Anadolu`nun Türkleşme süreci

advertisement
On5yirmi5.com
Anadolu'nun Türkleşme süreci
Anadolu’nun fethi sonuçları itibariyle, Türk tarihinin en önemli olaylarının başında
gelir. Bu fetih ile, Batı Türklüğü yeni ve ebedî bir vatana kavuşmuştur.
Yayın Tarihi : 9 Nisan 2014 Çarşamba (oluşturma : 10/10/2017)
İzefet.net'te yer alan bilgilere göre, Türkler Anadolu’ya IV.yüzyıldan başlayarak fasılalarla
XI.yüzyıla kadar sürecek akınlarda bulunmuşlardı. Ancak, 1071 Malazgirt Savaşı’na kadar aralıklarla
devam edecek olan bu akınlar neticeleri itibariyle,fetih amacı ön plânda tutulmayan akın ve keşif
hareketleri olarak nitelenebilir. Büyük Selçuklu dönemindeki Oğuz-Türkmen akınlarıyla birlikte
Anadolu’nun Türkleşmesiyle neticelenecek fetihler başlamıştır. Anadolu’ya ilk Türk akını Batı
(Avrupa) Hunları döneminde gerçekleşmiştir. Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra,
Bizans’ın hâkimiyetinde kalan Anadolu’ya, Kafkasları aşarak ulaşan Kursık ve Basık adlı Hun
başbuğları 398 yılında Erzurum, Malatya ve Çukurova hattını geçerek Kudüs’e kadar akınlarda
bulunup, aynı yoldan geri dönmüşlerdi. Hunlardan sonra, Sabar (Sabir, Sibir) Türkleri hükümdarları
Balak liderliğinde Doğu Anadolu’dan Ankara’ya kadar olan toprakları vurarak pek çok ganimet elde
etmişlerdir (515/16). İlk Müslüman-Türk Komutanların Akınları: Emeviler ve Abbasilerin hizmetine
giren ilk Müslüman Türk komutanların Bizans’la mücadelesi, Anadolu’ya yapılan akınların diğer bir
devresini oluşturur. Özellikle Abbasiler zamanında Bizans üzerine yapılan gazalarda Türk
komutanları önemli rol oynamışlardır. Tarsus- Malatya- Erzurum hattı boyunca gerçekleşen
mücadelede Sugur ve Avasım adı verilen uc(sınır) bölgelerine yerleştirilen Türkler, Batı Anadolu‘ya
kadar uzanan akınlara katılmışlardır(8.-9.yüzyıllar). Bu akınların başında Afşin, Vasıf et- Türkî, Kayı
oğlu Ahmed, Haris, Buğa gibi Türk komutanlar bulunmaktaydı. Bu seferler neticesinde Anadolu’nun
pek çok bölgesi harap hâle gelmiş, bu durum ileride yapılacak fetihler için kolaylık sağlamıştır.OğuzSelçuklu Akınları: Daha önce yapılan Anadolu seferleri yurt kurmak amacından uzak, sadece askerî
harekâtlar şeklinde gerçekleşmişti. Selçuklu devrinde başlayan akınlar ise plânlı ve yurt kurmaya
yönelikti. Bu sebeble Oğuz (Türkmen)-Selçuklu akınları büyük bir öneme sahiptir. Henüz bir devlete
sahip olmayan Selçuklular, güçlü Karahanlı ve Gazneli devletlerinin şiddetli baskısı ve takibi altında
kalmışlardı. Bu zor şartlar sebebiyle Selçuklular yeni bir yurt arama mecburiyeti duymuşlar ve bu
maksatla batıya keşif birlikleri göndermişlerdir. Böylece Anadolu’ya ilk Selçuklu akınları başlamış
oluyordu. Çağrı Bey‘in ilk Anadolu Seferi: Maveraünnehir’deki zor durumdan kurtulmak için Çağrı Bey
