Köşe Yazıları – 14/12/2016

advertisement
Köşe Yazıları – 14/12/2016
SABAH
Bu bir milattır
Fahrettin Altun
Nasıl ki Gaziantep katliamı DEAŞ'la
mücadelede bir milat oluşturduysa Beşiktaş
katliamı da PKK ile mücadelede bir milat
niteliği taşımalıdır. Hem sınırlarımız içinde, hem
de sınırlarımız dışında PKK ile mücadelede yeni
bir faza geçmek durumundayız.
Öncelikle Türkiye'de faaliyet gösteren, PKK ile
ilişkili bütün kurumların çökertilmesi şart. Bu
kurumlarda görev yapan kişilerin, PKK'ya
yardım ve yataklık yapan aktörlerin, PKK'ya
toplumsal alanda, konvansiyonel yahut sosyal
medyada propaganda desteği verenlerin de
ivedilikle yargı önüne çıkarılması gerekiyor.
Yürütme organının bu konudaki kararlılığı açık
ve net. Aynı kararlılığın yargı kanadında da
sürdürüldüğünden emin olmak gerekir.
Fakat yeni dönemde PKK ile sadece sınırlarımız
içinde mücadele edemeyeceğimiz çok açık.
PKK ile sınırlarımız dışında da mücadele
etmemiz gerekiyor. Zaten PKK'nın Türkiye'de
son dönemde başlattığı yeni terör dalgası
sınırlarımız dışında, özellikle Suriye'de yaşanan
gelişmelerle ilgili.
PKK, Suriye'de kendisine sunulan imkânları
Türkiye'ye karşı da kullanmak istedi ve
Türkiye'nin Suriyeleştirilmesi projesinin başat
aktörlerinden biri olarak devreye girdi. FETÖ ile
ve DEAŞ'la el ele!
Beşiktaş'ta cumartesi günü yaşanan katliamın
ardından PKK'nın Suriye'deki varlığı
Türkiye'nin açık hedefi haline gelmiştir.
Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından Fırat'ın
batısı - doğusu ayrımı geçerliliğini yitirmiştir.
Türkiye'nin ulusal güvenliğini temin etmek için
güney sınırındaki PKK varlığını temizlemesi
gerekmektedir. Türkiye, sınırındaki DEAŞ
varlığını temizledikten sonra DEAŞ'ın Türkiye
içindeki varlığının ve etki gücünün nasıl
sınırlandığını hep birlikte gördük.
Obama yönetimi tam da Türkiye'nin bu
değerlendirmeyi yaptığını bildiği için dostu
PKK'yı giderayak bir kez daha ağır silahlarla
teçhiz etti. Obama ve güvenlik danışmanları hâlâ
"caydırıcı" unsurlarla Türkiye'yi köşeye
sıkıştırabileceklerini varsayıyorlar. Yanılıyorlar.
Yeni dönemde PKK ile mücadelenin uluslararası
boyutu sadece Suriye'yle sınırlı değil.
Irak'taki PKK varlığı da dikkate alınması
gereken bir unsur. Fakat Suriye ve Irak dışında,
özellikle Avrupa'daki PKK varlığına karşı da
dikkatli bir mücadele yürütülmek zorunda.
AB ülkelerinin PKK'ya verdiği destek malum.
Güya geçmişte PKK'yı terör örgütü ilan
etmişlerdi. Buna göre AB ülkelerinin kendi
sınırları içinde PKK'nın finans kaynaklarına
müdahale edecek, faaliyetlerini
sınırlandıracaklardı.
Öyle olmadı tabii ki. Mesele Türkiye'yi köşeye
sıkıştırmak, onun kendi ad ve hesabına hareket
etmesini engellemek olunca iş değişiyor.
Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, Danimarka
ve Yunanistan başta olmak üzere AB ülkeleri
PKK'ya hem ideolojik, hem lojistik destek
sağlıyor. Bu yılki bütçeden PKK'nın
Avrupa'daki derneklerine tam 30 milyon euro
hibe ettiler. Suriye'de PKK'ya verdikleri silahları
saymıyorum bile. Türkiye'nin istediği ve sayıları
300'ü aşan PKK'lı teröristi sınır dışı etmemekte
direniyorlar. Şu anda PKK'nın azılı teröristleri
Avrupa'da ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor,
dahası Türklere yönelik saldırılara girişiyorlar.
Öte yandan PKK'lılar öyle görünüyor ki
Türkiye'de sağlayamadıkları Türk- Kürt
çatışmasını Avrupa'da sağlamak için gayret sarf
ediyorlar. Bu tehlikeye karşı duyarlı olmak,
Avrupa'daki Türkiye vatandaşlarının
emniyetlerinin sağlanması ile ilgili gayret
göstermek zorundayız. Öyle görünüyor ki yeni
dönemde Avrupa'daki Türkler konusunda daha
agresif bir dış politika çizgisine ihtiyacımız
olacak.
