AHMFD RA SİM BEY (1861 - 1932) _ Türk edebiyatının ve gazeteciliğin bilhassa IX. Abdiilhamid'in sen yarım devresindeki en mühim çehrele­ rinden biri olup ömrünün nihayetine kadar yazı faa'iyetine devam etmiş. Cumhuriyet devrinde Mil­ letvekilliği de etmiş oir zattır. Babası, K'brıslı Menteşeoğullarından B,. haeddin Efendi isminde birid.r. Küçüklüğünde ai­ lesiyle Ermeneğ'e göç cden, Kıbrısta posta v. telgraf memurluğunda bulunan, ruııan derbedev ve mUtemaniyen karı boşay p alır .ir adam olup Ahmed Ras'm'in evlât­ lıkken aldığı annesi Nev her Hanımı da sahibi tercümeye hâmile bu­ lunduğu arada boşayıp attığ ndan, tstanbulun tukir bir semtinde dünya­ ya gelen muharriri bu Nevber Hanım bin zah­ Ahmed Rasim Bey metle ve çocuğuna hem analık, hem babalık edeıck büyütmüş, m 'halle mektebinde okuttuktan sonra da Darüşşafakaya vermiştir. Bu mektebi pek çalış­ kan bir talebe olarak bitiren Ahmed Rasim, Posta ve Telgraf idaresine girmiş, bir müddet sonra da ev­ lenmiş, fakat annesini daima (Valde Merhum) cilve anmasına mukabil hiç zikretmediği babasından m i­ zaç itibariyle bazı cihetler tevarüs ettiği için, mi­ zacına memurluk hayatı ağır gelerek daha mek­ tep sıralarında intisap ettiği yazı hayatına kendini tamamen vukfetmiş, (Sabah) gazetesi başta gelmek üzere pek çok gazete ve mecmuaya yazmış, II. Abdülhamid taraf ndan 10 Temmuz inkılâbından IVi müddet önce Maarif Nezaretinde tayin edildiği (Teftiş ve Muayene) heyeti âzalığı kendisine bir memur hüviyeti vermediği gibi 1927 de, pek yorul­ muş ve çökmüş olduğu için Cumhuriyet rejiminin kadirşinaslık ve saygı göstererek de Büyük Millet Meclisine alışı ve yeni seçimde Me­ busluğun tecdidi de kendisine hiç bir siyasî hüviyet vermemiştir. Ahmed Rasim, sadece bir Türk muharriri ve devrindeki muharrirlerin her nevide kalem oynatmakla beraber gündelik po itikava hiç girmemiş bir muharriridir, ilk yazılarını Ahmed M dhat Efendinin (Tercümanı Hakikat) ga­ zetesiyle yazmağa başlayıp son yazılarını da (Cnin hııriyet) de neşretmiş, bu yazılar n mühim bir kısmı cild halinde toplandığı gibi bazıları ve bu meyanda tedrisi mahiyettekiler de doğrudan doğruya kit o halinde çıkmıştır. 1932 Eylülünde ve geçirdiği riııden“ ömürden dolayı pek düşkün bir halde Heybe'iydada ölmüş ve orada gömülmüştür. Ahmed Rasim Bev şiirden hikâye, roman, m a­ kale, fıkra, hâtırat ve tarihî etüde kadar her nevide, kalem oynatmıştır. Unutulmak tehlikesine en az rrvırıi". vnzıları da m 'z-hi bir çeşni teinde IsU nbulun küçük ve orta sın flarımn hayatlarım tasvir eden musahabe ve hikâyeleridir. Tercttm-nı Haki­ katte çıkan ilk yazıları ise frans>zcadan yaptığı vı küçük ciltler halinde çıkmış, fennî mevzulara ait küçük kitap arıdır. Bunlardan sonra, daha giyide orta derecede bazı Fransız hikayecilerinden' bir Kaç eser tercüme etmiş, alfabeden matematiğe kadar he*' konuda da mektep kitabı yazm ı^fr. Çalıştığı gazeteler tarafından muhtelif devirlerde bazı sey ıhatlere gönderildiğinden, bunları hikâye eden bir hayli yazısı da vardır. Lisanı üstadı Ahmed Mithat YÜZELL1 YILIN TÜRK Efendininkj gibi sade ve tekellüfsüz, fakat onun­ kinden de çok daha temiz ve pürüzsüz olup Ede­ biyatı Cedide sanatkârla tının veya Fransız ediblarinin hiç birinden dil ve edâ bakım ndan müteessir olmamıştır. Tamamen orta tabakadan, fakat mıivazı kütlelerin di. ve hayatlarını aksettirmeğe me­ raklı bir İstanbul Efendisi şeklinde yazmış, Edeoıyatı Cedide mensuplarını da