Osmanlı İmparatorluğu

advertisement
Osmanlı İmparatorluğu
Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti
(Osmanlı Türkçesi: ‫ َعِلّئه َدْوَلِت‬,‫ ُعثَماِنّیه‬Devlet-i
Aliyye-i Osmâniyye, günümüz Türkçesindeki karşılığı
“Büyük Osmanlı Devleti”[16][17] ), 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş bir hanedan devletidir. Dünya tarihinin en uzun süreli imparatorluklarından biri olan
Osmanlı İmparatorluğu; Doğu Avrupa, Güneybatı Asya,
Kuzey Afrika ve Atlas Okyanusu doğal sınırlarına ulaşana kadar topraklarını genişletmiştir. Ayrıca daha geniş
coğrafyalarda da çeşitli başarılar göstererek[18] kısa süreli
olarak Lanzarote (1585), Madeira (1617), Lundy (16271632)[19] , Vestmann Adaları (1627-1628), Baltimore
(1631)[18][20] gibi bölgeleri fethetmiş ve buralarda üsler
kurarak yıldırma hareketlerinde bulunmuştur.[18]
sı ile birlikte son padişah Mehmed Vahdettin İstanbul'u
terk etmek zorunda kalmış ve Osmanlı İmparatorluğu son
bulmuştur. Bu gelişmeleri takiben Atatürk ve Büyük Millet Meclisince, 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan
edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının ardından kapsadığı alanda pek çok devlet ortaya çıkmış olmakla birlikte Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçilere göre Osmanlı İmparatorluğu'nun tek ardıl devleti
Türkiye Cumhuriyeti'dir.[21]
1 Köken bilimi
Osmanlı İmparatorluğu'nu Oğuzlar'ın Kayı boyuna mensup Osman Gazi; Söğüt ve Domaniç civarında, Anadolu
Selçuklu Devleti'nin obası ve kendisine uçbeyliği olarak
tahsis ettiği bölgede, Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keykubad'ın İlhanlılar tarafından İran'a götürülmesi sonucu
oluşan otorite boşluğundan dolayı bağımsızlık ilan ederek 1299 yılında kurmuştur. Devlet; dördüncü padişah
olan Yıldırım Bayezid'in Timur'a esir düşmesiyle Fetret
Devri'ne girmiş, 11 yıl süren taht kavgalarından sonra
Mehmet Çelebi, Fetret Devri'ne son vermiştir. Fatih Sultan Mehmed Konstantiniyye'yi fethederek Doğu Roma
İmparatorluğu'nu sonlandırmış, bazı tarihçilere göre bu
zaferle Orta Çağ'ın sona erip Yeni Çağ'ın başlamasını
sağlamıştır. Ayrıca bu fetihle beraber devlet, imparatorluğa yükselmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, henüz beylik döneminde iken
Âl-i Osman (Arapça: ‫ ;آل عثمان‬Āl-e Uṯmān) olarak
adlandırılmıştır.[22] Âl-i Osman, Osmanlı Devleti'nin kurucusu kabul edilen "Osman'ın soyu" anlamına gelmektedir. Osman ismi; orijinine göre Otman, Otoman veya Utman olarak da söylenir. Türk ve Altay halk kültüründe,
"ocağın, ev ateşinin devamlılığını sağlayan küçük oğul"
manasını taşımaktadır.[23]
Beylikten devlet olgunluğuna geçildikten sonra, genellikle Osmanlı Türkçesi Devlet-i ʿAliyye-yi ʿOsmâniyye ([‫ ]َدْوَلِت َعِلّئه ُعثَماِنّیه‬veya alternatif olarak Osmanlı Devleti [‫ )]عثمانلى دولتى‬olarak anılmıştır.[17]
Bu ismin yanı sıra “Devlet-i Ebed-Müddet” (Ebedi Devlet), “Memâlik-i Mahrûse” (Korunmuş Memleket) isimleri
Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethetmiş, halifeliğin Osmanlı
de kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde yürürlüğe giPadişahlarına geçmesini sağlamış, Kanunî Orta Avruren Latin asıllı Türk alfabesi ile birlikte Osmanlı Devleti
pa'da büyük ilerleme kaydetmiş ve Macar Krallığı'na son
veya Osmanlı İmparatorluğu olarak anılmıştır.
vermiştir. Avrupa'ya karşı sağlanan üstünlük, I. Ahmed
ile birlikte son bulmuş, Avrupa ve Osmanlı Zitvatorok 19. yüzyıldan önceki İngilizce kaynaklarda ise OsmanAntlaşması ile eşit duruma gelmiştir. I. Mustafa ve Genç lı Devleti çoğunlukla Türkiye (İngilizce: Turkey) ya da
Osman ile birlikte tahttan indirilmeler başlamış, devlet Türk İmparatorluğu (İngilizce: Turkish Empire) adıyyönetimi Bağdat'ın fethedilmesini sağlayan IV. Murad'a la anılır.[24] Günümüzde modern Türkiye için de Türkikadar sendelemiştir. II. Mustafa zamanında ise Osmanlı ye (İngilizce: Turkey) kullanımının yaygın olmasının yanı
ilk defa büyük ölçüde toprak kaybetmiş, bu zaman dili- sıra Türkiye Cumhuriyeti (İngilizce: Republic of Turkey)
minden itibaren reformist, yenilikçi akımlar başlamıştır. kullanımıyla, Osmanlı İmparatorluğu dönemi ile CumhuII. Mahmud isyanların baş gösterdiği Yeniçeri Ocağı'nı riyet dönemi birbirinden ayrılır.
kapattırmış, Abdülmecid Tanzimat Fermanı ve Islahat
Fermanı'nı ilan etmiş, II. Abdülhamid Meşrutiyet (187678) ilan edip 33 yıl tahtta kalmıştır.
2 Tarih
I. Dünya Savaşı'nın kaybedilmesinden sonraki dönemde
imzalanan antlaşmaların ardından, Anadolu'da Mustafa 2.1 Devletin Kuruluşu
Kemal Atatürk'ün önderliğinde, Sevr Antlaşması ve Anadolu'nun işgaline karşı başlayan Kurtuluş Savaşı'nın za- Moğol İmparatorluğu'nun zulüm ve katliamından kaçan
ferle sonuçlanması ve sonrasında saltanatın kaldırılma- Türk boylarından biri olan Kayı Boyu; 1071 Malazgirt
1
2
2 TARİH
Zaferi'nden sonra birçok Oğuz boyuyla beraber Anadolu'ya gelmiştir[25] . Anadolu'da ilk olarak Ahlat yöresine
yerleşen Kayılar, Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaeddin Keykubad tarafından Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve civarına yerleştirilmiştir. Bu sırada başlarında Ertuğrul Gazi bulunan Kayılar'a, Karacadağ'dan
sonra Bizans sınırındaki Söğüt kışlak, Domaniç'se yaylak olarak verilmiştir. Sınırdaki bu bölgedeyken Bizans’a
karşı gerçekleştirdiği başarılı gazalar Sultan Alaadin Keykubad tarafından çok beğenilen ve takdir edilen Ertuğrul Gazi, Sultan Keykubad'ca uçbeyi yapılmıştır. Ertuğrul
Gazi, Bizans sınırındayken yaklaşık 1000 km2 civarı bir
toprak fethetmiştir[26] . Ertuğrul Gazi 1281 yılında, doksanlı yaşlarında vefat edince boyun başına oğlu Osman
Gazi geçmiştir.
Osman Gazi; boyun başına geçince Bizans’a karşı gaza savaşları yürütmeye başlamış ve birçok muvaffakiyet göstermiştir. Öte yandan 1243 Kösedağ Savaşı sonucunda
Moğollar'a yenilen Anadolu Selçuklu Devleti'nin merkezi otoritesi yok olmuş ve Anadolu'da güvenlik kalmamıştır. Yine bu yenilginin ardından Anadolu Selçuklu sultanlarını İlhanlılar tayin etmeye başlamışlardır. Böylece
Anadolu Selçuklu Devleti dağılmaya başlamış ve İlhanlı hakimiyetini kabul etmeyen Türkmen beyleri bir bir
bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardır. Buna rağmen Osman Gazi, uzun süre bağımsızlığını ilan etmemiş
ve Selçuklular'a bağlılığını sürdürmüş, Bizans tekfurlarını mağlup ederek birçok Bizans kalesini fethetmiştir.
Ancak bir süre için zayıflayan İlhanlılar tekrar güçlendikten sonra Anadolu Selçuklu sultanı III. Alâeddin Keykubad'ı İran'a götürmüşler ve Anadolu'da büyük bir siyasi boşluk oluşmuştur [27][28] . Bu yüzden Osmanoğulları da; Karacaşehir'de Dursun Fakih'in Osman Gazi adına
verdiği hutbe ile 1299 yılında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak
tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında
olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans’a karşı yaptığı Koyunhisar
Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia
ederler.[29][30]
2.2
Kuruluş Dönemi (1299–1453)
Niğbolu Muharebesi, 1396
2.2.1 Osman Gazi Dönemi (1299-1326)
Koyunhisar Savaşı (1302)
Osman Gazi ve ertafındaki alpler; Bilecik, Yarhisar, İnegöl ve Yenişehir'i fethetmişti. Bu durumda Bizans valileri olan Anadolu'daki tekfurların, merkezin sözünü dinlememeleri etkili olmuştu. Bu yüzden endişelenen Bizans,
2.000 kişilik bir kuvveti İstanbul'dan Kocaeli Yarımadası'na çıkarttı ve Osmanlıların üstüne gönderdi. Ama Osman Gazi ve çevresindeki alpler, Koyunhisar Muharebesi'nde Bizans’ı mağlup etmeyi başardı. Böylece ilk Osmanlı - Bizans savaşı zaferle noktalandı.[32]
Bursa Kuşatması (1316-1326)
1299 yılına gelindiğinde Anadolu'da hüküm süren
Anadolu Selçuklu Devleti yıkılma süreci içindeydi. Bu
yıllarda Osman Bey, yakın arkadaşları ile birlikte Bilecik,
Yarhisar ve İnegöl'ü fethetti. 1301'de Yenişehir fethedildi. Osmanlı Beyliği, 1299'da resmen kuruldu.[26] (Bunun
yanı sıra tarihçilerin bazıları beyliği kuruluşunu 1301 kabul eder. Halil İnalcık'a göre ise beylik 1302'de gerçekleşen Koyunhisar Savaşı ile kurulmuştur [26][31] .
Osman Bey Bilecik ve civarını fethetmişti. Ama asıl amacı Bursa'yı almaktı. Bunun için 1316 yılında Bursa'yı kuşattı. Kuşatma 10 yıl sürdü. 10. yılda kendisi rahatsızlandı ve oğlu Orhan Bey kuşatmaya devam etti. Orhan Bey
Mudanya limanını ve Orhaneli'yi fethederek şehrin dışarıyla bağlantısını kesti. Çok geçmeden de şehir fethedildi.
2.2
Kuruluş Dönemi (1299–1453)
3
yordu. Bu mücadelenin taraflarından olan Kantakuzen'in
yardım isteği üzerine Orhan Gazi, Süleyman Paşa kumandasındaki 20.000 kişilik bir kuvvet göndererek Kantakuzen'in imparator olmasını sağladı. Bu yardıma karşılık Kantakuzen, Gelibolu Yarımadası'nda bulunan, Bolayır yakınlarındaki Çimpe Kalesi'ni Osmanlılar'a teslim
etti.[39] Çimpe Kalesi'nin ele geçirilmesi ile Osmanlı Devleti, ilk Rumeli toprağını kazandı.[40] 1354 yılındaysa Gelibolu'da şiddetli bir deprem oldu. Bu yüzden Gelibolu'daki Bizans halkı ve askerleri, bölgeyi terketti. Bu fırsatı değerlendiren Süleyman Paşa; bütün Gelibolu'yu fethetti. Böylece önemli bir üs elde eden Osmanlılar, Trakya'ya akınlar başlattı ve 1359 yılında Çorlu fethedildi.
İlk kumandanlardan; Akçakoca Bey
Osmanlı Devleti kurucusu; Osman Bey
İlk kumandanlardan; Konur Alp
2.2.3 I. Murad Dönemi (1362-1389)
Fakat Osman Gazi fetihten çok kısa bir süre önce vefat etti ve naaşı vasiyeti gereği Bursa'ya defnedildi.[33] Orhan Orhan Gazi'den sonra sultan olmasına kesin bakılan
Bey adına para bastırarak beyliği devlet haline getirdi.[34] Süleyman Paşa, Çorlu civarında çıktığı bir av sırasında
atından düşerek ölmüştür (1357). Bu yüzden Orhan Gazi'nin diğer oğullarından olan Murad Bey, yeni veliaht ol2.2.2 Orhan Gazi Dönemi (1326-1362)
du ve Balkanlar'daki kuvvetleri kumanda etmeye başladı.
Orhan Gazi'nin, 1362 Mart'ında vefat etmesiyle Osmanlı
kaynaklarında Murad Hüdavendigâr olarak geçen Murad
Bey, I. Murad olarak tahta çıktı ve hızla fetihlere başladı.
Maltepe Savaşı (1329)
Sazlıdere Savaşı ve Edirne'nin Fethi (1363)
Osmanlılar, fetihlerini aralıksız sürdürüyorlardı ve bir
yandan Kocaeli Yarımadası'ndaki kaleleri alarak boğaza
inmişler öte yandan da İznik'i (Grekçe: Nikea) kuşatmışlardı. Bu yüzden III. Andronikos'un başında bulunduğu
Bizans İmparatorluğu telaşa kapılmıştı. Bizanslılar, Osmanlıları hem Kocaeli Yarımadası'ndan çıkarmak hem
de kuşatma altındaki İznik'i kurtarmak için harekete geçtiler ve Kocaeli Yarımadası'na asker çıkardılar. İki ordu
Eskihisar'da karşılaştı ve Orhan Gazi, Bizanslıları denize
dökerek büyük bir zafer kazandı.[35] Osmanlılar 1331'de
İznik'i, 1337'de İzmit'i topraklarına kattı.[36][37] İzmit'in
fethedilmesiyle Bizans’ın Anadolu'daki varlığı son buldu.
Karesioğulları'nın İlhakı (1345) Karesioğulları Beyliği; günümüzdeki Çanakkale ve Balıkesir'de kurulmuştu.
Beyliğin lideri Karesi Bey, güçlü bir donanma oluşturmuştu ve deniz aşırı iki sefer düzenlemişti. 1320'li yıllarda Karesi Bey vefat etmişti ve yerine Aslan Bey geçmişti. Aslan Bey'den sonraysa beyliğin başına Demirhan Bey
geçmiş ve halka kötü davranmaya başlamıştı. Bu yüzden
halkın ve ileri gelenlerin davet ettiği Orhan Bey, Karesioğulları'nın topraklarını ilhak etmiştir. Karesioğulları'nın
ilhakıyla bu beyliğin donanması ve Hacı İlbey gibi değerli
kumandanları Osmanlılar'ın hizmetine girdi.[38]
Çimpe Kalesi'nin Devralınması ve Balkanlar'a Geçiş
(1353) 1353 yılında Bizans taht kavgaları ile çalkalanı-
I. Murad, Balkanlar'daki hakimiyet sahasını genişletmeye başladı. Bu kapsamda Osmanlıları durdurmak isteyen Bizans-Bulgar ordusu 1363 Sazlıdere Muharebesi ile
mağlup edildi. Bu zaferden sonra Edirne (Grekçe: Hadrianopolis) fethedildi.
Sırpsındığı Savaşı (1364)
Edirne'nin düştüğü haberini öğrenen Papa V. Urbanus;
endişeye kapıldı ve bir Haçlı ittifakı oluşturulmasını teşvik etti. Bunun üzerine Macar Krallığı, Bulgar Krallığı,
Sırp Krallığı, Bosna Krallığı ve Eflak Prensliği gibi Balkan devletlerinin katılımıyla sayısı 30.000 ile 60.000 arasında değişen bir Haçlı ordusu oluşturuldu. Daha sonra
Haçlı ordusu, Osmanlıları Balkanlar'dan atmak için harekete geçti. Haçlı ordusu, Meriç Nehri'nin batı kıyısına
gelerek bir kamp kurdu. Haçlılar kendilerine o kadar çok
güveniyorlardı ki Edirne'yi geri alıp Osmanlılar'ı Anadolu'ya süreceklerine dair hiçbir tereddütleri yoktu. Ta ki
Hacı İlbey'in gece baskınına kadar. Hacı İlbey, emrindeki 10.000 askeriyle beraber Haçlı kampına büyük bir
gece baskını yaptı ve çoğu Haçlı askeri kılıçla ya da Meriç Nehri'nde boğularak öldü. Böylece ilk Osmanlı-Haçlı
savaşı zaferle noktalandı ve Bizans’a yardım ulaştırılması
engellendi.
4
Anadolu'da Barış Yoluyla Genişleme Osmanlıların
kurulduğu dönemde Anadolu'da birçok beylik vardı ve
bu beylikler sürekli birbirleriyle boğuşuyorlardı. İlk zamanlarında Osmanlılar, beyliklerle iyi ilişkiler kurarak
onlarla mücadeleden kaçınmış ve zayıf Bizans yönüne
genişlemiştir. I. Murad dönemine kadar sadece 1345 yılında Karesioğulları Beyliği'nin topraklarını ve 1354 yılında Ahiler'in idaresindeki Ankara'yı ilhak eden Osmanlılar; I. Murad zamanında Anadolu'da siyasi birliğin gerekliliğine karar vermiş ve Balkanlar'dan başka barış yoluyla Anadolu'da da genişlemeye başlamıştır. Bu
amaçla Hamitoğulları Beyliği'den 80.000 altın karşılığı
Isparta, Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Seydişehir, Karaağaç
ve Eğirdir satın alınmıştır. Germiyanoğulları Beyliği ile
akrabalık kurulmuş ve çeyiz yoluyla Kütahya, Simav,
Tavşanlı ve Emet ele geçirilmiştir.[41]
I. Kosova Savaşı (1389)
Osmanlılar, Balkanlar'daki ilerleyişini kesintisiz devam
ettirdi. Sırplar'a karşı 1371 Çirmen Savaşı'ndan galip çıkıldı ve aynı yıl Karabiga fethedildi. Fakat Bizans; Gelibolu'yu ele geçirdi ve Anadolu ile Balkanlar'daki Osmanlı
topraklarının bağlantısını kesti. Bunun üzerine Osmanlılar, babasına isyan eden Bizans prensi Andronikos’un
imparator olmasına yardım etti ve karşılığında Gelibolu'yu tekrar aldı. Daha sonra akınlara devam edildi ve
1383 yılında Serez, 1385 yılında Sofya ve Niş, 1387 yılında Selanik fethedildi. 1388 yılındaysa Osmanlı akıncıları, Sırbistan Prensliği'nin başındaki Lazar Hrebelyanoviç
tarafından Ploşnik Bozgunu'yla mağlup edildi. Ploşnik
savaşıyla beraber Balkan devletlerinin; Osmanlılar'ı Balkanlar'dan atma ümidi tekrar yeşerdi ve Sırp Prensliği,
Bosna Krallığı, Macar Krallığı, Hırvat Krallığı ve diğer
Balkan devletlerinin katılımıyla 30.000 kişilik bir Haçlı ordusu oluşturuldu ve bu ordu, Lazar Hrebelyanoviç
komutasında hareket etti. Bunun üzerine harekete geçen
Osmanlılar, ilk önce arkadan saldırmamaları için Bulgar
krallığının başkenti Tırnova'yı fethederek Bulgarlar'ı etkisiz hale getirdi. Daha sonra Haçlı ordusu ve Osmanlı
ordusu, Kosova'da karşı karşıya geldi. Yapılan savaşı Osmanlılar kazandı ve savaş sırasında Lazar Hrebelyanoviç
öldürüldü. Ama savaştan sonra bir Sırp beyi olan Miloş
Obiloviç; Müslüman olmak istediğini belirtip I. Murad'ın
elini öpmek istemiş, bu suretle sultana yaklaşmış ve ani
bir hamleyle I. Murad'ı hançerleyerek şehit etmiştir. I.
Murad'ın şehit edilmesinden sonra Yıldırım Bayezit padişah olmuştur.
2 TARİH
topraklarına kattı[42] yapılan Niğbolu Savaşıkazandı.[43]
Savaşın ardından İstanbul'u dördüncü kez abluka altına
aldı fakat bu ablukayı da doğuda beliren Timur tehlikesi
sebebiyle kaldırdı.[44] Çin'e sefer düzenlemek isteyen ve
batısında güçlü bir devlet barındırmak istemeyen Timur,
daha önceleri savaşarak yenilgiye uğrattığı Karakoyunlu
ile Celayirîli hükümdarlarının Osmanlıveistediği şartların kabul edilmemesini ileri sürerek Osmanlı'ya savaş açtı
İki ordu, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda karşılaştı. 1402'de
yapılan Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid, kendisine
bağlı Türk beylerinin Timur'un tarafına geçmesininde etkisi ile de yenilgiye uğradı; oğullarından Mustafa ve Musa
ile birlikte Timur'a esir düştü.[45][46] Yıldırım, 1403'te
Akşehir'de vefat etti.[46] Timur, Yıldırım'ın vefatı üzerine
Musa'yı serbest bıraktı.[46]
Batı Anadolu'da Fetihler (1390-1399)
Yıldırım
Bayezid işe Anadolu'da başladı. Aydınoğulları,
Saruhanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamitoğulları
[45]
beyliklerini ilhak ettikten sonra 1390 yılında
Antalya'nın, 1391 yılında da Alanya'nın fethini gerçekleştirdi. 1392 yılındaysa Amasya ve Kastamonu'yu
topraklarına katarak Candaroğulları Beyliği'ne ve takip
eden dönemde ise İsfendiyaroğulları Beyliği'ne son verdi
[47]
. Niğbolu Savaşı'ndan sonra da Karamanoğulları'na
son verdi.
Balkanlar'da İlerleme (1392-1396) Yıldırım Bayezid; Candaroğulları hariç Anadolu beyliklerine son verdikten sonra Balkanlar'a yöneldi ve Üsküp şehrinin fethine muvaffak oldu. Teselya'yı fethettikten sonra Eflak'ı
vergiye bağladı ve Bulgaristan'ı tamamen bir Osmanlı vilayeti yaptı. 1394 yılındaysa bütün Makedonya Osmanlı topraklarına katıldı. Yıldırım Bayezid, bu fetihlerden
sonra 1394-1396 yılları arasında İstanbul'u üç kez kuşattı ve İstanbul'u kuşatan ilk Osmanlı padişahı oldu. İstanbul kuşatmalarından endişelenen Papa; bir Haçlı ordusu
kurulması için çalışmalara başladı ve büyük bir Haçlı ordusu oluşturuldu. Bu sırada üçüncü İstanbul kuşatmasını
yönetmekte olan Yıldırım; Haçlı ordusunun Balkanlar'a
doğru ilerlediğini öğrenice kuşatmayı kaldırdı [48] ve Tuna Nehri'ne yöneldi.
Niğbolu Savaşı (1396)
Osmanlı Devleti, İstanbul'u kuşatma altına alınca Bizans
İmparatorluğu; başta Papa olmak üzere tüm Katolik
Hristiyan Dünyası'ndan yardım istedi. Bunun üzerine
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Fransa Krallığı,
2.2.4 Yıldırım Bayezid Dönemi (1389-1402)
Macaristan Krallığı, Eflak Prensliği, Venedik Cumhuriyeti, Ceneviz Cumhuriyeti ve Bulgarlar'ın katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu oluşturuldu. Orduyu Kral Sigismund
I. Murad'ın I. Kosova Savaşı sonrasında öldürülmesi üze- kumanda ediyordu. Bundan sonra ordu ilerlemeye başlarine Osmanlı tahtına oturan Yıldırım Bayezid Hamito- dı. 10 Eylül'de Venedik ve Ceneviz gemileri Tuna Nehğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları beyliklerini ri'ni geçti ve Niğbolu Kalesi önüne demir attı. Daha sonra
2.2
Kuruluş Dönemi (1299–1453)
5
gelen orduda kaleyi kuşatma altına aldı. Bu sırada Birinci
İstanbul Kuşatması'nda olan Yıldırım Bayezid; Niğbolu'daki durumu öğrenince İstanbul'daki kuşatmayı derhal
kaldırdı ve Tuna'ya doğru ilerlemeye başladı. 20 Eylül'de
Şıpka Geçidi'ne girdi ve 21-22 Eylül'de Tırnova'ya vardı.
25 Eylül günü iki ordu karşı karşıya geldi ve savaş, kesin
Osmanlı zaferiyle sonuçlandı. Haçlı ordusu imha edildi
ve birçok kumandanı ya öldürüldü ya da Korkusuz Jean
gibi esir alındı. Böylece Yıldırım Bayezid; batıdan gelen
Haçlı tehlikesini bertaraf etti ve İkinci İstanbul Kuşatması'nu başlattı. Yıldırım Bayezid; bu İstanbul kuşatmaları sırasında Karadeniz üzerinden gelebilecek yardımlara
karşı Anadolu ve Avrupa Yakası'nın birbirine en çok yaklaştığı yerde Anadolu Hisarı'nı (diğer adı Güzelce Hisarı)
yaptırmıştır.[43]
Ankara Savaşı (1402)
Yıldırım Bayezid; batıdan gelen Haçlı tehlikesini bertaraf
ettikten sonra tekrar İstanbul'u kuşatmıştır. Fakat bu seferde doğudaki Timur tehlikesi belirmiştir. Bundan başka Timur'un yıktığı Celayirliler ve Karakoyunlular devletlerinin hükümdarları olan Ahmed Celayir ve Kara Yusuf'un Yıldırım'ı; topraklarını kaybeden ve Timur'u sığınan Anadolu beyleri de Timur'u savaşa teşvik ediyorlardı.
Gene Timur; çıkacaği Çin seferi öncesinde Anadolu'da
güçlü bir devlet bırakmak istememekteydi. Ayrıca Bayezit ile Timur arasında sert mektuplaşmalar oluyordu. Bu
ve benzeri birçok sebeple Timur; Anadolu'ya girererek
Sivas’ı harap etmiştir. Bu sırada İstanbul kuşatmasında
olan Yıldırım, derhal kuşatmayı kaldırmış ve Anadolu'ya
geçmiştir.
İki ordu Ankara Çubuk Ovası'nda karşı karşıya gelmiş
ve ilk taarruzu Yıldırm gerçekleştirmiştir. Bu taarruz Timur'un ordusunu sarstıysa da fillerle takviye edilmiş ağır
zırhlı Timur kuvvetleri, taarruzu püskürtmüşlerdir. Daha sonra Anadolu kuvvetlerinin; beylerinin olduğu Timur tarafına geçmesiyle ve Kara Tatarlar'ın da Timur tarafına geçmesiyle savaş Timur'un zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu savaşla beraber Anadolu Türk siyasi birliği bozulmuştur ve Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi geçirmiştir.
Ayrıca Osmanlı tarihindeki Fetret Devri başlamıştır.[44]
[45][46] [46]
Timur, Yıldırım'ın vefatı üzerine Musa'yı serbest bıraktı.[46]
2.2.5
Fetret Devri (1402-1413)
Ankara Savaşı'nda mağlup olan Yıldırım Bayezid; oğulları Musa Çelebi ve Mustafa Çelebi'yle beraber esir
düşmüştür. Timur, Yıldırım'ı öldürmemiştir ve Anadolu'daki şehirleri, köyleri, kasabaları yağmalarken Yıldırım'ı hep yanında götürmüştür. Yıldırım; gördüklerinin
I. Mehmed, Fetret Devri'ne son ver miştir
kahrına dayanamarak 1403 yılında Akşehir'de vefat etmiştir. Timur; Yıldırım'ın ölmesi üzerine Musa Çelebi'yi
serbest bırakmıştır ve Osmanlı topraklarını, Yıldırım'ın
dört oğlu arasında paylaştırmıştır. Bu paylaşıma göre İsa
Çelebi Balıkesir'de, Musa Çelebi Bursa'da, Süleyman
Çelebi Edirne'de ve Mehmet Çelebi Amasya'da sultanlıklarını ilan etmişlerdir. Yıldırım ve önceki padişahların son verdiği Anadolu beylikleri'yse (Karesioğulları hariç) tekrar kurulmuştur. Daha sonra da Yıldırım'ın şehzadeleri arasında hükümdarlık için savaşlar başlamıştır.
İşte bu taht mücadeleleriyle geçen döneme Fetret Devri
denir. Yıldırım'ın şehzadeleri, hükümdarlık uğruna Anadolu beylikleri, Bizans, Venedik, Ceneviz gibi devletlere
tavizler vermek zorunda kalmışlardır. Örneğin Süleyman
Çelebi; Selanik'i Bizans’a teslim ederek Hristiyan devletlerle anlaşma yapmıştır.
Tahtın sahibi olmak için şehzadeler arasında yapılan mücadelelerde ilk olarak Musa, İsa tarafından mücadelenin dışına atılmıştır ve önce Germiyanoğulları'na, ardından da Karamanoğulları'na sığınmıştır.[46] 1406 yılında İsa, Mehmed'in tarafını tutan askerler tarafından
öldürülmüştür.[46] Böylece mücadele Süleyman ve Mehmed arasında devam etmeye başlamıştır ki; Süleyman
devletin Rumeli yakasının, Mehmed Anadolu yakasının hakimi olmuştur.[46] İki kardeş arasında süren çatışmalar sırasında Musa, yeniden harekete geçmiştir ve
1411'de Süleyman Çelebi'nin bulunduğu Edirne'ye bas-
6
2 TARİH
kın yapmıştır [46] ve Süleyman'ı öldürmüştür. 1411'den
sonra çarpışmalar, Mehmed ve Musa arasında sürmeye
başlamıştır.[46] İki kardeş arasındaki mücadele, 1413 yılında Mehmed'in Musa'yı öldürtmesi ile sonlanmıştır ve
Fetret Devri noktalanmış olmuştur. Aynı yıl Mehmed, I.
Mehmed unvanı ile Osmanlı tahtına oturmuştur. Böylece Osmanlı Devleti; tek çatı altında toplanmıştır ve fetih
hareketlerine tekrar başlamıştır.
Edirne'de tahta çıkmıştır. II. Murad; ilk olarak babasının vefatı üzerine Bizans tarafından serbest bırakılan, Osmanlı kaynaklarında Düzmece Mustafa olarak geçen amcasının isyanıyla karşılaşmıştır.[51] Çok sürmeden bu isyanı bastıran II. Murad; amcasını yakalatıp öldürtmüştür.
Böylece rahat bir nefes alan II. Murad, bu isyanın öcünü almak için İstanbul'u kuşatmıştır [52] . Fakat sonuç alamamıştır çünkü Bizanslılar, bu sefer de kardeşi Şehzade
Mustafa'yı ayaklandırmıştır [53] . Nitekim II. Murad, kardeşinin isyanını bastırıp onu öldürttükten sonra, Fetret
2.2.6 I. Mehmed Dönemi (1413-1421)
Devri'nde amcası Süleyman Çelebi tarafından Bizans’a
teslim edilen Selanik şehrini; 1430 yılında fethetmiştir ve
Selanik I. Balkan Savaşı'na kadar Osmanlı toprağı olarak
kalmıştır. 1431 II. Murad, Balkanlar'ın kilit şehirlerinden
Yanya'yı ve Serez'i fethetmiştir. II. Murad, 1439 yılında
Anadolu'yu Yeniden Birleştirme Çabaları Fetret da Semendire şehrine fethetmiştir.
Devri'ni noktalayarak sultan olan Mehmet Çelebi; Ankara Savaşı'yla bozulan Anadolu siyasi birliğini yeniden
kurmak için harekete geçmiştir. Bunun için Aydınoğlu II. Murad'ın Anadolu'da Fetihleri Yıldırım BayeMehmet Bey'den İzmir'i; Karamanoğulları'ndan Seydişe- zid tarafından Anadolu'da sağlanan siyasi birlik, 1402
hir, Beyşehir ve Akşehir'i; Candaroğulları'ndan Samsun'u Ankara Savaşı'nda mağlup olunulmasıyla bozulmuştur.
geri almıştır.[46] Yine İzmir ve Manisa çevresinde çıkan Sultan II. Murad, bu siyasi birliği sağlamak için önemli faaliyetler de bulunmuştur. İlk olarak Candaroğulları
Şeyh Bedreddin isyanını da bastırmıştır.
Beyliği'nin üstüne yürümüştür ve İsfendiyar Bey'i mağŞeyh Bedreddin isyanı gibi Osmanlı Devleti'nin uğraştı- lup etmiştir. Böylece Candaroğulları Osmanlı Devğı iç karışıklıkları fırsat bilen Eflak Voyvodası Mircea; leti'ne bağlanmıştır ve İsfendiyar Bey, Osmanlı'nın
Silistre ve Deliorman'ı işgal etmiştir. İçteki karışıklık- yapacağı seferlere asker göndermeyi kabul etmiştir.
ları hallettikten sonra Eflak Prensliği üzerine sefer açan Daha sonra II. Murad; 1423 yılında Hamidoğulları
I. Mehmed; kaybedilen yerleri geri almıştır ve Eflak'la Beyliği'ne, 1424 yılında Menteşeoğulları Beyliği'ne,
barış yapmıştır. Bundan sonra da Yıldırım'ın kayıp oğlu 1426 yılında da Aydınoğulları Beyliği'ne son vermişMustafa Çelebi, Bizans’ın yardımıyla Rumeli'ye geçmiş tir. 1429 yılında da vefat eden II. Yakup Bey'in vasive isyan çıkarmıştır. Düzmece Mustafa İsyanı olarak da yeti gereği Germiyanoğulları Beyliği Osmanlı Devleti'ne
bilinen bu isyan; Çelebi Mehmet tarafından bastırılmıştır katılmıştır.[54]
ve Mustafa Çelebi Bizans’a sığınmıştır.[49] Çelebi Mehmet; kardeşi Mustafa Çelebi'nin tutuklu kalması için BiVarna Savaşı (1444)
zans’a her yıl 300.000 akçe vergi vermiştir.
Balkanlar'da ve Denizlerde Mücadele
Osmanlılar; Aydınoğulları'ndan İzmir'i almıştı ve denizci beylikler; Osmanlı'ya bağlılıklarını ilan ederek yarı bağımsız konuma gelmişlerdi. Bu yüzden endişelenen Venedik
Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir ve
1416 yılında, Osmanlılar ilk ciddi deniz mücadelesini
Venedik ile yapmışlardır. Fakat Osmanlılar bu savaşı
kaybetmişlerdir.[50]
Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da ilerlemesi üzerine
Macar Krallığı, Bosna Krallığı, Sırp Despotluğu ve Eflak
Prensliği bir ittifak oluşturmuşlardır. Ancak Macar kralı
Sigismund'un ölümü üzerine Macaristan'da iç karışıklıklar çıkmıştır. Bunun üzerine Balkanlar'da bozulan dengeyi düzeltmek için harekete geçen Osmanlı Devleti; Bosna Krallığı'na vergiye bağlamış ve 1439 yılında Sırplar'ın başkenti Semendire'yi alarak Sırp Despotluğu'na
1421 yılında Çelebi Mehmet; Edirne'de iken attan düşson vermiştir. Ancak yeni Macar kralı Ladislas tarafınmüştür ve inme sebebiyle vefat etmiştir. Bunun üzerine
dan Erdel voyvodalığına getirilen Hünyadi Yanoş; 1441
Şehzade Murat; Manisa'dan gelerek tahta çıkmıştır.
yılında Semendire'yi almış ve uçbeyi Mezid Paşa'yı pusuya düşürerek şehit etmiştir. Ertesi yıl gerçekleşen savaşlarda da Osmanlılar mağlup olunca Avrupa'da Türk2.2.7 II. Murad Dönemi (1421-1451)
ler aleyhine yeni bir Haçlı seferi fikri doğmuştur ve içinde
Karamanoğulları Beyliği'nin de yer aldığı büyük bir ittifak oluşturulmuştur.
1443 yılında Tuna Nehri'ni geçen Haçlı ordusu Niş çevII. Murad'ın Balkanlar'da Faaliyetleri ve Karşılaştı- resinde Osmanlı ordusunu mağlup etmiştir. Haçlılar'ı izğı İsyanlar Şehzade Murad; babası Çelebi Mehmed'in leyen II. Murad; onları İzladi Geçidi'nde karşılamış fakat
attan düşerek vefat etmesinden sonra Manisa'dan gelerek durduramamıştır. Haçlılar Filibe'ye kadar gelmişler ama
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
7
mevsimin kış olması sebebiyle geri dönmüşlerdir. Bu arada Arnavut beyi İskender Bey ayaklanmıştır ve Karamanoğulları; Osmanlı topraklarına girmiştir. Bunun üzerine II. Murad Macarlar'a başvurarak barış istemiş ve iki
taraf arasında Edirne-Segedin Antlaşması imzalanmıştır.
Buna göre Sırp Despotluğu (yeniden kurularak) ve Eflak Prensliği, vergi ödemeleri kaydıyla Macar egemenliğine bırakılmıştır. Gene Macarlar, Bulgaristan'daki Osmanlı egemenliğini tanımıştır ve iki taraf arasında 10 yıl
savaş yapılmaması kararlaştırılmıştır.[55] Bu antlaşmadan
sonra II. Murad tahtı, 12 yaşındaki oğlu Şehzade Mehmed'e (ileride Fatih Sultan Mehmet) bırakarak Manisa'ya
çekilmiştir.[56]
bu savaştan 1683 II. Viyana Kuşatması'na kadar Osmanlılar'a karşı yeni bir Haçlı ittifakı oluşturulamamıştır.
II. Kosova Savaşı (1448)
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un Fethi sırasında gemileri karadan yürütürken
1451 yılında II. Murad; oğlu II. Mehmed'i
Dulkadiroğulları'dan Sitti Hatun'la evlendirmiş ve
çok geçmeden, 49 yaşında vefat etmiştir. Böylece oğlu
II. Mehmed, ikinci kez tahta çıkmıştır.[58]
2.3 Yükselme Dönemi (1453–1579)
2.3.1 Fatih Sultan Mehmet Dönemi (1451-1481)
Küçük yaştaki II. Mehmed'in tahta çıkması üzerine devlet adamları arasında rekabet ve anlaşmazlıklar çıkmıştır. Öte yanda ulufelerin azlığını bahane eden Yeniçeriler
ilk defa Buçuktepe İsyanı'yla ayaklanmıştır. Gene çocuk
yaştaki bir şehzadenin sultan olduğunu öğrenen Haçlılar, İstanbul'un Fethi (1453)
Edirne-Segedin Antlaşması'nın Papa tarafından onaylanmadığını ileri sürerek antlaşmayı bozarak taarruza geçmişlerdi. Bu taarruz karşısında Çandarlı Halil Paşa ve ileri gelen devlet adamları, II. Murad'ı Edirne'ye çağırarak
ordunun başına geçmesi çağrısında bulunmuşlardır. Gene sultan olan oğlu II. Mehmed, kendisine bizzat mektup
yazarak Edirne'ye gelmesini emretmiştir. Bunun üzerine
II. Murad Edirne'ye gelerek ordunun başına geçmiştir. Bu
sırada Haçlı ordusu, Varna şehrini kuşatmaktaydı ve Venedikliler Çanakkale Boğazı'nı kapatmışlardı. II. Murad,
Varna'ya hareket ederek Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Böylece Haçlılar'ın; Türkler'i Avrupa'dan
atma ve Bizans yardım götürme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır.[56] II. Murad'ın tekrar tahta çıkması da
1446 yılında gerçekleşmiştir.
Yeniden Osmanlı tahtına geçen II. Murad; Mora Yarımadası üzerindeki Türk hakimiyetini yeniden kurmuştur ve Sırplar'ı kendine bağlamıştır. Daha sonra Morova
Savaşı'nda Osmanlıların yenilmesine sebep olan İskender
Bey'i cezalandırmak için üzerine sefer açmış fakat sonuç alamamıştır. İskender Bey'in direnişi Haçlıları heyecanlandırmıştır ve Haçlılar; Varna Savaşı'nın intikamını
almak, Türkler'i Avrupa'dan çıkarmak ve Bizans’a yardım ulaştırmak maksadıyla yeniden taarruza geçmişlerdir. Özellikle Erdel Voyvodası Hünyadi Yanoş, Varna'nın
öcünü almak için elinden geleni yapmaktaydı.
İki ordu Kosova'da karşı karşıya gelmiştir ve harp, kesin
Osmanlı zaferiyle sonuçlanmıştır.[57] Böylece Bizans’ın
Avrupa'dan yardım alma ümidi tamamen tükenmiş, Balkanlar'daki Türk hakimiyeti kesinleşmiş ve Türkler taarruza, Haçlılar savunmaya geçmişlerdir. Bu savaşla beraber Rumeli ve Bulgaristan'ın Türkleştirilmesi ve Fatih zamanında yapılacak fetihlere zemin hazırlanmıştır. Ayrıca
İstanbul; 1000 yılı aşkın süredir devam eden Bizans
İmparatorluğu'nun başkentiydi ve Ortodoks Kilisesi'nin
merkeziydi. Bizans İmparatorluğu; çok geniş bir imparatorlukken aldığı yenilgilerle beraber tüm topraklarını kaybetmiştir ve dış dünya ile olan sınırları, başkenti olan İstanbul'un surları olmuştur. II. Mehmed; Bizans’ın İstanbul'a sıkışıp kalmasına ve hiçbir askeri etkinlik gösterememesine rağmen Bizans’a son verilmesine çok önemli görmüştür. Çünkü İstanbul'un bulunduğu
mevki; Akdeniz ile Karadeniz arasındaki ticaret yolu ve
İpek Yolu'na hakimdi. Ayrıca İstanbul Rumeli'den Anadolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye geçişte kilit bir öneme
sahipti. Bizans, Osmanlı ordusunun bu geçişlerini sürekli engelliyordu. Ayrıca Bizans; şehzadeler arasındaki taht
kavgalarını, Haçlılar'ı ve Anadolu beylerini Osmanlı'ya
karşı taarruza geçme konusunda sürekli kışkırtmaktaydı.
İslam peygamberi Muhammed'in İstanbul'un fethiyle ilgili hadisi de şehrin fethi konusunda önemli bir yer ediniyordu. Bu nedenlerden dolayı II. Mehmed'den önce Yıldırım Bayezid ve II. Murad, İstanbul'u birkaç kez kuşat-
8
mışlardı ancak fethine muvaffak olamamışlardı. II. Mehmed; fethi gerçekleştirmek istemiş ve bu maksatla bir takım hazırlıklara girişmiştir. Bu hazırlıklar kapsamında;
Yıldırım Bayezid'in, dönemindeki İstanbul kuşatmalarında yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli
Hisarı yaptırılmıştır. Böylece Karadeniz üzerinden İstanbul'a gelecek yardımların önü kesilmiştir. Avrupa'dan gelebilecek tehlikelere karşı II. Murad döneminde yapılmış
olan barış antlaşmaları yenilenmiş[59] ve Mora Yarımadası ile Balkanlar'a kuvvetler gönderilmiştir. İstanbul civarındaki Vize gibi kaleler fethedilerek 400 parçalık bir
donanma hazırlanmıştır. Ayrıca surları aşmak ve yıkmak
için tekerlekli kuleler yaptırılmış ve Şahi topları döktürülmüştür. Bizans ise; savunma için surları onarmış ve
Haliç'e zincir germiştir. Ayrıca Papa'dan ve Avrupa'dan
yardım istemiştir.
2 TARİH
miş ve Türkler'le Haçlılar arasındaki ilk antlaşma olan
1444 tarihli Edirne-Segedin Antlaşması imzalanmıştır.
Bu antlaşmayla beraber ortadan kaldırılan Sırp Despotluğu yeniden kurulmuş ve Osmanlı Devleti, aldığı toprakları iade etmiştir. II. Murad'ın tahtı, 12 yaşındaki oğlu II.
Mehmed'e (İstanbul Fethi'nden sonra Fatih Sultan Mehmet) bırakarak Manisa'ya çekilmesi üzerine Haçlılar, bu
fırsattan yararlanmak için Edirne-Segedin Antlaşması'nı
bozmuşlar ve ardından II. Murad tahttaki oğluyla devlet
adamlarının çağrıları sonucu tekrar tahta geçerek Macar
kralı III. Ladislas komutasındaki Haçlılar'ı, 1444 tarihli
Varna Muharebesi'nde mağlup etmiştir. Bu gelişmeler ve
daha sonraki II. Kosova Muharebesi gerçekleşirken Sırp
despotu Vilkoğlu (Yorgi Brankoviç) tarafsızlığını korumuş fakat Osmanlı Devleti'nin sıkıntılı olmasından faydalanarak Türkler'in elindeki bazı kaleleri işgal etmiştir.
6 Nisan 1453'de kuşatma başlamış, 18 Nisan'a kadar sur- Buna karşın Osmanlı Devleti, yeni ve büyük bir savaşın
Sırbistan işinin hallini uygun bir zalar; Şahi toplarıyla dövülmüştür. 20 Nisan'da deniz mü- gerçekleşmemesi için
[60]
mana
bırakmıştır.
cadeleleri başlamıştır. Bu durum karşısında paniğe kapılan Papalık ve Venedikliler'in göndermiş oldukları gemiler Osmanlı donanmasını aşarak Haliç'e girmiştir. Bu durum karşısında II. Mehmed, 22 Nisan gecesi 70 kadırgayı Birinci Sırbistan Seferi (1454)
Sultan II. Muyağlı kızaklar üzerinde karadan yürütmek üzere Dolma- rad'ın ölümü ve İstanbul'un Fethi'nin ardından Vilkoğlu,
bahçe'den Haliç'e indirmiştir. Böylece hem Haliç'e inen Edirne'de bulunan Fatih Sultan Mehmet'e bir heyet göngemiler hem de Haliç kıyısına yerleştirilen toplar vası- dererek hem fethi tebrik etmiş hem de Osmanlılar'a aittasıyla İstanbul'un Haliç tarafındaki zayıf surları dövül- ken işgal etmiş olduğu bazı kalelerin anahtarlarını takdim
müştür. Nihayet 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı ordu- etmiştir. Bu heyeti gönderdiği esnada da Papa'nın teşvisu; surlarda açılan gediklerden İstanbul'a girmiş ve şehir kiyle Osmanlı Devleti'ne karşı hazırlanmak istenen yeni
fethedilmiştir.
bir Haçlı Seferi'ne iştirak etmek üzere Macarlar'la görüşBu fetihle beraber 1000 yılı aşkın süredir devam eden meyi ihmal etmemiştir. Osmanlı Devleti'yse bu görüşmeBizans İmparatorluğu son bulmuş, Orta Çağ kapanıp yi casuslar vasıtasıyla öğrenmiş ve ona göre hazırlık yapYeni Çağ açılmış, Ortodoks Kilisesi Osmanlılar'ın hima- mıştır. Osmanlı divanı, Vilkoğlu'nun gönderdiği heyete;
yesine girmiş, II. Mehmed Fatih unvanını almış ve Os- kendilerine anahtarları takdim edilen kalelerden başka
manlı Devleti, İmparatorluk olmuştur. Ayrıca bu fetih yine Osmanlı Devleti'ne aitken Vilkoğlu'nun işgal etmiş
İtalya'da Rönesans hareketlerinin başlamasına, Coğrafi olduğu diğer kalelerinde anahtarlarını istemiştir. Ancak
Keşifler'in gerçekleşmesine ve feodalitenin ortadan kalk- bu talep reddedilmiş ve 1454 ilkbaharında Sırbistan üzemasına zemin hazırladığı gibi Osmanlı İmparatorlu- rine sefer açılmıştır. Osmanlı taarruzunu haber alan Vilğu'nun İslam dünyasındaki saygınlığını yükseltmiş ve ye- koğlu, Türkler'in başkent olan Semendire üzerine yürüyeceğini düşünerek kaleyi iyice tahkim etmiş ve kumanni başkentinin İstanbul olmasını sağlamıştır.
danlarından birisini oraya bırakmış, hazinelerini de Türkler'in Sivricehisar adını verdiği Ostroviç kalesine koyarak
ailesiyle beraber Macaristan'a kaçmıştır. Osmanlı kuvSırbistan'ın Fethi (1454-1459)
vetleriyse iki kola ayrılmış ve bir kol Semendire üzerine
diğer kolda Ostroviç üzerine taarruz etmiştir. Akıncılar
II. Murad Dönemi Olayları Sultan II. Murad dö- da Sırbistan'ın diğer şehirlerine akın yapmıştır. Semendineminde düzenlenen seferlerle Sırplar'ın, Macar Krallı- re şehrinin dış istihkamları alınsa da kale fethedilememiş
ğı'na terketmiş olduğu Belgrad kalesi hariç tüm Sırbistan ve buranın fethinden vazgeçilmiştir. Ostroviç muhafızlafethedilmiş ve Sırp despotu Vilkoğlu (Yorgi Brankoviç), rıysa canlarına dokunulmaması şartıyla teslim olmuştur.
Macaristan'a kaçmıştır. Ancak bu olayların sonrasında Bu gelişmelerin ardından Osmanlı Ordusu İstanbul'a döErdel'e akın yapan Türk kuvvetlerinin Erdel voyvodası nerken, Erdel voyvodası Hünyadi Yanoş'la Sırp despotu
Hünyadi Yanoş'a (Jan Hunyad) mağlup olmaları ve bu ba- Vilkoğlu'nun Sırbistan'a saldırması ihtimalini karşı Firuz
şarının ardından Osmanlı Devleti'ni Balkanlar'dan çıkart- Bey kumandasında 32.000 kişilik bir kuvveti Sırbistan'da
mak amacıyla oluşturulan Haçlı ordusunu, Türkler'i de- bırakmıştır. Nitekim bu tahmin doğru çıkmış ve Macar
falarca mağlup ederek Güney Bulgaristan'daki Filibe'ye Krallığı, Sırbistan'a taarruz etmiştir. Firuz Bey bu taarkadar gelmiş ama kışın gelmesi sebebiyle geri dönmüş- ruzu önleyememiş ve yaptığı muharebede mağlup olarak
tür. Bu mağlubiyet ve Anadolu'daki Karamanoğulları'nın esir düşmüştür. Vidin'le Niş arasındaki Türk toprakları
Osmanlı topraklarına saldırması üzerine II. Murad, ba- da Macarlar tarafından tahrip edilmiştir. Bu gelişmeler
rış istemiştir. Nitekim II. Murad'ın bu isteği kabul edil- üzerine bizzat Fatih Sultan Mehmet sefere çıkmıştır. Fa-
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
tih, Şehirköyü'ne ilerlerken Hünyadi Yanoş Macaristan'a
dönmüş ve yalnız kalan Vilkoğlu, anlaşmak üzere Osmanlılar'a bir heyet göndermiş ve bu yüzden Fatih, geri
dönmüştür. Yapılan antlaşmayla Vilkoğlu, Osmanlılar'ın
fethettiği yerlerin onlarda kalmasını ve yıllık 30.000 filori vergiyle talep olması durumunda asker göndermeyi
kabul etmiştir. Sırp despotuyla yapılan bu antlaşma, Fatih Sultan Mehmet'i memnun etmese de bir süreliğine bu
kadarla yetinilmiştir.[61][62][63][64][65]
9
teslim edilmiştir. Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra Fatih komutasındaki Osmanlı Ordusu, Sofya üzerinden Sırbistan'a girmiş ve Sırp despotu Macaristan'a kaçmıştır. Belgrad önlerine gelen Osmanlı Ordusu'ysa şehri karadan kuşatmıştır. Belgrad kalesi, bir yarımada olarak Tuna'yla Sava nehirlerinin birleştiği mahalde nehirlerin girdabındaki yüksek ve sarp yerde olup iyice tahkim
edilmiş, karadan da içi su dolu geniş hendeklerle çevrilmiştir. Belgrad, Orta Avrupa'yla Balkanlar arasındaki
bir kapı olduğu için bu kuşatma Orta Avrupa'da önemle karşılanmıştır. Papa III. Callixtus, buranın düşmemesi
İkinci Sırbistan Seferi (1455) 1455 yılı içerisinde için çaba sarf ederek Hünyadi Yanoş'u tahrik etmiş ve
hudut komutanlarından Evrenuzoğlu İsa Bey hükûmete; cesaretlendirmiştir.[69]
yıl içerisinde Sırbistan'ın fethinin kolay olacağı yönünde istihbaratlar iletmiş ve ilk düzenlenen seferdeki kısmî Kuşatma sürerken Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca Pabaşarısızlığı gidermek amacıyla tekrar sefere çıkılmıştır. şa, bir kısım kuvvetle Macaristan tarafına geçerek kaleyi
Tâcü't-teravih; bu seferin Sırp despotunun ölümü sebe- kurtarmak için gelecek olan Macar kuvvetlerine karşılabiyle düzenlendiğini yazsa da İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya mayı teklif ettiyse de Rumeli akıncıları ve sancakbeyleri
göre Vilkoğlu 1455 yılında değil 1457 yılında ölmüştür bu teklife sıcak bakmamışlardır. Aynı zamanda Vidin'de
toplanmış olan Osmanlı Donanması, Segedin'den gelecek
ve bu bilgi yanlıştır.[66]
Macar desteğine karşı koymak için nehir vasıtasıyla BelgOsmanlı Ordusu, Kratova'ya ulaştığı zaman toplanan rad'a gelmiş fakat Hünyadi Yanoş'un donanmasına mağharp meclisinde Novoberda'nın (Novoberdo) fethedilme- lup olmuştur. Kara tarafındaki hendeği doldurmuş olan
sine karar verilmiştir. Gümüş madenleriyle meşhur olan Türk kuvvetleri şiddetli bir hücumla Belgrad'a girerken
bu şehir önceden Osmanlılar tarafından fethedilmiş ol- diğer taraftan şehrin desteğini gelen Hünyadi Yanoş'da
sa da Edirne-Segedin Antlaşması gereği tekrar Sırplar'a içeri girmiş ve iki taraf arasında şiddetli vuruşmalar gerterkedilmiştir. Nitekim şehir kuşatılmış ve kırk gün top- çekleşmiştir. Nitekim Türkler'in dağınıklığından istifala dövüldükten sonra 1455 Haziran ayında teslim olmuş- de eden Hünyadi Yanoş, taarruz ederek onları bozguna
tur. Tarihçi Kritovulos, Novoberda'nın böyle alındığının uğratmış ve hücumu Osmanlı karargahına kadar ilerletyazsa da diğer bir kaynak olan Joseph von Hammer'sa miştir. Bu tehlikeli durumda vezirlerden biri, kendisine
şehrin hücumla alındığını yazmaktadır.[67][68] Novober- bir zarar gelmemesi için Fatih Sultan Mehmet'e karargada'nın ardından yine madenleriyle meşhur olan Tirbi- hı terketmesini teklif etmiştir. Ancak Fatih “Düşmandan
çe (Banice) şehri de fethedilmiştir. Bu fetihlerin ardın- yüz döndürmek sıngın nişanıdır.” yani bozgunculuk aladan Fatih Sultan Mehmet geri dönerken ceddi I. Mu- metidir sözleriyle bu teklifi reddetmiş ve üzerine hücum
rad'ın Kosova'da bulunan türbesini ziyaret etmiş ve ora- eden üç Macar askerini bizzat kendi eliyle öldürmüştür.
dan Selânik'e, Selânik'ten de Edirne'ye varmıştır.[66]
Bu sırada cesareti artan asker ve zamanında yetişen süvari kuvvetleri karşı taarruzla Macarlar'ı, ordugahtan çıkarmışlardır. Savaş esnasında Fatih Sultan Mehmet, kalçaBelgrad Kuşatması (1456)
sından yaralanmış hatta Osmanlı sınırları dışında öldüğü
sanılmıştır. Örneğin Fatih, Arnavutluk'taki Berat'ın fethi
ve İskender Bey'in Evrenuzoğlu tarafından mağlup edilOsmanlılar'ın, Tuna Nehri'nin kuzeyinden gelebilecek mesi üzerine 1455 yılı Aralık ayında birtakım hediyelertehlikelere karşı Sırbistan'ı koruyabilmeleri için tüm Tu- le beraber Memlûk sultanı İnal'a Emîr Hoca Cemaledna boylarının ve özellikle de müstahkem bir kale olan din Abdullah adında bir elçi göndermiştir. Elçinin tam
Belgrad'ın elde bulunmasıyla mümkündü. Bu yüzden II. döneceği sırada Fatih'in öldüğü haberi Memlûk ülkesine
Murad döneminde Evrenuzoğlu Ali Bey Belgrad'ı kuşat- ulaşmış fakat bir müddet sonra bunun doğru olmadığı anmış fakat Macar Krallığı'nın Erdel (Transilvanya) voyvo- laşılınca sevinç alameti olarak üç gün boyunca Kal'atü'ldası Hünyadi Yanoş'un, Erdel'e akın yapan Osmanlı akın- Cebel'de (Memlûk sultanlarının oturduğu kale) beşaretler
[70][71][72][73]
cılarına karşı birbiri ardına kazandığı zaferler ve ardın- çalınmıştır.
dan Osmanlı hududunu aşarak taarruza başlaması sebe- Fatih Sultan Mehmet'in, karargâha saldıran düşmana karbiyle kuşatma zorunlu olarak kaldırılmıştır (1440). Şim- şı gösterdiği dirayet ve cesaret çok büyük bir bozgunu
di gerçekleştirilecek kuşatma esnasında da Sırp despotu ve Avrupalılar'ın bu bozgundan cesaretlenerek yeni bir
ve Hünyadi Yanoş'un tehlikeye yaratma riski sebebiyle Haçlı Seferi düzenlemelerini önlemiştir. Bu mücadeleden
Fatih Sultan Mehmet, yapacağı seferin başarılı olabilme- sonra Macarlar, ağır kayıplar vermiş ve geri çekilmiştir.
si için sağlam hazırlıklar yapmıştır. Bu kapsamda 1456 Osmanlı Ordusu'ysa, Belgrad'ın fethini gerçekleştiremekışını Edirne'de geçiren Fatih Sultan Mehmet, Morava yerek Temmuz 1456'da kuşatmayı kaldırmıştır. Aynı zaNehri kıyısındaki Grasovaç'ta toplar döktürmüş ve bun- manda Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer'ın kayıtları Tuna Nehri kıyısına naklettirerek Hırsova'ya yolla- larına göre Osmanlı Ordusu, 24.000 asker ve 300 top kaymış, toplar orada Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca Paşa'ya
10
betmiştir. Çatışmalar devam ederken yaralanan Hünyadi
Yanoş, yarasından dolayı 11 Ağustos 1456'da ölmüştür.
Yine kuşatma esnasında hayatını kaybeden Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca Paşa'nın yerine, Veli Mahmud Paşa
yeni Rumeli beylerbeyi olmuştur.[74]
Dördüncü Sırbistan Seferi (1458-1459)
Osmanlı
kuvvetleri, Belgrad'dan çekildikten sonra tekrar Sırbistan'a yönelmiştir. Bu dönemde Sırp despotu Vilkoğlu
(Yorgi Brankoviç), husumetli olduğu Hünyadi Yanoş'un
kayınbiraderi ve Macar Krallığı'nın Belgrad valisi olan
Mihail tarafından yakalanarak hapsedilmiş ve 30.000 altın karşılığında serbest kalmıştır. İhtiyar Brankoviç'in
1457 yılında ölmesiyle beraber geriye Greguvar, Etyen
(İstefan) ve Lazar adlarında üç erkek çocuğula Mara
(Meryem Sultan) adında bir kız evladı kalmıştır. Brankoviç'in ölümüyle birlikte üçüncü oğlu Lazar idareyi ele
almış ve kendisinin despotluğunu tanımamaları ihtimaline karşı diğer iki kardeşini ülkeden uzaklaştırmıştır veya
bazı kaynaklara göre biri ayrı biri ayrı yolla kaçmışlardır.
Daha sonra Yorgi Brankoviç'in sevetini yanlarına alan annesi İren, kız kardeşi Mara ve erkek kardeşi Greguvar,
Osmanlılar'a kaçmışlardır. Fakat İren yakalanmış ve kederinden dolayı ölmüştür. Bazı kaynaklar Lazar'ın, İren'i
zehirlettiğini belirtirler. Geçmişte II. Murad'dan dul kalan ve Fatih Sultan Mehmet'in üvey annesi olan Mara'ya
(Meryem Sultan), Sırbistan üzerindeki hakkını muhafaza edeceği vaadiyle Fatih tarafından Serez'in güneyindeki Yezevo Manastırı mülk olarak verilmiş ve kendisinin
huzur içinde yaşaması sağlanmıştır. Yeni Sırp despotu
Lazar, bu ailevi meseleler dışında Osmanlı İmparatorluğu'nun yüksek hakimiyetini tanıyarak yıllık 20.000 düka vergi vermeyi kabul etmiştir. Ancak Lazar'ın bir yıl
sonra, 1458'de ölmesiyle Sırbistan, Lazar'ın karısı Elen
ve küçük kızına kalmıştır. Elen, kendisine muhalif olanların Osmanlı padişahının yanında bulunması sebebiyle
Sırbistan'ın elinden alınması ihtimaline karşı Sırbistan'ı,
malikâne olarak Papa'ya peşkeş çekmiş ve kızını Bosna
kralının oğluyla nikâhlamıştır.[75][76]
Lazar'ın ölümü; Osmanlı hükûmeti tarafından duyulunca hudut kumandanı Ali Bey (ya da Ali Bey oğlu Ahmed Bey), kendisine verilen emirle Sırbistan'a girmiştir.
Ayrıca Rumeli beylerbeyi Veli Mahmud Paşa el altından
Ortodoks Sırp beylerini, Sırbistan'ı Papa'ya hediye eden
Elen'e karşı kışkırtmıştır. Bu kışkırtmalar sonucu Ortodoks Sırp beyleri, Veli Mahmud Paşa'nın kardeşi olan
Mişel Abogoviç adındaki bir sergerdeyi kendilerine reis seçerek ayaklanmışlardır. Ancak Elen kurnazca davranarak yumuşaklık göstermiş ve Abogoviç'i, başkent olan
Semendire kalesine almıştır. Ardından da onu tutuklayarak Macaristan'a göndermiş ve ayaklanmaları sonlanmıştır. Bu gelişmiler üzerine Osmanlı hükûmeti, Sırbistan sorununu kesin bir şekilde halletmeye karar vermiş
ve Fatih Sultan Mehmet, Mora üzerine sefere giderken
Veli Mahmud Paşa'nın emrine 1.000 kadar Yeniçeri vermiş ve onu Sırbistan üzerine göndermiştir. Mahmud Paşa, Semendire çevresindeki bazı mühim kaleleri aldıktan
2 TARİH
sonra Semendire'yi kuşatmıştır. Şehrin dış müstahkemleri düşürse de asıl kaleyi fethedememiş ve kuşatmaya
kaldırmıştır. Daha sonra Semendire Çayı'yla Belgrad arasında bulunan, 1456 yılında Belgrad üzerine yapılan sefer
esnasında Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği Güzelcehisar
kalesini tamir ettirip içine asker koyan Veli Mahmud Paşa, gümüş madenleriyle meşhur olan Ostroviç (Sivricehisar) üzerine gelip burayı ikinci kez Osmanlı topraklarına katmıştır. Buradan sonra demir madenleriyle meşhur
olan Rodnik taraflarını da ele geçiren Mahmud Paşa, yine eskiden Osmanlılar tarafından fethedilen Böğürdelen'i
(Şabaç) ikinci kez fethetmiş ve Macaristan taraflarına
bir akın düzenlemiştir. Bu esnada Mora seferinden dönen Fatih Sultan Mehmet, Mahmud Paşa'yla buluşmuş
ve kendilerine, Macarlar'nı taarruz ettikleri ancak mağlup edildikleri haberi ulaşmıştır. Sırbistan işini tamamen
halletmeye karar veren Fatih Sultan Mehmet; Mahmud
Paşa'yı, Semendire'nin fethiyle görevlendirmiştir. İsyan
eden Pizren'i itaat altına almakta olan Mahmud Paşa, emri alır almaz çevresindeki kaleler alındığı için yalnız kalan Semendire'yi kuşatan birliklere katılmıştır. Karşı koyma ümidi kalmayan Elen, hazineleriyle birlikte gitmek
şartıyla 8 Kasım 1459 tarihinde teslim olmuş ve 7 Kasım 1476'da, çekilmiş olduğu bir manastırda ölmüştür.
Semendire'nin fethiyle[Not 1] beraber Sırbistan, Osmanlı
İmparatorluğu'na bağlanmış ve Semendire Sancakbeyliği kurularak sancakbeyliğine bir akıncı kumandanı olan
Mihaloğlu Ali Bey getirilmiştir. Böylece Belgrad hariç
tüm Sırbistan, tamamen Osmanlı İmparatorluğu'na katılmıştır. Aynı zamanda Semendire, Belgrad'ın Fethi'ne kadar Macaristan üzerine yapılacak akınlar için ve kuzeyden gelebilecek taarruzlara karşı iyi bir üs olmuştur.[77]
Mora Seferleri (1458-1460)
Birinci Mora Seferi (1458)
İstanbul'un Fethi'nin
gerçekleştiği zamanlarda Mora Yarımadası'nda, Bizans imparatoru Konstantin'in kardeşleri ve dolayısıyla
Paleologos Hanedanı'ndan Dimitriyos ve Tomas; Kantakuzen Hanedanı'ndansa Suchetai lâkaplı Jorj Kantakuzen'in oğlu olan ve bir müddet Lakonya'daki Mycénes kasabasına hâkimlikte bulunan Manuel Kantakuzen bulunmaktaydı.
İstanbul'un Fethi'nin ardından Dimitriyos ve Tomas, İtalya'ya kaçmaya teşebbüs etmişlerdir. Çünkü Paleologos
Hanedanı'nın Bizans hakimiyeti üzerindeki eski rakipleri
olan Kantakuzenler, İstanbul'un Fethi üzerine muhalefete geçmişler ve bunların tahrikiyle Mora'daki Arnavutlar
isyan ederek hakimiyeti ele almak istemişlerdir. Bu yüzden Dimitriyos ve Tomas, Osmanlılar'dan yardım isteyerek yıllık 12.000 düka vergi vereceklerini bildirmişlerdir. Bunun üzerine Turahanoğlu Ömer Bey, akıncı kuvvetleriyle Mora'ya girmiş ve iki kardeşin muhaliflerini
bertaraf etmiştir. Fakat muhaliflerin ortadan kalkmasının ardından Dimitriyos ve Tomas, el birliğiyle durumlarını düzeltmek ve güçlenmek yerine imparator olmak
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
için birbirlerine düşmüşlerdir. Çünkü Konstantin'in ölümünden sonra Mora'nın ileri gelen nüfuzlu şahsiyetleri,
büyük olan Dimitriyos’u imparator ilan etmek isteseler
de açgözlü ve zalim olan Tomas bunu kabul etmemiştir. Nitekim yarımada ikisinin arasında paylaştırılmış ve
her iki kardeşte birbirlerine karşı düşmanca bir tavır almışlardır. Dimitriyos Sparta'yı, Tomas’sa Patras şehrine
kendisine merkez olarak seçmiştir. Ardından birbirleriyle savaşmaya başlayan iki kardeş mücadelelerinde Mora Arnavutları'ndan yardım alarak birbirleriyle mücadele etmişler ve Osmanlılar, bir müddet bu duruma seyirci
kalmışlardır.[78][79]
İki kardeş arasındaki mücadeleler sürerken Arnavutlar,
Tomas taraftarı olmuş ve bazı entrikalar sonucunda Dimitriyos’a ait olan bazı kaleler Tomas’ın eline geçmiştir. Bu yüzden Dimitriyos, ailesi ve çocuklarıyla beraber
Monemvasia kalesini sığınmış ve bu kale Tomas tarafından kuşatılmıştır. Zor durumda kalan Dimitriyos, Fatih
Sultan Mehmet'e elçi göndererek yardım istemiştir. Nitekim Tomas’ın verdiği sözleri yerine getirmemesi, vergisini yollamayarak kendisine gönderilen vergi memuruna
karşı istiklâl göstermesi ve Latinler'le ittifak yapması üzerine Tomas’a karşı bir sefer açılmasına karar verilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet, siyaseti icabı amacını belli etmemek için Rumeli beylerbeyi Veli Mahmud Paşa'nın emrine 1.000 kadar Yeniçeri vererek onu Sırbistan'ın Fethi ve Macar Krallığı'nın taarruzlarına karşı ihtiyat olarak
kuzeye göndermiştir. Ardından harekete geçerek Serez
şehrinde tertibatını almış ve 1458 yılının Mayıs ayında
Mora'ya girmiştir.[80]
Mora'nın Fethi'ni, Osmanlılar için mühim kılan birçok sebep bulunmaktaydı. Çünkü Mora Yarımadası'nda bulunan Bizans imparatoru Konstantin'in kardeşleri, İstanbul'un Fethi'yle ortadan kaldırılan Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmak niyetindeydiler. Bu yüzden Bizans’ın yeniden kurulma amaçlarının söndürülmesi açısında buranın fethi önemlidir. Ayrıca Mora'nın elde edilmesi durumunda İtalya'ya karşı yapılacak seferlerde önemli bir üs kazanılacaktı. Çünkü elindeki toprakların yanından Balkanlar'ı da nüfuz altına alarak bir Akdeniz İmparatorluğu kurmak isteyen Aragon ve Napoli
kralı Alfonso, Arnavutluk prensi İskender Bey'i kendisinin hakimiyetini tanımaya ikna ettiği gibi aynı tarihte
yani 5 Şubat 1451'de Dimitriyos’la da Mora'yı, kendi nüfuzu altına alacak bir antlaşma imzalayarak onu, Türkler'e karşı himaye altına almıştır. İşte bu suretle Alfonso,
Arnavutluk ve Mora'yı Osmanlılar'a karşı kendisine üs
yapmak istemiş fakat Osmanlılar daha erken davranarak
kendi plânlarını uygulamaya koymuşlardır.[81]
Teselya'ya giren Osmanlı kuvvetleri, Korent'e (bugünkü
Korint) doğru ilerlemişler ve Türkçe Osmanlı arşivlerine
göre, Mora'ya girmeden önce Filke'yi almışlardır. Avusturyalı tarihçi Hammer'sa, Kuzey Mora'daki Filyos’un
alındığını beyan eder ki Filyos’un alınması ancak Mora'ya
geçildikten sonra gerçekleşebilir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya göre Filke ve Filyos iki ayrı kaledir. Çünkü Filke
kalesi hemen alınmıştır ve Hammer, Fatih Sultan Meh-
11
met'in Filyos kalesini kuşattığını fakat fethini sonraya bırakarak diğer kaleler üzerine gittiğini yazarak bunların
iki ayrı kale olduğunu anlatmıştır. Nitekim Filke alındıktan sonra çevresindeki coğrafi koşullar sarp, müstahkem
ve üç kat surla çevrili oluşu sebebiyle fethi zor olan Korent şehri ve kalesi, Anadolu kuvvetleri tarafından kuşatılmıştır. Fatih Sultan Mehmet, Mora'nın kapısı olan bu
şehrin düşmesini beklemeyerek Mora'ya girmiş ve birçok
kaleyle şehri fethederek aldığı müstahkem yerlere asker
koymuştur. Dört ay sonra döndüğündeyse Korent hayla dayanmaktaydı. Fatih Sultan Mehmet, Mora'nın anahtarı olan Korent'in fethinin, Mora'nın Fethi'ni kolaylaştıracağı için kesinlikle buranın elde edilmesini istemiştir. Ancak kale üzerine yapılan hücumlarda ağır kayıplara uğranılıyordu ve bu yüzden yapılan son müzakerede
şehrin, açlıkla düşürülmesine karar verilmiştir. Açlıktan
perişan olan kale halkı bu sırada Dimitriyos’un gönderdiği elçi ve aynı zamanda Halkondil tarihine göre Korent beyi olan Mateos Asanes’in ara buluculuğuyla teslim
olmuştur.[82][83][84]
1.Korentliler, mallarını muhafaza edeceklerdir.
2.Osmanlılar'ın, Mora'da fethettikleri kale ve şehirle
yani Mora'nın üçte biri doğrudan Osmanlı idaresinde
kalacaktır.
3.Mora'nın diğer şehir ve kaleleri Tomas’la Dimitriyos’un idaresinde bulunacak ve bunlar yıllık 3.000'er
altın vergi verecektir.
4.Osmanlı padişahı, dışarıdan gelecek bir taarruz
durumunda Mora despotları Tomas ve Dimitriyos’u
koruyacaktır.
—Mora despotları ile Osmanlı İmparatorluğu arasında
imzalanan antlaşma[85]
Mora despotları Tomas ve Dimitriyos’la Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalan antlaşma neticesinde Mora
Yarımadası'nın sahilinde bulunan ve Venedik Cumhuriyeti'nin elinde bulunan Modon, Koron, Navarin ve
İnebahtı limanları hariç Mora'nın üçte birini teşkil eden
Ahaiya (Patras ve Korent'le beraber Kuzey Mora) tamamen; diğer kısımları da vergiyle Türk nüfuzu altına girmiştir. Türk topraklarına katılan Mora Sancakbeyliği'ne
Temmuz 1458'de akıncı kumandanlarından Turahanoğlu
Ömer Bey tayin edilmiştir.[86]
Bu ilk Mora seferi esnasında, dükalık şeklinde idare edilen Atina şehri de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'na vergi vermekte olan Atina dükası Neri veya Hammer'ın kayıtlarına göre Rainer öldüğü zaman geriye küçük yaşta bir çocuk bırakmıştır. Rainer'in karısıysa Osmanlı hükûmetine bir heyet gönderip
çocuğunun sorumluluklarını üstlendiğini bildirip idareyi
ele almıştır. Bir müddet sonra bu kadın, ticaret amacıyla Atina'da bulunan Venedikli bir asilzâdeye aşık olmuş
ve ona, Venedik'te bulunan ailesini terk etmesi durumunda kendisiyle evlenip tüm servetini vereceğini söylemiş
ve Venedikli asilzâde de onun dediği gibi yaparak Vene-
12
dik'ten sonra tekrar Atina'ya dönerek bu kadınla evlenmiş ve Atina dükalığını eline almıştır. Fakat Atinalılar bu
kadını sevmeyip ona nefretle baktıkları için kendisini istemeyerek durumu Osmanlı hükûmetine bildirmişlerdir.
Bu yüzden öldürüleceğinden korkan Venedikli prens, Rainer'in çocuğunu yanına alarak Osmanlılar'a kaçmış olduğundan Osmanlı hükûmeti, Atina dükalığını Rainer'in yeğeni Franko'ya vermiştir. Atina'ya gelip işi ele alan Franko, önce yengesi olan Rainer'in karısını hapsedip büyük
bir ihtimalle öldürtmüştür. Bunun üzerine kadının ikinci kocası olan Venedikli prens, yeni Atina dükası Franko'yu şikayet etmiştir. Bütün olanları öğrenen Fatih Sultan Mehmet, Mora'dan ayrılmadan önce Mora Sancakbeyi Turahanoğlu Ömer Bey'i Atina üzerine göndererek
dükalığın, Franko'dan alınmasını emretmiştir. Ömer Bey,
herhangi bir olay meydana gelmeden Franko'yu ikna ederek Atina'yı ele geçirmiştir. Böylece Atina Dükalığı ortadan kaldırılarak bölge doğrudan doğruya Türk idaresine
girmiş ve Fatih Sultan Mehmet 1458 yılında bizzat gelerek Atina'daki âbideleri gezmiştir. 1460 yılında çıktığı
İkinci Mora Seferi'nde Fatih Sultan Mehmet, Franko'nun
(tam adı Franko Akçiyaöli) müstakil bir dükalık kurmak
istediğini öğrenmiş ve Atina'nın nüfuzlu şahsiyetlerinden
on kişiyi rehin olarak İstanbul'a göndermiş ve Zağanos
Paşa vasıtasıyla Franko'yu öldürmüştür.[87][88]
Birinci Mora Seferi sonucunda; Korent ve Patras dahil
olmak üzere Ahaiya'yla (Kuzey Mora) Atina Dükalığı;
Türk toprağı olmuş ve birbirleriyle mücadele eden Tomas’la Dimitriyos arasında geçici olsa da bir barış sağlanmıştır. Ayrıca Aragon ve Napoli kralı Alfonso'nun plânlarına darbe vurulmuş ve Bizans’ın, Mora despotları Tomas ve Dimitriyos ya da herhangi biri tarafından diriltilmesi önlenmiştir.
İkinci Mora Seferi (1460) Tomas Paleolog, yeminle
sağlanan barıştan üç ay sonra özellikle Mora Arnavutları'na güvenerek barışı bozmuş ve hem kardeşi Dimitriyos’la hem de Osmanlılar'la mücadelere başlamıştır. Bu
hareket duyulur duyulmaz Mora sancakbeyi Turahanoğlu
(ya da Turahanzâzade) Ömer Bey, sancakbeyliğinden azledilerek yerine Hamza Bey getirilmiştir. Tomas’a karşı zor durumda kalan Dimitriyos’sa, Korent kuşatmasında elçi olarak Osmanlılar'a gönderdiği Mateos Asanes’i
tekrar elçi olarak Osmanlılar'a göndererek yardım istemiştir. Kendisine bir yardım yapılsa da bu, herhangi bir
fayda göstermediği için tekrar yardım istemiştir. Dimitriyos Osmanlılar'dan yardım isterken aynı zamanda Tomas da Milano Dükalığı'ndan yardım istemiş ve gelen
kuvvetlerle kendi kuvvetlerini birleştirip Türkler'in Ahaiya kalelerini almaya çalışsa da başarılı olamamıştır. Ancak Tomas ve Dimitriyos, birbirleriyle yaptıkları mücadele yüzünden ne kadar zarar gördüklerini anlayıp Sparta
metropolitinin ara buluculuğuyla barışmış ve ittifak yapıp
yeminleşmişlerdir. Bu ittifak Osmanlı hükûmetince haber alınınca durum Mora sancakbeyinin pasifliğine bağlanmış ve işin ciddiyeti sebebiyle Mora'ya Zağanos Paşa
gönderilmiştir. Bu esnada Kalamata'yı kuşatmakta olan
2 TARİH
Tomas, Osmanlılar'a karşı olmaktan bir fayda gelmeyeceğini anlamış ve Osmanlı hükûmetine başvurarak anlaşmak istemiştir. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın
faaliyetleri sebebiyle Doğu Anadolu seferine hazır olmak
ve bölgeye asker göndermek isteyen Fatih Sultan Mehmet, bazı hafif şartlarla Tomas’la anlaşıp Mora tarafından
emin olmak istemiştir. Bu yüzden Tomas’ın; Türkler'e ait
olduğu halde zaptettiği kaleleri geri vermesi ve yıllık vergisinden ayrı olarak 10.000 düka savaş tazminatı ödemesi şartlarıyla antlaşma yapılmıştır. Fakat Tomas’ın takdim
etmesi gereken meblâğı göndermemesi sebebiyle Akkoyunlular üzerine yapılacak sefer ertesi yıla bırakılmış ve
Fatih Sultan Mehmet, bizzat Mora üzerine sefere çıkmıştır. Osmanlı kuvvetleri, Korent'e ulaştığı zaman Tomas’ın
üzerine gitmeden önce birdenbire Sparta üzerine gitmiş
ve Dimitriyos teslim teklifine kabul ederek şehri teslim
etmiştir. Ardından Kasteriçe, Avarin ve Arkadya birer birer fethedilmiştir. Karşı koymak isteyerek sahilde bulunan Matina kalesine çekilen Tomas, tüm şehirlerini kaybettikten sonra en son çekildiği Kalamata'yı da terkederek ailesi ve çocuklarıyla beraber sahildeki Pilus limanından ellişer çifte iki gemiye binerek önce Ayamavra Adası'ndaki Arta despotunun yanına, oradan da Roma'daki
Papa II. Pi'nin yanına kaçmıştır. Papa II. Pi, Tomas’a
300 düka aylık tahsis etmiş ve daha sonra bu meblâğa
200 düka da kardinaller tarafından eklenmiştir. Tomas,
12 Mayıs 1465'de Roma'da ölmüştür. Aynı zamanda Tomas, ölmeden önce Bizans İmparatorluğu tacını Fransa
kralı VIII. Şarl'a satmıştır. Teslim olup Fatih Sultan Mehmet'in yanına gelen diğer despot Dimitriyos’sa, kendisine
ikâmetgâh olarak gösterilen Enez limanına yerleşmiş ve
kendisine oradaki tuz madenlerinden yıllık 60.000 akçe
tahsis edilmiştir. Despot Dimitriyos, dürüst hareket ederek siyasi entrikalardan uzak durmuş ve son zamanlarında David adına alıp rahip elbisesi giyerek dinî bir hayat geçirmiştir. Enez'deki tuz madenlerinin gelirlerinden
kendisine tahsis edilen yıllık 60.000 akçeyle refah içerisinde yaşayan Dimitriyos, Fatih Sultan Mehmet'in her
Edirne'ye gelişinde onun huzuruna çıkarak kendisine saygı göstermiştir. Kızını Fatih Sultan Mehmet'le nikâhlayan
Dimitriyos, 1471 senesinde ölmüştür. Kritovulos, yıllık
vergi karşılığında Enez limanıyla Limni, İmroz, Taşoz ve
Semadirek adalarını idare etme görevinin Dimitriyos’a
verildiğini ve kendisinin, Enez'de oturduğunu yazmaktadır. Nitekim Venedikliler'in elindeki bazı limanlar hariç Mora fethedildikten sonra Mora despotlarının durumu
buyken yarımadadaki fethedilen kalelerin lüzumlu olanları tamir ettirilerek içine asker konmuş, lüzumsuz olanları da yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır. Mora halkının
bir kısmı da İstanbul'a nakledilmiş ve yerlerine Türkmenler iskân edilmiştir. İkinci Mora Seferi'yle beraber Venedikliler'in elinde bulunan Modon, Koron, Navarin ve
İnebahtı limanları dışında tüm Mora Yarımadası Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ayrıca Aragon ve Napoli kralı Alfonso'nun, Mora'yı Osmanlılar'a karşı kullanma ve
Mora'daki despotların, Bizans İmparatorluğu'nu yeniden
kurması gibi tehlikeler bertaraf edilmiştir.[89]
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
Karadeniz Seferleri (1460-1461) Osmanlılar; Doğu
Anadolu ve Güney Anadolu haricindeki hemen hemen
tüm Anadolu şehirlerinin alıp önemli bir ticaret merkezi
olan İstanbul'u fethettikten sonra toprakların güvenliği ve
ticari üstünlük amacıyla Güney Karadeniz'i yani Karadeniz'in Anadolu kıyılarını almak istemişlerdir. Bu dönemde Anadolu'nun Karadeniz sahillerinde, batıdan doğuya
doğru Osmanlılar'a ait bölgelerden sonra Ceneviz Cumhuriyeti'nin bir kolonisi olan meşhur ticaret şehri Amasra
(Amasteri), Amasra'dan sonra Candaroğulları toprakları, Candaroğulları'ndan sonra Osmanlılar'ın Samsun şehriyle sahilleri ve bu bölgeden sonra Trabzon Rum İmparatorluğu bulunmaktaydı. Fatih Sultan Mehmet, Anadolu'nun Karadeniz kıyılarını tamamen ele geçirmek amacıyla gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra bir plân
yapmıştır. Plâna göre birbiri ardına Cenevizliler, Candaroğulları ve Trabzon Rumları üzerine üç sefer düzenlenecekti. Nitekim bu plânla bir taşta üç kuş vurulmuştur.[90]
Amasra'nın Fethi (1460) Anadolu'nun Karadeniz kıyılarında bulunan ve İstanbul'la Sinop arasındaki bölgede
kalan Amasra (Amastris), küçük bir yarımada üzerinde
bulunmaktaydı ve Ceneviz Cumhuriyeti'nin bir kolonisiydi. İstanbul'un Fethi'nin ardından Fatih Sultan Mehmet'in memurlar göndererek buradaki halktan ilim, fen,
sanat ve ticaret insanlarını imar etmek istediği İstanbul'a getirttiği Amasra şehrinde, Cenevizliler'in idaresindeki kale ve şehirden başka birkaç da köy bulunmaktaydı. Bu köyler, Osmanlı hazinesine yıllık vergi verdiği gibi gemileri vasıtasıyla etrafa zarar vermekteydiler. Osmanlı Devleti, İstanbul'un Fethi'ne kadar ve fetihten sonra Cenevizliler'le iyi geçinerek onlarla bir ticaret antlaşması imzalamıştır. Cenevizliler, İstanbul'un
Fethi'nin ardından Bizans zamanında olduğu gibi İstanbul'un hemen yanı başında bulunan Galata'nın kendilerinde kalmasını isteyen Cenevizliler'e cevap olarak Fatih Sultan Mehmet, Galata'nın kendi mülkü olduğunu ve
buranın güçle değil halkın isteğiyle Osmanlı İmparatorluğu'na ilhak edildiğini söylemiştir. Bu yüzden Cenevizliler, Osmanlılar'a karşı düşmanca tutumlar sergilemeye
başlamışlardır.[91][92][93][94][95]
Amasra'daki Cenevizliler'in varlığını ortadan kaldırarak
bölgede Osmanlı hakimiyetine tesis etmek isteyen Fatih
Sultan Mehmet, Sadrazam Veli Mahmud Paşa'yı 150 parçalık donanmayla Amasra üzerine göndermiş ve kendisi de karadan harekete geçerek önce Akyazı'ya, oradan da Hızıreli'ne ulaşarak en son Bolu'ya gelmiştir.
Candaroğulları beyi İsmail Bey, Fatih Sultan Mehmet'in
bir orduyla Bolu'ya geldiğini haber alınca seferin kendi
üzerine olduğunu sanarak Kastamonu'dan Sinop'a çekilmiş fakat seferin kendi üzerine olmadığını anlayınca huzura kavuşmuş ve hediyeler takdim etmiştir. Amasra üzerine gidilirken deve ve diğer yük hayvanlarıyla top dökmek için çok miktarda tunç götürüldüyse de top dökmeye
ihtiyaç kalmamıştır. Çünkü Cenevizliler'in Amasra valisine teslim olması için yapılan ilk teklif kabul edildiğinden Amasra savaşsız olarak fethedilerek Bolu Sanca-
13
ğı'na bağlanmış ve kaleye muhafız asker yerleştirilerek
mühimmat konulmuştur. Fetihten sonra Amasra halkının bir kısmıyla buradaki Ceneviz valisi; evlatları ve maiyyetleriyle diğer önemli adamlarıyla beraber İstanbul'a
gönderilmişlerdir. Şehrin korunması için Kastamonu'yla
Safranbolu arasında yer alan ve Osmanlı-Candaroğulları
sınırında bulunan Eflani kalesinin muhafızları, Amasra'ya
nakledilmişlerdir.[96][97]
Candaroğulları'nın Ortadan Kaldırılması (1461)
Amasra'nın savaşsız olarak fethedilmesinin ardından
Fatih Sultan Mehmet, Bursa'ya dönmüştür. Fatih Sultan
Mehmet Bursa'dayken Candaroğulları beyi İsmail Bey'e,
Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine yapılacak seferle ilgili bir nâme göndermiştir. Bu nâmede Fatih Sultan Mehmet, Candaroğulları'nın toprağı olan Sinop limanına gelecek olan Osmanlı donanmasının tamir ve diğer ihtiyaçlarının İsmail Bey tarafından karşılanmasını, bu masrafların bedelinin de Candaroğulları'nın Bakırküresi hasılatından Osmanlılar'a vermekte olduğu meblâğdan temin
edilmesini istemiştir. Ayrıca bu nâmede seferin Trabzon
üzerine olacağını bildiren Fatih Sultan Mehmet, yine Bakırküresi gelirinden para hazırlanmasını da ekleyerek İsmail Bey'i şüphelendirmemeyi ve beyliğini Osmanlı topraklarına katmayı amaçlamıştır.[98]
1443 yılında İsmail Bey'in, babası İbrahim Bey'in yerine
Candaroğulları beyi olduğu zaman İsmail Bey'in küçük
kardeşi Kızıl Ahmed Bey bu durumu kabullenememiş ve
Osmanlılar'a giderek kendisinin Candaroğulları beyi yapılmasını istemiş fakat bu isteği hemen gerçekleştirilmemiştir. Bolu Sancağı kendisine dirlik olarak verilen Kızıl
Ahmed Bey'i Sadrazam Veli Mahmud Paşa himaye etmekteydi ve kendisi, 1461 yılında Candaroğulları üzerine düzenlenen sefer esnasında Osmanlı Ordusu'nda yer
almıştır.[98]
Fatih Sultan Mehmet, Bursa'dan hareket ederek
Ankara'ya ulaşmıştır. Fatih Sultan Mehmet Ankara'dayken, Karamanoğlu Kasım Bey bir miktar kuvvetle
kendisine katılmıştır. Ayrıca Fatih, kendi tarafına
çektiği İsmail Bey'in oğlu Hasan Bey'i tutuklatmış ve
Sinop'un kendisine teslim edilmesi, Candaroğulları'nın
Osmanlılar'a tâbi olarak yıllık 50.000 düka vergi vermesi
koşullarıyla Kızıl Ahmed Bey'i Candaroğulları beyliğine tayin etmiş ve kendisini Sadrazam Veli Mahmud
Paşa'yla beraber Kastamonu'ya göndermiştir. Durumu
öğrenen İsmail Bey, Kastamonu'dan müstahkem Sinop'a
çekilmiş ve beklemeye başlamıştır. Kastamonu'ya ulaşan
Kızıl Ahmed Bey'yle Mahmud Paşa'ysa halk tarafından
kabul edilmiş ve Kızıl Ahmed Bey, Candaroğulları beyi
olmuştur.[98][99]
Kızıl Ahmed Bey ve Sadrazam Veli Mahmud Paşa'dan
sonra Kastamonu'ya gelen Fatih Sultan Mehmet, Sinop
üzerine gitmeden önce Mahmud Paşa'yı ileri sevketmiştir. Mahmud Paşa, Sinop üzerine gitmeden önce
İsmail Bey'e bir mektup yazdırmıştır. Mahmud Paşa,
bu mektupta padişahın kararlı olduğunu ve boş yere
14
kan dökülmesini istemediğini bildirmiştir. Çatışma durumunda kendisinin zararlı çıkacağını bilen İsmail Bey,
söz verilmesi koşulıula Sinop'tan çıkarak Mahmud Paşa'yla görüşmüş, kendisine hürmet gösterilmiştir. Böylece Karadeniz'in en müstahkem kalelerinden olan, 400
topu, 10.000 muhafızı ve 2.000 topçusu bulunan Sinop,
Mayıs 1461'de barış yoluyla alınmıştır. Ayrıca o dönem
için Napoli ve Aragon'la Venedik Cumhuriyeti gemilerinden sonra 900 tonluk en büyük ve İsmail Bey'e ait
olan bir gemide Osmanlılar'ın eline geçmiştir. Osmanlılar'ın elinde böyle büyük bir gemi bulunmaması sebebiyle sonradan benzerleri yapıldığı için bu gemi, bir numune olmuştur. İsmail Bey’se Fatih Sultan Mehmet'le görüşmüş ve Fatih, alim olan bu zata hürmetle muamele
etmiştir.[100]
İsmail Bey'e önce Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar, oğlu Hasan Bey'eyse Bolu Sancağı dirlik olarak verilmiştir. Daha
sonra da İsmail Bey'e Filibe Sancağı dirlik olarak verilmiş ve kendisi, vefatına kadar burada oturmuştur. İsmail
Bey'den devralınan Kastamonu şehri, kendisinin kültürlü
bir âlim olmasından dolayı önemli bir ilim merkezi konumundaydı. Ayrıca Kızıl Ahmed Bey, uzun süre elde etmek için uğraştığı Kastamonu beyliğinde çok az kalmıştır. 1461 yılında yani tayininden çok az sonra kendisini
Mora sancakbeyliği verilse de kendisi Mora'ya gitmemiş
ve Akkoyunlular hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına kaçmıştır. Bu yüzden Candaroğulları Beyliği sona ermiş ve
Kastamonu, sancak olarak idare edilmeye başlanmıştır.
Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan, bir dönem burada sancakbeyliği yapmıştır.[101][102][103]
Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşen fetihleri
Tarih-i Ebû'l-Feth adlı eserinde anlatan ve Candaroğulları üzerine düzenlene bu seferde divan kâtibi olarak bulunan Dursun Bey, Mahmud Paşa'nın İsmail Bey'e göndermiş olduğu mektubu yazmıştır. Dursun Bey, bu seferin tarihini Hicrî 865 yılının baharı olarak göstermiştir ki bu Miladi 1461 yılına denk gelmektedir. Tarihçi
Dukas ve Şair Acem Hâmidi de aynı tarihi vermektedirler. Yine İsmail Bey'in validesinin (annesi) Hicrî 865 tarihli vakfiyesinde İsmail Bey, Candaroğulları beyi olarak
belirtilmektedir.[100][104]
Trabzon'un Fethi (1461)
1204 yılında Kudüs'ün
Müslümanlar'dan geri alınması için düzenlenen
Dördüncü Haçlı Seferi, çeşitli sebeplerle amacından sapmış ve Haçlı kuvvetleriyle Venedik donanması,
Bizans'ın başkenti Konstantinopolis’i (İstanbul) kuşatarak ele geçirmişlerdir. Burayı ele geçirdikten sonra
bir Latin İmparatorluğu kuran Haçlılar, kendileri gibi
Hristiyanlık'ın Katolik mezhebinden olmayan Ortodoks
Rumlar'ı katletmeye başlamışlar ve başta Ayasofya
Kilisesi olmak üzere Ortodoksluk'un kutsal mekânlarına zarar vermişlerdir. Bu yüzden Bizans’ı yöneten
hanedanın mensuplarından ve ileri gelen Rumlar'dan
kaçabilenler İstanbul'dan kaçmışlardır. Bizans’ı idare
eden hanedan mensupları, Batı Anadolu ve Doğu
Karadeniz'deki Bizans topraklarında iki ayrı devlet kur-
2 TARİH
muşlardır. Batı Anadolu'da, Bizans’ı idare eden Angelos
Hanedanı'ndan Konstantin Laskaris tarafından İznik
Rum İmparatorluğu, Doğu Karadeniz'deyse 1081-1185
yılları arasında yine Bizans’ı idare eden Komnenos
Hanedanı'ndan Aleksi Komnen tarafından Trabzon Rum
İmparatorluğu kurulmuştur. Trabzon Rum İmparatorluğu'na engel olmak isteyen ve Konstantin Laskaris’in
ölümünden sonra İznik imparatoru olan Teodor Laskaris,
Anadolu Selçuklu Devleti'yle 1205 veya 1206 yılında
bir ittifak kurmuştur. Bundan dolayı dönemin Anadolu
Selçuklu sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev, Trabzon'u
kuşatsa da şehrin fethini başaramamıştır. İlk kurulduğu
yıllarda Batum'dan Karadeniz Ereğlisi'ne kadar olan
Anadolu'nun Karadeniz kıyısındaki topraklara egemen
olan Trabzon Rum İmparatorluğu'nun egemenlik alanı,
1214 yılında Anadolu Selçuklu sultanı İzzeddin Keykavus'un Sinop'u fethetmesiyle daralmıştır. Trabzon
imparatorları, Selçuklu üstünlüğünü tanıyarak Anadolu
Selçuklu Devleti'ne vergi vermişlerdir. Sinop'un fethi
üzerine Trabzon imparatorları, Anadolu Selçukluları'na
yıllık 10.000 altın, 500 at, 2.000 öküz, 10.000 koyun ve
50.000 yük çeşitli eşyadan oluşan vergiyi vermişlerdir.
1221 yılında Selçuklu ordusu Trabzon'un tekrar kuşatsa
da şehrin fethine yine muvaffak olunamamış ve Trabzon
Rumları, bir dönem vergiyi kesseler de sonradan yıllık
200 mızrak ve icabında 1.000 kadar asker vermeyi kabul
etmişlerdir. Nitekim 1243 yılında Baycu Noyan komutasındaki Moğollar'la II. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında
gerçekleşen Kösedağ Savaşı savaşı esnasında, Selçuklu
ordusunda Trabzon yardımcı kuvvetleri de bulunmuştur.
Bu savaşla Anadolu, Moğollar'ın nüfuzu altına girince
Trabzon imparatorları Selçuklular yerine Moğollar'a vergi vermişlerdir. 1336 yılında Moğol İlhanlı Devleti'nin
yıkılmasıyla Anadolu'daki Moğol etkisi ortadan kalkmıştır. Böylece Türkmenler'in beylik kurma faaliyetleri
neticesinde ve 1280-1297 yılları arasındaki Yuannis
Komnen'in imparatorluğu döneminde Türkmenler,
imparatorluğun madenleriyle meşhur Haldiya kısımlarını fethetmişlerdir. Cenevizliler ve Venedikliler'se
imparatorluk üzerinde iktisadî (ekonomik alanda) nüfuz
meydana getirmişlerdir. 1332 yılında bir Türkmen beyi
olan Bayram Bey, imparatorluğun varlığını ciddi bir
şekilde tehdit ettiği gibi 1346'da Ünye şehri Türkmenler
tarafından fethedilmiştir. 1349-1390 yılları arasında
imparatorluk yapan III. Aleksi Komnen, kızkardeşi
prenses Maria'yı Türkmen Akkoyunlu Devleti'nin sultanı
Fahreddin Kutluğ Bey'e ve kendi dört kızını da Türkmen
beylerine vermiş fakat Anadolu beyliklerinin ülkesine
yönelik saldırılarını önleyememiş, Giresun'a kadar olan
yerler beylikler tarafından fethedilmiştir. Daha sonra
Türkmen beylerinin ellerindeki yerleri alan Osmanlılar,
Trabzon Rumları'yla sınır komşusu olmuşlardır.[105]
Anadolu'nun Karadeniz kıyılarında Osmanlı egemenliğini tahsis etmek amacıyla Amasra'yı fetheden ve
Candaroğulları'nı ortadan kaldıran Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon üzerine yürüdüğü esnada imparatorluğun başında David Komnen bulunmaktaydı. David Komnen, 1458 yılında kardeşi IV. Yuannis Komnen'in yeri-
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
15
ne imparator olmuştur ve imparatorluğun ilk kurulduğu yıllarda Karadeniz Ereğlisi'nden Batum'a kadar olan
egemenlik sahası, David Komnen döneminde Giresun'la
Batum arasına kadar gerilemiş durumdaydı. Güney sınırlarıysa Gümüşhane'yle Bayburt'un kuzeyindeki dağlar olarak gösterilmiştir. Sultan II. Murad dönemide Osmanlılar hem karadan hem de denizden Trabzon'u fethetmek için harekete geçseler de şiddetli fırtına yüzünden Osmanlı Donanması geri dönmek zorunda kalmıştır. 1456 yılında yani Fatih Sultan Mehmet döneminde
Amasya valisi ve Şehzade Bayezid'in (ileride II. Bayezid) lâlâsı Hızır Bey'in Trabzon üzerine akın yapması sebebiyle imparator IV. Yuannis Komnen, kendisini Fatih
Sultan Mehmet'e şikayet etmiş ve yıllık 3.000 altın vergi
vermeyi kabul etmiştir. Ayrıca Osmanlılar'ın rakibi olan
Akkoyunlular'ın hükümdarı Uzun Hasan'a kızı Despina
Hatun'u veren IV. Yuannis Komnen, Osmanlılar'ın üzerine bir sefer düzenlemeleri durumunda bu devletin yardımını ummuştur.[106]
parçalık Osmanlı Donanması da Gelibolu sancakbeyi Kazım Bey ve denizcilikte tecrübeli olan Yakup Bey komutasında bu limandan hareket etmiştir. Fatih Sultan Mehmet, seferin Trabzon üzerine olduğunun anlaşılmaması
için sahil yolu yerine Sivas üzerinden yola devam etmiştir. Ordunun öncü kuvvetlerini kumanda eden Anadolu
beylerbeyi Gedik Ahmed Paşa'ysa, önceden Hüseyin Bey
adındaki bir beye ait olan fakat Uzun Hasan tarafından
alınarak Akkoyunlular'a dahil edilen Koyulhisar'ı almakla görevlendirilen Sivas beylerbeyi Hamza Paşa'nın burayı alamayarak Uzun Hasan'ın kuvvetlerine mağlup olması üzerine Hamza Paşa'ya desteğe gönderilmiştir. Gedik
Ahmed Paşa, üç gün sürmeden kale kumandanı olan Yar
Ali Bey'i[Not 2] yenmiş ve kaleyi almıştır. Gedik Ahmed
Paşa'nın, kendisine karşı koymak isteyen Uzun Hasan'ın
amcasının oğlu Hurşid Bey'in emrindeki orduyu da dağıtması üzerine Uzun Hasan telaşlanmıştır. Fatih Sultan
Mehmet, Trabzon üzerine olan yürüyüşünü bir ara Uzun
Hasan'a doğru çevirmiş gibi yaparak kendisine gözdağı
[108][109]
Osmanlılar'a karşı bir Haçlı seferi düzenlemek isteyen vermiştir.
Papa II. Pi, 1458'de Lodoviko adındaki bir elçiyi Gürcü Osmanlı Ordusu, Erzincan yakınlarındaki Yassıçemen
Krallığı'na göndermiştir. Daha sonra Uzun Hasan'la gö- Yaylası'na ulaştığı esnada iki ayrı elçi heyeti görüşmeye
rüşen Lodoviko; Gürcü Krallığı, Trabzon Rum İmpara- gelmiştir. Bunlardan biri Çemişgezek beyi olan Kürt kötorluğu ve Akkoyunlular arasında Osmanlı aleyhinde bir kenli Şeyh Hüseyin'in, diğer heyetse Uzun Hasan'ın valiittifak oluşturmuştur. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan desi (annesi) Sara Hatun'un başkanlığında gelmiştir. Göhem Trabzon İmparatorluğu'nu kendisinin bir haraçgü- rüşmeler esnasında Akkoyunlular'ın ne doğrudan Osmanzar devleti olarak gördüğü hem aralarındaki ittifak hem lılar'a ait olan topraklara ne de Osmanlılar'ın himayesinde akrabalık bağı sebebiyle bu imparatorluğun Osman- deki yerlere taarruz etmemesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca
lı'ya katılmasını istememiştir. Buna güvenen ve 1458 yı- Akkoyunlular'ın, Trabzon Rum İmparatorluğu'nun işlelında kardeşi IV. Yuannis Komnen'in geride dört yaşında rine karışmaması ve bu imparatorluğa destek vermemebir erkek evlat bırakarak ölmesiyle imparator olan David si de kararlaştırılan hükümler arasındadır. Nitekim iki
Komnen hem imparatorluğun Osmanlılar'a vermekte ol- tarafın arası bulunduktan sonra Şeyh Hüseyin başkanlıduğu vergiyi kesmiş hem de verilen vergileri Uzun Hasan ğındaki heyet geri gönderilirken Sara Hatun'un başkanlıvasıtasıyla geri istemiştir. Uzun Hasan, vergileri geri is- ğındaki heyet geri gönderilmemiş, başta Sara Hatun oltemek için yeğeni Murad Bey başkanlığındaki bir heyeti mak üzere heyet üyeleri misafir sıfatıyla orduda rehin
1460 yılında İstanbul'a göndermiştir. Vergi konusunu gö- olarak alıkonulmuştur. Uzun Hasan'aysa "...amma hizrüşmek isteyen heyet, Fatih Sultan Mehmet'in “Haydi siz metiniz bize rehber ola ve zaman-ı avdetimizde validenüz
gidiniz. Ben kendim gelir borcumu öderim.” sözleriyle geri ve sair adamlarunuza ruhsat verilip cenabınıza gönderilir...” şeklinde bir nâme yazılarak validesi ve adamlarının,
gönderilmiştir.[107]
O tarihte Doğu Anadolu'da çok güçlü bir devlete sa- Trabzon üzerine olan sefer tamamlandıktan sonra kenhip olan Uzun Hasan'ın akrabalık bağı, Gürcü-Trabzon- disine gönderileceği bildirilmiştir. Bu diplomatik faaliAkkoyunlu ittifakı, Osmanlı düşmanlığı gibi sebeplerle yetlerden sonra Osmanlı Ordusu yoluna devam etmiş ve
Trabzon Rum İmparatorluğu'nu himaye etmesi ve Trab- Bayburt'tan kuzeye dönerek Trabzon'a doğru ilerlemiştir.
zon imparatoru David Komnen'in Papa II. Pi'ye başvu- Trabzon imparatoru David Komnen'in kaçmasını engelrarak başta Fransa Krallığı olmak üzere Avrupa'dan me- lemek amacıyla Mahmud Paşa ileri gönderilmiştir. Fatih
det umması ve Uzun Hasan'ın bu konudaki faaliyetleri, Sultan Mehmet'in kumandasındaki asıl orduysa kazmaFatih Sultan Mehmet'i sefere teşvik etmiştir. Zaten Ana- cılar, baltacılar ve kaldırımcılar vasıtasıyla sarp yollarla
dolu'nun Karadeniz kıyılarına hakim olarak başta baş- ormanlık yerleri aça aça güçlükle Trabzon'a doğru ilerkent İstanbul olmak üzere toprakların güvenliğini sağ- lemeye devam etmiştir. Bazen Fatih Sultan Mehmet yalamak, Karadeniz ticaretine hakim olmak ve Bizans’ın ya yürümek ve yamaçları tırmanmak zorunda kalmıştır.
son kalıntısı olan Trabzon Rum İmparatorluğu'nu orta- Onun bu halini gören Sara Hatun, fırsatı kaçırmayarak
dan kaldırarak bu devletin tekrar kurulması tehlikesini Trabzon'un aynı zamanda gelini olan Despina Hatun'a ait
bertaraf etmek isteyen Fatih Sultan Mehmet, bir de bu olduğunu söyleyerek bu seferi önlemek için çabalamış faverdiği cevaptan
sebeple sefere çıkmıştır. Bir ok, bir tüfek dahi atma- kat Fatih Sultan Mehmet'in kendisine[110][111]
sonra
bir
daha
bu
konuyu
açamamıştır.
dan ve bir tek asker kaybetmeden Amasra'yı fetheden,
Candaroğulları'nı ortadan kaldıran Osmanlı Ordusu, kara Osmanlı Donanması, Osmanlı Ordusu'dan bir ay önce
yoluyla Trabzon üzerine yürürken Sinop'ta bulunan 300 Trabzon'a ulaşmış ve şehri denizden çevirerek sürek-
16
li bombardıman yapmıştır. Osmanlı Ordusu'nunsa sarp
yerleri aşarak Trabzon'a gelmesi ümit edilmezken Fatih
Sultan Mehmet ve Osmanlı Ordusu'nun Trabzon önlerinde görülmesiyle Trabzon imparatoru David Komnen büyük bir şok yaşamıştır. Nitekim donanma denizden, orduda karadan şehri kuşatmıştır. Birbirine bitişik üç kısımdan oluşan Trabzon kalesinin kara tarafı çok müstahkemdi fakat devrin en kuvvetli ve en mükemmel toplarına sahip olan Osmanlılar'ın burayı hem karadan hem de
denizden kuşatması, imparator David Komnen'i ümitsizliğe düşürmüştür. Direnerek başarılı olamayacağını bilen
David Komnen, dostu olan Uzun Hasan'ın da yardım gönderemeyecek olması sebebiyle Mahmud Paşa'nın akrabası ve bir ilim insanı olan, bu yüzden ileri ki yıllarda Fatih Sultan Mehmet'in gözüne giren Yorgi Amiruki[Not 3]
vasıtasıyla Osmanlılar'la anlaşmaya ve şehri teslim etmeye karar vermiştir. David Komnen, Fatih Sultan Mehmet
adına Mahmud Paşa tarafından yapılan teklifi kabul ederek Osmanlı Ordusu'na gelmiş ve kendisine hürmet gösterilmiştir. Böylece 26 Ekim 1461 tarihinde yaklaşık 258
yıl devam eden Trabzon Rum İmparatorluğu tarihe karışmıştır. Almanca olarak Trabzon Rum İmparatorluğu'nun
tarihini yazan Fallmerayer, Trabzon'un 1461 yılı yazında
fethedildiğini yazsa da W. Miller; Trabzon'un düştüğünü Macaristan'daki Venedik elçisine bildiren bir Venedik vesikasının 26 Ekim 1461 tarihini taşımakta olduğunu yazmıştır.[112][113][114][115]
Trabzon'un fethedilmesinin ardından imparator David
Komnen, ailesiyle beraber deniz yolundan önce İstanbul'a, oradan da Edirne'ye gönderilmiştir. Daha sonra kendisine Serez taraflarındaki Ustroma Karasu Nehri civarında yıllık 300.000 akçelik bir Has verilmiştir. Tarihçi Kritovulos böyle yazarken başka bir tarihçi
olan Şefer, David Komnen'e Rumeli'deki Veras şehrinin dirlik olarak verildiğini yazmaktadır. Eski Dima veya Vira adıyla anılan bu şehir, Meriç Nehri kıyısındaki
Ferecik'tir.[114][116][117]
Fatih Sultan Mehmet, fethedildikten sonra bir müddet
Trabzon'da kalmış, şehrin idaresini Gelibolu sancakbeyi
Kâzım Bey'e bırakarak şehre asker, silâh ve erzak koyup
dönüşe geçmiştir. Dönüş esnasında Akkoyunlular hududundan geçilirken orduda rehin olarak bulunan Uzun Hasan'ın validesi Sara Hatun ve adamları, bir heyet ve aralarından Trabzon hazinesinin de bir kısmının bulunduğu
hediyelerle Uzun Hasan'a gönderilmiştir. Giden Osmanlı
heyeti, Uzun Hasan'la daha önce yapılmış olan antlaşmayı yenilemiştir. Çünkü Rumeli üzerine yapılması gereken
seferler bulunduğundan doğu hududunun emniyeti önemliydi. Nitekim antlaşma yenilendikten sonra Uzun Hasan
mukabele ederek bir heyet göndermiş ve hem Trabzon'un
Fethi'ni tebrik etmiş hem de validesine iyi muamele edilmesinden dolayı teşekkür etmiştir. Ayrıca bir hayli hediye yollamıştır. Fatih Sultan Mehmet’se, Tokat'tan geçerek
Trabzon üzerine hareketinden bir ay sonra Bursa'ya, oradan da İstanbul'a ulaşmıştır. Ayrıca Trabzon'dan doğu taraflarındaki Kabaziten bölgesinde yer alan Mesochale ve
diğer şehirlerin fethi, Amasya sancakbeyi ve aynı zaman-
2 TARİH
da Şehzâde Bayezid'in (sonradan II. Bayezid) lâlâsı olan
Hızır Bey'e bırakılmıştır. Nitekim Hızır Bey buraları tamamen ve barış yoluyla fethetmiştir. Akkoyunlular'a tâbi olan ve Trabzon'la Gümüşhane arasında bulunan Tirol
mıntıkasının alınma görevi de Rumiye-i sugrâ (Amasya,
Tokat, Sivas ve havalisi) valisi Şehzâde Bayezid'e verilmiştir. Bayezid'e verilen bu emir üzerine şehzâdenin diğer bir olan lâlâsı Rakkas Sinan Bey Tirol mıntıkasını elde
etmiş ve Tirol beyi Erzincan'a kaçmıştır.[118]
Eski Trabzon imparatoru David Komnen Edirne'ye ulaştıktan sonra kendisine Serez ikâmetgâh olarak gösterilmiştir. Bu sırada kendisinin yeğeni ve Uzun Hasan'ın zevcesi olan Despina Hatun, amcası David Komnen'e mektuplar yazarak çocuklarından birinin ya da merhum kardeşi Aleksandr'la Midilli dükası olan Gateluziyo'nun kızından doğmuş olan yeğeni Aleksi'nin kendi yanına gönderilmesine istemiştir. Bu mektupları David Komnen'e
ulaştırma görevi verilen kişi, Fatih Sultan Mehmet'in de
sevgisini kazanmış olan Yorgi Amiruki'dir. Yorgi Amiruki, mektupları önce David Komnen'in çocuklarının hocası olan ve güvendiği bir kişiye vermiştir. Sonraysa vesveye kapılarak ya da Fatih Sultan Mehmet'ten büyük lütuf göreceğini menfaatine daha uygun bularak mektupları geri almış ve bizzat Fatih'e teslim etmiştir. Mektupları okuyan Fatih Sultan Mehmet böylece gizli yazışmaları
öğrenmiş ve zaten her an savaşmak zorunda kalabileceği Akkoyunlular hükümdarı Uzun Hasan'ı kendi aleyhine hareket ettirileceğini düşünerek David Komnen'le biri Müslüman olan dört oğlu ve yeğeni Aleksi'yi 26 Mart
1463 tarihinde Edirne'ye hapsettirmiştir. Bunlar yedi ay
hapiste kalmışlar ve 1 Kasım 1463 tarihinde İstanbul'da
kılıç yoluyla idam edilmişlerdir. David Komnen'in hapsedildiği ve idam edildiği tarihler Fener Rum Patrikhanesi arşivinde deri üzerine yazılmış sekiz numaralı eski bir
İncil'in 294. sayfasında kayıtlı olup bu bilgiler, Mırmıroğlu tarafından Türkçe'ye çevrilerek Tanin Gazetesi'nde yayınlanmıştır. Aynı şekilde Trabzon tarihini yazan Miller,
David Komnen'in 1 Kasım 1463 pazar günü gece dörtte üç oğlu ve yeğeniyle beraber idam edildiğini yazarak
Mırmıroğlu'nun verdiği bilgileri teyit etmiştir.[119]
Eflâk Seferi (1462) XV. yüzyılın ortalarında Eflâk
Voyvodalığı'nın başında Dan'ın oğlu II. Vladislav bulunmaktaydı. Daha sonra 1456 yılında, Osmanlılar'ın yardımıyla bunun yerine yine kendisinin oğlu olan Vlad Çepeş yani Cellat Vlad voyvoda olmuştur. Tam adı Vlad
Drakula olan ve Osmanlı kaynaklarında Kazıklı Voyvoda olarak geçen bu kişi uzun süre Osmanlılar'ı meşgul
etmiş ve halkına çokça zulmetmiştir. Kendisine Türkler
Kazıklı Voyvoda, Eflâk halkı olan Ulahlar'sa Vlad Çepeş
yani Cellat Vlad demişlerdir. Çünkü Kazıklı Voyvoda;
eline geçirdiği kişileri ve özellikle Müslümanlar'ı kazığa
vurdurarak acı içinde öldürmüştür. Kazıklı Voyvoda'nın
kazığa vurdurduğu insanların ortasında yemek yemekten
zevk almak, fakirleri ziyafete davet ederek sofra masasıyla beraber onları yaktırmak, kadınların memelerini kestirerek yerlerine çocuklarının başlarını çaktırmak ve daha
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
bunun gibi birçok vahşetleri vardır. Kazıklı Voyvoda'nın
zulümleri hakkında tarihçi Angel'in “Eflâk Tarihi” adlı
eserinde bilgiler vardır ve tarihçi Hammer bunlardan bir
kısmını nakletmiştir. Aynı şekilde Osmanlı kaynakları ve
Halkondil'de de bazı bilgiler vardır.[120][121] Ayrıca o devri “Tarih-i Ebû'l-feth” adlı eserinde anlatan Dursun Bey:
“ifrat-ı siyaseti bu mertebede idi ki bir köyde bir şahıstan
hiyaneti müş'ir cinayet ve usret sâdır olsa ol köyün cemii
halkını, zükur, inas ve eftalini bile kazuğa ururdu ve Ağaçhisar ki ol kara bahtın tahtı idi, karşusında altı mil miktarı
yere tûlanî iki kol çift urdururdu ve ana muhkem çalı urdururdu bağçe idinürüm diyu; ol iki çit arasını Ongürüs kâfirlerinden ve kendi vilâyeti kâfirlerindeb ve Boğdan kâfirlerinden kazığa vurulmuş eşhasla doldurdu...her ağacın her budağında âvenk âvenk (hevenk) olmuş maslub,
bî-hisab ve bî-adet...yasagı bu idi kim her kim ol maslubtan birini indire anın yerine çıka...” diyerek Drakula'nın
zulmü hakkında bilgi vermiştir.[122][123]
17
yunda Kazıklı Voyvoda'nın geçişini beklemeye başlarken
Kâtip Yunus Bey tertibat almıştır. Ardından Yunus Bey,
Kazıklı Voyvoda'yla görüşmeye gitmiş ve voyvoda gelmeye razı olmuştur. Fakat kendisini karşı alının tertibatı
önceden öğrenen Kazıklı Voyvoda, Çakırcı Hamza Bey'e
baskın yaparak onu ve yanındaki Kâtip Yunus Bey'i öldürmüştür. Yakalanan esirlerin kolları ve bacaklarını kestirdikten sonra onları kazıklara vurduran Vlad, rütbesinden dolayı Çakırcı Hamza Bey'i daha yüksek bir kazığa
vurdurduğu gibi başını da Macar kralına göndererek yardım istemiştir. Kazıklı Voyvoda, Macar kralından yardım
isterken Tuna Nehri kıyısındaki Vidin, Niğbolu ve diğer
Osmanlı şehirlerini tahrip ederek katliamlar gerçekleştirmiş, 25.000 kişilik bir esir kafilesiyle de Eflâk'a dönmüştür. Kazıklı Voyvoda'nın bu faaliyetlerini haber alan Fatih Sultan Mehmet, çok rahatsız olmuş ve rahatsızlığından
dolayı, Hammer'ın Halkondil'den nakille verdiği bilgiye
göre o an elinde bulunan kamçıyı Sadrazam Mahmud Paşa'ya
vurmuştur.[125][126][127]
Osmanlı sarayında yetişen Kazıklı Voyvoda, voyvodalığının ilk zamanlarında Osmanlılar'a sadık görünmüş ve her Kazıklı Voyvoda'nın bu faaliyetleri sebebiyle, 1462 yıyıl vergisini vererek Fatih Sultan Mehmet tarafından ka- lı baharından Eflâk üzerine sefer düzenlenmesine karar
bul edilmiş, kendisine hürmet gösterilmiştir. Vergi müna- verilmiştir. Ayrıca Eflâk ve Boğdan voyvodalarının arasebetiyle her yıl İstanbul'a gelen ve burada bulunduğu sü- sı açık olup iki taraf arasında çatışmalar eksik olmadıre zarfından hakimiyet sembolü olan hil'at ve kızıl börk- ğı için Boğdan voyvodası, Fatih Sultan Mehmet'in Efle altın üsküflü serpuş giydirilen Kazıklı Voyvoda, bunun lâk üzerine sefer düzenleyeceğini öğrenince padişahı teşardından memleketine gönderilmiştir. Fakat Kazıklı Voy- vik ettiği gibi kendisininde yardımda bulunacağını bilvoda, 1459 yılında Osmanlılar'a vergi vermeyi reddet- dirmiştir. Nitekim Osmanlı Ordusu, İstanbul'dan haremiş ve Fatih Sultan Mehmet'in Karadeniz seferi esnasın- ket etmiş ve toplanma noktası olan Filibe'de yoklama yada Macar Krallığı'yla anlaşarak Osmanlılar'a olan bağlılı- pılarak ordunun mevcudunun 150.000 asker olduğu tesğını terketmiş, Tuna Nehri'ni aşarak Kuzey Bulgaristan'a pit edilmiştir. Halkondil, bu sayısı 250.000 olarak verse
saldırmıştır. Onun bu faaliyetlerini Rumeli muhafızı ola- de Tarihçi Dukas'ın verdiği 150.000 sayısı İsmail Hakrak Edirne'de bırakılmış olan İshak Paşa hükûmete bildi- kı Uzunçarşılı'ya göre gerçeğe daha yakındır. Yoklamarilmiştir. Ancak Kazıklı Voyvoda, bunları yaparken ay- nın ardından Sadrazam Veli Mahmud Paşa, yola devam
nı zamanda Osmanlılar'ın Trabzon seferindeki başarıla- eden Osmanlı Ordusu'ndan ayrılmış ve asıl ordudan önce
rını tebrikle elçi ve hediye göndermek suretiyle Osmanlı- Tuna Nehri'ni geçerek Eflâk topraklarına girmiştir. Fakat
lar'a olan bağlılığını sürdürüyor gibi yapmıştır. Bu yüzden Kazıklı Voyvoda'nın kuvvetlerine rastlamamıştır. MahKazıklı Voyvoda'nın faaliyetlerini şimdilik ses çıkarılma- mud Paşa Eflâk topraklarındayken Fatih Sultan Mehmet,
mış ve mecburen göz yumulmuştur. Ama kendisinin Ma- 25 kadırga ve 150 nakliye gemisiyle Karadeniz üzerincar Krallığı'yla gizli bir ittifak yaptığı duyulunca Kazıklı den Tuna Nehri'ne girerek Vidin'e kadar gitmiştir. AyVoyvoda'nın bir entrikayla ele geçirilerek bertaraf edil- rıca Mahmud Paşa'nın, Kazıklı Voyvoda'nın kuvvetlerimesi, yine kendisi gibi Osmanlı sarayında yetişmiş ve Fa- ne rastlamaması sebebiyle Evrenuzoğlu Ali Bey'in oğtih Sultan Mehmet'in sevgisini kazanmış olan kardeşi Ra- lu Evrenuz Bey, akıncı kuvvetleriyle Eflâk topraklarıdul'un Eflâk voyvodası yapılması kararlaştırılmıştır.[124] nı vurmaya gönderilmiştir. Kazıklı Voyvoda'ysa silahTrabzon'un fethini gerçekleştirdikten sonra İstanbul'a dö- sız halkı Braşova (Kronştad) taraflarına yerleştirip kısnen Fatih Sultan Mehmet, dönüşünden sonraki kış mevsi- men ormanlara saklamış ve kuvvetlerini ikiye ayırarak
minde Kazıklı Voyvoda'nın (Vlad) tüm faaliyetlerini öğ- bir kısmını, Türkler'e yardım amacıyla harekete geçmerenerek gerekli tertibatları aldırmıştır. Fatih Sultan Meh- leri durumunda Boğdanlılar'a saldırmakla görevlendirmiş
met, bir taraftan Silistre beyi Kâtip Yunus Bey vasıtasıy- ve kendi emrindeki kuvvetlerle bir gece baskını düzenla ve yaldızlı sözlerle Kazıklı Voyvoda'yı İstanbul'a da- leyip Türk ordusunu mağlup etmek istemiştir. Osmanlı
vet ederken diğer taraftan bazı kaynaklarda Niğbolu, baş- kaynaklarında yazdığı gibi yerine kardeşi Radul'un voyta Hammer olmak üzere bazı kaynaklarda da Vidin san- voda yapılacağını öğrenen Kazıklı Voyvoda'nın amacı,
cakbeyi olarak geçen Çakırcı Hamza Bey'e ne koşulda kuvvetli bir hamleyle padişahın karargâhına kadar ilerolursan olsun Kazıklı Voyvoda'nın yakalanmasını emret- lemeyi ve Fatih Sultan Mehmet'i öldürmeyi planlamıştır.
miştir. Ayrıca Halkondil, yazdığı ansiklopedide Hamu- Nitekim hazırlıklarını tamamladıktan sonra gece yarısı
si adıyla andığı Çakırcı Hamza Bey'e gizlice Eflâk bey- düzensiz ve gelişigüzel bir şekilde Otağ-ı Hümâyun'a salliğinin verildiğini yazmaktadır. Nitekim Çakırcı Hamza dırmıştır. Târgovişte gece baskını adıyla anılan bu baskın
Bey, şiddetli kış sebebiyle donmuş olan Tuna Nehri bo- sırasında Otağ-ı Hümâyun geride olduğu için ileri koldaki
Mahmud Paşa'yla İshak Paşa'nın çadırları saldırıya uğra-
18
mıştır. Bazı hayvanların ölmesinde başka bir sonuç vermeyen bu gece baskını, Osmanlı Ordusu'ndan bir telaşa
sebep olmuşsa da hemen savaş düzeni alınmış ve Kazıklı
Voyvoda, planı gerçekleştiremeden zayiat verip kaçmıştır. Ardından Evrenuzoğlu Ali Bey, Kazıklı Voyvoda'yı
takip ederek yaklaşık 1.000 esir almıştır.
2 TARİH
dan tekrar Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanmıştır. 1479
yılındaysa 16 yıl süren deniz savaşları sonucunda Venedik mağlup edilerek bir antlaşma imzalanarak; Venedik
Cumhuriyeti vergiye bağlanmış, Arnavutluk'la İşkodra ve
Akçahisar kalelerine sahip olunmuştur.
Fatih Sultan Mehmet; İstanbul'un Fethi ile Ortodoks Kilisesi'ni kontrolü altına almıştı. Aynı şekilde Katolik Kilisesi'ni de kontrol altına almak isteyen Fatih, İtalya'nın güneyinde yer alan ve Napoli Krallığı'na ait olan Otranto'yu,
Gedik Ahmed Paşa'yı göndererek fethetmiştir. Ancak
Fatih 1481 yılında; yeni bir sefere çıkarken Gebze yakınlarında vefat etmiştir. Böylece Gedik Ahmed Paşa'nın
ayrılmasından sonra Napoli Krallığı; Otranto'yu geri almıştır ve İtalya Seferi sonuçsuz kalmıştır.
Fatih Sultan Mehmet'in Diğer Fetihleri Fatih Sultan Mehmet; İstanbul'un Fethi'ni gerçekleştirdikten sonra Avrupa'da doğan tepkileri önlemek, Avrupa'nın birleşmesini önlemek, Batı'daki hakimiyeti pekiştirmek,
Balkan uluslarını tek bir çatı altında toplamak, sınırları genişletmek, İslam'ı yaymak ve doğudan gelen
Türkmenler'e yeni yurtlar bulmak maksatlarıyla batıda;
Karadeniz ticaretini kontrol altına almak, Rumeli'de daha rahat fetihler yapmak ve Anadolu'daki otoriteyi sağ- 2.3.2 II. Bayezid Dönemi (1481-1512)
lamlaştırmak maksatlarıyla da doğuda fetih hareketlerine
başlamıştır.
Fatih; ilk olarak Sırp Despotluğu üzerine üç büyük sefer düzenlemiş ve 1459 yılı itibariyle Belgrat hariç tüm
Sırbistan'ı fethetmiştir. Macarlar'ın elindeki Belgrat'ın
kuşatmasına da 1456 yılında giriştiyse de fethine muvaffak olamamıştır. Aynı yıl bir Ceneviz kolonisi olan
Amasra'yı fethetmiştir. Daha sonra Mora Yarımadası'na
sığınan Bizanslı valilerin Bizans’ı yeniden kurma ihtimaline karşı buraya sefer düzenlemiş ve 1460 yılında
Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı limanları hariç tüm
Mora, Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1461 yılında,
Bizans’ın son kalıntısı olan Trabzon Rum İmparatorluğu; Trabzon fethedilmek suretiyle ortadan kaldırılmış ve
Candaroğulları Beyliği'ne de son verilmiştir. Ertesi yıl
Osmanlı topraklarına hücum eden ve gönderilen elçiyi
öldüren Eflak voyvodası Drakula'nın üstüne sefer yapılarak Eflak Prensliği tekrar Osmanlı İmparatorluğu'na
bağlanmıştır. 1463 yılındaysa Osmanlı'ya karşı oluşturulan Haçlı ittifaklarından sürekli yer alan Bosna Krallığı'na son verilmiştir. 1466 yılında; Anadolu siyasi birliğinin sağlanması konusunda en çok uğraştıran beylik olan
Karamanoğulları Beyliği'ne Konya, Karaman ve Kırşehir
fethedilerek büyük ölçüde son verilmiştir. 1473 yılında, Osmanlı İmparatorluğu aleyhine ittifaklar oluşturan
Akkoyunlular Devleti'ne sefer açan Fatih Sultan Mehmet,
Otlukbeli Savaşı'nda bu devleti mağlup etmiştir. Böylece Doğu Anadolu'da Osmanlı hakimiyeti güçlenmiş ve
Ali Kuşçu, Osmanlı hizmetine girmiştir. 1475 yılında Fatih; Altınordu Devleti'nin Timur İmparatorluğu tarafından mağlup edilip dağılmasıyla Kırım ve çevresinde kurulan Kırım Hanlığı üzerine, Gedik Ahmed Paşa komutasında bir donanma göndermiştir. Çünkü Kırm Hanlığı;
Hacı Giray'ın ölümüyle büyük karışıklıklar içindeydi ve
İpek Yolu'nun bir kolu da Kırım limanlarında sona eriyordu. Böylece Gedik Ahmed Paşa; başta Azak ve Kefe
olmak üzere bölgedeki Ceneviz kolonilerini fethetmiş ve
Kırım Hanlığı, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanmıştır.
1476 yılında, Venedik'le Osmanlı arasında süren deniz
savaşlarını fırsat bilen Boğdan Prensliği vergisini ödememiştir. Bunun üzerine üzerine kuvvet gönderilerek Boğ-
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1683 yılına kadar ulaştığı en geniş
sınırlar.
Cem Sultan İsyanı Yeni bir sefere çıkan Fatih'in;
Gebze yakınlarında vefat etmesiyle tahta, Yeniçerilerin
desteğini alan Şehzade Bayezid oturmuştur. Fakat Bayezid'in kardeşi Cem; onun padişahlığını tanımayarak
isyan başlatmıştır ve taht kavgasına girişmiştir. [128] II.
Bayezid tarafından mağlup edilen Cem Sultan sırasıyla
Memlûkler'e, ardından da Rodos Şövalyeleri'ne sığınmıştır. Fakat Rodos Şövalyeleri tarafından Papalık'a teslim
edilen Cem Sultan, Papa tarafından da Fransa Krallığı'na
gönderilmiştir.[128] Böylece Cem Sultan 1495'e kadar,
ölünceye ya da öldürülünceye kadar Fransa'da kalmıştır
ve bu süre zarfında Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa
üzerine yaptığı seferler durmuştur.
II. Bayezid Dönemi Balkanlar'da ve Denizlerde Fetihler II. Bayezid Dönemi'nde; Cem Sultan'ın esare-
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
tinden dolayı Fatih dönemindeki gibi büyük fetihler gerçekleştirilememiştir. Buna rağmen 1483 yılında Hersek,
1484 yılında da Boğdan Prensliği'ne ait olan Kili ve
Akkerman kaleleri fethedilmiştir. Özellikle Kili ve Akkerman'ın fethiyle Kırım ve Osmanlı toprakları; kara
bağlantısı vasıtasıyla birleşmiştir. Cem Sultan'ın ölümüyle beraber Venedikliler'le, 1499 ve 1502 yılları arasında
süren bir deniz savaşı yapılmıştır.[128] Çünkü Venedikliler, Mora halkını Osmanlı'ya karşı isyana teşvik ediyordu.
Nitekim üç yıl süren savaşlar sonunda Mora kıyılarındaki
Venedik'e ait Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı kaleleri fethedilerek Venedik'in, Mora üzerindeki hakimiyetine son verilmiştir. 1502 yılında da Venedikliler'le barış
yapılmıştır.
1492 yılında İspanya'daki Katolik Kastilya Krallığı ve
Aragon Krallığı birleşerek Beni Ahmer Devleti'nin başkenti Gırnata'yı almış ve güney İspanya'daki Müslüman
hakimiyeti sona ermiştir. Kastilya ve Leon krallıkları;
bölgedeki Müslüman ve Yahudiler'e yönelik büyük bir
soykırım hareketine girişmişlerdir. Bu yüzden gelen yardım çağrıları üzerine II. Bayezid; Oruç Reis'i ve Kemal
Reis'i İspanya'ya göndermiştir. Bu denizciler bölgedeki
Müslüman ve Yahudi halkı gemilere bindirerek soykırımdan kurtarmıştır. Müslümanlar Kuzey Afrika'ya, Yahudiler’se Selanik, İzmir ve İstanbul'a yerleştirilmiştir.
19
dolayı II. Bayezid nüfuzunu kaybetmiş ve oğulları arasında taht kavgaları başlamıştır.
II. Bayezid'in küçük oğlu olan ve Trabzon valiliği yapan
Şehzade Selim; ağabeyi Şehzade Ahmet'in tahta çıkacağını öğrenince kuvvetlerini toplamış ve deniz yoluyla önce Kırım'a oradan da Tuna Nehri'ne girerek Silistre'de
karaya çıkmıştır. Buradan ilerleyerek İstanbul'a yürüyen
Şehzade Selim; babasının kuvvetleri tarafından Çorlu'da
mağlup edilmiş ve Kırım'a kaçmıştır. Daha sonra kendisini destekleyen Yeniçeriler'in Nisan 1512'deki isyanıyla
babası II. Bayezid'in yerine tahta çıkmıştır. II. Bayezid’se;
kalan ömrünü doğduğu Dimetoka'da geçirmek istemiştir.
Lakin Dimetoka'ya giderken, Çorlu yakınlarında vefat etmiştir. Böylece II. Bayezid doğudaki Şii tehlikesine karşı
izlediği pasif politikadan dolayı tahtına kaybetmiş ve küçük oğlu Selim, yeni padişah olmuştur.
Memlûkler ile Harpler (1485-1491) II. Bayezid Dönemi'nde; Fatih döneminde ortaya çıkan Hicaz Su Yolları sorunundan başka Cem Sultan'ı korumaları, Karamanoğlu Kasım Bey'le Osmanlı aleyhine işbirliği yapmaları,
Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları üzerinde hakimiyet
kurmak istemeleri ve Hicaz'a giden Türk hacılarına engel
olmaları sebebiyle Memlûkler'le savaşlar başlamıştır. Altı yıl süren savaşlar esnasında iki taraf birbirine üstünlük
sağlayamasa da Osmanlı İmparatorluğu; ilk olarak Fatih döneminde büyük ölçüde son verilen Karamanoğulları
Beyliği'ne kesin olarak 1487 yılında son vermiştir. Ayrıca Adana ve Tarsus'da fethedilmiştir. Daha sonra Tunus
hükümdarının araya girmesiyle iki devlet arasında barış
yapılmış ve Osmanlı, savaş sırasında aldığı Adana ve Tarsus’u, Hicaz bölgesine ait vakıf toprağı olmalarından dolayı geri vermiştir.[129]
Mohaç Muharebesi'ni anlatan bir çizim[132]
Safevîler ile İlişkiler İran'da Şah İsmail tarafından
kurulan Safeviler; başta Akkoyunlular olmak üzere birçok devlete son vererek ya da kendisine bağlayarak Horasan, İran ve Azerbaycan'a hakim olmuştur. Şah İsmail; Şiilik'i devletin resmi mezhebi haline getirmiş ve öteden beri göz diktiği Anadolu üzerinde de Şii propagandası yapmaya başlamıştır. Bu maksatla birçok adamını
Anadolu'ya göndermiştir. Nitekim Anadolu'da geniş bir
taraftar kitlesi edinen Şah İsmail; Osmanlı toprak bütünlüğünü tehdit etmeye başlamıştır. Bu taraftar kitlesi Anadolu'da birçok isyan çıkarmış ve bunlardan 1511 yılında
Teke yöresinde çıkan Şah Kulu İsyanı güçlükle bastırılmış ve Şah Kulu öldürülmüştür.[130][131] Ama bu isyandan
2.3.3 Yavuz Sultan Selim Dönemi (1512-1520)
Daha sonradan Yavuz Sultan Selim adıyla da anılacak
olan I. Selim, babasının döneminde başlayan Şii tehdidine karşı mücadeleye girişti. Safeviler ile yaptığı Çaldıran
Muharebesi'ni kazandı ve ülkenin başkenti Tebriz'e kadar
ilerledi.[133] Bundan sonra, Memlûklar'a karşı harekete
geçti. Yapılan Mercidabık ve Ridaniye Muharebeleri sonrasında Memlüklüleri yıkarak Suriye, Filistin ve Mısır'ı
devletin topraklarına kattı.[134][135] Hicaz'ı, egemenlik altına aldı ve devleti Hint Okyanusu'na açılma olanağına
20
2 TARİH
kavuşturdu.[136] Peygamber Muhammed'in Kutsal Emanetler olarak kabul edilen eşyaları İstanbul'a getirtti ve
hilafetin Osmanlı Hanedanı'na geçmesini sağladı. Böylece halife unvanını kullanan ilk Osmanlı padişahı olmuş
oldu.[137] 1520'de, batıya sefer düzenlemek amacıyla yola çıktığı sırada Edirne'de vefat etti.
Dulkadiroğulları tamamen Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yavuz Sultan Selim, Safevîler'in üzerine giderken
Ramazanoğulları Beyliği'ni de kendisine bağlamıştı. Bu
savaşla da son Anadolu beyliği olan Dulkadiroğulları'da
ortadan kaldırılmıştır ve böylece, Anadolu Türk siyasi
birliği tam olarak sağlanmıştır.
Çaldıran Savaşı (1514)
Mercidabık Savaşı (1516)
Doğudaki Safevî tehlikesini bertaraf etmek maksadıyla
harekete geçen Yavuz Sultan Selim; ilk başta ağabeyleri Şehzade Ahmet ve Şehzade Korkut'un isyanlarını bastırmış ve emirlerinde bulunan Kızılbaş ordularını imha
etmiştir. Böylece içte birliği sağlayan Yavuz, ordusuyla
beraber İran'a doğru harekete geçmiştir. Osmanlı ülkesindeki casusları vasıtasıyla Yavuz'un harekete geçtiğini
öğrenen Şah İsmail, sürekli geri çekilmiş ve çekildiği yerli yakıp yıkmıştır. Böylece Şah İsmail; Osmanlı ordusunu sürekli harap yerlerden geçmekten bıktırarak orduda
isyan çıkmasını ve Yavuz'u geri döndürmeyi planlamıştır. Bu planında da başarı göstermiş ve Osmanlı ordusunda bir isyan havası oluşmuştur. Fakat Yavuz'un kararlığı
karşısında Osmanlı ordusu ilerlemiş ve nihayet Çaldıran
Ovası'nda ordugah kuran Şah İsmail'in ordusuyla karşılaşmıştır. Şah İsmail; ilk başta Osmanlı ordusundaki Rumeli kuvvetlerine taarruz ederek onlara ağır kayıplar verdirmiş ve Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa'yı şehit etmiştir. Ama Yavuz'un ve Hadım Sinan Paşa'nın başarılı harp
taktikleri karşısında ordusunun tamamına yakının kaybetmiş ve canını zor kurtarmıştır. Bu savaştan sonra Doğu Anadolu ve Safevîler'in başkenti Tebriz, Osmanlılar'ın
eline geçmiştir. Yavuz Sultan Selim; Tebriz'de kışlamak
istese de ordunun yorgunluğu sebebiyle İstanbul'a dönmüştür. Safevîler; Yavuz döndükten sonra Doğu Anadolu hariç kaybettikleri toprakların hepsini geri almışlardır.
Zaten bu savaşta maksat toprak almak değil; bu iki devlet
arasındaki güç mücadelesinin neticelendirilmesiydi. Nitekim bu güç mücadelesinden de Osmanlı İmparatorluğu
üstün çıkmış ve Şii tehlikesi bertaraf edilmiştir.[138]
Fatih döneminde Suriye, Mısır, Filistin ve Hicaz'a hakim
olan, Abbasi halifesini korumakta olan Memlûkler devleti ile olan ilişkiler bozulmuştur. Çünkü Fatih; çok uzun
zamandır kullanılamaz halde olan Hicaz bölgesindeki su
yollarını tamir ettirmek istemiş fakat Memlûkler, Fatih'in
bu girişimini engellemişlerdir. Böylece iki devletin arası
açılmıştır. II. Bayezid dönemindeyse Memlûkler'in; Cem
Sultan'ı korumaları, başta Karamanoğlu Kasım Bey olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu'nun batıdaki düşmanlarıyla ve Safevîler'le Osmanlı aleyhine işbirliği yapmaları, Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları üzerinde hakimiyet kurmak istemeleri ve Hicaz'a giden Türk hacılarına engel olmaları sebepleriyle iki devletin arası iyice
açılmıştır. Fatih, Memlûkler'in üstüne sefer yapmak istemiş fakat bu seferi gerçekleştiremeden vefat etmiştir.
II. Bayezid dönemindeyse iki devlet arasında 6 yıl süren
savaşlar yaşanmış fakat bu savaşlardan bir sonuç alınamamıştır.
Turnadağ Savaşı (1515)
Yavuz Sultan Selim; Safevîlerin üzerine giderken
Dulkadiroğulları beyi Alaüddevle Bozkurt Bey'den, askerleriyle beraber kendisine katılmasını istemişti. Fakat
Alaüddevle Bozkurt Bey bu isteği reddederek düşmanca
bir tutum izlemişti. Bu nedenle Yavuz; Çaldıran Savaşı
dönüşünde 42.000 kişilik bir kuvveti Hadım Sinan Paşa
kumandasında Dulkadiroğulları üzerine göndermiştir.
İki ordu Elbistan, Göksun'da karşılaşmış ve Hadım
Sinan Paşa, Alaüddevle Bozkurt Bey'i mağlup etmiştir.
Böylece Alaüddevle Bozkurt Bey idam edilmiş ve
Yavuz Sultan Selim; doğudaki düşman olan Safevîler'i
bertaraf ettikten sonra bu seferde güneydeki düşman olan
Memlûkler'le hesaplaşmak istemekteydi. Bunun için hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1516 yılında ordusuyla beraber İstanbul'dan ayrılmış ve Suriye'ye girmiştir.
Memlûk sultanı Kansu Gavri; Osmanlı ülkesindeki hafiyeleri vasıtasıyla nereye yapılacağı bilinmeyen bu seferin
kendi ülkesi üzerine yapılacağını öğrenmiş ve hem yeğeni
hem de başveziri olan Eşref Tumanbay'la beraber, 80.000
kişilik bir orduyla Halep'e gelmiştir. Daha sonra iki ordu 24 Ağustos 1516'da Halep'in kuzeyinde karşı karşıya
gelmiş ve harp, kesin Osmanlı zaferiyle sonuçlanmıştır.
