ANAHTAR TESLİM OLMAKTIR Şeyh Bahauddin Efendi’nin 13 Ekim 2014 Sohbeti, Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahumme salli ve sellim 'ala Nebina Muhammed, aleyhi selam Salatan tadumu ve tuhda ileyh mammara leyali ve tula devam. Allahumme salli ve sallim 'ala Nebina Muhammed, aleyhi selam Salatan tadumu ve tuhda ileyh mammara leyali ve tula devam. Allahumme salli ve sallim 'ala Nebina Muhammed, aleyhi selam Salatan tadumu ve tuhda ileyh memmara layali ve tula devam. Devam. Devam diyoruz. Devam ne demektir? Devam sürekli demektir. Biz istiyoruz ki, sürekli bir istasyonda olalım, hep bu manevi yolda olmak istiyoruz. Biz bu manevi yolda, Mevlana Ş.'in ayağının altında olmak istiyoruz. Dışına çıkmak istemiyoruz, Mevlana Şeyh'in yolunun. Mevlana Şeyh'in yolundan başka yol yok bizim için. Bu bizim niyetimiz. İstediğimiz de budur. Biz bunun için çalışırız. Yüce Allah bazı şeyleri, O güneşi önünüze koymuştur. Güneşi görmeyecek kadar kör olmayın. Belki de körüz. Güneşi göremiyoruz. Ama güneşin sıcaklığını hissedebiliyoruz. Biz böyle hassasız. Güneşin farkında olacak kadar hassasız. Güneşi bilecek ve keyfini çıkaracak kadar. O halde kendinizi güneşin ateşiyle yakmayın. Çünkü eğer güneşe meydan okursanız, kör biri, ve güneş, güneşte kalırsa, sonunda ölür. Çünkü güneş sizi öldürebilir de. Körseniz, güneşle oynamayın. Eğer güneşin farkındaysanız, farkında olun ve onu hissedin. Körseniz de, bir gölgenin altına saklanın. Bilmelisiniz ki güneş vardır. Parlayan güneş. Kör olana ispat edemezsiniz güneşin olup olmadığını. Çünkü o karanlıktadır. Bu, onun hatası değil. Ona ispat etmek zorunda değilsiniz. Çünkü o, karanlık dünyanın içinde hapistir. Yüce Allah böyledir, bazı kullar kıyamette uyandıkları zaman, kör olduklarında sorarlar "Neden körüm ben? Dünya'da görebiliyordum. Şimdi körüm, hiçbir şey göremiyorum." Yüce Allah cevap verir ve der ki; "Dünya'da açık gözlerinle bile kördün. Burada gözlerinin açık olmasını mı umuyorsun? Orada kör idin, burada da kör olacaksın". Kör olma! Bu nedenle, Şeyhimiz var. Bu sebeple, mürşidimiz var. Çünkü, biz hepimiz körüz. Ve Şeyh'in gözleri var. Bize, kendi gözlerinden bakma imkanı veriyor. Bu çok önemlidir. SubhanAllah. Onun gözlerinden görmek, çok mühimdir. Gözleriniz ne görebilir? Bir kamera vardır. Gece bile görebilen, gece görüşü. Uzayı görebilir, orayı görebilir. Hayal edin, sizin gözleriniz o kamera gibi mi? Elbette, bu herşeyi görebilir dersiniz. Şeyh'in gözleri böyle. Herşeyi görebilir. Mevlana Şeyh, kendi gözlerinden görmenizi sağlar. Bizim gözlerimiz onun gözleri yanında çok basit kalır. www.saltanat.org Page 1 Biz körüz, ya Seyyidi, körüz biz. Körüz biz ve senin gözlerinden görmek isteriz. Eğer teslim olursanız, kazanırsınız. Neden Müslüman derler? Müslüman