SAKARYA ÜNİVERSİTESİ İSLAM TARİHİ II Hafta 10 Prof. Dr. Levent ÖZTÜRK Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi’ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır © 2012 Sakarya Üniversitesi 10 ÜNİTE Büyük Selçuklu Devleti’nden Ortaya Çıkan Diğer Selçuklu Devletleri İÇİNDEKİLER 10.1. Kirman Selçukluları 10.2. Irak Selçukluları 10.3. Suriye Selçukluları 10.4. Anadolu Selçukluları HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Selçukluların zayıflamasıyla ortaya çıkan Selçuklu devletlerini listeleyebilecek, Ortaya çıkan Selçuklu devletlerinin kendi içlerindeki mücadelelerini anlatabilecek, Ortaya çıkan Selçuklu devletlerinin kendi çevrelerinde yer alan diğer devletlerle giriştikleri hâkimiyet mücadelesini anlatabilecek, Hâkimiyet mücadelesi adına yapılan iç savaşların hangi sonuçlara neden olduğunu analiz edebileceksiniz. ÖNERİLER Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; Hasan İbrahim Hasan, Siyasî Dinî Kültürel Sosyal İslâm Tarihi (trc. İsmail Yiğit v.dğr.), I-VI, İstanbul 1985-1986; Hitti, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1980; Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nden ilgili madde başlıklarını okuyunuz. Büyük Selçuklu Devleti’nden Ortaya Çıkan Diğer Selçuklu Devletleri Selçuklu Devleti bir önceki ünitede belirtmiş olduğumuz üzere veraset usulü, şehzadeler arasındaki taht mücadeleleri, toprakların mülk olarak addedilmesi gibi sebeplerden dolayı devletin kuruluşundan elli yıl sonra parçalandı. Selçuklu Devleti’nin yaşamış olduğu güç kaybı, iktidar savaşını hızlandırdı. Selçuklu Devleti’nin bakiyesi üzerinde dört Selçuklu devleti ortay çıktı. Bunlar, Irak, Suriye, Kirman ve Anadolu Selçuklu devletleridir. Şimdi bu devletlerin siyasî tarihine kısaca bakalım. 10.1. KİRMAN SELÇUKLULARI (1040-1187) Kavurd Selçuklu Devleti’nden ayrılan ilk siyasî yapı Kirman Selçukluları oldu. Çağrı Bey’in oğlu ve Alparslan’ın ağabeyi Kavurd, 1041 yılında İran’ın güney şehirlerinden Kirman’a melik olarak atanmıştı. Kavurd, emrindeki Oğuzlar ile Kirman-Kuhistan bölgesinde çeşitli akınlar düzenlemeye başlamıştı (1042). Kavurd, Büveyhîlerin elinde olan bu bölgede ilk akınlarda varlık gösteremedi. İlerleyen yıllarda Kavurd Kirman bölgesinin bazı kentlerini ele geçirdi (1048). Daha sonra Kavurd tüm Kirman’a hâkim oldu (1051). Ardından Büveyhîlerin hâkimiyetindeki Uman’ı aldı. Kavurd, sağlanan gemilerle Uman’ı kuşatmıştı. Bu sefer, Selçuklu tarihindeki ilk deniz seferi olarak kabul edilmektedir. Akabinde Fars bölgesini eline geçirdi (1062). Bu başarılar onu müstakil hareket etmeye sevk etmekte ise de Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e bağlılığı sürüyordu. Tuğrul Bey’in 1063 yılında ölümü üzerine Kavurd da taht mücadelesine girişti. Ancak kardeşi Alparslan’ın tahta geçmesi üzerine geri çekildi. Buna rağmen ilerleyen yıllarda Alparslan’a birkaç sefer isyan etti (1067, 1069). Her birinde başarısız oldu ve affedildi. Alparslan, Melikşah’ı veliaht tayin ederken aynı zamanda amcası Kavurd’a karşı onu uyardı. Alparslan’ın ölümü üzerine Melikşah sultan ilan edildi. Ancak Kavurd, isyan etti (1072). Yeğeni Melikşah’la giriştiği mücadeleyi kaybetti ve 1073 yılında kendi yayının kirişi ile boğularak öldürüldü. Kirmanşah Kavurd’un ölümünden sonra oğlu Kirmanşah tahta çıktı. Onun melikliği bir yıl sürmüş; akabinde vefat etmiştir. Hüseyin Kirmaşah’tan sonra Kavurd’un küçük yaştaki oğlu Hüseyin başa geçirildi. Bu sırada Melikşah tarafından Hemedan’da hapiste tutulan Kavurd’un oğlu Sultanşah adamları tarafından kurtarıldı ve Hüseyin’in yerine Kirman meliki ilan edildi (467/1074). Sultanşah Sultanşah’ın Kirman melikliği tahtına oturması üzerine Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah, büyük bir ordu ile Kirman üzerine yürüdü. Elçilerin gidip gelmesi ve anlaşmaya varılması üzerine Melikşah, Sultanşah’ı affederek yerinde bıraktı. 