŞTIRMANIN BAĞIMLI VE BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLERİ Araştırmanın bağımlı değişkenleri; hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki, göğüs ağrısının başlangıcının ilk ve ikinci 24 saati içerisindeki, koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günler içerisindeki kalp hızı, kan basıncı değeri, göğüs ağrısı şiddeti, sendrom lokalizasyonu, tedavisi, infarkt büyüklüğü (biyokimyasal belirteçler), yoğun bakım ünitesindeki ve hastanedeki yatış süresi, komplikasyon gelişme durumu ve hastane mortalitesi gibi değişkenlerdir. Araştırma kapsamındaki hastaların yaş, cinsiyet, eğitim durumu gibi demografik özellikleri, risk faktörleri, koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki, göğüs ağrısının başlangıcının ilk ve ikinci 24 saati içerisindeki, koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günler içerisindeki vücut sıcaklığı bağımsız değişkenleri oluşturmaktadır. 2. 8. VERİ TOPLAMA YÖNTEMİ VE SÜRESİ AKS tanısı ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesine yatan ve araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar KAP-NSTEMI ve AMI grubu olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Araştırma kapsamına alınan hastalarla öncelikle tanışılmış, araştırma hakkında bilgi verilmiş ve yazılı onam alınmıştır. Daha sonra hastalarla yüzyüze çok sayıda görüşme ve ölçüm yapılarak veriler toplanmıştır. Her hasta ile veri toplama formunu doldurmak için 510 dakika zaman harcanmıştır. Her bir ölçüm de yaklaşık olarak 5-10 dakika zaman almış ve her hasta üzerinde yaklaşık 40-50 ölçüm yapılmıştır. Hastaların durumuyla 65 ilgili olarak hekim ve hemşireleri ile sürekli bilgi paylaşımı sağlanmıştır. Ölçüm saatleri arasında koroner yoğun bakım ünitesinde bulunulduğu zamanlarda da hastaların durumları gözlenmiş ve çeşitli tedavi-bakım aktiviteleri hemşireleri ile birlikte yapılmıştır. Servise transfer sağlandığında gerekli olan iletişimler ve ölçümler servis ekibiyle sürdürülmüştür. Hastalar durumlarına göre kalp damar cerrahisine transfer edildiklerinde yada taburcu olduklarında veri toplama süreci sonlandırılmıştır. 2. 9. VERİLERİN ANALİZİ VE DEĞERLENDİRME TEKNİKLERİ Araştırmadan elde edilen veriler özel bir bilgisayarda Statistical Package for Social Science (SPSS) 15.0 paket programında analiz edilmiştir. Veri toplama formunda yer alan boy ve kiloyu sorgulayan 12. soru Beden Kitle İndeksine (BKI) göre değerlendirilmiştir. BKI şöyle hesaplanmıştır (102): Ağırlık (kg)/Boy (m.m). Bu hesaplama sonucunda ise aşağıdaki sınıflama yapılmıştır: 18,5 kg/m² altı: Zayıf 18,5-24,9 kg/m²: Normal Kilolu 25-29,9 kg/m²: Hafif Şişman 30-34,9 kg/m²: Orta Derecede Şişman 35-39,9 kg/m²: Ağır Derecede Şişman 40 kg/m² üzeri: Çok Ağır Derecede Şişman Veri toplama formunun 15. sorusunda hastaların semptomlarının başlama saati sorgulanmıştır. Elde edilen yanıtlar doğrultusunda semptomların başlama saati dört grupta kategorize edilmiştir. 1-6 saatleri arası günün ilk altı saatlik dilimi, 7-12 saatleri arası günün ikinci altı saatlik dilimi, 13-18 saatleri arası günün üçüncü altı saatlik dilimi, 19-24 saatleri arası da günün dördüncü altı saatlik dilimi olarak gruplanmış, ayrıca semptomların başlama saati ortalaması hesaplanmıştır. Hastaların acil servise ve koroner yoğun bakım ünitesine geliş saatlerinin sorgulandığı 16. soruda ise; göğüs ağrısının başlangıcının ilk 12 saatlik diliminde, ikinci 12 saatlik diliminde, üçüncü 12 saatlik diliminde ve dördüncü 12 saatlik diliminde acil servise ve koroner yoğun bakım ünitesine gelinmiştir şeklinde dört grupta kategorizasyon yapılmıştır. Yine semptomların başlama saatinde olduğu gibi 66 acil servis ve koroner yoğun bakım ünitesine geliş saatlerinin de ortalamaları hesaplanmıştır. 26. ve 27. sorularda yer alan koroner yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış günlerinin değerlendirmesi ortalama hesapları üzerinden yapılmıştır. Ölçüm çizelgesinde yer alan vücut sıcaklığı değerleri açık olarak kodlandıktan sonra ortalamaları hesaplanmış ve üç başlık altında sınıflandırma yapılmıştır (Sınıflandırma Reith ve arkadaşlarının (1996) çalışmasındaki sınıflandırma esas alınarak yapılmıştır (129)). Bu doğrultuda; 36,5 ºC ve altındaki değerler hipotermi, 36,5 ºC üzeri ve 37,5 ºC ve altındaki değerler normotermi, 37,5 ºC üzerindeki değerler ise hipertermi sınıfına dahil edilmiştir. İlk 24 ve ikinci 24 saatte vücut sıcaklığı her saat için rakamsal değerler doğrultusunda değerlendirilmiş, ayrıca sınıf ve ortalamalara göre dağılımlar verilmiştir. İlişkisel karşılaştırmalarda ise; yine bu üç sınıf üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Ölçüm çizelgesinin kalp hızı ve KB değerlerinin işlendiği kısmından elde edilen veriler ise ortalama değerleri üzerinden ilişkisel analizlere aktarılmıştır. Göğüs ağrısı şiddeti de 0-10 arası ölçekte değerlendirilmiş, değerler açık olarak kodlanmış ve ortalamalar elde edilmiştir. Ayrıca göğüs ağrısı değişkeni ağrı ile ilgili olarak yapılan diğer alan çalışmaları temelinde (25,142) 0: ağrı yok, 1-2-3: hafif ağrı, 4-5-6: orta ağrı, 7-8-9-10: şiddetli ağrı şeklinde sınıflandırılarak ilişkisel analizlerde bu şekilde kullanılmıştır. Biyokimyasal belirteçlerden CK ve CK-MB için ortalama değerleri hesaplanırken, Tn T ve Tn I için negatif ve pozitif şeklinde kategorizasyon yapılmıştır (92). Ortam ısısı için de ilk ve ikinci 24 saatte ortalama değerler hesaplanmış ve bu şekilde analizlere dahil edilmiştir. Araştırmanın amacına uygun olarak toplanan verilerin analiz edilmesi sonucunda; hastalara ilişkin demografik verilerin, hastalığa ait verilerin ve ölçümle elde edilen verilerin sayı yüzde dağılımları ve ortalamaları verilmiştir. Ayrıca Kikare Analizi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ve Tukey-HSD Post Hoc Testinden yararlanılmıştır. 67 2. 10. SÜRE VE OLANAKLAR Araştırmanın planlanması ve yürütülmesi ile ilgili zaman takvimi Tablo-3’de sunulmuştur. 2. 11. ETİK AÇIKLAMALAR Araştırmanın yapılabilmesi için Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Etik Kurulundan yazılı izin alınmıştır (EK-III). Araştırmanın uygulanabilmesi için Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliğinden ve Kardiyoloji Anabilim Dalından yazılı izin alınmıştır (EK-IV). Araştırma kapsamına alınan hastalara araştırmanın amacı, uygulama yöntemi ve elde edilmesi planlanan sonuçlar hakkında gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra sözlü ve yazılı onam alınmıştır (EK-V). 52 Tablo-3: Araştırmanın Uygulama Takvimi Zaman Dilimi Faaliyetler Ekim Mart Nisan Mayıs Ağustos Eylül Mayıs Temmuz Ekim Kasım 2004 2005 2005 2005 2005 2005 2007 2007 2007 2007 h h Araştırma Konusu Belirleme Literatür Tarama Tez Önerisi Hazırlama Tez Öneri Sunumu Hazırlık Süreci Veri Toplama Süreci e8 Verilerin Kodlanması Verilerin Analizi Verilerin Yorumu Araştırmanın Yazımı Araştırmanın Basımı Tez Sunumu ¡ ¡ ~ ~ ☺ 53 BÖLÜM III BULGULAR 3. 1. HASTALARIN TANITICI ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ BULGULAR Tablo-4: Hastaların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI Demografik Özellikler AMI N % N % 50 yaş ve altı 19 16.8 23 19.2 51-60 yaş 31 27.4 35 29.2 61-70 yaş 30 26.5 26 21.7 71-80 yaş 26 23.0 28 23.3 81yaş ve üstü 7 6.2 8 6.7 Yaş Ortalaması (X:62.87±12.40) (X:62.05±12.06) Kadın 35 31.0 31 25.8 Erkek 78 69.0 89 74.2 Emekli 57 50.4 55 45.8 Memur 13 11.5 10 8.3 İşçi 1 0.9 4 3.3 Serbest meslek 7 6.2 18 15.0 Ev hanımı 29 25.7 27 22.5 Diğer 6 5.3 6 5.0 Okur-yazar değil 6 5.3 11 9.2 Okur-yazar 11 9.7 6 5.0 İlkokul mezunu 38 33.6 45 37.5 Ortaokul mezunu 11 9.7 17 14.2 Lise mezunu 26 23.0 26 21.7 Yüksekokul/fakülte mezunu 21 18.6 15 12.5 TOPLAM 113 100.0 120 100.0 Yaş Grubu Cinsiyet Meslek Eğitim Durumu 54 Tablo-4’ün Devamı KAP-NSTEMI Demografik Özellikler AMI N % N % Evli 89 78.8 102 85.0 Bekar 1 0.9 - - Boşanmış/dul 23 20.4 18 15.0 SSK 21 18.6 32 26.7 Emekli Sandığı 83 73.5 72 60.0 Bağkur 3 2.7 8 6.7 Yeşilkart 3 2.7 3 2.5 Diğer 3 2.7 5 4.2 İl 85 75.2 92 76.7 İlçe 20 17.7 20 16.7 Köy 8 7.1 8 6.7 113 100.0 120 100.0 Medeni Durum Sosyal Güvence Oturduğu Yer TOPLAM Tablo-4’de araştırma kapsamına alınan AKS tanısı konmuş 233 hastanın demografik özellikleri verilmiştir. Bu özellikler incelendiğinde; KAP-NSTEMI tanılı 113 hastanın 62.87±12.40 yaş ortalaması ile % 27.4’ünün 51-60 yaş, % 26.5’inin 61-70 yaş grubunda yer aldığı, AMI tanılı 120 hastanın da 62.05±12.06 yaş ortalaması ile % 29.2’sinin 51-60 yaş, % 23.3’ünün de 71-80 yaş grubunda yer aldığı görülmektedir. KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 69.0’ı, AMI grubundaki hastaların ise % 74.2’si erkeklerden oluşmaktadır. Hastalar KAP-NSTEMI grubunda % 50.4 oranıyla emekli ve % 33.6 oranıyla ilkokul mezunu iken, AMI grubunda % 45.8 oranıyla emekli, % 37.5 oranıyla da ilkokul mezunudur. Hastaların medeni durumlarına bakıldığında; KAPNSTEMI’lü hastaların % 78.8’i evli, % 20.4’ü boşanmış/dul, AMI’lü hastaların % 85.0’ı evli, % 15.0’ı ise boşanmış/duldur. Sosyal güvence açısından dağılımlar incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 73.5’inin Emekli Sandığı, % 18.6’sının SSK, AMI grubundaki hastaların % 60.0’ının Emekli Sandığı, % 26.7’sinin de SSK güvencesinden yararlandığı saptanmıştır. Hastalara “nerede oturuyor sunuz?” sorusu yöneltildiğinde; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların % 75.2’si, AMI grubunda yer alan hastaların da % 76.7’si il merkezinde oturduklarını belirtmişlerdir. 55 3. 2. HASTALARIN KLİNİK ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ BULGULAR Tablo-5: Hastaların Risk Faktörlerine, Risk Faktörü Sayılarına ve BKI’lerine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI AMI Risk Faktörleri N % N % Hiperlipidemi (HLP) 63 18.6 49 16.8 Hipertansiyon 79 23.3 51 17.5 Diabetes Mellitus 33 9.7 32 10.9 Aile Öyküsü 85 25.1 75 25.7 Fiziksel İnaktivite 5 1.5 5 1.7 Obezite 42 12.4 51 17.5 Erken Menapoz 8 2.4 4 1.4 Menapoz 24 7.1 25 8.6 339 * 100.0 292 * 100.0 Kullanan 33 29.2 51 42.5 Kullanmayan 34 30.1 34 28.3 Bırakan 46 40.7 35 29.2 Kullanan 11 9.7 12 10.0 Kullanmayan 97 85.8 98 81.7 Bırakan 5 4.4 10 8.3 Bir Risk Faktörü 5 4.4 14 11.7 İki Risk Faktörü 12 10.6 25 20.8 Üç Risk Faktörü 36 31.9 24 20.0 Dört Risk Faktörü 22 19.5 33 27.5 Beş Risk Faktörü 20 17.7 14 11.7 Altı Risk Faktörü 17 15.0 9 7.5 Yedi Risk Faktörü 1 0.9 1 0.8 Risk Faktörü Sayısı Ortalaması (X:3.84±1.41) TOPLAM Sigara Alkol Risk Faktörü Sayısı TOPLAM 113 100.0 (X:3.32±1.46) 120 100.0 *Hastalarda birden fazla risk faktörü bulunduğu için n sayısı değişmiştir. 56 Tablo-5’in Devamı KAP-NSTEMI AMI BKI N % N % Zayıf 1 0.9 2 1.7 Normal 34 30.1 39 32.5 Hafif Şişman 64 56.6 62 51.7 Orta Derecede Şişman 14 12.4 11 9.2 Ağır Derecede Şişman - - 5 4.2 Çok Ağır Derecede Şişman - - 1 0.8 BKI Ortalaması (X:26.44±2.92) TOPLAM 113 100.0 (X:26.37±4.01) 120 100.0 Tablo-5’de görüldüğü gibi; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 25.1’inin aile öyküsü, % 23.3’ünün HT, % 18.6’sının HLP risk faktörlerine sahip olduğu ve ortalama risk faktörü sayısının 3.84±1.41 olduğu, AMI grubundaki hastaların % 25.7’sinin aile öyküsü, % 17.5’inin HT, % 17.5’inin de obezite risk faktörlerine sahip olduğu ve ortalama risk faktörü sayısının 3.32±1.46 olduğu belirlenmiştir. KAPNSTEMI hasta grubunda en fazla oranla (% 31.9) üç, AMI hasta grubunda da en fazla oranla (% 27.5) dört risk faktörü saptanmıştır. Araştırmaya dahil edilen hastaların KKH için önemli diğer risk faktörleri olan sigara ve alkol kullanma durumları incelendiğinde; KAP-NSTEMI’lü hastaların % 40.7 oranıyla daha önceden sigara kullandığı fakat bıraktığı, % 30.1 oranıyla hiç sigara kullanmadığı, % 29.2 oranıyla hala sigara kullandığı, % 85.8 oranıyla da hiç alkol kullanmadığı görülmüştür. AMI’lü hastalardaki duruma bakıldığında ise; hastalar % 42.5 oranıyla sigara kullanırken, % 29.2 oranıyla sigarayı bırakmış, % 28.3 oranıyla hiç sigara kullanmamış ve % 81.7 oranıyla da hiç alkol kullanmamıştır. Veri toplama formunda yer alan 12. soruda hastaların boy ve kiloları sorgulanmış bu doğrultuda da BKI’leri hesaplanmıştır. BKI’ne göre dağılımlar incelendiğinde; KAP-NSTEMI tanılı hastaların 26.44±2.92 ortalama ile % 56.6’sı hafif şişman, % 30.1’i normal grubunda yer alırken, AMI tanılı hastaların 26.37±4.01 ortalama ile % 51.7’si hafif şişman, % 32.5’i normal grubunda yer almıştır. 57 Tablo-6: Hastaların KKH Öykülerine ve Öykü Tiplerine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI AMI KKH Öyküsü N % N % Öykü Var 73 64.6 40 33.3 Öykü Yok 40 35.4 80 66.7 TOPLAM 113 100.0 120 100.0 SAP 3 1.6 1 1.0 KAP 14 7.4 7 7.3 Geçirilmiş AMI 61 32.1 30 31.3 KA 59 31.1 33 34.4 PTKA 21 11.1 10 10.4 By-pass 32 16.8 15 15.6 190 * 100.0 96 * 100.0 Öykü Tipi TOPLAM *Hastalarda birden fazla KKH öykü tipi olduğu için n sayısı değişmiştir. Hastaların KKH öyküleri ve öykü tiplerine göre dağılımının gösterildiği Tablo-6’da görüldüğü üzere; KAP-NSTEMI grubuna alınan hastaların % 64.6’sında KKH öyküsü bulunmakta, % 35.4’ünde KKH öyküsü bulunmamakta, AMI grubuna alınan hastaların da % 33.3’ünde KKH öyküsü bulunurken, % 66.7’sinde KKH öyküsü bulunmamaktadır. Hastalardaki öykü tipi değerlendirildiğinde; KKH öyküsü bulunan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 32.1’inde geçirilmiş AMI, % 31.1’inde KA öyküsü olduğu, AMI’lü hastaların ise % 34.4’ünde KA, % 31.3’ünde geçirilmiş AMI öyküsü olduğu görülmüştür. 58 Tablo-7: Hastaların Semptomlarının Başlama Saatine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI AMI Semptomların Başlama Saati N % N % 1-6 (Günün ilk altı saatlik dilimi) 22 19.5 31 25.8 7-12 (Günün ikinci altı saatlik dilimi) 39 34.5 39 32.5 13-18 (Günün üçüncü altı saatlik dilimi) 33 29.2 31 25.8 19-24 (Günün dördüncü altı saatlik dilimi) 19 16.8 19 15.8 TOPLAM 113 100.0 120 100.0 Hastaların semptomlarının başlama saatleri incelendiğinde; KAP-NSTEMI’lü hastaların % 34.5’inin semptomlarının 7-12 saatleri arasında yani günün ikinci altı saatlik diliminde başladığı, % 29.2’sinin 13-18 saatleri arasında (günün üçüncü altı saatlik dilimi) başladığı, AMI’lü hastaların semptomlarının başlama saatinin % 32.5 oranıyla günün ikinci altı saatlik dilimi olduğu, % 25.8 oranıyla 1-6 saatleri (günün ilk altı saatlik dilimi) arası olduğu, % 25.8 oranıyla da 13-18 saatleri arası (günün üçüncü altı saatlik dilimi) olduğu saptanmıştır (Tablo-7). 59 Tablo-8: Hastaların Acil Servise ve Koroner Yoğun Bakım Ünitesine Geliş Saatlerine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI AMI Acil Servise Geliş Saati N % N % 1-12 (Göğüs ağrısının ilk 12 saatlik dilimi) 67 69.1 89 78.8 13-24 (Göğüs ağrısının ikinci 12 saatlik dilimi) 14 14.4 14 12.4 25-36 (Göğüs ağrısının üçüncü 12 saatlik dilimi) 9 9.3 4 3.5 37-48 (Göğüs ağrısının dördüncü 12 saatlik dilimi) 7 7.2 6 5.3 Acil Servise Geliş Saati Ortalaması TOPLAM (X:11.07±13.01) (X:7.57±11.11) 97 * 100.0 113 * 100.0 1-12 (Göğüs ağrısının ilk 12 saatlik dilimi) 39 34.5 65 54.2 13-24 (Göğüs ağrısının ikinci 12 saatlik dilimi) 39 34.5 35 29.2 25-36 (Göğüs ağrısının üçüncü 12 saatlik dilimi) 11 9.7 10 8.3 37-48 (Göğüs ağrısının dördüncü 12 saatlik dilimi) 24 21.2 10 8.3 Koroner Yoğun Bakım Ünitesine Geliş Saati Koroner Yoğun Bakım Ünitesine Geliş Saati Ortalaması TOPLAM (X:21.57±15.27) 113 100.0 (X:13.53±12.81) 120 100.0 *Sayılar acil servise gelen hastalar için geçerlidir. Tablo-8’de hastaların acil servise ve koroner yoğun bakım ünitesine geliş saatlerine göre dağılımları görülmektedir. Bu dağılımlar doğrultusunda; KAP-NSTEMI tanısına sahip hastaların 11.07±13.01 ortalama ile % 69.1’i göğüs ağrısı ve diğer semptomlar başladıktan sonra ilk 12 saat içerisinde, % 14.4’ü ikinci 12 saat içerisinde acil servise başvururken, AMI tanısına sahip hastaların 7.57±11.11 saat ortalaması ile % 78.8’i semptomlarının başlamasının ilk 12 saatlik diliminde, % 12.4’ü de semptomlarının başlamasının ikinci 12 saatlik diliminde acil servise başvuru yapmıştır. Acil servisten koroner yoğun bakım ünitesine yada direkt olarak koroner yoğun bakım ünitesine gelen hastaların geliş saatleri incelendiğinde ise; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 34.5’inin göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ilk 12 saat içerisinde, % 34.5’inin göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ikinci 12 saat içerisinde (13-24. saat) koroner yoğun bakım ünitesine yattığı (X:21.57±15.27), AMI grubundaki hastaların da % 54.2’sinin ilk 12 saat içerisinde, % 29.2’sinin ikinci 12 saat içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine yattığı (X:13.53±12.81) belirlenmiştir. 60 Tablo-9: Hastaların Başvuru Sırasındaki Semptomlarına Göre Dağılımı KAP-NSTEMI Başvuru Semptomları AMI N % N % Göğüste ağrı-yanma 104 20.3 110 17.9 Dişlerde/çenede ağrı 9 1.8 7 1.1 Omuz ve kollarda ağrı 58 11.3 74 12.0 Karın üst kadranında ağrı 7 1.4 14 2.3 Sırta vuran ağrı 43 8.4 46 7.5 Soğuk terleme 63 12.3 85 13.8 Nefes darlığı 38 7.4 42 6.8 Çarpıntı 20 3.9 19 3.1 Korku 22 4.3 33 5.4 Güçsüzlük 37 7.2 38 6.2 Baş dönmesi 21 4.1 14 2.3 Midede ağırlık hissi 6 1.2 12 2.0 Midede doluluk hissi 2 0.4 3 0.5 Midede basınç hissi 1 0.2 2 0.3 Midede rahatsızlık hissi 3 0.6 3 0.5 Midede ekşime/yanma 6 1.2 9 1.5 Hazımsızlık 2 0.4 3 0.5 Geğirme 7 1.4 10 1.6 Bulantı-kusma 25 4.9 50 8.1 Gaz şikayetleri 10 2.0 9 1.5 Çabuk yorulma 11 2.1 11 1.8 Sürekli yorgunluk hissetme 3 0.6 9 1.5 Ateş 1 0.2 1 0.2 Diğer 13 2.5 11 1.8 512 * 100.0 615 * 100.0 TOPLAM *Hastalarda birden fazla başvuru semptomu olduğu için n sayısı değişmiştir Araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan AKS’lu hastaların başvuru sırasındaki semptomları incelendiğinde; 113 KAP-NSTEMI’lü hastanın % 20.3’ünün göğüste ağrı-yanma, % 12.3’ünün soğuk terleme, % 11.3’ünün omuz ve kollarda ağrı, 120 AMI’lü hastanın % 17.9’unun göğüste ağrı-yanma, % 13.8’inin soğuk terleme, % 12.0’ının omuz ve kollarda ağrı semptomlarıyla başvurduğu görülmektedir (Tablo-9). 61 Tablo-10: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre Dağılımı KAP-NSTEMI AMI Lokalizasyon N % N % Anterior 27 23.9 35 29.2 Anteroseptal 9 8.0 16 13.3 Anterolateral 6 5.3 3 2.5 İnferolateral 15 13.3 8 6.7 Posterior - - 2 1.7 İnferior 27 23.9 42 35.0 İnferior-anterior 11 9.7 5 4.2 Lateral 9 8.0 1 0.8 İnferolateral-posterior - - 5 4.2 EKG değişikliği yok 9 8.0 3 2.5 113 100.0 120 100.0 TOPLAM Tablo-10’da gösterildiği gibi; KAP-NSTEMI tanılı hastaların % 23.9’unun anterior, % 23.9’unun inferior, % 13.3’ünün inferolateral lokalizasyona, AMI tanılı hastaların çoğunluğunun (% 35.0) inferior, % 29.2’sinin anterior, % 13.3’ünün anteroseptal sendrom lokalizasyonuna sahip olduğu bulunmuştur. 62 Tablo-11: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre Dağılımı KAP-NSTEMI AMI Tedavi N % N % Trombolitik Tedavi - - 30 3.5 PTKA - - 18 2.1 Beta Bloker 96 12.7 107 12.4 Kalsiyum Antagonisti 7 0.9 8 0.9 Antikoagülan 109 14.4 116 13.4 ACE İnhibitörü 84 11.1 104 12.1 Diüretik 28 3.7 21 2.4 Dijital 1 0.1 3 0.3 Nitrat 110 14.6 110 12.7 - - 3 0.3 Antihiperkolesterolemik 107 14.2 111 12.9 ASA 110 14.6 118 13.7 - - 2 0.2 103 13.6 112 13.0 755 * 100.0 863 * 100.0 Antiaritmik İnotropik Diğer TOPLAM *Hastalarda birden fazla tedavi uygulandığı için n sayısı değişmiştir Hastaların uygulanan tedavilere göre dağılımları incelenecek olursa; AMI grubundaki hastaların % 3.5’ine trombolitik tedavi % 2.1’ine PTKA uygulanmıştır. Diğer tedaviler açısından durum değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI’lü hastaların % 14.6’sının nitrat, % 14.6’sının ASA, % 14.4’ünün antikoagülan tedavi aldığı, AMI’lü hastaların % 13.7’sinin ASA, % 13.4’ünün antikoagülan, % 12.9’unun antihiperkolesterolemik tedavi aldığı görülmüştür (Tablo-11) . 63 Tablo-12: Hastaların Komplikasyon Gelişme Durumlarına ve Komplikasyon Tiplerine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI Komplikasyon AMI N % N % Gelişen 17 15.0 30 25.0 Gelişmeyen 96 85.0 90 75.0 TOPLAM 113 100.0 120 100.0 Tekrarlayan anjina, iskemi, reinfarktüs 1 5.9 2 6.7 Hipertansiyon/Hipotansiyon 2 11.8 3 10.0 Kalp Yetmezliği 4 23.5 4 13.3 AF/Flatter 4 23.5 4 13.3 AV Blok 2 11.8 2 6.7 Kardiyojenik Şok - - 1 3.3 Paroksismal SVT 4 23.5 - - VT - - 2 6.7 VF - - 5 16.7 Diğer (akciğer ödemi) - - 7 23.3 17 * 100.0 30 * 100.0 Komplikasyon Gelişme Durumu Komplikasyon Tipi TOPLAM *Sayılar komplikasyon gelişen hastalar için geçerlidir. Hastaların komplikasyon gelişme durumları ve komplikasyon tiplerine göre dağılımlarının verildiği Tablo-12’ye göre; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 85.0’ında komplikasyon gelişmezken, % 15.0’ında komplikasyon gelişmiştir. Komplikasyon gelişen hastaların da % 23.5’inde kalp yetmezliği, % 23.5’inde AF/Flatter, % 23.5’inde paroksismal SVT gelişmiştir. AMI grubundaki hastalarda ise; komplikasyon gelişme oranı % 25.0, gelişmeme oranı da % 75.0’dır. Komplikasyon gelişen % 25.0’lık AMI grubunda en fazla oranla (% 23.3) akciğer ödemi, % 16.7 oranıyla VF, % 13.3 oranıyla kalp yetmezliği, % 13.3 oranıyla da AF/Flatter gelişmiştir. 64 Tablo-13: Hastaların Exitus Durumlarına ve Nedenlerine Göre Dağılımı KAP-NSTEMI Exitus AMI N % N % - - 4 3.3 Olmayan 113 100.0 116 96.7 TOPLAM 113 100.0 120 100.0 Ani Kardiyak Ölüm - - - - Kalp Yetmezliği - - 2 50.0 VF - - 2 50.0 AV Blok - - - - SVO - - - - Diğer - - - - TOPLAM - - 4* 100.0 Exitus Durumu Olan Exitus Nedeni *Sayı ex olan hastalar için geçerlidir. Hastaların hastanedeki exitus durumlarına bakıldığında; KAP-NSTEMI grubunda hiçbir hasta ex olmazken, AMI grubunda % 50.0 oranıyla kalp yetmezliği, % 50.0 oranıyla da VF nedeniyle toplam dört (% 3.3) hasta ex olmuştur (Tablo-13). 65 3. 3. HASTALARIN VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİNE VE BU DEĞİŞİKLİKLERİN BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLER İLE İLİŞKİSİNE AİT BULGULAR Tablo-14: Hastaların İlk 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı Ortalamalarının Dağılımı Vücut Sıcaklığı Sendrom Saat 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 5 2 9 5 14 7 18 9 24 11 28 14 33 17 37 21 42 22 44 25 45 27 51 36.42 36.20 36.52 36.36 35.98 36.30 36.48 36.45 36.44 36.71 36.48 36.50 36.47 36.56 36.50 36.76 36.55 36.81 36.51 36.76 36.56 36.76 36.65 0.60 0.28 0.50 0.67 0.86 0.67 0.46 0.83 0.55 0.82 0.52 0.75 0.53 0.79 0.48 0.80 0.53 0.83 0.59 0.71 0.55 0.74 0.58 1 23 10 36 14 39 17 40 18 43 18 46 21 47 28 55 29 58 33 62 33 63 34 65 34.40 36.20 35.87 36.39 36.38 36.59 36.76 36.65 36.80 36.77 36.80 36.95 36.90 36.96 36.73 36.86 36.77 36.86 36.67 36.82 36.76 36.80 36.67 36.84 - 0.67 0.77 0.65 0.80 0.58 0.68 0.57 0.67 0.64 0.64 0.78 0.46 0.75 0.49 0.74 0.50 0.76 0.59 0.64 0.64 0.66 0.61 0.65 KAPNSTEMI N X SD AMI N X SD 66 Grafik-1: Hastaların İlk 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı Ortalamalarının Dağılımı 37,5 37 36,5 36 35,5 KAP-NSTEMI AMI 35 34,5 34 33,5 24 22 20 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 33 Tablo-14 ve Grafik-1’de hastaların ilk 24 saatteki her saat için vücut sıcaklığı ortalamalarının dağılımı verilmiştir. Bu dağılıma göre; KAP-NSTEMI’lü hastalarda vücut sıcaklığı ortalaması 2. saat için 36.42±0.60, 3. saat için 36.20±0.28, 4. saat için 36.52±0.50, 5. saat için 36.36±0.67, 6. saat için 35.98±0.86, 7. saat için 36.30±0.67, 8. saat için 36.48±0.46, 9. saat için 36.45±0.83, 10. saat için 36.44±0.55, 11. saat için 36.71±0.82, 12. saat için 36.48±0.52, 13. saat için 36.50±0.75, 14. saat için 36.47±0.53, 15. saat için 36.56±0.79, 16. saat için 36.50±0.48, 17.saat için 36.76±0.80, 18. saat için 36.55±0.53, 19. saat için 36.81±0.83, 20. saat için 36.51±0.59, 21. saat için 36.76±.71, 22. saat için 36.56±0.55, 23. saat için 36.76±0.74, 24. saat için 36.65±0.58’dir. AMI’lü hastalarda ise; vücut sıcaklığı ortalaması 1. saat için 34.40, 2. saat için 36.20±0.67, 3. saat için 35.87±0.77, 4. saat için 36.39±0.65, 5. saat için 36.38±0.80, 6. saat için 36.59±0.58, 7. saat için 36.76±0.68, 8. saat için 36.65±0.57, 9. saat için 36.80±0.67, 10. saat için 36.77±0.64, 11. saat için 36.80±0.64, 12. saat için 36.95±0.78, 13. saat için 36.90±0.46, 14. saat için 36.96±0.75, 15. saat için 36.73±0.49, 16. saat için 36.86±0.74, 17. saat için 36.77±0.50, 18. saat için 36.86±0.76, 19. saat için 36.67±0.59, 20. saat için 36.82±0.64, 21. saat için 36.76±0.64, 22. saat için 36.80±0.66, 23. saat için 36.67±0.61, 24. saat için de 36.84±0.65’dir. 67 Tablo-15: Hastaların İkinci 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı Ortalamalarının Dağılımı Vücut Sıcaklığı Sendrom Saat 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 2 - 28 51 3 1 30 51 4 3 30 51 4 4 29 51 4 4 29 51 5 7 29 69 36.60 - 36.81 36.65 36.80 36.20 36.70 36.61 36.67 36.56 36.80 36.60 36.52 36.50 36.61 36.59 36.57 36.42 36.71 36.56 36.42 36.55 36.73 36.64 0.56 - 0.77 0.66 0.30 - 0.68 0.66 0.45 0.45 0.74 0.65 0.59 0.52 0.66 0.66 0.53 1.00 0.78 0.68 0.62 0.58 0.86 0.61 1 1 35 67 1 2 36 66 1 4 36 67 1 5 37 67 1 5 38 68 1 7 38 72 37.10 37.35 36.75 36.87 37.00 37.45 36.77 36.95 36.70 36.90 36.80 36.92 36.80 37.06 36.86 36.85 36.90 36.94 36.64 36.81 37.00 36.77 36.65 36.77 - 0.35 0.62 0.77 - 0.35 0.71 0.66 - 0.82 0.75 0.70 - 1.09 0.80 0.73 - 0.90 0.67 0.66 - 0.51 0.72 0.67 KAPNSTEMI N X SD AMI N X SD 68 Grafik-2: Hastaların İkinci 24 Saatteki Her Saat İçin Vücut Sıcaklığı Ortalamalarının Dağılımı 37,6 37,4 37,2 37 36,8 36,6 KAP-NSTEMI AMI 36,4 36,2 36 35,8 35,6 47 45 43 41 39 37 35 33 31 29 27 25 35,4 Hastaların ikinci 24 saatteki her saat için vücut sıcaklığı ortalamaları Tablo15 ve Grafik-2’de görüldüğü şekilde dağılım göstermektedir. Bu dağılım incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda vücut sıcaklığı ortalamasının 25. saatteki değeri 36.60±0.56, 27. saatteki değeri 36.81±0.77, 28. saatteki değeri 36.65±0.66, 29. saatteki değeri 36.80±0.30, 30. saatteki değeri 36.20, 31. saatteki değeri 36.70±0.68, 32. saatteki değeri 36.61±0.66, 33. saatteki değeri 36.67±0.45, 34. saatteki değeri 36.56±0.45, 35. saatteki değeri 36.80±0.74, 36. saatteki değeri 36.60±0.65, 37. saatteki değeri 36.52±0.59, 38. saatteki değeri 36.50±0.52, 39. saatteki değeri 36.61±0.66, 40. saatteki değeri 36.59±0.66, 41. saatteki değeri 36.57±0.53, 42. saatteki değeri 36.42±1.00, 43. saatteki değeri 36.71±0.78, 44. saatteki değeri 36.56±0.68, 45. saatteki değeri 36.42±0.62, 46. saatteki değeri 36.55±0.58, 47. saatteki değeri 36.73±0.86, 48. saatteki değeri ise 36.64±0.61 olarak bulunmuştur. AMI grubundaki hastalarda vücut sıcaklığı ortalamasının 25. saat için değeri 37.10, 26. saat için değeri 37.35±0.35, 27. saat için değeri 36.75±0.62, 28. saat için değeri 36.87±0.77, 29. saat için değeri 37.00, 30. saat için değeri 37.45±0.35, 31. saat için değeri 36.77±0.71, 32. saat için değeri 36.95±0.66, 33. saat için değeri 36.70, 34. saat için değeri 36.90±0.82, 35. saat için değeri 36.80±0.75, 36. saat için değeri 36.92±0.70, 37. saat için değeri 36.80, 38. saat için değeri 69 37.06±1.09, 39. saat için değeri 36.86±0.80, 40. saat için değeri 36.85±0.73, 41. saat için değeri 36.90, 42. saat için değeri 36.94±0.90, 43. saat için değeri 36.64±0.67, 44. saat için değeri 36.81±0.66, 45. saat için değeri 37.00, 46. saat için değeri 36.77±0.51, 47. saat için değeri 36.65±0.72, 48. saat için değeri de 36.77±0.67 olarak saptanmıştır. 70 Tablo-16: Hastaların Vücut Sıcaklığı Sınıfları ve Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı Ölçüm Zamanları Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Koroner Bakım Servis Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % N % KAP- Hipotermi 61 54.0 28 35.9 44 38.9 37 41.1 44 48.9 NSTEMI Normotermi 44 38.9 41 52.6 61 54.0 48 53.3 43 47.8 Hipertermi 8 7.1 9 11.5 8 7.1 5 5.6 3 3.3 AMI Vücut Sıcaklığı Ortalama (X:36.50±0.61) (X:36.96±3.06) (X:36.64±0.59) (X:36.65±0.57 ) (X:36.50±0.61 ) TOPLAM 113 100.0 78 * 100.0 113 100.0 90 ** 100.0 90 ** 100.0 Hipotermi 64 53.3 37 37.0 37 30.8 44 41.5 44 40.7 Normotermi 48 40.0 53 53.0 63 52.5 54 50.9 60 55.6 Hipertermi 8 6.7 10 10.0 20 16.7 8 7.5 4 3.7 Vücut Sıcaklığı Ortalama (X:36.47±0.83 ) (X:36.71±0.59) (X:36.81±0.67) TOPLAM 120 100 * 120 100.0 100.0 100.0 (X:36.72±0.61) 106 ** 100.0 (X:36.60±0.61 ) 108 ** *Sayılar göğüs ağrısı başlangıcının ilk 24 saati içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine gelen hastalar için geçerlidir. **Sayılar koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste izlenen hastalar için geçerlidir. 100.0 71 Grafik-3: Hastaların Vücut Sıcaklığı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 37 36,9 36,8 36,7 KAP-NSTEMI 36,6 AMI 36,5 36,4 36,3 36,2 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Koroner Bakım Servis Araştırma kapsamına alınan hastaların vücut sıcaklığı sınıfları ve ortalamalarının ölçüm zamanlarına göre dağılımları incelenecek olursa; KAP-NSTEMI’lü hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında % 54.0 oranıyla hipotermi, % 38.9 oranıyla normotermi, % 7.1 oranıyla hipertermi sınıfında (X:36.50±0.61), göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde % 52.6 oranında normotermi, % 35.9 oranında hipotermi, % 11.5 oranında hipertermi sınıfında (X:36.96±3.06), göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde % 54.0 oranında normotermi, % 38.9 oranında hipotermi, % 7.1 oranında hipertermi sınıfında (X:36.64±0.59), ilk 48 saat sonrası koroner bakım günlerinde % 53.3 oranıyla normotermi, % 41.1 oranıyla hipotermi, % 5.6 oranıyla hipertermi sınıfında (X:36.65±0.57), serviste kalınan günlerde de; % 48.9 oranıyla hipotermi, % 47.8 oranıyla normotermi, % 3.3 oranıyla hipertermi sınıfında (X:36.50±0.61) yer aldığı görülmektedir. AMI’lü hastalar ise; koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 36.47±0.83 ortalama ile % 53.3 oranında hipotermi, % 40.0 oranında normotermi, % 6.7 oranında hipertermi sınıfına, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 36.71±0.59 ortalama ile % 53.0 oranında normotermi, % 37.0 oranında hipotermi, % 10.0 oranında hipertermi sınıfına, göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde 36.81±0.67 ortalama ile % 52.5 oranında normotermi, % 30.8 oranında hipotermi, % 16.7 oranında hipertermi sınıfına, koroner bakım günlerinde 36.72±0.61 ortalama ile % 50.9 oranında normotermi, % 41.5 oranında hipotermi, % 7.5 oranında hipertermi sınıfına, serviste kalınan günlerde 36.60±0.61 ortalama ile % 55.6 oranında normotermi, % 40.7 oranında hipotermi, % 3.7 oranında hipertermi sınıfına girmiştir (Tablo-16 ve Grafik-3). 72 Tablo-17: Hastaların Yatış, İlk 24 Saat ve İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı İle Bazı Bağımsız Değişkenler Arasındaki İlişki Yaş Grubu Sendrom Vücut Sıcaklığı KAPNSTEMI AMI X² P Yatış 8.513 p:0.385 İlk 24 Saat 4.225 p:0.836 İkinci 24 Saat 6.170 p:0.628 Yatış 10.128 p:0.256 İlk 24 Saat 3.114 p:0.927 İkinci 24 Saat 3.518 p:0.898 Cinsiyet Vücut Sıcaklığı X² P KAP- Yatış 1.731 p:0.785 NSTEMI İlk 24 Saat 1.986 p:0.738 İkinci 24 Saat 4.821 p:0.306 Yatış 2.430 p:0.297 İlk 24 Saat 1.646 p:0.439 İkinci 24 Saat 0.240 p:0.887 AMI BKI Vücut Sıcaklığı X² P KAP- Yatış 2.171 p:0.903 NSTEMI İlk 24 Saat 1.594 p:0.810 İkinci 24 Saat 5.070 p:0.535 Yatış 5.819 p:0.830 İlk 24 Saat 6.827 p:0.555 İkinci 24 Saat 12.124 p:0.277 AMI Sigara Vücut Sıcaklığı X² P KAP- Yatış 2.499 p:0.645 NSTEMI İlk 24 Saat 1.162 p:0.884 İkinci 24 Saat 1.844 p:0.764 Yatış 8.050 p:0.090 İlk 24 Saat 2.012 p:0.734 İkinci 24 Saat 4.799 p:0.309 AMI 73 Tablo-17’nin Devamı Hiperlipidemi Sendrom Vücut Sıcaklığı KAPNSTEMI AMI X² P Yatış 1.370 p:0.504 İlk 24 Saat 3.263 p:0.196 İkinci 24 Saat 1.370 p:0.504 Yatış 1.087 p:0.581 İlk 24 Saat 5.426 p:0.066 İkinci 24 Saat 1.070 p:0.586 Hipertansiyon Vücut Sıcaklığı X² P KAP- Yatış 0.414 p:0.813 NSTEMI İlk 24 Saat 1.963 p:0.375 İkinci 24 Saat 2.720 p:0.257 Yatış 2.417 p:0.299 İlk 24 Saat 1.039 p:0.595 İkinci 24 Saat 1.300 p:0.522 AMI Diabetes Mellitus Vücut Sıcaklığı X² P KAP- Yatış 4.718 p:0.094 NSTEMI İlk 24 Saat 1.321 p:0.517 İkinci 24 Saat 1.805 p:0.405 Yatış 1.854 p:0.396 İlk 24 Saat 1.343 p:0.511 İkinci 24 Saat 3.750 p:0.153 AMI KKH Öyküsü Vücut Sıcaklığı X² P KAP- Yatış 1.040 p:0.594 NSTEMI İlk 24 Saat 0.626 p:0.731 İkinci 24 Saat 2.026 p:0.363 Yatış 2.531 p:0.282 İlk 24 Saat 3.817 p:0.148 İkinci 24 Saat 8.179 p:0.017 AMI 74 Araştırma kapsamına alınan hastalarda yatış, ilk 24 saat ve ikinci 24 saat vücut sıcaklıklarının bazı bağımsız değişkenlerle ilişkisi ki-kare analiziyle incelenmiş ve elde edilen sonuçlar Tablo-17’de verilmiştir. Bu doğrultuda; her iki hasta grubunda da vücut sıcaklıkları ile yaş grubu, cinsiyet, BKI, sigara, HLP, HT, DM ve KKH öyküsü gibi değişkenler arasında ilişki bulunmamıştır. Sadece AMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile KKH öyküsü arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (X²:8.179; p<0.05). 75 3. 4. VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİ İLE HASTA SONUÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİYE AİT BULGULAR 3. 4. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yaşamsal Bulguları Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-18: Hastaların Kalp Hızı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı Kalp Hızı KAP-NSTEMI Ölçüm Zamanları AMI N X SD N X SD Yatış 113 75.44 12.70 120 81.84 16.06 İlk 24 Saat 78 * 75.07 11.85 100 * 78.35 11.50 İkinci 24 Saat 113 74.14 10.99 120 79.89 11.96 Koroner Bakım 90 * 74.58 10.46 106 * 80.27 11.22 Servis 90 * 75.23 7.75 108 * 76.46 7.52 *Sayılar ilk 24 saatte, koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste izlenen hastalar için geçerlidir. 