!"#$%& !'() *+,-. / 0 1(2 Bismillahirrahmanirrahim el-Hamdu lillâhi rabbil âlemîn ve sallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihit tâhirîn ve ashâbihil muntecebîn. Rahman ve Rahim olan Al Allah' lah'ın adıyla Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Allah'ın salâtı efendimiz Muhammed'e (s.a.a), onun tertemiz Ehlibeyt'ine (a.s) ve seçkin ashabına olsun. Bu eser, Yüce Rehberlik Makamı Ayetullah Hameneî'nin Hac Temsilcisi ve İran Hac Organizasyonu İşleri Başkanı Dr. Gazi Asker'in kararıyla, İran Hac ve Ziyaret Araştırma Merkezi tarafından basılmıştır. Adres: Hac ve Ziyaret Araştırma Merkezi Sümeyye Cad. 26-28. Sokak arası, No: 472 P.K: 37175-1113 KUM-İRAN Tel: +98 (025) 37740800 Fax: +98 (025) 37743155 Web: http://phz.hajj.ir/ Email: info@hajj.ac.ir BELGELERİN DİLİYLE BAKİ' BAKİ'NİN TAHRİBİ VE YENİDEN İNŞASI İNŞASI Seyit Ali Gazi Asker Çeviri: Sadık Altın Tashih Takbik: Mehdi Can İçindekiler Giriş ............................................................................................ 9 İslam Tarihinin Hazinesi................................................... 15 Bakî'de Defnedilenler ......................................................... 19 1. İmam Hasan b. Ali (a.s)...................................................... 19 2. İmam Zeynelâbidin Ali b. Hüseyin (a.s) .......................... 20 3. İmam Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s) ....................... 20 4. İmam Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s) ....................... 21 Abbas b. Abdülmuttalip ......................................................... 21 Fatıma Binti Esed.................................................................... 23 Allah Resulü'nün (s.a.a) Çocuklarının Kabirleri ......... 24 Zeynep ...................................................................................... 24 Ümmü Kulsum ........................................................................ 24 Rukayye..................................................................................... 24 İbrahim ..................................................................................... 25 Baki'ye Defnedilen Peygamber'in (s.a.a) Eşleri ......... 27 1. Ümmü Seleme ..................................................................... 27 2. Zeynep binti Cahş (Peygamber'in Halasının Kızı) ......... 27 3. Mariye-i Kıbtiye................................................................... 27 4. Zeynep binti Huzeyme....................................................... 27 5. Ebu Bekir'in Kızı Ayşe ....................................................... 28 6. Ömer b. Hattab'ın Kızı Hafsa ........................................... 28 7. Ebu Süfyan'ın Kızı Ümmü Habibe .................................. 28 8. Cüveyriye binti Haris .......................................................... 28 9. Safiye ..................................................................................... 29 10. Zem'a b. Kays'ın Kızı Sevde............................................ 29 11. Zeyd Kızı Reyhane............................................................ 30 Peygamber'in Halalarının Kabirleri................................ 31 Abdulmuttalib'in Kızı Safiye.................................................. 31 Abdulmuttalib'in Kızı Atike................................................... 31 Faziletli Diğer Kadınların Kabirleri................................. 33 1. Ümmül Benin ...................................................................... 33 2. Halime-i Sa'diyye ................................................................. 33 Bakiye Defnedilen Diğer Şahıslar.................................... 35 1. Akil b. Ebu Talib................................................................. 35 2. Abdullah b. Cafer ................................................................ 36 3. Muhammed b. Ali (İbn-i Hanefiyye)................................ 36 4. Ebu Süfyan b. Haris............................................................ 36 5. İsmail b. Cafer ..................................................................... 37 6. Osman b. Maz'un ................................................................ 37 7. Es'ad b. Zurare .................................................................... 37 8. Huneys b. Huzafe................................................................ 38 9. Sa'd b. Muaz......................................................................... 38 10. Abdullah b. Mes'ud........................................................... 38 11. Ebu Said Hudri.................................................................. 39 12. Miktat b. Esved ................................................................. 39 13. Erkam b. Ebi Erkam ........................................................ 39 14. Hâkim b. Hizam................................................................ 39 15. Cabir b. Abdullah.............................................................. 40 16. Zeyd b. Haris ..................................................................... 40 17. Sehl b. Sa'd Saidi................................................................ 40 18. Malik b. Enes ..................................................................... 40 19. Nafî el-Medenî................................................................... 40 20. Nafi, Şeyhu'l-Kurra ........................................................... 40 21. Üsame b. Zeyd................................................................... 41 22. Zeyd b. Sehl, Ebu Talha el-Ensari.................................. 41 23. Harre Şehitleri.................................................................... 41 Baki'ye Defnedilen Sadr-ı İslam'ın Meşhur Simalarından Bazıları:...................................................................................... 42 Beytu'l-Ahzan........................................................................... 43 Valilerin Baki Kabrine İlgi ve Alakaları................................ 43 Eser ve Yapıtların Tahribi ...................................................... 44 Tepkiler ..................................................................................... 53 Merhum Müderris'in Meclisteki Konuşması ....................... 55 Âlim ve Mercilerin Mektup ve Telgrafları............................ 57 Diğer Müslümanların Tepkileri ............................................. 57 Ordu Komutanının Tepkisi ................................................... 58 Hindistan Müslümanlarının Tepkisi ..................................... 59 İranlı Hacıların Sorumlusu ..................................................... 60 İki Bakış Açısı .......................................................................... 63 Suudilerle İşbirliği İçinde Olunmaması ................................ 64 Hilafet Kongresinin Oluşturulması....................................... 65 Haremeyn-i Şerifeyn Komisyonunun Kurulması ............... 65 Abdülaziz'in Hicaz'a Hâkimiyeti............................................ 71 Suud Devletinin Bildirisi......................................................... 73 Hicaz Seferinin Yasaklanması................................................ 74 İran Devletinin Bildirisi .......................................................... 75 Bir Komplonun Başlangıcı..................................................... 79 Habibullah Hüveyda'nın Görevi ........................................... 80 Hüveyda'nın Raporunun Metninin Tamamı........................ 84 Abdülaziz'in İran Şahı'na Mektubu....................................... 96 Restore Çalışmaları.................................................................. 97 Muzaffer A'lem'in Mektubunun Cevabı............................... 98 Muzaffer A'lem'in İkinci Mektubu........................................ 99 Sefaretin Birinci Sekreterinin Raporu ................................. 102 Muzaffer A'lem'in Raporu.................................................... 104 Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî'nin Cevabı .......................... 106 Hac Daimi Komisyonu'na Gönderilen Mektup................ 106 İkinci Mektup......................................................................... 108 Sundurmanın Yapılması Yeterli Değildir ........................... 109 Muzaffer A'lem İle Emir Abdullah Faysal'ın Görüşmesi 111 Baki Mezarlığı'nın Tamir Edileceğine Dair Haberin Yankıları ......................................................................................... 113 Merhum Ayetullahu el-Uzma Hekim'in Mektubu ............ 117 Muzaffer A'lem'in Ayetullah Hekim'e Cevabı ................... 120 Merhum Ayetullah S. Hibetuddin Şehristanî'ye Mektubu... 121 Merhum Ayetullah Şehristanî'nin Mektubunun Cevabı... 124 Devlet Bakanının Mektubu .................................................. 129 Suudi Devleti Yalanladı ........................................................ 130 Yalanlama Mektubunun Metni ............................................ 134 Sayın Seyit İbrahim Şehristanî'nin Mektubu...................... 135 Muzaffer A'lem'in Cevabı..................................................... 136 Yalanlamanın Akabinde Olayın Takip Edilmesi ............... 137 Emir Abdullah Faysal'la Görüşme...................................... 140 Konsolosluğun Zahmetlerinden Ötürü Teşekkür Bildirisi.. 141 Dışişleri Bakanına Yöneltilen Soru ..................................... 142 Furuzanfer'in Dışişleri Bakanına Sorusu............................ 145 Muzaffer A'lem ile Emir Faysal'ın Yeniden Görüşmesi .. 147 Faaliyetlerin Sonu .................................................................. 147 Son Nokta ............................................................................. 161 Resimlerle Baki Mezarlığı................................................ 164 GİRİŞ Kurân-ı Kerim, tarih ve geçmiş kavimlerin eserleriyle aşina olmaları için fertlerin tamamından yeryüzünde gezip dolaşmalarını istemiştir ve nitekim bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: ْﻦﻳﻦَ ﻣﺔُ اﻟﱠﺬﺒ ﻛﺎنَ ﻋﺎﻗﻒضِ ﻓَﺎﻧْﻈُﺮُوا ﻛَﻴﻲ اْﻷَرﻴﺮُوا ﻓﻗُﻞْ ﺳ َﻴﻦﺸْﺮِﻛ ﻣﻢﻞُ ﻛﺎنَ أَﻛْﺜَﺮُﻫﻗَﺒ "De ki: "Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın." Onların çoğu Allah'a ortak koşan kimselerdi."1 Dünya kavim ve milletleri özellikle eski medeniyete sahip olanlar, sürekli kendi tarih ve geçmiş eserlerini korumak için çaba sarf etmişlerdir. Tarihe bakış ve eserlerin korunması iki yönden insanlar için faydalıdır: Birincisi: İnsanlar, geçmiştekilerin faydalı tecrübelerinden ve müspet örneklerinden istifade ederek 1-Rum, 42. 10 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası bu edinimleri, gelecekte kendileri için yollarını aydınlatacak birer meşale kılabilirler. İkincisi: Toplumların tarih boyunca acı tecrübeleri, yenilgileri ve başarısızlıklarıyla aşina olarak bunları ikinci kez tecrübe etmekten kaçınırlar. Kurân-ı Kerim söz konusu bu iki yöne de dikkat etmiş; bir taraftan halkı tarihten ibret almaya çağırmış ve diğer taraftan onları tarihi eserleri korumaya teşvik etmiştir. Ashab-ı Kehf'in kıssasını dillendirmekle bu gençlerin gayret ve dindarlıklarının hatırasını ölümsüzleştirmek için kabirleri üzerine mescit yapılmasını kararlaştıran müminlerden söz etmiştir: ًﺠِﺪاﺴ ﻣﻬِﻢﻠَﻴﺬَنﱠ ﻋ ﻟَﻨَﺘﱠﺨﻢﺮِﻫﻠﻰ أَﻣﻮا ﻋﻳﻦَ ﻏَﻠَﺒﻗﺎلَ اﻟﱠﺬ "Duruma hâkim olanlar ise, "Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız" dediler."2 Başka bir olayda İbrahim Halilullah (a.s) Kâbe'nin kenarında eşi Hacer ve oğlu İsmail (a.s) için bir sığınak yapıyor. Sonra bu mekân İsmail (a.s) ve Hacer'in defnedildiği mekân oluyor ve Allah Teâlâ, hacıların toplanıp Kâbe etrafında tavaf ettikleri bu mekânı mukaddes sayarak anne ve oğlun ve başkalarının da defnedildiği Hicr-i İsmail'in görkemli hatırasını ölümsüzleştiriyor. İbrahim (a.s); put kıran bu Peygamber, Kâbe'nin yapımında Allah'ın kudretiyle hâlâ ayak izinin ko2-Kehf, 21. Giriş ■ 11 runduğu bir taş üzerinde duruyor ve bu olayın kendisi Allah Teâlâ'nın çok değerli bu eseri korumasına ve halktan burada namaz kılmasını istemesine sebep oluyor: ﻰﻠﺼ ﻣﻴﻢﺮاﻫﻘﺎمِ إِﺑﻦْ ﻣﺬُوا ﻣاﺗﱠﺨو "Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namaz yeri edinin."3 Bir çocuk susuzluktan ayağıyla toprağı eşeliyor ve Allah Teâlâ meleği Cebrail'i (a.s) göndermekle Hacer'in annelik duygusunun kıymeti hatırına henüz bebek olan İsmail'in (a.s) ayakları altından Zemzem suyunu vücuda getirerek, bu önemli ve tertemiz tarihî hatıranın korunması için onu geleceğe aktararak sözü edilen bu olayı adeta ölümsüzleştiriyor. Kurân; paklığı, halis niyetleri ve azameti hatırlatmak istediği zaman peygamber ve salih kulların yaşadıkları evleri anımsatıyor: ﻟَﻪﺢﺒﺴ ﻳﻪﻤﺎ اﺳﺬْﻛَﺮَ ﻓﻴﻬﻳ و اَنْ ﺗُﺮْﻓَﻊنَ اﻟﻠّﻪ اَذﻮتﻴﻓﻰ ﺑ ِﺎلاﻟْﺎﺻ ووﺎ ﺑِﺎﻟْﻐُﺪﻓﻴﻬ (Bu kandil) Allâh'ın yükseltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Onların içinde sabah akşam O'nu tesbih eder(şânının yüceliğini anar)lar:"4 3-Bakara, 125. 4-Nur, 36. 12 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Ve Allah Resulü (s.a.a) "Ali (a.s) ve Fatıma'nın (s.a) evi de bu evler arasında sayılır mı?" diye soran kimsenin sorusuna Ali ve Fatıma'nın evini işaret ederek şöyle buyuruyor: "Evet, o, evlerin en hayırlısıdır."5 Maalesef günümüzde Müslümanlar bu ilahi eser ve örneklere aşina olmak için vahiy topraklarına sefer ettiklerinde tam bir düş kırıklığıyla buraların viran edildiğini görerek ellerinde olmaksızın gözyaşlarına boğulurlar ve nasıl yanlış bir düşüncenin ibret dolu bu büyük eserlerin yok olmasına; Ehlibeyt'in (a.s) kabirlerinin ve Baki, Uhud ve Makberetü'lMualla kabirlerindeki mevcut türbelerin tahrip edilmesine sebep olduğunu düşünürler. İmam Sadık'ın (a.s), İmam Seccad'ın (a.s) ve Medine'deki Allah Resulü'nün (s.a.a) çok değerli sahabelerinin evlerinden; Hatice-i Kübra'nın (s.a) evinden ve Resul'ün (s.a.a) Kevser'i; Zehra'yı Betül'ün (s.a) doğduğu yerden niçin hiçbir haber yoktur? Müslümanların İslam'ı savunmak için yaptıkları iftihar dolu savaşlardan geride kalan eserlerin tamamı niçin yok edilmiştir? Bu "neden?" ve "niçin?"lerin hepsi cevapsızdır. Zira bu soruların muhatabı, tevhidin somut tecellilerini şirk alametleri bilen ve bunları Müslümanları şirkle suçlama vesilesi sayan kimselerdir! Aynı şekilde 5-Tefsir-i ed-Durru'l-Mensur, c.5, s.50. Giriş ■ 13 dünya düşünceleri karşısında bir kez daha dine ve dinî öğretilere bağnaz Harici bakışını sergilemek isteyen kimseler bu soruların muhataplarıdır. Kaleme aldığımız kitabımız, bu bağnaz ve gerici düşüncenin sadece küçük bir kısmını ortaya koyabilmiştir. Başka bir fırsatta bu konuyu tüm açılarıyla ve daha geniş olarak ele almayı ümit ediyoruz. Yazar İSLAM TARİHİNİN HAZİNESİ Baki sadece bir kabristan değil, bilakis İslam tarihinin hazinesidir. Şiîlerin dört masum imamının kabirleri yanı sıra Peygamber Ekrem'in (s.a.a) eşlerinin, kızlarının, halalarının, ashap ve tabiinden bazılarının çocuklarının ve İslam tarihine mensup yaklaşık on bin meşhur şahsiyetin defnedildiği bir yerdir. Bunca azametiyle Baki, aynı zamanda garip ve mazlumdur. Medine'ye giden her ziyaretçinin, bu kabristanı görür görmez hüzün ve gamın şiddetiyle gözleri yaşla dolar ve elinde olmaksızın bir duvara yüzünü koyarak Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'inin (a.s) mazlumluğuna ağlar. İnci misali damlalarla dolu bu gözyaşlarında bir hedefe yönelik kin ve öfke gizlenmiş ve ziyaretçi, elinde olsa oracıkta feryat edecek ve "Peygamber'in Ehlibeyt'i (a.s) ve İslam'ın iftiharına niçin böyle davranıyorsunuz?" Diye haykıracaktır. Dünyanın her yerinde halk kendi milli iftiharlarını yüceltip hatta kaybolmuş askerleri için anıt dikerken Baki'de kabirler üzerine sıradan bir taşın bırakılmasından bile kaçınırlar. 16 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Hacıların her biri Medine'den çıkmakla birlikte kalplerine çöken gam ve hüznü omuzlarına atar ve kendi ülkelerine dönüşleriyle birlikte Ehlibeyt'in (a.s) mazlumiyetini haykırarak bu mazlumiyeti nesilden nesle taşırlar. Keza her bir hacı bu karanlığın son bulacağı ve Baki'nin; Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'inin (a.s), ashabının ve yaranlarının kültürünün tanınıp yayılacağı bir merkeze dönüşmesi beklentisi içerisindedir. Baki'nin geçmişi İslam öncesi dönemlerine uzanır, ne var ki belgelerde Baki'nin tarihi geçmişi ve Medine halkının kendi cenazelerini bu kabristana ne zamandan beri defnettikleri açık ve belirgin değildir. Tarihî kaynaklar hicretten önce Medine halkının kendi cenazelerini "Ben-i Haram" ve "Ben-i Salim" Mezarlıkları'na ve bazen de kendi evlerine defnettiklerine tanıklık eder.6 Tarihi kaynakların bildirdiğine göre Müslümanların Medine'ye hicretinden sonra onların yegâne kabri Baki olmuş ve zamanla çok sayıda sahabe ve tabiinin ve Peygamber'in (s.a.a) eşleri, kızları, çocukları ve onun Ehlibeyt'inin (a.s) defnedilmesiyle Baki çok özel bir konum kazanmıştır.7 Zaman sürecinde git gide Medine'deki önceki kabirler terk edilmiş bir hale dönüşerek ortadan kaybolmuştur.8 6-Tarih-i Harem-i Eimme-i Baki, s.61. 7-Medine Şinasi, c.1, s.321. 8-Vefâü'l-Vefa, c.3, s.888. İslam Tarihinin Hazinesi ■ 17 Rivayette şöyle gelmiştir: Allah Resulü (s.a.a) Allah Teâlâ'nın emriyle bu kabristanın yanına gidiyor, orada defnedilenlere selam veriyor ve Allah Teâlâ'dan onlar için bağışlanma diliyordu.9 Baki'yi, bu mezarlıkta "Garkad" isminde bir tür dikenli ağaç yetiştiği için "Bakiu'l Garkad" olarak isimlendirmişlerdir.10 Daha sonra bu ağaç varlığını koruyamamış ama ismi kalıcı olmuştur. Bazıları da şöyle demiştir: "Baki-i Garkad", garkad ağacıyla (kuş üzümüne benzer, siyah ve kırmızı meyveleri olan bir tür çöl ağacı) örtülü geniş arazilere verilen isimdir.11 Bir asır öncesine kadar duvarlardan yoksun olan Baki Mezarlığı şimdilerde duvarlarla çevrelenmiştir. Geçmişten günümüze değin İslami fırka ve mezhep mensupları, Peygamber'in (s.a.a) ziyaretinden sonra buraya gelerek Peygamber'in Ehlibeyt'ini (a.s) ve diğer kabirleri ziyaret ederler. Baki Mezarlığı'na defnedilen imamların (a.s) ve diğer bazı şahsiyetlerin mezarları üzerinde kubbe ve sundurma vardı, ancak Vahabilerin saldırısı sonucu bu kubbeler yıkıldı. Hali hazırda bir gölgelikten bile mahrum olan bu kabristanda sadece bazı kabirler taşla belirlenerek diğer kabirlerden ayrılmıştır. 9-Sahih-i Müslim, c.4, s.40; Sünen-i Nesâî, c.4, s.91; Kuleynî, Usul-u Kâfi, c.4, s.559. 10-Lisanu'l-Arap, c.1, s.462; el-Kamusu'l-Muhid, c.3, s.11. 11-a.g.e. BAKÎ BAKÎ'DE DEFNEDİLENLER Bakî'in şimdiki kapısının biraz sağının karşısında Dört Masum İmam'ın (a.s) mutahhar kabirleri yer alır: 1. İmam Hasan b. Ali (a.s) İmam Hasanu'l-Mücteba (a.s) Medine'de hicretin üçüncü yılında Ramazan ayının on beşinde dünyaya geldi. Henüz çocukluk dönemlerinde bile Allah Resulü'nün (s.a.a) İmam Hasan'a (a.s) karşı pek çok ilgi ve alakası vardı. Hz. Resul'ün (s.a.a) vefatından sonra Emirülmüminin'in (a.s) yanında bütün savaşlara katılan İmam Hasan (a.s), babasından sonra toplumun en saygınıydı. İslam ve velayeti savunmak için Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarında babasının yanında yer aldı. Babasının şehit olmasından sonra imamete atandı ve yaklaşık altı ay halifelik yaptı. Sonra Muaviye tarafından zorlanan savaşta halkın kendisini yalnız bırakması sebebiyle mecburen Muaviye'nin barış önerisini kabul etti. Sonuç itibariyle İmam Hasan (a.s) Muaviye'nin kışkırtmasıyla eşi Eş'as b. Kays'ın kızı Ca'de tarafından Hicri Kameri 50 yılında zehirlene- 20 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası rek şahadete ulaştı ve Baki Mezarlığı'na defnedildi. İmam Hasan'ın (a.s) kerameti, ahlakı ve çeşitli faziletleri halkın bu imamı "Ehlibeyt'in Kerimi" olarak isimlendirmesine ve kalplerin mahbubu olmasına vesile olmuştur. 2. İmam Zeynelâbidin Ali b. Hüseyin (a.s) İmam Seccad (a.s) Hicri Kameri 38 yılında Medine'de dünyaya geldi ve çocukluk yıllarını İmam Hasan b. Ali (a.s) ve değerli babası Hüseyin b. Ali'nin (a.s) imametlik dönemlerinde geçirdi. Kerbela'da babasıyla birlikteydi. Ancak Allah'ın iradesi gereği, birkaç gün kendisine baskın olan şiddetli hastalık sebebiyle eline kılıç alıp din ve velayet harimini savunamadı. İmam Seccad (a.s) Aşura hadisesinden sonra, geride kalanlarla birlikte esir alındı ve ilk olarak Kufe'ye, sonra da Şam'a götürüldü. İmam Seccad (a.s) yaklaşık otuz dört yıl imametlik makamından sonra Hicri Kameri 94 yılında Velid b. Abdülmelik'in kışkırtmasıyla zehirletilerek şehit edildi ve Baki Mezarlığı'nda İmam Mücteba'nın (a.s) yanına defnedildi. İmam Seccad (a.s); züht, ibadet, kerem ve büyüklüğüyle dost ve düşman herkesin dilindeydi. 3. İmam Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s) İmam Bakır (a.s) Hicri Kameri 57 yılında dünyaya geldi ve Hicri Kameri 94 yılına kadar Medine'de değerli babasının yanında yaşadı. Babasının şahadetin- Baki'de Defnedilenler ■ 21 den sonra imamete ulaştı ve pek çok öğrenci yetiştirdi. İmam Bakır (a.s) İslam öğretileri ve Ehlibeyt (a.s) mektebinin yayılıp gelişmesinde büyük girişimlerde bulundu. Bu sebeple kendisine ilimleri yaran anlamında "Bakıru'l-Ulum" lakabını verdiler. İmam Bakır (a.s) Hicri Kameri 114 veya 117 yılında Hişam b. Abdülmelik'in kışkırtmasıyla şehadete ulaştı ve Baki Mezarlığı'nda babasının yanına defnedildi. 4. İmam Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s) İmam Sadık (a.s) Hicri Kameri 83 yılında dünyaya geldi ve babasının şahadetinden sonra Ehlibeyt (a.s) tabilerinin rehberliğini üstlenerek bereket dolu yaşam dönemlerinde çeşitli dallarda binlerce öğrenci yetiştirdi. Abbasi hükümetinin ikinci halifesi Mensur tarafından zorla gözaltına alınan İmam Sadık (a.s) sonunda, Mensur'un kışkırtması üzerine Hicri Kameri 148 yılında Şevval'in 25'inde zehirletilerek şehit edildi ve Baki Mezarlığı'nda, babasının yanına defnedildi. Abbas b. Abdülmuttalip Ehlibeyt'in (a.s) dört imamının kabri yanında birisi Peygamber'in (s.a.a) amcası Abbas b. Abdülmuttalip ve diğeri Emirülmüminin Ali'nin (a.s) annesi Fatıma binti Esed olmak üzere iki kabir daha vardır. 22 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Baki'deki Ehlibeyt İmamları'nın (a.s) Kabirleri: 1-İmam Hasan Müçteba (a.s), 2-İmam Seccad (a.s), 3-İmam Muhammed Bakır (a.s), 4-İmam Cafer Sadık (a.s) ve Abbas b. Abdülmuttalip. Abbas b. Abdülmuttalip, Kureyş'in büyük şahsiyetlerinden olup Allah Resulü'nden (s.a.a) iki ya da üç yaş büyüktü. Mekke'de imanını gizleyen Abbas b. Abdülmuttalip Kureyş'in zorlamasıyla Bedir savaşına katıldı ve Müslümanlar tarafından esir alındı. Fidye ile serbest bırakılan Abbas b. Abdülmuttalip sonuç itibariyle Allah Resulü'nün (s.a.a) en hayırlı ashabı zümresinden oldu. Allah Resulü'nün (s.a.a) vefatından sonra Emirülmüminin Ali b. Ebi Talib'e (a.s) sadık kalan Abbas b. Abdülmuttalip, üçüncü halife döneminde; Hicri Kameri 33 yılında Medine'de vefat etti ve Baki Mezarlığı'na defnedildi. Baki'de Defnedilenler ■ 23 Fatıma Binti Esed Fatıma binti Esed; Ebu Talib'in eşi, Ali b. Ebu Talib'in annesi ve Allah Resulü'ne (s.a.a) ilk biat edenlerdendi. Ebu Talib'in, Allah Resulü'nün (s.a.a) sorumluluğunu üstlendiği dönemlerde Fatıma binti Esed'in, Peygamber'in (s.a.a) yetiştirilmesinde büyük rolü vardı. Emirülmüminin Ali'nin (a.s) annesi Fatıma binti Esed'in Kabri. Fatıma binti Esed, Kâbe içerisine yol bulup oğlu Ali b. Ebitalib'i (a.s) dünyaya getirecek kadar kutsiyete sahip bir hanımdı. Fatıma binti Esed vefat ettiğinde Allah Resulü (s.a.a) çok üzüldü; onun teşyii cenazesine katıldı, cenaze namazını kıldırdı ve ağlayarak onu toprağa verdi. 