1074 yılında Kirman meliki olan Sultanşah zaman içersinde merkeze baş kaldırmaya çalıştı ise de sonuç alamadı. Sultanşah 1085 yılına kadar Kirman tahtında kaldı. Ölümü üzerine yerine kardeşi Turahşah geçti. Turanşah 1085 yılında tahta oturan Turanşah, başarılı bir yönetim sergiledi. Fars’ta yeniden hâkimiyeti tesis etti. Melikşah’ın 1092 yılında ölümü üzerine Terken Hatun’un küçük oğlu Mahmud’u tahta oturtmak isteyenlerin arasında yer aldı. O, Uman’da Selçuklu hâkimiyetine karşı başlatılan isyanı durdurdu ve hâkimiyeti yeniden tesis etti. On üç yıl boyunca saltanatta kaldı. 1097 yılında öldü. İranşah Turanşah’tan sonra tahta oturan oğlu İranşah döneminde de Fars bölgesi Kirman Selçuklularının hâkimiyetinde kaldı. Ancak o, halk tarafından sevilmeyen birisiydi. Halka kötü davranması bir yana Batınî mezhebine geçmişti. İranşah’ın bazı ilim adamlarını öldürtmesi üzerine halk ayaklanarak onu tahttan indirdi ve öldürüldü (1101). Arslanşah (1101-1142) İranşah, melikliği döneminde tüm akrabalarını sıkı bir takip altında bulundurmuştu. Ancak Kirmanşah’ın oğlu olan Arslanşah bu takipten kurtularak gizlenmişti. İranşah’ın ölümü üzerine devlet erkânı tarafından bulundu ve tahta oturtuldu. Hükümdarlığı kırk yıl sürdü. Dönemi Kirman Devleti’nin en yüksek dönemi oldu. Selçuklu Sultanı Sencer’in hâkimiyetini kabul eden Arslanşah bölgesini barış içinde yönetti. Batısında bulunan Irak Selçuklu Devleti ile de barış içinde yaşadı. Bu yüzden imar faaliyetleri en yüksek seviyesine çıktı. Arslanşah, hayatının sonlarına doğru yaşının ilerlemiş olması sebebiyle oğlu Muhammed tarafından tahttan uzaklaştırılarak hapsedildi. Arslanşah’ın bir diğer hanımı kendi oğlu Kirmanşah’ın tahta oturması için çaba sarf etmiş; ancak başaramamıştı. Böylece Muhammed Kirman Selçuklu tahtına sahip oldu (1142). Muhammed Babası Arslanşah’ı tahttan indirerek yerine geçen Muhammed, öncelikle rakip olabilecek kardeşlerini ve akrabalarını etkisiz hale getirdi. Sadece kardeşi Selçukşah’ı ele geçirememişti. Muhammed’den kaçıp kurtulan Selçukşah, Muhammed’in melikliği boyunca kendisi için en büyük problemlerden birisi oldu. Onun döneminde Fars ve Umman bölgesi Kirman Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetinden çıktı. O da Selçuklu Sultanı Sencer’e bağlıydı. Sencer’in esir olması üzerine tahta geçen Irak Selçuklu Sultanı II. Muhammed’e (1153-1159) bağlılığını ilan etti. Muhammed, 1156 yılında öldü. Tuğrulşah Muhammed’in ölümü üzerine tahta oturan oğlu Tuğrulşah önce rakiplerini ortadan kaldırdı. Tuğrulşah zamanında atabeyler devlet yönetiminde etkili olmaya başladı. Tuğrulşah 1170’de öldü. Dört oğlu bulunuyordu. Bunlar Arslanşah, Turanşah, Behramşah ve Terkenşah idi. Tuğrulşah’ın Çocukları Arasında İktidar Mücadelesi Tuğrulşah en büyük oğlu Arslanşah’ı veliaht tayin etmişti. Ancak Atabey Reyhan’ın gayretiyle Behramşah melikliği ele geçirdi. Bu durum dört kardeş arasında yıllarca süren iktidar mücadelesine dönüştü. Tahtın sürekli el değiştirmesi asayişi ve huzuru bozdu. Aralardaki birkaç defa tahtı ele geçirip kaybetmeler bir kenara bırakılacak olursa Behramşah, 1169-1174, II. Arslanşah 1174-1176, II. Turanşah 1176-1183, Terkenşah 1183-1187 tarihlerinde tahtta bulundular. Durumdan istifade etmeye çalışan Oğuzlar, Horasan’dan Kirman’a gelerek bölgede söz sahibi olmaya başladılar. Oğuz beylerinden Dinar Bey, Kirman bölgesindeki önemli kentleri teker teker ele geçirdi. Sonunda başkent Berdesîr de düştü. Böylece 1187 yılında Kirman