T.C GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI GENEL KAMU HUKUKU BİLİM DALI İRAN ANAYASASINDA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Ashkan FATTAHİ Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar SALİHPAŞAOĞLU Ankara, 2013 1 2 3 T.C GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI GENEL KAMU HUKUKU BİLİM DALI İRAN ANAYASASINDA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Ashkan FATTAHİ Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar SALİHPAŞAOĞLU Ankara, 2013 i ÖZET Fattahi Ashkan, Iran anayasasında temel hak ve özgürlükler, yüksek lisans tezi, Ankara 2013. Temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti olmanın şartlarındandır. Hukuk devletinde bireylerin temel hak ve özgürlükleri beraber ve eşit koşullarda korunur ve gelişir. Toplum açısından bir devletin ne kadar adil ve tarafsız davrandığı o hükümetin toplumun farklı kesimlerinin temel hak ve özgürlüklerine nasıl davrandığıyla belirlenir. Bu açıklamalardan yol çıkarak tezimizde bireylerin temel hak ve özgürlüklerini temin edecek sistem ele alınmıştır. Bu nedenle çalışma alanımız anayasa ve diğer çeşitli yasalarla ilgilidir. Tezin birinci bölümünde İran’da insan hakları ve temel hak ve özgürlüklerin sürecini kısaca anlattıktan sonra, İran’da temel hak ve özgürlüklerin tarihçesini inceleyeceğiz. Buradan hareketle ülkenin çeşitli dönemlerinde temel hak ve özgürlükleri bazı örneklerle ele alacağız. Bu çerçevede ilk önce eski imparatorluklar dönemi, daha sonra ise yeni çağda (meşrutiyet devrim’inde) ülkenin durumuna bakacağız. Bunlardan sonra İran İslam Devrim’inden önceki ve sonraki durumu detaylarıyla anlatacağız. İkinci bölümde İran İslam Cumhuriyeti anayasası (özellikle Milletin Hakları başlığı altındaki maddeler) ve diğer ilgili yasalarda temel hak ve özgürlükler konusu ilgili maddeler inceleyerek, İslam hükümetinin bu yöndeki faaliyetleri gösterilmiştir ve yapılan tespitler sonuç bölümünde açıklanmıştır. Anahtar sözcükler 1. temel hak 2. temel özgürlükler 3. temel hak ve özgürlüklerin sistemi 4. anayasa maddelerini gerçekleştiren alt yasalar ve tüzükler 5. temel hak ve özgürlüklerin teminatı ii ABSTRACT Fattahi Ashkan, Fundamental Rights and Freedoms in Iran’s Constitution, Postgraduate Thesis, Ankara, 2013 Fundamental rights and freedoms are one of the requisiteness for being a constitutional state. In a constitutional state, individual’s rights and freedoms are preserved and developed together and equally. How fair and objective a government according to society is assessed by how the government respects the rights and freedoms of society’s different classes. Based on this explanation, in this paper the system that will provide individual’s fundamental rights and freedoms is discussed. For this reason, the field of study in the thesis is about constitution and other various regulations. In section one, after talking about the process of human rights and fundamental rights and freedoms in Iran shortly, we will study the history of fundamental rights and freedoms in Iran. Starting from this, we will discuss fundamental rights and freedoms in some periods of the country with some examples. Within this scope, first of all we will view old imperial period and the status of the country at new era afterwards. After all of these, we will discuss the situation before and after Iranian Islamic Revolution in detail. In second section, by studying the items relevant to fundamental rights and freedoms in the Constitution Islamic Republic of Iran (especially entries under People’s Rights) and other related regulations, activities of Islamic government are presented and findings are pointed in conclusion section. Keywords 1. fundamental right 2. fundamental freedoms 3. the system of fundamental rights and freedoms 4. lower legislations and rules fulfilling constitution provisions 5. assurance of fundamental rights and freedoms iii ÖNSÖZ Anayasada temel hak ve özgürlükler, toplumda yaşayan tüm halkın ana haklarını belirtmek için oluşturulmuş bir hukuki kuralları bütünüdür. İran Anayasa’sında Temel Hak ve Özgürlükler, Batılı devletlerinin baskılarından dolayı dünya kamuoyunca nerdeyse yok sayılıyor. Halbuki bu önemli kavram anayasanın çeşitli maddelerinde yer almaktadır. Ancak temel hak ve özgürlükler konusunun beli bir çerçeve altına bulunması söz konusu olamaz. Dolayısıyla İran Anayasa’sına baktığımızda temel hak ve özgürlükler diye bir bölüm geçmiyor. Bu konu yukarıda geçen ve Batılı devletler tarafından yürütülen yanlış kampanyayı daha da güçlendiriyor. Ama anayasanın üçüncü bölümünde (fasıl) Milletin Hakları başlığın altında bu hakların bir çoğu geçmiştir. Öte yandan İran Anayasa’sında geçen temel hak ve özgürlükler kavramı diğer devletlerden farklı olabilir. Zira Şii Şeriatı’na dayalı olan İran Anayasa’sında, temel hakların belli kaynaklardan alınması için rejimi, sınırları, sınıflandırılması vs. diğer ülkelerle çok farklı olabilir. Nitekim İran Anayasa’sında Temel Hak ve Özgürlükler kavramını incelemek bu kara kutunun açıklaması için faydalı olacaktır. Yanı sıra tezde, İran Anayasa’sında Temel Hak ve Özgürlüklere dair farklı bölümlerde yer alan maddelerin kökenlerini tanıtmakla, bu kavramların geçeceğine ışık tutmuş olacağız. Tezin hazırlamasında en önemli problem kaynaklarının eksikliğiydi. Zira Türkiye’de, İran Anayasa’sında Temel Hak ve Özgürlükler konusunda çok az sayıda kitap mevcuttur. Tezde genellikle Farsça ve Arapça kaynaklar başta olmak üzere, Gazi Kütüphanesi Merkez Kütüphane, Ankara Hukuk Fakültesi Kütüphanesi ve Mili Kütüphanede bulunan Türkçe kaynakların yanı sıra Tahran Üniversitesi Hukuk Fakültesi kitapları da kullanılmıştır. Bu arada bu tezin farklı bölümlerinin hazırlama sürecinde katkısı bulunan Murat Sezen’e teşekkürlerimi ilerletirim. Aşkan FATTAHİ iv İÇİNDEKİLER ÖZET ..................................................................................................................... İ ABSTRACT ........................................................................................................ İİ ÖNSÖZ ...............................................................................................................İİİ İÇİNDEKİLER .................................................................................................. İV KISALTMALAR ................................................................................................ X BİRİNCİ BÖLÜM TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER 1. 1. GİRİŞ ............................................................................................................................. 1 2.1. İRAN’DA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TARİHİ ........................................ 1 2.1.1. Eski İmparatorluklar Dönemi ................................................................................. 2 2.1.1.1. Büyük Kiros .................................................................................................... 2 2.1.1.2. Daryus ............................................................................................................. 2 2.1.1.3. Hüsrev Anuşiravan .......................................................................................... 3 3.1. Yeni Çağda Temel Hak ve Özgürlükler ......................................................................... 3 3.1.1. İran İslam Devrimi’nden Önceki Durum ................................................................ 3 3.1.1.2. İlk Defa Temel Hak ve Özgürlükler................................................................ 6 3.2.1.1.1. İç ve Dış Siyaset ...................................................................................... 8 3.2.1.1.2. Son Şahın Hükümetinde Temel Hak ve Özgürlüklerin Durumu ............ 9 3.2.1.1.2.1. 15 Haziran 1963 Ayaklanması ...................................................... 10 3.2.1.1.2.2. Sinema Rex Faciası ....................................................................... 10 3.2.1.1.2.3. Jale Meydanı’nın Katliamı ........................................................... 11 3.1.2. İran İslam Devrim’inden Sonraki Durum ............................................................. 11 3.1.2.1. Devrim .......................................................................................................... 11 3.1.2.2. İran İslam Devrimi’nin Koşulları ve Nedenleri ........................................... 12 3.1.2.2.1. Mevcut Durumdan Derin Memnuniyetsizlik ........................................ 13 3.1.2.2.2. Yeni Alternatif İdeolojilerin Ortaya Çıkışı ve Yayılması ..................... 14 3.1.2.2.3. Devrimci Ruhun Yaygınlaştırılması ...................................................... 15 3.1.2.2.4.Liderlik ve Seferber Eden Kurumlar ...................................................... 15 v İKİNCİ BÖLÜM MİLLETİN HAKLARI 2.1. GENEL OLARAK ....................................................................................................... 17 2.2. İRAN İSLAM CUMHURİYETİ ANAYASASI’NDA MİLLETİN HAKLARI ......... 17 2.2.1. İran İslam Cumhuriyeti’nin Egemenlik Anlayışı.................................................. 18 2.2.2. İİC’ de Yasama Sürecinde Uygulanması Gereken Genel İlkeler ......................... 20 2.2.3. Eşitlik Kavramı ..................................................................................................... 22 2.2.4. Kadın ve Erkek Eşitliği ......................................................................................... 24 2.2.4.1. Kadın ve Erkek Eşitsizliği ............................................................................ 27 2.2.4.1.1. Kadınların Şahadeti (Ant İçmeleri) ....................................................... 27 2.2.4.1.1.1. Cezai Davalarda ............................................................................. 27 2.2.4.1.1.2. Hukuki Davalarda (Medeni Davalarda)......................................... 28 2.2.4.1.1.3. Aile Hukuku Davalarında .............................................................. 28 2.2.4.1.1.4. Kadınlara Mahsus Davalarda......................................................... 29 2.2.4.1.2. Hâkimlik ................................................................................................ 29 2.2.5. İİC Anayasasında Kadın Hakları .......................................................................... 30 2.2.5.1. Kadınların Maddi Hakları ............................................................................. 32 2.2.5.2. Genel Olarak Kadınların Çalışma Hakkı ...................................................... 33 2.2.5.3. Kadınların Manevi Hakları ........................................................................... 34 2.2.5.3.1. Anayasada Kadınların Eğitim ve Öğretim Hakları ............................... 35 2.2.5.4. İİC’de Kadınların (Annelerin) Çalışma Hakkı .............................................. 37 2.2.5.4.1. İİC’ nin Kadın İşlerine Bakış Açısı (Yapamayacakları İşler) ............... 38 2.2.5.4.1.1. Kadınların Lider (İmam-i Ümmet veya Veli-i Fakih) Olması....... 38 2.2.5.4.1.2. Kadınların Cumhurbaşkanı Olmaları............................................. 39 2.2.5.4.1.3. Kadınların Bakan (Vezir) Olma Hakları........................................ 39 2.2.5.4.1.4. Kadınların Asker Olmaları (Orduya Katılma Hakları) .................. 39 2.2.5.4.2. İran Yasalarında Kadınların Çalışma Hakları ....................................... 40 2.2.5.4.2.1. İran Yasalarında Kadınların Yapabilecekleri İşler ............................ 40 2.2.5.5. Annelerin Gebelik Dönemindeki Hakları ..................................................... 41 2.2.5.5.1. Gebelik Döneminde İşten Ayrılma ve İşe Geri Dönme ........................ 42 2.2.5.5.2. Gebelik Döneminde İzin Saatleri ve Koşulları...................................... 42 2.2.5.6. İşçi Kadınların Çocuklarının Korunmaları.................................................... 43 vi 2.2.5.7. Bakıcısı Olmayan Çocukların Durumu .................................................... 43 2.2.5.8. Aile Özel Mahkemelerinin Kurulması ..................................................... 45 2.2.5.8.1. Özel Medeni Mahkemelerinin Misyonu ........................................... 47 2.2.5.9. İİC’ de Yetim Çocukların Hukuki Statüleri ............................................. 47 2.2.5.9.1. İran İslam Cumhuriyeti’nde Şer’i Velilerin Görevleri .................... 48 2.2.5.9.2.İslam Hükümetinde Şer’i Veli Olmanın Koşulları ............................ 48 2.2.5.9.3. İslam Hükümetinde Hangi Çocuklara Şer’i Veli Tayin Edilir? ....... 49 2.2.5.9.4. Üvey Anne ve Babanın Vefatı Halinde Çocuğun Durumu .............. 49 2.2.6. Anayasada İnsanların Haysiyeti, Canı, Hakları, Meskeni ve Mesleklerinin Taarruzdan Masun Olması .............................................................................................. 50 2.2.6.1. Anayasada İnsanların Haysiyetinin Dokunulmazlığı .................................... 50 2.2.6.1.1. Töhmet................................................................................................... 51 2.2.6.1.2. Bühtan .................................................................................................. 51 2.2.6.1.3. Sırları İfşa Etmek................................................................................... 52 2.2.6.1.3.1. Genel Sırlar .................................................................................... 52 2.2.6.1.3.2. Özel Sırlar ..................................................................................... 52 2.2.6.2. Anayasada İnsanların Canlarının Dokunulmazlığı ....................................... 53 2.2.6.3. Anayasada İnsan Haklarının Korunması ...................................................... 56 2.2.6.4. Anayasada İnsanların Meskenlerinin Korunması ........................................ 56 2.2.7. Anayasada Din ve İnanç Özgürlüğü ..................................................................... 58 2.2.8. Anayasada Basın Özgürlüğü ................................................................................. 61 2.2.8.1. Genel Kurallar ............................................................................................... 62 2.2.8.2. İran Yasalarında Basın ve Yayınların Amacı................................................ 62 2.2.8.3. İran’da Basınlar ve Yayınların Sınırları ....................................................... 63 2.2.8.4. İran Anayasasında Basın ve Kamunun Hukuku............................................ 65 2.2.8.5. İran’da Sansür Yapma Yasağı....................................................................... 66 2.2.8.6. İran’da Yayımlanan Haberlerin Sınırları ...................................................... 66 2.2.8.7. Basınlar ve Yayınların İşledikleri Suçlar ...................................................... 67 2.2.8.7.1. Basınlar Aracılığıyla Suç İşleyen Kişiler (Genel Suçlar) ...................... 67 2.2.8.7.2. Basınlar Aracılığıyla Suç İşleyen Kişiler (Özel Suçlar) ........................ 68 2.2.8.8. İİC’de Basınlar ve Basın Mensuplarının Muhakemesi ............................ 69 2.2.9. Anayasada İletişim Özgürlüğü.............................................................................. 70 2.2.9.1. Anayasada Telefonların Tespit Edilmesi ...................................................... 71 2.2.10. İİC Anayasasında Siyasi Özgürlükler ................................................................. 72 vii 2.2.10.1. İran’da Siyasi Faaliyetlerin Sınırları ........................................................... 76 2.2.11. Anayasada Toplantı ve Yürüyüş Yapma Özgürlüğü .......................................... 78 2.2.11.1. Toplantı ve Yürüyüş Yapma Sürecinde Riayet Etmesi Gereken Koşullar . 79 2.2.11.1.1. Silah Taşımamak ................................................................................. 80 2.2.11.1.2. İslam’ın Temel İlkelerini İhlal Etmemek ............................................ 80 2.2.12. Anayasada Çalışma (İş) Özgürlüğü .................................................................... 82 2.2.12.1. İslam Hükümetinin İş Konusuna Bakış Açısı ............................................. 83 2.2.12.2. İslam Hükümetinde Yasak Meslekler ......................................................... 84 2.2.12.3. İran Yasalarında İş ve Kamu Yararının İlişkisi........................................... 85 2.2.12.3.1. Kamu Yararına Zarar Veren İşler ........................................................ 87 2.2.12.3.1.1. İhtikâr........................................................................................... 87 2.2.12.3.1.2. Faiz Almak .................................................................................. 88 2.2.12.3.1.3. Kadınların Dışarıda Çalışması ..................................................... 89 2.2.13. İİC Anayasasında Sosyal Güvenlik Hakkı ......................................................... 90 2.2.13.1. İran Anayasası’nda Emeklilik Hakkı ......................................................... 91 2.2.13.1.1. İş Koşullarından Dolayı Ortaya Çıkan Farklıklar ............................... 92 2.2.13.2. İran İslam Cumhuriyetinde İşsizlerin Durumu ........................................... 93 2.2.13.2.1. İşsizlik Sigortasından Yararlanacak Olan Şahıslar ............................. 94 2.2.13.2.2. İşsizlere İş Buldukları Zaman Verilen Hizmetler................................ 95 2.2.13.2.3. İran’da İşsiz Kişilerin Aile Durumları................................................. 95 2.2.13.2.4. İİC’ de İşsizlere Sağlanan Sağlık Hizmetleri ...................................... 96 2.2.13.2.5. İran’da İşsizlik Sürecinde İş Öğrenme İmkanı ................................... 96 2.2.13.3. İran Yasalarında Yaşlıların Himaye Altına Alınmaları ............................. 97 2.2.13.4. İran’da Çalışmaz Duruma Gelen Kişilerin Hukuki Durumları ................... 97 2.2.13.4.1. İran Yasalarında Sağlık Sigortasından Yararlanacak Olanlar ............ 98 2.2.13.4.2. İslam Hükümetinin İşsiz Kişilere Aile Yardımlar ............................... 99 2.2.13.5. İran Yasalarında Kimsesizlik ve Yolda Kalmışlık .................................... 100 2.2.13.6. İİC Yaslarında Beklenmedik Olaylardan Hasar Görenlerin Durumu ... 100 2.2.14. İİC Anayasasında Eğitim Hakkı ...................................................................... 101 2.2.14.1. Anayasada Eğitim Sisteminin Misyonu ................................................... 104 2.2.14.2. Eğitim Sisteminde Eşitlik İlkesi ................................................................ 104 2.2.14.3. İran Yasalarında Çocuklar ve Gençlerin Eğitim Hakkı ............................ 105 2.2.14.3.1. İİC Yasalarında Çocuklar ve Gençlerin Parasız Eğitim Hakkı ......... 106 viii 2.2.14.3.2. İİC Yasalarında Çocukları Eğitimden Mahrum Eden Ebeveynlerin Sorumluluğu ........................................................................................................ 106 2.2.15. İİC Anayasasında Tutuklu Vatandaşların Hakları ............................................ 107 2.2.15.1. İran Yasalarında Tutuklama Kararı........................................................... 108 2.2.15.2. İran Yasalarında Kanuni Tutuklamanın Süreci ......................................... 110 2.2.15.3. İslam Hükümetinde Hangi Suçlara Tutuklama Cezası Verilir? ................ 110 2.2.15.4. İran Yasalarında Yasadışı Tutuklananların Hakları .................................. 111 2.2.15.5. İslam Hükümetinde Yasadışı Tutuklamanın Cezası ................................. 111 2.2.15. Anayasada İkametgâh Seçme Özgürlüğü ......................................................... 112 2.2.15.1. İkametgâh Seçme Özgürlüğünü Engelleyen Olan Sürgün Cezası ........... 113 2.2.15.2. İslam Ceza Yasası’nda Sürgün Cezası ..................................................... 114 2.2.15.2.1. Had Cezası Olarak Sürgün Etmek ..................................................... 115 2.2.15.2.2. Önleyici Ceza Olarak Sürgün Etmek ................................................ 115 2.2.15.2.3. Ta’zir ve Önleyici Cezaların Tamamlayıcısı Olarak Sürgün Etmek . 116 2.2.15.2.4. Alışkanlık Haline Gelen Suçlular İçin Sürgün Cezası ...................... 116 2.2.15.2.5. Sürgün Yerinden Çıkmanın Cezası ................................................... 118 2.2.15.2.6. Sürgün Edilen Vatandaşın Hakları .................................................... 118 2.2.15.2.7. İİC’ de Sürgün Edilen Kadınlar ve Çocukların Durumu ................... 119 2.2.15.2.8. İslam Hükümetinde Sürgün Cezasının Sona Ermesi ......................... 120 2.2.16. Anayasada Hak Arama Özgürlüğü (Hukuki Haklar) ........................................ 120 2.2.16.1. Anayasa Hükmünün Diğer Yasalara Yansıması ....................................... 123 2.2.16.1.1. Şikâyet Hakkı (Dilekçe Hakkı) ......................................................... 123 2.2.17. İİC Anayasasında Avukattan Yararlanma Hakkı ............................................. 125 2.2.17.1. İran Yasalarında Avukat Bulundurmanın Hukuki Çerçevesi ................... 126 2.2.17.2. İran Mahkemelerinde Avukatın Bulunmasının Gerektiği ......................... 126 2.2.17.3. İran Yasalarında Avukatın Sayısı.............................................................. 127 2.2.17.4. Avukatın Hangi Mahkemelerde Bulundurması Zorunludur? ................... 127 2.2.17.5. Avukatın Hangi Mahkemelerde Bulundurması Seçmelidir? .................... 128 2.2.17.5.1. Gizli Meselelerin Dosyaları............................................................... 128 2.2.17.5.2. Fesada Yol Açan Dosyalar ................................................................ 129 2.2.17.5.3. Ülkenin Emniyetiyle İlgili Dosyalar ................................................ 129 2.2.17.6. İran Yasalarında Maddi Durumu İyi Olmayanların Vaziyeti ................... 129 2.2.18. İİC Anayasasında Mahkeme Hükümlerinin İcrası............................................ 130 2.2.19. İslam Anayasasında Beraat İlkesi ..................................................................... 131 ix 2.2.19.1. Beraat İlkesinin Eserleri ............................................................................ 134 2.2.20. İİC Anayasasında İşkencenin Yasağı ............................................................... 136 2.2.20.1. İran Yasalarında İşkencenin Tanıtımı ....................................................... 137 2.2.20.2. İran Yasalarında İşkence Yapan Kişilerin Cezaları .................................. 138 2.2.21. İİC Anayasasında Tutuklanan Kişilerin Hakları ............................................... 139 2.2.22. Anayasada Hakların Kötüye Kullanılması Yasağı ........................................... 141 2.2.22.1. İİC’ de Hakların Kötüye Kullanılması Yasağı .......................................... 141 2.2.22.1.1. Hakların Kötüye Kullanılması Yasağının Hadis Kaynağı ................ 142 2.2.22.1.2. Hakların Kötüye Kullanılması Yasağının Kuran-ı Kerim Kaynağı . 142 2.2.22.2. İran Yasalarında Hakların kötüye Kullanılmaması İlkesinin Yansıması .. 143 2.2.23. Anayasada Vatandaşlık Hakkı .......................................................................... 144 2.2.23.1. İran Uyruğuna Sahip Kişilerin Tanıtımı ................................................... 145 2.2.23.2. İİC Vatandaşlığından Çıkanların Hukuki Durumları ................................ 146 2.2.23.2.1. Vatandaşlıktan Çıkanlara Uygulanan Yaptırımlar ............................ 146 2.2.24. Yabancı Uyrukluların Vatandaşlık Kazanma Hakları ...................................... 147 2.2.24.1. İran Vatandaşı Olan Yabancıların Yararlanamayacakları Haklar ............. 148 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ................................................................. 150 KAYNAKÇA ................................................................................................... 152 x KISALTMALAR a.g.e : Adı Geçen Eser ABD : Amerika Birleşik Devletleri bkz : Bakınız Çev : Çevirmen Ed : Editör Hz. : hazret iic : İran İslam cumhuriyeti s. :sayfa Savak : İran’ın Ulusal Haberleşme ve Güvenlik Örgütü t.y. : Tarih Yok trc : tercüman vb. : ve Benzeri vd. : ve Diğerleri vs. : ve Saire y.y. : Yayım Yeri Yok y.y. : Yayımcı Yok s.a.v. : Sallallahu Aleyhi ve Sellem 1 BİRİNCİ BÖLÜM TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER 1. 1. GİRİŞ İran toplumunun devrime giden süreçte temel hak ve özgürlükleri açısından çok acılar çekti. İmam Humeyni’nin dönüşünden sonra 11 Şubat 1979’da 2500 senelik monarşi tarihi sona erdi ve İran İslam Devrimi İmam Humeyni önderliğinde zafere ulaştı. İran’da 30-31 Mart’ta yapılan büyük bir referandumla İran İslam Cumhuriyeti kuruldu ve 3 Ağustos’ta da İran’ı resmen İslam Cumhuriyeti yapacak olan yeni anayasayı kabul edecek 73 üyeli konsey seçimi yapıldı1. Devrimden hemen sonra İranlıların en önemli taleplerinden birisi olan insan haklarının anayasal bir düzenlenmeye girmesi gündeme gelmiştir. Bu çerçevede yeni rejimin ilk görevi insan haklarını koruyan, maddi ve manevi hayata sahip çıkan, azınlıklara saygı duyan, insanları eşit olarak göz önüne alan ve özellikle İslam kurallarına dayanan bir yeni anayasa yazmanın çabaları başlatıldı. İran’ın anayasasına tanık olmak ve nasıl uygulandığını anlamak için ilk önce bu anayasanın kaynaklarını ve nasıl düzenlendiğini öğrenmekte fayda var. 2.1. İRAN’DA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TARİHİ Dünyada insan hakları ve temel hak ve özgürlüklerin sürecini kısaca anlattıktan sonra, İran’da temel hak ve özgürlüklerin tarihçesine bakacağız. İran’ın genel durumunu baktığımızda ülkenin çeşitli dönemlerinde temel hak ve özgürlükler farklı şekilde gözükmektedir. Bunun için bu dönemlerdeki gelişmelerin incelemesi gerekiyor. Bu çerçevede ilk önce eski imparatorluklar dönemi, daha sonra ise yeni çağda (meşrutiyet devrim’inde) ülkenin durumuna bakacağız. Yanı sıra bu başlık altında İran İslam Devrim’inden önceki ve sonraki durumu detaylarıyla anlatacağız. 1 Oral Sander, Siyasi Tarih (1918-1994), II.cilt, 19. baskı, Ankara, İmge Kitapevi Yayınları, 2010, s. 557. 2 2.1.1. Eski İmparatorluklar Dönemi İran’ın eski imparatorluklarına bakıldığında insan haklarını nasıl savunduklarına sık sık rastlanmaktadır. Bu alanda düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü vb. temel hak ve özgürlükler gözükmektedir. Büyük Kiros, Dariyus, ve Hüsrev Anuşiravan bu tip hakimlerin en bariz örneği olabilirler. 2.1.1.1. Büyük Kiros Kiros Babil’i fethettikten sonra en az 40000 Yahudi’yi kurtararak onlara Kudüs’te yeni ibadethane kurmalarına izin verdi ve Asur Padişahı eliyle yıkılan ibadethanelerin yeniden yapılanması emrini verdi2. Büyük Kiros verdiği emirname’de “halk kendi Allah’ına ibadet etmekte serbesttir. ateistler, yani dini inancı olmayanlara baskı kurmayınız ve hiç kimseye zulüm etmeyiniz” ifadelerine yer vermişti. Yanı sıra savaş nedeniyle evlerini kaybeden insanların evlerinin tekrar yaptırılmasına ve daha ziyade tanrıça ve putların tekrar tapınaklara iade edilmesine emir etti 3 . Büyük Kiros’un tüm yenilen milletler ve kavimlere Mihriban davranması, din hürriyeti, ifade özgürlüğü ve iş bulma fırsatlarının eşitliği ve özgürlüğü en önemli hususlarından sayılmaktadır. Bilim adamlarına göre Büyük Kiros’un silindiri ilk insan hakları bildirgesi olarak tanınmaktadır4. 2.1.1.2. Daryus Pers İmparatorluğundan diğer padişahlarından olan Daryus devletin kalıcı olması için tek çareni milletin sabit ve adilane haklardan yararlanmasıyla mümkün olacağına inanıyormuş. Daryus kendini dünyanın En Büyük Hakimi adlandırarak en büyük görevini toplumdaki tüm insanlara (güçlü ve güçsüzlere) adaletli davranılması kanaatindeydi. Bu doğrultuda Daryus kendi hakimlerinden büyük bir şura oluşturarak 2 Ali Paşa Salih, Sargozashte Tarikhe Hugug: Mabahesi Az Tarikhe Hugug; Durnemayi Az Ruzgarane Pishin Ta Emruz [Hukuk Tarihi Mevzuatı: Geçmişten Günümüze Kadar], Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1970, s. 119. 3 Abul Kelam Azad, Kuroshe Bozorg [Büyük Kiros], trc. Muhammed İbrahim Bastani Parizi, 8. baskı, Tahran, y.y., 2001, s. 18. 4 Ayrıntılar İçin bkz: Abdul Mejid Arfai, Farmane Kuroshe Bozorg [Büyük Kirosun Fermanı], İran Edebiyat Kurumu, Tahran, Ofset Şirketinin Yayınları, 1978, s. 17-18. 3 hukuki davaların çözülmesi yönünde büyük adımlar attı. Daryus taş üzerinde olan son gravüründe “ey benden sonra bu ülkenin padişahı olan! tüm gücünle yalandan uzak dur. Eğer ne yapsam benim ülkem daha dürüst kalır meselesinden endişeleniyorsan, yalancıdan hesap sor. Yalancı ve zulüm edenlerle arkadaşlık etme ve onlardan kılıçla cevap iste” sözlerine yer vermiştir5. 2.1.1.3. Hüsrev Anuşiravan Hüsrev Anuşiravan’ın ise İran’ın eski eserlerinde adaletle davranması çok takdir edilmiştir. İran’ın şairlerinden olan Firdevsi ülkenin edebiyatının şaheserlerinden sayılan Şehname’sinde Hüsrev Anuşiravan’a milletin hukukunu savunduğu için övgüler yağdırmış. Hüsrev Anuşiravan sadece İran değil, o zamanlarda kendini tüm medeniyetlerde fikir, mezhep ve dolayısıyla tüm temel hak ve özgürlüklere saygı duymakla sorumlu bilirdi6. 3.1. Yeni Çağda Temel Hak ve Özgürlükler Tezin bu bölümünde, İran’da temel hak ve özgürlükleri iki başlık altında ele alacağız. 1-İran İslam Devrimi’nden önceki durum 2-İran İslam Devrimi’nden sonraki durum. Bu iki bölümde İran’da temel hak ve özgürlüklerin tarihsel süreci ve değişimlerine tanık olacağız. 3.1.1. İran İslam Devrimi’nden Önceki Durum Muzaffereddin Şah İran’ın Meşrutiyet yasasını imzalarken, ülkenin ulusal parlamentosunun kurulmasına ve daha sonra ülkenin ilk anayasa düzenlemelerine zemin hazırladı. Ama bu olayı incelemek için önce Safevi dönemine bakacağız. Safevi’ler döneminde İslam Dünyası çok zayıfladı. Dönemdeki İslam dünyasının zayıflamaların bazı nedenleri bunlardan ibarettir: 1-Osmanlı döneminde 5 Ayrıntılar İçin bkz: Piter Yuliyus Yong, Padshahe Parsi: Daryushe Yekom [Pers İmparatoru: Birinci Daryus], trc. Davud Munşi Zadeh, Tahran, Sales Yayınevi, 2007. 6 Süleyman Cafer zade, Mogademei Bar Huguge Bashar [İnsan Haklarına Giriş], ed. Esmail Tagi Zade, Kum, Zair-i Astaneye Mukaddeseye Kum Yayınevi, 2007, s. 28. 4 Uzun mesafeli ticaretin Avrupa (özellikle Portekiz, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya) devletlerinin eline geçmesi İslam dünyasının başarısızlığının temel nedeni sayılmalıdır 2-İslam dünyası 16.yüzyılın sonlarıyla birlikte gerilemesi üzerinde etkili olan ikinci faktör, Avrasya kıta kütlesinde Rusya’nın güçlü bir devlet olarak ortaya çıkması ve bunun sonuçlarıdır 3-sonuçta en önemli sebep Sünni-Şii çatışması ve bunun uzun vadeli sonuçları da İslam dünyasının zayıflamasına yol açan unsurlar arasındadır. Şöyle ki 1500’de Hazar Denizi’nin güneyinde bağnaz bir Şii topluluğu, İsmail Safavi’nin önderliğinde önemli bir güç haline geldi. İsmail Safevi, savaşkan ve güçlü bir orduyla Tebriz’i ele geçirerek kendini “İran Şahı” ilan etti. 1506’da tüm İran platosu, 1510’da ise Bağdat ile bugünkü Irak’ın büyük bir bölümünü denetimi altına aldı. Bu başarıların gizi, İsmail Safavi’nin çevresinde toplanan askerlerin, kuşaklar boyu yeraltında Şii propagandası ile koşullandırılmaları sonucu elde ettikleri dinsel bağnazlıktır. İşte bu nokta sonra İslam dünyası içinde Şiiler hesaba katılması gereken bir güç haline geldiler7. Safaviler döneminde ilk kez İranlı kimliği Şii formatında tekrar canlandırılıp bir bağımsız Şii hükümdarlık olarak ortaya çıkmıştır. Birkaç sene sonra Devlet-i Safevi hükümdarları teker teker tahttan düşerek İran asıllı kavim ve kabileler savaşından sonra bir takım bölgesel hükümdarlıklar ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılın son senelerinde Kaçar ailesi diğer kavim ve kabileleri yenerek yeni bir dönem başlatmıştır. Mutlak monarşi ve tek eksenlik bir hükümdarlık Kaçar devletinin en bariz özelliklerindendi8. Kaçar’lar döneminde ilk kez bir anayasal devrim niteliğini taşıyan, Meşrutiyet Devrimi ortaya çıktı. Meşrutiyet Devrimi ilk adımlarında sadece Adalet Hane (Adalet İsteme) çabası olarak algılanıyordu. Ama bu devrimin güçlenmesiyle birlikte, parlamentonun kurulması (yeni anayasa çalışmaları) ve Şah’ın iktidarının kısıtlanması da gündeme geldi9. Bu ayaklanma kapsamında Şii müçtehitler toplumdaki örfleri şeriatın belirttiği yönlerle yasal şekilde çıkartmak için yerel meclisin kurulmasını gündeme getirdiler. Kaçar şahlarından olan Muzaffereddin Şah 1905 yılında Meclis-İ Şurayı-İ Milli adlı olan İran’ın ilk meclisinin kurulmasına ferman verdi. Böylece İran’da yasama organı modern anlamıyla ilk kez ortaya çıktı. Ama Şii müçtehitleri bu örgütün İslam vasfını 7 Oral Sander, Siyasi Tarih (İlkçağlardan 1918’e), I.cilt, 21. baskı, Ankara, İmge Kitapevi Yayınları, 2011, s. 120-125. 8 Yervand Abrahamiyan, İran Beyne Do Engelab [İki Devrim Arasında İran], trc. Kazım Firuzmend, Mohsen Şaneçi, Hasan şemsavari, Tahran, Ney Yayınevi, 1999, s. 60-61. 9 Musa Nejefi, Musa Fakıh Hakkani, Tarikhe Tahavolate Siyasiye İran [İran’ın Siyasi Gelişmelerinin Tarihi], Tahran, İran Çağdaş Tarihinin Araştırma Enstitüsü Yayınevi, 2003, s. 275. 5 taşımadığı için geleceğinden şüpheliydiler. Şii müçtehitlerin bu itirazlarından dolayı Muzaffereddin Şah 2. fermanında İslam şura Meclisi’nin kurulmasına izin verdi10. Bu hedefe ulaşmak İran halkını oldukça mutlu ediyordu. Zira İran’ın dindar toplumu senelerce ezildikten sonra temel hak ve özgürlüklerini İslam’ın belirttiği çerçevede ulaştıklarını görüyordular. peygamberlerin asıl amaçlarından olan özgürlük ve eşitlik Meşrutiyet Devrim’inde asıl ilkelerindendi. İslam tarihinde bakıldığında Peygamber halkın özgür ve eşit olduğunu hiçbir zaman unutmamıştır. Şii Mezhebi’nin liderleri de İran Müslümanlarını kölelikten kurtararak, onlara kaybettikleri hakları tekrar geri vermek istiyordu11. Ekim 1906 da İran’ın ilk ulusal meclisi açıldı. Bu mecliste her şeyden önce İran’ın ilk Anayasa hazırlamaları göze batıyor. Halkın tarafından seçilen millet vekiller bu yasayı hazırlatıp, Muzaffereddin Şah’ın hayatının son günlerinde imzasından geçirdiler. Ama bu anayasa da temel hak ve özgürlüklere fazla değinilmemiştir. Zira bu dönemlerde İran genellikle yabancı devletler ve özellikle SSCB’nin etkisi altındaydı. Bunların yanı sıra Kaçar Padişahları yalnız yurtdışı gezilerine giderek nerdeyse İran’ı yabancılara pazarlıyordu. Nitekim Millet Vekilleri bu olaylara son vermek için ilk anayasa hazırlamalarında genellikle yabancıların etkisinden sıyrılmak çabasındaydılar. Bu nedenle İran’ın ilk anayasasında bütçenin hazırlaması ve onu nerelerde yatırılması, ülkenin sınırlarını çizmek ve değişmek, yabancı devletlerle antlaşmaların nasıl imzalanacağı, ulusal şirketlerin kurulması, borç almanın kuralları vb. kurallara yer verdiler12. Bu dönemler ne kadar iyi başlasa bile devamı pek iyi sonuçlanmadı. Muzaffereddin Şah vefat ettikten sonra oğlu Muhammed Ali Şah tahta geçti. şah geldiğinden beri Meşrutiyet Devrimi ve Parlamento Sistemi’ne karşı çıktı. Muhammed Ali Şah Millet Vekilleri’ni taç giyme törenine davet etmedi. Ama yeni şahın anayasal sistemle düşmanlığının en bariz göstergesi milletvekilleri tarafından hazırlanan ve dönemin şahının onayından geçmesi gereken yeni anayasayı imzalamamasıydı. 10 Muhammed Rahim Heydari, Muhammed Jevad Herati, Engelabe Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Devrimi], ed. Yüce Lider Üniversiteler Temsilcisi ve İslam Maarifi Üniversitesinin Araştırma Asistanlığı, Kum, Maarif Yaymasının Yayınevi, 2011, s. 82. 11 Abdul Hadi Hairi, Tashayo ve Mashrutiyat Dar İran ve Nagshe İraniyane Mogime Erag [İran’da Şiilik ve Meşrutiyetçilik ve Irak’ta Olan İranlıların Etkisi], 3. baskı, Tahran, Emir Kebir Yayınevi, 2002, s. 127. 12 Ayrıntılar İçin bkz: Mehdi Melek Zadeh, Tarikhe Engelabe Mashrutiyate İran [İran’ın Meşrutiyet İnkılabının Tarihi], Tahran, İlmi Yayınevi, 1993. 6 Ulusal Meclis nerdeyse kapandı13. Bu direnişlerin ardından millet ve millet vekillerinin baskısı arttı. Muhammed Ali Şah ilk önce Rus’ları gücünü arkasında gördüğü için bu baskılara karşı tepkisiz kaldı. Ama İran halkı ve özellikle Tebriz’den gelen itirazların ardından Kaçar Şah’ı bir bildirge yayımlayarak14. Meşrutiyet Devrim’i ve Milli Meclis’in kurulmasına yardım edeceğini söyledi. 3.1.1.2. İlk Defa Temel Hak ve Özgürlükler İran halkı, yeni Şahın tavırlarından dolayı artık isyana geldi. Muhammed Ali Şah eski baş vezirini kaldırarak Emin-ul Sultanı yerine getirdi. Devrimciler bu karara dayanamayıp yeni atanan baş veziri terör ettiler15. Bu arada milletvekilleri Meşrutiyet Anayasa’sının eksikliklerini gidermek için Şaha bir tamamlayıcı yasa takdim ettiler. Adı geçen yasada ilk defa temel hak ve özgürlükler, güçlerin ayrılık ilkesi ve Meşrutiyet Devrimi’nin usulleri yer almaktaydı16. Muhammed Ali Şah Halkın taleplerini yerine getirmektense devrimcilere tutuklama kararı çıkarttı. Muhammed Ali Şah en son hareketinde, Liahov’un adlı Rus asılı komutanın yardımıyla bir nadir olayda İran’ın Ulusal Meclisini top ateşine tuttu! 17 . Maalesef bu cinayetten dolayı milletvekillerinin bir çoğu hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra İran’ın her tarafından gelen protestocuların başına Tebriz asılı olan Serdar-i Milli (ulusal kumandan) tanınan Settar Han ve arkadaşı Bager Han geçtiler. Bu iki liderin önderliğinde olan İran halkının savaşı, Muhammed Ali Şah’ın SSCB elçiliğine sığınması ve nihayet ülkeden kaçmasıyla son buldu18. Sonuçta devrimciler kazandılar. Bu dönemde henüz Ruslar İran’ın genelinde bulunup müdahalelerine devam ediyordular. Devrimciler meclisin o acı gününden 1 sene sonra tekrar Milletin Evi Tanınan İran’ın Ulusal meclisini açtılar. Bu dönemde toprak beyleri ve yabancı ülkeler İran’ın genelinde etkiliydiler. Artık anayasada bir takım yeni değişiklikler gerekiyordu. Devrimciler bu değişiklikleri Muhammed Ali 13 http://www.iichs.org/index.asp?id=72&doc_cat=1, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. http://www.khabaronline.ir/detail/162914/, Erişim Tarihi 07. 02. 2013. 15 http://www.iichs.org/index.asp?img_cat=33&img_type=0, Erişim Tarihi 07. 02. 2013. 16 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/133414, Erişim Tarihi 09. 02. 2013. 17 http://www.ir-psri.com/Show.php?Page=ViewArticle&ArticleID=60, Erişim Tarihi 09. 02. 2013. Diğer Ayrıntılar İçin bkz: Mirza Mustafa Han Mensur ul- Saltanat, Huguge Asasi Veya Usule Mashrutiyat [Anayasa Hukuku veya Meşrutiyet Usulü], Tahran, y.y., 1950. 18 http://tebyan-tabriz.ir/farsi/?pageid=993&type=articles&id=39523&t_b=Brown, Erişim Tarihi 11. 02. 2013. 14 7 Şah’ın yerine tahta geçen oğlu, Ahmet Şah döneminde yaptılar. Ahmet şah anayasal devrimin önünde direnemedi. Ne yazık ki yeni hazırlanan anayasa imzalanmadan siyasi kavgalar başladı. Henüz 17 yaşında İran’ın padişahı olan Ahmet Şah başkaldırıların önünde son derece güçsüz ve tedbirsiz gözüküyordu. Bu dönemlerde silahlı kuvvetlerin komutanlarından olan Rıza Han Kaçar Hanedanlığın son verilmesi için gizli faaliyetlerini başladı. Ülkedeki hanedanlıklardan Pehlevilerin başında bulunan Rıza Pehlevi, Kossak (kazak) tugayı komutanı idi. Rıza Şah Pehlevi 1920’lerin sonlarında önce Sovyetler Birliği’nin desteği ile Tahran’ı ele geçirme çabası içerisinde girmiştir. Bu gerçekleşmeyince darbe yapmıştır. Britanya Rusların İran’dan çıkması için darbeyi desteklemiştir. Britanya desteği ile Rusların desteğini alan Mirza Küçük Han Gilan’da bir Sovyet Cumhuriyeti ilan etmiştir. Bu karışıklığı fırsat bilen Rıza Pehlevi, Tabatabayi ile birlikte kurulan hükümeti ortadan kaldırmış19. 1921 darbesinden sonra siyasetçilerinden olan Ziyaeddin Tabatabay, kazak Tugayı’na çok güveniyordu. Kendisini başbakan, Tugay Rıza’yı savaş bakanı yaptı. Ancak Rıza 1923 yılında Tabatabay’ı devirerek önce başbakan oldu20. Daha sonra Rıza Han İngiltere’nin desteği ve 1921 darbesi ardından Kaçarlar hükümdarlığının son verilmesine için meclisi ikna edebildi. Meclis 1926’da toplandı ve kraliyeti Kaçar şahı Ahmet Şah’tan alıp Rıza Han’a verilmesine karar verdi. Böylece Rıza Han 1925’de resmen taç giyip Pehlevi Hanedanını kurdu21. Eski anayasa Rıza Han dönemine kadar yürürlükteydi. 1926’da ulusal meclis, kaçar silsilesinin gitmesini onayladıktan sonra, siyasi partilerin faaliyetleri nerdeyse durduruldu. Bağımsız, milliyetçi ve özgürlük isteyen gazetelerin hepsi kapatıldı. Bu süreç Rıza Han’ın 1942’te gitmesine kadar devam etti 22 . Rıza Şah krallığına başladığından itibaren İran’ın geleceğinin temelini oluşturan reformlara başladı. Bu asrın ulemasından ise İmam Humeyni’nin hocası olan Ayetullah Şeyh Abdülkerim 19 Burhan Aykaç v.d., Çağdaş Siyasal Sistemler, ed. Burhan Aykaç, Şenol Durgun, 1. baskı, Ankara, Binyıl Yayınevi, 2012, s. 526-527. 20 Sander, a.g.e., s. 87. 21 http://www.atremehr.com/vdcg.q9xrak9nupr4a.html, Erişim Tarihi 12. 02. 2013. 22 Yunus Morvarid, Az Mashrute Ta Cumhuriyat: Negahi Be Advare Majlese Ganun Gozari [Meşrutiyetten Cumhuriyete Kadar: Meşrutiyet’te Meclisin Farklı Dönemlerine Bir Bakış], II.cilt, y.y., Ohadi Yayınevi, 1999, s. 36. 8 Hairi Şii önderliğini Necef’ten İran’ın Kum kentine getirdi 23 . Böylece Şii rehberliği İran’da ilk adımlarını atmaya başlattı. 3.2.1.1.1. İç ve Dış Siyaset Rıza Han iç siyasette genellikle batı ülkeleri ve özellikle Atatürk’ün işlerinden etkilenirdi. Türkiye’de Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa nasıl yeni bir rejimin temellerini attıysa, İran’da da Şubat 1921’de savunma bakanı olan Rıza Han aynı nitelikte yeni bir rejime geçiş sürecini başlattı. Yeni rejimlerin ortak bir amacı vardı: Batılı kurum ve normlarıyla modern ve tam bağımsız bir ulus-devlet yaratmak. Hem resmi ideolojilerin(din yerine milliyetçilik), hem de iç (geleneksel ekonomik sınıflar) ve dış (İngiltere) düşmanların benzerliği nedeniyle yeni rejimlerin birbirine bakışı olumluydu 24 . İran ile ilişkileri geliştirme konusunda ilk resmi açıklama, Ankara hükümetinin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey tarafından 21 Haziran 1921’de yapılan konuşmada dile getirildi. Dışişleri Bakanı yaptığı konuşmada, “İran ulusuyla…birbirimize karşı uyguladığımız siyaseti saptamak ve dostluk ilişkilerimizi güçlendirmek üzereyiz” demiştir25. İkili ilişkilerde 1932’de başlayan hızlı düzenleme, Haziran 1943’te Rıza Pehlevi’nin Türkiye ziyaretiyle doruğa çıktı. Türkiye’de karadeniz yoluyla seyahat ederek kalan (ve bir bakıma Tebriz-Erzurum-Trabzon ticaret yolunu da denetleyen) Şah, Atatürk’ün ‘‘toplum mühendisliği’’ çabalarından çok etkilendi 26 . Ama Rıza Han’ın İran’daki iktisadi faaliyetleri başarısız oldu. Örneğin ülkede demir yollarını ihdas etme bu projelerden sayılabilir. Rıza Han bu projede Hazar Denizi’ni Hürrem Şehir limanına bağlamaya çalışıyordu. Bu proje İran’ın hükümetine toplam 260 milyon dolara mal oluyordu ve bir büyük yatırım olmasına rağmen ekonomik faaliyetlere herhangi bir fayda sağlayamadı. Dolayısıyla ekonomi açısından yapılması gerekmeyen bir proje sayılıyordu 27 . Bu başarısız faaliyetler sonucunda İran halkının Rıza Han’ı tahtan indirme çabaları başladı. Bu arada Rıza 23 Hamit Basiret Meneş, Olama ve Rejme Reza shah: Nazari Bar Amalkarde Siyasi, Farhangi Ruhaniyun Dar Salhaye 1305 Ta 1320 [Ülema ve Rıza Şah’ın Rejimi: (1905-1915) Yıllarında Ulemanın KültürelSiyasi Faaliyetlerine Bir Bakış], Tahran, Nigah-i Muasir Yayınevi, 2003, s. 235-236. 24 Atay Akdevelioğlu v.d., Türk Dış Politikası, ed. Baskın Oran, I.cilt, 15. baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2009, s. 357. 25 Ortak Yazarlar,Türk Dış Politikası 1919-2012, ed. Haydar Çakmak, 2. baskı, Ankara, Barış Platin Kitapevi, 2012, s. 131. 26 Akdevelioğlu v.d., a.g.e., s. 358-359. 27 John Foran, Mogavemate Shekanande :Tarikhe Tahavolate Ejtemaiye İran [Kırılabilir Direniş: İran Toplumu Gelişmesinin Tarihi], trc. Ahmet Tedeyyun, 2. baskı, Tahran, Resa Kültürel Hizmetlerin Enstitüsü Yayınevi, 2000, s. 351-353. 9 Han İngiliz-Rus etkisinden sıyrılmak için Almanya’ya yakınlaştı. Ama İngiliz-Rus devletleri bu tutumdan iyice rahatsız olmuşlardı. Böyle bir karışıklık ortamında Almanların etkisini azaltmak ve Fars Körfezi’nden Kafkaslar’a uzanan bir ikmal hattı oluşturmak isteyen Sovyetler Birliği ve İngiltere, şahın kendi politikalarına karşı 28 çok kızmışlardı. Bu iki devlet Rıza Han’ın işten atması için saniyeleri sayıyordular. Ağustos 1941’de, SSCB’ye gönderilecek Müttefik askeri malzeme yardımının topraklarından geçirilmesine izin vermeyen İran’ın kuzeyini SSCB ve güneyini de İngiltere (ve daha sonra da ABD) işgal etti. Rıza Şah Güney Afrika’ya sürgü gönderildi ve yerine oğlu Muhammed Rıza Şah geçirildi. Ocak 1942’de de yeni İran yönetimiyle işgalci devletlerarasında bir ittifak anlaşması imzalandı. Buna göre, savaş bitiminden itibaren altı ay içinde söz konusu yabancı askerler İran’ı boşaltacaklardı. Savaş sonunda 1942 Anlaşmasına ABD ve İngiltere uyarken, SSCB uymadı. Nisan 1946’da İran’ın kuzey petrol yataklarının işletim imtiyazını SSCB’ye veren bir anlaşmayı İran’la imzaladıktan sonra SSCB birlikleri İran’ı boşalttılar. Ama Ekim 1947’de İngiltere’nin ve ülkedeki milliyetçilerin baskısıyla Meclis SSCB’ye verilen imtiyazı reddetti 29 . Şimdi İslam devriminden önceki son padişah olan Muhammed Rıza Şah’ın dönemindeki temel hak ve özgürlüklerin durumunu en önemli olayları örnek vererek kısaca anlatacağız. 3.2.1.1.2. Son Şahın Hükümetinde Temel Hak ve Özgürlüklerin Durumu Muhammed Rıza ülkeni yönetmekte kanlı bastırmaları en uygun biçim olarak seçmişti. Anlatacağımız olaylar kısa olsa rağmen İran’da temel hak ve özgürlüklerinin durumunu iyice gösteriyor. 28 29 Aykaç v.d., a.g.e., s. 527. Akdevelioğlu v.d., a.g.e., s. 649. 10 3.2.1.1.2.1. 15 Haziran 1963 Ayaklanması 22 Mart tarihinde Kum kentinin Feyziye Medresesi’nde, Altıncı İmam Cafer Sadık’ın ölümünü yad etmek amacıyla toplanmış kalabalık, İmam Humeyni ve İslamiyet aleyhine slogan atan devlet güdümü insanlar tarafından tahrik edildiler. İmam Humeyni Feyziye Medresesi, görevlilerin hücumuna maruz kaldı. Ayetullahlar sokaklara çıkmaya zorlandı, yollarda sürüklendi; öğrenciler makineli tüfeklerle tarandı ve çok sayıda öğrenci öldü. İmam Humeyni meydana gelen bu olaylar ile Emevi sultanı Yezid’in Üçüncu İmam Hüseyin’e karşı zulmetmesi arasında bir paralellik kurarak, rejimin ulemaya karşı tavır takınmasının esas sebebini dine karşı tavır takınmasından başka bir şey olmadığını ifade etmiştir. Kısa bir süre sonra serbest bırakılan İmam Humeyni, 5 Nisan 1963’de Aşure günü kutlamaları sebebiyle Kum’daki Feyziye Medresesi’nde bir konuşma yaparak İran halkını ABD ve Batı’ya karşı çıkmaya çağırdı. Bunun üzerine İmam Humeyni 4 Haziran 1963 tarihinde tekrar tutuklandı. Tutuklanma haberi üzerine Kum, Meşhet, Şiraz, Isfahan ve Tahran’da ayaklanmalar ortaya çıkmıştı. Bu ayaklanmalar altı gün boyunca devam etti. Bu ayaklanmaları bastırabilmek için ordu müdahale etti. Bu müdahale ile birlikte on beş bin kişi öldürüldü ! 30 3.2.1.1.2.2. Sinema Rex Faciası İran tarihinin en acı olaylarından birisinde Abadan şehrinin Rex adlı sineması gerçekleşti. Bu vahim olay da Pehlevi Rejimi Sinema Rex’in yayın saatlerinin birisinde kapıları kapatıp, sinemanın içini alevlendirdi. Bu büyük cinayet ve acı olayda maalesef 400 kadın ve erkek hayatını yitirdi. Pehlevi rejimi ilk önce muhalefet ve devrimci grupları sanıklı durumuna düşürmek istiyordu. Ama sonraki araştırmalar Pehlevi rejiminin foyasını yüzeye çıkardı. İran kamuoyu bu cinayetin Pehlevi rejimi tarafından düzenlendiğini anladıktan sonra eylemlerin şiddetini daha da arttırdı. Bu insanların temel hak ve özgürlüklerini ayakları altına çeken facianın failleri, devrimden 30 Aykaç v.d., a.g.e., s. 543. 11 sonra tutuklanıp ve bu cinayetin Pehlevi Rejimi tarafından planlandığına itiraf ettiler. Bu büyük cinayetin failleri İslam’ın mahkemelerinde yargılanıp cezalandırıldılar31. 3.2.1.1.2.3. Jale Meydanı’nın Katliamı 1979’da Bayram Namazı’ndan çıkan halk, hükümete karşı çok büyük ve kalabalık bir yürüyüş düzenledi. Pehlevi hükümeti bu büyük yürüyüşü durdurmak için yine eline silah aldı. 27 Eylül 1979’da Kara Cuma adıyla tanınan faciada Tahran’ın Jale adlı meydanı Pehlevi rejiminin acımasızca saldırısı sonucunda maalesef bir katliama sahne oldu32. Öyle ki bu katliamdan çekilen 50 dakikalık filmin, Avrupa ve Amerika sinemalarında yayınlanması dünyayı şok etti33. 3.1.2. İran İslam Devrim’inden Sonraki Durum İslam Devrimi, İran halkının temel hak ve özgürlükleri için bir dönüm noktası oldu. İslam devrim İran’ı her açıdan etkiledi ve büyük değişimlere sahne oldu. Bu olayların nasıl ortaya çıkması anlamak için İslam Devrimi’ni kısaca tanıtacağız. 