Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 21, Sayı : 74, ss. 39-58 KAMU BORÇLANMASI KAMU YATIRIMLARINI DIŞLIYOR MU? Mehmet DURKAYA* Servet CEYLAN** Oktay Orçun BEKEN*** Özet Gelişmekte olan ekonomilerde kamu yatırımlarının finansmanı için kamu gelirleri çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, kamu yatırımlarının finansmanında vergi gelirlerine ilave olarak borçlanma seçeneği kullanılmaktadır. Oysa borç stokunun artması eşik değerden sonra kamu yatırımlarını azaltmaktadır. Özellikle yüksek borç stokunun bulunduğu gelişmekte olan ekonomilerde, kaynaklar genellikle borç ana para ve faiz ödemelerine aktarılmaktadır. Kuşkusuz bu durum, kamu yatırımları gibi esnek harcama kalemlerinin dışlanması sonucunu doğurmaktadır. Çalışmada, Türkiye ekonomisi için faiz ödemeleri ile kamu yatırımları arasındaki kısa ve uzun dönem ilişkiler incelenmiştir. 1980-2008 dönemi yıllık zaman serilerini içeren analizde, uzun dönem ilişkileri incelemek için Engle-Granger ve Johansen ko-entegrasyon testi, kısa dönem ilişkiler için hata düzeltme modeli kullanılmıştır. Bulgular, faiz ödemelerinden kamu yatırımlarına doğru tek yönlü nedensel bir ilişkinin olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca çalışmada, bu iki değişken arasında negatif bir ilişki olduğu için faiz ödemelerinin kamu yatırımlarını dışladığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kamu Yatırımları, Borçlanma, Aşırı Borçlanma, Dışlama, Ko-entegrasyon * Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü *** Öğr. Gör., Giresun Üniversitesi, Alucra MYO ** Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 40 DOES THE PUBLIC INDEBTMENT CROWD OUT THE PUBLIC INVESTMENT? Abstract Public revenues have mostly remained inadequate for the financing of public investments in developing economies. Therefore, in addition to the use of tax revenues, the choice of getting into debt has also been considered to meet public investments. However, after threshold level, the expansion of debt stock decreases public investments. Revenues are used for debt, principal, and interest payments particularly in developing economies which experience excessive debt stock. This is definitely certain to led to the exclusion of elastic expenditure-component like public investments. The study deals with long and short-term relationships between public investment expenditures and debt interest payments. In the analysis in which are included annual time series data for the period of 1980-2008, Engle –Granger and Johansen co-integration test were employed for the determination of the long-term relationship and error correction model was used for the establishment of the short-term relationship. The results obtained show the existence of a bi-directional causality from interest payments to public investments. It was also found that interest payments crowded out public investments due to the existence of a negative relationship between the two variables. Keywords: Public Investments, Indebtedness, Debt-Overhang, Crowding Out, Co-Integration 1. GİRİŞ Kamu borçları, büyüklük ve etkileri bakımından makroekonomik politika hedeflerine ulaşabilmek açısından hem bir sorun hem de bir çözüm olarak görülmektedir. Özellikle nüfus artışı, kentleşme, teknolojik ilerlemeler, savunma harcamalarındaki artış, gelişen sosyal devlet uygulamaları ve kamu hizmetlerinin çeşitliliğinin artması kamu harcamalarını da baskı altına almaktadır. Piyasa aksaklıklarının giderilmesi ve refah artışı beklentilerinin artması da kamu harcamalarındaki artışı hızlandırmakta ve harcamaların finansmanını zorlaştırmaktadır. Temel finansman kaynağı olan vergi gelirlerinin yetersiz kaldığı bu süreçte, borçlanma önemli bir finansman aracı olarak öne Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 41 çıkmaktadır. Vergilerin hukuki zorlamalar altında alınması, ekonomik karar birimlerine yüklediği maliyetler ve kamuoyu baskısı gibi etkenler, yeni vergiler veya vergi artışları yerine borçlanmanın tercih edilmesine neden olmaktadır. Artan bütçe açıkları ve vergi gelirlerinin yetersizliği karşısında izlenen borçlanma yolu, bazı endişeleri de beraberinde getirmektedir. Alınan borçların belirli bir süre sonra anapara ve faiz ödemlerinin (borç servisi) yapılacak olması ve genellikle gelişmekte olan ekonomilerde borcun yeniden borçlanma ile ödenmesi, borç stokunun artması yanında kamu mali dengesi üzerinde de bozucu etkiler ortaya çıkarabilmektedir. Temel makroekonomik hedeflerden sapmalara neden olabilen bu yapılanma, borç stoku ve aşırı borçlanma yanında yüksek faiz yükü nedeniyle dikkatleri faiz ödemelerine yöneltmektedir. Aşırı borçlanma sonucu ortaya çıkan borç servisinin yüksekliği, politika hedefleriyle çatışan bir sorundur. Her şeyden önce aşırı borç servisinin yüksekliği kamu harcama kompozisyonunu değiştirmektedir. Değişim sonucunda genellikle harcama kompozisyonu içinde kamu yatırım harcamaları gibi esnek harcama kalemlerinin payı azalmakta, borç anapara ve faiz ödemelerinin payı ise artmaktadır. Oysa kamu yatırım harcamaları ve özellikle altyapı yatırımları oldukça önemli bir pozitif dışsallık kaynağıdır. Bu tür dışsallıklar hem