JVİ MedMsi B : 47 19 . 2 s 1980 O : 2 den sonra İslam

advertisement
JVİ MedMsi
B : 47
den sonra İslam dininin gerçek anlamını bilemeyen,
din ve devlet adamları 100 yıllar boyunca bilimsel
çalışmaları, buluşları Allah'ın emirlerine aykırı birer
küfür saymışlar ve islam Dininin gerçek anlamını
kavrayamamışlardır. Aksiyonlarını Allah'ın emirleri­
ne göre değil, kişisel çıkarlarıyla, bilgisiz anlayışla­
rının emirlerine göre yönetmişler, Allah adına, din
adına ve Peygamber adına her çeşit zulüm ve sal­
dırganlıktan çekinmemişler ve hatta kendileri gibi dü­
şünmeyenlerin kâfir olduklarına, dine dayanarak yan­
lış fetvalar vermişlerdir.
Her gerçek dindar tarih sayfalarına baktığı za­
man bir çok haksızlıklar, ahlaksızlıklar ve cinayet­
lerle karşı karşıya gelmekte ve derin bir üzüntü duy­
maktadır. Bir ahlak ve akıl dini olan tslam dini ve
bu dinin kurucusu Yüce Peygamberimiz, bu tür ah­
laksızlıklara, haksızlıklara ve cinayetlere karşıdır.
Değerli arkadaşlarım, günün koşulları ile ilgili
olduğu için bir konuyu anımsatmakta yarar görüyo­
rum. Kuranı Kerim'de Habil ile Kabil öyküsüne- ad­
ları söylenmeden değinilir. Bildiğiniz gibi, Habil ile
Kabil Hazreti Adem'in oğludur. (AP sıralarından
«Hâbil» sesleri) «Hâbil» diyorum, duymuyorsunuz
ki. İkisi de Hazreti Adem'in oğludur. İkisi de birer
kurban sunarlar; Habil'in kurbanı kabul edilir, Kabil'inki kabul edilmez. Kıskançlığa kapılan Kabil
kardeşi Habil'i öldürür; böylece insanın yaradılışın­
dan sonra ilk kardeş kanı dökülür. Bu konu böylece
anlatıldıktan sonra Kuranı Kerim'de şöyle denir:
«Kim bir kimseyi bir kimseye veya yer yüzünde boz­
gunculuğa karşılık öldürürse bütün insanları öldür­
müş gibi olur.»
Değerli arkadaşlarım, Habil ve Kabil öyküsüne
kısaca değinmemin başlıca nedeni, ülkemizde her
geçen gün çoğalan üzücü ve yürek parçalayıcı olay­
lar karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı örgütünün
henüz özlemini duyduğumuz düzeye kavuşmamış ol­
masıdır. İmam sözcüğü «Emam» sözcüğünden üretil­
miştir. Arapçada emam, ön taraf anlamındadır. Ön
tarafta olacak olan her yönde önder olmalıdır. Bir
imam bir parti sempatizanının imamı değil, camiye
gelen ve arkasında el bağlayan tüm Müslümanların
imamı olmalıdır.
Bir vaiz ya da müftü kürsüde konuşurken ahlak
aşılamalıdır, kardeşlik aşılamalıdır. Din görevlilerin­
den politikacı olmaya heveslenenler varsa, Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından, derhal görevlerinden
alınmalıdır. İbadet yerlerimizden politikayı dışarı çı­
karabildiğimiz ölçüde, biz politikacılar olarak, er­
demli olabiliriz,
19 . 2 s 1980
O :2
Değerli Bakan arkadaşımdan bilhassa bu konuda
çok titiz olmasını rica ediyorum.
,
Değerli arkadaşlarım, İslam dini erdemlik dini­
dir, kardeşlik dinidir ve sevgi dinidir. Gerçek din ada­
mı din duygusunun gücünü sevgiden alan ve sevgi aşı­
layan, kardeşlik aşılayan ve ahlak aşılayan din ada­
mıdır. Gerçek din adamı bağnaz olmayan, hoşgörülü
olan din adamıdır ve gerçek dindar, camiye gidip
namaz kılana gerici, yobaz demeyen; namaz kılamayana da kâfir, zındık demeyen insandır.
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bitirirken 50 bi­
nin üstünde din görevlisi olan Diyanet İşleri Başkan­
lığının çok önemli görevi ve sorumluluğu olduğunu
vurgulamak isterim.
Israrla tekrar ediyorum, ibadethanelerimiz politi­
kanın tamamen dışında tutulmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığının bastıracağı hutbeler
yurdun her tarafında ve tüm camilerimizde okunma­
lıdır. Ehliyeti olmayan kimselere asla dini konuşma
yaptırılmamahdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı sadece iktidarda olan
partinin ya da partilerin değil, tüm nüfusumuzun hiz­
metinde olmalıdır. Yurt dışında Ramazan aylarında
görevlendirilen din görevlileri her yıl hemen hemen
aynı kişilerden değil, hiç gönderilmeyen din adamla­
rından olmalı ve böylece sosyal adalet sağlanmalı­
dır.
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bitirmeden bir
konuya kısaca değineceğim. Az önce çok değerli Sa­
yın Başkanım, sunduğum soru önergesinin metnini
tam olarak okumamış ve karşıda gazeteciler, değerli
basın, Sayın Başkanımın okuduğu şekilde sanırım
kaydetmişlerdir.
Benim soru önergem; «Belediyelerde kıyılan ni­
kâh geçerli midir?» anlamında değildir. Onun öncesi
vardır, ki eski bir deyimle siyak ü sibakı vardır.
Öncesi nedir? Ben şöyle soru sormuştum: Milli­
yetçi Hareket Partisinin sözcüsü arkadaşım burada
konuşma yaparken dini nikâh yapmayan kimselerden
doğacak olan çocukların, çok affedersiniz, hepiniz­
den özür diliyorum... (AP sıralarından «Söyleme»
sesleri)
Peki size saygım olduğu için söylemiyorum, zaten
onu basın duymuştur. Ben bu kanaatte değilim. Ni­
kâh müessesesinin kurulmasının nedeni, mezhebi ta­
yin içindir. Doğacak olan çocuğun babaya ait oldu­
ğunu saptamak içindir. İslam hukukunda icab ü ka­
bul denen bir müessese vardır. Aldığın, kabul etti­
ğin zaman 2 şahit varsa nikâhtır; onun için, biz he-
— 3Q6 —
Download