ne demektir? Müslüman'ın manası nedir? Teslimiyet. Kime? Rabbinize, Yüce Allah'a. Teslim olduğunuzda rahatlarsınız. Çünkü kime teslim olduğunuzu bilirsiniz. Ama teslim olmadığınızda, aramaya başlarsınız. "Bu dünya nasıl geldi buraya?" Bu deniz, nasıl geldi buraya? Ne tür canlılar var içinde? Bu nedir, şu nedir, o nedir?" Ne kadar çok sorarsanız ve açıklama isterseniz, o derece teslim olmuyorsunuz demektir. Asla teslim olmamışsınız demek. Şeyh ile birlikte olsanız bile, teslim olmamışsınız. Nasıl olabilir? Siz Rabbinize teslim olmalısınız. Rabbinize bile teslim olmuyorsunuz. Belki namaz kılıyorsunuz, ama teslim olarak kılmıyorsunuz namazı. Belki inanıyorsunuz, ama teslim olmuş bir inancınız yok. Belki vazifelerinizi yapıyorsunuz ama bu vazifeleri, teslimiyetle yapmıyorsunuz. Kendi başınıza zafer kazanmak istiyorsunuz. Herşeyi kendiniz için yapmak istiyorsunuz. Teslim olmak farklı bir şey. Yüce Allah, O birine bir vazife verdiğinde, O, onu kendisiyle imtihan ediyor. O, kendi kendisiyle imtihan ediyor onu, kendi nefsiyle. Benlik demiyorum. Çünkü normalde, kendi nefsimizi tanımıyoruz. Mühimdir bu. Nefsimizi bilirsek, nasıl başa çıkacağımızı biliriz. Ama nefsimizi bilmediğimiz için nasıl başa çıkacağımızı bilmiyoruz. Yüce Allah, O hemen sizi benliğinizle imtihan eder. Ve der ki "Evet, maşaAllah. Biraz insan gelir. MaşaAllah, çok güzel." Nefsiniz çok mutlu olacak. Benliğiniz çok mutlu olacak. Ve sonra bu insanlar, size saygı gösterirler. "Bu daha da iyidir". Bu insanlar sizin elinizi öpmeye başlarlar. "Harika birşey. Ben birşeyim." Bu sizin benliğiniz. Nefsiniz demiyorum. Nefsinizin seviyesine gitmediniz. Nefsinizin seviyesine gittiğinizde... Bu Benlik tamamdır. Benlik iyidir, nefs devasadır. Sonra dersiniz ki "Evet, şimdi beni takip eden 1,000 kişi var. 10,000 kişi dinliyor beni. 10 milyon insan, Şeyh olduğum konusunda hemfikir. 20 milyon insan der ki "Evet, sen Şeyh'sin." Bütün dünya beni tanıyor." Senin teslimiyetin nerede? Senin Yüce Allah'a teslimiyetin nerede, Şeyh'ine, Tarikat'ına teslimiyetin? Kendin için çalışıyorsun. Bu muazzam bir muhasebe. Muazzam muhasebe. Mevlana Şeyh tüm dünyada tanınır elhamdulillah. Mevlana Şeyh, eşsizdi o herkese bildirdi kendini ve sevdirdi kendini. Mühimdir. Ama asla korumalar kullanmadı. O asla insanlardan uzak durmadı. O insanların arasındaydı. Neden? Çünkü o teslim olmuştu, ve kuvveti teslim oluşundan geliyordu. Herkesin istediği formül buydu. "Şeyh'in formülü neydi? Nasıl böyle olabildi?" O, Şeyh'ine gerçek anlamda teslimdi. Büyük Şeyh'lere gerçek anlamda teslim olmuştu. ResulAllah'a gerçek anlamda teslim olmuştu. Yüce Allah'a gerçekten teslim olmuştu. Kuvveti buradan geliyordu. Kuvveti budur. Milyonlarca insanı tanımak değil. Mezara girdiğinizde, kaç kişi olacak