ekonomi geneli verimliliği arttırmakta hem de özel sektör yatırımlarını hızlandırmakta, dolayısıyla ekonomik büyümeye olumlu katkı yapmaktadır. Aşırı borç servisinin oluşturduğu bir diğer sorun ise vergi artışı beklentilerine neden olmasıdır. Bu yöndeki bir beklentinin sonucu da, özel harcamaların azalmasına paralel olarak ekonomik büyümenin yavaşlamasıdır. Genel anlamda kamunun yüksek borç yüküne sahip olması ile başlayan özel harcamaların, kamu yatırımlarının ve ekonomi geneli verimliliğin azalması ile devam eden bu sürecin ekonomik büyümeyi yavaşlattığı ifade edilebilir. Özel anlamda ise, aşırı borçlanma sonucu oluşan borç sevisinin fazlalığı nedeniyle kamu yatırımları azalmakta diğer bir ifadeyle dışlanmaktadır. Literatürde, aşırı borçlanma ve bu durum sonucunda oluşan borç servisi yüksekliğinin ekonomik etkileri; aşırı borçlanma hipotezi ve devamı niteliğindeki borç Laffer eğrisi yaklaşımıyla açıklanmaktadır. Bu yaklaşımlarda borçlanma, belirli bir sınıra kadar kamu yatırımlarının ve dolayısıyla ekonomik büyümenin artmasına katkı yapmakta, bu sınırdan sonra ise kamu yatırımlarını azaltmakta ve ekonomik büyümeyi yavaşlatmaktadır. Çalışmada Türkiye ekonomisinde borçlanmanın kamu yatırımları üzerindeki etkileri bu yaklaşımlar çerçevesinde incelenmiştir. Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinde 42 Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN borç servisinin daha doğrusu faiz ödemelerinin kamu yatırımlarını azaltacak düzeyde olup olmadığı 1980-2008 dönemi yıllık verilerini içeren zaman serisi analizi vasıtasıyla araştırılmıştır. Çalışmanın geri kalan bölümleri şu şekilde biçimlenmiştir. İkinci bölümde aşırı borçlanma ile ilgili teorik yaklaşımlar ve literatür taraması sunulmuştur. Devam eden bölümlerde çalışmada kullanılan veri seti ve yöntem hakkında bilgiler verilmiştir. Beşinci bölümde elde edilen bulgular ortaya konulmuş, son bölümde ise genel bir değerlendirme yapılmıştır. 2. TEORİK YAKLAŞIM VE LİTERATÜR Kamu sektörü borç kullanımının amaç ve sınırının belirlenmesine yönelik teorik yaklaşımlar, genellikle borçlanmada altın kural, massetme kapasitesi, aşırı borçlanma hipotezi ve Borç Laffer eğrisi çerçevesinde şekillenmektedir. Borçlanmada altın kural kavramı, kamu borçlarının kamusal yatırım alanlarında kullanımının sağlanması ve cari harcamaları finanse eden bir kaynak olarak kullanılmaması temeline dayanmaktadır. Borç kullanım alanlarının sınırını çizen ve maliye politikası bütünlüğü içerisinde mali kurallar kapsamında değerlendirilen bu yaklaşım, kamunun sadece sermaye yatırımlarının finansmanında borç seçeneğini kullanmasını cari harcamaların ise vergi ve diğer gelirlerle karşılanmasını önermektedir (Chote vd., 2008, s.30). Altın kural yaklaşımında kamu borçlarından beklenen etki, yatırımlardaki artışa paralel olarak toplam talep artışının gerçekleşmesi ve büyüme sürecine pozitif katkılar sağlanmasıdır (Kellermann, 2007, s.1089). Bu süreç, borçlanma yoluyla sağlanan fonların marjinal verimliliği ile marjinal maliyetini karşılaştıran ve borçlanma sınırının tespitini ortaya koyan massetme kapasitesi ile de yakından ilişkilidir. Borçların üretken yatırımlara dönüşümünü içeren altın kural ve massetme kapasitesi, özellikle tasarruf yetersizliğine sahip gelişmekte olan ekonomiler açısından daha da önem kazanmaktadır. Borçlanma ile sağlanan fonlar, gelişmekte olan ekonomilerde yetersiz düzeyde bulunan eğitim ve sağlık gibi altyapı yatırımlarının artmasına olanak tanıyarak uzun dönemde sürdürülebilir bir büyümenin sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Aşırı borçlanma hipotezi ise, borç stokunun gelecekte borcun geri ödenme kapasitesini aşmasıyla ilgili olup, borcun sürdürülebilirliği temeline dayanmaktadır. Yeniden borçlanamama ve mevcut borçları ödeyememe sorunlarını içeren hipotez, borç verenlerin tutumu arasındaki değiş-tokuş (trade off) ilişkilerine dikkat çekmektedir. Krugman (1988, s. 30), bu süreçte fon sunumunda bulunanların iki farklı seçenekle hareket edebileceklerini Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 43 vurgulamaktadır. Birincisi, bir ülkeye sağlanan fonların kendilerine geri döneceğine olan umutlarla hareket edip finansman sağlamaya devam etmektir. İkincisi de, yeni finansman ile borçların anapara ve faiz ödemelerinin bir kısmından vazgeçerek ülke borçlarının ödenebilirliğini sağlamaktır. Makul düzeyde ödünç alınan fonların ekonomik büyümeyi artırabileceğini ancak aşırı borçların ise büyümeye zarar vereceğini öne süren hipotez, biriken borçların ülkenin geri ödeme gücünü aşması durumunda iç ve dış yatırımları azaltarak büyümeyi olumsuz etkilediğine vurgu yapmaktadır (Hameed vd., 2008, s.133). Aşırı borçlanma hipotezi, yatırımları ve dolayısıyla büyümeyi azaltıcı unsurlar olarak farklı argümanları öne çıkarmaktadır. Öncelikle artan borçlar iç ve dış yatırımcılar tarafından gelecek dönemlerde bir vergi olarak algılanacaktır. Bununla birlikte, hükümetlerin ticari liberalizasyon ve mali uyum gibi makroekonomik ortamın gelişmesini sağlayan reformları gerçekleştirmesi zorlaşacak, sonuçta büyümenin kaynağı olan sermaye birikimi azalacaktır. Ayrıca, aşırı borçluluğun ortaya çıkardığı