Selçuklu Devleti sona ermiş oldu. 10.2. IRAK SELÇUKLULARI (1119-1194) Mahmud Bir önceki ünitede Selçuklular Devleti’nin siyasî tarihine dair verdiğimiz bilgilerden hatırlayacağınız üzere Muhammed Tapar’ın (1105-1118) ölümünden sonra, oğlu Mahmud tahta çıkmıştı. Ancak amcası Sencer onunla mücadele ederek Büyük Selçuklu devletinin başına geçmişti (Sâve Savaşı, Ağustos 1119). Kendisini büyük sultan tanıması kaydıyla yeğeni Mahmud’a devletin batı topraklarının yönetimini vermişti. Bu adım Irak bölgesinde Selçukluların yeni bir kolunun ilerleyen zaman içinde devletleşme yoluna girmesini sağladı. On üç on dört yaşlarında Irak bölgesinin idaresini üstlenen Mahmud, babası Muhammed Tapar’dan büyük bir hazine almıştı. Mahmud önce İsfehan’ı, ardından da Hemedan’ı merkez edindi. Başlangıçta Cezîre ve Azerbaycan valisi olan kardeşi Mes‘ûd ile mücadele etmek zorunda kaldı. 1120 tarihinde Mahmud’a karşı isyan eden Mes‘ûd, Mahmud’un ordusu tarafından etkisiz hale getirildi. Mahmud kardeşini affetti. Bu sırada Errân ve Kafkasya bölgesinde Gürcüler durumdan istifade etmek üzere harekete geçtiler. Gürcülerle Kıpçaklar birleşerek Selçuklu topraklarına saldırılara başladılar. Sultan Mahmud, Gürcülerin üzerine bir ordu gönderdi. Ancak bu ordu bozguna uğradı. Gürcüler Tiflis’e girdiler (515/1121). Bunun üzerine Sultan Mahmud 517 (1123) yılında bizzat Kafkaslar’a ordusuyla geldi. Ancak karşısında savaşacak bir ordu bulamadı. Mahmud döneminin önemli gelişmelerinden birisi ise Abbâsî halifesi Müsterşid’in Selçuklularla barış yapmaya zorlanmasıdır. Şehzade Tuğrul bir müddet sonra Abbâsî halifesi Müsterşîd-Billah üzerinde hâkimiyet kurmaya ve Mahmud’un hâkimiyetindeki topraklara saldırmaya başladı. Ancak başarılı olamayıp Sultan Sencer’in yanına sığındı. Bu arada Abbâsî Halifesi Müsterşid, bağımsız kalabilmek için bir takım teşebbüslerde bulunuyordu. Bunun üzerine Mahmud, siyasî güç kazanmaya çalışan ve Selçuklu nüfuzunu kırmaya gayret eden Abbâsî halifesi Müsterşîd’e karşı harekete geçerek Bağdat’ı kuşatma altına aldı. Onu barış yapmaya zorladı (520/1126). Sencer’in yanına sığınan Tuğrul, Mahmud’un başarıları üzerine Sencer’i tahrik ederek onun üzerine bir sefer yapmasını sağladı. Ancak Sultan Sencer Rey’de Mahmud’la görüşerek anlaştı (1128). İki yıl sonra Sultan Sencer’in yanında bulunan Mahmud’un kardeşi Mes‘ûd, Mahmud’un karşısına çıktı. Mahmud’la Mes‘ûd aralarında bir barış anlaşması yaptılar. Buna bağlı olarak Mahmud, Mes‘ûd’a Gence’yi verdi. Sultan Mahmud bundan kısa bir müddet sonra 1131 yılında öldü. II. Tuğrul (1132-) Mahmud’un ölümü üzerine Irak Selçuklu tahtına önde gelenlerin tercihiyle oğlu Davud geçirildi. Ancak bu durum Abbâsî ve Büyük Selçuklu devleti tarafından onaylanmadı. Davud’un hâkimiyeti Cibâl ve Azerbaycan’la sınırlı kaldı. Daha önce Mahmud’a isyan etmiş olan Mes‘ûd Irak’da yeniden kendisini sultan ilan etti. Ancak bu da Abbâsîler tarafından uygun görülmedi. Bunun üzerine Davud ile Mes’ûd arasında taht mücadelesi baş gösterdi. Bu arada Süleymanşah da taht kavgasına girdi. Bu gelişmeler üzerine Sultan Sencer duruma müdahale etmek üzere batıya bir sefer düzenledi. Bu arada Mes‘ûd, Halife Müsterşid ve Süleymanşah’la anlaşarak bir ordu hazırladı. İki ordu Dinever’de karşılaştı. Sencer savaşı kazandı ve Mes‘ûd’un kardeşi Tuğrul’u Irak Selçuklu tahtına oturttu (Mayıs 1132). Akabinde Karahanlıların isyanı üzerine Mâverâünnehir bölgesine hareket etti. Bu tayine razı olmayan Davud amcası Tuğrul’un üzerine yürüdü. Ancak yenildi. Davut Bağdat’a kaçtı (526/1132). Bu haberi alan Mes’ûd, Gence’den hareket etti. Abbâsî halifesi Müsterşîd’in desteğini alarak Davud’la birlikte Tuğrul’a karşı ordu hazırladı. Halife