yanınızda? www.saltanat.org Page 2 20 milyon, 50 milyon ve 1 milyar insanın hiçbiri şöyle demeyecek; "Seninle bir gece kalabilir miyim?" Kimse demeyecek. Onlar diyecekler ki "Gömün onu! O'nun vazifesi bitti, gömün onu." Kimse mezara gitmek istemez. "Evet, daha vaktim var." der herkes. Zamanım geldiğinde, gömüleceğim." Ama onu gömenler "Çabucak gömün onu." diyecekler. Yüce Allah... Bu sebeple, Yüce Allah mezarları hep göz önüne koymuştur. Her zaman oradadır. "Onu çıkarabilir miyiz, lütfen?" Hiç kimse evinde mezar manzarası görmek istemez. Kimse mezar görmek istemez. Kimse mezarda olmak istemez. Ama o gün mutlaka gelecek. Çin'in başkanı, 2 milyar insanı yönetiyor. Herkes tanır onu. Sonra vakti gelince, ona çok güzel bir cenaze yaparlar. Onu tek başına mezara koyarlar, eğer yakmazlarsa. Yani dünyayı yönetseniz neye yarar? Kendi kıyamet gününüz var. Herkes bilir. Çok iyi bilir ki, Yüce Allah sizi kendi halinize bırakmaz sonsuza dek. Belki bir kaç dakika bırakır, ama sonsuza kadar değil. Türkçe'de derler ki; deveyi görünce korkun, bu büyük hayvandan kaçın. Ama deveden de büyük bir hayvan vardır. Fil! Yani dikkat edin "Ben deveyim" demeyin. Herşeyi bilirim, ben buradayım." Belki deveden büyük, fil vardır. Belki filden büyük, balina vardır. Biz bu kadarını biliriz. Bilmediğimiz şeyler var. Allahu Alem. Yüce Allah, O daha büyük, daha büyük yaratmıştır. Bu sebeple, nasıl mütevazi olunur bilmek lazımdır. Şeyhimizi nasıl takip edeceğimizi, Şeyh'imizi bilmek, anlamak. Sarık taktığımızda ve sakal bıraktığımızda, ve çok sayıda takipçimiz olduğunda, "Ben bunu yaptım. Bunu getirdim. Bunun için çalışan benim" diye iddia etmeyin. İddia ettiğinizde, yanılırsınız. Bu çok basittir. İddia ederseniz yanılırsınız. İnsanın en zayıf noktası iddiada bulunmaktır. Hizmet ettiğiniz zaman, Evliya gibi hizmet etmeye çalışırsınız gürültü koparmadan. Hizmetini yap ve ilerle. İnsanların sizi takdir etmesini beklemeyin. Alkışlamasını beklemeyin. Hayır, bunları beklemeyin. Bunu beklediğiniz zaman, demek oluyor ki, kendiniz için yapıyorsunuz. Nefs demiyorum, kendiniz diyorum. Nefs demiyorum. Kendiniz diyorum. "Bunu kendim için yapıyorum." Bugün, dünya insanlarıyla konuşursanız, "Ne yaptınız?" derler ki "Evet, kendim için yaptım. Kendim için çok iyi eğitim aldım. Sonra avukat oldum. Ofisimi açtım. Çok güzel bir hukuk bürom oldu. Kendim için açtım. Kendim için güzel bir daire aldım. Sonra çok güzel maaşım oldu kendim için. Sonra çok güzel araba aldım kendim için. Sonra kendim için güzel para harcadım. Kendime güzel elbise aldım." Kendim, kendim, kendim. Ve şimdi de yeni bir şey çıktı, selfie diye. Çok güzel. Hadi selfie çekelim. Neden? Selfie. Kavram olarak bakarsak, benliktir. Ya Hu, tarikatta bunu söyleyemezsiniz. Tarikatta, size "Şeyhiniz için" derler. Her yaptığınız- Şeyh'iniz içindir. Kendiniz için hiçbir şey yoktur. Şeyhiniz sizi takdir ettiyse, sizi yukarı çıkarır. Ama hoşuna gitmezse, sizi bir yerde tutar. www.saltanat.org Page 3 Sizi takip eden 1 milyar insan bile olsa, 1 milyon değil, 1 milyar takipçiniz olsa; Şeyh derse ki, "Yaptıklarını takdir etmiyorum." Bittiniz demektir. Bittiniz çünkü orada biraz benlik vardır. Tarikat böyle işler, böyle çalışır. Tarikattaysanız, kural budur. Başka yerlerdeyseniz, size kalmış. Geçen gün çok meşhur bir hikaye duydum. Ve anlatmak istiyorum. Şems-i Tebrizi, kaddasAllahu sirruh, ve Mevlana Celaluddin Rumi hakkında. Çok güzel bir hikaye ve hikmet dolu. Şems-i Tebrizi, etrafta dolaşıyormuş. İsmi gibiymiş. Şems güneş demektir. SubhanAllah, gelmiş. Sohbetin başında, güneşmiş. Şems Tebrizi, güneşmiş. Ve etrafta dolanıyormuş. Bir gün büyük bir Şeyh'e rastlamış, binlerce müridi varmış. Tek bir işaretiyle, herkes emrine itaat edermiş. Öyle büyük bir Şeyh. Şems de, kaddasAllahu sirruh, gtimiş ve ziyaret etmiş onu. O Şeyh, ona demiş ki; "Müridiniz olabilir miyim?" Şems-i Tebrizi de, kaddasAllahu sirruh, demiş ki; "Müridim olabileceğinizi zannetmiyorum." Ve ona demiş ki "Beni dene." "Peki. Bir kaç sorum var." demiş. Belki benim için cevaplarsınız. O zaman karar veririm, müridim olup olamayacığınıza". O da "Deneyin beni" demiş. Müridiniz olmak için buradayım." Çok heyecanlanmış. Ona demiş ki; "Bana bir şişe şarap getir." "Euzu billah. Haramdır. Nasıl şarap getireyim size?" Demiş ki "Tamam. Siz sadece... Ben şarabı getireyim, siz de kadehe doldurun." "Euzu billah, size nasıl şarap doldurayım? Haramdır." O da "Peki, siz karşımda oturun. Şarabımı ben bulur, koyarım. Siz karşımda oturuken, şarabımı içerim" demiş. "Euzu billah. Nasıl şarap sofrasında otururum? Olamaz" demiş. O da "Evet, sen müridim olamazsın." deyip ayrılmış oradan. Ve sonra gitmiş.. Bir süre sonra Celaluddin-i Rumi'ye gitmiş, kaddasAllahu sirruh. Onu gördüğünde, Celaluddin-i Rumi, çok heyecanlanmış, güneşi görmüş, Şems Tebrizi'nin nurunu görmüş. Ona "Müridin olmak istiyorum" demiş. İnsanların arasında oturuyormuş. Kalabalığın ortasında. Seyyidina Şems, demiş ki; "Müridim olmadan size bir kaç sorum var". O da ; "Ne isterseniz yapacağım " demiş. Demiş ki "Bir şişe şarap istiyorum." Meclisi ve insanları bırakıp, koşmuş, gitmiş Konya'da bir şişe şarap aramaya. İnsanların hepsi şaşırmış, "Şeyhimiz ne yapıyor? Mürşidimiz şarap bulmaya gitti bu adam için. Nedir bu?" Herkes korkmuş. Bir süre sonra Mevlana Celaluddin Rumi bir şişe şarapla gelmiş. "Lütfen kadehimi doldur. İçmek istiyorum." demiş. Hemen koymuş. Ona servis etmiş. İnsanlar da iyice şaşırmış, daha da korkmuşlar. Ve demiş ki, "Şimdi de şarabı içelim hadi." "Peki, hadi şarap