24 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası RESULÜ''NÜN (S.A.A) ALLAH RESULÜ ÇOCUKLARININ KABİRLERİ Allah Resulü'nün (s.a.a); Zeynep, Ümmü Kulsum ve Rukayye isimlerinde üç kızı ve oğlu İbrahim Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Zeynep Zeynep, Hz. Hatice'nin (s.a) dünyaya getirdiği en büyük kızıdır. Zeynep, Ebu'l As b. Rebi ile evlenmiş ve hicretin sekizinci yılında hayata veda etmiştir. Ümmü Kulsum Ümmü Kulsum, Uteybe b. Ebu Leheb'in eşiydi. Daha sonra hicretin üçüncü yılında Osman'la evlenen Ümmü Kulsum hicretin dokuzuncu yılında vefat etti ve Allah Resulü (s.a.a) kızını gözyaşları içinde Baki Mezarlığı'nda toprağa verdi. Rukayye Rukayye Mekke'de önce Utbe b. Ebu Leheb'le ve sonra Osman'la evlenmiştir. Habeş'e hicret ettikten sonra Medine'ye gelmiş ve hicretin ikinci yılında yakalandığı hastalığın etkisiyle vefat etmiştir. Bazıları Rukayye'nin hicretin dördüncü yılında vefat ettiğini zikretmişlerdir. Allah Resulü (s.a.a) Rukayye'nin Baki Mezarlığı'na defnedilmesini emretmiştir. Baki'de Defnedilenler ■ 25 Allah Resulü'nün (s.a.a) Kızlarının Kabirleri. İbrahim Allah Resulü'nün (s.a.a) oğlu İbrahim Medine'de hicretin sekizinci yılının Zilhicce ayında Mariye-i Kıbtiye'den dünyaya geldi. Peygamber'in (s.a.a) İbrahim'e pek çok ilgi ve alakası vardı, ne var ki İbrahim bir yıl on ay sonra vefat etti ve Osman b. Maz'un'un kabri yanına Baki Mezarlığı'na defnedildi. İbrahim'in doğduğu yer "Meşrebe-i Ümmü İbrahim" ismini almıştır ki burası hali hazırda İslami eserlerden sayılır. 26 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Peygamber Efendimizin (s.a.a) oğlu İbrahim'in Kabri. BAKİ'YE DEFNEDİLEN PEYGAMBER'İN (S.A.A) EŞLERİ 1. Ümmü Seleme İslam'ı ilk kabul edenler arasında yer alan Ümmü Seleme Hicri Kameri 60 veya 61 yılında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 2. Zeynep binti Cahş (Peygamber'in (s.a.a) Halasının Kızı) Zeynep ilk önce Zeyd b. Haris'le evlendi ve hicretin beşinci yılında Zeyd'den boşandıktan sonra Allah Resulü'nün (s.a.a) nikâhı altına girdi. Hicretin yirminci yılında 50 yaşında vefat eden Zeynep Baki Mezarlığı'na defnedildi. 3. Mariye-i Kıbtiye Allah Resulü'nün (s.a.a) oğlu İbrahim'in annesidir ve Hicri Kameri 16 yılında Medine'de vefat eden Mariye-i Kıbtiye Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 4. Zeynep binti Huzeyme Allah Resulü'nün (s.a.a) sahabelerinden birisiyle evlenen Zeynep binti Huzeyme eşinin şahadetinden 28 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası sonra Peygamber'in (s.a.a) nikâhı altına girmiş ve hicretin dördüncü yılında henüz otuz yaşına girmeden vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 5. Ebu Bekir'in Kızı Ayşe Bisetin dördüncü yılında dünyaya gelmiştir. Hz. Hatice'nin vefatından üç yıl sonra Allah Resulü'yle (s.a.a) evlenen Ayşe Hicri Kameri 57 veya 58 de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 6. Ömer b. Hattab'ın Kızı Hafsa Bisetten beş yıl önce doğan Hafsa ilk önce Huneys b. Huzafe ile evlenmiş ve eşi öldükten sonra Peygamber'in (s.a.a) nikâhı altına girmiştir. Hafsa, Vakidi'nin ifadesine göre H. K. 45 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 7. Ebu Süfyan'ın Kızı Ümmü Habibe Ümmü Habibe, eşi Abdullah b. Cahş Habeşe'de Mesihiyeti seçip vefat ettikten sonra Peygamber'le (s.a.a) nikâhlanmış, Hicri Kameri 42 veya 44 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 8. Cüveyriye binti Haris Hicretin beşinci veya altıncı yılında ve "Benî Mustalak Gazvesi"nden sonra Allah Resulü (s.a.a) ile evlenmiştir. Hicri Kameri 50 veya 56 yılında vefat eden Cüveyriye Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Baki'ye Defnedilen Peygamber'in (s.a.a) Eşleri ■ 29 9. Safiye Safiye, ilk olarak Sellam b. Mişkem'le evlenmiş, eşinin ölümünden sonra Kenane b. Ebi'l Hukik ile nikâhlanmıştır. Hayber savaşında Kenane öldürülmüş, Safiye ise esir alınmıştır. Allah Resulü, Safiye'yi serbest bıraktıktan sonra onunla evlenmiştir. Vakidi'nin bildirdiğine göre Safiye H. K. 50 yılında Medine de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.a) Eşlerinin Kabirleri. 10. Zem'a b. Kays'ın Kızı Sevde Amcasının oğlu "Sekran b. Amr" ile evlenen Sevde, eşinin vefatından sonra Allah Resulü'yle (s.a.a) evlenmiş ve Hicri Kameri 50 veya 54 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki'ye defnedilmiştir. 30 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası 11. Zeyd Kızı Reyhane Hicretin altıncı yılında Allah Resulü'yle (s.a.a) evlendikten sonra Veda Haccı'nda vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. PEYGAMBER' PEYGAMBER'İN HALALARININ KABİRLERİ KABİRLERİ Abdulmuttalib'in Kızı Safiye Safiye, Avvam b. Huveylid'in eşi ve Zübeyr'in annesidir. Uhud savaşına katılan kadınlar arasında yer alan Safiye Hamza'nın şahadeti ardından mersiye okumuş ve Hendek savaşında da büyük bir yiğitlikle Yahudi saldırganlarından birisini öldürmüştür. Safiye hicri 20 yılında 75 yaşında hayata veda etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Abdulmuttalib'in Kızı Atike Bazı nakillere göre Atike Medine şehrine geldikten sonra bu şehirde vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Bazı nakillere göre ise Atike hiçbir zaman Medine'ye gelmemiş ve Mekke'de vefat etmiştir. 32 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Ümmül Benin ve Peygamberimizin (s.a.a) halalarının kabirleri. FAZİLETLİ DİĞER KADINLARIN KABİRLERİ 1. Ümmül Benin Hüzzam b. Halid'in kızı Ümmül Benin, Ali b. Ebi Talib'le (a.s) evlenmiş ve Ali'yle (a.s) evliliği neticesinde; Abbas, Cafer, Osman ve Abdullah isimlerinde dört erkek çocuk dünyaya getirmiştir ki bunların tamamı Kerbela'da Hüseyin b. Ali'nin (a.s) yanında şahadete ulaşmışlardır. Medine'de hayata veda eden Ümmül Benin Baki Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. 2. Halime-i Sa'diyye Halime, Allah Resulü'nün (s.a.a) sütannesi olup Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 34 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Halime-i Sa'diyye'nin mezarı. BAKİYE DEFNEDİLEN DİĞER ŞAHISLAR 1. Akil b. Ebu Talib Akil, Fatıma binti Esed'in oğlu ve Emirülmüminin'in (a.s) kendisinden yirmi yaş büyük kardeşidir. Akil, İslam'ın gelişip yayılmasında pek çok fedakârlık yapmış ve ihtiyarlık döneminde âmâ olmuştur. Akil, Harre Vakası'ından önce ve Muaviye hükümetinin sonlarında veya Yezit hükümetinin başlarında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Akil b. Ebu Talib'in kabri. 36 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası 2. Abdullah b. Cafer Annesi Esma binti Umeys'tir. Esma, eşi Cafer'le birlikte Habeş'e hicret ettikten sonra Abdullah ve diğer iki oğlu Muhammet ve Avn'ı dünyaya getirmiştir. Abdullah Mute savaşında babasını kaybettikten sonra geride kalan ömrünü Allah Resulü (s.a.a) ve ondan sonra Hz. Ali'nin (a.s) yanında geçirmiş ve İslam'ın gelişip yayılması için pek çok fedakârlıkta bulunmuştur. Hz. Ali (a.s), kızı Zeyneb-i Kübra'yı (s.a) Cafer'le evlendirmiştir. Abdullah b. Cafer'in oğullarından Avn, Kerbela'da şahadete ulaşmış ve diğer iki oğlu ise Harre Vakasında Emevilerin eliyle Medine'de şehit edilmişlerdir. Abdullah b. Cafer Hicri Kameri 80 yılında, 90 yaşında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na Akil'in yanına defnedilmiştir. 3. Muhammed b. Ali (İbni Hanefiyye Olarak Meşhurdur) Emirülmüminin'in (a.s) saygın oğlu Muhammed b. Ali, Sadr-ı İslam'ın meşhur şahsiyetlerindendir. Kasitin, Marikin ve Nakisin savaşlarında babasının yanında yer almış ve Hicri Kameri 81 yılında vefat ettikten sonra Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 4. Ebu Süfyan b. Haris Haris, Allah Resulü'nün (s.a.a) amcasının oğluydu. Hicretin altıncı yılında Müslüman olan Haris Hicri Kameri 20 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 37 5. İsmail b. Cafer İmam Sadık'ın (a.s) oğlu olan İsmail ailesiyle beraber Ureyz bölgesinde yaşamış ve değerli babasının döneminde Hicri Kameri 143 yılında hayata veda ederek Baki Mezarlığı'ndaki imamların yaklaşık 15 metre uzağına defnedilmiştir. Suudi hükümetinin genişletme projesi ve Ebuzer caddesinin yapımından sonra İsmail'in kabri Baki Mezarlığı'nın içerisine taşınmıştır. 6. Osman b. Maz'un Osman b. Maz'un Allah Resulü'nün (s.a.a) en faziletli sahabelerinden ve İslam'a giren on üçüncü şahıstır. İki kez Habeş'e hicret etmiş ve Bedir savaşına katılmıştır. Bedir savaşından döndükten sonra hicretin yirmi ikinci ayında vefat etmiştir. Osman b. Maz'un, Medine'de vefat eden ilk muhacirdir ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 7. Es'ad b. Zurare Akabe'de Allah Resulü'ne (s.a.a) biat edenler arasında yer alan Es'ad b. Zurare Allah Resulü'nün (s.a.a) emriyle Medine'de ilk Cuma namazını ikame eden şahıstır. Es'ad, hicretin ilk yılında henüz Mescidü'n-Nebi'nin (s.a.a) yapımı tamamlanmamışken vefat etmiştir. Allah Resulü (s.a.a) onun cenazesinde yer almış; yıkamış, kefenlemiş ve gözü yaşlı bir halde Baki Mezarlığı'na defnetmiştir. 38 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası 8. Huneys b. Huzafe Habeş'e hicret eden ve İlk Müslüman olanlar arasında yer alan Huneys b. Huzafe Bedir savaşında aldığı yara eseriyle hicretin üçüncü yılında şahadete ulaşmıştır. Peygamber (s.a.a) onun cenaze namazını kılmış ve onu Baki'de Osman b. Maz'un'un yanına defnetmiştir. 9. Sa'd b. Muaz Evs kabilesinden ve Allah Resulü'nün (s.a.a) büyük sahabelerinden olan Sa'd, Bedir savaşında Evslilerin bayraktarlığını yapmıştır. Hendek savaşında yaralanıp şahadetin eşiğine gelen Sa'd, Beni Kureyza gazvesiyle eş zamanlı olarak hayata veda etmiştir. Allah Resulü (s.a.a), Sa'd b. Muaz'ın cenaze namazını kıldırmış ve Baki Mezarlığı'na Fatıma binti Esed'in kabri yanına defnetmiştir. 10. Abdullah b. Mes'ud Allah Resulüne (s.a.a) ilk iman edenler arasında yer alan Abdullah b. Mes'ud, Kurân kıraatı ve Kurân öğretmenliğinde büyük bir mertebeye ulaşmış ve Kurân'ın toplanmasında da büyük rol almıştır. Abdullah b. Mes'ud, Hicri Kameri 32 yılında hayata veda etmiş ve Baki Mezarlığı'na Osman b. Maz'un'un yanına defnedilmiştir. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 39 11. Ebu Said Hudri İlim ve cesaret hasletine sahip olan Ebu Said Hudri, Allah Resulü'nün (s.a.a) sahabelerindendir. Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra Ehlibeyt'in (a.s) menkıbelerini rivayet edenlerden olduğu bilinmektedir. Hicri Kameri 64 veya 74 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na Fatıma binti Esed'in kabri yakınlarına defnedilmiştir. 12. Miktat b. Esved Allah Resulü'nün (s.a.a) kendisine ilgi ve alaka duyduğu saygın sahabeler arasında yer alır. Miktat b. Esved, Hicri Kameri 33 yılında Medine'nin üç mil uzağındaki Cürüf bölgesinde 70 yaşında vefat etmiştir. Cenazesi Medine'ye getirilip Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 13. Erkam b. Ebi Erkam İslam'a ilk iman edenler arasında yer alan Erkam b. Ebi Erkam'ın evi Mekke'de Allah Resulü'nün (s.a.a) İslam'ı eğitim ve öğretim merkezi olmuştur. Savaşların ve Sadr-ı İslam'da gerçekleşen hadiselerin çoğuna katılan Erkam b. Ebi Erkam 80 yaşında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 14. Hâkim b. Hizam Hâkim b. Hizam Hz. Hatice'nin (s.a) kardeşinin oğludur ve Mekke'nin fethinde Müslüman olmuştur. Hicri Kameri 54 yılında Medine'de vefat eden Hâkim b. Hizam Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 40 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası 15. Cabir b. Abdullah Meşhur sahabelerden olup 19 gazve'ye katılan Cabir b. Abdullah Hicri Kameri 90 yılında 94 yaşında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 16. Zeyd b. Haris Kurân’ı toplayanlar arasındadır ve Hicri Kameri 45 veya 50 yılında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 17. Sehl b. Sa'd Saidi Sehl b. Sa'd Saidi yüz yıl yaşadıktan sonra Hicri Kameri 88 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 18. Malik b. Enes Ehlisünnet'in dört imamından birisi ve Maliki mezhebinin lideri olan Malik b. Enes Hicri Kameri 174-179 yıllarında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 19. Nafî el-Medenî Tabiinin büyüklerinden olan ve Hicri Kameri 117120 yıllarında vefat eden Nafî el-Medenî, Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na Malik b. Enes'in yanına defnedilmiştir. 20. Nafi, Şeyhu'l-Kurra Yedi kıraat âliminden olup yaklaşık 70 yıl Medine halkına Kurân okumuştur. Nafi Hicri Kameri 169 yı- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 41 lında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 21. Üsame b. Zeyd Hicri Kameri 54 yılında ve 58 yaşında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 22. Zeyd b. Sehl, Ebu Talha el-Ensari Allah Resulü'nün (s.a.a) ashabından olan bu şahıs, Hicri Kameri 34 yılında veya Allah Resulü'nün (s.a.a) vefatının kırkıncı yılında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. 23. Harre Şehitleri Zeyd'in emri ve Müslim b. Ukbe'nin komutası altında şehit olan Harre şehitlerinin bir kısmı Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir. Harre Şehitlerinin Kabirleri. 42 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Baki'ye Defnedilen Sadr-ı İslam'ın Meşhur Simalarından Bazıları: 1. Abdurrahman b. Avf 2. Osman b. Affan 3. Sa'd b. Ebu Vakkas 4. Ebu Hureyre 5. Suheyb b. Sinan 6. Üseyd b. Huzeyr 7. Huveyteb b. Abduluzzâ 8. Rukane b. Abdi Yezid 9. Abdullah b. Selam 10. Abdullah b. Amr 11. Ebu Selem b. Abdülesved 12. Abdullah b. Atik 13. Kutade b. Numan 14. Amr b. Hazm 15. Muhreme b. Nevfel 16. Abdullah b. Üneys 17. Bera b. Ma'rur 18. Cübeyr b. Mutim 19. Mistah b. Üsase 20. Muaz b.Afra 21. İbni Amr b. Nufeyl 22. Malik b. Teyyihan 23. Ebu's-Seyyit Saidi 24. Muhammed b. Mesleme Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 43 25. Uveym b. Saide 26. Ka'b b. Amr Beytu'l-Ahzan Baki'deki imamların kuzey kısmında Fatıma-i Zehra'nın (s.a) değerli babasının vefatından sonra gelip şiddetli ağladığı "Beytu'l-Ahzan" veya "Mescid-i Fatıma" ismiyle meşhur bir mekân vardı. Söz konusu bu mekân, son yüzyılın başlarına kadar bina şeklindeydi ve halk buraya gelerek ziyaret okuyor ve namaz kılıyordu. Valilerin Baki Kabrine İlgi ve Alakaları Medine valileri tarih boyunca Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'inin (a.s), eşlerinin, çocuklarının; yarenlerinin ve meşhur tabilerin Baki'deki mezarlarına işlenmiş taşlardan büyük binalar yaptırmayı ve onların kabirlerini pahalı zarihlerle belirleyerek sürekli bu mezarları yenileyip restore etmeyi ve korumayı kendilerine vazife biliyorlardı.12 Vahabilerin Hicaz'a sultalarından önce Medine'yi gören seyahatname yazarlarının çoğu imamların ve diğer salihlerin kabirleri üzerine yapılmış kubbe ve binalar hakkında bilgi vermişlerdir. Fotoğrafçılar da bu kabirleri ve kabirler üzerine 12-Medine Şinasi, c.1, s.323; Tarih-i Harem-i Eimme-i Baki, s.87. 44 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası yapılmış binaları dillendiren resimler çekmişlerdir ki Hicri Kameri 1318-1325 yıllarında "İbrahim Rıfat Paşa" ve Hicri Kameri 1377 yılında "Muhammed Lebîb el-Bek"in geride bıraktığı fotoğraflar bunların birer numunesidir.13 Baki'deki kümbet ve türbenin resimleri. Eser ve Yapıtların Tahribi Suudiler, Hicaz'a sultalarının ardından ve Muhammed b. Abdülvahhab'ın düşünce ve mezhebi bağını dikkate alarak girdikleri her şehir ve bölgedeki Sadr-ı İslam büyüklerinin kabirleri üzerindeki eser ve binaları yıkıp viran ediyorlardı. 13-Medine Şinasi, c.1, s.333. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 45 Vahabiler ilk olarak Hicri Kameri 1221 yılında Baki Mezarlığı üzerindeki yapıtları viran ettiler ve sultalarını pekiştirdikten sonra da Hicri Kameri 1344 yılında bu mukaddes yerlerdeki binaların, kümbetlerin ve eserlerin tamamını viran ederek buralardaki değerli eşyaları talan ettiler. Suudiler sadece Medine'de değil bilakis kümbet, türbe ve ziyaretgâhların bulunduğu her yeri viran edip harabeye çevirdiler. Merhum Seyit Muhsin Emin, Vahabilerin Hicaz'da yaptıkları bozgunculukların boyutlarını şöyle betimliyor: "Vahabiler Taif'e girdikleri zaman Abbas'ın defnedildiği kümbeti yıktılar öyle ki bir kez daha böyle yapmışlardı. Mekke'ye girdikleri zaman Abdülmuttalib, Ebu Talib ve Müminlerin Annesi Hatice'nin (Aleyhimu's-selam) kümbetlerini viran etmiş; Peygamber (s.a.a) ve Fatıma-i Zehra'nın (s.a) doğduğu mekânı yerle bir etmişlerdi. Cidde'ye girdikleri zaman Havva'nın kabir ve kümbetini harabeye çevirmiş ve Mekke, Cidde, Taif ve buraların etrafında yer alan kabir ve mezarların tamamını viran etmişlerdi. Medine-i Münev-vere'yi muhasıra ettiklerinde ise mescit ve Hz. Hamza'nın mezarını yıkmaya koyuldular. Vahabiler Medine-i Münevvere'ye hâkim olduktan sonra, Vahabilerin baş kadısı olan Şeyh Abdullah b. Büleyhid Hicri Kameri 1344 yılının Ramazan ayında Mekke'den Medine'ye doğru hareket ederek bildiri yayınlamış ve bu bildirisinde 46 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası halka kümbet ve ziyaretgâhların yıkılmasının caiz olup olmadığına dair soru yöneltmiş halkın çoğu korkudan bu soruyu yanıtsız bırakırken bir kısmı da söz konusu yerlerin yıkılmasını istemişlerdi. Elbette Şeyh Abdullah b. Büleyhid yayınladığı bildiri ve halka sorusuyla, onların hakikaten görüşlerini almak hedefinde değil, halkı hazırlamak amacını taşıyordu, çünkü Vahabilerin kümbet ve zarihlerin hatta Allah Resulü'nün (s.a.a) kümbetinin bile yıkılması doğrultusundaki girişimlerinin hiçbirisi hakkında halktan bir beklentileri yoktu, zira bu ameller onların mezhebi ilkelerindendi. Söz konusu bildirinin yayınlanıp soru ve cevapların ardından Medine ve Medine etrafındaki kümbet ve ziyaretgâhların tamamını ve hatta Baki Mezarlığı'nda Peygamber'in (s.a.a) amcası Abbas'ın kabri kenarında yer alan imamların kümbetini bile yıkmaları; duvarları, mezar üzerine konulmuş kabir sandıklarını ve bin mecidi riyali harcanan mübarek kabirlerin üzerindeki zarih-lerin tamamını yıkıp harabeye çevirmeleri bizim bu sözümüzün doğruluğunun tanığıdır.14 Onlar bu ziyaretgâhlarda alamet unvanında taş ve toprağın dışında bir şey bırakmadılar. 14-Tarih-i Harem-i Eimme-i Baki adlı kitabın 51. sayfasında şöyle nakledilmiştir: "...Bu girişimlerin hepsi tam olarak Hicri Kameri 1344 yılında Şevval'in sekizinde gerçekleşmiştir ve bu çirkin ameli yerine getiren işçilere el emeği unvanında bin Mecid-i Riyal'i verilmiştir." Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 47 Vahabilerin yıkıp harabeye çevirdikleri kabir, kümbet ve türbeler kısaca şunlardır: Peygamber Ekrem'in babası Abdullah ve annesi Âmine'nin türbesi, Peygamber Ekrem'in (s.a.a) eşlerinin kabirleri, Osman b. Affan'ın kabri, İsmail b. Cafer es-Sadık'ın kabri, Malik İmam Daru'l-Hicre'nin kabri ve sayılması uzun bir listeyi gerektirecek daha nicelerinin kabirleri. Özetle söylemek gerekirse Medine ve Medine etrafında yer alan kabirlerin tamamını ve Baki Mezarlığı'nı viran ettiler. Bunlardan önce Peygamber'in (s.a.a) amcası Hamza'nın kabri ve Baki'deki Uhud şehitlerinin kabirlerini harabeye çevirdiler öyle ki buralardan bir toprak parçası dışında bir şey kalmadı. Hamza'nın kabrini ziyaret etmek isteyen kimse, sahrada toprak bir tepecikten başka bir şey göremez. Yaptıklarının sonucundan korkan Vahabiler Allah Resulü'nün (s.a.a) türbesini yıkmaktan ve onun mübarek zarihini sökmekten kaçındılar, eğer korkmamış olsalardı hiçbir istisna tanımaksızın onu da yıkarak harabeye çevireceklerdi, zira halkın Allah Resulü'nün (s.a.a) kabrine daha çok ilgi ve alaka göstermesi yönüyle Vahabilerin inanç ve delilleri gereği ilk yıkılması gereken yer burasıdır. Kendi inanç ve delilleri üzerine yoğunlaşmış olsalardı kesinlikle Allah Resulü'nün (s.a.a) kabrini de viran ederlerdi hatta diğer mezarları yıkmadan önce buradan başlarlardı".15 15-Vahabiha, s.76-77; Kesfu'l-İrtiyâb, s.55. 48 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Eyüp Sabri Paşa, Suudi devletinin Haremeyn-i Şerifeyn'e tam anlamıyla hâkim olmadan önce kabirlerin yıkılmasını şöyle dile getiriyor: "Şerif Galip, gerekli güç ve imkânların gönderilmemesine yakin ettikten sonra kardeşi Şerif Abdülmuin'i kendi yerine seçme mecburiyetinde bıraktı ve Ciyad dağı eteklerindeki misafir ağırlama evini yıkarak eşi ve çocuklarıyla birlikte Cidde yolunu tuttu. Şerif Abdülmuin; Şeyh Muhammed Tahir, Seyit Muhammed Ebu Bekir Mir Gani, Seyit Muhammed Atâsî ve Abdülhafız ve diğer bir grup Mekke âlimlerini Suud b. Abülaziz'in yanına göndererek af ve güvenlik talebinde bulundu (1218 h.k) Suud, Şerif Abdülmuin'nin isteğini kabul etti ve hazırlattığı ordusuyla yanına gelen Mekke âlimlerinin eşliğinde Mekke'ye hareket etti. Suud, Şerif Galib'in kendi yerine atadığı Abdülmuin'i onayladı ve kabirlerin, kümbetlerin ve türbelerin yıkılmasına dair yayınladığı bildirisiyle kendi bağnazlık ve katı kalpliliğini ortaya koydu. Vahabiler şöyle diyorlardı: Haremeyn-i Şerifeyn ahalisi, Allah'ı bırakıp kümbet ve türbelere tapıyorlar. Kümbetlerin yıkılması ve kutsal mekânların etrafındaki duvarların kaldırılmasıyla Haremeyn ahalisi şirk ve küfürden kurtulacak ve bir olan Allah'a tapınma yoluna gireceklerdir..."16 16-Tarih-i Vahhabiyan, s.68. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 49 Eyüp Sabri Paşa başka bir yerde şöyle yazıyor: "Suud, Medine şehrini uzun müddet muhasara ettikten sonra belirlediği şartlara uyulması kaydıyla şehirde ortaya çıkan eserlere dokunmayacağını ve şehir ahalisine ilişmeyeceğini dile getirdi. Söz konusu şartlar şunlardan ibarettir: 1-Allah Teâlâ'ya tapınma, Vahabi inanç ve hükümleri esasınca gerçekleşmelidir. 2-Allah Resulü'ne , Vahabi liderlerinin ortaya koyduğu ölçüler içinde saygı gösterilmesi gerekir. 3-Medine-i Münevvere içinde ve etrafında yer alan türbe, kümbet ve mezarların tamamının yıkılması gerekir, yani tavan ve duvarlar kaldırılarak bunların tamamının zarih ve mezar sandıkları alınmalı ve balıksırtı gibi dümdüz olmalıdır. 4-Herkesin önceki dini inançlarını ve büyüklerinin ilkelerini terk ederek Vahabi inançlarına girmesi ve sonra Vahabi inançlarına göre dini hükümlere amel etmesi gerekir. 5-Herkesin Muhammed b. Abdülvahhab'a Allah tarafından ilham edildiğine ve onun mezhebinin hak olduğuna inanması ve onu, din ve mezhebin ihya edicisi unvanında tanıması gerekir. 6-Önceki din büyüklerinin dini üzerinde kalmakta ısrar ederek Vahabi ilkelerini kabul etmeyen kimselerin zulüm kıskacına alınması, ihanete uğratılması ve tahkir edilmesi gerekir. 7-Vahabi inançlarını benimsemekten kaçınan âlimlerin öldürülmesi veya halkın, onların gizli sı- 50 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası ğınaklarını Vahabi yetkililerine haber vermesi gerekir. 8-Medine sınırlarını korumak için tayin edilecek Vahabilerin şehir içine girmelerine izin verilmelidir. 