belirsizlikler de yatırım ve büyüme azalışlarında başka bir faktör olarak değerlendirilmektedir (Pattillo vd., 2002, s.4-5). Dijkstra ve Hermes (2001, s.5-8), ise gelir düzeyi oldukça düşük olan ekonomiler açısından bu olumsuzluğa dikkat çekerek aşırı borçlanmanın makro ekonomik reformlar ve büyüme yönlü politikaları olumsuz etkileyeceğini öngörmektedir. Bu anlamda aşırı borçlanma hipotezi, borç ödemeye odaklı bir harcama politikasını öne çıkararak, kamu harcamaları bileşenleri arasındaki tercihleri değiştirebilir. Nitekim, Hicks (1989), Heller ve Diamond (1990), Calderón, Easterly ve Servėn (2003) tarafından yapılan çalışmalarda, mali kısıtlama süreci geçiren ekonomilerde, mali ayarlamanın yönünün kamu yatırımlarını azaltıcı nitelikte olduğu tespit edilmiştir. Aşırı borçlanmanın etkileri ve borçlanma sınırı, aşırı borçlanma hipotezinin devamı niteliğinde olan borç Laffer eğrisi yaklaşımıyla da açıklanmaktadır. Borç stoku ile beklenen borç geri ödemesi arasındaki ilişkiyi inceleyen bu yaklaşımda, borç stoku belirli bir eşik değere kadar yatırımlar, dolayısıyla ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki yaratarak borç geri ödemesini artırmaktadır. Bu eşik değerden sonra borç stokundaki artışlar, aşırı borçlanma etkileri ortaya çıkarmaktadır. Kuşkusuz bu yaklaşımda aşırı borçluluk sınırı Borç Laffer Eğrisinin maksimum noktasında (eşik değerinde) ortaya çıkmaktadır (Sen vd., 2007, s.4). İki süreç birlikte değerlendirildiğinde, borçlanma artışlarının kamu yatırımları üzerindeki etkisi, borç stokunun belirli bir eşik değerine kadar pozitif, bu eşik değerden sonra ise negatif yönlü olacaktır (Blavy, 2006, s.13-14). Borç Laffer eğrisi ve aşırı borçluluk 44 Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN yaklaşımlarında eşik değerden sonra ortaya çıkan vergi artışı beklentileri Barro-Ricardo Hipotezi’nin öngörüsünde de mevcuttur. Barro (1974, s.10951117)’ya göre bütçe açıklarının finansmanında borçlanma yolu ile vergilerin artırılması arasında bir fark oluşmamakta, borçlanma da gelecek dönem vergilerin artırılması beklentisi ile sonuçlanmaktadır. Kamu borç stoku veya borç servisinin kamu kesimi yatırımları üzerindeki etkilerini inceleyen ampirik çalışmalardan elde edilen bulgular, genellikle aşırı borçlanma hipotezi ve borç Laffer eğrisi yaklaşımları paralelindedir. Bu çerçevede artan borçlanma, kamusal yatırım olanaklarını daraltmaktadır. Ancak aşırı borçlanma sınırında olmayan ekonomilerde kamusal yatırımların artmasında borçlanmanın faydalı bir finansman kaynağı olduğunu tespit eden çalışmalar da mevcuttur. Borç stoku veya borç servisinin kamu kesimi yatırımlarını azaltıcı etkisi olduğunu tespit eden yazarlar arasında Hicks (1991), Heinemann (2002), Pattillo vd. (2004), Mahdavi (2004) ve Blavy (2006) gösterilebilir. Hicks (1991), yirmi dört gelişmekte olan ülkeyi kapsayan çalışması ile kamu harcamalarında kesintiye gidilmesi sürecinde, yatırımların cari harcamalardan daha fazla azaldığını tespit etmiştir. Yazar bu azalışın sosyal sektör ve savunma harcamalarından ziyade altyapı harcamalarında daha belirgin olduğunu ortaya koymuştur. Heinemann (2002) ise, on altı OECD ülkesinin 1980-1999 dönemi panel verilerini içeren çalışmasında kamu yatırımlarındaki azalışın en önemli nedenlerinden birisinin aşırı kamu borçları olduğunu belirlemiştir. 1969-1998 dönemi verilerini içeren Pattillo vd. (2004)’nin çalışmalarında, altmış bir gelişmekte olan ülkenin büyük borç stoklarının hem fiziksel sermaye birikimini hem de toplam faktör verimliliğini olumsuz etkilediği, dolayısıyla ekonomik büyümeyi azaltıcı sonuçlar doğurduğu tespit edilmiştir. Mahdavi (2004) de kırk yedi gelişmekte olan ekonomi için kamu dış borç yükünün sermaye harcamaları üzerinde ters yönlü etkilerinin bulunduğunu ortaya koymuştur. 1972-2001 dönemine ait analizde ayrıca, aşırı borç yükünün kamu harcamalarının kompozisyonunu faiz ödemeleri lehine değiştirdiği belirlenmiştir. Blavy (2006) ise, Jamaika ve otuz beş gelişmekte olan ekonomiyi kapsayan çalışmasında yüksek kamu borçlarının kamu yatırımlarını dışladığını ve verimlilik artışını azalttığını tespit etmiştir. Genel bir ilke olarak borçlanma miktarındaki sürekli bir artışın yeterli düzeyde vergi geliri artışı ile finanse edilememesi, gelecek dönemlerdeki kamu harcamaları büyüklüğünde ve/veya kompozisyonunda bir değişikliği Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 45 zorunlu kılmaktadır. Kamu harcamaları kompozisyonundaki değişim ise her zaman kamu yatırımlarının azalmasıyla sonuçlanmamakta, diğer esnek harcama kalemleri de bu azalıştan etkilenebilmektedir. Örneğin Dutta (2007), Hindistan ekonomisinin yüksek borç stokuna sahip olması nedeniyle yeni finansman kaynaklarına erişemediğini, bu nedenle sosyal sektör yatırımlarının olumsuz etkilendiğini ortaya koymuştur. Benzer sonuçları Lora ve Oliveria (2007) da tespit etmişlerdir. Yazarlar elli ülkeyi kapsayan analizlerinde borç yükü artıkça sosyal harcamaların azaldığını belirlemişlerdir. Aşırı borçlanma sınırında olmayan ekonomilerde, kamusal yatırımların arttırılmasında borçlanmanın etkili bir finansman aracı olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur. Clements vd. (2003), elli beş gelişmekte olan ekonomi için dış borç servisindeki azalışların kamu yatırımlarını artırıcı etkilerinin olduğunu tespit etmişlerdir. Lora (2007) ise yedi Latin Amerika ülkesi için 1987-2001 dönemi panel verilerle yaptığı çalışmada, borç artışının kamu altyapı yatırımlarını artırdığı sonucuna ulaşmıştır. Benzer şekilde Abu Bakar (2008), Malezya için VAR yöntemi kullanarak yaptığı çalışmada, borçlanmanın ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin pozitif olduğunu belirlemiştir. 3. VERİ SETİ Çalışmanın verileri 1980-2008 dönemi yıllık toplam kamu yatırımları (Y) ve faiz ödemelerinden (F) oluşmaktadır. Değişkenler, 1987=100 ve 1998 = 100 gayrisafi yurtiçi hasıla fiyat deflatörü vasıtasıyla reel hale getirilmiştir1. Veriler, 2003-2008 TÜİK İstatistik Göstergeler, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü ile Devlet Planlama Teşkilatı web sayfasından derlenmiştir. Değişkenlerin önündeki “L” ve “R” harfleri sırasıyla ilgili değişkenin doğal logaritmasının alındığını ve reel hale getirildiğini, “∆” işareti ise ilgili değişkenin birinci devresel farkının alındığını göstermektedir. 4. YÖNTEM 4.1. BİRİM KÖK TESTİ Faiz ödemeleri ile kamu yatırımları arasındaki kısa ve uzun dönem ilişkileri incelemeden önce, bu değişkenlere ait birim kök sınaması yapılmıştır. 1 1987=100 veya 1998 = 100 gayrisafi yurtiçi hasıla fiyat deflatörlerinin hiçbiri tüm dönemi içermediğinden veriler, bu iki fiyat deflatörünün bir diğerine dönüştürülmesiyle elde edilen seri vasıtasıyla reel hale getirilmiştir. Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 46 Çalışmada birim kök sınaması Dickey ve Fuller (1979) tarafından geliştirilen genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testiyle gerçekleştirilmiştir. Genişletilmiş Dickey-Fuller sınaması için aşağıdaki (1) ve (2) numaralı (sabitli ve sabitli+trendli) modeller tahmin edilmiştir. k x t 0 x 1 t 1 i xt i (1) t i 1 k x t 0 1 xt 1 2 trend i xt i (2) t i 1 Yukarıdaki regresyon denklemlerinde; xt, ele alınan seriyi (lrf ve lry); k, denkleme ilave edilen bağımlı değişken gecikmelerini, ile parametreleri, trend, doğrusal zaman trendini ve t , hata terimini temsil etmektedir. Tahmin edilen (1) ve (2) numaralı regresyon denklemlerinde ele alınan serinin durağan olup olmadığını belirlemek için 1 parametresi kullanılır. Tahmin edilen denklemde 1 0 şeklinde ifade edilen sıfır hipotezinin reddedildiği düzeyde xt serisinin durağan olduğuna hükmedilir. 4.2. KO-ENTEGRASYON TESTİ Çalışmada kullanılan değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkileri araştırmak amacıyla Engle ve Granger (1987) tarafından oluşturulan çift aşamalı ko-entegrasyon testi ve Johansen (1995) ko-entegrasyon testi uygulanmıştır. 4.2.1. ENGLE-GRANGER KO-ENTEGRASYON TESTİ Engle-Granger ko-entegrasyon testinin ilk aşaması, ko-varyans durağan değişkenlerin bir alt seviyelerinde en küçük kareler yöntemine göre tahmin edilerek hata terimlerinin tespit edilmesini içermektedir. İki değişken arasındaki uzun dönem denklemi olarak ifade edilen ilk aşama, aşağıdaki (3) ve (4) numaralı modellerce gösterilmektedir2. Çalışmada (3) ve (4) numaralı modellerin sağ tarafında doğrusal zaman trendi içeren uzun dönem denklemleri 2 (3) ve (4) numaralı modellerce bağımlı ve bağımsız değişken ayrımı yapılmamasının iki nedeni vardır. Bunlardan ilki, teoride lrf ve lry değişkenlerinin hangisinin dışsal değişken olması gerektiği konusunda kesin bir yargının mevcut olmamasıdır. İkinci neden ise Enders (2004, s.347)’de işaret edilmiştir. Bu gerekçeye göre büyük örneklemlerde (3) ve (4) numaralı modellerce ifade edilen uzun dönem denklemlerinin aynı bulguya ulaşması gerekir. Bu gereklilik, ko-entegrasyon analizinde Engle-Granger yönteminin kullanılıp kullanılamayacağı noktasında bir kriter oluşturmaktadır. 47 Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? de tahmin edilmiştir. lry 0 1 lrf 1,t (3) lrf 0 1 lry 2, t (4) İkinci aşamada tahmin edilen (3) ve (4) numaralı denklemlerden elde edilen hata terimleri için birim kök sınaması yapılmaktadır. Aşağıda verilen Genişletilmiş Dickey-Fuller sınamasında (sabitsiz ve trendsiz versiyonu ) eğer birim kökün varlığı reddediliyorsa iki değişken arasında uzun dönem ilişkinin olduğu kabul edilmektedir. m i ,t i ,t 1 i ,t j t , (İ=1, 2) (5) j 1 4.2.2. JOHANSEN KO-ENTEGRASYON TESTİ Johansen ko-entegrasyon testi için aşağıdaki p gecikmeli vektör otoregresif modeli (VAR) ele alalım: Yt A1Yt 1 ... A p Yt p X t (6) t (6) numaralı denklemde: Y , durağan olmayan nx1 boyutlu (çalışmada 2x1 boyutlu doğal logaritmalı reel kamu yatırımları ve reel faiz ödemeleri) değişken vektörünü, X , dx1 boyutlu deterministik değişkenler vektörünü ve , hata terimini temsil etmektedir. Yukarıdaki VAR modelinin birinci farkı alındığında aşağıdaki hata düzeltme modeli elde edilir. p 1 Yt Yt 1 i Yt i X t t (7) i 1 p p Ai I ve i A j i 1 j i 1 (7) numaralı denklemde matrisinin rankı bağımsız ko-entegre vektörlerinin sayısını ifade eder. Modelde rank ( ) 0 ise, ko-entegrasyon yoktur ve (7) numaralı denklem birinci farkında VAR modelini ifade eder. Eğer rank ( ) 1 ise, tek bir ko-entegrasyon vektörü mevcuttur ve Yt 1 ifadesi hata düzeltme terimim ifade eder. Eğer 1 rank ( ) n ise, birden Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 48 fazla ko-entegre vektörü mevcuttur. Diğer taraftan rank () n ise, diğer bir ifadeyle full ranka sahipse ko-entegrasyondan bahsedilemez. Bu durumda değişkenler bir alt seviyelerinde ((7) numaralı modele göre seviyelerinde) durağandır. Ko-entegrasyon vektörlerinin sayısının belirlenmesi için ’nin karekteristik köklerinin anlamlılığının test edilmesi gerekir. Bu amaçla maksimum özgül değer (maximun eigenvalue) ve iz (trace) istatstiği kullanılır (Enders, 2004, s.352). Bu çalışmada (8) numaralı denklemde verilen iz istatistiği kullanılmıştır. n trace (r ) T ln(1 ˆ) i (8) i r 1 Burada: ˆi =karakteristik kökler ve T=kullanılabilir gözlem sayısını gösterir. İz istatistiği için boş ve alternatif hipotezler ile hipotezlerin tablo kritik değeriyle karşılaştırılmasıyla elde edilecek muhtemel sonuçlar Tablo 1’de sunulmuştur. Tablodan da görüleceği üzere H 0 hipotezinin kabul edildiği düzeyde (iz istatistiği tablo kritik değerinden düşük olduğu durumda) koentegrasyon veya ko-entegre vektör sayısı hakkında karara varılır. TABLO 1: İz İstatistiği için H 0 ve Alternatif Hipotezler (n değişkenli durum) Hipotezler Sonuçlar H0 H1 H 0 kabul r 0 r0 Ko-entegresyon vekörü yoktur r 1 r 1 Bir ko-entegresyon vekörü r2 r2 İki ko-entegresyon vekörü . . . . . . . . r n 1 r n 1 n-1 ko-entegresyon vekörü Seriler seviyelerinde durağandır. H 0 red En az bir koentegresyon vekörü En az iki ko-entegresyon vekörü En az üç ko-entegresyon vekörü 49 Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 4.3. HATA DÜZELTME MODELİ Uzun dönem ilişki içinde olan iki değişken arasındaki kısa dönem (neden-sonuç) ilişkileri araştırmak amacıyla hata düzeltme modelleri tahmin edilmiştir. Granger (1988), ko-entergre olan değişkenler arasındaki nedensel ilişkiyi standart Granger (1969) nedensellik testiyle araştırmanın sakıncalı olacağını belirtmiştir. Ko-entegre değişkenler arasındaki nedensel ilişkinin standart yöntemle araştırılması modelde yanlış spesifikasyon yapılmasına (hata düzeltme teriminin dahil edilemediği için) ve orijinal seride var olan bilgilerin kaybolmasına (değişkenlerin farkının alınması suretiyle) neden olmaktadır (Taban, 2004, s.5). Bu nedenle uzun dönem ilişki içinde olan iki değişken arasındaki nedensel ilişkileri araştırmak amacıyla aşağıdaki hata düzeltme modeli tahmin edilmiştir3. l lry t r 11 u 1,t 1 i lry t i i lrf t i 11 i 1 i 1 k lrf t (9) 1t t s 12 u1,t 1 12 i lrf t i i lryy t i i 1 i 1 (10) 2t t Hata düzeltme modelinde nedensel ilişkiler belirlenmesi için (9)numaralı s r modelde i 0 ve i 1 11 =0, (10) numaralı modelde i i 0 i 1 =0 ve 11 12 =0 hipo- s r tezlerin test edilmesi gerekir. Bu hipotezlerden, testi ve 0 ve i 1 12 ve i 0 için F i 1 =0 içinse t testi uygulanır. Yukarıda ifade edilen bu iki test (F ve t testi) kısa dönem Granger nedensellik testi ve uzun dönem Granger nedensellik testi olarak adlandırılmaktadır. Literatürde, gecikme parar metrelerinin testi ( s i 0 ve i 1 düzeltme terimlerinin testi ( i 0 ) kısa dönem nedensel etkinin, hata i 1 11 =0 ve =0) ise uzun dönem nedensel etkinin 12 göstergesi olarak yorumlanmaktadır (Khan, 2004, s.10). 3 (9) ve (10) numaralı modellerde kullanılan hata düzeltme katsayısı rasyon testini içerecek şekilde kullanılmıştır. u 1,t 1 , her iki ko-enteg- 50 Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 5. BULGULAR Çalışmada dışlama, artan faiz ödemelerinin bütçe içerisindeki payını artması dolayısıyla kamu yatırımları gibi esnek harcama kalemlerine bütçeden oransal olarak daha az kaynak ayrılması olarak tanımlanmıştır. Bu dışlamanın varlığı, iki değişken arasında negatif bir ilişkinin olması ve faiz ödemelerinin kamu yatırımlarına Granger anlamda neden olması şartlarına bağlıdır. Ayrıca önsel bulgu olarak, kamu yatırımlarının ve faiz ödemelerinin bütçe içerisindeki paylarının grafiksel analizi bu ilişinin varlığının bütçe kısıtı içerisinde incelenmesi açısından faydalı olacaktır. 5.1. GRAFİKSEL ANALİZ Türkiye’nin 1980-2005 dönemi kamu yatırımları ve faiz ödemelerinin konsolide bütçe harcamaları içindeki payları Grafik 1’ de sunulmuştur4. Grafikten elde edilen ilk izlenimler, dönem içerisinde faiz ödemelerinin toplam harcamalar içerisindeki payının arttığı yatırımların ise azaldığı yönündedir. Türkiye’de konsolide bütçe harcamaları içinde faiz ödemelerinin payının giderek artması, kaynak dağılımını etkileyerek, kamunun yatırımlara daha az kaynak ayırmasına neden olmaktadır. Şöyle ki, 1980’li yıllarda yatırımların 4 2006 yılından sonra bütçe tanımının değişmesi dolayısıyla 2006, 2007 ve 2008 dönemi veriler Grafik 1’e dahil edilmemiştir. Ayrıca Grafik 1’de sadece konsolide bütçe içerisinde yer alan yatırım harcamaları yer alırken, ekonometrik analiz kısmında toplam kamu yatırımları analize tabi tutulmuştur. Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 51 toplam harcamalar içindeki ortalama payı yaklaşık % 19 iken 1990’lı yıllarda %9’a, 2000’li yıllarda da %6 seviyelerine gerilemiştir. Faiz ödemelerinin aynı on yıllık dönemler açısından değerleri ise %12, %29 ve %42 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum, faiz ödemeleri ile kamu yatırımları arasında anlamlı bir ilişki mevcutsa, bu ilişkinin ters yönlü olduğunu göstermektedir. 