içelim." Şems de şarap kadehini almış, şarap şişesini almış. Fırlatmış atmış. "Artık müridim olabilirsin" demiş. www.saltanat.org Page 4 Demiş ki; "Neden şarap istedim biliyor musun? Neden şarap getirmeni istedim biliyor musun? Şarabı içmek niyetinde değildim. Bakıyordum bana teslim olacak mısın, olmayacak mısın? O zaman müridim olabilirsin. Çünkü sana zor şartlar koymalıyım ki, teslim olup olamadığını anlayabileyim. O zaman kabul edebilirim seni mürid olarak." Elhamdulillah Mevlana Şeyh, bizden böyle şartlar istemedi. Yoksa, şarap içiyor olurduk. Mevlana Şeyh, kolaydı. Yumuşak davranırdı. Biz yine de teslim olmazdık ona. Çok nazikti bize karşı. "Evet. Bırakın ben ilgileneyim onlarla. Bırakın yanımda, benimle olsunlar." Düşünün, bu çok büyük imtihandır. Mevlana Celaleddin Rumi için çok büyük imtihandır. Ve o "Hayır" demedi. Çünkü hakikati biliyordu, hakiki ilmi biliyordu oradaki, Yüce Allah'ın sevgisi oradaydı, güneş gibi parlıyordu. Herşeyi unuttu. "Herşeyi" dedi. "Herşeyi" dedi. Çünkü biliyordu. Gördü onu. Ama müritler göremediler. Çünkü teslim olamadılar. Teslim olamadılar. Şeyh teslim oldu, sonra yükseldi. Mevlana Celaluddin oldu. Anahtar budur. İlim budur. Herşey onun içindir. Şems-i Tebrizi diyordu ki; "Aşkı Mevlana Celaluddin için verdik, ve sırrı da oğlu için verdik. Mevlana Celaluddin'in oğlu." Böylece bu 2 kişi Mevlevi haline geldi ve tüm dünyaya yayıldı. İşin sırrı budur. Hayal edin bir şişe şarap, koca bir okyanusu açmaya yetti. Mesele içmek değil. Teslim olmak meselesi. Teslim olursanız, kendi okyanusunuzu açarsınız. Teslim olmazsanız, küçük bir gölde kalırsınız. Yüzme havuzu. Bu kadarına sahip olursunuz. Hepsi bu kadar. Bundan ileri gidemeyiz. Yüce Allah böyledir. O, pek çok yere, pek çok anahtar koymuştur, bunlar büyük, büyük okyanusları açarlar. İnsanlık için yeter de artar bile. Yüce Allah, O en cömert olandır. Yüce Allah, O en nazik olandır. Çünkü O hala etrafımızdaki Evliya'ların sırrını tutar. O'nun lütufları için elhamdulillah diyoruz. O'nun lütfu. Şükür ya Rabbi, şükür ya Rabbi. Şükür elhamdulillah ki O bize böyle güzel şeyler veriyor. kaybolmuş değiliz, kafamız karışık değil, ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Ne istediğinizi, neye ihtiyacınız olduğunu bilmek mühimdir. Ve min Allahi t-tevfik. Bi hurmeti-l Habib, bi hurmeti-l Fatiha. Subhanım Allah. Sultanım Allah. Nebim Muhammed, aleyhi selam. Subhanım Allah. Sultanım Allah. Nebim Muhammed, aleyhi selam. Subhanım Allah. Sultanım Allah. Nebim Muhammed, aleyhi selam. ve salli ya Rabbi ve sellim 'ala cemi'a l-enbiyai ve-l mursalin ve 'ala kulli 'ecmaina v-alhamdulillahi Rabb-il 'alemin al-Fatiha. Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=12497&name=2014-10-13_en_Surrendering_SB.mp4 www.saltanat.org Page 5