76 Grafik-4: Hastaların Kalp Hızı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 84 82 80 78 KAP-NSTEMI AMI 76 74 72 70 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Koroner Bakım Servis Araştırmaya dahil edilen hastaların kalp hızı ortalamaları ölçüm zamanlarına göre Tablo-18 ve Grafik-4’deki dağılımları göstermiştir. Bu dağılımlar doğrultusunda; KAP-NSTEMI grubu için kalp hızı ortalaması koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 75.44±12.70, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 75.07±11.85, ikinci 24 saatinde 74.14±10.99, koroner bakımda 74.58±10.46 ve serviste 75.23±7.75 iken, AMI grubu için kalp hızı ortalaması koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 81.84±16.06, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 78.35±11.50, ikinci 24 saatinde 79.89±11.96, koroner bakımda 80.27±11.22, serviste ise; 76.46±7.52’dir. 77 Tablo-19: Hastaların Kan Basıncı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı Kan Basıncı KAP-NSTEMI Sistolik Ölçüm AMI Diyastolik Sistolik Diyastolik N X SD X SD N X SD X SD Yatış 113 139.07 23.76 80.75 13.40 120 131.58 22.85 79.73 12.72 İlk 24 Saat 78* 133.91 69.70 75.70 8.89 100* 124.45 62.44 71.90 6.80 İkinci 24 Saat 113 122.38 15.67 71.61 10.46 120 114.28 14.45 69.83 7.83 Koroner Bakım 90* 119.82 15.01 71.33 7.85 106* 114.57 13.34 69.38 8.00 Servis 90* 118.17 13.15 70.56 6.65 108* 112.36 10.30 70.64 6.70 Zamanları *Sayılar ilk 24 saatte, koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste izlenen hastalar için geçerlidir. Grafik-5: Hastaların Sistolik Kan Basıncı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 160 140 120 100 KAP-NSTEMI 80 AMI 60 40 20 0 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Koroner Bakım Servis 78 Grafik-6: Hastaların Diyastolik Kan Basıncı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 82 80 78 76 74 KAP-NSTEMI 72 AMI 70 68 66 64 62 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Koroner Bakım Servis Hastaların kan basıncı (KB) ortalamaları ölçüm zamanlarına göre değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubunda ortalama değerleri koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında SKB için 139.07±23.76, DKB için 80.75±13.40, ilk 24 saatte SKB için 133.91±69.70, DKB için 75.70±8.89, ikinci 24 saatte SKB için 122.38±15.67, DKB için 71.61±10.46, koroner bakımda SKB için 119.82±15.01, DKB için 71.33±7.85, serviste SKB için 118.17±13.15, DKB için de 70.56±6.65 olarak saptanmıştır. AMI grubundaki ortalama değerleri ise; koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında SKB’da 131.58±22.85, DKB’da 79.73±12.72, ilk 24 saatte SKB’da 124.45±62.44, DKB’da 71.90±6.80, 114.28±14.45, DKB’da 69.83±7.83, ikinci 24 saatte SKB’da koroner bakımda SKB’da 114.57±13.34, DKB’da 69.38±8.00, serviste SKB’da 112.36±10.30, DKB’da 70.64±6.70 olarak belirlenmiştir (Tablo-19, Grafik-5 ve Grafik-6). 79 Tablo-20: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı Yaşamsal Bulgular Kalp Hızı Kan Basıncı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Sistolik Diyastolik N X SD X SD X SD Hipotermi 61 73.63 13.22 139.09 23.72 81.31 13.56 Normotermi 44 77.45 12.07 138.63 23.31 79.43 12.11 Hipertermi 8 78.12 11.11 141.25 29.48 83.75 19.22 KAP-NSTEMI (F:1.354; p:0.263) (F:0.040; p:0.961) (F:0.462; p:0.631) AMI Hipotermi 64 79.42 16.12 131.32 24.91 80.39 13.51 Normotermi 48 83.45 15.88 131.77 21.76 78.91 12.52 Hipertermi 8 91.50 13.27 132.50 10.35 79.37 6.78 (F:2.474; p:0.089) (F:0.012; p:0.988) (F:0.185; p:0.831) Tablo-20’de araştırma kapsamına alınan hastaların yatış vücut sıcaklığı sınıflarına göre yaşamsal bulgu ortalamalarının dağılımı görülmektedir. Bu dağılıma göre; KAP-NSTEMI tanılı hastalardan hipotermi sınıfına giren hastaların kalp hızı ortalaması 73.63±13.22, normotermi sınıfına giren hastaların 77.45±12.07, hipertermi sınıfına giren hastaların 78.12±11.11’dir. Yatış vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki ilişki incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların yatış vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde (ANOVA) istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamasına (F:1.354; p>0.05) karşın, hipertermik hastaların kalp hızının hipotermik ve normotermik olan hastalara göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. AMI tanılı hastalarda yatış sırasında kalp hızı ortalaması hipotermi sınıfında 79.42±16.12, normotermi sınıfında 83.45±15.88, hipertermi sınıfında 91.50±13.27’dir. AMI grubundaki hastaların yatış vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde (ANOVA) istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:2.474; p>0.05) fakat hipertermik AMI’lü hastaların kalp hızı hipotermik ve normotermik olan hastalara göre daha yüksektir. KB açısından değerlendirme yapıldığında; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların hipotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 80 139.09±23.72, DKB ortalaması 81.31±13.56, normotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 138.63±23.31, DKB ortalaması 79.43±12.11, hipertermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 141.25±29.48, DKB ortalaması 83.75±19.22 olarak bulunmuştur. Yatış vücut sıcaklığı ile kan basıncı arasındaki ilişkiye bakıldığında ise; KAP-NSTEMI hasta grubunda yatış vücut sıcaklığının hipotermik, normotermik ve hipertermik olması ile SKB ve DKB arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.040; p>0.05, F:0.462; p>0.05). AMI grubunda yer alan hastalarda hipotermik olanların SKB ortalaması 131.32±24.91, DKB ortalaması 80.39±13.51, normotermik olanların SKB ortalaması 131.77±21.76, DKB ortalaması 78.91±12.52, hipertermik olanların SKB ortalaması 132.50±10.35, DKB ortalaması 79.37±6.78 olarak saptanmıştır. AMI hasta grubunda yatış vücut sıcaklığı ile kan basıncı arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.012; p>0.05, F:0.185; p>0.05). 81 Tablo-21: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı Yaşamsal Bulgular Kalp Hızı Kan Basıncı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Sistolik Diyastolik N X SD X SD X SD Hipotermi 28 75.89 15.64 127.85 16.35 76.42 9.89 Normotermi 41 73.48 9.32 124.75 11.50 75.60 9.02 Hipertermi 9 79.77 7.15 194.44 201.28 73.88 4.16 KAP-NSTEMI (F:1.147; p:0.323) (F:4.171; p:0.019) (F:0.278; p:0.758) AMI Hipotermi 37 76.18 9.61 116.89 14.40 72.00 7.94 Normotermi 53 79.28 12.36 118.49 12.03 71.60 6.26 Hipertermi 10 81.40 12.94 184.00 191.96 73.00 5.37 (F:1.182; p:0.311) (F:5.521; p:0.005) (F:0.184; p:0.832) Tablo-21’de araştırma kapsamına alınan hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre yaşamsal bulgu ortalamalarının dağılımı görülmektedir. Bu dağılıma göre; KAP-NSTEMI tanılı hastalardan hipotermi sınıfına giren hastaların kalp hızı ortalaması 75.89±15.64, normotermi sınıfına giren hastaların 73.48±9.32, hipertermi sınıfına giren hastaların 79.77±7.15’dir. İlk 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki ilişki incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:1.147; p>0.05). AMI tanılı hastalarda kalp hızı ortalaması hipotermi sınıfında 76.18±9.61, normotermi sınıfında 79.28±12.36, hipertermi sınıfında 81.40±12.94’dür. AMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklıkları artış gösterdikçe kalp hızı da artış göstermiştir, fakat ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:1.182; p>0.05). Diğer yaşamsal bulgular açısından değerlendirme yapıldığında; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların hipotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 127.85±16.35, DKB ortalaması 76.42±9.89, normotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 124.75±11.50, DKB ortalaması 75.60±9.02, hipertermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 194.44±201.28, 82 DKB ortalaması 73.88±4.16 olarak bulunmuştur. İlk 24 vücut sıcaklığı ile kan basıncı arasındaki ilişkiye bakıldığında ise; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde istatistiksel açıdan önem taşıyan bir fark belirlenmiştir (F:4.171; p<0.05). TukeyHSD Post Hoc Testi sonucunda; hipotermik ile hipertermik ve normotermik ile hipertermik KAP-NSTEMI’lü hastaların arasında SKB açısından farklılık bulunmuştur. Yine KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile DKB arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:0.278; p>0.05). AMI grubunda yer alan hastalarda hipotermik olanların SKB ortalaması 116.89±14.40, DKB ortalaması 72.00±7.94, normotermik olanların SKB ortalaması 118.49±12.03, DKB ortalaması 71.60±6.26, hipertermik olanların SKB ortalaması 184.00±191.96, DKB ortalaması 73.00±5.37 olarak saptanmıştır. AMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklıkları artış gösterdikçe SKB’ları da artış göstermiştir, dolayısıyla yapılan varyans analizinde ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (F:5.521; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucuna göre ise; hipotermik hastalarla hipertermik ve normotermik hastalarla hipertermik hastalar arasında farklılık bulunmuştur. AMI grubunda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile DKB arasında ise istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.184; p>0.05). 83 Tablo-22: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı Yaşamsal Bulgular Kalp Hızı Kan Basıncı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Sistolik Diyastolik N X SD X SD X SD Hipotermi 44 74.38 12.00 123.06 18.43 74.31 8.79 Normotermi 61 73.14 10.00 122.54 13.86 70.36 11.55 Hipertermi 8 80.37 11.67 117.50 12.81 66.25 6.40 KAP-NSTEMI (F:1.563; p:0.214) (F:0.429; p:0.652) (F:3.064; p:0.051) AMI Hipotermi 37 76.08 13.18 113.51 14.33 70.54 7.88 Normotermi 63 80.46 10.18 115.79 14.62 69.68 8.27 Hipertermi 20 85.47 13.02 110.78 14.16 68.94 6.36 (F:4.235; p:0.017) (F:0.950; p:0.390) (F:0.280; p:0.756) Tablo-22’de araştırmanın örneklemine giren hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre yaşamsal bulgu ortalamalarının dağılımı görülmektedir. Buna göre; KAP-NSTEMI tanılı hastalardan hipotermi sınıfına giren hastaların kalp hızı ortalaması 74.38±12.00, normotermi sınıfına giren hastaların 73.14±10.0, hipertermi sınıfına giren hastaların 80.37±11.67’dir. KAP-NSTEMI grubuna giren hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki ilişki varyans analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:1.563; p>0.05). Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlılık taşımamasına karşın, hipertermik hastalarda hipotermik hastalara kıyasla kalp hızı daha yüksek bulunmuştur. AMI tanılı hastalarda kalp hızı ortalaması hipotermi sınıfında 76.08±13.18, normotermi sınıfında 80.46±10.18, hipertermi sınıfında 85.47±13.02’dir. AMI grubuna giren hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı arttıkça istatistiksel açıdan anlamlılık gösteren bir farkla kalp hızının da arttığı belirlenmiştir (F:4.235; p<0.05). Yapılan ileri analizde hipotermi ile hipertermi grubu arasında farklılık saptanmıştır. Diğer yaşamsal bulgular değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların hipotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 123.06±18.43, DKB ortalaması 74.31±8.79, normotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 122.54±13.86, 84 DKB ortalaması 70.36±11.55, hipertermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 117.50±12.81, DKB ortalaması 66.25±6.40 olarak bulunmuştur. KAP-NSTEMI tanılı hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB ve DKB arasındaki ilişki varyans analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:0.429; p>0.05, F:3.064; p>0.05). AMI grubunda yer alan hastalarda hipotermik olanların SKB ortalaması 113.51±14.33, DKB ortalaması 70.54±7.88, normotermik olanların SKB ortalaması 115.79±14.62, DKB ortalaması 69.68±8.27, hipertermik olanların SKB ortalaması 110.78±14.16, DKB ortalaması 68.94±6.36 olarak saptanmıştır. AMI tanılı hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgulardan SKB ve DKB arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:0.950; p>0.05, F:0.280; p>0.05). 85 Tablo-23: Hastaların Koroner Bakım Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı Yaşamsal Bulgular Kalp Hızı Kan Basıncı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Sistolik Diyastolik N X SD X SD X SD Hipotermi 37 73.13 9.46 122.29 14.98 71.48 7.34 Normotermi 48 75.52 11.48 116.64 13.41 70.72 8.05 Hipertermi 5 76.40 6.58 132.00 22.80 76.00 9.61 KAP-NSTEMI (F:0.617; p:0.542) (F:3.393; p:0.038) (F:1.032; p:0.360) AMI Hipotermi 44 76.02 8.23 114.88 12.31 68.75 7.40 Normotermi 54 82.98 11.85 115.92 14.11 69.81 8.63 Hipertermi 8 85.37 14.42 103.75 9.16 70.00 7.55 (F:6.096; p:0.003) (F:3.033; p:0.053) (F:0.236; p:0.790) Araştırmanın örneklemine giren hastaların koroner yoğun bakım ünitesinde kalınan ilk 48 saat sonrası günlerdeki vücut sıcaklığı sınıflarına göre yaşamsal bulgu ortalamalarının dağılımına ait bulgular Tablo-23’de verilmiştir. Bu doğrultuda tablo incelenecek olursa; KAP-NSTEMI tanılı hastalardan hipotermi sınıfına giren hastaların kalp hızı ortalaması 73.13±9.46, normotermi sınıfına giren hastaların 75.52±11.48, hipertermi sınıfına giren hastaların 76.40±6.58’dir. KAP-NSTEMI’lü hastaların koroner bakım vücut sıcaklığı arttıkça kalp hızının da kısmen arttığı fakat aradaki farkın istatistiksel açıdan bir anlamlılık ifade etmediği bulunmuştur (F:0.617; p>0.05). AMI tanılı hastalarda kalp hızı ortalaması hipotermi sınıfında 76.02±8.23, normotermi sınıfında 82.98±11.85, hipertermi sınıfında 85.37±14.42’dir. Bu hasta grubunda; koroner bakım vücut sıcaklığı arttıkça yapılan varyans analiziyle istatistiksel açıdan bir anlamlılık oluşturacak şekilde kalp hızının da arttığı görülmüştür (F:6.096; p<0.05). AMI grubundaki koroner bakım vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki farklılık Tukey-HSD Post Hoc testi ile incelendiğinde; farklılığın hipotermik grup ile normotermik grup arasında olduğu bulunmuştur. Diğer yaşamsal bulgular değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların hipotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 122.29±14.98, DKB ortalaması 86 71.48±7.34, normotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 116.64±13.41, DKB ortalaması 70.72±8.05, hipertermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 132.00±22.80, DKB ortalaması 76.00±9.61 olarak bulunmuştur. KAP-NSTEMI’lü hastalarda koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB arasında anlamlı bir fark olduğu (F:3.393, p<0.05), DKB arasında ise anlamlı bir fark olmadığı (F:1.032; p>0.05) belirlenmiştir. AMI grubunda yer alan hastalarda hipotermik olanların SKB ortalaması 114.88±12.31, DKB ortalaması 68.75±7.40, normotermik olanların SKB ortalaması 115.92±14.11, DKB ortalaması 69.81±8.63, hipertermik olanların SKB ortalaması 103.75±9.16, DKB ortalaması 70.00±7.55 olarak saptanmıştır. AMI grubunda; koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB ve DKB arasında anlamlı bir fark olmamıştır (F:3.033; p>0.05, F:0.236; p>0.05). 87 Tablo-24: Hastaların Servis Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Yaşamsal Bulgu Ortalamalarının Dağılımı Yaşamsal Bulgular Kalp Hızı Kan Basıncı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Sistolik Diyastolik N X SD X SD X SD Hipotermi 44 75.77 7.47 118.63 12.95 71.36 6.22 Normotermi 43 74.55 8.27 117.69 13.58 69.67 7.22 Hipertermi 3 77.00 4.35 118.33 14.43 71.66 2.88 KAP-NSTEMI (F:0.342; p:0.711) (F:0.054; p:0.947) (F:0.739; p:0.481) AMI Hipotermi 44 75.65 7.08 112.04 10.63 71.13 6.45 Normotermi 60 77.01 7.98 113.41 9.76 70.66 6.85 Hipertermi 4 77.00 5.59 100.00 8.16 65.00 5.77 (F:0.419; p:0.659) Hastaların servis vücut sıcaklığı (F:3.351; p:0.039) sınıflarına göre (F:1.554; p:0.216) yaşamsal bulgu ortalamalarının dağılımının gösterildiği Tablo-24’e göre; KAP-NSTEMI tanılı hastalardan hipotermi sınıfına giren hastaların kalp hızı ortalaması 75.77±7.47, normotermi sınıfına giren hastaların 74.55±8.27, hipertermi sınıfına giren hastaların 77.00±4.35’dir. KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda servis vücut sıcaklığının hipotermik, normotermik ve hipertermik sınırlarda olmasının kalp hızını değiştirmediği, servis vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki farkın varyans analizine göre istatistiksel olarak anlamlı olmadığı sonucu bulunmuştur (F:0.342; p>0.05). AMI tanılı hastalarda kalp hızı ortalaması hipotermi sınıfında 75.65±7.08, normotermi sınıfında 77.01±7.98, hipertermi sınıfında 77.00±5.59’dur. Bu gruptaki hastaların servis vücut sıcaklıkları kalp hızı üzerinde istatistiksel açıdan önemi olan bir fark yaratmamıştır (F:0.419; p>0.05). Diğer yaşamsal bulgulara bakıldığında; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların hipotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 118.63±12.95, DKB ortalaması 71.36±6.22, normotermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 117.69±13.58, DKB ortalaması 69.67±7.22, hipertermi sınıfına dahil olanlarında SKB ortalaması 118.33±14.43, DKB ortalaması 88 71.66±2.88 olarak bulunmuştur. KAP-NSTEMI’lü hastalarda servis vücut sıcaklığı ile SKB ve DKB arasındaki farkın yapılan varyans analizine göre istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulunmuştur (F:0.054; p>0.05, F:0.739; p>0.05). AMI grubunda yer alan hastalarda hipotermik olanların SKB ortalaması 112.04±10.63, DKB ortalaması 71.13±6.45, normotermik olanların SKB ortalaması 113.41±9.76, DKB ortalaması 70.66±6.85, hipertermik olanların SKB ortalaması 100.0±8.16, DKB ortalaması 65.00±5.77 olarak saptanmıştır. AMI’lü hastalarda servis vücut sıcaklıkları DKB üzerinde istatistiksel açıdan önemi olan bir fark yaratmamıştır (F:1.554; p>0.05). Servis vücut sıcaklığı ile SKB arasında ise anlamlı bir fark bulunmuştur (F:3.351; p<0.05). Bu fark ileri analizle değerlendirildiğinde; farkın normotermi ve hipertermi sınıfları arasında olduğu belirlenmiştir. 89 3. 4. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Klinik Parametreleri Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular 3. 4. 2. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Göğüs Ağrısı Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-25: Hastaların Göğüs Ağrısı Şiddetleri ve Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı Göğüs Ağrısı Şiddeti KAP-NSTEMI Yok Hafif AMI Orta Şiddetli TOPLAM Yok Hafif Orta Şiddetli TOPLAM Ölçüm Zamanları N % N % N % N % N % N % N % N % N % N % Yatış 59 52.2 17 15.0 20 17.7 17 15.0 113 100.0 34 28.3 9 7.5 22 18.3 55 45.8 120 100.0 1 1.0 100* 100.0 - - 120 100.0 - - 106** 100.0 - - 108** 100.0 (X:2.42±3.07 ) İlk 24 Saat 53 67.9 15 19.2 8 10.3 (X:5.30±3.96 ) 2 2.6 78* 100.0 44 44.0 47 47.0 (X:1.10±2.02 ) İkinci 24 Saat 97 85.8 11 9.7 4 3.5 85 94.4 5 5.6 - - 1 0.9 113 100.0 99 82.5 16 13.3 90 100.0 - - - - (X:0.00±0.00) 5 4.2 (X:0.41±1.06) - - 90** 100.0 101 95.3 4 3.8 (X:0.11±0.50 ) Servis 8.0 (X:1.27±1.65 ) (X:0.38±1.13 ) Koroner Bakım 8 1 0.9 (X:0.09±0.48 ) - - 90** 100.0 108 100.0 - - - - (X:0.00±0.00) *Sayılar ilk 24 saat içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine gelen, **Sayılar ilk 48 saat sonrası koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste izlenen hastalar için geçerlidir. 90 Grafik-7: Hastaların Göğüs Ağrısı Şiddeti Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 6 5 4 KAP-NSTEMI 3 AMI 2 1 0 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Koroner Bakım Servis Araştırmaya katılan AKS’lu hastaların göğüs ağrısı şiddetleri ve ortalamaları ölçüm zamanlarına göre Tablo-25 ve Grafik-7’deki gibi dağılım göstermiştir. Göğüs ağrısı şiddetleri ve ortalamaları bakımından değerlendirme yapılırsa; KAP-NSTEMI’lü hastalar koroner yoğun bakım ünitesine yatışta % 52.2 oranında ağrısı olmayan, % 17.7 oranında orta derecede ağrısı olan, % 15.0 oranlarıyla hafif ağrısı olan ve şiddetli ağrısı olan, ilk 24 saatte % 67.9 oranında ağrısı olmayan, % 19.2 oranında hafif ağrısı olan, % 10.3 oranında orta derecede ağrısı olan, % 2.6 oranında şiddetli ağrısı olan, ikinci 24 saatte % 85.8 oranında ağrısı olmayan, % 9.7 oranında hafif ağrısı olan, % 3.5 oranında orta derecede ağrısı olan, % 0.9 oranında şiddetli ağrısı olan, koroner yoğun bakım ünitesinde kalınan günler içerisinde % 94.4 oranında ağrısı olmayan, % 5.6 oranında hafif ağrısı olan, serviste ise % 100.0 oranında ağrısı olmayan hasta grubunda yer almıştır. Buna karşılık AMI’lü hastalar koroner yoğun bakım ünitesine yatışta en fazla oranla (% 45.8) şiddetli ağrısı olan, % 28.3 oranıyla ağrısı olmayan, % 18.3 oranıyla orta derecede ağrısı olan ve % 7.5 oranıyla da hafif ağrısı olan, ilk 24 saatte % 47.0 oranıyla hafif ağrısı olan, % 44.0 oranıyla ağrısı olmayan, % 8.0 oranıyla orta derecede ağrısı olan, % 1.0 oranıyla şiddetli ağrısı olan, ikinci 24 saatte % 82.5 oranıyla ağrısı olmayan, % 13.3 oranıyla hafif ağrısı olan, % 4.2 oranıyla orta derecede ağrısı olan, koroner yoğun bakım ünitesinde % 95.3 oranıyla ağrısı olmayan, % 3.8 oranıyla hafif ağrısı olan, % 0.9 oranıyla orta derecede ağrısı olan, serviste ise % 100.0 oranında ağrısı olmayan hasta grubuna dahil olmuştur. 91 Tablo-26: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Göğüs Ağrısı Şiddetlerinin Dağılımı Göğüs Ağrısı Şiddeti Vücut Sıcaklığı Sınıfı Yok Hafif Orta Şiddetli TOPLAM N % N % N % N % N % Hipotermi 32 52.5 11 18.0 9 14.8 9 14.8 61 100.0 Normotermi 24 54.5 5 11.4 9 20.5 6 13.6 44 100.0 Hipertermi 3 37.5 1 12.5 2 25.0 2 25.0 8 100.0 KAP-NSTEMI X²:2.488 p:0.870 AMI Hipotermi 12 18.8 4 6.3 13 20.3 35 54.7 64 100.0 Normotermi 18 37.5 4 8.3 8 16.7 18 37.5 48 100.0 Hipertermi 4 50.0 1 12.5 1 12.5 2 25.0 8 100.0 X²:8.205 p:0.223 Hastaların yatış vücut sıcaklığı sınıflarına göre göğüs ağrısı şiddetlerinin dağılımı Tablo-26’da gösterilmiştir. Yatıştaki vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 52.5’inde göğüs ağrısı yokken, % 18.0’ında hafif, % 14.8’inde orta derecede, % 14.8’inde şiddetli göğüs ağrısı olmuştur. Normotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 54.5’inde göğüs ağrısı olmazken, % 20.5’inde orta derecede, % 13.6’sında şiddetli, % 11.4’ünde ise hafif göğüs ağrısı olmuştur. Hipertermik KAP-NSTEMI’lü hastaların ise % 37.5’inde yatış sırasında göğüs ağrısı olmamış, % 25.0’ında orta derecede, % 25.0’ında şiddetli, % 12.5’inde hafif göğüs ağrısı olmuştur. Yapılan ki-kare analizinde bu grupta yatış vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki olmadığı saptanmıştır (X²:2.488; p>0.05). AMI’lü hasta grubunda ise; yatış sırasındaki vücut sıcaklığı bakımından hipotermi grubunda yer alan hastaların % 54.7’sinde şiddetli, % 20.3’ünde orta derecede göğüs ağrısı olurken, % 18.8’inde göğüs ağrısı olmamış, % 6.3’ünde hafif göğüs ağrısı olmuştur. Normotermik olan hastaların % 37.5’inde şiddetli göğüs ağrısı olurken, % 37.5’inde göğüs ağrısı olmamış, % 16.7’sinde orta derecede, % 8.3’ünde hafif göğüs ağrısı olmuştur. Hipertermik hastaların % 50.0’ında göğüs ağrısı şikayeti saptanmazken, % 25.0’ında şiddetli, % 12.5’inde orta derecede, % 12.5’inde hafif göğüs ağrısı saptanmıştır. Yapılan analizde AMI grubunda yatış vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:8.205; p>0.05). 92 Tablo-27: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Göğüs Ağrısı Şiddetlerinin Dağılımı Göğüs Ağrısı Şiddeti Vücut Sıcaklığı Sınıfı Yok Hafif Orta Şiddetli TOPLAM N % N % N % N % N % Hipotermi 20 71.4 6 21.4 1 3.6 1 3.6 28 100.0 Normotermi 27 65.9 7 17.1 6 14.6 1 2.4 41 100.0 Hipertermi 6 66.7 2 22.2 1 11.1 - - 9 100.0 KAP-NSTEMI X²:2.627 p:0.854 AMI Hipotermi 17 45.9 19 51.4 1 2.7 - - 37 100.0 Normotermi 21 39.6 25 47.2 6 11.3 1 1.9 53 100.0 Hipertermi 6 60.0 3 30.0 1 10.0 - - 10 100.0 X²:4.574 p:0.599 Hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre göğüs ağrısı şiddetlerinin dağılımı Tablo-27’de gösterilmiştir. İlk 24 saatteki vücut sıcaklığı hipotermik olan KAPNSTEMI’lü hastaların % 71.4’ünde göğüs ağrısı yokken, % 21.4’ünde hafif, % 3.6’sında orta derecede, % 3.6’sında şiddetli göğüs ağrısı olmuştur. Normotermik olan KAPNSTEMI’lü hastaların % 65.9’unda göğüs ağrısı olmazken, % 17.1’inde hafif, % 14.6’sında orta derecede, % 2.4’ünde de şiddetli göğüs ağrısı olmuştur. Hipertermik KAP-NSTEMI’lü hastaların ise % 66.7’sinde ilk 24 saatte göğüs ağrısı olmamış, % 22.2’sinde hafif, % 11.1’inde orta derecede göğüs ağrısı olmuştur. Yapılan ki-kare analizinde bu grupta ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki olmadığı saptanmıştır (X²:2.627; p>0.05). AMI’lü hasta grubunda ise; ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı bakımından hipotermi grubunda yer alan hastaların % 51.4’ünde hafif göğüs ağrısı olurken, % 45.9’unda göğüs ağrısı olmamış, % 2.7’sinde orta derecede göğüs ağrısı olmuştur. Normotermik olan hastaların % 47.2’sinde hafif göğüs ağrısı olurken, % 39.6’sında göğüs ağrısı olmamış, % 11.3’ünde orta derecede, % 1.9’unda şiddetli göğüs ağrısı olmuştur. Hipertermik hastaların % 60.0’ında göğüs ağrısı saptanmazken, % 30.0’ında hafif, % 10.0’ında orta derecede göğüs ağrısı saptanmıştır. Yapılan ki-kare analizinde; AMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti klinik parametresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:4.574; p>0.05). 93 Tablo-28: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Göğüs Ağrısı Şiddetlerinin Dağılımı Göğüs Ağrısı Şiddeti Vücut Sıcaklığı Sınıfı Yok Hafif Orta Şiddetli TOPLAM N % N % N % N % N % Hipotermi 38 86.4 5 11.4 1 2.3 - - 44 100.0 Normotermi 52 85.2 6 9.8 3 4.9 - - 61 100.0 Hipertermi 7 87.5 - - - - 1 12.5 8 100.0 KAP-NSTEMI X²:14.841 p:0.022 AMI Hipotermi 28 75.7 6 16.2 3 8.1 - - 37 100.0 Normotermi 57 90.5 6 9.5 - - - - 63 100.0 Hipertermi 15 75.0 4 20.0 1 5.0 - - 20 100.0 X²:7.411 p:0.116 Hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre göğüs ağrısı şiddetlerinin dağılımı Tablo-28’de gösterilmiştir. İkinci 24 saatteki vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 86.4’ünde göğüs ağrısı yokken, % 11.4’ünde hafif, % 2.3’ünde orta derecede göğüs ağrısı olmuştur. Normotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 85.2’sinde göğüs ağrısı olmazken, % 9.8’inde hafif, % 4.9’unda orta derecede göğüs ağrısı olmuştur. Hipertermik KAP-NSTEMI’lü hastaların ise % 87.5’inde ikinci 24 saatte göğüs ağrısı olmamış, % 12.5’inde şiddetli göğüs ağrısı olmuştur. Yapılan ki-kare analiziyle bu grupta ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki olduğu saptanmıştır (X²:14.841; p<0.05). AMI’lü hasta grubunda ise; ikinci 24 saatteki vücut sıcaklığı bakımından hipotermi grubunda yer alan hastaların % 75.7’sinde göğüs ağrısı olmamış, % 16.2’sinde hafif, % 8.1’inde orta derecede göğüs ağrısı olmuştur. Normotermik olan hastaların % 90.5’inde göğüs ağrısı olmamış, % 9.5’inde hafif göğüs ağrısı olmuştur. Hipertermik hastaların % 75.0’ında göğüs ağrısı saptanmazken, % 20.0’ında hafif, % 5.0’ında orta derecede göğüs ağrısı saptanmıştır. Yapılan analizde AMI grubunda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:7.411; p>0.05). 94 3. 4. 2. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Sendrom Lokalizasyonu Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-29: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı Sendrom Lokalizasyonu Sendrom Vücut Sıcaklığı anterior anteroseptal anterolateral inferolateral posterior inferioranterior inferior EKG değişikliği yok inferolateralposterior % lateral Sınıfı N % N % N % N % N % N % N % N % N % N KAP- Hipotermi 17 63.0 6 66.7 4 66.7 5 33.3 - - 14 51.9 6 54.5 5 55.6 4 44.4 - - NSTEMI Normotermi 7 25.9 3 33.3 2 33.3 10 66.7 - - 10 37.0 3 27.3 4 44.4 5 55.6 - - Hipertermi 3 11.1 - - - - - - - - 3 11.1 2 18.2 - - - - - - TOPLAM 27 100.0 9 100.0 6 100.0 15 100.0 - - 27 100.0 11 100.0 9 100.0 9 100.0 - - AMI X²:14.142 p:0.439 Hipotermi 17 48.6 5 31.3 1 33.3 4 50.0 1 50.0 25 59.5 3 60.0 3 100.0 1 100.0 4 80.0 Normotermi 15 42.9 8 50.0 2 66.7 3 37.5 - - 17 40.5 2 40.0 - - - - 1 20.0 Hipertermi 3 8.6 3 18.8 - - 1 12.5 1 50.0 - - - - - - - - - - TOPLAM 35 100.0 16 100.0 3 100.0 8 100.0 2 100.0 42 100.0 5 100.0 3 100.0 1 100.0 5 100.0 X²:22.090 p:0.228 95 Hastaların sendrom lokalizasyonlarına göre yatış vücut sıcaklığı sınıflarına dağılımının gösterildiği Tablo-29 incelendiğinde; KAP-NSTEMI hasta grubunda anterior lokalizasyonu olan hastaların % 63.0’ının hipotermik, % 25.9’unun normotermik, % 11.1’inin hipertermik, anteroseptal lokalizasyonu olan hastaların % 66.7’sinin hipotermik, % 33.3’ünün normotermik, anterolateral lokalizasyonu olan hastaların % 66.7’sinin hipotermik, % 33.3’ünün normotermik, inferolateral lokalizasyonu olan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 33.3’ünün hipotermik, inferior lokalizasyonu olan hastaların % 51.9’unun hipotermik, % 37.0’ının normotermik, % 11.1’inin hipertermik, inferior-anterior lokalizasyonu olan hastaların % 54.5’inin hipotermik, % 27.3’ünün normotermik, % 18.2’sinin hipertermik, EKG değişikliği olmayan hastaların % 55.6’sının hipotermik, % 44.4’ünün normotermik, lateral lokalizasyonu olan hastaların % 55.6’sının normotermik, % 44.4’ünün hipotermik olduğu saptanmıştır. Bu hasta grubunda yatış vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişki ki-kare testiyle araştırıldığında; istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (X²:14.142; p>0.05). AMI hasta grubunda lokalizasyonu anterior olan hastaların % 48.6’sının hipotermik, % 42.9’unun normotermik, % 8.6’sının hipertermik, lokalizasyonu anteroseptal olan hastaların % 50.0’ının normotermik, % 31.3’ünün hipotermik, % 18.8’inin hipertermik, lokalizasyonu anterolateral olan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 33.3’ünün hipotermik, lokalizasyonu inferolateral olan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 37.5’inin normotermik, % 12.5’inin hipertermik, lokalizasyonu posterior olan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 50.0’ının hipertermik, lokalizasyonu inferior olan hastaların % 59.5’inin hipotermik, % 40.5’inin normotermik, lokalizasyonu inferior-anterior olan hastaların % 60.0’ının hipotermik, % 40.0’ının normotermik, EKG değişiklikliği olmayan hastaların % 100.0’ının hipotermik, lokalizasyonu lateral olan hastaların % 100.0’ının hipotermik, lokalizasyonu inferolateral-posterior olan hastaların % 80.0’ının hipotermik, % 20.0’ının normotermik sınırlarda vücut sıcaklığının olduğu belirlenmiştir. AMI grubu için yatış vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişki ki-kare analiziyle test edildiğinde istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:22.090; p>0.05). 96 Tablo-30: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı Sendrom Lokalizasyonu Sendrom Vücut Sıcaklığı anterior anteroseptal anterolateral inferolateral posterior inferior inferioranterior EKG değişikliği yok inferolateralposterior % lateral Sınıfı N % N % N % N % N % N % N % N % N % N KAP- Hipotermi 6 31.6 3 42.9 2 50.0 2 18.2 - - 4 28.6 5 50.0 4 57.1 2 33.3 - - NSTEMI Normotermi 11 57.9 3 42.9 2 50.0 7 63.6 - - 7 50.0 4 40.0 3 42.9 4 66.7 - - Hipertermi 2 10.5 1 14.3 - - 2 18.2 - - 3 21.4 1 10.0 - - - - - - TOPLAM 19 100.0 7 100.0 4 100.0 11 100.0 - - 14 100.0 10 100.0 7 100.0 6 100.0 - - AMI X²:7.843 p:0.897 Hipotermi 8 30.8 4 25.0 2 66.7 1 12.5 1 50.0 13 38.2 3 100.0 1 50.0 1 100.0 3 60.0 Normotermi 16 61.5 9 56.3 1 33.3 6 75.0 - - 18 52.9 - - 1 50.0 - - 2 40.0 Hipertermi 2 7.7 3 18.8 - - 1 12.5 1 50.0 3 8.8 - - - - - - - - TOPLAM 26 100.0 16 100.0 3 100.0 8 100.0 2 100.0 34 100.0 3 100.0 2 100.0 1 100.0 5 100.0 X²:18.852 p:0.401 97 Hastaların sendrom lokalizasyonlarına göre ilk 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına dağılımının gösterildiği Tablo-30 incelendiğinde; KAP-NSTEMI hasta grubunda anterior lokalizasyonu olan hastaların % 57.9’unun normotermik, % 31.6’sının hipotermik, % 10.5’inin hipertermik, anteroseptal lokalizasyonu olan hastaların % 42.9’unun hipotermik, % 42.9’unun normotermik, % 14.3’ünün hipertermik, anterolateral lokalizasyonu olan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 50.0’ının normotermik, inferolateral lokalizasyonu olan hastaların % 63.6’sının normotermik, % 18.2’sinin hipotermik, % 18.2’sinin hipertermik, inferior lokalizasyonu olan hastaların % 50.0’ının normotermik, % 28.6’sının hipotermik, % 21.4’ünün hipertermik, inferior-anterior lokalizasyonu olan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 40.0’ının normotermik, % 10.0’ının hipertermik, EKG değişikliği olmayan hastaların % 57.1’inin hipotermik, % 42.9’unun normotermik, lateral lokalizasyonu olan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 33.3’ünün hipotermik olduğu saptanmıştır. Bu hasta grubunda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişki ki-kare testiyle incelendiğinde; istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:7.843; p>0.05). AMI hasta grubunda lokalizasyonu anterior olan hastaların % 61.5’inin normotermik, % 30.8’inin hipotermik, % 7.7’sinin hipertermik, lokalizasyonu anteroseptal olan hastaların % 56.3’ünün normotermik, % 25.0’ının hipotermik, % 18.8’inin hipertermik, lokalizasyonu anterolateral olan hastaların % 66.7’sinin hipotermik, % 33.3’ünün normotermik, lokalizasyonu inferolateral olan hastaların % 75.0’ının normotermik, % 12.5’inin hipotermik, % 12.5’inin hipertermik, lokalizasyonu posterior olan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 50.0’ının hipertermik, lokalizasyonu inferior olan hastaların % 52.9’unun normotermik, % 38.2’sinin hipotermik, % 8.8’inin hipertermik, lokalizasyonu inferior-anterior olan hastaların % 100.0’ının hipotermik, EKG değişiklikliği olmayan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 50.0’ının normotermik, lokalizasyonu lateral olan hastaların % 100.0’ının hipotermik, lokalizasyonu inferolateral-posterior olan hastaların % 60.0’ının hipotermik, % 40.0’ının normotermik sınırlarda vücut sıcaklığının olduğu belirlenmiştir. AMI grubu için ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişkinin anlamlılık taşımadığı bulunmuştur (X²:18.852; p>0.05). 98 Tablo-31: Hastaların Sendrom Lokalizasyonlarına Göre İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı Sendrom Lokalizasyonu Sendrom Vücut Sıcaklığı anterior anteroseptal anterolateral inferolateral posterior inferior inferioranterior EKG değişikliği yok inferolateralposterior % lateral Sınıfı N % N % N % N % N % N % N % N % N % N KAP- Hipotermi 15 55.6 2 22.2 2 33.3 2 13.3 - - 10 37.0 5 45.5 4 44.4 4 44.4 - - NSTEMI Normotermi 10 37.0 6 66.7 4 66.7 12 80.0 - - 15 55.6 5 45.5 4 44.4 5 55.6 - - Hipertermi 2 7.4 1 11.1 - - 1 6.7 - - 2 7.4 1 9.1 1 11.1 - - - - TOPLAM 27 100.0 9 100.0 6 100.0 15 100.0 - - 27 100.0 11 100.0 9 100.0 9 100.0 - - AMI X²:11.050 p:0.682 Hipotermi 9 25.7 4 25.0 1 33.3 2 25.0 1 50.0 15 34.9 2 40.0 1 33.3 1 100.0 1 25.0 Normotermi 20 57.1 7 43.8 2 66.7 6 75.0 - - 20 46.5 3 60.0 2 66.7 - - 3 75.0 Hipertermi 6 17.1 5 31.3 - - - - 1 50.0 8 18.6 - - - - - - - - TOPLAM 35 100.0 16 100.0 3 100.0 8 100.0 2 100.0 43 100.0 5 100.0 3 100.0 1 100.0 4 100.0 X²:14.058 p:0.725 99 Hastaların sendrom lokalizasyonlarına göre ikinci 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına dağılımının gösterildiği Tablo-31 incelendiğinde; KAP-NSTEMI hasta grubunda anterior lokalizasyonu olan hastaların % 55.6’sının hipotermik, % 37.0’ının normotermik, % 7.4’ünün hipertermik, anteroseptal lokalizasyonu olan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 22.2’sinin hipotermik, % 11.1’inin hipertermik, anterolateral lokalizasyonu olan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 33.3’ünün hipotermik, inferolateral lokalizasyonu olan hastaların % 80.0’ının normotermik, % 13.3’ünün hipotermik, % 6.7’sinin hipertermik, inferior lokalizasyonu olan hastaların % 55.6’sının normotermik, % 37.0’ının hipotermik, % 7.4’ünün hipertermik, inferior-anterior lokalizasyonu olan hastaların % 45.5’inin hipotermik, % 45.5’inin normotermik, % 9.1’inin hipertermik, EKG değişikliği olmayan hastaların % 44.4’ünün hipotermik, % 44.4’ünün normotermik, % 11.1’inin hipertermik, lateral lokalizasyonu olan hastaların % 55.6’sının normotermik, % 44.4’ünün hipotermik olduğu saptanmıştır. Hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişkinin ki-kare analizinde istatistiksel öneminin olmadığı belirlenmiştir (X²:11.050; p>0.05). AMI hasta grubunda lokalizasyonu anterior olan hastaların % 57.1’inin normotermik, % 25.7’sinin hipotermik, % 17.1’inin hipertermik, lokalizasyonu anteroseptal olan hastaların % 43.8’inin normotermik, % 31.3’ünün hipertermik, % 25.0’ının hipotermik, lokalizasyonu anterolateral olan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 33.3’ünün hipotermik, lokalizasyonu inferolateral olan hastaların % 75.0’ının normotermik, % 25.0’ının hipotermik, lokalizasyonu posterior olan hastaların % 50.0’ının hipotermik, % 50.0’ının hipertermik, lokalizasyonu inferior olan hastaların % 46.5’inin normotermik, % 34.9’unun hipotermik, % 18.6’sının hipertermik, lokalizasyonu inferior-anterior olan hastaların % 60.0’ının normotermik, % 40.0’ının hipotermik, EKG değişiklikliği olmayan hastaların % 66.7’sinin normotermik, % 33.3’ünün hipotermik, lokalizasyonu lateral olan hastaların % 100.0’ının hipotermik, lokalizasyonu inferolateral-posterior olan hastaların % 75.0’ının normotermik, % 25.0’ının hipotermik sınırlarda vücut sıcaklığının olduğu belirlenmiştir. AMI tanı grubunda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişkinin istatistiksel açıdan anlamlı olmadığı belirlenmiştir (X²:14.058; p>0.05). 100 3. 4. 2. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Uygulanan Tedaviler Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-32: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı ASA KAP-NSTEMI Alan AMI Almayan Alan Almayan Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % Hipotermi 59 53.6 2 66.7 64 54.2 - - Normotermi 43 39.1 1 33.3 47 39.8 1 50.0 Hipertermi 8 7.3 - - 7 5.9 1 50.0 TOPLAM 110 100.0 3 100.0 118 100.0 2 100.0 X²:0.335 p:0.846 X²:6.864 p:0.032 Beta Bloker N % N % N % N % Hipotermi 53 55.2 8 41.7 57 53.3 7 53.8 Normotermi 35 36.5 9 52.9 42 39.3 6 46.2 Hipertermi 8 8.3 - - 8 7.5 - - TOPLAM 96 100.0 17 100.0 107 100.0 13 100.0 X²:2.602 p:0.272 X²:1.111 p:0.574 ACE İnhibitörü N % N % N % N % Hipotermi 42 50.0 19 65.5 56 53.8 8 50.0 Normotermi 36 42.9 8 27.6 40 38.5 8 50.0 Hipertermi 6 7.1 2 6.9 8 7.7 - - TOPLAM 84 100.0 29 100.0 104 100.0 16 100.0 X²:2.254 p:0.324 X²:1.731 p:0.421 Kalsiyum Antagonisti N % N % N % N % Hipotermi 3 42.9 58 54.7 3 37.5 61 54.5 Normotermi 3 42.9 41 38.7 5 62.5 43 38.4 Hipertermi 1 14.3 7 6.6 - - 8 7.1 TOPLAM 7 100.0 106 100.0 8 100.0 112 100.0 X²:0.748 p:0.688 X²:2.059 p:0.357 101 Tablo-32’nin Devamı Antihiperkolesterolemik KAP-NSTEMI Alan AMI Almayan Alan Almayan Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % Hipotermi 57 53.3 4 66.7 60 54.1 4 44.4 Normotermi 42 39.3 2 33.3 44 39.6 4 44.4 Hipertermi 8 7.5 - - 7 6.3 1 11.1 TOPLAM 107 100.0 6 100.0 111 100.0 9 100.0 X²:0.689 p:0.709 X²:0.480 p:0.786 Trombolitik Tedavi AMI Uygulanan Uygulanmayan N % N % Hipotermi 21 70.0 43 47.8 Normotermi 8 26.7 40 44.4 Hipertermi 1 3.3 7 7.8 TOPLAM 30 100.0 90 100.0 X²:4.528 p:0.104 Primer PTKA AMI Uygulanan Uygulanmayan N % N % Hipotermi 11 64.7 53 51.5 Normotermi 6 35.3 42 40.8 Hipertermi - - 8 7.8 TOPLAM 17 100.0 103 100.0 X²:1.910 p:0.385 102 Tablo-32’de araştırmaya dahil edilen KAP-NSTEMI ve AMI tanılı hastaların uygulanan tedavilere göre yatış vücut sıcaklığı sınıflarına dağılımı gösterilmektedir. Tablo incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubunda ASA tedavisi uygulananların % 53.6’sı yatış sırasında hipotermik, % 39.1’i normotermik, % 7.3’ü hipertermiktir. Beta bloker tedavisi uygulananların % 55.2’si yatış sırasında hipotermik, % 36.5’i normotermik, % 8.3’ü hipetermik iken, ACE inhibitörü tedavisi uygulananların % 50.5’i yatış sırasında hipotermik, % 42.9’u normotermik, % 7.1’i ise hipertermiktir. Kalsiyum antagonisti tedavisi uygulanan hastaların % 42.9’u yatış sırasında hipotermik, % 42.9’u normotermik, % 14.3’ü hipertermik, antihiperkolesterolemik tedavi uygulanan hastaların ise % 53.3’ü yatış sırasında hipotermik, % 39.3’ü normotermik, % 7.5’i hipertermik sınırlarda vücut sıcaklığına sahiptir. KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yatış vücut sıcaklığı ile ASA, beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavisi ve antihiperkolesterolemik tedavi arasındaki ilişki ki-kare testiyle araştırıldığında; istatistiksel açıdan anlamlılık taşıyan bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.335; p>0.05, X²:2.602; p>0.05, X²:2.254; p>0.05, X²:0.748; p>0.05, X²:0.689; p>0.05). AMI grubundaki hastalarda ASA tedavisi uygulanan hastaların % 54.2’si yatış sırasında hipotermik, % 39.8’i normotermik, % 5.9’u hipertermik, beta bloker tedavi uygulanan hastaların % 53.3’ü yatış sırasında hipotermik, % 39.3’ü normotermik, % 7.5’i hipertermik vücut sıcaklığına sahiptir. ACE inhibitörü tedavisi uygulanan hastaların % 53.8’i yatış sırasında hipotermik, % 38.5’i normotermik, % 7.7’si hipertermik, kalsiyum antagonisti tedavisi uygulanan hastaların % 62.5’i yatış sırasında normotermik, % 37.5’i hipotermik, antihiperkolesterolemik tedavi uygulanan hastalarınsa % 54.1’i yatış sırasında hipotermik, % 39.6’sı normotermik, % 6.3’ü hipertermiktir. AMI grubundaki hastaların trombolitik tedavi görenlerinin % 70.0’ı yatış sırasında hipotermik, % 26.7’si normotermik, % 3.3’ü hipertermik, primer PTKA uygulananlarının % 64.7’si yatış sırasında hipotermik, % 35.3’ü ise normotermiktir. AMI grubundaki hastalarda yatış vücut sıcaklığı ile ASA tedavisi arasında anlamlı bir ilişki saptanırken (X²:6.864; p<0.05), beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavisi ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (X²:1.111; p>0.05, X²:1.731; p>0.05, X²:2.059; p>0.05, X²:0.480; p>0.05). Ayrıca AMI grubundaki hastalar için yatış vücut sıcaklığı ile trombolitik tedavi ve primer PTKA tedavisi arasında da ki-kare analizinde istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:4.528; p>0.05, X²:1.910; p>0.05). 103 Tablo-33: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı ASA KAP-NSTEMI Alan AMI Almayan Alan Almayan Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % Hipotermi 28 36.8 - - 37 37.4 - - Normotermi 39 51.3 2 100.0 52 52.5 1 100.0 Hipertermi 9 11.8 - - 10 10.1 - - TOPLAM 76 100.0 2 100.0 99 100.0 1 100.0 X²:1.852 p:0.396 X²:0.896 p:0.639 Beta Bloker N % N % N % N % Hipotermi 25 35.7 3 37.5 33 36.7 4 40.0 Normotermi 38 54.3 3 37.5 47 52.2 6 60.0 Hipertermi 7 10.0 2 25.0 10 11.1 - - TOPLAM 70 100.0 8 100.0 90 100.0 10 100.0 X²:1.791 p:0.408 X²:1.241 p:0.538 ACE İnhibitörü N % N % N % N % Hipotermi 22 36.7 6 33.3 33 36.7 4 40.0 Normotermi 32 53.3 9 50.0 47 52.2 6 60.0 Hipertermi 6 10.0 3 16.7 10 11.1 - - TOPLAM 60 100.0 18 100.0 90 100.0 10 100.0 X²:0.605 p:0.739 X²:1.241 p:0.538 Kalsiyum Antagonisti N % N % N % N % Hipotermi 1 20.0 27 37.0 2 40.0 35 36.8 Normotermi 3 60.0 38 52.1 3 60.0 50 52.6 Hipertermi 1 20.0 8 11.0 - - 10 10.5 TOPLAM 5 100.0 73 100.0 5 100.0 95 100.0 X²:0.764 p:0.683 X²:0.588 p:0.745 104 Tablo-33’ün Devamı Antihiperkolesterolemik KAP-NSTEMI Alan AMI Almayan Alan Almayan Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % Hipotermi 25 33.8 3 75.0 35 37.6 2 28.6 Normotermi 40 54.1 1 25.0 49 52.7 4 57.1 Hipertermi 9 12.2 - - 9 9.7 1 14.3 TOPLAM 74 100.0 4 100.0 93 100.0 7 100.0 X²:2.892 p:0.236 X²:0.307 p:0.858 Trombolitik Tedavi AMI Uygulanan Uygulanmayan N % N % Hipotermi 12 40.0 25 35.7 Normotermi 14 46.7 39 55.7 Hipertermi 4 13.3 6 8.6 TOPLAM 30 100.0 70 100.0 X²:0.905 p:0.636 Primer PTKA AMI Uygulanan Uygulanmayan N % N % Hipotermi 3 18.8 34 40.5 Normotermi 12 75.0 41 48.8 Hipertermi 1 6.3 9 10.7 TOPLAM 16 100.0 84 100.0 X²:3.722 p:0.156 105 Tablo-33’de araştırmaya dahil edilen KAP-NSTEMI ve AMI tanılı hastaların uygulanan tedavilere göre ilk 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına dağılımı gösterilmektedir. Tablo incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubunda ASA tedavisi uygulananların % 51.3’ü ilk 24 saatte normotermik, % 36.8’i hipotermik, % 11.8’i hipertermiktir. Beta bloker tedavisi uygulananların % 54.3’ü ilk 24 saatte normotermik, % 35.7’si hipotermik, % 10.0’ı hipetermik iken, ACE inhibitörü tedavisi uygulananların % 53.3’ü ilk 24 saatte normotermik, % 36.7’si hipotermik, % 10.0’ı ise hipertermiktir. Kalsiyum antagonisti tedavisi uygulanan hastaların % 60.0’ı ilk 24 saatte normotermik, % 20.0’ı hipotermik, % 20.0’ı hipertermik, antihiperkolesterolemik tedavi uygulanan hastaların ise % 54.1’i ilk 24 saatte normotermik, % 33.8’i hipotermik, % 12.2’si hipertermik sınırlarda vücut sıcaklığına sahiptir. Hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklıkları ile uygulanan tedaviler arasındaki ilişkiye ki-kare analizi doğrultusunda bakılacak olursa; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile ASA, beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavileri ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmadığı saptanmıştır (X²:1.852; p>0.05, X²:1.791; p>0.05, X²:0.605; p>0.05, X²:0.764; p>0.05, X²:2.892; p>0.05). AMI grubundaki hastalarda ASA tedavisi uygulanan hastaların % 52.5’i ilk 24 saatte normotermik, % 37.4’ü hipotermik, % 10.1’i hipertermik, beta bloker tedavi uygulanan hastaların % 52.2’si ilk 24 saatte normotermik, % 36.7’si hipotermik, % 11.1’i hipertermik vücut sıcaklığına sahiptir. ACE inhibitörü tedavisi uygulanan hastaların % 52.2’si ilk 24 saatte normotermik, % 36.7’si hipotermik, % 11.1’i hipertermik, kalsiyum antagonisti tedavisi uygulanan hastaların % 60.0’ı ilk 24 saatte normotermik, % 40.0’ı hipotermik, antihiperkolesterolemik tedavi uygulanan hastalarınsa % 52.7’si ilk 24 saatte normotermik, % 37.6’sı hipotermik, % 9.7’si hipertermiktir. AMI grubundaki hastaların trombolitik tedavi görenlerinin % 46.7’si ilk 24 saatte normotermik, % 40.0’ı hipotermik, % 13.3’ü hipertermik, primer PTKA uygulananlarının % 75.0’ı ilk 24 saatte normotermik, % 18.8’i hipotermik, % 6.3’ü ise hipertermiktir. AMI grubunda yer alan hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile uygulanan tedaviler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadığı (X²:0.896; p>0.05, X²:1.241; p>0.05, X²:1.241; p>0.05, X²:0.588; p>0.05, X²:0.307; p>0.05) saptanmıştır. AMI grubu için ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile trombolitik tedavi ve PTKA tedavisi arasında da anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.905; p>0.05, X²:3.722; p>0.05). 106 Tablo-34: Hastaların Uygulanan Tedavilere Göre İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Dağılımı ASA KAP-NSTEMI Alan AMI Almayan Alan Almayan Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % Hipotermi 43 39.1 1 33.3 37 31.4 - - Normotermi 59 53.6 2 66.7 62 52.5 1 50.0 Hipertermi 8 7.3 - - 19 16.1 1 50.0 TOPLAM 110 100.0 3 100.0 118 100.0 2 100.0 X²:0.335 p:0.846 X²:2.112 p:0.348 Beta Bloker N % N % N % N % Hipotermi 38 39.6 6 35.3 32 29.9 5 38.5 Normotermi 50 52.1 11 64.7 56 52.3 7 53.8 Hipertermi 8 8.3 - - 19 17.8 1 7.7 TOPLAM 96 100.0 17 100.0 107 100.0 13 100.0 X²:1.911 p:0.385 X²:0.883 p:0.643 ACE İnhibitörü N % N % N % N % Hipotermi 31 36.9 13 44.8 32 30.8 5 31.3 Normotermi 47 56.0 14 48.3 53 51.0 10 62.5 Hipertermi 6 7.1 2 6.9 19 18.2 1 6.3 TOPLAM 84 100.0 29 100.0 104 100.0 16 100.0 X²:0.585 p:0.747 X²:1.412 p:0.494 Kalsiyum Antagonisti N % N % N % N % Hipotermi 1 14.3 43 40.6 3 37.5 34 30.4 Normotermi 5 71.4 56 52.8 5 62.5 58 51.8 Hipertermi 1 14.3 7 6.6 - - 20 17.8 TOPLAM 7 100.0 106 100.0 8 100.0 112 100.0 X²:2.133 p:0.344 X²:1.631 p:0.442 107 Tablo-34’ün Devamı Antihiperkolesterolemik KAP-NSTEMI Alan AMI Almayan Alan Almayan Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % N % Hipotermi 40 37.4 4 66.7 36 32.4 1 11.1 Normotermi 59 55.1 2 33.3 57 51.4 6 66.7 Hipertermi 8 7.5 - - 18 16.2 2 22.2 TOPLAM 107 100.0 6 100.0 111 100.0 9 100.0 X²:2.200 p:0.333 X²:1.835 p:0.399 Trombolitik Tedavi AMI Uygulanan Uygulanmayan N % N % Hipotermi 7 24.1 30 33.3 Normotermi 15 51.7 48 53.3 Hipertermi 7 24.1 13 13.3 TOPLAM 29 100.0 90 100.0 X²:2.211 p:0.331 Primer PTKA AMI Uygulanan Uygulanmayan N % N % Hipotermi 4 23.5 33 32.0 Normotermi 11 64.7 52 50.5 Hipertermi 2 11.8 18 17.5 TOPLAM 17 100.0 103 100.0 X²:1.103 p:0.576 108 Tablo-34’de araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan KAP-NSTEMI ve AMI tanılı hastaların uygulanan tedavilere göre ikinci 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına dağılımı gösterilmektedir. Tablo incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubunda ASA tedavisi uygulananların % 53.6’sı ikinci 24 saatte normotermik, % 39.1’i hipotermik, % 7.3’ü hipertermiktir. Beta bloker tedavisi uygulananların % 52.1’i ikinci 24 saatte normotermik, % 39.6’sı hipotermik, % 8.3’ü hipetermik iken, ACE inhibitörü tedavisi uygulananların % 56.0’ı ikinci 24 saatte normotermik, % 36.9’u hipotermik, % 7.1’i ise hipertermiktir. Kalsiyum antagonisti tedavisi uygulanan hastaların % 71.4’ü ikinci 24 saatte normotermik, % 14.3’ü hipotermik, % 14.3’ü hipertermik, antihiperkolesterolemik tedavi uygulanan hastaların ise % 55.1’i ikinci 24 saatte normotermik, % 37.4’ü hipotermik, % 7.5’i hipertermik sınırlarda vücut sıcaklığına sahiptir. KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığının yapılan ki-kare analiziyle hiçbir tedavi ile ilişkili olmadığı görülmektedir (X²:0.335; p>0.05, X²:1.911; p>0.05, X²:0.585; p>0.05, X²:2.133; p>0.05, X²:2.200; p>0.05). AMI grubundaki hastalarda ASA tedavisi uygulanan hastaların % 52.5’i ikinci 24 saatte normotermik, % 31.4’ü hipotermik, % 16.1’i hipertermik, beta bloker tedavi uygulanan hastaların % 52.3’ü ikinci 24 saatte normotermik, % 29.9’u hipotermik, % 17.8’i hipertermik vücut sıcaklığına sahiptir. ACE inhibitörü tedavisi uygulanan hastaların % 51.0’ı ikinci 24 saatte normotermik, % 30.8’i hipotermik, % 18.2’si hipertermik, kalsiyum antagonisti tedavisi uygulanan hastaların % 62.5’i ikinci 24 saatte normotermik, % 37.5’i hipotermik, antihiperkolesterolemik tedavi uygulanan hastalarınsa % 51.4’ü ikinci 24 saatte normotermik, % 32.4’ü hipotermik, % 16.2’si hipertermiktir. AMI grubundaki hastaların trombolitik tedavi görenlerinin % 51.7’si ikinci 24 saatte normotermik, % 24.1’i hipotermik, % 24.1’i hipertermik, primer PTKA uygulananlarının % 64.7’si ikinci 24 saatte normotermik, % 23.5’i hipotermik, % 11.8’i ise hipertermiktir. AMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı hiçbir tedavi ile istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki göstermemiştir (X²:2.112; p>0.05, X²:0.833; p>0.05, X²:1.412; p>0.05, X²:1.631; p>0.05, X²:1.835; p>0.05). AMI grubunda ayrıca ikinci 24 saat vücut sıcaklığının trombolitik tedavi ve primer PTKA tedavisi ile ilişkili olup olmadığı değerlendirilmiş, yapılan analiz sonucunda istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmamıştır (X²:2.211; p>0.05, X²:1.103; p>0.05). 109 3. 4. 2. 4. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle İnfarkt Büyüklüğü (Biyokimyasal Belirteçler) Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-35: Hastaların CK ve CK-MB Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı KAP-NSTEMI CK Ölçüm Zamanları CK-MB N X SD X SD Yatış 113 201.79 382.94 25.41 30.87 İlk 24 Saat 78 * 199.24 284.36 32.84 47.54 İkinci 24 Saat 111* 195.94 371.18 22.46 18.17 AMI CK Ölçüm Zamanları CK-MB N X SD X SD 120 652.91 1194.08 65.96 89.41 İlk 24 Saat 100 * 1193.78 1561.16 105.20 123.29 İkinci 24 Saat 117* 578.84 904.26 51.43 68.98 Yatış * Sayılar ilk ve ikinci 24 saatte kan alınan hastalar için geçerlidir. 110 Grafik-8: Hastaların CK Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 1400 1200 1000 800 KAP-NSTEMI AMI 600 400 200 0 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Grafik-9: Hastaların CK-MB Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 120 100 80 KAP-NSTEMI 60 AMI 40 20 0 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat 111 Hastaların CK ve CK-MB ortalama değerlerinin ölçüm zamanlarına göre dağılımı incelendiğinde; KAP-NSTEMI hastalarının ortalama CK değeri yatış sırasında 201.79±382.94, ilk 24 saatte 199.24±284.36, ikinci 24 saatte 195.94±371.18, ortalama CK-MB değeri yatış sırasında 25.41±30.87, ilk 24 saatte 32.84±47.54, ikinci 24 saatte 22.46±18.17 olarak bulunmuştur. AMI hastalarının ise yatıştaki CK ortalaması 652.91±1194.08, ilk 24 saatteki 1193.78±1561.16, ikinci 24 saatteki 578.84±904.26, yatıştaki CK-MB ortalaması 65.96±89.41, ilk 24 saatteki 105.20±123.29, ikinci 24 saatteki 51.43±68.98 olarak belirlenmiştir (Tablo35, Grafik-8 ve 9). 112 Tablo-36: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre CK, CK-MB Ortalamalarının Dağılımı CK Vücut Sıcaklığı Sınıfı CK-MB N X SD X SD Hipotermi 61 131.32 129.31 18.95 14.18 Normotermi 44 282.06 573.92 29.88 40.95 Hipertermi 8 297.62 292.13 50.12 45.12 KAP-NSTEMI (F:2.302; p:0.105) (F:4.645; p:0.012) AMI Hipotermi 64 609.28 1028.96 59.42 8.71 Normotermi 48 675.35 1411.85 70.54 14.83 Hipertermi 8 867.37 1119.48 90.87 50.03 (F:0.178; p:0.837) (F:0.540; p:0.584) Tablo-36’da gösterildiği üzere; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yatış sırasında hipotermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 131.32±129.31, normotermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 282.06±573.92, hipertermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 297.62±292.13 olarak belirlenmiştir. CK-MB ortalamalarına bakıldığında; yatış sırasında hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların ortalama CK-MB değerinin 18.95±14.18, normotermik olan hastaların ortalama CK-MB değerinin 29.88±40.95, hipertermik olan hastaların ortalama CK-MB değerinin 50.12±45.12 olduğu bulunmuştur. Hastalarda yatış sırasındaki vücut sıcaklığı arttıkça CK değerleri de artış göstermiştir fakat yatış vücut sıcaklığı ile CK düzeyi arasındaki fark Tek Yönlü Varyans Analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel açıdan bir önemlilik saptanmamıştır (F:2.302; p>0.05). Buna karşılık yatış vücut sıcaklığı arttıkça CKMB düzeyi de artmıştır ve yatış vücut sıcaklığı ile CK-MB düzeyi arasındaki fark istatistiksel yönden anlamlı olarak değerlendirilmiştir (F:4.645; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucuna göre ise; hipotermi ile hipertermi sınıfı arasında farklılık bulunmuştur. AMI grubundaki hastalarda yatış sırasında hipotermik olan hastaların 609.28±1028.96 CK ortalamasına, normotermik olan hastaların 675.35±1411.85 CK ortalamasına, hipertermik olan hastaların 867.37±1119.48 CK ortalamasına sahip olduğu görülmüştür. CK-MB ortalamaları değerlendirildiğinde ise; hipotermi sınıfına 113 dahil olan AMI’lü hastaların CK-MB ortalamasının 59.42±8.71, normotermi sınıfına dahil olan hastaların CK-MB ortalamasının 70.54±14.83, hipertermi sınıfına dahil olan hastaların CK-MB ortalamasının da 90.87±50.03 olduğu görülmüştür. AMI grubunda yer alan hastalarda vücut sıcaklığı artış gösterirken CK ve CK-MB düzeyleri de artış göstermiştir ama yatış vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyi arasındaki fark varyans analiziyle değerlendirildiğinde anlamlı bulunmamıştır (F:0.178; p>0.05, F:0.540; p>0.05). 114 Tablo-37: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre CK, CK-MB Ortalamalarının Dağılımı CK Vücut Sıcaklığı Sınıfı CK-MB N X SD X SD Hipotermi 28 211.50 243.70 30.10 42.54 Normotermi 41 145.46 189.00 26.51 38.00 Hipertermi 9 406.11 579.43 70.22 81.36 KAP-NSTEMI (F:3.331; p:0.041) (F:3.390; p:0.039) AMI Hipotermi 37 1053.50 1494.49 86.91 109.36 Normotermi 53 1290.43 1653.65 121.71 137.12 Hipertermi 10 1186.60 1385.40 83.50 83.14 (F:0.243; p:0.785) (F:1.027; p:0.362) Tablo-37’de gösterildiği üzere; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ilk 24 saatte hipotermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 211.50±243.70, normotermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 145.46±189.00, hipertermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 406.11±579.43 olarak belirlenmiştir. CK-MB ortalamalarına bakıldığında; ilk 24 saatte hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların ortalama CK-MB değerinin 30.10±42.54, normotermik olan hastaların ortalama CK-MB değerinin 26.51±38.00, hipertermik olan hastaların ortalama CK-MB değerinin 70.22±81.36 olduğu bulunmuştur. KAP-NSTEMI grubuna dahil edilen hastalarda ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyleri arasında yapılan varyans analiziyle istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir (F:3.331; p<0.05, F:3.390; p<0.05). Bu farklılığın kaynağının hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için ileri analiz yapılmış ve normotermik hastalarla hipertermik hastalar arasında CK ve CK-MB ortalamaları açısından farklılık bulunmuştur. AMI grubundaki hastalarda ilk 24 saatte hipotermik olan hastaların 1053.50±1494.49 CK ortalamasına, normotermik olan hastaların 1290.43±1653.65 CK ortalamasına, hipertermik olan hastaların 1186.60±1385.40 CK ortalamasına sahip olduğu görülmüştür. CK-MB ortalamaları değerlendirildiğinde ise; hipotermi sınıfına dahil olan AMI’lü hastaların CK-MB ortalamasının 86.91±109.36, normotermi sınıfına dahil olan hastaların CK-MB 115 ortalamasının 121.71±137.12, hipertermi sınıfına dahil olan hastaların CK-MB ortalamasının da 83.50±83.14 olduğu görülmüştür. AMI grubundaki hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyleri arasında yapılan varyans analizinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.243; p>0.05, F:1.027; p>0.05). 116 Tablo-38: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre CK, CKMB Ortalamalarının Dağılımı CK Vücut Sıcaklığı Sınıfı CK-MB N X SD X SD Hipotermi 43 147.27 167.74 17.16 8.38 Normotermi 60 223.38 471.75 24.26 19.17 Hipertermi 8 251.75 309.67 37.50 34.75 KAP-NSTEMI (F:0.620; p:0.540) (F:5.238; p:0.007) AMI Hipotermi 36 602.16 955.70 62.61 99.56 Normotermi 63 574.39 974.44 44.50 48.86 Hipertermi 18 547.77 483.55 53.33 53.92 (F:0.023; p:0.977) (F:0.794; p:0.454) Tablo-38’de gösterildiği üzere; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saatte hipotermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 147.27±167.74, normotermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 223.38±471.75, hipertermik sınırlarda vücut sıcaklığı olanların CK ortalaması 251.75±309.67 olarak belirlenmiştir. CK-MB ortalamalarına bakıldığında; ikinci 24 saatte hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların ortalama CK-MB değerinin 17.16±8.38, normotermik olan hastaların ortalama CK-MB değerinin 24.26±19.17, hipertermik olan hastaların ortalama CK-MB değerinin 37.50±34.75 olduğu bulunmuştur. KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığının artış göstermesiyle kardiyak enzimlerden CK düzeyinin de artış gösterdiği fakat yapılan varyans analizinde bu artışın istatistiksel bir anlamlılık oluşturmadığı (F:0.620; p>0.05) görülmektedir. Yine aynı grupta yer alan hastalarda CK-MB düzeyi ise ikinci 24 saat vücut sıcaklığının artmasıyla istatistiksel açıdan önem taşıyan bir artış (F:5.238; p<0.05) göstermiştir. Tukey-HSD Post Hoc Testi ile gruplar arasındaki farklılığın kaynağı araştırıldığında; bu farklılığın hipotermi ile hipertermi grubu arasında olduğu saptanmıştır. AMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saatte hipotermik olan hastaların 602.16±955.70 CK ortalamasına, normotermik olan hastaların 574.39±974.44 CK ortalamasına, hipertermik olan hastaların 547.77±483.55 CK ortalamasına sahip olduğu görülmüştür. CK-MB ortalamaları 117 değerlendirildiğinde ise; hipotermi sınıfına dahil olan AMI’lü hastaların CK-MB ortalamasının 62.61±99.56, normotermi sınıfına dahil olan hastaların CK-MB ortalamasının 44.50±48.86, hipertermi sınıfına dahil olan hastaların CK-MB ortalamasının da 53.33±53.92 olduğu görülmüştür. AMI grubundaki hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığındaki artış CK düzeyinde kısmi bir azalmaya neden olmuştur fakat bu farkların istatistiksel açıdan önem taşımadığı belirlenmiştir (F:0.023; p>0.05). Yine aynı şekilde bu grupta ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile CK-MB düzeyi arasında da istatistiksel yönden anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.794; p>0.05). 118 Tablo-39: Hastaların Troponin Değerlerinin Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı KAP-NSTEMI Troponin T** Ölçüm Negatif Troponin I*** Pozitif Negatif Pozitif Toplam Zamanları N % N % N % N % N % Yatış 62 54.9 32 28.3 17 15.0 2 1.8 113 100.0 İlk 24 Saat 40 51.3 25 32.1 13 16.7 - - 78* 100.0 İkinci 24 Saat 56 50.5 38 34.2 15 13.5 2 1.8 111* 100.0 AMI Troponin T** Ölçüm Negatif Troponin I*** Pozitif Negatif Pozitif Toplam Zamanları N % N % N % N % N % Yatış 13 10.8 68 56.7 17 14.2 22 18.3 120 100.0 İlk 24 Saat 2 2.0 67 67.0 3 3.0 28 28.0 100* 100.0 İkinci 24 Saat 1 0.9 78 66.7 5 4.3 33 28.2 117* 100.0 * Sayılar ilk ve ikinci 24 saatte kan alınan hastalar için geçerlidir. ** Tn T değerine bakılan hastalar *** Tn I değerine bakılan hastalar 119 Tablo-39’da görüldüğü gibi; KAP-NSTEMI tanılı hastaların yatış sırasında Tn T değeri % 54.9 oranında negatif, % 28.3 oranında pozitif, Tn I bakılan hastalarda ise; değerler % 15.0 oranında negatif, % 1.8 oranında pozitif bulunmuştur. İlk 24 saatte Tn T değerine bakılan hastalarda % 51.3 oranında negatiflik, % 32.1 oranında pozitiflik saptanırken, Tn I değerine bakılan hastalarda % 16.7 oranında negatiflik saptanmıştır. Hastaların troponin değerlerinin ikinci 24 saatteki durumuna bakıldığında ise; Tn T için % 50.5 negatiflik, % 34.2 pozitiflik, Tn I için % 13.5 negatiflik, % 1.8 ise pozitiflik belirlenmiştir. AMI’lü hastalarda yatış sırasındaki Tn T değeri % 56.7 oranında pozitif, % 10.8 oranında negatifken, Tn I bakılan hastalarda değerler % 18.3 oranında pozitif, % 14.2 oranında negatiftir. İlk 24 saat değerleri incelendiğinde; Tn T değerine bakılan hastaların % 67.0’ında pozitiflik, % 2.0’ında negatiflik, Tn I değerine bakılan hastaların da % 28.0’ında pozitiflik, % 3.0’ında negatiflik saptanmıştır. Hastalarda ikinci 24 saat Tn T değerleri % 66.7 pozitiflik, % 0.9 negatiflik gösterirken, Tn I değerleri % 28.2 pozitiflik, % 4.3 negatiflik göstermiştir. 120 Tablo-40: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Troponin Değerlerinin Dağılımı Tn T Negatif Pozitif TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 35 72.9 13 27.1 48 100.0 NSTEMI Normotermi 23 59.0 16 41.0 39 100.0 Hipertermi 4 57.1 3 42.9 7 100.0 X²:2.125 p:0.346 Tn I Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % Hipotermi 12 92.3 1 7.7 13 100.0 Normotermi 4 80.0 1 20.0 5 100.0 Hipertermi 1 100.0 - - 1 100.0 X²:0.705 p:0.703 AMI Tn T Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % Hipotermi 9 25.7 26 74.3 35 100.0 Normotermi 4 10.3 35 89.7 39 100.0 Hipertermi - - 7 100.0 7 100.0 X²:4.736 p:0.094 Tn I Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % Hipotermi 14 48.3 15 51.7 29 100.0 Normotermi 3 33.3 6 66.7 9 100.0 Hipertermi - - 1 100.0 1 100.0 X²:1.417 p:0.492 121 Tablo-40’a bakıldığında hastaların yatış vücut sıcaklığı sınıflarına göre traponin değerlerinin dağılımı görülmektedir. Buna göre; yatış sırasında Tn T değerine bakılan KAP-NSTEMI tanılı hastaların hipotermik olanlarında % 72.9 oranında negatiflik, % 27.1 oranında pozitiflik, normotermik olanlarında % 59.0 oranında negatiflik, % 41.0 oranında pozitiflik, hipertermik olanlarında % 57.1 oranında negatiflik, % 42.9 oranında pozitiflik, Tn I değerine bakılan KAP-NSTEMI tanılı hastaların hipotermik olanlarında % 92.3 oranında negatiflik, % 7.7 oranında pozitiflik, normotermik olanlarında % 80.0 oranında negatiflik, % 20.0 oranında pozitiflik, hipertermik olanlarında ise; % 100.0 oranında negatiflik bulunmuştur. Yatış vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişki incelendiğinde; KAPNSTEMI grubundaki hastalarda ki-kare analiziyle yapılan değerlendirmede yatış vücut sıcaklığı ile Tn T ve Tn I değerleri arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki bulunmamıştır (X²:2.125; p>0.05, X²:0.705; p>0.05). AMI tanılı hastaların Tn T değerine bakılanlarında hipotermi sınıfında yer alanların % 74.3’ünde pozitiflik, % 25.7’sinde negatiflik, normotermi sınıfında yer alanların % 89.7’sinde pozitiflik, % 10.3’ünde negatiflik, hipertermi sınıfında yer alanların % 100.0’ında pozitiflik saptanmıştır. AMI tanılı hastaların Tn I değerine bakılanlarında ise; hipotermi sınıfına dahil olanların % 51.7’sinde pozitiflik, % 48.3’ünde negatiflik, normotermi sınıfına dahil olanların % 66.7’sinde pozitiflik, % 33.3’ünde negatiflik, hipertermi sınıfına dahil olanların % 100.0’ında pozitiflik saptanmıştır. AMI grubunda ki-kare analiziyle yapılan değerlendirmede yatış vücut sıcaklığı ile Tn T ve Tn I değerleri arasında istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmamıştır (X²:4.736; p>0.05, X²:1.417; p>0.05). 122 Tablo-41: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Troponin Değerlerinin Dağılımı Tn T Negatif Pozitif TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 10 52.6 9 47.4 19 100.0 NSTEMI Normotermi 26 68.4 12 31.6 38 100.0 Hipertermi 4 50.0 4 50.0 8 100.0 X²:1.847 p:0.397 Tn I Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % Hipotermi 9 100.0 - - 9 100.0 Normotermi 3 100.0 - - 3 100.0 Hipertermi 1 100.0 - - 1 100.0 X²: Analiz yapılamadı AMI Tn T Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % Hipotermi - - 20 100.0 20 100.0 Normotermi 1 2.4 40 97.6 41 100.0 Hipertermi - - 8 100.0 8 100.0 X²:0.668 p:0.716 Tn I Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % Hipotermi 3 17.6 14 82.4 17 100.0 Normotermi - - 12 100.0 12 100.0 Hipertermi - - 2 100.0 2 100.0 X²:2.735 p:0.255 123 Tablo-41’e bakıldığında; hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre traponin değerlerinin dağılımı görülmektedir. İlk 24 saatte Tn T değerine bakılan KAP-NSTEMI tanılı hastaların hipotermik olanlarında % 52.6 oranında negatiflik, % 47.4 oranında pozitiflik, normotermik olanlarında % 68.4 oranında negatiflik, % 31.6 oranında pozitiflik, hipertermik olanlarında % 50.0 oranında negatiflik, % 50.0 oranında pozitiflik, Tn I değerine bakılan KAP-NSTEMI tanılı hastaların hipotermik, normotermik ve hipertermik olanlarında % 100.0 oranında negatiflik bulunmuştur. İlk 24 saat vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yapılan ki-kare analizine göre anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir (X²:1.847; p>0.05, Tn I için X² testi yapılamamıştır). AMI tanılı hastaların Tn T değerine bakılanlarında hipotermi sınıfında yer alanların % 100.0’ında pozitiflik, normotermi sınıfında yer alanların % 97.6’sında pozitiflik, % 2.4’ünde negatiflik, hipertermi sınıfında yer alanların % 100.0’ında pozitiflik saptanmıştır. AMI tanılı hastaların Tn I değerine bakılanlarında ise; hipotermi sınıfına dahil olanların % 82.4’ünde pozitiflik, % 17.6’sında negatiflik, normotermi ve hipertermi sınıfına dahil olanların % 100.0’ında pozitiflik saptanmıştır. AMI grubunda ki-kare analiziyle yapılan değerlendirmede ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı ile Tn T ve Tn I değerleri arasında istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.668; p>0.05, X²:2.735; p>0.05). 124 Tablo-42: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Troponin Değerlerinin Dağılımı Tn T Negatif Pozitif TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı N % N % N % KAP- Hipotermi 21 65.6 11 34.4 32 100.0 NSTEMI Normotermi 33 60.0 22 40.0 55 100.0 Hipertermi 2 28.6 5 71.4 7 100.0 X²:3.284 p:0.194 Tn I Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı N % N % N % Hipotermi 10 83.3 2 16.7 12 100.0 Normotermi 5 100.0 - - 5 100.0 Hipertermi 1 100.0 - - 1 100.0 X²:1.125 AMI p:0.570 Tn T Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı N % N % N % Hipotermi - - 14 100.0 14 100.0 Normotermi 1 2.0 48 98.0 49 100.0 Hipertermi - - 16 100.0 16 100.0 X²:0.620 p:0.733 Tn I Negatif Pozitif TOPLAM Vücut Sıcaklığı N % N % N % Hipotermi 2 9.1 20 90.9 22 100.0 Normotermi 1 7.1 13 92.9 14 100.0 Hipertermi 2 100.0 - - 2 100.0 X²:13.962 p:0.001 125 Tablo-42’ye bakıldığında; hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre traponin değerlerinin dağılımı görülmektedir. Dağılımlar incelendiğinde; ikinci 24 saatte Tn T değerine bakılan KAP-NSTEMI tanılı hastaların hipotermik olanlarında % 65.6 oranında negatiflik, % 34.4 oranında pozitiflik, normotermik olanlarında % 60.0 oranında negatiflik, % 40.0 oranında pozitiflik, hipertermik olanlarında % 71.4 oranında pozitiflik, % 28.6 oranında negatiflik, Tn I değerine bakılan KAP-NSTEMI tanılı hastaların hipotermik olanlarında % 83.3 oranında negatiflik, % 16.7 oranında pozitiflik, normotermik ve hipertermik olanlarında % 100.0 oranında negatiflik görülmüştür. İkinci 24 saat vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yapılan ki-kare analizine göre anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir (X²:3.284; p>0.05, X²:1.125; p>0.05). AMI tanılı hastaların Tn T değerine bakılanlarında hipotermi sınıfında yer alanların % 100.0’ında pozitiflik, normotermi sınıfında yer alanların % 98.0’ında pozitiflik, % 2.0’ında negatiflik, hipertermi sınıfında yer alanların % 100.0’ında pozitiflik saptanmıştır. AMI tanılı hastaların Tn I değerine bakılanlarında ise; hipotermik olanların % 90.9’unda pozitiflik, % 9.1’inde negatiflik, normotermik olanların % 92.9’unda pozitiflik, % 7.1’inde negatiflik, hipertermik olanlarınsa % 100.0’ında negatiflik saptanmıştır. AMI grubunda sadece Tn I bakılan hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn I değerleri arasında yapılan ki-kare analiziyle elde edilen istatistiksel açıdan anlam taşıyan bir ilişki bulunmuştur (X²:13.962; p<0.05). Buna karşılık ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn T değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.620; p>0.05). 126 3. 4. 2. 5. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yatış Günü ve Ortam Isısı Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-43: Hastaların Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde ve Hastanede Yatış Günü Ortalamalarının Dağılımı KAP-NSTEMI Yatış Günü N Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış Günü AMI X SD 2.82 1.62 N X SD 3.65 1.78 7.11 3.25 120 113 5.56 Hastanede Yatış Günü 3.00 KAP-NSTEMI ve AMI’lü hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve hastanedeki yatış günü otalamalarının dağılımı şöyledir; KAP-NSTEMI tanısı alan hastalar ortalama 2.82±1.62 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.56±3.00 gün hastanede yatarken, AMI’lü hastalar ortalama 3.65±1.78 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.11±3.25 gün hastanede yatmıştır (Tablo-43). Tablo-44: Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Ortam Isısı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Ortam Isısı KAP-NSTEMI Ölçüm Zamanları AMI N X SD N X SD Yatış 113 26.23 1.39 120 25.80 1.93 İlk 24 Saat 78 * 25.96 1.07 100 * 25.61 1.63 İkinci 24 Saat 111 * 25.68 1.36 117 * 25.94 1.28 * Sayılar ilk ve ikinci 24 saatte koroner yoğun bakım ünitesinde kalan hastalar için geçerlidir. 127 Grafik-10: Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Ortam Isısı Ortalamalarının Ölçüm Zamanlarına Göre Dağılımı 26,3 26,2 26,1 26 25,9 KAP-NSTEMI 25,8 AMI 25,7 25,6 25,5 25,4 25,3 Yatış İlk 24 Saat İkinci 24 Saat Hastaların vücut sıcaklığını etkileyebileceği düşünülen bir faktör olarak değerlendirilen koroner yoğun bakım ünitesi ortam ısısı ortalamalarının ölçüm zamanlarına göre dağılımı Tablo-44 ve Grafik-10’da verilmiştir. Bu dağılıma göre; KAP-NSTEMI grubuna dahil edilen hastaların koroner yoğun bakıma yatışı sırasındaki ortam ısısı ortalama 26.23±1.39, ilk 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.96±1.07, ikinci 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.68±1.36 iken, AMI grubuna dahil edilen hastaların koroner yoğun bakıma yatışı sırasındaki ortam ısısı ortalama 25.80±1.93, ilk 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.61±1.63, ikinci 24 saatteki ortam ısısı ise; ortalama 25.94±1.28 bulunmuştur. 128 Tablo-45: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış Günü, Hastanede Yatış Günü ve Ortam Isısı Ortalamalarının Dağılımı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Koroner Yoğun Bakım Hastanede Yatış Ünitesinde Yatış Günü Günü Ortam Isısı N X SD X SD X SD Hipotermi 61 2.60 1.38 5.67 2.97 26.44 1.39 Normotermi 44 3.00 1.73 5.34 2.93 26.00 1.43 Hipertermi 8 3.50 2.44 6.00 3.92 26.00 1.06 KAP-NSTEMI (F:1.517; p:0.224) (F:0.241; p:0.786) (F:1.420; p:0.246) AMI Hipotermi 64 3.64 1.67 7.43 3.68 25.75 1.90 Normotermi 48 3.52 1.90 6.68 2.66 26.04 1.91 Hipertermi 8 4.62 1.84 7.12 2.69 24.75 2.18 (F:1.326; p:0.269) (F:0.726; p:0.486) (F:1.590; p:0.208) Araştırma kapsamına alınan hastaların yatış vücut sıcaklığı sınıflarına göre koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı ortalamalarının dağılımı Tablo-45’de gösterilmiştir. Dağılımlara bakıldığında; KAPNSTEMI tanısı konulan hastalarda hipotermik olanlar ortalama 2.60±1.38 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.67±2.97 gün hastanede yatarken, normotermik olanlar ortalama 3.00±1.73 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.34±2.93 gün hastanede, hipertermik olanlar ortalama 3.50±2.44 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.00±3.92 gün hastanede yatmıştır. Ortam ısısı ortalamaları incelendiğinde; hipotermik KAP-NSTEMI tanılı hastaların ortalamasının 26.44±1.39, normotermik hastaların ortalamasının 26.00±1.43, hipertermik hastaların ortalamasının 26.00±1.06 olduğu görülmüştür. Varyans analiziyle değerlendirilen ilişkiler incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubunda koroner yoğun bakım ünitesinde yatış gününün yatış vücut sıcaklığı hipertermik sınırlarda olan hastalarda hipotermik sınırlarda olanlara göre az bir oranda yüksek olmasına rağmen aradaki farkın anlamlı olmadığı (F:1.517; p>0.05), yatış vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasındaki farkın da istatistiksel bir anlam taşımadığı belirlenmiştir (F:0.241; p>0.05, F:1.420; p>0.05). AMI tanısı konulan 129 hastalarda hipotermi sınıfına girenler ortalama 3.64±1.67 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.43±3.68 gün hastanede, normotermi sınıfına girenler ortalama 3.52±1.90 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.68±2.66 gün hastanede, hipertermi sınıfına girenler ortalama 4.62±1.84 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.12±2.69 gün hastanede yatmıştır. Hipotermik olan AMI’lü hastaların ortam ısısı ortalaması 25.75±1.90, normotermik olan hastaların 26.04±1.91, hipertermik olan hastaların ise; 24.75±2.18 olarak hesaplanmıştır. AMI grubunda; yatış vücut sıcaklığı hipotermik olan hastalara oranla hipertermik olan hastalarda koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü kısmen fazla olsa da aradaki fark istatistiksel bir önemlilik taşımamaktadır (F:1.326; p>0.05). AMI grubunda ayrıca yatış vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasında da yapılan varyans analizinde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.726; p>0.05, F:1.590; p>0.05). 130 Tablo-46: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış Günü, Hastanede Yatış Günü ve Ortam Isısı Ortalamalarının Dağılımı Vücut Sıcaklığı Sınıfı Koroner Yoğun Bakım Hastanede Yatış Ünitesinde Yatış Günü Günü Ortam Isısı N X SD X SD X SD Hipotermi 28 2.60 1.19 5.82 2.88 26.31 1.15 Normotermi 41 2.75 1.54 4.68 2.57 25.75 1.01 Hipertermi 9 3.11 0.78 6.55 2.69 25.77 0.83 KAP-NSTEMI (F:0.470; p:0.627) (F:2.564; p:0.084) (F:2.551; p:0.085) AMI Hipotermi 37 3.64 1.63 6.89 3.06 25.35 1.67 Normotermi 53 3.45 1.73 7.00 3.71 25.96 1.38 Hipertermi 10 3.80 2.09 6.70 2.21 24.70 2.31 (F:0.244; p:0.784) (F:0.037; p:0.964) (F:3.383; p:0.038) Araştırma kapsamına alınan hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı ortalamalarının dağılımı Tablo-46’da gösterilmiştir. Dağılımlara bakıldığında; KAPNSTEMI tanısı konulan hastalarda hipotermik olanlar ortalama 2.60±1.19 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.82±2.88 gün hastanede yatarken, normotermik olanlar ortalama 2.75±1.54 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 4.68±2.57 gün hastanede, hipertermik olanlar ortalama 3.11±0.78 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.55±2.69 gün hastanede yatmıştır. Ortam ısısı ortalamaları incelendiğinde; hipotermik KAP-NSTEMI tanılı hastaların ortalamasının 26.31±1.15, normotermik hastaların ortalamasının 25.75±1.01, hipertermik hastaların ortalamasının 25.77±0.83 olduğu görülmüştür. İlk 24 saat vücut sıcaklığı ile belirtilen klinik parametreler arasındaki ilişki varyans analizi ile incelenmiş ve şu sonuçlar elde edilmiştir; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığının artması koroner yoğun bakım ünitesinde yatış gününü çok küçük bir oranda arttırmıştır dolayısıyla aradaki bu fark istatistiksel olarak bir anlam ifade etmemektedir (F:0.470; p>0.05). Yine aynı grupta ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasında da istatistiksel bir fark bulunmamaktadır 131 (F:2.564; p>0.05, F:2.551; p>0.05). AMI tanısı konulan hastalarda hipotermi sınıfına girenler ortalama 3.64±1.63 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.89±3.06 gün hastanede, normotermi sınıfına girenler ortalama 3.45±1.73 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.00±3.71 gün hastanede, hipertermi sınıfına girenler ortalama 3.80±2.09 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.70±2.21 gün hastanede yatmıştır. Hipotermik olan AMI’lü hastaların ortam ısısı ortalaması 25.35±1.67, normotermik olan hastaların 25.96±1.38, hipertermik olan hastaların ise 24.70±2.31 olarak hesaplanmıştır. AMI grubunda yer alan hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile ortam ısısı dışındaki (F:3.383; p<0.05) klinik parametreler arasında (koroner yoğun bakım ünitesi ve hastanede yatış günü) anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.244; p>0.05, F:0.037; p>0.05). 132 Tablo-47: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış Günü, Hastanede Yatış Günü ve Ortam Isısı Ortalamalarının Dağılımı Koroner Yoğun Bakım Hastanede Yatış Ünitesinde Yatış Günü Günü Vücut Sıcaklığı Sınıfı Ortam Isısı N X SD X SD X SD Hipotermi 44 2.61 1.43 5.72 3.13 25.72 1.07 Normotermi 61 2.88 1.64 5.34 2.83 25.71 1.53 Hipertermi 8 3.50 2.32 6.37 3.77 25.25 1.58 KAP-NSTEMI (F:1.111; p:0.333) (F:0.514; p:0.600) (F:0.431; p:0.651) AMI Hipotermi 37 3.97 1.89 7.70 3.02 25.94 0.92 Normotermi 63 3.46 1.73 6.55 2.75 25.93 1.40 Hipertermi 20 3.84 1.67 8.15 4.51 26.00 1.52 (F:1.067; p:0.348) (F:2.624; p:0.077) (F:0.018; p:0.982) Araştırmanın örneklemini oluşturan hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı sınıflarına göre koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı ortalamalarının dağılımı Tablo-47’de gösterilmiştir. Dağılımlara bakıldığında; KAP-NSTEMI tanısı konulan hastalarda hipotermik olanlar ortalama 2.61±1.43 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.72±3.13 gün hastanede yatarken, normotermik olanlar ortalama 2.88±1.64 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.34±2.83 gün hastanede, hipertermik olanlar ortalama 3.50±2.32 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.37±3.77 gün hastanede yatmıştır. Ortam ısısı ortalamaları incelendiğinde; hipotermik KAP-NSTEMI tanılı hastaların ortalamasının 25.72±1.07, normotermik hastaların ortalamasının 25.71±1.53, hipertermik hastaların ortalamasının 25.25±1.58 olduğu görülmüştür. İkinci 24 saat vücut sıcaklığı ile yukarıdaki klinik parametreler arasındaki varyans analiziyle değerlendirilen ilişkiler incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile belirtilen klinik parametreler arasında istatistiki önemi olan bir fark olmadığı görülmektedir (F:1.111; p>0.05, F:0.514; p>0.05, F:0.431; p>0.05). AMI tanısı konulan hastalarda hipotermi sınıfına girenler ortalama 3.97±1.89 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.70±3.02 gün 133 hastanede, normotermi sınıfına girenler ortalama 3.46±1.73 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.55±2.75 gün hastanede, hipertermi sınıfına girenler ortalama 3.84±1.67 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 8.15±4.51 gün hastanede yatmıştır. Hipotermik olan AMI’lü hastaların ortam ısısı ortalaması 25.94±0.92, normotermik olan hastaların 25.93±1.40, hipertermik olan hastaların ise; 26.00±1.52 olarak hesaplanmıştır. AMI grubunda yer alan hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı klinik parametreleri arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:1.067; p>0.05, F:2.624; p>0.05, F:0.018; p>0.05). 134 Tablo-48: Hastaların Koroner Bakım Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde ve Hastanede Yatış Günü Ortalamalarının Dağılımı Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde Hastanede Yatış Günü Yatış Günü Vücut Sıcaklığı Sınıfı N X SD X SD Hipotermi 37 2.91 1.60 6.18 2.41 Normotermi 48 3.35 1.74 5.68 3.32 Hipertermi 5 2.80 0.83 4.60 2.30 KAP-NSTEMI (F:0.836; p:0.437) (F:0.771; p:0.466) AMI Hipotermi 44 4.06 1.79 7.86 2.63 Normotermi 54 3.87 1.69 6.94 2.78 Hipertermi 8 3.62 1.40 8.87 6.74 (F:0.300; p:0.742) (F:1.878; p:0.158) Araştırma kapsamına alınan hastaların koroner bakım vücut sıcaklığı sınıflarına göre koroner yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış günü ortalamalarının dağılımı Tablo-48’de incelenmiştir. Buna göre; KAP-NSTEMI tanısı konulan hastalarda hipotermik olanlar ortalama 2.91±1.60 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.18±2.41 gün hastanede yatarken, normotermik olanlar ortalama 3.35±1.74 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.68±3.32 gün hastanede, hipertermik olanlar ortalama 2.80±0.83 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 4.60±2.30 gün hastanede yatmıştır. Yapılan varyans analizinde KAP-NSTEMI tanı grubunda koroner bakım vücut sıcaklığının koroner yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış gününü istatistiksel açıdan etkilemediği saptanmıştır (F:0.836; p>0.05, F:0.771; p>0.05). AMI tanısı konulan hastalarda hipotermi sınıfına girenler ortalama 4.06±1.79 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.86±2.63 gün hastanede, normotermi sınıfına girenler ortalama 3.87±1.69 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 6.94±2.78 gün hastanede, hipertermi sınıfına girenler ortalama 3.62±1.40 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 8.87±6.74 gün hastanede yatmıştır. AMI tanı grubunda yer alan hastalarda koroner bakım vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış günü arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark bulunmamıştır (F:0.300; p>0.05, F:1.878; p>0.05). 135 Tablo-49: Hastaların Servis Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Hastanede Yatış Günü Ortalamalarının Dağılımı Hastanede Yatış Günü Sendrom Tipi Vücut Sıcaklığı Sınıfı N X SD KAP-NSTEMI Hipotermi 44 6.02 2.44 Normotermi 43 6.83 3.12 Hipertermi 3 5.00 1.00 (F:1.321; p:0.272) AMI Hipotermi 44 7.93 2.61 Normotermi 60 7.16 3.52 Hipertermi 4 6.75 1.70 (F:0.860; p:0.426) Araştırma kapsamına alınan hastaların servis vücut sıcaklığı sınıflarına göre hastanede yatış günü ortalamalarının dağılımı Tablo-49’da incelenmiştir. Buna göre; KAP-NSTEMI tanısı konulan hastalarda hipotermik olanlar ortalama 6.02±2.44 gün, normotermik olanlar ortalama 6.83±3.12 gün, hipertermik olanlar ortalama 5.00±1.00 gün hastanede yatmıştır. Yapılan varyans analizinde KAP-NSTEMI tanı grubunda servis vücut sıcaklığının hastanede yatış gününü istatistiksel açıdan etkilemediği bulunmuştur (F:1.321; p>0.05). AMI tanısı konulan hastalarda hipotermi sınıfına girenler ortalama 7.93±2.61 gün, normotermi sınıfına girenler ortalama 7.16±3.52 gün, hipertermi sınıfına girenler ortalama 6.75±1.70 gün hastanede yatmıştır. AMI tanı grubunda yer alan hastalarda servis vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark bulunmamıştır (F:0.860; p>0.05). 136 3. 4. 2. 6. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Komplikasyon Gelişimi Arasındaki İlişkiye Ait Bulgular Tablo-50: Hastaların Yatış Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı Komplikasyon Gelişen Gelişmeyen TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 9 14.8 52 85.2 61 100.0 NSTEMI Normotermi 6 13.6 38 86.4 44 100.0 Hipertermi 2 25.0 6 75.0 8 100.0 X²:0.693 AMI p:0.707 Hipotermi 16 25.0 48 75.0 64 100.0 Normotermi 10 20.8 38 79.2 48 100.0 Hipertermi 4 50.0 4 50.0 8 100.0 X²:3.111 p:0.211 Tablo-50’de görüldüğü gibi; KAP-NSTEMI’lü hasta grubunda yatıştaki vücut sıcaklığı hipotermik sınırlarda olanlarda komplikasyon gelişme oranı % 14.8, normotermik sınırlarda olanlarda % 13.6, hipertermik sınırlarda olanlarda ise % 25.0 olarak bulunmuştur. Yapılan ki-kare analizinde yatış vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.693; p>0.05). AMI’lü hasta grubunda yatış vücut sıcaklığı hipotermik olan hastaların komplikasyon gelişme oranı % 25.0, normotermik olanların % 20.8, hipertermik olanların da % 50.0 olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda yapılan analizde AMI hasta grubu için yatış vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında KAP grubunda olduğu gibi istatistiksel olarak anlam taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:3.111; p>0.05). 137 Tablo-51: Hastaların İlk 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı Komplikasyon Gelişen Gelişmeyen TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 5 17.9 23 82.1 28 100.0 NSTEMI Normotermi 6 14.6 35 85.4 41 100.0 Hipertermi 2 22.2 7 77.8 9 100.0 X²:0.351 AMI p:0.839 Hipotermi 8 21.6 29 78.4 37 100.0 Normotermi 11 20.8 42 79.2 53 100.0 Hipertermi 3 30.0 7 70.0 10 100.0 X²:0.424 p:0.809 Tablo-51’de görüldüğü gibi; ilk 24 saat vücut sıcaklığı hipotermik olan KAPNSTEMI’lü hastaların komplikasyon gelişme oranı % 17.9, normotermik olan hastaların % 14.6 ve hipertermik olan hastalarınsa % 22.2’dir ve bu gruptaki hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (X²:0.351; p>0.05). Aynı şekilde AMI grubundaki hastalarda da ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında ki-kare analizinde istatistiksel açıdan anlam ifade eden bir ilişki saptanmamıştır (X²:0.424; p>0.05) ve hipotermik AMI’lü hastalarda komplikasyon gelişme oranı % 21.6, normotermik hastalarda % 20.8 ve hipertermik hastalarda % 30.0’dır. 138 Tablo-52: Hastaların İkinci 24 Saat Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı Komplikasyon Gelişen Gelişmeyen TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 5 11.4 39 88.6 44 100.0 NSTEMI Normotermi 10 16.4 51 83.6 61 100.0 Hipertermi 2 25.0 6 75.0 8 100.0 X²:1.174 AMI p:0.556 Hipotermi 7 18.9 30 81.1 37 100.0 Normotermi 14 22.2 49 77.8 63 100.0 Hipertermi 8 40.0 12 60.0 20 100.0 X²:3.997 p:0.136 Tablo-52’de görüldüğü gibi; ikinci 24 saat vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların komplikasyon gelişme oranı % 11.4, normotermik hastaların % 16.4 ve hipertermik hastalarınsa % 25.0’dır ve bu gruptaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (X²:1.174; p>0.05). Aynı şekilde AMI grubundaki hastalarda da ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında ki-kare analizinde istatistiksel açıdan anlam ifade eden bir ilişki saptanmamıştır (X²:3.997; p>0.05) ve hipotermik AMI’lü hastalarda komplikasyon gelişme oranı % 18.9, normotermik olanlarda % 22.2 ve hipertermik olanlarda % 40.0’dır. 139 Tablo-53: Hastaların Koroner Bakım Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı Komplikasyon Gelişen Gelişmeyen TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 5 13.5 32 86.5 37 100.0 NSTEMI Normotermi 9 18.8 39 81.2 48 100.0 Hipertermi - - 5 100.0 5 100.0 X²:1.411 AMI p:0.494 Hipotermi 5 11.4 39 88.6 44 100.0 Normotermi 20 37.0 34 63.0 54 100.0 Hipertermi 3 37.5 5 62.5 8 100.0 X²:8.768 p:0.012 Tablo-53’de görüldüğü gibi; KAP-NSTEMI’lü hasta grubunda koroner bakım vücut sıcaklığı hipotermik olanlarda % 13.5, normotermik olanlarda % 18.8 oranında komplikasyon gelişmiştir ve bu grupta koroner bakım vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasındaki ilişki istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (X²:1.411; p>0.05). Buna karşılık AMI’lü hasta grubunda hipotermik olanlarda % 11.4, normotermik olanlarda % 37.0, hipertermik olanlarda ise % 37.5 oranında komplikasyon gelişmiştir ve koroner bakım vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasındaki ilişki ki-kare analizine göre istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (X²:8.768; p<0.05). 140 Tablo-54: Hastaların Servis Vücut Sıcaklığı Sınıflarına Göre Komplikasyon Gelişme Durumlarının Dağılımı Komplikasyon Gelişen Gelişmeyen TOPLAM Sendrom Vücut Sıcaklığı Sınıfı N % N % N % KAP- Hipotermi 5 11.4 39 88.6 44 100.0 NSTEMI Normotermi 10 23.3 33 76.7 43 100.0 Hipertermi 1 33.3 2 66.7 3 100.0 X²:2.618 AMI p:0.270 Hipotermi 10 22.7 34 77.3 44 100.0 Normotermi 15 25.0 45 75.0 60 100.0 Hipertermi 1 25.0 3 75.0 4 100.0 X²:0.074 p:0.964 Tablo-54’de gösterildiği gibi; servis vücut sıcaklığı hipotermik olan KAPNSTEMI’lü hastaların komplikasyon gelişme oranı % 11.4, normotermik olan hastaların % 23.3, hipertermik olanların da % 33.3’dür ve servis vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında ki-kare analiziyle elde edilen sonuca göre istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmamıştır (X²:2.618; p>0.05). AMI’lü hastalarda ise; komplikasyon gelişme oranları hipotermi sınıfı için % 22.7, normotermi ve hipertermi sınıfı için de % 25.0’dır, AMI grubu için servis vücut sıcaklığının komplikasyon gelişimini istatistiksel açıdan etkilemediği saptanmıştır (X²:0.074; p>0.05). 141 BÖLÜM IV TARTIŞMA 4. 1. HASTALARIN TANITICI ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Araştırmaya Eylül 2005-Mayıs 2007 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesine AKS tanısı ile yatan ve araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan 113’ü KAP-NSTEMI tanılı, 120’si AMI tanılı toplam 233 hasta alınmıştır. Araştırma kapsamına giren hastalardan KAP-NSTEMI tanısı konulanların en fazla oranla % 27.4’ünün, AMI tanısı konulanların ise en fazla oranla % 29.2’sinin 51-60 yaş grubunda olduğu saptanmıştır. KAP-NSTEMI grubundaki hastaların yaş ortalaması 62.87±12.40, AMI grubundaki hastaların yaş ortalaması 62.05±12.06’dır (Tablo-4). KAP-NSTEMI’lü hastaların % 69.0’ını, AMI’lü hastaların % 74.2’sini erkek hastalar oluşturmaktadır (Tablo-4). Literatürde KKH’nın en fazla 40 yaşından sonra görüldüğü belirtilmektedir (19,32,65). Onat ve arkadaşlarının Türkiye genelinde 1998 yılında yaptıkları çalışma sonucunda; KKH prevelansının yaş gruplarına göre 40-49 yaş grubunda % 14.4, 5059 yaş grubunda % 13.3, 60-69 yaş grubunda % 21.6 olduğu saptanmıştır (115). Herhangi bir yaştaki KKH oranı, kadınlarda erkeklere kıyasla daha düşüktür; ama kadınlarda KKH kökenli yıllık ölüm sayısı, erkeklere göre daha yüksektir (26,60). TÜMAR’da; 3358 olgunun 58.00±11.60 yaş ortalaması ile % 72.0’ının 65 yaş altı, % 23.0’ının 65-75 yaş arası ve % 5.0’ının da 75 yaş üstü grupta yer aldığı ve % 80.0’ının erkek olduğu belirlenmiştir (108). Bu çalışmadaki hastaların çoğunluğunu; 51-60 yaş grubundaki hastaların ve erkeklerin oluşturması nedeniyle araştırma örnekleminin KKH’nın karakteristik özelliğini yansıttığı söylenebilir. KAP-NSTEMI grubundaki hastalar % 50.4 oranıyla emekli olup, % 33.6 oranıyla ilkokul mezunu iken, AMI grubunda % 45.8 oranıyla emekli ve % 37.5 oranıyla da ilkokul mezunudur (Tablo-4). Araştırma grubunda emeklilerin çoğunluğu oluşturması; hastaların yaşlarının emeklilik yaşına uyması ile ilgilidir. Emeklilikle birlikte hareketli bir yaşam 142 şeklinden sedanter bir yaşama uyum sağlamadaki güçlüklerin, KKH oluşumunda etkili olduğu bildirilmektedir (4). Hastalar medeni durumlarına göre incelendiğinde; KAP-NSTEMI’lü hastaların çoğunluğunun (% 78.8) evli, % 20.4’ünün boşanmış/dul olduğu, AMI’lü hastaların % 85.0’ının evli, % 15.0’ının ise boşanmış/dul olduğu belirlenmiştir (Tablo-4). Hastaların çoğunluğunun evli olması Türk toplum yapısına uygun bir sonuç olarak kabul edilebilir. Sosyal güvence açısından KAP-NSTEMI tanılı hastaların % 73.5’inin Emekli Sandığı, % 18.6’sının SSK, AMI tanılı hastaların % 60.0’ının Emekli Sandığı, % 26.7’sinin SSK’dan yararlandığı saptanmıştır (Tablo-4). Hastaların büyük oranda sosyal güvencesinin olması onların sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanabileceğini dolayısıyla AKS gibi ciddi ve hastane tedavisi gerektiren durumlarda semptomlar başlar başlamaz hemen bir sağlık kuruluşuna başvurmalarını sağlayacağını düşündürmektedir. Araştırmaya katılan hastaların KAP-NSTEMI grubunda olanları % 75.2 oranıyla, AMI grubunda olanları da % 76.7 oranıyla il merkezinde oturduklarını bildirmişlerdir (Tablo-4). Yapılan gözlemler AKS’lu hastaların % 25’inin öldüğünü ve bu ölümlerin yaklaşık yarısının hastalar hastaneye ulaşmadan olduğunu göstermektedir. Hastane öncesi ölüm oranlarının yüksek olmasının en önemli nedenleri ise; hastaya ilişkin gecikmeler ve hastaneye ulaştırmadaki gecikmelerdir (118). Bu çalışmada il merkezinde oturan hastaların çoğunlukta olması onların hastalığın gereklerine yanıt verebilecek tam teşekküllü bir hastaneye ulaşma şansı açısından avantajlı olduklarını düşündürmektedir. 4. 2. HASTALARIN KLİNİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Hastaların risk faktörleri incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki risk faktörlerinin ortalama 3.84±1.41 risk faktörü sayısıyla % 25.1 oranında aile öyküsü, % 23.3 oranında HT, % 18.6 oranında HLP olduğu, AMI grubundaki risk faktörlerinin ise; ortalama 3.32±1.46 risk faktörü sayısıyla % 25.7 oranında aile öyküsü, % 17.5 oranında HT, % 17.5 oranında obezite olduğu görülmüştür (Tablo5). 143 Çalışmanın sonuçları risk faktörleri açısından TÜMAR sonuçlarıyla çok benzerlik göstermemektedir. TÜMAR sonuçlarına bakıldığında; olguların risk faktörleri sıralamasında en fazla oranlarla sigaradan sonra ilk üç sırayı HLP, HT ve aile öyküsü almaktadır (108). Bu çalışmanın sonuçlarına bakıldığında ise; aile öyküsünün risk faktörü olarak ilk sırada geldiği, HT, HLP ve obezitenin aile öyküsünü izleyen diğer önemli risk faktörleri olduğu görülmektedir. Ayrıca çalışmada hastaların ortalama üç-dört risk faktörüne sahip olduğu belirlenmiştir. Bilindiği gibi birden fazla aterosklerotik risk faktörü bulunan hastalar yüksek riskli hasta grubuna girmektedir. Yüksek riskli hastaların tanımlanıp eğitilmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu eğitim kapsamında özellikle AKS semptomlarının öğretilmesi ve kısa süre içerisinde hastaneye başvurmanın önemi üzerinde durulmalıdır. Araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan KAP-NSTEMI tanılı hastaların % 40.7’sinin daha önceden sigara kullandığı fakat bıraktığı, % 30.1’inin sigara kullanmadığı, % 29.2’sinin sigara kullandığı, AMI tanılı hastaların ise; % 42.5’inin sigara kullandığı, % 29.2’sinin sigarayı bıraktığı, % 28.3’ünün sigara kullanmadığı bulunmuştur (Tablo-5). Hemşirelik Sağlık Araştırmasında sigara içmenin fatal KKH ve fatal olmayan MI riskini beş kat, anjina riskini ise üç kat arttırdığı belirtilmiştir (111). Ayrıca sigara içmenin endotel fonksiyonlarını bozduğu, HDL düzeylerini düşürdüğü, kan fibrinojen düzeyini ve trombosit fonksiyonlarını arttırdığı, sekonder polisitemiyi arttırdığı ve bu etkilerle protrombotik bir etki oluşturduğu, sigara içmeyenlerde dahi pasif içiciliğin koroner riski arttırdığı literatürde belirtilmektedir (33,80,168). Bu nedenlerle sigara içen hastaların sigarayı bırakmaları önerilebilir. Hastaların alkol alışkanlığı açısından dağılımlarına bakıldığında; her iki hasta grubunda da çoğunluğun (% 85.8, % 81.7) alkol kullanmadığı belirlenmiştir (Tablo5). Hastaların alkol kullanımına yönelik soruyu toplumsal etmenler dolayısıyla rahat bir şekilde yanıtlayamadıkları düşünülmektedir. Alkol kullanımı ve KKH ilişkisi ile ilgili olarak literatürde yer alan bilgilere bakılırsa; aşırı olmayan alkol kullanımının KKH riskini azalttığı, bu durumun HDL düzeylerindeki artıştan, endotel fonksiyonlarına ve hemostatik faktörler üzerine olan etkiden kaynaklanmış olabileceği belirtilmektedir (12). 144 BKI’ne göre dağılımlar değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI hastalarının BKI ortalaması 26.44±2.92 olup, % 56.6’sı hafif şişman, % 30.1’i normal grubunda yer almıştır. AMI hastalarının ortalaması ise 26.37±4.01’dir ve hastalar % 51.7 oranıyla hafif şişman, % 32.5 oranıyla da normal grubunda yer almıştır (Tablo-5). Scholte op Reimer ve arkadaşlarının (2002) “KKH’lı Hastalar Tarafından Algılanan Risk Faktör Yönetimine Hemşireliğin Katkısı” ve Fransson ve arkadaşlarının (2004) “AMI Riski-Fiziksel Aktivite Tiplerinin Etkileşimi” konulu çalışmalarında; hastaların çoğunluğunun BKI>25 kg/m² olarak belirlenmiştir. Bu çalışmanın sonuçları belirtilen iki çalışmanın sonuçlarına benzerlik göstermektedir. Vücut ağırlığı, ideal değerlere göre % 30’dan fazla olan bireylerde KKH morbidite ve mortalitesi yüksektir. Şişmanlık kalp üzerine artı bir yük oluşturmakta ve sıklıkla sedanter yaşam tarzı, yüksek serum kolesterolü ve HT ile birlikte bulunmaktadır (19,32,65,111,152). Abdominal tip şişmanlık ile KKH arasındaki ilişki daha fazladır. 50 yaşın altındaki aşırı şişmanlık, tek başına, az da olsa KKH için risk oluşturmaktadır (115). Araştırma kapsamına giren hastalarda KKH öyküsü ve öykü tipleri değerlendirilmiştir. Buna göre; KAP-NSTEMI grubuna alınan hastaların % 64.6’sında, AMI grubuna alınan hastaların ise % 33.3’ünde KKH öyküsü bulunduğu saptanmıştır. KKH öyküsü olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 32.1’inde geçirilmiş AMI, % 31.1’inde KA öyküsü olduğu, AMI’lü hastaların % 34.4’ünde KA, % 31.3’ünde geçirilmiş AMI öyküsü olduğu görülmüştür (Tablo-6). Hastaların KKH öykülerinin olması yani daha önceden bir kardiyak olay deneyimi yaşaması hastalık, semptomlar ve semptomlar ortaya çıktığında yapılması gerekenler konusunda daha bilinçli olacaklarını düşündürmektedir. Daha önceden infarktüs geçiren hastalarda mortalitenin, ilk kez MI geçiren hastalara göre daha yüksek olduğu, 42 günlük mortalitenin geçirilmiş MI anamnezi olanlarda olmayanlara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu bildirilmektedir (54). Çalışma grubunda geçirilmiş AMI oranı % 30’lardadır. Hiç de azımsanmayacak bir oran olan bu oran mortalite açısından çalışma grubunun riskinin literatür bilgilerine göre yüksek olduğunu göstermektedir. Araştırmaya katılan 233 AKS’lu hastanın semptomlarının başlama saatine göre dağılımları incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubunda yer alanların % 34.5’inin semptomlarının günün ikinci altı saatlik diliminde (7-12 saatleri arasında), % 145 29.2’sinin günün üçüncü altı saatlik diliminde (13-18 saatleri arası) başladığı, AMI grubunda yer alanların semptomlarının ise % 32.5’inin günün ikinci altı saatlik diliminde, % 25.8’inin günün üçüncü altı saatlik diliminde başladığı saptanmıştır (Tablo-7). TÜMAR sonuçlarına göre; MI semptomlarının başlama saati sabah 8.00’dan itibaren artış göstermiş, öğle saatlerinde düşmüş, saat 15.00 sıralarında tekrar hafif bir yükselme yapmış, 20.00 sıralarında ise tekrar düşmüştür. Bu çalışmadan elde edilen bulgular da TÜMAR sonuçları ile paraleldir (108). 24 saatlik bir gün içinde, sabaha karşı 02-03’ten 12.00’a (öğleye) kadar olan saatlerde infarktüs geçirme riski daha yüksektir (83,97). KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastaların acil servise başvuru saati ortalaması (göğüs ağrısı ve diğer semptomlar başladıktan sonra) 11.07±13.01 olup, % 69.1’i göğüs ağrısı ve diğer semptomlar başladıktan sonra ilk 12 saat içerisinde, % 14.4’ü ikinci 12 saat içerisinde acil servise başvurmuştur. AMI grubunda yer alan hastalar ise % 78.8 oranıyla semptomların başlamasının ilk 12 saatlik dilimi içerisinde, % 12.4 oranıyla semptomların başlamasının ikinci 12 saatlik dilimi içerisinde acil servise başvuru yapmıştır ve acil servise başvuru saati ortalaması 7.57±11.11’dir (Tablo-8). Görüldüğü gibi acil servise başvuru saati KAP grubu için semptomlar başladıktan sonra ortalama ilk 11 saat, AMI grubu için de ortalama ilk yedi saattir. Oysaki ağrının başlamasından sonraki ilk altı saat miyokardın kurtulması için önemli bir zaman dilimidir (65). TÜMAR sonuçları incelendiğinde; göğüs ağrısının başlangıcından itibaren ilk bir saatte hastaneye başvuranların oranının % 18, ilk iki saat içinde başvuran olguların oranının % 35, ilk altı saat içinde başvuran olguların oranının ise % 68 olduğu görülmektedir (108). Araştırma konusu ile ilgili olarak yapılan benzer bir çalışmada; hastaların AMI semptomlarının başlangıcından sonra ortalama 4±5 saatte hastaneye başvurduğu belirlenmiştir (110). AMI semptomlarının başlangıcı ile hastaneye başvuru arasında geçen sürenin uzun olduğu, bu sürenin hastane mortalitesi ve uzun dönemli morbidite ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. AMI semptomlarının başlangıcından sonraki ilk 3 saat içerisinde uygulanan zamana duyarlı ilaç tedavisi ve girişimsel tedavilerle mortalite 146 % 23-50 oranında azalabilmektedir. Çünkü semptomların başlangıcı ile tedavi arasında geçen süre kardiyak fonksiyon sonuçlarıyla ters orantılıdır aynı zamanda erken tedavi ve morbidite arasında bir ilişki bulunmaktadır. Bu yüzden, hastaneye başvurudaki gecikmeleri azaltma morbiditeyi azaltmak ve mortaliteyi önlemek için oldukça önemlidir (133). Hastaların göğüs ağrısı ve diğer semptomlar başladıktan sonra kaçıncı saatte koroner yoğun bakım ünitesine yattıkları incelendiğinde ise; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 34.5’inin göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ilk 12 saat içerisinde, % 34.5’inin göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ikinci 12 saat içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine yattığı, koroner yoğun bakım ünitesine semptomlar başladıktan sonra ortalama 21.57±15.27 saatte yattığı, AMI grubundaki hastaların da % 54.2’sinin ilk 12 saat içerisinde, % 29.2’sinin ikinci 12 saat içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine yattığı ve semptomlar başladıktan ortalama 13.53±12.81 saat sonra koroner yoğun bakım ünitesine yattığı bulunmuştur (Tablo8). Koroner yoğun bakım ünitesine yatış saatinin her iki grupta yer alan hastalar için de semptomların başlangıcından gerçekten uzun bir süre sonra olduğu söylenebilir. Ayrıca acil servisten koroner yoğun bakım ünitesine transfer süresi de acil servise başvuru saati ile karşılaştırıldığında KAP-NSTEMI hastaları için yaklaşık 10, AMI hastaları için de yaklaşık altı saat sonradır. Bu sürelerin bu kadar uzun olması hastaların prognozu açısından oldukça önemli olmakla beraber, koroner yoğun bakım ünitesindeki yatak kapasitesinin az olması, hasta yoğunluğunun çok olması bu tür sorunlar yaratabilmektedir. Hastaların bu sorunları yaşamamaları dolayısıyla yaşam şanslarını arttırmak için her sağlık kuruluşunda iyi donanımlı koroner yoğun bakım ünitelerinin olması, eğitimli koroner bakım ekibinin olması, koroner bakım ünitelerindeki yatak kapasitesinin arttırılması ve koroner bakım sağlık ekibi üyelerinin sayısının arttırılması gerekmektedir. Enar (1999); Rotstein ve arkadaşlarının (European Heart Journal 1999; 20:813-818) 1994-1997 yıllarında İsrail’de bir tıp merkezine başvuran 2114 AMI’lü hasta üzerinde yaptıkları çalışmanın sonuçlarına göre; 1443 hastanın koroner yoğun bakım ünitesine, 671 hastanın ise yer olmadığından dahiliye servislerine yatırıldığını, koroner yoğun bakım ünitesine yatırılan hastalarda 30 günlük mortalitenin anlamlı olarak daha düşük bulunduğunu bildirmiştir. Bu çalışmanın sonuçları hastaların 147 koroner yoğun bakım ünitesinde izlenmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Araştırmaya dahil edilen AKS’lu hastaların başvuru sırasındaki semptomları incelendiğinde; 113 KAP-NSTEMI’lü hastanın % 20.3’ünün göğüste ağrı-yanma, % 12.3’ünün soğuk terleme, % 11.3’ünün omuz ve kollarda ağrı, 120 AMI’lü hastanın % 17.9’unun göğüste ağrı-yanma, % 13.8’inin soğuk terleme, % 12.0’ının omuz ve kollarda ağrı semptomlarıyla başvurduğu görülmektedir (Tablo-9). Klasik bilgilerle uyumlu olarak hastalarda başvuru sırasında en sık rastlanan belirtilerin göğüs ağrısı ve soğuk terleme olduğu belirlenmiştir (14,15,19,44,83,94,100,124,132,134,144). Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; KAP-NSTEMI tanılı hastaların % 23.9’unun anterior, % 23.9’unun inferior, % 13.3’ünün inferolateral lokalizasyona sahipken, AMI tanılı hastaların çoğunluğunun (% 35.0) inferior, % 29.2’sinin anterior, % 13.3’ünün anteroseptal sendrom lokalizasyonuna sahip olduğu görülmüştür (Tablo-10). Yapılan bir çalışmada; sendrom lokalizasyonu açısından çalışma sonuçlarına benzer sonuçlar elde edilmiştir (European Heart Journal 1999; 20:813-818) (53,108). Hastaların uygulanan tedavilere göre dağılımları incelenecek olursa; AMI grubundaki hastaların % 3.5’ine trombolitik tedavi % 2.1’ine PTKA uygulanmıştır. Diğer tedaviler açısından durum değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI’lü hastaların % 14.6’sının nitrat, % 14.6’sının ASA, % 14.4’ünün antikoagülan tedavi aldığı, AMI’lü hastaların % 13.7’sinin ASA, % 13.4’ünün antikoagülan, % 12.9’unun antihiperkolesterolemik tedavi aldığı saptanmıştır (Tablo-11) . Hastaların komplikasyon gelişme durumları ve komplikasyon tiplerine göre dağılımına bakıldığında; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların % 85.0’ında komplikasyon gelişmezken, % 15.0’ında komplikasyon gelişmiştir. Komplikasyon gelişen hastaların da % 23.5’inde kalp yetmezliği, % 23.5’inde AF/Flatter, % 23.5’inde paroksismal SVT gelişmiştir. AMI grubundaki hastalarda ise; komplikasyon gelişme oranı % 25.0, gelişmeme oranı da % 75.0’dır. Komplikasyon gelişen % 25.0’lık AMI grubunda en fazla oranla (% 23.3) akciğer ödemi, % 16.7 oranıyla VF, % 13.3 oranıyla kalp yetmezliği, % 13.3 oranıyla da AF/Flatter gelişmiştir (Tablo-12). 148 TÜMAR sonuçlarında ise; hastane içi komplikasyonlardan en sık rastlanan % 12 oranı ile pompa yetersizliği ve % 8.6 oranıyla malign ventriküler aritmilerdir (108). Brieger ve arkadaşlarının çalışmasında (2004); araştırma kapsamına alınan ve atipik gidiş gösteren AKS’lu hastalarda en yaygın hastane komplikasyonlarının; kalp yetmezliği, kardiyojenik şok, aritmiler ve renal yetmezlik olduğu saptanmıştır. AMI, erken ve geç dönemde komplikasyonları sonucu ölüme veya ciddi klinik sorunlara yol açan bir hastalıktır. AMI erken ve geç komplikasyonlarının çoğunluğu, nekroz alanının genişliği ile çok yakından ilişkilidir. Diğer taraftan, nekroz alanı geniş olmasa bile, akut olarak gelişebilecek elektriksel bozukluklar ciddi ritim bozukluklarına ve ölüme sebep olabilir. AMI komplikasyonları klinik farklılıklarına göre; ritim-ileti bozukluğu, kalp yetmezliği, tromboemboli, perikardit vs. sınıflandırılabileceği gibi, komplikasyonların görülmüş oldukları dönemler dikkate alınarak da sınıflandırılabilirler (örnek; erken komplikasyon: ritim ve ileti bozukluğu, geç komplikasyon: pompa yetersizliği gibi) (112). Hastaların hastanedeki exitus durumlarına bakıldığında; KAP-NSTEMI grubunda hiçbir hasta ex olmazken, AMI grubunda % 50.0 oranıyla kalp yetmezliği, % 50.0 oranıyla da VF nedeniyle toplam 4 (% 3.3) hasta ex olmuştur (Tablo-13). Ex olan hastalardan bir tanesi 66 yaşında, kadın, inferoposterolateral lokalizasyona sahip, koroner yoğun bakım ünitesine yatışının altıncı saatinde VF nedeniyle ex olan bir hastaydı. İkinci hasta 56 yaşında, erkek, inferior lokalizasyonlu, VF nedeniyle dokuzuncu gününde ex olan bir hastaydı. Diğer hastalardan birisi 58 yaşında, erkek, anterior lokalizasyona sahip, 16. gününde KKY nedeniyle ex olan bir hastayken, diğeri 56 yaşında, erkek, anterior-inferior lokalizasyonu olan, KKY nedeniyle beşinci gününde ex olan bir hastaydı. Yapılan bir çalışmada tipik semptomları olan AKS’lu hastaların hastanede ölüm oranı % 4.3, atipik semptomları olan hastaların ise % 13.0 olarak bulunmuştur. Ayrıca hastane ölüm oranları AKS tipine göre analiz edilmiş ve atipik semptomları olan STEMI’lü hastaların % 20.0’ı, tipik semptomları olarınsa % 18.7’si hastanedeyken yaşamını yitirmiştir. Aynı zamanda anterior lokalizasyonlu STEMI’lü hastalarda mortalite oranı en yüksek bulunmuştur (36). AMI’nün 1950-1960 yıllarında % 30-35 oranında olan “hastane mortalitesi”1960’lı yılların son dönemlerinden itibaren bugün de AMI’de rutin 149 tedavinin bir parçası haline gelen çeşitli teknik olanakların ve tedavi yöntemlerinin devreye girmesi sonucunda 1980 yılı başlarında % 10-15’e gerilemiştir. Son yıllarda yapılan çok merkezli randomize çalışmalarda, günümüzdeki modern tedavi ile (trombolitik, antitrombotik, beta bloker, ACE inh. tedavisi ve akut dönemde PTKA ve by-pass) AMI’nün hastane mortalitesinin % 5-7 civarına indiği gösterilmiştir. Hastane mortalitesinin 2/3’ü ilk 24 saat içinde olmakta ve yaklaşık 1/3’ü ise ilk bir saat içinde gerçekleşmektedir (123). 4. 3. HASTALARIN VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİNİN VE BU DEĞİŞİKLİKLERİN BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLERLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ Hastaların ilk 24 saatteki her saat için vücut sıcaklığı ortalamalarının dağılımına göre; KAP-NSTEMI’lü hastalarda vücut sıcaklığı ortalaması 2. saat için 36.42±0.60, 3. saat için 36.20±0.28, 4. saat için 36.52±0.50, 5. saat için 36.36±0.67, 6. saat için 35.98±0.86, 7. saat için 36.30±0.67, 8. saat için 36.48±0.46, 9. saat için 36.45±0.83, 10. saat için 36.44±0.55, 11. saat için 36.71±0.82, 12. saat için 36.48±0.52, 13. saat için 36.50±0.75, 14. saat için 36.47±0.53, 15. saat için 36.56±0.79, 16. saat için 36.50±0.48, 17.saat için 36.76±0.80, 18. saat için 36.55±0.53, 19. saat için 36.81±0.83, 20. saat için 36.51±0.59, 21. saat için 36.76±.71, 22. saat için 36.56±0.55, 23. saat için 36.76±0.74, 24. saat için 36.65±0.58’dir. AMI’lü hastalarda ise; vücut sıcaklığı ortalaması 1. saat için 34.40, 2. saat için 36.20±0.67, 3. saat için 35.87±0.77, 4. saat için 36.39±0.65, 5. saat için 36.38±0.80, 6. saat için 36.59±0.58, 7. saat için 36.76±0.68, 8. saat için 36.65±0.57, 9. saat için 36.80±0.67, 10. saat için 36.77±0.64, 11. saat için 36.80±0.64, 12. saat için 36.95±0.78, 13. saat için 36.90±0.46, 14. saat için 36.96±0.75, 15. saat için 36.73±0.49, 16. saat için 36.86±0.74, 17. saat için 36.77±0.50, 18. saat için 36.86±0.76, 19. saat için 36.67±0.59, 20. saat için 36.82±0.64, 21. saat için 36.76±0.64, 22. saat için 36.80±0.66, 23. saat için 36.67±0.61, 24. saat için de 36.84±0.65’dir (Tablo-14 ve Grafik-1). Hastaların ikinci 24 saatteki her saat için vücut sıcaklığı ortalamaları incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda vücut sıcaklığı ortalamasının 25. saatteki değeri 36.60±0.56, 27. saatteki değeri 36.81±0.77, 28. saatteki değeri 150 36.65±0.66, 29. saatteki değeri 36.80±0.30, 30. saatteki değeri 36.20, 31. saatteki değeri 36.70±0.68, 32. saatteki değeri 36.61±0.66, 33. saatteki değeri 36.67±0.45, 34. saatteki değeri 36.56±0.45, 35. saatteki değeri 36.80±0.74, 36. saatteki değeri 36.60±0.65, 37. saatteki değeri 36.52±0.59, 38. saatteki değeri 36.50±0.52, 39. saatteki değeri 36.61±0.66, 40. saatteki değeri 36.59±0.66, 41. saatteki değeri 36.57±0.53, 42. saatteki değeri 36.42±1.00, 43. saatteki değeri 36.71±0.78, 44. saatteki değeri 36.56±0.68, 45. saatteki değeri 36.42±0.62, 46. saatteki değeri 36.55±0.58, 47. saatteki değeri 36.73±0.86, 48. saatteki değeri ise 36.64±0.61 olarak bulunmuştur. AMI grubundaki hastalarda vücut sıcaklığı ortalamasının 25. saat için değeri 37.10, 26. saat için değeri 37.35±0.35, 27. saat için değeri 36.75±0.62, 28. saat için değeri 36.87±0.77, 29. saat için değeri 37.00, 30. saat için değeri 37.45±0.35, 31. saat için değeri 36.77±0.71, 32. saat için değeri 36.95±0.66, 33. saat için değeri 36.70, 34. saat için değeri 36.90±0.82, 35. saat için değeri 36.80±0.75, 36. saat için değeri 36.92±0.70, 37. saat için değeri 36.80, 38. saat için değeri 37.06±1.09, 39. saat için değeri 36.86±0.80, 40. saat için değeri 36.85±0.73, 41. saat için değeri 36.90, 42. saat için değeri 36.94±0.90, 43. saat için değeri 36.64±0.67, 44. saat için değeri 36.81±0.66, 45. saat için değeri 37.00, 46. saat için değeri 36.77±0.51, 47. saat için değeri 36.65±0.72, 48. saat için değeri de 36.77±0.67 olarak saptanmıştır (Tablo-15 ve Grafik-2). Çalışmadan elde edilen bu bulgular literatürde yer alan “AMI’de miyokard nekrozuna nonspesifik bir yanıt olarak ateş gelişir. Ateş infarktüsün dört-sekizinci saatlerinde başlar, 38.9 ºC’ye kadar yükselebilen düzeydedir ve dört-beş günde normale döner” bilgisi (19,24,124,125) ile uyumlu değildir. Araştırma kapsamına alınan hastaların vücut sıcaklığı sınıfları ve ortalamalarının ölçüm zamanlarına göre dağılımları incelenecek olursa; KAPNSTEMI’lü hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında % 54.0 oranıyla hipotermi, % 38.9 oranıyla normotermi, % 7.1 oranıyla hipertermi sınıfında (X:36.50±0.61), göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde % 52.6 oranında normotermi, % 35.9 oranında hipotermi, % 11.5 oranında hipertermi sınıfında (X:36.96±3.06), göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde % 54.0 oranında normotermi, % 38.9 oranında hipotermi, % 7.1 oranında hipertermi sınıfında 151 (X:36.64±0.59), ilk 48 saat sonrası koroner bakım günlerinde % 53.3 oranıyla normotermi, % 41.1 oranıyla hipotermi, % 5.6 oranıyla hipertermi sınıfında (X:36.65±0.57), serviste kalınan günlerde de; % 48.9 oranıyla hipotermi, % 47.8 oranıyla normotermi, % 3.3 oranıyla hipertermi sınıfında (X:36.50±0.61) yer aldığı görülmektedir. AMI’lü hastalar ise; koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 36.47±0.83 ortalama ile % 53.3 oranında hipotermi, % 40.0 oranında normotermi, % 6.7 oranında hipertermi sınıfına, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 36.71±0.59 ortalama ile % 53.0 oranında normotermi, % 37.0 oranında hipotermi, % 10.0 oranında hipertermi sınıfına, göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde 36.81±0.67 ortalama ile % 52.5 oranında normotermi, % 30.8 oranında hipotermi, % 16.7 oranında hipertermi sınıfına, koroner bakım günlerinde 36.72±0.61 ortalama ile % 50.9 oranında normotermi, % 41.5 oranında hipotermi, % 7.5 oranında hipertermi sınıfına, serviste kalınan günlerde 36.60±0.61 ortalama ile % 55.6 oranında normotermi, % 40.7 oranında hipotermi, % 3.7 oranında hipertermi sınıfına girmiştir (Tablo-16 ve Grafik-3). Görüldüğü üzere; çalışma kapsamında değerlendirilen AKS’lu hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında çoğunlukla hipotermik (36.5 ºC ve altı) vücut sıcaklığına, ilk 48 saatte ve ilk 48 saat sonrası koroner yoğun bakım ünitesi günlerinde çoğunlukla normotermik (36.5 ºC ve 37.5 ºC ve altı) vücut sıcaklığına sahip olduğu belirlenmiştir. Servis vücut sıcaklığı ise; KAP-NSTEMI’lü hastalarda çoğunlukla hipotermik, AMI’lü hastalarda çoğunlukla normotermik sınırlarda bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda belirtildiği gibi; orta dereceli hipotermi infarkt büyüklüğünü azaltabilmekte ve miyokardı koruyucu güçlü bir etki oluşturmaktadır (46,63,76,77,78,105,128). Lofmark, Nordlander ve Orinius’un (1978) AMI’den sonra vücut sıcaklığını rektal yolla izledikleri çalışmada; hastanedeki ilk günün sabahındaki sıcaklığın nadiren 38.2 ºC’nin üzerine çıktığı (50 vakanın dördünde), hastanedeki beşinci günden sonra vücut sıcaklığının nadiren maximal düzeye ulaştığı (150 vakanın beşinde), maximal sabah vücut sıcaklığının ise nadiren 39 ºC’nin üzerine çıktığı (150 vakanın birinde), sabah vücut sıcaklığının bir veya daha fazla sayıdaki ölçümlerde 152 beş gün sonra nadiren 0.6 ºC’den daha fazla bir artış gösterdiği (150 vakanın dokuzunda) ve hastaların % 11’inde ise hiç ateş görülmediği bulunmuştur. Risoe ve Kirkeby (1986) yaptıkları çalışmada; AMI’dan sonra ateş yanıtının arttığını ve Timolol tedavisiyle bu yanıtın önemli oranda azaldığını saptamışlardır. Risoe ve arkadaşları (1987) tarafından yapılan çalışmada ise; vücut sıcaklığı ölçümleri AMI semptomlarının başlangıcından sonra dört saat içerisinde hastaneye yatırılan 65 hasta üzerinde yapılmıştır. Hastalardan 33’ünün IV Timolol’le tedavi edilen gruba, 32’sinin de plasebo grubuna dahil edildiği bu çalışmada Timolol grubunda ilk sekiz gündeki maksimum ve ortalama vücut sıcaklığının daha düşük olduğu ve bu grupta yer alan hastaların hastaneden bir gün daha önce taburcu olduğu saptanmıştır. Plasebo grubundaki sekiz hastada vücut sıcaklığı 39 ºC’den daha fazla bulunmuştur. Herlitz ve arkadaşlarının (1988) AMI şüphesi olan 223 hasta ile gerçekleştirdikleri çalışmada; vücut sıcaklığı hastanedeki ilk beş gün boyunca kaydedilmiştir. İnfarktüs gelişen hastaların ortalama vücut sıcaklığı 37.3 ºC bulunurken, infarktüs gelişmeyen hastalarda 36.8 ºC olarak bulunmuştur. Pereira ve arkadaşları (1993), trombolitik tedavi uygulanan ve uygulanmayan AMI’lü hastalardaki vücut sıcaklığı ve infarktüs alanının büyüklüğü arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada; trombolitik tedavi grubunda aksiller vücut sıcaklığının trombolitik tedavi almayan gruba göre daha az sıklıkta 37 ºC’nin üstüne çıktığını bulmuşlardır. Ben-Dor ve arkadaşlarının (2005) yaptığı “Vücut Sıcaklığı Erken Reperfüzyon Döneminde İnfarkt Büyüklüğünün Bir Markerıdır” konulu çalışmada; örnekleme primer perkutan koroner girişim uygulanan ilk STEMI için tedavi edilen 40 hasta alınmıştır. Bu hastalarda 24 saatteki peak vücut sıcaklığı ortalaması 37.4 ºC olarak bulunmuştur. Naito ve arkadaşlarının (2007) 156 anterior MI’lü hasta ile yaptıkları çalışmada ise; peak aksiller vücut sıcaklığının 37.6±0.6 ºC olduğu ve vücut sıcaklığındaki artışın AMI başlangıcından sonra 38±22 saatte ortaya çıktığı belirlenmiştir. AKS’lara benzer bir mekanizmayla ortaya çıkan inmede; Georgilis ve arkadaşlarının (1999) yaptıkları çalışmada; 330 hastanın % 37.6’sında ateş olduğu bildirilmektedir. 153 İnmeli hastalar üzerinde Knoll ve arakadaşlarının (2002) yaptıkları çalışmada akut inmeli hastaların yatış sırasındaki vücut sıcaklığı 37 ºC’nin üzerinde bulunurken, Boysen ve Christensen’in (2001) yaptıkları çalışmada; 725 akut inmeli hastanın yatış sırasında ortalama vücut sıcaklığı normal sınırlarda bulunmuştur. Majör inmeli hastalarda vücut sıcaklığı inmenin başlangıcından dört-altı saat sonra artmaya başlamıştır. Wang ve arkadaşlarının (2000) çalışmasında ise; yatış vücut sıcaklığı 437 akut inmeli hasta arasında % 42.3 oranında hipotermik, % 45.5 oranında normotermik, % 12.1 oranında da hipertermik sınırlarda bulunmuştur. Araştırma kapsamına alınan hastalarda yatış, ilk 24 saat ve ikinci 24 saat vücut sıcaklıklarının bazı bağımsız değişkenlerle ilişkisi ki-kare analiziyle incelenmiştir. Bu doğrultuda; her iki hasta grubunda da vücut sıcaklıklarının Naito ve arkadaşlarının (2007) çalışmasında olduğu gibi yaş grubu, cinsiyet, BKI, sigara, HLP, HT, DM ve KKH öyküsü gibi değişkenler ile ilişkisi olmadığı bulunmuştur. Sadece AMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile KKH öyküsü arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (X²:8.179; p<0.05) (Tablo-17). Bu sonuçlar doğrultusunda; “Hipotez-1: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış, göğüs ağrısının başlangıcının ilk ve ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı ile bazı bağımsız değişkenler (yaş, cinsiyet, BKI, risk faktörleri vs.) arasında ilişki vardır” hipotezi sadece AMI grubunda KKH öyküsü için kabul edilmiştir. Normal koşullarda yaş, cinsiyet, hormonlar, egzersiz, diurnal değişiklikler ve çevresel koşullar gibi birçok faktör vücut sıcaklığını etkilemektedir (127). Heusch, Suresh ve McCarthy’nin (2006) “Timpanik Termometre İle Ölçülen Vücut Sıcaklığı Üzerine Yaş ve Cinsiyet Gibi Faktörlerin Etkisi” konulu çalışmasında; asemptomatik 366 kişide timpanik yolla ölçülen vücut sıcaklığı ile yaş ve cinsiyet arasında bir ilişki olduğu belirtilmektedir. 154 4. 4. VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİ İLE HASTA SONUÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ 4. 4. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yaşamsal Bulguları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Araştırmaya dahil edilen hastaların kalp hızı ortalamalarının ölçüm zamanlarına göre gösterdiği dağılımlar doğrultusunda; KAP-NSTEMI grubu için kalp hızı ortalaması koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 75.44±12.70, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 75.07±11.85, ikinci 24 saatinde 74.14±10.99, koroner bakımda 74.58±10.46 ve serviste 75.23±7.75 iken, AMI grubu için kalp hızı ortalaması koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 81.84±16.06, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 78.35±11.50, ikinci 24 saatinde 79.89±11.96, koroner bakımda 80.27±11.22, serviste ise; 76.46±7.52’dir (Tablo-18 ve Grafik-4). AKS’larda iskemik olayın direkt bir sonucu olarak ve yetersiz kardiyak pompa fonksiyonuna bir yanıt olarak gelişen sempatik aktivite artışına bağlı belirtiler sıklıkla görülmektedir. Kalp hızının artması da bu belirtiler arasında yer almaktadır. Son yıllarda AMI sonuçları için kalp hızının tahmini gücü konusunda çalışmalar yapılmış ve taşikardinin yaşayan AMI’lü hastalarda mortalitenin önemli bir göstergesi olduğu bulunmuştur. Yapılan çok sayıdaki çalışma AMI nedeniyle koroner veya yoğun bakım ünitelerine kabul edilen hastalar arasında kalp hızının 80’in üzerinde olmasının hem hastanede hem de hastane dışı izlem sırasında büyük bir ölüm riski oluşturduğunu göstermiştir. Artmış kalp hızının aynı zamanda kalp yetmezliğinin de bir belirleyicisi olduğu ifade edilmektedir (121). Palatini (2000); Hjalmarson ve arkadaşlarının bir çalışma yaptıklarını ve bu çalışmada tüm nedenlerle ortaya çıkan mortalite oranını yatış sırasındaki kalp hızı 60’ın altında olan hastalarda % 14, 90’ın üzerinde olanlarda % 41 ve 110’un üzerinde olanlarda % 48 olarak bulduklarını belirtmiştir. Aynı zamanda Disegni ve arkadaşlarının çalışmalarında kalp hızı 90’ın üzerinde olan, AMI’den sonra yaşamda kalanlar arasında ölüm oranının kalp hızı 70’den az olanlara göre iki kat daha fazla olduğunu gözlemlediklerini ifade ederek, bu sonuçların GUSTO ve GISSI gibi büyük çaplı çalışmaların sonuçlarıyla da uyumlu olduğu üzerinde durmuştur. 155 Bu bilgiler ışığında; çalışma kapsamına alınan hastaların kalp hızının 74-81 arasında değişkenlik göstermesi (taşikardik sınırlarda olmaması) hastane ve hastane dışı mortalite risklerinin aynı zamanda da kalp yetmezliği risklerinin bu değişken açısından düşük olacağını düşündürmektedir. Ayrıca hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışından servise kadar olan kalp hızı değerlerine bakıldığında, özellikle AMI grubu için, kalp hızı değerlerinin azaldığı görülmektedir. Hastaların ağrı şiddetinin ve anksiyetesinin azalması kalp hızındaki azalmaya neden olarak gösterilebilir. Hastaların kan basıncı (KB) ortalamaları ölçüm zamanlarına göre değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubunda ortalama değerleri koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında SKB için 139.07±23.76, DKB için 80.75±13.40, ilk 24 saatte SKB için 133.91±69.70, DKB için 75.70±8.89, ikinci 24 saatte SKB için 122.38±15.67, DKB için 71.61±10.46, koroner bakımda SKB için 119.82±15.01, DKB için 71.33±7.85, serviste SKB için 118.17±13.15, DKB için de 70.56±6.65 olarak saptanmıştır. AMI grubundaki ortalama değerleri ise; koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında SKB’da 131.58±22.85, DKB’da 79.73±12.72, ilk 24 saatte SKB’da 124.45±62.44, DKB’da 71.90±6.80, 114.28±14.45, DKB’da 69.83±7.83, ikinci 24 saatte SKB’da koroner bakımda SKB’da 114.57±13.34, DKB’da 69.38±8.00, serviste SKB’da 112.36±10.30, DKB’da 70.64±6.70 olarak belirlenmiştir (Tablo-19, Grafik-5 ve Grafik-6). AKS’larda KB’nın genellikle saatler veya günler içinde progresif olarak düştüğü, ilk hafta içerisinde en düşük seviyesine ulaştığı ve sonraki iki-üç hafta boyunca normale döndüğü belirtilmektedir. Ancak infarktüsün başlangıcında ani hipotansiyon oluşabilir ve bu da kardiyojenik şokun şiddetli hipotansiyonuna dönüşebilir yada kendiliğinden düzelir. Bazen de yoğun ağrıya bağlı olarak geçici HT görülür (24,28,124). Araştırma kapsamına alınan hastaların yatış vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki ilişki incelendiğinde; KAP-NSTEMI ve AMI grubundaki hastaların yatış vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamasına (KAP-NSTEMI için F:1.354; p>0.05, AMI için F:2.474; p>0.05) karşın, hipertermik KAP-NSTEMI’lü ve AMI’lü hastaların kalp hızının hipotermik ve normotermik olan hastalara göre daha 156 yüksek olduğu belirlenmiştir. Diğer yaşamsal bulgular açısından değerlendirme yapıldığında ise; her iki hasta grubunda da yatış vücut sıcaklığının hipotermik, normotermik ve hipertermik olması ile SKB ve DKB arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (KAP-NSTEMI grubunda SKB için F:0.040; p>0.05, DKB için F:0.462; p>0.05, AMI grubunda SKB için F:0.012; p>0.05, DKB için F:0.185; p>0.05) (Tablo-20). Bu sonuç doğrultusunda; “Hipotez-2: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir” hipotezi her iki hasta grubu için de desteklenmemiştir. Hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saati içerisindeki vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki ilişki incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı ve DKB arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmazken (F:1.147; p>0.05, F:0.278; p>0.05), ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB arasında istatistiksel açıdan önem taşıyan bir fark saptanmıştır (F:4.171; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucunda bu farkın; hipotermik ile hipertermik ve normotermik ile hipertermik hastalar arasındaki farktan kaynaklandığı saptanmıştır. AMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklıkları artış gösterdikçe kalp hızı ve SKB’ları da artış göstermiştir, fakat sadece ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (Kalp hızı için F:1.182; p>0.05, SKB için F:5.521; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucuna göre ise; hipotermik hastalarla hipertermik ve normotermik hastalarla hipertermik hastalar arasında farklılık bulunmuştur. Yine AMI grubunda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile DKB arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.184; p>0.05) (Tablo21). Bu sonuca göre; “Hipotez-3: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir” hipotezi her iki hasta grubunda SKB için doğrulanmıştır. Araştırmanın örneklemine giren hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki ilişkiye göre; KAP-NSTEMI grubuna giren hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı, SKB ve DKB arasındaki ilişki varyans analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel 157 açıdan anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:1.563; p>0.05, F:0.429; p>0.05, F:3.064; p>0.05). Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlılık taşımamasına karşın, hipertermik hastalarda hipotermik hastalara kıyasla kalp hızı daha yüksek bulunmuştur. AMI grubuna giren hastalarda ise; ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasında kalp hızı dışında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (SKB için F:0.950; p>0.05, DKB için F:0.280; p>0.05). İkinci 24 saat vücut sıcaklığı arttıkça istatistiksel açıdan anlamlılık gösteren bir farkla kalp hızının da arttığı belirlenmiştir (F:4.235; p<0.05). Yapılan ileri analizde; hipotermik ile hipertermik grup arasında farklılık saptanmıştır (Tablo-22). Bu sonuç; “Hipotez-4: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir” hipotezinin AMI grubunda kalp hızı için doğrulandığını göstermiştir. Koroner yoğun bakım ünitesinde kalınan ilk 48 saat sonrası günlerde ölçülen vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki ilişkiye ait veriler incelenecek olursa; KAP-NSTEMI’lü hastaların koroner bakım vücut sıcaklığı arttıkça kalp hızının da kısmen arttığı fakat aradaki farkın istatistiksel açıdan bir anlamlılık ifade etmediği (F:0.617; p>0.05), koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB arasında anlamlı bir fark olduğu (F:3.393, p<0.05), DKB arasında ise anlamlı bir fark olmadığı (F:1.032; p>0.05) görülmüştür. AMI grubunda; koroner bakım vücut sıcaklığı arttıkça yapılan varyans analiziyle istatistiksel açıdan bir anlamlılık oluşturacak şekilde kalp hızı da artmış (F:6.096; p<0.05), koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB ve DKB arasında anlamlı bir fark olmamıştır (F:3.033; p>0.05, F:0.236; p>0.05). AMI grubundaki koroner bakım vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki farklılık Tukey-HSD Post Hoc testi ile incelendiğinde; farklılığın hipotermik grup ile normotermik grup arasında olduğu bulunmuştur (Tablo-23). Hastaların servis vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki ilişkiye bakıldığında ise; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda servis vücut sıcaklığının hipotermik, normotermik ve hipertermik sınırlarda olmasının yaşamsal bulguları değiştirmediği, servis vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı sonucu bulunmuştur (Kalp hızı için F:0.342; p>0.05, SKB için F:0.054; p>0.05, DKB için F:0.739; p>0.05). AMI grubundaki hastaların ise; servis vücut sıcaklıkları SKB dışında yaşamsal bulgular üzerinde 158 istatistiksel açıdan önemi olan bir fark yaratmamıştır (Kalp hızı için F:0.419; p>0.05, SKB için F:3.351; p<0.05, DKB için F:1.554; p>0.05). Servis vücut sıcaklığı ile SKB arasındaki fark ileri analizle değerlendirildiğinde; farkın normotermi ve hipertermi sınıfları arasında olduğu belirlenmiştir (Tablo-24). Bu sonuçlar doğrultusunda; “Hipotez-5: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günlerdeki vücut sıcaklığı yaşamsal bulguları etkilemektedir” hipotezi her iki hasta grubu için de desteklenmiştir. Vücut sıcaklığı arttığı zaman, vücudun metabolizması da büyük oranda artmaktadır. Artmış metabolizmanın bir sonucu olarak da vücudun oksijen tüketimi artmakta, febril epizodun aşırı stresine bağlı olarak solunum ve kalp hızı da artış göstermektedir (88,127). Naito ve arkadaşlarının (2007) çalışmasında çalışma sonuçlarına benzerlik gösteren sonuçlar elde edilmiştir. Belirtilen çalışmada; yatış vücut sıcaklığı ile SKB ve DKB arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, yatış vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında önemli pozitif bir ilişki bulunmuştur. 4. 4. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Klinik Parametreleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi 4. 4. 2. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Göğüs Ağrısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Araştırmaya katılan AKS’lu hastaların göğüs ağrısı şiddetleri ve ortalamaları ölçüm zamanlarına göre şu şekilde dağılım göstermiştir; KAP-NSTEMI’lü hastalar koroner yoğun bakım ünitesine yatışta % 52.2 oranında ağrısı olmayan, % 17.7 oranında orta derecede ağrısı olan, % 15.0 oranlarıyla hafif ağrısı olan ve şiddetli ağrısı olan, ilk 24 saatte % 67.9 oranında ağrısı olmayan, % 19.2 oranında hafif ağrısı olan, % 10.3 oranında orta derecede ağrısı olan, % 2.6 oranında şiddetli ağrısı olan, ikinci 24 saatte % 85.8 oranında ağrısı olmayan, % 9.7 oranında hafif ağrısı olan, % 3.5 oranında orta derecede ağrısı olan, % 0.9 oranında şiddetli ağrısı olan, koroner yoğun bakım ünitesinde kalınan günler içerisinde % 94.4 oranında ağrısı olmayan, % 5.6 oranında hafif ağrısı olan, serviste ise % 100.0 oranında ağrısı olmayan hasta grubunda yer almıştır. Buna karşılık AMI’lü hastalar koroner yoğun bakım ünitesine yatışta en fazla oranla (% 45.8) şiddetli ağrısı olan, % 28.3 oranıyla 159 ağrısı olmayan, % 18.3 oranıyla orta derecede ağrısı olan ve % 7.5 oranıyla da hafif ağrısı olan, ilk 24 saatte % 47.0 oranıyla hafif ağrısı olan, % 44.0 oranıyla ağrısı olmayan, % 8.0 oranıyla orta derecede ağrısı olan, % 1.0 oranıyla şiddetli ağrısı olan, ikinci 24 saatte % 82.5 oranıyla ağrısı olmayan, % 13.3 oranıyla hafif ağrısı olan, % 4.2 oranıyla orta derecede ağrısı olan, koroner yoğun bakım ünitesinde % 95.3 oranıyla ağrısı olmayan, % 3.8 oranıyla hafif ağrısı olan, % 0.9 oranıyla orta derecede ağrısı olan, serviste ise % 100.0 oranında ağrısı olmayan hasta grubuna dahil olmuştur (Tablo-25 ve Grafik-7). Bilindiği gibi AKS’lu hastalar kısa sürebildiği gibi, çoğunlukla yarım saatten fazla süren veya saatlerce devam edebilen şiddetli göğüs ağrısı deneyimlemektedir (14,19,44,83,94,100,124,132,134,144). Bu çalışmadaki hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki göğüs ağrısı şiddetleri ise KAP-NSTEMI’lü hastalarda en fazla oranla orta, AMI’lü hastalarda en fazla oranla şiddetli düzeyde idi. Vücut sıcaklığı ile klinik parametrelerden göğüs ağrısı şiddeti arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; yatıştaki vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 52.5’inde, normotermik olan hastaların % 54.5’inde hipertermik olan hastaların ise % 37.5’inde yatış sırasında göğüs ağrısı olmadığı ve yapılan ki-kare analiziyle de bu grupta yatış vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki olmadığı saptanmıştır (X²:2.488; p>0.05). AMI’lü hasta grubunda ise; yatış sırasındaki vücut sıcaklığı bakımından hipotermik olan hastaların % 54.7’sinde, normotermik olan hastaların % 37.5’inde şiddetli göğüs ağrısı varken, hipertermik olan hastaların % 50.0’ında göğüs ağrısı şikayeti olmamıştır. Yapılan analizde AMI grubunda yatış vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:8.205; p>0.05) (Tablo-26). Bu sonuca göre; “Hipotez-6: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (göğüs ağrısı) etkilemektedir” hipotezi her iki hasta grubunda da kabul edilmemiştir. Hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasındaki ilişkiye bakıldığında; ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 71.4’ünde, normotermik olan 160 hastaların % 65.9’unda, hipertermik olan hastaların ise % 66.7’sinde göğüs ağrısı olmadığı ve yapılan ki-kare analiziyle de bu grupta ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel açıdan önemli bir ilişki olmadığı saptanmıştır (X²:2.627; p>0.05). AMI grubunda; ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı hipotermik sınırlarda olan hastaların % 51.4’ünde ve normotermik sınırlarda olan hastaların % 47.2’sinde hafif göğüs ağrısı varken, hipertermik hastaların % 60.0’ında hiç göğüs ağrısı olmamıştır. Yapılan ki-kare analizinde; AMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti klinik parametresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:4.574; p>0.05) (Tablo-27). Bu sonuç; “Hipotez-7: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (göğüs ağrısı) etkilemektedir” hipotezinin her iki hasta grubu için de kabul edilmediğini göstermiştir. İkinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti klinik parametresi arasındaki ilişki incelendiğinde; hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 86.4’ünde, normotermik olan hastaların % 85.2’sinde hipertermik olan hastaların ise % 87.5’inde göğüs ağrısı olmadığı ve yapılan ki-kare analiziyle bu grupta ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı arasında istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki olduğu saptanmıştır (X²:14.841; p<0.05). AMI’lü hasta grubunda ise; ikinci 24 saat vücut sıcaklığı bakımından hipotermi sınıfında yer alan hastaların % 75.7’sinde, normotermi sınıfında yer alan hastaların % 90.5’inde, hipertermi sınıfında yer alan hastaların % 75.0’ında göğüs ağrısı şikayeti olmamıştır. Yapılan analizde AMI grubunda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:7.411; p>0.05) (Tablo-28). Bu sonuç doğrultusunda; “Hipotez-8: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (göğüs ağrısı) etkilemektedir” hipotezi KAP-NSTEMI hasta grubu için kabul edilmiştir. Özellikle AMI’lü hastalarda yatış vücut sıcaklığı hipotermi ve normotermi sınırlarında olanların göğüs ağrısı çoğunlukla şiddetli ağrı düzeyindeydi. Daha öncede belirtildiği gibi; çalışma sonuçları ve literatür bilgileri hipoterminin miyokardı koruyucu etki oluşturduğunu, infarkt büyüklüğünü azalttığını göstermektedir (46,63,76,77,78,105,128). Bu doğrultuda; hipotermik hastaların 161 miyokardial hasarının küçük olması ile orantılı olarak daha az şiddette ve ciddiyette semptom ve de göğüs ağrısı deneyimleyecekleri düşünülmüştü. Fakat bunun tersi bir sonuç elde edildi. 4. 4. 2. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Sendrom Lokalizasyonu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Hastaların yatış, ilk 24 ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişki ki-kare testiyle araştırıldığında; her iki hasta grubunda da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (Yatış KAP-NSTEMI X²:14.142; p>0.05, Yatış AMI X²:22.090; p>0.05, İlk 24 Saat KAP-NSTEMI X²:7.843; p>0.05, İlk 24 Saat AMI X²:18.852; p>0.05, İkinci 24 Saat KAP-NSTEMI X²:11.050; p>0.05, İkinci 24 Saat AMI X²:14.058; p>0.05) (Tablo-29, 30, 31). Bu sonuçlara göre; “Hipotez-6: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (sendrom lokalizasyonu) etkilemektedir”, “Hipotez-7: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (sendrom lokalizasyonu) etkilemektedir”, “Hipotez8: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (sendrom lokalizasyonu) etkilemektedir”hipotezleri her iki grup için de kabul edilmemiştir. 4. 4. 2. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Uygulanan Tedaviler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Araştırmaya dahil edilen KAP-NSTEMI ve AMI tanılı hastaların yatış vücut sıcaklığı ile uygulanan tedaviler arasındaki ilişkiler ki-kare analiziyle incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yatış vücut sıcaklığı ile ASA, beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavisi ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında istatistiksel açıdan anlamlılık taşıyan bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.335; p>0.05, X²:2.602; p>0.05, X²:2.254; p>0.05, X²:0.748; p>0.05, X²:0.689; p>0.05). AMI grubundaki hastalarda yatış vücut sıcaklığı ile ASA tedavisi arasında anlamlı bir ilişki saptanırken (X²:6.864; p<0.05), beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavisi ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (X²:1.111; p>0.05, X²:1.731; p>0.05, X²:2.059; p>0.05, X²:0.480; 162 p>0.05). Ayrıca AMI grubundaki hastalar için yatış vücut sıcaklığı ile trombolitik tedavi ve primer PTKA tedavisi arasında da ki-kare analizinde istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:4.528; p>0.05, X²:1.910; p>0.05) (Tablo-32). Bu sonuç; “Hipotez-6: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (uygulanan tedavi) etkilemektedir” hipotezinin AMI grubunda ASA tedavisi için kabul edildiğini göstermiştir. Araştırma grubunu oluşturan KAP-NSTEMI ve AMI tanılı hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklıkları ile uygulanan tedaviler arasındaki ilişkilere ki-kare analizi doğrultusunda bakılacak olursa; KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile ASA, beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavileri ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmadığı (X²:1.852; p>0.05, X²:1.791; p>0.05, X²:0.605; p>0.05, X²:0.764; p>0.05, X²:2.892; p>0.05), AMI grubunda yer alan hastalarda ise; ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile uygulanan tedaviler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadığı (X²:0.896; p>0.05, X²:1.241; p>0.05, X²:1.241; p>0.05, X²:0.588; p>0.05, X²:0.307; p>0.05) saptanmıştır. AMI grubu için ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile trombolitik tedavi ve PTKA tedavisi arasında da anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.905; p>0.05, X²:3.722; p>0.05) (Tablo-33). Bu sonuç doğrultusunda; “Hipotez-7: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (uygulanan tedavi) etkilemektedir” hipotezi hasta gruplarının her ikisinde de kabul edilmemiştir. Araştırmada KAP-NSTEMI ve AMI tanısına sahip hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile uygulanan tedaviler arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu ilişkiye bakıldığında; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığının yapılan ki-kare analiziyle hiçbir tedavi ile ilişkili olmadığı görülmüştür (ASA için X²:0.335; p>0.05, beta bloker için X²:1.911; p>0.05, ACE inhibitörü için X²:0.585; p>0.05, kalsiyum antagonisti için X²:2.133; p>0.05, antihiperkolesterolemik için X²:2.200; p>0.05). AMI grubundaki hastalarda ise; ikinci 24 saat vücut sıcaklığı hiçbir tedavi ile istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki göstermemiştir (ASA için X²:2.112; p>0.05, beta bloker için X²:0.833; p>0.05, ACE inhibitörü için X²:1.412; p>0.05, kalsiyum antagonisti için X²:1.631; p>0.05, antihiperkolesterolemik için 163 X²:1.835; p>0.05). AMI grubunda ayrıca ikinci 24 saat vücut sıcaklığının trombolitik tedavi ve primer PTKA tedavisi ile ilişkili olup olmadığı değerlendirilmiş, yapılan analiz sonucunda istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmamıştır (Trombolitik tedavi için X²:2.211; p>0.05, primer PTKA için X²:1.103; p>0.05) (Tablo-34). Bu sonuca göre; “Hipotez-8: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (uygulanan tedavi) etkilemektedir” hipotezi her iki grup için de kabul edilmemiştir. Çalışmanın sonuçları vücut sıcaklığı ve uygulanan tedaviler arasındaki ilişki bakımından Naito ve arkadaşlarının (2007) çalışma sonuçlarıyla aynı paraleldedir. 4. 4. 2. 4. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle İnfarkt Büyüklüğü (Biyokimyasal Belirteçler) Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Hastaların CK, CK-MB ve troponin değerlerine koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 ve ikinci 24 saatinde bakılmıştır. CK ve CK-MB ortalama değerlerinin ölçüm zamanlarına göre dağılımı incelendiğinde; KAP-NSTEMI hastalarının ortalama CK değeri yatış sırasında 201.79±382.94, ilk 24 saatte 199.24±284.36, ikinci 24 saatte 195.94±371.18, ortalama CK-MB değeri yatış sırasında 25.41±30.87, ilk 24 saatte 32.84±47.54, ikinci 24 saatte 22.46±18.17 olarak bulunmuştur. AMI hastalarının ise yatıştaki CK ortalaması 652.91±1194.08, ilk 24 saatteki 1193.78±1561.16, ikinci 24 saatteki 578.84±904.26, yatıştaki CK-MB ortalaması 65.96±89.41, ilk 24 saatteki 105.20±123.29, ikinci 24 saatteki 51.43±68.98 olarak belirlenmiştir (Tablo-35, Grafik-8 ve 9). AKS’lu hastalarda vücut sıcaklığının infarkt büyüklüğü ile ilişkisi incelendiğinde; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yatış sırasındaki vücut sıcaklığı arttıkça CK değerleri de artış göstermiştir fakat yatış vücut sıcaklığı ile CK düzeyi arasındaki fark Tek Yönlü Varyans Analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel açıdan bir önemlilik bulunmamıştır (F:2.302; p>0.05). Buna karşılık yatış vücut sıcaklığı arttıkça CK-MB düzeyi de artmıştır ve yatış vücut sıcaklığı ile CKMB düzeyi arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (F:4.645; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucuna göre ise; hipotermi ile hipertermi sınıfı arasında farklılık bulunmuştur. AMI grubundaki hastalarda ise; vücut sıcaklığı 164 artış gösterirken CK ve CK-MB düzeyleri de artış göstermiştir ama yatış vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyi arasındaki fark varyans analiziyle değerlendirildiğinde anlamlı bulunmamıştır (F:0.178; p>0.05, F:0.540; p>0.05) (Tablo-36). KAP-NSTEMI grubuna dahil edilen hastalarda ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyleri arasında yapılan varyans analiziyle istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu belirlenirken (F:3.331; p<0.05, F:3.390; p<0.05), AMI grubuna dahil edilen hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.243; p>0.05, F:1.027; p>0.05). KAP-NSTEMI grubundaki farklılığın kaynağının hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için ileri analiz yapılmış ve normotermik hastalarla hipertermik hastalar arasında CK ve CK-MB ortalamaları açısından farklılık bulunmuştur (Tablo-37). KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığının artış göstermesiyle CK düzeyinin de artış gösterdiği fakat yapılan varyans analizinde bu artışın istatistiksel bir anlamlılık oluşturmadığı (F:0.620; p>0.05) görülmüştür. Yine aynı grupta yer alan hastalarda CK-MB düzeyi ise ikinci 24 saat vücut sıcaklığı değerlerinin artmasıyla istatistiksel açıdan önem taşıyan bir artış (F:5.238; p<0.05) göstermiştir. Tukey-HSD Post Hoc Testi ile gruplar arasındaki farklılığın kaynağı araştırıldığında bu farklılığın hipotermi ile hipertermi sınıfı arasında olduğu saptanmıştır. AMI grubundaki hastalarda ise durum şöyle açıklanabilir; hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığındaki artış CK düzeyinde kısmi bir azalma göstermiş fakat bu farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmamıştır (F:0.023; p>0.05). Yine aynı şekilde bu grupta ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile CK-MB düzeyi arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:0.794; p>0.05) (Tablo-38). Hastalarda ayrıca troponin T ve I düzeyleri de değerlendirilmiştir. Buna göre; KAP-NSTEMI tanılı hastaların yatış sırasında Tn T değeri % 54.9 oranında negatif, % 28.3 oranında pozitif, Tn I bakılan hastalarda ise; değerler % 15.0 oranında negatif, % 1.8 oranında pozitif bulunmuştur. İlk 24 saatte Tn T değerine bakılan hastalarda % 51.3 oranında negatiflik, % 32.1 oranında pozitiflik saptanırken, Tn I değerine bakılan hastalarda % 16.7 oranında negatiflik saptanmıştır. Hastaların troponin değerlerinin ikinci 24 saatteki durumuna bakıldığında ise; Tn T için % 50.5 negatiflik, % 34.2 pozitiflik, Tn I için % 13.5 negatiflik, % 1.8 ise pozitiflik 165 belirlenmiştir. AMI’lü hastalarda yatış sırasındaki Tn T değeri % 56.7 oranında pozitif, % 10.8 oranında negatifken, Tn I bakılan hastalarda değerler % 18.3 oranında pozitif, % 14.2 oranında negatiftir. İlk 24 saat değerleri incelendiğinde; Tn T değerine bakılan hastaların % 67.0’ında pozitiflik, % 2.0’ında negatiflik, Tn I değerine bakılan hastaların da % 28.0’ında pozitiflik, % 3.0’ında negatiflik saptanmıştır. Hastalarda ikinci 24 saat Tn T değerleri % 66.7 pozitiflik, % 0.9 negatiflik gösterirken, Tn I değerleri % 28.2 pozitiflik, % 4.3 negatiflik göstermiştir (Tablo-39). Yatış vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişki incelendiğinde; her iki grup hastada da ki-kare analiziyle yapılan değerlendirmede yatış vücut sıcaklığı ile Tn T ve Tn I değerleri arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki bulunmamıştır (KAP-NSTEMI grubunda Tn T için X²:2.125; p>0.05, Tn I için X²:0.705; p>0.05, AMI grubunda Tn T için X²:4.736; p>0.05, Tn I için X²:1.417; p>0.05) (Tablo-40). Her iki grup için de ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; yapılan ki-kare analizine göre anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir (KAP-NSTEMI grubunda Tn T için X²:1.847; p>0.05, Tn I için X² testi yapılamamıştır, AMI grubunda Tn T için X²:0.668; p>0.05, Tn I için X²:2.735; p>0.05) (Tablo-41). İkinci 24 saat vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişkiye bakıldığında ise; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yapılan ki-kare analizine göre anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir (X²:3.284; p>0.05, X²:1.125; p>0.05). AMI grubunda sadece Tn I bakılan hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn I değerleri arasında yapılan ki-kare analiziyle elde edilen istatistiksel açıdan anlam taşıyan bir ilişki bulunmuştur (X²:13.962; p<0.05). Bu doğrultuda hipotermik ve normotermik olan hastaların çoğunluğunun (% 90.9, % 92.9) pozitif Tn I değerine, hipertermik hastaların hepsinin negatif Tn I değerine sahip olduğu belirlenmiştir. Buna karşılık ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn T değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.620; p>0.05) (Tablo-42). Bu sonuçlar; “Hipotez-6: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (infarkt büyüklüğü) etkilemektedir”, “Hipotez-7: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik 166 parametreleri (infarkt büyüklüğü) etkilemektedir”, “Hipotez-8: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (infarkt büyüklüğü) etkilemektedir” hipotezlerinin her iki hasta grubunda da kabul edildiğini göstermiştir. “Kararsız Anjina Pektoris, Kardiyak Troponinler ve CRP” konulu çalışmalarında; Kaftan, Kaftan ve Alpsoy (2000) CK ve CK-MB düzeyleri normal tespit edilen 80 kararsız anjina pektorisli hastada Tn I ve Tn T pozitiflik oranlarını % 28.7, her iki enziminde pozitiflik oranını % 23.7 olarak belirlemişlerdir. Yapılan birçok çalışmada; vücut sıcaklığı ve enzimle tahmin edilen infarktüs büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur (27,79,84,125). Naito ve arkadaşlarının (2007) çalışmasında ise; vücut sıcaklığının CK düzeyi ile önemli bir ilişkisi olmadığı gösterilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar belirtilen çalışma sonuçlarıyla benzerlikler göstermektedir. AKS’lu hasta grubunda olduğu gibi inmeli hasta grubunda da; vücut sıcaklığı ile infarkt volümü ve ciddiyeti arasında ilişki olduğu çeşitli çalışmaların sonuçlarıyla kanıtlanmıştır (34,48,64,68,103,129,170). 4. 4. 2. 5. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yatış Günü ve Ortam Isısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi KAP-NSTEMI ve AMI’lü hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve hastanedeki yatış günü ortalamalarının dağılımı değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI tanısı alan hastalar ortalama 2.82±1.62 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.56±3.00 gün hastanede yatarken, AMI’lü hastalar ortalama 3.65±1.78 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.11±3.25 gün hastanede yatmıştır (Tablo-43). AKS’larda genel tedavi yaklaşımına bakıldığında; eğer infarktüs hafifse, kardiyojenik şok veya yetmezlik bulgusu yoksa hastanın bir-iki gün içerisinde yatak dışında oturmasına izin verilebilir. Bundan sonraki günlerde mobilizasyon daha hızlıdır ve hastaların büyük çoğunluğu beş-yedi gün içerisinde taburcu edilebilmektedir (124). Araştırmada hastaların vücut sıcaklığını etkileyebileceğinden özellikle ilk 48 saat için koroner yoğun bakım ünitesinde ortam ısısı ölçülmüştür. Ortam ısısı ölçümleri sonucunda elde edilen ortalamaların dağılımına göre; KAP-NSTEMI 167 grubuna dahil edilen hastaların koroner yoğun bakıma yatışı sırasındaki ortam ısısı ortalama 26.23±1.39, ilk 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.96±1.07, ikinci 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.68±1.36 iken, AMI grubuna dahil edilen hastaların koroner yoğun bakıma yatışı sırasındaki ortam ısısı ortalama 25.80±1.93, ilk 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.61±1.63, ikinci 24 saatteki ortam ısısı ise; ortalama 25.94±1.28 bulunmuştur (Tablo-44 ve Grafik-10). Bilindiği gibi; çevre vücut sıcaklığını etkilemektedir. İnsan vücudu bazı hasarlar ortaya çıkabilse de aşırı sıcak ortamlarda bile yaşamını sürdürebilmektedir. Bulunulan ortamın kuru veya nemli olup olmaması çok önemlidir. Eğer ortamda kuru bir hava varsa birey 65.5 ºC’yi bile birkaç saat ciddi etkiler olmaksızın tolere edebilir. Eğer ortam % 100 nemliyse ortam ısısı 34.4’ün üzerine çıktığı zaman vücut sıcaklığı da artmaktadır. Nemli bir ortamda bulunuluyorsa kritik ortam ısısının 29.4 ºC’den düşük olması gerekmektedir (127). Bir koroner yoğun bakım ünitesinde ortam ısısının hangi değerlerde olması gerektiğine ayrıca ortam ısısı ve etkilerine dair bir literatüre ulaşılamamıştır. Eski bir literatür olmakla birlikte ameliyathanelerin ortam ısısı ile ilgili sadece bir bilgiye rastlanmıştır. Buna göre; ameliyathane ortamı için istenen ısı 21-22 ºC’dir, yenidoğanlar ve çocuklar içinse bu değer 24 ºC’dir. Klimatik durumlar yoğun bakım üniteleri için de büyük önem taşımaktadır. Sıklıkla göz ardı edilmesine karşın, tam bir air-conditioning sağlama gereksinimi oldukça açıktır. Aynı zamanda yoğun bakım ünitesi içinde hastanın titremesini engelleyici hava koşullarının ayarlanması gerektiği belirtilmektedir (37). Araştırma kapsamına alınan hastaların yatış vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasındaki ilişki varyans analiziyle değerlendirildiğinde; KAP-NSTEMI grubunda; koroner yoğun bakım ünitesinde yatış gününün yatış vücut sıcaklığı hipertermik sınırlarda olan hastalarda hipotermik sınırlarda olanlara göre az bir oranda yüksek olmasına rağmen aradaki farkın anlamlı olmadığı (F:1.517; p>0.05), yatış vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasındaki farkın da istatistiksel bir anlam taşımadığı belirlenmiştir (F:0.241; p>0.05, F:1.420; p>0.05). AMI grubunda ise; yatış vücut sıcaklığı hipotermik olan hastalara oranla hipertermik olan hastalarda koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü kısmen fazla olsa da aradaki fark istatistiksel bir 168 önemlilik taşımamaktadır (F:1.326; p>0.05). AMI grubunda ayrıca yatış vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasında yapılan varyans analizinde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.726; p>0.05, F:1.590; p>0.05) (Tablo-45). Bu sonuç; “Hipotez-6: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (koroner yoğun bakım ünitesinde, hastanede yatış günü ve ortam ısısı) etkilemektedir” hipotezinin her iki hasta grubunda da kabul edilmediğini göstermiştir. Hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasındaki ilişki varyans analizi ile incelenmiş ve şu sonuçlar elde edilmiştir; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığının artması koroner yoğun bakımda yatış gününü çok küçük bir oranda arttırmıştır dolayısıyla aradaki bu farkın istatistiksel olarak bir anlam ifade etmediği belirlenmiştir (F:0.470; p>0.05). Yine aynı grupta ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasında da istatistiksel bir fark bulunmamıştır (F:2.564; p>0.05, F:2.551; p>0.05). AMI grubunda yer alan hastalarda ise ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile ortam ısısı dışındaki (F:3.383; p<0.05) klinik parametreler arasında (koroner yoğun bakım ünitesi ve hastanede yatış günü) anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.244; p>0.05, F:0.037; p>0.05) (Tablo-46). Bu sonuç doğrultusunda; “Hipotez-7: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (koroner yoğun bakım ünitesinde, hastanede yatış günü ve ortam ısısı) etkilemektedir” hipotezi iki grupta da kabul edilmemiştir. Araştırmanın örneklemini oluşturan hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü ve ortam ısısı arasındaki ilişki incelendiğinde; her iki grup hastada da ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile belirtilen klinik parametreler arasında istatistiki önemi olan bir fark olmadığı görülmüştür (KAP-NSTEMI koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü F:1.111; p>0.05, hastanede yatış günü F:0.514; p>0.05, ortam ısısı F:0.431; p>0.05, AMI koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü F:1.067; p>0.05, hastanede yatış günü F:2.624; p>0.05, ortam ısısı F:0.018; p>0.05) (Tablo-47). 169 Bu sonuca göre; “Hipotez-8: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (koroner yoğun bakım ünitesinde, hastanede yatış günü ve ortam ısısı) etkilemektedir” hipotezi her iki grupta da kabul edilmemiştir. Araştırma kapsamına alınan hastalarda koroner bakım vücut sıcaklığı ile yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış günü arasındaki ilişki varyans analiziyle incelenmiştir. Buna göre; KAP-NSTEMI ve AMI tanı grubunda koroner bakım vücut sıcaklığının yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış gününü istatistiksel açıdan etkilemediği saptanmıştır (KAP-NSTEMI için F:0.836; p>0.05, F:0.771; p>0.05, AMI için F:0.300; p>0.05, F:1.878; p>0.05) (Tablo-48). Her iki hasta grubunda da servis vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü arasında yapılan varyans analizine göre istatistiksel açıdan anlamlı olan bir fark bulunmamıştır (KAP-NSTEMI için F:1.321; p>0.05, AMI için F:0.860; p>0.05) (Tablo-49). Bu sonuçlar; “Hipotez-9: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günlerdeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (koroner yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış günü) etkilemektedir” hipotezinin KAP-NSTEMI ve AMI grubunda kabul edilmediğini göstermiştir. Eğer vücut sıcaklığındaki artışlar hastaların klinik sonuçlarını kötüleştiriyorsa ki literatürde böyle olduğu ifade edilmektedir. Öyleyse hipertermik olan hastaların yoğun bakım ünitesi ve hastanede yatış günlerinin kötüleşen klinik sonuçlarla da orantılı olarak daha fazla olması gerekirdi. Fakat çalışmada bu yönde bir sonuç elde edilmemiştir. Bilindiği gibi vücut sıcaklığındaki artış yoğun bakım ünitelerinde yaygın bir sorundur ve vücudun yaralanma, inflamasyon ve enfeksiyona yanıtını gösterir (2). Yoğun bakım ünitesindeki hastalarda vücuttaki sıcaklık artışı, transferi engelleyebilir ve taburculuğu da geciktirebilir (81,106,141). 170 4. 4. 2. 6. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Komplikasyon Gelişimi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi KAP-NSTEMI’lü hasta grubunda yatıştaki vücut sıcaklığı hipotermik sınırlarda olanlarda komplikasyon gelişme oranı % 14.8, normotermik sınırlarda olanlarda % 13.6, hipertermik sınırlarda olanlarda ise % 25.0 olarak bulunmuştur. Yapılan ki-kare analizinde yatış vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.693; p>0.05). AMI’lü hasta grubunda yatış vücut sıcaklığı hipotermik olan hastaların komplikasyon gelişme oranı % 25.0, normotermik olanların % 20.8, hipertermik olanların da % 50.0 olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda yapılan analizde AMI hasta grubu için yatış vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında KAP-NSTEMI grubunda olduğu gibi istatistiksel olarak anlam taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:3.111; p>0.05) (Tablo-50). Bu sonuç; “Hipotez-6: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (komplikasyon gelişimi) etkilemektedir” hipotezinin hasta gruplarının her ikisinde de kabul edilmediğini göstermiştir. İlk 24 saat vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların komplikasyon gelişme oranının % 17.9, normotermik hastaların % 14.6 ve hipertermik hastalarınsa % 22.2 olduğu ve bu gruptaki hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir (X²:0.351; p>0.05). Aynı şekilde AMI grubundaki hastalarda da ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında ki-kare analizinde istatistiksel açıdan anlam ifade eden bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.424; p>0.05) ve hipotermik AMI’lü hastalarda komplikasyon gelişme oranı % 21.6, normotermik olanlarda % 20.8 ve hipertermik olanlarda % 30.0 olarak saptanmıştır (Tablo-51). Bu sonuç doğrultusunda; “Hipotez-7: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (komplikasyon gelişimi) etkilemektedir” hipotezi iki grup için de kabul edilmemiştir. İkinci 24 saat vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında her iki hasta grubunda da ki-kare analiziyle yapılan değerlendirme sonucunda istatistiksel açıdan önemi olan bir ilişki saptanmamıştır. Bu kapsamda; KAP-NSTEMI tanılı hipotermik hastalarda % 11.4, normotermik hastalarda % 16.4, hipertermik hastalarda % 25.0 171 oranlarıyla komplikasyon gelişmiştir (X²:1.174; p>0.05). AMI tanılı hipotermik hastalarda komplikasyon gelişme oranı % 18.9, normotermik hastalarda % 22.2, hipertermik hastalarda ise % 40.0’dır (X²:3.997; p>0.05) (Tablo-52). Bu sonuca göre; “Hipotez-8: Akut koroner sendromlarda hastaların göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatindeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (komplikasyon gelişimi) etkilemektedir” hipotezi her grupta da kabul edilmemiştir. KAP-NSTEMI’lü hasta grubunda koroner bakım vücut sıcaklığı hipotermik olanlarda % 13.5, normotermik olanlarda % 18.8, hipertermik olanlarda ise % 0.0 oranında komplikasyon gelişmiştir ve aradaki ilişki istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (X²:1.411; p>0.05). Buna karşılık AMI’lü hasta grubunda hipotermik olanlarda % 11.4, normotermik olanlarda % 37.0, hipertermik olanlarda ise % 37.5 oranında komplikasyon gelişmiştir ve aradaki ilişki ki-kare analizine göre istatistiksel açıdan anlamlıdır (X²:8.768; p<0.05) (Tablo-53). Servis vücut sıcaklığı hipotermik olan KAP-NSTEMI’lü hastaların komplikasyon gelişme oranı % 11.4, normotermik olan hastaların % 23.3, hipertermik olanların da % 33.3 olarak bulunmuş ve servis vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında ki-kare analiziyle elde edilen sonuca göre istatistiksel önemi olan bir ilişki bulunmamıştır (X²:2.618; p>0.05). AMI’lü hastalarda ise; komplikasyon gelişme oranları hipotermi grubu için % 22.7, normotermi ve hipertermi grubu için de % 25.0 olarak saptanmıştır. AMI grubu için servis vücut sıcaklığı komplikasyon gelişimini istatistiksel açıdan etkilememektedir (X²:0.074; p>0.05) (Tablo-54). Bu sonuçlar; “Hipotez-9: Akut koroner sendromlarda hastaların koroner yoğun bakım ünitesi ve serviste kaldıkları günlerdeki vücut sıcaklığı klinik parametreleri (komplikasyon gelişimi) etkilemektedir” hipotezinin sadece AMI grubunda koroner bakım vücut sıcaklığı ve komplikasyon gelişimi için kabul edildiğini göstermiştir. Elde edilen sonuçlara bakılırsa vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel önemi olan bir ilişki olmamasına karşın, hipertermik olan hastaların komplikasyon gelişme oranlarının hiç de az sayılmayacak oranlarda olması vücut sıcaklığındaki artışların hasta sonuçlarını kötüleştirdiği bilgisine kısmi de olsa bir destek oluşturmaktadır. 172 Konu ile ilgili çalışmalar incelendiğinde; daha öncede üzerinde önemle durulduğu gibi, AMI’lü, inmeli hatta ventilatörle ilişkili akciğer sorunu olan hastalarda vücut sıcaklığındaki artışlar ile kötü hasta sonuçları arasında bir ilişki olduğu görülmektedir (27,34,52,64,79,84,103,104,110,125,129,130,131,151,163). 4. 4. 2. 7. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Exitus Durumu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Araştırmada hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 ve ikinci 24 saatindeki, koroner bakımdaki ve servistesi vücut sıcaklığı ile exitus durumu arasındaki ilişki ex olan hasta sayısının az olması (dört hasta) nedeniyle, elde edilen sonuçlar da örneklemin genelini yansıtmayacağı için, istatistiksel olarak değerlendirilmemiştir. Ex olan hastaların koroner yoğun bakım ünitesine yatıştan ex olma zamanına kadar olan vücut sıcaklığı değişiklikleri incelenecek olursa; ex olan dört hastanın da yatış sırasındaki vücut sıcaklığı hipotermik sınırdaydı, ilk 24 saatte üç hasta için (bir hasta göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde gelmemiştir) vücut sıcaklığı yine hipotermik sınırdaydı. İkinci 24 saat vücut sıcaklığı üç hastadan ikisi için (hastalardan biri ilk 24 saat içerisinde ex olmuştur) normotermik iken, birisi için hipotermikti. Bu üç hasta için aynı şekilde koroner bakım vücut sıcaklığı da normotermikti. Hastalardan sadece bir tanesi servisteyken ex oldu ve onun da servis vücut sıcaklığı normotermik sınırdaydı. Konu ile ilgili olarak yapılan benzer bir çalışmada vücut sıcaklığı ile hastane ve hastane dışı ölüm arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (110). Payvar ve arkadaşlarının (2006) kalp yetmezlikli hastalar üzerinde yaptıkları çalışmada; taburculuktan 60 gün sonra ölüm oranı hipotermik hastalarda % 9.4 (32 hastanın üçü), hipotermik olmayan hastalarda ise % 5.9 (287 hastanın 17’si) bulunmuştur. Bu çalışmada ayrıca hipoterminin kan üre nitrojen/kreatinin oranının yükselmesi, nabız basıncının ve ejeksiyon fraksiyonunun azalması gibi kardiyak outputtaki azalma göstergeleriyle de ilişkili olduğu ve hipoterminin kalp yetmezlikli hastalarda mortalitenin güçlü bir göstergesi olduğu belirtilmektedir. İnme çalışmalarında ise vücut sıcaklığı ile kısa ve uzun dönemli mortalite arasında önemli bir ilişki bulunmuş ve hiperterminin mortaliteyi arttırdığı saptanmıştır (57,106,129,163,170). 173 BÖLÜM V SONUÇ VE ÖNERİLER 5. 1. SONUÇLAR Akut koroner sendromlarda vücut sıcaklığı değişikliklerinin hasta sonuçlarına (yaşamsal bulgular ve klinik parametreler) etkisini araştırmak amacıyla planlanan bu çalışmadan elde edilen sonuçlar şunlardır; 5. 1. 1. HASTALARIN TANITICI ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ SONUÇLAR Araştırma kapsamına giren KAP-NSTEMI tanısı konulan hastaların en fazla oranla % 27.4’ü, AMI tanısı konulan hastaların ise en fazla oranla % 29.2’si 5160 yaş grubunda yer almıştır. KAP-NSTEMI grubundaki hastaların yaş ortalaması 62.87±12.40, AMI grubundaki hastaların yaş ortalaması 62.05±12.06’dır (Tablo-4). Hastaların KAP-NSTEMI’lü olanlarının % 69.0’ını, AMI’lü olanlarının % 74.2’sini erkek hastalar oluşturmuştur (Tablo-4). Hastalar KAP-NSTEMI grubunda % 50.4 oranıyla emekli, % 33.6 oranıyla ilkokul mezunu, % 78.8 oranıyla evli iken, AMI grubunda % 45.8 oranıyla emekli, % 37.5 oranıyla ilkokul mezunu ve % 85.0 oranıyla da evlidir (Tablo-4). Sosyal güvence açısından KAP-NSTEMI tanılı hastaların % 73.5’i Emekli Sandığı, % 18.6’sı SSK, AMI tanılı hastaların % 60.0’ı Emekli Sandığı, % 26.7’si SSK’dan yararlanmaktadır (Tablo-4). Araştırmaya katılan hastaların KAP-NSTEMI grubunda olanları % 75.2 oranıyla, AMI grubunda olanları da % 76.7 oranıyla il merkezinde oturmaktadır (Tablo-4). 5. 1. 2. HASTALARIN KLİNİK ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ SONUÇLAR Risk faktörlerinin KAP-NSTEMI grubunda; ortalama 3.84±1.41 risk faktörü sayısıyla % 25.1 oranında aile öyküsü, % 23.3 oranında HT, % 18.6 oranında HLP olduğu, AMI grubunda ise; ortalama 3.32±1.46 risk faktörü sayısıyla % 25.7 oranında aile öyküsü, % 17.5 oranında HT, % 17.5 oranında obezite olduğu saptanmıştır (Tablo-5). 174 Araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan KAP-NSTEMI tanılı hastaların % 40.7’sinin daha önceden sigara kullandığı fakat bıraktığı, AMI tanılı hastaların ise; % 42.5’inin sigara kullandığı bulunmuştur (Tablo-5). Her iki hasta grubunda da çoğunluğun (% 85.8, % 81.7) alkol kullanmadığı belirlenmiştir (Tablo-5). BKI ortalaması KAP-NSTEMI hastalarında 26.44±2.92 olup, hastaların % 56.6’sı hafif şişman grubunda yer almıştır. AMI hastalarının ortalaması ise 26.37±4.01’dir ve hastalar % 51.7 oranıyla hafif şişman grubunda yer almıştır (Tablo-5). Hastalardan KAP-NSTEMI grubuna alınanların % 64.6’sında, AMI grubuna alınanların ise % 33.3’ünde KKH öyküsü bulunduğu saptanmıştır. KKH öyküsü olan KAP-NSTEMI’lü hastaların % 32.1’inde geçirilmiş AMI, % 31.1’inde KA öyküsü olduğu, AMI’lü hastaların % 34.4’ünde KA, % 31.3’ünde geçirilmiş AMI öyküsü olduğu belirlenmiştir (Tablo-6). Araştırmaya katılan 233 AKS’lu hastadan KAP-NSTEMI grubunda yer alanların % 34.5’inin semptomlarının günün ikinci altı saatlik diliminde (7-12 saatleri arasında), % 29.2’sinin günün üçüncü altı saatlik diliminde (13-18 saatleri arası) başladığı, AMI grubunda yer alanların semptomlarının ise % 32.5’inin günün ikinci altı saatlik diliminde, % 25.8’inin günün üçüncü altı saatlik diliminde başladığı saptanmıştır (Tablo-7). Acil servise başvuru saati ortalaması KAP-NSTEMI grubunda yer alan hastalarda (göğüs ağrısı ve diğer semptomlar başladıktan sonra) 11.07±13.01 olup, hastaların % 69.1’i göğüs ağrısı ve diğer semptomlar başladıktan sonra ilk 12 saat içerisinde, % 14.4’ü ikinci 12 saat içerisinde acil servise başvurmuştur. AMI grubunda yer alan hastalar ise % 78.8 oranıyla semptomların başlamasının ilk 12 saatlik dilimi içerisinde, % 12.4 oranıyla semptomların başlamasının ikinci 12 saatlik dilimi içerisinde acil servise başvuru yapmıştır ve acil servise başvuru saati ortalaması 7.57±11.11’dir (Tablo-8). Hastaların KAP-NSTEMI grubunda yer alanlarının % 34.5’inin göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ilk 12 saat içerisinde, % 34.5’inin göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ikinci 12 saat içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine yattığı, koroner yoğun bakım ünitesine semptomlar başladıktan sonra ortalama 175 21.57±15.27 saatte yattığı, AMI grubunda yer alanlarının da % 54.2’sinin ilk 12 saat içerisinde, % 29.2’sinin ikinci 12 saat içerisinde koroner yoğun bakım ünitesine yattığı ve semptomlar başladıktan ortalama 13.53±12.81 saat sonra koroner yoğun bakım ünitesine yattığı bulunmuştur (Tablo-8). 113 KAP-NSTEMI’lü hastanın % 20.3’ü göğüste ağrı-yanma, % 12.3’ü soğuk terleme, % 11.3’ü omuz ve kollarda ağrı, 120 AMI’lü hastanın % 17.9’u göğüste ağrı-yanma, % 13.8’i soğuk terleme, % 12.0’ı omuz ve kollarda ağrı semptomlarıyla başvurmuştur (Tablo-9). Hastaların KAP-NSTEMI tanılı olanlarının % 23.9’u anterior, % 23.9’u inferior, % 13.3’ü inferolateral lokalizasyona sahipken, AMI tanılı olanlarının çoğunluğu (% 35.0) inferior, % 29.2’si anterior, % 13.3’ü anteroseptal sendrom lokalizasyonuna sahiptir (Tablo-10). AMI grubundaki hastaların % 3.5’ine trombolitik tedavi % 2.1’ine PTKA uygulanmıştır. KAP-NSTEMI’lü hastaların % 14.6’sı nitrat, % 14.6’sı ASA, % 14.4’ü antikoagülan tedavi, AMI’lü hastaların % 13.7’si ASA, % 13.4’ü antikoagülan, % 12.9’u antihiperkolesterolemik tedavi almıştır (Tablo-11) . Araştırma kapsamına alınan hastaların KAP-NSTEMI grubunda yer alanlarında % 85.0 oranında komplikasyon gelişmezken, % 15.0 oranında komplikasyon gelişmiştir. Komplikasyon gelişen hastaların da % 23.5’inde kalp yetmezliği, % 23.5’inde AF/Flatter, % 23.5’inde paroksismal SVT gelişmiştir. AMI grubundaki hastalarda ise; komplikasyon gelişme oranı % 25.0, gelişmeme oranı da % 75.0’dır. Komplikasyon gelişen % 25.0’lık AMI grubunda en fazla oranla (% 23.3) akciğer ödemi, % 16.7 oranıyla VF, % 13.3 oranıyla kalp yetmezliği, % 13.3 oranıyla da AF/Flatter gelişmiştir (Tablo-12). KAP-NSTEMI grubunda hiçbir hasta ex olmazken, AMI grubunda % 50.0 oranıyla kalp yetmezliği, % 50.0 oranıyla da VF nedeniyle toplam 4 (% 3.3) hasta ex olmuştur (Tablo-13). 176 5. 1. 3. HASTALARIN VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİNE VE BU DEĞİŞİKLİKLERİN BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLERLE İLİŞKİSİNE AİT SONUÇLAR İlk 24 saatte KAP-NSTEMI’lü hastalarda; en düşük vücut sıcaklığı ortalaması 6. saatte elde edilen ortalama olup 35.98±0.86 iken, en yüksek vücut sıcaklığı ortalaması 19. saatte elde edilen ortalama olup 36.81±0.83’dür. AMI’lü hastalarda; en düşük vücut sıcaklığı ortalaması 1. saatte 34.40 olarak bulunurken, en yüksek vücut sıcaklığı ortalaması 14. saatte 36.96±0.75 olarak bulunmuştur (Tablo-14 ve Grafik-1). İkinci 24 saat için KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda vücut sıcaklığı ortalamasının en düşük değeri 30. saatte 36.20 olarak belirlenirken, en yüksek değeri 27. saatte 36.81±0.77 olarak belirlenmiştir. AMI grubundaki hastalarda en düşük vücut sıcaklığı ortalama değeri 43. saatte 36.64±0.67, en yüksek vücut sıcaklığı ortalama değeri ise 30. saatte 37.45±0.35 olarak saptanmıştır (Tablo-15 ve Grafik-2). Koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında KAP-NSTEMI’lü hastalar % 54.0 oranıyla hipotermi, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde % 52.6 oranında normotermi, göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde % 54.0 oranında normotermi, ilk 48 saat sonrası koroner bakım günlerinde % 53.3 oranıyla normotermi, serviste kalınan günlerde de; % 48.9 oranıyla hipotermi sınıfında yer almıştır. AMI’lü hastalar ise koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında; % 53.3 oranında hipotermi, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde % 53.0 oranında normotermi, göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde % 52.5 oranında normotermi, koroner bakım günlerinde % 50.9 oranında normotermi, serviste kalınan günlerde % 55.6 oranında normotermi sınıfına girmiştir (Tablo-16 ve Grafik-3). Her iki hasta grubunda da vücut sıcaklıkları ile yaş grubu, cinsiyet, BKI, sigara, HLP, HT, DM ve KKH öyküsü gibi değişkenler arasında ilişki bulunmamıştır. Sadece AMI grubundaki hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile KKH öyküsü arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (X²:8.179; p<0.05) (Tablo-17). 