Türkiye, PKK ile bu mücadeleyi verirken, iç
savaşa çekilme çabalarına karşı başarılı bir savaş
verirken, öte yandan Suriye'de içler acısı bir
tablo yaşanıyor. Halep, ne yazık
ki Esedrejiminin kanlı ellerine teslim edilmiş
durumda. Allah Halep'teki mazlum
kardeşlerimizin, masum insanların yardımcısı
olsun.
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
STAR
Duru’nun ahı hepsini kahreder
Yalçın Akdoğan
Küçüğüm, daha çok küçüğüm” diye tarifsiz
duygularla ay-yıldızlı tabutlara bakan küçük
gözler…
Çaresizce havaya kalkan, kanatlanan babasını
okşamaya çalışan minicik eller…
Şehit emniyet müdürümüzün küçük kızı Duru
hepimizin yüreğini dağladı. ‘Babaam’ diye
bağıran küçük yavrucakların küçük kalpleri büyük
bir acıyla sarsıldı.
Babalar şehit oldu, en yüksek makamlara
yükseldiler. Ama geride Fatih Selim’ler,
Kaan’lar, Buğra’lar, Dilara’lar, Serkan’lar,
Hakan’lar, Efe’ler, daha nice çocuk var… Bu
acıya göğüs germesi gereken asıl kahramanlar
onlar… Alçak teröristler onların umutlarını,
sevdalarını, anne-babalarını yok ettiler. Devlet hain
teröristlerden elbette hesap soracak ama
asıl Duru’ların, Efe’lerin ahu eninleri arşı alayı
titretecek, bu katilleri kahredecek.
Dünyada bütün terör saldırıları, savaşlar,
çatışmalar önce çocukları vuruyor. Ya masum
canlarını alıyor ya da onların gelecek umutlarını
yok ediyor.
Dün Halep’ te 11 kadınla 13 çocuğu diri diri
yakan Esed’in katil sürüsü
Şebbihalarınyaptıkları bu alçaklığın başka bir
yüzü… Kafa kesen DEAŞ’ın acımasız, gaddar
cinayetleri alçaklığın diğer yüzü…
Ya FETÖ’nün 15 Temmuz’ da şehit ettiği
aslanların evlatları? Halil Kantarcı’ nın oğulları Ali
Cihat ve Ömer Tarık’ ın laneti FETÖ’ cüleri yakıp
kavurmayacak mı?
Bir de annesinin karnında olup babalarıyla
tanışmayan 3 aylık, 5 aylık, 7 aylık bebekler var…
Annesinin karnındaki minicik kalbi durdurarak
doğmamış bebeği şehit edenler Allah’ın kahhar
isminden kurtulabilirler mi?
Cana kasteden katillerin birbirinden farklı yok…
Onların kör ideolojileri, sapkın hayalleri, vicdansız
kalpleri kan döktükçe daha da iğrençleşiyor.
İ nsan, katil sürüsüne dönüşen PKK’lıları,
Şebbihaları, FETÖ’cüleri, DEAŞ’çıları görünce
yüzlerine tüküresi ve lanet olsun sizin peşinde
koştuğunuz hedeflere diye haykırası
geliyor.PKK devleti, FETÖ devleti, DEAŞ devleti,
Baas devleti kurmak isteyenlerin sarıldıkları ırk,
din, mezhep, ideoloji hepsi koskoca bir yalan… Bir
masumu, bir bebeği, bir canı yok eden, o küçücük
yavruları öksüz-yetim bırakan ancak Şeytan’ın
maskarası olur.
Masum insanları yok ederek varılacak bir menzil
yoktur. Bunun adı cinayettir, katliamdır, tefessüh
halidir.
PKK, stattan çıkanları hedef almadığını söyleyerek
lütfetmiş! Peki, o canlar, bu milletin evladı değil
mi, onlar insan değil mi?
Bölücü terör örgütünün kan dökerek, korku salarak
bir baskı unsuru olduğunu düşünen, hatta bunu
arzulayan siyasi uzantılarına ne demeli? PKK’nın
varlığıyla ve kanlı eylemleriyle güçlü
olabileceğini, ayakta durabileceğini düşünen bir
siyasi anlayış nasıl demokrat olabilir? PKK’ nın
alçak cinayetlerini terör olarak görmek yerine
mazur göstermeye çalışmak nasıl bir insanlıktır?
Terör örgütünün milletimizin canını yakacak
eylemler yapması elbette mümkündür, devletimiz
de milletimiz de bu mücadelenin kaçınılmazlığına
inanmış şekilde buna göğüs geriyor ama her
eylemin örgütü de, HDP’ yi de yakıp bitireceğini
bilsinler.
Bu olay üzerine hala ‘ama’lı cümleler kuranların,
eli kanlı örgütlerin katliamlarına mazeret üretmeye
çalışanların cinayetlerin ortağı olacağına hiç şüphe
yok. Bu çarpık bakış açısıdır terör örgütlerini
teşvik edip yeni eylemlere sevk eden…
Biz, kahraman şehitlerimizin emanetlerini
bağrımıza basar, onların şanlı mücadelesiyle gurur
duyarız. Ama bu katil sürüsüne kol kanat gerenler
bu utançla, bu ayıpla, bu hain lekeyle yaşamaktan
kurtulamazlar.
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
AKŞAM
Terör eşliğinde siyasi çözüm
arayanlar!
Vedat Bilgin
Terör örgütü PKK’ nın ideolojik ve politik
programı ve ona dayanan stratejik hedefleri bir
sorunun cevabını açıkça ortaya koymaktadır.
Zaman zaman PKK ile siyasi parti sanki ayrı
varlıklarmış gibi kabul edilip ‘Partinin neden
PKK’ya mesafe koyamadığının’ sorulması, bu
konuda kafa karışıklığı yaşandığını göstermektedir.
Konuyla ilgili yazıp çizenlerin bile meseleyi,
bütünüyle bu ‘ideolojik dilin’ dışında akıllarına
geldiği gibi anlatmaya çalışmaları sadece kendileri
açısından değil kamuoyunun oluşumu açısından da
ciddi bir sorundur.
Meselenin anlaşılması açısından önce şu hususun
belirtilmesi gerekir: “PKK’nın uyguladığı terör
tesadüfen seçilmiş bir yol değildir, örgüt terörü
bir yöntem olarak benimserken, kendi ideolojik
hedeflerine ulaşacak bir stratejiye göre
davranmaktadır. Bu ideolojik anlayışa göre,
şiddet örgütün politik faaliyetinin önünü açan
ve hedefe ulaşması için vazgeçilmez bir
yaklaşımdır.”
Terörün siyasete uzanması
Terör yapılanması, PKK’ ya bağlı muhtelif
örgütlenmeleri kapsayan bir ağa sahiptir. KCK
Anayasası’ nda bu örgütlenme ve mücadele
sürecinde farklı düzeylerdeki yapılara hangi
rollerin verildiği açıklanmıştır. Burada silahlı
mücadele ve siyasi mücadeleyi yürüten yasal parti
yapısı arasında hiyerarşik bir işbölümü
bulunmaktadır ki partinin silahlı unsurlara itaat
etmesi mecburiyeti vardır. Bir anlamda, parti
örgütsel şema içinde örgütün merkez yapısına bağlı
silahlı unsurların altında bir konumda olduğu
için ‘onu kurumsal bir şahsiyet’ olarak görmek
anlamsızdır.
“Beşiktaş katliamını yapan örgüte karşı
M eclis’teki üç parti ortak bir bildiri
yayımlayarak, bu cinayeti gerçekleştiren
PKK’yi lanetlerken etno-faşizan bir siyaset
takip eden partinin sözcülerinin ‘kimden gelirse
gelsin’ türünden sanki uzaydan gelen adamların
gerçekleştirdiği bir eylemi kınamaya
kalkışmaları, doğrudan doğruya onların terör
yapılanması karşısında tavır alabilecek
herhangi bir iradelerinin bulunmadığını
ispatlamaktadır.”
Yapılan tartışmalarda bu parti adına konuşanların
söyledikleri, nerede durduklarını ortaya koyduğu
gibi işlevlerinin ne olduğunu da açığa vuracak
niteliktedir. Söylenenlerden ilkinde, ‘PKK silahlı
mücadelede her yolu denemektedir ve denemeye
devam edecektir! Türkiye’nin örgüte karşı
ortaya koyduğu mücadele yıllar itibarıyla
göstermiştir ki ne kadar militan öldürülürse
öldürülsün örgüt pes etmemekte, eylemler
bitmemektedir; silahlı mücadeleyle bu örgütün
sonunu getiremezsiniz; o halde gelin masaya
oturup siyasi bir çözüme varalım’denilmektedir.
Şiddeti kutsayanlar
İşin ilginç tarafı, Türk Silahlı Kuvvetleri içinden
bazı üst düzey yöneticilerin de bu tür iddiaları
neredeyse tekrarlayarak, kendilerine göre ‘teröre
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
karşı politika önermeye’ kalkışmış olmalarıdır ki
bu durum, onların meseleyi anlamaktan ne kadar
uzak olduklarını göstermektedir. Silahlı unsurlarla,
eylemler ve terör üzerinden kendini üreten bir
yapının ‘eylem yapma gücünü yok
etmeden’ terörle mücadele etmeyi düşünen
bir ‘asker aklı’ simetrik olarak örgütün stratejisine
mahkûm olmaktan kurtulabilir mi?
“Parti sözcülerinin bu ifadesi, açıkça ‘örgüt
ABD, Suriye'nin kuzeyinde “ PKK
devleti” kurmak için bir Terör
Koridoru oluşturdu…
Ankara, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
başarıyla sürdürdüğü Cerablus harekâtıyla;
Washington'ın “PKK devleti” inşa etme
planını akamete uğrattı...