komutasında Anadolu’ya bir keşif harekâtı düzenlendi. Çağrı Bey Emrindeki üç bin atlı ile önce
Azerbaycan ve ardından Van, Kars yörelerine girdi (1018). Ermeni kaynaklarının belirttiğine göre
Mızrak, ok ve yaydan oluşan silâhları çekili, beli kemerli uzun ve örülü saçlı, rüzgâr gibi uçan Türk
atlıları karşısında Bizans Komutanı Senekerim’in gönderdiği kuvvetler yenilgiye uğradılar. Daha
sonra Nahcivan ve Gürcü memleketleri üzerine yürüyen Çağrı Bey, karşılarında duracak bir kuvvet
olmadığını gördü.1021’de geri döndü ve bu durumu Tuğrul Bey’e iletti. Anadolu’nun yerleşmek için
uygun olduğuna karar verdiler.Tuğrul Bey Zamanındaki Akınlar: Selçukluların lideri Aslan Yabgu’nun
hile ile yakalanıp Kalencer Kalesine hapsedilmişti. Bunun üzerine Arslan Yabgu’ya bağlı bazı kitleler
Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya göçtüler (1028-38). Daha önce Irak bölgesine gelen Kızıl Boğa,
Göktaş gibi kumandanların idaresindeki Türkmenlerlerle birlikte bu gruplar Diyarbakır, Mardin, Van
ve Erzurum civarlarında görünüyorlardı. Gürcü ve Ermeni kuvvetlerine karşı başarı kazanan Oğuzlara
engel olmak isteyen Bizans karşı harekâta geçti. Tuğrul Bey de buna karşılık İbrahim Yınal, Kutalmış
ve Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ı Anadolu‘ya akınlar için görevlendirdi. Pasinler Savaşı: Bizans ve
Gürcü kuvvetleri Pasinler çevresinde akınlarda bulunan Musa Yabgu’nun oğlu Hasan Bey
komutasındaki Selçuklu birliklerini pusuya düşürdüler. Zap Suyu yöresindeki savaşta Hasan şehit
oldu. (1047/8). Tuğrul Bey bu duruma çok üzüldü. Hasan’ın intikamını almak için İbrahim Yınal ve
Kutalmış’ı görevlendirdi. İki komutan Erzurum’a doğru ilerlediler. Bizans, Gürcü ve Ermeniler’den
oluşan düşmanı Pasinler Ovası’nda karşılayan Selçuklular büyük bir zafer kazandılar . (1048). Gürcü
Kralı Liparit esir alındı.Pasinler Savaşı düzenli Selçuklu ordularının Anadolu’da kazandığı ilk büyük
savaş olması sebebiyle önemlidir. Daha önceki devrede mücadele vurkaç taktiği güden Türkmenler
tarafından gerçekleştirilirken, bu savaşta Selçuklu hanedanına mensup kişilerin komutasındaki ordu
kullanılmıştır. Nitekim Bizans yenilgiyi kabul ederek Selçuklu devletiyle barış anlaşması yapar. Bu
barışa göre Bizans imparatoru, IX. yüzyılda yapılan ancak sonra yıkılan İstanbul’daki camiyi tamir
etmeyi ve burada Tuğrul Bey adına hutbe okutmayı kabul eder. Ancak vergi vermeyi
reddeder.Tuğrul Bey’in Anadolu Seferi: Vergi ödemeyi reddeden imparatorun Doğu Anadolu’ya ordu
sevk etmesi üzerine Tuğrul Bey bizzat sefere çıkar (1054). Erciş, Bayburt, Kemah ve Erzincan ele
geçirilir. Malazgirt’i kuşatan Tuğrul Bey, kışın yaklaşması üzerine ordusunu geri çekerek, Rey‘e
döner. Bu seferden sonra Anadolu’nun fethi için Çağrı Bey’in oğlu Yakutî görevlendirilir (1057).