Mes‘ûd’u sultan ilan etti. Mes‘ûd’un müttefikler ordusu II. Tuğrul’u bozguna uğrattı (Mayıs 1133) ve Hemedan kentini ele geçirdi. II. Tuğrul, Mes‘ûd’un takibi neticesinde Rey’e, İsfehan’a ardından tekrar Rey’e geldi. Ağustos 1133’de tekrar savaş yapıldı. Yenilen II. Tuğrul kışı Bâvendilerden Alâüddevle’nin yanında geçirdi. Bu arada Azerbaycan’da Davud, Mes‘ûd’a isyan etti. Bunu fırsat bilen II. Tuğrul yeniden ordu topladı. II. Tuğrul ile Mes‘ûd Kazvîn yakınlarında bir kez daha savaştılar. Mes‘ûd, yanındaki komutanlardan bir kısmının II. Tuğrul’un yanına geçmesi üzerine yenildi (Temmuz 1134) ve Bağdat’a kaçtı. Bundan sonra Tuğrul Hemedan’a geldi ve Irak Selçukluları tahtına oturdu. Kısa bir süre sonra aynı yıl içinde Ekim 1134’de öldü. Mes‘ûd (1134-1152) Tuğrul’un ölümü üzerine Bağdat’ta bulunan Mes‘ûd, Hemedan’a gelerek tahta oturdu. İlk olarak yeğeni Davud’un isyanını bastırmak oldu. Tahta geçtikten sonra Abbâsî halifesi durumdan istifade ederek istiklalini kazanmak istedi. Bazı emirlerle anlaştı. Davud da aynı şekilde kendisine destek verdi. Ancak onları beklemeden Mes ‘ûd’un üzerine yürüdü. Mes‘ûd, Haziran 1135 yılında Hemedan yakınlarında halifenin bizzat başında bulunduğu orduyu kolayca hezimete uğrattı. Zira Abbâsî halifesinin ordusunda bulunan Türk askerler, Sultan Mes‘ûd’un tarafına geçmişlerdi. Bu savaşta Abbâsî halifesi esir alındı. Mes‘ûd esir düşen halifeyle, yeğeni Davud’un üzerine yürüdü. Ancak yolda, halife bir batınî tarafından öldürüldü. Öldürülen Abbâsî halifesi Müsterşîd’in yerine Râşid-Billah geçti ve babasının ölümünden sorumlu tuttuğu Mesûd’a karşı mücadele başlattı. Bunun üzerine harekete geçen Mes‘ûd Bağdat’ı kuşatarak Râşid-Billah’ı azlederek yerine Müktefî-Billah’ı getirdi (1136). Bu dönemde Irak Selçuklu Devleti, Abbâsî halifeliği üzerinde tesirini sürdürdü. Sultan Mes‘ûd, iç isyanlar ve taht mücadelesi ile de uğraştı. Onun sultanlığını tanımayanlardan birisi de Fars hâkimi Mengübars’tı. O, 1137 yılında isyan etti. Mes‘ûd’un gönderdiği ordu başarılı olamayarak geri döndü. Bunun üzerine Mengübars karşı saldırıya geçti. Mengübars mağlup olarak esir edildi ve öldürüldü. Bu sırada Mengübars’ın hazinelerini yağmalayan Mes‘ûd’un ordusu Mengübars’ın yardımcısı Emîr Boz-Aba tarafından ani bir baskınla hezimete uğratıldı. Sultan zor kaçtı. Emîr Boz-Aba, Fars hâkimi oldu (532/1138). Rey’den Halep’e ve Erzurum’a kadar hutbe onun adına okunmakta ise de Türk emirlerin tahakkümü ağır basıyordu. Bununla birlikte Sultan Mes‘ûd onlarla mücadele noktasında ısrarcıydı. Ancak birilerine karşı kazandığı başarı, bir diğer emiri ön plana çıkarıyordu. Bu tahakküm sebebiyle Sultan Sencer, 1150 yılında Rey şehrine geldi. Ancak yeğeni Mes‘ûd’un onu ikna etmesi üzerine geriye döndü. Sultan Mes‘ûd bütün bu mücadeleleri ortadan kaldırdıktan sonra fazla yaşamadı. O, 1152 yılında vefat etti. Melikşah b. Mahmud (1152-1152) Mes‘ûd’un ölümü üzerine, önde gelen emirler Mesûd’un yeğeni Melikşah b. Mahmud’u tahta oturttular. Ancak yetersizliği ortaya çıkınca üç ay tahtta kalabildi. Emirler, onun yerine kardeşi Muhammed’i tahta oturtmaya karar verdiler. Huzistan’da bulunan Muhammed Hemedan’a getirildi ve Irak Selçuklu tahtına oturdu (1153). Bu arada Abbâsî Halifesi Müktefî, Irak Selçuklu hâkimiyetini ve kendisi üzerindeki nüfuzunu kırmak için fırsat elde ettiğini düşünmeye başladı. II. Muhammed (1153-1159) Tahta oturan II. Muhammed, kendisini tahta çıkaran emiri öldürmek suretiyle diğerlerini yanına çekmeyi düşündü. Ancak bu tam aksi bir sonuç doğurdu. Kendisine nefret besleyen emirler amcası Süleymanşah’ı tahta çıkarmaya çalıştılar. Ondan istifade etmek isteyen Abbâsî halifesi Müktefî de bu adıma