5.2. EKONOMETRİK ANALİZ 5.2.1. BİRİM KÖK ANALİZİ SONUÇLARI Değişkenler arasında ortaya çıkabilecek kısa ve uzun dönem ilişkileri incelemeden önce değişkenlerin birim kök içerip içermediğinin araştırılması gerekir. Çalışmada birim kök testi sabitli ve sabitli + trendli genişletilmiş Dickey- Fuller (ADF) birim kök testi aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Tahmin edilen ADF test sonuçları Tablo 2’de sunulmuştur. Tablodan, reel faiz ödemeleri (RF) ve reel kamu yatırımları (RY) değişkenlerinin 0.10 anlam düzeyine göre seviyelerinde birim kök taşıdığı görülmektedir. Değişkenlerin birinci farklarını ifade eden büyüme oranlarının ise birim kök taşımadıkları tespit edilmiştir. TABLO 2: Birim Kök Testi Sonuçları Değişkenler LRF LRY ∆LRF ∆LRY Sabitli ADF -3.043 [0] (-2.625) -2.544 [0] (-2.625) -5.108 [0] (-2.627) -6.078 [0] (-2.627) Sabitli ve Trendli ADF -0.611 [0] (-3.225) -3.180 [0] (-3.225) -6.474 [0] (-3.229) -5.982 [0] (-3.229) Not: Tabloda verilen parantez içi değerler 0.10 anlamlılık seviyesinde, Mackinnon (1996) tablo kritik değerlerini göstermektedir. Köşeli parantez içi değerler ise Schwartz Bilgi Kriteri vasıtasıyla (maksimum 3 gecikmeyle) tespit edilen gecikme sayılarıdır. 5.2.2. KO-ENTEGRASYON TESTİ SONUÇLARI Birim kök testi sonuçları, tüm değişkenlerin birinci farkında durağan olduğunu ve bu nedenle değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkinin araştırılabileceğini göstermekedir. Değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkinin varlığının tespiti için öncelikle Engle-Granger ko-entegrasyon testi kullanılmıştır. Reel kamu yatırımları ve reel faiz ödemeleri değişkenleri arasında bağımlı-bağımsız değişken tayinine gidilmeksizin her iki duruma göre de test sonuçları elde edilmiştir. U1, LRY değişkeninin bağımlı değişken, Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 52 U2 ise LRF değişkeninin bağımlı değişken olduğu uzun dönem denkleminden elde edilen hata terimlerini göstermektedir. Ayrıca uzun dönem denkleminde doğrusal zaman trendi içermeyen versiyon için elde edilen hata terimleri model 1 olarak, doğrusal zaman trendini içeren versiyon için elde edilen hata terimleri ise model 2 olarak adlandırılmıştır. Reel kamu yatırımları ve reel faiz ödemeleri arasındaki uzun dönem denklemlerden elde edilen hata terimlerine ilişkin ADF test istatistikleri Tablo 3’de sunulmuştur. Tablo 3’ün ortaya çıkardığı sonuçlar, hem model 1 hem de model 2’ye göre U1 hata teriminin birim kök taşımadıklarını göstermektedir. Diğer taraftan U2 model 1’e göre birim kök taşımazken, model 2’ye göre birim kök taşımıştır. Hiçbir denklemde birinci derece ardışık bağıntı problemiyle karşılaşılmamıştır. Engle-Granger ko-entegrasyon testi sonuçları sadece trendsiz modele göre LRY ve LRF değişkenlerinin uzun dönem ilişki içinde olduklarını, diğer bir ifadeyle ko-entegrasyon ilişkisinde olduklarını göstermiştir. TABLO 3: Engle-Granger Ko-entegrasyon Test Sonuçları Model 1 Model 2 Değişkenler ADF LM(1) ADF LM(1) U1 -2.999 [0] 0.815 -3.387 [0] 0.635 U2 -2. 134 [0] 0.006 -1.147 [0] 0.029 Not: Tabloda köşeli parantez içi değerler Schwartz Kriteri’ne göre belirlenen bağımlı değişken gecikmesini, LM(1) : ardışık bağıntının (birinci derece) tespiti için belirlenen Lagrange Multiplier test (F) istatistiğin göstermektedir. 0.10 anlamlılık seviyesinde, Mackinnon (1996) tablo kritik değeri yaklaşık olarak,-1. 609’dur. Enders (2004, s.347)’e göre (3) ve (4) numaralı modellerce ifade edilen uzun dönem denklemlerinden elde edilen hata terimlerinin aynı koentegrasyon bulgusuna ulaşması gerekir. Ancak Model 2’de (trendli modelde) bu gerekliliğin sağlanamadığı görülmüştür. Bu nedenle iki değişken arasındaki uzun dönem ilişkiyi daha detaylı incelemek için Engle-Granger ko-entegrasyon testine göre daha üstün özelliklere sahip olan Johansen ko-entegrasyon testi kullanılmıştır. Johansen Ko-entegrasyon testi için hesaplanan iz (trace) istatistikleri Tablo 4’de sunulmuştur. İz istatistikleri iki değişken arasında en az bir ko-entegrasyon vektörü olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Johansen Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 53 Ko-entegrasyon testi de iki değişkenin uzun dönemde birlikte hareket ettiğini doğrulamıştır. TABLO 4: Johansen Ko-entegrasyon Testi Sonuçları Hipotezler Sonuçlar H0 H1 İz istatistiği Anlamlılığı r0 r 0 16.002 0.041 r 1 r 1 5.751 0.016 Not: Gecikme uzunluğu VAR modelinde tespit edilmiştir. Anlamlılık değerleri MacKinnonHaug-Michelis (1999) tablo değerlerine göre rapor edilmiştir. LRY ve LRF değişkenleri seviyelerinde birim kök taşımalarına rağmen doğrusal bileşenlerinin durağan tespit edilmesi, değişkenlerin seviyelerindeki en küçük kareler yönteminin kullanılabileceğini göstermektedir. Uzun dönem denklemleri olarak ifade edilen bu tahminlerin sadece eğim katsayıları Tablo 5’de sunulmuştur. Tablodaki bulgular incelendiğinde, bağımlı değişken ister LRY isterse LRF olsun, iki değişken arasında negatif bir ilişkinin olduğu görülmektedir. TABLO 5: EKK Sonuçları Bağımlı Değişken LRY LRY LRF LRF -0.112 (0.1950) -89.518 (3.162) Not: Tablodaki değerler katsayıları, parantez içi değerler ilgili katsayıya ait t istatistiklerini göstermektedir. 