BAŞARILI OLMAK DİYETİNİZE SOSYAL ORTAK EDİN! İÇİN MEDYAYI Obezite, bütün dünyada yarım milyardan daha fazla obez yetişkin ile, küresel bir sağlık krizi haline geldi. Obezite hastalığı, kardiovasküler hastalıklar ve diyabet gibi kronik hastalıklar riskini bütün dünyada hızla artırıyor. Çevrimiçi kilo yönetimi programları çok sayıda insana nasıl kilo vereceklerini anlatabilir. Oysa toplulukların etkisi fazla bilinmiyor. bu çevrimiçi Yeni bir araştırmaya göre, kilo vermeye çalışan kişilerin kendileri gibi benzer öyküyü yaşayan kişilerle daha fazla bağlantıları varsa, kilo vermekte daha başarılı oldukları belirtildi. Araştırmacılara göre bu bulgu; sosyal ağların obezite ile mücadeleye katkısının yadsınamaz olduğu yönünde. Çalışmada, bilim insanları uluslararası bir çevrimiçi kilo yönetimi programına katılan 22,400 kişiyi incelediler. Programa en az altı ay süreyle katılan ve çalışma süresince kilo verirken kaydettikleri aşamayı en az iki kere ilan eden yaklaşık 5,400 kişi üzerinde yoğunlaştılar. Araştırmacılar, kişinin kilo vermesiyle bağlantılıen önemli faktörün kişinin sosyal ağlara katılım seviyesi olduğunu anladılar. Altı aydan sonra, çevrimiçi toplulukta hiç arkadaşı olmayan kişiler, vücut ağırlıklarında yüzde 4.1 azalma gördüler. Diğer yandan, iki ila dokuz arkadaştan oluşan gruplar vücut ağırlıklarında yüzde 5.2 azalma gördüler. Ağdaki yaklaşık 1500 üyeden meydana gelen ve en büyük gruplarda olan kişiler, vücut ağırlıklarında yüzde 6.8 azalma gördüler. Sosyal ağ ile derin bağlantıları olanlar “sadece çok sayıda arkadaşı olmakla kalmayıp, her birinin arkadaşının da çok sayıda arkadaşı olan kişiler” vücut ağırlıklarında yüzde 8.3 bir azalma yaşadılar. Tarragona İspanya’daki Rovira i Virgili Üniversitesinde bilgisayımsal yöntemleri kullanarak sosyal sistemleri araştıran önde gelen bir araştırmacı yazar olan Julia PoncelaCasasnovas “sosyal bağlılığın insanların ulaşmak istedikleri herhangi bir hedefle ilgili olması çok mantıklı” diyor. “Bir tür sosyal desteğiniz varsa, bu davranış değiştiren çabalardan herhangi birinin başarıya ulaşma şansını da arttırmaktadır.” Bir süredir kişilerin bir araya geldikleri destek gruplarının ve müdahalelerin obezite sorununa yardımcı olduğu biliniyordu, ama bir çevrimiçi sistemin neler başarabildiği daha önce hiç kanıtlanmamıştı. Kilo kaybı ile ilgili mücadelenize sosyal medyayı ortak edip, çevrimiçi destek alarak ilerlemek yalnız olmadığınızı hissettirecek, moral ve motivasyonunuza direk katkıda bulunacak ve sizi başarıya daha sağlam adımlarla taşıyacaktır. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTEYİ ANLAMAK! – AKŞAM GAZETESİ Obezite aşırı vücut yağı ile nitelendirilen bir hastalıktır ancak obezite tarafından etkilenen kişiler, genellikle diyet ile kontrol edilmesi zor olan davranışsal, genetik ve çevresel faktörlerden de etkilenirler. Elbette obezite yaşam kalitenizi etkileyebilecek ve yaşam sürenizi azaltabilecek olan bazı hastalıklar ve diğer sağlıkla ilgili sorunların ortaya çıkma ihtimalini de artırır. Obez kişiler sağlık risklerinin de ötesinde engellerle karşılaşırlar. Duygusal acılar obezitenin en acı veren yönlerinden biridir. Toplum sık sık fiziksel görünümün önemini vurgulamaktadır. Sonuç olarak obeziteden etkilenen kişiler, sık sık iş piyasasında, okulda ve sosyal ortamlarda ön yargı veya ayrımcılıkla karşılaşırlar. Obezite ile ilişkilendirilen olumsuz etiket yüzünden, obez çalışanlara iş arkadaşları ve işverenler genellikle yetersiz, daha tembel ve öz disiplini olmayan kişiler olarak bakarlar. Genellikle olumsuz davranışlar, obeziteden etkilenen çalışanların maaşlarını, terfilerini ve iş konumlarını da olumsuz etkiler. İş bulmak da çok zor bir şey olabilir. Araştırmalar obeziteden etkilenen kişilerin, daha zayıf başvuru sahiplerine kıyasla, tamamen aynı niteliklere sahip olmalarına rağmen işe alınma olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermiştir. Mahkemelerde, kiloları yüzünden, görevlerini yapmaya yeterli oldukları halde işten çıkartılan çalışanların açtıkları davalarda artık görülmüştür. Eğitim ortamında da ayrımcı durum ihtimali vardır. Çocukluğunda obez olan çocuklar, kendi yaşıtlarından