İran`da Sünnilerin cami mücadelesi

advertisement
İran'da Sünnilerin cami mücadelesi
İran'ın başkenti Tahran, Sünni Müslümanların ibadet edebilmesi için cami bulunmayan
dünyadaki sayılı başkentlerden biri.
26.09.2017 / 13:11
“Bay Ruhani, onlara yönetimde söz vermenize gerek yok, sadece Bayram Namazlarını
kılabilecekleri bir cami yapmalarına izin verin yeter.”
Kurban Bayramının birinci gününde ülke genelinde namazlar kılınırken, reform yanlısı
Mahmut Sadıki Twitter üzerinden Hasan Ruhani’ye yukarıdaki çağrıyı yaptı. Paylaşıma
Tahran’ın Sadıkiyye bölgesinde Sünnilerin namaz için uzun ve tek bir saf halinde
durduğu bir fotoğraf da eklenmişti.
Birkaç gün sonra, göreve yeni gelen Tahran Şehir Konseyi üyesi Hoca Nazari
konuşmasında “Kesinlikle Sünni vatandaşlar da Tahran’da ibadet edebilecekleri bir
mekan hakkına sahiptirler. Şehir yönetimine bu konuyu incelemesi için talimat verildi”
açıklamasında bulundu.
Tahran’da bir Sünni camisi açılması Sünni kesim, meclis üyeleri ve insan hakları
aktivistleri arasında uzun zamandır gündemde olan bir konudur. Ancak, İran hükümeti
Tahran’da zaten Sünni camilerinin olduğunu iddia ediyor. 5 Ağustos 2015 tarihli Cami
İşleri Düzenleme Kurumu raporuna göre Tahran’da 9 tane Sünni camisi var. Ancak
Sünni kesimin kanaat önderlerine göre bunlar sadece içinde ibadet edilen küçük
odalardan ibaret.
'Tahran'da Sünniler için cami yok'
Eski dönemlerde parlamentoda görev yapan Sünni temsilci Celal Celalizade verdiği
röportajda Tahran’da Sünniler için cami denilebilecek bir ibadet yeri olmadığını,
insanların namazlarını “kiralık evlerde” kıldığını, mülk sahiplerinin istediği her an bu
yerleri kapatma yetkisinin olduğunu aktardı. Ayrıca sözlerine şöyle devam etti;
“Camilerin kendilerine ait bir kimliği ve belirli bir yeri vardır. Bu özellikleri taşımayan
şahsi kişilere ait evlere cami denilemez. Ezan okunmasına ve bir tabela asılmasına izin
olmayan bir yer cami değil en fazla küçük bir mescittir.”
Geçmişte bu küçük ibadet odaları dahi özellikle Ramazan ve Kurban Bayramı
günlerinde kısıtlamalara ve yasaklamalara maruz kaldı. 9 Ocak 2015’de Tahran’da
gerçekleştirilen “Uluslararası İslami Birlik Konferansı” hala devam ederken Saham
News tarafından yapılan habere göre Sünnilerin Tahran’da Cuma namazını kılmaları
yasaklandı. Cuma namazının Pounak’ın batı bölgesindeki mescitte kılınması
planlanmıştı. İran’da iyi tanınan Sünni lider Abdul Hamid İsmail Zahi (diğer adıyla
Molavi Abdul Hamid) de namaza imamlık edecekti.
Bu olaydan sonra, devrim muhafızları söz konusu mescidi geçici olarak kapattı. 18
Ocak 2015 tarihinde konu ile ilgili Fars Haber Ajansı'nın (Devrim Muhafızlarının yarı
resmi medya aracı) yaptığı bir haberde mescidin kapatılmasının nedeni olarak kanuna
uygun olmayan kaçak bir yapı olması ve “yabancı ülke vatandaşlarının çekilmesi için”
bir araç olarak kullanılması gösterildi.
29 Ocak 2015’de Tahran Belediyesi Pounak Mescidini polis koruması altında yıktı.
İran’daki Sünni kesimin sesini duyurmak için kurulan “Sunni Online” isimli internet
sitesinin haberine göre; “Güvenlik güçleri Pounak Mescidine girdiler, mescit imamı
olan Abdullah Musazade’nin cep telefonuna el koydular daha sonra imamın kendisine
ait odasını aradılar. Bunun ardından düzinelerce belediye çalışanı binayı yıkmaya
başladı.”
Sünni parlamento temsilciler ve imamlar tarafından yıkıma tepki gösterildi. Buna ek
olarak, “İslami Mezhepler Yakınlık Forumu” da yıkımı kınayarak şu açıklamayı yaptı;
“Tahran’ın Pounak bölgesindeki Sünni kardeşlerimiz tarafından kullanılan mescidin
yıkılması felaket derecesinde bir olaydır. Bu durum dini eğilimleri ne olursa olsun İslam
ümmetinin birliği için endişe duyan bütün herkesin kalbini yaralamıştır ve üzerinde
düşünülmesi gereken bir örnek olmuştur.”
Devlet yetkilileri yapılan bu itirazları herhangi bir şekilde dikkate almadı, olay
hakkında ülke genelinde İran devletine yakın sadece birkaç medya organı tarafından
haber yapıldı.