5.2.3.HATA DÜZELTME MODELİ SONUÇLARI Reel kamu yatırımları ve reel kamu faiz ödemeleri arasında var olan uzun dönem ilişkinin nedensellik boyutu, hata düzeltme modeli aracılığıyla araştırılmış ve bu analize ilişkin sonuçlar Tablo 6’da sunulmuştur. Tablo 6’da elde edilen bulgular hata düzeltme katsayısının sadece trendsiz uzun dönem denklemlerinden elde edildiğini göstermektedir. Elde edilen sonuçlara göre, reel faiz ödemeleri büyüme oranının reel kamu yatırımları büyüme oranına Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 54 neden olduğu dikkat çekmektedir. Bu bulgu hem F-testinin hem de hata düzeltme katsayısının istatistiksel olarak anlamlı olmasından kaynaklanmıştır. Diğer taraftan reel kamu yatırımları büyüme oranının reel faiz ödemeleri büyüme oranına neden olmadığı görülmüştür. Bu bulgu hem F istatistiğinin hem de hata düzeltme katsayısının istatistiksel olarak anlamlı olmamasından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak reel faiz ödemeleri büyüme oranı ile reel kamu yatırımları büyüme oranı arasında kısa ve uzun dönem nedensel ilişkinin olduğu ve bu ilişkinin reel faiz ödemelerinden reel kamu yatırımlarına doğru tek yönlü olduğu tespit edilmiştir5. TABLO 6: Hata Düzeltme Modeli Sonuçları Hipotez F Testi ∆LRF, ∆LRY’nin nedeni değildir. ∆LRY, ∆LRF’nin nedeni değildir 4. 804 [1] 0. 101 [1] Hata Anlamlılık Düzeltme Düzeyi Katsayısı Anlamlılık Düzeyi 0. 038 -0. 623 0. 007 0. 917 0. 011 0. 967 Not: Tabloda verilen köşeli parantez içi değerler Schwartz Kriteri’ne göre belirlenen optimal gecikme uzunluğunu göstermektedir. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Vergi gelirlerinin kamu harcamalarını karşılamaması nedeniyle borçlanma yolunun tercih edilmesi, borcun hangi harcamaları finanse etmesi gerektiği sorusunu da ön plana çıkarmaktadır. Bu çerçevede borçlanmanın, ekonomik büyüme ve istihdam artışı sağlayan, özellikle de altyapı yatırımları aracılığıyla özel sektör yatırımlarını besleyen kamu yatırımlarının finansmanı için kullanılması gerekir. Bu tür bir uygulama sonucunda ortaya çıkacak ekonomik büyüme, vergi kapasitesinin artmasına dolayısıyla borç ana para ve faiz ödemeleri için gerekli kaynağın oluşmasına katkıda bulunacaktır. Oysa bu süreçte oluşan kaynak artışı, borç vadesi içerisinde genellikle yeterli düzeye ulaşamadığı gibi, borçlanmaya yeterli kapasite artışı yaratmayan diğer harcama kalemleri için de sıklıkla başvurulmaktadır. Sonuç olarak borçlanma, faiz ve ana para ödemelerini gerçekleştirmek amacıyla yeni kaynak arayışını 5 Vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger nedensellik testi sonuçları rapor edilmemiştir. Bu model sonucunda da iki değişken arasında reel faiz ödemelerinden reel kamu yatırımlarına doğru tek yönlü (kısa ve uzun dönem) nedensel ilişki tespit edilmiştir. Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 55 gerektiren bir süreci de beraberinde getirmektedir. Kamunun faiz ve ana para ödemelerini gerçekleştirmek amacıyla kullandığı kaynakları sağlamada izlediği yollar, ödediği faiz tutarına eşdeğer büyüklükte vergi artışı, yeniden borçlanma veya diğer kamu harcamalarını azaltma olarak öne çıkmaktadır (Açba, 1994, s.191). Vergilerin hukuki zorlamalar altında alınması, topluma maliyet yüklemesi ve bu maliyetlerin kamuoyu baskısı oluşturması nedeniyle genellikle yeniden borçlanma seçeneği tercih edilmektedir. Oysa borçlanmanın da bir sınırı mevcuttur ve bu sınırdan sonraki borçlanma sürecinde kamu harcamaları bileşenlerinde değişim ve kısıntılar kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Harcama kalemleri içerisinde ise cari harcamalar, borç anapara ve faiz ödemeleri gibi yükümlülüklerden vazgeçilememesi nedeniyle dikkatler yatırımlara yönelmektedir. Bu bağlamda öncelik, yatırımların ertelenmesi veya yeni yatırım kararlarının alınmaması doğrultusunda şekillenmektedir. Çalışmada, borçlanmanın kamu yatırımlarını dışladığını ifade eden bu sürecin Türkiye ekonomisi için geçerli olup olmadığı 1980-2008 dönemi yıllık zaman serileri vasıtasıyla araştırılmıştır. Faiz ödemeleri ve kamu yatırımları arasındaki Ko-entegrasyon ve nedensellik ilişkisinin incelendiği analizlerde, Türkiye’de kamu yatırımlarının kamu faiz ödemelerinden etkilendiği sonucu tespit edilmiştir. Uzun dönem denkleminde ise bu etkinin negatif yönlü olduğu, diğer bir ifadeyle faiz yükünün artması nedeniyle kamusal yatırımların azaldığı görülmüştür. Kamu kesiminin borçlanma aracılığıyla sağladığı fonların üretken yatırımlara dönüşmesi borç kısır döngüsünün kırılması açısından önem arz eden bir konudur. Ayrıca özel sektör yatırımlarının hızlanmasında kamu yatırımlarının önemi de yadsınamaz bir gerçektir. Dolayısıyla yukarıdaki bulgular, aynı zamanda, ülkenin büyüme ve istihdam artışı gibi temel politika hedeflerine ulaşabilmesi için kamu borçlarının etkinliğini tartışma konusu yapmaktadır. Bu çerçevede borç stokunun en azından kamu yatırımlarını dışlamayacak bir seviyeye indirilerek faiz