Buna karşılık; Terörizmin
Mühendisi olan ABD planından, vazgeçmiş
değil:
öldürmeye, cinayet işlemeye devam edecektir’
tehdidini taşımaktadır ki bu; katliamların
‘devleti bir siyasi çözüme mecbur bırakmak’
PKK-PYD-YPG'yi silahlandırmaya devam
ediyor!
maksadıyla yapıldığı itirafını da içinde
barındırmaktadır.” İkinci mesele, partinin silahlı
saldırılara, cinayetlere kısaca terör eylemlerine
dönük bir savunma anlayışıyla ‘kamuoyu
oluşturma’ ve uluslararası düzlemde örgütün dış
bağlantılarını kurarak ‘Türkiye karşıtı bir
lobicilik faaliyetinde’ aktif rol alması gibi bir
ABD'nin PKK terör örgütüne silah sevkiyatı
son haftalarda yoğunlaştı.
Silahları, CIA bünyesindeki bir kadro “farklı
ülkelerden” satın almak suretiyle” temin
ediyor.
işlevinin olmasıyla ilgilidir. Kısaca etno-faşizim
partizanlığı, bugün terör eylemlerini, cinayetleri
haklılaştırma ve mazur gösterme hareketidir. Bu
bir ‘siyaset’ biçimi midir?
Amerikan devletinin sözcüleri PKK
teröristleri ile katillerle olan bu derin
ilişkilerini “ayan beyan” ilan ettiler!
YENİ ŞAFAK
Terörizmi örgütleyerek devasa bir suç
işleyen ABD, bu durumu sanki “meşru bir iş
yapıyormuşçasına” dile getirirken; AK Parti
Hükümeti'nin Sözcüsü, PKK'yı maşa olarak
kullanan bir numaralı devletin (ABD'nin)
adını açıkça beyan etmekten
kaçınmamalıdır.
Yasımız ve intikamımız!
Tamer Korkmaz
Vaktiyle PKK terör örgütünü kim inşa
etmişti? ABD'ye bağlı Türkiye'deki Gladyo!
Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra Irak'ın
kuzeyinde konuşlandırılan Çekiç Güç;
PKK'yı silahlandırmış, pamuklara sarmıştı!
Amerikan devleti, dünden bugüne PKK
terör örgütünün derin patronudur!
*
PKK, bölgede Amerika Birleşik Terör
Devletleri'nin “ Kara Ordusu” konumundadır!
*
15 Temmuz darbe kalkışmasının
arkasındaki devletin de ABD olduğu gerçeği
“mütemadiyen” vurgulanmalıdır!
ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump
bile “ 13 CIA ajanı, 15 Temmuz'da Türkiye'deki
darbeye yardım etti” diye (seçim kampanyası
sırasında) tweet atabilmişken…
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
FETÖ darbe girişiminin sahne arkasındaki
devleti ya da istihbarat örgütünü (elde çok
sayıda çarpıcı kanıt varken) dile getirmemek
isabetli bir politika değildir!
*
ABD+İsrail+NATO+AB devletleri; Türkiye'nin
dostu veya müttefiki değildir.
Hiçbir zaman da olmadılar!
Politik/diplomatik lisanla geçmişten
günümüze bu şekilde ifade ediliyor olması,
söz konusu gerçeği asla değiştirmez.
*
İstanbul'daki son PKK-ABD-AB Canlı
Bomba Terörü'nün hemen ardından
Cumhurbaşkanı'nın “ Yasımızı kendi başımıza
tutacağız” diye konuşması fevkalade
manidardır!
Bu sözlere “ Öcümüzü veya intikamımızı da tek
başımıza alacağız” cümlesini ekleyebiliriz!
*
Bir yandan, maşaları olan PKK terör
örgütünü Bağımsız Müslüman Türkiye'ye
saldırtanlar; diğer taraftan yasak savma
kabilinden açıklamalar yapıyorlar, patlama
yerine gidip çelenk bırakıyorlar yahut
“timsah gözyaşları” döküyorlar!
İkiyüzlü tavırları, samimiyetsizlikleri fena
halde sırıtıyor…
İşte bu Batılı devletlere mensup
“düzenbazlığı hayat tarzı haline getirmiş”
sözcülerin, diplomatların, politikacıların
elleri kanlıdır...
Bunların alayı, terörist PKK'lılar kadar katildir!
TAKVİM
TAK operasyonu
Ergün Diler
DAHA önce birkaç kez yazdım. Önemli bir
kazaydı!
Daha doğrusu kaza süsü verilmiş suikasttı!
TOTAL'in CEO'su Christophe de Margerie,
garip bir şekilde AVRUPA-RUSYA ittifakına
inanıyordu. Bunun için de çekinmeden
çalışıyordu. Moskova'ya gitti. Rusya'ya
uygulanan ambargonun saçma olduğunu
düşünüyor ve bunun yıkılması gerektiğini
savunuyordu.
Her yerde geri adım atmadan bunları
anlatıyordu. Uçağına atlayıp ekibiyle birlikte
Rusya'ya gitti. Özel görüşmeleri vardı.
Toplantılar bittikten sonra aynı uçakla geri
dönecekti.
Arkadaşlarıyla birlikte uçaktaki yerini aldı.
Kaptana "KALK EMRİ" verdi. Uçak hareket
etti. Ancak olmayacak olan oluyordu!