Mescidin yıkılma gerekçesi: Cami gibi görünüyor
Örnek olarak; 6 Ağustos 2015 tarihli haberinde (Devrim Muhafızları bağlantılı)
Mashregh tarafından yapılan haberde Pounak Mescidinin içinde bulunduğu bina
mevzuata aykırı olduğundan ve binanın resmi kayıtlarda görünenlerden farklı
amaçlarda kullanıldığından yıkıldığı söylenildi. Haberin bir diğer kısmında da “Bu
mescidin yönetimi yeraltından giriş katına kadar merdivenler yaptırılmış ve binanın bir
cami gibi görünmesi amaçlanmıştır. …Bu durum, barınma amaçlı inşa edilen bir
binanın 'halk camisine' çevrildiği anlamına gelmektedir” denildi.
Eski Sünni milletvekili Celalizade’ye göre, geçtiğimiz yıllarda Tahran’da cami olarak
kullanılmak üzere bir bina inşa edilmesi için izin verilmesi Sünni halkın en büyük
taleplerinden birisi haline geldi. Celalizade şunları da ekledi: “Ancak Sünnilere cami
inşası için izin verilmesine dair hiç niyet yok. Sıradan vatandaşların Sünnilerle veya
Sünnilerin camisinin olmasıyla alakalı hiçbir sorunu yok. Yalnızca hükümetin içindeki
bazı gruplar buna karşı çıkıyor.”
Pounak Mescidinin yıkılması ile alakalı Abdul Hamid, birisi dini lider Ayetullah Ali
Humeyni’ye biriside Başbakan Ruhani’ye olmak üzere iki ayrı mektup yazdı.
Humeyni’ye yazılan mektupta Tahran’daki Sünni vatandaşların kendilerine ait bir
camileri olmasına izin verilmediğini belirttikten sonra Abdul Hamid; “Aşırıcılık,
tekfircilik, şiddet ve ayrılığın yaygınlaştığı bu zamanda İslam dünyası sükunet ve
müsamahaya ihtiyaç duyarken, Sünni kardeşler böyle bir uygulama beklemiyorlardı”
ifadelerini kullandı.
Abdul Hamid’in mektubuna uzun bir süre cevap verilmedi. BBC Farsçaya 30 Ekim
2016’da verdiği bir röportajda Abdul Hamid bu duruma değindi ve “cevap vermiyorlar
zira ikna edici şekilde verecek bir cevapları yok. İran anayasasına göre, insanlar bazı
haklara sahiptirler ancak insanların haklarını tam olarak kullanmasını engelleyen bir
dar kafalılık mevcuttur” açıklamasında bulundu.
Sünnilerin Tahran'da Cuma namazı kılmaları yasak
6 Ağustos 2017 tarihinde İran devletine yakın medya kuruluşları Abdul Hamid’in en
son yazdığı mektubunu ve Humeyni’nin buna verdiği cevabı haber yaptılar. 2 Ağustos
tarihli mektubunda Abdul Hamid Sünni halkın “dini özgürlükleri ve özellikle de 5 vakit
günlük namazlarını ve Cuma namazlarını kılma özgürlüğünün Tahran gibi büyük
şehirlerde gözetilmesinin önemli olduğunu” vurguladı.
Humeyni’nin Özel Kalem Müdürü Muhammed Muhammedi Golpayegani tarafından
yazılan cevap 12 Ağustos’ta yayınlandı : “İslami Cumhuriyetin hiçbir ferdi, dini
öğretiler ve anayasaya çerçevesinde dinleri, kökenleri ve ırkları ne olursa olsun
ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz bırakılamaz.”
Celalizade İslam Cumhuriyetinin sadece cami yapılmasındaki tutumunu değil,
vatandaşlarının haklarının her boyutunda Sünnilere karşı tutumunu değiştireceğini
umuyor. Kendisi son olarak şu sözleri söyledi:
“Bir vatandaş neden ülkesinin başkentinde ibadet etmek için bir yer hakkına sahip
olmasın ki? Sadece 100 Şii ailenin yaşadığı Sünnilerin çoğunlukta olduğu yerlerde dahi
Şii camileri ve hüseyniyeler (Şii tapınma yerleri) bulunmaktadır. İbadet mekanı hakkı,
ister cami olsun, ister kilise olsun ister herhangi bir tapınak olsun her vatandaşın
hakkıdır. Bu haktan insanları mahrum bırakmak hukuka ve insan haklarına aykırıdır.
Bu sorunu çözebilecek tek kişi Humeyni’dir. İmkansız diye bir şey yoktur. Ben şahsen
Sünnilerin Tahran’da ibadet edebilecekleri kendilerine ait camilerin olduğu zamanların
geleceğine inanıyorum.”
İranlı gazeteci Zehra Alipour tarafından kaleme alınan bu makale Mepa News
okurları için tercüme edilmiştir.
© 2015 Mepa News Tüm Hakları Saklıdır!
Kaynak Gösterilmeden Alıntı Yapılamaz!
Tasarım ve Yazılım: Mepanews
Download