9-Vahabilerin dini ya da siyasi alanlardaki emir ve yasaklarının, her ne kadar zor ve tahammülün ötesinde olsa da canı gönülden kabul edilmesi, büyük bir titizlikle icra edilmesi ve Vahabi sorumlularına fevkalade saygı göstermek doğrultusunda telaş edilmesi gerekir."17 Suud, halk tarafından bu şartların kabul edilmesi ardından kümbet ve kabirlerin yıkılmasını halkın sorumluluğuna bıraktı ve şiddetli iktisadi muhasara ve çeşitli zulümlere maruz kalan halk bu işi kabul etti; bir kısmı emrin uygulanmasından sakınırken diğer bir kısmı icraata geçirdi. Eyüp Sabri Paşa'nın naklettiği, Medine halkının Suud b. Abdülaziz'e yazdığı mektubun metninin bir kısmında şöyle gelmiştir: "...Mutahhar kabirlerin üzerindeki kümbetleri yıkmamızı emretmiştiniz. Biz, meşhur hadise uyarak emrinizi yerine getirdik. Sizin tarafınızdan gelecek her emir, onun bunun isteğine bakılmaksızın geçerlidir..."18 Bu mektup Suud b. Abdülaziz'in eline ulaştı, ama 17-Tarih-i Vahhabiyan, s.81-88. 18-Tarih-i Vahhabiyan, s.92. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 51 Suud, Medine temsilcisini huzuruna kabul etmedi ve kendisi Medine'ye varır varmaz bağnazlığının şiddetini arttırıp kümbet ve türbelerden geride kalan her şeyin tamamen viran edilmesini emretti. Suud, her kümbetin bizzat kümbet hadimi-hizmetçisi tarafından yıkılması emri üzerinde tekit ediyor ve mübarek mekânların hadimleri de bu korkunç cinayetleri işlemek zorunda kalıyorlardı. Seyyidü'ş-Şüheda Hz. Hamza'nın mutahhar Harem-i Şerifi'nin hizmetçileri şunları ifade ediyorlar: "Bizim ihtiyarlık ve cismi zayıflığımız sebebiyle Hz. Hamza'nın haremini yıkma kudretimiz yoktu. Suud b. Abdülaziz kendi özel adamlarıyla şahsen Hz. Hamza'nın mutahhar Harem-i Şerifine gitti ve bir kabileye eşit bildiği son derece güçlü ve son derece küstah Vahabi birisine kazmasını küreğini alarak Hz. Hamza'nın kümbetini yıkmasını emretti. Bu şahıs da başım gözüm üstüne diyerek bütün küstahlığıyla kümbetin üstüne çıktı; kümbetin en uç noktasındaki bayrağı düşürmek için var gücüyle baltaya sarıldı, ne var ki bir anda balta elinden çıktı ve dengesini kaybederek aşağı düştü ve o lahzada öldü (1222 h.k)." Suud b. Abdülaziz, bu olayı gördükten sonra kümbeti yıkmaktan vazgeçti ve haremin kapısının yakılması ardından halkı Münâhe Meydanında toplatarak onlara hitaben konuşma yaptı..."19 19-a.g.e., s.94. 52 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Eyüp Sabri Paşa kitabının başka bir bölümünde şunlara yer veriyor: "Şam kafilesi Medine'den bir kaç durak uzaklaştığı zaman Suud b. Abdülaziz mahkemeye çıkarak Ravza-i Mutahhara'daki değerli eşyaların tamamının ve Harem-i Nebi'nin değerli eşyalarının hepsinin talan edilmesi emrini verdi. Daha sonra şimdiye kadar yıkılmamış kümbetlerin tamamının yok edilmesini emretti ve bunlar içinde Medine halkının isteği üzerine yalnızca Hz. Resulü'nün (s.a.a) kümbetini olduğu haliyle bıraktı..."20 Daha sonra Medine halkını Mescid-i Nebi'de (s.a.a) topladı ve onlara yaptığı konuşmanın bir kısmında şöyle dedi: "Allah Resulü'nün karşısında durmak ve önceki âdete göre ona selam vermek bizim mezhebimizde yasaktır; Allah Resulü'ne tazim ve saygının bu türü Vahabi mezhebine göre gayri meşrudur ve böyle bir girişimde bulunmak Vahabi mezhebince bidat, çirkin, uygunsuz ve yasaktır. Allah Resulü'nün kabri karşısından geçen kimse, durmaksızın hareket etmeli ve hareket halindeyken "Esselâmu alâ Muhammed" demelidir. Bizim müçtehitlerimizin içtihatları esasına göre selamın bu kadarı yeterli olacaktır."21 20-Tarih-i Vahhabiyan, s.107. 21-a.g.e., s.108. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 53 Tepkiler Baki Mezarlığı'ndaki yapıların yıkılması ve özellikle Baki'deki masum imamların defnedildiği kabirlerin yok edilmesi haberinin yayılması, İran'daki genel kanıyı şiddetli tesiri altına aldı ve Şialar çok ciddi tepkisel gösteride bulundular, öyle ki zamanın başbakanı bildiri yayınlayarak Sefer ayının on altıncı gününü genel matem ilan etmek zorunda kaldı. Yayınlanan bildirinin bir bölümü şöyledir: Umuma Yönelik ve İvedi Telgraftır İl ve ilçe idarecileri ve devlet memurlarının tamamına: "Telgraf haberleri gereğince Vahabi taifesi tarafından Medine-i Münevvere'ye saygısızlık olmuş ve İslam'ın Mescid-i A'zam'ı top ateşine tutulmuştur. Bu büyük faciayı işiten devlet son derece üzülmüş ve bu doğrultuda inceleme ve etkili girişim hazırlığı içindedir. Duygularımızı ortaya koyup matem tutmak için merkez, Sayın şeyhülislamların tevafukuyla ülkede bir gün boyunca tatil yapılması kararı aldı. Bunun için idareci ve devlet memurlarının tamamının kendi yetkileri altındaki ülkenin her noktasında yer alan âlim, devlet idareleri ve halkın tamamına ulaştırmaları ve Sefer ayının on altısı Cumartesi gününü tatil ve matem günü ilan etmelerini kararlaştırdım".22 22-Müderris Kahraman-ı Azadi, c.2, s. 682. 54 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Bu bildiriden ardından Sefer ayının on altısı Cumartesi (15 Şehriver) genel tatil ilan edildi ve Tahran'ın çeşitli grupları yas ve matem merasimleri düzenledi. Davet edildiği gibi âlimler Cumartesi günü Sultani Mescidi'nde toplandılar ve Tahran'ın her yerindeki çeşitli gruplar yas ve matem halinde Sultani Mescidi'ne yönelerek orada derin hüzünlerini gösterdiler. Aynı günün ikindi vaktinde de gayri resmi surette on binlerce insan bir araya geldi ve hatipler heyecan uyandırıcı konuşmalarıyla Medine olayları ve Vahabiler tarafından Allah Resulü'nün (s.a.a) kümbetine yapılan saygısızlık karşısında nefretlerini dile getirdiler.23 Merasime katılan The Daily Telegraph Haber Ajansı merasimi şöyle betimlemiştir: "Dört yolun ortasında halıyla örtülmüş ve üzerine siyah bayrak takılmış otuz ayak yüksekliğinde bir burç oluşturuldu… Yaşlısından tutun da küçük yaştaki çocuğa kadar yaklaşık yirmi beş bin kişi birbiri ardında diz çökmüş ve bekler halde saf oluşturmuşlardı… Alkış ve sevinç feryatlarıyla Müderris'in gelişi ilan edildi. Müderris, cemiyete teşekkür ederek âlim ve meclis temsilcileri arasına katıldı… Meşhur vaiz Mirza Abdullah Peygamber'i överek ve imamlara selam göndererek sözüne başladı, ancak birden bire sesini alçaltıp ciddi 23-Müderris Kahraman-ı Azadi, c.2, s.682. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 55 bir tavırla şöyle dedi: "Eğer siz (halk) cihat ilan ederseniz, başı açık ayağı yalın ve silahsız olarak Peygamber Ekrem'in kabrine koşar, diş ve tırnaklarımla Allah'ın düşmanlarını paramparça ederim." Mirza Abdullah'ın yiğitlik uyandıran konuşmasının çoğunluğu ağlama eşliğindeydi."24 Merhum Müderris'in Meclisteki Konuşması Merhum Müderris bu önemli konu münasebetiyle 29.08.1925 (10 Sefer 1344 h.k) Millet Meclisi Şurasında konuşma yaptı ve giriş konuşmasının ardından şöyle söyledi: "…Pek çok insanımızı kaybettik. Dünyanın çoğu yerinde İslam devletlerinin davranması gerektiği gibi muamele görmeyen kardeşlerimiz vardır. Uyanmamız, bilinçli olmamız ve kendi toplumumuzu muhafaza etmemiz gerekir. Bu kavmin bayrağı altındaki beyefendilere soruyoruz: Bu zamandan daha iyi bir zaman mı vardır? Bu zamanda İslam bayrağını kaldırıp bu kavmi, kavmiyet çatısı altında ve her açıdan kapsayıcı olan İslam dini toplumu çatısı altında kavmimi ileriye taşıyıp koruyacağım diyecek kimdir? Bu gün dinlediğiniz bu hakikatleri; her ne kadar hadise güven duyulacak ölçüde ve hangi aşamada olduğu henüz belli olmasa da devlet tam bir 24-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.28, Restahiz-i İran'ın nakli; Sazman-ı Bername, s.233-234. 56 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası araştırma yapıp meclise sunmakla mükelleftir. Ne var ki ben şunu arz ediyorum: Bugün İran, İslam devletlerinin bir parçasıdır, hatta İslam devletlerinin büyük bir parçası olduğunu söyleyebilirim. Bugün bu camia kendisini bütün dünyaya tanıtmalıdır. Bizler, dünyanın her yerinde İran milleti ve İran devleti olarak öne çıkarak bu toplumu korumalıyız ve kendimizi bu toplumun bereketiyle muhafaza etmeliyiz. Devlet, Meclisten komisyon oluşturulması isteğinde bulundu, elbette komisyon oluşturulması önerisinde bulunmak devletin görevidir ve Meclis de yardım edecektir. Bana göre bütün fikrimizi bu işe yoğunlaştırmalıyız ve diyanetin korunmasını gerektirecek, kavmiyeti muhafaza edecek ve kendi milliyetimizi koruyacak adımlar atılmalı; hiçbir iş ve hiçbir şey, bu işten öncelikli olmamalıdır. Bu meselenin, camianın daha fazla bozulma sebebi olmasına izin vermeyelim; Allah göstermesin! Bizim için daha fazla bir zararla sonuçlanmasın ve halimiz, içinde bulunduğumuzdan daha kötü olmasın. Bunun ötesinde bir sözüm yoktur."25 Merhum Müderris, meclis konuşmasından sonra bu meselenin ciddi takip edilmesi için özel bir komisyon kurulmasını önerir. 25-Müderris Kahraman-ı Azadi, c.2, s.684. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 57 Âlim ve Mercilerin Mektup ve Telgrafları Merciler, âlimler ve ilmi havzalar da mektup ve telgraf göndererek kutsal mekânlardaki kabirlerin yıkılması girişimlerine karşı kesin tavır alınmasını istediler. Merhum Ayetullah Seyit Ebu'l Hasan İsfehânî'nin, Kazimeyen'deki Ayetullah Şeyh Muhammed Hâlisi'ye telgraf gönderdi ve o da ivedi olarak Vahabilerin kutsal mekânlardaki kabirlerin yıkılması meselesini Merhum Müderris'in bilgisine sundu.26 Müderris, Ayetullah Hâlisi'ye verdiği cevapta şöyle yazdı: "Gerekirse bana haber verin ben İranlı bir grupla hareket edeceğim."27 Merhum Müderris'in gönderdiği cevabın akabinde Müderris'in Tahran'dan hareket ettiği ve iki yüz bin kişinin de kendisine eşlik etmek için hazır oldukları haberi Irak'a yayıldı.28 Diğer Müslümanların Tepkileri Diğer bölge Müslümanları da Vahabilerin bu utanç verici hareketlerinden rahatsızlıklarını bildirerek Tahran'dan konu hakkında ciddi adımlar atmasını istediler. 26-Müderris Mücahid-i Şikestnapezir, Abdülali Baki, s.78. 27-Müderris Mücahid-i Şikestnapezir, s.129. 28-a.g.e. 58 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Kafkas halkı Tiflis'e gönderdikleri dilekçeyle Millet Meclisi Şurasından sapık Vahabiler taifesi ve onların merdud reisi İbni Suud'un mukaddes mekânlardaki kabirlere yaptıkları edepsizliğe dikkat çekerek, İran Devlet Başkanının ön ayak olduğu ve görevlerini çok iyi bilen diğer İslam devletlerinin de yardım ettiği bu girişimlerle hak ve insaf düşmanlığının kökünün kazınmasını ve bu kutsal toprakların onların alçak varlıklarından temizlenmesini istediler.29 Kafkas bölgesi halkına ek olarak Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Başkiristan, Kazâkân ve İran'ı takip eden Türkiye, Afganistan, Çin, Moğolistan gibi bölge halkları da gönderdikleri telgrafla şunları dile getirdiler: "Mekke-i Muazzama ve Medine-i Münevvere mukaddes yadigârlarıyla Müslümanların tamamına aittir, dolayısıyla İslam devletlerinin tamamı bu mukaddes mekânların korunup muhafaza edilmesi için çaba sarf etmelidirler ."30 Ordu Komutanının Tepkisi Şiddetli itirazların dikkate alınmasıyla Ordu Komutanı mecliste özel olarak bu konuyla ilgileneceği29-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.26, Esnad-i Vezareti Umuri Harice, 1302, Fiş 30, Dosya 1'den naklen. 30-a.g.e., s.27, 9/6 telgraftan naklen, s.1925, Dışişleri Bakanlığı Arşivi, 1304, fiş 30, dosya 1/3. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 59 ne dair söz verdi,31 ne var ki resmi belge ve tutanakların gösterdiği kadarıyla bu konuda hiçbir girişimde bulunmamıştır. Örneğin Millet Meclisi Gurgan milletvekili Seyit Muhammed Ali Şuşterî, beşinci dönem Millet Meclisi'nin 198'inci oturumunda şöyle diyor: "Son zamanlarda İbn-i Suud'un temsilcisinin telsizinden bu memleket içinde bir şeyler yaydılar. Hakikaten olayın aslı yoksa Sayın Devlet Başkanı komisyona gelerek söz konusu haberi yalanlamalıdır; eğer böyle bir şey gerçekse diğer Müslümanlarda oluşan siyasi görüşler Mekke ve Medine'ye hiçbir mütecaviz elinin uzanmaması doğrultusundadır…"32 Hindistan Müslümanlarının Tepkisi İran Meclisindeki olayların yansıması Hindistan'ı da etkiledi. Hindistan Merkez Hilafet Komite Onursal Sözcüsü Sayın Şevket Ali, İran’ın ileri gelen simalarıyla olan yazışmalarında şunları dile getiriyor: "Şimdi her İslam ülkesinde güçlü, cesur, dindar kimseler mülk gemisinin dümenini ellerine alarak yüce hedeflere yönlendiriyorlar. Hakikaten İranlı kardeşler hakkında böylesine güzel istekleri işittiğimiz, gevşeklik ve uyuşukluktan başını yuka31-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.28. 32-Meşruh-u Muzakeret-i Meclis Şura-i Milli, Tarih: 22 Şehriver 1304 h.k. 60 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası rı kaldırdığını ve kendi vatanlarının yücelmesi için her türlü fedakârlıklarla kıyam ettiğini gördüğümüz zaman, sevinçten içimiz içimize sığmıyor… Pek yakında… dünya Müslümanlarından oluşan bir konferans oluşturacağız ve Mukaddes Hicaz'ın nur ve İslam terbiyesi kaynağı olması ve oraya nüfuz eden gayri İslami en son emarelerin ortadan kaldırılması için tüm İslam memleketlerinin yöneticilerinin temsilcilerini göndermesini isteyeceğiz. Bu konferansta, seçilecek Hicazlılardan, sıradan içişlerinin idare edilmesi için konferansa katılanların yardım ve meşveretiyle bir İslam cumhuriyeti olmasını isteyeceğiz."33 İranlı Hacıların Sorumlusu Hicaz'da Haşimi Hükümeti'nin son demlerinde 06.07.1924 yılında İranlı hacıların sorumluluğuna seçilen Müntehabu't-Devle Mekke'ye gitti, ancak Abdülaziz'in iş başına gelmesi, Mekke ve Medine'deki kutsal mekânların yıkılmasına dair haberin yayılmasından sonra; İran başta olmak üzere İslam ülkelerinde endişelerin oluşması ve Suudi hükümetinin henüz yerine oturmaması hasebiyle Abdülaziz bu haberi yalanladı ve İslam devletlerinden olayın takip edilmesi için Hicaz'a temsilcilerini göndermelerini istedi. Bu doğrultuda ilk girişimde bulunan ülkeler33-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.2829, 14 Eylül 1925 yazışmaları, Dışişleri Bakanlığı Merkez Komitesi Belgeleri. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 61 den biri olan İran, Gaffar Han Celalü's-Saltana (İran'ın Mısır Dışişleri Bakanı) ve Habibullah Han Hüveyda'dan oluşan bir heyeti Hicaz'a gönderdi ve bu heyet 16.08.1925 yılında Cidde'ye girdi.34 Abdülaziz, bu heyeti sıcak bir şekilde ağırladı ve Hüveyda'nın bildirdiğine göre Abdülaziz, İran'la çok yakın ilişkiler içinde olmayı istemektedir. Hüveyda bu konuda şöyle yazıyor: "…Gece gündüz boyu Bahre'de durduk ve İki defa İbni Suud'la görüşme yapıldı. İbni Suud, bize karşı fevkalade saygı ve muhabbet gösterdi. Her görüştüğümüzde İran Devleti'ne yakınlaşma meylini ortaya koyarak şöyle diyordu: "Biz İran'la komşuyuz ve Necd ve Ehsa'da otuz bin kadar Şia var. İsterseniz bu bölgelerdeki Şialardan sorabilirsiniz. Benim hakkımda yayılan haberin çoğu yalan ve iftiradır. İnşallah Medine'ye gittiğinizde benim için söylenenlerin yalan olduğunu göreceksiniz! Ben size açıkça söylüyorum ve siz devletinize benim Haremeyn-i Şerifeyn'i kendi canım, malım ve çocuklarım gibi koruduğumu yazınız. Mekke'de olup biten şeyler de ben işbaşına gelmeden önce olmuştur!"35 Burada Abdülaziz, kabirlerin yıkılma meselesini başkalarına isnat etmiştir, ancak Hüveyda'nın başka bir görüşmesinde ise şunları dile getirmektedir: 34-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.26. 35-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.27. 62 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası "…Evet, Vahabiler kabir ve kubbelerin tamirine inanmıyor, bu işi bidat biliyor ve "Hayru'l Gubur ed-Davaris" hadisini muteber biliyorlar. Bununla birlikte benim işbaşına gelmemle hemen bu işin önünü aldım. Hali hazırda bütün samimiyetimle İslam ülkelerinin temsilcilerini göndermelerini ve Hicaz'da yapılanlar konusunda karar vermelerini bekliyorum. Bu kabirlerin tamir edilmesi konusunda karar alırlarsa onlara karşı çıkmam ve kolayca izin veririm…" Abdülaziz, Necd Şiaları hakkında da şunları söylüyor: "…Necd ve Ahsa'da kendi idarem altında yaklaşık yirmi-otuz bin Şia vardır. Sorup soruşturunuz, bunların hepsi tamamen özgür ve güven içinde kendi işleriyle uğraşıyorlar ve onlara gerek mezhebî, gerekse diğer konularda hiçbir baskı söz konusu değildir…"36 Daha önceki alıntıda da geçtiği üzere Abdülaziz hükümete geldiği ilk günlerde sorunlarla karşılaşması hasebiyle Vahabilerin kabirleri tahrip etmesine inanmanın yanında bu meseleyi bir şekilde başkalarına dayandırıyor ve İslam ülkelerinden Hicaz'a temsilcileri çağırmakla kendi hükümetini ispatlayıp yavaş yavaş hükümetini güçlendirme doğrultusunda çabalıyor. 36-a.g.e., s.28. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 63 İki Bakış Açısı Müderris'in ısrarıyla "Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu" adı altında kurulan heyet konusunda Seyit Ali Mucânî şunları yazıyor: İran'ın siyasi şahsiyetleri arasında iki bakış açısı göze çarpıyor: 1-Seyit Hasan Müderris'in başkanlığındaki grup Haremeyn-i Şerifeyn'i korumak ve Vahabilerin yıkıcı girişimlerine karşı koymak için İslam devletlerinden temsilciliklerin oluşturulmasını istiyor. 2-Ülkenin idari ve siyasi işlerinin başında yer alan ve Hüveyda'nın görüşünü benimseyen grup: Vahabiler tarafından düzenlenen İslami Hilafet Konferansı'na temsilcilerin gönderilmesi doğrultusundadır. Birinci grup, Vahabileri resmî olarak tanımaya bile yanaşmazken ikinci grup bu konuda yazışma ve karşılıklı görüşme kapılarını açmıştı. Bu gelişmeler apaçık birinci grubun lehine sonuçlanmak üzereyken maalesef Beşinci Yasama Dönemi 11.02.1926 Perşembe ikindi vakti saat 15.30'da sona erdi. Nahit Gazetesi, Beşinci Meclisin sona ermesi konusunda şöyle yazdı: "… İnna lillahi ve inna ileyhi raciun… Merhumun kapısı, dolabı ve varlığı vasiyet gereğince İkinci Mütevelli Sayın Erbab Keyhusrov tarafın- 64 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası dan imzalanıp mühürlenmiştir. Allah geniş rahmetiyle rahmet etsin." Suudilerle İşbirliği İçinde Olunmaması Bu hadise, pratikte Müderris'in faaliyet imkânının azalmasına sebep oldu ve maalesef medyanın şiddetli sansürü ve gerekli belge ve senetlerin olmayışı, bu fetret döneminde patlak veren olayların değerlendirip yargılanmasını zorlaştırmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının arşivindeki mevcut dağınık belgeler, Müderris'in İslami Hilafet Konferansına katılmama doğrultusundaki şiddetli tavrının bazı ülkelerdeki Şiaların olaya tereddütle bakmasına sebep olduğunu göstermektedir.37 Bir grup Vahabi âliminin, kabirlerin viran edilmesi ve mukaddes mekânların ziyaret edilmesinin yasak oluşuna dair fetvasının yayınlanması ve bu fetvanın İran'da yankı bulmasıyla İslam dünyasını kaplayan kızgınlık ve nefret dalgası, İslam ülkelerinin çoğunun Müderris'in çağrısı üzere konferansa katılmaktan kaçınmalarına sebep oldu. Müderris şöyle demişti: "Ben, İslam devlet ve milletleri tarafından hakiki bir toplanmanın olacağını düşünmüyorum; örneğin şimdiye kadar Suriye İbni Suud'a bir cevap vermemiştir ve Mekke'de olup da encümende 37-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.29-33. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 65 yer alanların dışında Suriyelilerden birilerinin katılacağını sanmıyorum… Filistin, Cezayir, Rif, Tunus, Türkiye, Afganistan ve diğer ülkelerin hiçbirinden bir haber yoktur." Hilafet Kongresinin Oluşturulması Pek çok çaba ve uğraşıların neticesinde Hilafet Kongresi Hicri Kameri 1344 yılında Zilkade'nin ilk günü küçük bir grubun katılımıyla başladı. Kongrenin ikinci oturumunda Suriye Yargı Başkanı Şeyh Halil Halidi İslam ülkeleri ve özellikle İran'la müzakere yapılmasını önerdi. Ancak henüz kongre devam ederken Necef âlimleri, Vahabilerin Baki Mezarlığı'na saldırdıkları haberini verdi.38 Haremeyn-i Şerifeyn Komisyonunun Kurulması Bu haberin sonucunda Müderris'in de yer aldığı Tahran âlimlerinden bir grup Hoy şehri Cuma İmamının evinde bir oturum düzenleyerek söz konusu hadisenin ele alınması için Seyit Hasan Müderris, Hoy Cuma İmamı, Tahran Cuma İmamı, Behbehânî, Ayetullah Zade Horasanî, Hacı Mirza Muhammed Rıza Kirmânî, Müstevfi'l-Memalik, Vusuku'd-Devle, Mu'teşemü's-Saltana, Müşirü'd-Devle ve İhtişamü'sSaltana'ın yer alacağı bir oturum düzenlenmesi ve Dışişleri Bakanlığı ve Şah'ın ofisinde var olan dosya38-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.31. 66 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası ların incelenmesiyle bu doğrultuda gereken adımların atılmasını karara bağladılar. Bu komisyonun ilk oturumu bir sonraki gün gerçekleşti ve oturumda Müderris, Müstevfi'l-Memalik'e bu hassas şartlarda başbakanlık makamını üstlenmesini önerdi. Bu komisyonun bir diğer önemli kararı da tüm dışişleri bakanlıklarını sorumlu kılan devlet bakanlıkları için çıkartılan bildiriydi. Bu bildiri gereğince Haremeyn-i Şerifeyn ile alakalı işlerin tamamı yalnızca komisyonun bilgisi dâhilinde uygulanacaktı. Aynı şekilde komisyonun isminin Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu olarak değiştirilmesi ve Muhbiru's-Saltana, Müsteşaru'd-Devle ve Mümtazü'd-Devle'nin de oturuma davet edilmesi kararlaştırıldı. Vahabi devleti söz konusu komisyonun girişimlerine tepki olarak faaliyetlerini çok daha geniş alana yayarak işe başladı. El-Menar dergisinin sahibi Şeyh Reşit Rıza'nın Mısır gazetelerinde geniş açıklamaları yayınlandı ve İran devletini zındık olarak nitelendirmesi mukabilinde dört yüz altın lirası kazandı. Şeyh Reşit Rıza, Mekke'ye gitti ve Kabe-i Muazzama'nın avlusunda geniş ders halkaları başlatarak İbni Suud'un iradesinin gerçekleşmesini üstlendi. Bu aşırı ve katı tebligatın muhatabı daha ziyade Müderris'in kılavuzluğundaki mezhebi gruptu, çünkü resmi belgeler Pehlevi ile İbni Suud'un ilişkilerinin tamamen dostane olduğunu göz önüne sermektedir. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 67 Söz konusu belgelerin birisinde şöyle yer almıştır: "Şahinşahî A'la Hazret şefketli Padişahın taç giyme merasiminde İbni Suud telgrafla tebriklerini göndermişti. Devlet büyükleri telgrafın cevabını Dışişleri Bakanı aracılığıyla Necd sultanına bildirmeleri yerine padişahın sevgi ve memnuniyetinin bir belirtisini yansıtmak üzere Sayın Aynü'lMülk'ü (Hüveyda) resmi olarak Mekke'ye gönderdiler."39 İran'ın siyasi şahsiyetleri arasında bu hadise hakkındaki tereddütler her an şiddet kazanıyordu. Müderris'in kılavuzluğundaki komisyon "Memleket ahalisi ve Müslümanların tamamına ilan edilir" başlığı altında Vahabilerin girişimleri karşısında İran devletinin resmi itirazını aşikâr etmesi için Başbakan Müstevfi'l Memalik'e baskı uyguluyordu. Devlet bu bildiride İslam milletlerinin toplanarak Haremeyn-i Şerifeyn'in mukedderatının çözülmesini istiyordu.40 Haremeyn-i Şerifeyn Komisyonu'yla eş zamanlı kurulan Necef İlmi Heyeti, Seyit Hasan Müderris ve diğerlerine gönderdiği telgrafla Vahabilerin girişimlerine duydukları nefreti dile getirmenin yanında kendilerinin İslam'ın namusunun korunması için hazır olduklarını ilan ediyordu. Müderris bu hadiselerin ardından Tahran Mervi mescidinde bir oturum düzenledi. Minbere çıkarak 39-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.31 40-a.g.e., s.32. 