Kar kamyonu yola fırladı ve hızını artıran
uçağa çarptı. BÜYÜK BIYIKLI lakabıyla
bilinen Total'in CEO'su Christophe de
Margerie ve 3 arkadaşı, yaşamını
yitirdi. BÜYÜK BIYIK Avrupa ile Rusya'nın
yan yana olmasını savunuyordu. Ama
OBAMA'nın da içinde bulunduğu ekip ABDAVRUPA yakınlaşmasını doğru
buluyordu. BÜYÜK BIYIK bambaşka bir
oyuna kalkıyordu ama gücü yetmiyordu...
ÖLDÜRÜLDÜ!
Ölümünden iki gün önce yaptığı konuşma
çok daha ilginçti: "Avrupa'yı özellikle ülkemi
bile bile ateşe atamam. Ambargo yanlıştır.
Bunu düzelteceğim. Neye mal olursa
olsun..." Sonuçta dengeyi kurmaya çalışan
CEO gitti...
Ancak onun kurmaya çalıştığı denge şimdi
yine bir petrolcü tarafından hayata
geçirilecekti!
ABD Başkanı Trump, Dışişleri Bakanı
olarak Exxon Mobil CEO'su Rex Tillerson'u
düşünüyordu! Aradaki fark dengede
RUSYA'nın karşısında Avrupa'nın değil de
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
ABD'nin yer alacak olmasıydı! Demek ki
Rusya önemliydi!
ABD ile Avrupa arasında köprü kuran güç,
BÜYÜK BIYIK'ı ortadan kaldırdı...
Görülüyor ki AVRUPA büyük DENGE'de
olmak isteyen bir güçtü! Birileri de onu
dışarıda tutmak istiyordu... Şimdiki bütün
işaretler Avrupa'nın kapının önünde
kalacağı yönündeydi... Avrupa kendini
kurtarmak için TÜRKİYE'yi ateşe atmak
istiyordu. Bunun için de elinde TAK gibi
PKK gibi FETÖ gibi kullanışlı örgütler
vardı...
AK PARTİ kimsenin yapamadığını
yapıp BARIŞ SÜRECİNİ siyasi risk alarak
başlattı.
Her şey iyi başladı. Ama bu ANKARA'nın
BATI'ya meydan okumasıydı. Kimsenin
yapamadığı yapılacak Avrupa'nın ve
Amerika'nın kurduğu oyun kendi aklımızla
yenilecekti. Kaderimizi biz çizecektik! Türk
Kürt birlikte...
Ancak devletin içine hiç ummadığımız kadar
FETÖ'cü sızmıştı. Bilinenlerin aksine bu
rakam çok büyüktü. Kriptoları hala bilen var
mı kestiremiyorum. Öyle etkili yerlerde
görev aldılar ki her adımı yakından
izlediler... Demirtaş umut oluvermişti. AK
Parti'nin karşısına dikilenler oraya
sığınmıştı. Oyları da artmıştı.
Ama Demirtaş'ı Amerika'ya çağıranlar,
Graham Fuller'le görüştürenler, Avrupa
başkentlerinde sokak sokak dolaştıranlar
BARIŞ SÜRECİNE karşıydı. BARIŞ geldiği
an PKK silah bıraktığı an tarih başka türlü
akacaktı... Gazete ve televizyonlarını
bunlara açanlar aslında BARIŞI bitirmek
için atılacak adımlara yer buluyorlardı!
Avrupa'nın bütün güçlü devletleri elini PKK
içine sokmuştu. Kanlı örgüt para,
propaganda ve silah konusunda hiç zorluk
çekmiyordu!
Bütün Avrupa başkentleri onlara sonuna
kadar açıktı...
HDP üzerinden gelen KOL'a bir de FETÖ
destek atıyordu. Bilinmeyen bir ittifak vardı.
Biz anlamıyorduk. Ta ki DİYARBAKIR
BELEDİYESİ'ne otoparktan giren
FETÖ'cüleri görünceye kadar... Eller
kenetlenmişti.
FETÖ ve arkasındaki KÜRESEL
GÜÇ BARIŞIN Ankara tarafından
getirilmesine karşıydı. Şiddetle hem de...
Yabancı istihbarat örgütlerinin cirit attığı
ÖRGÜTE MİT de girdi. Sonra FETÖ'cü
polisler tek tek hepsini deşifre etti. OSLO'yu
anlatmama gerek yok!
7 Şubat zaten bu işe
soyunan DEVLET GÖREVLİLERİNE verile
n büyük uyarıydı.
MİT'çiler alınsa işin ucu Tayyip Bey'e kadar
gidecekti... Cumhurbaşkanı-Başbakan-MİT
karar veriyor ama içeride birileri dışarısının
talimatıyla süreci bombalıyordu! Devletin
içinde bir devlet vardı! Demirtaş da ABDAVRUPA arasındaki hattın oyuncusuydu.
KÜRESELCİLERİN kazanması için
çırpınıyordu... FETÖ'nün önemli
imamlarından Süleyman Hamit Müftigil,
Demirtaş'ı yanlarına alıp bütün siyasi
figürleri ortadan kaldıracaklarını söylüyordu!
Yani Demirtaş onlarlaydı. ABD'den
Avrupa'ya kadar çizilen eksende koruma
altındaydı. Tam destek vardı...
YABANCILARIN meydana getirdiği PKK
sorununu YABANCILAR çözmemize izin
vermiyordu. İçeride kavga ve huzursuzluk
isteniyordu.
FAYSAL DUNLAYICI, Alman istihbaratının
PKK'nın başına getirmek istediği isimdi.
İngiltere'de yakalandı, tutuklandı.
Ama Almanlar bir şey vererek onu aldı...
Kullanacaklardı. Planları vardı. Ancak bir
başka güç devreye girdi! Bu CIA'ydı!
Süleymaniye'de DUNLAYICI'yı ortadan
kaldırdı. Bombayla...
Öcalan da yakalanmıştı... Yeni bir denge
gerekiyordu. Ve ORTAYA TAK çıktı!
PKK'nın içinden ayrılacak bir grup, ses
getirecek eylemlerde bulunacaktı. TAK
buydu!
Toplanan ekip, Öcalan'ın yakalandığından
dolayı intikam alacaktı! Aslında böyle bir
şey yoktu! TAK'ı kuranlar, Öcalan'dan da
nefret ederdi! Öcalan Suriye'den çıktıktan
sonra hiçbir AVRUPA devleti onu almadı.
Ama şimdi bakıyoruz ki bütün PKK ve
FETÖ Avrupa'da!
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
Demek ki Öcalan'la dertleri vardı.
Güvendikleri ve liderliğe oynattıkları isimler
farklıydı! Bu nedenle elebaşı KENYA'dan
getirildi!
TAK için gönüllü ekip kuruldu! Öyle
söylendi!
Organizasyonun başında ALMAN
İSTİHBARATININ KULLANDIĞI "NASIR"
KOD İSİMLİ Erzurumlu Faruk Bozkurt
vardı... Bozkurt'u öneren de AVRUPA'da
standardını bozmadan yaşayan SABRİ
OK'tu! Aradan 1 yıl ya geçti ya geçmedi
Faruk Bozkurt bu görevi yapamayacağını
söyledi! TAK ile PKK arasında çelişkiler
yaşadığını söylüyordu! Örgütte bunlar
olacak işler değildi. Olmuyordu da... Faruk
Bozkurt kimsenin bilmediği bir şekilde ölü
bulundu!
İNFAZ EDİLMİŞTİ! Sonra Cemil Bayık,
TAK'ı tasfiye ettiklerini açıklıyordu. Ama bu
mümkün değildi. Ona kimse bir şey
sormazdı!
TAK özellikle AVRUPALI
İSTİHBARAT GÜÇLERİ
TARAFINDAN şehirler ile
BATILI BAŞKENTLERDE kurulan ve
yönetilen, PKK'dan bağımsız bir örgüttü.
İlişkisi var gibi görünür ancak kararlar
bambaşka yollarla alınır ve uygulanırdı!
TAK için kimliğini, kişiliğini, duygusunu,
insanlığını kaybetmiş isimler seçilirdi.
Doktorlar eşliğinde 45 günlük
seanslarla "SEN BÜYÜKSÜN VE
ÖNEMLİSİN!" kursları verilirdi! İlaçlarla
tabii... Tam bir istihbarat örgütünün
yapacağı işlerdi bunlar. HİÇ OLAN BİRİ
KURTARICI (!) olarak canlı bombaya
dönüştürülürdü!
TAK, Faruk Bozkurt'un imtiyazlı olarak
aldığı isimler tarafından devam ettirildi!
Arasında YABANCI İSTİHBARAT vardı!
Avrupa çok pahalı bir mücadeleyi çok ucuza
yapıyor ve Türkiye'yi böylece kontrol etmek
istiyordu!
Avrupa'nın gözünde Türkiye, TOTAL
CEO'su Christophe de Margerie gibiydi...
Ne Avrupa ile bütünleşebiliyoruz ne de ayrı
bir yola gidebiliyoruz. Asırlık ilişkiler yeni
yollar bulmayı zorlaştırdı. Onlar da bunun
rahatlığıyla Türkiye'nin canını yakan
operasyonları TAK gibi taşeronlara
yaptırdı... Amaç SÖZ DİNLEYEN BİR
TÜRKİYE meydana getirmekti... Kendisi için
yol aramayan, milli bağımsız bir çizgisi
olmadan ne denilirse yapan
bir TÜRKİYE istediler. Siyaset de, finans
dünyası da, iş adamlarımız da, medyamız
da, bürokrasimiz de buna razı oldu! Kimse
öne çıkıp "Hayır burada hatalısınız! Türkiye
gibi koca bir tarihi olan devlet kimsenin
oyuncağı olamaz.
Biz Avrupa ile savaştık. Hem de yıllarca.
Dost olmaya razıyız. Ama olmayacaksak da
mücadeleye hazırız..." diyemedi... Tayyip
Bey'e kadar bunu kimse yapamadı... Onlar
da bu güvence ile gelip istedikleri sonucu
aldı. Düne kadar...
Şimdi çok önceleri başlaması gereken
kavga başladı. Ve sürecek... Asıl olarak
karşımızda duran AVRUPA. Gizlemiyorlar
da bunu... ABD de örgüte silah yardımı
yaparak yanımızda olmadığını çekinmeden
gösteriyor. Herkes bize fatura ödeterek
yanına almaya çalışıyor. Bizi Gezi ile, Oslo
ile, 17-25 Aralık ile, 15 Temmuz ile
yıkamadılar... Ellerinde zarar verebilecekleri
iki silah var! Biri PARA, biri de PKK ya da
TAK!
Böyle gelecekler... İçerideki adamları güçlü
kılıyordu onları. Şimdi o değişiyor. Emre
Taner, MECLİS DARBE ARAŞTIRMA
KOMİSYONUNA ne diyordu?
"MİT İstanbul Bölge Başkanı olduğum
dönemde, Fetullah Gülen'in Ümraniye'de
kaldığı eve girdik... Saat farkıyla, dakika
farkıyla girdik. Yatağı henüz sıcaktı.
İçeriden, emniyetten haber verilmiş
kendisine. Böyle bir noktada başına
gelecekleri hesap ettiği için Türkiye'de
kalmak istemedi ve gitti..." Biz hep içeriden
vurulduk...
15 Temmuz'u bize yaşatıp kaçabilenler
nerede? Almanya'da... Fransa'da...
Belçika'da...
Hollanda'da... Yakın zamanda emekli
olan DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI
"Avrupa, içerideki bütün operasyonlarda yer
alıyor. Güçlü Türkiye istemiyor..." demişti!
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
Önceki gün Diyarbakır 8'inci Ana Jet Üs
Komutanlığı'ndan eğitim uçuşu için kalkan
F-16 C tipi savaş uçağı, iniş sırasında
henüz belirlenemeyen nedenle düştü. Pilot,
çakılmadan önce fırlatma koltuğunu
kullanarak F-16'yı terk etti. Bu ÜS 15
TEMMUZ'da DARBECİLERLE beraberdi!
İlginç olan şuydu! Hava Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Abidin Ünal, KATAR'a gidiyor
aynı gün F-16 bilinmeyen bir nedenle
düşüyordu!
Birileri, bizim sınırımızı aşmamızı
istemiyordu! Ya da bana öyle geliyordu!
Ne dersiniz!
NOT: 15 Temmuz gecesi 6 F-16 savaş
uçağı bombalarla yüklü olarak pistin
ucundaydı.
"SAKIN HAVALANMAYIN!" emri verildiği
halde, o 6 uçak havalandı ve darbede
görevini yaptı... Eklemek istedim!
YENİ AKİT
İnşa edecekleri Kobani, Beşiktaş’ı
harap etti!
Ali Karahasanoğlu
“Çocuklar ölmesin” diyen Ayşe
öğretmenler nerdeler?..
“Ne dedi ki kadıncağız, ‘Çocuklar
ölmesin’ dedi.. ‘Çocuklar ölmesin’ demenin
suç olduğu bir ülkede yaşıyoruz” diyerek,
ona destek çıkan Koç beslemesi
Cumhuriyet yazarları neredeler?
Yok mu; “19 yaşında, 20 yaşında gencecik
kaybettiğimiz insanlar”hakkında bir
düşünceleri..
Merak ediyorum, 44 insanımızın ölmesine ne
diyorlar?
Roboski’de 34 insanımızın ölümünde, yeri
göğü inletenler..
Terör örgütünü, Türkiye Cumhuryeti’nin
karşısında bir karşı devlet gibi takdim edip,
devletin operasyonlarını “Savaş” olarak
nitelendirenler..
Devlet ile PKK arasındaki ilişki, “savaş” ise..
Ben Roboski için, “Hataen yapılmış bir
operasyon” diyorum ama.. Siz “Roboski’de
insanlar kasıtlı olarak
öldürüldüler” diyorsanız..
Şimdi sizin de “Hatalı
olabilir” diyemediğiniz Beşiktaş
saldırısı için..
Niye Roboski’ye verdiğiniz tepkinin aynısını
vermiyorsunuz?
Niye kendinizi yerden yere vurmuyorsunuz?
•
Lütfen, HDP milletvekilleri..
Sizi duymak istiyoruz.
Ne söyleyeceğinizi merak ediyoruz.
Ama lütfen..
Aklımızla alay etmeden.
Önceden kendi aranızda belirleyip, “En sert
şekilde kınıyoruz” diyerek yetineceğiniz..
Yasak savmalarla değil..
Samimi şekilde..
İçten..
Roboski’de hangi şiddette kınamış iseniz..
Neler yapmış iseniz..
Aynı ağırlıkta..
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
Aynı söylem biçimi ile..
Nerelerdesiniz?
Beşiktaş patlamasını da kınayabilecek
misiniz?
Haince patlatılan bombalar için, söyleyecek bir
sözünüz yok mu?
HDP’lilere tek tek soralım..