80.000 kişilik Memlûk ordusunun 72.000 kişilik büyük
bir kısmı imha edilmiş ve Kansu Gavri, savaş sırasında ölmüştür. Bu zaferden sonra Osmanlı ordusu 28 Ağustos’ta
Halep'e, 27 Eylül'de Şam'a girmiştir. Bu savaşla beraber
Suriye ile Filistin Osmanlı topraklarına katılmış ve Memlûkler'e ilk darbe vurulmuştur.[134][135]
Ridaniye Savaşı (1517)
Yavuz Sultan Selim; Mercidabık Savaşı'nda Memlûkler'i
mağlup ederek Suriye ve Filistin'i topraklarına katmıştı.
Daha sonra kışı Şam'da geçiren Yavuz, harekete geçerek
ordusuyla birlikte ilerlemeye başlamıştır. Memlûkler ise
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
21
Venedikliler'den silah ve top satın alarak bir savunma hattı oluşturmuşlardır. Memlûkler'in elindeki toplar sabitti
ve olduğu yere çakılmış durumdaydı. Yani bu toplar tek
bir yöne ateş açabilirlerdi ve arkadan gelecek herhangi bir
taarruzda devre dışı kalabilirlerdi. Bunun farkında olan
Yavuz ve Osmanlı ordusu, Sina Çölü'nü aşarak Memlûk ordusunu, arkadan vurmuşlar ve mühim bir galibiyet
kazanmışlardır. Ridaniye Savaşı olarak bilinen bu savaşla beraber; Memlûkler'in elindeki son ülke olan Mısır'da
fethedilmiş ve Hilafet; Abbasi hanedanından Osmanlı hanedanına devredilmiş, İslam peygamberi Muhammed'in
Kutsal Emanetler olarak kabul edilen eşyaları Topkapı
Sarayı'na nakledilmiş, Baharat Yolu Osmanlı denetimine girmiş, İslam birliği büyük ölçüde sağlanmış, Osmanlı İmparatorluğu İslam dünyasının lideri olmuş, Venedik
Cumhuriyeti Kıbrıs için Memlûkler'e ödediği vergiyi Osmanlı'ya ödemeye başlamış, Osmanlı hazinesi ağzına kadar dolmuş, Mısır'daki halife ve akrabalarıyla alim ve
sanatkarlar İstanbul'a getirilmiş ve Yavuz Sultan Selim
Hadimü'l-Haremeyn-i Şerifeyn (Mekke ve Medine'nin
hizmetçisi) unvanını almıştır. Yavuz Mısır'da iken Mekke şerifi; Mekke ve Medine'nin anahtarlarını kendisine
teslim etmiştir. Yavuz Sultan Selim; Osmanlı hanedanına
mensup ilk halife ve halife unvanını kullanan ilk Osmanlı
padişahı olmuştur. [136][137]
lim'in vefatı üzerine tahta çıkmıştır. İlerleyen zamanlarda
kazandığı zaferlerle batıda Muhteşem, yaptığı kanunlarla
ve adalete bağlılığından dolayı Osmanlı ülkesinde Kanuni lakabını alan I. Süleyman; ilk yıllarında bazı isyanlarla karşılaşmıştır. Yavuz Sultan Selim; Suriye'yi fethettiği
zaman Şam Beylerbeyliği'ne eski bir Memlûk komutanı
olan Canberdi Gazali'yi getirmişti. Canberdi Gazali, Osmanlı'daki padişah değişikliğini fırsat bilerek 1521 yılında, Memlûk Devleti'ni yeniden kurmak maksadıyla bir
isyan başlatmıştır. Nitekim Şehsüvaroğlu Ali Bey, isyanı bastırmıştır [149][150] . Diğer bir isyanı da Ahmet Paşa
çıkarmıştı. Çünkü Ahmet Paşa; sadrazamlık beklerken
kendisine Mısır valiliği verilmişti. Bu yüzden Memlûk
ileri gelenlerini yanına alarak isyan başlatan Ahmet Paşa,
çok geçmeden hezimete uğramıştır. Daha sonra Mısır'a
gönderilen Sadrazam Pargalı Damat İbrahim Paşa, bölgedeki düzeni ve asayişi sağlamıştır. İki ayrı isyan da Türkmenler tarafından çıkarılmıştır. Safevî propagandasının
etkisiyle ve vergi sorununu bahane eden Türkmenler, Baba Zünnun etrafından toplanarak Bozok (Yozgat) civarında isyan başlatmışlardır. Bu isyan kısa sürede bastırılmıştır. Diğer Türkmen isyanı da Kalender Çelebi İsyanı'dır. Tımarlarının haksız yere ellerinden alındığını ileri
süren Kalenderoğlu ve çevresindeki insanlar, Karaman'da
ayaklanmışlardır. Bu isyan, merkezden gönderilen kuv[151][152]
Böylece Kanuni Sultan SüYavuz Sultan Selim; 1520 yılında o zaman Şirpençe ola- vetlerle bastırılmıştır.
leyman;
doğuda
ve
batıda
sistemli
fetih hareketlerine başrak adlandırılan, Şarbon'un insanlarda görülen bir türü
lamıştır.
olan ve bugün tıptaki adı Karbonkül olan rahatsızlığa
yakalanmış ve batıya düzenleyeceği bir sefer için Edirne'de bulunan ordusunun başına geçmek üzere yoldayken Belgrad ve Rodos’un Fethi (1521-1522)
babasıyla aynı yerde, Çorlu yakınlarında vefat etmiştir.
2.3.4
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi (15201566)
Babasının ölümü üzerine tahta çıkan I. Süleyman,
saltanatının ilk yıllarında Belgrad'ı ve Rodos'u
fethetti.[139][140] Macaristan ile yaptığı Mohaç Muhrebesi sonucunda krallığı kendisine bağlı bir hale getirdi.
Ardından 1529'da Avusturya'nın başkenti olan Viyana'yı
kuşattı; ancak başarısız oldu.[141] 1533'te Cezayir
hükümdarı Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a geldi
ve imparatorluğun hizmetine girdi.[142] Bir sonraki yıl
ise Kaptan-ı derya olarak görevlendirildi.[142] Aynı yıl
Süleyman, Bağdat ve Tebriz'i imparatorluğun topraklarına kattı.[143] 1536'da, Fransa ile ittifak kurdu;[144]
bu ittifakın bir parçası olarak yapılan Nice ve Korsika
kuşatmalarını yaptı (İtalya Savaşı).[145][146] I. Süleyman
batıda Muhteşem Süleyman, doğuda Kanuni Sultan
Süleyman olarak tanındı. 1565 yılında Malta'yı kuşatsa
da, kuşatma başarısız oldu. Saltanatının son yıllarında, üç
kıtaya yayılan imparatorluğunun topraklarında yaşayan
insan sayısı 15 milyona ulaştı.[147][148]
Dönemindeki İsyanlar
I. Süleyman; Yavuz Sultan Se-
Kanuni Sultan Süleyman; ilk seferini Macar Krallığı üzerine 1521 yılında yapmıştır. Çünkü Macar Kralı II. Lajos, akrabalık kurduğu Kutsal Roma Cermen imparatoru Şarlken'e güvenerek Osmanlı İmparatorluğu'na ödemesi gereken vergiyi ödememiş ve bunun üzerine gönderilen elçiyi öldürmüştür. Bu seferle hem karadan hem
de Tuna Nehri üzerinden kuşatmak suretiyle II. Murad'ın
ve büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet'in fethedemediği
Belgrat'ın fethine muvaffak olan Kanuni, Balkanlar'dan
Orta Avrupa'ya geçiş için çok önemli bir üs elde etmiştir.
Rodos Adası; Ege Denizi'nin güneydoğusunda yer alan;
Anadolu, Suriye ve Mısır arasındaki deniz yolunun geçtiği önemli bir mevkidir. Bu ada da yerleşmiş bulunan
Rodos Şövalyeleri; Osmanlı İmparatorluğu'na ait olan
gemilere sürekli yağma hareketinde bulunmakta ve yol
güvenliği bırakmamaktaydılar. Bu nedenle Fatih Sultan Mehmet, bu adayı kuşatmıştır ama fethine muvaffak olamamıştır. Ancak Kanuni devrinde tekrar kuşatılan ada, çok kısa sürede fethedilmiş ve adadan kaçan
şövalyeler, Şarlken tarafından Malta Adası'na yerleştirilmişlerdir. Böylece Anadolu, Suriye ve Mısır arasındaki
deniz yolunda güvenlik sağlanmış ve ticaret faaliyetleri
artmıştır.[139][140]
22
Mohaç Meydan Savaşı (1526)
2 TARİH
Alman Seferi'ne çıkmıştır. Nitekim ne Şarlken ne de Ferdinand Kanuni'nin karşısına çıkmaya cesaret edememiş
ve Kanuni, Almanya içlerine kadar ilerleyerek bazı kaleleri fethetmiştir. Barış istemek zorunda kalan Ferdinand'ın bu isteğini Kanuni; İran'daki Safevîler'le olan ilişkilerin bozulmasını göz önüne alarak kabul etmiş ve bir
yıl sonra iki taraf arasında İstanbul Antlaşması (1533)
imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Avusturya arşidükü, protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk sayılmış ve
Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu'na yıllık 30.000 düka
vergi vermeyi kabul etmiştir. Ayrıca Avusturya; Macaristan'ın Osmanlı'ya ait olduğunu ve Jan Zapolya'nın Macar
kralı olduğunu kabul etmiştir. Böylece Osmanlı İmparatorluğu, siyasi ve ekonomik açıdan Avusturya'ya ciddi bir
üstünlük kurmuştur.[155]
Kanuni Sultan Süleyman'ın fethettiği Belgrad'ı geri almak isteyen Macar kralı II. Lajos; Şarlken'e güvenerek Osmanlı sınırlarına tecavüzlerde bulunuyordu. Ayrıca Kutsal Roma Cermen imparatoru Şarlken; Fransa kralı Fransuva'yı esir almıştı ve bu yüzden Fransuva'nın annesi, bir mektupla Kanuni'den yardım istemiştir. Kanuni; Avrupa'da oluşabilecek bir Haçlı ittifakından Fransa
Krallığı'nı koparmak maksadıyla bu talebi kabul etmiştir
ve Macaristan üzerine sefer açmıştır. İki ordu 29 Ağustos 1526'da Mohaç Ovası'nda karşılaşmıştır. Macar ordusunun tamamına yakına imha edilmiş ve Lajos öldürülmüştür. Böylece bu savaş kesin Osmanlı zaferiyle sonuçlanmış ve Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanmıştır. Ayrıca Kanuni'nin desteklediği Jan Zapolya, Ma- İstabur Seferi (1541)
car tahtına çıkarılmıştır. Savaşın Macar yenilgisiyle sonuçlanmasıyla Madrid Antlaşması imzalanmış ve Şarlken, Fransa kralı Fransuva'yı serbest bırakmıştır.[153][154]
Avusturya Arşidüklüğü, 1533 İstanbul Antlaşması ile
Macaristan'ın, Osmanlı İmparatorluğu'na ait olduğunu
kabul etse de Macaristan'a sahip olabilmek için sürekli
Osmanlı-Avusturya Harpleri (1529-1541)
fırsat kollamıştır. 1541 yılında, Kanuni'nin Macar kralı ilan ettiği Jan Zapolya'nın ölümü üzerine Avusturya,
İstanbul Antlaşması'nın bozarak Macaristan'a saldırmıştır. Bunun üzerine İstabur Seferi'ne çıkan Kanuni; AvusI. Viyana Kuşatması (1529)
turya'yı geri çekilmek zorunda bırakmış ve Macaristan'u
üçe ayırmıştır. Buna göre güney Macarisan Budin Beylerbeyliği kurularak Osmanlı toprağı olmuş, orta Macaristan Erdel Beyliği kurularak Osmanlı İmparatorluğu'nu
Osmanlı İmparatorluğu'nun; Mohaç Meydan Muharebebağlı bir özerk bölge haline getirilmiş, kuzey Macaristan
si ile Macar Krallığı'nı mağlup ederek topraklarına haise Avusturya'ya bırakılmıştır[156][157][158][159][160] .
kim olması üzerine, Macarlar ile akrabalık bağı bulunan Avusturya Arşidüklüğü, Osmanlı İmparatorluğu'yla
rakebet etmeye başlamışlardır. Avusturya arşidükü Fer- Osmanlı-İran Harpleri (1534-1553)
dinand'ın; Kanuni'nin Macar tahtına çıkardığı Jan Zapolya'nın iktidarını tanımayarak akrabalık dolayısıyla Macar
tahtı üzerinde hak iddia etmesi ve bu yüzden Budin'i işgal
etmesi üzerine Kanuni, Avusturya üzerine sefer açmıştır.
İlk önce Budin'i yeniden kontrol altına alan Kanuni, ora- Irakeyn Seferi (1534)
dan Avusturya'nın başkenti Viyana'ya yürümüş ve şehri
kuşatmıştır. Fakat kuşatma; kış mevsiminin yaklaşması
ve kale kuşatmalarında kullanılan topların getirilmemesi
Osmanlı İmparatorluğu; Yavuz Sultan Selim dönemingibi sebepler yüzünden gelen başarısızlık sonucu kaldıde, toprak bütünlüğünü tehdit etmeye başlayan İran'daki
rılmış ve geri dönülmüştür.[141] Kanuni Sultan Süleyman;
Safevîler'i Çaldıran Savaşı'nda mağlup etmişti. Bu savaşaskerler arasında hezimet havası estirmemek maksadıyla
tan sonra Safevîler'in hükümdarı Şah İsmail; içine kaonlara hediye ve bahşişler dağıtmıştır [141] .
panmış ve başka bir harp yapmamıştı. Şah İsmail, 1524
yılında ölünce yerine, 10 yaşındaki oğlu Tahmasp geçmiştir. Şah Tahmasp, Osmanlı İmparatorluğu'nun batıdaAlmanya Seferi (1532)
ki düşmanlarıyla müttefiklik arayışlarına girmiş ve Doğu
ile Güneydoğu Anadolu üzerinde hakimiyet kurmak istemiştir. Bunun üzerine Kanuni; 1532 Alman Seferi'nden
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nda imparator olan döndükten sonra hazırlık yaparak 1534 yılında İran üzeağabeyi Şarlken'e güvenen Avusturya arşidükü Ferdi- rine sefer açmıştır. Kanuni'nin Bağdat ve Basra'yı fethetnand; Budin'i tekrar kuşatmıştır. Bunun üzerine Kanu- mesinden dolayı Irakeyn Seferi adı verilen bu seferde Kani, Avrupa'daki Şarlken üstünlüğüne son vermek ve Ma- nuni; ilk önce bütün Van ve Azerbaycan'ı topraklarını kacaristan meselesini kökten halletmek için 1532 yılında tarak Tebriz'e gelmiş ve oradan Hemedan'a yürümüştür.
2.3
Yükselme Dönemi (1453–1579)
Bu yüzden Şah Tahmasp'ın İran içlerine kaçması üzerine
Kanuni; güneye yönelerek tüm Irak'ı fethetmiştir. Böylece Irak, Tebriz ve Van Osmanlı topraklarına katılmış,
Türk şair Fuzulî Osmanlı hizmetine girmiş ve Hint ticaret yolunun Basra bölümü Osmanlı denetimine girmiştir
[161]
.
1548-1549 Osmanlı-Safevî Savaşı
Kanuni Sultan Süleyman'ın İstanbul'a dönmesinde yararlanan Şah Tahmasp, Van ve Tebriz'i yeniden ele geçirmiştir. 1548 yılındaysa İran'da taht kavgaları çıkmıştır.
Bundan faydalan Kanuni sefere çıkarak Van, Tebriz ve
Gürcistan'daki bazı kaleleri fethederek geri dönmüştür.
Bu seferle özellikle Van; kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu'na katılmıştır[162][163][164] .
Nahçivan Seferi (1553)
23
yılında tekrar Akdeniz'e açılan Barbaros Hayreddin Paşa; Ege Denizi'ndeki Girit hariç Venedik Cumhuriyeti'ne
ait tüm adaları fethetmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz'de güçlenmesi üzerine Venedik, Ceneviz, Papalık, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan büyük bir Haçlı donanması oluşturulmuş ve o dönemde Avrupa'nın en iyi denizcisi olan
Andre Dorya komutasında Akdeniz'e açılmıştır. Osmanlı donanması ile Haçlı donanması Preveze'de karşılaşmış
ve Barbaros Hayreddin Paşa, Turgut Reis, Seydi Ali Reis, Salih Reis gibi denizcilerin yönettiği Osmanlı donanması; kendisinden kat kat üstün olan Haçlı donanmasını
mağlup etmiştir. Böylece Mora ve Dalmaçya kıyılarında
Venedik Cumhuriyeti'ne ait tüm kaleler Osmanlı İmparatorluğu'na bırakılmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz'deki üstünlüğü kabul edilmiştir. Ayrıca bu savaşın
gerçekleşiği 28 Eylül günü, Donanma Günü olarak kutlanmaktadır [166] .
Fransa'ya Yardım (1543/1553-1559) Kutsal Roma
Cermen imparatoru Şarlken'e karşı mücadelede zayıf düşen Fransa kralı Fransuva; tekrar Osmanlı İmparatorluğu'ndan yardım istemiş ve böylece Fransa'yla ittifak
kurulmuştur [144] . Bu ittifaklar beraber Kanuni, Barbaros’u Fransa'ya göndermiştir. 1543 yılında Barbaros’un
komutasındaki Osmanlı donanması ve Fransa donanması, Marsilya şehrinde birleşmişlerdir. Daha sonra iki donanma, Şarlken'in elindeki Nice şehrini kuşatmış ve şehir
alınmıştır. Fakat Fransız askerlerinin isteksiz tavırları sebebiyle Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a dönmüştür
[145][146]
.
1553 yılında tekrar saldırıya geçen Şah Tahmasp; Muş'a
kadar ilerlemiştir. Bunun üzerine Kanuni tekrar sefere
çıkmıştır. Osmanlı ordusu; Karabağ, Nahçivan ve Revan'ı
Osmanlı topraklarına katmıştır. Bu sırada kış mevsiminin yaklaşması ve Şah Tahmasp'ın bir türlü karşısına çıkmaması üzerine Kanuni; Amasya'ya dönmüştür. Bu sırada Şah Tahmasp'ın barış teklifi üzerine Osmanlı ve
İran arasındaki ilk resmi belge olan Amasya Antlaşması (1555) imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Doğu Anadolu,
1553 yılında Fransa Krallığı'ndan gelen yardım çağrıAzerbaycan, Tebriz, Bağdat, Van ve Revan, Osmanlı İmsı üzerine Kanuni; bu sefer Turgut Reis'i yardıma gönparatorluğu'na bırakılmıştır[165] .
dermiş ve Fransa ile Osmanlı donanması, Şarlken'le ittifak içinde olan Ceneviz Cumhuriyeti'ne ait Korsika AdaBarbaros Hayreddin Paşa ve Preveze Deniz Zaferi sı'nı kuşatarak ele geçirmiştir[145][146] . 1559 yılında Korsika'nın alınmasıyla beraber İtalya Savaşı'da sona ermiş(1538)
tir.
Hızır Reis diğer adıyla Barbaros Hayreddin Paşa; ağabeyi Oruç Reis ile birlikte Cerbe Adası'nı merkez edinerek
Cezayir'i fethetmişlerdir. Fakat 1517 yılında; Araplar'la
birleşen İspanyollar karşısında Cezayir'i kaybetmişler ve
bu savaşta Oruç Reis ölmüştür. Aynı yıl Hızır Reis; Yavuz
Sultan Selim'den destek alarak tekrar Cezayir'i hakim olmuştur. Kanuni dönemindeyse 1532 Alman Seferi esnasında Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasının
Mora kıyılarını vurması, Osmanlı İmparatorluğu'nu zor
duruma düşürmüştür. Bu yüzden Kanuni; 1533 yılında
Barbaros Hayreddin Paşa'yı İstanbul'a çağırmış ve kendisini Kaptan-ı derya olarak görevlendirmiştir.[142] Ayrıca
kendisine Hayreddin ismi verilmiştir. Böylece 1534 yılında Akdeniz'e açılan Barbaros; İtalya kıyılarına taarruzlar
düzenlemiş ve aynı yıl Tunus’u fethetmiştir. Fakat ertesi yıl Andre Dorya komutasındaki Haçlı donanması karşısında Tunus’u bırakmış ve İstanbul'a dönmüştür. 1536
Hint Deniz Seferleri (1538-1553)
İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi zengin Uzakdoğu ülkelerinden Avrupa'ya ulaşan ticaret yollarının; Osmanlı İmparatorluğu'nun denetimine girmesiyle beraber telaşlanan Avrupalılar, Uzakdoğu ülkelerine ulaşmak maksadıyla başka yollar aramaya başlamış ve bunun sonucunda Coğrafi Keşifler gerçekleşmiştir. Bartelmi Diyaz Ümit
Burnu'nu keşfetmiş, Vasko dö Gama'da Ümit Burnu'nu
geçerek Hindistan'a ulaşmıştır. Böylece Portekizliler;
Afrika kıtasının etrafını dolaşarak Hindistan'a ulaşmayı
başarmışlardır. Bundan sonra Portekizliler, güçlü donanmalarıyla Hint Okyanusu'na açılmışlar ve bölgedeki Müslüman tüccarlara engel olmuşlar, yerli halka baskı yapmışlardır. Ayrıca Hindistan'daki Müslüman Gucerat Sul-
24
tanlığı'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndan yardım istemesi üzerine Kanuni devrinde, Hint Okyanusu ve çevresini dört büyük sefer düzenlenmiştir. Bunlar sırasıyla 1538
yılında Hadım Süleyman Paşa tarafından, 1551 yılında
Piri Reis tarafından, 1552 yılında Murat Reis tarafından
ve 1553 yılında Seydi Ali Reis tarafından gerçekleştirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu bu seferlerle; Müslümanlar'a yardım etmeyi, Portekizliler'i bölgeden uzaklaştırmayı ve bölgenin denetimini ele geçirmeyi amaçlamışlar
fakat başarısız olmuşlardır. Çünkü Osmanlı donanmasındaki gemiler okyanus şartlarına dayanıklı değildi ve bu
seferlerin ekonomik yönünün iyi kavranamaması sebebiyle seferlere gerekli önem verilmemiştir. Ayrıca bölgedeki Müslümanlar'ın; Osmanlı donanmasına gerekli yardımı yapamaması ve Hint emirlikleriyle Araplar'ın birbirleriyle mücadeleleri, seferlerin başarısız olmasına yol
açmıştır [166] .
Trablusgarp'ın Fethi (1551)
Rodos’un Fethi'yle bu adadan kaçan Rodos Şövalyeleri'nin bir kısmı Şarlken tarafından Malta Adası'na yerleştirilmiş, bir kısmı da Trablusgarp'a yerleşmiştir. Akdeniz'deki hakimiyeti pekiştirmek maksadıyla Kanuni,
Turgut Reis'i şövalyelerin elindeki Trablusgarp'ı fethetmekle görevlendirmiştir. Nitekim Turgut Reis burayı fethetmiş ve kendisi, Trablusgarp Beylerbeyliği'ne getirilmiştir [167][168][169] .
Cerbe Deniz Zaferi (1560)
Osmanlı donanmasının Akdeniz'deki etkinliğine son vermek ve Türkler'i Kuzey Afrika'dan çıkarmak maksadıyla
Venedik, İspanya, Portekiz ve Malta gemilerinden oluşan
büyük bir Haçlı donanması oluşturulmuş ve bu donanma
Cerbe Adası'na gelmiştir. Fakat Kaptan-ı Derya Piyale
Paşa ve Trablusgarp beylerbeyi Turgut Reis'in kumandasındaki Osmanlı donanması, Haçlı donanmasını mağlup
ederek adayı fethetmiş ve adanın yönetimi Turgut Reis’e
bırakılmıştır [170] .
Malta Kuşatması (1565)
2 TARİH
lardı ve Osmanlı ticaret gemilerine zarar vermekte, ayrıca Türkler aleyhine ittifaklara katılmaktaydılar. Bu yüzden 1565 yılında Malta Adası Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından kuşatılmış ve kuşatmaya Turgut Reis'de katılmıştır. Fakat adadaki üç kalenin sağlamlığı sebebiyle
kalelerden ancak biri fethedilebilinmiş ve kuşatma sürmüştür. Daha sonra Sicilya'dan gelen destek kuvvetlerinin adayı çıkması ve Turgut Reis'in şehit düşmesiyle kuşatma kaldırılmıştır [148][171] .
Sakız Adası'nın Fethi (1566) Ege Denizi'nde yer
alan ve Batı Anadolu kıyılarına yakın olan Sakız Adası;
Ceneviz Cumhuriyeti'nin bir sömürgesiydi ve Cenevizliler, bu ada için Fatih döneminden beri Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemekteydiler. Fakat Kanuni devrinde
Cenevizliler hem vergilerini düzenli ödememişler hem de
Malta'da yerleşen Rodos Şövalyeleri'ne önemli yardımlarda bulunmuşlardır. Bu yüzden Kanuni; Zigetvar Seferi'ne çıkarken Piyale Paşa'yı, bu adayı fethetmekle görevlendirmiş ve yapılan seferle ada fethedilmiştir [172] .
Zigetvar Kuşatması ve Kanuni'nin Şehadeti (1566)
Avusturya Arşidüklüğü'nün; Osmanlı İmparatorluğu ile
olan antlaşmasını bozarak Erdel'e saldırması üzerine Kanuni Sultan Süleyman sefere çıkmış ve Zigetvar Kalesi'ni kuşatmıştır. Fakat kuşatma sırasında Kanuni, beyin
kanaması geçirerek vefat etmiştir. Ordunun çözülmemesi maksadıyla Kanuni'nin ölümü, kalenin fethinden sonra duyrulmuştur. Bu seferle beraber Kanuni Sultan Süleyman vefat etmiş ve bu sefer onun son seferi olmuştur
[173][174]
.
Kanuni'nin vefatıyla beraber yerine, Sarı Selim olarak da
tanınan II. Selim geçmiştir.
2.3.5 II. Selim Dönemi (1566-1574)
II. Selim; Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan
doğan şehzadesidir. Kendisi İstanbul'da doğan ve İstanbul'da ölen, aynı zamanda ordunun başında sefere çıkmayan ilk Osmanlı padişahıdır. Gençliğinde Kütahya, Konya ve Manisa'da sancakbeyliği yapmış olup, babasının vefatı üzerine 42 yaşında, tek varis olarak tahta çıkmıştır
[175][176][177]
.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1522 yılında; Rodos Adası'nı fethiyle buradan kaçan Rodos Şövalyeleri'nin bir kıs- Yemen İsyanı (1568)
mı Trablusgarp'a yerleşmiş, bir kısmı da Şarlken tarafından Malta Adası'na yerleştirilmişti. Trablusgarp'ın fethiyle buradaki şövalyeler bölgeden uzaklaştırılarak Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz egemenliği pekiştirilmiş- Yemen; Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı İmti. Ancak Malta'daki şövalyeler hayla burada bulunuyor- paratorluğu'nun egemenliğine girmiş, Hadım Süleyman
2.4
Duraklama Dönemi (1579-1683)
Paşa'nın 1538 tarihli Hint deniz seferi ile kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kanuni döneminde Zeydiye Ailesi'nden İmam Mutahhar'a bazı ayrıcalıklar verilmiştir. Ancak Yemen Beylerbeyi Murat Paşa'nın
bu ayrıcalıkları kaldırmak istemesi üzerine İmam Mutahhar isyan etmiştir. Nitekim isyan, Habeşistan Beylerbeyi
Özdemiroğlu Osman Paşa ve Şam Beylerbeyi Lala Mustafa Paşa tarafından; 15 Mayıs’ta Aden'in, 26 Temmuz'da
San'a'nın fethiyle isyan bastırılmıştır [178] .
Sumatra Seferi (1569)
25
İnebahtı'da Osmanlı donanmasına hazırlıksız yakalamıştır. Nitekim savaş Osmanlı donanmasının bozgunuyla sonuçlanmış ve Kılıç Ali Paşa, emrindeki filoyu kurtarmaya başararak İstanbul'a götürmüştür.
Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik; siz ise donanmamızı yakmakla bizim uzamış sakalımızı tıraş ettiniz.
Kesilen kolun yerine yenisi gelmez ama tıraş edilen sakal
daha gür çıkar.
—Sokullu Mehmet Paşa, (Venedik elçisine) [182][183]
Bu savaşın kaybedilmesinde gemilerde deniz askerlerinin
yerine kara askerlerinin yer alması ve donanmanın eksik
olması etkili olmuştur. Bu savaşla beraber kimi tarihçilere göre Avrupalılar; Türkler'in yenilmez olmadığını anlamışlardır. Bu yenilgiyle Osmanlı donanması ilk kez yakılmış ve bu yenilginin sonuçları kısa süreli olmuştur. Dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa bu durumu Venedikli elçiye sağda görülen sözleriyle belirtmiştir.[182][183]
Bügünkü Endonezya'ya bağlı Sumatra Adası'nın kuzeybatısında yer alan Açe Sultanlığı'nın; Portekizliler'e karşı
Osmanlı İmparatorluğu'ndan yardım istemesi üzerine II.
Selim, 22 parçalık Kızıldeniz filosu komutanı Kurdoğlu
Hızır Reis'i Açe'ye göndermiştir. Hint Okyanusu'na açılan Kurdoğlu, Açe'ye varmış ve gerekli yardımları ulaştırmıştır. Böylece Açe Sultanlığı Osmanlı İmparatorluğu'na Tunus’un Fethi (1574)
bağlanmış ve Portekizliler'le mücadele edebilecek kudrete ulaşmıştır [179]
İnebahtı Deniz Savaşı'nda yakılan Osmanlı donaması;
çok kısa bir süre içinde tekrar inşa edilmiş ve Kılıç Ali
Paşa komutasında Akdeniz'e açılmıştır. Venedik, Ceneviz ve İspanyol donanmaları bu yeni donanmanın karşısına çıkamamış ve bu donanma; 13 Eylül 1574 tarihinde
Kıbrıs Adası; Venedik Cumhuriyeti'nin elinde bulunmak- Tunus'u kesin olarak fethetmiştir[184][185] .
taydı ve Doğu Akdeniz ticareti için önem arz etmekteydi. Hristiyan korsanların barındığı ada; Osmanlı ticaret gemileri için tehdit oluşturmaktaydı ve Venedik- 2.4 Duraklama Dönemi (1579-1683)
liler; ada halkını ağır vergilerle ezmekteydiler. Bu yüzden ada halkını Osmanlı'dan yardım istemesi ve korsanların, Osmanlı gemilerine yağmalaması üzerine II. Selim, Lala Mustafa Paşa'yı adanın fethiyle görevlendirmişBu dönem, Osmanlıların büyük bir güç olmaya devam ettir. Ancak Sokullu Mehmet Paşa bu kuşatmaya karşı çıktiği, lakin eski gücünde olmadığının sinyallerini vermeye
maktaydı. Çünkü bu fetihle beraber bir Haçlı donanmasıbaşladığı dönemdir. Yavaş yavaş Avrupalılara karşı presnın oluşturulmasından endişe etmekteydi. Nitekim özeltij kaybı yaşadı. 1606 yılında imzalanan Zitvatorok Antlikle Magosa'dan büyük çıkarmalar yapılmış ve kuşatma
laşması, bunun bir göstergesidir. Değişen ticaret yolları
9 ay sürmüş, ada fethedilmiştir. Kıbrıs’ın fethiyle berave gelişen Avrupa teknolojisi, Osmanlıların Avrupalılar
ber Doğu Akdeniz ticaret yolunun güvenliği sağlanmış
karşısında güç kaybetmesine neden olmuştur.
ve Anadolu'dan getirilen (özellikle Konya ve Karaman)
Türkmenler'le adaya Türk kimliği kazandırılmıştır. Ay- Celalî (1519), Baba Zünnun (1525), Kalender Çelebi
rıca bu fetih, Sokullu Mehmet Paşa'nın endişe ettiği gibi (1528), Karayazıcı (1598), kısaca Celali ayaklanmaları,
bir Haçlı donanmasının oluşturulmasına ve İnebahtı De- Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır
vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerleniz Savaşı'na neden olmuştur [180][181] .
rinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir. Vergiler yüzünden borİnebahtı Deniz Savaşı (1571)
ca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere
kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin bel kemiği olan tımar sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi
Kıbrıs Adası'nın Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açüzerine Papa'nın önderliğinde İspanya, Venedik ve Mal- tı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim
ta gemilerinden oluşan bir Haçlı donanması oluşturul- yeri yıkıma uğradı. Osmanlı'da ilmiyenin bozulması da
muştur. Bu donanma; Mora Yarımadası'nın batısındaki Osmanlı'yı geriletti. Avrupa'daki gelişmelerin (Reform,
Kıbrıs’ın Fethi (1571)
26
2 TARİH
Rönesans) takip edilmemesi Osmanlı için bir dezavantaj yeleri ve Venediklilerden oluşan bir ittifak ile uzun süren
olmuştur.
savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve
Portekizlilerin Doğu Afrika ve Hindistan'da ticaret kolo- Temeşvar hariç bütün Macaristan'ı ve Erdel Prensliği'ni
nileri kurmasından sonra, Osmanlılar bunun bitirilmesi Avusturya'ya, Ukrayna'nın kuzeyini ve Podolya'ı Lehisgerektiğini düşündü. 16. yy'de boyunca Doğu Afrika'ya tan'a, Mora'yı ve Dalmaçya kıyılarını Venediklilere bıyapılan seferlerdeki kısmî başarılara rağmen, Hindistan'a rakmıştır.
yapılan seferler başarılı olamadı.
Bu dönemde yapılan savaşlar, Avrupalılar'a Osmanlı'nın “yenilemez” olmadığını göstermiştir. Her ne kadar
İnebahtı Deniz Muharebesi'nden sonra çabucak toparlanılmış olsa da, Avrupalılar Osmanlı'nın yenilebileceğini
anlamıştır. Ruslara yapılan seferler istenen etkiyi yapamadı. Hatta Molodi Savaşı'ndan sonra, Ruslar güçlenmelerini hızlandırarak sürdürmüşlerdir. Bu yüzden Duraklama Dönemi'nden itibaren Ruslar, Osmanlılar dağılana
kadar, Osmanlıların en büyük düşmanı olacaktır. 1593
yılındaki savaş, Osmanlı'yı hem ekonomik hem de askerî
açıdan zayıflattı. Asker eksikliği giderilse de, ekonomik
zayıflık Celali ve Yeniçeri İsyanları'na neden oldu. Nüfusun büyüklüğü, ekonomik sorunları daha da büyüttü. IV.
Murad döneminde daha çok Safevilerle uğraşıldı. Erivan
ve Bağdat tekrar alındı (Osmanlı-Safevi Savaşı). Bu savaş sonunda imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile, Osmanlı'nın dağılıncaya kadarki doğu sınırını büyük ölçüde
belirlendi.
Bu dönemde, Osmanlı tarihinde ilk defa yeniçerilerin
kaldırılması gündeme geldi. Ancak bunu düşünen Genç
Osman, yeniçeriler tarafından öldürüldü. 1656 yılında
Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam olmasıyla, Kadınlar
saltanatı sona erdi. Bu değişim, Köprülüler Devri'ni başlattı. Bu devirde, Osmanlı kaybettiği gücünü az da olsa
geri kazanmıştır. Podolya, Transilvanya, Girit gibi yerler
alındı.
II. Viyana Kuşatması'nı (1683) anlatan bir çizim.
1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'yla beraber, Kutsal
İttifak Savaşları başladı. 26 Ocak 1699 tarihinde Kutsal
Roma Cermen İmparatorluğu ile imzalanan Karlofça
Antlaşması, Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirdi.
Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır. Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Avusturya, Lehistan, Rusya, Maltalı Sen Jean Şöval-
Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin
bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle Yeniçeriler
artık padişaha karşı gelmekteydi. Yeniçerilerdeki Ocak,
devlet içindir anlayışı Devlet, ocak içindir anlayışına dönüşmüştür. Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan
ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve nüfus
artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu
devlet duraklama dönemine girmiştir. Coğrafi keşiflerle
ticaret yollarının önem kaybetmesi, sık padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır. Osmanlı Devleti'nin eğitim sisteminin
bozulmasının nedeni Beşik Ulemalığı denilen sistemin ortaya çıkmış olmasıdır.Bu sisteme göre müderrislerin yeni
doğan çocukları doğduğu andan itibaren medrese öğretmeni sayılıyordu.
2.4.1 III. Murad Dönemi (1574-1595)
Lehistan'ın Himaye Altına Alınması (1575)
Lehistan kralı 1572 yılında ölmüş ve kralın yerine
geçecek varis bulunamamıştır. Bu yüzden Lehistan;
Diyet meclisi tarafından idare edilmiştir. Bu durumda
Osmanlı Devleti'nin, Lehistan'ı himaye altına alması
gerekliydi. Çünkü Lehistan'daki bu siyasi boşluktan
yararlanmak isteyen Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Rus Çarlığı, İsveç İmparatorluğu ve Fransa
Krallığı; kendi hükümdar ailelerinden birinin Lehistan
kralı olması için çabalamışlardır. Lehistan'ın Kutsal
Roma Cermen İmpartorluğu ve Rusya arasında olan
konumuda Osmanlı Devleti için önem teşkil etmiştir.
Ayrıca Avusturya'ya komşu olan bir müttefik; Osmanlı
Devleti'ni, Avusturya karşısında güçlü kılacaktı. II. Selim döneminde Fransa'nın desteklediği Henry, Osmanlı
Devleti'ncede desteklenmiş ve Lehistan kralı olmuştur.
Ancak Fransa tahtının boşalması sonucu Fransa kralı
olmak isteyen Henry ülkesine kaçmış ve Lehistan'da
yeniden karışıklıklar çıkmıştır. 1574 yılında II. Selim'in
şehadetiyle sultan olan III. Murad; Erdel beyi Baturi'nin
Lehistan kralı olmasını sağlamış ve ardından, Osmanlı
Devleti ile Lehistan arasında bir antlaşma imzalanmıştır.
Bu siyasi gelişmeler sonucunda Osmanlı Devleti'nin
kuzey sınırları güvenlik altına alınmıştır. Ayrıca Osmanlı
hakimiyeti Baltık Denizi'ne kadar ulaşmış ve Rusya'ya
karşı kuzeyde bir set çekilmiştir. Erdel beyi Baturi'nin,
1575 yılında kral olmasıyla Osmanlı himayesine giren
2.4
Duraklama Dönemi (1579-1683)
27
Lehistan, 1587 yılına kadar Osmanlı himayesinde Van Beylerbeyliği'ne emir vererek bölgede huzurun sağkalmıştır [186] .
lanmasını istemiştir. İran'ın Luristan valisinin Osmanlı
Devleti'ne sığınmasıyla ilişkiler iyice gerginleşmiştir [186] .
Fas’ın Himaye Altına Alınması ve Vadisseyl Savaşı Bu dönemde İran şahı II. İsmail'in zehirlenerek öldürülmesiyle beraber İran'da taht kavgaları başlamıştır.
(1576-1578)
İran'daki karışıklıklardan faydalanılması gerektiğini belirten Van beylerbeyi, İran'ın zararlı faaliyetlerinin önlenmesi amacıyla bu devlete savaş ilan edilmesi gerektiği1574 yılında Tunus’un fethiyle beraber Kuzey Afrika'da ni belirtmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti'nin; Kafkasya'ya
Osmanlı topraklarına katılmayan tek yer olan Fas Sul- ulaşmak istemesi, İran'ın kuzeydende baskı altına almak
tanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk ilişkiler, Ka- ve Orta Asya Türk dünyasıyla bağlantı kurmak istemenuni döneminde başlamıştır. Taraflar arasındaki ilişkiler, si nedenleriyle Sultan III. Murad, 1578 yılında İran'daki
Osmanlı Devleti'nin Cezayir'deki gücüyle orantılı ola- Safevî Devleti'ne savaş ilan etmiştir. Sadrazam Sokullu
rak değişmiştir. 16. yüzyılın ikinci yarısındaysa Osman- Mehmed Paşa; bu savaşa engel olmak istemiştir çünkü
lı Devleti, Fas’taki taht kavgalarına karışmıştır. Çünkü İran'ın geniş bir coğrafya olduğu ve burada tutunmanın
Osmanlı Devleti'nin Cebelitarık Boğazı'na hakim olabi- zor olduğunu, Safevîler'e karşı galip gelinse dahi Şiî İran
leceği ve Atlas Okyanusu'na açılabileceği tek yer Fas’tı. halkının itaat altına alınamayacağını belirtmiştir. Buna
Ayrıca Cezayir'in güvenliği açısından Fas, büyük bir rağmen Sokullu, padişah üzerindeki etkisinin azalmasınönem taşımaktaydı. Nitekim III. Murad, kendisinden yar- dan ve o dönem devlet idaresinde etkili olan Sinan Paşa
dım isteyen Abdülmelik'e yardım için Cezayir beyler- ile Lala Mustafa Paşa'nın İran seferine başkomutan olbeyi Ramazan Paşa'yı görevlendirmiştir. Ramazan Paşa, mak istemesi nedeniyle bu savaşa engel olamamıştır. SoFas’a girerek Abdülmelik'in taht mücadelesi verdiği Ebu kullu'nun haklı olduğu sonradan da anlaşılmıştır. Nitekim
Abdullah'ı mağlup etmiş ve 8 Mart 1576'da Fas tahtına III. Murad, kendisi ordunun başında sefere çıkacak kaAbdülmelik'i çıkarmıştır. Böylece Fas, Osmanlı Devle- biliyette olmadığından Lala Mustafa Paşa'yı, orduya serti'nin himayesine girmiştir. Portekizliler ise bu durum- dar tayin etmiş ve savaş ilan etmiştir. Lala Mustafa Padan hiç hoşnut olmamış ve Tanca civarına kaçan Ebu Ab- şa, 5 Nisan 1578'de orduyla beraber Üsküdar'a geçmişdullah'ın kendilerinden yardım istemesi üzerine Portekiz tir. Aşkale'ye varınca da Karaman, Maraş, Erzurum ve
kralı Sebastião, askeri harekat kararı almıştır. Ordusuyla Diyarbakır beylerbeylik kuvvetleriyle asıl orduyu birleşberaber Tanca'ya çıkan ve kuvvetlerini Ebu Abdullah'la tirmiştir [186][188][189] .
birleştiren Sebastião, Osmanlı Devleti ve Abdülmelik'in
kuvvetleriyle Tanca'ya yakın Kasrü'l-Kebir'de karşılaşmıştır (1578). Burada iki taraf arasında Vadisseyl Muha- Çıldır Meydan Muharebesi ve Sonrası (1578-1583)
rebesi yaşanmış ve Portekiz ile Ebu Abdullah mağlup olmuştur. Osmanlı ile Abdülmelik'in kuvvetlerinin bir kısmı, o sırada gelgit etkisindeki Vadiü'l- Mehazin'i geçmeye çalışırken boğulmuştur. Aynı yerde Portekiz kralı Se- Van beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa'nın, sınırda İran kobastião'da ölmüş ve arkasında herhangi bir varis bırak- mutanlarından Emîr Han’ı bozguna uğrattığını haber alan
mamasından dolayı Portekiz, 60 yıl İspanya işgali altın- Lala Mustafa Paşa, kendi üzerine gelen İran kuvvetlerida kalmıştır. Portekiz hakimiyetindeki Hint ticaret yolla- nin durdurulması görevini Özdemiroğlu Osman Paşa'ya
rıysa Britanya ve Hollanda'nın kontrolüne geçmiştir. Öte vermiştir. Osman Paşa, emrindeki kuvvetlerle Çıldır Göyandan hasta olan Abdülmelik'te savaş esnasında hayatı- lü'nün kuzeybatısına gelmiş ve İran kuvvetlerini karşını kaybetmiştir. Vadisseyl Savaşı'yla beraber Fas’ta Por- lamıştır. 9 Ağustos 1578 tarihinde, burada gerçekleşen
tekiz hegemonyası önlenmiş ve Osmanlı Devleti, Fas’tan Çıldır Meydan Savaşı'nı Özdemiroğlu Osman Paşa kaMısır'a kadar bütün Kuzey Afrika'nın denetimini ele ge- zanmış ve Tokmak Han komutasındaki Safevîler önemçirerek 50 yıl daha Fas’ı himaye etmiştir. Fransa, 1830 li bir bozguna uğramıştır. Bu savaşla beraber Aras Nehyılında Cezayir'i ele geçirene kadar iki taraf arasındaki ri boyları tekrar Osmanlı egemenliğine girmiş ve Azerilişkiler devam etmiştir. Osmanlı Devleti; Fas’ı, hiçbir dö- baycan ile Gürcistan'ın fethi için herhangi bir engel kalnemde topraklarına katmamıştır [186][187] .
mamıştır. Bu savaşın hemen ardından Gürcistan ve Tiflis
Osmanlı-İran Harpleri (1578-1590)
İran'da Şah Tahmasb'ın ölmesiyle beraber onun oğlu
İsmail, İran şahı olmuştur. Şah II. İsmail, Osmanlı Devleti
ile İran arasında imzalanmış olan 1555 Amasya Antlaşması'na riayet etmemiştir. Ayrıca bazı Osmanlı emirlerini kendi tarafına çekmiştir. Bu yüzden Osmanlı Devleti,
fethedilmiştir. Buralardan Şirvan üzerine yönelen Osman
Paşa, üzerine gelen 20.000 kişilik bir İran kuvvetini Koyun Geçidi'nde mağlup etmiştir. Bu savaşta esir alınan
5.000 kişi dışındaki tüm İran askerleri öldürülmüştür.
Çıldır Zaferi'nin ardından Gürcistan'ı fetheden Osmanlı ordusu, Koyun Geçidi Zaferi'nden sonrada nüfusunun
çoğunluğu Sünni olan Şirvan'ı fethetmiştir. Bu esnada,
Hazar Denizi kıyısındaki Doğu Şirvan bölgesindeki Sünni halk, kendilerine zulmeden İran'a karşı ayaklanmış ve
İran'ı bölgeden çıkarmıştır. Bölgeye gelen Osmanlı or-
28
2 TARİH
dusu, burayı rahatlıkla kontrol altına almış, ardından da bölgeye yaklaşan Ferhat Paşa'da zafer haberini almış ve
Dağıstan'a yönelerek burayı fethedilmiştir [189] .
önce Revan'ı, ardından da Bakü'yü fethetmiştir [189] .
Özdemiroğlu Osman Paşa, az bir kuvvetle fethedilen yerlerde bırakılmış ve 8 Ekim'de Lala Mustafa Paşa, asıl orduyla Erzurum kışlağına çekilmiştir. Bunu fırsat bilen Safevîler’se 30.000 kişilik bir kuvvetle bölgeye girmişlerdir. 14.000 kişiyle Safevîler'e karşı koyan Özdemiroğlu
Osman Paşa, Şamahı'da yapılan savaşta düşmana 15.000
ölü verdirmiş ve 10.000 esir almıştır. Kasım 1578'de gerçekleşen bu savaşta Safevîler'den çoğu yaralı birkaç bin
asker kurtulabilmiştir. Esir edilen Safevî komutanı Urus
Han ile oğlu Dede Han, Ereş'te Sünni halkı katletmiş olmaları sebebiyle idam edilmiştir. Bu yenilgilerden sonra
Safevîler, Özdemiroğlu Osman Paşa ile ancak Safevî şehzadesinin başa çıkabileceğini düşünmüşler ve Safevî veliahdı Hamza Mirza'yı, emrindeki 100.000 kişilik orduyla
Osman Paşa üzerine göndermişlerdir. Osmanlı kuvvetleriyse Osman Paşa'nın 13.000 kişilik kuvveti ve yardıma
gelen 25.000 kişilik Kırım atlılarından ibaretti. Yapılan
savaşta düşmana ağır kayıplar verdiren Osman Paşa, kendisininde az bir kuvveti kaldığı için Şirvan'ı Safevîler'e
bırakarak Dağıstan'a çekilmiştir [189] .