68 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası gelişen hadiselerin boyutlarının ne kadar feci olduğunu ve Vahabilerin çirkin akidelerini genişçe açıklayan Müderris, İslam toplumlarının tamamından birlik olmalarını istedi. Yasama organının altıncı dönem açılışı ve içişlerinde yaşanan sorunlara rağmen Müderris ve yandaşlarının zihni aynı şekilde Haremeyn-i Şerifeyn meselesinin takip edilmesi yönündeydi. Behbehânî kendi konuşmasında talimat vermeden önce Müslüman milletlerinin kâfirlerin tehditlerine karşı vurdumduymazlığına işaret ederek şu sonuca varıyor: "Bu kadar uyuşukluk nereye kadar devam edecek? Bu kadar vurdumduymazlık nereye kadar sürecek? Nereye kadar hoşgörü…? Her bir İranlı Müslüman'ın kalbini kanla doldurdular…! İslam milletlerinin saflarına yeni bir saf daha eklemek istiyorlar… Hem siyasi açıdan, hem dini açıdan İran'ın diğer milletlerden daha eğimli olması gerekir, ama ne haldedir? Yukarılarda oturan beyefendiler, sorumlular, makam sahipleri, siyasetçiler ve yetki sahibi olanlar, sonuç itibariyle sürekli kendilerini her şey ve başkalarını hiçbir şey sayanlar; bu önemli siyasi ve dini olaylarda, bu hayati hadiselerde yaklaşık bir yıldan beri ne yaptılar? Bir grup yalanlamakla, başka bir grup aldırmazlıkla, birkaç kişi bir şeyle meşgul, ancak neyle meşguller? Oturdular, konuştular ve kalktılar. Kimden sorduysam şöyle dedi: Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 69 Müzakereyle meşgulüz. Özetle şimdiye kadar ne yaptılar? Konuştular! Boş ve faydasız bir konuşma!" Behbehânî konuşmasının ardından Hicaz'ın siyasi geleceğinin belirlenmesi için Müslüman ülkelerin temsilcileriyle uluslararası bir konferans oluşturulmasını önerir ve bu önerisini iki ivedilikle meclise sunar. Bu öneri gerçekte Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu'nu kanuni hale getirmektir, ancak onun önerisi başbakan ve bazı milletvekilleri tarafından şiddetli tepkilere yol açmıştır. Şahsa ait meclis dosyalarının nüshasının incelenmesi, bu kuruluşta medyaya karşı şiddetli bir sansürün olduğunu ortaya koymaktadır. Sistem, hatta sözleri bile sansür ederek gazetelere yansımasına izin vermemektedir. Sistemin görevi sadece sansürden ve yazılanlara kota koymaktan ibarettir.41 Sonuç itibariyle "talimattan önce müzakerelerin takip edilmesi" ve komisyon üyelerinin baskısının etkisiyle Behbehânî'nin önerisi Müderris'in de bulunduğu yirmi iki imza ve bir maddelik olmak üzere mecliste söz konusu edilir. Bazı milletvekillerinin "Komisyonun böyle bir pratik girişimde bulunmaya gücü yeter mi yetmez mi gibi muhalefetine rağmen Müderris söz konusu maddeyi savunmak için şunları dile getirir: 41-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.32-33. 70 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası "Benim inancıma göre İran memleketi için çok faydalıdır; siyasi olarak bu meseleyi gerçekleştirme hedefinde olmamız gerekir. Başka bir ifadeyle bu mesele cihetiyle İran merkezileştirilmiş olacaktır. Biz hepimiz varız, ancak İran büyük bir İslami devlettir ve bu meselede kendini ortaya koymasıyla merkez olması tamamlanacaktır. Elbette Milli Şura Meclisi'nin bu meseleye katılması daha evladır… Ama bu büyüklükteki bir meselenin bir iki ayda ya da bir senede sonuçlanacağını söyleyemeyiz. Bu mesele bir iki yıl takip edilecek kadar büyüktür. İnşallah ümitsiz değiliz ve iyi bir sonuç alacağız."42 Elimizdeki var olan eksik belgeler tek maddelik bu önerinin onaylandığını göstermektedir, ancak anlaşıldığı kadarıyla meclise büyük baskılar uygulanmış öyle ki önerinin onaylanmasından bir ay sonra Müderris 30.09.1926 yılında Sipehsalar Medresesi (Şehit Mutahhari) yolu üzerinde suikasta uğramıştır. Her ne kadar Müderris bu terörden canını kurtarsa da meclisin en az otuz oturumuna katılamamıştır. Maalesef belgelerin ortadan kaybolması, bu hadiseden sonra söz konusu komisyon ve Müderris'in girişimlerinin sonucu hakkında bilgilerin elimizden çıkmasına sebep olmuştur. Tarihi, yaklaşık 1926 yılına dayanan bir belge, hâkim grubun Müderris'e baskı uyguladığını ortaya 42-a.g.e., s.33. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 71 koymaktadır. Bu belgede Tahran tacirlerinden Mirza Mehdi Zencani hâkim grubun mesajını Müderris'e bildirmek istediğini ortaya koymaktadır ki mesaj şöyledir: "İran devleti tarafından bir girişimde bulunmaması, Müslümanların yenilgisi ve fesadın yayılmasına sebep olacaktır. Bu mektubu size mahremane-gizlice yazdım… Allah şahittir, bu olayın (Vahabilerin saldırısının) Allah'ın azabına duçar etmesinden ve zamanla Müslümanların telef olmasından korkuyorum." Müderris, bu mektubun haşiyesinde, perde arkasındaki zamane baskıları yalnızca bir beyitle dile getiriyor: Kıyametten bir haber işitiyorsun Uzaktan ateş dolu bir elin vardır43 Abdülaziz'in Hicaz'a Hâkimiyeti Melik Ali'nin hükümetten geri çekilmesinden sonra Abdülaziz pratikte Hicaz'a hâkim oldu ve 1925 tarihinde şu açıklamayı içeren bir bildiri yayınladı: Bismillahirrahmanirrahim Hamd Allah'a mahsustur O'na hamd ve şükrediyoruz. Allah'ın salât ve selamı nebilerin en 43-Bkz: Müderris ve Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu, Faslnameyi Tarihi Revabiti Harici, 2.Yıl, Sayı 9, s.29-33. 72 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası hayırlısı ve yaratılmışların eşrefi efendimiz Muhammed'e (s.a.a) ve âli ve ashabına olsun. Hüseyin ve oğullarının bizimle olan hadisesini uzaktan yakından herkes işitmiştir. Ülkemizin yaşamını savunmak ve mukaddes beldelerde uygunsuz amellerin önünü almak için kılıç çekmek zorunda kaldık ve bu yolda can ve malımızdan infak ettik. Rauf olan Allah'ın fazlıyla beldeler fethedildi ve güvenlik sağlandı. Bu işlere öncülük ettiğimiz zaman Hicaz ehlinin rükünlerinden birisini oluşturduğu İslam âleminin bu mukaddes beldenin geleceği hakkında hükmedip icra etmesini kararlaştırdık. Defalarca Müslümanların tamamını İslam kurultayı oluşturarak bu beldenin maslahatını belirlemeye çağırdık. Daha sonra özel ve genel davetlerde bulunarak Hicri Kameri 1344 yılının Rebiyülâhır ayının onunda (dünya gazetelerinde de yayınlandığı gibi) İslam hükümetlerine bildirilerimizi gönderdik. İki ay geçmesine rağmen Hindistan'daki Cemiyet-i Hilafet dışında (bu işte onları tebrik ediyorum) hiçbir cevap gelmedi. Bu cemiyet Hicaz'ın iyiliği ve güvenliği için ellerinden geleni yapmışlardır. Hicaz'da cereyan eden bu olaylar başarı ve muvaffakiyetle son buldu ve Hicaz ahalisi grup grup ve tek tek gelerek, memleketin daha önce vaat edildiği gibi özgürce kurulmasını talep ettiler. Ben de onların bu isteğini kabul etmekten başka bir çare bulamadım. İslam âleminin, böylesine önemli bir durumda Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 73 söz konusu beldenin bir kısmının idaresi için hiçbir girişimde bulunmaması ardından, Hicaz'a özgürlük verildi ve bizim de mümkün olduğu ölçülerde ıslahın dışında bir kastımız yoktur: "Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece O'na tevekkül ettim ve sadece O'na yöneliyorum.44"45 Abdülaziz b. Abdurrahman el-Faysal Âli Suud 22 Cemaziyülâhır 1344 Suud Devletinin Bildirisi Hicri Kameri 24 Cemadiyüssani 1344 tarihinde Suud devleti resmen kurulduktan sonra şu açıklamayı içeren bir bildiri yayınlandı: Bismillahirrahmanirrahim Padişahın Dost Ülkelere Bildirisidir Allah'ın fazlı ve yardımıyla Hicaz ehli; Allah'ın Kitabı, Hz. Resulün (s.a.a) ve Hulefa-i Raşidin'in sünneti gereği bizim padişahlığımız ve bize miras kalan Hicaz ve Hicaz ehlinin işlerinin de idare edilmesi konusundaki hükümetimizi bir araya gelerek kabul ettiler ve bize biatte bulundular. Biz de Allah'a ümit ederek ve O'na tevekkül ederek onların biatini kabul ettik. Bu konuda Allah Teâlâ'dan yardım istiyoruz. O halde bizim lakabımız "Celaletü Meliki'l-Hicaz ve Sultanu Necd 44-Hud, 88. 45-Tarih-i Revabiti Harici İran ve Arabistan-i Suudi, s.55-56. 74 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası ve Mülhakkatuha" olacaktır. Bu belde sakinleri ve hacıların tamamının rahatlığı, emniyeti ve saadeti için elimizden geleni yapacağız. Pek yakında İslam âleminin beklentisinin yerine getirilmesi ve Hicazlıların hadiselerinden herkesin mutlu olması için bu işlerde Allah'ın yardımını talep ediyorum. Başarı ancak O'ndandır Melikü'l-Hicaz ve Sultanu Necd ve Mulhakatuha Hicaz Seferinin Yasaklanması Abdülaziz'in bu girişimi, ortaya konan şeylerle İslam âlemini yüzleştirmek ve onları kendisiyle irtibat kurmaya mecbur etmek doğrultusundaydı, ancak böyle olmasına karşın Arabistan'dan gelen haberler ve çeşitli İslam ülkelerinin ıstırapları Mısır müftüsünün Müslümanları hacca gitmekten sakındırmasına ve İngiltere hükümetinin de Hindistan halkına hacca gitme izni vermemesine sebep oldu. İran devleti de 02.03.1926 tarihinde düzenlediği oturumunda şu bildiriyi yayınladı: "Devletin, hacda hacıların emniyet ve güvenliğinden endişe duyduğunu genele ulaştırılmasını istiyor ve bu sene hacca gitmekten sakınmalarını tavsiye ediyoruz."46 46-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.66. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 75 İran Devletinin Bildirisi 01.04.1926 tarihinde İran devleti resmi bir bildiri yayınlayarak Suudi Devleti'nin İslami mekânları ve Baki Mezarlığı'nı yıkma girişimlerine açıkça itirazını bildirmiş ve Vahabilerin bu girişimlerini kınamıştır. Bildirinin metni şöyledir: Memleket Sakinleri ve Müslümanların Geneline Bildirilir Kısa bir süre önce İslam âleminin ve Müslüman fırkalarının inançlarına Vahabi taifesi tarafından saldırıda bulunulmuş, müminlerin kıblesi ve Müslümanların dinî merkezi Haremeyn-i Şerifeyn'e edepsizlik yapılmış, Müslümanların tamamı rencide edilmiştir. Vahabiler tarafından Baki Mezarlığı'ndaki din büyüklerinin kutsal mezarlarına edepsizlik ve saygısızlık yapılmış ve Müslüman taifeleri müteessir edilip hüzne boğulmuştur. Bunların tamamı, tüm memleket ahalisi tarafından bilinmektedir. İran Devleti, başından beri bu taifenin saldırılarına, edep ve diyanetin haysiyetine karşı olan ve medeniyet ilkeleriyle çelişen bu girişimlere sürekli itiraz etmiş ve Vahabilerin başkanı Abdülaziz b. Suud ise açıkça İslam âleminin milli değer ve inançlarına hakeza İslam dünyasının şiarlarına karşı yapılan bu saygısızlığın tekrar edilmeyeceği vaadinde bulunmuştur. Ne var ki beklentinin aksine son zamanlarda yapılanlar Suud'un kendi vaadiyle çeliştiğini orta- 76 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası ya koymuş, Müslümanların kalplerini derinden yaralamış ve İbni Suud’un, İran Devletinin Hicaz Kurultayı'na katılmasını reddetmesine sebep olmuştur. Müslümanlar, inançları gereği, mukaddes mekânların, rahmani nurun iniş mekânı ve semavi feyzin kaynağı olduğuna inanır ve buraların yüceltilmesini İslam'ın bir şiarı olarak bilirler. Özellikle dini itikat (inanç) ve edebe saygı gösterme asrının olduğu bu zaman diliminde, kavimlerin tamamı başkalarının dinî inançlarına saygı göstermeye gayret eder ve diğer milletlerin dini şiar ve itikatlarına saldırmayı çirkin sayarlar. İran Devlet ve milletinin sessiz kalmayacağı ve İslam âlemi karşısında azınlığı oluşturan bir fırkanın kendi inanç ve değerlerini İslam âlemine dayatmasına tahammül etmeyeceği açıktır. Hakikaten bu girişimlerin karşısında sabır ve tahammülün yeri yoktur. Milletlerin, ister kendilerinin isterse başkalarının sanat ve edebiyat büyüklerinin kabir ve eserleri karşısında milliyet ve kavmiyet tanımaksızın türlü türlü saygı gösterdiği bir asırda, başkalarına yalnızca kendi öğretilerini dayatan; kalp ve ruhlarda yer edinmiş hidayet imamlarının ve Allah velilerinin eserlerini yıkmalarına izin verilmeyecektir. İran Devleti bu davranışı, cahiliyet dönemlerindeki vahşiliğin tekrarlanması olarak telakki ederek bu feci amele şiddetle itiraz etmektedir. Şu halde İran Devleti, İslam âleminin tüm fırkalarına hitap ederek İslam inancının vahdet Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 77 hükmünce bir araya gelip imkânlar dâhilinde bu tecavüz içeren girişimlerin önünü almaya çağırmaktadır. Haremeyn-i Şerifeyn hakikaten İslam âleminin tamamına aittir ve hiçbir Müslüman milleti, başka milleti hesap etmeksizin Müslümanların kıblesi ve İslam dininin merkezi olan bu mukaddes yeri kendine has kılmaya, istediğini yapmaya ve kendi inanç ve öğretilerini başkalarına dayatmaya hakkı yoktur. Dolayısıyla tüm İslam dünyasından İslam milletlerinin genelini kapsayacak bir toplantı düzenleyerek; Haremeyn-i Şerifeyn meselesini halletmelerini ve Müslümanların tamamının kendi inançları doğrultusunda özgürce Mekke-i Muazzama ve Medine-i Münevvere'nin manevi bereket ve semavi feyzinden yararlanmaları ve hiçbir ayrıcalık ve istisna gözetmeksizin bu mukaddes mekânların feyzinden kana kana içmeleri için bir kanun düzenlemelerini rica ediyoruz. İslam millet ve devletlerinin bu dini ve milli isteğimizi kabul etmelerini ve onların daha fazla milli ve dinî alametlerinin zarar görmesine razı olmamalarını ümit ediyoruz.47 Haziran 1926 Başbakan Hüseyin b. Yusuf Bu bildirinin yayınlanmasından sonra maalesef İslam âleminde Suudileri kabirlerin tamirini ve yıkılan 47-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.69. 78 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası eserlerin korunmasını kabul etmeye zorlayan hiçbir ciddi hareket gerçekleşmedi. Sonuç olarak Suudi Devleti'nin Şialara baskısı arttı, öyle ki Hicri Kameri 1347 yılında Muharrem'in yedisinde Suudi Polis Müdürü, yanına aldığı bir grup askerle Şiaların matem meclisine saldırarak onların mal varlıklarının tamamına el koydu ve hacılardan Hacı Seyit Muhammed Bakır isminde bir seyidi ihanet ve eziyetin son haddinde hapse mahkûm etti.48 İranlı hacılara karşı zorluk ve baskı günden güne artmaya başladı. İran'ın Cidde Elçisi 28 Muharrem 1347 yılında kaleme aldığı bildirisinde şunları dile getiriyor: "…Hicaz hükümeti, Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme'de İranlı hacılarına son derece baskı uyguluyor ve onların özgürce Peygamber (s.a.a) ve Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerini ziyaret etmelerini engelliyordu. Bununla birlikte hükümet verdiği sözüne kesinlikle amel etmemiş, aksine öncekine kıyasla baskılarını arttırmıştır. Hayatını kaybeden İranlı hacıların Mekke-i Muazzama'-da beytülmal sorumluları tarafından zimmet altına alınan mal varlıkları şimdiye kadar İran Konsolosluğu'na gönderilmemiştir. Bu sebeplerden ötürü önceki yılda olduğu gibi ve hatta daha ciddi olarak İranlıların Hicaz'da hukuklarının temin edilmesi ve dinî haysiyetlerinin korunması için söz konusu meseleler tamamen halledi48-a.g.e. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 79 lip doğru bir kanun altına alınana kadar hiçbir İranlının Hicaz'a gönderilmemesini yüksek makamlardan talep ediyorum. İran Hicaz Başkonsolosu Muhammed Ali Lârî Bir Komplonun Başlangıcı İran'ın Mısır Elçisi Hüseyin Pir Nazar'ın49 bildirisi esasınca: İran Devleti birkaç yıl daha hacca gitmeyi yasaklasaydı kesinlikle Hicaz hükümeti İran'ın öneri koşullarını kabul edecek ve sonuçta hem İranlı ziyaretçiler üzerinden baskı kalkacak hem de yıkılan kabirler tamir edilerek bir ayrıcalık elde edilecekti. Ne var ki maalesef bu iş gerçekleşmedi ve 1929 yılının Haziran ayında İran ile Abdülaziz hükümeti arasında ilk resmi diplomatik müzakere gerçekleşti. Aynı yılın Eylül ayında İran ile Hicaz arasında dostluk anlaşması imzalanarak 1930 Nisan ayında Hüveyda, İran temsilcisi unvanında Cidde'ye gitti. Abdülaziz hükümetinin pekiştirilmesiyle sonuçlanacak olan; İran'ın Arabistan'daki konsolosluk açma girişimi Abdülaziz için son derece önemliydi. Hüveyda Abdülaziz'le görüştükten sonra Dışişleri Bakanının temsilcisinin ağzıyla raporunda şunları dile getiriyor: "…Abdülaziz, sizinle görüşmekten ve Şahinşahî Padişahının sevincini ortaya koyan mektubu49-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.73. 80 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası nun eline ulaşmasından son derece sevinçlidir. Öyle ki şimdiye kadar onu bu kadar mutlu ve sevinçli görmemiştim…"50 Habibullah Hüveyda'nın Görevi Habibullah Hüveyda'nın bu irtibatın oluşturulmasında önemli bir rolü olması hasebiyle Hicaz devleti kendi Dışişleri Bakanlığı sorumlularına, Hüveyda'nın rahatsız olacağı her türlü davranışın ortadan kaldırılması ve onun tüm isteklerinin çabucak yerine getirilmesini emretti.51 Habibullah Hüveyda'nın Hicaz'daki Vahabilerin mukaddes mekânlara saldırılarını araştırmakla görevli İran'ın iki temsilcisinden birisi olması ve var olan belgeler esasınca onun Bahaî olarak tanınması göz önüne alındığında52 maalesef İran'ın Hicaz tem50-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.84. 51-a.g.e. 52-Hüveyda'nın dedesi Mirza Rıza Gannâd, tutucu Bahaîlerden ve Abbas efendinin fedailerinden sayılıyordu. Mirza Rıza Gannâd'ın Abbas efendiye olan ilgi ve alakası o hadde ulaşmıştı ki Abbas efendiyle birlikte Filistin'in Akka şehrine gitmiş ve onun özel hizmetçisi olmuştu. Abbas Efendi, Mirza Rıza Gannâd'ın özel hizmetleri hasebiyle onun oğlunun öğrenim masraflarını üstlendi ve Habibullah'ı (Emir Abbas'ın babası) tahsil görmesi için Avrupa'ya gönderdi. Habibullah Avrupa'da İngilizce ve Fransızca dillerini öğrendi ve Arapçayı güzel konuştuğu için İran'a döndüğünde Eset Bahtiyari'nin emrine girdi ve burada bir tercüman olarak işe alındı. Habibullah Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 81 bu görevinin yanında "Ra'd Gazetesi"nin yabancı dil tercümesi bölümünün sorumluluğunu üstlendi. Profesör Brown, Hüveyda'nın dedesi Mirza Rıza Gannâdi'yi Bahaîlerin rehberinin sırdaşlarından bilir. Fazıl Mazenderani Zuhuru'l Hak kitabının (Bahaîlerle alakalı bir kitaptır) sekizinci cildinin ikinci bölümünde ve 1138. sayfasında Hüveyda'nın dedesi hakkında şöyle der: "Daha önce özelliklerini saydığımız Muhammed Rıza Gannâd ölünceye kadar Abbas efendinin en sağlam ve en ihlaslı ashabı olarak öldü ve "Akka" mezarlığına defnedildi. Onun oğullarından Mirza Habibullah Aynü'l-Mülk (Hüveyda'nın babası) Abbas efendinin gözetiminde hat sanatında kemale ulaşarak mübarek Hattu'l-Resm'in gibi yazmayı başardı. Daha küçük yaşlarda Abbas efendinin yanında kitaplar yazarak hizmetlerde bulundu. Daha sonra İran Dışişleri Bakanlığı'nda devlet memurluğunu kazandı. Muhammed Rıza, Akka'daki diğer oğlu Mirza Celil Hayyat (Hüveyda'nın amcası) ve Şam'da evlenen kızından (Hüveyda'nın halası) razı olduğuna dair bir tavır sergilemedi! Habibullah (Aynü'l-Mülk), Efserü'l-Mülk isminde bir kızla evlendi. Efserü'l-Memlük, Kaçar Hanedanı döneminde Bahaîlerin birkaç şehirde terör estirdiği olaylara karışan Bahaî teröristlerden Muhammed Hüseyin Han Serdar'ın kızıydı. Habibullah (Aynü'l-Mülk), Serdar Esed Bahtiyari'nin yardım ve çabalarıyla Dışişleri Bakanlığı'na yol buldu ve Şam bölgesinde ikamet geçmişi vesilesiyle Arap dilini iyi kullandığı için hükümet tarafından Suriye ve Lübnan'a memur olarak atandı. O yıllarda "Âl-i Rıza" olarak tanınan Aynü'l-Mülk, kendi diplomatik konumunu kötüye kullanarak atandığı ülkelerde Bahailik tebligatı yaptı. Şam bölgesinde Habibü'l-Mülk'ün birkaç aylık ikametinden sonra Aynü'l-Mülk'ü Cidde'ye atadılar. Aynü'l- Mülk Cidde'de 82 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası silcisinin söz konusu meseleleri görmezlikten gelmek gibi önemli ve gizli bir rolünün olduğunu göreceğiz. Melik Abdülaziz'in, Hüveyda'ya söylediği şu sözü ortaya koyduğumuz iddiamızı güçlendirmektedir: "…Ben sizi kendimden biliyorum siz de kendinizi yabancı bir temsilci olarak bilmeyiniz. Hiçbir zaman izin almanıza gerek yoktur; ne zaman isterseniz bizimle görüşebilirsiniz. İster Mekke'de isterse burada her zaman sizinle görüşmeye hazırız…"53 el-Vatan gazetesinde (Bağdat baskısı) Hicri Kameri 1348 Rebiyülevvel ayının yirmisinde Hicaz devletinin İran temsilcisi Hüveyda ismiyle tanınan Habibullah Han Aynü'l-Mülk hakkında şunlara yer verilmiştir: "…Belirtilen şahıs bu meselelere oldukça vakıftır ve memleketin dilini çok iyi bilmesi yanında Melik Abdülaziz ve Hicaz hükümetinin güven İngilizlerle gizli görüşmeler yaparak İslam âleminin kalbi sayılan bu bölgede Bahailik tebligatına devam etti… İran elçisinin Bahailik faaliyetlerinde bulunması kötü sonuçlara yol açtı ve İran Dışişleri Bakanlığı onu Tahran'a çağırmak zorunda kaldı. Aynü'l-Mülk Tahran'a çağrılmasının ardından ikinci kez Akka'ya gitti ve ömrünün sonuna kadar Bahaîlerin rehberine hizmet etmeye devam etti. Habibullah Aynü'l-Mülk'ün, Emir Abbas ve Feridun Hüveyda isminde iki oğlu vardı. Emir Abbas Hüveyda, s.14-15. 53-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.88. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 83 duyduğu birisidir; özellikle bu kimselerin yanında saygındır. Bu şahsın böyle bir göreve seçilmesi istenildiği şekilde meseleyi çözecektir!"54 Hüveyda, Hicri Kameri 1353 yılına kadar Hicaz'da İran'ın temsilcisi olarak meşguliyetini sürdürmüştür. Hüveyda, Medine'de kutsal mekânların ne ölçüde yıkıldığı konusunda bilgi edinmek için telaş ederek bu önemli olayı çok önemsiz göstermek suretiyle bir şekilde Vahabileri temize çıkarmaya çalışmıştır. Nitekim yansıttığı haberlerin birisinde Hüveyda şunları kaydeder: "…Minare üzerinden yüz otuz basamak yukarı çıkarak Kubbe-i Mutahhar'a ulaştık ve orada Kubbe-i Mutahhar'ı ziyaret ettik (Zira kubbenin tepesine ulaşmak mümkün değildi). Bulunduğumuz yerden baktığımızda Kubbe-i Mutahhar'a yalnızca beş merminin isabet ettiğini ve kubbede küçük bir deliğin açıldığını müşahede ettik. Kesinlikle kubbe zarar görmemişti! İlk olarak bu mermilerin kesin olarak Vahabiler tarafından geldiğini söyleyemeyiz! İkincisi onlar tarafından olduğunu düşünsek bile bunun kasti olmadığı açıktır! Karşılıklı ateş esnasında yanlışlıkla kubbeye isabet etmiştir. Bu görüşümüzü doğrulayıcı delil şudur: Mutahhar kabrin kubbesi son derece büyük ve Vahabiler ise şehir kalesi kapısının arkasındaydılar. Onların hedefi kubbeye ateş etmek 54-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.75. 84 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası olsaydı en azından üç dört bin mermi kubbeye isabet ederdi! Sözün kısası kubbede yalnızca beş mermi izi vardı ve aynı şekilde Ehlibeyt'in kubbesinde de dört beş mermi izi vardı. Harem-i Mukaddes'in baş hizmetçisi de dört adet mermi getirerek bana verdi ve bu mermileri Harem'in üzerinde bulduğunu ve mermilerin Harem-i Mukaddes'e kadar ulaştığını zannettiğini söyledi. Kulunuz Hüveyda, bu mermilerin Maarif Bakanlığı Müzesi'nde saklanıp korunması için size takdim edecektir…"55 Hüveyda'nın Raporunun Metninin Tamamı Okuyucularımızın daha fazla bilgilenmeleri için raporun tam metnini aşağıda vereceğiz: Belge tarihi: 11 Deymah 1304 Raporu Gönderen: Habibullah Hüveyda Raporu Alan: Dışişleri Bakanlığı Konu: Hicaz Olayları Hakkındaki Rapor No: 211 Yüce Dışişleri Bakanlığı'na: Yüce Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen çeşitli telgraflar üzerine 6.10.1925 tarihinde Şam'dan Mısır'a ve Mısır Elçisi Gaffar Han Bey'in eşliğinde padişahlık gemisiyle Mısır'dan Cidde'ye doğru hareket ettik ve 10 Ekim'de Cidde'ye ulaştık. 20 Ekim'de 55-a.g.e, s. 50. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 85 Necd sultanının otomobilleriyle Mekke-i Muazzama'ya yöneldik. Cidde ve Mekke yolu arasında Bahre ismiyle meşhur bir yerde anlaşma yapmaya gelen İngiltere temsilcisi Mr. Clayton'u ağırlamak için açılan çadırlarda bizzat İbn-i Suud'un da bulunması hasebiyle ilk önce onun mülakatına gittik. Öğle yemeği ve içilen çayların ardından saat dörtte özel bir şahsın eşliğinde dört koruma ile birlikte ihramlı olarak Mekke-i Muazzama'ya girdikten sonra umre vecibelerini yerine getirmek için bize tayin edilen eve gittik. Ertesi gün bir tarafının dağ eteklerinden başlayıp şehirle birleşen yıkılmış kabristandaki mübarek kabirlerin ziyaretine gittik. Hz. Hatice, Hz. Âmine56, Abdurrahman b. Ebu Bekir, Ben-i Haşim, Abdullah b. Zübeyir ve şehitlerin kabirlerinin yer aldığı; Cin Mescidiyle birlikte diğer insanların kabirlerinin de bulunduğu bu kabristanın tamamını Vahabiler harabeye çevirmişlerdi. Hz. Peygamber'in doğduğu yer ve Sıddıke-i Tahire Hz. Zehra'nın (s.a) da dünyaya geldiği yer olan Hz. Hatice'nin evini yıkıp yerle bir etmişlerdi. Hz. Hatice ve Hz. Âmine'nin kabirleri üzerindeki yapıtları yerle bir etmişlerdi ve Hz. Hatice'nin kabrinin yarılıp tekrar toprak ve çamurla dol56-Allah Resulünün (s.a.a) annesi Hz. Âmine'nin kabri Mekke ile Medine arasında yer alan "Ebva" ismindeki bir yerdedir. 86 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası durulduğu belliydi. Hz. Hatice'nin kabrini korumak amacıyla (yapılan) evi yıkmışlar ve evde ne varsa hepsini yağmalamışlardı. Bu ev aynı kabristanda; Hz. Âmine'nin ve Hz. Hatice'nin kabrinin yanındaydı. Elbette Sultan İbn-i Suud'la yapılan mülakatları ve ayrıntılarını, sayın bakan Gaffar Han tamamını geniş olarak rapor şeklinde takdim etmiştir ve kulunuz Hüveyda'nın bunları tekrar etmesine gerek yoktur57, zira bu kulununuzun görevi Medine-i Münevvere'dedir. Gidip geldiğimiz her yerde Yüce Hazret Melik Ali ve İbn-i Suud'la Sayın Gaffar Han'ın tüm görüşmelerinde ben de vardım ve tercümanlık vazifesini ifa ediyordum. Şu kadarını arz etmek istiyorum ki Sayın Gaffar Han, hakikaten ömrü sonsuz olan devletimizin tecrübeli, zeki ve basiretli siyasetçilerinden olup görevini fevkalade metanetli bir şekilde yerine getirmiştir ve bundan daha iyisi mümkün değildir. Sayın Gaffar Han'la Melik Ali ve Sultan İbni Suud arasında gerçekleşen müzakere ve mülakatların hepsine uzunca yer vermeyeceğim, zira Gaffar Han'ın sunduğu rapora (bilmeden) bir şeylerin azaltılıp ve çoğaltılmasından çekiniyorum. Dola57-Daha önce Gaffar Han'ın Mekke'deki kabirlerin yıkılmasını Tahran'a bildirmesi hasebiyle, Hüveyda'nın da bunları itiraf etmek zorunda kaldığı anlaşılmaktadır, zira bildirmemesi durumunda Gaffar Han'ın gerçekleri yansıtacağını bilmektedir. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 87 yısıyla bana özel olan Medine-i Münevvere görevimle alakalı raporuma geçiyorum: Bizim, Mekke-i Muazzama'da olmamız hasebiyle Necd Sultanı'nın bize, Vahhabi birliklerinin yer aldığı "Uyûn" bölgesine kadar eşlik edebileceğini ve oradan Medine'ye kadar olan iki saatlik mesafede bizimle birlikte olamayacağını ve bu konuda hiçbir sorumluluk kabul edemeyeceğini söylemesi bizde suizan oluşturdu. Biz de Sayın Melik Ali'yle görüşmek için Sayın Gaffar Han'la birlikte Cidde'ye döndük. Ne yapacağı konusunda şaşkına dönen Melik Ali şöyle dedi: "Ben her istediğinizi yapmaya hazırım, ancak bizim askeri birliklerimiz Medine'dedir ve şehir dışında birliğimiz yoktur. Bulunduğunuz "Uyûn bölgesinden" yerden Medine'ye kadar hurmalık yer almıştır ve hurmalıklar ise Vahabilerin elindedir. Bizim adımızı kötüye çıkarmak için hurmalık tarafından size ateş ederek bizim tarafımızdan saldırıldığını söylemelerinden korkuyorum." O halde Sultan'ın korumalarıyla sizi şehir dışındaki telsiz dairesine ulaştırarak oradaki bizim korumalarımıza teslim etmeleri ve döneceğiniz zaman aynı noktada sizi Sultan tarafından gönderilecek araçlara teslim etmeleri sizin yararınıza olacaktır. Buna binaen kulunuz, Cidde'den İbni Suud'a ayrıntılı bir mektup yazdım. Ertesi gün mektubun cevabı ulaştı ve İbni Suud otomobil göndermeyi kabul etti. Aynı gün Sayın Bakan Gaffar Han ge- 88 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası miye binerek Mısır'a yöneldi ve ben de otomobile binerek Bahre'ye doğru hareket ettim. Gece gündüz boyu Bahre'de durduk ve iki defa İbn-i Suud'la görüşme yapıldı. İbn-i Suud bize karşı fevkalade saygı ve muhabbet gösterdi. Her görüştüğümüzde büyük İran Devleti'ne yakınlaşma meylini ortaya koyarak şöyle diyordu: "Biz İran ile komşuyuz ve Necd ve Ahsa'da otuz bin kadar Şiî vardır. İsterseniz bu bölgelerdeki Şialardan sorabilirsiniz. Benim hakkımda yayılan haberin çoğu yalan ve iftiradır. İnşallah Medine'ye gittiğinizde benim için söylenenlerin yalan olduğunu göreceksiniz! Ben size açıkça söylüyorum ve siz devletinize benim Haremeyn-i Şerifeyn'i kendi canım, malım ve çocuklarım gibi koruduğumu yazınız. Mekke'de olup biten yıkımlar da ben işbaşına gelmeden önce olmuştur. Evet, Vahabiler kabir ve kubbelerin tamirine inanmıyor, bu işi bidat biliyor ve "Hayru'l Gubur edDavaris" hadisini muteber biliyorlar. Bununla birlikte benim işbaşına gelmemle birlikte hemen bu işin önünü aldım. Hali hazırda bütün samimiyetimle İslam ülkelerinin temsilcilerini göndermelerini ve Hicaz'da yapılanlar konusunda karar vermelerini bekliyorum. Bu kabirlerin tamir edilmesi konusunda karar alırlarsa onlara karşı çıkmam; kolayca izin veririm ve hatta bizim Hicaz'ın dışına çıkmamızı isterlerse çabucak çıkarım." Medine-i Münevvere'ye hareket etmeden ve Medine-i Münevvere'den dönmeden önce İbn-i Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 89 Suud bu sözleri tekrarladı. Medine'den döndükten sonra kendisiyle yaptığım son görüşmede kulunuzun, İran Devleti ile Suudi Devleti'nin birbirlerine yakınlaştırılması doğrultusunda girişimde bulunmamı ve yazışmaların devam etmesini rica etti. Her halükarda Medine'ye gidiş ve geliş esnasında İbni Suud, deve eşliğinde üç kişiyle beraber kendine has beş tüfekçiyi benim ve hizmetçimin emrine verdi. Bahre'den Mekke'ye hareket ettik ve dört gün Mekke'de kaldık. Sonra deve eşliğindeki beş tüfekçiyi deniz kenarında yer alan Rabiğ'e gönderdi ve ben de İbni Suud'un özel danışmanıyla otomobile binerek Rabiğ'e gittim. Mekke'den Rabiğ'e kadar deveyle beş konaklama yeri vardı ve otomobille dokuz saat sürüyordu. Rabiğ'de birkaç gün özel tüfekçileri bekledik. Sultanın özel danışmanı Mekke'ye döndü. Bu esnada ben dizanteriye yakalandığım için hastalığın şiddetinden dolayı yatmak zorunda kaldım ve yolculuğumuz on gün ertelendi. On gün boyunca ne ilaçtan, ne tedaviden, ne dosttan, ne de doktordan bir haber yoktu. Rabiğ; ekmek, pirinç ve etin dışında hiçbir şeyin bulunmadığı koca bir köyden ibaretti. Yeşilliğin olmadığı gibi tuzlu su kuyularından başka su da yoktu. Her halükarda Allah Resulünün manevi makamına tevessül ettim ve duaların bereketiyle sağlığıma kavuştum. 90 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Bu esnada Sultanın oğlu Medine'ye gitmek için Vahabi birliklerinden oluşmuş beş yüz deve binicisiyle Rabiğ'e ulaştı. Ben de zayıf düşmüş bedenimle özel tüfekçim eşliğinde onlara katılarak yola çıktım. Altıncı gün Vahabi birliklerine ulaştık. Size saygısızlık olmasın ama bu altı gün boyunca deve sürücülerinin başıma neler getirdiklerini ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. İki gün istirahatın ardından Medine emiri ve Medine ordu komutanına bir mektup yazdım ve mektuba Melik Ali'nin tavsiyelerini de ekleyerek özel bir elçiyle Medine'ye gönderdim. Ertesi gün mektubun cevabı geldi ve mektupta sonsuz mutlulukla bizi beklediklerini ifade etmişlerdi. Bunun üzerine Sultan tarafından tayin edilen deve eşliğinde beş kişi ve on yayayla birlikte hareket ettik. Beni, kararlaştırılan yerde silahlı altı yedi kişi eşliğindeki faytona teslim ettiler. Sultan tarafından tayin edilen deve koruma muhafızlarının başkanı da beni sağ salim teslim ettiklerine dair benden yazılı bir mektup aldılar. Oradan Medine'ye hareket ettik. Medine surları dışında nizami ve devlete mensup yüksek rütbeli beş yüz kişi, Medine Emniyet Müdürü Şerif Ahmet Mensur ve şehir sakinlerinin çoğu görkemli bir şekilde bizi karşıladı. Aynı şekilde Medine'den döneceğimiz zaman da aynı görkemle uğurladılar. Medine'ye girdikten sonra Harem-i Mukaddesi ziyaret için gusül aldım ve çok geniş bir kitleyle Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 91 birlikte Hz. Hatemü'l-Enbiya'nın (s.a.a) mübarek kabri şerifiyle müşerref oldum. Bu mukaddes makamın insana verdiği ruhi hazzı nitelemek mümkün değildir. Allah Resulünün mukaddes kabrini öptükten sonra yolda çektiğim sıkıntıların çoğu bir anda üzerimden kalktı. Allah Teâlâ meleklerin koruduğu bu kutsal kabre yüz sürmeyi siz hazreti Eşref ve dostlarımın tamamına nasip etsin! Medine'de üç gün kaldım. İkinci günü Kubbe-i Mutahhar'ı görmek kastıyla Şehir Ordu Komutanı İzzet Paşa, bize ev sahipliği yapan Irak Şia tüccarlarından Sayın Seyit Umran ve Harem-i Mutahhar'ın baş hizmetçisi eşliğinde Harem'e girdik. Ziyaret görevinin edası ve kabrin öpülmesinden sonra Haremin baş hizmetçisi her birimize Harem hizmetlilerinin giydiği elbiselerden getirdi. Elbiseleri giydikten sonra minare üzerinden yüz otuz basamak yukarı çıkarak Kubbe-i Mutahhar'a ulaştık ve orada Kubbe-i Mutahhar'ı ziyaret ettik (Zira kubbenin tepesine ulaşmak mümkün değildi). Bulunduğumuz yerden baktığımızda Kubbe-i Mutahhar'a yalnızca beş merminin isabet ettiğini ve kubbede küçük bir deliğin açıldığını müşahede ettik. Kesinlikle kubbe zarar görmemişti! İlk olarak bu mermilerin kesin olarak Vahabiler tarafından geldiğini söyleyemeyiz! İkincisi onlar tarafından olduğunu düşünsek bile bunun kasti olmadığı açıktır! Karşılıklı ateş esnasında yanlışlıkla kubbeye isabet etmiştir. Bu görüşümüzü doğrulayıcı de- 92 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası lil şudur: Mutahhar kabrin kubbesi son derece büyük ve Vahabiler ise şehir kalesi kapısının arkasındaydılar. Onların hedefi kubbeye ateş etmek olsaydı en azından üç dört bin mermi kubbeye isabet ederdi! Sözün kısası kubbede yalnızca beş mermi izi vardı ve aynı şekilde Ehlibeyt'in kubbesinde de dört beş mermi izi vardı. Harem-i Mukaddes'in baş hizmetçisi de dört adet mermi getirerek bana verdi ve bu mermileri Harem'in üzerinde bulduğunu ve mermilerin Harem-i Mukaddes'e kadar ulaştığını zannettiğini söyledi. Kulunuz Hüveyda, bu mermilerin Maarif Bakanlığı Müzesi'nde saklanıp korunması için size takdim edecektir Dördüncü gün benim ricalarım neticesinde bizzat kendilerinin gönüllü olarak eşlik etmek istediklerini söyleyen Sultan'ın görevlendirdiği yaklaşık otuz kırk kişi kadar atlı birlik eşliğinde şehir dışına çıktık. Melik Ali'nin piyade ve atlı tüfekçi mangası, yüksek rütbeli iki nizami ve tüccar Seyit Umran da bize eşlik ederek İbn-i Suud tarafından tayin edilen korumalara teslim ettiler ve sağ salim teslim ettiklerine dair bizden yazılı ve mühürlü bir mektup alarak geri döndüler. Ben de Sultan tarafından görevlendirilmiş korumalarla yolumuz üzerinde yer alan Hz. Hamza'nın kabrini ziyarete gittim. Hz. Hamza'nın kabri ve kabri üzerindeki kubbesi, Vahabilerin burasını ele geçirmelerinden birkaç ay geçmesine rağmen hiçbir zarar görmemişti. Hatta Hamza'- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 93 nın kabrine ve kabri üzerindeki yapıta bile el sürmemişlerdi. Sadece güya orada bulunan perde, halı ve lambalar yağmalanmıştı. Bir şahsın dediğine göre Hz. Hamza'nın kabri yanındaki Peygamber'in ashabından Akil isminde birisinin kabrini yıkmışlardı ve Vahabiler benim araştırma yapmaya geleceğimi duydukları zaman tekrar tamir etmişlerdi. Ne var ki bu sözün doğru olup olmadığı belli değildir. Her halükarda Hz. Hamza'nın kabri kesinlikle zarar görmediği gibi çalındığı söylenen eşyaların da önemli bir şey olduğunu sanmıyorum. Zira kulunuz, Peygamber'in babası Hz. Abdullah b. Abdülmutta-lib'in kabrini ziyarete gittiğim zaman bu ziyaret yerinde birkaç küçük eski kilim, yıpranmış birkaç küçük halı ve yırtık birkaç hasır görmüştüm. Tabana serilmiş bu sergiler o kadar pis ve tozluydu ki yanımdakilere Peygamber'in babasının kabrini bu derece bakımsız ve pis tutmalarının çok üzücü olduğunu söyledim. Peygamber'in babasının kabrini o halde müşahede ettiğim zaman Peygamber'in amcasının kabrinin de daha iyi bir durumda olacağını düşünmedim. Vahabiler burayı da yağmalamış olsalar bile kayda değer bir şey yoktu ve bu yaptıklarıyla kendilerini rezil etmişlerdir. Size kurban olan kulunuzun gördükleri bunlardan ibarettir. Ziyaretten sonra Sultan'ın ordugâhına geldim ve iki gün bekledikten sonra develer üzerinde beş 94 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası özel tüfekçi eşliğinde Mekke'ye hareket ettim. Bir gece ve bir gündüz yani gece gündüz on dört saat boyu yoldaydık. Sekizinci gün öğleden sonra bitkin bir halde Mekke-i Muazzama'ya ulaştık. Yolda içilmeyecek ölçüde suyun kirli olmasından ötürü henüz etkisini atamadığım sıtma hastalığına yakalandım. Dönüş esnasında rahat olacağı hesabıyla bir mahfe58 satın aldım, ancak iki üç gün sonra mahfeyi bırakarak yola devam etmek zorunda kaldım, zira deve üzerindeki mahfe, devenin kendine has yürüyüşüyle çok daha eziyetliydi. İki gece ve bir gündüz Mekke'de kalıp İbn-i Suud'la vedalaştıktan sonra otomobille Cidde'ye geldim. Birkaç gün Cidde'de gemi beklerken Melik Ali ile birkaç kez görüştük. Sonuç itibariyle Mısır'a ve oradan da Şam'a geldim. İbn-i Suud'la son görüşmemizi bir sayfa ölçüsünde bilginize sunacağım. Aynı şekilde Melik Ali ile görüşmemizi de takdim edeceğim. Zavallı Melik Ali! Sonunda istifa ederek Hicaz'dan hicret etmek zorunda kaldı; zira bu raporun hedefi sadece Medine-i Münevvere hakkında bilgi verilmesi doğrultusunda olması hasebiyle bu konulara girmeyeceğim. Bunların yanı sıra cürette bulunarak bu yolculukta gördüğüm musibetlerin beni en az on yıl 58-Mahfe; deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet. Çev. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 95 yaşlandırdığını söylemek istiyorum. Söz konusu musibetlerin gözle görülen en az etkisi bedensel güçlerimin zayıflamasıyla sonuçlanmıştır. Allah şahittir, samimi bir kalp ile söylüyorum ki Hz. Peygamber'in (s.a.a) ruhi hazzı beni sağ salim Şam'a ulaştırdı. Eğer böyle bir haz olmasaydı Mekke ve Medine yolunda telef olur geri dönmekten ümidimi yitirirdim. Her halükârda Allah'a hamdolsun. Şevketli padişahın ömrü uzun olsun!59 Kulunuz Habibullah Hüveyda Hüveyda başka bir raporunda İbn-i Suud'u mukaddes mekânların yıkım faaliyetlerine yönelik ithamlardan temize çıkarmaya çalışarak İbn-i Suud'un ağzından şunları yazıyor: "…İslam âleminin sadece birkaç kabrin yıkılmasında ötürü ki benim hükümetimden önce cahil bedeviler tarafından gerçekleştirilmiştir, bunca gayretli davranıp kederlenmeleri son derece hayret vericidir. İslam âlemi toplantılarında, minberlerde ve gazetelerde beni lanetleyip tekfir ettiler ve âlemi benim üzerime kışkırtarak adımı kirlettiler…"60 59-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.46. 60-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.54. 96 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Abdülaziz'in İran Şahı'na Mektubu Melik Abdülaziz, Habibullah Hüveyda'nın görevinin sonunda resmen ona teşekkür etmiştir. Abdülaziz'in İran Şahı'na hitaben yazdığı mektubun metni şöyledir: Bismillahirrahmanirrahim Suudi Arabistan Padişahı Abdülaziz b. Abdurrahman el-Faysal Âli Suud'dan İran Padişahı Alâ Hazret Rıza Şah Pehlevi'ye Aziz kardeşim! Allah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun; İran'ın Necd temsilcisi Sayın Habibullah Hüveyda'nın intikaline dair Alâ Hazretin mesajını aldım ve bu münasebetle söz konusu sayın temsilcinin iki ülke arasında güzel bir yakınlık oluşturma doğrultusundaki yaptığı girişimlerden ötürü mutluluğumuzu ve bu çabaların olumlu etkisinin olduğunu dile getirmeyi zaruri buldum. Fırsatı ganimet bilerek sürekli sıhhatli olmanızı ve seçkin milletinizin de refah ve mutluluk içinde yaşamasını arzu ediyorum. Bu mesaj, Muharrem ayının on beşinde ve bin üç yüz elli üç tarihinde Mekke-i Muazzama Sarayı'nda düzenlenmiştir.61 61-Mektubun gönderildiği tarih: 15 Muharrem 1353 h.k. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 97 Restore Çalışmaları Vahabilerin Hicaz sultası ve Baki'deki imamların (a.s) kümbeti ve diğer yapıların viran edilmesinden sonra Şia âlemi, özellikle taklit mercileri ve din âlimleri, Baki Mezarlığı'nın yeniden tamir edilip yapılandırılması için çeşitli girişimlerde bulundular. İran'ın Cidde temsilcisi Muzaffer A'lem 1951 yılında Şia âlimlerinin teşvik ve yardımlarıyla bu doğrultuda çalışmıştır. Muzaffer A'lem 13.09.1951 tarihinde 402 sayılı mektubunda Hac Daimi Komisyonuna hitaben şöyle yazıyor: 28.11.1951 yılında ziyaret için Medine-i Münevvere'ye gittim. Yaptığım araştırmaların neticesini takdim ediyorum: 1-Baki Mezarlığı'nın viran edilmesinden sonra masum imamların (a.s) kabirleri üzerindeki yapıtların tamamı içler acısıdır. Baki Mezarlığı din büyükleriyle sıradan halkın mezarları arsında hiçbir farkın gözetilmediği yükselti ve çukurlardan ibarettir. Suudi yetkililerinin muvafakatiyle hidayet önderleri için demir pencerelerinin yer aldığı duvar yapılıp en azından masum imamların defnedildiği bölümün dört duvar arasına alınarak korunması, İslam nişanelerinin muhafaza edilmesi doğrultusunda büyük bir adım atılmasına vesile olacaktır. Yetkililerle müzakere esnasında bu isteklerin ektili olacağını ve bu isteğin yerine getirilmesinde duyarsız kalınmamasını ümit ediyorum. Şayet hali hazırda söz konusu kabirlerin 120 98 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası metre karelik bir alanla çevrilerek korunması sağlanabilir ve Sefa ve Merve arasındaki sundurma gibi burasının da üzerine sundurma yapılabilir. 2-Medine'deki etkili ve çalışkan beş altı bin Şia cemaatini yönlendirmek için Ayetullah Burucerdî tarafından görevlendirilen Seyit Muhammed Taki Taligânî'nin söz konusu cemaat içinde güzel bir konumu olup tam bir ciddiyetle vazifesini yerine getirmektedir. Birkaç gün boyunca yapılan görüşmelerden istifade edilerek; Seyit Muhammed Taki Taligânî'nin, Medine'nin resmi makamlarıyla ilişkilendirilmiş ve tüm yetkililerden onun taleplerinin yerine getirilmesi doğrultusunda hiçbir yardımdan kaçınılmaması istenmiştir. Başka bir gün Mısır'daki İran Elçisiyle Muhammed Taki Taligânî ve Medine'deki söz konusu Şia cemaatini görmeye gittiğimizde onların ileri gelenleri son derece düzenliydi ve her ikimizi de samimi olarak ağırladılar. Hali hazırda Muhammed Taki Taligânî Medine'de çok rahat olup güzel muamele görmektedir. Ayetullah Burucerdî tarafından böyle bir şahsın seçilmesi ahlaki açıdan hakikaten çok güzel bir seçimdir. Padişahlık Bakanı-Muzaffer A'lem Muzaffer A'lem'in Mektubunun Cevabı Bu mektubun cevabında Dışişleri Bakanlığı Muavini ve Hac Daimi Komisyon Başkanı Fazlullah Nebîl Bey, 09.02.1952 tarihli ve 67773/31340 sayılı mektubunda Muzaffer A'lam'e şöyle hitap ediyor: Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 99 13.11.1951 tarihli ve 402 sayılı mektuba dayanarak bilgilerinize sunulur: 1-Sizin de yakından müşahede ettiğiniz gibi Baki Mezarlığı'nın içler acısı durumu hakikaten Şiaların tamamının üzünç vesilesi olmuştur. Merkez sorumlularının tam bir ciddiyet içinde telaş etmelerini ve sizin de önerdiğiniz gibi Suudi Arabistan Devleti'nin onayını da alarak Baki'nin var olan durumundan kurtarılmasını ümit ediyorum. 2-Seyit Muhammed Taki Taligânî ve onun Medine'deki Şia cemaati arasında İslam dininin yayılmasına dair girişimlerine işaret edilmişti. Bu mesele İranlıların iftihar vesilesidir. Mektubunuzun sonunda yer alan tezekkürünüz Ayetullahu Uzma Burucerdî'-ye takdim edildi ve Seyit Taligânî'nin Şahinşahî Konsolosluğu tarafından teşvik edilmesi için konsolosluk bilgilendirildi. Ayrıca şunu da arz etmek istiyorum ki; sizin 402 sayılı mektubunuzda Medine-i Tayyibe ve Baki Mezarlığı'ndaki masum imamların tertemiz kabirlerini müşahede ettiğinizi ifade etmiş olmanız Hac Daimi Komisyonu üyelerinin tamamının övgüsüne şamil olmuştur. Dışişleri Bakanlığı Baş Muavini Fazlullah Nebîl Muzaffer A'lem'in İkinci Mektubu Muzaffer A'lem 1782 sayılı telgrafın cevabında Dışişleri Bakanlığı'na hitaben şöyle yazıyor: 100 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Cidde, 17.03.1952 Gizli Defter Sayı: 82 Dışişleri Bakanlığı 1782 sayılı telgrafın cevabında arz edilir: Ben, Baki meselesini hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım ve idari sorumluluk ve direktiflerin yanı sıra bu konuda gücüm yettiği oranda girişimde bulunup görevimi tamamlamayı vazife biliyorum. Ayrıca bu konuyu Padişahtan sonra hali hazırda ülke idaresinde etkili makama sahip olan Hicaz Saltanat Veliahdı ve Dışişleri Bakanı Emir Faysal'a gündeme getirmek; bu alanda Kahire Elçisi Sayın Deştî'yle Emir Faysal arasında sonuç alınamayan tutanakları yeniden ele almak hedefindeyim. Ne var ki 17.09.1951 tarihli ve 30 sayılı gizli raporda sunulduğu gibi elli güne yakın bir süredir Cidde'deyim ve Emir Faysal birkaç gün Cidde'de yoktu; sürekli Riyad'da ya da avlanmakla meşgul olması hasebiyle kendisiyle uzun uzadıya görüşmek için uygun bir fırsat bulamadım. Kendileri birkaç gün sonra İtalya'ya hareket edecektir, dolayısıyla hali hazırda bu meselenin görüşülmesi uygun değildir. Sayın Deştî Bey'in müzakereleri konusuna gelince, bu konu hakkında Konsolosluk'ta hiçbir dosyanın geçmişi yoktur. Ancak söz konusu müzakerelerde yer alan Sayın Ârezmî Bey'in bu doğrultudaki görüşlerinin Kahire haberlerinde yansı- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 101 ma bulduğu kadarıyla Emir Faysal muvafık olmadığını ortaya koymuş ve meseleyi dini ve inançsal sorunlara dayandırarak şu açıklamada bulunmuştur: "İran ilmi heyeti, bizim âlimlerimizle tartışmaya girerek onları şer'i delillerle ikna edebilirler veyahut da kendileri ikna olabilirler." Sonuç itibariyle bu işin mümkün olmayışına yani kabirlerin tamir edilmesine asla değinmedi. Ben bu zaman sürecinde yaptığım araştırmalar neticesinde Vahabilerin kendi inançlarında son derece mutaassıp ve dine yönelik işlerde devlet heyetine hâkim oldukları çıkarımında bulundum. Kabirlerin yapılandırılması ve üzerlerinin örtülmesi alanında muvafık olacaklarını sanmıyorum. Ancak raporumda bildirdiğim gibi hali hazırda Baki Mezarlığı'ndaki masum imamların (a.s) kabirlerinin karşısında tıpkı Sefa ve Merve'de olduğu gibi üzerine sundurma yapılması konusunda anlaşmaya çalışacağım. Bu ölçüde olsa bile onların onayını kazanabilirsem inancıma göre büyük bir adım atılmış olacaktır. İmamların (a.s) kabirlerinin üzerine böyle bir sundurmanın yapılması yanında Baki Mezarlığı alanının taşla kaplanarak toz topraktan kurtarılması mümkün olacaktır. İlk fırsatta kendim şahsen Emir Faysal'la bu konular etrafında görüşmeler yapacağım. Baki müzakereleri konusundaki benim görüşüm bundan ibarettir. Her halükarda siz nasıl emrederseniz ben de verilen emir doğrultusunda müzakere yapar sonucunu size arz ederim. Bu 102 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası sebeple Emir Faysal İtalya'dan dönmeden önce lütfen değerli görüşünüzü bildiriniz. Sefaretin Birinci Sekreterinin Raporu Bu raporun ardından İran Cidde Konsolosu Sayın Ârezmî Bey'in 10.09.1952 tarihinde yeniden hazırladığı raporun metni şöyledir: Gizli Rapor Sayısı: 8 Tarih: 10.09.1952 Gizlidir Dışişleri Bakanlığı'na 17.03.1952 tarihli ve 82 sayılı Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi hakkındaki gizli raporun takibine dairdir: Henüz söz konusu raporun cevabı gelmemiş ve bu konuda yeni bir emir elimize ulaşmamıştır. Mübarek mekânlar meselesinin ele alınıp Suudi Hükümeti'nin işlerini takip etmekle görevli kimselerin girişimlerinin gözlemlenmesi için Sayın Bakanın Medine'ye gelmesi gerekiyordu. Bu haseple, bu gün saat 05:30 sabahı uçağıyla oraya hareket edildi. İki gün önce Hicaz'a gelen Sayın Seyit Muhammed Hazâne'de (Seyyidü'l-Irakeyn) Sayın Muzaffer A'lem'le birlikte Medine'ye gittiler. Üç gün Medine'de kaldıktan sonra Kahire'ye hareket edeceklerdir. Bugün raporun postalanması gerekiyordu, ne var ki Sayın Bakanın konu hakkında bilgi verme- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 103 ye mecali olmadığı için tıpkı kendilerinin emri doğrultusunda kısaca olayı bilgilerinize sunuyorum. Sayın Bakanın kendisi döndüğünde olayı ayrıntılı olarak takdim edecektir. 17.03.1952 tarihli ve 82 sayılı raporda da arz edildiği gibi mübarek kabirlerin tamiri ve üzerlerinin örtülmesi hakkındaki müzakerelerin Necd Vahabi âlimlerinin aşırı tutuculukları sebebiyle bir sonuca ulaşmayacağı bekleniyordu. Bunun için 09.11.1951 tarihli ve 52 sayılı gizli raporda arz edildiği gibi Baki Mezarlığı alanının duvarla çevrilmesi ve imamların kabrinin düzenlenip üzerine sundurma yapılmasına dair müzakereler yapılarak söz konusu işle sorumlu kimselerin onayının celp edilmesi bekleniyordu. Bu işin gerçekleşmesiyle birlikte büyük bir adım atılmış olacaktır ve daha sonra zamanla durumun değişmesiyle Allah izin verirse çok daha büyük adımların atılması mümkündür. Sayın Seyit Muhammed Hazâne'nin de öngördüğü gibi Hicaz Saltanat Veliahdı Emir Faysal ve Emir Faysal'in oğlu Emir Abdullah'la yapılan görüşmelerde bu doğrultuda müzakereler gerçekleşti ve Emir Faysal da Sayın Bakanımıza Medine valisine Baki Mezarlığı'nın duvarla çevrilmesi ve ziyaretçilerin güneşten korunmaları için üzerine sundurma yapılmasını emrettiğini söyledi. Konsolosluk Birinci Sekreteri - Kazım Ârezmî 104 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Muzaffer A'lem'in Raporu Sayın Muzaffer A'lem, Medine'ye döndükten sonra aşağıda metni geçen şu raporu Tahran'a gönderdi: Gizlilik Sayısı: 9 Cidde 13.04.1952 Gizlidir Dışişleri Bakanlığı'na Baki hakkında 08.04.1952 tarihli ve 8. sayılı gizlilik içeren raporun bağlamında Bakanlığa arz olunur: Yapılan müzakerede Baki'nin giriş kapısından masum imamların (a.s) kabirlerinin ön cephesinin kapladığı alana kadar gölgelik yapılması konusunda tevafuk edildi. Dördüncü ayın sekizinde Çarşamba günü Karaçi'den gelen Seyyidü'l-Irakeyn'le birlikte Cidde'ye gelerek Suudi Hükümeti'nin misafiri olduk. Müzakerelerin ardından Emir Faysal ve İçişleri Bakanı Emir Abdullah'la görüştük. Bu görüşmemizde söz konusu şahıslar bir önceki müzakereleri teyit etmişlerdi. Dolayısıyla Medine-i Münevvere'ye giderek her iki emirin buyruklarını Medine Valisi'ne ulaştırdık. Medine Valisi'yle birlikte Baki Mezarlığı'na giderek meseleyi yakından müşahede ettik. Harem-i Mutahhar etrafına sundurma yapmak ve genişletmek için Harem alanından toprak boşaltmakla meşguldüler. Devam eden bu işlerin yanı sıra Baki meselesinin halledilmesi kararlaştırıldı. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 105 Bu arada Harem-i Şerif'in genişletilmesi projesinde yer alan mühendis ve diğer çalışanlarıyla da müzakere edilerek Baki'ye yakışır bir sundurma yapılarak en azından etrafının düzen ve temizliğinin sağlanması için tekit edildi. Medine Valisi nispeten uyumlu birisi gibi gözüküyor. Valinin kolaylık sağlayacağına dair verdiği sözü amelen yerine getirene kadar işe başlanır başlanmaz Mekke'de yıllardır inşaat işiyle meşgul olan ve Medine'de önde gelen önemli şahsiyetlerin çoğunu tanıyan Hacı Rıza ismindeki İranlı bir mühendisi Baki'nin tamiri için Medine'ye getirmeyi düşünüyorum. Baki'ye sundurma yapılmasının yanında Baki'nin duvarla çevrilmesi, tabanın taşla döşenmesi; kabirlerin ıslah edilerek içinde bulunduğu durumdan kurtarılması ve ziyaretçilerin içeriye girmelerine izin vermeyen muhafızlarla yüz göz olmamaları ve kolaylıkla ziyaret etmeleri için yapılacak sundurmayla İmamların kabirleriyle arasına demir parmaklık çekilmesi gibi gerçekleşecek işlerde Mühendis Hacı Rıza'dan istifade etmek istiyorum. Her halükarda Vahabiler kabirler konusunda bağnaz davranıyorlar, dolayısıyla yapılacak her türlü ıslahı ganimet saymak gerekiyor. Fiilen Şialardan olup Harem-i Şerif'in genişletilme projesinde meşgul olan Seyit Muhsin İmran'a işin gidişatını rapor etmesini emrettim, bu vesileyle olumsuzlukla karşılaşılması durumunda Emir Abdullah'la tekrar irtibata geçebilirim. 106 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî'nin Cevabı Sayın Kazimî 4980 nolu ve 03.20.1952 tarihli mektubunda İran Cidde Konsolosluğu'na şöyle yazıyor: 30. Sayılı, 17.09.1951 ve 24.11.1951 tarihli raporun ve 82. sayılı ve 09.12.1951 tarihli Baki'deki masum imamların kabirlerinin karşısına sundurma yapılmasına dair mektubun yeniden alınmasıyla birlikte arz edilir: Baki'ye sundurma yapılması ve demir parmaklıklarla çevrelenmesi için Suudi Hükümeti'nin üst makamlarıyla müzakereler yapıldı. Yetkililer mübarek kabirlerin kökten inşasına dair beklentilerimizi temin etmeyeceklerini söylediler. Bu alanda Suudi Hükümeti'nin yetkili hangi şahsiyeti olursa olsun yeniden ve etkili müzakerelerin yapılması beklentisindeyiz. Mübarek kabirlerin kökten inşası konusundaki girişimlerinizin sonucunu ivedi olarak bildiriniz. Dışişleri Bakanı-Kazimî Hac Daimi Komisyonu'na Gönderilen Mektup Muzaffer A'lem, 16.12.1952 tarihli ve 88 sayılı mektubunda Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Hac Daimi Komisyonu İdaresi'ne hitaben şöyle yazıyor: Baki'deki masum imamların kabirlerinin içler acısı durumu hakkındaki 09.02.1952 tarihli ve 67773/3124 sayılı mektuba atfen arz edilir: Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 107 Saltanatın Hicaz Halefi ve Dışişleri Bakanı Emir Faysal ve Faysal'ın oğlu İç İşleri Bakanı Emir Abdullah'la yapılan bir önceki görüşme ve müzakerelerin neticesinde ve Sayın Bakanın, Baki'nin kapısından masum imamların (a.s) mutahhar kabirlerine kadar sundurma yapılması konusunda onayını da alarak 10.04.1951 Çarşamba günü Karaçi'den gelen Sayın Seyit Muhammed Hazâne (Seyyidü'l-Irakeyn) ile birlikte Medine'ye giderek, Medine Emiri’yle mülakattan sonra hep birlikte Baki'ye gidip olayları yakından gözlemledik. Baki'ye sundurma yapılma meselesi, Harem-i Mutahhar-i Nebevi'yi Genişletme İdaresi'ne havale edilmesi ve Harem'in genişletilmesi faaliyetleriyle birlikte Baki meselesinin ele alınması kararlaştırıldı. Bununla birlikte mühendislerle, Medine Belediye Başkanı ve projede yer alan diğer kimselerle müzakere yapıldı. İşe başlanmasıyla birlikte Suudi Hükümet Bakanı Sayın Emir Abdullah'ın ilgi ve alakasına mazhar olan; Mekke, Taif ve Cidde'de binalar yapan İranlı mühendis Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin'i, Baki işleriyle ilgilenmesi için Medine'ye çağırmayı düşünüyorum. Bu vesileyle Baki'ye sundurma yapılması yanında Baki alanının taşla döşenmesi, kabirlerin düzeltilmesi ziyaretçilerin rahat ziyarette bulunmaları ve Suudi polisleriyle muhatap olmamaları için yapılacak sundurma ile masum imamların kabirleri arasına demir parmaklığın çekilmesi gibi 108 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası söz konusu alanın yeniden ele alınması konusunda Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin'i den yararlanmak istiyorum. Söz konusu mühendisin geliş gidiş masrafları ve sair giderlerinin karşılanması için konsolosluğun emrine iki yüz Sterlin Lirası bırakılmasını rica ediyorum. Elbette yapılan masrafların tutanağı daha sonra gönderilecektir. Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem Muzaffer A'lem aynı şekilde 22.03.1952 tarihinde yazdığı mektubunda Şahinşahî (Şahlık) Özel Defteri'ne hitaben şöyle yazıyor: Emir Faysal ve oğlu Emir Abdullah'ın Baki'deki imamların karşısına sundurma yapılması ve demir parmaklıklarla çevrilmesini onaylamalarının ardından şahsen kendim Şahinşahî Devleti adına teşekkür ettim. Bu kadarının yeterli olacağını düşünüyorum. İlgili raporları Dışişleri Bakanlığı'na takdim ettim.62 A'lem İkinci Mektup Muzaffer A'lem Dışişleri Bakanlığı'nda meseleyi tekrar ele alıp Hac Daimi Komisyonu'na 01.05.1952 tarihinde ve 257 sayılı yeni bir mektubunda şunları dile getiriyor: 62-Belge numarası 13 ve gönderme tarihi 03.02.1331. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 109 09.02.1952 tarihli ve 67773-3134 sayılı mektuba atıf olarak arz olunur: Suudi Hükümeti'nin yüksek kademesinde yer alan Emir Abdullah Faysal'dan, Medine-i Münevvere emiri unvanında bir mektup alındı. Söz konusu bu mektupta Baki'ye sundurma ve duvarların yapılmasında her türlü mimari becerisinden istifade edilmesi için İranlı mühendis Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin ile işbirliği içinde olunması tavsiye edilmiştir. Ne var ki 88 sayılı ve 14.02.1953 tarihli mektupta giderlerin temin edilmesi için istenen iki yüz Sterlin Lirası ilgili birime ulaşmadı. Söz konusu miktarın gönderilmesini bekliyoruz. Öne çıkan bu fırsattan yararlanarak Baki'ye sundurma yapılması ve mübarek kabirlerin şanına yakışır bir duvar çekilmesi doğrultusunda gereken girişimler için söz konusu miktarın çabucak gönderilmesini ümit ediyorum. Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem Sundurmanın Yapılması Yeterli Değildir Zamanın Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî başka bir mektupta İran Cidde Konsolosluğu'na hitaben şöyle yazıyor: Baki Mezarlığı'ndaki mutahhar imamların kabirlerinin tamiri ve sundurma yapılması konusundaki 13.02.1953 tarihli ve 9. gizli mektuba yönelik olarak bu alanda Şahinşahî ve Sayın Muzaffer A'lem Bey tarafından Konsolosun çekmiş olduğu zahmetlerden dolayı teşekkürlerimi 110 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası ğu zahmetlerden dolayı teşekkürlerimi belirterek mektubuma başlıyorum: Sizin de bildiğiniz gibi Baki Mezarlığı'nın tamir edilmesi tüm İranlıların arzusudur ve bu alanda sürekli etkili girişimlerde bulunulmasını istemektedirler. Ancak siz de tasdik edersiniz ki bunca çaba ve girişimlerden sonra henüz hangi şekilde yapılacağı bile belli olmayacak sundurma yapımıyla yetinilecek olması büyük âlimler açısından kâfi değildir ve kesinlikle Dışişleri Bakanlığı'nca yapılacak görüşmelerde bu meselenin takibi devam edecektir. Dışişleri Bakanlığının, Suudi Devleti'nin yetkili makamlarının bu işe muhalefet ettiğini sizin de çok iyi bildiğiniz ortadadır. Bu zor şartlar altında Baki'ye sundurma yapılması, hepinizin de malumu olduğu gibi Şahinşahî Başkonsolosuğu'nun çabaları ve başarısıyla gerçekleşmiştir. Ne var ki Dışişleri Bakanlığı'nın görüşü esasınca önceki girişimlerin takip edilmesi için gayret edilerek Suudi Arabistan Devleti'nin ilgili makamlarının Masum İmamların (a.s) kabirlerinin tamiri ve Baki Mezarlığı'nın şanına yakışır bir sundurmanın yapılması doğrultusunda çaba sarf edilmelidir. Her halükarda sundurma yapımına başlanmadan önce mümkün olduğu ölçülerde söz konusu sundurmanın projesini Dışişleri Bakanlığı'na göndermeniz zaruridir. Ayrıca Sayın Seyyidü'l-Irakeyn'in bu doğrultuda hiçbir resmi görevinin olmadığını Şahinşahî Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 111 Konsolosluğu'nun bilgilerine sunuyor ve söz konusu faaliyetlere karışmasının önünün alınmasını tekit ediyorum. Dışişleri Bakanı-Kazimî Muzaffer A'lem İle Emir Abdullah Faysal'ın Görüşmesi İran Bakanı 05.04.1952 yılında Suudi Hicaz Saltanat Veliahdı Sayın Emir Abdullah Faysal'la yaptığı görüşmede Baki konusunu gündeme getirmiş ve Tahran'daki Dışişleri Bakanlığı'na şu açıklamayı içeren raporunu sunmuştur: Dışişleri Bakanlığı-Birinci Siyasi İdare Birimi 04.04.1952 tarihli ve 17. sayılı gizli rapora atıfta bulunarak arz ediyorum: Daha önceden belirlendiği üzere, onuncu ayın Çarşamba günü öğleden sonrası Hicaz Saltanat Veliahdı Sayın Emir Abdullah Faysal ile İran İçişleri ve Kalkınma Bakanı arasında mülakat gerçekleşti. Bu mülakatta Konsolosluk tarafından Baki'ye yapılacak sundurma ve duvarların denetlenmesi için Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin'in görevlendirilmesi yeniden ele alınarak Medine-i Münevvere yetkililerinin Sayın Mühendis Rıza'nın işinin kolaylaştırılmasını temin edecek mektubun kaleme alınması kararlaştırıldı. İran milletinin söz konusu projeye yardımı konusunda ki benim öngörüm de kabul edilmeyece- 112 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası ği doğrultusundaydı, zira Peygamber Ekrem'in (s.a.a) Mutahhar Haremi'nin yapımında A'la Hazret Melik Abdülaziz b. Suud'un Mısırlılar ve diğer dünya Müslümanlılarının da yardımlarını reddetmesi benim öngörümü güçlendiriyordu, bununla birlikte ülkemiz insanlarının bu konudaki duygularını ortaya koyarak İranlıların böylesine hayır bir işte yardımda bulunmalarının onlar için iftihar vesile olacağını arz ettim. Alâ Hazret Emir Abdullah cevaben şöyle buyurdu: Bu, yardım etmeye değmeyecek küçük bir iştir ve bizler burada İslam âleminin hizmetçisiyiz. Sizinle bizim paramız arasında hiçbir fark yoktur ve daha büyük projelerin yapımı konusunda İran milletinin yardımlarından faydalanmayı ümit ediyorum. Böylelikle Emir Abdullah yumuşak bir üslupla ve kibarca özür dileyerek bu talebimizi reddetti. Bu görüşmeden sonra 04.04.1952 tarihli ve 5376/432 sayılı ve (İran) Konsolosluğun zahmetlerini takdirle yâd eden ve bu konuda daha başarılı olmaya teşvik eden mektup elimize ulaştı. Ben kendi adıma ve bu konsolosluğun tüm çalışanları adına gösterdiğiniz ilgi ve alakadan ötürü takdir ve teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu konsolosluk fırsatlardan istifade ederek imkânlar dâhilinde daha güzel sonuca ulaşma doğrultusunda gayretlerine devam edecektir. Ancak bu konsolosluk, Vahabilerin ve Necd âlimlerinin tutuculuklarını körükleyecek sohbetlerden kaçınılması ve bunun Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 113 radyo ve televizyona yansıtılmaması kanaatini taşımaktadır Baki'ye yapılması kararlaştırılan duvar ve sundurma projesinin gönderilmesine gelince; İranlı mühendis Sayın Hacı Rıza bu konsolosluk tarafından projenin hazırlanmasında yer alacağı için söz konu projenin size gönderilmesinde herhangi bir sakınca olmayacaktır. Hali hazırda bu konsolosluk, Emir Abdullah'ın projenin uygulanması doğrultusunda hükmetmesiyle birlikte fırsattan istifade edilerek mühendisin, Medine-i Münevvere'ye getirilip bir an önce inşaatın başlatılması için söz konusu iki yüz liranın Hac Daimi Komisyonu bütçesinden veya mümkün olan her kaynaktan temin edilerek bir an önce gönderilmesini beklemektedir.63 Baki Mezarlığı'nın Tamir Edileceğine Dair Haberin Yankıları Baki Mezarlığı'nın tamir edileceğine dair haberin yayınlanması taklit mercileri, âlimler ve Şiaların sevinmesine vesile oldu. Irak'ın bazı gazeteleri bu haberi yansıttı ve İran Radyosu da konuyla ilgili haberi yayınladı. Yıllardır Tahran'da "Mescid-i Câmi"de (Bugünkü adıyla Mescid-i İmam) namaz kıldıran ve o tarihlerde yaklaşık üç yıldan beri Necef'te tahsille meşgul 63-Gizli belge, sayı 21 ve gönderilme tarihi 23.02.1331. 114 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası olan merhum Ayetullah Mirza Abdullah Çehel Sutunî'nin oğlu merhum Ayetullah Hasan Said, Hicri Kameri 27 Recep 1371 tarihinde bu konuyu ele alan bir mektup yazarak Muzaffer A'lem'e hitaben şöyle yazmıştır: Bismillahirrahmanirrahim Hüccetü'l-İslam Sayın Taligânî tarafından kaleme alınan mektup elime ulaştı. Sayın Taligânî mektubunda Baki'deki masum imamların kabirleri için sundurma ve duvarların yapılmasına dair kararın çıkması hasebiyle Medine-i Münevvere'ye gideceğinizi bildiriyordu. Hakikaten bu haber Necef'in dini ve ilmi camiasında eşine az rastlanır bir sevinç oluşturmuştur. Sizin bu zamanda konsolosluğa gidip böylesine başarılı hizmette bulunmanız ne kadar da sevindiricidir. Bu başarı, Şia camiası ve özellikle sürekli Ehlibeyt'in (a.s) bayrağını dalgalandıran İran milleti için takdire şayandır. Hakikaten özellikle sizin şahsınız ve genel anlamda bu yolda çaba gösteren kimseler için büyük bir saadettir. İnşallah bir gün gelir zatınızda var olan tam bir inançla daha çok çabalayıp bu fırsattan daha çok istifade ederek yıllar yılı Şiaların yaralı kalbine merhem olur; mutahhar imamların (a.s) teveccühleri gölgesinde Şia camiasının ve özellikle İran milletinin yüceltilmesi vesilesi olursunuz. Bu etkili girişimlerde bizzat yer alan çok değerli Sayın Hacı Seyyidü'l-Irakeyn'e zahmetlerin- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 115 den ötürü selamlarımı arz ediyor, yüce başarılar diliyor ve kendileri için yüce Allah'tan izzet ve saadet talep ediyorum. Bununla birlikte Necef taklit merci ve büyük âlimleriyle yapılan görüşmelerde böyle bir kararı almalarından ötürü Suudi Devleti'ne teşekkür unvanında telgraf çekilmesi ayrıca İran Devlet yetkililerine de takdir ve teşekkür edilmesi kararlaştırıldı. Söz konusu projede yer alacak kimseleri Suudi Devleti'nin düşman telakki etmesi mümkün olması hasebiyle onların korunması doğrultusunda tedbirlerin alınması gerekmektedir. Tahran'a da düşünülen girişimlerde bulunması için telgraf çekilmesi ya da mektup yazılması uygun olacaktır. Bununla birlikte genel yürüyüş-tezahürat başka bir zamana ertelenmiştir. Allah ömrünüzü uzun etsin Necef 23 Recep 1371 h. Hasan Said 116 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Ayetullah Hasan Said'e ait mektubun metni. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 117 Merhum Ayetullahu el-Uzma Hekim'in Mektubu Necef İlmi Havzası'nın büyük taklit mercilerinden merhum Ayetullahu'l-uzma Seyit Muhsin Hekim de bu konuda Şaban ayının biri 1371 tarihinde bir mektup yazarak Baki Mezarlığı'nın tamir edilmesi haberini büyük bir sevinçle karşıladığını dile getirdi. Mektubun metni Ayetullah Hasan Said'e aittir ve muhtemelen mektubu kendisi yazmış ve Ayetullah el-Uzma Hekim de imzalayıp mühürlemiştir ya da Ayetullah Hasan Said kendi hattıyla mektubu Farsçaya çevirmiştir. Mektubun metni şöyledir: Sayın Muzaffer A'lem İnşallah mizacı şerifiniz selamettedir ve rabbani başarılar sizinle beraberdir. Hüccetü'l-İslam Sayın Seyit Muhammed Taki Taligânî'nin -Allah ömrünü uzun etsin- Baki'deki imamların (a.s) kabrinin tamiri, sundurma yapılması ve duvar çekilmesinin devlet tarafından onaylanıp işe başlandığını bildiren mektubu elime ulaştı. Bu haber Şiaların kalplerinde sonsuz sevinç yaratmıştır ve Allah Teâlâ Şialara böyle bir hizmet etme başarısı nasip ettiği için gerçekte Şia camiasının her yönüyle mutluluk gösterilerinde bulunmaları onlara yakışır bir davranıştır. Allah Teâlâ bu işin gerçekleşme sürecinde adım atan herkese büyük mükâfat nasip etsin. Bu uğurda sorumlu 118 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası unvanıyla hizmetlerde bulundunuz ve Allah'a hamdolsun bu meseleyi amelî merhaleye ulaştırdınız. Allah size uzun ömürler nasip etsin ve sürekli şeriata ve mütedeyyin insanlara yakışır hizmette bulunup bu yolda saadete ulaşanlardan olmayı nasip etsin. Ayrıca bu iş; Şia ve Müslüman camiasının ilgi ve alaka konusu olması hasebiyle Allah'ın izniyle masumların makamına yakışır olacak şekilde tam bir dikkat ve titizlikle yerine getirilir. Bunun için âlim ve müminlerden oluşan bir grup İran Devlet yetkililerine teşekkür gösterisinde bulunmak için telgraf çekilmesi yanında ilgi ve alakalarını celp etmek ve gelecekte onların yardımlarından yararlanabilmek için Suudi Devleti'ne de teşekkür mahiyetinde mektup yazılmasını istediler. Bazıları ise hali hazırda bunun erken olduğuna; âlim ve taklit mercilerinin işin gerçekleşmesi durumunda takdir ve teşekkürün iletilmesine inanıyorlar. Dolayısıyla sizin gerekli gördüğünüz mahalline uygun ve düşünce tarzıyla uyuşan bir inşaat projesinin geniş açıklamasını kaleme almanız ve hali hazırdaki inşaatın ne zaman tamamlanacağını bildirmenizin ardından bizlerin girişimde bulunması kararlaştırıldı. Şayet Allah'ın isteği ve masum imamların (a.s) teveccühleri genel endişenin kalkmasına ve sizin güzel tedbirinizle bu işin istenilir bir surette sonuçlanmasına vesile olur. Allah Teâlâ'dan sizin için başarılar diliyorum. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 119 Hali hazırda şahsım ve din âlimleri camiası adına devlete ve bu işte yer alan kimselere teşekkürlerimi bildiririm. Muhsin Tabatabai el-Hekim Cumartesi, Şaban ayı 1371 Ayetullah Hekim'e ait mektubun metni. 120 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Muzaffer A'lem'in Ayetullah Hekim'e Cevabı Sayın Muzaffer A'lem 16 Şaban 1371 tarihinde Merhum Ayetullahu'l-uzma Seyit Muhsin Hekim'in mektubunun cevabında şöyle yazıyor: Arz ederim ki: Şaban ayının biri 1371 tarihinde Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerinin önüne sundurma yapılması girişimlerine dair takdir ve teşekkürlerinizi ifade eden mektubunuzdan dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ben, Allah Teâlâ'nın yardımıyla daha sonraları masum imamların (a.s) kabirlerinin durumunun daha memnun edici bir şekle bürünmesi için bu doğrultuda tüm gayret ve ciddiyetimle çaba göstermeyi dinî sorumluluğum biliyorum. Başarı Allah'tandır ve O'na tevekkül edilir. Bir grup âlim ve müminlerin telgraf ya da mektupla Suudi Arabistan Devleti'ne teşekkürlerini sunma istekleri kesinlikle doğru değildir ve onlara böyle bir şey yapmamalarını söylemenizi rica ediyorum. Zira böyle yapılması, meseleyi tamamen ortadan kaldıracak ve daha önceki girişimleri etkisiz hale getirecektir ki asıl itibariyle Vahabiler kabirlerin yok edilmesini istemektedirler. Ben şahsen uygun bir fırsatta Suudi Arabistan Devleti'ne teşekkür edeceğim ve Baki'nin haysiyetine uygun bir sundurma yapılması için İranlı bir mühendisi bugünlerde Medine'ye göndereceğim. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 121 Sizin, değerli âlim ve müminlerin, Emirülmüminin Hz. Ali'nin (a.s) pak türbesinde bu işin gerçekleşmesi doğrultusunda başarılı olmam için bana hayır duada bulunmanızı temenni ediyorum. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun Muzaffer A'lem Muzaffer A'lem, merhum Ayetullah el-Uzma Seyit Muhsin Hekim'e gönderdiği mektubun bir benzerini merhum Ayetullah Seyit Hasan Said'e de göndermiştir. Merhum Ayetullah Seyyid Hibetuddin Şehristanî'ye Mektubu Merhum Ayetullah Seyyid Hibetuddin Şehristanî de 30 Şaban 1371 tarihinde Bağdat'dan Muzaffer A'lem'e hitaben bir mektup göndermiştir. Mektubun metni şöyledir: Sürekli Allah Teâlâ'dan izzet ve mutluluğunuzu arttırmasını ve sizin gibi değerli bir dostun afiyetinin devamını samimi olarak istiyor ve teşekkürlerimi geç dile getirmemenin mahcubiyetiyle özrümü kabul buyurmanızı talep ediyorum. Allah şahittir sürekli iyiliğinizi dile getiriyor ve mesafenin uzak olması hasebiyle de üzülüyorum. Özellikle genelde tüm Müslümanlar ve bilhassa İranlılar için çok hayırlı ve pek faydalı bu sorumluluğunuza dayanarak…64 ne var ki Cidde ve Hicaz'ın 64-Üç nokta yazarın şahsına ait bilgileri içerir. 