İlk kez devlet 10 yıl vadeli TL borçlandı Bir ülkenin parasını “para” yapan en önemli unsurlardan biri devletin yurtiçinde yerleşiklerle yaptığı tüm finansal işlemleri ülkenin kendi parasıyla yapmasıdır. Bu ilke ülkemizde uzun süredir unutulmuş görünüyor. Yıllarca devletin kullanmaktan çekindiği parayı bireylerin kullanması beklendi. Devletin güvenmediği paraya başkaları neden güvensin ki? Bu durum giderek azalıyor, ama bitmiş değil. Devlet hala özelleştirme ihalelerinde teklifleri dolar bazında kabul ediyor. Ödemelerin dolar cinsinden ya da dolara endeksli yapılması isteniyor. Türkiye Futbol Federasyonu yayın ihalesi düzenliyor. Teklifler dolar cinsinden alınıyor. Ödemeler de dolarla yapılacak. Uzun dönemli kontratlar genellikle döviz üzerinden düzenleniyor. Nedeni dışa açık bir ülke olmamızdan değil, kendi paramıza ne kendi devletimizin ne de özel kesimin güvenmemesi. Lafta güvense de, uygulamada güvenmemesi. TAKDİR EDİLMELİ Devletin dahi kafasının karışık olduğu böyle bir ortamda Hazine Müsteşarlığı 10 yıl vadeli Türk Lirası cinsinden borçlanma ihalesi yaptı. Yaklaşık bir milyar lira borçlandı. Bu ihalede ne borçlanılan miktar ne de verilen faiz önemliydi. Önemli olan bir ilkin gerçekleştirilmesi ve devletin kendi parası cinsinden on yıl vadeli borçlanmaya cesaret edebilmesi ve yapabilmesiydi. Çok başarılı bir iş yapıldı. İhalede oluşan faizin yüksek olduğu söyleniyor. Neye göre yüksek? İç borç stokunun ortalama vadesi 2000’li yılların başında 6 ay kadardı. Şimdi iki yıla geldi. Son on yılda (2000-2009) Hazine’nin ıskontolu borçlanma senetlerine ödediği ortalama yıllık faiz 34.4 oldu. Son beş yıllık (2005-2009) ortalama ise yüzde 16.6 olarak gerçekleşti. Böyle bir geçmişle, önümüzdeki on yıl için yıllık yüzde 11’in biraz üzerinde faiz ödenecek bir borçlanma mutlak bir başarı olarak görülmeli. Her yeni piyasaya girmenin bir maliyeti vardır. İlk kez on yıl vadeli TL borçlanması söz konusu. İhraç edilen senetlerin ikinci piyasasının nasıl şekilleneceği yönünde belirsizliklerin olması çok doğal görülmeli. Bu senetlerin on yıl boyunca yatırımcıların eline yapışması söz konusu olabilir. Önümüzdeki on yıl içinde Türkiye ekonomisinin bir krize sürüklenmeyeceğini kim garanti edebilir ki? Bütün bu risklere rağmen, göreli olarak düşük bir maliyetle (iki yıllık borçlanmanın faizi yaklaşık yüzde 9) yeni bir piyasanın açılmasına çalışılması takdir edilmelidir. NORMALLEŞME Başlarda vadeye göre getiri eğrisinin göreli olarak dik olması (kısa ve uzun vadelerdeki faiz farkının büyüklüğü) yadırganmamalı. Uzun vadeli borçlanma senetlerinin piyasası gelişirse, makro ekonomik dengelerin kalıcılığı ve hatta iyileşeceği konusunda ekonomik birimlerin güvenleri artarsa, getiri eğriyi daha yatay olabilecek. O takdirde, uzun vadeli işlemlere yönelik faiz belirlemede çok önemli bir referans oluşturulmuş olacak. Mali piyasalarda ve tüm ekonomide “önünü görmek,” durumu değerlendiren kişilere göre değişmeyip piyasanın vereceği bir sinyal haline gelecek. Önümüzdeki dönemde, piyasa şartları izin verdiği sürece, Hazine 5, 7 ve 10 yıl vadeli borçlanma ihalelerine devam etmeli. Uzun vadeli borçlanma araçlarına likidite kazandırmalı. Hatta, Merkez Bankası da, para politikasının hedefleriyle çelişmediği sürece, açık piyasa işlemeleri yoluyla bu çeşit borçlanma araçlarına likidite kazandırmaya çalışmalıdır. Türkiye ekonomisinin normalleşmesinin en önemli ön şartlarından biri orta-uzun vadeli borçlanma piyasasının işler hale gelmesidir. Bu açıdan, Hazine’nin bu yöndeki çabaları şartlara ve sonuca bakılmaksızın takdir edilmelidir.