frenk mukallidi bulup kendileriyle eğlenenler arasına katılmış, İkinci Meş­ rutiyetten sonra edebi hüviyetini veya hikâyeciliği bıraktığ ndan edebiyat münakaşalarına artık tama­ men bigane kalmıştır. Bunları söyledikten sonra, kendisinin şöhretini sağ ayan eserlerinden bahsea-jlim. Bunlardan**,bahsederken rind mizaç ve haya­ tının Ahmed Hâs i ter şairliğe şevketmiş olduğunu u t kaydetmek icap eder. Manzumelerini (Âsârı Hayan adı altında toplamış bulunduğu söylenmekte ise «t bu eser intişar etmiş değildir ve unutulmamış omu şiirleri hâlâ okunmakta olup bir kısmını bizzat bes­ telemiş bulunduğu şarkılardır. Manzume erinde ;ski edebiyatın $eki! ve edâsma sadıktır, şairlik ue ğeri de mühim -sayılamaz. (Meyli Dil), (Nâgâm ), (Kitabei Gam), (H »nıamcı ü lfet) gibi roman ve büyük hikâyelerin.n ut mühim şeyler oldukları iddia edilememekle beraber, nevi ve edâları ile Hüseyin Rahmi nin romanlarını sık sık hatırlatan ve iç erinde hazan romantik aşk­ lar tasvir edilen bu hikâyeler, zamanla birer hay .. vesikası mahiyeti almamış değillerdir. Hele ( L '> . k â ı t Zaman), (Cidslii Mizah), (Gecelerim), (Fuhşu Atık» (Gülüp Ağladıklarım), (Falaka) ve bilhassa dön ciltten mürekkep (İstanbul Mektup" ırı), Ahmed Rasim Beyin şöhretini bi hassa temin etmiş eserler olup içlerinde hakikaten canlı ve kudretli tasvirler ve yer yer muharririn kendi hayatına ait safhalar mevcuttur ve muharririn pek rahat ve tekellüfsüz konuşmakla beraber hiç birinde lâüfoaliliğe ve adi­ liğe düşmevişi de lehinde kaydı gerekli bir nokiadn Eserlerinden bir kısmı da matbuat ve edebiyat tarih"ne ve doğrudan doğruya tarihe ait olup bun ların (Makale,t ve Musahabat) ve (Menıkıfc: İs'âm) adım taşıyan ilkleri Sultan Abdülfıamidin s-on za­ manlarında çıkıp muharriri Ülâ Sanisi rütbesiyle maarif hizmetine sevkçtmekle beraber, Ahmed R ı simin tarihçi hüviyeti kendini daha ziyade ikinci Meşrutiyeti müteakip gösterebilmiştir. (Şair, Mu­ harrir, Edib), (Matbuat Tarihine Medhal) ve (İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi) isimli eserler yazı hayatımızın dününe ait bir çok hâtıraları ihtiva edip bunlardan önce çıkan dört cilt ik (Resimli ve Haritan Osman!; Tarihi) de büyük bir itina ile ya­ zılmış ve yeni vesikalar taranıp vücuda getirilmiş bir çalışma teşkil etmez ve hele ilk kısımlar artık tamamen eskimiş malûmatı muhtevidir. Buna ra ğ­ men, Sultan A zizin son zamanlarına kadarki vakayii toplu bir halde verişi bakımından, ale husus intişarı sıralarında, büyük bir alâka dâvet etmemiş değildir. Bunlar haricinde (Tarih ve Muharrir), Süitin Hamıdle Sadrazamları Sait ve Kâmü Pa­ şaların münasebetlerini tahlil eden (İki Hâtırat, Uç Şahsiyet) ve yakın tarihin bir nevi hülâsa ve tahlili olan (İstibdattan Hâkimiyeti MilPyeye) isimli eserleri de tarih sahasındaki yaz larındandır, ve Ahmed Rasim Beve ciddî ve müh'm bir müverrih pâyesini elbette, sağlamamakla beraber tarihçileri­ miz arasında bir yeri bulunmasını yine temin ederler. Rasim’in bir hususiyeti Arap ve Fars kelimele­ rine zamanı iç’ n hiç düşkün o'mamasın.ı mukabil Türkçenin ve İstanbul halk lehçesin n bütün ke ime ve ifade hususiyetlerine olan derin vukufu ve rağ­ betidir. Bu itibarla, ömrünün son senelerini tahsis edip K harfine kadar bitirdiği söylenen lisan lüga­ tin n yarıda kalması teessüfe, hakikaten oraya kadarı ikmal edilmiş halde ise bunun neşri temen­ niye lâyıktır. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi