C. Senatosu B : 40 Bunun üzerine Eylül 1974 başında Yunanistan bu­ na karşı başka bir tedbir alıyor; 1157 sayılı notamla. O da havacılara ve pilotlara duyuruyor ki, «Ege De­ nizi tehlikeli bölgedir, buradaki seferlere müsaade edil­ memektedir.» Böylelikle 19'74'ün sonbaharından iti­ baren Ege Denizi Türkler ve Yunanlılar tarafından konulan bu notamlar sonucu trafiğe, seyrüsefere ka­ patılıyor. 714'ün bir manası şu: Türkiye kendi güvenliği açı­ sından 714 ile koordineleri yapılmış, konulmuş olan hatta yaklaşan bir uçak kendini bildirmediği, ihbarda bulunmadığı takdirde bu uçağın akibetinden hukuken sorumlu değildir. Ya yaklaşır, girmek ister, haber ve­ rir veyahut sonrası ne olur bu belli değildir. Alevli hâl geçince, bu müeyyide (Ki. çok ağır bir müeyyide.) bütün fazla ağır müeyyideler gibi işlemez bir hâle geldi. «Yere tükürenlere idam cezası veririm.» dersiniz, ilk ik'i gün yere kimse tükürmez; ama bu. o kadar ağır bir müeyyidedir ki, bunun işletilmesinin güç olacağı­ nı görenler yavaş yavaş eski alışkanlıklarıyla yere tü­ kürmeye başlarlar. Müeyyide ile yasaklanan olay ara­ sında eğer bir denge bulunmazsa, elbette ki. o alevli an geçtikten sonra, o müeyyidelerin işletilmesi son de­ rece güç hale gelir. Yolcu uçağı 714'e gelmiş, ihbar et­ meden geçiyor... Nedir bunun müeyyidesi?.. Derhal uçak kaldıracaksın i z. bu uçaklar o uçağı yasakladığı­ nız hava sahasının dışına kovalayacaklar veyahut refakette bir Türk havaalanına indirecek. Dinlemedi; dü­ şürecek. Ağır bir şey. Uygulanması az muhtemel di­ yeyim, bir müeyyide. Böyle olunca ne oldu? Böyle olunca, alevli hal geç­ tikten sonra, yıllardan beri bir fiili durum Ege'de te­ şekkül etti. Bu fiili durumda 714'ün bizim tarafımızda kalan, Rodos dahil Yunan adalarına Yunanlılar, kıta Yunanistan'ından günde beş. altı, turizm zamanı bel­ ki 10, seferlerini rahat ra-hat yapmaya başladılar. On­ lar haber vermediler, biz haber vermemeyi normal te­ lakki ettik. Bir muamele olmadı: 714 kaldı, Yunan uçakları kendi iç hatlarını yaptılar. Ne yapılmadı? Türkiye ile Yunanistan arasında, Türk Hava Yolları veyahut o zamanki Olimpic Airvvays'ın seferleri ya­ pılmadı, milletlerarası uçak şirketlerinin Atina - İstan­ bul, Türk Hava Yolları - Olimpic'in Atina - îzmir, İz­ mir - Atina arasındaki seferleri yapılmadı. Yani öyle bir fiili durum hasıl oldu ki. Ege Denizi Yunanistan'ın iç seferlerine açık kaldı, bunun dışındaki bütün dış seferlere kapalı bir vaziyet aldı; bize karşı konmuş elan 1157'nin ilan ettiği hat ve yasaklama dolayısıyla.. 26 . 2 . 1980 O : 1 Arkadaşlar; Öyle bir durum hasıl oldu ki, bundan dolayı şaş­ mamak imkânı yoktu. İki NATO üyesi, iki NATO müttefiki devlet arasındaki hava trafiği, bir üçüncü ve Varşova Paktı üyesi olan Bulgaristan'ın başkenti Sof­ ya üzerinden yapılmaya başlandı. Bu tabii mesafeyi artırdı, mesafeyi artırdığı için daha masraflı oldu yol­ culuk, daha az masraflı olduğu içlin daha az müşteri buldu ve iki memleket arasındaki gidiş geliş bu suret­ le azalmış oldu. Değerli arkadaşlarım; Biz, Sayın Ecevit'in Başbakanlığı zamanında ve Al­ lah rahmet eylesin, arkadaşımız Abdi İpekçi'nin bil­ hassa öncülük etmesiyle ve o zamanki Başbakan Sa­ yın Ecevit'in de desteği ile Türk ve Yunan gazeteci­ leri: «Yunanistan ile Türkiye arasındaki münasebetle­ ri nasıl iyileştiririz?* diye bir iddiada bulunmadık da, daha realist olarak, «Daha fazla kötüleşmesine nasıl mani olabiliriz?» diye buluşmalar yapmaya baş­ ladık. Bu buluşmalarda dikkatimizi çeken iki anlaş­ mazlık oldu değerli arkadaşlarım; iki manasız anlaş­ mazlık. Birincisi, Ege üzerindeki bu uçuş yasağı oldu. İkincisi, bütün Avrupa Konseyi üyeleri kendi arala­ rında vizesiz seyahat ederken, sadece iki tane ülke, karşı vatandaşından memleketine gelmesi için vize so­ ruyordu; Yunanistan ile Türkiye. Komik bir şey, ayıp bir şey, iptidai bir şey ve biz bütün bu görüşmelerde hiç olmazsa bu iki tuhaf anlaşmazlığın ortadan kalk­ ması için gayret etmek kararını verdik. Montreux'da Sayın Ecevit ile Yunan Başbakanı Karamanlis bulunduğunda bunu önerdik. Daha son­ ra Yunan Heyeti buraya geldiğinde, Sayın Ecevit Başbakan olarak Yunan Heyetini kabul ettiğinde biz de bulunduk. Dedik ki; «Hiç olmazsa bu ikisinin kal­ dırılması için gayret gösterin.» Yunanlılar fazla bir iyiniyet göstermediler. Çünkü, Yunanistan'ın bir iyini­ yet göstermesi imkânı da var idi. Neydi bu? Biz 714'ü koymuştuk, onlar kabul etmiyorlar. Bize 714'ü kaldırt­ mak veyahut Yunanistan'a 714'ü kabul ettirtmek ye­ rine başka bir formül bulduk biz. Atina - İstanbul hattının Tekirdağ - Selanik bölümünü, (Ki, «G - 12» diye havacılıkta isimlendiriliyor) bunu açın dedik. Bu suretle İstanbul - Tekirdağ - Selanik hattı üzerinden uçaklar sefer yapabilirler; Ege fiilen açılmış olur. Yu­ nanlılar bunu kabul etmediler, yapmadılar. Peki de­ dik, Rodos'a geliyorsunuz; Rodos üzerinden, İzmir Rodos - Atina hattını açın... Onu da kabul etmedi­ ler. Bir büyük iyiniyet göstermediler. Bu sefer biz, bu iyiniyeti göstermiş bulunuyoruz; ama arkadaşlar, yani çok da saf olmamak lazım. Tür586 —