177 5. 1. 4. VÜCUT SICAKLIĞI DEĞİŞİKLİKLERİ İLE HASTA SONUÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİYE AİT SONUÇLAR 5. 1. 4. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yaşamsal Bulguları Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Kalp hızı ortalaması KAP-NSTEMI grubu için koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 75.44±12.70, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 75.07±11.85, ikinci 24 saatinde 74.14±10.99, koroner bakımda 74.58±10.46 ve serviste 75.23±7.75 iken, AMI grubu için kalp hızı ortalaması koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında 81.84±16.06, göğüs ağrısının başlangıcının ilk 24 saatinde 78.35±11.50, ikinci 24 saatinde 79.89±11.96, koroner bakımda 80.27±11.22, serviste ise; 76.46±7.52’dir (Tablo-18 ve Grafik-4). KB ortalama değerleri KAP-NSTEMI grubunda koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında SKB için 139.07±23.76, DKB için 80.75±13.40, ilk 24 saatte SKB için 133.91±69.70, DKB için 75.70±8.89, ikinci 24 saatte SKB için 122.38±15.67, DKB için 71.61±10.46, koroner bakımda SKB için 119.82±15.01, DKB için 71.33±7.85, serviste SKB için 118.17±13.15, DKB için de 70.56±6.65 olarak saptanmıştır. AMI grubundaki KB ortalama değerleri ise; koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasında SKB’da 131.58±22.85, DKB’da 79.73±12.72, ilk 24 saatte SKB’da 124.45±62.44, DKB’da 71.90±6.80, ikinci 24 saatte SKB’da 114.28±14.45, DKB’da 69.83±7.83, koroner bakımda SKB’da 114.57±13.34, DKB’da 69.38±8.00, serviste SKB’da 112.36±10.30, DKB’da 70.64±6.70 olarak belirlenmiştir (Tablo-19, Grafik-5 ve Grafik-6). İki hasta grubunda da yatış vücut sıcaklığı ile kalp hızı arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde (ANOVA) istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (KAP-NSTEMI için F:1.354; p>0.05, AMI için F:2.474; p>0.05). Diğer yaşamsal bulgular açısından değerlendirme yapıldığında ise; her iki hasta grubunda da yatış vücut sıcaklığının hipotermik, normotermik ve hipertermik olması ile SKB ve DKB arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (KAP-NSTEMI grubunda SKB için F:0.040; p>0.05, DKB için F:0.462; p>0.05, AMI grubunda SKB için F:0.012; p>0.05, DKB için F:0.185; p>0.05) (Tablo-20). 178 Hastaların KAP-NSTEMI grubuna dahil olanlarında ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı ve DKB arasında yapılan Tek Yönlü Varyans Analizinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmazken (F:1.147; p>0.05, F:0.278; p>0.05), ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB arasında istatistiksel açıdan önem taşıyan bir fark saptanmıştır (F:4.171; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucunda; hipotermik ile hipertermik ve normotermik ile hipertermik hastalar arasında farklılık saptanmıştır. AMI grubundaki hastaların ilk 24 saat vücut sıcaklıkları artış gösterdikçe kalp hızı ve SKB’ları da artış göstermiştir, fakat sadece ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (Kalp hızı için F:1.182; p>0.05, SKB için F:5.521; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucuna göre ise; hipotermik hastalarla hipertermik ve normotermik hastalarla hipertermik hastalar arasında farklılık bulunmuştur. Yine AMI grubunda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile DKB arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.184; p>0.05) (Tablo-21) Hastalardan KAP-NSTEMI grubuna girenlerde ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı, SKB ve DKB arasındaki ilişki varyans analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:1.563; p>0.05, F:0.429; p>0.05, F:3.064; p>0.05). AMI grubuna girenlerde ise; ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasında kalp hızı dışında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (SKB için F:0.950; p>0.05, DKB için F:0.280; p>0.05). İkinci 24 saat vücut sıcaklığı arttıkça istatistiksel açıdan anlamlılık gösteren bir farkla kalp hızının da arttığı belirlenmiştir (F:4.235; p<0.05). Yapılan ileri analizde; hipotermik ile hipertermik grup arasında farklılık saptanmıştır (Tablo-22). Hastaların KAP-NSTEMI’lü olanlarında koroner bakım vücut sıcaklığı arttıkça kalp hızının da kısmen arttığı fakat aradaki farkın istatistiksel açıdan bir anlamlılık ifade etmediği (F:0.617; p>0.05), koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB arasında anlamlı bir fark olduğu (F:3.393, p<0.05), DKB arasında ise anlamlı bir fark olmadığı (F:1.032; p>0.05) görülmüştür. AMI’lü grupda; koroner bakım vücut sıcaklığı arttıkça yapılan varyans analiziyle istatistiksel açıdan bir anlamlılık oluşturacak şekilde kalp hızı da artmış (F:6.096; p<0.05), koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB ve DKB arasında anlamlı bir fark olmamıştır (F:3.033; p>0.05, F:0.236; p>0.05). AMI grubundaki koroner bakım vücut 179 sıcaklığı ile kalp hızı arasındaki farklılık Tukey-HSD Post Hoc testi ile incelendiğinde; farklılığın hipotermik grup ile normotermik grup arasında olduğu bulunmuştur (Tablo-23). Araştırma grubunu oluşturan KAP-NSTEMI’lü hastalarda servis vücut sıcaklığının hipotermik, normotermik ve hipertermik sınırlarda olmasının yaşamsal bulguları değiştirmediği, servis vücut sıcaklığı ile yaşamsal bulgular arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulunmuştur (Kalp hızı için F:0.342; p>0.05, SKB için F:0.054; p>0.05, DKB için F:0.739; p>0.05). AMI’lü hastalarda ise; servis vücut sıcaklıkları SKB dışında yaşamsal bulgular üzerinde istatistiksel açıdan önemi olan bir fark yaratmamıştır (Kalp hızı için F:0.419; p>0.05, SKB için F:3.351; p<0.05, DKB için F:1.554; p>0.05). Servis vücut sıcaklığı ile SKB arasındaki fark ileri analizle değerlendirildiğinde; farkın normotermi ve hipertermi grupları arasında olduğu belirlenmiştir (Tablo-24). 5. 1. 4. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Klinik Parametreleri Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar 5. 1. 4. 2. 1. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Göğüs Ağrısı Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Koroner yoğun bakım ünitesine yatışta KAP-NSTEMI’lü hastalar % 52.2 oranında, ilk 24 saatte % 67.9 oranında, ikinci 24 saatte % 85.8 oranında, koroner yoğun bakım ünitesinde kalınan günler içerisinde % 94.4 oranında, serviste ise % 100.0 oranında ağrısı olmayan hasta grubunda yer almıştır. Buna karşılık AMI’lü hastalar koroner yoğun bakım ünitesine yatışta en fazla oranla (% 45.8) şiddetli ağrısı olan, ilk 24 saatte % 47.0 oranıyla hafif ağrısı olan, ikinci 24 saatte % 82.5 oranıyla ağrısı olmayan, koroner yoğun bakım ünitesinde % 95.3 oranıyla, serviste ise % 100.0 oranıyla ağrısı olmayan hasta grubuna dahil olmuştur (Tablo-25 ve Grafik-7). Araştırmanın örneklemine giren KAP-NSTEMI ve AMI tanılı hastaların yatış ve ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında yapılan ki-kare analiziyle istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki olmadığı saptanmıştır (Yatış: X²:2.488; p>0.05, X²:8.205; p>0.05; İlk 24 saat: X²:2.627; p>0.05, X²:4.574; p>0.05) (Tablo-26,27). 180 Yapılan ki-kare analiziyle KAP-NSTEMI grubunda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel anlamlılık taşıyan bir ilişki saptanırken (X²:14.841; p<0.05), AMI grubunda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki saptanmamıştır (X²:7.411; p>0.05) (Tablo-28). 5. 1. 4. 2. 2. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Sendrom Lokalizasyonu Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Hastaların yatış, ilk 24 ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile sendrom lokalizasyonu arasındaki ilişki ki-kare testiyle araştırıldığında; her iki hasta grubunda da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (Yatış KAP-NSTEMI X²:14.142; p>0.05, Yatış AMI X²:22.090; p>0.05, İlk 24 Saat KAP-NSTEMI X²:7.843; p>0.05, İlk 24 Saat AMI X²:18.852; p>0.05, İkinci 24 Saat KAPNSTEMI X²:11.050; p>0.05, İkinci 24 Saat AMI X²:14.058; p>0.05) (Tablo-29, 30, 31). 5. 1. 4. 2. 3. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Uygulanan Tedaviler Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan KAP-NSTEMI’lü hastalarda yatış, ilk 24 saat ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile ASA, beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavisi ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında istatistiksel açıdan anlamlılık taşıyan bir ilişki bulunmamıştır (Yatış: X²:0.335; p>0.05, X²:2.602; p>0.05, X²:2.254; p>0.05, X²:0.748; p>0.05, X²:0.689; p>0.05; İlk 24 saat: X²:1.852; p>0.05, X²:1.791; p>0.05, X²:0.605; p>0.05, X²:0.764; p>0.05, X²:2.892; p>0.05; İkinci 24 saat: X²:0.335; p>0.05, X²:1.911; p>0.05, X²:0.585; p>0.05, X²:2.133; p>0.05, X²:2.200; p>0.05). AMI grubundaki hastalarda ise; sadece yatış vücut sıcaklığı ile ASA tedavisi arasında anlamlı bir ilişki saptanmış (X²:6.864; p<0.05), ilk 24 saat ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile ASA tedavisi arasında (İlk 24 saat: X²:0.896; p>0.05; ikinci 24 saat: X²:2.112; p>0.05) anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Yatış, ilk 24 saat ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile beta bloker, ACE inhibitörü, kalsiyum antagonisti tedavisi ve antihiperkolesterolemik tedavi arasında da anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (Yatış: X²:1.111; p>0.05, X²:1.731; p>0.05, X²:2.059; p>0.05, X²:0.480; p>0.05; 181 İlk 24 saat: X²:1.241; p>0.05, X²:1.241; p>0.05, X²:0.588; p>0.05, X²:0.307; p>0.05; İkinci 24 saat: X²:0.833; p>0.05, X²:1.412; p>0.05, X²:1.631; p>0.05, X²:1.835; p>0.05). Ayrıca AMI grubundaki hastalar için yatış, ilk 24 saat ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile trombolitik tedavi ve primer PTKA tedavisi arasında da ki-kare analizinde istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (Yatış: X²:4.528; p>0.05, X²:1.910; p>0.05; İlk 24 saat: X²:0.905; p>0.05, X²:3.722; p>0.05; İkinci 24 saat: X²:2.211; p>0.05, X²:1.103; p>0.05) (Tablo-32, 33,34). 5. 1. 4. 2. 4. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle İnfarkt Büyüklüğü (Biyokimyasal Belirteçler) Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Ortalama CK değeri KAP-NSTEMI hastalarında yatış sırasında 201.79±382.94, ilk 24 saatte 199.24±284.36, ikinci 24 saatte 195.94±371.18, ortalama CK-MB değeri yatış sırasında 25.41±30.87, ilk 24 saatte 32.84±47.54, ikinci 24 saatte 22.46±18.17 olarak bulunmuştur. AMI hastalarında ise yatıştaki CK ortalaması 652.91±1194.08, ilk 24 saatteki 1193.78±1561.16, ikinci 24 saatteki 578.84±904.26, yatıştaki CK-MB ortalaması 65.96±89.41, ilk 24 saatteki 105.20±123.29, ikinci 24 saatteki 51.43±68.98 olarak belirlenmiştir (Tablo-35, Grafik-8 ve 9). Hastalardan KAP-NSTEMI grubunda yer alanlarda yatış sırasındaki vücut sıcaklığı arttıkça CK değerleri de artış göstermiştir fakat yatış vücut sıcaklığı ile CK düzeyi arasındaki fark Tek Yönlü Varyans Analizi ile değerlendirildiğinde; istatistiksel açıdan bir önemlilik bulunmamıştır (F:2.302; p>0.05). Buna karşılık yatış vücut sıcaklığı arttıkça CK-MB düzeyi de artmıştır ve yatış vücut sıcaklığı ile CK-MB düzeyi arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (F:4.645; p<0.05). Tukey-HSD Post Hoc Testi sonucuna göre ise; hipotermi ile hipertermi sınıfı arasında farklılık bulunmuştur. AMI grubundaki hastalarda ise; vücut sıcaklığı artış gösterirken CK ve CK-MB düzeyleri de artış göstermiştir ama yatış vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyi arasındaki fark varyans analiziyle değerlendirildiğinde anlamlı bulunmamıştır (F:0.178; p>0.05, F:0.540; p>0.05) (Tablo-36). 182 Yapılan varyans analiziyle KAP-NSTEMI grubuna dahil edilen hastalarda ilk 24 saatteki vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu belirlenirken (F:3.331; p<0.05, F:3.390; p<0.05), AMI grubuna dahil edilen hastalarda ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile CK ve CK-MB düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (F:0.243; p>0.05, F:1.027; p>0.05). KAP-NSTEMI grubundaki farklılığın kaynağının hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için ileri analiz yapılmış ve normotermik hastalarla hipertermik hastalar arasında CK ve CK-MB ortalamaları açısından farklılık bulunmuştur (Tablo-37). İkinci 24 saat vücut sıcaklığının artış göstermesiyle KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda CK düzeyinin de artış gösterdiği fakat yapılan varyans analizinde bu artışın istatistiksel bir anlamlılık oluşturmadığı (F:0.620; p>0.05) görülmüştür. Yine aynı grupta yer alan hastalarda CK-MB düzeyi ise ikinci 24 saat vücut sıcaklığı değerlerinin artmasıyla istatistiksel açıdan önem taşıyan bir artış (F:5.238; p<0.05) göstermiştir. Tukey-HSD Post Hoc Testi ile gruplar arasındaki farklılığın kaynağı araştırıldığında bu farklılığın hipotermi ile hipertermi sınıfı arasında olduğu saptanmıştır. AMI grubundaki hastalarda ise; hastaların ikinci 24 saat vücut sıcaklığındaki artış CK düzeyinde kısmi bir azalma göstermiş fakat bu farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmamıştır (F:0.023; p>0.05). Yine aynı şekilde bu grupta ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile CK-MB düzeyi arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark saptanmamıştır (F:0.794; p>0.05) (Tablo38). Yatış sırasında KAP-NSTEMI tanılı hastaların Tn T değeri % 54.9 oranında negatif, Tn I bakılan hastalarda ise; değer % 15.0 oranında negatif bulunmuştur. İlk 24 saatte Tn T değerine bakılan hastalarda % 51.3 oranında negatiflik saptanırken, Tn I değerine bakılan hastalarda % 16.7 oranında negatiflik saptanmıştır. Hastaların troponin değerlerinin ikinci 24 saatteki durumuna bakıldığında ise; Tn T için % 50.5, Tn I için % 13.5 negatiflik belirlenmiştir. AMI’lü hastalarda yatış sırasındaki Tn T değeri % 56.7 oranında pozitifken, Tn I bakılan hastalarda değer % 18.3 oranında pozitiftir. İlk 24 saat değerleri incelendiğinde; Tn T değerine bakılan hastaların % 67.0’ında, Tn I değerine bakılan hastaların da % 28.0’ında pozitiflik saptanmıştır. Hastalarda ikinci 24 183 saat Tn T değerleri % 66.7, Tn I değerleri % 28.2 pozitiflik göstermiştir (Tablo39). Vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişki incelendiğinde; her iki grup hastada da ki-kare analiziyle yapılan değerlendirmede yatış ve ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn T ve Tn I değerleri arasında istatistiksel önem taşıyan bir ilişki bulunmamıştır (Yatış: KAP-NSTEMI grubunda Tn T için X²:2.125; p>0.05, Tn I için X²:0.705; p>0.05, AMI grubunda Tn T için X²:4.736; p>0.05, Tn I için X²:1.417; p>0.05; İlk 24 saat: KAP-NSTEMI grubunda Tn T için X²:1.847; p>0.05, Tn I için X² testi yapılamamıştır, AMI grubunda Tn T için X²:0.668; p>0.05, Tn I için X²:2.735; p>0.05). İkinci 24 saat vücut sıcaklığı ile troponin değerleri arasındaki ilişkiye bakıldığında ise; KAP-NSTEMI grubundaki hastalarda yapılan ki-kare analizine göre anlamlı bir sonuç elde edilmezken (X²:3.284; p>0.05, X²:1.125; p>0.05) AMI grubunda sadece Tn I bakılan hastalarda ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn I değerleri arasında istatistiksel açıdan anlam taşıyan bir ilişki bulunmuştur (X²:13.962; p<0.05). Buna karşılık ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile Tn T değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.620; p>0.05) (Tablo-40,41,42). 5. 1. 4. 2. 5. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Yatış Günü ve Ortam Isısı Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Araştırmaya katılan ve KAP-NSTEMI tanısı alan hastalar ortalama 2.82±1.62 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 5.56±3.00 gün hastanede yatarken, AMI tanısı alan hastalar ortalama 3.65±1.78 gün koroner yoğun bakım ünitesinde, ortalama 7.11±3.25 gün hastanede yatmıştır (Tablo-43). Hastaların KAP-NSTEMI grubuna dahil edilenlerinin koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki ortam ısısı ortalama 26.23±1.39, ilk 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.96±1.07, ikinci 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.68±1.36 iken, AMI grubuna dahil edilenlerinin koroner yoğun bakım ünitesine yatışı sırasındaki ortam ısısı ortalama 25.80±1.93, ilk 24 saatteki ortam ısısı ortalama 25.61±1.63, ikinci 24 saatteki ortam ısısı ise; ortalama 25.94±1.28 bulunmuştur (Tablo-44 ve Grafik-10). 184 Hastalardan KAP-NSTEMI grubuna girenlerde yatış, ilk 24 saat, ikinci 24 saat ve koroner bakım vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü arasındaki (F:1.517; p>0.05, F:0.470; p>0.05, F:1.111; p>0.05, F:0.836; p>0.05) ve yatış, ilk 24 saat, ikinci 24 saat, koroner bakım ve servis vücut sıcaklığı ile hastanede yatış günü arasındaki farkın istatistiksel bir anlam taşımadığı belirlenmiştir (F:0.241; p>0.05, F:2.564; p>0.05, F:0.514; p>0.05, F:0.771; p>0.05, F:1.321; p>0.05). Yine aynı grupda yatış, ilk 24 ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile ortam ısısı arasında (F:1.420; p>0.05, F:2.551; p>0.05, F:0.431; p>0.05) da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır. AMI grubuna giren hastalarda; yatış, ilk 24 saat, ikinci 24 saat ve koroner bakım vücut sıcaklığı ile koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü arasındaki farkın istatistiksel bir önemlilik taşımadığı (F:1.326; p>0.05, F:0.244; p>0.05, F:1.067; p>0.05, F:0.300; p>0.05), yatış, ilk 24 saat, ikinci 24 saat, koroner bakım ve servis vücut sıcaklığı ile hastanedeki yatış günü arasındaki farkın istatistiksel yönden bir anlam taşımadığı saptanmıştır (F:0.726; p>0.05, F:0.037; p>0.05, F:2.624; p>0.05, F:1.878; p>0.05, F:0.860; p>0.05). AMI grubunda ayrıca yatış ve ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile ortam ısısı arasında yapılan varyans analizinde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmazken (F:1.590; p>0.05, F:0.018; p>0.05), ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile ortam ısısı arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (F:3.383; p<0.05) (Tablo-45,46,47,48,49). 5. 1. 4. 2. 6. Hastaların Vücut Sıcaklığı İle Komplikasyon Gelişimi Arasındaki İlişkiye Ait Sonuçlar Araştırma kapsamına alınan KAP-NSTEMI’lü hastalarda yapılan ki-kare analizinde; yatış, ilk 24 saat, ikinci 24 saat, koroner bakım ve servis vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (X²:0.693; p>0.05, X²:0.351; p>0.05, X²:1.174; p>0.05, X²:1.411; p>0.05, X²:2.618; p>0.05). AMI’lü hastalarda yatış, ilk 24 saat, ikinci 24 saat ve servis vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında KAP-NSTEMI grubunda olduğu gibi istatistiksel olarak anlam taşıyan bir ilişki saptanmazken (X²:3.111; p>0.05, X²:0.424; p>0.05, X²:3.997; p>0.05, X²:0.074; p>0.05), koroner bakım vücut sıcaklığı ile komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel yönden anlam taşıyan bir ilişki saptanmıştır (X²:8.768; p<0.05) (Tablo-50,51,52,53,54). 185 5. 2. ÖNERİLER Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda; 1) Hastaların vücut sıcaklığı izlemlerinin acil servise başvurduğu andan itibaren yapılmaya başlanması, 2) Hemşireler tarafından yapılan yaşamsal bulgu izlemlerinde dikkatli olunması ve izlemlerin daha sık aralıklarla, standardize edilerek yapılıp kayıt edilmesi, 3) Vücut sıcaklığı izlemlerinin hassas ve güvenilir araçlarla yapılması, 4) Koroner yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşirelerin AKS’larda vücut sıcaklığının yaşamsal bulgular ve klinik parametreler üzerindeki etkileri ile ilgili olarak bilgilendirilmeleri, 5) Hemşirelik bakımının sistematik ve yapısal bir şekilde gerçekleştirilmesi için vücut sıcaklığı ile ilgili sorunların tanılanması, uygun planlamanın yapılması, girişimlerin uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesi, 6) AKS’lu hastalarda vücut sıcaklığı ile inflamasyon göstergeleri, ekokardiyografik/anjiyografik bulgular ve uzun dönemli mortalite arasındaki ilişkilerin belirlendiği araştırmaların yapılması, 7) AKS’lu hastalarda etkili risk faktörü yönetim programlarının hazırlanması ve bu programlarda hemşirelerin rol alması, 8) Yüksek riskli hastaların tanımlanıp eğitilmeleri, 9) Hastaların hastaneye başvurudaki gecikmelerinin en aza indirgenmesi, 10) Acil servisten koroner yoğun bakım ünitesine transferlerin çabuklaştırılması önerilebilir. 186 BÖLÜM VI ÖZET VE ABSTRACT 6. 1. ÖZET Bu araştırma akut koroner sendromlarda vücut sıcaklığı değişikliklerinin hasta sonuçlarına (kalp hızı, kan basıncı, göğüs ağrısı, sendrom lokalizasyonu, tedavisi, infarkt büyüklüğü, koroner yoğun bakım ünitesinde yatış günü, hastanede yatış günü, koroner yoğun bakım ünitesi ortam ısısı, komplikasyon gelişimi ve hastane mortalitesi) etkisini belirlemek üzere betimleyici (ilişkisel) bir çalışma olarak planlanmıştır. Eylül 2005-Mayıs 2007 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesine, AKS tanısı ile yatan, toplam 233 hasta (113 KAP-NSTEMI-120 AMI) araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Araştırmada örneklem Power Analysis yöntemi ile belirlenmiştir. Bu doğrultuda da infarkt büyüklüğünün göstergesi olan biyokimyasal belirteçler baz alınmış ve ilişkisel analizler % 99.5 güçle gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanması için; Veri Toplama Formu ve Ölçüm Çizelgesi kullanılmıştır. Araştırmanın uygulanması için etik kurul izni ve kurumdan yazılı izin alınmıştır. Ayrıca araştırmaya katılan hastalardan bilgilendirilmiş sözlü ve yazılı onam alınmıştır. AKS tanısı ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Koroner Yoğun Bakım Ünitesine yatan, araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan ve bilgilendirilmiş onam formunu imzalayan hastaların koroner yoğun bakım ünitesine geldiklerinde vücut sıcaklığı, kalp hızı, kan basıncı, göğüs ağrısı şiddeti ölçümü yapılmış ve ölçüm çizelgesine göğüs ağrısının başlangıcından sonraki saat ve de ölçüm saatiyle birlikte kayıt edilmiştir. İnfarktüs büyüklüğünü tayin etmek için venöz kan örnekleri alınarak CK, CK-MB, cTnT ve cTnI değerlerine bakılmıştır. Daha sonra da veri toplama formunda yer alan veriler toplanmıştır (hastanın durumu stabil olduğunda-yatışın ikinci yada dördüncü saatinde). Hastanın durumuna uyan zaman dilimlerinde de diğer ölçüm verileri toplanmıştır. Göğüs ağrısının başlancının ilk 24 saatlik sürecinde vücut sıcaklığı, kalp hızı, kan basıncı, göğüs ağrısı şiddeti 187 izlemleri iki saatlik aralıklarla yapılıp kayıt edilmiştir. Göğüs ağrısının başlangıcının ikinci 24 saatinde ölçümler dört saatlik, koroner yoğun bakım ünitesinde kalınan diğer günler içinde altı saatlik, serviste kalınan günler içinde ise 12 saatlik aralıklarla yapılarak kayıt edilmiştir. Ayrıca göğüs ağrısının başlancının 24. ve 48. saatinde tekrar venöz kan örneği alınmıştır (rutine denk gelen saatlerde rutin için alınan kanların sonuçları kullanılmıştır) ve biyokimyasal belirteçlere bakılmıştır. Verilerin istatistiksel analizinde; ki-kare, ANOVA ve Tukey HSD-Post Hoc Testleri kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilere göre; KAP-NSTEMI tanılı hastaların yatış vücut sıcaklığı ile CK-MB düzeyi, ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB, CK ve CKMB düzeyleri, ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile göğüs ağrısı şiddeti ve CK-MB düzeyi, koroner bakım vücut sıcaklığı ile SKB arasında istatistiksel açıdan önem taşıyan bir fark bulunmuştur (p<0.05). AMI tanılı hastaların yatış vücut sıcaklığı ile ASA tedavisi, ilk 24 saat vücut sıcaklığı ile SKB, ikinci 24 saat vücut sıcaklığı ile kalp hızı ve Tn I değeri, koroner bakım vücut sıcaklığı ile kalp hızı ve komplikasyon gelişimi, servis vücut sıcaklığı ile SKB arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05). Bu çalışmanın bir sonucu olarak; akut koroner sendromlu hastalarda vücut sıcaklığındaki yükselmelerin yaşamsal bulguları değiştirebildiği ve büyüklüğünü etkileyebildiği görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Akut Koroner Sendrom, Vücut Sıcaklığı, Hasta Sonucu infarkt 188 6. 2. ABSTRACT This research was planned as a descriptive study to determine the effect of changes in body temperature in acute coronary syndromes (ACS) on patient outcomes (heart rate, blood pressure, chest pain, syndrome localization, treatment, size of infarct, length of stay in coronary intensive care unit, hospital length of stay, coronary intensive care unit temperature, complication development and hospital mortality). The study was conducted between September 2005 and May 2007 with a total of 233 patients (113 UAP-NSTEMI and 120 AMI) admitted to the Cardiology Service's Coronary Intensive Care Unit (CCU) at Ege University Medical Faculty Hospital with the diagnosis of ACS who were included in the research sample. The sample was determined for the research with the Power Analysis method. Based on this, biochemical markers, which are indicators of the size of infarct, were used as the base and descriptive analyses were carried out with a power of 99.5%. A Data Collection Form and Measurement Graph were used for data collection. Permission was obtained in writing from the ethics committee and the hospital to conduct the research. In addition the patients who participated in the research gave their informed verbal and written consent. Patients admitted to the CCU at Ege University Medical Faculty Hospital with a diagnosis of ACS who met the research inclusion criteria and who signed the informed consent form had their body temperature, heart rate, blood pressure and chest pain severity measured when they came to the CCU and the hour when they began to have chest pain was recorded with measurement hours on the Measurement Graph. Venous blood samples were taken for CK, CK-MB, cTnT and cTnI to determine the size of infarct. Then data were also collected on the data collection form (when the patient's condition was stable, at the second or fourth hour after admission). Other measurement data were collected during the periods of time when the patient was awake. During the first 24 hours after the beginning of chest pain, the heart rate, blood pressure, and chest pain severity were measured and recorded every two hours. In the second 24 hours after chest pain began the measurements were made every four hours and recorded, and on the remaining days the patient stayed in the CCU every six hours, and on the ward every 12 hours. In addition at the 24th and 189 48th hours after chest pain began venous blood samples were taken again (blood results were used that were taken routinely at hours that were balanced with the routine) and biochemical markers were examined. Chi square, ANOVA, and Tukey HSD Post Hoc tests were used in the data statistical analysis. According to the data obtained from the research statistically significant differences were found between the UAP-NSTEMI patients' admission body temperature and their CK-MB level, between the first 24 hour body temperature and SKB, CK and CK-MB levels, between the second 24 hours body temperature and chest pain severity and CK-MB level, and between coronary care body temperature and SKB (p<0.05). Statistically significant differences were found between the AMI patients' admission body temperature and ASA treatment, between the first 24 hour body temperature and SKB, between the second 24 hour body temperature and heart rate and Tn I value, between the coronary care body temperature and heart rate and development of complications, and between the ward body temperature and SKB (p<0.05). The results of this study showed that an elevation in body temperature of patients with acute coronary syndrome can change their vital signs and can affect the size of the infarct. Key words: Acute Coronary Syndrome, Body Temperature, Patient Outcome 190 BÖLÜM VII TEŞEKKÜRLER Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Koroner Yoğun Bakım Ünitesi Hemşireleri Hatice Ç. Şahin Candan Arık Bilgen Özcan Berna Sağıt Çiğdem Güner Selin Bayram Yeliz Duran Özgül Aydın Burcu Danışman Filiz Salman Nilüfer Şahin Didem Çakmaklı Berna Sarıkaya Ebru Medine Nejla Salman Rahşan Aslan Nuray Akgül Semra Sözer Sevim Olgun İlknur Çamulu Yeliz Tatlı Bahriye Korkut Yasemin Azbay Evrim Mol Beşpınar Nihal Sönmez Gülhan Barut SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMLE....... 191 BÖLÜM VIII YARARLANILAN KAYNAKLAR 1. ..............(2004). Coronary Heart Disease Statistics: Factsheet. British Heart Faundation Statsitics. 2. ..............(2005). Fever Assessment. http://www.surgicalcriticalcare.net/Guidelines/fever_assessment.pdf, Erişim Tarihi Şubat 2005. 3. ..............(2005). Regulation and Control of Body Temperature. http://nic.sav.sk/logos/scientific/node45.html, Erişim Tarihi Ocak 2005. 4. ………….. (1994). Activity and Exercise After Angiogram or Angioplasty. The University of Minnesota Hospital and Clinic Department of Rehabilitation Services, 1-16. 5. ACC/AHA. (2000). Guidelines For The Management of Patients With Unstable Angina and Non-ST Segment Elevation Myocardial İnfarction. J Am Coll Cardiol., 36: 970-1062. 6. Ageno W., Turpie A. G. G. (2002). New Advances In The Management of Acute Coronary Syndromes: 4. Low-Molecular-Weight Heparins. CMAJ, Apr 2, 166(7): 919-24. 7. Ahbab S. (2005). Akut Koroner Sendromlu Hastalarda Metabolik Parametrelerin Değerlendirilmesi ve Mikroalbüminüri İle Mortalite Arasındaki İlişki. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği, Uzmanlık Tezi, İstanbul. 8. Ahcar S. A., Kundu S., Norcross W. A. (2005). Diagnosis of Acute Coronary Syndrome. Am Fam Physician., 72: 119-26. 9. Akbulut M., Özkan Y. (2000). Unstable Angina Pektorisli Hastalarda C-Reaktif Protein (CRP) Düzeyleri ve Koroner Arter Tutulumu Arasındaki İlişkiler. Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (Tıp), 14(2): 291-294. 10. Akgün G. (2004). Akut Koroner Sendromların Farmakolojik Tedavisi. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 86-100. 11. Akıllı A. (2002). AMI Tedavisi. I. Ege Dahili Tıp Günleri Özet Kitabı, 41-44. 192 12. Akıllı A. (2004). Koroner Kalp Hastalıkları. Klinik Kardiyoloji, 2. Baskı, 131170. 13. Akın M. (2002). Akut Koroner Sendromlar Etyopatogenez ve Klinik. I. Ege Dahili Tıp Günleri Özet Kitabı, 35-36. 14. Alexander R. W., Pratt C. M., Ryan T. J., Roberts R. (2004). ST-SegmentElevation Myocardial Infarction: Clinical Presentation, Diagnostic Evaluation, And Medical Management. Hurst’s The Heart, Eleventh Edition, 1277-1335. 15. Allen J., Szanton S. (2005). Gender, Ethnicity, and Cardiovascular Disease. Journal of Cardiovascular Nursing, 20(1): 1-6. 16. Amoateng-Adjepong Y., Del Mundo J., Manthous C. A. (1999). Accuracy of an Infrared Tympanic Thermometer. CHEST, 115: 1002-1005. 17. Andreoli, Bennet, Carpenter, Plum (1997). Ateş ve Ateşli Sendromlar. Cecil Essentials of Medicine Türkçesi (Ed: Çalangu S., Sıva A., Tuzcu M.), 4. Edisyon, 663-676. 18. Andreoli, Bennet, Carpenter, Plum (1997). Koroner Kalp Hastalığı. Cecil Essentials of Medicine Türkçesi (Ed: Çalangu S., Sıva A., Tuzcu M.), 4. Edisyon, 53-68. 19. Argon G. (2004). Akut Miyokard İnfarktüsünde Bakım. III. Ege Dahili Tıp Günleri-İç Hastalıkları Hemşireliği Kongre Kitabı III, 105-121. 20. Arıkan H. (2000). Miyokard İnfarktüsünden Sonra Rehabilitasyon. Türk Klinik Kardiyoloji Dergisi, 82-86. 21. Atalay M. (1997). Yaşam Bulguları. Hemşirelik Esasları El Kitabı, 60-72. 22. Atmaca H. (2006). Acil Kliniğinde Değerlendirilen Göğüs Ağrılı Hastalarda Strain Ekokardiyografinin Kullanımı. Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezi, Kardiyoloji Uzmanlık Tezi, İstanbul. 23. Balady G. J., Fletcher B. J., Froelicher E. S. et all (2001). Cardiac Rehabilitation Programs. American Heart Association Medical Scientific Statement, http://www.americanheart.org, 1-20. 24. Balbay Y. (2004). Akut Koroner Sendrom Semptomlarının ve Fizik Muayene Bulgularının Değerlendirilmesi ve Ayırıcı Tanı. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 76-80. 25. Beck S. I., Falkson G. (2001). Prevalence and Management of Cancer Pain In South Africa. Pain, 75-84. 193 26. Bedinghaus J., Leshan L., Diehr S. (2001). Coronary Artery Disease Prevention: What’s Different for Women?. Am Fam Physician, 63: 1393-400, 1405-6. 27. Ben-Dor I., Haim M., Rechavia E., Murininkas D., Nahon M., Harell D., Porter A., Iakobishvili Z., Scapa E., Battler A., Hasdai D. (2005). Body-Temperature-A Marker of Infarct Size In The Era of Early Reperfusion. Cardiology, 103(4): 16973. 28. Berkalp B. (2004). ST Segment Yükselmeli Miyokard İnfarktüsü. Klinik Kardiyoloji, MN Medikal&Nobel Tıp Kitap Sarayı, Ankara, 53-80. 29. Bertrand M. E., Simoons M. L., Fox K. A. A., Wallentin L. C., Hamm C. W., Mcfadden E., De Feyter P. J., Specchia G., Ruzyllo W. (2002). Management of Acute Coronary Syndromes in Patients Presenting without Persistent STSegment Elevation. European Heart Journal, 23, 1809-1840. 30. Biasucci, L. M. (2004). CDC/AHA Workshop on Markers of Inflammation and Cardiovascular Disease: Application to Clinical and Public Health Practice: Clinical Use of Inflammatory Markers in Patients With Cardiovascular Diseases: A Background Paper. Circulation, 110: e560-e567. 31. Birdane A., Ata N. (2006). ST Elevasyonsuz Akut Koroner Sendromların Tedavisinde Antitrombotik ve Antiplatelet Dışı Diğer İlaçların Yeri. Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 6(1): 30-34. 32. Black J. M., Matassarin-Jacobs E. (1993). Nursing Care of Clients with Disorders of Cardiac Function. Medical-Surgical Nursing A Psychophysiologic Approach, Fourth Edition, 1139-1164. 33. Bottcher M., Falk E. (1999). Pathology of The Coronary Arteries in Smokers and Nonsmokers. J Cardiovasc Risk, 6: 299-302. 34. Boysen G., Christensen H. (2001). Stroke Severity Determines Body Temperature in Acute Stroke. Stroke, 32: 413-417. 35. Braunwald E., Antman E. M., Beasley J. W. et all (2002). ACC/AHA 2002 Guideline Update for The Management of Patients With Unstable Angina and Non-STsegment Elevation Myocardial Infarction--Summary Article: A Report of The American College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice Guidelines (Committee on the Management of Patients With Unstable Angina). J Am Coll Cardiol., 40: 1366-74. 