Yakutî Yakutî Sivas’ı alır ve Kayseri’ye kadar ilerler. Öte yandan Kars ve Ani kuşatılır. Dinar Bey’e
bağlı birlikler de Malatya civarına inerler. Bu akınlar Alp Arslan zamanına kadar devam etmiştir. İlk
Akınların Önemi: Anadolu’ya yapılan bu ilk Türk akınları görünüşte kalabalık Türkmen kitleleri
tarafından gerçekleştirilen, düzensiz ve yağmayı amaçlayan hareketlerdir. Halbuki bu gerçek
değildir. Türkmen başbuğları komutasındaki Türkmen kuvvetleri, belirli bir plân çerçevesinde,
disiplin içinde hareket etmişlerdir. Anadolu’nun içlerine kadar yapılan akınlarda, Bizans ordularının
ikmal yolları üzerindeki şehirler hedef olarak seçilmiştir. Böylece bölgedeki Bizans savunma gücüne
ağır darbeler vurulmuştur. Bu akınlar, daha sonra gerçekleşecek olan fetih ve yerleşme
hareketlerine uygun bir zemin hazırlanması açısından oldukça önemlidir. Anadolu’nun Türkleşmesi
Malazgirt Savaşı ve Sonrası: Alp Arslan’ın Büyük Selçuklu tahtına geçmesiyle birlikte, Anadolu’ya
yapılan akınlar tekrar hız kazanmıştır. Nitekim Alp Arslan 1064 yılında büyük bir orduyla
Azerbaycan’a gelir. Gürcistan‘ı tamamen fetheder. Doğu Anadolu sınırlarındaki Bizans idaresini
kabul etmiş bazı Gürcü ve Ermeni prensliklerini kendine bağlar. Devrin en güçlü surlarına sahip
olduğu için fethedilemez denilen Ani Şehrini ele geçirir (Ağustos 1064). Ayrıca Kars ve Van da
Türkler tarafından alınır.1066 yılından itibaren Gümüştegin, Afşin, Emir Sanduk gibi ünlü Türk
komutanları Anadolu’ya akınlar düzenler. Bu akınlarda Türk kuvvetleri Orta ve Güney Anadolu’yu
baştan başa geçer ve birçok şehri ele geçirir.Bizans’ın Karşı Tedbirleri: Bu sırada Bizans iç
karışıklıklar ve taht mücadeleleri ile karşı karşıya idi. Türk akınları karşısında âciz kalan Bizans,
Anadolu’nun elden gitmekte olduğunu görüyordu . Bu kötü gidişe dur demek için dul imparatoriçe,
Kayserili bir general olan Romanos Diogenes ile evlenmek zorunda kaldı. Böylece Romanos
Diogenes (Roman Diyojen) Bizans’ın yeni imparatoru oldu (Ocak 1068). İmparator Anadolu’ya
geçerek, Selçuklulara karşı büyük bir ordu hazırlamaya başladı. Daha önce de Anadolu’daki birçok
Bizans kaleleri yenilenmiş ve ordunun ihtiyaçları için zahire ve mühimmat toplanmıştı .Nihayet
imparator Anadolu’ya birbiri ardına iki sefer düzenledi. Ancak Emir Afşin başta olmak üzere diğer
Selçuklu komutanları, bu kalabalık ordu seferdeyken, Ege kıyılarına kadar birçok akınlar yapmakta ,
Konya, Afyon, Denizli gibi şehirleri tahrip etmekteydiler.(1068-69) İmparator yaklaşan kış sebebiyle
İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldı. Malazgirt Savaşı: İmparator Diogenes, Türklere son ve kesin
bir darbe vurmak istiyordu. Bu sebeble 200 bin kişilik büyük bir ordu hazırladı. Bu ordu da Ermeni,
Gürcü ve ücretli Frank, Norman, Rus kıt’alarının yanı sıra, Türk soyundan Uz ve Peçenek kuvvetleri
de bulunmaktaydı. Nihayet Bizans ordusu doğuya doğru sefere çıktı. Bu sırada Alp Arslan, Mısır
seferine çıkmıştı. Henüz Halep kuşatmasında bulunuyordu. Bizans ordusunun ilerleyişini duyunca
süratle geri dönmeye karar verdi. Yaşlı ve yorgun askerlerini bırakarak emrindeki dinç kuvvetlerle
Ahlat’a geldi. Birkaç kez barış teklif ettiyse de bunu Alparslan’ın korkusuna yorumlayan Romanos
Diogenes, barışı reddetti. Artık savaş kaçınılmazdı.Devrin kaynaklarına göre Bizans’ın 200 binlik
ordusuna karşı, Selçuklu kuvvetleri 50 bin kadardı. Bizans ordusundaki Peçenek ve Uz askerleri,
karşılarındakinin Türk olduğunu görünce Selçuklu tarafına geçmişlerdi . İki ordu Malazgirt Ovası’nda
mevzilendi. İslâm ülkelerinin her köşesinde, Alp Arslan’ın zafer kazanması için hutbe okunuyor, dua
ediliyordu. Nihayet Alp Arslan ordusu ile cuma namazını kıldıktan sonra askerini oldukça etkileyen,
coşkulu bir konuşma yaptı; şehit düşerse üstündeki beyaz elbisenin kefeni olduğunu, onunla
gömülmesini vasiyet etti. Sonra eski Türk geleneğine uyarak atının kuyruğunu bağladı ve
ordusunun başına geçti. (26 Ağustos 1071)Alp Arslan sayıca çok üstün olan Bizans kuvvetlerine
karşı Türk savaş taktiği olan „Turan taktiği“ni başarıyla uyguladı. Askerlerin bir kısmı savaş alanının
iki yanındaki tepelerde pusuya yattı. Diğer kuvvetler düşmana saldırdı ve kaçar gibi yaparak geri
çekildiler (sahte ric’at). Türklerin bozguna uğradığını zanneden Bizans kuvvetleri disiplinsiz bir
şekilde Selçuklu kuvvetlerini takibe başladı ve merkezden epey ayrıldılar. Pusuya doğru çekilen
Bizans ordusu, bu tuzağı geç fark etti. Geri çekilmeye çalıştıkları sırada Ermeniler ve yedek
kuvvetler savaş alanından kaçtılar. Tam anlamıyla çembere alınan Bizans ordusu, akşama kadar
süren Türk hücumlarıyla âdeta yok edildi. İmparator yaralı olarak ele geçirildi (26 Ağustos 1071).Alp
Arslan, imparatorun umduğunun aksine, ona çok iyi muamele etti; saygı gösterdi. Aralarında yapılan
anlaşmaya göre, imparator kurtuluş akçası (fidye) karşılığında serbest bırakılacaktı. Ayrıca Bizans’ın
elindeki bütün Müslüman esirler salıverilecek ve Selçuklulara yıllık vergi ödenecekti. Ancak Türk
askerlerinin eşliğinde memleketine gönderilen Romanos Diogenes tahtından indirildi. Gözlerine mil
çekilerek hapse atıldı. Yerine geçenler bu anlaşmayı tanımadılar. Bunun üzerine Türk komutanlara
Anado-lu’nun fethinin tamamlanması emri verildi. Malazgirt Zaferinin Önemi ve Sonuçları: Malazgirt
Zaferi sonuçları itibarıyla hem Türk tarihi, hem de dünya tarihi bakımından çok büyük bir önem
taşımaktadır. Malazgirt Zaferi sonucunda Anadolu’nun kapıları kesin olarak Türklere açılmış
oluyordu. Böylece Anadolu’nun, Türklerin ebedî vatanı olması için en büyük adım atılmıştır.
Zaferden sonra Anadolu’da irili ufaklı birçok Türk devleti kurulmuş, Türkiye Cumhuriyetine kadar
uzanan Türkiye tarihi başlamıştır. Bu zaferle, Türklerin İslâm dünyasındaki prestiji ve liderliği daha
da güçlenmiştir. Malazgirt Zaferi, Avrupa’da da derin izler bırakmıştır. Bizans’ın yenilmesi üzerine
kendilerini de tehlikede gören Hristiyan Avrupa, Türklere karşı ittifaklar oluşturmuşlardır. Haçlı
ittifakı aslında bu zafere bir tepki olarak doğmuştur. Haçlı Seferleriyle Türk ilerleyişi durdurulmak
istenmiştir . Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları ardına kadar açılmış idi. Böylece Anadolu’nun
Türkleşmesi safhası başlamış ve kısa süre zarfında Türkler Anadolu’da çoğunluğu sağlamışlardır.
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde irili ufaklı Türk devletleri ortaya çıkmıştır. Anadolu‘da dengelerin
Türkler lehine bu denli hızla değişmesinin sebepleri nelerdi? Bizans idaresindeki Anadolu’nun
durumu: Bizans idaresinde yaşayan halk yönetimden memnun değildi. Çünkü Bizans özellikle
köylülere ağır vergiler yüklüyor ve Ortodoks mezhebinden olmayanlara baskı uyguluyordu . Ayrıca
aralıklarla süren İran, Arap ve Türk akınları halkın daha batıya göç etmesine yol açmıştı. Kısacası
savaşlar, yönetimin baskısı ve salgın hastalıklar nedeniyle nüfus oldukça azalmıştı. b-Türk göçleri:
Seyhun ötesindeki kalabalık Türkmen (Oğuz) kitleleri, Selçuklular tarafından Anadolu’ya sevk
edilmekteydi. yerli nüfusun âdeta terk ettiği Anadolu toprakları, tarım ve hayvancılığa elverişliydi .
Bu sebeple Türkmenler, aileleri, hayvanları ile birlikte Anadolu yaylalarına yerleştiler. XIII. yüzyıldaki
Moğol baskısı sebebiyle ikinci bir göç dalgası yaşandı. Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi
tamamlanmış oldu.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Anadolu'nun Türkleşme süreci
Download