3.1.2.1. Devrim Sözlük anlamıyla devrim belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli bir değişikliktir 34. 17. yüzyılda ilk kez bu kelime batılı ülkelerde 1660’lı yıllarda bir takım siyasi dönüşümlerinden sonra ortaya çıkmıştır. Diğer bir siyasi ifadeyle batılı ülkelerin tarım üretme döneminden sanayileşme dönemine geçmek ve böylece sanayileşme ve sivil toplumların kurulması, bu toplumların son gelişmelerine damgasını vurmuştur 2. Genel bir bakışta devrim, hükümet ve sosyal yapıların değişmesine yol açmasından dolayı siyasi devrimler ve sosyal(toplumsal) devrimler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Siyasi devrimler yalnız hükümetlerin değişmesine yol açarak sosyal yapıya dokunmamaktadır. Siyasi devrimler, toplumsal yapıları değil, devlet yapılarını 31 http://www.pajoohe.com/fa/index.php?Page=definition&UID=45098, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. http://www.irdc.ir/fa/content/10754/default.aspx, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. 33 Heydari, Herati, a.g.e., s. 134. 34 TDK, Türkçe Büyük Sözlük, 10. baskı, Ankara, TDK Yayınları, 2005, s. 516. 32 12 dönüştürebilirler. Ayrıca sınıf çatışması aracılığıyla başlama zorunlulukları da yoktur. Sosyal (toplumsal) devrimler ise halkın işbirliği ve ayaklanmasıyla toplumun siyasi, iktisadi ve sosyal yapısında hızlı ve derin bir değişimler ortaya çıkarır35. Toplumsal devrimlere özgü olan, temel değişimlerin toplumsal yapıda ve siyasal yapıda karşılıklı olarak pekiştirici bir biçimde birlikte meydana gelmesidir. Ayrıca bu değişimler sınıf mücadelelerin anahtar rol oynadığı şiddetli toplumsal ve siyasal mücadeleler aracılığıyla meydana gelir36. Siyasi devrimlerden İran’ın Meşrutiyet Devrimi, sosyal devrimlerden ise İran İslam Cumhuriyeti Devrimi’ni örnek gösterebiliriz. Bilim adamları devrimleri kimi zaman devrimcilerin niyeti üzerinden kimi zamanda devrimin sonuçlarına bakarak ele alırlar. Bu konuda farklı tanımlar ortaya çıkmıştır. Bir açıklamaya göre ‘devrim; toplumun değerleri, Baskın Mitleri*, siyasi kurumları, sosyal yapı, liderlik, hükümetin faaliyetleri ve siyasetlerinin içyapısında hızlı, köklü ve şiddetli dönüşümlere yol açmaktadır37. Bu tanıtıma bir yandan şiddet kelimesini vurgularken devrimi derin reformlardan, diğer yandan ise derin sözcüğünü getirerek devrimi önemsiz olaylar ve etkinliklerden ayırıyor38. Bu tanıtıma çok sayıda eleştiriler bulunmaktadır39. 3.1.2.2. İran İslam Devrimi’nin Koşulları ve Nedenleri Devrimlerin zorlanmaya başlangıcında başlar. Sonraki var aşamada olan siyasi siyasi hükümdarlığın hükümdarlık halkın meşruiyeti desteğini kaybetmesinden dolayı yetersizliğe uğrar ve artık kendine güven kazanan toplum siyasi iktidardan uzaklaşıp onunla karşı karşıya gelir40. Devrimlerin çoğu İran Şahı’nın yaptığı gibi, yöneticilerin uyguladıkları baskıdan ve aşırılıklarından rejimi kurmak için 35 Heydari, Herati, a.g.e., s. 24. Theda Skochpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler: (Fransa, Rusya, Çin’in Karşılaştırılmalı Bir Çözülmesi), trc. S. Erdem Türk Özü, 1. baskı, Ankara, İmge Kitapevi Yayınları, 2004, s. 25-26. *halkın derinden inandığı ve savunduğu düşünceler anlamında kullanılmaktadır. 37 Samuel Phillips Hantington, Samane Siyasi Dar Javameye Dast Khoshe Degarguni [Gelişen Toplumlarda Siyasi Düzen], trc. Mohsen Selasi, Tahran, İlim Yayınevi, 1990, s. 264. 38 Abbas Keşavarz, Negahi Kolli Be Teorihaye Engelab: Engelabe Eslamiye İran ve Rishehaye An [Devrim Teorilerine Genel Bir Bakış: İran İslam Devrimi ve Kökenleri], II.cilt, 2. baskı, Kum, Yüce Liderin Akademik İşler ve İslam Maarifi Derslerinin Şubesindeki Temsilcisinin Yayınevi, 1998, s. 21. 39 Ayrıntılar İçin bkz: Heydari, Herati, a.g.e., s. 23. 40 Menuçehr Muhammedi, Engelabe Eslami: Zamineha ve Payamadha [İslam Devrimi: Arka Planı ve Etkileri], Kum, Maarif Yaymasının Yayınevi, 2002, s. 21. 36 13 genellikle hukukun dışına taşan uygulamalarda bulunur 41 . Devrimlerde halkın hoşnutsuzluğu etkilidir. Ancak halkın hoşnutsuzluğu, tek başına bir devrim yapamaz. Bu hoşnutsuzluğun Devrim’in hemen önce artıp artmadığından tam olarak bilemiyoruz ama büyük bir olasılıkla söyleyebiliriz. Artmış olsun olmasın, halkın sıkıntıları ve yakınmaları ancak daha güçlü gruplarınkiyle, kısa bir süre için bile olsa, birleştiğinde, krallığın ateş, kan ve barut içinde yerle bir edilmesine katkıda bulunacaktır42. Şimdi devrime yol açan faktörleri kısaca yazıp değerlendireceğiz. 3.1.2.2.1. Mevcut Durumdan Derin Memnuniyetsizlik Her bir zaman mevcut durumdan derin memnuniyetsizlik dünya genelinde ortaya çıkan devrimlerde önemli rolü vardır. Memnuniyetsizliğin oluşmasında farklı faktörler katkıda bulunabilir; ama her memnuniyetsizlik devrime yol açmaz . Devrime yol açan memnuniyetsizlik toplumun büyük bir kısmının sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik durumundan şikayetçi olması, diğer taraftan ise ülkenin durumunun iyileşmesinden umut kesen halkın hareketiyle ortaya çıkar43. Öncelikle, devrimlerin gerektirdiği siyasal liderlik, devlet egemenliğine yönelik taleplerde bulunma ve bu talepleri yerini getirme mücadelesindeki aktörler olarak görülmelidir. Ancak devrimlerdeki siyasal liderliği çözümlemenin alışmış bir yolu değildir. Tıpkı bir biçimde bu liderlikler, ekonomik ya da statü çıkarlarını gerçekleştirmek için mücadele eden, sınıfların ya da toplumsal grupların temsilcileri ya da ideal toplum düzenine ilişkin belirli bir ideolojik görüşü uygulamaya girişen veya ikisini birden yapan aktörler olarak görülür. Bununla birlikte, bir devrimci kriz, kurumsal yıkımları ve verili bir toplumda neyin olanaklı olduğunun ölçütlerini hızlı bir biçimde değiştiren sınıf mücadelelerini gerektirse de, birçok koşul (özellikle sosyo- ekonomik koşullar) her zaman eski rejimlerden taşınır. Bunlar (ve ayrıca, devrimci dönüşümlerin bütününün içinde meydana geldiği verili ‘‘dünya tarihsel’’ ve uluslar arası bağlamlar) devrimcilerin yeni 41 Sander, Siyasi Tarih (1918-1994), II.cilt, s. 559. 42 Barington Moore, Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri, trc. Alaeddin Şenel, Şirin Tekeli, 1. baskı, Ankara, Varsa Yayınevi, 1992, s. 59. 43 Heydari, Herati, a.g.e., s. 28. 14 rejimi pekiştirmeye çalışırken içinde iş görmek zorunda oldukları özgül olanakları ve olanaksızları yaratır44. 3.1.2.2.2. Yeni Alternatif İdeolojilerin Ortaya Çıkışı ve Yayılması Her devrim de yeni ideolojilerin ortaya çıkması, devrimin daha hızlı sonuca varmasında önemli payı vardır. Bu bağlamda bir devrim ideologu olan şöyle yazmıştır: ‘‘bir yeni fikir ve ideoloji olmadan hiçbir devrim ortaya çıkamaz’’45. Diğer bir ifadeyle yeni ideolojiler halkın ne istediğini ve istediği şeylerin nedenini ortaya koyar. Böylece devrimci toplum geleceğini belirlemek yönünde ne istediğini ve bu doğrultuda nelerin değişmesinin talep ettiğini ifade ederek, ülkenin geleceğinin belirlenmesi yolunda katkıda bulunabilecektir. Devrimci öncülerin ideolojik yönelimlerini vurgulayan devrimci süreçlerle ve sonuçlarla ilişkin çözümlemeler, tipik bir biçimde belirli bir düşünceye dayanır. Bu görüşe göre: Eski rejimin içsel çelişkileri ve karşıtlıkları, devrimci dönüşümlerin olanak olduğu bir toplumsal krize neden olabilirse de, devrimci değişikliklerin (ve özellikle değişikliklerin hangi belirli türünün egemen olacağının) gerçekten başarılı bir sonuca ulaşması kararlı, örgütlü devrimci öncülerin girişimine bağlıdır. Eğer bu doğruysa, devrimci sonuçlara ilişkin açıklamaların, öncelikle devrimci liderliklerin ideolojik görüşlerine gönderme yapması gerekir. Yoksa sonunda ne olacağı belli olmayan toplumsal krizlerde diğerlerinden çok belirli olasılıkların gerçekleşmesi başka türlü nasıl açıklanabilir? Bu uslamlama çizgisi oldukça akla uygunluk taşır46. Unutmamalıdır ki ideolojilerin artışıyla birlikte, o ideolojilerin sahibi olan partiler, devrimden sonra siyasi güçlerini arttırma amacıyla sarf ettikleri çabalar, yeni devrim veya yeni kavgalara yol açabilir 47 . Böylece genç devrimin istikrar ihtimalinin oranı çok düşük olabilir. Halbuki ideolojilerin birliği devrimcilerin yegane amaçları başta olmak üzere hiçbir partinin çıkarlarına düşünmeden, bu yolda kan döküp canını vererek sadece vatanın özgürlüğüne çalışıp, devrimin gücüne güç katarak o inkılabın köklü ve devamlı olmasını sağlar. 44 Skochpol, a.g.e., s. 311-324. Clarence Crane Brinton, Kalbod Shekafiye Chahar Engelab [4 Devrimin Otopsisi], trc. Mohsen Selasi, 4. baskı, Tahran, No Yayınevi, 1988, s. 45-59. 46 Skochpol, a.g.e., s. 319. 47 Ortak Yzarlar, Engelabe Eslamiye İran [İran İslam Devrimi], Kum, İslam Maarifi Yaymasının Ofisi, 1996, s. 25. 45 15 3.1.2.2.3. Devrimci Ruhun Yaygınlaştırılması Devrimci ruh bir psikolojik terim olarak kullanılmaktadır. Bu kelime bir devrimcinin, siyasi hükümdarlığın zulmüne karşı agresif ve saldırgan ruhunun göstergesi olabilir. Tarihi bir süreç içinde olan devrimci toplum geriye baktığında hakkının gasp edildiğini görür. Bu haklarının gaspına maruz kalan devrimci ilk zamanlarda hakkının ihlaline dayanır. Ama gittikçe hakkını savunmaya başlar. Ne yazık ki siyasi iktidar bu yasal ve ahlaki talebi yerine getirmektense toplumun karşısında direnip hatta yasadışı işlerini, kimi zaman sahte meclisin yasalarıyla kimi zamanda askeri müdahalelerle devam ettirmeye çalışır. Hakkı ihlal olan devrimci gittikçe sinirleri bozulmaya başlar ve hakkını yasal yollardan alamadıkça bu sinirleri ruhunu doğal ve sakin bir ruhtan saldırgan ve devrimci bir ruha dönüştürerek, siyasi iktidarı gerek sokaktaki eylemler ve protestolarla gerekse silahlı çatışmalarla yıkıp yeni ve hakkı savunan niteliği taşıyan bir hükümeti ortaya çıkarma girişimlerinde bulunur. Bu ruhun ortaya çıkmasında çeşitli faktörler vardır. Tarihi ve kültürel özellikler, devrimci ideolojinin türü ve yıkılmaya hedef olan hükümetin genel özellikleri ve eski önlemleri48 bu faktörlerin örneği olarak gösterilebilir. 3.1.2.2.4.Liderlik ve Seferber Eden Kurumlar Yukarıda geçen koşullar bir güçlü lider veya seferber eden kurum olmadan devrime yol açamaz. Lider veya seferber eden kurum kendi devrimcilerini farklı ideolojileri sahip olmalarına rağmen bir manevi ordu çatısı altında birleştirerek onların zihniyetini ve bu zihniyetten kaynaklanan gücü hükümeti ve yozlaşmış siyasi güce yönelik ayaklanmaları yönlendirir ve sonuçta devrimin zafere ulaşmasını sağlar. Diğer bir ifadeyle bir akıllı lider veya seferber eden kurum bir toplumda hoşnutsuzlukları etkinleştirmekte, alternatif ideolojilerin ortaya koyulmasında ve devrimci ruhun rehberliğinde başarılı olursa o hükümetin devrilmesine sebep olacaktır. Öte yandan yeni ortaya çıkan siyasal liderlik, devrimleri pekiştirmek için yeni devlet örgütlerinin kurulmasında ve devrim karşıtı girişimlerle, dışarıdan askeri saldırılar biçiminde meydan okumalarla karşılaşır. Siyasal düzeni pekiştirme girişimlerine karşı meydan okumaların hakkından gelme olanaklıdır; çünkü devrimci liderlik kendinden önce 48 Ortak Yzarlar, a.g.e., s. 25. 16 ulusal siyasetten dışlanan alt sınıf gruplarını (kentli işçileri ya da köylüleri) siyasete sokup harekete geçirebilir 49 . İslam Devrimi’nin tarihine bakıldığında toplumun seferber eden din adamları bu açıdan olağan üstü bir performans sergilediler. Bu güç genellikle İslam’ın canlandırıcı ideolojisinden kaynaklanıyordu. Bu ideoloji, batı kültürü ve simgelerinin tümünü sosyal hayattan silmek ve yeni bir insanın beslenmesinin sözünü vererek tüm halkı ayağa kaldırdı. Böylece devrimci toplumun her zaman desteğini, savaşını ve fedakarlığını arkasında bulacağından emin oldu50. Göz ardı edilmemelidir ki, bazı durumlarda devrimin tüm aşaması tek liderin denetiminde ve yönlendirmesi sonucunda şekillenebilir. Örneğin, İmam Humeyni İran İslam Devrimi’nin ilk kıvılcımlarından beri bu inkılabın liderliğine üstlenmiştir. Ama bazı devrimlerde, devrimin farklı aşamaları farklı liderler tarafından yönlendirerek devrim zafere ulaştırılır. Örneğin Fransız Devrimi bu tür devrimlerin en bariz ve aşikar örneği olarak gösterilebilir. Bu devrimde Robespierre*, Danton** ve Mirabu önderliğinde Fransa bağımsız ve özgür bir ülke oldu51. 49 Skochpol, a.g.e., s. 306. Hüseyin Beşiriye, Engelab ve Basije Siyasi [Devrim ve Siyasi Seferberlik], Tahran, Pegah Yayınevi, 1994, s. 80. *Maximilien Bartelemi François Marie Isodore de Robespierre, İrlanda Asıllı Hukukçuydu. **Georges jaques danton, kralın idamına dair sunulan kanuna evet oyu kullanan nadir kişilerdenmiş. 51 Heydari, Herati, a.g.e., s. 30. 50 17 İKİNCİ BÖLÜM MİLLETİN HAKLARI 2.1. GENEL OLARAK Bu bölümde anayasanın 3. Faslında gelen hakları inceleyeceğiz. Temel hak ve özgürlüklerin asıl kaynağı olan Bu bölüm Milletin Hakları başlığı altında İran vatandaşı olan tüm insanlar hakkında geçerlidir. Unutmamalıdır ki anayasanın 3. bölümü 1990 değiştirilmesinden etkilenmemiştir. Bu fasılda gelen haklar dil ve etnik kökeni göze almadan, erkek ve kadın eşitliği, anadilinde eğitim hakkı, seçimlere katılma özgürlüğü, eğitim hakkı vb. hakları kapsamaktadır. Şimdi bu hakları teker teker ele alacağız. Ama ilk önce İslam hükümetinin egemenlik anlayışını ve yasama sürecinde uygulanması gereken ilkeleri anlatıcağız. Aşağıda gelen haklar bu ortak faaliyetlerin sonuçlarıdır. 2.2. İRAN İSLAM CUMHURİYETİ ANAYASASI’NDA MİLLETİN HAKLARI İran İslam Cumhuriyeti anayasasında temel hak ve özgülüklerin asıl kaynağı anayasanın Milletin Hakları (hukuk-i millet= )ﺣﻘﻮق ﻣﻠﺖadıyla tanına 2. bölümde yer almaktadır. Bu bölümde farklı haklardan bahis ederek vatandaşların her açıdan temel hak ve özgürlüklerini korumaya çalışılmıştır. Bu bölümde yer alan haklar anayasada sıralaması gibi getirilerek onları açıklama yönünde çeşitli yasalar, tüzükler vs. yardım alarak, anayasanın diğer yasalara nasıl yansıdığını görüceğiz. Aslında Milletin Hakları veya İnsan Hakları Meşrutiyet Devrimiyle ortaya çıktı. Meşrutiyet Devrimi dış ve iç bakımdan çok önemlidir. Dış açıdan İran’ın, siyasi gelişmelere sahne olan ve vatandaşların toplumun yönetmesinde önemli role sahip olan ülkelerle sanayi, ticari, siyasi ve kültürel ilişkilerinin artması, geleneklerden geçme tecrübelerini ülkeye getirdi ve İran halkını özgürlük, beraberlik ve demokrasi gibi kavramlarla tanık etti. Diğer taraftan batının siyasi ve içtimai düşünceleriyle tanık olan aydınlar tabakası kültürel faaliyetleri ve özellikle gazeteler aracılığıyla, İran’ın emniyet, asayiş ve uluslar arası prestijden yararlanmasını, yalnız istibdadın gitmesi 18 ve batı da yaygın olan meşrutiyet rejiminin gelmesiyle mümkün olacağına inanıyordular. İç açıdan ise çoğunlukta olan şahın din adamları ve siyasetten uzak duran müçtehitlerden yollarını ayıran aydın din adamları, İslam’ın özgürlükler hakkında düşündüklerini anlamışlardır. Bu din adamları milletin istibdada faik gelmesi için ellerinden gelen işi yapıyordular52. 2.2.1. İran İslam Cumhuriyeti’nin Egemenlik Anlayışı İran İslam Cumhuriyeti Anayasasında diğer önemli kavram egemenlik kavramıdır. Her devletin egemenlik anlayışına bakmak, bir devletin vatandaşların temel hak ve özgürlüklerine nasıl baktığı ve bu hakları nasıl sınırlandırması, sınıflandırılması vs. görülebilir. Nitekim İslam hükümetinin egemenlik anlayışını anlamak gerekiyor. İlk önce İslam açısından devletin ne olduğu ve bu kavrama nasıl bakıldığını anlamak, ülkede hangi hakların nasıl korunacağı açısından önemlidir. Egemenlik kavramının sinyalleri ilk defa Meşrutiyet Devrimi’nde orta çıktı. Meşrutiyet Devrimi halk tarafından Kaçar hanedanına ilk kez meydan okuma ve hükümranlığının üzerine bazı kısıtlamalar getirme bakımından önemli bir girişimdir. Ayrıca ulemanın, İran’daki yabancı yönetimi ve nüfuzuna karşı en etkin muhalefet gurubu olarak ortaya çıkmasına da yol açmıştı. Böylece 19.asrın sonlarında ve 20.asrın başlarında monarşinin ekonomik ve politik konular ile sömürge siyasetine yaklaşım tarzına karşı ulemanın meydan okuduğunu ve halka önderlik yaptığını görmekteyiz53. Bu dönemlerden ortaya çıkan ve daha sonra Müslüman düşünceler tarafından geliştiren egemenlik kavramı git gide detayları da kapsadı. İslam hükümetine göre devlet muayyen insanlar tarafından belli bir ülkede siyasi toplum düzenleyerek, bir süper gücün onlara egemenlik kurması anlamındadır. Bu tariften Şii hukukçular açısından devletin 3 unsurdan oluştuğu kuşkusuzdur; 1-cemiyet (muayyen insanlar) zira belli bir cemiyet olmaksızın devletin var olması imkansızdır. Kaldı ki adı geçen cemiyetin müşterek amacı ve istekleri olmadan devletin var olması yine de mümkün olmayacaktır. Nasıl ki geçmiş yüz yıllarda insani gruplar (örneğin kavim, kabile vs.) birbirleriyle aynı yerde yaşamalarına rağmen devlet kuramadılar 2 52 Seyyid Muhammed Haşemi, Huguge Asasiye Jumhuriye Eslamiye iran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasa Hukuku], I.cilt, 5. baskı, Tahran, Mizan Yayınevi, 2004, s. 1-45. 53 Aykaç v.d., a.g.e., s. 536. 19 ülke; zira cemiyet ne kadar da olursa olsun belli bir toprakları yerleşmeden, devlet kurmaları nerdeyse imkansız 3-süper güç; adı geçen insan kendilerinin ait olan az güçlerini devlete devir ederek yukarıda gelen iki unsur yani cemiyet ve ülkeyi kontrol eden bir güç ortaya çıkarıyorlar54. İslam öğretilerinin doğrultusunda İran İslam Cumhuriyeti Anayasasında egemenlik anlayışı kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. İran Anayasasında egemenlik anlayışını iki açıdan incelemek gerekiyor: 1-siyasi açıdan 2-dini açıdan. Bu iki konu Anayasanın 56. maddesinde “dünya ve insan üzerinde mutlak egemenlik hakkı Allah’ındır ve O, insanı toplumsal yazgısına egemen kılmıştır. Hiç kimse insandan bu ilahi hakkı alamaz veya belli bir zümrenin çıkarlarına hizmete alet edemez ve millet, Allah vergisi olan bu hakkı, ilerdeki maddelerde belirtilen yollardan kullanır” ifadeleri şeklinde yer almıştır. İran Anayasası egemenlik hakkının Allah’a mahsus olduğunu savunuyor. Madde “Hiç kimse insandan bu ilahi hakkı alamaz veya belli bir ve zümrenin çıkarlarına hizmete alet edemez” demekle milletin egemenliği ve ondan doğan demokrasinin eşit şekilde uygulanacağını belirtmiştir. Anayasada “…Hiç kimse insandan bu ilahi hakkı alamaz veya belli bir zümrenin çıkarlarına hizmete alet edemez…” cümlelerini getirerek milli egemenliğin istikrarlı olacağını belirtmiştir. Siyasi açıdan Anayasanın 3. maddesinin 8.bendinde “…8-halkın tümünün kendi siyasi, iktisadi, içtimai ve kültürel…yazgısının belirlenmesin” de katkıda bulunacaklarının belirtmesiyle, hükümetin her açıdan Müslüman halkın elinde olduğunu belirtmiştir. Bu doğrultuda halkın Uzmanlar Kurumu(Meclis-i Hubregan), cumhur başkanı, İslam Şura Meclisi ve şuralarının seçimlerine katılımları, halkın siyaset yazgısına hakim olduğu göstermektedir. bu hassas organların seçimlerine katılmak Anayasanın 6. maddesinde “İran İslam Cumhuriyeti’nde ülkenin işleri halkoyuna dayanarak seçimler veya hal oyuyla idare edilir. Örneğin cumhur başkanın seçimleri, İslam Şura Meclisi’nin seçimleri vs.” cümleleriyle beyan edilmiştir55. 54 55 Medeni, a.g.e., s. 63. http://www.majlesekhobregan.ir/fa/publications/mags/is_gv/magazines/021/04.htm, Erişim Tarihi 07. 10. 2012. 20 Diğer önemli nokta bu hakkın vazgeçilmez ve devredilmezliğidir. Zira günümüzde bazı devletler kendilerini Allah’ın Gölgesi bilerek egemenlik konusunda sınırsız yetkiye ve güce sahip oldukları kanaatindedirler. Böylece istedikleri zaman temel hak ve özgürlükleri kısıtlıyorlar. Ama İran İslam Cumhuriyeti Anayasası insanın üzerindeki egemenliği Allah’a mahsus bilerek İslam Hükümetini her bir zaman Allah’ın belirttiği yasalar çizgisinde yürüyeceğini belirtmiştir. Bu esas konular anayasanın 56. maddesinde “dünya ve insan üzerinde mutlak egemenlik hakkı Allah’ındır ve O, insanı toplumsal yazgısına egemen kılmıştır. Hiç kimse insandan bu ilahi hakkı alamaz veya belli bir zümrenin çıkarlarına hizmete alet edemez ve millet, Allah vergisi olan bu hakkı, ilerdeki maddelerde belirtilen yollardan kullanır” sözleriyle beyan edilmiştir. Yukarıda gelen maddeler egemenliği siyasi açıdan incelemiştir. Şimdi konuya dini açıdan bakıcağız. Dini egemenlik taraftarlarının düşünceleri biraz farklıdır. Bu düşüncellere göre İnsanlar her tabaka veya gruptan olsalar yalnız kendilerinin menfaatini düşünerek diğer insanların hayır ve maslahatlarını düşünmezler. Devlette aynı konumdadır. Zira belli bir siyasi grubun çıkarlarını düşünerek, onlarını çıkarlarını koruyan yasaları geçiriyorlar. Halbuki bu yasaların uygulaması adaleti temin etmeyecektir. Dini düşüncelere sahip olanlara göre yasama Allah’a mahsus olup, yasaları belir bir grubun maslahatlarını değil, toplumun maslahatını korur 56 . Dini düşünceller de, Anayasadaki hükmü kendi görüşlerinin girmesinden sonra kabul etmek zorunda kaldılar. 2.2.2. İİC’ de Yasama Sürecinde Uygulanması Gereken Genel İlkeler Anayasası’nın 2. maddesinde İran İslam Cumhuriyeti’ni tanıtmaya çalışılmıştır. bu tanıtımlar Genel İlkeler başlığı altında yapılmıştır. Genel ilkeler de İslam hükümetinin dayanakları ve yasaları koyduğu zaman hangi ilkelere uyması gerektiğini belirtmiştir. Bu maddeleri görmek önümüzdeki yasaların nasıl düzenlendiklerinde faydalı olabilir. Bu madde başka açılardan da önemlidir. Zira bu tanıtma esnasında yasamanın çeşitli kaynakların ve müçtehitlerin görevleri de belirtmiştir. Bu madde böyle düzenlenmiştir: 56 Buşehri, a.g.e., s. 156. 21 İslam Cumhuriyeti; “1-Tek ilaha (lailaheillallah) ve egemenlik ile yasama yetkisinin O’na mahsus bulunduğu ve O’nun emrine uyma gereğine 2-İlahi vahye ve O’nun kanunların açıklamasındaki temel etkinliğine…4-Hilkat (yaratılış) ve yasamada (İlahi Kanunların Konulmasında) ilahi adalete…6-insanın yüce saygınlık ve değerine, onun Allah Karşısında sorumluluğu ile birlikteki hürriyetine ve iman esasına dayanan bir nizamdır…” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi İran’ın Anayasasında yasama yetkisinin Allaha mahsus olduğunu vurgulamıştır. Bellidir ki Allahın sözleri ve emirlerinin hepsi Kuran-ı Kerim veya Allah tarafından gelen peygamberler ve onların yerinde oturan İmamlar tarafından beyan edilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası bu hükümlerin uygulanması öngörülmüştür. Ama İslam kuralları yalnız cezai veya medeni yasalar değil İran İslam Cumhuriyeti’nde yasalarının hepsinde uygulamaktadır. Bu konu Anayasanın 4. maddesinde “medeni, cezai, mali, iktisadi, idari, kültürel, askeri, siyasi ve diğer bütün kanun ve kararlar, İslam ölçülere dayanmalıdır. Bu madde kayıtsız şartsız olarak anayasanın bütün maddelerinin ve diğer kanun ve kararların üstündedir ve bu hususun tespiti ve belirlenmesi için Denetim Şurası’nın (Şura-i Nigehban) mensubu olan fakihlerin uhdesindedir” şeklinde yer almıştır. Ama yasaların zor ve anlaşılmaz olduğu taktirde bu yasaların açıklaması da öngörülmüştür. Bu konu Anayasanın 2. maddesinin 2. bendinde Allahın Vahyini açıklayan ve yol gösteren unsur olarak tanıtmıştır. Öte yandan Allah’ın genel hükümleri detaylarıyla İslam Şura Meclisi tarafından yasa şeklinde hazırlıyor. Burada şunu belirtmek gerekiyor ki İran İslam Cumhuriyeti anayasası ve meclisten geçen diğer normal yasaların denetimine hangi şahıs ve ya şura üstlenecektir? Bu sorunun cevabı genel olarak anayasanın 6. Bölümünün gereğince Denetim Şurası’nın Uhdesinedir. Önümüzdeki bölümlerde bu şurayı detaylarıyla tanıtacağız. Anayasanın 2. maddesinde belirlendiği gibi İran İslam Cumhuriyeti’nin Anayasası insanı yüce saygınlık ve değere layık görmesiyle birlikte onu Allah karşısında sorumlu tutmuştur. Yanı sıra maddenin 4. bendinde belirttiği üzerine Allah tarafından gelen yasaların hepsini adilane buluyor. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti 22 Anayasası insanın temel hak ve özgürlükleri saygı duymasına rağmen onu herhangi bir suçu işlediği taktirde Allahın adilane cezalarına çarptırılacağını benimsemektedir. Temel hak ve özgürlükler alanındaki diğer önemli konu bu hakların değişmesidir. İnsanların temel hak ve özgürlüklerinin her zaman dönemin koşullarına göre değişmektedir. İslam hükümeti bu kafileden geri kalmamak ve vatandaşların temel haklarını günceleştirmek için gereken önlemleri almıştır. Anayasanın 2. maddesinin 6. bendi iki yoldan temel hak ve özgürlüklerin güncelleşmesini öngörmüştür: 1-gerekli şartlara haiz fakihlerin kitap ve masumların sünneti esasına dayanarak sürekli içtihatlar 2-insanlığın ileri düzeydeki ilim, fen ve deneylerinden yararlanma yoluyla. Gerekli şartlara haiz fakihler yalnız müçtehitlere denilmektedir. Bu müçtehitler Kuran-ı Kerim den insanların temel hak ve özgürlükleriyle ilgili ayetleri bularak yeni fetvalar veriyor. Masumlardan kalan hadisler fakihlerin diğer kaynağıdır. Bu yolda peygamber efendimiz ve 12 imamdan kalan hadisler fakihlere bu yöndeki fetvalarında çok yardımcı oluyor. Önümüzdeki satırlarda Şii mezhebinin hadis kaynakları ve bu kaynaklardan alınan bazı hadisleri göreceğiz. Yanı sıra Şii fakihleri temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde yalnız hadis kitaplarına yetinmeyip, ileri düzeydeki ilim, fen ve deneylerden den Beyannamesi’nden de yararlanmaktadırlar. örneğin İnsan Hakları Evrensel Bu konuları açıladıktan sonra Milletin Hakları bölümünde zikir edilen hakları incelemeye başlayacağız. 2.2.3. Eşitlik Kavramı Temel hak ve özgürlüklerin esası eşitliktedir. Eşitlik tüm insanların eşit hak ve görevlerden yararlanma anlamındadır. Vatandaşların arasında her açıdan eşitlik olmadıkça adalet, kardeşlik ve özgürlük hakim olamayacaktır. Toplumdaki eşitsizlikler her ne şekilde olursa olsun, zulüm ve tecavüze yol açmanın yansıra, insan hakları adı altında yürürlükte olan tüm hakları icrasını nerdeyse imkansız eder. Bu sebeple demokrasinin kurulması için eşitliğin özgürlüğe öncülüğü vardır57. 57 Ali Kerimi, Hugug ve Azadihaye Asasi Ensanha [İnsanların Temel Hak ve Özgürlükleri], Tahran, Ruz Yayınevi, 1967, s. 31-32. 23 Haklardan yararlanmadan önce herkesin bu haklardan payının miktarının belirlenmesi gerekiyor. İnsan hakları hem vatandaşların çıkarları ve beklentileri hem de toplumun maslahatı ve kazançlarını mantıksal bir düzenleme vasıtasıyla getirmekle, bir yandan emniyetten yararlanarak Allah veren yeteneklerini ortaya çıkmasına sağlıyor diğer taraftan ise vatandaşların emniyet, asayiş, kamu düzeni ve toplumsal barışını zedelemiyorlar. Demokratik devletlerde bu düzenleme yasama yoluyla yapılmaktadır. Yasama organı hakimiyet ve milli iraden yansıtıcısı olarak gayri şahsi ve kapsamlı yasaları, tüm vatandaşların eşit olma koşuluyla geçirmesi, vatandaşların çıkarları ve toplumun menfaati arasında denge kuruyor 58 . Böylece haklardan yararlanmanı özgürce kurallara bağlıyor. Diğer ifadeyle özgürlüğün en büyük etkisi, tüm insanların eşit olmasıdır. Ama bu eşitlik tüm insanların aynı derece de oldukları veya özgürlüğe dayanarak beraber sayıldıkları anlamında gelmez. İslam hükümetinde bu kelimenin anlamı devletin tüm anayasada düzenlenmiş olduğu organları ve istihdam eden memurlarının vatandaşlara her alanda eşit şekilde davranmaları anlamındadır59. İnsanların yasalar önünde eşit olmaları İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 7. maddesinde “kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkını haizdir. herkesin işbu beyannameye aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır” ifade edilmiştir. Eşitlik kavramı tüm anayasalarda olduğu gibi İran İslam cumhuriyeti anayasasında da her maddenin temelinde bulunmaktadır. Anayasanın 19. maddesinde “milletin bütün fertleri hangi kavim ve kabileden olursa olsunlar, eşit haklardan yararlanırlar ve renk, dil ve benzeri etkenler ayrıcalık sebebi olamaz” sözleri yer almaktadır. İslam hükümeti yukarıda gelen maddenin yanı sıra Anayasanın 20. maddesinde kadın ve erkek eşitliğinin getirmekle bu önemli kavramı daha fazla açıklamıştır. Bu maddede “milletin her ferdi kadın veya erkek olsun kanunun korunması açısından eşit durumdadırlar” demekle tekrar İslam hükümetinde herkesin eşit olduğunu göstermiştir. İslam hükümeti ülkenin en önemli makamını diğer vatandaşlarla eşit konumda biliyor. Bu önemli konu Anayasanın 137. maddesinde “…lider yasalar önünde diğer vatandaşlarla eşit konumdadır” cümlesiyle 58 59 Haşemi, a.g.e., s. 189. Medeni, a.g.e., s. 194. 24 beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti vatandaşlar ve özellikle dini liderin makamlarını düşünmeksizin, onların hepsini eşit bilmekle, demokrasiye doğru büyük bir adım atmanın yanı sıra, Pehlevi döneminde bazı yapay ırkçılıklardan çeken çilenin önün kapatmıştır. Öte yandan dini liderin en üstün makam olması için adı geçen maddenin hükmü kıyas yapmakla, diğer resmi ve aşağı makamlarda olan kişiler örneğin cumhur başkanı, bakanlar vb. makamların hepsini kapsamaktadır60. Burada tekrar şunu söylemekte fayda var ki; eşitlik ilkesi yasaların herkes hakkında aynı şekilde uygulanması anlamında gelmez. Zira yasanın amacı vatandaşları sınıflandırmak ve her tabakaya özel yasayı hakim etmektir. Böylece insanların sınıflandırılması hem kanunun hedef aldığı insanlar belirtir. Hem de her sınıf (tabaka) için hazırlanan yasa o sınıfta bulunan insanlar hakkında eşitçe uygulanır. Örneğin vergi yasasına göre zenginler fakirlere göre daha fazla vergi ödemek zorundadırlar. Zira zenginlerin gelirleri çok fazladır. Görüldüğü gibi burada aynı yasanı iki gruba farklı şekilde uygulanması eşitsizlik anlamında gelmiyor. Ama Hıristiyan veya Zerdüşt olan vatandaşlar Müslümanlardan fazla vergi ödedikleri halde, o zaman bu iş bir nevi ceza ve mezhep tazminatı olarak nitelendirilebilir 61 . Böylece Anayasa gelecekte İran’ın farklı bölgelerinde yaşayan renkler ve dillerin diğer İranlılarla hiçbir farkları olmadan aynı haklardan eşit şekilde yararlanmalarından emin etmiştir. Önümüzdeki satırlarda bu eşitliğin nasıl sağlanacağını görmüş olcağız. 2.2.4. Kadın ve Erkek Eşitliği Kadın ve erkeğin eşit olup olmaması çok tartışılmıştır. Her din veya kültür bu açıda bakış açılarını belirtmişlerdir. Farklı ülkeler bu alandaki bakış açılarını İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde birleştirmeye çalışmışlardır. Beyannameye göre kadın ve erkek eşit durumdadırlar. Beyannamenin 1. maddesinde “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar” ifadeleri getirilmiştir. Görüldüğü gibi madde bütün insanlar demekle kadın ve erkeklerin hepsini doğduklarından beri eşit bilmektedir. Yanı sıra beyannamenin 2. maddesine bakıldığında “Herkes…cinsiyet…veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin bu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir” demekle 60 61 Haşemi, a.g.e., s. 224. Buşehri, a.g.e., s. 24. 25 kadınlar ve erkekleri gelecekte zikir edilen haklardan eşit olarak yararlanmalarını öngörmüştür. İslam hükümeti İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini imzalayan ülkelerden biri olarak yukarıda gelen hükümleri İslam yasaları ve Şii mezhebinin kurallarına ters düşmedikçe yürürlüğe sokmuştur. İslam hükümeti kadın ve erkeği yaratma açısından aynı bilmektedir. Nitekim kadın ve erkeğin bu açıdan haklarının eşit olmasını öngörmüştür. Bu önemli kavram Anayasanın 3. maddesinin 9. ve 14. bendinde “İran İslam Cumhuriyeti devleti…aşağıdaki hususlar için bütün imkanlarını kullanmakla görevlidir: 1-… 9- Yersiz ayırım ve ayrıcalıkların kaldırılması ve herkes için maddi ve manevi her alanda adilane imkanların sağlanması. 14- Kadın erkek her ferdin her yönden haklarının sağlanması ve herkese adilane yargı güvenliğinin kurulması ve herkesin kanun karşısında eşitliği” ifadeleriyle kadın ve erkeğin eşit olmalarını göstermektedir. İslam hükümeti yukarıda gelen maddenin yanı sıra anayasanın 20. maddesinde kadın ve erkek eşitliğinin daha fazla açıklanmıştır. Bu maddede “milletin her ferdi kadın veya erkek olsun kanunun korunması açısından eşit durumdadırlar ve bütün insani, siyasi, iktisadi, içtimai ve kültürel haklardan İslami ölçülere uyularak yararlanırlar” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti kadın ve erkekleri her alanda eşit bilmektedir. Bu eşitlikler özellikle insani, siyasi ve iktisadi açıdan çok önemlidir. Zira kadınların siyasi hakları örneğin oy verme hakkı ve özellikle ekonomik bağımsızlığı ve eşitliğinin ne kadar önemli olduğu bellidir. Bu konuları gelecek maddelerde daha iyi açıklanması için burada bazı örnekleri getirerek bu ilkelerin uygulandıklarını göstereceğiz. Örneğin iktisadi alanda İran İslam Cumhuriyeti eski rejimler gibi ülkeyi yabancılara pazarlamıyor. İslam Hükümeti İran halkına güvenerek yerel ürünleri kendi fabrikalarında üreterek bir yandan halkın işsizlik azaltarak onlara gelir kaynaklarını hazırlıyor. Özellikle kadınların yaşam boyu kolay çalışıp, emekli 26 oldukları bakımından çok ilerleme gözüküyor. Diğer taraftan ise ülkenin yabancıları önünde iktisadi bağımsızlığına yetişmesi için katkıda bulunuyor. Siyasi hakların örneğinini İran’ın genelinde olan seçimlerde görüyoruz. Pehlevi döneminde vatandaşlar ve özellikle kadınların siyasi özgürlüğünden yalnız onların toplumda başörtüsüz hazır bulunmaları kast ediliyordu 62 . Bu mesele Rıza Han dönemindeki siyasetlerde görülüyor. Önümüzdeki sayfalarda Pehlevi döneminde kadınların hakkında uygulanan siyasetleri açıklayacağız. Ama İran İslam Cumhuriyeti Anayasası bu hakkı gerçekten tüm kadınlara vermiştir. Bunun en bariz göstergesini İran kadınlarının geniş şekilde katıldıkları cumhurbaşkanlığı seçiminde, milletvekillerinin seçilmesinde vb. siyasi vakıalarda görüyoruz. İçtimai ve kültürel açıdan baktığımızda İran’ın halkı demokratik devletlerde var olan özgürlükler örneğin sosyal kurumlara katılma hakkı, gazete ayılmamak hakkı, sinema ve tiyatro alanında farklı çalışma hakkı vb. haklarda yararlanmaktadırlar. Bu durumu Pehlevi rejiminin kültürel alanlardaki davranışları ve faaliyetleri örneğin müstehcen divanların yayımlanması, ahlak dışı gazeteler ve dergilerin basılması, porno içeren filmlerin düzeltilmesi, Sinema Rex gibi facialar ve özellikle aktörelerin İslam dışı hareketleriyle kıyaslandığında çok ilerleme gözüküyor. Bu hakların en bariz örneği İran halkı ve özellikle kadınların üniversite ve diğer bilimsel faaliyetlerde bulunmalarıdır. Yanı sıra eski rejimlerde bu faaliyetlerin hepsi Batılı devletlerin ilkelerine uygundu. Ama İslam hükümeti bu karanlık dönemlerden geçerek İran halkına çeşitli eğitim ve öğretim fırsatları sağlamıştır. Göz ardı edilmemelidir ki Şii fıkhında kadın ve erkeğin eşitliği diğer eşitlikler gibi değildir. Kadın ve erkeğin hukukundan sohbet ettiğimiz zaman onları yaratışları ve tabiatları çok önemlidir. Kadın ve erkek insan olmak ve insanların müşterek hukukundan yararlanmakta hiçbir farkları olmasa dahi, hilkatlerindeki farklılıklardan dolayı, farklı hukuklardan yararlanacaklardır. Şu an itibariyle İslam hukukunda, kadın ve erkek hukukunun birliği [eşitliği] değil, bezerliği kabul edilmektedir63. 62 Ayrıntılar için bkz:http://www.irpsri.com/Show.php?Page=ViewArticle&ArticleID=439&SP=Farsi, Erişim Tarihi 10. 02. 2013. 63 Ayetullah Morteza Motahari, Nezame Huguge Zan Dar Eslam [İslam Nizamında Kadın Hakları], Kum, Sadra Yayınevi, 2010, s. 121-122. 27 2.2.4.1. Kadın ve Erkek Eşitsizliği İslam hükümetinde kadın ve erkeğin arasında eşitliğin nasıl sağlanacağını bildikten sonra şunu da bilmek gerekiyor ki, İslam hükümetinde kadın ve erkek arasında bazı eşitsizliklerde vardır. Aşağı satırlarda kadın ve erkeklerin yapabilecekleri işleri inceleyeceğimiz için burada yalnız İslam hükümetinin şuan ki düzeninde kadın ve erkekler arasında bulunan hukuki farklılıkları inceleyeceğiz. 2.2.4.1.1. Kadınların Şahadeti (Ant İçmeleri) Şii şeriatında kadınların ant içmeleri erkeklerden faklıdır. Önce bunu bilmek gerekiyor ki Medeni Yasa’nın 1313. maddesinde “şahadet veren kişide buluğ, akıl, adalet, iman ve taharet-i müvellit (nesebi sahih olmak) şartları aranacaktır” demekle şahadet veren kişinin, kadın veya erkek olması hakkında bir şey dememiştir. Burada kadınların şahadetini farklı açılardan ele alacağız. Ama yine de kadınların en az 15 yaşları olmadan şahadetlerinin kabul edilmesi zor oluyor. Bunların yanı sıra kadınların sözleri toplumdaki hukukların uygulanmasının bir çoğunda geçerli değildir. Diğer ifadeyle bazı durumlarda kadınların sözleri ve şahadetleri hukuki eserden yoksundur. Örneğin nişanlılık ve izdivaçtan önce babasından izin alma zorunluluğu, çalışmak için kocasının rızasını alma zorunluluğu, kocasından irs almakta verilen şahadetindeki bazı zorunluluklar, boşanma döneminde bazı koşulları riayet etmesinin gerektiği, eğitim amacıyla yurt dışında gitmek için babası veya kocasından izin alma gerektiği64 bu hukuki esersizliğin örneği olabilir. Şimdi İran’ın hukuki düzeninin farklı boyutlarına göre kadınların sözlerinin eserini inceleyeceğiz. 2.2.4.1.1.1. Cezai Davalarda Zina suçu hariç, Kısas ve ya Had cezasını gerektiren suçlarda yalnız erkeklerin şahadeti kabul edilmektedir. Örneğin erkekler ve kadınların eşcinsellik suçlarını ispatlamak için 4 erkek, hırsızlık ve şarap içmek için 2 erkeğin şahadeti 64 Mehr Engiz Kar, Kodam Hag? Kodam Taklif? [Hangi Hak? Hangi Teklif?], Tahran, İran Camiası Basımevi, 1992, s. 13-50, 128-188. 28 gerekiyor 65 . Bu suçlarda erkeklerin yeterli sayıda olmadıkları zaman, kadınlarla birlikte ant içmeleri bile yasaklanmıştır. Hatta bazı fakihler zina suçunun ispatında bile kadın şahadetinin kabul edilmemesi görüşündedirler66. 2.2.4.1.1.2. Hukuki Davalarda (Medeni Davalarda) Mali durumlar örneğin borçlar konusunda Kuran- Kerim’in hükmünce 2 erkeğin şahadeti kabul edilir. 2 erkeğin olmadığı durumunda 1 erkek ve 2 kadın ant içerler. Kuran-Kerim kadınların çok olmalarının nedenini şöyle açıklamıştır “Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığız zaman yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın…şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği, eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki Kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatma içindir”.67 2.2.4.1.1.3. Aile Hukuku Davalarında Bu çerçevede boşanma davalarında, Kuran-ı Kerim’in “Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki adil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir...”68 ayeti, ve vasiyetle ilgili davalar da ise, Kuran-Kerim’in “ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut, seferde olup başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder”69 ayetinin gereğince yalnız 2 erkek şahit, kabul edilmektedir. 65 Seyyid Hasan İmami, Huguge Madani [Medeni Hukuku], VI.cilt, 5. baskı, Tahran, İslamiyet Yayınevi, 1992, s. 204. 66 Ruhullah Mustafavi Musavi Humeyni, Tahrir-ul Vasile [Hüküm Verme Vesilesi], II.cilt, Tahran, Dar-ul İlim Yayınevi, 1994, s. 411-495. 67 el- Bakara 2/282. 68 el- Tâlak 2/2. 69 el- Mâide 5/106. 29 2.2.4.1.1.4. Kadınlara Mahsus Davalarda Kadınların vücudundaki özel hastalıklar söz konusu olduğu zaman, 4 kadının şahadeti yeterlidir. Örneğin bekaret, cinsel organındaki özel hastalıklar vs 70. 2.2.4.1.2. Hakimlik Kadın ve erkek arasındaki diğer fark hakimlik koltuğunda oturdukları zamanı ortaya çıkıyor. İslam alimlerinin bir çoğu kadının hakimlik koltuğuna oturmasına karşıdırlar 71 . Bu konuda Şii mütekellimleri kadınların hakim olmamaları için, İslam alimlerinin Icma* da bulunmalarını iddia etmişler 72 . Kadınların hakim olmamaları hakkında yalnız bir kişi değil, diğer büyük Şii müçtehitlerde fikir birliği içindedirler 73. Bu arada bazı Sünni kardeşler de Şii’lerle nerdeyse aynı görüştedirler. Bu fakihler kadınların hakimlik koltuğunda oturmalarını kınamışlardır 74 . Bazı Sünni fakihleri örneğin Abu Hanife ve Muhammed bin Cerir Teberi gibi fakihler kadınların hakim olmalarını kabul ediyorlar. Bu fakihler arasında da bazı görüş farklılıklar bulunmaktadır. Mesela Ebu Hanife’ye göre kadınlar şahadet hakkına sahip oldukları davalarda, hakim olarak da hüküm verebilirler. Ama Had veya Kısas cezası gerektiren suçlarda hakim olamazlar. Halbuki Teberi’nin düşüncesinde nasıl ki kadınlar müftü ve müçtehit olabiliyorlar, her konuda mutlaka hakimlik koltuğuna da oturabilirler75. İran’ın şimdiki yasaları ve özellikle bu alandaki en önemli yasalardan 70 Mustafavi Musavi Humeyni, Tahrir-ul Vasile [Hüküm Verme Vesilesi], s. 226. Abul kasım Cafer bin Muhammed hasan Muhakkik Hilli, Şerayi’ul İslam [İslam Şeriatları], trc. Abul Kasım Bin Ahmet Yezd’i, IV.cilt, 4. baskı, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1982, s. 14. *İcma: yeni çağın gereksinimlerine göre ortaya çıkan problemlerin halletmesi için, kitap, sünet ve diğer kaynakların delillerinden birine dayanarak verilen fetvalar ve bu fetvalardan varılan bir ortak noktaya İcma denilmektedir. 72 Zayn al-Din al-Amili al-Juba’i, Mesalik’ul Afham Fi Şarh’i Şerayi’ul İslam [İslam Şeriatının Açıklamasında Düşüncelerini Yolları], II.cilt, Tahran, Ofset Yayınevi, y.t., s. 351. 73 Şeyh Muhammed Hassan Necefi, Cevahir’ul Kelam Fi Şerhi Şerayi’ul İslam [İslam Şeriatı Hakkında En Değerli Sözler], XL.cilt, Tahran, Dar’ul Mekteb’ul İslamiyet Yayınevi, y.t., s. 14. 74 Abul Hasan Ali bin Muhammed bin Habib Maverdi, Ahkâm-ul Sultaniye[Seltenet Ahkâmı veya En Yüce Ahkâmlar], I.cilt, 2. baskı, y.y., Merkez’ul Neşr’ul Mekteb’ul Alam’u İslamiyet, 1928, s. 626-628. 75 Muhammed Hüseyin Saket, Dadresi Dar Huguge Eslam [İslam‘da Hakimlik Makamı], y.y., Astane-ı Kudus e Rezevi Yayınları, 1987, s. 167. 71 30 olan Hakimlerin Staj Dönemi ve İstihdam Yasası bakıldığında, kadınların hakim olmalarına pek sıcak bakılmıyor76. 2.2.5. İİC Anayasasında Kadın Hakları Aile insanın dünyaya geldiğinden sonra ilk evi sayılıyor. Aileni korumak toplumun geleceğinde çok etkisi olmasından dolayı, bu birimi muhafaza etmek gerekiyor. Ama bu muhafazanın hangi kurum veya şahıs tarafından ve nasıl yapılacağı yönde bazı farklılıklar gözüküyordu. Sonunda dünya ülkeleri bu yöndeki düşüncelerini belli bir formatta kamuoyuyla paylaştılar. Bu konu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 16. maddesinin 3. bendinde “aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkına haizdir” demekle ailenin devlet tarafından destekleneceğini belirtmiştir. Her ailenin içinde yaşayan insanlar beli görevleri yerine getirmek zorundadırlar. Bu görevleri yerine getirmenin yanında ailenin üyelerine çeşitli haklar da vermiştir. İslam hükümeti annelere ailenin içinde büyük paya sahip olmaları nedeniyle özel hizmetler sunuyor. Zira hem çocukları dünyaya getirmek ve onlara bakmak hem de evin işlerini yapmak zorundadırlar. Yanı sıra babanın ölmesi halinde anneler mecburen babanın da yerini doldurmak zorunda kalıyorlar. Ne yazık ki bu ağır görevlere rağmen annelerin hakkı bazı ülkelerde riayet edilmemektedir. Tarihe bakıldığında da eskiden beri dünyanın dört bir yanında kadınlar haksızlıklara maruz kalmışlardır. Bu haksızlıklar doğum, evlenmek, boşanmak, miras, vb. durumlarda göze çarpmaktadır. Bu haksızlıklar dünya çapında devam ettikçe artık önünü kaptan yasaların ortaya çıkması hissedilmiştir. Dolayısıyla devletler aileleri korumakla, anneleri bu önemli birimin yıkılmasından doğan hasarların karşısında koruyabilmek arayışına girdiler. Bu doğrultuda ilk önce aileni korumak gerekiyordu. Yanı sıra kadınların vücut özellikleri sebebiyle onlara her alanda destek vermek ve yaşamlarının farklı aşamalarında yardımcı olmak devletin görevlerindendir. Zira sağlam bir aile sahip olan toplumlar çok sayıda problemlerden kurtulmuş oluyorlar. Nitekim dünya ülkeleri bu alandaki iradelerini İnsan Hakları Evrensel 76 Ayrıntılar İçin bkz: http://juge.ir/index.php?option=com_content&view=article&id=898:1391-08-21-15-0135&catid=125&Itemid=196, Erişim Tarihi 09. 02. 2013. 31 Beyannamesi’nin 25. maddesinin 2. bendinde “ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir” ifadeleri ortaya koydular. İslami toplumsal ilkelerin belirlenmesi sırasında şimdiye kadar her yönden baş gösteren dış sömürünün hizmetinde bulunmuş olan insani güçler asli hüviyetlerine ve insan haklarına kavuşmaktadırlar ve bu kavuşma sırasında şimdiye kadar tağuti nizamda daha çok zulüm görmüş olan kadınların daha geniş oranda haklarına kavuşacakları doğaldır. Devrimden hemen sonra İran İslam Cumhuriyeti, kadınlara yardımcı olmak için anayasasında yer alan kuralları, yasalar şeklinde yürürlüğe soktu. İslam hükümetinin anayasası aileye ve özellikle kadınlara büyük destek vererek, İran kadınlarına çeşitli yardımlar öngörmüştür. İran İslam Cumhuriyeti Anayasasında kadınlara son derece saygı duyulmuştur. Kadının yüce makamına saygı duymak doğrultusunda anayasanın 20. maddesi kadın ve erkeği kanunun korunması açısından eşit bilmesi yanı sıra farklı maddelerde kadınların her alanda haklarını savunmaya çalışmıştır. Anayasadaki bu saygının yansımalarını, İslam Şura Meclisi tarafından yürürlüğe giren yasalarda görülmektedir. İslam hükümeti önümüzdeki satırlarda inceleyeceğimiz yasalar vasıtasıyla, kadınların yaşamlarının farklı aşamaları örneğin evlenmek, boşanmak, gebelik, doğum vb. problemleri öngörerek, özel ve uygun yasalar aracılığıyla bir yandan kadının şeref ve İzzet-i Nefsini korumasına diğer yandan ise hayatın zor anlarında kolayca yaşamasına imkan sağlamıştır. İran’ın aileleri ve özellikle kadınlar hakkında özet olarak şunu söyleyebiliriz ki; İslam hükümetine göre Aile toplumun temel birimi ve insanın olgunlaşması ve yücelmesinin asli ocağıdır. Aile biriminin bu şekilde ele alınması karşısında kadın nesne olmaktan çıkıp İslami öğretiye bağlı insanlar yetiştirmek için yüce ve değerli annelik ödevini tekrar üstlenmekle hayatın faal alanlarında öncü ve bizzat erkeklerin mücadele arkadaşları olur ve sonuçta daha önemli bir sorumluluk yüklenir. İslami açıdan da daha üstün bir değer ve saygınlıktan yararlanır77. 77 İran Anayasasının Mukaddemesi ve Maddelerinin Hepsi (mutlaka) Prof . Dr Hassan TUNÇ'un Kitabından Yararlanarak Yazılmıştır. Hassan Tunç, Türkiye'ye Komşu Devletlerin Anayasaları, Ankara, Aslı Yayın Dağıtım, 2008. Yalnız Daha Net Şekilde Açıklamak İçin İran Anayasasındaki Farsşa Basılmış Sayfa Da Direkt 32 İran İslam Cumhuriyeti Anayasası ailelere ve özellikle kadınlar ve çocuklara yardımcı olmaya çalışılmıştır. İslam hükümeti bu yardımları kadınlar ve çocukların hayatlarının çeşitli aşamalarını sunmaktadır. Şimdi bu maddeyi getirdikten sonra onun farklı bentlerinde yer alan kavramları İran İslam Cumhuriyeti’nin şimdiki yasalarında nasıl yansıdığını göreceğiz. Bu konular Anayasanın 21. maddesinde “Devleti İslami ölçülere uyulmak üzere, her alanda kadın haklarını sağlamakla ve aşağıdaki hususları gerçekleştirmekle ödevlidirler: 1-Kadının kişiliğinin olgunlaşması ve maddi ve manevi haklarının canlandırılması için elverişli ortamın hazırlanması 2Özellikle gebelik ve çocuk bakımı açısından annelerin korunması ve bakıcısı olamayan çocukların korunması 3-Ailenin özü ve sürekliliğin korunması için yetkili mahkeme kurulması 4-Dullar ile yaşlı ve kimsesiz kadınlar için özel içtimai güvenliğin sağlanması 5-Şer’i velisi bulunmayan çocukların kanuni temsilciliğinin, diledikleri takdirde bu işe ehli olan annelerin verilmesi” ifadelerine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi İran İslam Cumhuriyeti hükümeti kadınların temel hak ve özgürlüklerinin riayet edilmesi için tüm hazırlıkları yapmıştır. Bu maddenin birinci fıkrasında maddi ve manevi ortamın hazırlanmasından bahis etmiştir. Bu maddenin İran’ın yasalarında nasıl yansıdığını görmek için bu yasalardan birkaç maddeni örnek vereceğiz. 2.2.5.1. Kadınların Maddi Hakları Maddi haklardan bahis ettiğimizde genellikle kadının maddi istikalı akla gelmektedir. İslam hükümeti bu hakkı temin etmek için önemli adımlar atmıştır. Bu kavram medeni yasanın 1118. maddesinde “kadın kendi emvalinde doğrundan her tür harcama yapabilecektir”78 ifadesine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi İranlı kadınlar kazandığı paralarda eşi veya herhangi bir kişi karışmadan tüm yasal ve kanuni işleri İslam ölçülerine uymak şartıyla yapabilirler. Yanı sıra kadına medeni yasansın 1106. maddesinin gereğince “daimi nikahta, kadının nafakası eşinin uhdesinedir” ve 1109 maddenin gereğince “kadının eşi öldükten sonra 4 ay 10 güne kadar nafakasının verilmesine devam edilecektir…” diyerek kadını her bir zaman maddi alanlarda Gösterilmiştir. Mensur Cihangir, Ganune Asasiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], Tahran, Didar Yayınevi, 2002, s. 17. 78 Mensur Cihangir, Ganune Madani [Medeni Yasası], 15. baskı, Tahran, Didar Yayınevi, 2003, s. 191. 