194 36. Brieger D. Eagle K. A., Goodman S. G., Steg P. G., Budaj A., White K., Montalescot G. (2004). Acute Coronary Syndromes Without Chest Pain, An Underdiagnosed and Undertreated High-Risk Group. CHEST, 126(2): 461-469. 37. Brock L. (1975). The Importance of Environmental Conditions, Especially Temperature, In The Operating Room and Intensive Care Ward. Br J Surg., 62(4): 253-8. 38. Brooks N., Hackett D., Dargie H. et all (2001). Guideline for The Management of Patients With ACS Without Persistant ECG ST Segment Elevation. Heart, 85: 133-42. 39. Brown S., Coleman H., Geary E. (2000). Accurate Measurement of Body Temperature in the Neonate: A Comparative Study. Journal of Neaonatal Nursing, 6(5): 165-168. 40. Cannon C. P. (1999). Combination Therapy for Acute Myocardial Infarction: Glycoprotein IIb/IIIa Inhibitors Plus Thrombolysis. Clin. Cardiol. 22, (Suppl. IV), IV-37-IV-43, Aug, 37-43. 41. Cannon C.P., Braunwald E. (2001). Unstable Angina. In Braunwald Heart Disease 6 th Ed. Philadelphia W. B. Saunders Company, 1232-71. 42. Carbajal E. V., Deedwania P. (2006). ST Segment Yüksekliği Olmayan AKS’nin Tedavisi. Sendrom, 28-36. 43. Casey P. (2002). Acute Coronary Syndromes. Care of the Cardiovascular Patient Series, American Association Critical-Care Nurses, 1. 44. Cooper H. A., Braunwald E. (2005). Clinical Recognition of Acute Coronary Syndromes. http://www.intl.elsevierhealth.com/e-books/pdf/662.pdf, Erişim Tarihi Mart 2005. 45. Çengel A., Tavil Y. (2004). Miyokard Hasarının Biyokimyasal Belirteçleri. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 8185. 46. Dave R. H., Hale S. L., Kloner R. A. (1998). Hypothermic, Closed Circuit Pericardioperfusion: A Potential Cardioprotective Technique in Acute Regional Ischemia. J Am Coll Cardiol., Jun; 31(7): 1667-71. 47. Deaton C., Namasivayam S. (2004). Nursing Outcomes in Coronary Heart Disease. Journal of Cardiovascular Nursing, Volume 19, Number 5, 308-315. 195 48. Del Brotto O. H. (2004). Relationship Between Body temperature and Prognosis, and Neuroprotective Effect of Hypothermia in Acute Stroke Patients. Rev Neurol., Jun 1-15; 38(11), 1050-1055. 49. Demirci C., Özbakkaloğlu M., Yıldırım A., Çakmak T., Yavuzgil C. (2003). Akut Koroner Sendromlu Hastalarda Plazma Homosistein Düzeyleri. SSK Tepecik Hast Derg., 13(2): 91-96. 50. Deng H., Han H. S., Cheng D., Sun G. H., Yenari M. A. (2003). Mild Hypothermia Inhibits Inflammation After Experimental Stroke and Brain Inflammation. Stroke 2003, 34: 2495-2501. 51. Dippel D. W. J., Van Breda E. J., Van Der Vorp H. B., A Van Gemert H. M., Meijer R. J., Kappelle L. J., Koudstaal P. J. (2003). Effect of Paracetamol (acetaminophen) and Ibuprofen on Body Temperature in Acute Ischemic Stroke PISA, a Phase II Double-Blinde, Randomized, Placebo-Controlled Trial. BMC Cardiovascular Disorders, February, 3: 2, 1-8. 52. Diringer M. N., Reaven N. L., Funk S. E., Uman G. C. (2004). Elevated Body Temperature Independently Contributes To Increased Length of Stay In Neurologic Intensive Care Unit Patients. Crit Care Med., 32(7): 1489-1495. 53. Enar R. (1999). Giriş. Akut Miyokard İnfarktüsü Komplikasyonlar, 1-21. 54. Enar R. (1999). Yüksek Riskli Hastaların Belirlenmesi. Akut Miyokard İnfarktüsü Komplikasyonlar, 21-43. 55. Enç N., Yiğit Z., Ergün F., Akın S., Uysal H., İncekara E. (2007). Akut Koroner Sendromlar. Türk Kardiyoloji Derneği Hemşirelik Bakım Klavuzu, 51-76. 56. Falk E., Fuster V. (2002). Aterogenez ve Belirleyicileri. Hurst’s The Heart, 3. Cilt, Onuncu Baskı, 1065-1083. 57. Fernandez A., Schmidt J. M., Claassen J., Pavlicova M., Huddleston D., Kreiter K. T., Ostapkovich N. D., Kowalski R. G., Parra A., Sander Connolly E., Mayer S. A. (2007). Fever After Subarachnoid Hemorrhage: Risk Factors and Impact On Outcome. Neurology, Mar 27, 68(13): 973-9. 58. Field J. M. (2000). Acute Coronary Syndromes: The Reperfusion Era and Beyond. Bailliere’s Clinical Anaesthesiology, Volume 14, Number 3, 527-536. 59. Filippone L., Farina G. A. (2003). Acute Coronary Syndromes: A Practical Review for Primary Care Physicians. Prim Care Update Ob/Gyns, 10: 224-230. 196 60. Fletcher A., Holdright D. R., McEwan J. R. (1998). Kadınlarda Kardiyovasküler Riskler ve Hastalıkların Değerlendirme ve Tedavisi. Kardiyolojide Güncel Konular Tedavi ve İzleme Stratejileri, 1-19. 61. Fransson E. De Faire U., Ahlbom A. et all (2004). The Risk of Acute Myocardial Infarction-Interactions of Types of Physical Activity. Epidemiology, 15(5): 573582. 62. Fullwood J., Butler G., Smith T. et all (2000). New Strategies in the Management of Acute Coronary Syndromes. Acute Care Cardiology, 35: 877-895. 63. Futterman L. G. (2004). The Significance of Hypothermia in Preserving Ischemic Myocardium-Cardiology Casebook. American Journal of Critical Care, Jan. 64. Georgilis K., Plomaritoglu A., Dafni U., Bassiakos Y., Vemmos K. (1999). Aetiology of Fever in Patients with Acute Stroke. Journal of Internal Medicine, August, 246(2): 203. 65. Gerard P., Ringel K. A. (1997). Nursing Care of Clients with Disorders of Cardiac Function. Medical-Surgical Nursing Clinical Management for Continuity of Care, Fifth Edition, 1238-1276. 66. Gershlick A. H., More R. S. (1998). Recent Advances: Treatment of Myocardial Infarction. BMJ, 316; 280-284. 67. Gilmore S. B., Woods S. L. (1995). Electrocardiography and Vectorcardiography. Cardiac Nursing, Third Edition, 290-320. 68. Ginsberg M. D., Busto R. (1998). Combating Hyperthermia In Acute Stroke. Stroke, 29: 529-534. 69. Giuliano K. K., Scott S. S., Eliot S., Giuliano A. J. (1999). Temperature Measurement in Critically Ill Orally Intubated Adults: A Comparison of Pulmonary Artery Core, Tympanic, and Oral Methods. Critical Care Medicine, Volume 27 (10), October, 2188-2193. 70. Goe M. R. (1995). Laboratory Testes Using Blood. Cardiac Nursing, Third Edition, 259-278. 71. Gök H (2002). Klinik Kardiyoloji, İstanbul, Nobel Tıp Kitabevleri, 273-321. 72. Guyton&Hall (2001). Egzersizde Kas Kan Akımı ve Kardiyak Debi; Koroner Dolaşım ve İskemik Kalp Hastalığı. Tıbbi Fizyoloji, Onuncu Edisyon, 223-234. 73. Guyton&Hall (2001). Vücut Temperatürü, Temperatür Düzenlenmesi ve Ateş. Tıbbi Fizyoloji, Onuncu Edisyon, 822-833. 197 74. Hacıosman H. (2005). Akut Koroner Sendromlu Olgularda Görülen Metabolik Sendrom İnsidansı ve Cinsiyete Göre Dağılım Farklılıkları. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. İç Hastalıkları Kliniği, Uzmanlık Tezi, İstanbul. 75. Haim M., Gottlieb S., Boyko V. et all (1998). Prognosis of Patients With A First Non-Q Wave Myocardial Infarction Before and in The Reperfüsion Era. SPRINT and The Israeli Trombolytic Survey Groups. Secondary Prevention Reinfarction Israeli Nifedipin Trial. American Heart Journal., 136: 245-51. 76. Hale S. L., Kloner R. A. (1997). Myocardial Temperature in Acute Myocardial Infarction: Protection With Mild Regional Hypothermia. Am J Physiol., Jul; 273(1 Pt 2): H220-7. 77. Hale S. L., Kloner R. A. (1998). Myocardial Temperature Reduction Attenuates Necrosis After Prolonged Ischemia in Rabbits. Cardiovascular Research, 40: 5027. 78. Hale S. L., Kloner R. A. (1999). Myocardial Hypothermia: A Potential Therapeutic Technique For Acute Regional Myocardial Ischemia. J Cardiovasc Electrophysiol., Mar; 10(3): 405-13. 79. Hale S. L., Kloner R. A. (2002). Elevated Body Temperature During Myocardial Ischemia/Reperfusion Exacerbates Necrosis and Worsens No-Reflow. Coronary Artery Disease, May, 13(3): 177-181. 80. He J., Vupputuri S., Allen K., Prerost M. R., Hughes J., Whelton P. K. (1999). Acute Effects of Passive Smoking and The Risk of Coronary Heart Disease: A Meta Analysis of Epidemiologic Studies. N Engl J Med., 340:920-26. 81. Henker R., Carlson K. K. (2007). Fever Applying Research To Bedside Practice. AACN Advanced Critical Care, 18(1): 76-87. 82. Heper C. (2000). Miyokart İnfarktüsü. Kardiyoloji, 281-308. 83. Heper C. (2002). İskemik Kalp Hastalığı. Multidisipliner Kardiyoloji, 223-275. 84. Herlitz J., Bengtson A., Hjalmarson A., Wilhelmsen L. (1988). Body Temperature in Acute Myocardial Infarction and Its Relation to Early Intervention with Metaprolol. Int J Cardiol., Jul; 20(1): 65-71. 198 85. Heusch A. I., Suresh V., McCarthy P. W. (2006). The Effect of Factors Such As Handedness, Sex and Age on Body Temperature Measured By An Infrared “Tympanic” Thermometer. Journal of Medical Engineering&Technology, 30(4): 235-241. 86. Holden M., Makic M. B. F. (2006). Clinically Induced Hypothermia Why Chill Your Patient. AACN Advanced Critical Care, 17(2): 125-132. 87. Howard P. A., Ellerbeck E. F. (2000). Optimizing Beta-Blocker Use After Myocardial Infarction. Am Fam Physician, 62; 1853-60, 1865-66. 88. Ikematsu Y. (2004). Characteristics of and Interventions for Fever in Japan. International Nursing Review, Volume 51, Number 4, 229. 89. Ildızlı M., Kayıkçıoğlu M., Yavuzgil O., Hasdemir C., Gürgün C., Kültürsay H. (2004). Koroner Arter Hastalığında Güncel Tedavi Yaklaşımlarını Ne Düzeyde Gerçekleştirebiliyoruz?. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, Cilt 32, Sayı 8, 542549. 90. İlkay E., Kozan Ö. (2004). Kararsız Angina Pektoris ve ST Segment Yükselmesiz Miyokard İnfarktüsü. Klinik Kardiyoloji, MN Medikal&Nobel Tıp Kitap Sarayı, Ankara, 43-52. 91. Jensen S. K. (1995). Pathophysiology of Myocardial Ischemia and Infarction. Cardiac Nursing, Third Edition, 212-225. 92. Kaftan H. A., Kaftan O., Alpsoy Ş. (2000). Kararsız Anjina Pektoris, Kardiyak Troponinler ve C-Reaktif Protein. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji Dergisi, 13(4): 304-309. 93. Kammersgaard L. P., Rasmussen B. H., Jorgensen H. S., Reith J., Weber U., Olsen T. S. (2000). Feasibility and Safety of Inducing Modest Hypothermia in Awake Patients with Acute Stroke Through Surface Cooling: A Case-Control Study. Stroke, 31: 2251-2256. 94. Karakelleoğlu Ş. (2002). ST Segment Yükselmeli Akut Koroner Sendromlarda Hikaye ve Klinik Muayene Bulguları. MI Kulübü, Akut Koroner Sendromlar El Kitabı, 37-47. 95. Khorshıd L., Eşer İ., Zaybak A., Yapucu Ü. (2004). Sağlıklı Erişkin Bireylerin Beden Sıcaklığının Ölçümünde Civalı, Timpanik ve Tek Kullanımlık Termometrelerin Karşılaştırılması. C. Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 8 (1), 26-30. 199 96. Kim M. C., Kini A. S., Fuster V. (2004). Definitions of Acute Coronary Syndromes. Hurst’s The Heart, Eleventh Edition, 1215-1221. 97. Kloner R. A., Leor J. (1999). Natural Disaster Plus Wake-up Time: A Deadly Combination of Triggers. Am Heart J., 137: 779. 98. Knoll T., Wimmer M. L. J., Gumpinger F., Haberl R. L. (2002). The Low Normothermia Concept-Maintaining a Core Body Temperature Between 36 and 37 ºC in Acute Stroke Unit Patients. Journal of Neurosurgical Anesthesiology, Volume 14, Number 4, 304-308. 99. Koller C. F. (2001). The Role of Glycoprotein IIb/IIIa Inhibition in the Management of Acute Coronary Syndromes. Heart&Lung, Volume 30, Number 5, 321-331. 100. Komsuoğlu B. (2000). Akut Miyokard İnfarktüsü. Klinik Kardiyoloji- Kardiyovasküler Farmakoloji-Kardiyovasküler İlaç Rehberi, 121-159. 101. Korkmaz M. E. (1998). İskemik Kalp Hastalıkları. İç Hastalıkları El Kitabı, 51-67. 102. Korugen Ü. ve ark (2000): Obezitenin Tanımı, Sınıflandırılması, Ölçüm Yöntemleri, Epidemiyolojisi. Klinik Obezite, Obezite Çalışma Grubu Yayınları, Roche, Mart, 1. Baskı. 103. Leira R., Rodriguez-Yanez M., Castellanos M., Blanco M., Nombela F., Sobrino T., Lizasoain I., Davalos A., Castillo J. (2006). Hyperthermia Is A Surrogate Marker of Inflammation-Mediated Cause of Brain Damage In Acute Ischaemic Stroke. Journal of Internal Medicine, 260: 343-349. 104. Lofmark R., Nordlander R., Orinius E. (1978). The Temperature Course in Acute Myocardial Infarction. Am Heart J., Aug; 96(2): 153-156. 105. Maeng M., Mortensson U. M., Kristensen J., Kristansen S. B., Andersen H. R. (2006). Hypothermia During Reperfusion Does Not Reduce Myocardial Infarct Size in Pigs. Basic Res Cardiol., 101: 61-68. 106. Marion D. W. (2004). Controlled Normothermia In Neurologic Intensive Care. Crit Care Med., 32(2): S43-S45. 107. Maynard S. J., Scot G. O., Riddell J. W., Adgey A. A. J. (2000). Management of Acute Coronary Syndromes. BMJ, 321: 220-223. 108. MI Kulübü ve TÜMAR Çalışma Grubu. TÜMAR-Türkiye Akut Miyokard İnfarktüsü Araştırması. Bristol-Myers Squibb. 200 109. Müderrisoğlu H., Yıldırır A. (2001). Akut Koroner Sendromlar ve Sınıflaması. Türk Kardiyoloji Dergisi, Akut Koroner Sendromlar Ek Sayı, 4(3): 12-5. 110. Naito K., Anzai T., Yoshikawa T., Maekawa Y., Sugano Y., Kohno T., Mahara K., Okabe T., Asakura Y., Ogawa S. (2007). Increased Body Temperature After Reperfused Acute Myocardial Infarction Is Associated With Adverse Left Ventricular Remodeling. Journal of Cardiac Failure, 13(1): 25-33. 111. Newton K. M., Froelicher E. S. (1995). Coronary Heart Disease Risk Factors. Cardiac Nursing, Third Edition, 200-211. 112. Nişancı Y. (2004). Akut Miyokard İnfarktüsünün Komplikasyonları. Klinik Kardiyoloji, MN Medikal&Nobel Tıp Kitap Sarayı, Ankara, 81-90. 113. O’Rourke R. A., Schlant R. C., Douglas J. S. (2002). Kronik İskemik Kalp Hastalığına Tanı ve Yaklaşım. Hurst’s The Heart, 3. Cilt, Onuncu Baskı, 12071231. 114. Okay T. (2002). ST Segment Çökmeli Akut Koroner Sendromlarda Farmakolojik Tedavi. MI Kulübü, Akut Koroner Sendromlar El Kitabı, 173-181. 115. Onat A. (2000). TEKHARF. Türk Erişkinlerinde Kalp Sağlığı, Risk Profili ve Kalp Hastalığı. Ohan Matb. Ltd Şti. İstanbul. 116. Onat A. Halkımızda Kardiyovasküler Mortalite. Hiperlipidemi ve Ateroskleroz, Bristol-Myers Squibb, 10-19. 117. Öngen Z. (2002). Akut Miyokard İnfarktüsünde Tıpsal Tedavi: Güncel Yaklaşım. İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, İç Hastalıklarında Aciller Sempozyum Dizisi, 29, 69-89. 118. Öngen Z. (2002). ST Segment Yükselmeli Akut Koroner Sendromlarda Hastane Öncesi Tanı ve Tedavi İlkeleri. MI Kulübü, Akut Koroner Sendromlar El Kitabı, 69-83. 119. Özdamar K. (2003). Modern Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Kaan Kitabevi, 1. Baskı, Eskişehir, 109. 120. Özden K. (2005). Akut ST Yükselmeli Miyokard İnfarktüsünde İşlem Öncesi Serum Hs-CRP Düzeyinin Prognostik Önemi. Sağlık Bakanlığı Kartal Koşuyolu Kalp Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Uzmanlık Tezi, İstanbul. 121. Palatini P. (2000). Heart Rate in Myocardial Infarction. Heart Rate A Major Cardiovascular Risk Factor, Torino, Italy, 25-29. 201 122. Payvar S., Orlandi C., Stough W. G., Elkayam U., Ouyang J., Casscells S. W., Gheorghiade M. (2006). Comparison of 60-Day Mortality In Hospitalized Heart Failure Patients With Versus Without Hypothermia. The American Journal of Cardiology, 98(11): 1485-88. 123. Pehlivanoğlu S. (2002). Akut Koroner Sendromların Klinik Epidemiyolojisi. MI Kulübü, Akut Koroner Sendromlar El Kitabı, 9-27. 124. Pehlivanoğlu S., Şuekinci S. (2003). Koroner Kalp Hastalığı-Miyokard İnfarktüsü. Kardiyoloji, 123-152. 125. Pereira D., Linder J., Rabacal C., Ribeiro H., Nuno L., Carvalho E., Afonso J. S., Fernandes J. S. (1993). Fever in the First 48 Hours of an Acute Myocardial Infarct Treated with Fibrinolytics-an Indicator of Nonreperfusion of the Coronary Vessels?. Rev Port Cardiol., Sep; 12(9): 725-9, 699-700. 126. Portney L. G., Watkins M. P. (1993). Power Analysis and Determination of Sample Size. Foundations Of Clinical Research Applications To Practice, Appleton&Lange, Norwalk, Connecticut, 651-667. 127. Potter P. A., Perry A. G. (1985). Assessment of Vital Signs. Fundamentals of Nursing Concepts, Process and Practice, 563-595. 128. Qian Y.Y., Meng O. Y., Wang Z. Z., Ma Y., Wang Y. Z., Dong Z. N. (2004). Experimental Study of The Effects of Mild Hypothermia on The Acute Myocardial Infarction Size in The Rabbits With Coronary Artery Reperfusion. Zhongguo Wei Zhong Bing Ji Jiu Yi Xue, Mar; 16(3): 129-32. 129. Reith J., Jorgensen H. S., Pedersen P. M., Nakayama H., Raaschou H. O., Jeppesen L. L., Olsen T. S. (1996). Body Temperature in Acute Stroke: Relation to Stroke Severity, İnfarct Size, Mortality and Outcome. Lancet, Feb 17; 347(8999), 422-425. 130. Risoe C., Kirkeby O. J., Grottum P., Sederholm M., Kjekshus J. K. (1987). Fever After Acute Myocardial Infarction in Patients Treated with Intravenous Timolol or Placebo. Br Heart J., Jan; 57(1): 28-31. 131. Risoe C., Kirkeby O. J. (1986). Reduction of the Pyrexial Response to Acute Myocardial Infarction by Beta-Adrenoceptor Blockade. Acta Med Scan., 219(3): 271-274. 202 132. Ryan C. J., DeVon H. A., Zerwic J. J: (2005). Typical and Atypical Symptoms-Diagnosing Acute Coronary Syndromes Accurately. AJN, February, Volume 105, Number 2, 34-36. 133. Ryan C. J., Zerwic J. J. (2003). Perceptions of Symptoms of Myocardial Infarction Related To Health Care Seeking Behaviors in The Elderly. J Cardiovasc Nurs., 18(3): 184-196. 134. Ryan C. J., Zerwic J. J. (2004). Knowledge of Symptom Clusters Among Adults ar Risk for Acute Myocardial Infarction. Nursing Research, Volume 53, Number 6, 363-369. 135. Ryan T. J. (1999). 1999 Update: ACC/AHA Guidelines for the Management of Patients with Acute Myocardial Infarction. Journal of the American College of Cardiology, Volume 34, Number 3, 890-911. 136. Rzeszutko L., Legutko J., Kaluza G. L., Wizimirski M., Richter A., Chyrchel M., Heba G., Dubiel J. S., Dudek D. (2006). Assessment of Culprit Plaque Temperature By Intracoronary Thermography Appears Inconclusive in Patients With Acute Coronary Syndromes. Arterioscler Thromb Vasc Biol., 26: 18891894. 137. Saka B. (2004). Akut Koroner Sendromlarda İki Farklı Troponin I Ölçüm Sisteminin Cihaz Performansları Açısından Karşılaştırılması ve Farklı Örnek Alımlarının Ölçüm Sonucuna Etkilerinin Değerlendirilmesi. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya ve Klinik Biyokimya Bölümü, Uzmanlık Tezi, İstanbul. 138. Santiago P., Tadros P. (2002). Non-ST-Segment Elevation Syndromes. Postgraduate Medicine, Volume 112, Number 1, July. 139. Schmermund A., Rodermann J., Erbel R. (2003). Intracoronary Thermography. Herz, 28(6): 505-512. 140. Scholte op Reimer W. J. M., Hansen C. H., De Swart E. A. M., Boersma E., Simoons M. L., Deckers J. W. (2002). Contribution of Nursing to Risk Factor Management as Perceived by Patients with Established Coronary Heart Disease. European Journal of Cardiovascular Nursing 1, 87-94. 141. Sehdev P. S., Mackowiak P. A. (2005). Fever in the ICU Patient. http://www.ochsnerfoundation.org/pdfs/OCR1103.pdf, Erişim Tarihi 16 Şubat 2005. 203 142. Serlin R. C., Mendoza T. R., Nakamura Y. et all (1995). When Is Cancer Pain Mild, Moderate or Severe? Grading Pain Severity By Its Inference with Function. Pain, 61, 277-84. 143. Shindo N., Tanaka N., Kobori Y., Kobayashi H., Teramoto T., Takazawa K., Yamashina A. (2005). Intracoronary Temperature In Patients With Coronary Artery Disease. J Cardiol., 45(5): 185-91. 144. Skov P., Underhill Motzer S. (1995). History Taking and Physical Examination. Cardiac Nursing, Third Edition, 226-258. 145. Staven K., Saxholm H., Smith-Erichsen N. (1997). Accuracy of Infrared Ear Thermometry in Adult Patients. Intensive Care Med, 23: 100-105. 146. Stefanadis C., Diamantopoulos L., Vlachopoulos C., Tsiamis E., Dernellis J., Toutouzas K., Stefanadi E., Toutouzas P. (1999). Thermal Heterogeneity Within Human Atherosclerotic Coronary Arteries Detected In Vivo. Circulation, 99: 1965-1971. 147. Stefanadis C., Diamantopoulos L., Dernellis J., Economou E., Tsiamis E., Toutouzas K., Vlachopoulos C., Toutouzas P. (2000). Heat Production of Atherosclerotic Plaques and Inflammation Assessed By The Acute Phase Proteins in Acute Coronary Syndromes. J Mol Cell Cardiol., 32: 43-52. 148. Stefanadis C., Toutouzas K., Tsiamis E., Stratos C., Vavuranakis M., Kallikazaros I., Panagiotakos D., Toutouzas P. (2001). Increased Local Temperature in Human Coronary Atherosclerotic Plaques: An Independent Predictor of Clinical Outcome in Patients Undergoing A Percutaneous Coronary Intervention. J Am Coll Cardiol., 37: 1277-83. 149. Stefanadis C., Toutouzas K., Vavuranakis M., Tsiamis E., Tousoulis D., Panagiotakos D., Vaina S., Pitsavos C., Toutouzas P. (2002). Statin Treatment is Associated With Reduced Thermal Heterogeneity in Human Atherosclerotic Plaques. European Heart Journal, 23: 1664-1669. 150. Sund-Levander M., Grondzisky E., Loyd D., Wahren L. K. (2004). Errors in Body Temperature Assessment Related to Individual Variation, Measuring Technique and Equipment. International Journal of Nursing Practice, 10: 216223. 204 151. Suzuki S., Hotchkiss J. R., Takahashi T., Olson D., Adams A., Marini J. (2004). Effect of Core Body Temperature on Ventilator-Induced Lung Injury. Critical Care Medicine, January, 32(1): 144-149. 152. Tazbir J., Keresztes P. A. (2005). Management of Clients With Functional Cardiac Disorders. Medical-Surgical Nursing, Clinical Management for Positive Outcomes, 7 th Edition, Elsevier Saunders, 1627-1641. 153. Tazbir J., Keresztes P. A. (2005). Management of Clients With Myocardial Infarction. Medical-Surgical Nursing, Clinical Management for Positive Outcomes, 7 th Edition, Elsevier Saunders, 1701-1730. 154. The Joint European Society of Cardiology/American College of Cardiology Committee (2000). Myocardial Infarction Redefinede-A Consensus Document of The Joint European Society of Cardiology/American College of Cardiology Committee for the Redefiniton of Myocardial Infarction. Journal of the American College of Cardiology, Volume 36, Number 3, 959-969. 155. Theroux P., Fuster V. (1998). Acute Coronary Syndromes Unstable Angina And Non-Q Wave Myocardial Infarction. Circulation, 97: 1195-1206. 156. Tokgözoğlu L. (2004). Akut Koroner Sendromlarda Tanım ve Risk Belirlemesi. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji, Akut Koroner Sendromlar Özel Sayısı, 17(2): 72-75. 157. Toutouzas K., Vaina S., Tsiamis E., Vavuranakis M., Mitropoulos J., Bosinakou E., Toutouzas P., Stefanadis C. (2004). Detection of Increased Temperature of The Culprit Lesion After Recent Myocardial Infarction: The Favorable Effect of Statins. Am Heart J., 148: 783-8. 158. Tucker S. M., Canobbio M. M., Paquette E. V., Wells M. F. (1996). Acute Myocardial Infarction. Patient Care Standarts Collaborative Practice Planning Guides, Six Edition, 125-128. 159. Tucker S. M., Canobbio M. M., Paquette E. V., Wells M. F. (1996). Risk for Altered Body Temperature. Patient Care Standards Collaborative Practice Planning Guides, Six Edition, 26. 160. in Ulrich S. P., Canale S. W. (2003). Nursing Care Planning Guides: for Adults Acute Extended and Home Care http://www1.us.elsevierhealth.com/SIMON/Ulrich/Constructor. Setting. 205 161. Van Breda E. J., Van Der Worp H. B., Van Gemert H. M., Dippel D. W. (2003). Treatment of Stroke by Reducing the Body Temperature; “Paracetamol (acetaminophen) in Stroke” (PAIS): Start of a Clinical Trial. Ned Tijdschr Geneeskd, Oct 4; 147(40), 1976-1978. 162. Virmani R., Burke A. P. (2004). Pathology of Myocardial Ischemia, Infarction, Reperfusion, and Sudden Death. Hurst’s The Heart, Eleventh Edition, 1223-1236. 163. Wang Y., Lim L. L. Y., Levi C., Heler R. F., Fisher J. (2000). Influence of Admission Body temperature on Stroke Mortality. Stroke, 31: 404-409. 164. Wenger N. K. (1997). Coronary Heart Disease: An Older Woman’s Major Health Risk. BMJ, 315: 1085-1090. 165. Werf F. D., Ardissino D., Betriu A., Cokkinos D. V., Falk E., Fox K. A., Julian D., Lengyel M., Neumann F. J., Ruzyllo W., Thygesen C., Underwood S. R., Vahanian A., Verheugt F. W., Wijns W. (2003). Management of Acute Myocardial Infarction in Patients Presenting with ST-Segment Elevation. European Heart Journal, 24, 28-66. 166. Williams H. (2002). Acute Coronary Syndromes. The Pharmaceutical Journal, Volume 269, November, 747-749. 167. Yalçınkaya S. (2006). ST Yüselmesiz Miyokard İnfarktüsünde Risk Belirlemesi. Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 6(1): 2-7. 168. Yoshimura M., Yause H, Nakayama M. et all (1999). Genetic Risk Factors For Coronary Artery Spasm. Circulation, 100 (suppl I): I-819. 169. Zambahari R. Kwok O. H., Javier S., Mak K. H., Piyamitr S., Tri Ho H. Q., Hwang J. J., Suryawan R., Chow W. H. (2007). Clinical Use of Clopidogrel In Acute Coronary Syndrome. Int J Clin Pract., 61(3): 473-81. 170. Zaremba J. (2004). Hyperthermia in Ischemic Stroke. Med Sci Monit., 10(6): RA148-153. 171. Zeraba W., Moss A.J., Raubertas R.F.(1994). Risk of Subsequent Cardiac Events in Stable Convalescing Patients After First Non-Q Wave and Q Wave Myocardial Infarction: Thelimited Role of Non-invasive Testing. Coronary Artery Disease, 5: 1009-18. 206 EK-I VERİ TOPLAMA FORMU 1. Tarih:....................................................Protokol No:............................................................ 2. Ad-Soyad:............................................................................................................................. 3. Adres:.................................................................................................................................... .............................................................................................................................................. 4. Tel: ....................................................................................................................................... 5. Yaş:....................................................................................................................................... 6. Cinsiyet 1) Kadın 2) Erkek 7. Meslek 1) Emekli 4) Serbest meslek 2) Memur 5) Ev Hanımı 3) İşçi 6) Diğer 8. Eğitim Durumu 1) Okur-yazar değil 4) Ortaokul mezunu 2) Okur-yazar 5) Lise mezunu 3) İlkokul mezunu 6) Yüksekokul/fakülte mezunu 9. Medeni Durum 1) Evli 2) Bekar 3) Boşanmış/Dul 10. Sosyal Güvence 1) SSK 2) Emekli Sandığı 3) Bağkur 4) Yeşil Kart 5) Diğer 11. Oturduğu Yer 1) İl 2) İlçe 12. Boy:........................ 3) Köy Kilo:........................... BMI:................................. 13. Risk Faktörleri 1) Hiperlipidemi 7) Erken menapoz/menapoz 2) HT 8) Oral kontraseptif kullanımı 3) DM: 9) Sigara: 1) İçen 1) Tip I 2) Tip II 4) Aile öyküsü (KAH, HT, DM, Hiperlipidemi) 5) Fiziksel inaktivite 6) Obezite 2) İçmeyen 3) Bırakan 10) Alkol: 1) İçen 2) İçmeyen 3) Bırakan 207 14. Koroner Kalp Hastalığı Öyküsü/Tipi: 1) Stabil anjina pektoris 2) Unstabil anjina pektoris 3) Geçirilmiş AMI 4) AMI’nden 72 saat önce anjina 5) Anjiyografi 6) PTKA 7) By-pass 15. Semptomların Başlama Saati:............................................................................................... 16. Acil Servise Geliş Saati:....................................................................................................... 17. Koroner Yoğun Bakım Ünitesine Geliş saati:...................................................................... 18. Semptomlar: 1) Göğüs ağrısı 2) Dişlerde/çenede ağrı 3) Omuz ve kollarda ağrı 4) Karın üst kadranında ağrı 5) Sırta vuran şiddetli ağrı 6) Soğuk terleme 7) Güçlükle soluk alma/nefes darlığı/soluk soluğa konuşma 8) Çarpıntı 9) Korku 10) Güçsüzlük 11) Baş dönmesi 12) Hıçkırık 13) Midede ağırlık hissi 14) Midede doluluk hissi 15) Midede basınç hissi 16) Midede rahatsızlık hissi 17) Mide ekşimesi/yanması 18) Hazımsızlık 19) Geğirme 20) Bulantı-kusma 21) Gaz şikayetleri 22) Çabuk yorulma 23) Sürekli yorgunluk hissetme 24) Ateş 25) Diğer: 208 19. Sendromun Lokalizasyonu 1) Anterior 7) İnferior 2) Anteroseptal 8) İnferior+anterior 3) Apikal 9) EKG değişikliği yok 4) Anterolateral 10) Lateral 5) İnferolateral 11) İnferoposterolateral 6) Posterior 20. Uygulanan Tedavi 1) Streptokinaz 8) Dijital 2) T-PA 9) Nitrat 3) Beta bloker 10) Antiaritmik 4) Kalsiyum antagonisti 11) Antihiperkolesterolemik 5) Antikoagülan 12) ASA 6) ACE inhibitörü 13) Diğer 7) Diüretik 14) İnotropik 21. Koroner Yoğun Bakım Ünitesinde Yatış (gün):....................................................... 22. Hastanede Yatış (gün):............................................................................................. 23. Komplikasyon:.......................................................................................................... 1) Tekrarlayan anjina, iskemi ve reinfarktüs 2) Hipertansiyon/hipotansiyon 3) İnfarktüs alanının genişlemesi ve anevrizma 4) Mural trombüs ve embolik komplikasyonlar 5) Kalp yetmezliği 6) Perikardit 7) AF/flatter 8) AV Blok 9) Kardiyojenik şok 10) Serebrovasküler olay 11) Paroksismal SVT 12) VT 13) VSD/MY 14) VF 15) Diğer 24. Exitus: 1) Evet 2) Hayır 25. Exitus nedeni......................................................................................................................... 209 EK-II ÖLÇÜM ÇİZELGESİ Geliş Saati 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Ölçüm Saati Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Geliş CK CK-MB Troponin Saat Ortam Isısı NOT: Ağrı Başlangıcının 24. Saati 21 22 23 24 210 ÖLÇÜM ÇİZELGESİ Geliş Saati 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 Ölçüm Saati Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Ağrı Başlangıcının 48. Saati CK CK-MB Troponin Saat Ortam Isısı NOT: 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 211 ÖLÇÜM ÇİZELGESİ Koroner Yoğun Bakım Koroner Yoğun Bakım Ölçümler Ölçümler Vücut Sıcaklığı Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kalp Hızı Kan Basıncı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Göğüs Ağrısı Koroner Yoğun Bakım Koroner Yoğun Bakım Ölçümler Ölçümler Vücut Sıcaklığı Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kalp Hızı Kan Basıncı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Göğüs Ağrısı Koroner Yoğun Bakım Koroner Yoğun Bakım Ölçümler Ölçümler Vücut Sıcaklığı Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kalp Hızı Kan Basıncı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Göğüs Ağrısı NOT: 212 ÖLÇÜM ÇİZELGESİ Servis Servis Ölçümler Ölçümler Vücut Sıcaklığı Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kalp Hızı Kan Basıncı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Göğüs Ağrısı Servis Servis Ölçümler Ölçümler Vücut Sıcaklığı Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kalp Hızı Kan Basıncı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Göğüs Ağrısı Servis Servis Ölçümler Ölçümler Vücut Sıcaklığı Vücut Sıcaklığı Kalp Hızı Kalp Hızı Kan Basıncı Kan Basıncı Göğüs Ağrısı Göğüs Ağrısı NOT: 213 EK-III ETİK KURUL İZİN YAZISI 214 215 EK-V BİLGİLENDİRİLMİŞ ONAM FORMU Bu araştırmanın amacı; kalp krizi geçiren hastalarda koroner yoğun bakım ünitesine yatış sırasındaki ve hastanede kalınan süre içerisindeki vücut sıcaklığı değişikliklerinin hasta sonuçlarına (kan basıncı, kalp atım sayısı, göğüs ağrısı, krizin tipi, ciddiyeti, etkilediği alan, büyüklüğü, tedavisi, komplikasyon gelişimi, yoğun bakım ünitesinde ve hastanede yatış günü) etkisini araştırmaktır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar sizin gibi kalp krizi geçiren hastaların tedavisinin ve izleminin daha etkili bir şekilde yapılmasına katkı sağlayacaktır. Araştırma sırasında size birtakım sorular yöneltilecek, kardiyoloji yoğun bakım ünitesine geldiğinizde, göğüs ağrınızın başlangıcının ilk 24 saatinde iki saat, ikinci 24 saatinde dört, koroner yoğun bakımda kaldığınız diğer günlerde altı saat ve serviste kaldığınız sürece 12 saat aralıklarla kulağınızdan vücut sıcaklığınız ölçülecek, nabzınız sayılacak ve tansiyonunuza bakılacaktır. Ayrıca koroner yoğun bakım ünitesine geldiğinizde, göğüs ağrınızın 24. ve 48. saatinde kan testleri yapılacaktır. Bu araştırma ile ilgili olarak kararınızı verirken gerek duyduğunuz bilgileri istemeye, doğru, anlaşılır ve doyurucu yanıtlar almaya hakkınız vardır. Araştırmaya katılıp katılmamakta tümüyle özgürsünüz. Katılmama yönündeki kararınız burada size verilen hizmeti hiçbir şekilde olumsuz yönde etkilemeyecektir. Bu araştırmanın tüm aşamalarında sizden elde edilecek bilgiler özenle korunacak ve gizli tutulacaktır. Ben ………………………………………………. Yukarıda yazılı olan bilgileri okudum ve anladım. Araştırma hakkında sözlü olarak bilgilendirildim. Sorularıma kanımca yeterli yanıtlar aldım. Bana verilen hizmeti etkilemeksizin ve araştırmanın herhangi bir aşamasında çekilebilmek ve o ana kadar şahsımda elde edilen bilgiler üzerindeki haklarımdan vazgeçmemek koşulu ile araştırmaya katılmayı kabul ediyorum. Tarih: Hastanın/Yakınının Adı-Soyadı: İmza: 216 ÖZ GEÇMİŞ Serap ÖZER 29.05.1977 yılında İzmir’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İzmir’de tamamladı. 1994-1995 öğretim yılında Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu’nda yüksek öğrenimine başladı ve 1997-1998 öğretim yılında “Astımlı Hastaların Bilgi Düzeylerinin İncelenmesi” konulu lisans teziyle dönem birincisi olarak mezun oldu. 1998 yılı Eylül ayında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniğinde servis hemşiresi olarak çalışmaya başladı. 1998-1999 öğretim yılında Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün açmış olduğu yüksek lisans sınavlarında başarılı olup, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalında lisansüstü eğitimine başladı. Mart 2000 tarihine kadar yüksek lisans çalışmaları ile servis ve koroner yoğun bakım hemşireliği görevini birlikte yürüttü. 1999 yılı Aralık ayında Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalına Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2002 yılında “Kalp Yetmezlikli Hastalarda Sağlık Davranışları ve Yaşam Kalitesi İlişkisinin İncelenmesi” konulu teziyle yüksek lisans programını tamamladı. Aynı yıl Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Doktora Programına başladı. Eylül 2004’de Doktora Yeterlilik, Nisan 2005’te Doktora Tez Öneri Sınavına girdi. Türk Hemşireler Derneği, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Mezunlar Derneği, İç Hastalıkları Hemşireliği Derneği, Türk Kardiyoloji Derneği (Kardiyovasküler Hemşirelik ve Teknisyenlik Çalışma Grubu), Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireleri Derneği üyesi olan araştırmacı halen Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak görevine devam etmektedir.