1585 yılında hem sadrazam hem de İran serdarı olan
Özdemiroğlu Osman Paşa, 150.000 kişilik ordusuyla 25
Eylül 1585 tarihinde Tebriz'in, Osmanlı Devleti tarafından beşinci fethini gerçekleştirmiştir. Kaleyi tamir ettirerek komutan tayin eden Osman Paşa, Tebriz'in bir banliyösü olan Şenb-i Gazan'a gelmiştir. Uzun süredir hasta
olan Osman Paşa'nın rahatsızlığı da iyice ilerlemiştir. Bu
esnada yanlış bir istihbarat sonucu Osman Paşa'nın öldüğünü duyan Safevî veliahdı Hamza Mirza, 30.000 atlıyla
Osmanlı Ordusu'na bir gece baskını yapmak istemiş ancak başarılı olamayarak geri çekilmiştir. Bu, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın son zaferi olmuş ve Osman Paşa, 30
Ekim 1585 gecesi vefat etmiştir. 1587 yılında önemli bir
çarpışma gerçekleşmemiştir. 1588 yılındaysa Ferhat Paşa, Sultan III. Murad'ın kesin emriyle Gence'yi fethetmiştir. Şirvan beylerbeyi Cafer Paşa'ysa; Safevîler'in Gence
valisi Ziyâdoğlu Mehmed Han'ın kuvvetlerinin büyük bir
kısmını imha etmiştir [189] .
1579 yılında yapılan savaşlarda Erzurum ve Kırım'dan
gelen kuvvetlerin yardımıyla Şirvan tekrar alınarak Safevîler'e ağır kayıplar verdirilmiştir. Aynı yıl Kars'a kale yaptırılmış ve şehir imar edilmiştir. 1580 yılında herhangi bir çatışma gerçekleşmemiştir. Ordu serdarlığınada
Lala Mustafa Paşa yerine Koca Sinan Paşa getirilmiştir.
1581 yılında Şirvan'ı almak amacıyla 18.000 kişilik bir
orduyla hareket eden Safevî komutanı Selmân Han, Kırım kalgayı Mehmed Giray'ın oğlu Gazi Giray tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış ve 18.000 kişiden sadece 300'ü kurtulmuştur. 1582 yılında Safevîler, Çıldır
Meydan Savaşı'dan sonra kaybetmiş oldukları Gürcistan
ve buranın merkezi Tiflis'i almak için harekete geçerek
Tiflis’i kuşatmışlardır. Kalede çok az asker ve erzak bulunmasına karşın kale son derece iyi savunulmuştur. Nitekim kuşatmadan sonuç alınmadığına gören Safevîler,
geri çekilmişlerdir [189] .
Irak Cephesi
1578-1590 Osmanlı-İran Savaşı'nın
Irak cephesinde; her ne kadar Gürcistan, Şirvan taraflarındaki kadar olmasada Osmanlı üstünlüğü burada da
devam etmiştir. 1578'de Dînever, Muhammere, Şüster,
Dizfûl bölgeleriyle Basra Körfezi'nin kıyı yakaları Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir. Bağdat beylerbeyi Elvendzâde Ali Paşa, 7 Kasım 1583 tarihli Dizfûl
Meydan Muharebesi'nde Safevîler'i mağlup edince; Batı İran'daki Şafiî olan aşiretler ve beyler, teker teker gelip Osmanlı Devleti'ne bağlılıklarını bildirmişlerdir. Böylece güneyden kuzeye Huzistan, Luristan, Kirmanşah,
Ardelan eyaletleri Osmanlı Devleti'ne katılmıştır. 30
Ekim 1587 tarihinde, Irak cephesinde Çağalazâde Sinan
Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri, Hemedan Safevî valisi Korkmaz Han'ın emrindeki kuvvetlerle Câmâsâb
Çayı kenarında yaptıkları meydan muharebesini kazanmışlar ve Safevîler'e ağır kayıplar verdirerek Korkmaz
Han'ı esir etmişlerdir [189] .
Meşaleler Muharebesi ve Sonrası (1583-1590)
Ferhat Paşa Antlaşması (1590)
1583 yılında ordu serdarlığına Ferhat Paşa getirilmiş
ve 60.000 kişilik bir kuvvetle İstanbul'dan yola çıkmıştır. Bunu öğrenen Safevîler'in Gence valisi İmam Kulu Han; bu kuvvetler gelmeden Özdemiroğlu Osman Paşa'nın kuvvetlerini yenme amacıyla 50.000 kişilik bir
kuvvetle Şirvan ile Dağıstan arasındaki Samur Irmağı'nın
güney kıyısına gelmiş ve oradan da Bilasa Ovası'na inmiştir. Bu ovada üç gün üç gece süren, gecelerde meşale yakılarak muharebeye devam edilmesinden dolayı Meşaleler
Muharebesi adını alan bu savaşta İmam Kulu Han, 7.000
kayıp vermiş ve ordusunun geri kalan kısmının dağılması
sebebiyle çekilmiştir. Meşaleler Savaşı'yla Özdemiroğlu
Osman Paşa, çok büyük bir zafer kazanmıştır. Bu sırada
Batıda hem Kafkas hem de Irak cephelerinde Osmanlı
Devleti'yle savaşan, ağır yenilgiler alıp büyük çaplı toprak
kayıplarına uğrayan Safevîler, Horasan'da hüküm süren
Sünnî ve Türk Şeybaniler'in hükümdarı Abdullah Han'ın;
Meşhed'i kuşatıp fethetmesi ve Hindistan'daki Sünnî Ekber Şah'la aralarının bozuk olması sebebiyle üç ateş arasında kalmışlardır. Bu yüzden Şah Abbas, Osmanlı Devleti'nden barış istemiştir. Şah Abbas; yeğeni Haydar Mirza'yı bir elçi heyetiyle beraber sulh rehinesi olarak Osmanlı Devleti'ne göndermiştir. 14 Ekim 1589 tarihinde
Hasankale'deki umumi karargahta Ferhat Paşa tarafından
karşılanan Safevî şehzadesi, 28 Ocak 1590'da İstanbul'a
gelmiştir. Sulh heyeti başkanı Mehdî Kul Han, Sultan III.
2.4
Duraklama Dönemi (1579-1683)
Murad tarafından kabul edilmiştir. Konuşmasına izin verilince Şah Abbas’ın tüm Osmanlı fütûhatını tanıdığını, o
zaman için fiilen tarafların elinde bulunan yerlerin aynı
devlette kalması şartıyla sulh istediğini belirtip, Şah Abbas’ın; Osmanlı padişahının saltanat süren kulları arasında bulunduğunu söylemiştir [189] .
21 Mart 1590 tarihinde, Osmanlı Devleti ile Safevîler
arasında Ferhat Paşa Antlaşması imzalanmıştır.
Duraklama Dönemi'nin ilk antlaşması olan Ferhat
Paşa Antlaşması ile iki taraf arasında 12 yıldır süren
savaşlar sona erdirilmiş; başta Tebriz şehri olmak üzere
tüm Azerbaycan, Gürcistan, Karabağ, Dağıstan, Şirvan,
Luristan ve Şehrizor Osmanlı Devleti'ne bırakılmış ve
İslam peygamberi Muhammed, Dört Halife'den Ebu
Bekir, Ömer bin Hattab, Osman bin Affan ile Muhammed'in zevcesi Aişe hakkında Şiî İran halkının kötü söz
söylememesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca bu antlaşmayla
beraber Osmanlı Devleti; doğudaki en geniş sınırlarına
ulaşmıştır [189][190] .
2.4.2
III. Mehmed Dönemi (1595-1603)
Osmanlı-Avusturya Harpleri (1593-1606)
Osmanlı Devleti'nin; doğuda İran'a karşı büyük bir zafer kazandığı dönemde, batıda da bazı gelişmeler olmuştur. Avusturya Arşidüklüğü, 1533 tarihli İstanbul Antlaşması gereği Osmanlı Devleti'ne ödenmesi gereken yıllık
30.000 düka altın vergiyi geciktirmiş ve Osmanlı sınırında olaylar çıkartmıştır. Bu nedene Bosna beylerbeyi
Telli Hasan Paşa, Avusturya üzerine bir harekat düzenleyerek 1.000 esir, 12 top ve birçok ganimetle geri dönmüştür. Ancak bu harekat, Avusturya'yla olan ilişkileri
daha da kötüye itmiş ve Avusturya, taarruz geçmiş, SisakMoslavina denen yerde Telli Hasan Paşa ile 8.000 askerini pusuya düşürerek hepsini öldürmüştür. Bunun üzerine Dîvân-ı Hümâyun, 1593 yılında Avusturya'ya savaş
ilan etmiştir. Osmanlı Devleti, bu savaşın başlaması konusunda her ne kadar haklı olsa da neredeyse tüm Avrupa
ülkeleri, Avusturya'yı desteklemiştir [191] .
29
şa'nın rakibi olan, İran savaşlarında da yer alan Ferhat Paşa; III. Murad'ın ölüp yerine III. Mehmed'in geçmesinden
faydalanarak 16 Şubat 1595 tarihinda Sinan Paşa'nın azlini sağlamıştır. Valide Safiye Sultan'ın desteklediği Ferhat
Paşa; Eflak üzerine seferdeyken kendisinin sadrazamlıktan azli için İstanbul'da çalışmalar yapıldığını öğrenmiş
ve bu yüzden cepheyi bırakıp İstanbul yolunu tutmuştur.
Bu sırada vüzera ve ulemadan etkili taraftarlarının desteğini alan Koca Sinan Paşa, 30.000 akçe rüşvet vererek
Şeyhülislam Bostanzade Mehmet Efendi'den fetva almış
ve 7 Temmuz 1595'te tekrar sadrazam olmuştur [193] .
Tekrar sadrazam olduktan sonra savaşlara devam eden
Koca Sinan Paşa; oğlu Mehmed Paşa'yı Macaristan cephesine göndermiş, kendiside 17 Ağustos 1595 tarihinde Eflak voyvodası II. Mihael'in (Cesur Mihael) isyanını bastırmak için sefere çıkmıştır. Rusçuk'ta tamamlanmış olan köprü vasıtasıyla Tuna Nehri'ni alıp Eflak topraklarına giren Koca Sinan Paşa, Mihael'in kuvvetleriyle
Bükreş civarında karşılaşmıştır. Sinan Paşa'ya karşı mağlup olan Mihael, Erdel sınırına kaçmıştır. Sinan Paşa'ysa
Bükreş'i alarak burayı bir İslam şehri yapmış, kiliseleri
camiye tahvil etmiştir. Ancak kışın yaklaştığı dönemde
Mihael'in gerilla savaşları ve onun Erdel voyvodası Sigismund Batori'den destek görmesi, bu seferi zora sokmuştur. Bu yüzden Sinan Paşa, Yergöğü'ne çekilmek zorunda
kalmıştır [194][195][196] .
27 Ekim 1595 tarihinde II. Mihael; Osmanlı Ordusu'ndan
nispeten az olan kuvvetleriyle saldırıya geçmiş ve Osmanlı kuvvetleri, Yergöğü'nde ağır bir yenilgi alarak büyük
kayıp vermiştir. Ardından Mihael, Rusçuk'taki köprüyü
yıkmış ve Tuna Nehri'nin öte tarafındaki Osmanlı kuvvetlerine top atışları yaparak Rusçuk şehrini yakmıştır.
Bu esnada Macaristan cephesinde de kritik öneme sahip
olan Estergon, Eylül 1595'te kaybedilmiştir. Bu başarısızlıklar sebebiyle 19 Kasım 1595 tarihinde Koca Sinan
Paşa azledilerek Malkara'ya gönderilmiş ve yerine Tekeli
Lala Mehmed Paşa getirilmiştir. Ancak Mehmed Paşa
göreve geldikten 10 gün sonra vefat edince Koca Sinan
Paşa, 1 Aralık 1595'te tekrar sadrazam yapılmıştır. Koca
Sinan Paşa, cephedeki nazik durumdan dolayı Sultan III.
Mehmed'in, ordunun başında sefere çıkmasını istemiştir.
Valide Safiye Sultan buna her ne kadar karşı çıksada bir
yandan Koca Sinan Paşa'nın bir yandan da Hoca Sadeddin Efendi'nin teşvikleriyle III. Mehmed, ordunun başında sefere çıkmaya karar vermiştir. Sefer hazırlıklarının
sürdüğü esnada Koca Sinan Paşa hastalanmış, divan toplantılarına katılamamış, 4 Nisan 1596 tarihinde de vefat
etmiştir. Onun vefatıyla Damat İbrahim Paşa, yeni sadrazam olmuştur [195][196][197] .
Sultan III. Murad dönemindeki bazı çatışmalarda Osmanlı Devleti bazen galip gelmiş bazen de mağlup olmuştur. Ancak bu çatışmalarda iki tarafta herhangi bir
çıkar elde edememiştir. Avusturya ile olan savaşlar devam ederken, 16 Ocak 1595 tarihinde Sultan III. Murad
vefat etmiş ve 11 gün sonra yerine oğlu III. Mehmed sul- Eğri'nin Fethi (1596)
tan olmuştur [192] .
Sultan III. Mehmed tahta çıktığında Osmanlı Devleti,
Avusturya Arşidüklüğü'yle yoğun bir şekilde savaşmaktaydı. III. Mehmed'in tahta çıktığı ilk günlerde Eflak, Ordunun başında sefere çıkan Sultan III. Mehmed, heBoğdan ve Erdel beyleri; Avusturya'nın kışkırtmaları so- nüz Segedin'deyken daha önceden kritik Estergon kalenucu isyan etmiştir. Bu arada Sadrazam Koca Sinan Pa- sini ele geçiren Avusturya, Hatvan kalesini kuşatmıştır.
30
Gönderilen destek kuvvetlerinin yetişememesinden dolayı Hatvan kaleside düşmüş ve kaledeki tüm muhafızlar ile halk, Avusturya ordusu tarafından katledilmiştir.
Bu yüzden Osmanlı ordusunda bir intikam duygusu ortaya çıkmıştır. 21 Eylül 1596 tarihinde; başında Sultan
III. Mehmed bulunan Osmanlı ordusu, Eğri Kalesi önlerine gelmiştir. III. Mehmed kaleye elçi yollayarak kalenin
kendilerine teslim edilmesini istemiş ancak bu istek reddedilince kuşatma başlamıştır. Top atışları sonucu burçlarda gedikler açılsada kalenin çok iyi savunulması sebebiyle Osmanlı askerleri, şehre girememiştir. İntikam duygusuyla savaşan Osmanlı ordusunda, paşalar ve kumandanlarda en önünde savaşınca maneviyat en üst düzeye
çıkmıştır. Nitekim çok büyük bir gedik açılmış ve Osmanlı ordusu kaleye girmiş, dayanamayan muhafızlarda
teslim olmuştur. Ancak Osmanlı askerlerinin, Hatvan'da
yapılanları unutamaması sebebiyle Eğri kalesindekilerde
aynı akıbete uğramıştır. Ayrıca bu kalenin fethiyle beraber Sultan III. Mehmed “Eğri Fâtihi” ünvanı almış ve Osmanlı Devleti, en geniş yüzölçümüne ulaşmıştır. Eğri'nin
fethedilmesinden sonra, Hatvan kaleside geri alınmıştır
[195][196][198]
.
Haçova Meydan Muharebesi (1596)
Eğri Kuşatması henüz devam ederken Avusturya'da büyük bir ordu oluşturulmuş; bu orduya isyan halindeki
Erdel kuvvetlerinden başka Alman, Felemenk, Macar,
Leh, İspanyol, Çek, Hırvat, Slovak ve İtalyan askerleride katılmış, nitekim ordunun mevcudu 300.000 kişiyi
bulmuştur. Buna karşılık Osmanlı ordusu 140.000 kişiyle sınırlı kalmıştır. Avusturya ordusunun bu kadar kuvvetli olduğunundan haberdar olmayan sadrazam Damat
İbrahim Paşa, bu orduyu durdurmak için Cafer Paşa'yı
görevlendirmiştir. Emrindeki 4.500 kişiyle saldırıya geçen ve hem Avusturya ordusunun büyüklüğünden hem de
Rumeli beylerbeyi Veli Paşa'nın taarruza geçmemesinden dolayı Avusturya arşidükü III. Maximilian tarafından kumanda edilmekte olan bu büyük ordu karşısında
kayıp veren Cafer Paşa, geri çekilmiştir. Bunun üzerine
asıl Osmanlı ordusu 25 Ekim'de Haçova'ya gelerek buraya mevzilenmiştir. Savaşın ilk gününde gerçekleşen çatışmalarda Kırım kalgayı Fetih Giray Han ve Ağaoğlu Sinan
Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri, Avusturya ordusuna 6.000 kişilik ağır bir kayıp verdirmiştir. Ancak tüm
hatlarıyla Türk ordusunun merkezine yüklenen Avusturya ordusu; Yeniçeriler'i de şaşırtan bir ateş gücüyle Orduyi Hümâyûn'a büyük kayıplar verdirmiştir. Bu esnada
Sultan III. Mehmed'in otağına çekilmesi ve Sadrazam
Damat İbrahim Paşa'nın sultana geri çekilmeyi telkin etmesiyle Türk ordusunda bir bozgun havası esmeye başlamıştır.
2 TARİH
Avusturya ordusunu şaşırtan bir taarruza girişmesi savaşın sonucuna büyük etkilerde bulunmuştur. Ayrıca Osmanlı ordusunun merkezine girerek yağmaya başlayan
ve disiplinden çıkan Avusturya askerlerine, Osmanlı ordusunun geri hizmetçileri olan oduncular, çadırcılar, deveciler, aşçılar ve uşakların ellerine geçirdikleri kazma,
balta, tırpan ve kepçelerle saldırmaya başlamasıyla beraber disiplinden çıkan Avusturya askerleri paniğe kapılmıştır. Bundan faydalanarak toparlanan akıncılar ve
yeniçerilerin yeniden düşmana saldırmasıyla savaşın dengeleri alt üst olmuştur. Türk akıncılarının seri manevralarıyla savaş esnasındaki ateş menzili avantajını kaybeden
ve disiplinden çıkan askerlerini toparlayamayan Avusturya arşidükü III. Maximilian, geri çekilmeye başlamıştır.
Nitekim Türk ordusundaki bozgun havası zafer havasına dönmüş ve bu defa Türk ordusu tüm hatlarıyla Avusturya ordusuna saldırmıştır. Maximilian, ordusu düzensiz bir şekilde çekilirken çatışmalardan başka bataklığa
saplanan 20.000 askerini kaybetmiştir. Ayrıca imparatorluk armalı yaklaşık 100 büyük Avusturya topu, Osmanlı ordusunun eline geçmiştir. Saldırı toplarını ve en seçkin piyadelerini kaybeden Maximilian, karargahını terk
ederek kaçmak zorunda kalmıştır. Ancak Osmanlı Ordusu'da çok kayba uğradığından ve düşmana yeterince kayıp verdirdiğini düşündüğünden Maximilian'ı takip etme
girişiminde bulunmamış, şehri savunacak hiçbir güç kalmadığı halde Viyana'yı kuşatmamıştır.
Bu savaşla beraber Avusturya, beklemediği bir mağlubiyet almıştır. Ayrıca Haçova Zaferi, Avrupa içlerine kadar
girmiş bulunan Osmanlı Devleti'nin son büyük meydan
savaşı zaferi olmuştur. Bu zafer, kazanılmasında çadırcı,
deveci, aşçı gibi geri hizmetlilerinde yer alması sebebiyle savaş literatüründe “Kazma-Kürek Savaşı" olarak
da geçer. Haçova Zaferi'nden sonra gerek savaşın kötü
bir şekilde yönetilmesi, gerekse Eflak, Boğdan ve Erdel
voyvodalıklarının çıkardıkları isyanların yayılması savaşın Osmanlı Devleti'nin aleyhine dönerek 1606'ya kadar
uzamasına neden olmuştur [195][196][199] .
Kanije Savunması (1601)
1600 yılında Avusturya Arşidüklüğü'ne karşı ilerleyen
Osmanlı Ordusu; alınamaz denilen Kanije Kalesi'ni fethetmiş ve kalenin komutanlığına Tiryaki Hasan Paşa getirilmiştir. Ardından kaleye 9.000 kişilik bir kuvvet ve
cephane ile erzak bırakan Osmanlı Ordusu, geri çekilmiştir.
Osmanlı Ordusu'nun çekilmesini fırsat bilen
Avusturyalılar, 9 Eylül 1601 tarihinde Kanije önlerine gelerek kalenin dışarıyla bağlantısını kesmiş ve
kaleyi kuşatmıştır. Kanije'yi kuşatan Avusturya ordusunun mevcudu 35.000 ila 100.000 asker ve 47 büyük
Ancak Hoca Sadeddin Efendi'nin; geri çekilmek için atı- toptan oluşmuştur. Bu ordunun içinde Avusturyalı askerna binen III. Mehmed'in atının dizginlerinden tutarak bu- lerden başka İtalyan, İspanyol, Hırvat ve Macar askerlerle
na engel olması ve kendi gazileri ile Kırım atlılarıyla Malta Adası'ndan gelen bazı Saint Jean Şövalyeleri'de
2.4
Duraklama Dönemi (1579-1683)
31
yer almıştır. Tiryaki Hasan Paşa'nın emrindeyse 9.000 Zitvatorok Antlaşması (1606)
yeniçeri ile 100 küçük çaplı bulunmaktaydı. Ayrıca
kalenin dışarıyla tüm bağlantısı kesilmekle beraber,
erzak ve cephanede son derece kısıtlı düzeydeydi.
Aralıklarla süren ve Sultan III. Mehmed'in 22 Aralık
Tiryaki Hasan Paşa, kuşatmanın ilk günlerinde sadece tü1603 tarihinde vefatıyla yerine geçen oğlu ve yeni Sultan
fek atışı yaptırmıştır. Bu yüzden kalede top bulunmadığıI. Ahmed döneminde de devam eden savaş, iki taranı düşünen Avusturya arşidükü Ferdinand, topyekün bir
fa da ağır yükler yüklemesi sebebiyle 11 Kasım 1606
saldırı emri vermiştir. Ancak kaledeki topların ateşlentarihli Zitvatorok Antlaşması'yla sona erdirilmiştir. Bu
mesiyle ağır kayıplar veren Avusturya ordusu geri çekilantlaşmaya göre Eğri, Estergon ve Kanije kaleleri Osmiş ve verdiği ağır kayıplardan sonra daha agresif bir şemanlı Devleti'ne; Yanıkkale ve Komarom kaleleriyse
kilde saldırmaya başlamıştır. Bu şiddetli saldırılara direAvusturya'ya bırakılarak Avusturya'nın bir kereye mahnen Tiryaki Hasan Paşa, artık kalenin tek başına silahlarsus olmak üzere Osmanlı Devleti'ne 200.000 altın savaş
la savunulamayacağını anlamış ve düşman üzerinde psitazminatı ödemesine karar verilmiştir. Ayrıca Avusturkolojik baskı yaratmak istemiştir. Bunun için ilk olarak
ya'nın; Osmanlı Devleti'ne ödediği yıllık 30.000 altınlık
kale dışında ölen askerlerinin ceplerine kurmaca mektupvergi kaldırılmış ve Avusturya arşidükünün, protokolde
lar koydurmuştur. İçinde Kanije Kalesi'nin çok uzun süOsmanlı sadrazamı yerine Osmanlı padişahıyla denk sare yetecek erzak ve cephaneye sahip olduğu, Belgrad'da
yılarak kendisine resmi yazışmalarda “Ceaser” (imparabulunan Osmanlı Ordusu'nun her an yardıma geleceği yator) şeklinde hitap edilmesi kararlaştırılmıştır. Avusturzan bu mektuplar, kalenin düşürülememesi sebebiyle çok
ya'nın ödediği yıllık verginin kaldırılması ve Avusturya
kızgın olan Avusturya arşidükü Ferdinand'ı iyice sinirlenarşidüküyle Osmanlı padişahının denk sayılmasıyla bedirmiş ve telaşlandırmıştır. Bunun sonucunda Ferdinand,
raber Osmanlı Devleti, Avusturya'ya karşı Kanuni Sulkaleye yapılan saldırıları daha sıklaştırmış ve sertleştirtan Süleyman döneminde elde ettiği ekonomik ve siyasi
miş, Tiryaki Hasan Paşa'nın kellesini getiren askere “40
üstünlüğünü kaybetmiştir. Bu antlaşma Osmanlı Devleköy” vaat etmiştir.
ti'nin, Prut Antlaşması'ndan sonra Duraklama döneminSaldırıların daha sıklaştığı ve sertleştiğini gören Tiryaki de imzaladığı en karlı antlaşmadır [195][204] .
Hasan Paşa, kurmaca mektupların kendi aleyhlerinde olduğunu anlamış ve farklı bir yol denemiştir. Buna göre
sanki kalenin içinde her gün şenlik varmış gibi devamlı 2.4.3 I. Ahmed Dönemi (1603-1617)
Mehter Marşı çalınmıştır. Ancak bu yol, illaki kalenin düşürülmesini isteyen Avusturya arşidükü Ferdinand'ı daha
da agresifleştirmiştir.
Kuşatmanın ikinci ayına yaklaşılırken kaledeki cephane Osmanlı-İran Harpleri (1603-1618)
ve erzak ciddi bir şekilde azalmıştır. Bu durum da Tiryaki Hasan Paşa'yı zora sokmuştur. Kalede cephane ve
erzak sıkıntısı çekilirken Yüzbaşı Ahmed Ağa yardıma
yetişmiş ve kaleye cephane ile erzak tedarik edilmiştir.
Gerekli maddelerin teminiyle beraber kalede barut imalatı başlatılmış ve üretilen barut 2-3 hafta askerlere yetmiştir. Ama 2-3 hafta sonra bu barut da tükenme noktasına, erzak da ihtiyaçları karşılayamaz hale gelmiştir.
Ayrıca sert bir kışın yaklaşması sebebiyle kalenin bu şekilde savunulması imkansızdı. Bu yüzden Tiryaki Hasan
Paşa, kalenin kurtarılması için gece baskını (huruç) gerçekleştirmeye karar vermiştir. Eğer bu baskın başarısız
olursa, kalenin daha fazla müdafaa edilmesi imkansızdı.
Nitekim kuşatmanın 73. gecesi yani 18 Kasım 1601 tarihinde, Tiryaki Hasan Paşa ve kurmayları dahil Osmanlı
kuvvetleri; Avusturyalılar'a bir gece baskını düzenlemiştir. Osmanlı Ordusu'nun yardıma geldiğini sanan Ferdinand, çok sayıdaki askeri ve muhafızlarıyla geride imparatorluk armalı 47 büyük top, 14.000 tüfek, 60.000 çadır, 15.000 kazma-kürek, sayısız erzak ve kendi altın tahı
ile otağını bırakarak kaçmıştır. Bu büyük zaferin ardından Tiryaki Hasan Paşa'ysa Bosna beylerbeyi yapılmıştır
[195][196][200][201][202][203]
.
Osmanlı Devleti ile İran'daki Safevî Devleti; 1578 ile
1590 yılları arasında 12 yıl savaşmışlar ve savaş Osmanlı galibiyetiyle sona ermiş, ardından da Ferhat Paşa Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla beraber Dağıstan,
Azerbaycan, Gürcistan, Revan, Karabağ, Şirvan, Tebriz
ve Luristan Osmanlı Devleti'ne bırakılmış, bu antlaşmayla Osmanlı Devleti doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmıştır.
Ferhat Paşa Antlaşması'nın çok ağır şartlarını, Safevî
Devleti için kabul edilemez gören Şah Abbas; bu antlaşmanın ardından oluşan barış döneminde ciddi savaş hazırlıkları yapmıştır. Osmanlı Devleti'nin, batıda Avusturya ile olan savaşlar ve kendi içindeki Celali isyanları sebebiyle sıkıntılı olmasını değerlendiren Şah Abbas, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmek için fırsat kollamaya
başlamıştır. Nitekim 1585 yılından beri Osmanlı toprağı
olan Tebriz'deki gelişmeler, Şah Abbas’a bu fırsatı vermiştir.
32
Ezbend Muharebesi (1603)
Osmanlı Devleti batıda Avusturya'yla süren savaşlar ve
Anadolu'daki Celali isyanları sebebiyle ekonomik açıdan
zor duruma düşmüş, doğudaki eyalet askerlerinin maaşlarını ödemekte sıkıntı yaşamıştır. Bunu bahane denen
askerlerde bölgedeki kaleleri yağmalamaya başlamıştır.
Bu yağmalama hareketlerinden nasibini alan Selmas Kalesi komutanı Gazi Bey, yağmacı askerlere karşı Safevî
hükümdarı Şah Abbas'tan yardım istemiştir. Şah Abbas;
Gazi Bey'e “Han” ünvanıyla beraber kavuk, kılıç ve kemer yollamıştır. Tebriz beylerbeyi Zincirkıran Ali Paşa'ysa; bunu bir ihanet olarak görmüş ve Gazi Bey'i cezalandırmak için Tebriz'de zayıf bir garnizon bırakarak
Nahçivan ve Ahıska valilerinin komutasındaki birlikleri
yanına almış, ardından da Karnıyarık Kalesi'ne kaçmış
olan Gazi Bey'in üzerine yürümüştür. Karnıyarık Kalesi zaptedilse de Gazi Bey kaçmayı başarmış ve İran'ın
İsfahan kentinde bulunan Şah Abbas’a sığınmıştır.
Bunun üzerine Şah Abbas; 15 Ağustos 1603 tarihinde
savaş hazırlıklarına başlamış ve kendisine sığınan Gazi
Bey'i koruma bahanesiyle Eylül 1603'te Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir. Komutanlarından Allahverdi
Han'a Bağdat şehri üzerine hareket etme talimatı veren
Şah Abbas, 14 Eylül 1603 tarihinde İsfahan'dan harekete
geçmiştir. Buradan kuzeydeki Kaşan şehrine ulaşan Şah
Abbas, Mazenderan bölgesini saldıracağı şeklinde yalan
haberler duyurtmuştur. Ardından Erdebil valisi Zülfikar
Han ve Kazvin valisi Emirgûne Han'a, kendisine katılma
talimatı vermesiyle Şah Abbas’ın hedefinin Tebriz olduğu anlaşılmıştır. Nihavend'i direnişsiz olarak ele geçiren
Safevî ordusu, buradan hareket ederek 26 Eylül'de Tebriz
önlerine gelmiş ve 1585 yılından beri Osmanlı kontrolünde olan şehri kuşatmıştır. Bu esnada Tebriz beylerbeyi
Zincirkıran Ali Paşa ve seçkin birlikler, şehir dışında bulunmaktaydı. Ali Paşa, şehirde bıraktığı az sayıdaki kuvvetin komutasını da oğluna vermişti.
Safevî ordusunun kuşatmaya geldiğini öğrenen Şii Tebriz
halkı, Şiilik'i simgeleyen başlıklarını takmışlardır. Halkın coşkusunu gören şehirdeki Osmanlı askerleriyse kalede toplanmıştır. İlk başta şehri kuşatanları yağmacılar
sanan kale komutanı Zincirkıran Ali Paşa'nın oğlu, babasına yağmacıların şehri kuşattığına dair bir haber göndermiştir. Daha sonra şehri kuşatanın Şah Abbas olduğunu
anlayan kale komutanı, babasına iki ulak daha göndererek durumu iletmiş ve yardım istemiştir. Bunu öğrenen
ve Karnıyarık Kalesi'nin zaptından dönmekte olan Zincirkıran Ali Paşa, derhal Tebriz'e yönelmiştir.
26 Eylül tarihinde Tebriz'i kuşatan Şah Abbas; kuşatma sürerken kendi üzerine gelen Tebriz beylerbeyi
Zincirkıran Ali Paşa'ya doğru harekete geçmiştir. Kaynaklar Ali Paşa'nın 1.500[205] ila 5.000[206] kişi arasında
bir kuvvete sahip olduğunu belirtmektedir. Şah Abbas’ın
kuvvetleri hakkındaysa tarihçi Halepli Mustafa Naîmâ
Efendi, 15.000 kişilik bir İran kuvveti olduğunu ifade et-
2 TARİH
miştir.
Osmanlı ve Safevî kuvvetleri, 28 Eylül 1603 tarihinde
Tebriz'in kuzeybatısında ve Urmiye Gölü'nun doğusunda yer alan Sufiyan kasabasının Ezbend mevkiinde karşı karşıya gelmiştir. Zincirkıran Ali Paşa, sayı azlığının
dezavantajını ortadan kaldırmak ve Tebriz'i kurtarmak
için kesinlikle Safevî kuvvetlerinin geriletilmesi gerektiğini düşünerek taarruza geçmiştir. Ancak komutanlardan
Demircioğlu'nun birliği bozguna uğrayıp gerilemeye başlayınca diğer birliklerde bozguna uğramıştır. Askerlerin
önemli bir kısmı ölmüş ve diğerleri de esir düşmek suretiyle Osmanlı kuvvetlerinden kurtulan olmamıştır. Zincirkıran Ali Paşa ve diğer altı paşa daha esir düşmüş,
Nahçivan beylerbeyi Mahmud Paşa ve Ahıska beylerbeyi Halil Paşa bu savaş esnasında ölmüşlerdir. Nitekim bu
savaşla beraber Osmanlı Devleti'nin, Tebriz'in savunması
için tahsis ettiği kuvvetler görevlerini ifa edemeden bertaraf olmuşlardır. Bu savaşla beraber Safevîler, Osmanlı
Devleti'ne karşı yüz yılı aşkın bir süreden sonra ilk zaferlerini elde etmişlerdir. Ayrıca Zincirkıran Ali Paşa'nın
Tebriz şehrine yardım etme girişimi başarısız olmuştur
[205][207][208][209][210]
.
Tebriz Kuşatması (1603)
Şah Abbas, 26 Eylül tarihinde şehri kuşatmıştır. Bu sırada şehrin dışında bulunan Tebriz beylerbeyi Zincirkıran
Ali Paşa ve kuvvetleriyle Şah Abbas arasında 28 Eylül tarihinde Ezbend Muharebesi gerçekleşmiştir. Bu savaşta
Ali Paşa ve kuvvetlerini mağlup eden Şah Abbas, şehrin
dışarıdan yardım almasını engellemiştir.
Şah Abbas; Tebriz'i savunan Osmanlı askerlerine, Osmanlı Devleti'nden aldıkları maaşın iki katını teklif etmiş
ve böylece savunmacılar yavaş yavaş Safevî tarafına geçmeye başlamıştır [211] . Nitekim az sayıda kalan askerler,
21 Ekim 1603 tarihinde teslim olmuşlardır.
Şii olan ve Azeri Türkleri'nden oluşan halk, 1585-1603
yılları arasındaki 18 yıllık Osmanlı egemenliğinin acısını çıkarmak için şehri savunan askerleri öldürmüştür. Bu
katliamdan en çok Azeri kızlarıyla evlenmiş olan askerler
nasibini almıştır [212] .
Tebriz şehrinin; Osmanlı kuvvetlerinin yenilgiye uğratılarak alınmasıyla beraber Safevîler, kuruluşlarından yüz
yılı aşkın sürede beri Osmanlı Devleti'ne karşı ilk önemli
zaferlerini kazanmışlardır. Ayrıca Tebriz'in, Safevî Devleti'nin kurucusu Şah İsmail'in şahlığını ilan ettiği ve başkent olarak kullandığı yer olmasından dolayı İran'da büyük bir sevinç yaşanmıştır. Osmanlı Devleti'nin, Safevîler'in taaruzlarına karşı bölgedeki en müstahkem ve en
güçlü şehri olan Tebriz'in düşmesiyle beraber Şah Abbas, Batı İran'da kaybedilmiş olan tüm toprakları direnişsiz ele geçirmiş ve Güney Kafkasya'ya dayanmıştır.
Ardından Ordubad, Culfa, Maku, Selmas, Hoy, Meraga,
Nahçıvan ve Civanşir kaleleri Şah Abbas tarafından geri
2.5
Gerileme Dönemi (1699-1827)
alınmıştır. Örneğin bu kalelerden Culfa'da bulunan 100
kişilik Osmanlı garnizonuna karşı kalenin nüfusunu oluşturan Ermeniler isyan etmiş ve askerlerin kesik başlarıyla kalenin anahtarlarını Şah Abbas’a göndermişlerdir.
Nahçıvan'daysa kale duvarlarının topraktan ve istihkamların zayıf olmasından dolayı kaledeki zayıf garnizon,
Safevî ordusu gelmeden kaleyi tahliye etmiştir. Böylece
Nahçıvan, 26 Ekim 1603 tarihinde savaşsız olarak Safevîler'in eline geçmiştir.
Osmanlı Devleti, batıda Avusturya'yla savaşırken aynı anda doğuda da Safevîler'le savaşmak durumunda kalmış ve
devlet ilk defa topyekûn olarak çift cephede birden savaşmıştır. Celali İsyanları'yla beraber savaşılan cephe sayısı
fiiliyatta üçe çıkmıştır. Bu yüzden devlet, askeri ve mali
anlamda zor durumda kalmıştır [213][214][215][216] .
Revan Kuşatması (1603-1604)
Ezbend Muharebesi'nin ardından Tebriz şehri, Safevî
Devleti tarafından alınmış ve başta Nahçıvan olmak üzere birçok Azerbaycan kalesi savaşsız olarak Safevîler'in
eline geçmiştir. Bu vakalardan sonra bölgede dağınık bulunan 12.000 Osmanlı askeri, Revan kentine çekilmiştir.
Askerler, şehrin Aras Nehri'ne bakanları dışında tüm surlarını onarmış ve savunmaya hazır hale getirmişlerdir.
33
2.4.4 I. Mustafa Dönemi (İlk Saltanatı 1617-1618,
İkinci Saltanatı 1622-1623)
III. Mehmed'in oğlu olan Sultan I. Mustafa; kardeşi I. Ahmed'in 22 Kasım 1617 tarihinde vefatıyla sultan olmuştur. Böylece Osman Gazi'den bu yana Osmanlı padişahlığı ilk defa babadan oğla değil kardeşten kardeşe geçmiştir. Sultan I. Mustafa, iki defa tahta çıkmıştır. İlk saltanatı
3 ay 10 gün sürmüş, akıl sağlığı bozuk olduğu için annesi onun sorumluluklarını her ne kadar üstlense de devlet
adamları ve ulemanın kararıyla 26 Şubat 1618 tarihinde
tahttan indirilmiş ve yerine II. Osman tahta çıkarılmıştır.
Genç Osman adıyla tanınan II. Osman 1622 yılında, ortadan kaldırmak istediği Yeniçeriler'in çıkardığı isyandan
sonra Sadrazam Kara Davut Paşa'nın emriyle Yedikule
Zindanları'nda husyeleri sıkılarak feci bir şekilde öldürülmüştür. Bundan dolayı Mayıs 1622'de kendisi tekrar
tahta çıkarılmıştır.
Genç Osman'ın öldürülmesi, büyük karışıklıklara sebep
olmuş ve Sultan I. Mustafa, Kara Davut Paşa'yı sadrazamlıktan azletmiştir. Buna rağmen İstanbul'daki karışıklıklar ve başta Erzurum beylerbeyi Abaza Mehmed Paşa'nın çıkardığı başta olmak üzere Anadolu'daki isyanlar durmamıştır. Bundan dolayı akıl sağlığı bozuk olan
I. Mustafa'nın, devleti idare edebilecek kudrette olmadığı ve devlet işlerinden anlayan bir padişahın gerekliliği kesinleşmiştir. Nitekim devlet erkânı ve Şeyhülislam
Zekeriyazade Yahya Efendi, I. Ahmed'in oğlu IV. Murad'ın yeni sultan yapılmasına karar vermiştir. I. Mustafa'nın yerine, I. Ahmed'in oğlu IV. Murad çıkarılmıştır
çünkü akıl sağlığı bozuk olan I. Mustafa; hiçbir kadınla
evlenememiş ve evladı olmamıştır.
Şah Abbas; Revan valisi Şerif Paşa'ya yazdığı mektubunda, Nahçıvan'ın savaşsız alınmasına atfederek Revan şehrinin, Safevî ordusu tarafından zaptını olmuş bitmiş bir
olay olarak göstermiş ve kışı halen Osmanlı Devleti'nin
elinde bulunan Gence'yle Şirvan'da geçireceğini iddia etmiştir. Şerif Paşa, bu mektuba cevap vermemekle beraber mektubu İstanbul'a göndermiş ve çevre şehirlerden
İkinci saltanatı bir buçuk yıl süren I. Mustafa, 10 Eylül
destek istemiş ancak hiçbir takviye alamamıştır.
1623 tarihinde Şeyhülislam Zekeriyazade Yahya Efendi'nin bir fetvasıyla tahttan indirilmiş ve yerine 11 yaşınOsmanlı-Lehistan İlişkileri
Osmanlı Devleti'yle daki yeğeni IV. Murad yeni padişah yapılmıştır. Tahttan
Lehistan Krallığı arasındaki ilk ilişkiler Sultan II. Mu- indirildikten sonra Topkapı Sarayı'nda bir odaya kapatılrad döneminde gerçekleşmiş, Fatih Sultan Mehmet döne- mış ve 16 yıl daha yaşamıştır. 20 Ocak 1639 günü saminde Kırım'ın fethiyle iki devlet sınır komşusu olmuş- rayda ani bir şekilde vefat etmiş ve Ayasofya Camii'nin,
tur. Osmanlı Devleti'yle Lehistan arasınde genellikle iyi Roma İmparatorluğu döneminde vaftizhanesi olarak kulilişkiler kurulmuştur. Lehistan Krallığı 1575-1587 yılları lanılan metruk binaya defnedilmiştir. Birçok kaynak kenarasında Osmanlı himayesi altında kalmış, 1587 yılında disinin akıl sağlığının bozuk olduğunu belirtmiş ve kenOsmanlı Devleti'nin Lehistan'ı himayesi son bulmuştur. disi “Deli” lakabıyla anılmıştır. Ancak bazı kaynaklarSultan I. Ahmed döneminde; Lehistan'ın Eflak, Boğdan sa onun akıl sağlığının bozuk olmadığını belirtirler. TaI. Mustafa için
ve Erdel'e saldırmasıyla Osmanlı-Lehistan ilişkileri bo- rihçi Halepli Mustafa Naîmâ Efendi,[218][219][220]
“Padişah-ı
Edhem-meşreb”
demiştir
.
zulmuştur. Nitekim Bosna beylerbeyi İskender Paşa'nın,
Eflak ve Boğdan kuvvetleriyle beraber harekete geçmesi üzerine Lehistan barış istemiştir (1617). Yapılan
barış antlaşmasıyla Lehliler; Zaporojya Kazakları'nın,
Dinyeper Nehri'nden (diğer adı Özi Nehri) Karadeniz'e
çıkmasına müsaade etmemeyi ve Erdel ile Boğdan'a müdahale etmemeyi, Osmanlı Devleti'de Tatarlar üzerine
akın yaptırmamayı taahhüt etmiştir [217] .
2.5 Gerileme Dönemi (1699-1827)
Osmanlı Devleti, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşması’ndan (1699) başlayarak, Yaş Antlaşması'na kadar
(1792) geçen süreye denir. Bu dönemin sonlarına doğru,
Osmanlı Devleti'ne Avrupalılar tarafından “Hasta Adam”
Sultan I. Ahmed; 22 Kasım 1617 tarihinde başkent İstan- denmeye başlanmıştır. Çünkü bu dönemde Osmanlı Devbul'da vefat etmiş ve yerine kardeşi I. Mustafa geçmiştir. leti, büyük oranda toprak kayıpları yaşamıştır. Bu dö-
34
2 TARİH
nemde Karlofça ve İstanbul Antlaşmaları’yla kaybedilen
yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır.
Osmanlı, 1710 yılında İsveç İmparatorluğu'nun Osmanlı'ya sığınması ve yine onun ısrarı üzerine, Rusya'ya savaş
açtı. 1711 yılında Osmanlı, Rusya İmparatorluğu'nu Prut
Savaşı'nda yendi. Bu zafer, Osmanlı'nın Kutsal ittifak Savaşları'nda kaybettiği yerleri geri alma ümidi vermiştir.
Pasarofça Antlaşması'ndan sonra Osmanlı Lâle Devri'ne
girdi, ve 1718-1730 yıllarına kadar sürdü.
• 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı
• Küçük Kaynarca Antlaşması
III. Selim, Nizam-ı Cedid ordusunu kurdu. Ancak bir
isyan sonucu bu ordu dağıldı. III.Selim Avrupa usulünde
askeri kuvvet yetiştirilmek istemiş; bu amaça bağlı olarak ulemanın çağdışı düşüncesine karşı, ulemanın nüfuzunun kırldığı, Osmanlı Devleti'ni Avrupa'nın ilim, sanat, ticaret, ziraat, teknik ve sanayide yaptığı ilerlemelere ortak etmek için gelişen yenilik hareketlerinin bütünü,
genel anlamda Nizam-ı Cedid kurulan düzenli orduya verilen isim. 1796 yılında Fransa'dan konuyla ilgili olarak
top, humbara dökümcüsü, top kundağı ve tüfenkçi işçileri gelmişti. Yeniçeri ocağının çıkardığı Kabakçı Mustafa
İsyanı sonucu ortadan kaldırılmıştır.
Gazi Halife, Sultan III. Selim,Selīm-i sālis Han, Avrupa örnek alınmıştır. Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını uzun süre korumuştur.
Gülhane Hatt-ı Şerif-î 3 Kasım 1839'da okunan Tanzimat
Fermanı, Osmanlı-Türk tarihinde demokratikleşmenin
ilk somut adımıdır. Sultan Abdülmecid döneminde
Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur. Gülhane Parkı'nda okunması nede• 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaş- niyle “Gülhane Hatt-ı Şerif-î" (Padişah Yazısı) veya
“Tanzimât-ı Hayriye” (Hayırlı Düzenlemeler) olarak da
ması (1812)
anılır. Bu fermânla devlet kendisini yenilemesi gerektiğini söylemiştir.
2.6
Dağılma Dönemi (1827-1918)
• 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması (1829)
Bu yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakları geri alarak Avrupa'da tutunmayı ve eski gücünü korumayı amaçlamıştır. Ancak bir süre sonra bu amacına ulaşamayacağını anlayınca elindeki toprakları koruma politikası izlemeye başlamıştır.
2.6.1
Modernleşme ve Birinci Meşrutiyet (1827–
1878)
1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Bu olaya "Vaka-i
Hayriye" (Hayırlı Olay) dendi.
• Sırp İsyanları
• Yunan İsyanı
Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda
• Mehmet Ali Paşa İsyanı
• Tanzimat Fermanı (1839)
• Kırım Savaşı (1853-1856)
• Birinci Meşrutiyet
• 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı).
Ayastefanos Antlaşması ve Berlin Antlaşması
(1878)
• Dömeke Savaşı (1897 Osmanlı-Yunan Savaşı)
Dağılmayı önlemek için Osmanlı devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış ise de, Avrupa'da çıkan
isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmıştı.