33 desteklemeye çalışmıştır. Böylece kadının temel hak ve özgürlüklerden olan maddi bağımsızlığı korunmuş olur. 2.2.5.2. Genel Olarak Kadınların Çalışma Hakkı İİC’de kadınlar, nafaka almanın yanı sıra iş arama hakkına haizler. Kadınların iş konuları erkeklerden biraz farklıdır. Genellikle Şii fakihleri kadınların ev dışında çalışmaları ve cihatlarını (savaşmalarını) kınamışlardır. Şii mezhebinin başkanı tanınan İmam Sadık ünlü ir hadiste şöyle buyurmuştur “kadının en iyi cihadı, kocasına sahip çıkmaktır [kocasını beslemek ve ona bakmaktır]” 79 . Bilakis bazı fakihler,kadınların İslam yolunda cihada giderek, fakat yaralanan askerlerin tedavi etmelerinde yardımcı olmalarını caiz biliyorlar 80 . Bunlara rağmen İran’ın şuan ki yasalarında kadınlar iş arama hakkına sahipler. Ama İslam hükümeti bu alanda bazı sınırlar koymuştur. Bu kavramlar Medeni Yasanın 1117. maddesinde “koca kendi hanımını, ailenin maslahatı ve kendi veya hanımının haysiyetine aykırı olan işler ve mesleklerden men edebilir” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti bu hükümle kadınların çalışma yolunda bazı koşulların yerine getirilmesini talep etmiştir. Dolayısıyla kadınlar, iş [meslek] özgürlüğüyle ailenin maslahatı arasında bir denge kurmak zorundadırlar. Ama burada en önemli etkeni, ailenin maslahatı olarak kabul etmiş olsak, kadın da ayni gerekçeyle eşini ailenin maslahatıyla ters düşen işlerden menedebilir. Bu konu Ailenin Korunma Yasası’nın 18. maddesinde “erkek mahkemenin, onayından sonra kadınını aile ve kendi veya kadının maslahatı veya haysiyetlerine aykırı olan işlerden men edebilir. Kadın da ayni talepte bulunabilir. Mahkeme bu talebi ailenin maişetini sıkıntıya sokmadığı taktirde kabul ederek kocanı, o işten men edebilir” 81 şeklinde yer almıştır. Bu madde de ki hükümü, İslam hükümetinin sonradan çıkan yasalarla fesih edilmemesini kabul ettiğimiz halde82, bu konuda kadın ve erkek eşitliği sağlanmıştır. Belki de İslam hükümeti bu yasayı getirmekle genel olarak kadınların evde çalışmalarını teşvik etmiştir. 79 Muhammed bin Hasan al-Hur ul-Ameli, Tefsil’ul Vesail’ul Şii Fi Teshil’ul Mesail’ul Şeriat (Vesail’u Şii) [Şeri Meseleleri Anlamak Yolunda Şii’lerin Kullandıkları Araçların Geniş Şekilde Açıklaması], XIV.cilt, 7. baskı, Tahran, İslamiyet Yayınları, y.t., s. 115. 80 Muhammed Hüseyin Tabatabayi, el- Mizan [Vezne], trc. Muhammed Bager Musavi Hamedani, II.cilt, 3.baskı, Dar-ul İlim Yayınevi, 1984, s. 383. 81 http://tafatton.ir/plugins/content/content.php?content.225, Erişim Tarihi 13. 10. 2012. 82 Naser Katouziyan, Huguge Khanevade: Ezdevaj ve Talag [Aile Hukuku: Nikâh ve Boşanma], I.cilt, Tahran, Yayma Şirketinin Yayınevi, 1993, s. 239. 34 Gerçi kadınların çalışma konusunda gereken yerlere varmaları için yapacakları çok iş var ama, Yine de kadınların durumları İslam devriminden sonra iyileşmiştir. Özellikle eğitim, sağlık ve tarım üretimleri gibi sektörlerde İranlı kadınlar çok ilerlemişlerdir. İran’ın şimdiki durumunda, kadınlar para kazanmaktan ilave anne ve kadınlık görevlerini de yerine getirme imkanı verecek işler arıyorlar. Ama bazı nedenlerden dolayı onlara böyle işler ve özellikle yüksek derecede olan meslekler verilmemektedir. Nitekim kadınların iş bulmaları biraz da olsa zor oluyor. Genel olarak kadınların işsizlik oranlarının artma nedenini şöyle özetlemek olabilir: 1işverenler ve hatta devlet kadınların asayiş ve refah maliyetlerinin yüksek olduğu için onlara iş vermekten çekiniyorlar. Yanı sıra kadınlar savaş, kaos ve iktisadın kötü durumlarında daha erken işten ayrılıyorlar 2-kadınlar yalnız yüksek bilgi ve çok deneyimleri oldukları zaman işe alınıyorlar halbuki, erkeklerde bu şartlar pek aranmıyor 3-kadınların yapabilecekleri işlerin sayısı erkeklere göre daha kısıtlı ve azdır. Zira kadınlar toplumun kültür, örfü ve ailedeki vazifelerini yerine getirmek için her işi kabul edemezler83. Bu sebeplerden dolayı İran kadınlarının işsizlik oranı biraz yüksektir. Bu Konuyu önümüzdeki maddelerde, iş ve kamu yararıyla ilgili bölümünde incelerek, İslam yasalarında çalışma hakkını da ele alacağız. 2.2.5.3. Kadınların Manevi Hakları Anayasa kadınların yalnız maddi durumları değil, Manevi bakımdan da haklarını savunmaya çalışmıştır. İslam hükümeti anayasası vatandaşların ve özellikle kadınların manevi bakımdan nasıl destekleneceklerine dair çeşitli yöntemler göstermiştir. Bu maddelerde vatandaşların takvası ve erdeminin yücelmesi, parasız eğitim ve öğrenimleri, bilim ve kültürlerini güçlendirme ve yapay ayrıcalıkları kaldırmak vb. işler vasıtasıyla kadınların manevi hayatlarını daha fazla geliştirmeye çalışmıştır. yukarıda gelen konular anayasanın 3. maddesinde “İran İslam Cumhuriyeti devleti…aşağıdaki hususlar için bütün imkanlarını kullanmakla görevlidir: 1- Ahlaki erdemlerin iman ve takvaya dayanarak olgunlaşması için elverişli ortamın hazırlanması, fesat ve suçluluğun bütün görünümleri ile savaşım. 83 Seyid Sadr-al Din Beladi Musavi, Darsade Mosharekate Egtesadi ve Ejtemai Zanan Dar Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti’nde Kadınların İçtimai ve İktisadi Orani], Tahran, Cumhur Başkanının Kadınlar Ofisinin Yayınevi, 1998, s. 156-159. 35 2- Genel bilgi düzeyinin, basından ve toplu haberleşme araçlarından ve diğer araçlardan sağlıklı biçimde yararlanarak her alanda yükseltilmesi. 3-Her düzeyde herkese parasız öğrenim…eğitim ve beden eğitimi ile yüksek öğrenim imkanlarının yaygınlaştırılması. 4- Bilim, fen (teknik), kültür ve İslami bilgilerin bütün alanlarda inceleme ve araştırma ve yeni sonuçlara varma yeteneklerini, araştırma ve araştırıcıları teşvik merkezleri kurarak güçlendirme. 9- Yersiz ayırım ve ayrıcalıkların kaldırılması ve herkes için maddi ve manevi her alanda adilane imkanların sağlanması. 14- Kadın erkek her ferdin her yönden haklarının sağlanması ve herkese adilane yargı güvenliğinin kurulması ve herkesin kanun karşısında eşitliği” ifadeleriyle yer alarak bu manevi haklara nasıl destek verileceğini göstermektedir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti ilk önce yersiz ayrım ve ayrıcalıkların kaldırarak vatandaşların maddi ve manevi her alanda adilane imkanlardan yararlanacakları ve kanun karşısında eşit olacaklarının sağlanmasını öngörmüştür. Böylece erkek ve kadınların hepsi İslam hükümeti tarafından verilen haklardan eşit suretle yararlanacaklardır. 2.2.5.3.1. Anayasada Kadınların Eğitim ve Öğretim Hakları Maddenin diğer bendinde İslam hükümeti eğitim ve öğrenim imkanlarını kadınların hakkı bilmiştir. Kadınların eğitim hakkından yararlanmaları farklı hükümetlerde çeşitli siyasetler vasıtasıyla uygulanmıştır. Pehlevi’ler ve özellikle Rıza Han döneminden beri kadınların eğitim hakkı büyük olaylara sahne olmuş. İran da kadınların eğitim hakkı genlikle başörtüsü konularıyla birbirine kilitlenmiştir. Pehleviler döneminde dini liderler kadınların eğim almalarını İslami ilkelere uymak koşuluyla kabul ediyordular. Ama Rıza Han kadınların eğitim almalarını bahane ederek, onların başörtülerini kaldırma niyetindeydi. Rıza Han kadınların başörtüsünü kaldırmakta çok 36 ısrarlıydı. Bu ısrarlar Rıza Han’ın Türkiye ziyaretinden sonra arttı. Bu konuda Rıza Han “Yaklaşık iki senedir bu konuda akla karayı seçtim. Özellikle Türkiye kadınlarının başörtüsünü bir kenara bırakıp, erkeklerle omuz omuza ülkelerinin işlerini nasıl yaptıklarını gördüğümden beri, tüm kapalı kadınlardan nefret ediyorum! Aslında başörtüsü ilerleme ve gelişmenin düşmanıdır. Başörtüsü bir yara gibidir ki; ara sıra neşter’le bu yaranın başını koparana kadar vuracaksın”! 84 ifadelerini kullanmıştır. Bu doğrultuda Rıza Han İran’ın dindar gençlerinin başörtüsünü kaldırmasını İslam Kurallarına aykırı gördükleri için kaldırmayacaklarından emindi. Nitekim ağırlığı ilk okul ve orta okul öğrencilerine vererek onları çocukluktan beri başörtüsünden koparmak istiyordu. Bu doğrultuda gereken emirleri ve fermanları vererek sürekli bu okulları denetiyordu. Diğer aşamalarda devlet tüm memurları ve idari personelinin başörtülerini kaldırma emir verdi. Rıza Han gittikçe başörtüsünü tüm üniversiteler de bile yasakladı. Böylece İran’ın kız öğrencilerinin büyük bir kısmı mecburen dersi bırakıp evde kalmak zorunda kaldılar. Böylece yine de insan haklarını ihlal etmiş olan Rıza Han diktatörlüğünün sinyallerini vermiş oldu. Ama Rıza Han gelecekte herhangi bir eylemle başörtüsünün geri gelmesine izin vermemek için kalıcı uygulamalar planladı. Bu doğrultuda bayanların çeşitli ordular çatında başörtüsüz hizmet vermelerine imkan verdi 85 . Rıza Han Meşrutiyet Anayasası’nın din adamları tarafından şeriat’a uygun biçimde yazılmasını bilmesine rağmen İran kadınlarının başörtüsü haklarını zorla kaldırdı ve bu insan hakları dışı cinayetini, İran’ın mezhep başkenti tanınan Kum şehrinde büyük törenlerle kutladı! 86 Rıza Han’ın diktatörlüğünün sona ermesiyle birlikte başörtüsünün yasaklılığı kaldırıldı. İslam devriminden sonra kadınları eğitim hakları İslami ilkelere uymak koşuluyla genişletildi. Bu alanda devlet kadınların parasız eğitim almaları için gereken işleri yaptı. Böylece maddi durumları iyi olmayan kadınların eğitimsiz kalmalarının önünü kapatarak, gelecek nesillerin daha iyi büyümelerine zemin hazırlamıştır. Yanı sıra İran İslam Cumhuriyeti bilgi düzeyinin, basından ve toplu haberleşme araçlarından ve diğer araçlardan sağlıklı biçimde her kimseye verilmesini öngörerek 84 Mehdi Salah, Kashfe Hejab, Zamineha, Payamadha ve Vakoneshha [Keşif-i Hicap (Baş Örtüsünün Kaldırılması): Alanlar, Eserler, Tepkiler], Tahran, Siyasal Çalışmalar ve Araştırmalar Enstitüsü’nün Yayınevi, 2005, s. 118. 85 Heydari, Herati, a.g.e., s. 51-57. 86 http://www.tanineyas.ir/?q=node/15847, Erişim Tarihi 10. 02. 2013. 37 kadınların güncel haberler, onları ilgilendiren vakıalar, özel olayları vb. problemlerini bu araçlar vasıtasıyla gidermelerine yardımcı olmuştur. İslam hükümeti kadınları motive etmek için onlara eğitim ve toplu haberleşme araçları vermenin yanı sıra, bilim, fen (teknik), kültür ve İslami bilgilerin bütün alanlarda inceleme ve araştırma ve yeni sonuçlara varma yeteneklerini güçlendirmek için araştırma ve araştırıcıları teşvik merkezleri kurmayı öngörerek, kadınların İslam kurallarına uyma koşuluyla toplumdaki sosyal faaliyetlerde bulunmalarının, İslam hükümeti açısından ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bu alanda İslam hükümetinin neler yaptığını görmek için eski rejimle bu rejim arasında ki farkları görmek, faydalı olabilir. Aslında gelişmiş toplumların önemli simgelerinden birisi, eğitim ve öğretimin miktarı (oranı)dır. Eğitimin artması halkın siyasi katılımları, iktisat, iş, sağlık vb. durumlarının iyileşmesine sebep olabilir. İran İslam Devrimi 1979’da patlak verdi. Bu tarihten itibaren önceki ve sonraki oranları inceleyerek İslam hükümetinin yarattığı farkı göreceğiz. 1957’de İran cemiyetinin toplam %15’i okuma yazma yetkisine sahipmişler. Bu miktar şehirlerde %35, köylerde ise %6 oranındaydı. Bu senelerde köylü kadınlarının eğitim düzeyi maalesef %1 oranını gösteriyordu. Bu miktar 1998’de %74 yükselmiştir. Köylerde ise bu miktar 50 kat yükselerek, kadınların eğitim oranı 1957 senelerinde %1’den nerdeyse %62’ye yükseldi87. 2.2.5.4. İİC’de Kadınların (Annelerin) Çalışma Hakkı Anayasanın 21. maddesin 2. fıkrasında annelerin gebelik dönemleri, çocuk bakımı açısından korunmaları ve bakıcısı olmayan çocukların korunacağı söz konusu olmuştur. İslam hükümeti kadınların gebelik döneminde korunma altına alınmaları için çeşitli yasaları geçirmiştir. Bu doğrultuda en önemli yasalardan biri İş Yasası’nda Kadınların İş koşulları başlığı altında gelen maddelerdir. Unutmamalıdır ki kadınlar her işi yapma (her mesleğe yükselme) hakkına sahip değiller. Ama İslam hükümetinde kadın ve erkeğin eşit olacakları sözlerle, kadınların bazı mesleklere yükselemeyecekleri bağdaşmamaktadır. Nitekim bu konuları açıklamak gerekiyor. 87 Beladi Musavi, a.g.e., s. 15-16. 38 2.2.5.4.1. İİC’ nin Kadın İşlerine Bakış Açısı (Yapamayacakları İşler) Kadınlar iş koşulları genel olarak Şii şeriatından kaynaklanıyor. Örneğin Şii kurallarında kadınlar hakim olamazlar. Bunun uğrunda İslam hükümetinin siyasi düzeninde kadın, lider de seçilemez. Burada kadınların hangi meslekleri yükselemeyeceğini kısaca anlatacağız. 2.2.5.4.1.1. Kadınların Lider (İmam-i Ümmet veya Veli-i Fakih) Olması Gerçi Şii mezhebinde kadınların lider olmamalarına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Lakin fakihlerin İcma’sına göre hakimlerin hepsi erkek olmalıdır. Hakimlik, hükümetin dayanaklarından birisi olarak, bu yoldan kıyas yaparak liderin de erkek olmasını çıkarıyorlar88 [dolayısıyla hakimlik liderlikten aşağı durumdadır]. Eğer aşağı(ehemmiyetsiz) meslekler için erkeğin olması gerekiyorsa, liderliğin yukarı bir meslek olduğu için, bu mansaba sahip olacak kişinin kesinlikle erkek olması gerekiyor 89 . bu konu eski fakihlerin eserlerinde de gözüküyor. İmam Muhammed Gazali’nin görüşünde kadın Fazilet ve İstiklal’e sahip olduğu zaman bile yine de toplumun imamı(lideri) olamaz. Kadınların hükümet işine karışmalarına izi vermemenin diğer delili Hz. Muhammed’in (s.a.v) hadisidir. Hadise göre “kadınların başkan oldukları toplumun akıbeti hayır [iyi] olmaz” 90. İslam anayasasının 5 ve 109. maddelerinde bile liderin kadın veya erkek olmasına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Diğer ifadeyle liderin erkek olması kanundan ziyade fıkhı kökenleri vardır. Fıkıh kitaplarında hakimlik ve liderlik makamları mutlaka erkeklere mahsustur91. 88 Hüseyin Ali Muntazeri, Derasat Fi Velayet ul-Fakih ve Fıkıh’ul Dolat’ul İslamiye [Velayet-i Fakih Dersleri ve İslam Devletinin Fıkhı], Kum, y.y., 1981, s. 335. 89 Ayrıntılar İçin bkz: Ayetullah Muhammed Tagi Misbah Yezdi, Hukumate Eslami ve Valiye Fagih [İslam Hükümeti ve Veli-i Fakih], Tahran, İslam Tebligatı Ofisinin Yayınevi, 1989. 90 Abul Kasım Payende, Nehcul Fesahe: Kalamat ve Revayate Hazrate Peyambar [Nehc’ul Fisahe: Hazreti Resul’ün Cümleleri ve Hadisleri], 16. baskı, Tahran, Cavidan Yayınevi, 1983, s. 2294. 91 Ayrıntılar İçin bkz: Abdullah Cevadi Amoli, Piramone Vahy va Rahbari [Vahy ve Liderlik Mevzuatı], Kum, el-Zehra Yayınları,1990. 39 2.2.5.4.1.2. Kadınların Cumhurbaşkanı Olmaları Kadınların cumhur başkanı omları hakkında da iki görüş vardır. Bazı fakihler, kadınların cumhurbaşkanı olmalarına mümkün biliyorlar. Zira kadın diyanet, takva ve siyasi görüş açısından ülkenin cumhurbaşkanı olmasına yetirinceye kadar, ilerleme gücüne sahiptir. Bu durumda ülkenin liderlik koltuğunda oturacağı söz konusu olmadığı için, kadın aday liderin onayını aldıktan sonra cumhur başkanı olabilir 92 . Ama diğer grup Anayasanın 115. maddesinde cumhur başkanının “…mezhebi ve siyasi ricalardan*…” olma gerektiğini hatırlatarak, cumhur başkanlığının vekalet değil, velayetin bir kolu ve İslam fıkhının zaruri yatından bilerek, bu mansabı, mutlaka (kesinlikle) kadınlara verilmemesi görüşündedirler93. 2.2.5.4.1.3. Kadınların Bakan (Vezir) Olma Hakları Bazı fakihler, kadınların bakan (vezir) olmalarının da yasak olduğu görüşündedirler. Bu tip fakihler Vezir-i Tenfiz ve Vezir-i Tefviz arasında hiçbir fark koymadan, kadınlara her iki çeşit vezareti, yasaklamışlardır. Ama bazı fakihler kadınların Vezir-i Tenfiz olarak atanmalarını caiz biliyorlar94. 2.2.5.4.1.4. Kadınların Asker Olmaları (Orduya Katılma Hakları) İslam devrimden sonra, İmam Humeyni kadınların içtimai ve siyasi değerlerini beyan ederek, İslam’ın ilk senelerinde kadınların her zaman erkelerin yanında savaşmalarının altını çizmiştir 95 . İmam Humeyni bu sözleriyle kadınların orduya katılmalarını caiz biliyor 96 . İmam Humeyni’nin sözlerinin uğrunda İslam ordusu yasalarında kadınların orduya katılmalarını mümkün olmuştur. Ama bu yasalar bazı 92 Surate Mashruhe Mozakerate Tadvin va Baznegariye Ganune Asasi Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın Son İnceleme ve Gözden Geçirme Müzakerelerinin Metinleri], III.cilt, Tahran, İslam Şura Meclisi’nin Kültürel ve İletişim Bürosu, 1991, s. 1770. *Rical ( )اﻟﺮﺟﺎلSözcüğü Arapça da Erkek Anlamındadır. Nisa( )اﻟﻨﺴﺎءİse Kadın veya Kız Anlamındadır. 93 Ayrıntılar İçin bkz: Hüseyin Mehr Pour, Negahi Be Hugug va Magam Zan Dar Ejtema Az Didgahe Goran [Kuran Açısından Kadının Makamı (Değeri) ve Toplumdaki Hukukuna Bir Bakış], Tahran, Etelaat Yayınevi, 2001, s. 212-238. 94 Ayrıntılar İçin bkz: Fazlul Allah bin Ruzbehan Hunci İsfahani, Suluk-ul Muluk [Milletlerin Yöntemleri], Tahran, Harezmi Yayınları, 1983, s. 84. 95 Mustafavi Musavi Humeyni, Sahifey-i Nur [Nur Kağıdı], IV.cilt, ss.59, ve Mustafavi Musavi Humeyni, Sahifey-i Nur[Nur Kağıdı], V.cilt, s. 153. 96 Mustafavi Musavi Humeyni, III.cilt, a.g.e., s. 103. 40 sınırlarla tabidir. İslam Cumhuriyeti Ordusu Yasası’nın 29. maddesi kadınların orduda istihdam olmalarını serbest bilerek, yasanın 32. maddesinde “ordu yalnız sağlık ve tedavi etme görevlerinin yapılması için istihdam edebilir...” 97 ifadelerini kullanarak onların başka işe alınmalarını zikir etmemiştir. Yanı sıra İslam Devrimi Muhafızlarının İstihdam Yasası’nın 20. maddesinde “devrim muhafızları yalnız kadınlara ait olan işlerde [fakat kadınların yapabilecekleri işler de] kadınları istihdam edecektir…” 98 ifadelerini kullanarak, İran’ın askerlik sisteminde kadınların normal mesleklerden yükselmelerine izin verilmeyeceğini belirtmiştir. Şimdi yasalara bakarak İran İslam Cumhuriyetinde Anayasanın 2. fıkrasında geçen aslın nasıl uygulanacağı ve İslam hükümetinde kadınların hangi işleri yapabileceklerini açıklayacağız. 2.2.5.4.2. İran Yasalarında Kadınların Çalışma Hakları İlk önce bilmesi gereken şudur ki, İslam hükümeti, kadınlara iş hakkı tanımakla birlikte onların erkeklerle ücretlerinin eşit olmalarını savunmuştur. Bu konu İş Yasası’nın 38. maddesinde “...kadın ve erkek işçinin maaşı beraber olacaktır...” 99 demekle iş mekanlarında kadınların güçsüz ve zayıf olduklarını bahane ederek maaşlarını asgari ücretin altına indirmelerini yasaklamıştır. İslam hükümeti her zaman kadınlar ve erkeklerin vücut özelliklerine göz önünde bulundurarak onların iş koşulları, maaşları, çocuklara bakmaları, mirasları, şer’i velisi bulunmayan çocukların üvey anne ve babaları olmalarını vb. durumlara göre özel yasalar ve belli kurallar koymuştur. Bu mukaddeme den sonra kadınların İslam hükümetinde ki durumlarını şimdi ki yasaları göre dikkatle inceleyeceğiz. 2.2.5.4.2.1. İran Yasalarında Kadınların Yapabilecekleri İşler İslam hükümeti kadınların her tür işi yapmalarına izin vermez. Bu konu İş Yasası’nın 75. maddesinde “kadın işçilerinin tehlikeli, zor, zarar verici ve beli bir limit üzerinde mekanik bir cihaz kullanılmadan, eleriyle iş yapmaları yasaktır…” ifadeleri yer almıştır. Bu maddenin felsefesi kadınları çalışmaktan mahrum etmek değil, 97 http://www.ghavanin.ir/detail.asp?id=7411, Erişim Tarihi, 12. 09. 2012. http://rc.majlis.ir/fa/law/show/91961, Erişim Tarihi, 12. 09. 2012. 99 http://taraznameh.ir/index.php?module=subjects&pageid=150&mainOp=view_template&subOp=only_subject, Erişim Tarihi 13. 10. 2012. 98 41 onların himaye ederek, işlerinin daha verimli hale gelmesidir. Zira kadınlar ve erkeklerin arasında akıl gücü açısından fark olmamasına rağmen, kadınlara vücut özelliklerinden dolayı zor ve zarar verici işlerin yapılması onlara uygun değildir. Yanı sıra bir çok kadının maddi durumlardan dolayı sıkıntıda olmaları, işverenlerin suiistimallerine yol açabilir. Dolayısıyla İş Yasası’nın 75. maddesinin hükümleri kadınların haklarının çiğnenmesi önünde bir mani oluşturmuştur100. İslam hükümeti kadınların vücutlarını daha zayıf olmalarını düşünerek onların elleriyle ağır işleri yapmalarının önünü de kesmiştir. Yanı sıra kadınların bazı zor koşullar örneğin sanayi, demir çevik, ağır yükleri taşımak vb. durumlarda çalışmalarını zor ve zarar verici bilerek, yasaklamıştır. Bu yasaklamalar Kadın ve Genç İşçiler İçin El ve Mekanik Cihazların Kullanımı Olmadan Taşınmalarıyla ilişkin Tüzüğü’nün 3. maddesinde “çalışan kadınlar için mekanik cihazı (aleti) kullanmadan, elle taşımaları için izin verilen miktarın maksimum ağırlığı yaklaşık 20kg dır” 101 ifadeleri yer almıştır. Bu yasanın 4. maddesinde bu miktar çalışan genç (15-17 yaşları arasında olan) kızlar için “…yaklaşık 10 kg…” 102 tayin edilerek kadınların vücut sağlıklarının garanti altına alınmalarına çalışılmıştır. 2.2.5.5. Annelerin Gebelik Dönemindeki Hakları Anayasada Bu maddenin 2. fıkrasının diğer bölümünde gebelik döneminde gereken önlemlerin alınması öngörülmüştür. Bu konu İş Yasası’nın ilgili maddelerinde detaylarıyla yer almıştır. İlk önce bunu belirtmek gerekiyor ki gebe kadınlar normal işten muaf tutuluyorlar. İş Yasası’nın 77. maddesinde “sosyal güvenlik kurumunun resmi doktoru gebe kadının yaptığı işi tehlikeli veya zor teşhis ederse, işveren ilgili işçiye gebelik döneminin sonuna kadar maaşından kesmeden aynı işin hafif şeklini vermek mecburiyetindedir” demekle kadınların maddi durumlarını desteklemekle birlikte, 100 http://www.lifekowsar.com/life/index.php/nashriat/new-book/849-women-and-legal-work.html, Erişim Tarihi, 12. 09. 2012. 101 http://www.imo.org.ir/portal/File/ShowFile.aspx?ID=b745a424-7005-41ac-869f-c77eb0846b2a, Erişim Tarihi 13. 10. 2012. 102 http://www.imo.org.ir/portal/Home/ShowPage.aspx?Object=News&CategoryID, Erişim Tarihi, 23. 09. 2012. 42 onların vücudunun daha zayıf ve hassas olduklarını bilerek, iş koşullarını kolaylaştırmaya çalışmıştır. Gebe kadınlar iş yaptıkları zaman eşyaları kaldırmak veya taşımaktan da muaf tutulurlar. Kadın ve Genç İşçiler İçin El ve Mekanik Cihazların Kullanımı Olmadan Taşınmalarıyla ilişkin Tüzüğü’nün 7. maddesinde “bu tüzüğün 3 ve 4 maddelerinde yük nakliye ve taşıması, gebelik döneminde ve 10 hafta doğumdan sonra yasaktır” kullanarak gebe ve yeni doğum yapan kadınların sağlıklarının korunmasına çalışılmıştır. 2.2.5.5.1. Gebelik Döneminde İşten Ayrılma ve İşe Geri Dönme Gebelik döneminde kadınların işlerinin korunması son derece önemlidir. Zira gebe kadın işinden uzaklaştığı taktirde işten atılma ihtimali vardır. Yanı sıra ailenin cemiyeti çoğaldıkça maddi ihtiyaçları da çoğalmaya başlar. Böylece işin kaybetmesi anne ye büyük sorunlar yaşatabilir. Bu tehlikelerin önünü kapatmak için İslam hükümeti Anne Sütüyle Beslenmenin Yaygınlaştırılması ve Emzirme Döneminde Annelere Destek Yasası’nın 3. maddesinin 2. fıkrasında “doğum izni sonrasi ve emzirme sırasında annelerin işi, güvence altına alınacaktır [iş yapma fırsatları korunacaktır]”103 şeklinde beyan edilmiştir. 2.2.5.5.2. Gebelik Döneminde İzin Saatleri ve Koşulları Kadınların gebelik döneminde izin saatleri de farklı olacaktır. Bu konu İş Yasası’nın 76. maddesinde “kadın işçiler gebelik ve doğumdan sonraki günlerde toplam 90 gün izinleri olacaktır. Bu miktarın en az 45 günü doğumdan sonra kullanılacaktır. İşçi kadına ikiz doğdu taktirde 14 gün fazla izin verilecektir” beyan edilmekle kadınların gebelik dönemine himaye altında olduklarını gösteriyor. Bu maddenin 1. fıkrasına göre “gebelik döneminin izini bittikten sonra, işçi kadınlar eski işlerine geri dönecekler ve izin de oldukları günler sosyal güvenlik kurumunun teyidi 103 http://juge.ir/index.php?option=com_content&view=article&id=556:1391-03-28-05-01-18&catid=120:139102-18-09-14-50&Itemid=187, Erişim Tarihi, 18. 09. 2012. 43 ettiği taktirde iş sabıkaları olarak hesaplanacaktır” beyan edilerek kadınların her bir zaman işlerinin güvence altında almasını göstermiştir. 2.2.5.6. İşçi Kadınların Çocuklarının Korunmaları Anayasanın belirttiği gibi İslam hükümetinde kadınların çocuk bakımı açısından korunma altına alınmaları gerekmektedir. İran İslam Cumhuriyeti yasalarında bu konu için gereken tedbirler alınmıştır. Bu konu Anne Sütüyle Beslenmenin Yaygınlaştırılması ve Emzirme Döneminde Annelere Destek Yasası’nın 3. maddesinin 1. Fıkrasında “kendi sütüyle çocuğunu besleyen anneler, çocuğun 20 aylığına kadar [1 yaş 8 aya kadar] günde bir saat izin (maaşlarından kesilmeden) hakkına sahiptirler” şeklinde beyan edilmiştir. Bu yasanın devamında İş Yasası’nın 78. maddesinde “kadın işçisi olan şirketlerin işverenleri kendi işçilerinin çocuklarına 2 yaşları bitene dek her 3 saatte yarım saat anne sütüyle beslenmeleri için vakit vermeleri gerekmektedir. Bu çalışmadıkları saatler onların çalıştıkları saatlerin içinde hesaplanarak [ücretlendirilecektir]. Yanı sıra işveren, işçilerin çocuklarının sayısı ve yaşlarına göre özel koruma merkezi hazırlamakla yükümlüdür” diyerek İran İslam Cumhuriyeti anayasasında kadınlar ve çocuklarının temel hak ve özgürlüklerini savunmak yolunda öngörülerin tedbirlerin nasıl yürürlüğe geçmesinin göstergesidir104. İslam hükümeti bu dönemlerde hasta olan veya vefat eden kadınların çocuklarına bakmayı da ihmal etmemiştir. Sosyal Güvenlik Yasası’nın 69. maddesi “sigortalı kadın veya sigortalı erkeğin karısı, doğumdan sonra vefat edip veya emzirmeden zar görürse, çocuğun ihtiyacı olan sütü 18 aylığına kadar temin edilecektir”105 şeklinde beyan edilmiştir. 2.2.5.7. Bakıcısı Olmayan Çocukların Durumu Anayasanın 21. maddesinin 2. fıkrasının diğer bölümünde bakıcısı olmayan çocuklardan bahis etmiş. İlk önce çocuğa bakmanın Medeni Yasası’nın 1158. 104 Ayrıntılar İçin bkz: Şirin Ebadi, Huguge Kudak: Negahi Be Masaele Hugugiye Kudakan Dar İran [Çocuklar Hukuku: İran’da Çocukların Hukuki Durumlarını Bir Bakış], I.cilt, 3. baskı, Tahran, Roşangaran Yayınları, 1993. 105 http://www.dadkhahi.net/law/Ghavanin/Ghavanin_Kar/gh_tamin_ejtemaee.htm, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. 44 maddesi “evlilik döneminde doğan çocuk babasına mutalıktır” demekle çocuğa bakma görevini babanın uhdesine koymuştur. Ama bu konuda kız ve erkek çocuğun arasında biraz fark vardır. Bu konular Medeni Yasası’nın 1169. maddesinde “birbirinden ayrı yaşayan ebeveynlerin çocuklarına bakma görevinde evleviyet 7 yaşına kadar anne ve 7 yaştan sonra babayladır” şeklinde beyan edilmiştir. Lakin bazı çocukların bakıcısı bulunmuyor. İslam hükümeti yetimlerin hakkında çok dikkatli davranıyor. Aslında hadis kitaplarına da bakıldığında dinin büyüklerinden yetimler hakkında bir çok hadis bulunmaktadır. Örneğin peygamber efendimiz “her kimse bir yetim çocuğa bakıp ve onun nafakası ve ihtiyaçlarını karşılarsa, cennetle benimle yan yana oturacağız”106 ifadelerini kullanmıştır. Bu ve buna benzer bir çok hadisin var olmasından dolayı İslam hükümeti her bir zaman kendini yetim çocukların korunma altına almakla sorumlu biler ve bu problemleri ortadan kaldırmak için ilgili yasaları yürürlüğe sokar. Yanı sıra şer’i velisi bulunmayan çocukların suç işledikleri ve bu yoldan kendileri ve yaşadıkları topluma ne kadar hasar verdikler, bu problemin ortadan kaldırılmasının en önemli nedenidir107. Bu doğrultuda Bakıcısı Olmayan Kadınlar ve Çocuklar Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu yasada hem yetim çocuklar hem de dul kadınların hangi yardımlardan faydalanacakları belirtilmiştir. Diğer bir ifadeyle burada hem 2 ve hem 4. fıkralardaki zikir edilen kişilerin hakları yazılmaktadır. Bu yasanın 4. maddesinde “bu yasadaki hizmetler bunlardan ibarettir: 1-Maddi imkanlar, örneğin ilgili kişini yeterlilik sınırlarına kadar donatmak; süreli veya süresiz, nakit ve gayri nakit yardımlar. 2-Kültürel ve içtimai (sosyal) destekler; örneğin eğitim hizmetleri, iş bulma imkanları, kendilerinin doğrudan işyeri kurmaları için iş öğretme imkanları, yaşam sorularını gidermek ve onların evlenmelerini kolaylaştıran hizmetlerin verilmesi 3-Dul ve yaşlı kadınlar ve yetim çocukları gündüz saatleri veya 24 saatte devlet tarafından hazırlanan merkezlerde korunmaları veya bunları tanınan kişiler ve güvenilir insanların 106 Abdullah Jafer Bin Humeyri, Yakın Senetler [Gurb-ul Esnat], Kum, Al ul- Beyt Yayınevi, 1998, s. 45. Ayrıntılar İçin bkz: Cavid Selahi, Bezehkariye Atfal ve Nojavanan [Suçlu Çocuklar ve Gençler], Mızan Yayınevi, 2010. 107 45 gözetimine bırakmak” 108 demekle dul kadınlar ve yetim çocuklara nasıl yardım alacaklarını belirtmiştir. 2.2.5.8. Aile Özel Mahkemelerinin Kurulması Anayasanın 21. maddesinin 3. fıkrasında ailenin özü ve sürekliliği için özel mahkemelerin kurulması öngörülmüştür. Aslında aile İslam hükümetinde büyük saygıya sahiptir. Aile, toplumun temel birimi ve insanın olgunlaşması ve yücelmesinin asli ocağıdır ve aile kurulmasında insanın gelişme ve olgunlaşma hareketi için gerekli ortamın temel hazırlayıcısı olan inanç ve amaç uyuşması temel ilke olup bu gayeye ulaşılması için imkanların sağlanması İslam devletinin ödevlerindendir109. Bunun için ailenin korunması en önemli işlerden sayılır. İran İslam Cumhuriyeti’nde bu görevi yapmak özel mahkemelerin uhdesindedir. Bu doğrultuda Özel Medeni Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemenin yetkileri ilgili yasada geçmiştir. Bu yasada genellikle kadın ve erkeğin boşanma süreci ve bu süreçte riayet edilmesi gereken yasalar düzenlenmiştir110. Böylece bu yasalar ve dava sürecinde yapılması gereken işler bu araştırmada pek önemli olamaz. Yalnız boşanma davalarında kadın haklarının nasıl savunulacağı bilmek için ilgili yasaya bakmak gerekiyor. İslam hükümeti yasalarında boşanmanın nasıl yapılacağını anlamak için Boşanma Kurallarının Düzenleme Yasası’na bakmak gerekiyor. Bu tek maddeli111 yasaya göre “Bu yasanın onaylama tarihinden itibaren Mahkemeleri’ne birbirinden müracaat ayrılma ederek, niyetinde dava açmak olan çiftler, zorundadırlar. Özel Medeni Aralarındaki uyuşmazlık mahkeme ve iki tarafın seçecekleri hakimler [barıştırmaya çalışanlar] tarafından çözülmediği taktirde (Kuran-ı Kerim’in buyurduğu gibi) mahkeme Barışmanın İmkansız Olduğu Belge’ni vererek,onları Resmi Boşanma Defterleri’ne yönlendirecektir. Resmi Boşanma Defterleri, Barışmanın İmkansız Olduğu Belge’ni görmeden boşanma sığasını [hutbesini] okuyamazlar. Yasadan tehalüf eden defterin 108 Mensur Cihangir, Huguge (Ganune) Khanevade [Aile Yasası], 11. baskı, Tahran, Doran Yayınevi, 2004, s. 49. 109 Cihangir, Ganune Asasiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], s. 17. 110 Ayrıntılar İçin bkz: http://rc.majlis.ir/fa/law/show/9828, Erişim Tarihi, 11. 09. 2012 111 Madde Vahide (tek madde= )ﻣﺎدﻩ واﺣﺪﻩ: Yalnız Bir Maddeden Oluşan Yasalara Arapça Kurallarında Madde Vahide Denilir. Ayrıntılar için bkz: http://hvm.ir/detailnews.asp?id=5533, Erişim Tarihi, 20. 09. 2012. Madde Vahide’lerin Diğer Örnekleri İçin bkz: İsrail Mallarına Ambargo Kurma Madde Vahide si: http://rc.majlis.ir/fa/law/show/92085, Erişim Tarihi, 11. 09. 2012 46 başkanı işten atılacaktır...”112 demekle boşanma davasının süreci ve bu hukuki işin ne kadar hassas ve önemli olduğunu göstermiştir. Boşanma konusunda en önemli yasa, Özel Medeni Mahkemeleri’ne Yardımcı Olan Mahkemelerin Yasası’dır. Diğer bir ifadeyle ailelerle ilgili tüm davalar, Özel Medeni Mahkemeleri’ne gitmeden önce bu mahkemelerde inceleniyor. Böylece ya sorun çözülüyor yada dava daha detaylı şekilde Özel Medeni Mahkemesine giderek yargı süresinin kısalması sağlanıyor.Bu mahkemelerin adı Özel Medeni Mahkemeleri’ne Yardımcı Olan Mahkemeler (kurumlar)dır. Burada bu mahkemelerle ilgili yasaları getirerek onları tanıtmakla birlikte ailelere nasıl hizmet ettiklerini görüceğiz. Özel Medeni Mahkemeleri’ne Yardımcı Olan Mahkemeler Yasası’nın 1. maddesinde “aileni mukaddes tutmak, İslam hukuku ve ahlakı çerçevesinde sürekliliğinin sağlamak, anneler ve çocukları maddi ve manevi mahrumiyetlerden uzak tutmak…anayasanın 21. maddesinin gereğince kadınların her açıdan haklarını İslam ilkelerine uyularak korumak…ve Özel Medeni Mahkemeleri’nin görevlerinin yerine getirilmesi için yardımcı olan bu mahkemeler, aşağıda belirlenen görevlerin yerine getirilmesi için çalışacaklardır: 1-Ailenin sürekliliğini korumak ve dağılmasını önlemek niyetiyle çiftlerin (karı kocaların) barışmaları yönünde çaba sarf etmek 2-Aile davalarını hukuk alanında uzman olanlar tarafından incelenmesi 3-Çocukların gelecekleri için en iyi seçeneği teşhis etmek (anayasada adı geçen anneler ve çocukların koruması için) 4-Ailelerle ilgili miras vb. yasaların yerine getirmeleri için gereken yardımları etmek”113 cümlelerini demekle ailelerin devamı ve sürekliliği için nasıl yardım edeceğini açıklamıştır. İslam hükümeti bu mahkemelerin misyonunu böyle belirtmiştir114. 112 http://maslahat.ir/DocLib2/Approved%20Policies/Difficulties/1371/dif-%2028-8-1371-no31.aspx, Erişim Tarihi, 11. 09. 2012. 113 Cihangir, Huguge (Ganune) Khanevade [Aile Yasası] , s. 154. 114 Ayrıntılar İçin bkz: Hüseyin Mehr Pour, Mabahesi Az Huguge Zan Az Manzare Huguge Dakheli Mabaniye Feghi va Mavazine Beyn Almelali [Kadın Hakları Mevzuatı İç Hukuku, Fıkıh ve Uluslararası Yasalar Açısından], Tahran, Etelaat Yayınevi, 2001, s. 141-203. 47 2.2.5.8.1. Özel Medeni Mahkemelerinin Misyonu Bu mahkemelerin işleyişi ve amaçlarını gördükten sonra pratikte aile birimini korumak için hangi işleri yapacaklarını belirticeğiz. Yasanın diğer bölümünde bu mahkemelerin görevlerinin belirlenmiştir. Yasanın 4. maddesinde “…bu mahkemenin görevleri ve yetki alanları...1-Mahkemeye gelen aile davalarıyla ilgili tüm dosyalara bakmak 2-Şikayetlerin incelemesi ve Özel Medeni Mahkemesinin yetki alanlarına dahil olduğu kadar İslam ilkelerine uyularak bu davaların çözülmesine çalışmak örneğin davacılar veya yakınlarından davet etmekle birlikte onları mahkemeye başvurmadan önce kendi aralarında bir hakim seçerek problemi çözmeye çalışmak…fıkra: gerekirse tüm koşullara haiz olan hukukçu kadınlardan, yoksun davacı kadınları savunmak için davet edilecektir…4-Verilen kararın davacılar tarafından yerine getirilmesi için her iki tarafa gereken bilgileri vermek…”115 ifadelerini kullanarak bu mahkemelerin görev alanların belirtmiştir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti bu yasalarla ailelerin sürekliliğine destek veriliyor116. 2.2.5.9. İİC’ de Yetim Çocukların Hukuki Statüleri İnsanların birbirlerini sevme ahlakları tarihin farklı aşamaları ve dünyanın her bir yanında var olan bir şeydir. Bu arada üvey anne ve baba olmak Rum, Yunan, Mısır ve İran’da dini ve ahlaki olan bir görev olarak yapılıyordu 117 . İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 21. maddesinin son fıkrası şer’i velisi bulunmayan çocukların ehil olan anne ve babalara verilmesinden bahis etmiştir. İran İslam Cumhuriyeti’nde Kuran-ı Kerim’in “Anneler, (nikahlı olsun veya boşanmış olsun, doğan) çocuklarını tam iki sene emzirirler. (Bu hüküm) süt emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler içindir. (Annelerin) yiyecekleri ve giyecekleri marufla (örf ve adete uygun olarak) kendisi için doğurulmuş olanın (babanın) üzerinedir…” 118 ayetinin gereğince anne ve baba , çocuklara bakmakla ödevlidirler. Ne yazık ki bazı durumlarda çocuklar bu nimetten mahrum oluyorlar. Bu mahrumluk ve ondan doğan 115 Cihangir, Huguge (Ganune) Khanevade [Aile Yasası], s. 156-157. Ayrıntılar İçin bkz: Zehra Govahi, Barresiye Huguge Zanan Dar Masaleye Talag Bar Asase Ahkame Fegh va Ganune Asasi [Boşanma Meselesinde Kadınların Hukukun Fıkıh ve Anayasaya Göre İncelemek], İslam Tebligatının Yayma Ofisinin Basımevi, y.y., 1995, s. 31-142. 117 Muhsin Sedr Zade Afşar, “Tahgigati Darbare Hemayat Az Kudakane Bisarparast”, “Bakıcısı Olmayan Çocukları Koruma Hakkında Araştırmalar”, Adalet Bakanlığı Dergisi, Sayı 11-12, 1977, s. 158. 118 el- Bakara 2/233. 116 48 kötülükleri bertaraf etmek için gereken işleri yapmıştır. Bu konu kapsamlı bir şekilde Velisi Bulunmayan Çocukların Korunma Yasası’nda yürürlüğe girdi. Bu yasanın 1. maddesinde “her İranlı çift birbirleri ile anlaşmadan sonra, mahkemenin kararı ve bu yasada geçen koşulların riayet etme kaydıyla velisi bulunmayan çocuğun kanuni temsilciliğine üstlenebilirler”119 diyerek kimlerin şer’i veli olmalarına dair ilgili bilgileri vermiştir. Önümüzdeki satırlarda İslam hükümetinde üvey anne ve babaların çocuklara karşı hangi görevlere üstlendiklerini inceleyeceğiz. 2.2.5.9.1. İran İslam Cumhuriyeti’nde Şer’i Velilerin Görevleri İslam hükümeti şer’i velileri bulunmayan çocukların beli bir amaçlarla üvey anne ve babalara vermektedir. Yanı sıra Şii fıkhınca bu çocukların anne ve babaları vefat ettikten sonra hukuki durumları merak konusu oldukça İslam hükümeti bu sorunları da gidermek zorunda kaldı. Bu sorular Velisi Bulunmayan Çocukların Korunma Yasası’nın 2. maddesinde “bu veliler [üvey anne ve baba] çocukların maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılaması içindir ve bu çocuklar üvey anne ve babalarından miras alamayacaklar” demekle bu himayelerin üvey anne ve babanın yaşam boyunca sürdürüleceğinin altını çizmiştir. Görüldüğü gibi üvey anne ve baba çocuğun anne ve babası sayıldıklarına rağmen bu çocuklara miras bırakamazlar. 2.2.5.9.2.İslam Hükümetinde Şer’i Veli Olmanın Koşulları İslami toplumda her çift şer’i velisi bulunmayan çocukların anne ve babası olamaz. Diğer bir ifadeyle yasada belirlenmiş olan koşullara haiz olmayan çiftler bu yasada geçen haktan faydalanamazlar. Zira çocukluk dönemi çok hassas olduğu için her çift bir çocuğun yetiştirme kapasitesine sahip olmayabilir. Bu koşullar Velisi Bulunmayan Çocukların Korunma Yasası’nın 3. maddesinde “şer’i veli olmanın dilekçesi kadın ve erkek tarafından eşit suretle hazırlanacaktır ve mahkeme aşağıdaki koşulların bulunması taktirde geçici olarak çocuğun şer’i velisi olmalarına izin verecektir: 1-İlgili çiftin 5 yıl evlenmelerinden geçip ve bu müddette çocuk sahibi olmamaları 2-Çiftlerin birisinin yaşı en az 30 olması 3-Çiftlerin kasıtlı suçları işlediklerinden dolayı ağır ceza mahkumiyetlerinin bulunmaması 4-Çiftlerin psikolojik 119 http://www.sabteahval.ir/default-174.aspx?tabindex=0, Erişim Tarihi, 23.09.2012. 49 durumlarının iyi olması 5-Çiftlerin ahlakı durumlarının iyi olması 6-Çiftlerin ikisi veya birisinin maddi durumlarının iyi olması 7-Çiftlerin hiçbirisi bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hasta olmamaları 8-Hiçbirisinin alkol ve uyuşturuculara bağımlı olmamaları” demekle belirlenmiştir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti çocukların iyi yetiştirilmeleri için şer’i velilerin her açıdan normal ve sağlıklı olmalarını dikkatle inceliyor120. 2.2.5.9.3. İslam Hükümetinde Hangi Çocuklara Şer’i Veli Tayin Edilir? İslam hükümeti sadece anne ve babadan gereken koşulların karşılamasına talep etmiyor. Yasaya göre her çocuk üvey anne ve babaya verilmemektedir. Dolayısıyla şer’i velisi bulunmayan çocukların bazı özellikleri olduğu zaman üvey anne ve babaya verileceklerdir. Yasanın 6. maddesi “1-Çocuğun yaşı 12 den az olmayacaktır 2-İlgili çocuğun babası, dedesi veya annesi tanınmayıp veya vefat edip veya çocuk vakıf kurumlarına bırakıldığından itibaren 3 yıl içerisinde babası, annesi veya dedesi onu almaya gelmemişseler” demekle hangi çocuğa şer’i veli tayin edileceğinin koşullarını belirtmiştir. İran İslam Cumhuriyeti bu çocukların geleceğini düşünerek müracaat eden anne ve babanı deneme sürecinden bile geçiriyor. Bu konu yasanın 4 maddesinde “şer’i velilik kararı verilmeden önce mahkeme…ilgili çocuğu geçici olarak 6 ay boyunca müracaat eden anne ve babaya verecektir…bu dönemde ilgili kurumlar veya mahkemenin görüşüne göre geçici süreye son vererek, çocuk geri alınabilir. Yanı sıra bu geçici süre içinde ilgili çift taleplerinden vazgeçerek çocuğu geri verebilirler” ifadeleri yer almıştır. Bu yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasında “başvuran annenin geçici sürecinde veya çocuğun şer’i velisi olduktan sonra hamile olması, çocuğun geri verilmesine sebep olamaz” sözleri yer vererek, yetim çocukların durumunu hukuki istikrarsızlıktan uzaklaştırmıştır. 2.2.5.9.4. Üvey Anne ve Babanın Vefatı Halinde Çocuğun Durumu İran yasalarında en önemli madde üvey anne ve babanın vefatı halinde çocuğun geleceğinin karanlığa girmemesidir. İran İslam Cumhuriyeti’nde şer’i velisi bulunmayan çocuklar anne ve babalarını kaybettikten sonra tekrar aynı sorunları yaşamamaları için gereken önlemleri almıştır. Bu konu Velisi Bulunmayan Çocukların 120 Ayrıntılar İçin bkz: Govahi, a.g.e., s. 147-176. 50 Korunma Yasası’nın 5. maddesinde “mahkeme sadece üvey anne ve babanın öldükleri zaman, çocuğun ergenlik dönemine kadar güvenceli bir şekilde eğitim, bakım ve okutma harçlarının temin edileceğine dair kaynak göstermeleri kaydıyla, şer’i velilik hakkı verecektir” 121 demekle çocukların geleceğin ne kadar önem taşıdığını göstermekle birlikte, onların hukukunu koruma yönünde büyük bir adım atmıştır. 2.2.6. Anayasada İnsanların Haysiyeti, Canı, Hakları, Meskeni ve Mesleklerinin Taarruzdan Masun Olması İran İslam Cumhuriyeti Anayasasında temel hak ve özgürlüklere ilişkin diğer madde 22. maddedir. Maddede “kişilerin haysiyeti, canı, hakları, meskeni ve meslekleri, kanunun cevaz verdiği durumlar dışında taarruzdan masundur” sözlerine yer verilmiştir. Burada İran İslam Cumhuriyeti’nde ki yasalardan yararlanarak bu hakları nasıl korunacağı ve bu temel hakları taarruza uğradıkları zaman hak sahibi olan kişinin hangi mahkemelere nasıl başvuracağı, zararların nasıl giderileceği vs. inceleyeceğiz. Ama önce İnsan Hakları İslami Beyannamesi’nin bu konudaki hükmüne bakmak gerekiyor. beyannamenin Bu kısmında “her insan, özel hayatında (mesken, aile, malları ve iletişimleri) istiklal [bağımsızlık] hakkına haizdir ve insanlardan casusluluk etmek, onlara nezaret etmek veya haysiyetlerini zedelemek caiz değil. Bu amaçlara ulaşmak için her türlü zorbalığa maruz kalan insanlar korunma altına alınacaklar”122 demekle İslam hükümetleri açısından insanların özel hayatlarının korunma altına girme gerektiğini gösteriyor. Şimdi bu konuları İran İslam Cumhuriyeti yasalarına bakarak ele alacağız. 2.2.6.1. Anayasada İnsanların Haysiyetinin Dokunulmazlığı İran İslam Cumhuriyeti’nde Kuran-ı Kerim’in “And olsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık” doğrultusunda insanların şerefi ve haysiyetine son derece önem vermiştir. İnsanın toplumdaki itibar ve 121 122 Cihangir, Huguge (Ganune) Khanevade [Aile Yasası], s. 200-203. http://www.hawzah.net/fa/magazine/magart/4518/5509/53710, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. 51 haysiyeti manevi sermayelerinden sayılıyor. Maalesef Toplumdaki rekabetlerde, ahlak durumları zayıf olan insanlar iftira vb. yollardan vatandaşların haysiyetlerini zedeliyorlar123. İslam hükümetinde İnsanların haysiyetini zedeleyen suçular 3 kısımda incelenebilir. 1-töhmet 2-bühtan 3-sırları ifşa etmek124. 2.2.6.1.1. Töhmet Töhmet bir insanı yapmadığı işten ötürü suçlamak anlamındadır. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 698. maddesinde “her kim diğerlerine zarar vermek veya toplumun düzenini bozmak için mektuplar, el yazıları, yayımlanmış bildiri, şikayetler, röportajlar…aracılığıyla açıkça veya kapalı bir şekilde, bir kimsenin suç işlediğini iddia…ederse, herhangi bir maddi veya manevi zarar verip vermemesine bakılmaksızın, suça kurban giden kişinin haysiyetini iade ettikten sonra, 2 ay ila 2 sene hapis veya 74 tane kırbaç cezasına mahkum edilecektir…”125 demekle bu suçun cezasını tayin etmiştir. Burada önemli olan şey suçun herhangi bir zarar verip veya vermemesinin zikir edilmesidir. Böylece İslam hükümeti bu suçun herhangi bir sonucu olmadan cezalandırmasının gerektiğini belirtmiştir126. 2.2.6.1.2. Bühtan Bühtan bir insanın suç işlediği veya günah işi yapıp, ancak onu diğer birinin eliyle yapıldığını iddia etmesidir. İslam Ceza Yasası diğer maddesinde birinin yalanan suç işlediği iddiasına bile ağır ceza tayin etmiştir. İslam Ceza Yasasının 699. maddesinde “herkes, bir insanın haberi olmadan onu sanıklı duruma getirmek için suç işlenen aletleri veya insanın yanında bulunduğu zaman tutuklanmasına sebep olan aletleri evinde, cebinde veya eşyalarının içinde bulundurup veya saklarsa…6 ay ila 3 sene hapis veya 74 tane kırbaç cezasına mahkum edilecektir” ifadelerini kullanmıştır. Yanı sıra Ceza Takip Yasası’nın 298. maddesinde “tutuklanan kışı 123 Haşemi, a.g.e., s. 279. Ayrıntılar İçin bkz: Murteza Mohseni, Kolliyate Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku Külliyatı], Tahran, Genc-İ Daneş Yayınevi, 2003. 125 Mensur Cihangir, Ganune Mojazate Eslami [İslam Ceza Yasası], 17. baskı, Tahran, Didar Yayınevi, 2001, s. 191-192. 126 Abul Kasım Gurci, “Hugug Jazaye Umumiye Eslam”, “İslam’ın Genel Ceza Hukuku”, Karşılaştırma Hukuk Ofisi’nin Dergisi, Sayı 6, t.y., s. 85-148. 124 52 beraat aldığı taktirde verilen kararı kendi imkanlarıyla [parasıyla] yüksek tirajlı gazetelerde yayımlayabilir” 127 demekle yargı süreci bittikten sonra insanların haysiyetini iade edilmesini öngörmüştür128. 2.2.6.1.3. Sırları İfşa Etmek İslam hükümetinde insanların haysiyetine dokunan diğer suç vatandaşların sırlarını ifşa etmektir. Peygamber efendimiz bir rivayette “herkes kötü bir işi ifşa ederse, sanki kendi onu yapmıştır” demekle İslam’da sırların ifşa edilmesinin ne kadar kötü olduğunu göstermiştir129. İslam Ceza Yasası sırların ifşasını 2 madde de belirtmiştir 1-genel sırlar 2-özel sırlar. 2.2.6.1.3.1. Genel Sırlar Genel sırlar konusunda İslam Ceza Yasası’nın 669. maddesi “herkes diğer vatandaşın kendi veya akrabalarından birinin sırının ifşa…edilmesine tehdit ederse…74 tane kırbaç veya 2 ay ila 2 sene hapis cezasına mahkum edilecektir” ifadelerini kullanmıştır. Burada İslam hükümeti özel iş veya durumu gözetmeksizin sırın her çeşidinin ifşa edilmesini yasaklamıştır. Ama bazı durumlarda İslam hükümeti bir takım özel sırları hedef almıştır130. 2.2.6.1.3.2. Özel Sırlar İslam hükümeti bazı sırların ifşa edilmesini ilgili işin veya vatandaşın maslahatına aykırı görüyor. Bu konular İslam Ceza Yasası’nın 648. maddesinde “hekimler, cerrahlar, ebeler, eczacılar ve işlerinden dolayı halkın sırlarından haberdar olan herkes, kanunun cevaz verdiği durumlar dışında halkın sırlarını ifşa ettikleri taktirde, 3 ay 1 gün ila 1 sene hapis veya 1/500/000 ila 6/000/000 Riyal (75TL ila 300 127 Mensur Cihangir, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası], 16. baskı, Tahran, Didar Yayınevi, 2001, s. 108. 128 Ayrıntılar İçin bkz: Abdul Gadir Udeh, Hugug Jazaye Eslam [İslam Ceza Hukuku], trc. Naser Kurban Niya, Tahran, Mizan Yayınevi, 1995. 129 Şeyh Abu Cafer Muhammed bin Yakup bin İshak Razi, Kâfi Usulü [Usul-i Kâfi], trc. Şeyh Muhammed Bager Kuh Kemerei, IV.cilt, Tahran., Osve Yayınevi, s. 59. 130 Ayrıntılar için bkz: Rıza Nur Beha, Zaminehaye Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku Kökenleri], Tahran, Genc-i Daneş Yayınevi, 2000. 53 TL) para cezası mahkum edilecektir” ifadelerini kullanmıştır 131 . İslam hükümeti bu yasalar aracılığıyla tüm vatandaşların şeref, kerameti ve haysiyetini korumaya çalışmıştır. 2.2.6.2. Anayasada İnsanların Canlarının Dokunulmazlığı İnsan canı her halükarda korunmalıdır. Bu ilke beli ülke veya toplumda değil dünyanın her yanında muhterem sayılıyor. Nasıl ki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 3. maddesinde “Yaşamak...her ferdin hakkıdır” demekle bu evrensel niyeti ortaya koymuştur. Bilindiği gibi insanın canı İslam şeriatında saygıya sahiptir. Bu konu İnsan Hakları İslam Beyannamesi’nin 2. maddesinde “yaşamak Allah tarafından verilen bir nimet ve her insanın bir hakkı olarak korunma altındadır. Tüm insanlar ve toplumlar ve devletler bu hakkın korunmasıyla görevlidirler ve ona tecavüz edenin önünde direnecekler...” ifadelerini kullanarak insanların canlarının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. İslam hükümeti bu yasanın uğrunda hem devlet ve hem vatandaşları, insanların canlarının korunması için görevlendirmiştir. İran İslam Cumhuriyeti anayasası Kuran-ı Kerim’in “...kim, bir insanı, bir can karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır...”132 ayetinin gereğince insanın canına çok önem veriyor. Devletin bu alandaki görevi İİC’nin anayasasında belirlenmiştir. Anayasanın 22. maddesinde “kişilerin…canı…kanunun cevaz verdiği durumlar dışında taarruzdan masumdur” demekle devletin özel yasalar aracılığıyla insanların canını güvence altına almakla ödevlendirmiştir. Bu doğrultuda İran İslam Cumhuriyeti insanın canını korumak için şer’i yasları getirmeye başladı. Devrim’den hemen sonra İslam Hukuku’nun asıl maddelerinden olan kısas cezası gündeme geldi. Şii müçtehitlerinin çoktan beri talep ettikleri kısas kuralları bazı batılı partiler tarafından olumsuz tepkilerle karşılandı. Devrimden sonra mecliste ‘‘kısas’’ tasarısının geçirilmesi konusundaki konuşmalar esnasında, İran’ın Milli 131 Ayrıntılar İçin bkz: Mahmut Abbasi, Efshaye Asrare Bimaran [Hastaların Sırlarını İfşa Etmek], Tahran, Hukuki Yayınları, 2002. s. 60-115. 132 el- Mâide 5/32. 54 Cephesi bu tasarıya karşı çıkarak, İran’ın Müslüman toplumunu bu tasarıya karşı sokaklar düzenlenen eylemlere katılmalarını talep etti. Milli Cephe’nin bu daveti İmam Humeyni tarafından sert yanıt aldı. Sonuçta İmam Humeyni bu eylemlerin koordinatörleri ve liderlerini mürtet (kafir) ilan ederek bu partinin siyasi hayatına son noktayı koydu 133 . Bu gelişmelerden sonra kısas tasarısının geçirilmesi normal süreçten geçmeye başladı. İran’ın ilk ceza yasası 1990’da hazırlandı. İran İslam Cumhuriyeti Kuran-ı Kerim’in bu hükmüne saygı duymayan ve insanın yaşamını yitiren kişiye hapis, diyet veya idam cezası tayin etti. Bu konular İslam Ceza Yasası’nda detaylarıyla mevcuttur.134. İslam Ceza Yasası’nın 3 ve 4. bölümü insanın canı ve onun öldürmesinin cezalarını yazmıştır. Burada ilgili maddeleri inceleyerek bu cezalar ve koşullarını tanıtacağız. İnsanların canlarına tecavüz edilmenin cezası Kuran-ı Kerim’in “ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz”135 ayetinin gereğince kısas olarak tayin edilmiştir. Ayete göre bir insanı kısas ettiğimiz zaman hayatın devam etmesine sebep olması , İslam hukukunda kısas cezasının ne kadar önemli olduğunun gösterir. Bu ayetin hükmü daha sonra Şii fıkhına da yansıdı. Şii fıkhında insanın öldürmesi 3 farklı şekilden oluşturulmuştur. Buna göre adam öldürme suçu kasten, yarı kasten ve hata üzerinden yapılan şekillerine bölünmektedir. Kasten yapılan katlin cezası İslam Ceza Yasası’nın 298. maddesinin gereğince kısas (idam) tayin edilmiştir136. Ama ölenin ailesi isterse kısas yerine diyet alabilir. Diyet’in çeşitleri İslam Ceza yasasının 297. maddesinde “Müslüman erkeğin katlinin diyeti aşağıda belirlenen 6 seçenekten birisidir. Bunların birisi katil tarafından seçilerek ödenecektir. Bu seçeneklerin karışmış surette ödenmesine izin verilmeyecektir. 1- 100 tane deve…2- 200 tane inek…3- 1000 tane koyun 4- 200 adet Yemen Hillesi (özel elbise)…5- 10000 Dirhem” şeklinde öngörülmüştür. Ama yarı kasten ve hata üzerinden yapılan cinayete yalnız diyet 133 Eyvazi, a.g.e., s. 245. Ayrıntılar İçin bkz: Ayetullah Muhammed Bager Meclisi, Hudud Gesas ve Diyat [Had, Kısas ve Diyet’ler], trc. Seyyid Muhammed Cevad Zehni Tehrani, Payam-e Hak Yayınevi, 1998. 135 el- Bakara 2/179. 136 Cihangir, Ganune Mojazate Eslami [İslam Ceza Yasası], s. 95. 134 55 cezası verilecektir. Yanı sıra İslam Hükümeti bazı özel durumlarda ödenecek diyetin miktarına, zam yapılmanın gerektiğini öngörmüştür137. Canların dokunulmazlığının hakkında İslam Ceza Yasası’nda yer alan özel bir maddeyi de incelemekte fayda var. İslam hukukunda bir cana kıyan insanın cezası kısas olarak tayin edilmiştir. Ama bu cezanı uygulamak bazı koşullarla gerçekleşebilir. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 257. maddesinde “kasten öldürmenin cezası kısastır. Ancak Veli-i Dem (kanın sahibi) ve katilin anlaşmasıyla bu ceza diyet, diyet miktarından az veya tayin edilen miktardan fazlasına bile geçebilir” şeklinde beyan edilmiştir. Yasanın 261. maddesinde “kısas ve affetmek hakkına sahip olan Veli-i Dem, ölen kişinin vereseleridirler…” demekle kan sahiplerini tanıtmıştır. Yanı sıra yasanın 264. maddesinde “Veli-i Dem’in sayısı çok olduğu zaman kısas için hepsinin izin vermesi gerekiyor…” demekle konuyu daha da açıklamıştır. Yukarıda görüldüğü gibi İslam hükümeti bir insanın canını kurtarmayı çok önemli biliyor. Bu doğrultuda herkes katili kısas edemez. Aksi taktirde cezalandırılır. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 219. maddesinde “kısasa mahkum olan kişi ancak Veli-i Dem’in izniyle kısas olabilir. Böylece bir kimse izin almadan katili kısas ederse, kısası hak etmiş bir cinayet yapmıştır[kendi kısas edilecek]” demekle beyan edilmiştir. Böylece İslam hükümeti yapabileceği kadar insanların ölmesinin yolunu kapatmaya çalışıyor. En son şunu söylemek gerekiyor ki; İslam hükümeti bazı özel aylar veya mekanlarda adam öldürme suçunun cezasını ağırlatmıştır. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 299. maddesinin gereğince “adam öldürme suçu…Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında veya Mekke-i Mükkereme de işlendiği taktirde, katilin ödemek için seçtiği herhangi bir diyet türünün miktarına üçte bir oranında zam yapılacaktır” ifadelerine yer verilmiştir. Unutulmamalıdır ki Şii fıkhında kadın ve erkeğin diyeti bir değildir. İslam Ceza Yasası’nın 300. maddesinde “Müslüman kadının kasten ve yarı kasten katlının diyeti, Müslüman erkeğin diyetinin yarısıdır” 137 Ayrıntılar İçin bkz: Ayetullah Seyyid Muhammed Hüseyin Mereşi, “Bahs ve Bayane Nokati Chand Darmorede Gatle Amd, Shebhe Amd va Khataiye Mahz”, “Kasten, Yarı Kasten ve Hata Üzerinden Yapılan Adam Öldürme Suçu Hakkında Tartışmalar ve Birkaç Noktanı Açıklamak”, Hak Dergisi, Sayı 6, 1987, s. 104122. 56 sözlerine yer verilmiştir. Böylece İslam hükümetinde halkın canının nasıl güvence altına almıştır138. 2.2.6.3. Anayasada İnsan Haklarının Korunması Bu maddedeki diğer sözcük, haklar kelimesidir. Aslında incelediğimiz tüm yukarı satırlar bir nevi İran İslam Cumhuriyeti’nde yaşayan insanların haklarından bahis etmiştir. Dolayısıyla bu kelime ülkenin genelinde yaşayan tüm insanların, Anayasada belirtilen haklardan yararlanacaklarının, yasadışı müdahalelerden korunacağı için yazılmıştır. 2.2.6.4. Anayasada İnsanların Meskenlerinin Korunması Anayasanın 22. maddesindeki diğer konu, meskenlerin korunmasıdır. İran İslam Cumhuriyeti yasalarında insanların yaşadığı yer son derece önemlidir. İslam hükümeti memurları Kuran-ı Kerim’in “ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere gittiğinizi fark ettirip (izin alın) ev halkına selam vermedikçe girmeyin” 139 ayetinin gereğince sahibinin rızası olmadan evine giremez. Ancak yetkili makamlar, sanıklı kişinin tutuklaması veya suça da kullanılan aletler ve eşyaların bulması için ev sahibinin rızası olmadan bile evlerine girme yetkileri vardır. Başka hiç kimse herhangi bir delile vatandaşların meskenlerine giremez. Devlet memurları da istedikleri zaman vatandaşların evlerinde araştırma yapamazlar. Yetkili makamlar yalnız suçla ilişkisi olan delileri bulma ihtimali yüksek olduğu hallinde vatandaşların evlerine girme izini verme yetkileri vardır140. Bu konu o kadar önemlidir ki İslam ceza yasasına bakıldığında çeşitli maddelerde ağır hükümler vasıtasıyla bu temel hakkı çiğneyenler cezalandırıyorlar. Yanı sıra yargı makamları insanların meskenlerine girdikleri zaman, araştırdıkları zaman vs. belli kurallara tabi olmak zorundadırlar. Şimdi vatandaşların meskenlerine girmekle ilgili yasaları inceleyeceğiz. 138 Ayrıntılar İçin bkz: Avaz Ahmet İdris, al-Diyet Beyn ul Ukubet ve Taviz [Cezalandırma ve Değişme Arasında Diyet], trc. Ali Rıza Feyz, Tahran, Kültür ve İslam Yoluna Yönlendirme Bakanlığı Yayınevi, 1994. 139 Nûr 24/27. 140 Medeni, a.g.e., s. 145. 57 Bu alandaki temel kural Ceza Takip Yasası’nın 100. maddesinin gereğince “evlerin araştırması gündüz saatlerinde yapılacaktır. yalnız acil bir durum olduğu zaman araştırmaların gece saatlerinde yapılmasına izin verilecektir” şeklinde gelerek, evlerin araştırmasına belli bir zaman sınırı koymuştur. Böylece İran İslam Cumhuriyeti vatandaşların her bir zaman huzur içinde olmalarını sağlamıştır. Bu yasanın 98. maddesinde “araştırmalar sadece evlerin sahibi ve evin sahibi olmadığı taktirde ilgili evin en büyük şahsının yanında yapılacaktır” 141 demekle vatandaşların her bir zaman evlerinin incelenmesinde gözetim hakkı tanımıştır. Ceza Takip Yasası’nın 96. maddesinde “meskenlerin araştırılması…sadece delillerin yeterli olduğu zaman, ilgili evde suçlunu, suç işlenen aletin veya suç unsurlarının bulunması ihtimalinin kati olduğu zaman yapılacaktır” cümlelerinin gelmesi İslam hükümeti her bir zaman insanların malikiyetine saygı duyma ilkesinin göstermekle birlikte, yargı makamların keyfi davranmalarının önünü kapatmıştır. Yukarıda belirtilen yasaları riayet etmeyen kişilere İslam Ceza Yasası’nda ağır cezalar tayin edilmiştir. Kuran-ı Kerim’in “orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size “geri dönün!” denilirse hemen dönün çünkü bu, sizin için nezih bir davranıştır” 142 ayetinin gereğince İslam hükümeti yasalarında diğer insanların evine zor veya tehditle girmek şeklinde 2 farklı madde yer almıştır. İlk önce bu yasada vatandaşların evine zorla girenlerin hukuki durumlarını inceleyeceğiz. İslam Ceza Yasası’nın 691. maddesinde “her kim diğerinin evine zorla girerse…veya ilk önce zorla girmemişse ama ev sahibinin ikazından sonra zorla kalıp evi terk etmezse… 1 ila 6 ay arası hapis cezasına mahkum edilecektir. Suçu işleyen kişilerin sayısı 2 veya 2’den fazla olup ve birisinin silah taşıdığı taktirde 1 ila 3 sene hapis cezası verilecektir” demekle İran vatandaşlarının evine zorla girenlerin hukuki durumlarını belirtmiştir. 141 142 Cihangir, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası ], s. 37-38. Nûr 24/28. 58 Yukarıda dediğimiz gibi İslam hükümeti tehdit için farklı maddeler hazırlamıştır. Aşağıda gelen madde de tehdit için daha ağır cezalar öngörülmüştür. İslam Ceza Yasası’nın 694. maddesinde “her kim diğerlerin evine tehditle girerse 6 ay ila 3 sene hapis cezası alacaktır. Suçu işleyen kişilerin sayısı 2 veya 2’den fazla olup ve birisinin silah taşıdığı taktirde 1 ila 6 sene hapis cezası verilecektir”143 demekle İslam hükümetinin bu alandaki bakış açılarını ortaya koymuştur. Görüldüğü gibi Tehditle vatandaşların evine girme daha ağır cezalarla karşılaşıyor. Zira suçlu iki suç yanı, hem tehdit ve hem vatandaşların rızası olmadan evlerine girme suçunu işlemiş oluyor. Böylece İslam hükümeti, vatandaşların meskenlerinin taarruzdan masun olmalarına özen göstermiştir. 2.2.7. Anayasada Din ve İnanç Özgürlüğü Yukarıda da gördüğümüz gibi İran’da din ve inanç özgürlüğünün tarihi bir kökeni var. Ama İslam anayasasının Şer’i kökenlerden alındığı için, bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor. Eskilerden beri insanların din ve inanç özgürlüğüne inanmadıkları mezhebi savaşları yol açarak, çok sayıda insanın ölmesine neden olmuştur. Bu olaylar bazen Müslüman ve diğer mezhepler örneğin Hıristiyanlarla Haçlı Savaşlar adı altında yapıldı. Bazen de bir ülkenin içinde ortaya çıktı. Örneğin eskilerde İran’ın genelinde Sünni ve Şii’lerin arasında ortaya çıkan savaşlar, bu olayların en bariz örneğidir. Bu acı olayların önünü kapatmak için dünya ülkeleri yoğun işbirliğiyle içine girdiler. Bu ortak çalışmaların sonucu İnsan Haklarının Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesinde “her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir” şeklinde ortaya çıkarak, insanların dünya çapında nasıl inanç özgürlüğüne sahip olacaklarını belirtti. İnanç özgürlüğü insanın zatında olan güç ve yeteneklerdendir. Bu güç kesinlikle özgür olmalıdır. Aslında insanın ilerlemesi ve gelişmesi inanç özgürlüğüne bağlıdır 144 . İran İslam Cumhuriyeti anayasası dünya çapında riayet edilen inanç 143 Cihangir, Ganune Mojazate Eslami [İslam Ceza Yasası], s. 190-191. Ayetullah Morteza Motahari, Piramone Engelabe Eslami [İslam Devrimi’nin Etrafında], 12. baskı, Kum, Sadra Yayınevi, 1991, s. 768. 144 59 özgürlüğüne saygı duymaktadır. Ama İslam hükümetinde inanç özgürlüğü, bazı kurallara tabidir. Söylemeye gerek yok ki İslam hükümetinde bu kuralların kaynağı, Kuran-ı Kerim’in kaç ayetidir. Bu ayetleri sırayla incelemek gerekiyor. Kuran-ı Kerim’e göre “dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde, kim tağûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sap sağlam bir kulpa yapışmıştır” 145 . Aslında çok sayıda din ve inançların bulunması kaçınılmazdır. Bu yolda herkes zorla olsa bile diğerlerini kendi inançlarına çekmeye çalışıyor. Ama İslam hükümeti Allaha doğru davetinde hikmet yani ilim, bilgi, mantık, istidlal, yumuşak öğütler ve Kuran-ı Kerim’in “Kıyamet günü, onların kendi günahlarının tamamını yüklendikten başka, ilimleri olmaksızın dalalette kalmasına sebep oldukları kimselerin günahlarından (da) yüklenmeleri için. Yüklendikleri şey ne kadar kötü, öyle değil mi?” 146 ayetinin gereğince insanların ahrette kendi işlerinden sorumlu olacaklarını inanarak, dine doğru davette her türlü ihanet ve aşağılamaktan uzak durmakla birlikte ikili konuşmaların yolunu en iyi şeklinde açıyor. Böylece davet edilen kişilerde, hakkı [yani İslam dinini] kabul etmeleri için zemin hazırlanıyor147. Bu sözlerden sonra İslam hükümetinin din konusundaki bakış açısını ortaya koymak gerekiyor. Bu bakışa göre, gerçi dinde zorbalık yoktur ama bu, Allahın gönderdiği dinlerin çeşitli olması ve böylece küllerine onların arasından birini seçme imkanı verdiği anlamında gelmez. Her zaman Allah tarafından yeni din getiren peygamberler gelmiştir ve toplumdaki yaşayan insanların hepsi ona tabi olmak zorundaydılar. Sonuçta sıra peygamber efendimize gelmiştir. Bu zamanda her kim Allah tarafına gitmek isterse, onun gönderdiği dinin emirlerine tabi olmak zorundadır. Şüphesiz her kim Allah’ın son emirlerine uymak zorundadır ve Allah’ın son emri de son resulü tarafından getirilmiştir148. Yani İran’da en iyi mezhep İslam mezhebidir. Diğer ifadeyle doğru yolu seçmek isteyenler bu mezhebi seçmek zorundadırlar. Ama bu sözler yine de zorbalık anlamında değildir. 145 el- Bakara 2/256. Nahl 16/25. Bu ayet böyle de tercüme edilmiştir: Böylece Kıyamet Gününde Kendi Günahlarını Tam Olarak, Bilgisizce Saptadı Kimselerin Günahlarının Da Bir Kısmını Yüklenirler. Dikkat Et, Yüklendikleri Ne Kötüdür. 147 Ayetullah Naser Mekarem Şirazi, Tefsiri Numune [Örnek Yorumlar], y.y., Dar-ul Kutub ul- İslamiyet Yayınevi, 1974, s. 455-456. 148 Morteza Motahari, Majmueye Asar [Eserlerin Birleştirilmişi], I.cilt, Kum, Sadra Yayınevi, 1986, s. 277. 146 60 İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının inanç özgürlüğü alanında en önemli konulardan biri zorbalığın yasaklanmasıdır. Bu konular İslam anayasasında gözüküyor. İlk önce zorbalığın yasak olmasını kaynaklarını inceleyeceğiz. Bu hükmün kaynağı Kuran-ı Kerim’in “eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?” ayetidir. Burada Allah peygamberine sen halkı zorla dine davet etme, zira isteseydim ben direkt bu işi yapabilirdim demiştir. Dolayısıyla Allahüteala insanların özgürlüklerine inanıyorum demek istemiş. Ayetin sonuna bakıldığında Allah sen mi mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın demekle peygamberine ne sen bu işi yapabilirsin ve ne ben zorla iman getirmelerini istiyorum demek istemiştir149. Bu hükmün son kaynağı Kuran-ı Kerim’in “de ki; hak Rabbinizindir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin”150 ayetidir. Bu ayete Allahüteala yine de isteyen Müslüman olsun ve istemeyen de istediği inanca tabi olabilir emrini vermiştir151. Bu ayetler daha sonra İmam Humeyni’nin fetvasında yansıdı. İmam Humeyni bu konuda “bizim getireceğimiz hükümette Marksistler bile kendi fikirlerini söylemekte özgür olacaklardır…çünkü bizim ideoloji ve imanımız onlarla karşı karşıya gelme gücüne sahiptir. İslam felsefesinin İlk çağlardan beri bazı insanların Allah’ı inkar edecekleri söylenmiştir. Biz hiçbir zaman onların özgürlüklerini kısıtlamadık ve onlara zarar vermedik. Her kimse inancını yayımlamakta özgürdür” 152 demekle İslam hükümetinin ne kadar inanç özgürlüğüne inandığını gösteriyor. Bu fetva ve ayetlerin yansıması Anayasanın 23. maddesinde “inançların araştırılması yasaktır ve hiç kimse sırf bir inanca sahip olmak yüzünden saldırı ve kınamaya hedef olamaz” şeklinde gelmesi İslam hükümetinin inanç özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu göstermenin yanı sıra, İran İslam Cumhuriyeti’nde her düşüncenin serbest olmasını gösteriyor. Ne yazık ki şimdiki yasalara bakıldığında bazen yasadışı kurallara rastlamaktayız. İslam devriminden sonra inançların araştırması, ülkenin genelinde yapılan kamu personelinin seçme ve denetlemesinde gözüküyordu. Adı geçen 149 Tabatabayi, IV.cilt, s. 244-246. Kehf Suresi 18/29. 151 Tabatabayi, XIX.cilt, s. 215. 152 Mustafavi Musavi Humeyni, III.cilt, s. 371. 150 61 denetlemelerde Seçme Heyetleri, devlet memuru olmak isteyenlerin özel hayatlarına giriyordular. Bu düzensizlik İmam Humeyni’nin 1983 yılında verilen fermanıyla kaldırıldı153. Bu denetlemelerin kalkmasıyla birlikte anayasa çerçevesinde, mantıksal bir seçme heyetleri (kuralları) getirildi154. Ama yeni yasalarda heyetlerin görevlerinden biri “adayların ahlak, itikat ve siyasi açıdan denetleme ve salahiyetlerinin İncelenmesi” olarak zikir edilmiştir 155 . Görüldüğü gibi İmam Humeyni’nin fermanına rağmen bu maddelerin getirilmesi inanç özgürlüğüne kısıtlayabilir. 2.2.8. Anayasada Basın Özgürlüğü İran Anayasasında temel hak ve özgürlüklerle ilgili diğer madde basın ve yayınların özgürlüğüdür. İran’da basınlarla ilgili ilk yasa 1948 de meclisten geçti. İlk önce basınlara yayın izinin verilmesi ve onların denetilmelerine devlet memurları üstleniyordular. Basın ve yayınlarda çalışmak isteyen kişiler devletin istedikleri alanlarda çalışmak zorundaydılar. Aksi halde devletten yayın izni alamazdılar. Yanı sıra devlet memurları kitaplar ve gazeteleri yayımlanmadan önce okuyarak sansür hakları varıydı156. Bu konu fakat İran değil dünya çapında da yaygın bir olaydı. Dünya ülkelerinin bu alandaki bakış açıları İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19. maddesinde “Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir” demekle ortaya koyulmuştur. Şimdi İran İslam Cumhuriyeti’nde basınlar ve yayınların hakları ve görevlerini inceleyeceğiz. 153 Seyyid Muhammed Haşemi, Huguge Bashar va Azadihaye Siyasi [İnsan Hakları ve Siyasi Özgürlükler], Tahran, Mizan Yayınevi, 2007, s. 341. 154 Ayrıntılar İçin bkz: Ganune Gozineshe Moaleman va Karkonane Amuzesh va Parvaresh [Eğitim ve Öğretim Görevlileri ve Öğretmenlerin Seçme Yasası], http://rc.majlis.ir/fa/law/show/92541, Erişim Tarihi 12. 05. 2013. 155 Ganune Tasarriye Ganune Gozineshe Moaleman va Karkonane Amuzesh va Parvaresh Be Karkonane Sayere Vezaratkhaneha, Sazmanha, Moasesat ve Sherkathaye Dolati va Nahadhaye Engelabe Eslami [Eğitim ve Öğretim Görevlileri ve Öğretmenlerin Seçme Yasasının Diğer Bakanlıklar, Örgütler, Ofisler ve Devlet Şirketleri İşçilerinin Hakkında Uygulanma Yasası], http://www.ghavanin.ir/detail.asp?id=8620, Erişim Tarihi 12. 05. 2013. 156 Medeni, a.g.e., s. 191. 62 2.2.8.1. Genel Kurallar İslam hükümeti devrimden sonra basın ve yayınlara, İslam devriminin güçlü kolu olarak çok inanıyor. Ama bu güvence bazı koşullarlı riayet etmek şartıyla yayınlar ve basınlara hakkında devam edecektir. Bu güvence İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 3. maddesinin 2. bendinde “genel bilgi düzeyinin, basından ve toplu haberleşme araçlarından ve diğer araçlardan sağlıklı biçimde yararlanılarak her alanda yükseltilmesi” şeklinde ibraz edilmiştir. Bu genel kuralların belirlenmesinden sonra, İslam hükümeti basın ve yayınlarla ilgili yasaların getirilmesine çalışmıştır. Bu önemli kavramlar anayasanın 24. maddesinde “basın ve yayın İslam’ın temel ilkelerini veya kamunun hukukunu ihlal etmedikçe, konuları açıklamakta serbestiler. Bunun ayrıntılarını kanun belirler” şeklinde gelerek İran İslam Cumhuriyeti’nde basın mensupları ve yayınların hangi kurarlarla uyduklarını genel bir şekilde belirtmiştir. Şimdi anayasa da belirttiği gibi yasalarda geçen ayrıntıları ele alacağız. Bilindiği gibi İslam hükümeti her bir zaman yasaları İslam’ın kurallarına uygun bir şekilde meclisten geçirir. Dolayısıyla meclisten geçen yasalara bakıldığında, İslam’ın temel ilkeleri ve kamu hukukunu ihlal eden durumlar ayrıntılarıyla belirtilmiştir. Basın ve yayınlar ülkenin genelinde dağıldıkları için toplumun düşüncelerini büyük oranda etkileme potansiyeline sahipler. Bu sebeple yazdıkları sözler ve yayımladıkları makalelerde İslam kurallarına uymak zorundadırlar. Zira bu etkileyici sözler olağan üstü hassas olabilir. Bu doğrultuda Anayasanın belirttiği gibi ayrıntılar, Basın ve Yayınlar Yasasında hazırlandı. Şimdi İran’da yürürlükte olan Basın ve Yayınlar Yasasını inceleyerek, anayasada geçen İslam’ın temel ilkeleri ve kamunun hukuku gibi bilinmeyen kelimelerin anlamını daha da iyi tanıyacağız. 2.2.8.2. İran Yasalarında Basın ve Yayınların Amacı Bu yasada her şey den önce İslam hükümetinde basın ve yayınların görevlerini belirlenmiştir. Basın ve Yayınlar Yasası’nın 2. maddesinde “İran İslam Cumhuriyeti’nde basın ve yayınların misyonları aşağıdaki hususlardan ibarettir 1- 63 toplumun fikirlerini aydınlatmak ve genel bilgi düzeyini yükseltmek…2-İran İslam Cumhuriyeti anayasasındaki hedeflerin yürütülmesi için gereken işleri yapmak 3yanlış ve bölücü ayrıcalıkları kaldırmak yönünde çaba sarf etmek… 4-emperyalizm kültürünün belirtileriyle (örneğin çarçur etmek, savurganlık, fuhuş yapmanı teşvik etmek vs.) mücadele etmek ve İslam’ın aslı kültürünü desteklemek ve ahlaki erdemleri geliştirmek 5-ne doğu ve ne batı siyasetinin sürdürülmesi ve güçlendirilmesi[yönünde çaba sarf etmek] 1. fıkra: tüm basınlar ve yayınlar yukarıda gelen şartların en az birisinin yerine getirilmesi için gereken işleri yapmak zorundadır” 157 demekle İslam’ın basın ve yayınlar için uygulanan temel ilkelerini hepsini belirtmiştir. Yukarıda gelen madde basın ve yayınların görevlerini belirtmiştir. Ama İslam hükümetinde basın ve yayınlar bir dizi haklardan da yararlanacaklardır. Bu maddenin haklar yasanın 3. maddesinde “çeşitli görüşleri [bakış açıları], yapıcı eleştirileri, önerileri, devlet ve vatandaşların açıklamalarını İslam kuralları ve toplumun çıkarlarını riayet etmek kaydıyla kamuoyuyla paylaşmak, basınlar ve yayınların hakkıdır” demekle İslam hükümetinde basınlar ve yayınlar haklarını belirtmiştir. Dolayısıyla İslam hükümetine göre yukarıda gelen koşulları riayet eden yayınlar ve basınlar İslam’ın temel ilkelerine uymuş sayılacaklardır. 2.2.8.3. İran’da Basınlar ve Yayınların Sınırları Adı geçen hakların yerine gelmesi, bazı sınırlar örneğin diğer insanların hukuk ve haysiyetine saygı duymak, milli emniyeti veya toplumun düzenini bozmamak, sağlık ve genel ahlaka zarar vermemek kaydıyla mümkün olabilir. Bu sınırların getirilmesi toplumun maslahatı ve bireyin çıkarları arasında denge kurmanı içindir. Ama bu dengeni kurmak biraz zor elde edilebilir. Zira toplumun düzeni, toplumun emniyeti ve Ahlak-i Hasana (iyi ahlak) kelimeleri müphem ve geniş anlamlıdırlar. Bu 157 http://www.magiran.com/article.asp?AID=34, Erişim Tarihi, 24. 09. 2012. 64 fırsattan suiistimal ederek kelimeleri geniş yorumlayan hükümetin resmi kurumları, ifade özgürlüğünü kısıtlayabilirler158. Bu alandaki diğer sınır gazete ve basınları yayımlayan insanlar hakkındadır. İran İslam Cumhuriyetinde ifade özgürlüğünün olmasına rağmen herkes gazete yayımlamak hakkına sahip olamaz. Bu konu Basın ve Yayınlar Yasası’nın 9. maddesinin 8. bendinde “İslam Devrimi’ne karşı çıkan gruplar ve yasak olan grupların üyeleri ve taraftarları, İslam Devrimi Mahkemeleri’nden devrim karşıtı işler ve iç veya dış emniyetinin aleyhine suç işlediklerinden dolayı mahkumiyetleri bulunan grupların üyeleri ve taraftarları ve İran İslam Cumhuriyeti aleyhine faaliyet veya tebligatta bulunan kişiler, hiçbir şekilde basın mensuplarının faaliyetlerine karışamazlar ve gazeteler ve dergilerin yayımlamasında hiçbir bir mansap kabul edemezler” şeklinde beyan edilmiştir. Bunların yanı sıra İslam hükümeti gazetelerin mali desteklenmesi açısından çok hassastır. Bu konular Basın ve Yayınlar Yasası’nın Düzeltme Yasası’nda açıklanmıştır. Yasanın 8. maddesinde “…gazeteler ve basınların doğrudan veya dolayalı olarak yabancı kaynaklardan yardım almaları yasaktır” ifadeleri kullanmıştır. Ama maddi desteklerin alınmaması sınırsız değildir. Bu konu Basın ve Yayınlar Yasası’nın Düzeltme Yasası’nın 8. maddesinin 3. fıkrasında “devletleri tarafından memur olmayan yabancı birey ve tüzel kişilerin; maddi (para) destekleri, Dış İşleri Bakanlığı ve Kültür ve İslam Yoluna Yönlendirme Bakanlığı gözetiminde mümkün olabilir” şeklinde beyan edilmiştir. Göz ardı edilmemelidir ki, bu konuda İslam hükümeti bir takım nedenlere, bazı yabancı gruplara ayrıcalık tanımıştır. Bu konu Basın ve Yayın Yasası Düzeltme Yasası’nın 8. maddesinin 1. fıkrasında “yabancı ülkelerin İslami direniş örgütlerinin [İslam çerçevesinde özgürlük amacıyla çalışan örgütler ve grupların] tarafından yayımlanan gazeteler, kendi sermayeleri ve personeliyle; yabancıların hakkında uygulanan yasalara uymak ve Dış İşleri Bakanlığı ve Kültür ve İslam Yoluna Yönlendirme Bakanlığı onaylarından sonra gazetelerin yaymasına devam edebilirler” 158 Ahmet Metin Defteri, Huguge Bashar ve Hemayate Beyn Almelali Az An [İnsan Hakları ve Uluslar Arası Korunmaları], Tahran, Behmen Yayınevi, 1970, s. 141-142. 65 demekle belirtmiştir. Bu maddede ki hüküm anayasada geçen kuralın devamında gelmiştir. Anayasanın 154. maddesinde “İran İslam Cumhuriyeti…başka milletlerin içişlerine karışmaktan tamamen sakınmakla birlikte, mustaza’afların müstekbirlere karşı hak arama savaşımını yeryüzünün her noktasında destekler” demekle bu yardımların yasal olmasını belirtmiştir. 2.2.8.4. İran Anayasasında Basın ve Kamunun Hukuku Bu bölümde anayasada belirtilen kamu ve aynı zamanda yayın ve basınların hukukunu ele alacağız. İslam hükümetinde kamu hukuku, insan ve devlet ilişkilerini düzelten hukuk kurallarına denilir. Dolayısıyla kamu hukuku insanların şahsiyeti ve temel haklarıyla ilgilidir159. İslam hükümeti anayasasının hazırlama sürecinde geçen tartışmalardan, yasak davranışlar ve kamu hukukunu ihlal edecek bazı işler şöyle belirtmiştir: genel iffete aykırı olmak, iftira ve insanların şeref ve haysiyetine taarruz etmek, fesadı yaygınlaştırmak, vatandaşların doğru yoldan sapmalarına neden olacak bilgileri yayımlatmak, askeri sırları ifşa etmek, genel emniyete aykırı olan sözleri yayımlatmak, vatandaşları hükümetin aleyhine tahrik etmek veya İslam hükümeti aleyhine komplo ve girişimde bulunmak ve yalanları yaymak vs.160 İslam hükümeti bu dağınık sözleri yasal şekle çıkarmak için gereken işleri yapmıştır. Basın ve Yayın Yasasında, basın ve yayınların hukuku başlığı altında bu hakları açıklayarak inceleyeceğiz. Yasanın 3. maddesi “yayınlar doğru fikirler, yapıcı eleştirileri, öneriler, vatandaşlar ve yetkililerin açıklamalarını İslam normlarına ve toplumun yararlarına uygun şekilde paylaşacaklardır 1. fıkra: yapıcı eleştiri sadece mantık ve argüman çerçevesinde, ihanet ve aşağılamaktan uzak olmak koşuluyla kabul edilir” demekle biraz olsa bile, kamun hukukuna aykırı işleri göstermiştir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti vatandaşların tüm önerileri, eleştirileri vs. mantık çerçevesinde ve diğerlerini aşağılamamak ve ihanet etmemek koşuluyla kabul ediyor. Katouziyan, Mabaniye Huguge Umumi [Kamu Hukuku Mevzuatı], s. 207. Surate Mashruhe Mozakerate Tadvin va Baznegariye Ganune Asasi Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın Son İnceleme ve Gözden Geçirme Müzakerelerinin Metinleri], I.cilt, a.g.e., s. 192-399 ve Surate Mashruhe Mozakerate Tadvin va Baznegariye Ganune Asasi Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın Son İnceleme ve Gözden Geçirme Müzakerelerinin Metinleri], II.cilt, a.g.e., s. 527. 159 160 66 Demek ki İslam hükümeti ihanet etme suçunu yüz yüze değil, hatta yayınlar aracılığıyla olsa bile kamu hukukuna aykırı biliyor. 2.2.8.5. İran’da Sansür Yapma Yasağı Basın ve Yayınlar Yasası’nın 4. maddesinde yayın ve basınların özgürlüğü “hiçbir devlet memuru veya sivil kişi bir makale ve ya haberi yayımlamak için basın ve yayınlar üzerinde baskı kuramaz veya sansür ve denetime teşebbüs edemez” sözlerini kullanarak temin edilmiştir. İslam hükümetinde hiç kimse devletin imkanları veya kendi gücü (genellikle siyasi gücü) kullanarak basın ve yayınların istemedikleri haberler ve makaleler yazılmasına veya başkalarının aleyhine suç unsuru içeren herhangi bir haber, makale, röportaj vs. yayımlamasına mecbur edemez veya sansür yapamaz. Böylece İran İslam Cumhuriyeti basın ve yayınların işlerinde özgür çalışmalarını sağlamıştır. 2.2.8.6. İran’da Yayımlanan Haberlerin Sınırları İran İslam Cumhuriyetinde basınlar istedikleri sözleri yayımlayamazlar. Diğer bir ifadeyle söyledikleri sözlere bir dizi sınırlar koyulmuştur. Bu sınırlamalar Basın ve Yayın Yasası’nın 6. maddesinde “yayınlar ve basınlar bu bölümde belirlenecek olan hususlar, İslam hükümleri ve ilkeleri ve kamu ve özel hakları ihlal etmedikçe konuların açıklamasında özgürler: 1-ateizm içeren, İslam’ın ilkelerine aykırı ve İslam Cumhuriyeti’nin temeline zarar veren kavramların yayımlaması 2-fuhuş’un yaygınlaştırılması ve genel ahlaka aykırı resimler ve yazıların yayımlanması 3-çarçur etmek ve savurganlığı duyurmak ve tanıtmak 4-toplum kesimlerinin arasındaki analaşmazlıkları, özellikle ırk ve etnik farklıklar odaklanarak artırmaya çalışmak 5kadın ve erkeklerin yazıları ve fotoğraflarını araç gibi kullanmak, kadın cinsiyetine hakaret ve ihanet etmek, gayrimeşru lüks eşyalar ve formaliteleri duyurmak 6-İran İslam Cumhuriyeti’nin güvenliği, haysiyeti ve çıkarlarının aleyhine yurt içinde veya yurt dışında bireyler ve gruplar aracılığıyla eylemlerin kurulmasının teşvik edilmesi 7gizli belgeler, emirler, konular, İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin sırları, askeri tahkimatı ve haritaları, İslam Şura Meclisi’ndeki gizli görüşmelerin raporlarını, kapalı mahkemeler ve mahkemelerin inceledikleri konuları izinsiz yayımlamak 8-İslam dini 67 ve onun kutsal simgeleri, dini lider ve tartışılmaz taklit makamlarına hakaret etmek 9yetkililere, kurumlara, kuruluşlara, ülkedeki yaşayan her kimseye, dini kutsallığı olan gerçek ve tüzel kişilere bir fotoğraf veya karikatür aracılığıyla olsa dahi hakaret etmek 10-intihal yapmak ve basın, muhalefet partiler, sapkın ve İslam’a karşıtı grupları (yurt içi veya yurt dışında yayımlanan kaynaklarından) tanıtacak bir şekilde atıf yapmak…11-dedikodular, yalan sözler veya başkalarının sözellerinin içeriğini değişerek ilan etmek 12-anayasa ilkelerinin aleyhine yazılar yayımlamak” şeklinde yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti bu mevzuatı sırayla getirerek onları kamunun hukuku olarak tanıtmış ve böylece yayınlar ve basınların kırmızı çizgilerini belirtmiştir. Diğer ifadeyle bu kuralları çiğneyen kişiler suç işlemiş oluyorlar. Şimdi basın ve yayınlar aracılığıyla işlenebilecek suçları tanıtacağız. 2.2.8.7. Basınlar ve Yayınların İşledikleri Suçlar Ülkenin şimdiki yasalarına bakıldığında basınlar ve yayınların işledikleri suçlara göre iki çeşit suç ve ceza görülmektedir: 1-Basınlar Aracılığıyla Suç İşleyen Kişiler (genel suçlar) 2-Basınlar Aracılığıyla Suç İşleyen Kişiler (özel suçlar). Şimdi bu suçlardan İslam Ceza yasasına bakarak, inceleyeceğiz. 2.2.8.7.1. Basınlar Aracılığıyla Suç İşleyen Kişiler (Genel Suçlar) Bu suçlar ülkenin çıkarları ve toplumun düzeniyle ilgili suçlarıdır. Basınlar ve Yayınlar Yasası’nın 5. maddesinde “halkın bilgi düzeyini artırmak ve toplumun çıkarlarını korumak için, dış ve iç haberleri yayımlamak basın ve yayın organlarının hakkıdır” demekle onları yukarıda belirtilen şartları riayet etmek koşuluyla herhangi bir haberin yayımlamasında özgür etmiştir. Bu maddelerin devamında 5. maddenin 1. fıkrasında “4. [ülkenin genel kuralları] ve 5. maddede geçen kuralları ihlal eden kişi ilk defa da 6 ay ila 2 sene devletin hizmetlerinden yararlanamayacak. Bu suçu ikinci kez işlediği halde ömür boyu devletin hizmetlerinden faydalanamayacak” demekle basın ve yayın aracılığıyla işlenen suçların ne kadar önemli ve etkili olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla toplu araçların yayımladığı haberler ve makalelerin İran toplumuna ne kadar zarar verebileceğini göstermiştir. 68 Diğer örnek Basın ve Yayınlar Yasası’nın 6. maddesinin 6. bendinde gözükmektedir. Yasaya göre “İran İslam Cumhuriyeti’nin güvenliği, haysiyeti ve çıkarlarının aleyhine yurt içinde veya yurt dışında bireyler ve gruplar aracılığıyla eylemlerin kurulmasının teşvik edilmesi” yasaklanmıştır. Ama bu genel kurallar fakat yasaklanmakla kalmayıp, diğer yasala yansımakla onlara ağır cezalar tayin edilmiştir. Bu suçlar İslam Ceza Yasası’nın 501. maddesinde “herkes haritalar, senetler, iç veya dış siyasetleriyle ilgili kararları, yetkili olmayan kişilere verirse…1 ila 10 sene hapis cezasına çarptırılacaktır” demekle bu genel yasaları pratikte yürürlüğe sokmuştur. 2.2.8.7.2. Basınlar Aracılığıyla Suç İşleyen Kişiler (Özel Suçlar) Bu suçlar genellikle bireylerin hakkıyla ilgili suçlarıdır. Ama bazı diğer suçları da bu alana girebilir. Burada yalnız birkaç suçu inceleyeceğiz. Yukarıda da görüldüğü gibi Basın ve Yayınlar Yasası’nın 6. maddesinin 1. bendi “ateizm içeren, İslam’ın ilkelerine aykırı ve İslam Cumhuriyeti’nin temeline zarar veren kavramlar yayımlaması” ve 6. maddenin 8. bendin gereğince “İslam dini ve onun kutsal simgeleri, dini lider ve tartışılmaz taklit makamlarına hakaret…” etmeği suç bilerek, yasaklamıştır. Görüldüğü gibi bu suçlar genel olarak şahıslar ve bireylerle ilgilidir. Şimdi bu suçların hangi cezalara yol açacağını inceleyeceğiz. Bu cezalar İslam Ceza Yasası’nın 513. maddesinde “herkes İslam’ın kutsal simgelerine, peygamberlere, 12 İmam’a veya Hazreti Fatima bin Muhammed’e [Hz. Muhammed’in kızına] ihanet ederse, delilerin şeriat açısından yeterli olduğu taktirde idam cezası, aksi halde 1 ila 5 sene hapis cezasına mahkum edilecektir” ifadeleriyle beyan edilmiştir. Yanı sıra Basın ve Yayınlar Yasası’nın 26. maddesinde bunları yayımlayan dergi veya gazetenin kapatılmasını da öngörülmüştür. Yukarıdaki konular İslam mezhebinin büyükleri hakkındadır. Ama Basın ve Yayınlar Yasası’nın 6. maddesinin 8. bendi belirttiği gibi “İslam dini ve onun kutsal simgeleri, dini lider ve tartışılmaz taklit makamlarına hakaret…” etmek de suçtur. Bu doğrultuda İmam Humeyni ve onun yerinde oturan Dini lider’e (İmam Hamaney’e) ihanet etmek suçuna, İslam Ceza Yasası’nın 514. maddesinde “…6 ay ila 2 sene hapis cezası…” tayin edilmiştir. Ama bu madde de tartışılmaz taklit makamlarına 69 ihanet eden kişilerin cezası belirlenmemiştir. Yalnız İslam Ceza Yasası’nın 515. maddesinde “herkes lider ve diğer tartışılmaz taklit makamlarının canına suikast ederse, muharip olmadığı durumda 3 ila 10 sene hapis cezasına çarptırılacaktır” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi bu önemli suçun cezası, İslam Ceza Yasası’nda bulunmamaktadır. Bu problem, Basın ve Yayınlar Yasası’nın vasıtasıyla bertaraf edilebilir. Bu konu yasanın 35. maddesinde “bu yasada geçen kuralları çiğnemek suçtur. [işlenen suçun cezası] bu yasada ve ya İslam Ceza Yasası’nda bulunmadığı zaman, suçlu kişi aşağıda belirtilen cezalara mahkum edilecektir: 1-1/000/000 ila 20/000/000 Riyal (75 ila 150 TL) para cezası 2- gazeteleri en fazla 6 aya kadar diğer basınlar ve yayınlar ise en fazla 1 seneye kadar kapatma kararı Fıkra: mahkeme gazetelerin işledikleri suçlarda, verilen hapis ve kırbaç cezalarını, aşağıda belirtilen cezalarla değişebilir a-2/000/000 ila 5/000/000 Riyal (150 ila 375 TL) para cezası b-gazeteleri en fazla 6 aya kadar diğer basınlar ve yayınlar ise en fazla 1 seneye kadar kapatma kararı c-[suçlunun] en fazla 5 seneye kadar basın ve yayınlarla ilgili mansaplarda görev almasının yasaklanması” demekle bu alanda hiçbir şüphe bırakmamıştır. Diğer örnekte Basın ve Yayınlar Yasası’nın 6. maddesinin 2. bendinde bulunmaktadır. Bu maddeye göre “fuhuş’un yaygınlaştırılması ve genel ahlaka aykırı resimler ve yazıların yayımlanması” yasaklanmıştır. Özel hayata ve bireylerin hakkına zarar veren bu şeni suça, İslam Ceza Yasası’nın 640. maddesinde “3 ay ila 1 sene hapis cezası, 1/500/000 ila 6/000/000 Riyal (75TL ila 300 TL) para cezası ve 74 kırbaç cezası tayin…” etmek İslam hükümetinde insanların özel hayatlarını koruma yolunda ciddi iradesini ortaya koymuştur. 2.2.8.8. İİC’de Basınlar ve Basın Mensuplarının Muhakemesi İran İslam Cumhuriyeti’nde bazı suçlarda yargılamak genel mahkemeler değil, direkt yüksek mahkemelerden (temiz mahkemeleri) başlamaktadır. Bu tip suçlar için, 70 siyasi suçlar ve basın ve yayınların suçlarını örnek gösterebiliriz. Bu iki suçta juri üyeleri karar verecektir 161 . Göz ardı etmemelidir ki İslam Ceza Yasası’nın 697. maddesinde “her kim el yazıları, basınlar ve yayınlar…aracılığıyla direkt veya dolaylı olarak diğerlerinin suç işlediklerini iddia ettikten sonra, ispatlayamazsa 1 ay ila 1 yıl hapis cezası veya 74 tane kırbaç veya her iki cezaya mahkum edilecektir” 162 demekle bu suçunu ne kadar ağır olduğunu göstermiştir163. En son bunu söylemek gerekiyor ki Yayınlar ve basınların işledikleri suçların hiçbir özelliği yoktur. Yalnız yayınlar ve basınları tarafından işlendikleri, bu suçun özelliği sayılabilir. Öte yandan yayınlar ve basınlar bir psikolojik ve manevi araç olarak halkın veya siyasi makamların manevi şahsiyetlerini zedeleye bilmek potansiyeli sahip omları veya mili çıkarları tehlikeye düşürebileceklerinden dolayı, yasama organı tarafından dikkatle incelenmektedir164. 2.2.9. Anayasada İletişim Özgürlüğü İran İslam Cumhuriyeti anayasasındaki diğer madde iletişim araçlarının denetlenmesiyle ilgilidir. Bu önemli kavramlar Anayasanın 25. maddesinde “mektupların denetlemesi ve ulaştırılması, telefon konuşmalarının tespit edilmesi ve açıklanması, gizli dinleme ve her türlü tecessüs kanun hükmü dışında yasaktır” şeklinde yer almıştır. İnsan Haklarının Evrensel Beyannamesine 12. maddesine baktığımızda “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz bırakılamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır” sözler görülmektedir. Görüldüğü gibi İnsan Haklarının Evrensel Beyannamesini de bir takım özel hayat mevzuatı ve 161 http://www.dadkhahi.net/law/hoghoogh/h_asasi_madani/Gh_Heiat_Monsefeh.htm, Erişim Tarihi 12. 02. 2013. Cihangir, Ganune Mojazate Eslami [İslam Ceza Yasası], s. 191-192. 163 Ayrıntılar için bkz: Ganune Hemayate Huguge Moalefan, Mosanefan ve Honarmandan [Müellifler, Musannifler ve Sanatçıların Hukuklarının Himaye Etme Yasası], http://honari.farhang.gov.ir/fa/rules/rule8, Erişim Tarihi 12. 05. 2013. 164 Muhammed İbrahim Ansari, Nezarat Bar Matbuat Dar Huguge İran [İran’ın Hukukunda Yayınların Denetlemesi], Tahran, Suruş Yayınevi, 1996, s. 175. 162 71 özellikle yazılaşmalardan bahis etmiştir. Ama bunlara ne zaman denetlenmelerine izin verilmesi konusuna değinmemiş. İran İslam Cumhuriyeti’nin Yasalarına bakıldığında bu konular detaylarıyla açıklanmıştır. İlk önce telefon hariç mektuplar ve diğer işitsel veya görsel araçların ne zaman denetlemelerinin yasal olduğuna inceleyeceğiz. Ceza Takip Yasası’nın 103. maddesinde “tutuklanan kışının yazıları, evrakları ve diğer eşyalarının sadece suçuyla ilgili olduğu taktirde el konulacaktır. Tutuklanan eşyalar gerektiği zaman şahitlere gösterilebilir. Hakim bu yazılar ve eşyaların içeriğinin ifşa etmemek için son derece dikkatli olacaktır…” demekle bu iletişim araçlarının ne zaman denetileceklerini açıklamanın yanı sıra, tutuklamalarda bireylerin özel bilgilerinin ifşa olmaması için gereken tedbirleri almıştır. Bu yasanın 104. maddesinde “bir suçun bulunması için mektuplar ve diğer işitsel ve görsel araçların denetilmesi gerekiyorsa, hakim onların ilgili kurumlara tarafından tutuklanıp gönderilmelerini talep edecektir. Bu eşyalar sanıklının yanında açılacaktır…ve eşyaların tutuklu olması gerekmiyorsa, sahibine geri verilecektir” ifadeleri kullanılmıştır. Görüldüğü gibi bu yazılar ve eşyalar sanıklı kişinin suçuyla ilgisi olmadığı taktirde hakim tarafından tutuklanamaz. Tutuklanan eşyaların sahiplerinin yanında açılması onların zarar görmemesi ve ifşa edilmemesi bakımından çok isabetli bir yasadır. Yanı sıra bu eşyaların yargı sürecinde faydalı olmadıkları taktirde hakim onları geri vermek zorunda kalacaktır. Böylece yargı makamların keyfi davranmaları ve vatandaşlara ait olan malları belirsiz bir zamana kadar göz altına alma yetenekleri engellenmiştir. 2.2.9.1. Anayasada Telefonların Tespit Edilmesi Anayasanın 25. maddesinin diğer kısmı telefonların tespit edilmesiyle ilgilidir. İnsanların telefonlarının tespit edilmesi onların özel hayatı ve saklamak istedikleri aile meseleleri ve ikili ilişkilerinin, dinlenmesine yol açabilir. Yanı sıra bu konuşmalarda başka insanların konuşanlarla dostluk, akrabalık vb. ilişkileri olmamalarından dolayı, sırların ifşa edilme tehlikesi vardır. Her şeyden önemli şudur ki, konuşmalar ev veya işyerinden yapılıyor. Vatandaşların iş yerleri ve ikametgahları saygıya sahiptir. 72 Teflonun tespit etme yolundan insanların suçunu keşif edilse dahi, suçlu kişi ve diğer vatandaşlardan zayi olan hakları geri verilemez. Nitekim telefonların tespit edilmesi hükümetin, vatandaşların haklarına tecavüz etmesi anlamındadır 165 . Ama İslam hükümeti bu problemi yasal yollarla çözme çalışmıştır. Bu çözüm Ceza Takip Yasası’nın 104. maddesinin 1. fıkrasında “telefon konuşmalarının tespit edilmesi hakimin teşhis ettiği durumlarda ülkenin güvenliği veya bireylerin hukuklarını temin etmek için gerekli olduğu durumların dışında yasaktır” şeklinde yer vermiştir. Burada üç önemli kriter yani ülkenin güvenliği, bireylerin hukuku ve hakimin teşhisi çok geniş yorumlanabilir. Zira mahkemelerde açılan her davada zaten bireylerin hukuku söz konusudur. Öte yandan hakim her davada, ülkenin güvenliğiyle ve açılan dava arasında bir bağ kurabilir. Böylece bireylerin telefonlarının dinlenmesi çok yaygınlaşır 166 . Ama İslam hükümetinde hakimlerin zor aşamalardan (örneğin adil olmak, belli fıkıh bilgileri olmak vs.) sonra seçilmeleri onların bu boşluklardan suiistimal etmelerinin önünü keser. Diğer bir ifadeyle İran İslam Cumhuriyetinde hakimlerin sadık ve dürüst olmaları bu noksanları bertaraf edebilir. 2.2.10. İİC Anayasasında Siyasi Özgürlükler İran anayasasında temel hak ve özgürlüklerle ilişkin diğer madde siyasi faaliyetlere ilgilidir. Siyasi faaliyetlerin gelişme sürecini bilmek için İran’da yaşanan siyasi olayları bilmek gerekiyor. İran’da Meşrutiyet döneminin başlamasıyla milletin haklarını savunma yolunda çeşitli faaliyetler başladı. Bu siyasi faaliyetler genellikle partiler aracılığıyla yapılıyordu. Ama partiler faaliyetlerinin başlamasından birkaç müddet sonra, iyi niyetle başlayan faaliyetler kavgaya dönüştü. Bir tarafta aydınlar tabakası, üniversite öğrencileri ve batı ilimleriyle tank olan insanlar bazı sünnetler ve tarihi olayları toplumun saadete gitme yolunda en büyük mani biliyorlardı. Karşı tarafta ise muhafazakar tabakası ve sünnetlere inanan halk; tarihi olaylar ve sünnete saygı duymanın gerektiğini 165 166 Heşemi, a.g.e., s. 32. Ayrıntılar İçin bkz: http://www.khabaronline.ir/detail/96176/, Erişim Tarihi 12. 02. 2013. 73 vurgulayarak, radikal davranışlardan uzak duruyordular. Bu arada muhafazakarlar, aydınlar tabakasını dinsiz batılılar, devrimciler ve anarşistler, aydınlar tabakası ise muhafazakarları cahil, zalim, gerici ve bozguncu olarak tanıtıyordular! 167 Bu arada toprak beyleri, kendi makamlarını korumak için, Heyet-i Hakime ye (devlet) girme çabaları başlamıştı168. Eskilerden beri siyasi partiler ve kuruluşların az olması siyasi faaliyetlerin önünü kapatmıştır. Öte yandan bu az ve güçsüz partilere bile çeşitli kısıtlamalar getiriliyordu. Özellikle partilerin kapatılması Pehlevi döneminde çok yaygın bir siyasetiydi. Eski hükümetin bu alandaki siyasetine bakmak, devrimden sonraki olayları anlamak açısından faydalı olacaktır. İran’ın son padişahı olan Muhammed Rıza milliyetçi, dindar ve solcu partileri bastırdı. Amerika’nın maddi destekleriyle orduyu ve istihbaratı kurdu. Yanı sıra petrol fiyatının artışıyla birlikte kendini sosyal kurumların baskısından kurtarmayı başardı. Yüzeysel olarak bazı kurumlar ve demokratik öğeler örneğin seçimler, meclis ve adalet gücünün olmasına rağmen, güçlü bir ana muhalefet partisinin olmaması, bu önemli kuramların Muhammed Rıza tarafından askıya alınmaklarına yol açtı 169 . Hal bu ki bu sosyal kurumlar ve öğeler mutlak monarşini kontrol etmeseler dahi, kısıtlayabilirlerdi170. Muhammed Rıza bu dönemde siyasi yapıyı yenilemektense silahlı kuvvetlere, saraydaki yandaşlara ve geniş bürokrasiye ağırlık verip böylece hükümeti sosyal kurumlardan uzaklaştırdı171. İslam Devrimi’nden önceki son padişah olan Muhammed Rıza, Pehlevi hanedanının kaybetmiş gücünü tekrar geri getirmek için devlet yanlısı partileri kurmaya başladı. Ama bu partiler silahlı olmalarından dolayı, baskıcı bir mahiyet buldular. Yanı sıra Pehlevi döneminde hiçbir muhalif parti faaliyet iznine sahip değildi. Pehlevi hükümeti yeni siyasi güçlerin özgür faaliyetlerine zemin hazırlamıyordu. Muhammed Rıza Şah, hükümet ve toplumun tabakaları arasında yeni bir bağ 167 Muhammed Tagi Bahar, Tarikhe Mokhtasare Ahzabe Siyasi Dar İran [İran’ın Siyasi Partilerinin Tarihi], II.cilt, Tahran, Emir Kebir Yayınevi, 1985, s. 9-10. 168 Fahrettin Azimi, Bohrane Demokrasi Dar İran (1320-1332) [İran’da Demokrasi Krizi 1942-1954], trc. Abdul Rıza Huşang Mehdevi- Bijan Nozari, Tahran, Alborz Yayınevi, 1994, s.38. 169 Aykaç v.d., a.g.e., s. 529. 170 Muhammed Rıza Razagi, Olguyi Baraye Toseye Egtesadiye İran [İran’ın Ekonomik Gelişmesine Bir Olgu], Tahran, Tosee Yayınevi, 1991, s. 145. 171 Mark J Gasiorowski, Siyasate Kharejiye Amrika va Shah: Banaye Dolati Dast Neshande Dar İran [Şah ve Amerika’nın Dış Politikası: Bir Kukla Devletin Yapımı], çev. Fereydun Fatemi, Tahran, Merkez Yayınevi, 1993, s. 326. 74 kurmadı ve 19 Ağustos darbesi aracılığıyla mutlak monarşisini daha da güçlendirdi 172. En son Muhammed Rıza’nın kurduğu siyasi sistem başarısız oldu. Muhammed Rıza’nın ailesi ise ülkenin siyasi durumuna yardım etmektense, çeşitli suçlar örneğin uyuşturucu alışverişi, kaçak vb. suçlar işliyorlardı. Yanı sıra yabancı ülkelerden alan yardımları millete yatırmaktansa kendi çıkarları doğrultusunda harcıyorlardı173. İran İslam Devrimi’nden sonra siyasi faaliyetlerin daha özgür şekilde yapılması mümkün oldu. İslam hükümeti demokratik bir hukuk devleti olarak her zaman vatandaşların siyasi alanlarda özgürüce faaliyetlerine zemin hazırlamıştır. Devrim dönemindeki partilere bakıldığında hükümetin bu alandaki siyaseti görülüyor. Sayısız siyasi görüşlere sahip olan partilerin bazıları, İslami görüşe sahip olan partiler 174 Nasyonalist Liberal Görüşün Etkisi Altında Kalan Partiler175 gerilla yöntemine inanan partiler176 İran Halkının Fedai Gerillalar Örgütü ve ondan ayrılan partilerden177 ibarettir. Ama maalesef bu partilerin çoğu İslam’ın ilkelerine inanmıyordular. Böylece halkın desteğini kaybetmiş durumdaydılar. Burada İran’daki siyasi görüşlere sahip olan önemli partilerin bazı faaliyetlerini örnek vererek, İslam hükümetindeki partilerin siyasi faaliyetleriyle tanık olacağız. İnkılabın ilk çağlarında bazı partiler İslam hükümetinin yarattığı özgür alandan suiistimal ederek, batılı fikirler ve siyasi yöntemlerden fayda çıkmadıkça İslam düşüncelerini doğru yoldan çıkarıp batılı ilkelere yakınlaştırıyordular. Tudeh Partisi (kitleler partisi) bu tefekkürün başında gelen isimlerindendi. Tudeh Partisi İslam maskesi arkasında İslam Devrimi’ni, komünist devrime yakınlaştırmaya çalışıyordular. Tudeh Partisi bu doğrultuda İslam şeriatının özel kelimelerini komünist kelimelerin 172 Ahmet Gül Muhammedi, “Zaminehaye Basije Mardom Dar Engelabe Eslamiye İran”, “İran İslam Devrimi’nde Kamuoyunun Seferberliğine Zemin Hazırlamanın Süreci”, Rahbord Dergisi, Sayı 9, 1997, s. 89106. 173 Ayrıntılar İçin bkz: Celal Ander Zamani Zadeh, Muhtar Hedidi, Pahlaviha [Pehleviler], II.cilt, Tahran, Kültürel ve Araştırma Ofisinin Yayma ve Dağıtım Yayınevi, 1999, s. 265-497. 174 Hamit İnayet, Andisheye Siyasi Dar Eslame Moaser [Çağdaş İslam’da Siyasi Düşünceler], 2. baskı, Tahran, Kharezmi Yayınevi, 1987, s. 197. 175 Muhammed Jevad Eyvazi, Jame Shenasiye Siyasi Opozisyon Dar İran [İran’da Muhalefetin Siyasi Sosyolojisi], Tahran, Gumes Yayınevi, 2008, s. 113-115. 176 Muhammed Sadık Alevi, Barresiye Mashye Cheriki Dar İran [İran’da Gerilla Yönteminin İncelemesi], Tahran, İslam Devrimi Senetleri Merkezinin Yayınevi, 2001, s. 79. 177 Celal El-din Medeni, Tarikhe Siyasiye Moasere İran [İran’ın Çağdaş Siyasi Tarihi], IV.cilt, Kum, Kum Din Adamları Dershanesine Bağlı Olan İslami Yayımları Bürosunun Yayınevi, 1983, s. 145. 75 yerine kullanmaya başladı. Örneğin Sosyalizm yerine tek tanrılık ve Proletarya sözcüğünün yerine fakirler kelimesini kullanıyordular !178 Bu arada bazı partiler Tudeh Partisi’nin yöntemini savaşkan yöntemlerle karıştırıyordular. İran Halkının Savaşçıları Örgütü bu tip partilerin önünde gelen isimlerindenmiş. Bu parti öncelikle ideolojik savaşla Pehlevi rejimini yıkmaya çalıştılar. Ama Pehlevi rejimi hızlı şekilde bu çabaları örtbas etti. Bu parti 1974-1976 yılları arasında derin değişmelere sahne oldu. Parti üyeleri genellikle Marksist görüşe kaydılar. Hapishanelerde olan üyeler hariç, bu tefekküre karşı çıkan üyelerin tamamı öldürüldü. Böylece hapishanelerde kalan üyeler serbest bırakıldıktan sonra İslam Devriminin patlama noktasında tekrar bu örgütü faaliyete geçirdiler 179 . Savaşçılar İslam’ı savunsalar bile aslında İslam ve din adamlarını kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışıyordular. Bunun en bariz örneği Risale adıyla tanınan din adamlarının, din koşulları hakkında yazdıkları kitapları reddederek bu Risaleleri Feodalizm Dönemi’nin koşulları çerçevesinde yazılmış olduğuna inanmalarıydı. Yanı sıra itikat ve inanç konularında kendilerine özgü olan yorumları ortaya koydular180. Halbuki vatandaşlar Şer’i konularda yalnız din adamlarının söylediklerini inanıyordular. Bu partinin üyeleri halk tarafından dışlandıkça, Savaşçılar kendilerini devrimcilere yakınlaştırmak için farklı yöntemleri denemeye başladılar. Bu doğrultuda İmam Humeyni’nin fotoğraflarını toplum içinde kendi partilerinin amblemiyle geniş çapta dağıtmaya başladılar! 181 . unutmamalıdır ki yeni düşüncelerle tanık olan partiler de çok değişik oluyordular. Örneğin ne kadar Stalin’in görüşleri siyaset dünyasında gerilese de İran’da fanatik taraftarlarını korumaktaydı. Bu siyasetçiler Marksizm’in olağan üstü karmaşık ve zor felsefe ve siyasetini o kadar basitleştiriyordular ki; artık ortaya koydukları yorum Marksist düşence halinden çıkıp diğer düşüncelere benziyordu. Öyle ki İran’da Geleneksel Görüşlü Marksistler, Yeni Solcu Marksistler, Gerilla Marksistler, Anarşist Marksistler ve Troteskisti Marksist’lere bölünmekteydiler! 178 Lütf Ali Latifi Pakede, Ahzab ve Tashkilate Siyasi Dar İran [İran’da Siyasi Kuruluşlar ve Partiler], 4. baskı, Tahran, Veliy-i Fakih’in Besij deki Siyasi-Düşüncel Elçiliğinin Yayınevi, 2001, s. 66. 179 Resul Caferiyan, Magalate Tarikhi [Tarihi Makaleler], V.cilt, Kum, el-Hadi Yayınevi, 2000, s. 349. 180 Resul Caferiyan, Ahzab va Tashkilat Siyasi va Mazhabi: Az Padeshahiye Mohammad Reza Ta Piroziye Engelabe Eslami (1320-1357) [İran’ın Siyasi-Mezhebi Kuruluşları ve Partileri: Muhammed Rıza’nın Padişahlığından İslam Devrimi’nin Zaferine Kadar] (1942-1979), 3. baskı, Tahran, Yeni Çağın Bilim ve Tefekkürünün Kültürel Bürosunun Yayınevi, 2002, s. 244. 181 Hamit Parsaniya, Hadise Peymane: Pajuheshi Darbareye Engelab Eeslami [Hedis-İ Peymane: İslam Devrimi Hakkında Bir Araştırma], Kum, Maarif Yaymasının Yayınevi, 2002, s. 385. 76 Nihayet bu siyasi görüşün tüm çeşitleri İran ülkesinin kültürü ve geleneğine uymadığı için dindar toplumu tarafından reddedildi182. Bu olaylara rağmen İslam hükümeti vatandaşların siyasi özgürlüklerine olumlu bakıyor. Aslında İslam hükümeti ülkenin genelinde yaşayan vatandaşların siyasi eylemlerde katkıda bulunmalarına zemin hazırlamakla ödevlidir. Bu ödev İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 3. maddesinin 7. bendinde “kanun çerçevesinde siyasi ve toplumsal faaliyetlerinin sağlanması” ve aynı maddenin 8. bendinde “halkın tümünün kendi siyasi…yazgısının belirlenmesine katılması” demekle çok net bir şekilde ortaya koyulmuştur. Bu yolda İslam hükümeti vatandaşların hepsine partiler aracılığıyla siyasi faaliyetler imkanı sağlamıştır 183 . Yukarıda getirilen maddelerin açıklaması anayasanın diğer maddelerinde kapsamlı bir şekilde yapılmıştır. 2.2.10.1. İran’da Siyasi Faaliyetlerin Sınırları İran İslam Cumhuriyeti’ndeki kuruluşları tanıdıktan bu kuruluşların sınırlarına tanımak gerekiyor. Anayasanın 26. maddesinde gördüğümüz gibi bu kuruluşlar “bağımsızlık, hürriyet, milli birlik, İslami ölçüler ve ilkeleri ile İslam Cumhuriyeti esasını ihlal etmedikçe” serbesttirler. Bağımsızlık, hürriyet ve milli birliğin anlamı beli olduğu için başka açıklamalara gerek kalmıyor. Ama İslami ölçüler ve ilkeleri ile İslam cumhuriyetinin esası ne zaman ihlal edileceği sorusu cevapsız kalıyor. Bu sorunun cevabı Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış Dini Azınlıklar Yasası’nda detaylarıyla yazılmıştır. Bu yasanın 16. maddesinin gereğince ; “Bu yasaya tabi olan gruplar; basınları, toplantıları ve diğer faaliyetlerinde aşağıdaki işlerden uzak durmalılar: 1-ulusal bağımsızlığı ihlal eden fiillerin yapılması 182 Heydari, Herati, a.g.e., s. 120-121. Ayrıntılar İçin bkz: Hüccet Murteci, Jenahhaye Siyasi Dar İran Emrooz [Bugünkü İran’da Siyasi Partiler], 3. baskı, Tahran, Nagsh ve Negar Yayınevi, 2000. 183 77 2-Yabancı ülkelerin elçilikleri, ajanları, devlet kurumları ve siyasi partileri ile herhangi bir seviye ve şekilde irtibat kurmak, bilgi alışverişi yapmak veya hıyanet ederek bağımsızlık, milli birlik ve İran İslam Cumhuriyeti’nin çıkarlarını zarar vermek 3-Herhangi bir yabancı kaynaklardan mali ve lojistik yardımların alınması 4-Başkalarının meşru özgürlüklerini ihlal etmek 5-Suçlama, iftira ve söylentileri yaygınlaştırmak 6-Ulusal birliği ihlal etmek ve bazı işler örneğin ülkenin bölmesi için plan yapmak 7-İran toplumunda çeşitli kültürel, dini ve ırksal alanlardan yararlanarak milletin farklı tabakaları arasında bir olay yaratıp onu büyütmek için çalışmak 8-İslam Cumhuriyeti’nin İslami ölçüler ve ilkelerini ihlal etmek 9-İslam karşıtı propagandalar ve zarar veren kitaplar ve süreli yayınların dağılımı 10-Yasadışı silah ve mühimmatın gizlemesi, depolanması ve taşınması” demekle anayasada belirlenen İslami ölçüler ve ilkeleri ve İran İslam Cumhuriyeti esasını ihlal eden durumları belirtmiştir. Siyasi faaliyetlerde riayet etmesi gereken İslami ölçüler ve ilkeler kavramını başka açıdan da değerlendirebiliriz. Bu kelimenin getirilmesinin sebebi İslami ölçüler ve ilkelerin, egemenlik kavramını kapsadığı içindir. Zira İslam hükümetinin kaç boyutlu varlığının bir kısmı da egemenlikten oluşmaktadır. Şöyle ki, İran İslam Cumhuriyeti hükümetinin zirvesinde olan lider, anayasanın 110. maddesinin 1. bendine göre “maslahat şurasına danışıldıktan sonra İran İslam Cumhuriyeti’nin genel politikasını saptamakta” son derece dikkat eder. İran’da genel politikalar 78 egemenlik konusunu da kapsamaktadır. Yanı sıra dini lider 110. maddenin 2. bendine göre “rejimin tayin edilen politikasının doğru icra edilmesine nezaret etmekle” görevlidir. Bu arada lider İslami ölçüler içinde olan egemenlik konusunu da son derece titizlikle inceler. Böylece İslami ölçüler ve ilkeler hem egemenlik ve hem diğer siyasi ve toplumsal konularla birlikte İran İslam Cumhuriyeti’nin lideri tarafından denetlenmektedir184. Bu arada İslam hükümeti anayasasının en önemli kavramlardan birisi tanınmış dini azınlıklara siyasi faaliyetlerin verilmesidir. İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 19. maddesinin gereğince “milletin bütün fertleri hangi kavim ve kabilelerden olursa olsunlar, eşit haklardan yararlanırlar…”. Öte yandan anayasanın 3. maddesinin 8. bendinin gereğince “halkın tümünün kendi siyasi…yazgısının belirlenmesine” katılmalarına zemin hazırlamak İran İslam Cumhuriyeti’nin görevlerinden sayılmıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti yukarıdaki maddelerde öngörülen hakları İran cemiyetinin bir kısmını oluşturan dini azınlıklar için bile yürürlüğe sokmuştur. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti milletin tümünü ülkenin geleceğinde etkili kılarak ikinci sınıf vatandaş teorisini sonsuza değin ortadan kaldırmıştır. Dini azınlıkların haklarını tezin son bölümünde detaylarıyla anlatacağız. 2.2.11. Anayasada Toplantı ve Yürüyüş Yapma Özgürlüğü İran İslam Cumhuriyeti anayasasında temel hak ve özgürlüklerle ilgili olan diğer madde toplantı ve yürüyüş yapma özgürlüğüdür. Medeni ve siyasi haklardan olan toplantı ve yürüyüş yapma hakkı uluslararası senetler ve antlaşmalarda görülmektedir. Örneğin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 20. maddesinin 1. bendinde “Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir” ifadeleriyle yer almıştır. Pehlevi döneminde devrimcilerin yasal yürüyüşlerini yasaklayan devletin işleri, artık İslam cumhuriyetinde tekrarlanmamalıydı. Nitekim toplantı ve yürüyüş yapma özgürlüğü anayasa başta olmak üzere diğer yasalar ve tüzükler vasıtasıyla ortaya çıktı. 184 Ayrıntılar İçin bkz: Mohsen Kediver, Hükümeti Vela-i (Veli-İ Fakih’in Hükümeti), Tahran, Ney Yayınevi, 1999. 79 Toplantı yapma fakat bir kaç vatandaşın farklı amaçlarla muayyen zamanda belli bir noktada toplanmaları anlamında değildir. Belki kar amacı güden veya toplumun menfaati için çalışan şirketler, ofisler, idareler de toplantı yapma hakkına sahipler. Bu toplantılara katılmak ve onların düzenlenmesi için katkıda bulunmak da temel hak ve özgürlüklerden sayılmaktadır 185 . Bu önemli kavram anayasanın 27. maddesinde “İslam’ın temel ilkelerinin ihlal etmeme şartı ile ve silah taşınmaksızın yapılan her türlü toplantılar ve gösteri yürüyüşleri serbesttir” ifadeleriyle yer verilmiştir. İslam hükümetinde her zaman siyasi partiler ve vatandaşlar, sınıfsal çıkarlar veya sosyal konuları tartışmak için bir araya gele bilerler. Öte yandan bu eylemlerin vasıtasıyla yasadışı işlerin yapımlarını önlemek için anayasada ilgili kurallar öngörülmüştür. Bu kurallar anayasanın 9. maddesinde “…hiç fert, zümre veya makam hürriyetten yararlanma adı altında siyasi…bağımsızlığa en küçük ihlalde bulunamaz…” şeklinde beyan edilmiştir. 2.2.11.1. Toplantı ve Yürüyüş Yapma Sürecinde Riayet Etmesi Gereken Koşullar Bu faaliyetlerin yapılmasında kişiler özgür olmakla birlikte, özel yasalar vasıtasıyla sınırlandırılmışlar. Bu sınırlandırmalar Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış Dini Azınlıklar Yasası’nın Tüzüğü’nde yazılmıştır. Bu yasanın 30. maddesinde “meydanlar ve parklarda toplantılar ve konuşmaların…düzenlenmesi için 1 hafta önce İç işleri Bakanlığı’na yazılı dilekçe verilecektir” demekle bu süreç içinde, ilgili grupların amaçları ve anayasada belirtilen şartların riayet edileceğine dair gereken tedbirlerin alınmasını kontrol edecektir186. Anayasada belirttiği gibi Toplantılar ve gösteri yürüyüşlerinde riayet edilmesi gereken en önemli şartlardan birisi İslam’ın temel ilkelerinin ihlal etmeme şartı ve silah taşımamanın yasak olduğudur. Bu konu Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış Dini Azınlıklar Yasası’nın Tüzüğü’nün 31. maddesinde “toplantıları ve gösteri yürüyüşlerinin düzenleyen gruplar, eylemlerin yapılma sürecinde silah taşımamak, İslam’ın temel ilkeleri ve emniyetin ihlal 185 186 Buşehri, a.g.e., s. 19. http://tafatton.ir/plugins/content/content.php?content.456, Erişim Tarihi, 16. 02.2013. 80 edilmeyeceğine için İçişleri Bakanlığı’na taahhüt verilecektir” demekle anayasadaki hükmü yürürlüğe sokmuştur. Şimdi bu ilkeleri açıklayacağız. 2.2.11.1.1. Silah Taşımamak İslam hükümetinde düzenlenen Toplantılarda, vatandaşlar güvenlik güçleriyle savaşmadan taleplerini yetkililerine ilerletirler. Hükümet bir yandan bu talepleri kabul ederek onları meşru gördüğü takdirde yerine getirecek. Diğer yandan ise bu yürüyüş ve toplantıların emniyet ve güvenle yapılmalarını temin etmek zorundadır. Bu nedenle bu yürüyüşlerde silah taşımanın hiçbir gereği yoktur. Bu sebeplerden dolayı Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış Dini Azınlıklar Yasası’nın 16. maddesinin 10. bendinde gruplar ve vatandaşları toplantılarında “Yasadışı silah ve mühimmatın gizlemesi, depolanması ve Taşınması”ndan men etmiştir. 2.2.11.1.2. İslam’ın Temel İlkelerini İhlal Etmemek Önemli konulardan diğeri İslam’ın temel ilkelerinin ihlal etmeme koşuludur. Toplantıdaki insanlar ve gösteri yürüyüşleri yapan vatandaşlar bir konu veya düşünce için birbirileriyle birlikte beli bir zaman süreci içinde yürüyüş yapmaya karar verirler. Bu yürüyüş ve toplantılarda kesinlikle bir takım sloganlar atılacaktır. Ama bu sloganlar bazı indüksiyonlar, söylentiler veya yalanlardan dolayı kamuoyu olumsuz etkileyebilir. Nitekim İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 27. maddesi, anayasasının 1. maddesinin belirttiği gibi “…Kuran’ın hak ve adil yönetimine öteden beri olan inancına” dayandığından dolayı ve 2. maddenin 1. bendinde “tek ilaha ve egemenlik ve yasama yetkisinin ona mahsus bulunduğuna ve onun emrine uyma” gerektiğine göre yukarıda gelen asılların ihlaline kesinlikle izin veremez. Dolayısıyla yukarıda belirtilen hususlar, İslam’ın temel ilkelerini oluşturduğu için İran İslam Cumhuriyeti onları korumakta son derece titiz davranır. Burada önemli olan konu, İslam’ın temel ilkelerinin ihlal etmeme şartının teşhisini yargı ve devlet makamlarından oluşan bir kurumun uhdesine bırakılmasıdır. Bu konu Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış 81 Dini Azınlıklar Yasası’nın 10. maddesinde “başvurulara izin vermek ve grupların faaliyetlerini denetlemek amacıyla iç işleri bakanlığında aşağıda belirlenen şahıslardan oluşan bir komisyon kurulacaktır: 1-Ülke başsavcısının temsilcisi, 2- Yüksek yargı konseyi temsilcisi, 3- İç işleri bakanlığı temsilcisi 4- Meclisin tarafından seçilen iki milletvekili…” şeklinde belirtilmiştir. Siyasi partiler ve gruplar yukarıda belirlenen komisyona başvurdukları zaman İslam’ın temel ilkelerini korumak amacıyla bir dizi belgeleri sunmak zorundadırlar. Aşağıda belirlenecek olan belgeler her açıdan İslam hükümetinin çıkarlarına zarar verecek durumu önleyecektir. Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış Dini Azınlıklar Yasası Tüzüğünün 32. maddesinin gereğince “müracaat eden gruplar, toplantılar ve gösteri yürüyüşlerinden önce aşağıdaki belgeleri dikkatle hazırlayıp teslim edecekler: 1- Gösteri yürüyüşü ve toplantının konusu ve amacı, 2- Toplantının tarihi, başlama ve bitirme saati, 3Toplantı ve gösteri yürüyüşünün rotası, başlangıcı ve bitme yeri, 4- Konuşmanın yeri ve [toplantı ve gösteri yürüyüşünün sonunda verilen] kararnamenin okuma yeri, 5Toplantı ve gösteri yürüyüşünde hazır olan tüm idari makamlar ve polislerin gruptan aldıkları izinlerle ve tam profilleri, 6- Konuşmacılar ve konuşacakları konuların içeriği, 7- Toplantıda ve gösteri yürüyüşünde verilecek sloganlar, 8-Verilecek kararın fotokopisinin teslim edilmesi” demekle bu önemli belgeleri belirtilmiştir. En son bu meseleyi tekrar söylemekte fayda var ki; yukarıdaki makamlar ve şahıslar düzenledikleri eylemlerde bazı koşulları göz önüne almalıdırlar. Bu koşulların en önemlisi Partiler, Siyasal ve Sınıfsal Dernekler İle İslami Kuruluşlar veya Tanınmış Dini Azınlıklar Yasası’nın 16. maddesinin 8. bendinde “İslam ve İran İslam Cumhuriyeti ilkelerini ihlal etmek” ve aynı maddenin 9. bendinde “İslam karşıtı propagandalar ve zarar veren kitaplar ve süreli yayınların Dağılımı”nın önlenmesinden ibarettir. Yanı sıra anayasada “İslam’ın temel ilkelerini ihlal etmemek ve silaha taşımamak” şartları da görülmemektedir. İslam hükümeti bu şartları getirmekle diğer vatandaşların haklarını korumaya çalışmıştır. Öte yandan eski yasalarda silah taşımamak şartının olmaması bu işin devlet tarafından serbest olması anlamında yorumlanıyordu. Halbuki Böyle bir düşünce kesinlikle yanlıştır. Zira toplantılar ve gösteri yürüyüşlerinde genellikle polis müdahale eder. Bu müdahaleler 82 sürecinde en ufak tahrik yürüyüş yapan kişiler ve onları kontrol eden güvenlik güçlerinin silah kullanmasıyla son bulabilir. Cemiyetin çok olmasından dolayı silah kullanmak büyük facialara yol açabilir. İslam hükümeti bu isyanların önünü kesmek için jandarma güçleri ve İstihbarat Bakanlığının memurlarıyla yürüyüşler ve toplantıların emniyet ve güvenliklerini temin edecektir187. Nitekim İslam hükümeti bu yasanı getirmekle eski yasaların noksanını bertaraf etmiştir 2.2.12. Anayasada Çalışma (İş) Özgürlüğü İran İslam Cumhuriyeti anayasasında temel hak ve özgürlüklerle ilgili diğer madde iş konusuyla ilgilidir. İş konusunu bakıldığında bazı ayrıcalıklar işverenlerin zulümleri, zorunlu çalıştırmalar, zalimane iş koşulları vb. insanların aklına geliyor. Bu zulümleri önlemek için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesinde “1Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. 2. Herkesin hiçbir fark gözetilmeksin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. 3. Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır” ifadeleri yer almıştır. Bunun yanı sıra beyannamenin 25. maddesinde “her şahsın…çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır” sözlerine de yer verilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti bu beyannamenin imzalayan ülkelerden biri olarak bu hükümleri pratikte de yürürlüğe sokmuştur. Bu konular İslam hükümeti anayasasına yansımıştır. Anayasanın 28. maddesinde “herkes eğilimine göre olan ve İslam’a, kamu yararına ve başkalarının haklarına aykırı olmayan bir meslek seçebilir. Devlet, toplumun çeşitli mesleklere olan ihtiyaçlarını göz önünde tutarak, her fert için çalışma imkanı ve meslek edinmek için eşit şartlar sağlar” demekle İslam hükümetinin iş alanındaki genel siyasetlerini belirtmiştir. 187 Ayrıntılar İçin bkz: Ayin Nameye Chegunegiye Tamine Amniyate Ejtemaat ve Rahpeymayihaye Ganuni [Yasal Yürüyüş ve Toplantıların Emniyetini Temin Etmenin Tüzüğü], http://www.irbar.com/lawsdatabank/279/280/2542, Erişim Tarihi 07. 02. 2013. 83 İran’da çalışmak için eskilerden beri bir dizi düzenlemeler varmış. İran’ın tarihine bakıldığında hicri takvimin 6. yüzyılından itibaren şehirdeki esnaf, tüccar ve hatta hocalar ve öğrenciler bile işlerine düzen vermek için [bazı yasalar çerçevesinde] esnaf birliği kurdular 188 . İran’ın şimdi ki durumuna bakıldığında iş hukukunun gelişmesiyle birlikte devletin müdahaleleri de artmıştır. Öyle ki bazı hukukçular iş hukukunu, idari hukukunun bir şubesi olarak adlandırıyorlar189. İslam açısından insanların çalışması topluma fayda sağlayan bir iştir. Kuran-ı Kerim “insan için ancak çalıştığı vardır” 190 demekle Müslümanların her zaman çalışmaları gerektiğini vurgulamıştır. İran İslam Cumhuriyeti anayasası şer’i kaynaklardan yararlanarak, farklı maddelerde iş konusunda değinmiştir. Bu çerçevede Anayasanın 2. maddesinin 6. bendinin c kısmında “İran İslam Cumhuriyeti…her türlü zulmün ve zulme boyun eğmenin bertaraf edilmesi yolu ile dürüstlük, adalet, Cumhuriyeti’nin siyasi, iktisadi…bağımsızlığı..sağlar” dayanaklarının birisin tanıtmıştır. Yanı demekle sıra İran İslam anayasanın 3. maddesinin 9. bendinde “yersiz ayrım ve ayrıcalıkların kaldırılması ve herkes için maddi…imkanların sağlanması” ve bu maddenin 12. bendinde “eşitliğin sağlanması, yoksulluğun giderilmesi, beslenme, barınma, çalışma, sağlık ve toplumsal güvenlik alanlarındaki her türlü yoksulluğu ortadan kaldırılması için İslami ilkelere uygun sağlıklı ve adilane bir iktisadın temellerinin atılması” cümlelerini getirmekle İslam hükümetinin iş konusundaki genel siyasetlerini belirtmiştir. 2.2.12.1. İslam Hükümetinin İş Konusuna Bakış Açısı Her şeyden önce İslam hükümetinin iş konusuna bakış açısını incelemek gerekiyor. İktisadi ilkelerin güçlendirilmesinde asıl olan insanın olgunlaşma ve gelişme süreci boyunca ihtiyaçlarının giderilmesidir; yoksa diğer iktisadi nizamlarda olduğu gibi servetin temerküzü çoğalması ve kazanç hırsı değildir. Çünkü maddeci mekteplerde iktisat bizzat hedeftir ve bu sebeple olgunlaşma aşamaları sırasında iktisat yıkılma ve bozulma ve yok olma etkeni olmaktadır. Oysa İslam’da iktisat, 188 “Tarikh ve Sharayete Ganune Kar Dar İran: Az Ebteda Ta Emrooz”, “İran’da İş Koşulları ve Tarihi: İlk Çağlardan Günümüze Kadar”, İş ve Sosyal Güvenlik Dergisi, Sayı 2, 1972, s. 85. 189 Katouziyan, Mabaniye Huguge Umumi [Kamu Hukuku Mevzuatı], s. 81. 190 Necm 53/39. 84 sadece bir araçtır ve araçtan amaca ulaşma yolunda da daha yararlı olmaktan başkaca bir şey beklenemez. Bu açıdan İslam’ın iktisadi programı, çeşitli ölçülerdeki insan üreticiliğinin ortaya çıkması için gerekli ortamın hazırlanmasıdır. Bu sebeple eşit ve orantılı imkanların sağlanması, herkese iş bulunması ve tekamül hareketinin sürdürülebilmesi için zorunlu ihtiyaçların giderilmesi İslam devletinin yükümlülüğüdür191. Böylece mecliste geçen yasalar anayasada belirlenen şarta yani İslam’a aykırı olmamaları takdirde denetim şurası tarafından onaylanacaklardır. Şimdi ilgili yasları inceleyerek, İslam hükümetinin bu alandaki bakış açısıyla tanık olacağız. 2.2.12.2. İslam Hükümetinde Yasak Meslekler İslam hukukunda, İslam’ın temel ilkelerine aykırı olan işler ve meslekler Mekasib-i Muharreme adıyla tanınmaktadır. Bu isim bazı özel işler ve meslekler için kullanılır. Dolayısıyla bu işiler ve meslekleri yapan insanlar suç işlemiş oluyorlar. Örneğin şarap alışverişi, şarap içilmesine özel yerlerin açılması, kumar oynamak veya kumar oynama merkezlerini idare etmek, altından yapılan eşyaların alışverişi, başka insanlara şiir formatında küfür etmek [bu işi bir meslek olarak seçmek], şehvete düşüren müzikleri çalmak, zalim insanı imam olarak itaat etmek vs. yasaktır. Görüldüğü gibi İslam hükümetinde iş yapmanın nedeni şahsi menfaat değil topluma fayda sağlamakta görmektedir192. Böylece İslam’ın temel ilkelerine ters düşen işleri yapan kişiler, İslam Ceza Yasası’nın çeşitli maddelerinde öngörülen cezalara mahkum edileceklerdir. Bu kurallar İslam hükümetinin yasalarında görülmektedir. İran İslam Cumhuriyeti’nin medeni yasasında bu haram işlere teşebbüs eden ve sonradan zarar eden insanlara herhangi bir tazminat isteme imkanI bile sağlanmamıştır. Bu konu medeni yasasının 654. maddesinde “kumar ve iddiaya girmek yasaktır ve bunlardan dolayı açılan davalara bakılmayacaktır. Bu hüküm gayrimeşru taahhütler ve antlaşmalardan dolayı açılan tüm davalar hakkında geçerlidir” ifadeleriyle yer almıştır. 191 192 Cihangir, Ganune Asasiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], s. 16-17. http://nooremonji.com/maaref/porseshha/727-eghtesadsalem.html, Erişim tarihi, 30. 09. 2012. 85 Hatta bu suçlara İslam Ceza Yasası’nda ağır cezalar bile tayin edilmiştir. Örneğin İslam Ceza Yasası’nın 703. maddesinin gereğince “şarap alışverişi… yapan kişiye 3 ay ila 1 sene hapis ve 74 tane kırbaç artı para cezası…uygulanacaktır”. Bu yasanın 704. maddesinde “herkimse şarap içmeye özel yerler hazırlayıp veya halkı oraya davet ederse 3 ay ila 2 sene hapis cezası ve 74 tane kırbaç artı para cezasına mahkum edilecektir…” ifadeleri kullanmıştır. Haram mesleklerin cezalandırması yolunda diğer örnek kumardır. İslam Ceza Yasası’nın ilgili maddelerinde kumarla ilgili cezalar belirtilmiştir. Bu yasanın 705. maddesinde “her vesileyle kumar oynamak yasaktır. Kumar oynayan kişililer 1 ila 6 ay hapis veya 74 tane kırbaç cezası mahkum edileceklerdir…” ifadeleri yer almıştır. Bu yasada kumar yerlerini idare eden kişilere bile ceza tayin edilmiştir. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 708. maddesinde “her kimse kumarhane açıp veya halkı kumar oynamak için oraya davet ederse 6 ay ila 2 sene hapis cezası veya para cezasına mahkum edilecektir…” şeklinde beyan edilmiştir. Burada en son dilenme suçunu inceleyeceğiz. Dilenmenin bazı sosyal ve iktisadi durumlara bağlı olduğu inkar edilemez. Ama İslam kuralları bu işi şeriatın temel ilkelerine zararlı buluyor. Zira kolay yoldan para kazanmak Müslüman toplumunda yaşayan insanları helal ve şerefli çalışmaktan uzaklaştırıp doğru yoldan çıkarabilir. Yanı sıra İslam hükümetinde şimdiki toplumunda çok sayıda engelli vatandaş kendi çalışmalarıyla, kendileri ve aileleri için gelir kaynağı sağlıyorlar. Bu sebeplerden dolayı İslam Ceza Yasasının 712. maddesinin gereğince “herkim dilenirse…1 ila 3 ay hapis cezasına mahkum edilecektir…” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümetinde vatandaşlar her işi yapma hakkına sahip değiller. 2.2.12.3. İran Yasalarında İş ve Kamu Yararının İlişkisi İran yasalarında insanların işleri ve kamu yararına etkisini incelemek gerekiyor. İslam toplumunda iş hukukunun yasaları, kamu düzenine bağlıdır. Zira işçi ve işverenin antlaşmaları iş hukukunun belirttiği yasaların dışına çıkamaz. Örneğin iş saatleri, iş koşulları, tatil günleri, izin günleri vs. İş Yasası’nda belirlenen yasalara tabi olmak zorundadır 193 . Bu yasaları ihlal eden kişi kamu yararına zarar vermekle 193 Abulfazl Renjber, Huguge Kar [İş Hukuku], Tahran, Majd Yayınevi, 2003, s. 23-24. 86 suçlanır. Dolayısıyla anayasada belirtilen kamu yararı kelimesi, kamu düzeninin bir kısmı olarak adlandırılmaktadır. Kamunu yaralarlarını korumak İslam hükümetinin görevlerindedir. Kamu yararlarını siyasi, sosyal, iktisadi vb. açılardan inceleyebiliriz. Anayasanın bu maddesinde toplumun iktisadi durumu söz konusu olduğu için İran’da kamuoyunun bu açıdan nasıl destek alacağını inceleyeceğiz. Bilindiği gibi fakir toplumlarda çeşitli suçlar ortaya çıkabilir. Bu suçlardan doğan hasar insanı, ailesini, çevresinde yaşayan vatandaşları ve nihayet İslam toplumunu ne kadar kötü etkileyebileceği aşikardır. İslam hükümeti yoksulluktan kaynaklanan çok sayıda zararların önünü kesmek ve kamu yararını korumak için halkın farklı ihtiyaçlarını meşru yolardan karşılamak zorundadır. Bu doğrultuda İran’ın hükümeti anayasada belirtilen yollardan vatandaşlara herhangi bir hüsran yaşatmadan, kamu yararına destek olmak için iktisadi kaynakların hazırlamasıyla görevlendirmiştir. Bu konu İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 43. maddesinde “toplumun iktisadi bağımsızlığının sağlanması ve yoksulluk ile yoksulluğun kökten sökülmesi ve insanın ihtiyaçlarının, hürriyeti de korunarak olgunlaşma süreci giderilmesi için, İran İslam Cumhuriyeti’nin ekonomisi aşağıdaki ilkelere dayanır: 1Temel ihtiyaçların sağlanması: Herkes için mesken, yiyecek, giyecek, sağlık, ilaç, eğitim ve öğrenim ve aile kurmak için gerekli İmkanlar 2- Tam anlamıyla bir istihdama ulaşma amacı ile herkese çalışma şartları ve imkanları sağlamak. Hakeza çalışma gücü olmasına rağmen araç ve gereci bulunmayan herkese bu aracı elde etme imkanı sunmak, yardımlaşmak ve faizsiz kredi imkanları yaratmak gibi ya da diğer meşru yolları hazırlamak. Ancak bunu yaparken servetin belli bir fert ya da zümrenin faydasına sunulmasının ya da devleti büyük bir patron durumuna getirilmesinin engellenmesi gerekmektedir. Bu girişim ülkenin genel planına hakim olan zorunluluklara uyularak her gelişim aşamasında gerçekleştirilmelidir, 3-Çalışma şekli, muhtevası ve saatleri her ferdin mesleki çabasına ek olarak kendisini manevi, siyasi ve içtimai yönden eğitme ve ülke önderliğine eylemli katılma ve beceri ve yeteneği çoğaltma fırsatı ve gücünü verecek şekilde olmak üzere ülkenin iktisadi programının düzenlenmesi…” şeklinde yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti bu maddedeki yöntemler aracılığıyla kamu yararını korumaya çalışıyor. 87 Bu maddedeki diğer konu başkaların haklarına zarar vermeme ilkesidir. İslam hükümetinde çalışmanın serbestliğiyle birlikte, diğer insanların haklarını ihlal etmemek, temel ilkelerden sayılır. Bu konuyu anayasa ve diğer yasalarda yararlanarak açıklayacağız. Anayasanın 43. maddesinin 4. bendinde “…yoksulluk ve yoksulluğun kökten sökülmesi ve insanın ihtiyaçlarının…giderilmesi için…İran İslam Cumhuriyeti [inde] meslek seçme hürriyetine riayet edilmesi ve fertlerin belirli bir işe zorlanması ve başkasının çalışmasında haksız çıkar sağlamanın önlenmesi” gerekmektedir. Burada İslam toplumunda yaşayan insanlara meslek seçme hakkı vermiştir. Yani her kes istediği işe başlayabilir. Yanı sıra hiç kimse önceden seçilmiş bir işin yapmasına zorlanamaz. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyetinde her vatandaş herhangi bir güç ve zorlama olmadan istediği işe başlayabilir. Ama İslam hükümeti bir yandan insanlara iş yapma imkanlarını vermiştir. Diğer yandan ise bu hakkı bazı kurallara tabi tutmuştur. Görüldüğü gibi bu maddede başkalarının çalışmasında haksız çıkar sağlamak, diğerlerinin haklarına aykırı olarak tanınmıştır. Zira bir insanın çalışmadan, herhangi bir şekilde kazanç etmesi İslam toplumunda işsizlik, hırsızlık vb. suçlara artmasına yol açabilir. Yukarıda gelen kavramlar genellikle soyut şekilde beyan edilmişler. Ama İslam hükümetinde bazı işler (somut şekilde) kamu yararlarını ihlal ediyor. Şimdi bu işleri inceleyerek, bir mesleğinin kamu yararıyla nasıl çakıştığını göreceğiz. 2.2.12.3.1. Kamu Yararına Zarar Veren İşler Anayasanın aynı maddesinin 5. bendinde “başkasına zarar verme, tekelcilik, ihtikar, faiz ve diğer batılı haram muamelelerin yasaklanması” Cümlesine getirerek başkaların haklarına aykırı olan bazı işleri getirerek onları haram muamele olarak tanıtmıştır. Burada bu kavramları açıklayarak, İslam hükümetinde bu mesleklerin başkalarının haklarına nasıl aykırı olduğunu göreceğiz. 2.2.12.3.1.1. İhtikar İhtikar ve tekelcilik nerdeyse eş anlamda kullanılır. İhtikar suçu diğerlerinin haklarına kesinlikle zarar verir. Bundan dolayı iş formatında işlenen bu suça İslam 88 hükümeti tarafından ceza tayin edilmiştir. Bu kavram Tazirat-i Hükümeti (devlet tarafından verilen cezalar) Yasası’nın 4. maddesinde “yetkili makamların teşhisine göre malların toplu ve dökme olarak depolanması ve devlet tarafından bunların satışa çıkma gereksiniminin ilanından sonra, bu malları pahalı satmak veya topluma zarar vermek amacıyla temin etmelerini reddetmek”194 suçuna ihtikar denilir. Görüldüğü gibi gerçi bu suç bir tacirin işi olarak algılanabilir ama dikkatle bakıldığında diğer insanların yaşamları ve çıkarlarını tehlikeye saldığından dolayı yasak meslekler arasında yer almıştır. Bu maddenin diğer bentlerinde İhtikar eden kişiyi ilgili malın satmasına ve satış parasının bir kısmını ceza olarak devlete ödenilmesine mahkum etmiştir. 2.2.12.3.1.2. Faiz Almak Bu konudan sonra faiz konusunu inceleyeceğiz. Faiz, Müslümanları yalnız kısa bir süre çalıştıktan sonra elde ettikleri parayı banka veya başkalarına vererek, çalışmadan büyük kazançlar sahip olmalarına yol açar. İran İslam Cumhuriyeti’nde faiz almak kesinlikle yasaktır. Böylece İslam Hükümeti hem işlemekten kaçmanın hem de diğer insanların çalıştıklarından boş yere faydalanmanın önünü kesmeye çalışıyor. Kuran-ı Kerim, anayasanın asıl kaynaklarından olması için faizin bu kutsal kitaptan hükmüne bakmak gerekiyor. Faiz Kuran-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde yasaklanmıştır. Ayetlerin birinde “…oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır…” 195 , diğer ayette ise “Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise arttırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkar nankörü sevmez” 196 ifadeleri yer almıştır. Allah-ü Teala Kuran-ı Kerim’in diğer ayetinde “ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz”197 sözlerine yer vererek, Müslümanların faizden uzak durmalarını istemiştir. Bu suç o kadar büyüktür ki Allah-ü Teala Kuran-ı Kerim’in diğer ayetinde Müslümanları bu işi terk etmedikleri halde “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer 194 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/99597, Erişim Tarihi, 01. 10. 2012. el- Bakara2/275. 196 el- Bakara2/276. 197 Âli İmrân 3/130. 195 89 gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. eğer böyle yapmazsanız, Allah ve resulüyle savaşa girdiğinizi bilin”198 uyarısında bulunmuştur. Hatta bazı dini eserlerde yalnız bir dirhem faiz yemenin müslümanın 70 kere mahremleriyle zina etmesinden daha kötü bilmiştir199. Bu ayetlerin uğrunda İran İslam Cumhuriyeti Anayasası faiz almanıN kamu yararına ve başkalarının haklarına aykırı görmektedir. Anayasanın bu hükmünün yansımıştır. Kuran-ı Kerim, hadisler ve anayasanın hükümlerinden dolayı İslam Ceza Yasası’nda bu iş suç olarak kabul etmiştir. Bu suç İslam Ceza Yasası’nın 595. maddesinde “…faizi veren, faizi alan ve bu ikisinin arasında arabuluculuk yapan kişi, aldıkları faizi geri vermekten sonra 6 ay ila 3 sene hapis cezası ve 74 tane kırbaç ve aldıkları faiz kadar devlete para cezası vermeye mahkum edileceklerdir” şeklinde yer almıştır200. 2.2.12.3.1.3. Kadınların Dışarıda Çalışması Başkalarının hakkına aykırı olmamak kelimesinin diğer örneğini medeni yasasında bulunmaktadır. Bu yasanın 1117. maddesinde “koca kendi hanımını, ailenin maslahatı ve kendi veya hanımının haysiyetine aykırı olan işler ve mesleklerden men edebilir” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi bu maddede kadının çalışması ailenin maslahatı, kocası veya kendinin haysiyetine zarar verdiği de evin kocası mahkemeye giderek kadının işten ayrılmasını talep edebilir. Diğer bir ifadeyle kadının çalışması kocası, kendi veya çocuklarının hakkını ihlal etmiş olur. Örneğin kadının çalışması, Kocası için şeriatta tayın edilen görevlerin yerine getirilmesi, ev işine bakması, çocukları yetiştirmesi vs. engelleyebilir. Mahkeme kocanın şikayetinden hemen sonra bu durumları tespit ettiği zaman, kadının iş yerinden ayrılma kararını verecektir. Başkalarının hakkına aykırı olmayan bir meslek seçme ilkesi, anayasanın diğer maddelerinde bile gözükmektedir. Anayasanın 46. maddesinde “herkes meşru kazanç ve çalışmasının ürününe maliktir ve hiç kimse kendi kazanç ve çalışmasına ilişkin mülkiyet hakkını ileri sürerek bir başkasının kazanma ve çalışma imkanını gideremez” sözlerine yer vermiştir. Görüldüğü gibi bu maddede İslam hükümeti başkaların haklarına zarar vermeden, vatandaşlara çalışma 198 el- Bakara 2/278-279. Zayn al-Din al-Amili al-Juba’i, Şerh-i Luma [Parlak Açıklama], 3. baskı, Tahran, Semt Yayınevi, 2000, s. 198. 200 Ayrıntılar İçin bkz: Seyyid Muhammed Asghari, Barresiye Hugugi va Feghiye Reshve va Ehtekar [Hukuk ve Fıkıh Açısından Rüşvet ve İhtikâr Meseleleri], Tahran, Etelaat Yayınevi, 1999. 199 90 imkanı sağlıyor201. Yukarıda gelen kuralların hepsi vatandaşların çıkarları veya kamu yararıyla çalışma hakkının arasında bir denge kurmaya çalışmıştır. 2.2.13. İİC Anayasasında Sosyal Güvenlik Hakkı Sosyal güvenlik hakkı insanların hepsinin birbirinin önünde mesul olmalarından kaynaklanarak, içtimai adaletin dayanaklarının sayılıyor. Böyle toplumlarda insanların birbirini himaye etmekle sorumludurlar ve güçlüler fakirlere yardım etmekle ödevlidirler202. Bu içtimai ödev İslam’da Müslümanlara öngörülmüştür. Öyle ki Hz. Muhammed (s.a) “müminlerin birbirlerine dostluk ve mihribanlıkları, vücudun organlarının irtibatı gibidir. Bir organ hasta olduğu zaman diğer organlarda rahtsız olurlar”203 ifadelerini kullanarak Müslüman toplumlarda insanları birbirine ılımlı ve hassas davranmalarını emretmiştir. İran İslam Cumhuriyeti anayasasında temel hak ve özgürlüklerle ilişkin olan diğer madde emeklilik, işsizlik ve benzeri durumlardır. Bu konular anayasanın 29. maddesinde “emeklilik, işsizlik, yaşlılık, çalışamaz durumuna gelmek, kimsesizlik, yolda kalmışlık ve beklenmedik olaylarda sağlık hizmetlerine, ilaca ve tıbbi bakıma ihtiyaç dolayısıyla sigorta veya buna benzer bir şekilde sosyal güvenlikten yararlanmak herkese ait bir haktır. Devlet kanunlara uygun olarak kamu gelirlerinden ve halkın katkısı ile sağlanacak gelirlerden yukarıdaki hizmet ve mali destekleri ülkedeki her bir ferde ayrı ayrı sağlamakla yükümlüdür” demekle yer almıştır. İran İslam Cumhuriyeti anayasasının bu maddesi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 22. maddesi “Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı vardır…” ve 25. maddesinin 1. bendinde “Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkanlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır” ifade edilen 201 Ayrıntılar İçin bkz: İzetullah İraki, Tahvolate Hugug Beyn Almellaiye Kar [Uluslar Arası İş Hukukunun Gelişmesi] , Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1989. 202 Haşemi, Huguge Bashar va Azadihaye Siyasi [İnsan Hakları ve Siyasi Özgürlükler], s. 488. 203 Ahmed Bin Hanbel, Müsnet, V.cilt, Kahire, Muassisat’ul Risalet Yayınevi, 1996, s. 270. 91 sözlerle nerdeyse aynı konuları kapsamaktadır. Aşağıda inceleyeceğimiz konularda bu maddenin içeriğinin nasıl yansıdığını görüceğiz. İran’ın Sosyal ve Güvenlik Yasası’na bakıldığında bu kavramların hepsi gözükmemektedir. Bu yasada yalnız emeklilik, işsizlik, yaşlılık, çalışmaz duruma gelmek, beklenmedik olaylarda sağlık hizmetlerine, ilaca ve tıbbi bakıma ihtiyaç dolayısıyla sigorta ve buna benzer bir şekilde sosyal güvenlikten yararlanmak hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla yolda kalmışlık kavramı Şii’lerin kitapları hariç, hiçbir yasa gözükmemektedir. Burada bu hakları inceleyerek ülkenin şimdiki durumunu ele alacağız. 2.2.13.1. İran Anayasası’nda Emeklilik Hakkı Emeklilik İran’daki farklı gruplar arasında çeşitli yasaların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Örneğin kadınların emeklilik yasası, gazilerin emeklilik yasası, silahlı kuvvetlerin emeklilik yasası, erken emekli olmak yasası vs. Bu yasaların olmasına rağmen genel kurallar Sosyal Güvenlik Yasası’nın emeklilik bölümünde yazılmıştır. Bu yasansın 76. maddesinde “yasaya tabii olan kişiler aşağıdaki hususlara sahip oldukları zaman emeklilik maaşından yararlanabileceklerdir: 1- En az 10 sene emeklilik tarihinden önce prim ödemesinin bitmesi, 2- Erkeğin yaşı tam 60, kadının yaşı ise tam 50 olması gerekmektedir” 204 demekle İran’da emeklilik şartlarını belirtmiştir. Yukarıda belirlenen emeklilik maaşı bazen erken de alınabilir. Bu konu maddenin 1. fıkrasında “her kim 30 sene çalıştıktan sonra priminin hepsini öderse, erkeğin yaşı tam 50 ve kadının yaşı tam 45 olduğu zaman emeklilik maaşından yararlanmak için müracaat edebilir” ifadeleriyle yer almıştır. Görüldüğü gibi İran’ın bu yasasında bazı özel koşulların yerine geldiği de emeklilik yaşı daha da erken olabilir. Bu fıkrada yaş sınırı daha da düşmüştür. Böylece yalnız priminin ödenmesi takdirde erken emeklilik imkanı verilmiştir. 204 http://news.tamin.ir/Images/News/Editor/file/taminravabet%20omomi/ghavanin/ghanon%20tamin%2054.pdf, Erişim tarihi 26.09.2012., s. 19-20. 92 2.2.13.1.1. İş Koşullarından Dolayı Ortaya Çıkan Farklıklar Bu maddelerin devamında işçilerin yaşadıkları yer veya iş koşullarına göre bazı koşullar değişebilir. Sosyal Güvenlik Yasası’nın 76. maddesinin 2. fıkrasında “her kim kötü hava koşulları veya zor ve zararlı işler (sağlığa zarar veren işler) de ardışık 20 sene, aralıklı 25 sene çalışıp, bu senelere ait primini ödemişse, erkeğin yaşı tam 50 ve kadının yaşı tam 45 oluğu zaman emeklilik için başvurabilir…” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti vatandaşların işyerlerinin durumunu göz önünde tutarak, onların sağlıklı çalışmaları için gereken tedbirleri almıştır. İslam hükümetinin bu yasalarına rağmen bazen yaş sınırı olmadan yalnız primlerin ödenmesi halinde ilgili kişini emekli olmasına izin verilir. Bu konu Sosyal Güvenlik Yasası’nın 76. maddesinin 3. bendinde “sigortalı olan kişiler 35 sene prim ödedikleri halde herhangi bir yaş sınırı olmadan emeklilik için müracaat edebilirler” şeklinde yer almıştır. Böylece vatandaşların daha kolay emekli olmakları mümkün olmuştur. Emeklilik yasasının en önemli konularından birisi kadınların emeklilik koşullarıdır. Gerçi bu konu yukarı satırlarda incelendi ama, tekrar bunu söylemek gerekiyor ki İran İslam Cumhuriyeti yasalarına göre, kadınlara 50 yaşında emekli olurlar. Ancak bazı özel durumlarda bu yaş sınırı daha aşağıya düşerek işçi kadın daha erken emekli olabilir. Bu konu Sosyal Güvenlik Yasası’nın 76. maddesinin 4. fıkrasında “İşçi kadınlar 20 sene çalışmadan sonra yaşları 42 olursa, 20 sene prim ödemeleri koşuluyla emekli olabilirler” şeklinde yer almıştır. Böylece kadınların özel durumları olduklarından dolayı onların iş koşulları daha da kolaylaşmıştır. Emeklilik konusunun sonunda incelemesi gereken yalnız bir madde kalıyor. Bazen emekli olan vatandaşlar bu yasaya tabi olmamak için, İslam hükümetini emekli olmalarından haberdar etmezler. Bu konu bir yandan yaşlı bir kişinin aynı performansı sergileyemeyeceği ama aynı maaşı alacağı için önemlidir. Yanı sıra emekli olan kişi yaşından dolayı hasta olup bu hastalığın devletten alan sağlık sigortasıyla tedavi etmesi, İslam hükümetine zarar verebilir. Bu sebeplerden dolayı Sosyal Güvenlik Yasası’nın 78. maddesinde “sigortalı vatandaş emeklilik yaşına 93 gelmesinden 5 sene sonra hala işe devam ederse, işveren kişi Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan onun emekli olmasını talep edebilir” ifadeleri yer almıştır. 2.2.13.2. İran İslam Cumhuriyetinde İşsizlerin Durumu Anayasanın 29. Maddesindeki diğer konu işsizlik konusudur. İşsizlik konusu her zaman İran’ın hukukçuları tarafından büyük ilgi çekiyormuş. İşsizlik ekonomik gelişmeleri etkileyen unsur olarak suç ve onun artmasında büyük payı vardır. Ama bu unsurun hangi suçları, ne kadar çoğaltacağı yönündeki tartışmalar hala devam etmektedir. ABD ve Avrupa’da yapılan bazı araştırmaların sonucu işsizliğin artması hırsızlık, iktisadi suçlar örneğin iflas etmek ve bilhassa uyuşturucu kullanımının artması, intihar etmek ve psikolojik hastalıkların çoğalması yol açmıştır. Araştırmalara göre işsizlik maddi ve psikolojik (manevi) sonuçlara yol açarak, uzun vadede işsiz kişilerin topluma karşı nefrete etmelerine sebep oluyor. Bundan ziyade işsizlik vatandaşlarda toplumdan kırılma (uzaklaşma), düşmanlık ve en son intikam alma duygularının büyümesine sebep olabilir. Bu duygular uzun zamanda ülkenin kültürü, ahlakı ve içtimai dengelerini büyük tehlikelere düşürebilir. Bu krizlere kurban giden vatandaşlar, düştükleri zor maddi-psikolojik durumdan kurtulmak amacıyla uyuşturucu tarafına gidereler. İşsiz vatandaşlar bu işin parasını karşılamak için, suç işleyen gruplara girerler. Böylece insanların topluma girme ve kamusallaşmasına yardımcı olan iş unsuru, onun toplum karşıtı ve kuralları çiğneyen bir yaratık olmasına sebep olur205. İran İslam Cumhuriyeti, devrimden hemen sonra ağır ambargolara maruz kaldı. Bu haksız ambargolardan dolayı enflasyon arttı ve böylece işsizler her gün daha da çoğaldı. İslam hükümeti halkın zor duruma düşeceğini anlayarak derhal İşsizlik Yasası’nı meclisten geçirtti. Bu yasa işveren ve işçilerin arasındaki ilişkileri düzenleyerek, işçiler ve işsizleri himaye altına alınmıştır206. İşsiz kişilerin bulunması mali, insani ve doğal kaynakların heder olmasına yol açabilir. Nitekim İslam Hükümeti bu problemi çözmeye çalışmıştır. 205 Ali Hüseyin Necefi Abrand Abadi, “Bezehkari va Avamele Egtesadi: Mabahesi Darbareye Bezehkari va Bohranhaye Egtesadi”, “Suçluluk ve İktisadi Koşullar: Suçluluk ve İktisadi Krizler Hakkında Tartışmak”, Hukuki Araştırmalar Dergisi, Sayı 9, 1990, s. 225-226. 206 Seyyid Ahmet Ahmeti, Huguge Kar [İş Hukuku], Tahran, Hugugdan Yayınevi, t.y., s. 29-35. 94 Her şeyden önce işsiz kişinin kim olduğunu belirlemek gerekiyor. İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 2 maddesinde “bu yasaya göre işsiz kişi, herhangi bir arzu ve iradesi olmadan işinden atılan ve iş yapmaya hazır olan sigortalı kişidir”207 demekle İslam hükümetinde işsiz kişinin ne anlama geldiğini ifade etmiştir. Böylece işsizlik diğer içtimai tehlikeler örneğin hastalık, çalışmaz duruma gelmek, emeklilik vb. durumlardan farklı olabilir. Zira toplumun iktisadi koşulları, işsizliğin en önemli nedenidir 208 . Yukarıda da gördüğümüz gibi anayasa beklenmedik olaylarda vatandaşların sosyal güvenlik hakkından yararlanmalarını öngörmüştür. Zira ister istemez, bu olaylarda işsizlik oranı artacaktır. Bu konu İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 2. maddesinin 2. fıkrasında “doğal felaketler örneğin sel, deprem, savaş, yangın vb. durumlarda işsiz kalan sigortalı vatandaşlar…işsizlik sigortasından yararlanabilirler” şeklinde beyan edilmiştir. Bu yasanın 5. maddesinde “işsizlik sigortasının primi, ilgili vatandaşın gelirinin %3 olarak hepsi işverenin tarafından ödenecektir” ifadelerini getirerek uygulanan sigortanın prim miktarını da belirtmiştir. 2.2.13.2.1. İşsizlik Sigortasından Yararlanacak Olan Şahıslar İşsizlerin Sigorta Yasası, bu sigortadan yararlanma için bazı kısıtlamalar koymuştur. Dolayısıyla vatandaşlar bir dizi koşulları riayet ettikleri takdirde bu yasadaki sigortadan yararlanabilecekleridir. Şimdi bu konuyla ilgili maddeyi inceleyerek İslam hükümetinin işsizlik sigortasından yararlanmak için koyduğu şartlarla tanık olacağız. Bu konu İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 6. maddesinde “sigortalı işsiz kişiler aşağıdaki koşulları yerine getirdikleri takdirde işsizlik sigortasından yararlanmaya hak kazanacaklardır: A-sigortalı kişi işsiz olmadan önce en az 6 ay primini ödemiş olması gerekiyor. 2. maddenin 2. bendindeki kişiler bu koşuldan muaf tutulacaklardır Bsigortalı kişi en fazla 30 gün işten atıldığı tarihten itibaren Çalışma ve Sosyal İşler Birimi’ni haberdar edecektir ve kendinin profesyonel olduğu iş veya onun benzeri bir branşta iş yapmaya hazır olduğunu bildirecektir… C-işsiz olan sigortalı kişi Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı tarafından onaylanan, örneğin Çalışma ve Sosyal işler 207 http://www.dadkhahi.net/law/Ghavanin/Ghavanin_Kar/gh_bime_bikari.htm, Erişim Tarihi, 01. 10. 2012. Mehdi Taleb, Tamin Ejtemai [Sosyal Güvenlik], 2. baskı, Meşhet, Rezevi Kültürel Bürosunun Basımevi, 1990, s. 112. 208 95 Birimi, Okuryazarlık Hareketi veya diğer ilgili birimler tarafından düzenlenen öğretme ve okuryazarlık sınıfları katılarak, 2 ay da bir kere aldıkları sertifikaları Sosyal Güvenlik şubelerine teslim etmeleri gerekmektedir” demekle işsizlik sigortasından yararlanma koşullarını belirtmiştir. 2.2.13.2.2. İşsizlere İş Buldukları Zaman Verilen Hizmetler İslam hükümeti işsiz vatandaşların zor durumlarını göz önüne alarak onları işsizlik sigortası aldıkları dönemde iş buldukları takdirde bile yalnız bırakmıyor. Bu konu İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 6. maddesinin 1. fıkrasında “işsizlik sigortasından yararlanan işçiler bu dönemde kendileri bir iş bulup veya bir işe atandıktan sonra, yeni işlerinin maaşı işsizlik sigortasından az olursa, bu iki gelir kaynağının aralarındaki farkı işsizlik sigortası hesabından [iş bulan işçiye] verilecektir” şeklinde yazılmıştır. Böylece İslam hükümeti yeni iş bulan vatandaştan yardımını kesmemekle birlikte, onun daha güvenli çalışmasını sağlıyor. İran İslam Cumhuriyeti, işsizlik sigortasından yararlanan kişilerin desteklemelerinin devamında bu yasanın 6. maddesinin 2. fıkrasında “işsizlik sigortasının alınma süreci [işçinin] emeklilik, çalışmaz duruma gelmek ve vefat [durumlarında verilmesi gereken sigortanın] priminin ödenmiş günler olarak hesaplanacaktır” demekle onları büyük bir hizmet sağlıyor. Diğer ifadeyle işsiz vatandaş, işsizlik döneminde devletten para almasına rağmen, İslam hükümeti bu dönemi onların devlete prim ödeme günleri olarak hesaplıyor. 2.2.13.2.3. İran’da İşsiz Kişilerin Aile Durumları Bu konulardan sonra, bu haktan kimlerin ve nasıl yararlanacaklarını inceleyeceğiz. İşçiler bazen bekar ve bazen de evli olabilirler. Tabiki evli işçinin ailesinin giderleri daha fazla olacaktır. İslam hükümeti bu konuyu göz önünde tutarak İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 7. maddesinin 2. fıkrasında “bu yasa aşağıda belirlenen kişileri himaye altına alacaktır: 1- Sigortalı kişinin karı veya kocası, 2- Kız çocukları evlenmedikleri ve iş bulmadıkları sürece, 3- Erkek çocukları 18 yaşın altında oldukları zaman, yalnız talebe oldukları zaman veya Sosyal Güvenlik Kurumu’nun güvenilir doktoruna göre mutlak özürlü teşhis edildikleri halde 4- Sigortalı kişinin anne ve 96 babası 60 yaşın üzerinde olmaları veya Sosyal Güvenlik Kurumu’nun güvenilir doktoruna göre mutlak özürlü teşhis edildikleri halde ve her halükarda [her iki halde]anne ve babanın maaşı evlatlarının tarafından ödenmesi koşuluyla 5- Sigortalı kişinin bacıları ve kardeşleri bu fıkranın 2 ve 3. bentlerinde zikir edilen koşullara sahip oldukları zaman” demekle, işsizlik sigortasından yararlanan kişileri belirtmiştir. 2.2.13.2.4. İİC’ de İşsizlere Sağlanan Sağlık Hizmetleri İslam hükümeti bu dönemde gelir kaynağı olmayan işçiler ve ailelerini sağlık giderlerini bile düşünmüştür. Bu çerçevede İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 7. maddesinin 5. fıkrasında “sigortalı olan işsiz kişi ve onun ailesi, işsizlik sigortası aldıkları süresince sağlık hizmetlerinden de…yararlanacaklardır” demekle onların sağlık durumlarını da düşünmüştür. Yanı sıra İran İslam Cumhuriyeti İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 7. maddesinin 6. fıkrasında “işsizlik sigortası diğer Sosyal Güvenlik Kurumu’nca verilen sigortalar gibi herhangi bir vergiden muaf tutulacaktır” demekle işsiz vatandaşları bu zor dönemlerde vergi almamakla desteklemeye çalışıyor. 2.2.13.2.5. İran’da İşsizlik Sürecinde İş Öğrenme İmkanı İşsizlik döneminde verilen hizmetler bazı kötü alışkanlıklara yol açabilir. Bu konular İslam dininin büyüklerinin sözlerinde görülmektedir. Örneğin Peygamber Efendi bir hadiste “ümmetime her şeyden fazla, çok yemek, çok uyumak, işsizlik ve dinsizlikten korkuyorum” ifadelerini kullanmıştır. böylece İslam hükümetine işsizlik döneminde insanlara galip olan kötü alışkanlıkların önünü kesmek bir görevdir209. Bu doğrultuda İslam hükümeti sürekli işsizlik sigortası vererek vatandaşı işlememeye alıştırmak istemiyor. Nitekim sigorta aldıkları sürece onları farklı yöntemlerle iş bulmak veya iş yeri kurmaya teşvik ediyor. Bunun için İran İslam Cumhuriyeti İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 9. maddenin 3. fıkrasında “Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’nın Teknik ve Meslek Eğitim Organizasyonu, işsizlik sigortası kapsamında sigortanın verilmesiyle birlikte, iş piyasası için gereken beceriler, yeniden eğitim 209 Seyyid Fezl ul-Allah Musavi, Masaele Huguge Kar: Manaye Kar Bar Asase Ayat Ve Revayat [İş Hukuku Mevzuatı: Ayetler ve Rivayetlere Göre İşlemenin Anlamı], Tahran, İslam Kültürünün Yayma Ofisinin Yayınevi, t.y., s. 69-70. 97 verme ve işsizlerin becerilerini güncellemelerini…Teknik ve Meslek Eğitim Merkez’lerinde yapmakla ödevlidir…” demekle işsizlerin bu dönemden sonra daha kolay ve uygun bir iş bulacakları yolunda büyük adımlar atmıştır. Öte yandan İslam hükümeti işsizlere iş yeri açmalarında yardımcı olmakla yükümlüdür. Bu konu 9. maddenin 2. fıkrasında “bu yasaya tabi olan işsizlere, Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı tanıtımıyla sanayi, tarım ve hizmet sektöründe olan diğer bakanlıklardan, iş lisansı ve iş birimleri kurma amacıyla verilen ruhsatların almasında öncelik verilecektir” demekle işsizleri iş bulma veya iş yeri açmaları için motive ediyor. 2.2.13.3. İran Yasalarında Yaşlıların Himaye Altına Alınmaları Anayasada himaye altında olan diğer kişilerden biri yaşlılardır. Zira vücutlarındaki yeteneği kaybettiklerinden dolayı herhangi bir iş yapma imkanından yoksunlar. Dolayısıyla yaşlı kişiler genellikle işsiz sayılıyorlar. Nitekim yukarıda gelen tüm işsizlik sigortası hizmetlerden yararlanabilirler. Ama İşsizlerin Sigorta Yasası’nın belirttiği gibi yaşlıların bu imkanlardan yararlanmaları için diğer bir koşulun yerine getirilmesi gerekiyor. Bu konu İşsizlerin Sigorta Yasası’nın 7. maddesinin 1. fıkrasında “bu kanun kapsamında 55 yaşı veya üzerinde olan yaşlı kişiler çalışmadıkları sürece emeklilik yaşına kadar işsizlik sigortasından yararlanabilirler” ifadelerini kullanmıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti yaşlı kişileri sigortalamaktan fazla onları emeklilik yaşına kadar destekliyor. Emeklilik yaşına gelen yaşlılar, yaşlılık sigortaları kesildikten hemen sonra emeklilik sigortasından faydalanmaya başlayacaklar. Böylece İran İslam Cumhuriyeti vatandaşları yaşamlarının her aşamasında çeşitli sigortalarla desteklemiş oluyor. 2.2.13.4. İran’da Çalışmaz Duruma Gelen Kişilerin Hukuki Durumları Anayasanın 29. maddesinde geçen diğer konu çalışmaz duruma gelmektir. Bu durum Sosyal Güvenlik Yasası’nın bazı maddelerinde açıklanmıştır. İlk önce şunu belirtmek gerekiyor ki, çalışmaz duruma gelmenin şiddetini bu yasansın 91. maddesi “sigortalı kişi ve ailesinin ruh ve vücutlarının çalışmaz duruma gelme miktarını [oranını] belirtmek için, doktorlardan oluşan alt ve temiz komisyonlar 98 üstleneceklerdir…” ifadeleriyle belirtmiştir. İİC yasalarında bu tip insanlara sağlık sigorta hizmetleri sunulmaktadır. 2.2.13.4.1. İran Yasalarında Sağlık Sigortasından Yararlanacak Olanlar İran İslam Cumhuriyeti yasalarında her işçiye vücudunun hasar gördüğü kadar sağlık hizmetleri öngörülmüştür. Sigorta hizmetlerinin sağlanması için her işçinin hangi organının ne kadar hasar gördüğü son derece önemlidir. Zira bu hasar ilgili işçinin emekli olması veya işe devam etmesine sebep olabilir. Bu önemli mevzuat ve daha fazlası Sosyal Güvenlik Yasası’nın 70. maddesinde “doktorun teşhisine göre sigortalı kişiler tedavi olmayan hastalığa yakalanırsalar, rehabilitasyonun yapılması ve onun sonucunun çıkmasından sonra 91. madde de yer alan tıbbi komisyonlara göre yeteneklerinin kısmen yada tamamen kaybettikleri halde, onların hakkında aşağıda belirlenen kurallar uygulanacaktır: 1-sigortalı vatandaşların vücut yeteneklerinin azalma derecesi %66 ve üzerini bulduğu zaman mutlak özürlü sayılacaklardır. 2-iş kazalarından dolayı sigortalı vatandaşların vücut yeteneklerinin azalma derece %33 ila %66 bulduğu zaman cüzi özürlü sayılacaklardır. 3-iş kazalarından dolayı sigortalı vatandaşların vücut yeteneklerinin azalma derece %10 ila %33 bulduğu zaman yalnız sakatlanan organın hasarını alacaktır” demekle yerini almıştır. Görüldüğü gibi bu maddede yeteneğin azalma derecesini göz önünde tutarak hasar gören işçinin geleceği güvence altına alınmıştır. Çalışmaz duruma gelmenin en önemli konularından birisi primlerin ödemesidir. Zira bazı tehlikeli işlerde hasar gören işçi primlerin hepsini ödemeden mutlak veya cüzi olarak özürlü olabilir. İslam hükümeti bu olayları dikkate alarak yinede işçilerin haklarını korumaya çalışmıştır. Bu konu sosyal Güvenlik Yasası’nın 71. maddesinde “sigortalı kişi iş kazaları veya hastalıklardan dolayı mutlak özürlü tanındığı halde, prim ödeme zamanı göze alınmadan emeklilik maaşını alma hakkına sahip olacaktır” 99 demekle İran İslam Cumhuriyeti’nde priminin hepsini ödemeden özürlü olan kişilerin hukuki statülerini belirtmiştir. 2.2.13.4.2. İslam Hükümetinin İşsiz Kişilere Aile Yardımlar Burada tartışılması gereken diğer konu özürlü işçinin ailesidir. Evin maaşını temin eden kişinin özürlü olduğundan sonra (çalışmaz duruma gekmesinden sonra) ailenin zor duruma düşeceğini öngören İslam hükümeti, bu önemli problemi çözmeye çalışmıştır. Bu çerçevede İslam hükümeti sigortalı kişinin kendi, çocukları ve hatta anne ve babasını himaye altına almıştır. Bu konular Sosyal Güvenlik Yasası’nda detaylarıyla yer almıştır. Bu yasanın 58. maddesinde “54. maddede yer alan yardımlardan yaralanacak olan sigortalı kişinin ailesi bunlardan ibarettir: 1- Sigortalı kişinin hanımı, 2- Kocanın yaşı 60 üzerinde olması ve yaşam harçlarının sigortalı kadın tarafından ödendiği veya 91. maddede belirlenmiş olan komisyonlarca [kocanın] mutlak özürlü teşhis edilmesi halde, 3- Aşağıda belirlenen koşulların sadece birine sahip olan sigortalı kişinin çocukları: a- 18 yaştan küçük olmaları, kız çocuklarında ise 20 yaşa kadar bekar olmaları veya resmi öğretim kumlarından öğrenci olmalarına dair sertifika getirmeleri, b- Sosyal güvenlik kurumundan getirdikleri sertifikaya göre hasta veya özürlü olmalarından dolayı çalışmaz duruma gelmeleri 4- Sigortalı kişi babası ve annesinin yaşamını idare etmesi ve babasının yaşı 60 ve annesinin yaşı 55 üzerinde olmaları veya bunların 91. maddede belirlenen komisyonlarca çalışmaz duruma gelmeleri ve sosyal güvenlik kurumundan yardım almamaları koşuluyla” şeklinde beyan edilerek, İran İslam Cumhuriyeti’nin bu alandaki siyasetini belirtmiştir. İslam hükümeti bu önemli konuları getirerek ülkenin geleceğinde milyonlarca emekli ve işsizin hukuki durumlarını belirterek onların rahat yaşamalarını garanti altına almıştır. 100 2.2.13.5. İran Yasalarında Kimsesizlik ve Yolda Kalmışlık İran İslam Cumhuriyeti anayasasında, Şii fıkhından alınan kimsesizlik ve yolda kalmışlık kavramlarını da eklemiştir. Her ülkede çok sayıda insanlar farklı nedenlerle kimsesiz olup veya yolda kala bilerler. İslam Hükümeti hiç vatandaşın zor durumda bırakmama görevinin uğrunda bu sorunu gidermek zorunda kalmıştır. Nitekim İran İslam Cumhuriyeti anayasası bu maddeyi getirerek sigortalı olmayan vatandaşların da İslam hükümetinin sağladığı hizmetlerden yararlanacaklarını belirtmiştir. Eş anlamda kullanmakta olan bu kelimeler Şii fıkhından kaynaklanmıştır. Ne yazık ki İran’ın şimdiki yasalarına bakıldığında yolda kalmışlık ve kimsesizlik hakkında hiçbir yasa gözükmemektedir. 2.2.13.6. İİC Yaslarında Beklenmedik Olaylardan Hasar Görenlerin Durumu İran İslam Cumhuriyeti anayasanın 29. maddesindeki diğer konu beklenmedik olaylarda sağlık hizmetlerine, ilaca ve tıbbi bakıma ihtiyaç dolayısıyla sigorta veya buna benzer bir şekilde sosyal güvenlikten yararlanmak hakkıdır. İlk önce bu yasaya tabi olan kişilerin hangi haklardan yaralanacaklarının bilmesi gerekiyor. Sosyal Güvenlik Yasası’nın 54. maddesinde “sigortalı vatandaşlar ve onların aileleri bu yasaya tabi olduklarından itibaren beklenmedik olaylarda sakat olmaları veya hasta oldukları zaman tıbbi hizmetlerden faydalana bilerler. Sosyal Güvenlik Kurumunun hizmetleri, ayakta tedavi olma veya hastanede yatma, gereken ilaçların temin etme ve tıbbi testlerin yapılanmasını kapsamaktadır” demekle vatandaşların ne zaman ve hangi haklardan yararlanacaklarını belirtmiştir. Bu yasada İran’ın büyük coğrafyasını göz önünde tutarak, uzak yerlerde yaşayan insanların sağlık hizmetlerinden yararlanmaları için gereken tedbirler alınmıştır. Sosyal Güvenlik Yasası’nın 55. maddesinde “bu yasada belirlenen sağlık hizmetleri iki çeşittir: 1- Doğrudan tedavi olmanın önceliği vardır 2- Dolaylı tedaviler [uzaktan tedavi olmak]. Bu yasanın devamında köylüler ve uzak noktalarda yaşayan vatandaşlar da düşünülmüştür. Bu yasanın 57. maddesinde “hastanın tedavisi için köyden şehre veya başka bir şehre aktarılması gerekirse, bu aktarılma yasalar 101 çerçevesinde yapılacaktır…” demekle uzak noktalarda yaşayan insanların problemlerini çözmeye çalışmıştır. 2.2.14. İİC Anayasasında Eğitim Hakkı Anayasa diğer konu eğitim ve öğrenimin hakkıdır. Eskiden beri eğitimin nasıl verildiği tartışılmaktadır. Bazı dönemlerde bu hakkı yalnız padişahların aileleri kullanıyordular. Bu ayrıcalıklar özellikle Kaçar’lar döneminde gözüküyor. Bu dönemlerde eğitim ve öğretim oranı çok düşük düzeydeydi. 19. Yüzyılın sonuna dek İran’da hiçbir dershane açılmamış ve bu yılların sonunda da yalnız 20 ana okul ve ortaokul açılmıştır. Bu yıllarda İran’ın genelinde Okuma yazma bilenlerin oranı ise 5% altındaydı 210 . İdari yetkililer ise herhangi bir eğitim görmeden aldıkları göreve başlıyorlarmış. Örneğin bir ünlü tarihçi seyahatnamesinde şöyle yazmıştır;‘‘Allah’ım ya! Neler görüyorum! İsfahan gibi şehrin Gümrüğünün Başkanı, okuma yazma bilmiyorum diyor !’’211 . Bu dönemlerde milletin temel hak ve özgürlüklerini daha kolay ihlal etmek için eğitim ve öğrenim imkanlarını son derece kısıtlayarak, İran halkını kendi haklarından habersiz tutmanın en kötü yolunu seçtiler. Bu doğrultuda Kaçar Şahlarının biri, oğluna “bu millete hükümet etmek istiyorsan onları aç ve bilgisiz tut !”212 ifadeleri bu siyasetin göstergesidir. Neyse ki git gide bu hak toplumun alt düzeydeki sınıflarında da yaygınlaşmıştır. İnsanların farklı yerlerde farklı eğitim düzeylerine sahip olabilirler. Bu nedenle bir ülkede yaşayan insanların arasında bazı ayrıcalıklar yaşanabilir. Bu sorunları gidermek için vatandaşların hepsine eğitim sisteminden herhangi bir ayrıcalık yapılmaksızın yararlanmalarına, ulusal devletler üstlenmek zorunda kalmışlar. Yanı sıra dünyada ki tüm devletler vatandaşlara kaliteli ve belli bir düzeye kadar parasız 210 Sadık Ziba kelam, Mogademeyi Bar Engelabe Eslami [İslam Devrimi’ne Giriş], Tahran, Rozane Yayınevi, 1994, s. 107-108. 211 Muhammed Ali Seyyah, Khaterate Haj Sayyah veya Doreye Khof va Vahshat [Hacı Seyyah Hatıraları veya Korku ve Dehşet Dönemi], ed. Hamit Seyyah, Seyfullah Gulkar, 1. baskı, Tahran, İbn-i Sina Yayınevi, 1968, s. 175. 212 http://www.www.azadegi.com/link/2012/09/19/252040, Erişim Tarihi, 16. 02. 2013. 102 eğitim vermekle ödevlidirler. Bu eğitimin hangi dereceye kadar parasız olması farklı ülkelerde çeşitli mertebelere kadar düzenlenmiştir. Dünyada ki ülkelerin birçoğu bu alandaki niyetlerini İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ortaya koymuşlardır. Bu konu beyannamenin 26. maddesinde: “1Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlköğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. 2- Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. 3- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler” şeklinde beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi bu beyannamede eğitimin ilk ve temel safhalarına kadar parasız olmasına vurgulamıştır. Yanı sıra bu eğitimin her hangi bir ayrıcalık olmadan yapılmasını öngörmüştür. Şimdi bu yasaların gördükten sonra İran İslam Cumhuriyeti anayasasına inceleyeceğiz. İran İslam Cumhuriyeti anayasası insanların eğitim ve öğretimlerini farklı açılardan değerlendirmiştir. Bu konu anayasanın 30. maddesinde “devlet, eğitim ve öğretim imkanlarını parasız olarak ve orta öğrenim döneminin sonuna kadar bütün millet için sağlamakla ve yüksek öğrenim imkanlarını ülkenin kendine yeterliliği sınırına kadar geliştirmekle ödevlidir” ifadeleriyle yer almıştır. Görüldüğü gibi anayasada eğitim ve öğretimin parasız olduğunu belirtmiştir. Böylece Pehlevi dönemindeki sadece zenginlerin okuma geleneği bozmuş oldu. Yanı sıra bu kelimenin eklenmesi, eski rejimin siyasetleri sonucunun biri olarak fakirlik nedeniyle, İran’ın yoksun çocuklarının dersi bırakma ihtimalini büyük oranda azalttı. Anayasanın belirttiği gibi İslam hükümetinde eğitimi konusuna, devlet üstlenir. Önümüzdeki satırlarda bu konuyu inceleyeceğiz. Burada devletin hangi düzeye kadar eğitim vermesi önemlidir. İran İslam Cumhuriyeti’nde eğitimin yaygınlaştırılması devletin görevlerindendir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde eğitimin ilk ve temel safhalarına kadar yeterli bilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti anayasasına 103 bakıldığında devlet tarafından verilmesi gereken parasız eğitim düzeyini en az ortaokulla kadar belirlenmiştir. Bunların yanı sıra İran İslam Cumhuriyeti devleti yüksek öğrenim imkanlarını ülkenin kendine yeterliliği sınırına kadar geliştirmekle ödevli yapmıştır. Anayasanın bu maddesine bakıldığında parasız eğitim yüksek öğrenim de uygulanmamaktadır. Öte yandan devlet memleketin geleceğini düşünerek yüksek öğrenim [üniversite öğrenciliği] imkanlarını ülkenin kendine yeterliği sınırına kadar geliştirmekle görevlendirmiştir. Böylece İran’ın hassas ve hayati dallarında gençlerin maddi durumlardan dolayı dersi bırakma ve memleketin zor duruma düşme olanağını azaltmıştır. Yukarıda gelen satırlar İslam hükümetinin eğitim sistemine ne kadar önem verdiğini ortaya koymuş oluyor. Şimdi devletin eğitim konusuna nasıl yardım ettiğini ele alacağız. Kuran-ı Kerim’e bakıldığında ayetlerin birçoğunda ilim ve onun saygısından bahis edilmiştir. Bu saygı o kadar yüceliyor ki; Allah-ü Teala “Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına213” demekle kalem ve ondan doğan ilime ant içiyor. Yanı sıra Allah-ü Teala “…rabbim! İlmimi arttır” 214 demekle her zaman bu yolda Allah’tan yardım istemeyi emir etmiştir. Bu çerçevede İran İslam Cumhuriyeti Anayasası bu alanda ki sorumlu organı, devlet olarak tayin etmiştir. Bu konu anayasanın 3. maddesinin 3. fıkrasında “İran İslam Cumhuriyeti devleti…aşağıdaki hususlar için bütün imkanlarını kullanmakla görevlidir…3-her düzeyde herkese parasız öğrenim, eğitim ve beden eğitimi ile yüksek öğrenim imkanlarının yaygınlaştırılması…” cümleleriyle getirilmiştir. Bu madde de bu alandaki sorumlu merci devlet olarak tayin edilmiştir. Madde de herkese sözcüsü bu hakkın İran halkının tümüne eşit suretle verilmesine işaret etmiştir. Anayasanın 20. maddesine bakıldığında “milletin her ferdi kadın ve erkek olsun kanunun korunması açısından eşit durumdadırlar ve bütün insani, siyasi, iktisadi, içtimai ve kültürel haklardan…yararlanırlar” cümleleri eğitim hakkını da kapsamaktadır. 20. maddeye göre kadınlar da erkekler kadar, eğitim ve öğrenim hakkından yararlanacaklardır. Dolayısıyla İran halkı herhangi bir ayrıcalık olmaksızın eğitim hakkından yararlanacaklardır. Bunun yanı sıra Anayasanın 3. maddenin 9. bendinde “yersiz ayırım ve ayrıcalıkların kaldırılması ve herkes için maddi ve manevi her 213 214 Kalem 68/1. Tâhâ 20/114. 104 alanda adilane imkanların sağlanması” İslam hükümetinde eğitim fırsatlarının tüm vatandaşlar (hatta dini azınlıklara) eşit şekilde sağlamasını öngörmüştür. 2.2.14.1. Anayasada Eğitim Sisteminin Misyonu İran İslam Cumhuriyeti anayasasın eğitim fırsatlarını yaygınlaştırmak için yol haritasına belirtmiştir. Anayasanın 3. maddesinin 4. fıkrasında “Bilim, fen (teknik) , kültür ve İslami bilgilerin bütün alanlarda inceleme, araştırma ve yeni sonuçlara varma yeteneklerini, araştırma ve araştırıcıları teşvik merkezleri kurarak güçlendirme” İran hükümetinin görevlerindendir. Diğer ifadeyle araştırma merkezlerinin açılması vatandaşların kültürel konularda katkıda bulunmalarına yol açar. Bu doğrultuda öğrenciler ve bilim adamlarını motive etmek için gereken yasalar yürürlüğe girmiştir215. Anayasanın bu maddesini nasıl uygulanacağını, Kültür ve İslam Yoluna Yönlendirme Bakanlığı’nın Görevleri ve Hedefleri Yasası’nın 2. maddesinin 12. bendinde “İran İslam Cumhuriyeti’nin kültür alanında resmi siyasetlerinin yürütücüsü olarak Kültür ve İslam Yoluna Yönlendirme Bakanlığı…bütün alanlarda inceleme, araştırma ve yeni sonuçlara varma yeteneklerini İran ve İslam kültürü ve sanatlarına uygun şekilde [desteklemek amacıyla]; yazarlar, şairler ve sanatçıları teşvik ve himaye etmek, İslam dünyasının ulema, din adamları ve kültürel şahsiyetlerini tanıtmak, onları büyük tutmak [kutlamak] ve eserlerini yaymak ve bütün alanlarda kültürel ve sanatsal yetenekleri himaye etmekle, yükümlüdür” ifadelerini kullanarak belirtmiştir216. 2.2.14.2. Eğitim Sisteminde Eşitlik İlkesi İran İslam Cumhuriyeti yasalarına bakıldığında mutlaka adalet ve eşitlik ilkeleri gözüküyor. Şimdi İran’ın mevcut yasalarını inceleyerek bu alanda eşitliğin nasıl sağlanacağını göreceğiz. 215 Ayrıntılar için bkz: Hamit Ayeti, Huguge Afarineshhaye Fekri [Düşünceler Hukuku], Tahran, Hugugdan Yayınevi, 1997. 216 Ayrıntılar için bkz: http://press.farhang.gov.ir/rules-laws-fa.html, Erişim Tarihi 03. 10. 2012. 105 İran İslam Cumhuriyeti’nin 3. Gelişme Programı Yasası’nın 143 maddesine göre “devlet…eğitim ve öğretim alanları, eğitim tesisleri ve ulaştırma araçlarının hazırlamalarını öyle planlayacaktır ki; kırsal ve kentsel alanlar arasında ayrıcalıklar kalkıp ve öğrenciler ilk okuldan orta okul ve liseye kadar kolayca devam edebilme imkanları bulunabilsinler” 217 demekle İran İslam Cumhuriyetini herkesin eğitim sisteminden eşit bir şekilde yararlanması için kolaylık sağlamakla yükümlü etmiştir. İran’da yaşayan tüm öğrencilerin parasız eğitim almaları anayasanın diğer önemli ilkelerindendir. Öğrencilerin parasız eğitim almaları İslam hükümetinin yeni yasalarında da gözüküyor. Bu yasalar genellikle eğitim fırsatlarının eşitliği ve eğitim yoksunluluğun giderilmesi hakkındadır. Bu mevzuat 5 Senelik Gelişme 5. Programı Yasası’nın 19 maddesinde “Milli Eğitim Bakanlığı eğitim olanaklarını adilane sağlamak amacıyla cinsiyetin dağılımı ve bölgelerin ihtiyaçları özellikle yoksun bölgelerin öncülükleri başta olmak üzere uzaktan eğitim ve medya aracılığıyla öğretim ve yemek, gidiş ve geliş (seyahat) ve yatılı okulların masraflarını karşılamak için gereken işleri yapmakla ödevlidir”218 demekle milletin tüm fertlerine parasız eğitim ve öğretim imkanlarının eşit şekilde sağlanmasının yanı sıra bazı özel ve hayati ihtiyaçlar örneğin yemek, iletişim araçları vs. gidermek için gereken önlemler alınmıştır. Burada önemli olan mesele yatılı okulların parasız olmasıdır. Zira yoksun ve fakir çocukların sabah saatlerinde çalışma ihtimalini göz önünde bulunduran İslam hükümeti, onlara gece saatlerinde eğitim imkanı sağlamakla bir yandan vatandaşların eğitim ve öğretimlerine ne kadar önem verdiği diğer yandan ise yoksun tabakanın İslam hükümetinde ne kadar saygılı ve değerli olduğunu göstermiştir. 2.2.14.3. İran Yasalarında Çocuklar ve Gençlerin Eğitim Hakkı İslam hükümeti çocuklar ve gençlerin parasız eğitim haklarına son derece dikkat etmiştir. Bu alanda İslam hükümeti İran’ın fakir halkını düşünerek her şeyden önce tüm çocuklar ve gençlerin eğitimden yararlanma imkanını sağlamıştır. Bu 217 http://parliran.ir/uploads/ghanoon%203_6359.pdf, Erişim Tarihi 03.10.2012., s. 50-51. Kurallar ve Düzenlemelerin Gözden Geçirme ve Kodlama Ofisi, Ganune Barnameye 5 Saleye 5 Tosee, [5. Gelişme Programının 5. Yasası], tahran, Kurallar ve Düzenlemelerin Gözden Geçirme ve Kodlama Ofisinin Yayın Ofisi, Tahran, 2004, s. 5. 218 106 alanda ilk önce yasalarda parasız eğitim hakkı, daha sonra da İran’ın çocuklar ve gençlerin eğitimiyle ilgili yasaları inceleyeceğiz. 2.2.14.3.1. İİC Yasalarında Çocuklar ve Gençlerin Parasız Eğitim Hakkı Önce bunu bilmek gerekiyor ki anayasanın belirttiği gibi İslam hükümeti toplumun belli bir seviyeye kadar eğitmesiyle görevlendirmiştir. Bu konu İran’ın Çocukları ve Gençlerinin Eğitim Araçları ve Tesisleri Yasası’nın 5. Maddesine de “profesyonel eğitim ortaöğrenim döneminin sonuna kadar parasızdır” 219 demekle anayasanın belirttiği seviyeyi aynen getirmiştir. 2.2.14.3.2. İİC Yasalarında Çocukları Eğitimden Mahrum Eden Ebeveynlerin Sorumluluğu İran İslam Cumhuriyeti’nin yasaları çocukların eğitimini devletin uhdesine koyduktan sonra, anne ve babaları da bu alan da sorumlu tutmuştur. Bu sorumluluklar İran’ın Çocukları ve Gençlerinin Eğitim Araçları ve Tesisleri Yasası’nın 3. maddesinde “18 yaşından küçük olan çocukların ebeveyn veya yasal vasisi ilk okul bittikten sonra onları ortaokulda kayıt yaptırmakla ödevlidirler…maddi durumlarının iyi olmadığı takdirde, devlet…böyle gençlerin okula devam etmeleri için gereken imkanları sağlayacaktır…” şeklinde getirilmiştir. Böylece ilk önce anne, baba veya yasal vasi ve bunların parasız oldukları halde İslam devleti ülkenin çocukları ve gençlerinin eğitim imkanlarını sağlamakla yükümlüdürler. Dolayısıyla İslam hükümeti her halükarda çocukların ve gençlerin derse devam etmelerini istemektedir. İslam hükümeti bu konuda o kadar hassastır ki; bu görevi yapmayan vatandaşları cezalandırıyor. Bu konu İran’ın Çocukları ve Gençlerinin Eğitim Araçları ve Tesisleri Yasası’nın 4. maddesinde “18 yaşın altında olan ve yaşamının harçları kanunen uhdesine olan ebeveyn veya yasal vasinin maddi durumu yeterli olmasına rağmen çocuğun veya gencin…okumasını engellerse…mahkeme tarafından para cezası ve çocuğun ilgili okula kayıt yaptırmasına mahkum edilecektir. Mahkemenin kararına uymayan veya uyup yarıda tekrar eski suçu işleyen ebeveyn veya yasal vasi, 219 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/97114, Erişim Tarihi, 04. 10. 2012. 107 1 ila 3 sene hapis cezası ve çocuğun yaşam hazinelerini kabul etmek ve okula tekrar kayıt yaptırmasına mahkum edilecektir” ifadelerine yer vermiştir. Diğer bir ifadeyle İslam hükümeti bu ağır cezaları getirmekle ülkenin genelinde yaşayan gençlerin eğitim ve öğretimlerini garanti altına almıştır. İran İslam Cumhuriyeti’nin diğer yasalarına bakıldığında da eğitim ve öğrenim konusundaki ilgili kişilerin görevlerini yerine getirmedikleri hallerde onlara ceza tayin etmiştir. Bu konu Çocuklar ve Gençlerin Korunma Yasası’nın 6. maddesinde “çocukların herhangi bir şekilde hasar ve tacize uğratılmaları…fiziksel ve ruhsal salıklarını kasıtlı olarak dikkate alınmaması veya eğitim sürdürmelerini engellemek yasaktır. Bu suçu işleyen kişilere 3 ay 1 gün ila 6 ay hapis veya 10/000/000 Riyal (1000 TL) para cezası kesilecektir”220 demekle İslam hükümetinin çocukların eğitim ve öğrenimleri konusunda güçlü iradesini ortaya koymuştur. Bu satırlardan şu anlaşılıyor ki, İran İslam Cumhuriyeti çocuklar ve gençlerin eğitimleri için son derece dikkatlidir. 2.2.15. İİC Anayasasında Tutuklu Vatandaşların Hakları Anayasa diğer konu vatandaşların tutuklama konusudur. Dünya tarihine bakıldığında her bir zaman aydınlar, bilim adamları vs. farklı bahanelerle tutuklanmışlar. Bu tecrübeler yalnız bir zaman veya bir ülkeye ait değildir. Baskıcı rejimler her zaman keyfi tutuklamalarla temel hak ve özgürlükleri kısıtlamakla birlikte insanları hür yaşamaktan mahrum ediyorlar. Nitekim dünya devletleri bu yasa dışı suçun önlemesi için ilk adımları atmaya başladılar. Bunun için en uygun hareket İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yapıldı. Bu konu beyannamenin 9. maddesinde “Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulanamaz …” getirilmekle çok sayıda devlet tarafından kabul edilmiştir. Dünya çapında çok konuşulan bu konu her bir zaman İran tarihinin farklı aşamalarında gündeme gelmiştir İran’ın tarihine baktığımızda devletler bilim adamlarını tutuklayarak farklı düşünceleri bastırmaya çalışmışlardır. Yasadışı tutuklamaların oranı gitme-kalma 220 http://www.dadkhahi.net/law/Ghavanin/Ghavanin_Jazaee/Ghanoon_hemayat%20az%20kodakan.htm, Erişim Tarihi 04. 10. 2010. 108 mücadelesi veren devletler ve özellikle devrim döneminde arttır. İran’ın geçmişine bakıldığında yasadışı tutuklamaların uzun bir tarihi vardır. Meşrutiyet devrimine bakıldığında çok sayıda bilim adamları, yazarlar vb. devlet tarafından tutuklanarak uzun hapislere ve bazen de idam cezasına çarptırıldılar. Ne yazık ki bu suç meşrutiyet devrimiyle sınırlı kalmadı. Yeni dönemlerde aynı suç Pehlevi rejiminin tarafından tekrar yapıldı. Bu dönemlerde devrim ideologlarından olan Ali Şeriati, Ayetullah Murteza Mutahari vb. defalarca tutuklanıp veya sürgüne gönderildiler. İran halkının devrime yakınlaşmalarıyla birlikte yasa dışı tutuklanmaların artması göze batıyor. Maalesef İran halkı bu acı tecrübeyi Pehlevi döneminde halkın önünde olan dini liderler ve özellikle İmam Humeyni’nin tutuklanmasıyla yaşamış oldu. Böylece bu tecrübeleri tekrar yaşamamak için artık güçlü bir irade gerekiyordu. Devrimden hemen sonra bu konu İran İslam Cumhuriyeti anayasasında yerini aldı. Bu konu anayasanın 32. maddesinde “hiç kimse kanunun belirlediği hüküm ve usul dışında yakalanamaz. Tutuklama durumunda itham konusu delilleri de zikredilerek zaman geçirmeksizin yazılı olarak itham edilene bildirilmeli ve duyurmalıdır. En çok yirmi dört saat içinde ilk tutanakla, dosyası yetkili makamlara gönderilmeli ve yargılamanın en kısa bir zamanda başlaması sağlanmalıdır. Bu maddeyi aykırı davranan kanunun gereğince cezalandırılır” şeklinde yer almıştır. Şimdi bu maddeyle ilgili yasaları inceleyerek İslam hükümetinin bu maddedeki usulleri nasıl uygulandığını göreceğiz. 2.2.15.1. İran Yasalarında Tutuklama Kararı Anayasanın belirlediği gibi İnsanların tutuklanmaları kanunun belirttiği hüküm ve usullerle uygun şekilde yapılacaktır. Bu hüküm ve usuller genellikle Ceza Takip Yasası’nda bulunmaktadır. Her şeyden önce bunu belirtmek gerekiyor ki İslam hükümetinde her suç için tutuklanma kararı verilmez. Yani Ceza Takip Yasası’nda belirlenen suçların dışında yakalama ve tutuklamak kesinlikle yasaktır. Şimdi ilgili maddelere bakarak İslam hükümetinde hangi suçlara tutuklama kararının çıkacağını göreceğiz. 109 Tutuklanma gerektiren suçlar Ceza Takip Yasası’nın 35. maddesinde “aşağıdaki suçlarda bu…kanun ve onun fıkralarındaki kanıtlar ve delilerce, itham sanıklının göz altına alınması için yeterliyse, tutuklama kararının verilmesi gereklidir ve tutukluluk döneminin süresi o suçun en hafif cezasından [asgari cezasından] fazla olmamak kaydıyla tutuklama mahkemenin kararı verilene kadar devam edecektir: 1Adam öldürmek, adam kaçırmak, asit serpmek(kezzap), Muharip ve Müfsit-i Fil Arz [yeryüzünde sapkınlığı] yaymak, 2- Ölüm veya hapis cezası gerektiren suçları yapmak, 3- Eğer sanıklı kişi [aşağıda belirtilen suçlardan dolayı] bir kere kesin mahkumiyet veya iki kere ve daha fazla kesin olmayan mahkumiyeti bulunursa: hırsızlık, dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, emanette hiyanet etmek sahtecilik ve sahte belgeleri kullanmak, 4- Sanığın serbest bırakılması fesada yol açarsa, 5- Özel kanunlarda tayin edilen tüm suçların yapılması durumunda” demekle ilan edilmiştir. Bu madde gerçi tüm tutukluluk kararı verilecek olan suçları bildirmiş ama bazı kelimeleri hukukçular tarafından eleştirilmiştir. Bu arada 5. bentte yer alan fesat kelimesi büyük eleştirilere yol açmıştır. Zira bu kelimenin böyle geniş anlam kapsadığı, vatandaşın özgürlüğünü hakimin takdir yetkisine bağlaması anlamında gelir. Bu suçlarda hakim istediği zaman işlenen herhangi bir suçu fesada yol açmak potansiyeline sahip olması nedeniyle, tutuklama kararının verilmesi için yeterli bulabilir. Böylece insanların özgürlüğü ve hürriyeti hakimin görüşüne bağlanarak, vatandaşların bir çoğu bazı siyasi veya şahsi nedenlerle tutuklanma tehlikesi yaşayabilirler. Diğer bir ifadeyle bu kelime İran’ın ceza yapısında büyük tehlikeler ve olay çıkartan tutuklamalara sebep olabilir. Ama İslam hükümeti bu keyfi davranmaların önünü kapatmak için gereken tedbirleri almıştır. Şöyle ki tutuklama kararı çıkıp uygulanana kadar, çok sayıda Şii şeriatından anlayan yetkili makamların onayından geçiyor. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 33. maddesinde “tutukluluk kararı hakim tarafından verildikten sonra yerel yargı makamı veya onun yardımcısı tarafından onaylanacaktır. Bu karar 10 gün içinde temiz mahkemesinde tekrar şikayet edilebilir. Temiz mahkemesinin duruşması bu konuların incelenmesinde sıradan hariç şeklinde [beklenmeden ve acilen] yapılacaktır. Her halükarda sanıklının durumu en fazla 1 ay içinde belirlenmelidir ve tutuklamasının devam etmesi gerektiği zaman, hakim yukarıdaki yöntemleri tekrar 110 izlemek zorundadır” şeklinde beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi yetkili makamların denetlemesi insanların temel hak ve özgürlüklerinden olan serbestliğini koruyabilir. Ama hakkının ihlal edildiğinin görüşünde olan vatandaşlar temiz mahkemesine bile başvurabilirler. 2.2.15.2. İran Yasalarında Kanuni Tutuklamanın Süreci Tutuklanmaların kötü niyetle yapılmaması halde İran İslam Cumhuriyeti diğer mekanizmler de düşünmüştür. Bu ilkeler Ceza Takip Yasası’nın 37. maddesinde “tutuklanma kararların hepsi makul ve hakka uygun şekilde verilmelidir ve verilen [tutuklama kararın] metnin içinde yasal dokümanlar, deliller ve sanıklının itiraz [protesto] hakkı yerleştirilir. Her halükarda hakim 1 ay içinde deliller ve dokümanları zikir ederek tutukluluk kararını yenileyecek, aksi de sanıklı uygun bir kararla serbest bırakılacaktır” demekle beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi makul ve hakka uygun kelimelerin gelmesi ilgili makamın her zaman vatandaşların tutuklanmasında kanunlar ve maslahatı göz önünde bulundurması gerektiğini vurgulamıştır. Burada en önemli konu sanıklı kişinin itiraz hakkıdır. Maddeye göre sanıklı kişinin tutuklanma kararında, tutuklanmasının nedenleri ve yasal delillerinin getirilmesini zorunlu kılarak onun tutuklanmasının, yazılan maddelere uygun olmadığı takdirde en erken zamanda itiraz edebileceğini mümkün etmiştir. Bu maddenin devamında İslam hükümeti yine de vatandaşların serbest bırakılması için yeni kurallar getirmiştir. Görüldüğü gibi hakim sanıklı kişinin 1 ay tutuklanmasından itibaren ilgili dosyanı tekrar gözden geçirmek zorundadır. Gözden geçirmek sürecinde delilerinin yeterli olmadığı halde sanıklını serbest bırakmak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla 1 ay içinde sanıklı kişinin tazminat ödemesi veya toplumun hassasiyetinin azalması onun serbest bırakılmasını artık makul ve hakka uygun şekle çıkarır. 2.2.15.3. İslam Hükümetinde Hangi Suçlara Tutuklama Cezası Verilir? Burada vatandaşların tutuklanması hakkında diğer önemli konunun belirlenmesi gerekiyor. Şii fıkhında 2 tür hak bulunuyor: 1-Allahın Hakları 2-İnsanların Hakları. Bu çerçevede Allahın Hakkı kamuoyunu etkileyen suçlara denilmektedir. Bu suçlarda hiç kimsenin şikayetine gerek kalmadan savcı yetkisine göre soruşturmanı 111 başlatabilir. İnsanların Hakkında ilgili suçtan zarar gören vatandaşın direkt şikayette bulunması halinde mahkeme davanı takip edecektir221. Bu konunu anladıktan sonra Ceza Takip Yasası’nda ilgili maddeyi inceleyeceğiz. Bu yasanın 36. maddesinde “İnsanların Haklarıyla ilgili davalarda, suçtan zarar gören kişinin şikayet ettiği halde sanıklı tutuklanacaktır” ifadeleri yer almıştır. Bu madde ye göre İnsanların Haklarıyla ilgili davalarda suça kurban giden veya mali hasara maruz kalan kişi şikayet etmeden, mahkeme tutukluluk kararı veremez. Bu madde insanların hürriyetlerini yalnız şikayet edildikleri halde kısıtlanacağını belirterek İslam hükümetinde insanların hukuki taleplerine ne kadar saygı duyulduğunu göstermiştir. 2.2.15.4. İran Yasalarında Yasadışı Tutuklananların Hakları İran İslam Cumhuriyeti yasadışı tutuklanan insanların savunma hakkına da son derece hassasiyet göstermiştir. İslam hükümeti yasadışı tutuklanan vatandaşlara derhal savunma hakkı tanımakla birlikte bu hakka karşı çıkan yetkililere ceza tayin etmiştir. Bu yaptırımlar İslam Ceza Yasası’nın 572. maddesinde “bir kişi yasadışı göz altına alındığı zaman bu suçtan polis memurları veya adliye zabıtalarına şikayette bulunursa ve bunlar onun şikayetini göz ardı edip veya şikayeti yetkili makamlara ilerletmeyi ve gereken tedbirlerin alınmasını ispat edemezseler, kendi makamlarından ilelebet çıkartılıp ve 3 ila 5 seneye kadar devlet işlerinden dışlanacaklardır” şeklinde beyan edilerek İran İslam Cumhuriyeti hükümetinin insanların özgürlükleri ve serbestliğine ne kadar önem verdiğini göstermiştir. Böylece İslam hükümeti yapabileceği kadar vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinden olan serbestliklerini korumaya çalışmıştır. 2.2.15.5. İslam Hükümetinde Yasadışı Tutuklamanın Cezası Yukarıda gelen maddelerin yanı sıra İslam hükümeti vatandaşlara yasaların belirttiği yolların dışında tutuklama kararı çıkartana, hapse atana veya bu suça başka 221 Muhammed Aşuri, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası], II. cilt, 8. baskı, Tahran, Semt Yayınevi, 2004, s. 98-100. 112 yollarla yardım edenlere ağır cezalar vermiştir. İslam Ceza Yasası’nın 575. maddesinde “adli makam ve diğer kamu görevlileri yasaların belirlediği yolların dışında tutuklama, kovuşturma veya suç duyurusunda bulundukları de yargı makamından ilelebet çıkartılacak ve 5 seneye kadar devlet işlerinden dışlanacaktır” getirmekle bu suçun cezası belirtmiştir. İran’ın şimdiki hukukuna göre İnsanların yasadışı tutuklamalarında sadece tutuklayan kişi değil, bu işe yardım edenler de büyük suç işlemiş oluyorlar. Zira ev, hapis hane vb. yerler olmadan insanların hürriyetlerini kısıtlamak mümkün olamaz. İran İslam Cumhuriyeti bu suça yardım edenlere ağır ceza tayin etmiştir. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 573. maddesinde “cezaevlerin yetkili makamları ve ajanları her hangi bir kişiyi, yetkililer ve yetkili merciler tarafından verilmesi gereken belgeleri almaksızın, tutuklu unvanıyla kabul ettiklere durumda 2 ay ila 2 sene hapis cezasına mahkum edileceklerdir” ifadeleriyle yer almıştır. 2.2.15. Anayasada İkametgah Seçme Özgürlüğü Anayasada diğer konu insanların ikametgahlarının korunmasıdır. İnsanın yaşadığı yeri seçmek her kimin temel hakkı olarak bilinmektedir. Bu doğal hakka hiç devlet veya şahıs karşı çıkamaz. Bu hakkı insanlardan almak yalnız kanun çerçevesinde olabilir. Dünya çapında kabul edilen bu İlkeler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin farklı maddelerinde yer almıştır. Bu konu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 9. maddesinde “Hiç kimse keyfi olarak…sürülemez” şeklinde ve daha sonra 13. maddenin 1. bendinde “herkes herhangi bir devletin sınırları dahilinde serbestçe…yerleşme hakkına haizdir” şeklinde yer almıştır. yanı sıra 13. maddenin 2. Bendinde ise “Herkes, kendi memleketi de dahil, herhangi bir memleketi terk etmek ve memleketine dönmek hakkına haizdir” ifadelerini getirerek devletleri, ikametgah seçme konusunda nasıl davranacaklarını belirtmiştir. Şimdi İran İslam Cumhuriyeti’nin yasalarına bakarak bu konunu ele alacağız. İlk önce İslam hükümetinde ikametgah kelimesinin anlamına bakacağız. Bu kelimenin anlamı Medeni Yasa’nın 1002. maddesinde “ikametgah her kimsenin yaşadığı yer ve onun işlerinin önemli kısmın merkezidir. Kişinin yaşadığı yer ve 113 önemli işlerinin merkezi fark ettiği de onun işlerinin merkezi ikametgahı olarak kabul edilir. Tüzel kişilerin ikametgahı, onların operasyonlarını düzelten merkez olacaktır” ifadeleriyle İslam hükümetinde insanlar ve tüzel kişilerin ikametgahlarının hukuki statüsünü belirtmiştir. Söylemeye gerek yok ki bazı davranışlardan dolayı İkametgah seçme özgürlüğü engellenebilir. İslam hükümetinde bu hakkı engelleyen en bariz örnek sürgün cezasıdır. Şimdi İkametgah seçme özgürlüğünü engelleyen bu cezayı inceleyeceğiz. 2.2.15.1. İkametgah Seçme Özgürlüğünü Engelleyen Olan Sürgün Cezası Aslında sürgün cezası Şii mezhebinden kaynaklanan bir kavramdır. Bu ceza Şii şeriatında Nefyi Beled (şehir ve sivil toplumdan uzaklaştırma) şeklinde gelir 222. Bazı Şii hukukçulara göre sürgün etmek, birisini kasaba veya köyünden, ülkenin başka noktasına gönderilmesine denilir. Bu iş genellikle belli bir noktada kalmak veya belli bir noktalarda kalmamak zorunluluğuyla gözükmektedir223. İran İslam Cumhuriyeti’nin şimdiki hukuk düzeninde adı geçecek olan bazı suçlara sürgün cezası tayin edilmiştir. Genel olarak şeriatta tayin edilmeyen cezalar, kanun koyucunun takdir yetkisine bırakılır. Dolayısıyla meclis bazı suçlara kendi insiyatifleriyle sürgün cezası kesmiştir. Şii şeriatın da beli olmayan cezalara Ta’zir ve Önleyici Cezalar denilir. İlk önce bu kavramları İslam Ceza Yasası’nda geldiği gibi inceleyeceğiz. Ta’zir cezası İslam Ceza Yasası’nın 16. maddesinde “ta’ziri te’dib [disiplin] veya cazdır ki; miktarı ve türü şeriatta tayin edilmeyip hakimin yetkisine bırakılmıştır. Örneğin hapis, para cezası ve kırbaç…” ifadeleriyle tanıtılmıştır. Görüldüğü gibi burada cezanın tayin edilmesi hakime bırakılmıştır. Şimdi Ta’zir cezasını tanıdıktan sonra Önleyici Cezalar’ı tanımak gerekiyor. İslam Ceza Yasası’nın 17. maddesinde Önleyici Cezalar “te’dib veya cezadır ki; devlet tarafından hükümetin düzenlemeleri ve kanunlarını ihlal etme halinde, toplumun düzeni ve çıkarlarını korumak amacıyla düzenlenmiştir. Örneğin…belli yer veya yerlerde kalmak ya da belli yer veya yerleri terk etmek zorunluluğu” ifadeleriyle açıklanmıştır. Bu iki çeşit cezanın arasındaki en bariz fark Önleyici Cezaların hükümet tarafından tayin 222 Muhammed Moin, Farhange Moin [Farsça Sözlük], 3. baskı, Tahran, Serayeş Yayınevi, 2002, s. 436. Abbas İmani, Vaje Nameye Huguge Jaza [Ceza Hukuku Sözlüğü], 14. baskı, Tahran, Ganj-i Daneş Yayınevi, 2004, s. 243. 223 114 edilmesidir. Yanı sıra İslam hükümetinde önleyici cezalar toplumun düzeni ve çıkarlarını korumak niyetiyle koyulan yasaların çiğnenmesi halinde uygulanacaktır. Halbuki Ta’zir cezaları diğer cezaların yetersizliğe uğradığı zaman, onların tamamlayıcısı olarak uygulanırlar. Ama genel olarak İran’ın hakimleri bu iki kavramı eş anlamda algılayarak her ikisini de kullanmaya çalışıyorlar. Gerçi bu algılamalar yasaların açıklamasında bulunmuyor ancak ta’zir ve önleyici cezalar İslam Ceza Yasası’nın bazı maddelerinde birbirlerinin yanında gelerek eş anlamda kullanılmıştırlar224. Bu konulara girmeden önce İslam hükümetinde sürgün cezasının ne zaman uygulandığı bilmek gerekiyor. Bu soru İslam Ceza Yasası’nın 20. maddesinde “suç ve suçlunun özelliklerine göre belli bir süre için sosyal hakların bazıları veya hepsinden mahrum kalmak, belli noktalarda ikamet etmek veya belli yerleri terk etmek zorunluluğu…” şeklinde yanıt verilmiştir. Burada suç ve suçlunun özelliklerinin belli olmadığı yargının tarafsızlığını biraz da olsa tehlikeye düşürebilir. Unutmamalıdır ki sürgüne göndermek suç işleme alışkanlığı olan insanlar için de uygulanabilir. Bu konunu önümüzdeki satırlarda ele alacağız. 2.2.15.2. İslam Ceza Yasası’nda Sürgün Cezası Şii fıkhınca İslam cezaları had, kısas, diyet, ta’zir ve önleyici cezalar olarak tayin edilmiştir. Sürgüne göndermek bazen Had bazen de ta’zir veya önleyici cezalar olarak uygulanır. Ama sürgüne göndermek bazen ta’zir ve önleyici cezaların tamamlayıcısı olarak da uygulanmaktadır. Yukarıdada da görüldüğü gibi ta’zir ve önleyici cezalar eş anlamda da kullanılmıştır. Şimdi bu mukaddimeyle Şii fıkhında tayin edilen suçlarda sürgün cezasının yansımalarını dikkatle inceleyeceğiz225. 224 Ayrıntılar İçin bkz: Hüseyin Mehr Pour, “Sargozashte Tazirat: Negahi Be Seyre Ganuniye Tazirat Dar Jumhuriye Eslamiye İran”, “Ta’zir’atın Özgeçmişi: İran İslam Cumhuriyeti’nde Ta’zir’atın Yasama Sürecine Bir Bakış” , Avukatlar Birliği’nin Dergisi, Sayı 148-149, 1990, s. 13-67. 225 Ayrıntılar için bkz: http://www.pajoohe.com/fa/index.php?Page=definition&UID=36466, Erişim Tarihi, 16. 02. 2013. 115 2.2.15.2.1. Had Cezası Olarak Sürgün Etmek İslam’da Had cezalarının önemli olduğu için ilk önce bu tip cezaların sürgüne gönderilmede nasıl etkili olduklarını inceleyeceğiz. İslam Ceza Yasası’nda Had cezası gerektiren suçlar için, sürgüne göndermek asıl ceza olarak tayin edilmiştir. Bu tür cezalar İslam Ceza Yasası’nın çeşitli maddelerinde bulunmaktadır. Örneğin evli erkek zina yaptığı zaman sürgüne gönderilir. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 87. maddesinde “evlenen erkek karısıyla ilişkiye girmeden önce zina yaparsa, kırbaç Had’inden sonra [en az 75 kırbaç] kafası tıraşlanıp ve 1 sene sürgüne gönderilecektir” ifadeleriyle yer almıştır226. Diğer örnek muharibe suçundadır. Muharibe İslam Ceza Yasası’nın 183. maddesinde “herkes insanlarda dehşet veya korku yaratmak için veya özgürlük ve güvenliklerini tehlikeye düşürmek amacıyla silah kullanmaya teşebbüs ederse Muharip ve Müfsit-i Fil Arz (yeryüzünde sapkınlığı yaymış) olacaktır”. Bu kavramın anlamını öğrendikten sonra cezasını inceleyeceğiz. Bu suçun cezası İslam Ceza Yasası’nın 190. maddesinde “Muharip ve Müfsit-i Fil Arz’ın Had cezası aşağıda belirlenen cezaların birisi olacaktır: 1- Öldürmek 2-İdam, 3- İlk önce sağ eli ve sonradan sol bacağının kesilmesi, 4- Nefy-i Beled (sürgüne göndermek)”*. Görüldüğü gibi yukarıda gelen suçlarda sürgüne göndermek asıl ceza olarak tayin edilmiştir. Nitekim bu suçlarda hakimin tayin ettiği ceza kanuna mutabık olacaktır. Dolayısıyla hakim verdiği kararlarda vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini ayak altına koyarak onları sürgüne gönderemez. Ama bazı durumlarda hakimin kolayca sürgüne gönderme tehlikesi vardır227. 2.2.15.2.2. Önleyici Ceza Olarak Sürgün Etmek İslam hükümetinde bazen sürgüne göndermek Önleyici ceza olarak tayin edilmiştir. Burada ilgili maddeyi tekrar getirerek onu daha detaylı olarak ele alacağız. İslam Ceza Yasası’nın 17. maddesinde Önleyici Cezalar “te’dib veya cezadır ki; devlet tarafından hükümetin düzenlemeleri ve kanunlarını ihlal etme halinde 226 Ayrıntılar İçin bkz: Mehdi Nane Kar, Efsade Fel Arz Dar Fegh va Huguge Mozue [Hukuk ve Şimdiki Yasalarda Müfsit-i Fil Arz Konuları], Tahran, Mursel Yayınevi, 1999. *İsalm Düşüncesinde Müçtehitler Tarafından Muharibe Suçu İçin Çeşitli Cezalar Öngörülmüştür. Bu Cezaların Ayrıntıları İçin bkz: http://www.hawzah.net/fa/article/articleview/85967, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. 227 Ayrıntılar İçin bkz: Muhammed Cafer Habib Zade, Moharebe va Efsade Fel Arz [Muharip ve Müfsit-i Fil Arz Suçunu İncelemek], Tahran, Keyhan Basımevi, 1992. 116 toplumun düzeni ve çıkarlarını korumak amacıyla düzenlenmiştir. Örneğin hapis, para cezası, işyerinin kapatılması, iş ruhsatının alınması, sosyal haklardan mahrum edilmesi veya belli yer veya yerlerde kalmak ya da belli yer veya yerleri terk etmek zorunluluğu” şeklinde tarif edilmiştir. Burada hakim istediği zaman sürgün cezasını uygulayabilir. Dolayısıyla hakim sürgün cezasını uygulamak için belli bir sınırı olamadığından dolayı bu alanda keyfi davranabileceği eleştirilere yol açabilir. 2.2.15.2.3. Ta’zir ve Önleyici Cezaların Tamamlayıcısı Olarak Sürgün Etmek İran İslam Cumhuriyeti yasalarında sürgün etmek bazen Ta’zir ve Önleyici Cezaların tamamlayıcısı olarak da tayin edilmiştir. Örneğin İslam Ceza Yasası’nın 19. maddesinde “mahkeme birinin kasıtlı bir suç işlediği zaman onu Ta’zir veya Önleyici Cezalara mahkum etmesinin yanı sıra bu cezaları tamamlamak amacıyla sanıklı kişini sosyal haklardan yoksun ve aynı zamanda belli nokta veya noktalarda kalmaktan men veya belli yerde kalmaya [sürgün] mecbur edebilir” ifadelerini kullanarak bir yandan Ta’zir ve Önleyici Cezaların pek farklı olmadıklarını göstererek diğer yandan cezaların yetmediği zaman, sürgün etmeni tamamlayıcı ceza olarak tayin etmiştir228. Görüldüğü gibi bu madde de yasa koyan kurumca, kasıtlı suç işleyen kişiye yasada geçen cezalar yetmeyebilir. Nitekim hakim asıl cezaların yanı sıra diğer cezalar örneğin sürgüne göndermeyi de uygulayabilir. Bu madde de yine de belli kriterlerin yer almadığı için hakim istediği zaman tayin edilen cezaları yetersiz teşhis edebilir. Bu konu sanıklı kişinin ikametgah seçme özgürlüğüne zarar verebilir229. 2.2.15.2.4. Alışkanlık Haline Gelen Suçlular İçin Sürgün Cezası Burada diğer konu topluma tehlike yaratan insanlar problemidir. Yukarıda dediğimiz gibi İslam hükümeti tehlikeli insanlar için de bazı cezaları öngörmüştür. Bu tür cezalar bir nevi Önleyici Cezalar olarak adlandırılabilir. İslam hükümetinde devlet, alışkanlık haline gelen suçlular (tehlike potansiyeline sahip olan suçlular) veya kötü 228 Ayrıntılar İçin bkz: Hadi Marefat, “Mabahesi Darbareye Tazirat”, “ta’zir’at hakkında tartışmak”, Avukatlar Birliği’nin Dergisi, Sayı 146-147, 1990, s. 33-72. 229 Ayrıntılar İçin bkz: İrec Golduziyan, Bayestehaye Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku Mevzuatı], Tahran, Mizan Yayınevi, 1999. 117 niyetli insanları için hazırlanan merkezler ve enstitüler da sürgün cezası uygulamaktadır230. Bu merkezde sürgüne gönderilen kişiler bir dizi yasalara tabi olmak zorundadırlar. İran İslam Cumhuriyeti yasalarına göre bu merkezlerde sürgün edilen kişi serbestçe gezmek, dolaşmak, irtibat kurmak vs. men edilmiştir. Bu yasaklamalar ve önlemler Suçtan Korunma Yasası’nın 5. maddesinde “sürgüne gönderilen kişi özel elbiseler giyecek ve enstitü tarafından belli yemekler alacaktır. Sürgüne gönderilen kişi ilgili merkez veya enstitü velilerinin denetiminde olan durumların dışında hiç kimse ile irtibata geçemez. Bu kişiler onlara tayin edilen işleri yapmak mecburiyetindedirler. Sürgüne gönderilen kişiler genel olarak geceleri hücrelerinde tek başına kalmak zorundadır ” 231 ifadeleriyle belirlenmiştir. Bu madde de bazı durumlar Örneğin sürülen kişinin irtibatının kısıtlanması eleştirilebilir. Bilindiği gibi diğer insanlarla serbestçe iletişime geçmek ve bilgileri paylaşmak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde geçtiği gibi her insanın doğal hakkıdır. Bu hakkın böyle bir zor durumlarda sınırlanması İslam hükümetinin eleştirilmesine yol açabilir. Yanı sıra bu hakkın kısıtlanma sınırlarının belli olmaması tehlikenin oranını arttırır. Zira ilgili merkezler ve enstitülerde bu hakkın hangi koşullarda, ne kadar kısıtlanacağının belli olmaması, yetkili makamların yasal güçlerinden suiistimal etmelerine müncer olabilir. Bu maddede eleştirilebilir diğer konu sürülen kişinin tayin edilen işleri yapmak mecburiyetinde olmasıdır. Bu karanlık kavramlara bayağı eleştiriler getirilebilir. Örneğin adı geçen İşlerin hafta içi günlerin hangi saatinde yapılacağı, kaç saat yapılacağı, özellikle işin türünün belli olmaması, işin sürülen kişinin haysiyetine aşağılayıcı olup olmayacağı vs. eleştirilebilir. Öte yandan anayasanın maddesinde belirlendiği gibi sürülen kişi bu işi yapmak mecburiyetinde olacaktır. Halbuki bu kavram anayasanın 22. maddesine de yer alan “insanların haysiyeti…taarruzdan masundur” cümlesiyle bağdaşmamaktadır. Yanı sürülen kişi istemediği halde bile verilen işi bitirmek zorunda olacaktır. Maalesef bu konu da anayasanın diğer maddesiyle tearuzdadır. Zorunlu iş yaptırmak yukarıda da incelediğimiz gibi İran 230 Muhammed Ali Erdebil’i, Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku], II.cilt, 5. baskı, Tahran, Mizan Yayınevi, 2002, s. 135-142. 231 http://www.dastour.ir/brows/?lid=, Erişim Tarihi 06. 10. 2012. 118 İslam Cumhuriyeti anayasasının 28. maddesinde yer alan “herkes eğilimine göre…bir meslek seçebilir” cümlesiyle ters düşmektedir. Öte yandan belli yemeklerin hangi çeşitlerden oldukları, kalitelerinin ne derece de olduğu ve belli elbiselerin zorunlu giydirilmesi, sürgünde olan kişilere uygun bir biçimde ve her şeyden önemli olan, bu yiyecek, içecek ve elbiselerin temiz olup olmadığı bu maddedeki problemleri daha da arttırıyor. Zira Adalet Bakanlığı ve Milli Emniyet Şurasının işbirliğiyle sürgüne gönderilecek kişilerin yerleri İran’ın farklı bölgelerinde yer alan 48 şehir olarak tayin edilmiştir. Bu 48 şehir İran’ın büyük coğrafyasında donanım, hava durumu ve başka açılardan en zor koşullar altında yer alan kentlerdendirler. Şimdi işlerin hangi koşullar altında yapılacak olması, yemeklerin bu olağan üstü kötü durumlarda vatandaşların sağlıklarını tehlikeye salması ve elbiselerin sıcak veya soğuk havalarda sürgüne gönderilen kişilerin sağlığını tehlikeye düşürüp düşürmeyeceği merak konusu olabilir. Bu konular yargı gücünün yetkili organları tarafından çıkan kararlarla belirlenmiştir232. 2.2.15.2.5. Sürgün Yerinden Çıkmanın Cezası İran İslam Cumhuriyeti’nin şimdiki yasalarına göre sürgün edilen kişinin tayin bölgelerden çıkması suç olarak sayılıyor. Bu suç İslam Ceza Yasası’nın 20. maddesinin “sürgün edilen kişi…verilen kararın icra edilmesinin esnasında yerini terk edip veya yasak noktalara geri dönerse, mahkeme hükmü icra eden kurumun önerisiyle, bu cezanı para cezası veya hapse dönüştürebilir”. Böylece İslam hükümeti sürgüne gönderilen vatandaşların tekrar olay yaratma imkanlarının önünü kesmiştir. 