122 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası hava koşulları mide hastalığıma uygun olmamasından ötürü oldukça endişeliydim ve bir saat bile gecikmeden ya siz değerli dostumun Bağdat'a gelmesi beklentisindeydim ya da kendim Tahran'a gelmek istiyordum. Bilmenizi isterim ki; hakikaten bu son aylarda şiddetli hastalığa duçar olmuş ve hastalığın yanı sıra bazı engellerle yüz yüze kalmış ve size yazamamıştım. Hal böyleyken beni yazışmalarda kusurlu bir dost bilmiş ve Sayın Muhammed Taki Şehristanî'ye yazmış olduğunuz mektubunuzda bu kusuru ihmalkârlık olarak nitelendirmişsiniz. Ne var ki hastalığım ve rahatsızlığım Pakistanlı beyefendilerin davetine icabet edememe sebep olmuştur. Yakın zamanda Sayın Seyit Cevad'ı kendi yerime gönderdim ve o da bu gece onların uçağıyla dönecektir. Daha önce de Sayın Kâşifu'l-Gıta'yı göndermiştim, ancak maalesef oranın ve buranın halkının isteğinin aksine davrandılar. Her ne kadar döndüğünde bizi ümitlendirdi ve Baki'nin tamir edilme iznini Suudi Konsolosu Abdülhamit Hatip vesilesiyle ve onun Hicaz padişahına resmi yazısıyla elde edeceğini… Ancak maalesef İran'ın Pakistan Heyet Başkanı Sayın Hacı Mirza Kemereî olayı Suudi Başkonsolosundan sorduğunu ve onun da yemin ederek Suudilerin mezhebine aykırı olduğu için bu konuda kesinlikle Suudi ve diğer her hangi bir hükümete bir şey yazmadığını ve yazmasının mümkün olmayacağını; böyle bir Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 123 aracılıkta bulunursa kendisi için büyük sorun doğuracağını ifade ettikten sonra Kâşifu'l-Gıta ile birlikte gelen beyefendinin (Seyyidü'l-Irakeyn) isteği üzerine "Şeyhin ısrarıyla kendisine ihtiram edilmesi gerektiğini ifade eden" bir mektup yazmamda sakınca görmedim. Ben de mektubu yazıp verdim. Özetle Seyyidü'l-Irakeyn'in olumsuz tutumu, yanlış davranışı, durumu kötüleştirecek bir inkılap doğurmuştur ki onun ateşinin dumanı herkesin gözüne dolacaktır. O, her yerde şeyhle beraber siz Hazreti Âli'nin yardımcıları ile karşılıklı olarak yazışmada …65olduğunu söylemektedir. (Ne olsun yani!) Evet, Recep ayı umresine giden beyefendiler döndüler; özellikle Şeyhü'l-Irakeyn ve Seyit İbrahim Şehristanî, Seyyidü'l-Irakeyn'in sırlarını açığa çıkararak hakikatleri herkese yaydılar. Zatı âlinizin davetini dillerine doladılar ve sizin geleceğiniz müjdesini bana havale ettiler. Geldiğiniz de direk benim evime gelmenizi rica ediyorum, zira benim evim sizin evinizdir. Ne var ki üç yıl önce olduğu gibi sözünüzde kusur etmeyiniz. Dostların tamamı size olan sevgi ve saygılarını arz ediyorlar. Mektubun dipnotunda şunlar dile getiriliyor: İran Başkonsolosu Sayın Hüseyin Kuds Nahaî 65-Üç nokta mektubun metnine aittir. 124 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası kendisi ve aile bireylerinin selam ve saygılarını zatı âlinize takdim ediyor. Hibetuddin el-Hüseynî eş-Şehristanî 30 Şaban 1371 Merhum Ayetullah Şehristanî'nin Mektubunun Cevabı Muzaffer A'lem'in 29 Ramazan 1371 (21.05.1952) tarihinde, Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubuna yazdığı cevabı şöyledir: Bir müddet önce çok değerli mektubunuz elime ulaştı. Her zaman gösterdiğiniz incelikten ötürü zatı âlinize teşekkürlerimi takdim ediyorum. Hac farizasının edasından sonra masum imamların hizmetinde olup birkaç gün Hz. Ayetullah'la tekrar görüşme başarısına nail olmayı arzu ediyorum. Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerine sundurma yapılması konusuna gelince; sizin de bildiğiniz gibi bazı şahsiyetler temelsiz haberleri yayınlayarak bu meselenin sarsılmasına sebep oldular. Yine de ümitsiz değilim ve Baki'nin düzenlenmesi konusunda sonsuz ciddiyetimle gayret edeceğim. Âlimlerin, müminlerin ve salih insanların duasıyla bu işin hayırla sonuçlanacağına eminim. Tüm aile bireylerine sonsuz selamlarımı iletiniz. Özel duada bulunmanızı rica ediyorum ve selamlarımı sunuyorum. Muzaffer A'lem Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 125 Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun resmi. 126 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun resmi. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 127 Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun resmi. 128 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun resmi. Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 129 Devlet Bakanının Mektubu Devlet Bakanı Alâi de 23.05.1952 tarihindeki telgrafında Muzaffer A'lem'e şöyle yazıyor: Hz. Ayetullah Burucerdî'nin temsilcisi Sayın Muhammed Taki, Suudi Devleti'nin Baki'deki imamların kabirlerine sundurma yapılmasını hedeflediklerini bildirmiştir. Suudi Arabistan Devleti'nin bu konuda ne gibi bir faaliyet gösterdiğini ve Melik b. Suud'un bu girişimi karşısında nasıl teşekkür edilmesi gerektiğini acilen bildirmenizi rica ediyorum. Şahinşahî Bakanı-Alâi Muzaffer A'lem, gerçekleşen girişimleri rapor ederek Şahinşahî Bakanı'na göndermiş ancak Şahinşahî Bakanı Alâi, bu raporda kendi sorusunun cevabını şeffaf olarak alamamıştır. Bunun için 27.03.1952 yılında Muzaffer A'lem'e tekrar mektup yazarak şunları dile getirmiştir: Sayın Muzaffer A'lem -CiddeFiilen sundurmanın yapılması onaylandığından tüm masraflarının İranlılar tarafından karşılanması konusunda girişimde bulununuz ve Alâ Hazret Şahinşahî'nin, Alâ Hazret İbni Suud'a bu önerisini sununuz. İranlılar tarafından masrafların karşılanması önerisinin kabul edilmemesi durumunda en azından Baki'ye yakışır bir sundurmanın yapılması için bu işin İranlıların gözetiminde yapılmasını kabul etsinler. Böyle bir önerinin yapılıp 130 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası yapılmaması konusunda açıkça görüşünüzü belirtiniz. Ayrıca işin ne ölçüde ilerleme kaydettiğini de açıklayınız. 1370 Şahinşahî Bakanı-Alâi Muzaffer A'lem mektubun cevabında böyle bir önerinin doğru olmadığını ve kendisinin de onaylamadığını söylemektedir. Suudi Devleti Yalanladı Baki'nin yapılandırılmasına dair haberin yansıması, sır saklanmaması, bazı şahısların kapasitesizliği ve bu haberin radyo ve gazetelerde yayınlanması, Suudi Devleti'nin çabucak tepki göstermesine ve bu haberi yalanlamasına sebep olmuştur. Muzaffer A'lem bu konuda şöyle yazıyor: Gizlilik sayısı: 11 Tarih: 28.03.1952 Gizlidir Dışişleri Bakanlığı 13.04.1952 tarihli ve 9'uncu gizli habere tabi olarak arz edilir: Önceki raporun gönderilmesinden sonra Hicaz Saltanat Veliahdı Emir Abdullah Faysal'la masum imamların (a.s) kabirleri önüne sundurma yapılması üzere yeniden müzakere yapıldı. Emir Abdullah Faysal bu işle alakalı girişimlerin çabu- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 131 cak başlatılması ve yerel idari birimlerin işe başlanacağı zaman yardım ve kılavuzluk için giden konsolosluk temsilcileriyle işbirliği içinde olunması ve onların kılavuzluklarının dikkate alınması vaadinde bulundu. Müzakerenin yapıldığı gün umre vazifesini eda etmek için Mekke yolcusu Sayın Seyit Muhammed Taki Taligânî de, Cidde'de ve kendisine Emir Abdullah Faysal'ın son derece iyi niyetle bu konuda yardım edeceği müjdesi verildi. Ne var ki bu haberin Tahran Radyosu'ndan işitilmesiyle yabancı radyo ve gazetelerde konu hakkındaki haberin yayılması tutucu Riyad âlimleri ve Vahabilerin Suudi Devleti'ni aldığı bu karardan vazgeçirebileceği endişesinin doğmasına sebep oldu. Aynı şekilde Sayın Seyit Muhammed Hazâne'nin Hicaz'a gelmesi ve bu konudaki faaliyetleri, Hicaz ya da Hicaz dışında Suudi Arabistan Devleti'nin siyasetiyle uyuşmayacak açıklamalarda bulunma ihtimalinin olması, Suudi Devleti'nin kısmi ölçüde olsa dahi yaptığı işbirliğinden vazgeçebileceğinden korkuluyordu. Bununla birlikte eklemek istiyorum ki Sayın Seyit Muhammed Hazâne gönüllü olarak Riyad’a gitmeyi ve Melik b. Suud'la görüşmeyi istemiştir, ancak Cidde'deki Suud yetkilileri güzel bir dille ona gitmemesinin daha iyi olacağını ve Riyad’a gitmesinin bazı mezhebi konuşmalara sebep olabileceğini anlattılar. Daha sonra Şahinşahî Bakanı Sayın Alâi Bey'- 132 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası den Suudi yetkililerine nasıl teşekkür edilmesi gerektiği konusundaki açıklamasını içeren telgraf elimize ulaştı. Söz konusu telgrafın cevabında şöyle arz edildi: Kendi Başkonsolosunuz teşekkür etmiştir ve şimdilik bu kadarla yetininiz. (Telgraf ve cevabı ektedir.) Ben, Şahinşahî Bakanı Sayın Alâi'ye sonsuz teşekkürlerimi arz ediyor ve her türlü girişimden önce burada ikamet eden ve olayları yakından müşahede ederek işin hakikatine vakıf olan sorumlu şahsa danışmalarından ötürü memnuniyetimi dile getiriyorum. Daha sonra gerçekleşen olaylar bu danışmanın ne kadar isabetli olduğunu ispatlamış ve Şahinşahî Devleti'nin değer ve saygınlığını koruyarak fevkalade girişimlerinin önemini ortaya koymuştur. Evet, maalesef sonunda korkulan şey gerçekleşti şöyle ki; güya Seyyidü'l-Irakeyn, Hicaz yolculuğundan döndükten sonra Irak'ta meseleyi olduğundan fazla yansıttı ve Irak basını da olayı dallandırıp budaklandırarak yayınladı. Sonuç itibariyle Suudi Arabistan Devleti Vahabi ve Riyad âlimlerinin eleştiri ve itirazlarını gözeterek korktuğundan haberi yalanladı. (Çok kuru bir şekilde yalanlanan haberin tercümesi rapora eklenerek takdim edilmiştir.) Şimdi Suudi Devleti'nin hatta geçici bir süre olsa da masum imamların (a.s) kabirleri önüne Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 133 sundurma yapılması ve duvar çekilmesinden kaçınmasından korkuluyor. Sorumlu olmayan kimseler, dünya Müslümanlarının ve özellikle İran milleti ve Şahinşahî Devleti'nin ilgi ve alaka konusu olan bir meselede İran Konsolosluğu'nun çektiği zahmetlerin tamamının heder olmasına sebep olacaklardır. Elbette ben, onayı elde edilmiş bu meselede beklenmedik bir durumun etkili olmaması ve Suudi yetkililerinin Baki'ye sundurma ve duvar yapımından vazgeçmemeleri için elimden geleni yapacağım. Lakin bizim çabalarımızın hali hazırda hızlı bir neticeyle sonuçlanması kesin değildir ve ihtimal verildiği gibi inşaatın yapımı askıya alınabilir. Sayın Emir Abdullah Faysal'ın iyi niyeti ve kolaylık gösterme doğrultusundaki düşüncesi, belirtilen yalanlamanın yansımasının yayılmasının önünün alınmasında yardım edeceğini ümit ediyorum. Dün bu konuda Şahinşahî Bakanı Sayın Alâi'den bir telgraf daha elimize ulaştı. Son yaşanan olayların artık bu konuda ciddi bir öneride bulunulamayacağı ya da yeni bir adım atılamayacağı ortadadır. Hali hazırda Suudi Devleti'nin bu konudaki görüşünün kesinleşmesini beklemenin yanında önceki alınan kararın iptal edilmemesi için gayret edilmesi gerekir. Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem 134 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Yukarıdaki mektubun ekinde 103 sayılı telgrafa dayanarak yeni gelişmeleri ve fiili durumdan haberdar olunması için Şahinşahî Bakanlığı'na takdim edilir. Yalanlama Mektubunun Metni Sonunda beklenilen gerçekleşti ve Suudi Devleti, Baki'nin tamir edilmesi veya Baki'nin yapılandırılmasına dair haberi resmen yalanladı. Yalanlama mektubunun metni 27.04.195207.02.1331 tarihinde Mekke-i Mükerreme basımı elBilad gazetesinin 1171 sayısında yayınlandı. el-Bilad Gazetesi Mekke-i Muazzama Baskısı 27.04.1952-Sayı: 1171 Arapça Metni !"# $ %&' ( )$*+, 45 63 $ - ./,0 # 1! 23# - 478 %9 :;< -= >? @ A!; 1! 45 " B3 6/#CD EFG HI %F5 JD $3K L? :$ -K 7K "I O P; $ DQG # 478 %9 M* )N+ %R $D0 1! 23ST B/, -9US 6V 6P?QS WX ?Y Z?QS K # .! ^ 1N [ \K$ $D#0 # %5G ADK] JP- ._' %; .! 9 D # [ Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 135 Arapça Metnin Tercümesi Baki'deki İmamların Kabirlerinin Tamiri Bazı Irak gazetelerinde Alâ Hazretin Baki'deki imamların kabirlerinin tamirini onayladığı ve hali hazırda tamir işlerinin başlatıldığı yayınlanmış; bu iş, şeyh Kâşifu'l-Gıta'nın emriyle Necef'ten Hicaz'a gelen Seyyidü'l-Irakeyn'in aracılığıyla, Muhammed Hüseyin Kâşifu'l-Gıta'nın çalışmalarının sonucu bilinmiştir. Suudi Arabistan Devleti kesinlikle bunu yalanladığı gibi Hanif dini İslam'ın emrine, Hz. Peygamber'in (s.a.a) emirlerine ve Selef-i Salih'in yöntemine aykırı olan böyle bir şeyi onaylamayacağını tekit etmektedir. Sayın Seyit İbrahim Şehristanî'nin Mektubu Sayın Seyit İbrahim Şehristanî de Muzaffer A'lem'e hitaben şöyle yazıyor: Yüce makam sahibi Sayın Muzaffer A'lem (Her zaman yüceliği devam etsin) Yüce bilgilerinize sunuyorum: Sizin için Allah Teâlâ'dan Muhammed (s.a.a) ve onun tertemiz Ehlibeyt'i (a.s) hakkı için sonsuz izzet, sağlık ve şevket talep ediyorum. Bana gösterdiğiniz ilgi ve alaka karşısında teşekkürlerimi sunmaktan kalem acizdir. Irak'a geldiğiniz günden itibaren meclislerin tamamında sizin güzel ahlakınızı söyleyip durmaktayım. Baki'deki kabirlerin tamiri olayı son derece şa- 136 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası şırtıcı bir hal almıştır. Şahit olduğum şeyleri size beyan ettim. Ancak Sayın Kâşifu'l-Gıta'nın (Bereketi devamlı olsun) abartılı yaklaşımı ve Seyyidü'l-Irakeyn'in Necef ve diğer yerlerdeki bilinçsiz tutumu neticesinde bir takım bildiriler ve açıklamalar yayınlanmıştır. Elbette Suudi Hükümeti'nin bunu yalanladığını biliyorsunuz, bunun için size gönderilen Sayın Kâşifu'l-Gıta'nın açıklamasını içeren belgeyi gözden geçiriniz. Mektubumun sonunda Allah Teâlâ'dan izzet, saadet, zafer ve kurtuluş temennisinde bulunuyorum. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Seyit İbrahim Şehristanî Muzaffer A'lem'in Cevabı Sayın Muzaffer A'lem, Seyit İbrahim Şehristanî'nin mektubunun cevabında şöyle yazıyor: Aziz dostum Sayın Seyit İbrahim Şehristanî (Allah izzetini daimi kılsın) İltifat ve duygu yüklü mektubunuz elime ulaştı. Vazifemize amel ettik ve kendimizi kusurlu biliyoruz. Allah Teâlâ'dan değerli hacılara ve özellikle kardeş ve dostlara hizmet edebilme başarısı vermesini istiyorum. Baki'deki mutahhar kabirlerin tamiri için dinginlikle çabalarıma devam edeceğim. Zamanla başarıya ulaşacağımı ümit ediyorum. Elbette imanlı kardeşlerin ve büyük âlimlerin duası şarttır. Şüp- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 137 hesiz hedefimizin Allah Teâlâ'nın ve O'nun mukaddes velilerinin kabul konusu olması hasebiyle er ya da geç maksada ulaşmayı ümit ediyoruz. Allame Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin lütuf ve merhametlerinden dolayı sonsuz şükranlarımı arz ediyor ve kendisine olan sevgi ve saygılarımı iletmenizi rica ediyorum. Meslektaşlarım Raid Bey ve Şeriat Bey sizin muhabbetinizden ötürü teşekkür ediyor, size selamlarını sunuyor ve Hz. Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) Mutahhar Harem’inde dua buyurmanızı istiyorlar. Yalanlamanın Akabinde Olayın Takip Edilmesi Suudi Devleti'nin olayı yalanlamasına rağmen Muzaffer A'lem'in Suudi Devlet yetkilileriyle yeniden görüşmeleri gündeme gelir. Muzaffer A'lem'in 04.04.1952 tarihli 17. raporunda Dışişleri Bakanlığı Birinci Siyaset İdari Birimi'ne hitaben: Gizli İdari Bürosu Sayı: 17 Tarih: 04.04.1952 Gizli Dışişleri Bakanlığı-Siyasi Birinci İdari Birimi 28.03.1952 tarihli ve 11 sayılı gizli rapora tabi olarak ve 20.03.1952 tarihli ve 498 sayılı gizli rapora dayanarak Dışişleri Bakanlığı'na arz edilir: 138 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Son zamanlarda yüce makam sahibi Emir Abdullah Faysal'la (Hicaz Saltanat Veliahdı ve İç İşleri ve Kalkınma Bakanı) görüşme fırsatı buldum ve Suudi Devleti'nin, Baki Mezarlığı'nın tamir edilme konusunu yalanlaması hakkındaki şikâyetimi dile getirdim. Kendileri söz konusu yalanlamanın Irak gazetelerinde Baki'deki imamların kabirlerinin yeniden yapılandırılmasına dair yayınlanan haberle alakalı olduğu; duvar ve sundurma yapılmasıyla ilgili onayın varlığını sürdürdüğü ve yalanlamanın bu projenin gerçekleşmesinde hiçbir değişim yaratmayacağı cevabını verdi. Bununla birlikte sözlerine şunları ekledi: "Biz önceden söylemiştik ve şimdi de tekrarlıyoruz; Baki'deki imamların kabirlerinin tamir edilmesini Suudi Devleti onaylayamaz, zira mezhebi inançlarla uyuşmamaktadır ve bizim mezhep âlimlerimiz bu işi kabul etmezler." Bu müzakere, davetli olduğumuz misafirliklerin birisinde gerçekleştiği için daha fazla sohbet etme ortamı olmadı. Gelecekte İranlıların Baki'ye sundurma ve duvar yapılmasında mali yardımlarını gündeme getirmek için Emir Abdullah Faysal'dan daha geniş görüşme fırsatı alacağımı ümit ediyorum. Baki'deki imamların (a.s) kabirlerinin tamiri veya sundurma ve duvar yapımı dışında diğer şeyler hakkında Suudi Devleti'nin onayı konusuna gelince şunları arz etmek istiyorum: Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 139 Hali hazırda bu doğrultuda hiçbir alt yapı yoktur ve bu uğurda yapılan her türlü çaba ve gayretler bir netice vermemiştir. Hakikaten, şimdilik Suudi Devleti sundurma ve duvar yapımı dışında diğer faaliyetlerin onaylanmasına hazır değildir, gerek Emir Faysal, gerek Emir Abdullah Faysal ve gerekse Suudi Devleti'nin üst düzey yetkilileri defalarca Suudi Devleti'nden böyle bir onayın alınamayacağını tekit etmişler ve tekit etmeye de devam etmektedirler. Kendim bizzat yakından şahidim ve siz de biliyorsunuz ki; Suudi Arabistan Devleti üzerinde Vahabi âlimlerinin nüfuzu çok etkilidir. Vahabilerin her şehirde 'Emri bi'l Maruf" adında devletten maaş alan heyetleri var. Söz konusu bu heyetler, dinle uyuşmayan (gerçekte Vahabi inancıyla örtüşmeyen) her türlü faaliyetlerin önünü almakla görevlidirler; hatta gümrük mallarını da gözetim altına alarak kendi inançlarıyla çelişen kitap, sinema filmleri, gramofon ve bu türden malların tamamının ülke içine girmesine müsaade etmemektedirler. Suudi Devleti'nde bu tür şeylere rastlanıyorsa bunların tamamı kaçak ve gizli olarak ülkeye sokulmaktadır. Birkaç hafta önce Cidde'de bir şahsın evine sinema kurduğunu ve diğer şahısların gizlice oraya giderek para karşılığında film izlediklerini tespit etmişler, sonuçta çabucak söz konusu şahsın evine giderek film aletleri ve filmlerin tamamını almışlar; halkın gözü önünde yakmışlar ve ev sahibini de cezalandırmışlardı. 140 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Bundan ötürü var olan bu durumda onların onaylarının alındığı bu miktarla yetinmeli ve olumlu getirisi olmayacak girişimlerden sakınılmalıdır. Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem Emir Abdullah Faysal'la Görüşme Gizlilik sayısı: 21 Tarih: 11.04.1952 Gizlidir Dışişleri Bakanlığı-Birinci Siyasi İdari Birimi 04.04.1952 tarihli 17 sayılı gizli raporun ekinde arz edilir: İçinde bulunduğumuz ayın Çarşamba günü öğleden sonrası önceden tayin edilen vakit esasınca Hicaz Saltanat Veliahdı ve İçişleri ve Kalkınma Bakanı Emir Abdullah Faysal'la görüşme gerçekleşti. Bu görüşmede İranlı Mühendis Hacı Rıza Mihr Ayin'in, Baki'ye sundurma ve duvar yapımına gözetmenlik ve kılavuzluğu için Konsolosluk tarafından görevlendirilmesi yeniden onaylandı ve Sayın Bakan Emir Abdullah Faysal'ın söz konusu mühendisin işlerinin kolaylaştırılması için Medine yerel sorumlularına mektup yazması kararlaştırıldı. İran milletinin yapılacak bu inşaata yardımına gelince; bizzat kendim böyle bir önerinin kabul edilmeyeceğini öngörmüştüm. Zira Hz. Peygam- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 141 ber'in (s.a.a) Mutahhar Harem'inin tamirinde Melik Abdülaziz b. Suud'un Mısır ve diğer dünya Müslümanlarının yardım taleplerini reddetmesi benim bu öngörümü güçlendiriyordu. Buna rağmen söz konusu bu yapılanmada ülke insanlarımızın temiz duygularını açıklayarak İranlıların bu hayır işte yardım etmelerinin onlar için iftihar kaynağı olacağını söyledim. Yüce Emir Abdullah cevaben şöyle buyurdular: Bu yardım etmeye değmeyecek küçük bir iştir ve bizler burada İslam âleminin hizmetçisiyiz. Sizinle bizim paramız arasında hiçbir fark yoktur ve daha büyük projelerin yapımı konusunda İran milletinin yardımlarından faydalanmayı ümit ediyorum. Böylelikle Emir Abdullah yumuşak bir üslupla ve kibarca özür dileyerek bu talebimizi reddetti. Konsolosluğun Zahmetlerinden Ötürü Teşekkür Bildirisi Bu görüşmeden sonra 04.04.1952 tarihli ve 5376/432 sayılı ve (İran) Konsolosluğu'nun zahmetlerini takdirle yâd eden ve bu konuda daha başarılı olmaya teşvik eden mektup elimize ulaştı. Ben kendi adıma ve bu konsolosluğun tüm çalışanları adına gösterdiğiniz ilgi ve alakadan ötürü takdir ve teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu konsolosluk fırsatlardan yararlanarak imkânlar dâhilinde daha güzel sonuca ulaşma doğrultusunda gayret- 142 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası lerine devam edecektir. Ancak bu konsolosluk, Vahabilerin ve Necd âlimlerinin tutuculuklarını körükleyecek sohbetlerden kaçınılması ve bunun radyo ve televizyona yansıtılmaması kanaatini taşımaktadır. Baki'ye yapılması kararlaştırılan duvar ve sundurma projesinin gönderilmesine gelince; İranlı mühendis Sayın Hacı Rıza bu konsolosluk tarafından projenin hazırlanmasında yer alacağı için söz konu projenin size gönderilmesinde herhangi bir sakınca olmayacaktır. Hali hazırda bu konsolosluk, Emir Abdullah'ın projenin uygulanması doğrultusunda hükmetmesiyle birlikte fırsattan faydalanılarak mühendisin, Medine-i Münevvere'ye getirilip bir an önce inşaatın başlatılması için söz konusu iki yüz liranın Hac Daimi Komisyonu bütçesinden veya mümkün olan her kaynaktan temin edilerek bir an önce gönderilmesini beklemektedir Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem Yukarıda yazılı rapor, 27.01.1952 tarihli ve 11 numaralı gizli mektup üzerine Şahinşahî (Şahlık) Bakanlığı'nın bilgilendirilmesi için yazılıp takdim edilmiştir. Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem Dışişleri Bakanına Yöneltilen Soru Bu esnada Sena Meclis Senatörü Sayın Dr. Metin Defterî, mecliste o zamanın Dışişleri Bakanına bir Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 143 soru yönelterek sorusunun cevaplandırılmasını istedi. Dışişleri Bakanı Dr. Kazimî de 10.04.1952 tarihinde Cuma günü Sena Meclisine katılarak açıklamalarda bulundu. Açıklamayı içeren belgenin metni şöyledir: Birinci Siyasi İdari Birimi Sayı: 69 Tarih: 28.03.1952 İran Şahlık Konsolosluğu Cidde Geçtiğimiz günlerde Sena Meclisi, masum imamların (a.s) kabirlerinin tamiri konusunda Dışişleri Bakanı'na soru yöneltilmişti. Şimdi 10.04.1952 tarihinde Cuma günü Sena Meclisi toplantısında konuyla alakalı verilen cevabı Şahinşahî Konsolosluğu'nun bilgilerine sunulması için gönderilecektir. Dışişleri Bakanı Dışişleri Bakanlığı Sayın Dr. Metin Defterî'nin, Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerinin tamirine yönelik sorduğu sorusuna cevap unvanında şimdiye kadar Dışişleri Bakanlığı'nın bulunduğu girişimleri özetle bilgilerinize arz ediyorum: Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin tamirine yıllardır İran milleti ve devleti ilgi ve alakalarını ortaya koymuş ve geçmiş yıllardan beri sürekli böyle bir şeyin gerçekleşmesinin beklentisi içinde olmuştur. İran'ın ülke dışı temsilcilikleri 144 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası pek çok problem ve engellerin varlığıyla birlikte uygun olduğu tüm zaman zarfında Suudi Arabistan Devleti'ndeki etkili yüksek makamlarla irtibata geçerek bu konunun önemini hatırlatmışlardır. Mısır Konsolosu Sayın Deştî Bey'in girişimleri bunun bir örneğidir. Sayın Deştî Bey 1950 yılında Hicaz Saltanat Veliahdı ve Ülke Dışişleri Bakanı Emir Faysal'la görüşerek raporu eşliğinde var olan sorunları İran Dışişleri Bakanlığı'nın bilgilerine sunmuştur. Ben de son yılda önceki başarısızlıklardan ümitsizliğe düşmeden Cidde'ye gönderdiğim yeni bakana, Baki'deki mübarek kabirlerin tamiri hakkında her türlü ciddi girişimlerde bulunması için birkaç ay zarfında gerekli tüm talimatları verdim. Bu son günlerde İran'ın Cidde temsilcisi, Saltanat Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı Emir Faysal ve Suudi Arabistan Bakanı Emir Abdullah'la görüşmelerinden sonra söz konusu temsilcimiz İran Devleti'nin Suudi Arabistan devlet yetkililerine bu konu hakkında ciddi hatırlatmalarda bulunmuştur. Sonuç itibariyle bu girişimler ve önemli İslami toplantılarının bazılarında meseleye ilgi ve alaka duyulması olumlu kanaatlerin oluşmasına sebep olmuş ve Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin duvarlarının tamiri ve sundurmanın yapılması doğrultusunda gerekli girişimlerde bulunması için Medine yetkilisine lazım olan yönergeler bildirilmiştir. Bununla birlikte söz konusu mesele bir süredir Harem-i Nebevi'nin etrafını Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 145 boşaltmakla meşgul olan Haremi Yapılandırma İdari Birimine bırakılmış ve bu işlerin yanı sıra Baki Mezarlığı'nı da ele almaları ve hatta Suudi Arabistan'da ikamet eden İranlı mühendisin, Baki'deki İmamların kabirlerinin tamirine eşlik etmesi kararlaştırılmıştır. Elbette Dışişleri Bakanlığı, Baki'nin duvarlarının tamir edilmesi ve sundurma yapılmasını yeterli görmemekte ve ‘Şahinşahî Cidde Konsolosluğundan’, Suudi Arabistan Devlet yetkilileriyle görüşmelerini sürdürmesi ve Suudi Devleti'nin her şeyden önce bu mesele üzerine yönelmesini isteyerek; dünya Müslümanları, Şia âlemi ve İranlıların beklenti içinde oldukları isteklerinin yerine getirilmesi için gerekli girişimlerin hızlı bir şekilde yapılması talebinde bulunması istenmiştir. Furuzanfer'in Dışişleri Bakanına Sorusu Zamanın milletvekili Sayın Furuzanfer, 17.06.1952 yılında Sena Meclis Başkanı'na yeniden soru yöneltiyor: Aşağıda açıklanan soruyu Dışişleri Bakanı'na iletip Sena Meclisi'nde cevaplandırmasını talep ediyorum. Soru: Daha önce de söz konusu edilen Şia'nın dört imamının mübarek kabirlerinin tamiri hakkında bir girişimde bulunuldu mu? Zamanın Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî cevaplandırıyor: 146 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Sayın Milletvekili Furuzanfer'in, mutahhar imamların kabirlerinin tamiri konusunda sorduğu sorunun cevabında değerli milletvekillerinin dikkatini 10.04.1952 yılı oturumundaki Sayın Dr. Metin Defterî'nin cevabındaki açıklamalarını dikkate almalarını gerekli görüyorum: O zaman da arz ettiğimiz gibi son bir yılda gerçekleştirdiğimiz girişimlerin etkisiyle Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin duvarlarının tamiri ve sundurma yapılması konusunda Suudi Arabistan yetkililerinin onayları alınmıştı. Ancak mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi diye bir karar alınmamıştı ki bundan vazgeçilmiş olsun. Şu halde sorumlu olmayan şahısların ister İran'da isterse Irak'ta böylesi bir mübalağa içeren tavır sergilemeleri, bizim beklediğimiz faaliyete zarar vermenin dışında bir şeyle sonuçlanmayacaktır. Dolayısıyla bu tür işlerde yetkili makamların açıklamalarının dikkate alınması ve konuyla alakalı her türlü açıklamaların Dışişleri Bakanlığı'ndan istenmesinin çok iyi olacağı kanaatindeyim. Böylelikle asıl yapılması gereken iş belirsiz kalmayacak ve başkalarının abartı içeren görüşleri yanlış anlaşılmalara sebep olmayacaktır. Yukarıdaki açıklamaları, önceki açıklamaları doğrulama açısından muhterem beyefendilere arz ediyorum: Son zamanlarda da dikkate alınan işin gerçekleşmesi için Şahinşahî Cidde Konsolosluğu'na ye- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 147 ni emirler verilmiştir. Bu konunun razı olacağımız bir neticeyle sonuçlanmasını ve gelecekte daha büyük başarıların temelinin oluşturulmasını ümit ediyorum. Muzaffer A'lem ile Emir Faysal'ın Yeniden Görüşmesi Şahinşahî Bakanı Muzaffer A'lem, 30.06.1952 tarihinde Hicaz Saltanat Veliahdı Emir Faysal'la yaz mevsimi olması hasebiyle Taif'te yeni bir görüşme yaparak raporunda şunları dile getirmiştir: Ben kendim Habeş'e gitme münasebetiyle size hem Allah'a ısmarladık demek istiyor hem de 20.05.1952 tarihli ve 1778 sayılı gizli mektubun daveti gereğince Başbakan Sayın Dr. Musaddık'ı temsilen, Sayın Emir Faysal'la Baki'ye sundurma ve duvar yapılması konusunda müzakerede bulunulması için Emir Faysal'ın İran'a davet edilmesini istiyorum… Taif'e giderek Emir Faysal'la görüşmeyi zaruri görüyorum… Faaliyetlerin Sonu Görüşme ve müzakerelerin devam ettiği ve işbaşına gelen bir sonraki şahısların meseleyi artısı ve eksisiyle takip ettiği sürecin sonunda, son yıllarda Baki'deki imamların (a.s) kabirleri yakınına sundurma yapılmış, Baki giriş koridorları mozaikle döşenmiştir ve Baki'nin önündeki alanın duvarları da yenilenmiştir. Ne var ki imamların (a.s) kabirlerinin yapımı ve Baki'ye defnedilen diğer şahsiyetlerin kabirlerinin 148 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası restoresinden bir haber çıkmamıştır. Hali hazırda Şia'nın dört masum imamının ve Sadr-ı İslam'ın iftihar ettiği ve İslam mezheplerinin son derece saygı gösterdiği pek çok şahsiyetlerin kabirlerinin yakıcı güneşin, rüzgârın ve yağmurun altında tehlikeyle karşı kalması, burasını ziyaret eden kimseleri derinden sarsmakta ve herkesi bir çözüm yolu bulmaya davet etmektedir. Bu sorunun halledilmesi için İslam ülkeleri başkanlarının, İslam mezhepleri tabilerinin ve İslami parti ve gruplarının Suudi Devlet yetkililerinden, Baki'nin içinde bulunduğu garip durumdan kurtararak bu mezarlığı İslam tarihinin ölümsüz bir eseri olacak şekilde ihya edip korumaları doğrultusunda girişimde bulunmaya çağırmalarını ümit ediyorum. Konuyla alakalı daha fazla inceleme yapmak isteyenler için Sayın Ali Muhakkik'in hazırlayıp sunduğu Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi kitabından birkaç belgeyi daha naklediyorum: Belge tarihi: 16.08.1943 Gönderen: İran Kahire Başkonsolosluğu Alan: Dışişleri Bakanlığı Konu: Baki'deki yapı ve kabirlerin tamir edilmesi Sayı: 135 gizli Dışişleri Bakanlığı 12.07.1943 tarihli ve 2100 sayılı Şahinşahî Bakanlığı'nın, Medine-i Münevvere'deki yapı ve kabirler hakkında Hz. Ayetullah Kummî'nin Alâ Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 149 birler hakkında Hz. Ayetullah Kummî'nin Alâ Hazret'ten isteğini dile getiren mektup elimize ulaştı. Suudi Arabistan Devleti'nin, Ayetullah Kummî'nin isteği doğrultusunda amel etmeyeceğini bilmeme rağmen bu meselenin ilerleme kaydetmesi, söz konusu mübarek kabirlerin durumunun iyileştirilmesi ve değerli âlimlerin beklentilerinin yerine getirilmesi için Suudi Arabistan Konsolosuyla66 görüşmede bulundum. İran ile Suudi Arabistan devletinin iyi ilişkileri ve İslam'ın her iki milletini birbirine bağladığı hakkında uygun bir ön konuşmadan sonra İranlıların, tüm Müslümanların Kabesi Mekke-i Muazzama'ya ve Peygamber Ekrem'in kabrinin yer aldığı Medine-i Münevvere'ye fevkalade bağının olduğunu açıklayarak şunları ifade ettim: Sizin de bildiğiniz gibi Alâ Hazret Melik b. Suud'un Hicaz'a gelmesiyle Baki'deki imamların kabirleri üzerindeki yapılar viran edildi. İslam büyükleri ve İslam âleminin iftihar duyduğu şahıslara ait olan bu kabirlerin zamanla tamamen ortadan kalkması ve bu kabirleri diğer kabirlerden ayıracak hiçbir alamet ve işaretin olmayışından korkulmaktadır. Suudi Arabistan Devleti uygun görürse, İran Devleti ve tüm İran milletinin bu mübarek kabirleri tamir etmeleri onlar için büyük bir iftihar vesilesi olacaktır. 66-Söz konusu şahıs Necd bedevilerinden olup tutucu bir Vahabidir. (Belgenin ekinde açıklamada bulunulmuştur.) 150 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Söz konusu şahıs şunları ifade etti: İmamların kabirleri üzerinin yapılandırılması sahih hadislerde kesinlikle yasaklanmış ve bu iş şeriata aykırıdır! (Kendi sözünü teyit eden hadisleri söyledi). Bununla birlikte hangi kabrin hangi şahsa ait olduğu belli olacak şekilde kabirlerin etrafı çakıl taşlarıyla kaplanmıştır. Dolayısıyla söz konusu ettiğiniz kabirlerin diğerlerinden ayıracak bir girişimde bulunulması yersizdir! Bunun karşısında şu cevabı verdim: Elbette bu isteğin uygulanmasında şeriatın emirlerinin tamamı icra edilmelidir. Şeriata ve şeriat emirlerine tamamen bağlı olan İran Devleti kesinlikle şeriatın karşısında yer alan bir istekte bulunmaz. Çeşitli mezhepler arasında İslam'ın ilkeleri konusunda ihtilaf yoktur, ancak fer'i meselelerde âlimler arasında ihtilaflı görüşlerin olması mümkündür. Peygamber'in hadislerinin sahih ya da sahih olmadığının belirlenmesinde de görüş farklılığı vardır. Sonuç itibariyle bu farklı görüşler arasında Mısır, Irak, İran, Suriye, Afganistan gibi Müslüman ülkelerin âlimleri büyük şahsiyetlerin kabirleri üzerinin yapılandırılmasını söz konusu kabirlerin şeriatın öngördüğünün ötesinde kutsamanın dışında şeriatın karşısında bilmiyorlar. Biz böyle bir şey isterken kabirler üzerine küçük bir yapının yapılmasıyla kabirlere defnedilen şahısların belirlenmesini hedeflemekteyiz. Elbette söz konusu kabirlerin üzerinde yakın tarihe kadar kubbeler vardı ve bunların viran edilmesi üzerin- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 151 den henüz birkaç yıl geçmedi. Dolayısıyla zikri geçen kabirler herkes tarafından bilinmesine rağmen zamanla bu kabirlerin zihinlerden silinmesi mümkündür. Suudi Başkonsolosu cevaben şöyle dedi: Elbette şeriatın izin verdiği ölçülerde Şahinşahî Devleti'nin isteğiyle onaylanacaktır. Ancak şunu eklemeliyim ki kabirlerin etrafına taş döşenip kabir taşı vesilesiyle kabirlerin belirlenmesinin şer'i açıdan sakıncası yoktur, ancak bunun ötesinde kabirlerin yapılandırılması Suudi Arabistan Devleti'nin resmi mezhebi olan Vahabi mezhebince yasaktır. Her halükarda şeriatın izin verdiği ölçülerde bu işin icrasının masrafları da Suudi Arabistan Devleti'ne ait olacak ve bu işin gerçekleşmesinde, başkalarının giderleri karşılamasına asla izin verilmeyecektir. Bu söyleşiler ve ısrarların sonucunda; Suudi Arabistan Dışişleri'ne verilmek üzere, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na konuyla alakalı isteğimizi bildiren bir mektubun yazılması kararlaştırıldı. Söz konu bu mektup hazırlandı ve gönderildi. Bu şekilde bir sonuca ulaşılacağını düşünmüyorum. Bu sene Hicaz ve Mekke'ye gitmeme izin veriniz; babasına kıyasla daha açık bir zihniyete sahip olan Saltanat Veliahdı ve Dışişleri Bakanı Emir Faysal'la görüşüp Allah'ın yardımıyla bir neticeye ulaşabilirim. 152 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Gitmemi kararlaştırırsanız yolculuk öncesi masrafların karşılanabilmesi için gerekli meblağın havale edilmesi gerekir. İran Konsolosu Mahmut Cem Tarih: 29.08.1943 Gönderen: İran Kahire Konsolosluğu Alan: Dışişleri Bakanlığı Konu: İbni Suud'un Baki'deki mezarların tamirine dair verdiği sözün takip edilmesi Sayı: 140-Gizli Dışişleri Bakanlığı 16.08.1943 tarihli ve 135. Gizli Hicaz raporuna tabi olarak Şahinşahî Bakanlığı'nın Medine-i Münevvere'deki yapı ve kabirler hakkında Hz. Ayetullah Kummî'nin isteğini dile getiren mektuba dair arz edilir: Sizin de bildiğiniz gibi Vahabilerin Mekke'ye girmelerinden ve henüz Sultan İbni Suud'la Hüseyin'in oğlu Melik Ali arasında savaşın devam ettiği bir zamanda, bazı mübarek kabirlerin viran edilmesi haberinin elimize ulaşmasından sonra Şahinşahî'nin Mısır Konsolosu Sayın Gaffar Celal, Şahinşahî Devleti tarafından meselenin ele alınıp gerekli müzakerelerin yapılması için Hicaz'a gitmekle görevlendirildi. Sayın Celal'in yapacağı görüşmelerde tercümanlık yapması için Hicaz'a giden İran Kahire Konsolosluğu'nda muhasebecilik görevini icra eden Sayın Muhammed Rıza Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 153 Gülistanî şunları kaydediyor: Hatırladığım kadarıyla Sultan İbni Suud'la bazı mübarek kabirlerin (Hz. Hatice ve diğer bazı kabirler) viran edilmesi konusunun işlendiği müzakereler esnasında İbni Suud özür dilemiş ve Şahinşahî Devleti'nin istemesi durumunda yıkılan kabirlerin tamirinin önünü almayacağı vadinde bulunmuştu. O zamanlarda Büyük Saltanat Veliahdı olan İbn-i Suud'un, Yüce Pehlevi'yi muhatap alarak yazdığı yazışmaların aynısı 17.11.1925 tarihli ve 230 sayılı raporun ekiyle birlikte Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir. (Mektubun bir nüshası, konu hakkında daha çok bilgilendirilmeniz açısından ekte hizmetinize takdim edilir.) Raporun metni şöyledir: Elinizde olan dosyalara müracaat edilerek, Melik b. Suud'un sözüne dair gerçekten doğru bir belge varsa, daha sonra bu belgeden istifade edilmesi için var olan belgenin ekiyle birlikte söz konusu belgeyi Konsolosluğumuza göndermenizi temenni ediyorum. İran Kahire Konsolosluğu Belge tarihi: 13.01.1954 Gönderen: Dışişleri Bakanı Alan: İran Kahire, Karaçi ve Cidde Başkonsoloslukları Konu: Baki'deki kabirlerin tamiriyle alakalı haberlerin bildirilmesi Sayı: 38716/3074 154 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası İran Kahire Başkonsolosluğu İran Karaçi Başkonsolosluğu İran Cidde Başkonsolosluğu Bilindiği üzere İslam ülkeleri ve özellikle İran, daha önceden de Suudi Arabistan yetkililerinin de onayladığı gibi Medine şehrindeki mübarek kabirlerin tamir edilmesi; Baki Mezarlığı'nın etrafının sundurmayla çevrelenmesi ve Baki alanı içinde küçük bir mescidin yapılması için yıllardır çaba sarf etmiştir. Ancak Suudi Arabistan yetkilileri, sürekli çeşitli sebep ve bahanelere başvurarak ne kendisi bu işi yapmış ve ne de diğer İslam ülkelerinin kendi imkânlarıyla söz konusu inşaata başlamalarına izin vermiştir. Son zamanlarda güvenilir haber ajanslarının bildirdiğine göre; Afganistan Başbakanı'yla Suudi Arabistan yetkilileri, geçen yıl hac mevsiminde görüşmüşlerdir. O yıllarda Saltanat Veliahdı makamıyla ülkenin idari işlerinin üstlenen Suudi Arabistan Padişahı, Afganistan Başbakanı'na açıkça bu doğrultuda faaliyet göstermesi için söz vermiştir. Suudi Arabistan yetkililerinin, yıllardır Şahinşahî Devlet temsilcilerine kolaylık göstereceği sözü vermesi ve diğer İslam ülkelerine de bu doğrultuda vade gösterisinde bulunmasına rağmen şimdiye kadar hiçbir sözüne amel etmemelerinden, hedeflerinin sadece olayı geçiştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla görüşülmesi mümkün olan makamlar eşliğinde derin araştırma yapılma- Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 155 sını ve Suudi Arabistan yetkililerinin verdikleri sözlerine gerçekten amel etmeleri durumunda gelişmeleri bildirmenizi ve daha önceki gibi tekrar meseleyi geçiştirmek hedefleri varsa, bundan bizi haberdar etmenizi rica ediyorum. Dışişleri Bakanı Ek: Daimi Hac Komisyonu'nun önceki üyeleriyle Ayetullah Nuri'nin gözetiminde ve Sayın…evinde yapılan olağanüstü toplantıda bu araştırmanın gerçekleşmesi onaylanmıştır. Belge Tarihi: 13.10.1962 Gönderen: İran Cidde Konsolosluğu Alan: Dışişleri Bakanlığı Konu: Baki'deki İmamların Kabirlerinin Zarihi (Türbesi) Sayı: 1039 Dışişleri Bakanlığı Birinci Siyasi İdari Birimi 19.12.1340 tarihli ve 22689/3843/1 sayılı Sayın Hüseyin Emin'in mektubuna yöneliktir. Mektubun ekinde daha önce Sayın Hüseyin Emin'in babası merhum Muhammed Ali'nin (Hac Eminü's-Saltanat) Baki'deki (a.s) imamların kabirleri için Medine'ye zarih gönderdiğini ve yerlerine yerleştirilen bu zarihlerin Suudi Arabistan yetkilileri tarafından toplatılarak bir tarafta saklandığını bilgilerinize sunarak arz ediyorum: 156 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Konsolosluk, İranlıların Medine'deki hac ve mesken sorumlusu Sayın Seyit Mustafa Attar'a meseleyi yazılı olarak sunmasını istemiştir. Bununla birlikte Sayın Hüseyin Emin 03.09.1962 tarihli mektubunda zarihin bir zarar görmeksizin Sayın Attar'ın eline ulaştığı bildirmiş ve ondan meseleyi araştırarak çabucak Konsolosluğu bilgilendirmesini istemiştir. Hali hazırda Sayın Seyit Mustafa Attar'ın elimize ulaşan mektubu tercüme edilerek daha fazla istifade etmeniz için size gönderilecektir. Sizin de bildiğiniz gibi Sayın Seyit Mustafa Attar bu konu hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını söylememektedir. Büyük Konsolos-Ziyaddin Garip Belge tarihi: 16.02.1971 Gönderen: Birinci Siyasi İdari Birimi Alan: Dışişleri Bakanlığı Yetkilileri Konu: Baki'deki kabirlerin tamiri konusunda Arabistan'ın İran Konsolosluğuyla Müzakeresi Sayı: Rapor: Zatı âlinizin emri doğrultusunda, bir grup Pakistan din âlimlerinin isteği üzere Cennetü'l-Baki'deki mutahhar kabirlerin tamiri konusunda (Konu sayısı 10651, 16.02.1971 tarihinde Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın Dışişleri Bakanı unvanıyla) Suudi Konsolosluğu yetkilileriyle düzenlenen toplantıya dair bilgiler arz edilir: Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 157 Suudi Arabistan Konsolosu Sayın Abdülaziz el-Akil'in söz konusu toplantıda olmayışını dikkate alınarak konsolosluk ataşesi Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve bu gün saat 11:30 sabahı benimle görüştü. Bu görüşmede Baki'deki mübarek kabirlerin tamiri hususunda Şia âlimleri, İran ve Pakistan din âlimleri cemiyetinin görüşleri Suudi ataşesine bildirilerek Şia âleminin kalbi istekleri olan Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesine yönelik izin çıkarması hatırlatıldı. Zira Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin durumu milyonlarca Şia'nın kalbini derinden yaralamaktadır. Sayın el-Akil şöyle dedi: "Baki Mezarlığı'nın; kapısı, duvarı, koruma görevlisi ve temizlikçisi vardır, ancak kabirler üzerinde Şiaların istediği anlamda türbe yoktur ve Vahabi fırkasının itikadı gereğince kabirler üzerinde türbelerin olmaması gerekir. Vahabi itikadına göre kabirler üzerine isim yazılıp alamet bırakılması haramdır. Keza kabirlerin yerden yüksek olmaması gerekir ve bundan dolayıdır ki hatta Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu yüce makam Melik Abdülaziz b. Suud'un kabri de bu şekilde belirsizdir. Elbette Baki'ye defnedilenlerin kabri belirlidir, ama onun kabri belli değildir; isim ve alametten yoksundur. Vahabi mezhebine uyanların kabirleri de aynı şekildedir. 158 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Dolayısıyla Şia dinsel camiasının isteğinin yerine getirilmesi düşünülemez, zira bu doğrultuda yapılacak girişimlerin tamamı Vahabi âlimlerinin şiddetli muhalefetiyle karşı karşıya kalacaktır." Suudi Arabistan Konsolosluk Ataşesi sözlerine şunları ekledi: "Şia ruhaniyeti camiasının bu isteği yeni değildir, ne var ki bu istekler karşısında hiçbir zaman girişimde bulunulmamıştır. Bununla birlikte konuya dair Dışişleri Bakanlığı tarafından bizim konsolosluğumuza vermek istediğiniz bir yazı varsa, ben yetkili makamlara yansıtırım, ancak cevap olumlu olmayacaktır." Bununla birlikte ben şunu hatırlattım: "Şia âlimleri Baki'deki mübarek kabirler üzerine kümbet yapılmasını değil, viran edilmiş mübarek kabirlerin tamir edilmesini söz konusu ediyorlar." Sayın el-Akil şöyle yanıtladı: "Baki Mezarlığı kesinlikle harap edilmemiştir, daha önce de söylediğim gibi kapısı, duvarı, koruma görevlisi ve temizlikçisi vardır. Şialar kabirlerin tamiri adı altında Baki'yi kendi sorumluluklarına almayı hedefliyorlar ki bu, Vahabilerin inancına aykırıdır. Ancak söylediğim gibi konuyla alakalı yazılı bir isteğiniz varsa ben bağlı olduğum makamlara yansıtırım." Elbette bu konuda yazılı istekte bulunulması Dışişleri Bakanlığının görüşüne bağlıdır. Ancak Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 159 Suudi Konsolosluk Ataşesiyle yapılan konuşmalardan böyle bir yazılı isteğin olumlu bir netice vermeyeceği anlaşılmaktadır ve daha önceki girişimler bunu açıkça ortaya koymuştur. Saygılarımla Birinci Siyasi İdari Birim Başkanı Kasimî SON NOKTA Şia'nın büyük âlimleri ve Ehlibeyt (a.s) takipçilerinin uzun yıllardır Baki'nin yapılandırılmasına dair gayretleri devam etmiş ve bu konu defalarca İran ve Suudi Arabistan'ın siyasi yetkilileri arasında söz konusu edilmiştir. Ancak maalesef şimdiye kadar alınması gereken olumlu bir sonuca ulaşılmamıştır. Vahabiler kendi inançlarında ısrar ederek tahrip faaliyetlerini arttırmışlardır. Son birkaç yıl zarfında basamakların önüne demir parmaklık koyarak kadınların Baki'nin giriş kapısından öteye gitmelerini engellemişler ve Baki'nin aşağı kısmında yer alan bölüme muhafız görevlendirerek ziyaretçilerin oturup ziyaretname okumalarının önünü almışlardır. Diğer taraftan kabirlerin etrafına yerleştirilen cahil fertler, çirkin ve nezaketten uzak sözlerle ziyaretçilerle dalga geçmektedirler. Bu davranışlar Peygamber Ekrem'e (s.a.a) uyarak Baki Mezarlığı'na ziyarete giden ve Sadr-ı İslam'daki çehrelerle aşina olup burada defnedilenleri kendilerine örnek almak isteyen kimselerin kin ve nefretini çoğaltmaktadır. 162 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Hâlbuki büyük taklit mercileri kabirlerin tamir edilip üzerine kümbet yapılmasını vacip bilmekte ve barışçıl yöntemlerle kabirlerin üzerine kümbet ve türbe yapılması için İmam'ın (a.s) hakkından (Humus'un bir miktarından) kullanılmasını caiz bilmektedirler. Büyük taklit mercilerin bir kısmına "Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi için çabalamak gerekir mi?" şeklinde yöneltilen soruya şöyle cevap vermişlerdir: Ayetullah Fazıl Lenkerânî: Barışçıl bir üslupla çaba sarf edilmesinin sakıncası yoktur, bilakis Müslümanların tamamına farzdır. Ayetullah Mekârim Şirâzî: Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi farz-ı kifâyedir.67 Ayetullah Safi Gulpayagânî: İmamların Kabirlerinin (a.s) yenilenmesi İslam'ın nişanelerindendir ve bu kabirlerin korunup tamir edilmesi farzlar arasında yer alır. Ayetullah Sistânî: Baki'deki İmamların kabirlerinin şer'i hukukun sarf edilmesiyle yapılandırılması, şer'i hâkimin izniyle caizdir. 67-Şunu hatırlatmak gerekir ki; Ayetullah Mekârim Şirazî şer'i gelirlerin böyle bir yapıda harcanmasını adil bir müçtehidin gözetiminde olması dâhilinde caiz bilmiştir. Son Nokta ■ 163 Ayetullah Seyit Kazım Hâirî: Bu doğrultuda gösterilen gayretin ilahi nişanelerin yüceltilmesi olduğunda şüphe yoktur, o halde imkânlar dâhilinde Baki'nin yapılandırılması son derece uygun bir hareket olacaktır. Müslümanların hasretinin biteceği, Baki Mezarlığının nefis ve Müslümanların şanına yakışır bir şekilde restore edileceği ve Peygamber Ekrem'in (s.a.a) yemyeşil ve nurani kubbesinin kenarında zümrüt gibi parlayacağı o günün gelmesini arzu ediyoruz. RESİMLERLE BAKİ MEZARLIĞI Baki'nin ana giriş kapısı. Baki'nin eski penceresi. Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 165 Baki Kabristanlığı'nın eski görünümü. Baki Kabristanlığı'nın iç görünümü. 166 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Baki Kabristanlığı'nın eski hali. Baki'deki kabirlerin kubbe ve türbeleri. Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 167 Baki'deki kabirlerin iç görünümü. Baki Kabristanlığı'nın iç görünümü. 168 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Baki ve Yeşil Kubbe'nin görünümü. Aşkla yapılan ziyaret. Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 169 Baki merdivenlerinin kapalı kapısı. Baki Güvercinleri. 170 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası Ziyaret aşkı. Baki Gölgeliği. Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 171 Baki'nin garipliği. Baki'nin mazlumiyeti.