ödemeleri yükünün makro ekonomik hedeflere engel oluşturmamasının sağlanması öncelikli bir politika seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN 56 KAYNAKÇA ABU BAKAR, Nor’Aznin (2008), “Empirical Evaluation On External Debt of Malaysia”, International Business & Economics Research Journal, 7 (2), 95-108. AÇBA, Sait (1994), Devlet Borçlanması, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F, Afyon. BARRO, J., Robert (1974), “Are Government Bonds Net Wealth?”, The Journal of Political Economy,82 (6), 1095-1117. BLAVY, Rodolphe (2006), “Public Debt and Productivity: The Difficult Quest for Growth in Jamaica”, IMF Working Paper, WP/06/235. CALDERON, Cesar, EASTERLY, William, SERVEN, Luis (2003), “Latin America’s Infrastructure in the Era of Macroeconomic Crisis”, (The Limits of Stabilization: Infrastructure, Public Deficits, and Growth in Latin America), Stanford University Pres, and The World Bank, United States. CHOTE, Robert, EMMERSON, Carl, TETLOW, Gemma (2008), “The IFS Green Budget”,http://www.ifs.org.uk/budgets/gb2008/index.php, Erişim: 24/03/2010. CLEMENTS, Benedict, BHATTACHARYA, Rina, NGUYEN, Quoc, Toan (2003), “External Debt, Public Investment, and Growth in Low-Income Countries”, IMF Working Paper, WP/03/249. DICKEY, David, FULLER, Wayne, Arthur (1979), “Distribution of the Estimators for Autoregressive Series with a Unit Root”, Journal of the American Statistical Association,74, 427-431. DIJKSTRA, Geske, HERMES, Niels (2001), “The Uncertainty of Debt Service Payments and Economic Growth of Highly Indebted Poor Countries: Is There a Case for Debt Relief?”, WIDER Conference on Debt Relief, 17-18 August, Helsinki. DUTTA, Indranil (2007), “The Burden of Government Debt in the Indian States; Implication for the MDG Poverty Target”, World Institute for Development Economics Research, Research Paper No: 2007/14. Kamu Borçlanması Kamu Yatırımlarını Dışlıyor Mu? 57 ENDERS, Walter (2004), Applied Econometric Time Series, 2nd Edition, John Willey&Sons, USA. ENGLE, Robert, GRANGER, Clive, William, John (1987), “Cointegration and Error Correction: Representation, Estimation and Testing” Econometrica, 55, 251-276. GRANGER, Clive, William, John (1969), “Investigating Causal Relations by Econometric Models and Cross-Spectral Methods”, Econometrica, 137, 424-438 GRANGER, Clive, William, John (1988) “Some Recent Devolopments in a Concept of Causality”, Journal of Econometrica, 39, 199-211. HAMEED, Abid, ASHRAF, Hammad, CHAUDHARY, Ali Muhammed (2008), “External Debt and its Impact on Economic and Business Growth in Pakistan”, International Research Journal of Finance and Economics, 20, 132-140. HEINEMANN, Friedrich (2002), “Factor Mobility, Government Debt and the Decline in Public Investment”, Centre for European Economic Research (ZEW) Discussion Paper, 02-19 HELLER, Peter, S., DIAMOND, Jack (1990), “International Comparisons of Government Expenditure Revisited: The Developing Countries”, IMF Occasional Paper, 69. HICKS, L., Norman (1989), “Expenditure Reductions in High-Debt Countries”, Finance and Development, 26, 35-37. HICKS, L, Norman (1991), “Expenditure Reductions in Developing Countries Revisited”, Journal of International Development, 3 (1), 29-37. KELLERMAN, Kersten, (2007)“Debt Financing of Public Investment: On a Popular Misinterpretation of the Golden Rule of Public Sector Borrowing”, European Journal of Political Economy, 23, 1088-1104. KHAN, Mahmood-ul-Hasan (2004) “Defence Expenditure and Macroeconomic Stabilization: Causality Evidence from Pakistan”, State Bank of Pakistan Working Papers, 2. 58 Mehmet DURKAYA / Servet CEYLAN / Oktay Orçun BEKEN KRUGMAN, Paul (1988), “Financing vs. Forgiving a Debt Overhang”, NBER Working Paper Series, 2486. LORA, Eduardo (2007), “Public Investment in Infrastructure in Latin America: Is Debt the Culprit?”, Inter-American Development Bank Working Paper, 595. LORA, Eduardo, OLIVERA, Mauricio (2007), “Public Debt and Social Expenditure: Friends or Foes?”, Emerging Markets Review, 8, 299-310. MACKINNON, James .G. (1996), “Numerical Distribution Functions for Unit Root and Cointegration Tests”, Journal of Applied Econometrics, 11, 601-618. MACKINNON, James .G., HAUG, Alfred .A., MICHELIS, Leo (1999), “Numerical Distribution Functions of Likelihood Ratio Tests for Cointegration”, Journal of Applied Econometrics, 14, 563-577. MAHDAVI, Saeid (2004), “Shifts in the Composition of Government Spending in Response to External Debt Burden”, World Development, 32(7), 1139-1157. PATTILLO, Catherine, POIRSON, Helene, RICCI, Luca (2002), “External Debt and Growth”, International Monetary Fund, WP/02/69, 1-49. PATTILLO, Catherine, POIRSON, Helene, RICCI, Luca (2004), “What Are the Channels through Which External Debt Affects Growth?”, IMF Working Paper, WP/04/15. SEN, Swapan, KASIBHATLA, Krishna M., STEWART, David B. (2007), “Debt Overhang and Economic Growth–the Asian and the Latin American Experiences”, Economic Systems, 31(1), 3–11. TABAN, Sami (2004) “Türkiye’de Sağlık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nedensellik Testi”, 3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Eskişehir.