2.2.15.2.6. Sürgün Edilen Vatandaşın Hakları Bu maddenin son kısmında sürgüne gönderilen kişinin hukukundan bahis edeceğiz. İslam hükümeti sürgüne gönderilen vatandaşı toplumun bir parçası bilerek, onu her zaman kendi toplumuna dönmesi için hazır tutmaya çalışıyor. Zira sürgüne gönderilen kişi çalışmadığı de iş ve ondan alan deneyimleri unutarak bu geçici süreden sonra iş bulmak ve para kazanmak için tekrar suç işleyebilir. Nitekim İslam 232 http://dadazmoon.ir/?p=51#more-51, Erişim Tarihi 16. 10. 2012. 119 hükümeti bu sorunu gidermeye çalışmıştır. Bu konu İslam hükümeti yasasında “sürgün edilen kişilerin belli ve uygun bir iş ve meslek bulmaları kanun ve yönetmeliklere tabi olduğu sürece serbesttir” şeklinde beyan edilmiştir. Böylece sürgün gönderilen kişi bu müddette yeni işler öğrenerek, serbest bırakıldıktan sonra artık sürgün gönderilmesine sebep olan işlerden uzak duracaktır. İncelemesi gereken diğer hak sürgüne edilen kişilerin izin alma hakkıdır. Yukarıda da görüldüğü gibi sürgün edilen vatandaş belli noktalardan çıkıp veya onlara girerse cezalandırılacaktır. Ama bazı özel durumlarda suçlunun bu bölgelerden çıkıp diğer yasak bölgelere gitmesi gerekebilir. Bu problemleri aşmak için İslam hükümeti sürgüne gönderilen kişilere izin hakkı tanımıştır. Bu konu Ceza Takip Yasası Tüzüğü’nün 16. maddesinde “hükmü veren mahkeme suçlunun talebi üzerine ve kanuna uygun olduğu zaman, kendi teşhisi ve kararına göre yeterli müddetçe izin verebilir” ifadeleriyle beyan edilmiştir. Bu maddede izin verilmesini mahkemelerin teşhisi ve kararına bağlanmak bu hayati hakkı tehlikeye düşürebilir. Öte yandan izin müddetinin mahkemeye bırakılması çok yararlı olabilir. Zira İslam mahkemeleri adil hakimlerden oluştuğu için sürgüne gönderilen vatandaşların durumlarını göz önünde bulundurarak, hiçbir sınır olmadan onlara uygun müddetçe izin vereceklerdir. 2.2.15.2.7. İİC’ de Sürgün Edilen Kadınlar ve Çocukların Durumu Burada sürgün cezanın kadın ve küçük çocukla hakkında nasıl uygulandığına göz atacağız. İslam hükümeti her zaman kadınlara esnek davranıyor. Bu davranışlar sürgün gibi ağır cezalarda bile gözükmektedir. Bilindiği gibi yeni dünyaya gelen çocuk her zamandan fazla annesine ihtiyaç duyar. İran İslam Cumhuriyeti bu gerçeği göz önüne alarak, sürgün cezaya çarptırılan anneleri çocuklarından uzak tutmamak için gereken tedbirleri almıştır. Bu tedbirler Ceza Takip Yasası’nın 296. maddesinde “hapis veya sürgün cezasına çarptırılan annenin süt emen çocuğu ondan ayrılmaz, ancak [çocuk] annenin rızasıyla babası veya diğer yakınlarına verebilir” şeklinde yer almıştır. Böylece İslam hükümeti çocuğun tek başına büyümesi ve bu yoldan doğan muhtemel tehlikeleri de aşmış olur. 120 2.2.15.2.8. İslam Hükümetinde Sürgün Cezasının Sona Ermesi İslam hükümeti yasalarında Sürgün cezasının hukuki durumunu incelemenin sonucunda, sürgün edilen kişilerin bu cezadan nasıl kurtula bileceklerini inceleyeceğiz. Bu soruya en basit cevap; sürgün süresinin sonunu beklemektir. Ama İslam hükümeti insanların daha erken özgürlüklerine kavuşmaları için alternatif yollar da öngörmüştür. Bu önemli konu İslam Ceza Yasası’nın 194. maddesinde “sürgün dönemi tövbe etme halinde bile en az bir sene olacaktır. Bu durum tövbe etmediği sürece devam edecektir” şeklinde beyan edilmiştir 233 . Bu madde de 2 konu çok önemlidir: 1-Sürgün cezasının müddeti en az 1 sene tayin edilmiştir 2- İran İslam Cumhuriyeti’nde sürgüne gönderilen kişi bir sene cezasını çektikten sonra, tövbe ederek sürgünden kurtulabilecektir. Bu konu İslam hükümetinde insanların temel hak ve özgürlüklerinin saygıya sahip olduklarını gösteriyor234. 2.2.16. Anayasada Hak Arama Özgürlüğü (Hukuki Haklar) İslam anayasasında diğer konu vatandaşların mahkemeye başvurma hakkıdır. Demokratik toplumlarda vatandaşlar devlet ve diğer organlar veya insanların yasadışı davranışların önünde yalnız bırakmamalıdırlar. Vatandaşın hakkının çiğnenmesi zaman adil mahkemelere başvurarak hakkını arması her insanın kayıtsız ve şartsız hakkıdır. İlgili mahkemeler şikayetçi olan kişinin dil, ırkı, renk, milliyeti, vb. etkenlere bakmaksızın davanı adilane ve kamuoyuna açık şekilde bakmakla yükümlüdür. Dünya çapında kabul edilen bu ilkeler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 10. maddesinde “Herkes haklarının, vecibelerinin, veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde, tam bir eşitlikle, davanın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir” ifadeleriyle yer almıştır. Bu ilkeler zaman sürecinde çok sayıda ülkenin yasalarına girmiştir. İran’ın milleti Pehlevi rejiminden çeken haksızlıklar ve zulümler nedeniyle yerel, bağımsız ve 233 http://www.rasekhoon.net/article/show/649356, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. Tövbe İslam Hukukunda, cezaların birçoğunun önünü kesebilir. Tövbe ve İslam Hukukundaki etkileri için bkz: http://www.daneshju.ir/forum/sitemap/t-158784.html, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. 234 121 tarafsız bir mahkemenin olmasını arzu edermişler. Eski devletlerde genellikle mahkemeler siyasi gücün etkisi altında kurularak davacı hakkına kavuşamıyordu. Yanı sıra Pehlevi rejimin mahkemelerinde hakimlerin devlet tarafından seçilmeleri, çeşitli mezhepler arasındaki faklıkların etkili olması, davacıların yüksek makamlara bağlı olup olmamaları vb. etkenler, verilen kararların tarafsızlığını mutlaka zedeliyordu. Ama İran İslam Devrimi’nden sonra milletin tümü artık yargılamalarda eşit sayılmalarını talep ediyordular. Milletin bu hak talebi İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 34. maddesinde “hakkını arama her ferdin tartışılmaz hakkıdır ve herkes hakkını arama amacı ile yetkili mahkemelere başvurabilir. Milletin her ferdinin mahkemelere başvurma imkanı bulunmalıdır. Hiç kimsenin kanun gereğince başvurma hakkını haiz bulunduğu mahkemeye başvurması engellenemez” ifadeleriyle beyan edilmiştir. Şimdi bu maddenin farklı kısımlarını İslam hükümetindeki mevcut yasalara göre değerlendireceğiz. İlk önce İslam hükümetinin yargılama konusuna bakış açısını bilmek gerekiyor. İslam hareket çizgisi içinde insanların haklarını korumakla ilişkili olan ve İslam ümmeti içinde yer belirebilecek sapmaların önlenmesi amacını güden yargı sorunu hayati bir iştir. Bu sebeple İslami adalet dayanan ve adil ve dinin incelikli ilkelerini bilen hakimlerden oluşan bir yargı düzeninin kurulması öngörülmüştür. Bu düzenin İslami öğretiye bağlı olmasındaki dikkat ve temel duyarlılık dolayısı ile türlü sağlıksız bağlantı ve ilişkilerden uzakta olması gerekir 235 . Görüldüğü gibi İslam hükümeti yargılamaktan yalnız İslami toplumu sağlıklı tutmaya çalışıyor. Dolayısı ile insanların arasında herhangi bir fark olmadan toplumdaki tüm vatandaşların adalet içinde yaşamaları İslam hükümetinin ödevidir. İslam öğretileri her zaman hükümetleri adaletli davranmaya davet etmiştir. Bu konu Kuran-ı Kerim’de “...insanlar arasında hükmettiğinizde adalet ile hükmedin...” 236 şeklinde beyan edilmiştir. Bu konulardan sonara İran İslam Cumhuriyeti’nin bu alandaki maddelerini inceleyeceğiz. İlk önce bunu belirtmek gerekiyor ki İran İslam Cumhuriyeti anayasasının farklı maddelerine bakıldığında halkın eşit olduğu görülmektedir. Bu eşitlik hukuki haklar açısından bile riayet edilmiştir. Örneğin anayasanın 3. maddesinin 9. bendinde “İran İslam Cumhuriyeti devleti…aşağıdaki hususlar için bütün imkanlarını kullanmakla 235 236 Cihangir, Ganune Asasiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], s. 18. Nisa 4/58. 122 görevlidir:…3-yersiz ayrım ve ayrıcalıkların kaldırılması ve herkes için maddi ve manevi her alanda adilane imkanların sağlanması” demekle her alanda beraberliğin sağlanacağı için emek harcayacağını söylemiştir. Ayrım ve ayrıcalıkların kaldırılma terimi Pehlevi rejiminin mahkemelerinde vatandaşların hakkında farklı hukuki statülerin uygulandıkları neticesinde yer almıştır. Bu maddede tüm vatandaşların mahkemelere başvurma hakkına sahip olacaklarını yönünde çok bariz bir cümleye rastlamaktayız. Anayasanın 3. maddesinin 14. bendinde “kadın ve erkek her ferdin her ferdin her yönden haklarının sağlanması, herkese adilane yargı güvenliğinin kurulması ve herkesin kanun karşısında eşitliğini” de İslam hükümetinin ödevlerinden saymıştır. Görüldüğü gibi İran halkının hepsi kadın ve erkek olmasını düşünülmeden ve herhangi bir ayrıcalık olmadan ilgili davada yetkili mahkemeye başvurma hakkı verilmiştir. Bu davalara her açıdan adilane şekilde bakılacaktır. Yanı sıra adil mahkemeye başvuran kişiler, yargılamanın süreci ve sonucundan endişelenmeden adilane yargılama ilkelerine uygun bir kararın çıkmasını bekleyebilirler. Zira vatandaşların hepsinin makamı, ilişkileri vb. ayrıcalıkları etken olmadan kanun önünde eşit sayılacaklardır. Anayasanın belirttiği gibi İslam hükümeti milletin her ferdinin mahkemelere başvurma imkanını sağlamakla ödevlidir. Yukarıda gelen hedefler doğrultusunda İran İslam Cumhuriyeti yargı organı kurulmuştur. Bu organın hedeflerine bakıldığında İslam hükümetinde, adil mahkemelerin nasıl kurulacağı ve hangi hizmetleri vereceğini göreceğiz. İran’ın yargı gücünün görevleri İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 156. maddesinde “Yargı gücü, ferdi ve içtimai hakların destekçisi, adaleti gerçekleştirme konusunda sorumlu ve aşağıdaki ödevleri üstlenmiş olan bağımsız bir güçtür: 1Yakınmalar, tecavüzler ve şikayetleri inceleyip bu konuda hüküm verme davaların çözüme bağlanması ve husumetlerin giderilmesi…2- Kamu haklarının tekrar düzenlenip canlandırılması ve adaletin ve meşru hürriyetlerin yaygınlaştırılması 3Kanunların iyi bir şekilde yürütülmesin nezaret 4- Suçun ortaya çıkarılması, suçlunun izlenerek cezalandırılması, İslam Ceza kurallarının yürütülmesi 5- Suç işlemesinin önlenmesi ve suçlunun ıslahı için gerekli tedbirlerin alınması” demekle beyan edilmiştir. 123 Bu madde de yargı gücünü ferdi ve içtimai hakların destekçisi ve adaleti gerçekleştirme konusunda sorumlu bilerek, ülkede yaşayan tüm insanların mahkemelere başvurma imkanlarını sağlamıştı. Yanı sıra İslam hükümetinin yargı organını adaletin gerçekleştiricisi tanıtarak, milletin tüm fertlerine adaletli davranılacaklarında emin etmiştir. Özellikle maddenin 2. bendinde “Kamu haklarının tekrar düzenlenip canlandırılması ve adaletin ve meşru hürriyetlerin yaygınlaştırılması” cümlesini getirerek artık milletin tüm fertlerinin mahkemelere başvurmalarına eşit hakka sahip olduklarına bildirtmiştir. Bu maddenin diğer bentlerine ve özellikle 3. bendine bakıldığında insanların hepsini kanun önünde eşit bilerek herhangi bir hukuki işlemlerinin serbestçe yapmalarını sağlamıştır. Zira Yargı Organı Bu madde ve diğer ilgili maddelerin doğru yapılmaları için mutlaka nezaret edecektir. 2.2.16.1. Anayasa Hükmünün Diğer Yasalara Yansıması Şimdi anayasada ki bu maddenin diğer yasalara nasıl yansıdığını inceleyeceğiz. Anayasanın 57 maddesinin belirttiği gibi milletin her ferdinin bu mahkemelere başvurma imkanı bulunmalıdır. Şimdi bu maddede geçen hükümler ve genlikle İran’da bulunan hukuki hakları inceleyeceğiz. 2.2.16.1.1. Şikayet Hakkı (Dilekçe Hakkı) Ceza Takip Yasası’nın 68. maddesine göre “şikayet soruşturmanın başlaması için yeterlidir. Mahkeme bunu yapmaktan [şikayete bakmaktan] imtina edemez (kaçınamaz)” demekle vatandaşların şikayetlerini hukuki sürecin başlaması için yeterli bulmuştur. Burada önemli olan şey sözlü şikayetlerin kabul edilmesidir. Zira bir suça kurban geden kişi veya onun akrabaları bazı özel koşullar altında yazılı şikayet veremezler. Burada İslam hükümeti zarar gören kişilerin haklarını riayet etmek için onların sözlü şikayetlerini de kabul ediyor. Dolayısıyla İslam hükümetinde vatandaşların şikayetinin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Zira bir basit şikayetten ötürü bir insanın bazı özgürlükleri bile kısıtlanabilir. Bu tehlikelere rağmen İslam hükümeti her zaman vatandaşların şikayet etme haklarını korumaya çalışmıştır. Bu doğrultuda İslam hükümetinin hakimler ve savcıları 24 saat içinde vatandaşların şikayetlerine bakmak zorundadırlar. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 71. maddesinde 124 “hakimler ve adliye zabıtaları tüm yazılı ve sözlü şikayetleri her zaman kabul etmek zorundadırlar…” ifadeleriyle beyan edilmiştir. İslam hükümeti vatandaşların hakkına o kadar önem veriyor ki; suçtan zarar gören kişinin şikayet etmediği, şikayetini geri çektiği vb. durumlarda onların haklarını aramaya devam ediyor. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 70. maddesinde “dava açan kişi, sanıklının belirleyemezse, şikayet için yeterli gerekçeler bulamıyorsa veya dava açan kişi şikayetini geri çekip ama ilgili suç affedilmez cinayetler kategorisinden olursa, mahkeme gerekli araştırmaları yapacaktır” demekle bazı önemli suçlarda yeterli delil veya sanıklının bulunmadığı de bile davanın peşini bırakmıyor. Zira vatandaşların şikayetinden çekilme halinde diğer insanların hakkı da tehlikeye düşebilir. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti yalnız şikayet eden kişinin hakkının aranmasıyla kalmayıp, diğer vatandaşlarında bu cinayetlerden [dolaylı olarak] hasar gördükleri için onların haklarını canlandırmak doğrultusunda savcı aracılığıyla gereken işlere yapı verir. Bu konular o kadar önemlidir ki bazı durumlarda şikayetçinin olmaması veya şikayetçinin belli olmadığı halde bile İslam hükümeti insanların kakını savunmak için soruşturma açar. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 67. maddesinde “rapor veren veya suçtan haber veren kişinin kimliği belli olmadığı durumda soruşturma başlatılmayacaktır. Ancak kamu düzenini bozan veya güvenliğe aykırı olan önemli suçlar veya hakimin kanaatine göre yargılamaları için yeterli kanıt bulunduğu halde [soruşturma başlaştırılacaktır]” şeklinde beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi sırf bir rapor mahkemenin soruşturma açması için yeterli olamaz. Öte yandan kamu düzeni ve güvenliğe aykırı olan suçlar geniş bir muhteva içerdiklerinden dolayı hakimin ufak bir şüphesi olduğu zaman soruşturmanın açılması için yeterli olabilir. Dolayısıyla İslam hükümeti vatandaşların güvenliklerini temin etmek için şikayetçi olmadığı durumlarda bile soruşturma açabilir. İran İslam Cumhuriyeti şikayet etmeni her kimsenin hakkı ilan ederek, bu hakkını kullanmak isteyen kişinin ilgili mahkemeye yanlış gitmesi halinde Ceza Takip Yasası’nın 13 ve 14. maddesinin gereğince dava açma hakkı vermiştir. Öte yandan İslam hükümetinin şimdiki hukuki düzenine bakıldığında her mahkemede Yönlendirme Bölümü olduğu için şikayet eden her vatandaş ilk önce oraya giderek yönlendirilir. Yönlendirme Bölümü’nde her şeyden önce İslam’ın tavsiye ettiği barışçıl 125 yollara davet ederler. Burada davacıları, mahkeme başvurmasının süreci ve onun uzun prosedüründen uzak tutmak için çaba sarf edilir. Burada davacıların barışmadıkları de onlara davanın nasıl açıldığını, şikayet için gereken belgeleri, davanın süreci, temiz isteme hakkı vs. anlatıyorlar. Yanı sıra Yönlendirme Bölüm’ünde maddi durumları iyi olmayan kişilere yargılama sürecinde bazı özel yardımlar örneğin mahkemenin dava ya bakması için verilen parası, ilgili belgelerin verilmesinin maliyeti vb. durumlarda gereken yardımlar sağlanıyor 237 . Önümüzdeki maddelerde hukuki hakların diğer boyutlarını da inceleyeceğız. 2.2.17. İİC Anayasasında Avukattan Yararlanma Hakkı Anayasada diğer konu vatandaşların avukat seçebilmeleridir. Dünyanın hukuki sistemlerine bakıldığında savunmak konusu profesyonel bir konudur. Bu konudan anlamayan kişiler hakları ve kendilerine tehlikeye düşürebilirler. Bu konular o kadar önemliydi ki, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11. maddesinin “bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır” şeklinde beyan edilmiştir. Burada gerekli bütün tertibatın sağlanmış avukatın olmasını da kapsamaktadır. Şimdi İran kanunlarında avukat bulundurmanın hukuki durumun inceleyeceğiz. Şii fıkhının önemli kitaplarına bakıldığında “vekilin davalarda bulunması” başlığı altında vekilin tüm hukuki (medeni) ve cezai davalarda bulundurması caiz görülmüştür238. İran İslam Cumhuriyeti’nin şimdi ki hukukunda vekilin hazır bulunması ilgili yasaların farklı maddelerinde yer almıştır. Önümüzdeki sayfalarda bu hakkı inceleyeceğiz. Ama ilk önce şunu söylemek gerekiyor ki; avukatların tüm mahkemelerde hazır bulunma ilkesi, İran İslam Cumhuriyeti’nde de uygulanmaktadır. 237 http://nsderakhshan.ir/index.php?option=com_content&view=category&layout=blog&id=55&Itemid=79, Erişim Tarihi 16. 10. 2012. 238 Mustafavi Musavi Humeyni, Tahrir-ul Vasile [Hüküm Verme Vesilesi], s. 45. 126 2.2.17.1. İran Yasalarında Avukat Bulundurmanın Hukuki Çerçevesi Konuya başlamak için ilgili maddeni getirmek gerekiyor. Nizamın Maslahatının Teşhis Komisyonu Yasası’nın 1. maddesine “davanın iki tarafı avukat seçme hakkına sahipler. Kanunlara uygun düzenlenen mahkemelerin hepsi bu avukatları kabul etmek zorundadırlar”239 ifadelerine yer vermiştir. Böylece İslam hükümetinde yaşayan tüm vatandaşlar avukat sahip olmak hakkından yararlanacaklardır. Yanı sıra maddenin belirttiği gibi hiçbir mahkeme avukatları herhangi bir bahaneyle kabul etmekten kaçınamaz. Maalesef bu yasanın olmasına rağmen bazı maddelerde avukatların mahkemelerde hazır olmaları hakimin yetkisine bağlanmıştır. Önümüzdeki satırlarda bu konuyu detaylarıyla inceleyeceğiz. 2.2.17.2. İran Mahkemelerinde Avukatın Bulunmasının Gerektiği Bu maddelere önemli olan konu tüm mahkemelerin bu avukatları kabul etmek zorunda olmalarıdır. Bu kavram vatandaşların hepsinin savunma hakkını garanti altına alarak, onların hukuki vakıalardan haberdar olmadıkları halde haklarının çiğnenmesini önlemiş olmuştur. Avukatın mahkemelerde hazır bulunması o kadar önemlidir ki; İslam hükümeti bu unsurun bulunmadığı de verilen kararı bile muteber bilmiyor. Bu konu Nizamın Maslahatının Teşhis Komisyonu Yasası’nın 1. maddesinin 2. Fıkrasında “…Ülke Yüksek Divanı’nın teşhisine göre, mahkeme sanıklının avukat tutuma hakkının selp etmişse, verilen kararın hukuki geçerliliği yoktur…” ifadeleriyle beyan edilmiştir. Görüldüğü gibi İslam Hükümetinin mahkemelerinde avukatın hazır bulunması o kadar önemlidir ki; avukatın hazır bulunmadığı mahkemelerin kararlar iptal edilecektir. Böylece mahkemelerin çeşitli bahanelerle vatandaşların avukat hakkından yararlanmalarını engellemekle onların temel hak ve özgürlüklerini çiğneyemezler. 239 http://maslahat.ir/DocLib2/Approved%20Policies/expediency%20council%20in%20noncompatabilities/NC1370/NC-11-07-1370-NO%2015.aspx, Erişim Tarihi 07. 10. 2012. 127 2.2.17.3. İran Yasalarında Avukatın Sayısı İran İslam Cumhuriyetinde avukatların kaç kişi oldukları ve hangi davalarda mahkemeye girebilecekleri vs. çeşitli yasaları bulunmaktadır. Ceza Takip Yasası’nın 128. maddesinde “tüm cezai davalarda, davacılar birer avukat veya kaç avukat seçip onları mahkemeye gönderebilir…” ifadelerine getirerek İran İslam Cumhuriyeti’nde avukat seçmenin serbestliğini göstermiştir. Yanı sıra İslam hükümeti sanıklı kişiye kaç avukat seçme hakkı vererek bazı problemler örneğin avukatların hukuki konuların bazılarında yetersizliğe uğraması, vefat etmesi, vb. problemleri aşmış oluyor. 2.2.17.4. Avukatın Hangi Mahkemelerde Bulundurması Zorunludur? Şimdi yasalarda vekilin (avukat) hangi mahkemelerde zorunlu ve hangi mahkemelerde seçmeli hazır olabileceğinin farklı açılardan ele alacağız. İran İslam cumhuriyeti yasalarına bakıldığında bazı suçlar için avukatın kullanması zorunludur. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 186. maddesinin 1. fıkrasında “İffete aykırı suçlarda avukatın seçmesinden vazgeçen durumları hariç, kanuna göre kısas, idam, taşlama (recim) ve müebbet cezası gerektiren suçlarda sanıklı kişi direkt avukat tayin etmediği halde, ona avukat tayin edilecektir” ifadeleriyle yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti vatandaşların canlarına önem verdiği için, onların hayatına son veren veya ömür boyu toplumdan uzaklaştıran durumlarda avukatın tayin etmesini zorunlu kılmıştır. Zira Şii fıkhında bu suçların delilleri, ispat edilmesi, savunma tarzları, şahitlerin sayısı, nasıl ant içmeleri, temiz istemeleri vs. her kimsenin bileceği bir iş değildir. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti maddi durumları iyi olmayan insanları bu ağır cezalardan kurtarmak için, avukat tayin etme vesilesiyle onların serbest bırakılmasına ya da en azından cezalarını hafifleştirmeye çalışıyor. Burada göze çarpan diğer konu, iffete aykırı suçlarda avukat tayin edilmesinin seçmeli olmasıdır. Bu konu böyle suçların yüz kızartıcı olmalarından kaynaklanan bir şeydir. Zira İran’ın dindar toplumu böyle insanları dışladığı için, sanıklı kişi hiç kimsenin (avukatı dahil) bu konulardan haberdar olmasını istemiyor240. 240 Ayrıntılar İçin bkz: Ebu-l Hasan Muhammedi, Hugug Jazaye Eslam: Had, Tazir, Giyas ve Diyat [İslam Ceza Hukuku: Had, Ta’zir, Kısas ve Diyetler], Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınlar Merkezi, 1996. 128 2.2.17.5. Avukatın Hangi Mahkemelerde Bulundurması Seçmelidir? Yukarıda da söylediğimiz gibi İran İslam Cumhuriyeti yasalarına bakıldığında avukatın her mahkemede hazır bulunması engellenmiştir. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 128. maddesinin 1. fıkrasında “ilgili dosya gizli meselelerden olursa, mahkemede sanıklı kişiden başkasını bulunması fesada yol açarsa veya ülkenin emniyetiyle ilgili olduğu durumlarda, araştırma aşamasında avukatın bulunması mahkemenin kararıyla mümkün olacaktır” şeklinde beyan edilmiştir. Bu madde, vatandaşların temel haklarından olan avukat bulundurmalarına ne kadar hasar verdiği aşikardır. Şimdi bu maddedeki kelimeleri biraz açıklayacağız. 2.2.17.5.1. Gizli Meselelerin Dosyaları İlk önce gizli dosyalar konusunu inceleyeceğiz. İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 165. maddesinde “Yargılamalar açık olarak yapılır ve hazır bulunulması engellenemez. Meğerki mahkemenin vereceği karar gereğince yargılamanın açık yapılması genel ahlaka veya kanun düzenine aykırı bulunsun veya özel davalarda davanın tarafları yargılamanın açık olmamasını talep etsinler” demekle yargılamalarda hangi konuların gizli yapılacağını belirtmiştir. Burada yargılamaların açık olmasının koşulları mahkemenin vereceği kararın genel ahlaka, kanun düzenine veya özel davalarda dava taraflarının talebi üzerine yapılacağı şeklinde tayin edilmiştir. Burada özel davaların ne olduğu belirlenmemiştir. Ama özel davaların örnekleri bazı yasalarda bulunmaktadır. Bu konu Ceza Takip Yasası’nın 188. maddesinde “Yargılamalar aşağıda ki durumlar hariç açık olarak yapılacaktır: 1- İffet ve genel ahlaka aykırı olan suçlarda 2- Davacıların talebi üzerine aile sorunları veya şahsi davalarda 3- Yargılamanın açık olması emniyet veya mezhep inançlarına aykırı olduğu durumlarında” diyerek yer almıştır. Görüldüğü gibi anayasa ve Ceza Takip Yasası’nda gizli olan konular belirlenmiştir. Bu suçların belirlendiğinden sonra diğer davalar kesinlikle açık alanda yapılmalıdır. Ama maalesef Ceza Takip Yasası’nda fesada yol açan suçlar da yukarıda gelen suçlara eklenmiştir. 129 2.2.17.5.2. Fesada Yol Açan Dosyalar İncelecek olan diğer konu fesada yol açan suçlardır. Sanıklı kişiden başkasının mahkemede bulunmasının fesada yol açması çok geniş bir kavramdır. Zira fesat kelimesinden, hangi suçlar veya işlerin kast edildiği belli değildir. Yanı sıra her suç bu kavrama dahil edilebilir. Diğer ifadeyle İslam hükümeti bir işi fesada yol açtığından dolayı suç olarak kabul edip onu yargılamaya başlıyor. Nitekim bir suçun fesada yol açması veya açmaması söz konusu olamaz. Öte yandan sanıklı kişiden başkası cümlelerinin gelmesi avukatlardan sonra, şahitleri bile kapsayabilir. Böylece İslam hukukunda sanıklı kişinin beraat alma yollarından olan şahitlerin ant içmesi kapanabilir. Dolayısıyla ilgili hakim bu konunu kafasına göre yorumlayarak vatandaşları bu önemli haktan mahrum edebilir. 2.2.17.5.3. Ülkenin Emniyetiyle İlgili Dosyalar Ülkenin emniyetiyle ilgili olan konular ise yine de sanıklı kişinin zararına yorumlana bilir. Zira hakim bazı yetersiz ve önemsiz gerekçelerle dosyayı ülkenin emniyeti ile bağlayarak, sanıklı kişini avukat bulundurma hakkından mahrum edebilir. Mesela mahkeme büyük zimmetlerde sanıklı kişini ülkenin ekonomisinde ihlal ettiği ve böylece memleketi yabancılar karşısında tehlikeye düşürdüğü için Muharip ve Müfsit-i Fil Arz* (yeryüzünde sapkınlığı yaymak) gerekçesiyle avukat bulundurma hakkından mahrum edebilir. Görüldüğü gibi bu kadar suçun ve özellikle fesada yo açan suçlarda avukatın mahkemeye girmesinin engellenmesi, sanıklı kişinin hakkına büyük hasarlar verebilir. Unutmamalıdır ki muharip olmayı gerektiren suçlar İslam’ın farklı mezhepleri açısından farklı şekilde yorumlanılmıştır241. 2.2.17.6. İran Yasalarında Maddi Durumu İyi Olmayanların Vaziyeti Bu konuları anladıktan sonra avukat seçeme gücüne sahip olmayan kişilerin durumlarına bakacağız. Anayasada belirlenen bu ilkenin yansımaları İran İslam Cumhuriyeti’nin yasalarında gözükmektedir. Ceza Takip Yasası’nın 186. maddesinde “sanıklı kişi mahkemeden avukat seçme talebinde bulunabilir. Mahkeme sanığın bir 241 http://www.maarefquran.org/index.php/page,viewArticle/LinkID, Erişim Tarihi 06. 02. 2013. 130 avukat seçme yeteneğine sahip olmadığını tespit ederse o mahkemenin bölgesindeki avukatlardan ve avukat bulunmadığı de en yakın bölgedeki avukatlardan birisini onun için görevlendirilecektir…” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümetinde avukat isteyen vatandaşın seçme yeteneği, yani maddi durumunun iyi olmadığı tespit edildiği zaman anayasa da belirlendiği gibi ücretsiz avukat hizmetinden yararlanabilecektir. Bu maddenin İran İslam Cumhuriyeti yasalarından yer alması bazı eksiklere rağmen vatandaşların haklarının savunma açısından çok önemlidir. 2.2.18. İİC Anayasasında Mahkeme Hükümlerinin İcrası Anayasada diğer konu mahkemeler ve mahkumiyetlerin icrasının kanun çerçevesinde olmasıdır. Eskilerde insanların tutuklanması ve yasadışı mahkemelerde yargılanması, onları gereken tüm hukuklarından mahrum ediyordu. Bu mahkemelerde kanunun hakim olmadığı, avukatların bulunmadığı, yeterli savunma hakkı verilmediği vs. insanların gereken hukuklarını zayi ediyordu. Bu haksızlıkları engellemek için dünya ülkeleri iradelerini İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ortaya koydular. Bu beyannamenin 10 maddesi “herkes haklarının, vecibelerinin, veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde, tam bir eşitlikle, davanın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir” ifadeleri yer almıştır. İran İslam Cumhuriyeti de aynı amacı gütmüştür. Bu konu anayasanın 36. maddesinde “ceza mahkumiyeti ve icrası ancak yetkili mahkemeler yolu ile ve kanun gereğince olabilir” şeklinde yer almıştır. Bu başlık altında İslam hükümetinde yargı sürecinin inceleyeceğiz. Ceza Takip Yasası’nın 11. maddesi “sanıklı kişi takip edildikten sonra, davacı ilgili evrakların tümünü yetkili mahkemeye verecektir…” demekle İran İslam Cumhuriyeti’nde suçluların nerede yargılanacakları ve vatandaşların nereye başvuracaklarını belirtmiştir. Bu yasanın 180. maddesinde sanıklı kişilerin bulunmadıkları de “…duruşmanın tarihi ve suçun ne olduğu gazetelerin birinde yayımlanacaktır…” yargılanacaklarını açıklamıştır. diyerek bulunmayan insanların nasıl 131 Şimdi İran İslam Cumhuriyeti mahkemelerinin nasıl hüküm verdiğine bakacağız. Bu süreç Ceza Takip Yasası’nın 212. maddesinde “mahkeme dosyanı yeterli gördüğü halde… o celsede kararı verecektir. Meğerki kararı vermek için başka araştırmalar gerekiyorsa. Burada en fazla 1 haftadan sonra karar verilecektir” ifadelerini kullanarak kararın nasıl verileceğini açıklamıştır. Böylece vatandaşın hapishanede olduğu zaman erken tahliye edilmesine zemin hazırlanacaktır. Yanı sıra mal varlıklarının dondurulduğu zaman da mallarını en kısa zamanda geri alabilirler. Ceza Takip Yasası’nın 283. maddesinde “hükümlerin icrası mahkemenin izninden sonra başlanacaktır. Hükmü veren mahkeme, kanunlara uygun biçimde emir vermedikçe, [hükümlerin icrası] kesinlikle durdurulmayacaktır” demekle İran’da verilen kararlarının nasıl uygulanacaklarını belirtmiştir. Göz ardı etmemelidir ki Ceza Takip Yasası’nın 281. maddesinin gereğince karardan temiz istense dahi, temiz mahkemesinden çıkan karar da, bu mahkeme [ilk mahkeme veya Bedevi Mahkeme] tarafından uygulayacaktır. Bu konu sanıklı kişilerin haklarının korunmasında büyük adımdır. Bu konunun sonunda şunu da söylemek gerekiyor ki, mahkemenin verilen cezasının icrası, hükümde yer alan sınırları aşamaz. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 570. maddesinde “devlet memurları mahkum olan kişini hükümde zikir edilen miktardan fazla cezalandırırsa, 6 ay ila 3 sene hapis cezasına mahkum edilecektir…” demekle ortaya koyulmuştur. 2.2.19. İslam Anayasasında Beraat İlkesi Anayasada diğer konu beraat ilkesidir. İnsanoğlu sivil toplumlarda yaşadığından beri kanunlara tabi olmak zorunda kalmıştır. Toplumlarda yaşayan insanlar farklı nedenlerle uymaları gereken yasaları çiğneyebilirler. Ama bu kuralları ne zaman ayaklandığı belli bir kriterlerle belirlenir. Bu belirleyici kriterler tarihin farklı aşamaları ve farklı ülkelerinde çeşitli şekillerde gözüküyordu. İlk önce bu aslı tanımak gerekiyor. Genel olarak bu ilkeler ikiye ayrılmaktadır: 1-Beraat ilkesi, 2-Suçluluk ilkesi. Beraat ilkesine göre vatandaşların suçu yetkili mahkemeler tarafından kanun çerçevesinde ispat edilmedikçe ilgili kişi serbesttir. Bunun tam karşısında suçluluk ilkesi vardır. Bu ilkeye göre her insanın suçsuzluğu sabit olmadıkça suçludur. 132 Bu ilkelerin tarihi sürecine bakmak onların tanınmasında faydalı olabilir. Komünist Çin’in 1990 yıları yenilemelerinden önce, ne beraat ve ne suçluluk ilkeleri kabul edilmiyordu. Bu ülkede sanıklı kişi hakim ve savcının sorularının karşısında cevap vermeme hakkından yararlanamaz. Yalnız suçuyla ilgili olmayan sorulara cevap vermeyebilir. Diğer örnek SSCB’nin 1958 senelerinden önceki yasalarıdır. Bu yasalara göre beraat ilkesi kabul edilmemiştir. Bazı durumlarda sanıklı kişi suçsuz olduğunu ispatlamak zorundaydı. Sonuçta bu önemli ilke 1977 de SSCB anayasasının 106 maddesinde ve daha sonra ülke yüksek divanının 1978 verdiği karar kapsamında kabul edildi242. Bu ülkelerin yanı sıra bazı ülkeler eskiden beri bu ilkeleri kabul etmişlerdi. Ama beraat gibi önemli ilkeleri bu ülkelerin hukuki sisteminde bulmak için bazen anayasa, iç asalar, devletlerin kabul ettikleri uluslar arası antlaşmalar vb. kaynaklara bakmak gerekiyor. Örneğin İngiltere’de bu önemli ilkeyi normal yasalar değil, yüksek mahkemelerin verdikleri kararlarda bulunabilir 243 . Bu konular o kadar önemliydi ki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11. maddesinde “1-Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır. 2-Hiç kimse işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez…” demekle bu önemli ilkeyi dünyada bir çok devletin onayından geçirmiştir. İslam şeriatına bakıldığında beraat ilkesine dayanılarak insanları oldukça cezalardan uzak tutmaya çalışılmıştır. Örneğin bir hadiste “Müslümanları yapabileceğiniz kadar Had cezasından uzak tutun. Onları cezalandırmayın. Onları cezalanmadan kurtaran bir yol bulduğunuz de serbest bırakınız; zira imam bir insanı yanlış affederse, onun yanlış yere cezalanmasından daha iyidir” ifadeleriyle bu ilkenin 242 Aşuri, II.cilt, s. 204. Rene David, Nezamhaye Bozorge Hugugiye Moaser [Çağdaş Büyük Hukuk Sistemleri], çev. Seyyid Hüseyin Tabatabayi, Muhammed Aşuri, İzetullah İraki, 3. baskı, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınevi, 1978, s. 273-363. 243 133 önemini göstermiştir244. Beraat ilkesi Şii kardeşlerin kitaplarında bu hadis ve benzeri hadislerde görülmektedir245. Beraat ilkesi İran İslam Cumhuriyeti yasalarında da geçerlidir. Bu konu anayasanın 37. maddesinde “Aslolan beraattır (insanın suçu sabit olmadıkça suçsuzdur) ve hiç kimse suçu yetkili mahkemede sabit olmadıkça kanun nazarından suçlu tanınmaz” ifadeleriyle yer almıştır. Bu madde yukarıda olan haksızca olayların önünü kapatıyor. Şöyle ki; insanları tutuklayıp onların kendilerinden savunmalarını talep edemezler. Şimdi bu aslın çeşitleri ve eselerine inceleyeceğiz. Şii hukukunda 2 tür beraat görülmektedir. 1-Kanuni beraat (yasal beraat). 2-Akli beraat (yasal olmayan beraat veya fıkhı beraat). Şimdi bu iki beraat türünü açıklayarak onları tanıtacağız. Yasal beraat anayasada ve daha sonra diğer yasalarda görünen beraat ilkesine denilir. Bu beraat türünün çerçevesinde yasa getiren organın belirttiği ilkeler muhakkak olmadıkça vatandaş suçlu sayılamaz. Akıl beraat’ında ise, akıl birini suçlu ve ardından cezalandırmaya layık görmedikçe ilgili kişinin serbest bırakılmasına karar verecektir. Diğer ifadeyle bir kişi herhangi bir suç üzerinden sanıklı olup ve bu suça hiçbir sebep yok ise, akıl ve vicdan ilgili vatandaşın suçsuz olduğu ve serbest bırakılmasına karar verir. İslam hukukuna bakıldığında beraat gibi birçok asıl gözükmektedir. Bu asılların hepsi, çeşitli mevzuatın hükümlerini bilinmedikleri de onların serbest ve bu işlerden doğan sonuçları helal bilmektedirler. Örneğin istishab aslını bu çerçevede değerlendiriliyorlar. Bu asıla göre geçmişte sabit olan bir hükmün, sonradan değiştiğine dair herhangi bir delil veya kanıt bulunmuyorsa, aynı halde kalmasına hükmedilir. Beraata benzer diğer asıl ibahe aslıdır. Bu asıla göre Müslüman kişi bir ne zaman bir şeyin helal ve haram olduğundan şüphelenirse, o şeyin haram olduğu ispat olmadıkça, helal sayılacaktır246. Görüldüğü gibi İslam hukuku beraat, istihbab 244 Ebu İsa Muhammed bin İsa bin Suret Tirmizi, Sünen- i Tirmizi, II.cilt, y.y., Mektebet -ul Maarif-ul Neşir ve Tozii Yayınevi, 2008, s. 438. 245 Ayrıntılar İçin bkz: Muhammed bin Ali bin al-Hassan bin Musa bin Babuye Kumi, Men La Yahzar ul- Fakih [Fakihin Olmadığı Yerde], V. cilt, Kum, İslamiyet Yayınları, 2010, s. 53. 246 Abul Hasan Muhammedi, Mabaniye Estenbate Huguge Eslami [İslam Hukukunun Kökenlerini Tanımak], 17. baskı, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınevi, 2003, s. 189-190. 134 (istishab), ibahe247 vb. kaideler vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinin sınırlarını daraltmamak için koyulmuştur. Şimdi İran İslam Cumhuriyeti Yasalarında beraat ilkesinin temelleri ve nasıl uygulandığını inceleyeceğiz. Yukarıda da gördüğümüz gibi 1990 anayasası beraat hakkını milletin vazgeçilmez haklarından olarak tanıtmıştır. Bu hakkın anayasada geçmesinden sonra dönemin meclisi aynı maddeyi diğer yasalarda da yansıttı. İslam Ceza Yasası’nın 2. maddesinde “kanunlarca cezalan tayin edilmedikçe herhangi bir eylem veya bir işi terk etmek, serbesttir” ifadeleri yer almıştır. Bu yasada beraat ilkesi görülmektedir. Zira herhangi bir işi yasama organının tarafından yasaklanmadıkça serbest biliyor. Dolayısıyla beraat aslının çerçevesinde vatandaşlar bir yasal engellemenin bulunmaması sürece bir eylem yapmak veya bir işi yapmamakta özgürler. Beraat aslının diğer yansıma örneğini Medeni Yasası’nda bulunmaktadır. Bu yasanın 1257. maddesinde “herkimse bir hakkı talep ederse onu ispatlamak zorundadır. Davanın karşı tarafı da kendini savunmak için, delil getirilmesi gereken bir savunma yoluna başvurduğu de, kendisi onu [ilgili delilleri] bulmak zorundadır” ifadelerini getirmiştir. Maddeye göre her vatandaşın aleyhine, dava açıldığı zaman bile suçsuz sayılır. Zira açılan davanı ispatlaması yolunda gereken delilleri getirmek davacının görevidir. Böylece davanın karşı tarafı kendini kurtarmak için delil getirmesi gerekmiyor. 2.2.19.1. Beraat İlkesinin Eserleri Bu konuları açıkladıktan sonra İslam hükümetinde beraat aslını inceleyeceğiz. Burada yalnız beraat ilkesinin İslam hükümetindeki faydalarına kısaca değineceğiz.1İslam şeriatının kaidesine göre “iddia eden delil getiri, inkar eden ant içer” çerçevesinde davayı açan kişi onu ispatlamak zorundadır 2-Delilerin getirilmesi yükü davacının uhdesinde olması sebebiyle, davanın karşı tarafı susmak hakkını kullanabilir. Ama bu susmak ithamı kabul etmesi anlamında gelemez 3-Bir hukuki prosedürde davanı açan kişi hakimi ikna edebileceği kadar delil getiremezse ve mahkeme sanıklının suçlu olup olmadığına dair yeterli delili bulamazsa, hakim 247 Muhammed Hüseyin Fellah Zadeh, Amozeshe Fegh [Fıkıh Öğretimi], 23. baskı, kum, el-hadi yayınevi, 2005, s. 22. 135 sanıklını suçlu ilan ederse beraat değil, suçluluk ilkesini kabul etmiş olur. Halbuki böyle durumlarda İslam hükümeti sanıklını suçlu olması değil beraatına hüküm verir248. 4-Hukuki prosedürlerin uzun sürmesinden dolayı sanıklı kişinin aleyhine dava açılmasından karara bağlanması haftalar, aylar ve bazen yıllar sürebilir. Acaba bu uzun müddetler süresinde sanıklı kişi hapishanede mi kalacak? Bu sorunun cevabını şöyle verilebilir ki, Ceza Takip Yasası’nın farklı maddeleri sanıklının tutuklanmasını yerine onu serbest yaşaması için çeşitli yollar öngörmüştür. Örneğin kefil vermek, para tazminatı bırakmak vs. Böylece İslam hükümeti insanların yetkili mahkeme tarafından suçlu olduklarına dair hüküm çıkmadıkça, onları beraat ilkesi çerçevesinde serbest bırakıyor 5-İran İslam Cumhuriyeti mahkemelerin yargılamalarında ilk önce davacı şikayet edip sonradan delilleri sunmak zorunda kalacaktır. Daha sonra sanıklı kişi bu delillere karşısında kendini savunup veya susabilir. Bu aşamadan sonra mahkeme iki tarafın delillerini inceleyerek en son tekrar sanıklı kişiden Şii hukukunda son savunma adı altında tanınan kendini savunmak için söylemesi gereken ifadeleri isteyecektir. Böylece İslam hükümeti sanıklı kişiye iki kere savunma hakkı veriliyor. Bu son sözler hakimin kararında ne kadar etkili olabileceği kuşkusuzdur. Zira sanıklı kişinin son sözleri hakimin bakış açısı ve verdiği kararı doğrudan değişebilir249. 6Beraat ilkesinin en önemli eseri Anayasanın 169. maddesinde “Hiçbir işi yapmak veya bir fili terk etmek onlardan sonra getirilen yasalar aracılığıyla suç sayılamaz” ifadeleriyle ortaya çıkmıştır. Bu yasanını getirilmesi vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini, hükümetin taarruzlarından masun tutar. Dolayısıyla vatandaşların hiçbir kaygıları olmadan, sabit yasalar aracılığıyla içtimai ilişkilerini genişletebilmelerine izin veren kuralların bulunması, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alabilir. Bu haklar ve özgürlüklerin sınırlarını korumak ve riayet etmekten önce, yasak ve serbest olan işlerin belirlenmesi gerekiyor. Böylece vatandaşların devlete karşı görevleri belirlenecektir. Yanı sıra suç ve cezaların bilinmesi adaletin sağlanmasını daha kolaylaştırır. Zira adalet, herkesin yasalar önünde eşit olmasını gerektiriyor. Şöyle ki herkesin hakkında uygulanacak eşit ve sabit yasalar, kuralların taraflı ve yanlı olduğu demeçleri ortadan kaldırıp, herkes hakkında aynı şekilde uygulanacağı, adalete varma yolunda yardımcı olacaktır 250 . 248 Ayrıntılar İçin bkz: Guderz İftihar Cehromi, “Ganon Gozariye Jarayem va Mojazatha va Ravande Taghyir An”, “Suç ve Cezaların Yasalaşması ve Değişim Süreci”, Hukuki Araştırmalar Dergisi, Sayı 25-26, y.t., s. 79-102. 249 Aşuri, II.cilt, s. 205-215. 250 Erdebil’i, I.cilt, a.g.e., s. 129. 136 Yukarıda gelen satırlar İran İslam cumhuriyetinde beraat ilkesini, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerine korumasında ne kadar hayati olduğunu göstermektedir. 2.2.20. İİC Anayasasında İşkencenin Yasağı Anayasada diğer konu ikrar elde etme veya bilgi edinmenin yollarıdır. Eskilerde sanıklı kişileri tutukladıkları zaman onlardan bilgi almak için çeşitli işkencelere başvururdular. Bu insanlık dışı işkencelerden dolay dünya ülkeleri bu yoldan elde edilen bilgilerin yasaklaması yolunda önemli adım attılar. Bu konu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 5. maddesinde “hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz” ifadeleriyle yer almaktadır. İslam’ın İran’a gelmesinden önce ülkenin genelinde itiraf almak için 33 yoldan oluşan ve iki büyük kısma bölünen “sıcak yollar” ve “soğuk yollar” uygulanıyordu. Sıcak yollarda sıcak yağ, ateş ve erimiş demir soğuk yollarda ise bitkisel maddeler, çeşitli zehirler, su vb. kullanmaktaydı 251 . Yakın zamanlara bakıldığında Pehlevi rejiminde İmama Humeyni’nin yanlısı olan İslamcı düşünürler ve büyük bilim adamları şahın istihbarat organı olan SAVAK tarafından tutuklanarak çeşitli işkencelerle itiraf vermek zorunda kalıyordular.252. İran İslam Cumhuriyeti devrimden hemen sonra bu acı olayların tekrar yaşanmaması içi gereken tedbirler aldı. Bu konu anayasanın 38. maddesinde “ikrar elde etme veya bilgi edinmek için başvurulacak her türlü işkence yasaktır. Kişinin tanıklığa, ikrara veya ant içmeye zorlanmasına cevaz yoktur ve bu türlü tanıklık, ikrar ve ant içmeler değersizdir. Bu maddeye aykırı davrananlar kanun gereğince cezalandırılırlar” şeklinde yer almıştır. Bu madde de yalnız maddi işkencelerden (somut) bahis etmiştir. Burada bir soru işareti oluşuyor. Acaba İran İslam Cumhuriyeti yasalarında soyut(psikolojik) işkenceler de yer alabilir mi? Önümüzdeki satırlarda bu soruya cevap verilecektir. İran İslam Cumhuriyeti’nin farklı yasalarına bakıldığında işkence konusunda çeşitli 251 Muhammed Aşuri, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası], I.cilt, 8. baskı, Tahran, Semt Yayınevi, 2008, s. 31. 252 Ayrıntılar için bkz: http://www.sokhane-ashena.com/khandani/89/11/kh159.php, Erişim Tarihi 13. 10. 2012. 137 maddeler ve kavramlar gözüküyor. Şimdi ilgili yasaları inceleyerek, İslam hükümetinin bu konudaki siyasetini açıklayacağız. 2.2.20.1. İran Yasalarında İşkencenin Tanıtımı İlk önce bir soruya cevap vermek gerekiyor. İran İslam Cumhuriyeti hükümetine göre işkence hangi işlere denilir? Bu sorunun cevabı İşkencenin Yasaklanma Yasası’nın 1. maddesinde “bu yasada belirlenen işler işkence oldukları gerekçesiyle yasaktır: 1-ikrar almak için herhangi bir taciz veya fiziksel istismar 2sanıklı kişini tecritte atmak veya bir kişiden fazlanı bir tecrit odasında tutmak[iki kişini bir odada tutmak] 3-sanıklı kişinin gözaltına alındığında veya hapishanede olduğu zaman gözlerini kapatmak 4-sanıklıdan gece saatlerinde ifade almak (sorgulamak) 5hapishanedeki insana uykusuzluk çektirmek 6-mahkum üzerin örfte psikolojik baskı olarak tanınan işlerin uygulaması 7- ifade almak vb. durumlar esnasında sanıklıya küfür etmek, kötü kelimeler kullanmak, ihanet etmek ve aşağılayıcı hareketlerin yapılması 8-psikolojik ilaçların kullanılması ve hasta tutukluların ilaçlarının azaltıp veya çoğaltması 9-hasta tutukluları temel hizmetlerin [ilk yardim] erişiminden mahrum etmek 10-göz altına alınan kişileri gürültülü yerlerde tutmak 11-göz altında olan kişini aç veya susuz tutmak, hijen standartlarını riayet etmemek veya göz altına olan kişini tıbbi tesislerden mahrum etmek 12-hapishanede olan genç ve normal tutukluları sınıflandırmadan tehlikeli insanlarla bir yerde tutmak 13-cezaevinde olan kişileri her gün taze havada dolaşmaktan mahrum etmek 14-tutuklunun yasal olan kitap ve dergilere erişimini engellemek 15-göz altına alınan kişinin haftalık görüşmeleri veya ailesiyle temasa geçmenin önlenmesi 16-hapiste olan kişiye psikolojik baskı kurmak için ailesine baskı altına tutmak 17-sanıklının avukatıyla görüşmesini engellemek 18sanıklını dini ibadetlerinden men etmek”253 ifadeleriyle yer almıştır. Görüldüğü gibi bu yasada soyut işkenceler 6, 7, 15, 16, 17 ve 18. maddelerde gözüküyor. Böylece İran İslam somut ve soyut işkencelerin her türü yasaklamıştır. İslam hükümeti anayasada geçen ilkelerin uygulanması için gereken tedbirleri almıştır. İşkencenin Yasaklanma Yasası’nın 4. maddesinde “bu yasada belirlenen yollarla alınan ve daha sonra sanıklının tarafından inkar edilen ikrar ve itiraflar, başka 253 http://www.tebyan.net/newindex.aspx?pid=100158, Erişim Tarihi 11. 10. 2012. 138 bir kanıt ve delil olmadıkça değersiz sayılacaktır” demekle yukarıda belirtilen yollarla alınan ikrarları gayri meşru saymıştır. Bu maddede “başka bir kanıt ve delil olmadıkça, değersiz sayılacaktır” bazı eleştirilere yol açabilir. Zira soruşturma açan organ yasadışı yollarla ikrar aldıktan sonra bulduğu deliller aracılığıyla yasadışı alınan ikrarı mahkemenin onayından geçirebilir. Ama İslam hükümeti bu problemi de çözmeye çalışmıştır. Ceza Takip Yasası’nın 129. maddesinde “…sorular kullanışlı ve açık olmalıdır. İstenen cevabı almak için sorulan sorular ya da sanıklıyı aldatma, zorlama ve baskı altına tutmak yasaktır…” ifadelerine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi kanun gereğince, hakkında soruşturma açılan kişiden yalnız kullanışlı ve açık şekilde alınan cevaplar geçerli olacaktır. Bu madde de aldatmayı yasaklayarak yukarıdaki ilkeler yanı soruların kullanışlı ve açık olmasını tekrar onaylamıştır. Yanı sıra sanığı zorlamak ve baskı altında tutmayı yasaklayarak, İşkencenin Yasaklanma Yasası’nda gelen kavramları daha kapsamlı yapmakla birlikte muhtemel eksiklikleri (örneğin zihinsel veya ruhsal işkenceler) de gidermiştir. Dünyadaki tüm demokratik ülkelerde kabul edilen ilkelere göre işkence yapan insanlar suç işlemiş oluyorlar. İslam hükümeti de aynı ilkeleri yasalarında yansıtmıştır. Bu doğrultuda işkence yollarıyla alınan bilgiler doğru olmamakla birlikte, İran İslam Cumhuriyeti anayasasının belirttiği gibi “…Bu maddeye aykırı davrananlar kanun gereğince…” cezalandırılacaklardır. Şimdi İslam Ceza Yasası’nda bu konuyla ilgili maddeyi inceleyeceğiz. 2.2.20.2. İran Yasalarında İşkence Yapan Kişilerin Cezaları İslam Ceza Yasası’nın 578. maddesinde “yargı organının görevlileri veya devlet memurları sanıklı kişiden ikrar almak için ona fiziksel tacizde bulundukları halde kısas veya diyet vermelerinin yanı sıra, 6 ay ila 3 sene hapis cezasına mahkum edileceklerdir ve eğer birisi bu cinayete emir vermişse yalnız emir veren kişi cezalandırılacaktır. Sanıklı kişin taciz sonucunda vefat ederse; suçu işleyen kişi müebbet ve bu suça emir veren kişi idam çarptırılacaktır” şeklinde yer almıştır. Görüldüğü gibi yasalarda ikrar almak için cinayet işleyen kişiler iki kısma bölünmüşlerdir. Bir kısmı direkt ve diğerleri başkasından emir alarak bu suçu işliyorlar. Burada sanıklı kişinin vefat etmesi halinde bu suçu işleyene idam, bu suçu 139 başkasının emriyle yapması de emir veren kişiye müebbet ve bu cinayeti işleyene idam cezası verilmiştir. Böylece İslam hükümeti, işkence yapmak için başkasından emir alma gerekçesiyle kendilerini cezadan kurtarmak isteyen suçluların önünü kapatmıştır. İran İslam Cumhuriyeti anayasasında “ikrar elde etme veya bilgi edinmek için başvurulacak her türlü işkence yasaktır…” demekle maddi işkenceleri kast etmesi akıllara geliyordu. Ama daha sonra İşkencenin Yasaklanma Yasası’nda yer alan maddelerin incelemesinden sonra hem maddi ve hem psikolojik işkencelerin kapsadığını gördük. Yanı sıra anayasada her türlü işkencenin yasaklanmasıyla, gelecekte her türlü yeni işkencelerin çıkmasının ardından herhangi bir yeni yasanın çıkmasına ihtiyaç olmaksızın, onların uygulanmasını da önlemiş olmuştur. Görüldüğü gibi İslam hükümeti işkencenin yasaklamasıyla, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini savunmak için büyük adımlar atmıştır. 2.2.21. İİC Anayasasında Tutuklanan Kişilerin HaklarIarı Anayasada diğer konu yakalanan veya tutuklanan insanlarla iyi davranma hakkıdır. Tutukluluk döneminde vatandaşların haysiyeti tecavüzden korunmalıdır. Genellikle sanıklı kişiler tutuklandıktan sonra bazı nedenler örneğin polislere bu alanda gereken talimatın verilmemesi, yeterli donanım ve imkanların bulunmadığı, sanıklının tutuklanmadan önce direnmesi ve bu sebeple ortalığın gergin olması vb. etkenler bir takım yasa dışı işlere sebep olabilir. Nitekim dünya ülkeleri bu olayları önlemek için çeşitli yasalarda gereken tedbirleri almışlardır. İslam hükümeti de bu doğrultuda gereken yasarlı geçirmiştir. İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 39. maddesinde “kanun hükmü ile yakalanan, tutuklanan, hapsedilen veya sürülen bir kimsenin şeref ve haysiyetine tecavüz, her ne suretle olursa olsun yasaktır ve cezalandırmayı gerektirir” ifadelerine yer verilmiştir. İslam hükümeti bu yasayı getirmekle bu alandaki genel hükümleri belirtmiştir. Anayasanın 32. maddesini inceldiğimizde İslam hükümetinin tutuklamak, hapse atmak ve sürgüne göndermekte ne kadar titiz olduğunu gördük. Bunun yanı sıra bu dönemlerde sanıklının tutuklaması için gereken izinler, belgeler tutuklamanın 140 süreci, yargılamanın sürecinde gereken tedbirler ve önemler ve en son hapis ve sürgün dönemlerinde uygulanan kurallar ve yasaklamaları da görmüş olduk. Burada yalnız bu kurallara uymayan kişilerin cezalarını inceleyeceğiz. İslam hükümeti vatandaşların tutuklama zamanında son derece dikkatle davranır. Tutuklama esnasında insanların evi ve işyerleri büyük saygıya sahiptir. Zira bu mekanlarda insanın kendi, ailesi ve çocukları yaşayabilir. Bu doğrultuda İran İslam Cumhuriyeti polisleri her suçlunu yakalamak amacıyla izinsiz olarak evleri veya işyerlerine giremezler. Bu önemli kuralı riayet etmeyen kişilerin cezası, İslam Ceza Yasası’nın 580. maddesinde “herhangi bir adli, idari veya kamu hizmeti memurları, yasal düzenlemeleri riayet etmeksizin ve ev sahibinin rızası olmadan evine girerseler 1 ay ila 1 sene hapse mahkum edileceklerdir…bu iş gece saatlerinde yapıldığı zaman, suçlular azami cezaya çarptırılacaklardır” ifadeleri yer almıştır. Bu maddede cezanın ağır olması bu suçun ne kadar büyük olmasının göstergesidir. Burada gece kelimesinin gelmesi ve suçun bu saatlerde işlemesine azami cezanın verilmesi, İslam hükümetinde insanların huzur içinde yaşamalarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Şimdi anayasada belirtilen konuyu ele alacağız. Anayasada tutuklanan ve yakalanan insanlara tacizde bulunan kişilere ceza tayin edilmiştir. İslam hükümeti yasalarında bu suça ağır cezalar kesmiştir. Bu konu İslam Ceza Yasası’nın 578. maddesinde “yargı organının görevlileri veya devlet memurları sanıklı kişi[ye]…fiziksel tacizde bulundukları halde kısas veya diyet vermelerinin yanı sıra, 6 ay ila 3 sene hapis cezasına mahkum edileceklerdir…sanıklı kişi bu tacizin sonucunda vefat etmesi halde suçu işleyen kişi müebbet ve bu suça emir veren kişi idam çarptırılacaktır” şeklinde beyan etmiştir. Görüldüğü gibi burada tacizde bulunan kişiye hapis cezası yanı sıra kısas da tayin edilmiştir. İslam hükümeti hem somut ve hem soyut tacize ceza tayin ederek vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini korumaya çalışmıştır. Yukarıda gelen maddeler vatandaşların haklarını koruyabilse de, bazı eleştirileri beraberine getirmiştir. Bilindiği gibi her insanın yakalanması onun yargı sürecinin başlaması demektir. Bu kritik dönemde ilk ifadeler, avukatın olması, sorulara cevap vermemek hakkı (susmak hakkı) vs. tutuklanan kişinin hukukunun önemli kısmın oluşturmaktadır. Bu hakları çiğnemek sanıklının yargı süreceğinin 141 geleceğini tehlikeye düşürebilir. Yanı sıra bu madde de Sanıklı kişinin [mahkemede hazır olma zorunluluğunun] olmaması bu tehlikeleri arttır.254. Halbuki bu kelime veya aşamayı getirerek insanların temel hak ve özgürlüklerini korumakta büyük adım atabilirlerdi. 2.2.22. Anayasada Hakların Kötüye Kullanılması Yasağı Anayasada diğer konu hakları kullanmasıyla ilgilidir. Hükümetler hakları sivil toplumda yaşayan insanların ihtiyaçlarını gidermek için düzenlemiştirler. İnsanlar bu haklarını kullanarak gereken ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar. Bu hakların kullanımı serbest olmasına rağmen bir dizi kurallarla sınırlanmıştır. Zira bazı insanlar bu haklarını kullanarak başkalarına zarar verebilirler. Bu ilke dünya çapında hakların kötüye kullanmaması adıyla tanınmaktadır. Bu kural İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 29. maddesinin 3. bendinde “Bu hak ve hürriyetler hiçbir veçhile Birlemiş Milletlerin amaç ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamaz” ifadeleriyle yer almıştır. Burada beyannamenin farklı maddelerinden yararlanan insanlar ve devletleri onun kurallarına aykırı hareketlerden men etmiştir. 2.2.22.1. İİC’ de Hakların Kötüye Kullanılması Yasağı İslam hükümeti ise yukarıda gelen kuralları başka kaynaklar ve yollar aracılığıyla yürürlüğe sokmuştur. Bu doğrultuda İslam hükümeti bir takım kurallarla bu suçun önünü kapatmaya çalışmıştır. İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 40. maddesi “kimse hakkını kullanma eylemlerini, başkasına zarara verme veya genel yararlara tecavüze araç kılamaz” ifadelerini kullanarak bu yöndeki siyasetlerini ortaya koymuştur. Bu yasa İslam dininden kaynaklanmıştır. İslam’ın çok ünlü olan “İslam’da zarar verme ve zarar görme yoktur” kaidesi anayasanın bu maddesine yansımıştır. Bu kaideye göre hiç kimse hakkının kullanmasını başkalarına zarar verme aracı yapamaz. Şimdi bu önemli kaidenin kaynaklarına bir göz atacağız. Bu kaide iki esasa dayalıdır 1-Hadis, 2-Kuran-ı Kerim. İlk önce hadis kaynağına bakacağız. 254 Ayrıntılar İçin bkz: Ayetullah Seyyid Muhammed Hüseyin Mereşi, “Sharhe Gavanine Had va Gesas”, “Had ve Kısas Yasalarının Açıklaması”, İdari Hizmetler ve Hukuki Bilimler Fakültesinin Dergisi, Sayı 71, 1992, s. 4-13. 142 2.2.22.1.1. Hakların Kötüye Kullanılması Yasağının Hadis Kaynağı Ünlü bir hadise göre Peygamber Efendimizin döneminde Semert ibn-i Jundeb adında birisi komşusun evindeki ağacına bakmak için izinsiz olarak onun evine giriyordu. Evin sahibi Peygamber Efendimize şikayet ederek Semere’den önünü kesmesini talep etti. Peygamber Efendimiz Semere’ye komşunun evine girdiğinde izin al demişti. Semere hayır cevabı verdi. Peygamber Efendimiz o ağacı bırakırsan sana cennete 10 ağaç veririm demişti. Semere yine de hayır cevabı vermişti. Bu kere Peygamber Efendimiz ağacı kökten çıkarıp Semere’nin önüne atıldığına emir ettikten sonra, ona sen zarar veren insansın demişti. İslam’ın Peygamberi sonradan “İslam’da zarar verme ve zarar görme yoktur” ifadelerini kullanmıştı255. Bu ünlü hadis hakların kötüye kullanılmamasının ilk kaynağıdır. 2.2.22.1.2. Hakların Kötüye Kullanılması Yasağının Kuran-ı Kerim Kaynağı Bu alandaki ikinci kaynak Kuran-ı Kerim’dir. Kuran-ı Kerim’de bu ayetleri inceleyerek bu önemli kuralla yakından tanık olacağız. Kuran-ı Kerim’in farklı ayetlerinde insanları başkalarına zarar vermekten men etmiş. 1-Kuran-ı Kerim’de “kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikte tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın”256 ifadeleri yer almıştır. Bu ayette kocaları karılarını boşamamakla onların haklarına zarar vermek isteyenleri bu işten men etmiştir. Bu ayet, erkekleri her zaman kadınlara karşı iyilikle davranmalarını istemekle birlikte onların haklarına tecavüz etmekten men etmiştir. 2-Kuran-ı Kerim’in diğer ayetinde “hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın. (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur”257 sözlerine yer verilmiştir. Bu ayette yinede insanları diğerlerine zarar vermekten men etmiştir. Ayete göre, anne ve babanı kavgaları çıktığı zaman çocuğa hasar vermekten uzak durmalılar. Örneğin anne çocuğa süt vermekten kaçinamaz. Baba ise anneni çocuğunun görmesinden mahrum edemez vs. 3-Bu önemli kaideye esas olan diğer ayet Kuran-ı Kerim’in “...(Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan 255 http://www.hawzah.net/fa/ArticleView.html?ArticleID=86689&ParentID=65551, Erişim Tarihi 12. 10. 2012. Bakara 2/231. 257 Bakara 2/233. 256 143 sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah’tan size vasiyettir…”258 demekle tekrar insanları birbirlerine zarar vermekten men etmiştir. 4- Bu alandaki başka ayet “alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin”259 ifadeleridir. Kuran-ı Kerim’in bu ayeti her halükarda hiçbir insanın zarar görmemesini vurgulamıştır. Görüldüğü gibi İslam hükümeti bu ayetlerini esas tutarak hakların kötüye kullanmasını yasaklamıştır. Böylece toplumda yaşayan insanların haklarına zarar vermenin önünü kapatılmıştır. Şimdi bu konuyu, kanuni açıdan da inceleyeceğiz. 2.2.22.2. İran Yasalarında Hakların kötüye Kullanılmaması İlkesinin Yansıması Şimdi yukarıda anılan kaidelerin İran’ın yasalarına nasıl yansıdığına bakacağız. Bu ilke İran’ın farklı yasalarında gözükmektedir. Örneğin Medeni Yasa’nın 132. maddesinde “hiç kimse [kendi] evinde, ihtiyaçlarını gidermek veya zararları ortadan kaldırmak amacıyla yapılması gereken işler hariç, komşusuna zarar getirecek hiç bir iş yapamaz” ifadelerini kullanmıştır. Görüldüğü gibi bu maddede evin sorunlarının giderme yolu kapatılmamıştır. Burada yalnız İslam hükümeti, birinin kendi evinde bazı değişiklik veya tadilat yapma bahanesiyle diğer vatandaşların haklarına zarar vermesinin önü kapatmıştır. Bu alandaki diğer örnek evlilik davalarında gözükmektedir. İran İslam Cumhuriyeti Medeni Yasası’nın 1129. maddesinde “koca karısının nafakasını vermediği ve mahkemenin nafakanı vermesi gereken hükmünü reddettiği halde, karı boşanmak için mahkemeye başvurabilir. Mahkeme kocanı boşamaya zorlayacaktır…” şeklinde gelmiştir. Koca nafakanı vermediği de karının zor duruma düşeceği aşikardır. Bu maddenin getirilmesiyle koca, nafaka vermek veya karısını boşamak arasında muhayyer olmuştur. Böylece İslam hükümeti kadının zarar görmesini önünü kapatmaya çalışmıştır260. Diğer örnek ceza takip yasasındadır. Yukarıda da gördüğümüz gibi İslam hükümeti hak aramayı her insanın tartışılmaz hakkı biliyor. Bu doğrultuda herkim ilgili 258 Nisa 4/12. Bakara 2/282. 260 Ayrıntılar İçin bkz: Kar, a.g.e, s. 71-121. 259 144 mahkemelere de başvurabilir. Ama bu hakkı kötü niyetle kullananlar da bulunabilir. Bu konu Medeni Takip Yasası’nın 109. maddesinin 1. fıkrasında “mahkeme davanın amacını sözleşmesinin yerine getirilmemesi, karşı tarafı eziyet etmek veya [şikayetin] kötü niyetle yapılmasına kanaat getirirse, verdiği hüküm de dava açan kişini…para cezasına mahkum edecektir” 261 ifadeleriyle vatandaşların bu hakkı kullanarak diğerlerine zarar vermelerinin önünü kapatmıştır. Unutulmamalıdır ki Yeni anayasada kamu düzeni sözcüğünü getirerek, vatandaşın hakkını kötüye kullanmasının önünü kapattı. Bu konu İslam hükümetinde zarar vermeme İlkesinin sabit ve önemli olmasını göstergesidir. 2.2.23. Anayasada Vatandaşlık Hakkı İran İslam Cumhuriyeti anayasasının Milletin Hakları adlı bölümünün son 2 maddesi vatandaşlık (tabiiyet) hakkındadır. Vatandaşlık ülkede yaşayan her insanın doğal hakkıdır. Bir ülke içinde yaşayan tüm insanlar bu haktan yararlanabilirler. Bu hak devletler tarafından bir dizi kısıtlamalara rastlamıştır. Ama bu kısıtlamalar yasaya tabi olmalıdır. Bu önemli ilkeler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 15. maddesinde “1Herkesin bir uyrukluk hakkı vardır 2-Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan ve uyrukluğunu değiştirmek hakkından mahrum edilemez” şeklinde beyan edilmiştir. Bu madde de, uyruğu her insanın hakkı bilerek, insanları bu haktan mahrum edilememelerini vurgulamıştır. Ama madde de insanların başka uyruğa nasıl geçecekleri, başka uyruğa geçtikleri halde hangi haklardan yararlanacakları vs. hakkında bir şey söylenmiştir. İran İslam Cumhuriyeti anayasası bu alanda buna benzer bir siyaset uygulamıştır. Lakin bu genel siyasetlerin eksiklikleri bir takım özel yasalarla bertaraf etmiştir. Anayasada Milletin Hakları bölümünün son 2 maddesi hem İran uyruğu ve hem yabancı uyruklu insanları kapsamaktadır. Şimdi anayasanın bu maddelerini getirerek onları inceleyeceğiz. İlk önce İran vatandaşlarıyla ilgili maddeye bakacağız. 261 Mensur Cihangir, Ayin Dadresiye Madani [Medeni Takip Yasası], 8. baskı, Tahran, Doran Yayınevi, 2002, s. 49. 145 Anayasanın 41. maddesinde “İran ülkesi vatandaşlığı her İranlının tartışılmaz hakkıdır ve devlet hiçbir İranlının vatandaşlığını kendi isteği olmadıkça veya başka bir ülkenin vatandaşlığını girmedikçe kaldıramaz”. Bu madde İran vatandaşlığını tüm ülkede yaşayan insanlara hiçbir ayrıcalık yapmadan vermiştir. İlk önce bunu bilmek gerekiyor ki İslam hükümetinin yasalarına göre kimler İranlı sayılıyorlar? İran İslam Cumhuriyeti’nde, uyruğu belirtmek için iki sistem uygulanıyor: 1- Kan sistemi 2Toprak sistemi. Kan sisteminde anne ve babanın uyruğu çocuğa da empoze ediliyor. Yanı çocuk dünyaya geldiği zaman hangi ülkede dünyaya geldiğine bakılmaksızın, anne ve babasının uyruğuna sahip oluyor. Ama uyruk konusu etnik kökenle karıştırmamalıdır. Bu meseleyi bir örnekle açıklayacağız. Örneğin bir Çin asıllı aile İran uyruğuna girdikten sonra çocuklarını dünyaya getirdikleri de, çocukları etnik (biyolojik) kökenine bakılmaksızın İranlı sayılacaktır. Diğer ifadeyle çocuk Çin asıllı olmasına rağmen İran’da doğduğu için, İranlı sayılacaktır. Toprak sisteminde ise her kimsenin uyruğu onun doğum yerine göre belirlenir. Yani herkes doğduğu yer ve ülkenin uyruğuna sahip olacaktır. Her kes ister istemez bir yerde doğacaktır. Doğduğu yer de, bir hükümetin egemenliği altında olacaktır. Dolayısıyla dünyada ülkelerin hepsi Toprak sistemini kabul ettikleri durumda hiç kimse uyruksuz (Apatride veya Haymatlos) kalmayacaktır. İran İslam Cumhuriyeti her iki sistemi de kabul ediyor262. 2.2.23.1. İran Uyruğuna Sahip Kişilerin Tanıtımı Bu konulardan sonra, şimdiki hukuki düzene göre kimin İranlı sayıldığını inceleyeceğiz. İslam hükümeti tabiiyetine sahip olmanın yolları Medeni Yasası’nın 976. maddesinde “aşağıdaki kişiler İran vatandaşı sayılırlar 1-Yabancı uyruklu olması kesin olan kişiler hariç, İran’ın tüm sakinleri İran uyruklu sayılıyorlar…2-Babasının İran’da veya yurtdışında doğmasına bakılmaksızın tüm İranlı babaya sahip olan kişiler 3-İran’da doğup ama anne ve babası belli olmayan kişiler 4-Biri İran doğumlu olan yabancı ebeveynlerin çocukları [yabancı ebeveynlerin birisi İran’da doğmuşa, çocukları nerede dünyaya gelse İranlı sayılacaktır] 5-İran’da, yabancı uyruklu babadan olan ancak 18 yaşına geldiğinden sonra İran’da kalmak istediğine dair 262 Muhammed Nasiri, Hugug Beyn Almelale Khususi [Devletler Özel Hukuku], ed. Muteza Kahi, Murtaza Nasiri, 10. baskı, Tahran, Agah Yayınevi, 2003, s. 30-33. 146 dilekçe veren kişiler…6-İranlı kocası olan her yabancı kadın 7-İran vatandaşlığı alan yabancı uyruklular. Fıkra: Yabancı diplomatların ve konsolosluk temsilcilerin çocukları 4 ve 5 bendin kapsamında değildiler” şeklinde getirilmiştir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti bazen kan sistemi (örneğin 2 ve 4 bentleri) bazen de toprak sistemi (örneğin 1 ve 3 bentleri) uygulamaktadır. 2.2.23.2. İİC Vatandaşlığından Çıkanların Hukuki Durumları Anayasan 41. maddesinin diğer bölümünde İranlıların vatandaşlıklarını kaldırmak için “…devlet hiçbir İranlının vatandaşlığını kendi isteği olmadıkça veya başka bir ülkenin vatandaşlığını girmedikçe kaldıramaz” ifadelerini kullanmıştır. Şimdi mevcut yasalarda vatandaşlığın nasıl terk etmesini göreceğiz. Bu konu Medeni Yasa’nın 988. maddesinde “İran uyruklular aşağıdaki koşullara haiz olmadan vatandaşlıktan çıkamazlar: 1- 25 yaşı tamamlamış olması 2-Bakanlar kurulu onların vatandaşlıktan çıkmalarına izin vermeleri 3-En fazla 1 sene İran vatandaşlığını terk etmesinden sonra İran’da kendine ait olan veya irs aparabileceği tüm gayri menkul malları…herhangi bir yolla İranlı birisine satacaklarına dair taahhüt vermeleri 4Askerliklerini bitirmiş olmaları” demekle İslam hükümetinin bu alandaki zor koşullarını belirtmiştir. 2.2.23.2.1. Vatandaşlıktan Çıkanlara Uygulanan Yaptırımlar Yukarıda gelen kuralların yanı sıra İran uyruklu herhangi bir kişi bu yasalara riayet etmediği halde ağır cezalarla karşılaşacaktır. İran vatandaşlığından çıkan insanlar Medeni Yasa’nın 988. maddesinin 1. fıkrasında “…3 ay içinde İran’ı terk etmelidirler. Aksi halde İran’dan kovularak, mallarının hepsi de satılacaktır…” ifadelerini kullanarak bu yöndeki sert tepkilerini arttırmıştır. Bunların yanı sıra İran vatandaşlığından çıkmak isteyen kişiler, belirlenen yasalara uymadıkları de ağır cezalara çarptırılacaklardır. Bu konu Medeni Yasa’nın 988. maddesinin 2. fıkrasında “İran vatandaşı herhangi bir yasal düzenleme olmadan yabancı uyruğa geçtiği de, yabancı uyruğu iptal edilip, İran uyruklu sayılacaktır. Bunun yanı sıra savcının gözetiminde ona ait olan gayri menkul mallarının hepsi satılıp, devlet bu satış mekanının kurmasından gören hasarları aldıktan sonra, geri kalanı kendine iade 147 edilecektir. Bu vatandaşlar bakan, bakan yardımcısı, yasama meclisleri üyeleri, devlet, il dernekleri ve genellikle devlet işlerinden mahrum edileceklerdir” demekle vatandaşlık kurallarına uymamanın ne kadar büyük suç olduğunu ortaya koymuştur. 2.2.24. Yabancı Uyrukluların Vatandaşlık Kazanma Hakları İran İslam Cumhuriyeti anayasasının Milletin Hakları bölümünde yazılan son madde, yabancı uyruklulara vatandaşlık verme hakkındadır. Anayasanın 19. maddesinde “Milletin tüm fertleri…eşit haklardan yararlanırlar” demekle İran’da yaşayan insanların hepsinin her açıdan beraber olacaklarını savunmuştur. İnsanların en doğal haklarından biri belli bir ülkenin uyruğuna (tabiiyet) sahip olmak hakkıdır. İran’da çok sayıda yabancının yaşadığından dolayı onların da aynı haklardan yararlanmaları gerekiyor. İslam hükümeti bu olayı göz önünde bulundurarak anayasanın 42. maddesinde “yabancılar kanunların sınırları içinde İran vatandaşlığına girebilirler ve bu gibi kişilerin vatandaşlığının kaldırılması, başka bir devletin, onların vatandaşlığını kabul etmesi veya bizzat onların talep etmeleriyle mümkündür” ifadelerine yer vermiştir. Önümüzdeki satırlarda yabancıların nasıl vatandaşlık alabileceklerini inceleyeceğiz. Ortadoğu bölgesi eskiden beri özel ve hassas duruma sahip olduğu için büyük güçlerin ilgi odağı olmuştur. Gerçi İran gibi ülkelere tabiiyet alma başvuruları çok az sayıdadır. Ama bu bölgede patlak veren savaşlardan dolayı çok sayıda insanlar İran’a sığınmak mecburiyetinde kalmışlardır. Maalesef bu savaştan kaçan insanların vatandaşlık alma süresinin uzun sürmesi için yasadışı yolarla İran’a girmeye başlamışlardır. Özellikle geçtiğimiz kaç sene içinde ABD’nin Afganistan’a saldırmasıyla birlikte milyonlarca Afgan’ın İran’a kaçması bu insanların hukuki statülerinin nasıl olduğunu gündeme getirmiştir. Bu yeni misafirlerin evlenmeleriyle birlikte cemiyetleri de artmaya başladı. Bu yeni kuşağın en önemli ihtiyaçlarından birisi yaşamalarının yasadışı halden çıkarıp, yasal yapılmasıdır. Şimdi mevcut yaslarda Afganlılar ve diğer insanların durumlarının nasıl olacağına inceleyeceğiz. Genellikle yabancıların İran’da nasıl yerleşeceklerine dair Medeni Yasa’nın 979. maddesinde “1- 18 yaşına ulaşmış olması 2- üst üste veya aralıksız beş sene İran’da yaşaması 3- Askerlikten kaçmaması [askerliğini yapmış olması] 4Hiçbir ülkede önemli kabahatler veya siyasi olmayan suçlara mahkum edilmemesi. Bu maddenin 2. bendinde yabancı ülkelerde İran devletine görev yapan kişilerin 148 kalma sureci, İran’da kalma müddeti olarak hesaplanacaktır” demekle İslam hükümetinin yabancılara tabiiyet vermesinin esas şartlarını belirtmiştir. İslam hükümetinin Medeni Yasası bu yolların dışında bazı özel durumlarda da yabancılara İran vatandaşlığı verme imkanı sağlamıştır. Medeni Yasa’nın 980. maddesinde “İran’ın toplumuna büyük katkıda (bayındırlık) bulunanlar, İran uyruklu kadın’a sahip olup ondan çocuğu olan kişiler, yüksek akademik unvanına sahip olanlar veya topluma büyük menfaatler sağlayabilecek uzmanlığa sahip olan kişilere…vatandaşlık verilecektir” ifadelerine yer vermiştir. 2.2.24.1. İran Vatandaşı Olan Yabancıların Yararlanamayacakları Haklar İran İslam Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes milletin diğer insanlarına sağlanan tüm haklardan yararlanacaktır. Ama bazı haklar ve meslekler yalnız İran asılı vatandaşları verilmektedir. Bu haklar İran’ın Medeni Yasası’nda belirlenmiştir. Medeni Yasanın 982. maddesinde “İran uyruğuna sahip olan veya bu uyruğa gelecekte sahip olacak insanlar [yabancılar], aşağıda gelen haklar hariç İran vatandaşlarına verilen tüm haklardan yararlanacaklardır: 1-Cumhurbaşkanı ve onun yardımcılarından olmak 2Denetim Şurası üyesi veya Yüksek Yargı Gücü Başkanı olmak 263 3-Bakan, kaim makam, vali veya il başkanı olmak 4-İslam Şura Meclisi’ne üye olmak 5-Eyalet, ilçe veya kent şuralarına üye olmak 6-Dışişleri Bakanlığı’nda istihdam olmak veya herhangi bir siyasi makama atanmak veya siyasi maksadı güden misyona gönderilmek 7-Hakim olmak 8-Ordu, Devrim Muhafızları veya Jandarma organlarında en yüksek rütbeli komutanlar içinde yer almak 9-İstihbarat ve ya güvenlik organlarında önemli makamlara sahip olmak” şeklinde gelmiştir. Görüldüğü gibi İslam hükümeti yabancıların İran uyruğuna geçmeleri halde onları bazı hassas ve hayatı makamlar ve özellikle toplumun emniyeti ve güveniyle ilgili makamlardan uzak tutuyor. İslam anayasasında Milletin Hakları başlığı altında yer alan maddeleri incelemiş 263 Yargı Gücü Başkanı’nın çok önemli ve hassas görevleri olduğu için yabancı asıllı vatandalara verilemez. Yargı Gücü Başkanı’nın görevlerini görmek için bkz: http://www.irbar.com/laws-databank/42/1411/1445, Erişim Tarihi 12. 05. 2013. 149 olduk. Böylece gibi İran İslam Cumhuriyeti’nin farklı maddelerinde İran ülkesinde yaşayan tüm insanların hakkında, eşitlik ve beraberlik ilkelerinin riayet edilmiştir. 150 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Tezin farklı bölümlerinde İran İslam Cumhuriyetini Anayasası’nda düzenlenen temel hak ve özgürlüklere ilişkin maddeleri inceledik. Maddeleri incelediğimizde söz konusu maddelerde vatandaşların hangi haklardan yararlanacağının belirlendiğini görmekteyiz. Dünyanın demokratik ülkelerinde görülen bu haklar, İslam Hükümeti Anayasası’nın temel hak ve özgürlüklerle ilgili yasalar bu maddelerde gözüküyor. Ama İran’ın İslam hukuku kurallarına uyduğu için bu haklar dünya çapında görülen haklardan biraz daha farklı görünümlere sahip olabilir. Yukarıda görüldüğü gibi bu haklar her insanın yaşamını farklı açılardan temin etmek niyetiyle düzenlenmiştir. Seçimlere katılma hakkı en önemli haklardan birisidir. İslam hükümeti hürriyet hakkının tüm vatandaşlara eşit surette sağlanacağı ilkesini getirerek düzenleme öncesi yaygın olan ayrıcalıkların kaldırılması müjdesini vermiştir. Anayasanın diğer maddelerinde İran’ın genelinde farklı dillerle konuşan kavim ve kabilelere anadillerinde çalışma izni vererek, insanların haklarını korumaya çalışmıştır. Bunun yanı sıra din ve inançların araştırılmasını ve ortaya çıkarılmasını yasaklamakla birlikte vatandaşlarının özel hayatlarına müdahaleyi de yasaklamıştır. Bu temel hak ve özgürlüklerin verilmesi, İslam hükümetinin; herkese hiçbir dil, etnik köken vb. durumları nedeniyle ayrıcalığa sebep olmaksızın, temel hak ve hürriyetlerden yararlanacakları bir zemin hazırlamakla ödevli olduğunu göstermektedir. Tabiki temel haklar yalnız bunlardan ibaret değil. Bu haklar çoğunlukla Milletin hakları bölümünde yer almaktadır. Bu bölümde İslam hükümetinde eşitlik ilkesinin geçerli olması ve daha sonra kadın ve erkek eşitliğinin bulunması demokratik ülkelerde uygulanan kuralların, İslam hükümetinde aynı şeklide uygulanacağını göstermiştir. Ayrıca Anayasanın diğer maddelerinde tüm dünyada olduğu gibi insanların haysiyeti, canı, hakları, meskeni ve mesleklerinin taarruzdan masun olacaklarını söylemekle, vatandaşların emniyet ve asayiş içinde yaşamalarını güvence altına almıştır. Anayasanın diğer maddelerinde basın ve yayın özgürlüğünü bazı koşullara tabi tutarak insanların özgür bir alanda iletişim özgürlüğüne sahip olmalarına imkan sağlamıştır. İslam hükümeti Anayasasının diğer bölümünde tüm vatandaşlara siyasi faaliyetleri için gereken kuralları getirerek, vatandaşlara bu önemli hakkı vermiştir. Bu bağlamda toplantı ve yürüyüş hakkı, sendika kurma hakkı, parti kurma ve partilere üye olmak veya ayrılmak hakkı vb. haklar da verilmiştir. Bu haklardan sonra toplumda herkese iş 151 yapma imkanı vermiştir. Bu haktan herhangi bir şekilde uzak kalan kişilere de sosyal güvenlik imkanları öngörmüştür. Böylece maddi durumu iyi olmayan hiçbir vatandaş zor duruma düşmeyecektir. İslam hükümeti vatandaşların eğitilmesi konusunda son derece titiz davranmıştır. Böylece bu haktan mahrum kalan kişilere çeşitli yöntemler ile eğitim ve öğretim imkanları öngörmüştür. Anayasanın diğer maddelerinde dilekçe hakkı ve bu doğrultuda avukattan yararlanma hakkı getirerek herkese adaletli davranılması gerektiğini vurgulamıştır. Anayasanın diğer maddelerinde beraat ilkesini getirerek, tutuklamanın kanuni yolları ve yasadışı davrananların cezası, işkencenin yasağı ve ikametgah seçme özgürlüğü getirerek insanların özgürce yaşamalarına zemin hazırlamıştır. En son yabancılara vatandaşlık verme hakkı İslam hükümetinin bu alandaki genel siyasetlerini belirtmiştir. Unutmamalıdır ki dini azınlıkların yararlanacakları temel hak ve özgürlükler anayasa ve diğer yasalarda geniş bir yer almıştır. Yukarıda zikredilen haklar İran İslam Cumhuriyeti’nin temel hak ve özgürlülerine önem verdiğini göstermektedir. Bu haklar İslam ilkeleri ve Şii mezhebinden alındığı için dünya çapında uygulanan temel hak ve özgürlüklerden farklı olabilir. Bu haklar bazen noksan düzenlenmiş veya uygulamanın olmadığı haklar olabilir. Ancak İslam hükümetinin bu alandaki gayreti bu noksanları bertaraf edebilir. Bunun yanı sıra bir dizi yeni kurallar örneğin Meşru Özgürlükler ve Vatandaşlık Haklarına Saygı Duyma Yasası gibi yasalar, İran İslam Cumhuriyeti’nin temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi yönünde güçlü iradesini ortaya koymaktadır. Umulur ki ilerideki zamanlarda İslam hükümeti temel hak ve özgürlükler alanında ilerlemelerle, vatandaşların haklarını daha fazla koruyabilsin. 152 KAYNAKÇA ABBASİ, Mahmut, Efshaye Asrare Bimaran [Hastaların Sırlarını İfşa Etmek], Tahran, Hukuki Yayınları, 2002. ABRAHAMİYAN, Yervand, İran Beyne Do Engelab [İki Devrim Arasında İran], trc. Kazım Firuzmend, Mohsen Şaneçi, Hasan şemsavari, Tahran, Ney Yayınevi, 1999. AHMETİ, Seyyid Ahmet, Huguge Kar [İş Hukuku], Tahran, Hugugdan Yayınevi, t.y., . AKDEVELİOĞLU V.D., Atay Türk Dış Politikası, ed. Baskın Oran, I.cilt, 15. baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2009. AL-AMİLİ AL-JUBA’İ, Zayn al-Din, Mesalik’ul Afham Fi Şarh’i Şerayi’ul İslam [İslam şeriatının açıklamasında düşüncelerini yolları], II.cilt, Tahran, Ofset Yayınevi, y.t., . AL-AMİLİ AL-JUBA’İ, Zayn al-Din, Şerh-i Luma [Parlak Açıklama], 3. baskı, Tahran, Semt Yayınevi, 2000. ALEVİ, Muhammed Sadık, Barresiye Mashye Cheriki Dar İran [İran’da Gerilla Yönteminin İncelemesi], Tahran, İslam Devrimi Senetleri Merkezinin Yayınevi, 2001. AL-HUR UL-AMELİ, Muhammed bin Hasan, Tefsil’ul Vesail’ul Şii Fi Teshil’ul Mesail’ul Şeriat (Vesail’u Şii) [Şeri Meseleleri Anlamak Yolunda Şii’lerin Kullandıkları Araçların Geniş Şekilde Açıklaması], XIV.cilt, 7. baskı, Tahran, İslamiyet Yayınları, y.t., . ANDER ZAMANİ ZADEH, Celal, HEDİDİ, Muhtar, Pahlaviha [Pehleviler], II.cilt, Tahran, Kültürel ve Araştırma Ofisinin Yayma ve Dağıtım Yayınevi, 1999. ANSARİ, Muhammed İbrahim, Nezarat Bar Matbuat Dar Huguge İran [İran’ın Hukukunda Yayınların Denetlemesi], Tahran, Suruş Yayınevi, 1996. 153 ARFAİ, Abdul Mejid, Farmane Kuroshe Bozorg [Büyük Kirosun Fermanı], İran Edebiyat Kurumu, Tahran, Ofset Şirketinin Yayınları, 1978. ASGHARİ, Seyyid Muhammed, Barresiye Hugugi va Feghiye Reshve va Ehtekar [Hukuk ve Fıkıh Açısından Rüşvet ve İhtikâr Meseleleri], Tahran, Etelaat Yayınevi, 1999. AŞURİ, Muhammed, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası], I.cilt, 8. baskı, Tahran, Semt Yayınevi, 2008. AŞURİ, Muhammed, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası], II. cilt, 8. baskı, Tahran, Semt Yayınevi, 2004. AYETİ, Hamit, Huguge Afarineshhaye Fekri [Düşünceler Hukuku], Tahran, Hugugdan Yayınevi, 1997. AYKAÇ V.D., Burhan, Çağdaş Siyasal Sistemler, ed. Burhan Aykaç, Şenol Durgun, 1. baskı, Ankara, Binyıl Yayınevi, 2012. AZAD, Abul Kelam, Kuroshe Bozorg [Büyük Kiros], trc. Muhammed İbrahim Bastani Parizi, 8. baskı, Tahran, y.y., 2001. AZİMİ, Fahrettin, Bohrane Demokrasi Dar İran (1320-1332) [İran’da Demokrasi Krizi 1942-1954], trc. Abdul Rıza Huşang Mehdevi- Bijan Nozari, Tahran, Alborz Yayınevi, 1994. BAHAR, Muhammed Tagi, Tarikhe Mokhtasare Ahzabe Siyasi Dar İran [İran’ın Siyasi Partilerinin Tarihi], II.cilt, Tahran, Emir Kebir Yayınevi, 1985. BASİRET MENEŞ, Hamit, Olama ve Rejme Reza shah: Nazari Bar Amalkarde Siyasi, Farhangi Ruhaniyun Dar Salhaye 1305 Ta 1320 [Ülema ve Rıza Şah’ın Rejimi: (1905-1915) Yıllarında Ulemanın Kültürel-Siyasi Faaliyetlerine Bir Bakış], Tahran, Nigah-i Muasir Yayınevi, 2003. 154 BELADİ MUSAVİ, Seyid Sadr-al Din, Darsade Mosharekate Egtesadi ve Ejtemai Zanan Dar Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti’nde Kadınların İçtimai ve İktisadi Orani], Tahran, Cumhur Başkanının Kadınlar Ofisinin Yayınevi, 1998. BİN BABUYE KUMİ, Muhammed bin Ali bin al-Hassan bin Musa, Men La Yahzar ulFakih(Fakihin Olmadığı Yerde), V. cilt, Kum, İslamiyet Yayınları, 2010. BİN HANBEL, Ahmed, Müsnet, V.cilt, Kahire, Muassisat’ul Risalet Yayınevi, 1996. BİN HUMEYRİ, Abdullah Jafer, Yakın Senetler [Gurb-ul Esnat], Kum, Al ul- Beyt Yayınevi, 1998. CAFER ZADE, Süleyman, Mogademei Bar Huguge Bashar [İnsan Haklarına Giriş], ed. Esmail Tagi Zade, Kum, Zair-i Astaneye Mukaddeseye Kum Yayınevi, 2007. CAFERİYAN, Resul, Ahzab va Tashkilat Siyasi va Mazhabi: Az Padeshahiye Mohammad Reza Ta Piroziye Engelabe Eslami (1320-1357) [İran’ın SiyasiMezhebi Kuruluşları ve Partileri: Muhammed Rıza’nın Padişahlığından İslam Devrimi’nin Zaferine Kadar] (1942-1979), 3. baskı, Tahran, Yeni Çağın Bilim ve Tefekkürünün Kültürel Bürosunun Yayınevi, 2002. CAFERİYAN, Resul, Magalate Tarikhi [Tarihi Makaleler], V.cilt, Kum, el-Hadi Yayınevi, 2000. CEVADİ AMOLİ, Abdullah, Piramone Vahy va Rahbari [Vahy ve Liderlik Mevzuatı], Kum, el-Zehra Yayınları,1990. CİHANGİR, Mensur, Ayin Dadresiye Keyfari [Ceza Takip Yasası], 16. baskı, Tahran, Didar Yayınevi, 2001. CİHANGİR, Mensur, Ayin Dadresiye Madani [Medeni Takip Yasası], 8. baskı, Tahran, Doran Yayınevi, 2002. 155 CİHANGİR, Mensur, Ganune Asasiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], Tahran, Didar Yayınevi, 2002. CİHANGİR, Mensur, Ganune Madani [Medeni Yasası], 15. baskı, Tahran, Didar Yayınevi, 2003. CİHANGİR, Mensur, Ganune Mojazate Eslami [İslam Ceza Yasası], 17. baskı, Tahran, Didar Yayınevi, 2001. CİHANGİR, Mensur, Huguge (Ganune) Khanevade [Aile Yasası], 11. baskı, Tahran, Doran Yayınevi, 2004. CRANE BRİNTON, Clarence, Kalbod Shekafiye Chahar Engelab [4 Devrimin Otopsisi], trc. Mohsen Selasi, 4. baskı, Tahran, No Yayınevi, 1988. DAVİD, Rene, Nezamhaye Bozorge Hugugiye Moaser [Çağdaş Büyük Hukuk Sistemleri], çev. Seyyid Hüseyin Tabatabayi, Muhammed Aşuri, İzetullah İraki, 3. baskı, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınevi, 1978. EBADİ, Şirin, Huguge Kudak: Negahi Be Masaele Hugugiye Kudakan Dar İran [Çocuklar Hukuku: İran’da Çocukların Hukuki Durumlarını Bir Bakış], I.cilt, 3. baskı, Tahran, Roşangaran Yayınları, 1993. ERDEBİL’İ, Muhammed Ali, Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku], II.cilt, 5. baskı, Tahran, Mizan Yayınevi, 2002. EYVAZİ, Muhammed Jevad, Jame Shenasiye Siyasi Opozisyon Dar İran [İran’da Muhalefetin Siyasi Sosyolojisi], Tahran, Gumes Yayınevi, 2008. FELLAH ZADEH, Muhammed Hüseyin, Amozeshe Fegh [Fıkıh Öğretimi], 23. baskı, kum, el-hadi yayınevi, 2005. 156 FORAN, John, Mogavemate Shekanande :Tarikhe Tahavolate Ejtemaiye İran [Kırılabilir Direniş: İran Toplumu Gelişmesinin Tarihi], trc. Ahmet Tedeyyun, 2. baskı, Tahran, Resa Kültürel Hizmetlerin Enstitüsü Yayınevi, 2000. GASİOROWSKİ, Mark J, Siyasate Kharejiye Amrika va Shah: Banaye Dolati Dast Neshande Dar İran [Şah ve Amerika’nın Dış Politikası: Bir Kukla Devletin Yapımı], çev. Fereydun Fatemi, Tahran, Merkez Yayınevi, 1993. GOLDUZİYAN, İrec, Bayestehaye Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku Mevzuatı], Tahran, Mizan Yayınevi, 1999. GOVAHİ, Zehra, Barresiye Huguge Zanan Dar Masaleye Talag Bar Asase Ahkame Fegh va Ganune Asasi [Boşanma Meselesinde Kadınların Hukukun Fıkıh ve Anayasaya Göre İncelemek], İslam Tebligatının Yayma Ofisinin Basımevi, y.y., 1995. GURCİ, Abul Kasım, “Hugug Jazaye Umumiye Eslam”, “İslam’ın Genel Ceza Hukuku”, Karşılaştırma Hukuk Ofisi’nin Dergisi, Sayı 6, t.y., ss.85-148. GÜL MUHAMMEDİ, Ahmet, “Zaminehaye Basije Mardom Dar Engelabe Eslamiye İran”, “İran İslam Devrimi’nde Kamuoyunun Seferberliğine Zemin Hazırlamanın Süreci”, Rahbord Dergisi, Sayı 9, 1997, ss.89-106. HABİB ZADE, Muhammed Cafer, Moharebe va Efsade Fel Arz [Muharip ve Müfsiti Fil Arz Suçunu İncelemek], Tahran, Keyhan Basımevi, 1992. HAİRİ, Abdul Hadi, Tashayo ve Mashrutiyat Dar İran ve Nagshe İraniyane Mogime Erag [İran’da Şiilik ve Meşrutiyetçilik ve Irak’ta Olan İranlıların Etkisi], 3. baskı, Tahran, Emir Kebir Yayınevi, 2002. HANTİNGTON, Samuel Phillips, Samane Siyasi Dar Javameye Dast Khoshe Degarguni [Gelişen Toplumlarda Siyasi Düzen], trc. Mohsen Selasi, Tahran, İlim Yayınevi, 1990. 157 HAŞEMİ, Seyyid Muhammed, Huguge Asasiye Jumhuriye Eslamiye iran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasa Hukuku], I.cilt, 5. baskı, Tahran, Mizan Yayınevi, 2004. HAŞEMİ, Seyyid Muhammed, Huguge Bashar va Azadihaye Siyasi [İnsan Hakları ve Siyasi Özgürlükler], Tahran, Mizan Yayınevi, 2007. HEYDARİ, Muhammed Rahim, HERATİ, Muhammed Jevad, Engelabe Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Devrimi], ed. Yüce Lider Üniversiteler Temsilcisi ve İslam Maarifi Üniversitesinin Araştırma Asistanlığı, Kum, Maarif Yaymasının Yayınevi, 2011. HUNCİ İSFAHANİ, Fazlul Allah bin Ruzbehan, Suluk-ul Muluk [Milletlerin Yöntemleri], Tahran, Harezmi Yayınları, 1983. İDRİS, Avaz Ahmet, al-Diyet Beyn ul Ukubet ve Taviz [Cezalandırma ve Değişme Arasında Diyet], trc. Ali Rıza Feyz, Tahran, Kültür ve İslam Yoluna Yönlendirme Bakanlığı Yayınevi, 1994. İFTİHAR CEHROMİ, Guderz, “Ganon Gozariye Jarayem va Mojazatha va Ravande Taghyir An”, “Suç ve Cezaların Yasalaşması ve Değişim Süreci”, Hukuki Araştırmalar Dergisi, Sayı 25-26, y.t., s. 79-102. İMAMİ, Seyyid Hasan, Huguge Madani [Medeni Hukuku], VI.cilt, 5. baskı, Tahran, İslamiyet Yayınevi, 1992. İMANİ, Abbas, Vaje Nameye Huguge Jaza [Ceza Hukuku Sözlüğü], 14. baskı, Tahran, Ganj-i Daneş Yayınevi, 2004. İNAYET, Hamit, Andisheye Siyasi Dar Eslame Moaser [Çağdaş İslam’da Siyasi Düşünceler], 2. baskı, Tahran, Kharezmi Yayınevi, 1987. İRAKİ, İzetullah, Tahvolate Hugug Beyn Almellaiye Kar [Uluslar Arası İş Hukukunun Gelişmesi], Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1989. 158 KAR, Mehr Engiz, Kodam Hag? Kodam Taklif? [Hangi Hak? Hangi Teklif?], Tahran, İran Camiası Basımevi, 1992. KATOUZİYAN, Naser, Huguge Khanevade: Ezdevaj ve Talag [Aile Hukuku: Nikâh ve Boşanma], I.cilt, Tahran, Yayma Şirketinin Yayınevi, 1993. KEDİVER, Mohsen, Hükümeti Vela-i (Veli-İ Fakih’in Hükümeti), Tahran, Ney Yayınevi, 1999. KERİMİ, Ali, Hugug ve Azadihaye Asasi Ensanha [İnsanların Temel Hak ve Özgürlükleri], Tahran, Ruz Yayınevi, 1967. KEŞAVARZ, Abbas, Negahi Kolli Be Teorihaye Engelab: Engelabe Eslamiye İran ve Rishehaye An [Devrim Teorilerine Genel Bir Bakış: İran İslam Devrimi ve Kökenleri], II.cilt, 2. baskı, Kum, Yüce Liderin Akademik İşler ve İslam Maarifi Derslerinin Şubesindeki Temsilcisinin Yayınevi, 1998. Kurallar ve Düzenlemelerin Gözden Geçirme ve Kodlama Ofisi, Ganune Barnameye 5 Saleye 5 Tosee, [5. Gelişme Programının 5. Yasası], tahran, Kurallar ve Düzenlemelerin Gözden Geçirme ve Kodlama Ofisinin Yayın Ofisi, Tahran, 2004. LATİFİ PAKEDE, Lütf Ali, Ahzab ve Tashkilate Siyasi Dar İran [İran’da Siyasi Kuruluşlar ve Partiler], 4. baskı, Tahran, Veliy-i Fakih’in Besij deki Siyasi-Düşüncel Elçiliğinin Yayınevi, 2001. MAREFAT, Hadi, “Mabahesi Darbareye Tazirat”, “ta’zir’at hakkında tartışmak”, Avukatlar Birliği’nin Dergisi “ta’zir’at hakkında tartışmak”, Sayı 146-147, 1990, ss.33-72. MAVERDİ, Abul Hasan Ali bin Muhammed bin Habib, Ahkâm-ul Sultaniye[Seltenet Ahkâmı veya En Yüce Ahkâmlar], I.cilt, 2. baskı, y.y., Merkez’ul Neşr’ul Mekteb’ul Alam’u İslamiyet, 1928. 159 MECLİSİ, Ayetullah Muhammed Bager, Hudud Gesas ve Diyat [Had, Kısas ve Diyet’ler], trc. Seyyid Muhammed Cevad Zehni Tehrani, Payam-e Hak Yayınevi, 1998. MEDENİ, Celal El-din, Tarikhe Siyasiye Moasere İran [İran’ın Çağdaş Siyasi Tarihi], IV.cilt, Kum, Kum Din Adamları Dershanesine Bağlı Olan İslami Yayımları Bürosunun Yayınevi, 1983. MEHR POUR, Hüseyin, “Sargozashte Tazirat: Negahi Be Seyre Ganuniye Tazirat Dar Jumhuriye Eslamiye İran”, “Ta’zir’atın Özgeçmişi: İran İslam Cumhuriyeti’nde Ta’zir’atın Yasama Sürecine Bir Bakış” , Avukatlar Birliği’nin Dergisi, Sayı 148-149, 1990, ss.13-67. MEHR POUR, Hüseyin, Mabahesi Az Huguge Zan Az Manzare Huguge Dakheli Mabaniye Feghi va Mavazine Beyn Almelali [Kadın Hakları Mevzuatı İç Hukuku, Fıkıh ve Uluslararası Yasalar Açısından], Tahran, Etelaat Yayınevi, 2001. MEHR POUR, Hüseyin, Negahi Be Hugug va Magam Zan Dar Ejtema Az Didgahe Goran [Kuran Açısından Kadının Makamı (Değeri) ve Toplumdaki Hukukuna Bir Bakış], Tahran, Etelaat Yayınevi, 2001. MEKAREM ŞİRAZİ, Ayetullah Naser, Tefsiri Numune [Örnek Yorumlar], y.y., Darul Kutub ul- İslamiyet Yayınevi, 1974. MELEK ZADEH, Mehdi, Tarikhe Engelabe Mashrutiyate İran [İran’ın Meşrutiyet İnkılabının Tarihi], Tahran, İlmi Yayınevi, 1993. MENSUR UL- SALTANAT, Mirza Mustafa Han, Huguge Asasi Veya Usule Mashrutiyat [Anayasa Hukuku veya Meşrutiyet Usulü], Tahran, y.y., 1950. MEREŞİ, Ayetullah Seyyid Muhammed Hüseyin, “Bahs ve Bayane Nokati Chand Darmorede Gatle Amd, Shebhe Amd va Khataiye Mahz”, “Kasten, Yarı Kasten ve Hata Üzerinden Yapılan Adam Öldürme Suçu Hakkında Tartışmalar ve Birkaç Noktanı Açıklamak”, Hak Dergisi, Sayı 6, 1987, ss.104-122. 160 MEREŞİ, Ayetullah Seyyid Muhammed Hüseyin, “Sharhe Gavanine Had va Gesas”, “Had ve Kısas Yasalarının Açıklaması”, İdari Hizmetler ve Hukuki Bilimler Fakültesinin Dergisi, Sayı 71, 1992, s. 4-13. METİN DEFTERİ, Ahmet, Huguge Bashar ve Hemayate Beyn Almelali Az An [İnsan Hakları ve Uluslar Arası Korunmaları], Tahran, Behmen Yayınevi, 1970. MİSBAH YEZDİ, Ayetullah Muhammed Tagi, Hukumate Eslami ve Valiye Fagih [İslam Hükümeti ve Veli-i Fakih], Tahran, İslam Tebligatı Ofisinin Yayınevi, 1989. MOHSENİ, Murteza, Kolliyate Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku Külliyatı], Genel Ceza Hukuku Mevzuatı, Tahran, Genc-İ Daneş Yayınevi, 2003. MOİN, Muhammed, Farhange Moin [Farsça Sözlük], 3. baskı, Tahran, Serayeş Yayınevi, 2002. MOORE, Barington, Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri, trc. Alaeddin Şenel, Şirin Tekeli, 1. baskı, Ankara, Varsa Yayınevi, 1992. MORVARİD, Yunus, Az Mashrute Ta Cumhuriyat: Negahi Be Advare Majlese Ganun Gozari [Meşrutiyetten Cumhuriyete Kadar: Meşrutiyet’te Meclisin Farklı Dönemlerine Bir Bakış], II.cilt, y.y., Ohadi Yayınevi, 1999. MOTAHARİ, Ayetullah Morteza, Nezame Huguge Zan Dar Eslam [İslam Nizamında Kadın Hakları], Kum, Sadra Yayınevi, 2010. MOTAHARİ, Morteza, Majmueye Asar [Eserlerin Birleştirilmişi], I.cilt, Kum, Sadra Yayınevi, 1986. MOTAHARİ, Morteza, Piramone Engelabe Eslami [İslam Devrimi’nin Etrafında], 12. baskı, Kum, Sadra Yayınevi, 1991. MUHAKKİK HİLLİ, Abul kasım Cafer bin Muhammed hasan, Şerayi’ul İslam [İslam Şeriatları], trc. Abul Kasım Bin Ahmet Yezd’i, IV.cilt, 4. baskı, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1982. 161 MUHAMMEDİ, Abul Hasan, Mabaniye Estenbate Huguge Eslami [İslam Hukukunun Kökenlerini Tanımak], 17. baskı, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınevi, 2003. MUHAMMEDİ, Ebu-l Hasan, Hugug Jazaye Eslam: Had, Tazir, Giyas ve Diyat [İslam Ceza Hukuku: Had, Ta’zir, Kısas ve Diyetler], Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınlar Merkezi, 1996. MUHAMMEDİ, Menuçehr, Engelabe Eslami: Zamineha ve Payamadha [İslam Devrimi: Arka Planı ve Etkileri], Kum, Maarif Yaymasının Yayınevi, 2002. MUNTAZERİ, Hüseyin Ali, Derasat Fi Velayet ul-Fakih ve Fıkıh’ul Dolat’ul İslamiye [Velayet-i Fakih Dersleri ve İslam Devletinin Fıkhı], Kum, y.y., 1981. MURTECİ, Hüccet, Jenahhaye Siyasi Dar İran Emrooz [Bugünkü İran’da Siyasi Partiler], 3. baskı, Tahran, Nagsh ve Negar Yayınevi, 2000. MUSAVİ, Seyyid Fezl ul-Allah, Masaele Huguge Kar: Manaye Kar Bar Asase Ayat Ve Revayat [İş Hukuku Mevzuatı: Ayetler ve Rivayetlere Göre İşlemenin Anlamı], Tahran, İslam Kültürünün Yayma Ofisinin Yayınevi, t.y., . MUSTAFAVİ MUSAVİ HUMEYNİ, İmam Ruhullah, Sahifey-i Nur [Nur Kağıdı], IV.cilt, Tahran, İmam Humeyni Eserlerinin Düzenleme ve Yayma Bürosunun Yayınevi, 2003. Ve Mustafavi Musavi Humeyni, Sahifey-i Nur [Nur Kağıdı], V.cilt. MUSTAFAVİ MUTAFAVİ SAVİ HUMEYNİ, İmam Ruhullah, Tahrir-ul Vasile [Hüküm Verme Vesilesi], II.cilt, Tahran, Dar-ul İlim Yayınevi, 1994. NANE KAR, Mehdi, Efsade Fel Arz Dar Fegh va Huguge Mozue [Hukuk ve Şimdiki Yasalarda Müfsit-i Fil Arz Konuları], Tahran, Mursel Yayınevi, 1999. NASİRİ, Muhammed, Hugug Beyn Almelale Khususi [Devletler Özel Hukuku], ed. Muteza Kahi, Murtaza Nasiri, 10. baskı, Tahran, Agah Yayınevi, 2003. 162 NECEFİ ABRAND ABADİ, Ali Hüseyin, “Bezehkari va Avamele Egtesadi: Mabahesi Darbareye Bezehkari va Bohranhaye Egtesadi”, “Suçluluk ve İktisadi Koşullar: Suçluluk ve İktisadi Krizler Hakkında Tartışmak”, Hukuki Araştırmalar Dergisi, Sayı 9, 1990, s. 225-226. NECEFİ, Şeyh Muhammed Hassan, Cevahir’ul Kelam Fi Şerhi Şerayi’ul İslam [İlam Şeriatı Hakkında En Değerli Sözler], XL.cilt, Tahran, Dar’ul Mekteb’ul İslamiyet Yayınevi, y.t., . NEJEFİ, Musa, FAKIH HAKKANİ, Musa, Tarikhe Tahavolate Siyasiye İran [İran’ın Siyasi Gelişmelerinin Tarihi], Tahran, İran Çağdaş Tarihinin Araştırma Enstitüsü Yayınevi, 2003. NUR BEHA, Rıza, Zaminehaye Hugug Jazaye Umumi [Genel Ceza Hukuku Kökenleri], Tahran, Genc-i Daneş Yayınevi, 2000. Ortak Yazarlar, Engelabe Eslamiye İran [İran İslam Devrimi], Kum, İslam Maarifi Yaymasının Ofisi, 1996. Ortak Yazarlar,Türk Dış Politikası 1919-2012, ed. Haydar Çakmak, 2. baskı, Ankara, Barış Platin Kitapevi, 2012. PARSANİYA, Hamit, Hedis-İ Peymane: İslam Devrimi Hakkında Bir Araştırma, Kum, Maarif Yaymasının Yayınevi, 2002. PAYENDE, Abul Kasım, Nehcul Fesahe: Kalamat ve Revayate Hazrate Peyambar [Nehc’ul Fisahe: Hazreti Resul’ün Cümleleri ve Hadisleri], 16. baskı, Tahran, Cavidan Yayınevi, 1983. RAZAGİ, Muhammed Rıza, Olguyi Baraye Toseye Egtesadiye İran [İran’ın Ekonomik Gelişmesine Bir Olgu], Tahran, Tosee Yayınevi, 1991. 163 RAZİ, Şeyh Abu Cafer Muhammed bin Yakup bin İshak, Kâfi Usulü [Usul-i Kâfi], trc. Şeyh Muhammed Bager Kuh Kemerei, IV.cilt, Tahran., Osve Yayınevi. RENJBER, Abulfazl, Huguge Kar [İş Hukuku], Tahran, Majd Yayınevi, 2003. SAKET, Muhammed Hüseyin, Nahade Dadresi Dar Huguge Eslam [İslam‘da Hakimlik Makamı], y.y., Astane-ı Kudus e Rezevi Yayınları, 1987. SALAH, Mehdi, Keşif-i Hicap [Baş Örtüsünün Kaldırılması]: Alanlar, Eserler, Tepkiler, Tahran, Siyasal Çalışmalar ve Araştırmalar Enstitüsü’nün Yayınevi, 2005. SALİH, Ali Paşa, Sargozashte Tarikhe Hugug: Mabahesi Az Tarikhe Hugug; Durnemayi Az Ruzgarane Pishin Ta Emruz [Hukuk Tarihi Mevzuatı: Geçmişten Günümüze Kadar], Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1970. SANDER, Oral, Siyasi Tarih (1918-1994), II.cilt, 19. baskı, Ankara, İmge Kitapevi Yayınları, 2010. SANDER, Oral, Siyasi Tarih (İlkçağlardan 1918’e), I.cilt, 21. baskı, Ankara, İmge Kitapevi Yayınları, 2011. SEDR ZADE AFŞAR, Muhsin, “Tahgigati Darbare Hemayat Az Kudakane Bisarparast”, “Bakıcısı Olmayan Çocukları Koruma Hakkında Araştırmalar”, Adalet Bakanlığı Dergisi, Sayı 11-12, 1977, s.158. SELAHİ, Cavid, Bezehkariye Atfal ve Nojavanan [Suçlu Çocuklar ve Gençler], Mizan Yayınevi, 2010. SEYYAH, Muhammed Ali, Khaterate Haj Sayyah veya Doreye Khof va Vahshat [Hacı Seyyah Hatıraları veya Korku ve Dehşet Dönemi], ed. Hamit Seyyah, Seyfullah Gulkar, 1. baskı, Tahran, İbn-i Sina Yayınevi, 1968. SKOCHPOL, Theda, Devletler ve Toplumsal Devrimler: (Fransa, Rusya, Çin’in Karşılaştırılmalı Bir Çözülmesi), trc. S. Erdem Türk Özü, 1. baskı, Ankara, İmge Kitapevi Yayınları, 2004. 164 Surate Mashruhe Mozakerate Tadvin va Baznegariye Ganune Asasi Jumhuriye Eslamiye İran [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın Son İnceleme ve Gözden Geçirme Müzakerelerinin Metinleri], I, II, III.cilt, Tahran, İslam Şura Meclisi’nin Kültürel ve İletişim Bürosu, 1991. TABATABAYİ, Muhammed Hüseyin, el- Mizan el- Mizan [Vezne], trc. Muhammed Bager Musavi Hamedani, II.cilt, 3.baskı, Dar-ul İlim Yayınevi, 1984. TALEB, Mehdi, Tamin Ejtemai [Sosyal Güvenlik], 2. baskı, Meşhet, Rezevi Kültürel Bürosunun Basımevi, 1990. TDK, Türkçe Büyük Sözlük, 10. baskı, Ankara, TDK Yayınları, 2005. TİRMİZİ, Ebu İsa Muhammed bin İsa bin Suret, Sünen- i Tirmizi, II.cilt, y.y., Mektebet -ul Maarif-ul Neşir ve Tozii Yayınevi, 2008. Tunç, Hassan, Türkiye'ye Komşu Devletlerin Anayasaları, Ankara, Aslı Yayın Dağıtım, 2008. UDEH, Abdul Gadir, Hugug Jazaye Eslam [İslam Ceza Hukuku], İslam Ceza Hukuku, trc. Naser Kurban Niya, Tahran, Mizan Yayınevi, 1995. y.y., “Tarikh ve Sharayete Ganune Kar Dar İran: Az Ebteda Ta Emrooz”, “İran’da İş Koşulları ve Tarihi: İlk Çağlardan Günümüze Kadar”, İş ve Sosyal Güvenlik Dergisi, İş ve Sosyal Güvenlik Dergisi, Sayı 2, 1972, s.85. YONG, Piter Yuliyus, Padshahe Parsi: Daryushe Yekom [Pers İmparatoru: Birinci Daryus], trc. Davud Munşi Zadeh, Tahran, Sales Yayınevi, 2007. ZİBA KELAM, Sadık, Mogademeyi Bar Engelabe Eslami [İslam Devrimi’ne Giriş], Tahran, Rozane Yayınevi, 1994. 165 İNTERNET ÜZERİNDEKİ KAYNAKLAR http://dadazmoon.ir/?p=51#more-51 http://honari.farhang.gov.ir/fa/rules/rule8 http://hvm.ir/detailnews.asp?id=5533 http://juge.ir/index.php?option=com_content&view=article&id=556:1391-03-28-05-0118&catid=120:1391-02-18-09-14-50&Itemid=187 http://juge.ir/index.php?option=com_content&view=article&id=898:1391-08-21-15-0135&catid=125&Itemid=196 http://maslahat.ir/DocLib2/Approved%20Policies/Difficulties/1371/dif-%2028-8-1371no31.aspx http://maslahat.ir/DocLib2/Approved%20Policies/expediency%20council%20in%20no ncompatabilities/NC-1370/NC-11-07-1370-NO%2015.aspx http://news.tamin.ir/Images/News/Editor/file/taminravabet%20omomi/ghavanin/ghano n%20tamin%2054.pdf http://nooremonji.com/maaref/porseshha/727-eghtesadsalem.html http://nsderakhshan.ir/index.php?option=com_content&view=category&layout=blog&i d=55&Itemid=79 http://parliran.ir/uploads/ghanoon%203_6359.pdf http://press.farhang.gov.ir/rules-laws-fa.html http://rc.majlis.ir/fa/law/show/133414 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/91961 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/92085 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/92541 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/97114 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/9828 http://rc.majlis.ir/fa/law/show/99597 http://tafatton.ir/plugins/content/content.php?content.225 http://tafatton.ir/plugins/content/content.php?content.456 http://taraznameh.ir/index.php?module=subjects&pageid=150&mainOp=view_templa te&subOp=only_subject http://tebyan-tabriz.ir/farsi/?pageid=993&type=articles&id=39523&t_b=Brown 166 http://www.atremehr.com/vdcg.q9xrak9nupr4a.html http://www.dadkhahi.net/law/Ghavanin/Ghavanin_Jazaee/Ghanoon_hemayat%20az %20kodakan.htm http://www.dadkhahi.net/law/Ghavanin/Ghavanin_Kar/gh_bime_bikari.htm http://www.dadkhahi.net/law/Ghavanin/Ghavanin_Kar/gh_tamin_ejtemaee.htm http://www.dadkhahi.net/law/hoghoogh/h_asasi_madani/Gh_Heiat_Monsefeh.htm http://www.daneshju.ir/forum/sitemap/t-158784.html http://www.dastour.ir/brows/?lid= http://www.ghavanin.ir/detail.asp?id=7411 http://www.ghavanin.ir/detail.asp?id=8620 http://www.hawzah.net/fa/article/articleview/85967 http://www.hawzah.net/fa/ArticleView.html?ArticleID=86689&ParentID=65551 http://www.hawzah.net/fa/magazine/magart/4518/5509/53710 http://www.iichs.org/index.asp?id=72&doc_cat=1 http://www.iichs.org/index.asp?img_cat=33&img_type=0 http://www.imo.org.ir/portal/File/ShowFile.aspx?ID=b745a424-7005-41ac-869fc77eb0846b2a http://www.imo.org.ir/portal/Home/ShowPage.aspx?Object=News&CategoryID http://www.irbar.com/laws-databank/279/280/2542 http://www.irbar.com/laws-databank/42/1411/1445 http://www.irdc.ir/fa/content/10754/default.aspx http://www.irpsri.com/Show.php?Page=ViewArticle&ArticleID=439&SP=Farsi http://www.ir-psri.com/Show.php?Page=ViewArticle&ArticleID=60 http://www.khabaronline.ir/detail/162914/ http://www.khabaronline.ir/detail/96176/ http://www.lifekowsar.com/life/index.php/nashriat/new-book/849-women-and-legalwork.html http://www.maarefquran.org/index.php/page,viewArticle/LinkID http://www.magiran.com/article.asp?AID=34 http://www.majlesekhobregan.ir/fa/publications/mags/is_gv/magazines/021/04.htm http://www.pajoohe.com/fa/index.php?Page=definition&UID=36466 http://www.pajoohe.com/fa/index.php?Page=definition&UID=45098 http://www.rasekhoon.net/article/show/649356 http://www.sabteahval.ir/default-174.aspx?tabindex=0 167 http://www.sabteahval.ir/default-174.aspx?tabindex=0 http://www.sokhane-ashena.com/khandani/89/11/kh159.php http://www.tanineyas.ir/?q=node/15847 http://www.tebyan.net/newindex.aspx?pid=100158 http://www.www.azadegi.com/link/2012/09/19/252040