I. Dünya Savaşı sonunda da dağılmaktan kurtulamamıştır.
• Trablusgarp Savaşı (1911-1912)
3.1
Divan-ı Humayun
35
Osmanlı İmparatorluğu varolduğundan beri mutlak monarşi ile yönetilirdi. Sultan hiyerarşik Osmanlı sisteminde
ve siyasi, askeri, hukuki, sosyal ve çeşitli başlıklarda en
üstteydi. Teorik olarak sadece Allah'a ve yerine getirmesi
gereken Allah’ın yasaları (İslam’daki şeriat)'na sorumluydu. Onun ilahi görevi İran-İslam başlıklarına yansıtılan
“Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” (zill Allah fi’l-âlem) ve
“yeryüzünün halifesi” (halife-i ru-yi zemin) olmaktı.[221]
Tüm devlet dairesi onun hükmündeydi ve verdiği her karar ferman adı verilen kararnamede yayımlanırdı. Başkomutandı ve tüm yurttaki resmi unvanıydı.[222] 1453'te
İstanbul'un Fethi’nden sonra kendilerini Roma İmparatorluğu'nun varisi olarak görürlerdi bu nedenle ara sıra
Kayser ve İmparator unvanını kullanırlardı.[221][223][224]
1517’de Mısır’ın Fethi'nden sonra I. Selim, halife unvanını da benimsedi. Böylece evrensel Müslüman hükümdarı olduğunu iddia etti. Yakın zamanlarda Osmanlı hükümdarları tahta çıkmada Avrupa hükümdarlarının
taç giyme törenine eşdeğer olarak Osman’ın Kılıcı ile
kuşatılırdı.[225] Kuşatılmayan sultanın çocukları verasete
uygun değildi.[226]
I. Dünya savaşı öncesi Osmanlı Devleti ve sahip olduğu bölgeleri
•
•
•
2.7
Teoride ve ilkelerde teokratik ve salt olmasına rağmen,
uygulamada padişah’ın yetkileri sınırlıydı. Siyasi kararlarda hanedanın önemli üyelerinin görüş ve tutumlarını
Balkan Savaşları (1912-1913)
dikkate alırdı, bürokratik ve askeri kuruluşlarda aynı zamanda dini liderlerdi.[222] 17. yüzyıldan bu yana, imparaI. Dünya Savaşı (1914-1918)
torluk uzun süren durgunluk dönemine girdi, bu dönemde
• Çanakkale Savaşı (1915-1916)
sultanlar çok güçsüzleştiler. Birçoğu güçlü Yeniçeri Ocağı tarafından tahttan indirildi. Tahta geçmesi yasaklı[227]
Saltanatın Kaldırılması (1922)
olmasına rağmen Harem-özellikle hükümdarın annesi
(Valide Sultan olarak da bilinir)- sahne arkası önemli
politik rollerde kadınlar saltanatı dönemi boyunca etkiYıkılma Süreci, Kurtuluş Savaşı ve li oldu.[228]
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurulması
Sultanların azalan güçleri ilk sultanların ve sonrakilerin
(1918-1923)
3
Devlet yapısı
saltanat uzunluklarının farklılığından dolayı kanıtlandı.
I. Süleyman, imparatorluğu 16. yüzyılda doruk noktasına çıkaran, 46 yıllık saltanatı olan, Osmanlı tarihinin en
uzunuydu. V. Murat, 19. yüzyıl gerileme dönemine hükmeden, kayıtlardaki en kısa saltanattı: saltanatı sadece
93 gün sürdü. Parlamenter monarşi, V. Murat'ın varisi
II. Abdülhamit zamanında resmileşti.[229] 2009'dan beri
Osmanlı hanedanının reisi Abdülmecit’in büyük torunu
Bayezid Osman’dır.[230]
3.1 Divan-ı Humayun
Osmanlı Devleti kurulduğunda bir divan vardı ve
belli başlı üyeleri bulunmaktaydı. Bunlar: Padişah,
Sadrazam, Vezir-i Azam, Rumeli ve Anadolu Kazasker'leri, Defterdar, Şeyhülislam, Kaptan-ı Derya ve
Nişancı idi.
I. Osman'dan V. Mehmed'e Osmanlı İmparatorluğu padişahları
montajı.
Fatih Sultan Mehmet'ten sonra Vezir-i Azamların görüşlerini daha rahat söylemesi için padişahlar toplantıları arka tarafta bir bölümden izlemiş, divana Vezir-i Azam
36
3 DEVLET YAPISI
başkanlık yapmıştır. Bu meclis Osmanlı Devleti'nin yö- 3.3
netiminde Padişaha yardımcı olurdu.
Hukuk
Vezir-i Azam (Sadrazam): Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamıdır. Padişahın mührünü taşırdı.
Vezir: Sadrazamdan sonraki en yetkili kişidir. Sadrazamın verdiği görevleri yapardı.
Kazasker: Anadolu ve Rumeli'de olmak üzere iki ayrı
kazasker bulunurdu. Adalet işlerine bakardı. Ayrıca kadı
ve müderrislerin atamasını ya da görevden alma işini yapardı. Bugünkü yargı görevini yaparlardı.
Defterdar: Anadolu ve Rumeli'de iki ayrı defterdar vardı. Rumeli'deki baş defterdardı. Maliye işlerini yapardı.
Bugünkü Maliye bakanlığı görevini yürütürdü.
Nişancı: Tapu, kadastro, fethedilen yerleri gelirlerine göre deftere kaydetmek işlerini yürütürdü.
Şeyhülislam: Devlet'te iken verilen kararların İslam'a uygun olup olmadığına karar verir, bu karara fetva denirdi.
Sadrazamla eşit rütbedeydi. Şeyhülislam, divan aslî üyesi
değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri alınırdı.
Kaptan-ı Derya: Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden
sorumludur. İstanbul'dayken Divan toplantılarına katılırdı. Kaptan-ı Derya da aslî üye değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri sorulurdu.
Divan-ı Hümayun II .Mahmud dönemi'de kaldırılarak
yerine nazırlıklar (bakanlıklar) kuruldu.
3.2
İdari bölümler
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk idarî birimler olarak
sancaklara bölünmüştü. Çoğu sancak, sancak beyi tarafından yönetilmekteydi. Bir kısmı ise şehzadeler, ve
onların lalaları tarafından yönetilmekteydi. Sancaklar
da kazalardan ve nahiyelerden oluşmaktaydı. Ülkenin
genişlemesiyle, sancakların birleşimiyle oluşacak olan
beylerbeyliği kuruldu. İlk kurulan beylerbeyliği, Rumeli
Beylerbeyliği'dir. 16. yüzyıldan itibaren, beylerbeyliği
kelimesi yerine eyalet kelimesi kullanılmaya başlandı.
Eyaletler sâlyâneli (yıllıklı) ve sâlyânesiz (yıllıksız) olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Sâlyânesiz eyaletler Has,
Zeamet ve Tımar olmak üzere üç dirlik arazisine bölünmüştü. Tımar dirliğinde, ordunun uzun süre ordusunun
ana gücü olan Tımarlı Sipahiler yetiştirilmişti. Sâlyâneli
eyaletler, genellikle devletin doğrudan kontrol edemediği,
merkeze uzak eyaletlerdi. Bu eyaletler dirliğe ayrılmazdı;
vergilerini doğrudan para olarak merkeze gönderirlerdi.
Burada daimi Yeniçeri garnizonları olurdu.
Kanun-ı Esasi Osmanlı'nın ilk anayasasıdır.
Devlet, varlığı süresince birçok hukuk düzenini sentezlemiş ve Osmanlı hukukunu oluşturmuştur. Kanun, genellikle laik bir düzene sahiptir. Ancak Şer'i, dini hukukla
da uyumluydu.[231] Hukuk kuralları yerel özelliklere göre de esneklik gösteriyordu. Toprakların yönetimi ve sivil
düzen konusunda yerel idareye haklar tanınıyordu. Böylelikle imparatorluk içindeki birçok unsurun adalet anlayışına cevap veriliyordu.[232] Beşeri ve Örfi hukuk olmak
üzere iki tür hukuk vardır. Beşeri hukuk kanunlar çerçevesinde oluşan hukuk sistemidir. Örfi hukuk ise İslam
dininin esasları üzerine kuruluydu.
3.4 Ordu
19. yüzyılda eyalet yapısı değişmeye başladı. 1864 yılında eyalet sistemi tamamiyle yıkılarak, yerine vilayet sis- Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, İlhanlılar
temi getirildi. Bu sistem, cumhuriyet dönemindeki idarî ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından
belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur.
bölünüşün temelini attı.
3.4
Ordu
37
Osmanlı Devleti Ordusu'nun Başkomutanlık görevini destek sağlandı.[234] 1327 yılında Karamürsel'de ilk
Hakanlar yapmışlardır.
Osmanlı tersanesi kuruldu ve böylece deniz gücünün
[142]
Osmanlı doYaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı “ya- kurumsallaşma çalışmaları başladı.
nanmasında
hiyerarşik
sisteme
geçildi,
ilk
Derya Beyi
ya”, süvarileri ise “müsellem” şeklinde adlandırılmıştı.
[234]
(Donanma
Komutanı),
Karamürsel
Bey
oldu.
1337
Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili
yılında
Kocaeli
ele
geçirildi;
böylece
1353
yılında
olarak hizmet gördüler.
gerçekleşecek olan Rumeli'ye geçişin önü açıldı.[142]
Osmanlı Devleti'nin temeli atılırken süvari olan beylik Bundan sonra donanmanın merkezi sırasıyla İzmit,
kuvvetlerinin yerine vezir Alâaddin Paşa ile Kadı Cen- Gelibolu ve son olarak da İstanbul oldu.[142][235]
dereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden
oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle
muvazzaf ade ve süvari kuvveti kuruldu.
3.4.1
Kara kuvvetleri
Preveze Deniz Muharebesi(1538)
Osmanlı-Yunan Savaşı (1897)
Hücum(1897), Fausto Zonaro
sırasında
piyadeler,
Yaya ve müsellemlerin temelini attığı ordu teşkilatı zamanla kuvvet ve sınıflara ayrılmıştır. Osmanlı ordusu
başlıca 3 ana kuvvetten oluşmaktadır. Bunlar; Kapıkulu
Ocağı, Eyalet Askerleri ve Akıncılardır.
Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin daimi ordusunu
oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve
teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı
Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.
Eyalet Askerleri, devletin Tımar'a ayrılmış bölgelerinde
yetişmiş askerlerdi. Kapıkulu Askerleri gibi barış zamanında da askerlik yapmazlardı. Sadece savaş sırasında askerlik yaparlardı.
3.4.2
Donanma
Osmanlı imparatorluğu'nun deniz kuvvetleri olan
Donanma-yı Hümâyûn, XIV. yüzyılda kuruldu.[142][233]
Osmanlı Devleti, 1323 yılında Karamürsel'i fethederek
denize ulaştı, Karamürsel Bey komutasında ilk donanma
oluşturuldu ve Kocaeli'nde yapılan savaşlarda denizden
İstanbul'un fethinde II. Mehmed, donanmadan
yararlandı.[235] Karadeniz'de ve Akdeniz'de etkisi
artan Osmanlı donanması, Mısır seferinde Osmanlı
kuvvetlerine lojistik destek sağladı.[142][235] 1538 yılında
Preveze Deniz Muharebesi kazanıldı. Bundan sonra
Cerbe Deniz Muharebesi de kazanıldı, Malta kuşatıldı
ancak bir şey elde edilemedi. Osmanlı donanmasını
büyütmek için birçok tersane kuruldu, ihtiyaç duyulan malzemeler Kocaeli'den, Biga'dan, Samsun'dan,
Kastamonu'dan ve Aydın'dan getiriliyordu.[233][236]
Kaptan-ı Deryalara gelenek olarak Cezayir beylerbeyliği verilirdi.[233] Tersane-i Amire'nin bulunduğu
Kasımpaşa'nın inzibat sorumlusu donanma idi. Gelibolu, Akdeniz adaları ve İzmir'in bazı yerleri Osmanlı
kaptanlarına dirlik olarak verilirdi.[237]
16. yüzyılda Hint Okyanusu'nda Portekiz Krallığı'na karşı Hadım Süleyman Paşa ve Piri Reis komutasında seferler düzenlendiyse de, Portekiz donanması üstün geldi ve Piri Reis idam edildi.[238] İnebahtı Savaşı'ndan
sonra ağır kayıplar veren Osmanlı donanması, kayıplarını telafi etmeyi başardı.[239] Osmanlı İmparatorluğu, duraklama döneminden itibaren deniz ticaretinde
Avrupalı devletlerden geri kaldı.[235] XVIII. Yüzyılda
Mezomorto Hüseyin Paşa'nın girişimleri ile donanmada
reform yapıldı.[142][233][A] Fakat denizlerde ciddi bir üstünlük sağlanamadı. 1773 yılında Cezayirli Gazi Hasan
Paşa'nın Kaptan-ı derya olmasıyla Bahriye Mektebi açıldı, burada modern eğitim verilmeye başlandı ve 1776
yılında Tersane-i Amire'nin yakınlarında ikinci Bahriye Mektebi olarak Hendesehane-i Bahri açıldı.[240] 19.
Yüzyıl'da Osmanlı İmparatorluğu, Fransa'nın Mısır Seferi'nde İngiliz donanmasından yardım aldı. Bundan sonra
III. Selim'in reformlarını devam ettiren II. Mahmut devrinde donanma, 1827 yılında Navarin'de imha edildi.[241]
38
4
II. Mahmut döneminde ABD'li mühendislerin yardımlarıyla reformlar devam etti, Osmanlı tersanelerine modern deniz sanayi girdi ve dönemin en büyük savaş gemisi unvanını elinde tutan Mahmudiye de o dönemde denize
indirildi. II. Mahmut'un ölümünden sonra bu mühendisler İstanbul'u terk etmek zorunda bırakıldı[241] , tahta çıkan Abdülmecit döneminde, 1840 yılında Bahriye meclisi kuruldu ve modern donanma çalışmaları devam etti. İlk
denizcilik şirketi Şirket-i Hayriye de bu dönemde kurulmuştu. Abdülaziz döneminde ise, 1867 yılında Bahriye
Nazırlığı kuruldu. Abdülaziz döneminde devam eden reformlar ile yabancı ülkelerden çok sayıda modern savaş
gemisi satın alındı. 1878'den itibaren II. Abdülhamit'in
güvensizliği sonucu donanma, Haliç'te terkedildi ve denize açılmadı.[235][241] 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda
Osmanlı donanması kendini gösteremedi, 1909 yılında
Donanma Cemiyeti'nin çabaları ile modern donanma çalışmaları halkın bağışlarıyla devam etti.[142][235] Bu cemiyetin çabaları ile çok sayıda modern savaş gemisi satın
alındı, Alman subaylardan oluşan bir heyet ile reform çalışmaları canlandı. Trablusgarp Savaşı'nda ve Balkan Savaşları'nda Osmanlı donanması etkinlik gösterdi, fakat I.
Dünya Savaşı'nda Ege Denizi'nde sınırlı faaliyet göstermek zorunda kaldı, Çanakkale Deniz Savaşları'nda başarılı oldu.[142][242] Donanma, I. Dünya Savaşı'nın ardından,
Marmara Denizi'nde İtilaf kuvvetlerinin kontrolü altına
girdi.[142]
3.4.3
TOPLUM YAPISI
ve Mars tipi uçaklarla Osmanlı tayyare bölükleri kendini mümkün olduğunca göstermiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda, müttefik olunan Almanya'dan gizlice getirilen
uçaklar ve düşmandan ele geçirilen uçaklar kullanıldı. Savaşın pek çok döneminde hava harekatı yetersizliklerden
ötürü kısıtlandı, ancak yine de kayda değer uçuşlar yapıldı.
4 Toplum yapısı
Hava kuvvetleri
Surname-ı Vehbi'den çeşitli meslek erbabları, 1720, Topkapı Sarayı Müzesi
I. Dünya Savaşında Osmanlı uçağı imalatı
Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından 1909'da
ilk adım atılan Osmanlı askerî havacılığı, resmi olarak
1 Haziran 1911 tarihinde Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir. Havacılık Komisyonu'nun temellerini Fransa’dan satın alınan biri 25, biri de
50 beygirlik iki uçak oluşturmuştur.1912 yılında ise başlayan Balkan Savaşlarında, Deperdussin, Bleriot, Harlan
Toplum asker ve reaya olmak üzere iki farklı tabakadan
oluşmaktaydı. Asker dışındaki halk, “reaya”, devlete vergi ödemekteydi.Osmanlı siyasal uygulamasında asker ve
reaya kesin kurallarla ayrılmıştı.[243] Toplumsal köken,
yetişme koşulları ve resmi görev bakımından askeri sınıf: kılıç ve kalem ehli olarak ikiye ayrılmaktaydı.[244]
Halk ise müslüman ve müslüman olmayan "millet“lerden
oluşuyordu.[245] Gayri müslimler ayrıca "cizye" vergisi
ödemek dışında toplumdan bir ayrıma tabi değildi. Müslüman toplumun yaşantısı şeriat ile şekillenirken farklı
milletlerin din ve örflerine göre mahalli yaşam tarzları-
4.3
Balkan Toplulukları
39
nı koruma imkanı vardı.[246] Toplumu yönetenler ve yö- 1915 , Van İsyanı sırasında bölgede yaklaşık 6000 Müsnetilenler olarak, art zamanlı şekilde, iki sınıfa ayırmak lümanın Ermeniler tarafından katledildiği kaynaklarda
mümkündür. Sınıflar arası geçiş yasak değildir, ancak sı- belirtilmektedir.[247][248]
nırlı tutulmuştur.
4.1
Araplar
4.3 Balkan Toplulukları
4.4 Kürtler
Osmanlı'da Araplara ise 'kutsal soy' anlamına gelen Nim
Seyyid dendiği bazı tarihçiler tarafından rivayet edilir. 4.5
Yavuz Sultan Selim döneminde halifeliğin ele geçmesinden sonra Araplara büyük bir ilgiyle yakınlık duyulmuş4.6
tur. İslam peygamberi'nin Arap olması nedeniyle Arap
kavmine ''Kavm-i Necip'', Araplara ise 'Nesl-i Necip'' denilmiştir. Bu söylenişer Türkçe karşılığı Asil kavim olrak 5
adlandırılmıştır. Bazı Osmanlı Paşaları'nın Arap olması
ve bazı Osmanlı padişahlarının ise Araplara olan sevgi
ve güveni sonsuzdu ama I. Dünya Savaşında, Arap halkın
Suriye, Irak, Ürdün, Yemen'de İngilizlerle beraber Osmanlı Devleti'ne savaş açması hem Araplara olan güveni
yitirmiş ve ''Ümmetçilik'' politikası Araplarca yok edilmiştir.
4.2
Kafkasya Türk Toplulukları
Rumlar
Ekonomi
Ermeniler
Ermeniler Tarafından Katledilen Şehit Türkler Anıt ve Müzesi
Osmanlı'da Ermeniler, Sadık-ı millet yani güvenilir millet olarak adlandırılıyordu. Osmanlı'da azınlık bir millet görevindeydi. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlıcılık anlayışıyla Ermenilere Patrik kurabilmelerine
izin vermiştir. Fakat I. Dünya Savaşı ve Milliyetçilik akımından dolayı Rusların da desteğini alarak bir grup çete kurulmuş. Bu çeteler Anadolu'da yaşayan Türkleri bir
gecede öldürtmüş, Erzurum'da Ahır içine Türkleri koyarak 49 Türkü yakarak öldürtmesi, Iğdır, Kars, Van, Muş,
Bitlis, Ağrı'da Türk köylerine baskın yaparak buradaki
Türklere de çeşitli muamelelerle öldürtmüştür. Osmanlı kaynaklarına göre 1910-1922 yılları arasında 523,000
Türkün Ermeniler tarafından bilerek ve kastedilerek öldürüldüğünü belirtmektedir. Hüdavendigar Onur'a göre,
1914-1918 yılları arasındaki olaylarda, Ermeni çetecileriyle sayısı 2.5 ile 3 milyon arasında değişen Müslüman, Türk ve Kürt nüfus hayatını kaybetmiştir. Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan Rusya'nın Paris büyükelçiliğine gönderilen 14 Mayıs 1915 tarihli yazıda 14 Mayıs
20 kuruş banknot (1852)
Son padişaha kadar bütün Osmanlı paralarının üzerinde
Kostantiniye ibaresi kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nda
Yunanların bunu ilk Doğu Roma İmparatoru I. Konstantin yerine Yunan Kralı I. Konstantin'i kastederek kullanmaları üzerine kullanılmasından vazgeçilmiştir.
Osmanlıda merkezi otoritenin her yerde etkin olmasını sağlayan, devlet hazinesinden para harcanmadan asker yetiştirilen ve toprağın işlenmesini de sağlarken en uç
beylere kadar güvenliği taşıyabilen bir sistem vardi. Buna Tımar sistemi deniyordu. Reayaya verilen toprakları
40
7 DEMOGRAFİ
3 yıl bekletmeksizin işlemesi ve kazancından bir kısmıyla da tımarlı sipahileri yetiştirmesi gerekiyordu. Böylece
devlet hazinesi de azalmıyor, üstüne üstlük her an savaşa hazır asker yetişmiş oluyordu. Osmanlıda ki bir başka
yapı da taşraydı. Başkent dışındaki her yer taşra olarak
isimlendiriliyordu.
5.1
Osmanlı'da Banka
Osmanlı'da ilk para gümüş olarak Orhan Gazi tarafından bastırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde ise
ilk altın para bastırılmıştır. Osmanlı'da banka 19 yüzyıldan sonra veya Tanzimat Fermanından sonra ise Osmanlı'da banka sayıları artmıştır.[249] İstanbul Bankası
1847’de Osmanlı döneminde kurulan ilk banka olarak faaliyet vermiştir. Osmanlı'nın çiftçiler için kurduğu banka
Ziraat Bankasıdır. Ziraat Bankası 19. yüzyıl'ın ilk yarısında kurulmuştur. Osmanlı'da ilk kağıt para uygulaması
''Kaime'' 1840 yılında bastırılmıştır.[250] Daha sonra Tanzimat dönemininin padişahları Abdülaziz ve II. Abdülhamid Han döneminde bankacılık faaliyetleri hızlanmıştır.
II. Meşrutiyetin etkisi ile özellikle 1908 yılından sonra
millî bankacılık akımı git gide önemli bir konuma gelmiş
ve hız kazanmıştır. I. Dünya Savaşı’nın etkisi ulusal bankacılığın gelişimini de hızlandırmıştır. 1911-1923 yılları
arasında millî sermaye ile kurulan banka sayısı 21 tane
olmuştur.[251]
6
I. Süleyman, elçi kabul ederken, Süleymanname- Matrakçı Nasuh
Diplomasi ve Uluslararası İlişki7 Demografi
ler
Osmanlı'nın uluslararası ilişkileri kuruluşundan itibaren
yoğun bir çaba gerektirmiştir. Türk egemenlik sahasının
bir uç beyliği olarak yabancı unsurlarla sürekli irtibat halindedir. Klasik dönemde üç kıtaya yayılmış bir devlet
olarak dış ilişkilerinde gelişme gösterme mecburiyeti görülmüştür. Beylik dönemlerinde diplomasi kurumsal bir
hal almamıştır. Uzmanlaşmış birimler yoktur. Diplomatik görevleri nişancı yürütmektedir. 1453'te İstanbul'un
fethi ile bütün Akdeniz havzası ile düzenli diplomatik ilişkilerin başladığı söylenebilir. J.C. Hurewitz, İstanbul’un
fethedildiği ve akabinde ikamet elçilerinin kabul edildiği 1453’den, imparatorluğun yıkıldığı 1923’e kadar süren dönemdeki diplomasiyi dört dönemde inceler. Bunlar: 1.1453’den 1699’a, Karlofça Antlaşması’nın imzalanmasına kadar süren dönem. 2. 1699’dan 1793’e, ilk
ikamet elçiliğinin açıldığı ve böylece sürekli diplomasiye geçilmesine kadar süren dönem. 3. 1793’den 1821’e,
ikamet elçiliklerinin çalışmalarına ara vermesine kadar
süren dönem.4.İkamet elçiliklerinin yeniden açıldığı 19.
yüzyıl ortalarından, 1923'te cumhuriyetin ilanına kadar
süren dönemdir.[252]
Osmanlı Devleti'nin beş yüz yıllık varlığının çoğunda toplam vatandaş sayısı kesin verilere dayanmamıştır. 1881'deki sayıma kadar nüfus bilgileri vergi mükelleflerinin genel nüfusa oranlanmasıyla belirlenmekteydi. Vergiden hariç bir yöntem de hanelerin sayılması idi. Her evde 5 hane halkının bulunmasına dayalı bir
varsayım yapılabilmekteydi. Varsayımlara dayalı nüfus
tahminlerine göre: 1520'de Osmanlı İmparatorluğu'nda
11.692.480 kişi yaşamaktaydı. 1683'te 30.000.000,
1856'da 35.350.000 nüfus olduğu düşünülmektedir.[253]
İlk resmi sayım 1881–1893 arasında 10 yıl süren bir çalışmayla yapılmıştır. İlk defa bu sayım: vergi, askerlik ya
da herhangi bir amaçla değil; demografik bilgi elde etmek
için yapılmıştır. Nüfus: Müslüman, Yunan(Makedonlar,
Anadolu Rumları, Pontus Rumları, Kafkas Rumları dahil), Ermeniler, Bulgarlar, Katolikler, Yahudiler,
Protestanlar, Latinler, Asurlular, Çingeneler gibi etnik,
dini ve cinsel kategorilerde belirlenmiştir.Bu sayımda
17,388,604 olan nüfus, 1919 sayımında 14,629,000 kişi olarak belirlenmiştir.[254][255]
7.2
7.1
Din
Dil
41
7.2.1 İslam
1896'da Selanik'te farklı alfabeleri içeren bir takvim
Devletin resmi dili Türkçedir. Uluslarası yazışmalar
Türkçedir. Yerel yönetimlerde ise Türkçe ve bölgenin
yerel dili resmi işlerde yürürlükte olan dildir. Bu diller Arapça, Arnavutça, Berberice, Boşnakça, Bulgarca,
Ermenice, Farsça, Gürcüce , Hemşince , Hırvatça,
Kürtçe, Lazca , Macarca, Rumca/Yunanca, Rusça, Sırpça
ve birçok yerel dildir. Merkezi ilgilendiren konularda
Türkçe, yereli ilgilendiren konularda yerel dil kullanılmştır.Bilim dili olarak Türkçe ve Arapça kullanılmıştır.Edebiyat dili olarak Türkçe ve Farsça kullanılmıştır.
7.2
Din
Şeyh-ül İslam İslam dini için en yüksek memurdur.
Hilafet veya Halifelik, İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir. Halife ise
Hilafet makamındaki kişiye denir. İslam peygamberi
Muhammed'in ölümünden sonra makam bir süre daha bir
yönetim biçimi olarak varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok İslami bir toplumu veya İslam Devleti'ni vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur.
Halifelik daha çok Müslümanların Sünnî kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. Şiî kanadı büyük ölçüde Sünnî hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife'yi kabul etmemişlerdir. Halifeliği Şiîlikteki ya da Alevilikteki
İmametten farklı kabul etmek gerekir. İmamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir
özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa ümmetin biatı ile devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir. Bu
anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevîdir.
Osmanlı Devleti'nde İslamiyet baskın din olmakla birlikte, İslam inancında "semavi dinler" olarak kabul edilen
Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları da bulunmaktaydı. Hıristiyanlığın Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlen- Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ileri gelenlerin
miş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini seçimiyle başa geldiği halde, Emevi ailesine geçmesinin
kurallarına göre yargılanırdı.
ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi Hanedanı'ndan
Buna karşılık millet sistemine dahil olmayan dinlerin, gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet
devlet içinde meşru bir varlığı bulunmuyordu.
başkanı görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gü-
42
8
ULAŞIM VE HABERLEŞME
cün yerel hükümdarların eline geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir. Abbasiler döneminde Bağdat'ta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdat'ı yağmalamaları sonucunda Mısır'a Memluk himayesine kaçmış, 16.
yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son
vermesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanı'na geçen halifelik, 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla fiilen hilafetin olmamasına rağmen resmen halifeliğin varisi Türkiye olmuştur. 3 Mart 1924 tarihinde laiklik ilkesi gereğince halifelik Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmen kaldırılmıştır.
7.2.2
Musevilik ve Hristiyanlık
İslam inancında "semavi dinler" olarak kabul edilen
Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları, millet
sistemi sayesinde o dönemde batı ülkelerinde azınlık dinlerine gösterilen hoşgörünün üzerinde bir rahatlık için- 20. yüzyılda büyük masraflarla yapılan Hicaz Demiryolu
de yaşamayı sürdürdüler. Hristiyanlığın Ortodoks ve
Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekildeğişmeler tarımda, ulaşımda başlayan yavaş çağdaşlaşde örgütlenmiş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler,
ma ile paralel gitti. Gelişmiş taşıma araçları(araba gibi)
kendi dini kurallarına göre yargılanırdı.
kullanılmadığından inşaatta da hafif ve niteliksiz gereçler kullanılmıştır. 16. yüzyılda İstanbul'a gelen Alman
seyyah Schweigger: “Evleri ağaç ve kerpiçtendir. Bu7.2.3 Misyonerlik faaliyetleri
na rağmen bizdeki binalar kadar pahalıya mal oluyor.”
demiştir.[256] Osmanlı coğrafyasının genişliği ve bakım
için gerekli emtianın sağlanamaması atlı ulaşımdansa, de1820 yılında başlayan ve Kurtuluş Savaşı'na sonuna kadar venin tercih edilmesine neden olmuştur. 19. yüzyıla dek
süren zaman içerisinde Osmanlı Devleti'nde misyonerlik de ulaşım ve haberleşme organik güce dayanmıştır. Hafaaliyetleri çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Misyoner- berleşme ve posta örgütleri, daha sonra telgraf döşenen
lik faaliyetlerini bu denli başarılı olmasında şüphesiz Os- yerler hariç at, deve; dağlık yerlerde de yaya ulaklar kulmanlı Devleti'nin Islahat Fermanı ile verdiği ayrıcalık- lanıyordu. Menzil teşkilatı da denen bu örgüt ulak ya da
lar, kapitülasyon anlaşmaları ile verilen ayrıcalıklar ve tatar adı verilen memurlara sahipti. Tatarlardan oluşan bir
[257]
Osmanlı Devleti'nin bölgelerine ilgi göstermemesi etkili haberleşme örgütü bu dönemin en etkin kurumudur
olmuştur. Başlangıçta kendilerine Anadolu'da hedef bu- Tatarlarının görevi, devletle ordu arasındaki haberleşlamayan misyonerler daha sonra Ermenilere odaklanıp meyi sağlamaktır. Bu teşkilat II. Mahmud döneminde
çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Açtıkları okullardan (1808-1839) kaldırılarak yerine menzil teşkilatı kurulmezun olanların başarılı olmaları bu okulların etkilerini muştur. I.Abdülhamit döneminde ise tatarlar bir disipliartırmıştır. Hatta zamanla Müslüman Türkler dahi çocuk- ne bağlanarak Tatarân ocağı oluşturulmuştur. Posta tatarlarıyla haberleşme 1840 yılına kadar sürmüş ve silarını bu okullara göndermişlerdir.
vil postacılığa kadar Osmanlı'da haberleşmenin ana ögeMisyonerlerin genel hedef kitleleri, İslamiyet'in yaygın si olmuştur.[258] İlk Posta Teşkilatı 23 Ekim 1840 taolduğu bölgeler olmuştur. Bu çalışma Osmanlı Devleti ile rihinde Abdülmecid tarafından Nezaret isminde kurulsınırlı kalmayıp Afrika Kıtası, Arap Yarımadası, İran ve muştur. 1840-1842 yılları arasında ilk Posta Nazırlığını
Orta Asya halklarına yönelik bir çalışmadır.
Ahmet Şükrü Bey yürütmüştür. Posta Nezareti kurulduktan önemli merkezlerde postaneler açılmıştır. İlk postane
İstanbul’da Yeni Cami avlusunda Postahane-i Amire adı
8 Ulaşım ve haberleşme
ile açılmıştır. 16 Kasım 1840 tarihinde de I.Posta Kanunu
ilan edilmiştir.[259]
Ulaşım ve haberleşmede devrim niteliğindeki iki gelişme: Telgraf ve demiryolu merkezi idareyi de güçlendirUlaşım aracı sanayi emperyalizmine kadar deve ve miştir. Özellikle telgraf Avrupa devletlerine paralel bir
yelkenli gemidir. Ulaşım teknolojisinin ilkelliği nedeniy- gelişme göstermiş, telgraf ve posta personeli iyi yetişle büyük şehirler 19. yüzyıl ortalarına kadar zaruri mad- tirilmiştir. Haberleşme imkanları Osmanlı İmparatorludelerin temininde devamlı sıkıntı çektiler. Bu konuda ğu'nun ve sonra da Cumhuriyetin ülke üzerindeki sürat-
43
li kontrolünü, sağlayan müesseselerin başında gelir.[260]
Demiryolu, idarenin umut bağladığı, fakat mali kriz yaratan ve dış borçlanmayı arttıran bir araç oldu. Muhtelif
ulusların şirketleri tarafından döşendiklerinden, demiryolu hatları Anadolu kıtasında birbirlerini tamamlayan bir
ağ meydana getiremediler ve daha döşendiklerinden itibaren gerileyen bir teknoloji ile kurulan bu demiryolu
ağı asrımıza bir problem olarak devredildi. Demiryolları, özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinde bir yandan zirai
hasılayı arttıran, Anadolu kıtasına muhacirlerin iskanını
kolaylaştıran ve asayişin kurulmasına yardımcı olan bir
araçtır.[261]
9
Eğitim
20. yüzyıl başında Mekteb-i Mülkiye öğrencileri, arkada: Padişahım çok yaşa yazısı
İslam eğitim sisteminin temel kurumu olan medrese Osmanlılar döneminde de eğitimin temel kurumu olmuş,
Osmanlı'ya uygun biçimsel gelişmeler göstermiştir. Medrese sıbyan mektebinden sonra orta, lise, yüksek okul
ve üniversite eğitimi veren, İslami kimliği sebebiyle sadece müslümanların devam ettiği bir eğitim kurumu
özelliğindedir.[262] II. Mahmud dönemine kadar İslami
teşkilatlanma söz konusudur. Bu dönemde batı tarzı kurumlar oluşturulmadan önce, memur yetiştirmek amacıyla: Acemi Oğlanlar Ocağı ve Enderûn Mektebi; sivil
halkın eğitimi amacıyla sıbyan mektepleri ve medreseler
kurulmuş idi. İlk medrese 1331'de kurulan İznik Orhaniyesi'dir. II. Mehmed tarafından kurulan Sahn-ı Seman Medresesi felsefe, fen, kelam, fıkıh gibi çok çeşitli ve gelişmeye müsait ilimleri öğretmiştir. Daha sonra
din adamları felsefeyi günah sayarak eğitim programlarından çıkarmıştır. Dini kaygılarla müdahaleler sonucunda eğitim sistemi zarar görmüştür.[263] 2. Mehmet'in yaptırdığı Ayasofya Medresesi ve I. Süleyman döneminde
kurulan Süleymaniye Medresesi Osmanlı eğitim sisteminin 2. Mahmut'a dek en önemli kurumları olmuştur. Buralarda doğa bilimleri yerine İslam hukuku ve tefsir gibi İslami ilimlere odaklanılmıştır.[264] 2. Mahmut Tıbbiye ve Harbiye'yi kurarak askeri eğitimi yenilemiştir.
Rüşdiyeler kurmuş ve medreseye alternatif eğitim oluşturmuştur. Tanzimat Dönemi ise eğitimin halka yayılmaya çalışıldığı, bakanlık ve kararnameler ile düzenlenmeye
çalışıldığı bir dönem olmuştur.[265] Daha sonra Darülmaarif kurularak rüşdiye sonrası eğitim verilmiş ve sonradan kurulacak Darülfünun'a öğrenci yetiştirilmiştir.[266]
Batılı anlamda eğitim vermek için kurulan Darülfünun üç
kez kapatılmış, birçok kez isim ve yer değiştirmiş, ilgi ve
imkan eksikliği nedeniyle amacını yerine getirememiştir. Bu kurum 1933'te İstanbul Üniversitesi'ne dönüştürülmüştür.
10 Kültür
Yeni Cami ve Eminönü pazarı, İstanbul, 1895'ler.
Osmanlı Türkleri, kuruluş öncesi yüzyıllardan beri birlikte getirdikleri Arap ve Pers İslam kültürlerinin geleneklerinden ve dillerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Anadolu'ya yerleştikten sonra başta Yunan, Ermeni ve
Yahudi olmak üzere yerli halkların kültürleriyle bir ölçüde kaynaştılar. Böylece eklektik tarzda bir Osmanlı kültürü ortaya çıktı. Özellikle İmparatorluk haline geldikten
sonra diğer kültürlerle değişim süreklilik kazandı.
10.1 Edebiyat
Selçuklu Devleti'nin son yıllarında, bu devletin yıkılmasından sonra ve Osmanlı Devleti'nin başlangıç döneminde Anadolu beyliklerinin merkezinde Arapça ve
Farsça'dan geniş bir çeviri hareketi gerçekleşti. Bu merkezlerde ilk yapıtlarını veren yazarlardan daha sonra Osmanlı sarayınca korunan oldu.[267] Garibnâme (1330)
mesnevisinin sahibi olan ve Yunus Emre yolunda ilahileri bulunan Kırşehirli Aşık Paşa, İlhanlılar'ın Anadolu valisi Timurtaş'ın vezirlerindendi. Süheyl-ü nevbahar
(1350) mesnevisinin sahibi Hoca Mesut, Kelile ve Dimne çevirisini Aydınoğulları beyliğinde kaleme almıştı.
44
10
KÜLTÜR
ha 'sı, Tursun Fakih'in Kıssa-i mukaffa, Gazavat-i emir
ül-müminin Ali 'si, Beypazarlı Maazoğlu Hasan'ın Feth-i
kale-i Selasil, Cenadil kalesi cengi gibi yapıtları halk kitapları arasındadır.
10.1.1 Halk Edebiyatı
Halk edebiyatı üreticisi bilinmeyen anonim ve telif eserlerden oluşan aşık edebiyatı olarak ikiye ayrılır. Anonim
ürünlerde nazım şeklinde mani, türkü, ağıt ve ninni bulunurken, düz yazı şeklinde halk hikayesi, fıkra, deyim,
atasözü, destan bulunur. Aşık edebiyatı 16. yüzyıldan itibaren olgunlaşmış, 7,8 ve 11'li hece ölçüsü ile koşma,
güzelleme, koçaklama, ağıt, semai, varsağı ve destan gibi ürünler verilmiştir. Saz ile şiir söyleyen ve usta-çırak
ilişkisi ile yetişen aşık halk edebiyatı günümüzde de süren bir gelenek oluşturmuştur. Köroğlu, Karacaoğlan,
Aşık Ömer, Kayıkçı Kul Mustafa, Erzurumlu Emrah,
Seyrani, Dadaloğlu bazı önemli aşıklardır. Halk edebiyatı içerisinde değerlendirilen tasavvuf edebiyatında
ise Hacı Bayram, Pir Sultan Abdal, Erzurumlu İbrahim
Hakkı gibi mutasavvıflar ilahi, nefes, deme gibi ürünler
vermiştir.[269]
Fuzuli'nin (1483-1556) Divan'ı
Hüsrev ü Şirin (1367) mesnevisinin yazarı Fahri, Aydınoğulları beyliğinde yetişmişti. Hurşidname (1387) mesnevisinin sahibi Şeyhoğlu Mustafa, İskendername (1390),
Cemşid ü Hurşid (1403) mesnevilerinin sahibi Ahmedi,
Divan 'ı ve Çengname (1402-1411) mesnevileriyle tanınan Ahmet Dai, Hüsrev ü Şirin (1421-1429) mesnevisinin sahibi Şeyhi, Germiyanoğulları beyliğinde yetişmişti. Bu dönemde özellikle İran şairlerinin kaside ve
gazellerinde işlenen içki, aşk, tasavvuf, eğlence konuları, onların kullandıkları imgeler, başvurdukları benzetmeler Türkçeye aktarıldı. Gene bu örneklere dayanan
aşk, serüven, tasavvuf konularıyla ilgili mesneviler yazılıyordu. Ancak uzun ünlüsü olmayan Türkçenin aruz
veznine uydurulması güçlükler yaratıyordu. Böyle olduğu halde başlangıçta Türkçe sözcüklere, deyimlere hatta atasözlerine şiirde geniş yer veriliyordu. Halk diliyle kahramanlık işleyen yapıtlar, dinsel edebiyat ürünleri de vardı. Tokat kalesi dizdarı Arif Ali, I. Murat
için Danişmentname 'yi (1311, gününüze ulaşan yazması
1577) kaleme almıştı. Aynı nitelikli dinsel-destansı yapıtlardan Battalname ve Saltukname metinleri sonraki yüzyılın ürünleri arasındadır.[268] Ahmedi'nin kardeşi Hamzavi'nin gene aynı nitelikli Hamzaviname'si din ve kahramanlık konularını birlikte işleyen, halk diliyle yazılmış
yapıtlardandır. Sadrettin'in Destan-ı geyik, Destan-ı ejder-
Divan EdebiyatıYüksek zümre edebiyatı, saray edebiyatı, klasik edebiyat olarak da anılan divan edebiyatı, İslamiyet sonrası Türk edebiyatının saray odaklı çevresidir. Osmanlı Devleti'nde 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar ürün verilmeye devam edilmiştir. Arap ve Fars başta olmak üzere çevredeki kültürlerden ve mazmunlarından çokça etkilenmiştir. Fiiller Türkçe olmasına rağmen,
isimlerde ve tamlamalarda Arapça- Farsça sözcükler tercih edilmiştir. Tamlamalarla yüklü, süslü, ağır bir dili vardır. Ancak Osmanlı'dan önce klasik edebiyatın Farsça ve
Arapça olması nedeniyle Türkçenin inkişaf ettiği bir dönem olarak da düşünülebilir. Divan edebiyatının konuları
soyuttur. Aşk, din, tasavvuf gibi başlıca konularda içerikten çok biçime önem verilmiştir. Toplumsal sorunlara değil, sanatlı söyleyişe dikkat edilmiştir. Divan edebiyatı şiir ağırlıklıdır; ancak nesir ürünleri de verilmiştir.
Başlıca nazım biçimleri gazel, kaside, mesnevi, müstezat
sayılabilir.[270]
10.2 Mimari
Erken dönem mimarisinde, yapılar ağırlıklı olarak İznik,
Bursa ve Edirne şehirlerinde yer aldı. Yapılar daha çok
Bizans mimarisi ve Selçuklu mimarisi etkilerini taşısa da,
bu dönemde bir sonraki döneme dayanak oluşturacak fikirlerin ilk uygulamaları gerçekleşti. Bu uygulamalardan
birisi, yapılarda kubbe kullanılması pratiğidir. Yıldırım
Beyazid tafaından Anadolu Hisarı, Fatih Sultan Mehmet
tarafından ise Rumeli haisarı yaptırılmıştır.
10.2
Mimari
45
Anadolu Hisarı, 2012.
İstanbul'un Fethi'den itibaren, mimari eserler İstanbul'da
yoğunlaşmaya başladı. Bu dönemde daha çok yüksek ve
görkemli yapılar inşa edildi. Bu yapılar daha çok dinî yapılar ve kamu binalarıydı.
Lâle Devri'yle beraber, batılılaşmanın etkisiyle batılı
tarzda binalar yapılmaya başlandı. Bu dönemde Boğaz kıyısına köşk yapma modası ortaya çıktı. En önemli eserlerinden olanlar ise Topkapı Sarayı, Yeşil Camii, Yeşil Türbe, Sultanahmet Camii bunlar sadece birkaçıdır. Yavuz
Bursa Üslubuna göre 1438'de yapılan Alaca Camii, Makedonya,
Sultan Selim gittiği seferlerde ne zaman o na bir kişi yar2014.
dım etse o da oralarda çeşme veya kervansaray yaptırırdı.
Tanzimat fermanından sonra Haliç’e köprü kuruldu, atlı tramvay, Şirket-i Hayriye açılmıştır .Külliyelerden bağımsız ilk hastane hizmet vermeye başladı. Bu dönemin
en önemli camileri Nuruosmaniye Camii, Dolmabahçe
Camii, Aksaray Valide Camii ve Nusretiye Camiidir.
10.2.1
Bursa Üslûbu veya Erken Devir (1335-1501)
İznik ve Bursa gibi şehirlerde yapılan binalardan, İstanbul'da Beyazıt Camii'nin inşasına kadar olan zamanı içine
alan osmanlı mimari dönemini ele alan devirdir. Bu üslûptaki binalar, Türkistan ve Selçuk binalarını andıran ve
Selçuklular'da devam eden mimari sanatlarıdır. Türbeler,
daha önce Türk kültüründe kare veya çok köşeli plan yaygın olarak kullanılmış, konik külahın yerini kubbe alarak
kültürde değişiklik yaratmıştır.
10.2.2
Klasik Üslûp veya Yüksek Devir (1501-1703)
Üç Şerefeli veya Beyazıt Camisi'nin inşasından, Sultan
III. Ahmet zamanına kadar olan döneme denir. Camiler ve medreselerde kubbeler kasnak üzerine oturtulmuş,
mukarnaslı ve baklava dilimli sütunlar kullanılmıştır. Minareler daha uyumlu bir şekil almış ve cümle kapıları Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklulardaki gibi, iki tarafı
oyuk hücreli büyük taçkapılarla süslenmiştir. Türbe mimarisinde, bu dönemde de, kare veya çok köşeli, kubbeli planlar yaygındır. Özellikle büyük selatin külliyelerinin medreseleri, bu döenemde daha yaygındır. Dönemin
medrese mimarisi Mimar Sinandır.
Klasik üslup ile yapılan Kurtkulağı Kervansarayı'ndan bir görünüm, Adana, 1659.
10.2.3 Lâle Üslûbu, Barok Üslûbu ve Ampir Üslûp
(1501-1921)
Lale devrinde, devrin çiçek merakı, mimariye de etki etmiş, mimari şekiller ve hatlarda çiçekli desenler kullanılmıştır. Ayrıca bu dönemde çeşme yapıtları değişmiş ve
yaptırılan çeşmeler tarihi eser halini almıştır buna örnek
46
10
Sultan III.Ahmet Çeşmesi'dir. Barok Üslubunda ise, Lâle
motifleri terk edilerek sanata Barok bir üslûp hakim oldu. Fakat bu üslûp Batıya tarz barok'dan farklıydı. Türk
mimarları bu üslûbu kendi düşüncelerine göre yorumlamışlardı. Ampir üslubuna geldiğimizde ise Ampir üslubu
batı da kullanılar ampir'den çok farklıydı. Osmnalı ampiri sadece gerekli yerlerde kullanmıştır. Buna örneğin,
Ortaköy Camii, Dolmabahçe Sarayı, Barok ve Ampir karışımı bir mimari eserle yapılmıştır.
10.3
KÜLTÜR
sanatında bu kişiler altı çeşit yazı kullanmışlardır. Bununla beraber özellikle iç süslemede kullanılan çini fayanslar,
farklı desenler ve renklerle bir sanata dönüşmüştür. Saray'da arşivleme görevi gören minyatürler, Selçuklu'nun
Fars tarzından geçmiş ve geliştirilmiştir.
Ayrıca Osmanlılarda Katmacılık denilen bir görsel sanat
türü vardı. Bu sanat türü tahta, taş veya madenin bazı kısımlarını oyarak, gümüş, sedef, altın gibi başka tür maddeden yuvalar şeklindeki oyuklara parçalar gömmek suretiyle yapılan Osmanlı süslemelesine denir.
Görsel sanatlar
10.4 Sahne sanatları
Osmanlı minyatür ressamları
Naum Tiyatrosu 1870'te yanana dek, sahne sanatlarının önemli
bir mekanıydı
Osmanlı hat sanatı
İnsan ve hayvan figürlerinden ziyade doğa ve geometrik desenlerin tasvirine önem veren İslam kültürü, Türk
İslam hat sanatı'nın gelişmesinde etkin olmuştur. Osmanlılarda Hüsn-ü Hat denilen sanatta Arapça harfler kullanılarak cami, tekke, medrese ve yurtlarda İslam dinin kutsal kitabı olan Kuran'a daha yakınlaşmayı hedef göstermiştir. En ünlü Osmanlı hattatları Amasyalı Şeyh Hamdullah, Afyonkarahisarlı Ahmet, Hafız Osman, Kazasker
Mustafa İzzet Efendi ve Mustafa Rakım Efendi’dir. Hat
Sahne sanatları tiyatro, sinema, gölge oyunu gibi sahnede icra edilen sanat türlerini kapsar. 18. yüzyıla kadar Kukla, Meddahlık, Karagöz ve Hacivat ve Ortaoyunu
gibi geleneksel Türk tiyatrosu olarak adlandırılan sahne sanatları egemendir. 18. yüzyılda başlayan batılılaşma çabaları ile çağdaş anlamdaki tiyatro, opera ve daha sonra sinema sergilenmeye başlanmıştır. Batılı sahne
sanatları Yirmisekiz Mehmet Çelebi gibi aydınların batıdaki sahne sanatlarını tasviri ile edebiyata giriş yapar.
Batılı sanatlar ilk dönemlerinde padişah himayesindedir.
Abdülmecit Beyoğlu'nda Avrupalıların oynadığı operaların Türk gençlerine de öğretilmesi için Giuseppe Donizetti'yi görevlendirir.[271] Padişahlar arasında opera ve
sinemayla yakından ilgilenen II. Abdülhamit, Yıldız Sarayı'nda İtalyan kumpanyalar ağırlar, sarayda sinema etkinlikleri düzenletir.[272] Tanzimat Dönemi 19. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren batılı değerlerle etkileşimi artırır. İbrahim Şinasi yerli imgeler taşıyan ilk özgün eser
Şair Evlenmesi(1860)'ni yazar. Güllü Agop ilk yerli tiyatro topluluğunu kurar. II. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet
ile gittikçe artan oranda batılı sahne sanatları Türk edebiyatına ve kültür hayatına girmiştir. Osmanlı'da Tanzimat
Dönemi'nden önceki sanatları ihtiva eden Geleneksel
Türk Tiyatrosu yazılı metne dayanmaz. Geleneksel sahne
10.6
Bilim ve teknoloji
47
sanatlarında şarkı, dans, söz oyunları oyun yapısı içerinde
büyük öneme sahiptir. Karakterden çok tiplemeye yer verilmesi, açık biçim, göstermeci özellikler içermesi, taklit,
doğaçlama ve güldürü, dans gibi öğeler içermesi geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerindendir.[273]
10.4.1
Meddah, Karagöz & Hacivat
Osmanlı Tatlısı ''Zerde''
la oluşan ortak bir mutfaktır. Bu farklılıklarla dolu mutfak
imparatorluğun belli bölgelerinden getirilen aşçıbaşıların
İmparatorluk Sarayı'nın mutfaklarında farklı malzemeleri denemesi ve yeni tatlar yaratması ile mükemmelleşti.
Perde arkasında Karagöz ve Hacivat sahnesini yapılırken.
Tek kişi tarafından oynanan bir halk tiyatrosudur. Bunlar halk arasında dilden dile dolaşan veya yazılı edebiyattan alınma hikâyeleri taklit ederek türlü jest ve mimiklerle anlatmaya denir. Bunun en iyi örneği Karagöz ve
Hacivat'tır. Karagöz'ün gerçek ismi Kambur Bâli Çelebi, Hacivat'ın ise Halil Hacı İvaz'dır. Karagöz ile Hacivat zamanında Bursa'da Orhan Gazi döneminde yaşamış
iki samimi arkadaşalardı. Bu iki samimi arkadaş Orhan
Gazi'nin Burasa'da yaptırdığı Ulucami inşaatında, Karagöz demirci ustası, Hacivat ise duvarcı ustası olarak görev
yapmaktaydı. Bunlar görev yaparken inşaatta çalışanları
güldürmesi işleri yavaşlatırmış. Orhan Gazi bunların her
ikisinide idam ettirmiş. Fakat ilerde inşaatın yavaş ilerlemesinin Karagöz ve Hacivattan kaynaklanmadığı ortaya
çıktığında Orhan Gazi pişman olur. Daha sonra çok pişman olan padişahı teselli etmek istiyen Şeyh Küşterî başından beyaz sarığını çıkarıp germiş ve arkasına bir ışık
yakarak ayağından çıkardığı çarıkları ile de Karagöz ve
Hacıvat’ın tasvirlerini canlandırıp nükteli konuşmalarını
tekrar etmiş. O perde oyunundan sonra bu Türk kültüründe geleneksel bir hale gelmiştir. Ama bazı trihçilere göre
Ulucamii Orhan Gazi tarafından değil, Yıldırım Beyazıd
döneminde yapılmış ve bu söylentinin gerçek olmadığını
ifade ederler.[274]
10.5
Osmanlı Sarayı'nın mutfak kreasyonları Ramazan etkinlikleri sayesinde ve Paşa Yalılarında pişirilmesiyle nüfusun geri kalanına yayıldı. Bugün, Osmanlı mutfağı
Türkiye'de, Balkanlarda, ve Orta Doğuda yaşar, “bir zamanlar Osmanlı yaşam tarzında olan ortak varisler ve onların mutfakları bu gerçeğin delilleridir”.[275]
Yerel çeşitlere ve bunların arasında karşılıklı alışveriş ve zenginleştirmeye dayalı olması dünyanın herhangi bir büyük mutfağı için olağandır. Ama aynı zamanda büyükşehir geleneğinin zarif tadı ile homojenize ve
uyumludur.[275]
10.6 Bilim ve teknoloji
Mutfak
Daha fazla bilgi: Osmanlı Mutfağı
1577'de Takiyüddin'in Rasathanesi
Osmanlı mutfağı başkent İstanbul'da ve bölgesel başkent- Osmanlı tarihi boyunca, Osmanlılar diğer kültürlerden
lerde tüm halkın hoşuna giden, kültürlerin erime potasıy- çevrilen elyazması kitaplar ile geniş bir kütüphane kolek-
48
12 NOTLAR
siyonu oluşturmayı başardı.[276] Yerli ve yabancı el yazmaları arzusunun büyük bir kısmı 15. yüzyılda geldi. II.
Mehmed Trabzonlu Yunan bilim adamı Georgios Amirutzes'e Batlamyus'un coğrafya kitabını tercüme ettirdi
ve Osmanlı eğitim kurumları için kullanılabilir hale getirtti. Başka bir örnek ise aslen Semerkandlı gökbilimci,
matematikçi ve fizikçi olan Ali Kuşçu; iki medresede
profesördü, ve İstanbul'da sadece ölümünden önceki 2 ya
da 3 yılını yaşamasına rağmen yazıları ve öğrencilerinin
faaliyetleri sonucu Osmanlı çevrelerini etkiledi.[277]
1577'de Takiyüddin 1580'e kadar astronomik gözlem yapacağı Takiyüddin'in Rasathanesini kurdu. Güneş yörüngesinin dışmerkezliğini ve apsis'in yıllık hareketini
hesapladı.[278] Rasathanesi 1580'de yıkıldı.[279]
1660'da Osmanlı bilim adamı Tezkireci Köse İbrahim
Efendi Noël Duret'in 1637'de yazdığı Fransızca astronomik çalışmasını Arapçaya çevirdi.[280]
Şerafeddin Sabuncuoğlu ilk cerrahi atlas yazarı ve İslam
tıbbının son büyüğü. Çalışmaları büyük ölçüde Ebû'lKasım Zehrâvi'nin El-Tasrif'ine dayansa da Sabuncuoğlu
kendine ait birçok yenilik getirdi. Kadın cerrahlar da ilk
defa resimlendirilmiştir.[281]
Dakika ölçen ilk saat örneği Osmanlı saatçisi Meşhur
Osmanlı pehlivancısı Hergeleci İbrahim.
Şeyh Dede tarafından 1702'de yapıldı.[282]
10.7
Spor
rına alarak, kaldırır, sonra da, öteki, aynı hareketi yapardı. Daha sonra, ağırlığı fazla olan, bir sığır aranırdı, içlerinden biri, pes edene kadar bu çekişme sürer giderdi.
Türkiye'de şuan her yıl Edirne'de yağlı güreşler oynanmaktadır. Bu güreşler Osmanlı döneminden kalma yaklaşık 650 yıllık bir gelenek haline dönüşmüştür.
Türklerde Osmanlı güreş tekkelerin en çok daha erken
dönemlerde “Pi-Yung” adı verilen bir teşkilatlanma vardı. Burada askeri becerileri geliştirmek için çok yönlü ve
çak amaçlı sportif eğitimler veriliyordu. Güreş Tekkeleri
kurulmuş ve burada pehlivacılar yetiştirilmiştir o zamandan bu yana halen daha birçok kişinin anısının üzerine
pehlivan güreşleri yapılmaktadır.
19. yüzyılda Topkapı Sarayı bahçelerinde Osmanlı güreşçileri,
V&A Galerisi, Londra, Birleşik Krallık
11 Ayrıca bakınız
• Osmanlı Hanedanı
• Osmanlı padişahları listesi
Osmanlı'nın uğraştığı başlıca sporlar arasında güreş,
avcılık, kemankeşlik (ok atıcılığı), binicilik, cirit, matrak,
bilek güreşi ve yüzme bulunmaktaydı. XIX. yüzyıl sonlarında İstanbul'da yaygınlaşmaya başlayan futbol maçları ile birlikte, Avrupa modelinde spor kulüpleri kuruldu. Bunların başlıcaları kuruluş tarihi sıralamasıyla BJK
(1903), Galatasaray (1905) ve Fenerbahçe (1907) olmuştur. Köy gençleri, genellikle, belirledikleri bir taşı kaldırarak, kollarını güçlendirmeye çalışırlardı. İki kişi, ağırlık kaldırma rekabetine girecekleri zaman, bir sığır sürüsü arasına yürürler ve en besili olanı, önce birisi omuzla-
• Eski Osmanlı topraklarında şu an bulunan devletler
listesi
12 Notlar
• A ↑ Mezomorto lakabı, Venedikliler tarafından verilmiş bir lakaptır ve yarı ölü anlamına gelmektedir.
Bazı kaynaklarda mezomorta ve mezemorto olarak
da geçmektedir.
49
[1] Tarih-i Ebû'l-feth ile Tâcü't-teravih, Semendire'nin fethinde Fatih Sultan Mehmet'in bulunduğunu yazarlarsa da
Hammer, Mahmud Paşa'ya işaret eder. Âli tarihiyse, padişah Sofya'ya gelince Bosna kralının, Semedire'yi satın
aldığını ve buranın Türkler'in eline geçmesini uygun gördüğünden dolayı Semendire'nin teslim olduğunu yazar.
[12] Turchin, Peter; Adams, Jonathan M.; Hall, Thomas D.
(Aralık 2006) (PDF). East-West Orientation of Historical
Empires and Modern States. Journal of World-Systems
Research. XII(12). ss. 219–229. ISSN 1076-156X.
http://www.jwsr.org/wp-content/uploads/2013/03/
jwsr-v12n2-tah.pdf. Erişim tarihi: 11 Şubat 2013.
[2] Yar Ali Bey, Erzincan hakimi meşhur Tahirten'in torunudur. Bir dönem Karakoyunlular'ı memleketlerinden kovmuş olan Erzincanlılar tarafından Akkoyunlular'a tâbi olması koşuluyla Erzincan beyi yapılmıştır. Osmanlılar'ın
Trabzon seferi esnasında kendisi, Koyulhisar beyi olarak
bulunmaktaydı (Camiü'd-düvel).
[13] Dündar, Orhan; Dündar, Erhan, 1.Dünya Savaşı, Millî
Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1999, ISBN 975-11-1643-0
[3] Yorgi Amiruki veya Amiroçi Sadrazam Veli Mahmud Paşa'nın teyzesinin oğlu olup bir filozof, şair ve matematisyendir. Bu gibi meziyetleri sayesinde Fatih Sultan Mehmet'in gözüne giren Yorgi Amiruki, Fatih Sultan Mehmet'in değer verdiği ilim insanları arasına girmiştir.
13
Kaynakça
[1] “Ottoman
Empire
general
information(Osmanlı
Hakkında)" (İngilizce). 2014-07-30. http://www.
newworldencyclopedia.org/entry/Ottoman_Empire.
Erişim tarihi: 19 Nisan 2015.
[2] http://www.dunyabulteni.net/haber/281610/
devlet-i-ebed-muddet-kemal-kahraman
[3] Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Dost Kitabevi, 2001, ISBN 9758457667, s. 494.
[4] The Encyclopædia Britannica, Vol.7, Edited by Hugh
Chisholm, (1911), 3; Constantinople, the capital of the
Turkish Empire...
[14] Turchin, Peter; Adams, Jonathan M.; Hall, Thomas D.
(Aralık 2006) (PDF). East-West Orientation of Historical
Empires and Modern States. Journal of World-Systems
Research. XII(12). ss. 219–229. ISSN 1076-156X.
http://www.jwsr.org/wp-content/uploads/2013/03/
jwsr-v12n2-tah.pdf. Erişim tarihi: 11 Şubat 2013.
[15] Dündar, Orhan; Dündar, Erhan, 1.Dünya Savaşı, Millî
Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1999, ISBN 975-11-1643-0
[16] Ekmeleddin İhsanoğlu (2004). Osmanlı askerlik literatürü
tarihi. İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi. s.
741.
[17] “Osmanlı banknotu”. http://www.twareekh.com/images/
upload/aboutus/ottmani10liras1334F-.jpg. Erişim tarihi:
3 Ağustos 2010.
[18] Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı: “Atlantik'te Türk
Denizciliği”
[19] Şablon:Kitap belirt
[20] The Sack of Baltimore, Ireland (Baltimore, İrlanda'nın
Fethedilmesi)
[21] E. J. Brill (1974). “The Ottoman state and its place in world
history”. Brill Academic Publishers. s. s. 18.
[22] Osmanlı İmparatorluğu'nun isimleri
[23] Odman
[5] Britannica, Istanbul:When the Republic of Turkey was founded in 1923, the capital was moved to Ankara, and
Constantinople was officially renamed Istanbul in 1930.
[6] “Ankara'nın Başkent Oluşunun 89. Yılı Kutlu Olsun”
(WMV). ttk.org.tr. 2012. http://www.ttk.org.tr/index.
php?Page=GoruntuSesKaydi&No=19. Erişim tarihi: 16
Ocak 2013.
[24] "File:The London Gazzette (Thursday, 9 January
1672).jpg”. Commons. http://commons.wikimedia.
org/wiki/File:The_London_Gazzette_(Thursday,_9_
January_1672).jpg. Erişim tarihi: 27 Ocak 2013.
[25] Tektaş, Nazım (2006). “Giriş" (Türkçe). Çadırdan Saraya Saraydan Sürgüne Osmanlı. Çatı Yayıncılık. s. 9, 10.
ISBN 975-7645-70-2.
[7] http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0663.
htm
[26] “ERTUGRUL GAZI”. enfal.de. http://www.enfal.de/
ecdad17.htm. Erişim tarihi: 2010-01-22.
[8] http://www.tarihbilinci.com/forum/osmanli-padisahlari/
1475-osmanli-padisahlarinin-unvanlari
[27] http://tarihenotdus.com/turk-ve-osmanli-tarihi/
kayi-boyunun-anadoluya-gelisi/
[28] Claude Cahen, Pre-Ottoman Turkey: a general survey of
the material and spiritual culture and history, trans. J.
Jones-Williams, (New York: Taplinger, 1968) s. 294
[10] http://www.dersimiz.com/mobil/
Divan-I-Humayun-Nedir-Ne-Demek-Hakkinda-Bilgi-2805.
[29] Prof. İnalcık: Osmanlı 1302'de kuruldu
html
[30] Bilim.org - ""Osmanlı İmparatorluğu Söğüt'te değil Yalo[11] Turchin, Peter; Hall, Thomas D.; Adams, Jonathan M.
va'da kurulmuştur”. 23 Mayıs 2009 tarihinde erişilmiştir.
(2006). “East-West Orientation of Historical Empires”
(PDF). Journal of World-Systems Research 12 (2): [31] “Prof. İnalcık: Osmanlı 1302'de kuruldu”. ntvmsnbc.com.
219–229. http://jwsr.ucr.edu/archive/vol12/number2/
27 Temmuz 2009. http://www.ntvmsnbc.com/id/
pdf/jwsr-v12n2-tah.pdf. Erişim tarihi: 3 Kasım 2014.
24986660/. Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
[9] (Not: Erkekler için sultan unvanı isimden önce kullanılır)
50
[32] Nicol, Donald M., Byzantium and Venice: A Study in Diplomatic and Cultural Relations, (Cambridge University
Press, 1999), 223.
[33] “Bursa'nın Fethi - Bursa Büyükşehir Belediyesi”. bursa.bel.tr. http://www.bursa.bel.tr/hizmetler/sayfa/521.
Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
[34] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1945), “Gazi Orhan Beyin
hükümdar olduğu tarih ve ilk sikkesi”, Belleten C.VIII,
s.207-211
[35] Heath, Ian and Angus McBride, Byzantine Armies 11181461 AD, (Osprey Publishing, 1995), 8.
[36] A History of the Byzantine State and Society, Warren Treadgold, Stanford Press, 1997
[37] R.G. Grant, Battle: A Visual Journey Through 5,000 Years of Combat, Dorling Kindersley Publishers Ltd, 2005.
ISBN 0-7566-1360-4
[38] İsmail Hakkı Uzunçarşılı “Karesi Vilâyeti Tarihçesi”,
Zağnos Kültür ve Eğitim Vakfı (2000), sf.68. ISBN 97594473-3-9.
[39] Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu
Üzerine Araştırmalar-I, Klasik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009, s. 49-53. ISBN 9789944-88-465-1
[40] Aktepe, M. Münir (1950) “Osmanlıların Rumelide ilk fetihleri: Çimpe kalesi”, Tarih Dergisi, C.2 say.283-307
13
KAYNAKÇA
[49] Norwich, John Julius (1982), Byzantium: Decline and Fall,
Londra:Penguin ISBN 0-679-41650-1 (İngilizce) say.378
[50] Norwich, John Julius (1982) A History of Venice, Londra:
Penguin ISBN 0-14-101383-4 (İngilizce) say. 193-194
[51] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1995). Büyük Osmanlı Tarihi.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih
Kurumu Yayınları.
[52] Stephen Turnbull, The Walls of Constantinople, AD 324–
1453, Osprey Publishing, ISBN 1-84176-759-X.
[53] Joseph von Hammer: Osmanlı Tarihi Vol I (condensation:
Abdülkadir Karahan), Milliyet yayınları, İstanbul. ss 7980
[54] Ahdnameler ışığında Osmanlı-Venedik diplomatik ilişkileri - Ottoman-Venetian diplomatics, the Ahd-Names
(İngilizce), Dr. Hans Theunissen, Leiden Üniversitesi,
Hollanda, 1998, içinde 5. bölüm Venedik ile Türkmen
Beylikleri Menteşe and Aydın - Venice and the Turcoman
Begliks of Menteşe and Aydın
[55] Sugar, Peter (1977). “Chapter 1: The Early History and
the Establishment of the Ottomans in Europe” (Reprint).
Southeastern Europe Under Ottoman Rule, 1354-1804.
University of Washington Press. http://coursesa.matrix.
msu.edu/~{}fisher/hst373/readings/sugar.html. Erişim
tarihi: 2007-05-19.
[56] İnalcik, Halil (1995) a.g.e. s.61-67
[57] Larousse (1993) (Türkçe). Théma Larousse Cilt-1 sf.141.
İstanbul: Milliyet.
[41] "Şehzade Bayezid (Yıldırım Bayezid)" (DOC). amasya.gov.tr. http://www.amasya.gov.tr/ContentDownload/
WY3X7Sehzade_Bayezid_(Yildirim_Bayezid).doc. Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
[58] Atilla Şahiner (2008). “Osmanlı Tarihi”. Lacivert Yayınları. s. 80.
[42] Alphonse de Lamartine (Eylül 2005) [1854]. Historie de la
Turquie (Aşiretten Devlete). Bilge Kültür Sanat.(Çeviren:
Dr. Reşat Uzmen). s. 120,126,154,159, 160.
[60] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.13
[43] “Niğbolu Zaferi (25 Eylül 1396)". tsk.tr. http:
//www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_4_turk_tarihinde_
onemli_gunler/nigbolu_zaferi/nigbolu_zaferi.htm.
Erişim tarihi: 18 Kasım 2012.
[59] Kinross, Lord a.g.e. s.95
[61] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.13-15
[62] Kritovulos, s.101
[63] Âli, II. Cilt, s.48
[44] Öztuna,T.Yılmaz (1946). Ankara Muharebesi, İstanbul
[64] Lütfi Paşa Tarihi, s.184
[45] Alphonse de Lamartine (Eylül 2005) [1854]. Historie de la
Turquie (Aşiretten Devlete). Bilge Kültür Sanat. (Çeviren:
Dr. Reşat Uzmen). s. 120,126,154,159, 160. ISBN 9756316-54-3.
[46] Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu mülkün sultanları, İstanbul:
Oğlak yayınları ISBN 975-329-299-6, say.52, 62, 67
[47] Yücel, Yaşar M. (1963) “Kastamonu'nun ilk fethine kadar Osmanlı-Candar muüasebetleri”, Tarihi Araştırmalar
Dergisi C.I say.133-144
[48] Charanis,P. (1942) “The strife among Palaeologi and the
Ottoman Turks (Palaeiologlar ile Osmanlı Türkleri arasında çekişmeler)", Byzantion C.16 say.286-314 (İngilizce)
[65] Hammer, III. Cilt, s.18
[66] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.15
[67] Hammer, Atâ Bey Tercümesi, III. Cilt, s.20
[68] Tarih-i Sultan Mehmet Hân-ı Sânî, s.101
[69] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.15-16
[70] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.16-18
[71] Dursun Bey, Tarih-i Ebû'l-feth, s.72
51
[72] Âşık Paşazâde, s.147
[73] Havadisü'd-dühûr, Ayasofya Kütüphanesi, nr. 3185, s.322
[74] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.18
[100] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.50
[101] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.50-51
[102] Halkondil, s.206
[75] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.18-19
[103] Hammer, III. Cilt, s.59
[76] Kritovulos, Tarih-i Sultan Mehmed Hân-ı Sâni, s.111
[104] Dukas, Bon tab'ı, s.342
[77] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas- [105] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.19-21
kı, II. Cilt, s.51-52
[78] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas- [106] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.21-22
kı, II. Cilt, s.52
[79] Cantacasin, Petit Traicté'si sonundaki Ch. Schefer notları [107] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.52-53
[80] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.22
[108] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.53-54
[81] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.22-23
[109] İbn Kemal, s.198
[82] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas- [110] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.23
kı, II. Cilt, s.54-55
[83] Atâ Bey tercümesi, c.111, s.41
[111] Halkondil, s.208
[84] Kritovulos, s.123
[112] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.55
[85] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.23-24
[113] Mırmıroğlu, Fatih Sultan Mehmet'in ikinci dönemine ait
tarihî vesikalar, İstanbul, 1945, s.94
[86] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.24
[114] Kritovulos, s.156
[87] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas[115] W. Miller, s.105
kı, II. Cilt, s.24-25
[88] Halkondil, 1632, s.194-195
[116] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.55-56
[89] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas[117] Şefer, Sp. Cantacassin'in Petit Traicté'si sonundaki notları
kı, II. Cilt, s.25-26
[90] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas- [118] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.56
kı, II. Cilt, s.47
[91] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas- [119] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.56-57
kı, II. Cilt, s.47-48
[92] Kritovulos, s.128
[120] Hammer, III. Cilt, s.67
[93] Dursun Bey, Tarih-i Ebû'l-feth, s.96
[121] Halkondil, s.211, 310
[94] La Colonia Genovese di Pera, Prof. Behçet Gücer tercü- [122] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.73-74
mesi, s.19, 20, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi
[95] Halkondil, 1632, s.198
[123] Dursun Bey, Tarih-i Ebû'l-feth, s.109
[96] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas- [124] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.73-75
kı, II. Cilt, s.48-49
[97] Halkondil, 1632
[125] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Baskı, II. Cilt, s.75
[98] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, 7. Bas[126] Hammer, III. Cilt, s.68, 69
kı, II. Cilt, s.49
[99] İbn Kemal, s.191
[127] Halkondil, s.210, 211
52
13
KAYNAKÇA
[128] Kafadar, Cemal, “Cem Sultan”, (1999) Yaşamları ve Ya- [143] Malcolm, Peter M.; Lambton, Ann K. S.; Lewis, Berpıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul:Yapı Kredi
nard. The Central Islamic Lands from Pre-Islamic TiKültür Sanat Yayıncılık A.Ş. C.1 ISBN 975-08-0072-9
mes to the First World War. Cambridge University
Press. s. 330, 331. http://books.google.com/books?id=
[129] Brummett (1994), s. 52ff
j15MBH-FIwkC&pg=PA330.
[130] Nicolae Jorga: Geschiste des Osmanichen vol II, (çev: Ni- [144] Kann, Robert A. (1974). A History of the Habsburg
lüfer Epçeli) Yeditepe Yayınları, 2009, ISBN 975-6480Empire, 1526-1918. Londra, İngiltere: University of
19-X ,s.217
California Press, Ltd.. s. 62. ISBN 0-520-04206-9. http://
books.google.com/books?id=w5iJ1tfLnnoC&pg=PA62.
[131] Prof. Yaşar Yüce-Prof. Ali Sevim: Türkiye tarihi Cilt II,
Erişim tarihi: 1 Şubat 2013.
AKDTYKTTK Yayınları, İstanbul, 1991 p 225-226
[145] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1983). Osmanlı Tarihi, II. cilt.
[132] Lokman (1588). “Battle of Mohács (1526)". HüAnkara. s. 382. ISBN 975-16-0012-X.
nernâme.
http://warfare.atwebpages.com/Ottoman/
1526-Suleiman_the_Magnificent_and_the_Battle_of_ [146] Fernand Braudel. The Mediterranean and the MediterraMohacs-Hunername.htm.
nean world in the age of Philip II. s. 929 ff. http://books.
google.com/books?id=LPp63EKb9moC&pg=PA929.
[133] Savory, R. M. (1960). “The Principal Offices of the
Ṣafawid State during the Reign of Ismā'īl I (907- [147] name ="Tarihte Olağanüstü Kişiler">Tüzün, Güler
30/1501-24”. Bulletin of the School of Oriental and Af(2004). “Muhteşem Süleyman”. Tarihte Olağanüstü
rican Studies, University of London 23 (1): 91–105.
Kişiler. Ana Yayıncılık. s. 19. ISBN 975-7760-83-8.
DOI:10.1017/S0041977X00149006. JSTOR 609888.
[148] Kinross, Patrick Balfour (1979). The Ottoman Centuries:
[134] Muir, William (2007) The Mameluke or Slave Dynasty of
The Rise and Fall of the Turkish Empire. William Morrow.
Egypt, 1260-1517 Piscataway, NJ: Gorgias Press. ISBN
s. 206.
978-1-59333-697-4. (İngilizce)
[149] Kitap kaynağı|başlık =Kanunî'nin Tarihçisinden Muhte[135] E.J. Brill’s First Encyclopaedia of Islam, 1913-1936,
şem Çağ |yazar =Celâlzâde Mustafa Çelebi |yıl =ŞuVol.9, Ed. Martijn Theodoor Houtsma, (BRILL, 1938),
bat 2011 |yer =İstanbul |yayımcı =Kariyer Yayıncılık
432.
|isbn =978-9944-300-59-9
[136] Hess, Andrew C. (Ocak 1973). “The Ottoman Conqu- [150] Kitap kaynağı|başlık =Osmanlı Tarihi, II. cilt |yazarest of Egypt (1517) and the Beginning of the Sixteenthlink =İsmail Hakkı Uzunçarşılı |ilk =İsmail Hakkı
Century World War”. International Journal of Middle East
|son =Uzunçarşılı |isbn =975-16-0012-X |yer =Ankara
Studies 4 (1): 55–76. DOI:10.1017/S0020743800027276.
|yıl =1983
JSTOR 162225.
[151] http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?
[137] Dr. Aybars Pamir. Osmanlı Egemenlik Anlayışında Senedi
idno=d240249
İttifak'ın Yeri. Yıl 2004 C.53 Sa.2 s.66-67. Tam metin
[152] http://eskisite.kahramanmarasbb.com/images/stories/
[138] Savory, R. M. (1960). “The Principal Offices of the
Sempozyumlar/kahramanmaras_sempozyumu/c2/3_Dr_
Ṣafawid State during the Reign of Ismā'īl I (907Abdurrahman_Sagirli.pdf
30/1501-24”. Bulletin of the School of Oriental and African Studies, University of London 23 (1): 91-105. [153] PERJES, Geza. “Mohaç Meydan Muharebesi” Türk Tarih
DOI:10.1017/S0041977X00149006. JSTOR 609888.
Kurumu Basımevi. Ankara, 1992. sayfa:59-60 ISBN 97516-0492-3
[139] Yurdaydın,
Hüseyin
G..
“Ferdî'nin
Süleyss.
12. [154] PERJES, Geza. “Mohaç Meydan Muharebesi” Türk Tarih
mannâme’sinin
yeni
bir
nüshası".
https://docs.google.com/viewer?a=v&q=cache:
Kurumu Basımevi. Ankara, 1992. sayfa:61 ISBN 975-16BdGWxe419j8J:dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/
0492-3
1020/12367.pdf+&hl=tr&gl=tr&pid=bl&srcid=
ADGEEShJQNbFWk5R4k3TcEfDrm5ZkuaYXDZr6RHOWTR-vMySClwdJNFnVvqajaBTCIqWJbUen-TiP6KsXaRIQymDStI4iarrZcAD_
[155] http://egeweb2.ege.edu.tr/tid/dosyalar/XXIX-1_2014/
5jrcfK9OOB3WP_mXfJrh73I7koMrIKnNMWv-J6m&
TIDXXIX-1-2014-07.pdf
sig=AHIEtbQFz0Y8fjCIUtoig04r1bcJjgi3tQ.
[156] Dupre, Ben (2005). “Kanuni Sultan Süleyman” (Türkçe).
[140] Haleoğlu, Mehmet (Aralık 2010). “Rodos’un Fethi”. SıResimli Çocuk Ansiklopesi. Morpa Yayıları. ss. 400
zıntı Dergisi. http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/
rodos-un-fethi-aralik-2010.html. Erişim tarihi: 2012-06- [157] Mantran, Robert (2007) (Türkçe). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. Alkım Yayıncılık. ISBN 9944148108
20.
[141] Imber, Colin (2002). The Ottoman Empire, 1300–1650: [158] Ertürk, Fatih (Türkçe). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi.
Kalipso Yayıncılık. ISBN 605569883
The Structure of Power. Palgrave Macmillan. s. 50. ISBN
0-333-61386-4.
[159] Öztuna, Yılmaz (2011) (Türkçe). Osmanlı Devleti Tarihi
[142] TSK'nın resmi tarihçe sayfası
1. Ötüken Yayıncılık. ISBN 9754374872
53
[160] Buz, Ayhan (2008) (Türkçe). Osman Gazi'den Vahdet- [180] Raukar, Tomislav (Kasım 1977). “Venecija i ekonomski
tin'e Osmanlı Kronolojik Tarihi. Neden Yayıncılık. ISBN
razvoj Dalmacije u XV i XVI stoljeću”. Journal - Insti9752542761
tute of Croatian History (in Croatian) (Zagreb, Croatia:
Faculty of Philosophy, Zagreb) 10 (1): 222. ISSN 0353[161] name ="Cambridge-330">Malcolm, Peter M.; Lambton,
295X. Retrieved 2012-07-08
Ann K. S.; Lewis, Bernard. The Central Islamic Lands
from Pre-Islamic Times to the First World War. Cambridge [181] McEvedy & Jones (1978), s. 119
University Press. s. 330, 331. http://books.google.com/
[182] Wheatcroft, Andrew (2004). Infidels: A History of the
books?id=j15MBH-FIwkC&pg=PA330.
Conflict between Christendom and Islam. Penguin Books
[162] Akgündüz, Ahmed; Öztürk, Said; sf. 185
[163] Sakaoğlu, Necdet; sf. 10
[183] Clissold, Stephen (1966). A short history of Yugoslavia.
Cambridge: Cambridge University Press. ISBN 0-52104676-9
[164] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; sf. 360
[184] Setton, Kenneth Meyer (1984). The Papacy and the Levant, 1204-1571: Vol.IV. Philadelphia
[165] Büyük Osmanlı Tarihi, Enver Ziya Karal, İ. Hakkı Uzunçarşılı, 2001, Sabah Yayınları, Cilt 3
[185] María Antonia Garcés Cervantes in Algiers: A Capti[166] http://www.donanmatarihi.com/
ve’s Tale Vanderbilt University Press, 2005 ISBN 0-82651470-7
[167] Braudel, Fernand (1995). The Mediterranean and the Me[186] http://www.osmanlipadisahlari.gen.tr/3.
diterranean World in the Age of Philip II. University of
-murad-donemi-fetihler.html
California Press. ss. sf. 919-920. ISBN 0520203305
[187] İslam Ansiklopedisi, Mustafa L. Bilge
[168] Shaw, Stanford J. (1976). History of the Ottoman Empire
and Modern Turkey. Cambridge University Press. ss. sf. [188] http://host.nigde.edu.tr/remzikilic/makale/index.php?
entry=entry091112-135422
106. ISBN 0521291631
[169] Setton, Kenneth Meyer (1984). The Papacy and the Le- [189] http://www.turkcebilgi.com/osmanl%C4%B1-iran_
sava%C5%9Flar%C4%B1
vant, 1204-1571. American Philosophical Society. ss. sf.
555. ISBN 0871691612
[190] http://www.derszamani.net/ferhat-pasa-antlasmasi.html
[170] Özdek, R. (1990) (Türkçe). Türkler'in Altın Kitabı Cilt-3.
[191] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
İstanbul: Tercüman Gazetesi
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[171] Tüzün, Güler (2004). “Muhteşem Süleyman”. Tarihte [192] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
Olağanüstü Kişiler. Ana Yayıncılık. s. 19. ISBN 975B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
7760-83-8.
[193] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
[172] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; sf. 436
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[173] Osmanlı Tarihi, II. Cilt, 10. baskı, Türk Tarih Kurumu [194] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
Yayınları−2011, Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[195] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, (1954) Osmanlı Tarihi III. Cilt,
2. Kısım , XVI. Yüzyıl Ortalarından XVII. Yüzyıl Sonuna
[175] I. Selim saltanat yılları için çok ayrıntılı ve inanılır dış kaykadar), Ankara: Türk Tarih Kurumu (Altıncı Baskı 2011
naklar: Turan, Serafeddin, “Selim II”, İslam AnsiklopediISBN 978-975-16-0010)
si, C.X say.434-444, Ankara ve İstanbul:Türkiye Cumhu[196] Tektaş, Nazim (2002), Sadrâzamlar Osmanlı'da İkinci
riyeti, Maarif Bakanlığı, 1940 ve sonrası
Adam Saltanatı, İstanbul:Çatı Yayınevi
[176] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1951, yeni ed. 1988), Osmanlı
Tarihi: Cilt. III/1 II. Selim'in Tahta Çıkışından 1699 Kar- [197] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
lofça Andlaşması'na Kadar, Ankara:Türk Tarih Kurumu
[174] İslam Ansiklopedisi (2009), cilt 37, s. 157
Yayınları
[198] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[177] Sakaoğlu, Necdet, (1999), Bu Mülkün Sultanları,
İstanbul:Oğlak ISBN 9753293006, say.149-160
[199] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[178] Turan, Serafeddin (1958), “Lala Mustafa Paşa Hakkında
Notlar ve Vesikalar”, Belleten C.22, say. 551-593
[200] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4%
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[179] Safvet Bey (1329), "Şark Levendleri: Osmanlı Bahr-i
Ahmer Filosunun Sumatra Seferi Üzerinde Vesikalar”, [201] Austria in conflict with the Porte, The German Political
Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası C.4, say. 1521Broadsheet, 1600-1700: Vol. I, 1600-1615, Ed. John Ro1540 (Osmanlıca)
ger Paas, (MZ-Verlagsdruckerei GmbH, 1985), 51.
54
13
KAYNAKÇA
[202] Austria in conflict with the Porte, The German Political [228] Peirce, Leslie. “The sultanate of women”. Channel
Broadsheet, 1600-1700: Vol. I, 1600-1615, 51.
4. 2007-12-03 tarihinde kaynağından arşivlendi.
http://web.archive.org/web/20071203045546/http:
[203] Altındiş, Ceyla - NTV Tarih - Sayı 34 - Kasım 2011 //www.channel4.com/history/microsites/H/history/e-h/
İstanbul 1308-7878
harem.html. Erişim tarihi: 2009-04-18.
[204] http://www.turkcebilgi.com/1593-1606_Osmanl%C4% [229] Glazer 1996, “Dış Tehditler ve İç Dönüşümler”
B1-Avusturya_Sava%C5%9F%C4%B1
[230] Bardakçı, Murat (25 Eylül 2009). "Şehzadenin
ardından basın öyle hatalar yaptı ki...” (Türkçe).
Haberturk.com.
http://www.haberturk.com/yazarlar/
Roger Savory, “Iran Under the Safavids”, Cambridge Uni221818-sehzadenin-ardindan-basin-oyle-hatalar-yapti-ki.
versity Press, 24 Sep 2007 s. 86
Erişim tarihi: 2010-07-16.
Joseph von Hammer, “Büyük Osmanlı Tarihi”, c.8, s. 34
[231] http://www.bbc.co.uk/religion/0/24365067
Cihat Aydoğmuşoğlu, "Şah Abbas ve Zamanı", Ankara
Üniversitesi, Ankara (2011)
[232] http://books.google.com/books?id=rZtjR9JnwYwC&
pg=109
David Blow, “Shah Abbas: The Ruthless King Who Became an Iranian Legend”, I.B.Tauris, 13 Şubat 2009.
[233] Büyük Larousse (1986), Milliyet Yayınları, Cilt 17, s.
8946 - 8947
Türk Tarih Kurumu, “Türkler”, DABAA, 15 Haziran
2004, cilt 9.
[234] DZKK, Ünlü Türk Denizcileri
[205] Joseph von Hammer, “Büyük Osmanlı Tarihi”, c.8, s. 33
[206]
[207]
[208]
[209]
[210]
[211] Roger Savory, “Iran Under the Safavids”, Cambridge Uni[235] Büyük Larousse (1986), Milliyet Yayınları, Cilt VI, s.
versity Press, 24 Sep 2007 s. 86
3037 - 3041
[212] Kaveh Farrokh “Savaşta İran:1500-1988", Osprey Publis[236] Osmanlı Denizciliğinde Gemi Kazaları ve Dalışlar, Şenay
hing, 20 Aralık 2011
Özdemir
[213] Yagub Mahmudov, “Azerbaijan and Europe”, Xlibris
[237] İlber Ortaylı ile Osmanlı Donanması, 03:00
Corporation, 19 Ağustos 2010
[214] David Blow, “Shah Abbas: The Ruthless King Who Be- [238]
came an Iranian Legend”, I.B.Tauris, 13 Şubat 2009 s. 76
[239]
[215] Roger Savory, “Iran Under the Safavids”, Cambridge University Press, 24 Eylül 2007 s. 86
[240]
[216] Kaveh Farrokh “Savaşta İran:1500-1988", Osprey Publishing, 20 Aralık 2011
[241]
[217] http://www.osmanlipadisahlari.gen.tr/1.
-ahmet-donemi-siyasi-olaylar.html
Piri Reis’in Hürmüz Seferi ve İdamı, Ertuğrul Önalp
İnebahtı Savaşı ve Donanmanın Yeniden İnşası, İbrahim
Etem Çakır
Deniz Harp Okulu, Tarihçe Sayfası
Sultan Abdülaziz'den I. Dünya Savaşı'na Osmanlı Donanması, Mehmet Beşirli
[242] 20. Yüzyıl Ansiklopedisi (1990), Tercüman Yayınları, s.
76 - 79
[218] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (2003). Osmanlı Tarihi III. Cilt
1. Kısım: II. Selim'in Tahta Çıkışından 1699 Karlofça [243] Halil İnalcık (1996). Osmanlı İmparatorluğu - Toplum ve
Andlaşmasına Kadar. Ankara: Türk Tarih Kurumu YayınEkonomi. Eren Yayıncılık. s. 31-40. ISBN 9757622095.
ları. ISBN 975-16-0013-8.
[219] Sakaoğlu, Necdet (1999). Bu Mülkün Sultanları. İstanbul:
Oğlak Yayınları. ISBN 875-329-299-6. say.210-219.
[244] Kollektif. Türkiye Tarihi 2 Osmanlı Devleti 1300- 1600.
Cem Yayınevi. s. 129. ISBN 9754065640.
[220] Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries. İstanbul: [245] http://sablon.sdu.edu.tr/fakulteler/iibf/dergi/files/
2003-2-16.pdf
Sander Kitabevi. ISBN 0-224-01379-8.(İngilizce)
[221] Findley 2005, s. 115
[246] http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1220/1813.pdf
[222] Glazer 1996, “Osmanlı Müesseseleri”
[247] Halaçoğlu, Yusuf. Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları.
Babıali Kültür Yayıncılığı. s. sf. 46.
[223] Toynbee 1974, s. 22–23
[224] Stavrides 2001, s. 20
[225] Quataert 2005, s. 93
[226] d'Osman Han 2001, “Osmanlı Padişah Veraseti”
[227] Quataert 2005, s. 90
[248] Fransa Millî Arşivi, Guerre Mondial,
1918/Turquie/Vol. 890, Armenie-I (Août
Décembre 1915)
19141914-
[249] Necib Asım, a.g.m., s. 430-432; Karslı-zâde Cemaleddin
Efendi, Osmanlı Tarih ve Mü-verrihleri (Ayîne-i Zürefâ)
, İstanbul, 1314, s. 40-43.
55
[250] Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi , çev. Nihal Atsız, İstanbul,1939; Şükrullah, Behçetüttevârîh , çev. Çitçioğlu N. Atsız, Osmanlı Tarihleri , İstanbul,1947, c. I, s. 39-76. Bu iki neşirde eserin baş tarafı ile
eski Türklere ve Osmanlılara ait kı-sımlarının Türkçeye
çevirileri yapılmıştır. Atsız’ın ikinci neşrinde ilk baskıda
Türk boy-ları ile ilgili verdiği açıklamalar konulmamıştır; Ayla Demiroğlu, “Behçetü’t-tevârîh”, DİA , c. V, s.
49-50; Farsça metin ve Almanca çevirisi için bkz. Theodor Seif, “Der Absch-nitt über die Osmanen in Şükrullah’s Persischer Universal-geschichte”, Mitteillungen zur
Osmanischen Geschichte , Wien, 1925, sy. II, s. 63-128.
[267] Hamit Kemal, Liseler İçin Türk Edebiyatı Tarihi, A Yayınları, Ankara 2007
[268] Parla, Jale (2000). Don Kişot'tan Bugüne Roman. İstanbul:
Pegasus Yayınları. ISBN 978-975-470-796-0.
[269] http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?
idno=d150346
[270] http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?
idno=090389&idno2=c090306#1
[271] http://www.dieweltdertuerken.org/index.php/ZfWT/
[251] Osman Turan, İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış Tariarticle/view/234/s_yore s.10
hî Takvimler , Ankara, 1984; Ni-hal Atsız, “Fatih Sultan
Mehmed’e Sunulmuş Tarihî Bir Takvim”, İstanbul Ensti- [272] http://sbd.ogu.edu.tr/makaleler/6_2_Makale_7.pdf
tüsü Der-gisi , İstanbul, 1957, sy. III, s. 17-23; a.mlf., Osmanlı Tarihi’ne Ait Takvimler , İstanbul,1961, c. I; V.L. [273] Türk Tiyatrosu’nda Oyun yazarlığının Gelişimine YöneMenage, “Osmanlı Tarihçiliğinin Başlangıcı”, Tarih Enslik Girişimler Üzerine Bir İnceleme, Mine Artu, Yüksek
titüsü Dergisi , çev.Salih Özbaran, İstanbul, 1978, sy. 9, s.
Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2010 s.28-29
230.
[274] Karagöz Cevdet Kudret Bilgi Yayınevi, 1970, Cilt 3, s. 543
[252]
• Osmanlı İmparatorluğu'nda Sürekli Diplomasi'ye
Geçiş Süreci, doktora tezi, Gökhan Erdem, Ankara [275] Bert Fragner, “From the Caucasus to the Roof of the
Üniversitesi, 2008 s.1-10
World: a culinary adventure”, in Sami Zubaida and Richard Tapper, A Taste of Thyme: Culinary Cultures of the
[253] Behar, Cem, ed. 1996. Osmanlı Đmparatorluğu'nun ve
Middle East, London, Prague and New York, p. 52
Türkiye'nin nüfusu, 1500-1927. %Ankara: T.C. Basbakanlık Devlet Đstatistik Enstitüsü = State Institute of Sta[276] Ágoston and Alan Masters, Gábor and Bruce (2009).
tistics Prime Ministry Republic of Turkey.
Encyclopedia of the Ottoman Empire. Infobase Publishing.
s. 583. ISBN 978-1-4381-1025-7.
[254] Karpat & 1978 pp.237-274
[255] Shaw & 1978 p.323-338
[256] İlber Ortaylı,Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi,308
[257] http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/835/10579.pdf
[258] http://e-dergi.atauni.edu.tr/atauniilah/article/viewFile/
1020003024/1020002918
[259] http://ik.ptt.gov.tr/sub/main/under_construction/arsiv_
text.php
[260] İlber Ortaylı,Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi,28
[261] İlber Ortaylı,Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi,s. 512
[262] http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf
[277] Ragep, F. J. (2005). “Ali Qushji and Regiomontanus: eccentric transformations and Copernican
Revolutions”. Journal for the History of Astronomy
(Science History Publications Ltd.) 36 (125): 359–371.
http://articles.adsabs.harvard.edu//full/2005JHA....36.
.359R/0000360.000.html. Erişim tarihi: 1 May 2013.
[278] Sevim Tekeli (1997). “Encyclopaedia of the history of
science, technology and medicine in non-western cultures”. Encyclopaedia of the history of science, technology and medicine in non-western cultures. Kluwer. ISBN
0792340663.
[279] John Morris Roberts, The History of the World, pp. 26474, Oxford University Press, ISBN 978-0-19-521043-9
[280] Ben-Zaken, Avner (2004). "The Heavens of the Sky
and the Heavens of the Heart: the Ottoman Cultural Context for the Introduction of Post-Copernican
Astronomy". The British Journal for the History
of Science (Cambridge University Press) 37: 1–28.
DOI:10.1017/S0007087403005302.
[264] Öktem, Ülker. "Öktem”. Osmanlı'da felsefe eğitimi. Ankara Üniversitesi. ss. 282. http://dergiler.ankara.edu.
tr/dergiler/19/1272/14652.pdf. Erişim tarihi: 28 Ekim [281] Bademci, G. (2006). “First illustrations of female Neurosurgeons in the fifteenth century by Serefeddin Sabuncu2014.
oglu”. Neurocirugía 17: 162–5.
[265] http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1267/14565.pdf
[282] Horton, Paul (1977). “Topkapi’s Turkish Timepi[266] “Darülmaarif maddesi”. İslam Ansiklopedisi. TDVİ.
eces”. Saudi Aramco World, July–August 1977: 10–13.
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?
http://www.saudiaramcoworld.com/issue/197704/
idno=080548&idno2=c080397. Erişim tarihi: 28 Ekim
topkapi.s.turkish.timepieces.htm. Erişim tarihi: 20082014.
07-12.
[263] Öktem, Ülker. "Öktem”. Osmanlı'da felsefe eğitimi.
Ankara Üniversitesi. ss. 3. http://dergiler.ankara.edu.
tr/dergiler/19/1272/14652.pdf. Erişim tarihi: 28 Ekim
2014.
56
14
14
Dış bağlantılar
• Osmanli Edebiyati.com
• Ottoman Literature.com
• The Ottomans.org (Türkçe)
• Osmanlı Araştırmaları Vakfı
DIŞ BAĞLANTILAR
57
15
15.1
Metin ve görüntü kaynakları, yazarlar ve lisans
Metin
• Osmanlı İmparatorluğu Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu?oldid=16815836
Katkıda bulunanlar: Volkan, Nerval, Erdal Ronahi, EnginGunduz, Kharoon, Zfr, Alperen, Robbot, Cemyildiz, Pinar, Calkan, Edge~trwiki,
Timurberk, Dbl2010, Mangosuyu, Erzurumlu İbrahim, Eskinat, Murat-HD, Macukali, Lighterside, Kursatcancaglar, Eşref, Dbl2010bot,
Kürşat Can Çağlar, Katpatuka, Tuluat, YurikBot, Oytun Yalçın, Denisutku, Noumenon, Tekzaf, Ugur Basak, Absar, Makedon, İncelemeelemani, Erdall, Math34, Erk, Doruksal, Ruzgar, OsmanliTarihi, Yzkoc, Kafkasmurat, Ygn, Zentuk, Metal Militia, Mukaddime, Filanca, Okanoksak, Fatalityonline, StANDby007, Muhammet.alp, Zikrullah~trwiki, Fcn, Makaleci, Wisdom, Ozerius, Erdemsenol, Vikiyazar, Tembelejderha, Alparbal, 3210, Bonjurkes, Ahmetan, Nosferatü, Ddenkel, Erkut, Erkanince, Bizimharman, Tarih, Don Alessandro,
İnfoCan, Ogniem, Euthygenes, Khutuck, Okar, Simon Bolivar, Sae1962, Dünya vatandaşı, Bahar, LandSCape, Kars, Tarkovsky, Onur,
Kibele, Serkansporfc, Escarbot, Mskyrider, Delamorena, Spooky~trwiki, Bödöŋtıl, Humbaracı, Dreamer, Thijs!bot, Krkzn, BeterBöcek,
JAnDbot, Ozmenmurat, Burcino, Mustafa11, Vito Genovese, Humbaraci, Jcelebiler~trwiki, Strider, Kurtlar Konseyi, Ankaralı mehmet,
Kıbrıs Fatihi, Distinct, Fatihsagir, Cfsenel, BetBot~trwiki, Coriolis, Idikut, Arjety, Mrtcanary, CommonsDelinker, AndyMcKandless, Samurr, Abuk SABUK, Tema, Orijinnal, Qwl, Hedda Gabler (eski), Trichnosis~trwiki, Vagabond mehmet, Mach, Aabceh, Erdil Deniz,
Mrant, Sellocan, Coolland, Çağatay, Comandox, Düşünenadam, Ceset1912, Tunca Can, Comert92, Darkhorn, Gul-benmehmet, Eldarion,
Plenumchamber, Asdsa, VolkovBot, Uannis~trwiki, Maderibeyza, Elmacenderesi, Vikiki, Rei-bot, TXiKiBoT, Zinet, LuCKY, Arinna'l,
Berfu, Kızıl Şaman, Graywolf, Gigo, Gökhan, Levent, Ghetto, 2ulus, Carizmania, Mustuk, Panelhurry, Ravages, Renar, Mustafa3896,
LostMyMind, Equolaizer, Synthebot, Numbo3, Tinuviel~trwiki, Burto Volki, Havok~trwiki, Bora, Hasanbay, Egemencirit, Şamil Demir, Devrimergun, Sylvester1988, Sakhalinio, Salomonis, SieBot, Vikiçizer,
robot, Loveless, Dr. Octobus, Vay, AlleborgoBot,
Homonihilis, Idioma-bot, Oblomov, Isparta, Yabancı, Dsmurat, Sağlamcı, Okankalo, Tuz, Yurekli74, Kadevra, Noyder, Bambi'nin annesi, Sabri76, Gökçe Yörük, Hükümsüzdür, Rhn, Snow White Queen, DragonBot, Takabeg, Vatantc, Kemal K., 3hierx~trwiki, Melihsen,
Manco Capac, Okan.org, Okan ÖRGÜN, Yalhi, Xanılx2, Rfid, Sarsıntı, İhtiyarkurt, Cobija, Baranpercin, Bhdrhntbk, Rpcky, Alexbot,
Berkay0652, Timurkumbar, BodhisattvaBot, Gezginler06, PSamathideS, Ali tinaz 6, Seriousgigi, Neophyrigian, BOTarate, Zaferreis, SAİT71, Timurlenq, Ö.Selim Çelik, Sayginer, Çağcıl~trwiki, Maimai 33, Böcürt, Myrat, Christoph20036, Nactrem, CarsracBot, Terennum,
TMR, Aptal500, Ahzaryamed, MelancholieBot, Öterbülbül, Mehmet1718, Odiksoz, SilvonenBot, Veletiz, Baharyakin, Mavilalan, Théoden, Witch-king, Luckas-bot, Superyetkin, Bekiroflaz, Kafkas1143, Durkin, Kudelski, Yakamoz51, Ptbotgourou, Nallimbot, Ibrahim
Dede, Akhilleis, Sadrettin, Merube 89, 42gs42, Kamuran otukenli, Yusuf 1907, Reality006, Olağan Şüpheli, Fatmanurorcan, Oktaytanhu,
Mirochi, Batuhan Aksu, Oğuzhan, ArthurBot, Khutuck Bot, Akdoğanlı, Fenerbahceligirl 001, Nedim Ardoğa, Shyshen12, Mehmetemreozturk, Erhfb, CnkALTDS, Maris~trwiki, Xqbot, Ruhsati, Nevsolustar, Aklenhayal, İazak, F.Emre, GhalyBot, Berkaysnklf, İgrt, Yasom,
Kai4, Carcharodontasaurus, Şeb, ERkistreet, Kekibec, RibotBOT, Sky hero, KerimCo, Nezu, Noone, Kenzhigaliyev, Kılıç46, Dr. Coal,
Volkan Pasaoglu, AUNVER, Rapsar, Nemsavi, Celikadam1, Halilogullari, Cekli829, Öz Türkçe, TobeBot, Türk Süvarisi, Taysin, Mrt.tn,
Solider, Rixos, Potkal, KamikazeBot, Son kahraman, RedBot, Mitcore, Ceas08, Bermanya, Dinamik-bot, The Nicker, Dizikaygisiz, Luvenno, Seksen iki yüz kırk beş, Heamsi, UnicornuS, Supermæn, Kazil Kucuk, Milesbroke, NKOzi, Reader7, Karadenizlim25, MastiBot, Mevlüt Kılıç, Mehmet ÖZDEN, Samjosefh, İlhan61, Nazif İLBEK, Kumul, Subotai, Euphemia, ALİ FATİH ÖZER, EmausBot, Timur700,
Tolqadernek, Kralbedir, AnıL97, Cemm2, YBot, Atcan, Esc2003, Kavdsby, ANADOLU, WikiBronze, Emperyan, AliKd, Dilek2, Osmanlı Sevdası, KumulBot, Wall-e Bot, Hayyyda, WikitanvirBot, AnıL06, ChuispastonBot, Ulvi Abdullayev, FoxBot, Okam, Jack Bill,
Relax46, Ravi84m, Alico555, AlpFatih, Movses-bot, Oguzhancelimli, Osmanliemp, Umut Yazici, HaruNGs, Vitruvian, Uğurkent, Mehmet55, Wolkanick, Ullierlich, Kavas, Leonade16, Drgulcu, MerlIwBot, Westnest, Bca, Salvador43, KediÇobanı, Chairmanbka, Eskayra,
HaeckeL, Mcusta, Aydın61ts, Muallim Fatih, Berkecelik, Al-Zoro, Erkistreet, KarCet, Deathuser, PixelBot, Abicangulcu, Muallim Fatih
(el kondu), SeyitA, MrBayhan, Sesliskype, EMr KnG, NECOKRAL, Furkan12, Fsandlinux, VikipediBilgini, AvocatoBot, Maurice Flesier,
Sosah, Alperen41, Enis157, Yigitinan, SiLveRLeaD, Roxyy, TU-nor, Kimfiz1846, OsmanlıTürkiye, Hbozsoy99, Kahve6, Handsome128,
Gezginrocker, Eğitmen, ByDreaM, ElphiBot, Muratero, Emanuel bonari, Colorfast, Alperenfatih, Nebra, E4024, Oousan, Guneyhaseki46,
Hibrahime, Osmanlı12, Omersahan72, KeremKTR, Alperenekinci1, Khuul~trwiki, Kumsi, Ранко Николић, Ahmetxx12xx, Nakiratusem,
Talha Samil Cakir, TheOttomans2012, AnılOlcay, Peykbot, Gray Budgie, Antmqr, Aguzer, Kadir53, Tarıktekin41, OmerFarukDemir, Caglarctr, Ceddimizosmanli, Niqhtspeed, Cruelmax, Onercan, Saybakir, EmreSyr, BarışB.uzay, OzcanCansen, Addbot, Hakan65, Emre12345,
Tayyip46, Jumpeax, Emre4216, Asdfghjklkbjhghnhgj, Ömer Berkay, Yozer1, Yeni hesap, Kutozdemir, Murat Güneş Altuntaşoğlu, Beyazmavi, Poti Berik, Ahmed2000~trwiki, Graeme Cook, Zaur Turan(1994), Talha071998, Arifismet, Blaire002, Mert Taşkın, Dijkstra,
Seraskerİbrahim01, Erim Turukku, Marjinalimam, Casual05, Alinurkan, Kaiser Montana, Merve ze, 34saw44, Semih028, YazıcıoğluFaruk, Mavrikant, Krmkykcglu, Asım Işık, Yagmurlukorfez, Ayrıntılı Bilgi, Verlerman, XamadeusX, Shinobi19, Burak17çkl, Hidayet454,
Ahmet513, Turgut46, Achmetustun, Teacher0691, Yavuz meral, EklerSiler, Hınzır, 06ysn18, Diyapazon, Emmök, Muallim Fatih Erdem,
Ahturer, Kurmance Enedolî, Watermelon juice, Hasmetlihasmet, Servet04, Harosman, Selosmanlı, ToprakDeniz, Kuzeyli Adam, Cimbom741, Karacali47, Okanfan, Venomlord12, Doqan0050, ESESli Kemalist, Dikeater69, Furkan Karaca, Sancoz, Osmanlı İmparatorluğu
razor, AnonymousTR, Omerk88, Osmanlı.Empire, Eren Yalçınkaya, Ftrslnhn, YH2014, Azure.azure, Batuu0237, Katipppppp, Turkish
Union-687, Burakxp, Fahri Elmalı, Tarihçitibet, Elf786, Yrgryrtgefwd, Yutrgtrfe, Yeniçerii, SelimAnkara1993, Monurts87, Selammelamkelam, Yusufduvencii, Aydinizm, Beşiktaşlee1903, Pentagon 1776, Azerbaijan.az, Mahmut1905, Yakupdncl, Omer54810, Korkmazfeyyaz, Osman burak sulubey, Dede1453alevi, AbdullahAkkologlu, Yüce OSMANLI Devleti, OsmanSY, Alpha1453, Méarchlár, Nskelyoc,
Serasker 9C, Furkankk, Kirimli26, Tarihçireis, Mezbasever, Adumsa, Oğuzhan36, Musfar85, Berkegkky, Ozgurfindikfaresi, Güloğlu171,
Yasin5510, Osmanoglu2222, HakanIST, Dominator1453, Oğuzhan Taşçı, Obirrgercek, Umut Bağdadioğlu, Ottoman os, Muallim000MD,
Alimuratakcay, Ilqar.agasi96, Melolukademi, Koruustu, Galib efendi06, GelecekGecmisteGizlidir, Sultan Galiyev, Seolumakale, FleasOnParade, Gırder, Türk-fransız, Sputnik1907, Horack192, Orwellianist, Osmanlı Eddevle, Ülkücü Gençlik -Mhp-, Recep Tayyip Erdoğan
AKP, Muhammed said tastam, Mehmet Akif Taşcı, Rauf193, Tayfunn61, Merhabaviki, Abdulkadir Baştan, Brqqqqqqqqqq, Fatih Sultan
Mehmed Han, Turkuaz1419, Yldzomer, Turtacı kemal, İlalapot, Ahmtoruc, Kelpom, Mavi1301, Kingbjelica, Muhammed1299, Aydoganguven, Eseruzgar, Ahmet Cüneyt, Mucera, Therongreyjoy, Turkanu85 ve Anonim: 1574
15.2
Resimler
• Dosya:1526_-_Battle_of_Mohács.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/ce/1526_-_Battle_of_Moh%C3%
A1cs.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.warfare.altervista.org/Ottoman/Ottoman.htm Özgün yazarı: Hünernâme
of 1588 by Lokman
58
15 METİN VE GÖRÜNTÜ KAYNAKLARI, YAZARLAR VE LİSANS
• Dosya:Allah-green.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/4e/Allah-green.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Converted to SVG from Image:Islam.png, originally from en:Image:Ift32.gif, uploaded to the English Wikipedia by
Mr100percent on 4 Şubat 2003. Originally described as “Copied from Public Domain artwork”. Özgün yazarı: ?
• Dosya:Anadolu_Beylikleri.png Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/e9/Anadolu_Beylikleri.png Lisans: CCBY-SA-3.0 Katkıda bulunanlar: 1-Koza Yayınları Tarih Atlası sf.42 2-Kanaat Yayınları Tarih Atlası sf.28 3-[1] Özgün yazarı: Lord Leatherface
• Dosya:Anadoluhisarı_2.JPG Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a3/Anadoluhisar%C4%B1_2.JPG Lisans:
CC BY-SA 3.0 Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: İhsan Deniz Kılıçoğlu
• Dosya:Arabic-writing.JPG Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/3f/Arabic-writing.JPG Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: ?
• Dosya:Assembly_of_Ottoman_airplane.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/91/Assembly_of_Ottoman_
airplane.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Turkish Air Force Özgün yazarı: NA
• Dosya:Battle_of_Nicopolis,_1396,_Facsimile_of_a_Miniature_Conserved_in_the_Topkapi_Museum_in_Istanbul-.jpg Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/63/Battle_of_Nicopolis%2C_1396%2C_Facsimile_of_a_Miniature_Conserved_
in_the_Topkapi_Museum_in_Istanbul-.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.warfare.altervista.org/Ottoman/
Ottoman.htm Özgün yazarı: Bilinmiyor<a href ='//www.wikidata.org/wiki/Q4233718' title ='wikidata:Q4233718'><img alt ='wikidata:
Q4233718'
src
='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/20px-Wikidata-logo.svg.png'
width ='20' height ='11' srcset ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/30px-Wikidata-logo.
svg.png 1.5x, https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/40px-Wikidata-logo.svg.png 2x'
data-file-width ='1050' data-file-height ='590' /></a>
• Dosya:Battle_of_Preveza_(1538).jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/ba/Battle_of_Preveza_%281538%
29.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.dzkk.tsk.mil.tr/Muze/English/Koleksiyon/Tablolar/FTablolar.htm
Özgün yazarı: Ohannes Umed Behzad
• Dosya:Blank.png Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d2/Blank.png Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Calendar_Thessaloniki_1896.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d6/Calendar_Thessaloniki_
1896.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: «Notes on Thessaloniki» in The Biblical World (July 1896) Özgün yazarı: Ernest De
Witte Burton
• Dosya:Civil_Flag_of_Serbia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/11/Civil_Flag_of_Serbia.svg Lisans:
Public domain Katkıda bulunanlar: Symbols. National Assembly of Serbia. Özgün yazarı: National Assembly of the Republic of Serbia
(Serbian Parliament)
• Dosya:Coa_Croatia_Country_History_(Fojnica_Armorial).svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fe/
Coa_Croatia_Country_History_%28Fojnica_Armorial%29.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması
Özgün yazarı: Madboy74
• Dosya:Coa_Kastrioti_Family.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c6/Coa_Kastrioti_Family.svg Lisans:
CC0 Katkıda bulunanlar:
• File:StemaeFamiljesKastrioti2.GIF Özgün yazarı: StemaeFamiljesKastrioti2.GIF: Nicholson1989 (talk) at en.wikipedia
• Dosya:Coat_of_arms_of_Hungary_(historic_design).png Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/05/Coat_of_
arms_of_Hungary_%28historic_design%29.png Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı:
Hugo Gerhard Ströhl
• Dosya:Coat_of_arms_of_the_Second_Bulgarian_Empire.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0a/Coat_
of_arms_of_the_Second_Bulgarian_Empire.svg Lisans: CC BY-SA 3.0 Katkıda bulunanlar: Self-made, based on file:Coat of Arms of
the Bulgarian Empire.PNG and a historical image, published in “History of Bulgaria”, volume 4 “The Bulgarian people under Ottoman
rule (from XV to the beginning of the XVII century)", Publishing house of the Bulgarian Academy of Sciences, Sofia, 1983, page 58 (in
Bulgarian). Özgün yazarı: Пакко
• Dosya:Commons-emblem-scales-red.svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d6/
Commons-emblem-scales-red.svg Lisans: CC BY-SA 3.0 Katkıda bulunanlar: <a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/File:
Gnome-emblem-important.svg' class ='image'><img alt ='Gnome-emblem-important.svg' src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/
commons/thumb/b/b1/Gnome-emblem-important.svg/25px-Gnome-emblem-important.svg.png' width ='25' height ='25' srcset ='https:
//upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b1/Gnome-emblem-important.svg/38px-Gnome-emblem-important.svg.png 1.5x,
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b1/Gnome-emblem-important.svg/50px-Gnome-emblem-important.svg.png
2x' data-file-width ='48' data-file-height ='48' /></a> + <a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/File:Commons-emblem-scales.svg'
class ='image'><img alt ='Commons-emblem-scales.svg' src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/
c6/Commons-emblem-scales.svg/25px-Commons-emblem-scales.svg.png' width ='25' height ='25' srcset ='https://upload.
wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c6/Commons-emblem-scales.svg/38px-Commons-emblem-scales.svg.png
1.5x,
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c6/Commons-emblem-scales.svg/50px-Commons-emblem-scales.svg.png
2x' data-file-width ='48' data-file-height ='48' /></a> Özgün yazarı: GNOME icon artists, Jorge 2701
• Dosya:Commons-logo.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/4a/Commons-logo.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: This version created by Pumbaa, using a proper partial circle and SVG geometry features. (Former versions used to be
slightly warped.) Özgün yazarı: SVG version was created by User:Grunt and cleaned up by 3247, based on the earlier PNG version, created
by Reidab.
• Dosya:Cyprus_Blue_Ensign-1922.svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b0/Flag_of_Cyprus_
%281922-1960%29.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Shandris
• Dosya:Dömeke_Harbi_Zonaro.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0c/D%C3%B6meke_Harbi_Zonaro.
jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: Ottoman palace artist Fausto Zonaro
15.2
Resimler
59
• Dosya:Egypt_flag_1882.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/af/Flag_of_Egypt_%281882-1922%29.svg
Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Image:Egypt flag 1882.png / http://www.alakhbar-usa.com/aloumaal3arabia/egypt_flag.html
Özgün yazarı: Converted to svg by Daniel78
• Dosya:Flag_of_Abkhazia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/27/Flag_of_Abkhazia.svg Lisans: Public
domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması , see URL http://www.abkhaziagov.org/ru/state/sovereignty/flag_b.jpg Özgün
yazarı: Drawn by User:Achim1999
• Dosya:Flag_of_Albania.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/36/Flag_of_Albania.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Albanian_Provisional_Government_1912-1914.gif Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/be/
Flag_of_Albanian_Provisional_Government_1912-1914.gif Lisans: CC-BY-SA-3.0 Katkıda bulunanlar: http://www.fotw.net/flags/al_
auton.html#pro Özgün yazarı: Jaume Ollé
• Dosya:Flag_of_Algeria.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/77/Flag_of_Algeria.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: SVG implementation of the 63-145 Algerian law "on Characteristics of the Algerian national emblem" ("Caractéristiques
du Drapeau Algérien", in English). Özgün yazarı: This graphic was originaly drawn by User:SKopp.
• Dosya:Flag_of_Armenia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2f/Flag_of_Armenia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: SKopp
• Dosya:Flag_of_Azerbaijan.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/dd/Flag_of_Azerbaijan.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.elibrary.az/docs/remz/pdf/remz_bayraq.pdf and http://www.meclis.gov.az/?/az/topcontent/21
Özgün yazarı: SKopp and others
• Dosya:Flag_of_Bahrain.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2c/Flag_of_Bahrain.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.moci.gov.bh/en/KingdomofBahrain/BahrainFlag/ Özgün yazarı: Source: Drawn by User:SKopp, rewritten by User:Zscout370
• Dosya:Flag_of_Bosnia_(1878-1908).svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/7a/Flag_of_Bosnia_
%281878-1908%29.svg Lisans: CC BY-SA 3.0 Katkıda bulunanlar:
• Wappen_Bosnien-Herzegowina.png Özgün yazarı: Themightyquill (talk)
• Dosya:Flag_of_Bosnia_and_Herzegovina.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/bf/Flag_of_Bosnia_and_
Herzegovina.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Kseferovic
• Dosya:Flag_of_Bulgaria.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/9a/Flag_of_Bulgaria.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: The flag of Bulgaria. The colors are specified at http://www.government.bg/cgi-bin/e-cms/vis/vis.pl?s=001&p=
0034&n=000005&g= as: Özgün yazarı: SKopp
• Dosya:Flag_of_Croatia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/1b/Flag_of_Croatia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.sabor.hr/Default.aspx?sec=4317 Özgün yazarı: Nightstallion, Elephantus, Neoneo13, Denelson83,
Rainman, R-41, Minestrone, Lupo, Zscout370,
<a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/User:MaGa' title ='User:MaGa'>Ma</a><a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/File:
Croatian_squares_Ljubicic.png' class ='image'><img alt ='Croatian squares Ljubicic.png' src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/
commons/thumb/7/7f/Croatian_squares_Ljubicic.png/15px-Croatian_squares_Ljubicic.png' width ='15' height ='15' srcset ='https:
//upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/7/7f/Croatian_squares_Ljubicic.png/23px-Croatian_squares_Ljubicic.png
1.5x,
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/7/7f/Croatian_squares_Ljubicic.png/30px-Croatian_squares_Ljubicic.png
2x' data-file-width ='202' data-file-height ='202' /></a><a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/User_talk:MaGa' title ='User
talk:MaGa'>Ga</a> (based on Decision of the Parliament)
• Dosya:Flag_of_Cyprus.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d4/Flag_of_Cyprus.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: User:Vzb83
• Dosya:Flag_of_Egypt.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fe/Flag_of_Egypt.svg Lisans: CC0 Katkıda bulunanlar: From the Open Clip Art website. Özgün yazarı: Open Clip Art
• Dosya:Flag_of_Eritrea.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/29/Flag_of_Eritrea.svg Lisans: CC0 Katkıda
bulunanlar: From the Open Clip Art website. Özgün yazarı: user:
• Dosya:Flag_of_France.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c3/Flag_of_France.svg Lisans: Public
domain Katkıda bulunanlar: http://www.diplomatie.gouv.fr/de/frankreich_3/frankreich-entdecken_244/portrat-frankreichs_247/
die-symbole-der-franzosischen-republik_260/trikolore-die-nationalfahne_114.html Özgün yazarı: This graphic was drawn by SKopp.
• Dosya:Flag_of_French_Tunisia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/6b/Flag_of_French_Tunisia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Transferred from en.wikipedia to Commons. Özgün yazarı: Zscout370 at İngilizce Wikipedia
• Dosya:Flag_of_Georgia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0f/Flag_of_Georgia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması based on File:Brdzanebuleba 31.pdf Özgün yazarı: User:SKopp
• Dosya:Flag_of_Greece.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/5c/Flag_of_Greece.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: own code Özgün yazarı: (of code) cs:User:-xfi- (talk)
• Dosya:Flag_of_Greece_(1828-1978).svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/6e/Flag_of_Greece_
%281822-1978%29.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: own code Özgün yazarı: (of code) User:Makaristos
• Dosya:Flag_of_Hungary.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c1/Flag_of_Hungary.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
• Flags of the World – Hungary Özgün yazarı: SKopp
• Dosya:Flag_of_Iran.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/ca/Flag_of_Iran.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: URL http://www.isiri.org/portal/files/std/1.htm and an English translation / interpretation at URL http://flagspot.net/flags/
ir'.html Özgün yazarı: Various
60
15 METİN VE GÖRÜNTÜ KAYNAKLARI, YAZARLAR VE LİSANS
• Dosya:Flag_of_Iraq.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f6/Flag_of_Iraq.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
• This image is based on the CIA Factbook, and the website of Office of the President of Iraq, vectorized by User:Militaryace Özgün yazarı:
Unknown, published by Iraqi governemt, vectorized by User:Militaryace based on the work of User:Hoshie
• Dosya:Flag_of_Iraq_1924.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/5f/Flag_of_Iraq_%281921%E2%80%
931959%29.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Israel.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d4/Flag_of_Israel.svg Lisans: Public domain
Katkıda
bulunanlar:
http://www.mfa.gov.il/MFA/History/Modern%20History/Israel%20at%2050/The%20Flag%20and%20the%
20Emblem Özgün yazarı: “The Provisional Council of State Proclamation of the Flag of the State of Israel” of 25 Tishrei 5709 (28
October 1948) provides the official specification for the design of the Israeli flag.
• Dosya:Flag_of_Italy.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/03/Flag_of_Italy.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: There has been a long discussion on the colors of this flag. Please read the talk page before editing or reverting this image.
Pantone to RGB performed by http://www.pantone.com/pages/pantone/colorfinder.aspx Özgün yazarı: see below
• Dosya:Flag_of_Italy_(1861-1946).svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/ad/Flag_of_Italy_
%281861-1946%29.svg Lisans: CC BY-SA 2.5 Katkıda bulunanlar: http://www.regiamarina.net/ref/flags/flags_it.htm Özgün yazarı: F l a n k e r
• Dosya:Flag_of_Jordan.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c0/Flag_of_Jordan.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Kosovo.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/1f/Flag_of_Kosovo.svg Lisans: CC-BY-SA3.0 Katkıda bulunanlar: Originally from Image:Flag of Kosovo.png. Özgün yazarı: Cradel (current version), earlier version by Ningyou
• Dosya:Flag_of_Kuwait.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/aa/Flag_of_Kuwait.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: SKopp
• Dosya:Flag_of_Lebanon.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/59/Flag_of_Lebanon.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: Traced based on the CIA World Factbook with some modification done to the colours based on
information at Vexilla mundi.
• Dosya:Flag_of_Libya.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/05/Flag_of_Libya.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: File:Flag of Libya (1951).svg Özgün yazarı: Bu SVG dosyasındaki kaynak kod W3C standartlarına uygundur.
• Dosya:Flag_of_Macedonia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f8/Flag_of_Macedonia.svg Lisans: Public
domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: User:SKopp, rewritten by User:Gabbe
• Dosya:Flag_of_Malta.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/73/Flag_of_Malta.svg Lisans: CC0 Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Moldova.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/27/Flag_of_Moldova.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: vector coat of arms image traced by User:Nameneko from Image:Moldova gerb large.png. Construction sheet
can be found at http://flagspot.net/flags/md.html#const Özgün yazarı: Nameneko and others
• Dosya:Flag_of_Montenegro.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/64/Flag_of_Montenegro.svg Lisans:
Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: B1mbo, Froztbyte
• Dosya:Flag_of_Nagorno-Karabakh.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/8d/Flag_of_Nagorno-Karabakh.
svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Oman.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/dd/Flag_of_Oman.svg Lisans: CC0 Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Palaeologus_Emperor.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/1c/Flag_of_Palaeologus_
Emperor.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_Palestine.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/00/Flag_of_Palestine.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması. Based on Law No. 5 for the year 2006 amending some provisions of Law No. 22
for the year 2005 on the Sanctity of the Palestinian Flag Özgün yazarı: Orionist, previous versions by Makaristos, Mysid, etc.
• Dosya:Flag_of_Qatar.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/65/Flag_of_Qatar.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Drawn by User:SKopp Özgün yazarı: (of code) cs:User:-xfi• Dosya:Flag_of_Romania.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/73/Flag_of_Romania.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: AdiJapan
• Dosya:Flag_of_Russia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f3/Flag_of_Russia.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Государственный флаг Российской Федерации. Цвета флага: (Blue - Pantone 286 C, Red - Pantone 485 C) взяты
из [1][2][3][4] Özgün yazarı: Zscout370
• Dosya:Flag_of_Saudi_Arabia.svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0d/Flag_of_Saudi_Arabia.svg
Lisans: CC0 Katkıda bulunanlar: the actual flag Özgün yazarı: Bilinmiyor<a href ='//www.wikidata.org/wiki/Q4233718' title ='wikidata:Q4233718'><img alt ='wikidata:Q4233718' src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/
Wikidata-logo.svg/20px-Wikidata-logo.svg.png' width ='20' height ='11' srcset ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/30px-Wikidata-logo.svg.png
1.5x,
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/
Wikidata-logo.svg/40px-Wikidata-logo.svg.png 2x' data-file-width ='1050' data-file-height ='590' /></a>
• Dosya:Flag_of_Serbia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/ff/Flag_of_Serbia.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: From http://www.parlament.gov.rs/content/cir/o_skupstini/simboli/simboli.asp. Özgün yazarı: sodipodi.com
• Dosya:Flag_of_Slovakia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/e6/Flag_of_Slovakia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması; here, colors Özgün yazarı: SKopp
15.2
Resimler
61
• Dosya:Flag_of_Slovenia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f0/Flag_of_Slovenia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması construction sheet from http://flagspot.net/flags/si%27.html#coa Özgün yazarı:
User:Achim1999
• Dosya:Flag_of_Somalia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a0/Flag_of_Somalia.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: see below Özgün yazarı: see upload history
• Dosya:Flag_of_Somaliland.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/4d/Flag_of_Somaliland.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Government of Somaliland National Symbols Özgün yazarı: Government of Somaliland
• Dosya:Flag_of_South_Ossetia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/12/Flag_of_South_Ossetia.svg Lisans:
Public domain Katkıda bulunanlar: The law on State flag of South Ossetia Özgün yazarı: Various
• Dosya:Flag_of_Sudan.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/01/Flag_of_Sudan.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: www.vexilla-mundi.com Özgün yazarı: Vzb83
• Dosya:Flag_of_Sultanate_of_Rum.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/7e/Flag_of_Sultanate_of_Rum.
svg Lisans: GFDL Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Demircan Yiğit Öney
• Dosya:Flag_of_Syria.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/53/Flag_of_Syria.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: see below Özgün yazarı: see below
• Dosya:Flag_of_Transnistria.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/58/Flag_of_Transnistria.svg Lisans:
Public domain Katkıda bulunanlar:
• Drawing based from http://www.president-pmr.org/english/index_e.htm Özgün yazarı: Zscout370 (SVG)
• Dosya:Flag_of_Tunisia.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/ce/Flag_of_Tunisia.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: http://www.w3.org/ Özgün yazarı: entraîneur: BEN KHALIFA WISSAM
• Dosya:Flag_of_Turkey.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b4/Flag_of_Turkey.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Turkish Flag Law (Türk Bayrağı Kanunu), Law nr. 2893 of 22 September 1983. Text (in Turkish) at the website of
the Turkish Historical Society (Türk Tarih Kurumu) Özgün yazarı: David Benbennick (original author)
• Dosya:Flag_of_Ukraine.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/49/Flag_of_Ukraine.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ДСТУ 4512:2006 — Державний прапор України. Загальні технічні умови Özgün yazarı: Government of
Ukraine
• Dosya:Flag_of_Yemen.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/89/Flag_of_Yemen.svg Lisans: CC0 Katkıda
bulunanlar: Open Clip Art website Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_the_French_Mandate_of_Syria_(1920).svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/99/Flag_
of_the_French_Mandate_of_Syria_%281920%29.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Own work, based on Flags of the World
- Historical Flags up to 1932 (Syria) Özgün yazarı: Thommy
• Dosya:Flag_of_the_Ottoman_Empire.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/35/Flag_of_the_Ottoman_
Empire.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
http://www.vicmart.com/ext/en/exrw/item=1416 - Ottoman medal from 1850 Özgün yazarı: <a href ='//commons.wikimedia.org/
wiki/User:Dsmurat' title ='User:Dsmurat'>DsMurat</a><a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/User_talk:Dsmurat' title ='User
talk:Dsmurat'>talk </a>
• Dosya:Flag_of_the_Serbian_Empire,_reconstruction.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/3c/Flag_of_
the_Serbian_Empire%2C_reconstruction.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: User created Özgün yazarı: B1mbo
• Dosya:Flag_of_the_Turkish_Republic_of_Northern_Cyprus.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/1e/
Flag_of_the_Turkish_Republic_of_Northern_Cyprus.svg Lisans: CC BY-SA 2.5 Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flag_of_the_United_Arab_Emirates.svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/cb/Flag_of_the_
United_Arab_Emirates.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Flickr_-_…trialsanderrors_-_Yeni_Cami_and_Eminönü_bazaar,_Constantinople,_Turkey,_ca._1895.jpg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/dc/Flickr_-_%E2%80%A6trialsanderrors_-_Yeni_Cami_and_Emin%C3%B6n%
C3%BC_bazaar%2C_Constantinople%2C_Turkey%2C_ca._1895.jpg Lisans: CC BY 2.0 Katkıda bulunanlar: Yeni Cami and Eminönü
bazaar, Constantinople, Turkey, ca. 1895 Özgün yazarı: …trialsanderrors
• Dosya:Fuzuli_Divan.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/19/Fuzuli_Divan.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Şentürk, Ahmet Atilla. Osmanlı Şiiri Antolojisi. p. 279. ISBN 975-08-0163-6. Özgün yazarı: ?
• Dosya:Hergeleci_İbrahim_1908.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/ec/Hergeleci_%C4%B0brahim_
1908.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Bu Görüntü, Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi'nin dijital ID numarası
ppmsca.19499 olan Baskılar ve Fotoğraflar Bölümü içerisinden ulaşılabilir.
Bu etiket, ekli eserin telif hakkı durumunu göstermez. Normal bir telif hakkı etiketi halâ gereklidir. Daha fazla bilgi için Lisans sayfasına bakınız. Özgün
yazarı: George Grantham Bain Collection (Library of Congress).
• Dosya:IgdirGenocideMuseum.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/56/IgdirGenocideMuseum.jpg Lisans:
Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Ds02006
• Dosya:Islamic_religious_buildings_4.JPG
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/8c/Islamic_religious_
buildings_4.JPG Lisans: CC BY-SA 3.0 Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Делфина
• Dosya:Istambul_observatory_in_1577.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f4/Istambul_observatory_in_
1577.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Cahiers de Science et Vie No114 Özgün yazarı: Anonymous Ottoman artist 1577
• Dosya:Kanun-i_Esasi.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/be/Kanun-i_Esasi.jpg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Uploaded from German Wikipedia, orginally from here Özgün yazarı: Published by Ahmed Kamil Printing House,
Istanbul (Ottoman Turkish: Matbaa-ı Ahmed Kamil) (Turkish: Ahmed Kamil Matbaası)
• Dosya:Karagoz_figures.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/8d/Karagoz_figures.jpg Lisans: CC BY-SA
2.0 Katkıda bulunanlar: İstanbul Toys Museum ( Karagöz And Hacivat) Özgün yazarı: Kıvanç from İstanbul, Turkey
62
15 METİN VE GÖRÜNTÜ KAYNAKLARI, YAZARLAR VE LİSANS
• Dosya:Komnenos-Trebizond-Arms.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/64/Komnenos-Trebizond-Arms.
svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Dragases (talk)
• Dosya:Konstantin_Kapidagli_002.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0a/Konstantin_Kapidagli_002.jpg
Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
Bilkent University, Department of Electrical and Electronics Engineering
Özgün yazarı: Konstantin Kapidagli
• Dosya:Kurtkulağı_Kervansarayı_-_Kurtkulağı_Caravanserai_03.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
a/ae/Kurtkula%C4%9F%C4%B1_Kervansaray%C4%B1_-_Kurtkula%C4%9F%C4%B1_Caravanserai_03.jpg Lisans: CC BY-SA 4.0
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Zeynel Cebeci
• Dosya:Kusatma_Zonaro.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/70/Kusatma_Zonaro.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.insecula.com/us/oeuvre/O0025021.html Özgün yazarı: Fausto Zonaro
• Dosya:Mameluke_Flag.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/1f/Mameluke_Flag.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Ryucloud
• Dosya:Map_of_Al_Hijaz_Train_Lines.png Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/9c/Map_of_Al_Hijaz_
Train_Lines.png Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
• Ferrocarril_del_hiyaz.png Özgün yazarı: derivative work: Producer (<a href ='//commons.wikimedia.org/wiki/User_talk:Producer' title ='User talk:Producer'>talk</a>) Ferrocarril_del_hiyaz.png:
• Dosya:Marche_de_sa_Majesté_Impériale_Le_Sultan_Mohammed_V._par_Italo_Selvelli.ogg Kaynak: https://upload.wikimedia.
org/wikipedia/commons/2/2a/Marche_de_sa_Majest%C3%A9_Imp%C3%A9riale_Le_Sultan_Mohammed_V._par_Italo_Selvelli.ogg
Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Odeon Record 54745 Özgün yazarı: ?
• Dosya:Mehmed_I_miniature.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/7d/Mehmed_I_miniature.jpg Lisans:
Public domain Katkıda bulunanlar: Encyclopædia Britannica website: Özgün yazarı: Bilinmiyor<a href ='//www.wikidata.org/
wiki/Q4233718' title ='wikidata:Q4233718'><img alt ='wikidata:Q4233718' src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/20px-Wikidata-logo.svg.png' width ='20' height ='11' srcset ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/
commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/30px-Wikidata-logo.svg.png 1.5x, https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/
ff/Wikidata-logo.svg/40px-Wikidata-logo.svg.png 2x' data-file-width ='1050' data-file-height ='590' /></a>
• Dosya:Mekteb-i_Mülkiyye-i_Şâhâne._Padişâhım_Çok_Yaşa..jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
2/22/Mekteb-i_M%C3%BClkiyye-i_%C5%9E%C3%A2h%C3%A2ne._Padi%C5%9F%C3%A2h%C4%B1m_%C3%87ok_
Ya%C5%9Fa..jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Image from Padişahım çok yaşa!, Kitabeler.net Özgün yazarı: Bilinmiyor<a href ='//www.wikidata.org/wiki/Q4233718' title ='wikidata:Q4233718'><img alt ='wikidata:Q4233718'
src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/20px-Wikidata-logo.svg.png' width ='20'
height ='11' srcset ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/30px-Wikidata-logo.svg.png
1.5x, https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/40px-Wikidata-logo.svg.png 2x' data-filewidth ='1050' data-file-height ='590' /></a>
• Dosya:Naum_Tiyatrosu.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f1/Naum_Tiyatrosu.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://www.levantineheritage.com/naum.htm Özgün yazarı: Bilinmiyor<a href ='//www.wikidata.org/
wiki/Q4233718' title ='wikidata:Q4233718'><img alt ='wikidata:Q4233718' src ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/20px-Wikidata-logo.svg.png' width ='20' height ='11' srcset ='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/
commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/30px-Wikidata-logo.svg.png 1.5x, https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/
ff/Wikidata-logo.svg/40px-Wikidata-logo.svg.png 2x' data-file-width ='1050' data-file-height ='590' /></a>
• Dosya:OTTOMAN_EMPIRE_Banknotes,_20_Kurush_ND(1852).jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
8/83/OTTOMAN_EMPIRE_Banknotes%2C_20_Kurush_ND%281852%29.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: http://
numismondo.com/pm/tur/index21.htm Özgün yazarı: Ottoman Mint
• Dosya:Oil_wrestling_match_in_the_gardens_of_the_Sultan’{}s_Palace.jpg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/
commons/b/b8/Oil_wrestling_match_in_the_gardens_of_the_Sultan%27s_Palace.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar:
http://collections.vam.ac.uk/item/O916908/gures-or-a-greased-wrestling-watercolour-anonymous-greek-artist/ Özgün yazarı: anonymous Greek artist, ca. 1809
• Dosya:Osmanli-nisani.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2b/Osmanli-nisani.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Juris Tiltins
• Dosya:OttomanEmpireIn1683.png Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/06/OttomanEmpireIn1683.png Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Self drawn, mainly based on Robert Mantran (ed.), Histoire de l'Empire Ottoman, Paris: Fayard
(1989), also en:List of Ottoman Empire dominated territories, Image:Ottoman 1683.png, [1], and [2]. Background map modified from
Image:A large blank world map with oceans marked in blue.svg. Özgün yazarı: Atilim Gunes Baydin
• Dosya:Ottoman_Empire_1914_h.PNG Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/16/Ottoman_Empire_1914_h.
PNG Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: DragonTiger23
• Dosya:Ottoman_empire.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/19/Ottoman_empire.svg Lisans: CC-BY-SA3.0 Katkıda bulunanlar: My draw of commons image (see other versions) Özgün yazarı: André Koehne
• Dosya:Ottoman_flag_alternative_2.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2a/Ottoman_flag_alternative_2.
svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: (Original text :
http://www.vicmart.com/ext/en/exrw/item=1416 - Ottoman medal from 1850 Özgün yazarı: Kerem Özcan
• Dosya:Ottoman_miniature_painters.jpg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/ef/Ottoman_miniature_
painters.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Badisches Landesmuseum Özgün yazarı: Ottoman miniature painter
• Dosya:P_history.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/48/P_history.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: User:Kontos
15.3
İçerik lisans
63
• Dosya:Palestine-Mandate-Ensign-1927-1948.svg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/33/
Palestine-Mandate-Ensign-1927-1948.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Design data from FOTW and the existing WP
image (PNG by AnonMoos, now deleted). Created from scratch using PD resources. Özgün yazarı: User:Greentubing, User:AnonMoos
• Dosya:Seyh-ül-Islâm.jpg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2f/Seyh-%C3%BCl-Isl%
C3%A2m.jpg
Lisans:
Public
domain
Katkıda
bulunanlar:
http://collections.vam.ac.uk/item/O917000/
seyh-ul-islam-or-grand-watercolour-anonymous-greek-artist/ Özgün yazarı: anonymous Greek artist, ca. 1809
• Dosya:Suleiman_the_Magnificent_receives_an_Ambassador-by_Matrakci_Nasuh.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/
wikipedia/commons/4/4c/Suleiman_the_Magnificent_receives_an_Ambassador-by_Matrakci_Nasuh.jpg Lisans: Public domain Katkıda
bulunanlar: http://www.warfare.altervista.org/Ottoman/Ottoman.htm Özgün yazarı: Matrakci Nasuh
• Dosya:Sultan_Osman.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f5/Sultan_Osman.jpg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Uploaded Originally on tr.wiki. Original Source as mentioned on tr.wiki: Milli Kütüphane Özgün yazarı:
• Original Uploader was: Erk, Kılıç46 (modified version)
• Dosya:Sultans_of_the_Ottoman_Dynasty.jpg
Kaynak:
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/82/Sultans_
of_the_Ottoman_Dynasty.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: almashriq.hiof.no Özgün yazarı: Bilinmiyor<a href ='//www.wikidata.org/wiki/Q4233718' title ='wikidata:Q4233718'><img alt ='wikidata:Q4233718' src ='https:
//upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/20px-Wikidata-logo.svg.png' width ='20' height ='11'
srcset
='https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/30px-Wikidata-logo.svg.png
1.5x,
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/ff/Wikidata-logo.svg/40px-Wikidata-logo.svg.png
2x'
data-filewidth ='1050' data-file-height ='590' /></a>
• Dosya:Surname_71b.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/26/Surname_71b.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Badisches Landesmuseum Özgün yazarı: Levni
• Dosya:TurkishEmblem.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/60/TurkishEmblem.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: Kaygtr
• Dosya:Vienna_Battle_1683.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/84/Vienna_Battle_1683.jpg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Badisches Landesmuseum Özgün yazarı: Frans Geffels (fl. 1635–1671)
• Dosya:Wiki_letter_w.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/6c/Wiki_letter_w.svg Lisans: CC BY-SA 3.0
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması; Wikimedia Foundation Özgün yazarı: SVG Jarkko Piiroinen; rights, design and origin
Wikimedia Foundation
• Dosya:Wikibooks-logo.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fa/Wikibooks-logo.svg Lisans: CC BY-SA 3.0
Katkıda bulunanlar: Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: User:Bastique, User:Ramac et al.
• Dosya:Wikinews-logo.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/24/Wikinews-logo.svg Lisans: CC BY-SA 3.0
Katkıda bulunanlar: This is a cropped version of Image:Wikinews-logo-en.png. Özgün yazarı: Vectorized by Simon 01:05, 2 August 2006
(UTC) Updated by Time3000 17 April 2007 to use official Wikinews colours and appear correctly on dark backgrounds. Originally uploaded
by Simon.
• Dosya:Wikiquote-logo.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fa/Wikiquote-logo.svg Lisans: Public domain
Katkıda bulunanlar: ? Özgün yazarı: ?
• Dosya:Wikisource-logo.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/4c/Wikisource-logo.svg Lisans: CC BY-SA
3.0 Katkıda bulunanlar: Rei-artur Özgün yazarı: Nicholas Moreau
• Dosya:Wiktionary-logo-en.svg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f8/Wiktionary-logo-en.svg Lisans: Public domain Katkıda bulunanlar: Vector version of Image:Wiktionary-logo-en.png. Özgün yazarı: Vectorized by Fvasconcellos (Mesaj ·
katkılar), based on original logo tossed together by Brion Vibber
• Dosya:Zerde.jpg Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/32/Zerde.jpg Lisans: CC BY-SA 4.0 Katkıda bulunanlar:
Yükleyenin kendi çalışması Özgün yazarı: E4024
15.3
İçerik lisans
• Creative Commons Attribution-Share Alike 3.0
Download