katıldı. Süleymanşah sultan ilan edildi. Halifenin desteklediği ordu II. Muhammed’e yenildi. Süleymanşah esir düştü. Halifenin rakipleriyle kendisi üzerine ordu göndermesi II. Muhammed’i kızdırdı. Bunun üzerine 1157 yılında Bağdat’ı kuşattı. Kuşatma uzadı. Halife, II. Muhammed’in rakiplerini tahrik ederek Hemedan’ı ele geçirmelerini sağladı. Bu haber üzerine II. Muhammed Hemedan’a geldi. Bu arada Hemedan’ı ele geçirenler kendi bölgelerine çekilmişlerdi. II. Muhammed bir müddet sonra hastalandı. Ancak ölümüne kadar iç karışıklık ve taht mücadelesi devam etti. O, 554 (1159) yılında öldü. Süleymanşah (1159-1161) Sultan II. Muhammed öldükten sonra kimin başa geçeceği büyük bir çekişme doğurdu. Emirlerden bir kısmı Melikşah b. Mahmud’un, bir kısmı Süleymanşah’ın, diğer bazıları ise Arslanşah’ın başa geçmesini istiyorlardı. Melikşah başa geçmek için harekete geçti. Ancak onun sultanlığından çekinen Abbâsî Halifesi Müktefî tarafından zehirlenerek öldürüldü (555/1160). Süleymanşah ise Hemedan’a gelerek tahta oturdu. Arslanşah’tan çekindiği için, onu kendisine veliaht tayin etti. Bağdat’a bir şahne tayin ederek nüfuzunu halifelik üzerinde hissettirmek istedi. Devlet işlerinde yetersiz kalması sebebiyle Arslanşah sultan yapılmak istendi. Süleymanşah yakalandı ve hapsedildi. Ardından öldürüldü (Nisan 1161). Arslanşah (1161-1177) II. Muhammed ölünce Selçuklu tahtında saltanat mücadelesi başladı. Bu yaklaşık iki yıl sürdü. Bu mücadeleyi kazanan Arslanşah b. Tuğrul 1161 yılında Hemedan’a gelerek tahta oturdu. Abbâsî halifesi Müstencid Bağdat’ta onun adına hutbe okunmasına izin vermedi. Babası Tuğrul’un (1132-1134) dul eşiyle evlenen Atabey Şemseddin İl-deniz’in Selçuklu yönetiminde etkisi arttı. Bu durum devlet erkânı arasında huzursuzluk yarattı. Bazı emirler Arslanşah’ın kardeşi Muhammed’i tahta çıkarmak için çaba sarf ettiler. Abbâsî Halifesi bu durumdan istifade ederek bazı bölgelerde Muhammed adına hutbe okunmasına izin verdi. Bu durum iki kardeşi karşı karşıya getirdi. Arslanşah tahtını korudu (556/1161). Kendisine isyan eden emirler ona boyun eğdiler (1162). Ancak bu sırada Gürcüler Ani’yi ele geçirdiler (1161). Ani ancak 1164 yılında geri alınabildi. Daha sonra Irak Selçukluları Kazvin bölgesinde hâkimiyet kurmaya çalıştı. Bu bölgede Bâtınîler ile önemli mücadeleler verildi. Bu arada yine isyan eden emirlere karşı mücadeleler sürdü. Arslanşah, kazandığı güç sayesinde Kirman Selçukluları tahtına müdahale imkanı elde etti. Kirman meliki II. Arslanşah’ın tahta oturmasına yardımcı oldu (1172). Arslanşah, Atabey İldeniz’in ölümüne kadar (1175) onun gölgesinde kaldı. Atabey İldeniz’in ölümü üzerine yerine oğlu Pehlivan Muhammed geçti. Arslanşah onun etkisini kırmak için bazı teşebbüslerde bulunmuş ise de bunu gerçekleştirme imkânı elde edemedi. Pehlivan’ın otoritesini kabul etmek zorunda kaldı. Arslanşah 1177 yılında öldü. III. Tuğrul (1177-1194) Arslanşah ölünce Atabey Pehlivan, Arslanşah’ın oğlu Tuğrul’u tahta çıkardı. Amcası Muhammed isyan etti. Ancak savaşı kaybetti. İdare tamamen Atabey Pehlivan’daydı. O, Abbâsî halifesi Mustazî’ye de Tuğrul’un sultanlığını tasdik ettirdi. Sultanlığının ilk yıllarında Cezire ve Doğu Anadolu bölgesinde Irak Selçukluları ile Eyyûbîler arasında mücadele ortaya çıktı. III. Tuğrul, Harizmşahlarla iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. 1186 yılında Atabey Pehlivan öldü. O, ölmeden önce dört oğluna hâkimiyeti altındaki toprakları bölüştürmüş, ancak amcaları Kızılarslan’a itaat etmelerini istemişti. Ancak onlar arasında da bir takım çekişmeler çıktı. III. Tuğrul bunu kabullenmek zorunda kaldı. Onlarla bir müddet mücadele ettikten sonra III. Tuğrul daha rahat bir yönetime sahip oldu. Ancak otoritesi zayıf olduğu için hem iç karışıklıklarla hem de Abbâsî halifesi Nâsır-Lidinillah ile mücadele etmek zorunda kaldı. Nâsır-Lidinillah, anlaştığı Kızılarslan ile III. Tuğrul’un üzerine ordu gönderecekti. Ancak III. Tuğrul iki ordu birleşmeden halife ordusunu yok etti (Mayıs 1188). Ardından Kızılarslan’ı çekilmeye mecbur bıraktı. Ancak önde gelen bazı emirleri öldürttüğü için askerleri kendisini terk etti. Gücü zayıfladı. Bunun üzerine Eyyûbî Sultanı Selahaddin Eyyûbî ve Hârizmşah Tekiş’den yardım elde etmeye çalıştı. Halife Nâsır’a oğlunu göndererek bağışlanmasını istedi. Oğlu rehin olarak Bağdat’ta kaldı. Buna rağmen Nâsır, Kızılarslan’ı desteklemeye devam etti. Yapılan mücadeleler sonunda III. Tuğrul, Kızılarslan’ın eline düştü. Kızılarslan onu ve oğlu Melikşah’ı hapsettirdi (1190). Kızılarslan önce Sencer b. Süleymanşah’ı Irak Selçuklu tahtına oturttu. Sonra kendi sultanlığını ilan etti. Fakat bir suikasta kurban gitti (Eylül 1191). Kızılarslan’ın öldürülmesinden sonra III. Tuğrul hapisten kurtarıldı. Tekrar Hemedan’a giderek tahta oturdu. Bu arada Hârizmşah Tekiş yayılma politikası gütmekte idi. Tekiş Irak’ı ele geçirmeğe karar vermişti. Irak Selçuklu devleti ile Hârizmşahlar arasında bazı anlaşmalar yapılmış olmasına rağmen (1193) her iki taraf için de savaş kaçınılmaz oldu. 1194 yılında Rey yakınlarında yapılan savaşta Hârizmşahlar galip geldi ve III. Tuğrul savaş meydanında öldürüldü. Böylece Irak Selçuklu Devleti ortadan kalkmış oldu. Rey’de Tuğrul Bey tarafından kurulan Selçuklu Devleti, III. Tuğrul’un Rey’de öldürülmesi ile Irak Selçuklu kolunu kaybetmiş oldu. 10.3. SURİYE SELÇUKLULARI (1070-1117) Selçukluların Suriye, Anadolu, Kafkasya ve İran coğrafyasına gelişinden önce bölgede bulunan küçük devletler (mesela Midrâsîler, Ukaylîler, Şeddâdîler, Mervânîler vdğr.) Selçuklu yönetimine girdi. Anadolu’nun fethi gerçekleştirilirken askerî gelişmeler çerçevesinde Selçuklu birlikleri Suriye ve Filistin bölgelerine de girmek durumunda kaldılar. Tuğrul Bey tarafından görevlendirilen Harun, Afşin, Atsız ve Şöklü bu bölgeye gelen ve Selçuklu hâkimiyeti altına alan ilk beylerdir. Harun, Suriye bölgesine gelerek Halep ve çevresinde bir takım askerî faaliyetlerde bulunan ilk Türkmen beyidir. O, aynı zamanda bölgede hâkim olan güçlerle ittifaklar da kurmaya çalışmıştır. Başlangıçta daha da güneye inerek Sûr kenti hâkimi Aynüddevle ile ittifak kuran Harun, daha sonra Fatımîlerin Akka valisi Bedrülcemâlî ile ittifak kurdu. Aynüddevlenin tahrikleri sonucunda kendi adamları tarafından öldürüldü (1071). Türk komutanlarından Afşin Bey’in de Antalya ve Halep bölgesinde askerî bir takım faaliyetleri oldu. Bölgede özellikle Fâtımîlerin etkisi bulunmasına rağmen Türkmen akınlarının tesiri sonucunda bölgede bulunan küçük emirlikler hutbeyi Selçuklu sultanları adına okutmaya başlamışlardı Selçuklu sultanları Suriye’nin kendi hâkimiyetlerinde olmasını Anadolu fetihleri için de önemsediler. Alparslan Halep’e gelerek Şam seferine adım attığı bir esnada Bizans imparatorunun Doğu Anadolu’ya doğru yola çıktığını öğrenerek geri döndü. Dönüş yolunda Malazgirt ovasında iki ordu karşılaştı. Alparslan’dan sonra başa geçen Melikşah döneminde Suriye Selçukluların eline geçti. Bu bölgenin ele geçirilmesinde özellikle Atsız’ın askerî faaliyetleri önem arz etti. Atsız, Suriye’de Fâtımî Devleti’nin hâkimiyetini ortadan kaldırmaya yönelik askerî faaliyetlerini 1071 yılından itibaren yoğunlaştırdı. Ramle’yi ardından Kudüs’ü ele geçirdi. Bu arada Şöklü Bey de Akka’yı ele geçirmişti. Ancak bu ikisi arasında hâkimiyet kurma mücadelesi ortaya çıktı. Bu durum Atsız’a karşı Şöklü’yü Fâtımîler de dahil bazı ittifaklar kurmaya itti. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Atsız Dımaşk’ı ele geçirdi (1076). Atsız yürüttüğü askerî faaliyetler sonucunda Suriye ve Filistin bölgesinin büyük bir kısmını Selçuklu hâkimiyetine almış oldu. Bundan sonra Atsız, Mısır’ı ele geçirmek üzere harekete geçti. Ancak bozguna uğradı. Çok az adamıyla Şam’a geri dönebildi. Ancak başlangıçta savaş meydanında öldüğü düşünülüyordu. Tutuş: Suriye Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu Selçuklu Sultanı Melikşah (b. Alparslan), Atsız’ın Mısır seferinde öldüğü bilgisi üzerine kardeşini (Tutuş b. Alparslan) Suriye’ye tayin etti ve kendisinden fetihleri sürdürmesini istedi (1077-1078). Diyarbakır’a gelen Tutuş, Atsız’ın ölmediğini öğrenerek Melikşah’a bildirdi. Bunun üzerine Melikşah Tutuş’a Suriye’den çekilmesini ve Halep’e gitmesini emretti. Atsız bu aşamada yenilgisi üzerine isyan eden Suriye bölgesini yeniden kendi itaati altına almaya çalışıyordu. Durumdan istifade etmek isteyen Fâtımîler Suriye’ye bir ordu gönderdi. Dımaşk’ı kuşatan Fatımîlere karşı direnemeyeceğini anlayan Atsız o sırada Haleb’i kuşatmış olan Tutuş’a haber göndererek yardıma geldiği takdirde kendisine itaat edeceğini belirtti. Tutuş, kuşatmayı kaldırarak Dımaşk’a yöneldi. Bu haber üzerine Fâtımîler geri çekildiler. Atsız, Tutuş’a bağlılığını bildirdi. Ancak Tutuş, Atsız’ı öldürttü ve Dımaşk’a girdi (1079). Böylece Tutuş Suriye bölgesine hâkim oldu. Bu adım başkenti Dımaşk olan Suriye Selçuklu Devleti’nin de kuruluşunu hazırlamış oldu. Tutuş, bu aşamadan sonra bazı kentlerdeki rakiplerini kontrolü altına almaya çalıştı. Melikşah’ın izniyle Haleb’i ele geçirmiş olan Ukaylîlerden Müslim b. Kureyş ile mücadele ederek Haleb’i ele geçirmeye çalıştı. Antakya’da hüküm süren Kutalmışoğlu Süleymanşah ile savaşarak kente hâkim oldu (1085). Ardından Halep için yapılan savaşta Süleymanşah öldürüldü (1086). Bu gelişmeler üzerine Melikşah, kardeşi Tutuş’u sert bir şekilde uyardı. Devlet erkanı ile Dımaşk’a yöneldi. Bunun üzerine Tutuş Halep kuşatmasını kaldırdı. Melikşah, Halep, Antakya, Urfa gibi yerlere yeni valiler atayarak bu kentleri kendi idaresine bağladı. Melikşah’ın 1092 yılında ölümü üzerine Tutuş, veliaht Berkyaruk ile saltanat mücadelesine girişti. Nusaybin, Musul gibi kentleri ele geçirdi. Bazı adamlarının Berkyaruk’un saflarına geçmesi üzerine hareket kabiliyeti azaldı. Bu arada Melikşah’ın dul karısı Terken Hatun’un evlenme ve ülkeyi birlikte yönetme teklifini değerlendirerek Azerbaycan bölgesine geldi ve bölgeyi kontrolü altına aldı. Bu arada Terken Hatun öldü (1094). Tutuş, Şubat 1095 yılında yeğeni Berkyaruk ile savaşmak üzere yola çıktı. Dımaşk’ta kalan adamlarına oğulları Rıdvan ve Dukak’a itaat etmelerini emretti. Rey yakınlarında giriştiği savaşta hayatını kaybetti (1095). Tutuş’un Oğulları: Dukak ve Rıdvan Tutuş’un Rey’de ağır bir yenilgi alması ve öldürülmesi üzerine oğullarından Rıdvan Halep’e, Dukak da Dımaşk’a hâkim oldu. Böylece Suriye Selçukluları Devleti, Halep ve Dımaşk Suriye Selçukluları şeklinde ikiye ayrıldı (1095). Dukak 1104’de Rıdvân da 1113’de öldü. Her ikisi de Haçlı ordularına karşı savaştılar. Ancak her iki kardeş de birbirleri üzerinde hâkimiyet kurarak topraklarını genişletmek üzere giriştikleri iç mücadeleler yüzünden Haçlılara karşı zor durumda kaldılar. Haçlılar Antakya’dan Haleb’e kadar birçok yeri işgal ettiler. Haçlılar Haleb’i kuşatma hazırlıklarını son anda kaldırdılar. Sonuçta Halep Selçuklu kolu 1118’de, Dımaşk Selçuklu kolu ise 1104 yılında yıkıldı. 10.4. ANADOLU SELÇUKLULARI (1075-1308) Büyük Selçuklu Devleti’nin zayıflaması ve parçalanması sürecinde ortaya çıkan bir başka Selçuklu devleti de “Anadolu Selçuklu Devleti”dir. Kutalmışoğulları tarafından kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, diğer Selçuklu devletlerinden daha uzun ömürlü olmuş ve özellikle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecine çok büyük katkılar sunmuştur. Biz yaşadığımız coğrafyanın tarihsel kökenlerini daha iyi görebilmek için bu başlığımızı özel olarak on birinci ünitede ele alacağız. ÖZET 1040 yılında Gazneli Devleti’ne karşı kazanmış olduğu Dandanakan Savaşı sonrasında kurulan ve otuz yıl kadar kısa bir zaman içinde Abbâsî Devleti’ni Büveyhilerin hâkimiyetinden kurtaran, Anadolu içlerine yerleşmeye başlayan Selçuklu Devleti, eski Türk devlet kültürünün bir eseri olarak bu güce ulaştıktan bir müddet sonra iç çekişmeler sebebiyle parçalandı. İçinden yeni devletler ortaya çıktı. Özellikle ele geçirilen toprakların hakanın mülkü sayılması kardeşler arasında iktidar ve nüfuz mücadelesini de beraberinde getiriyordu. İşte bunun bir uzantısı olarak Büyük Selçuklu Devleti’nden daha ilk kuruluş aşamasından itibaren bağımsız hareket eden ve ilerleyen yıllar içinde kopan siyasî yapı Kirman Selçuklu Devleti oldu. Kardeşi Alparslan’ın iktidara geçmesinde, yeğeni Melikşah’ın sultan ilan edilmesi anında isyan eden Kavurd her ne kadar kendisi başa geçme imkânı bulamadı ise de Kirman bölgesinde müstakil bir siyasî güç oluşturdu. Büyük Selçuklu Devleti’nden yukarıda bahsetmiş olduğumuz temel yaklaşım sebebiyle Irak, Suriye ve Anadolu coğrafyaları da dahil olmak üzere dört Selçuklu Devleti zuhûr etmiştir. Bu coğrafyalarda da onların zayıflaması ve parçalanması üzerine bir çok beylik varlık sahnesine çıkmış ve devlet, beylik gibi siyasî yapılar kurma başarısını göstermiştir. 1.5. DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Büyük Selçuklu Devleti’nden ayrılan ilk siyasi yapı aşağıdakilerden hangisidir? a) Halep Selçukluları b) Irak Selçukluları c) Anadolu Selçukluları d) Kirman Selçukluları e) Suriye Selçukluları 2. Kirman Selçuklu Sultanı Kavurd’un Büveyhîlerin hâkimiyetindeki Uman’ı ele geçirmesini önemli kılan sebep aşağıdakilerden hangisinde en doğru biçimde verilmiştir? a) Büveyhîlerin tarih sahnesinden silinmesi b) Kirman Selçuklu Devleti’nin kurulmasını sağlaması c) İslâm dünyasının en güçlü devleti haline gelmeleri d) Selçukluların ilk deniz seferi olması e) Kirman Selçuklularının yayılma süreçlerindeki ilk galibiyeti olması 3. Kirman Selçuklu Devleti’nde Bâtınî mezhebine geçmesi ve önde gelen sünnî âlimleri öldürmesi ile tanınan sultan aşağıdakilerden hangisidir? a) İranşah b) Turanşah c) Arslanşah d) Kirmanşah e) Tuğrulşah 4. Abbâsî Halifesi Müsterşid’in esir alındığı ve esareti sırasında bir Bâtınî tarafından öldürülmesi hâdisesi Irak Selçuklu sultanlarından hangisi zamanında gerçekleşmiştir? a) Mahmud b) Mesud c) III.Tuğrul d) Melikşah e) Muhammed 5. Suriye Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Tutuş, aşağıdaki Selçuklu sultanlarından hangisinin kardeşidir? a) Alparslan b) Tuğrul c) Çağrı d) Sencer e) Melikşah Cevap Anahtarı: 1. d, 2. d, 3. a, 4. a, 5. E 1.6. KAYNAKLAR Merçil, Erdoğan, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, 6. Baskı, Ankara 2011. Brend, Barbara, “Doğu’dan Gelen Yenileşme Hareketi: Selçukluların İran ve Anadolu’ya Girişi (trc. Ayşe Üstün)”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, IX (İzmir 1995), s. 391-410. Apak, Adem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi IV (Abbâsîler Dönemi), İstanbul 2011. Hasan İbrahim Hasan, Siyasî Dinî Kültürel Sosyal İslâm Tarihi (trc. İsmail Yiğit v.dğr.), IVI, İstanbul 1985-1986. Hitti, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1980.