Bir utancınız yok mu?
Siz, hukuk profesörü Mithat Sancar..
Bir özürünüz yok mu?
Bilmek istiyoruz, 44 insanın katili olan terör
örgütünü, Roboski’deki hatalı bir eylem için
TSK’ya gösterdiğiniz tepkilerin yüzde biri
şiddette bile bir kınama yapamayacak
mısınız?
Ya Celal Doğan’ı gören var mı?
İnsanlığın i’sinden habersiz vahşilerin
hazırladığı o bomba düzeneği canlar
alırken; siz hâlâ susmaya devam mı
edeceksiniz?
Cenazeler toprağa verildi..
Yoksa, devletin Kandil’e operasyonlarını mı
bekliyorsunuz?
Ağlamaklı konuşmaları ile, insanları aldattığını
sanan Osman Baydemir..
Kandil’e operasyon başlayınca, gizlendiğiniz
yerlerden kafanızı çıkartıp, “Barış
istiyoruz” diye meydanlara mı
döküleceksiniz?..
“Barış” diyen Baydemir..
Nerdesiniz, Altan Tan Bey..
Kamuoyunun önüne çıkıp, bir izah ediverin,
ateist partinin içinde ne işiniz var, niçin
oradasınız, niçin haince cinayetlere
sessizsiniz?
“Zalim”, “Mazlum” kavramları, sizin için ne
ifade ediyor?
Çoğu polis olan 44 insanımızın
mazlumiyetine inanmıyor musunuz?
Müslüman Kürt halkının inançlarını istismar
etmek için vitrine konulan, kandil geceleri
açıklamaları parti adına kamuoyuna sunulan,
başka da kendisinin varlığından haber
alamadığımız eski Diyarbakır Müftüsü
Nimetullah Erdoğmuş..
Dengir Mir Fırat’ı?
Hain patlamaların üzerinden, günler geçti..
Ama, ne Doğan, ne de Fırat, tek kelime ile bir
açıklama yapmadılar..
Etrafta bir tane canlı kalmasın diye, TNT
patlayıcıya kimyasallar ekleyen PKK’lı
kardeşlerinizle mi, barış yapacağız?
“Hah, bir tane kınayan var galiba” diye, Filiz
Kerestecioğlu’nun konuşmasına bakıyoruz..
1990’ların söylemine dönmüş, “Sizin
ağzınızla konuşacak değiliz” diye giriyor
konuşmaya..
Sonra da, yine aynı bildik uyanıklıklar, bildik
hokkabazlıklar..
Yüzüne tükürseniz, tükrüğünüze yazık olacak
iğrenç ifadeler:
“Biz bu ülkede barışı kurmak istiyoruz.
Ama sivil siyaseti engellerseniz, bu ülkenin
her şehrinde maalesef, kaosa neden olan
sizler olursunuz”tehditleri.. Şantajları..
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Köşe Yazıları – 14/12/2016
44 insanın can verdiği bir gündemde,
Kerestecioğlu’nun derdi, arama yapılan HDP
şubesinde, duvara kimin yazdığı belli
olmayan “Kızlar geldik yoktunuz” yazısı..
44 insan ölmüş..
Kerestecioğlu, duvardaki yazıya takılmış..
Bu kadar duyarsızlar, bu kadar riyakarlar..
Garo Paylan mı?
“Biz, Kobani’de teröristlerin bu kadar
hakim olduklarını bilmiyorduk”diyecekler
mi?
Yoksa, kıs kıs gülüp, “Türkiye’deki her yerin
güvenliği, siyasi iktidardan sorulur..
Beşiktaş’ta bomba patladı ise bize ne? Biz
Kobani’ye, insancıl amaçlarla yardım
ediyoruz” mu diyecekler?
•
“Oh oh” demediğine şükredin.
HDP’liler de.. Onlara destek çıkan medya
mensupları da.. Teröristlere katkı sunan
meslek kuruluşları da bilsinler ki..
O kadar seviyesiz, o kadar çukur bir sessizliğe
imza atıyor..
Yaptıkları kayda geçiyor..
•
Ve bir gün gelir, tüm bunların hesabı,
mahkemede görülür!
HDP’liler bu rezaleti sergilerken..
Canlı bombaların Kobani’den
geldikleri bilgisi karşısında..
İçim cız etti.
Mimarlar Mühendisler Odası, Kobani için
destek açıklamaları yapmakla yetinmemiş,
bir de fon tahsis ederek, Kobani’ye gidip,
orayı inşa etme açıklaması yapmıştı..
Haber yapınca, dava açtılar..
Dava sürüyor..
Davayı boşverin..
Türkiye’deki kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşu eli ile inşa edilmek
istenilen Kobani, Beşiktaş’ı harap etti..
Kobani’de eğitim gören teröristler,
Beşiktaş’ta 44 insanımızı katlettiler..
Bilmiyorum, Mimarlar Mühendisler Odası,
azıcık bir utanç duyacak mı?
AK PARTİ GRUP BAŞKANLIĞI – BASIN MÜŞAVİRLİĞİ
Download