rahatsız edilme, taciz, alay ve reddedilmeden öğretmenlerinin ön yargılı davranışlarına kadar çok sayıda engelle karşılaşırlar. Genç yaşta çocuklar obezitenin olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Çocuklarında çocukluk obezitesinden etkilenen çocuklar bazen mutsuz, tembel, acımasız ve çok arkadaşı olmayan çocuklar olarak nitelendirilirler. Obeziteden etkilenen hastalar hakkındaki olumsuz davranışlar sağlık hizmetleri ortamında da mevcuttur. Bu hastalar genellikle sağlık hizmeti almaya çekinir, önemli önleyici sağlık hizmeti almayı erteleme eğilimindedir ve doktor randevularını daha sık ertelerler. Tıbbi hizmetleri ertelemek, diyabet veya kardiyovasküler hastalıklar gibi eşzamanlı hastalıkların teşhis veya tedavisini de ertelerken, bu hastalıklar gelebilir. fiziksel olarak daha da zarar verici hale Doç.Dr.Halil Coşkun 02 Nisan 2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir. http://www.aksam.com.tr/saglik/obeziteyi-anlamak/haber-394779 BARİATRİK CERRAHİDE PSİKİYATRİ: YRD. DOÇ. DR. GÜZİN ELBÜKEN SEVİNÇER Bu alanda yapılmış araştırmaların azlığı göz önüne alındığında, bariatrik cerrahi hastalarının psikiyatrik değerlendirmelerinde bir standart oluşturmak, uzman uzlaşısı sağlamak ya da standart protokoller ve algoritmler oluşturmak henüz mümkün gözükmemektedir. Ancak yaygınlaşan bariatrik cerrahi uygulamaları bu konudaki klinik uygulamaları ve özelinde de psikiyatrik ve psikososyal etmenlerle içiçeliğini daha yakından bilmeyi gerekli kılmaktadır. Obezitenin multifaktoriyel etiyolojik zeminde geliştiği göz önüne alınacak olursa, bariatrik cerrahi hastalarının multidisipliner değerlendirilmesinin gereği aşikardır. Bu bağlamda Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü cerrahiye hasta seçiminin içinde bir psikiyatri hekimine ulaşımın da olduğu multidisipliner bir ekip tarafından yapılmasını önermiştir. Yakın zamanda aynı enstitü psikiyatrik değerlendirmenin rutin olarak yapılmasına gerek olmadığı, ancak gerektiğinde yapılabilir olmasının sağlanmasını da karara bağlamıştır. Fakat pek çok ülkede sigorta şirketleri ise ameliyat öncesi psikiyatrik değerlendirmeyi şart koşmuştur. Ameliyat öncesi psikiyatrik değerlendirmeyi gerekli kılan mantıklı pek çok sebep vardır. Çoğu çalışmada genel popülasyonda normal ağırlıklı bireylerle karşılaştırıldığında obez bireylerde yeme bozuklukları, anksiyete bozuklukları, kişilik bozuklukları ve özellikle duygudurum bozukluklarının daha sık olduğu gösterilmiştir. Bu fark tedavi arayışında olan obez bireylerde daha da belirgin hale gelmektedir. Bariatrik cerrahiye aday hastaların büyük çoğunluğunda da psikiyatrik bozukluk bulunduğunu gösteren pek çok çalışma mevcuttur. Kalarchian ve ark.’ının yaptığı araştırmada bariatrik cerrahi aday hastalarının yaklaşık % 66’sının en az bir yaşam boyu, % 38’inin halen bir Eksen I tanısı olduğu, % 29’unun ise Eksen II tanısı bulunduğunu göstermiştir. Bariatrik cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirmede en sık rastlanan tanılar sırasıyla; anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları, tıkınırcasına yeme bozukluğu ve kişilik bozukluklarıdır. Kişilik bozukluklarından en sık saptananı kaçıngan kişilik bozukluğudur. Ayrıca bu hastalarda gece yeme sendromu, beden algısı bozukluğu ve çocukluk çağında istismar öyküsünün de sık olduğu bildirilmiştir. Yaşam boyu alkol ve madde kullanım bozuklukları % 32.6 civarında olsa da sadece % 1.7’sinde halen mevcut alkol ve madde kullanım bozukluğu saptanmıştır. Bariatrik cerrahi arayışında olan hastalarda psikotrop ilaç kullanımı da sıktır. Freedman ve ark.’ı yaptığı araştırmada bariatrik cerrahi hastalarının % 16’sının değerlendirme sırasında bir ruh sağlığı uzmanına da gözükmekte olduğunu ve bunların %41’inin psikiyatrik ilaç kullandığını göstermiştir. Bu grupta antidepresanlar en sık kullanılan psikiyatrik ilaçlar olup, anksiyolitik ve antipsikotik ilaç kullanımına da rastlanılmıştır. Psikiyatrik bozuklukların ve psikososyal problemlerin sıklığına rağmen bu bozuklukların cerrahi sonuçlarına etkisi, mevcut çalışmaların metodolojik sınırlılığı ve uzunlamasına izlem çalışmalarının azlığı nedeniyle tartışmalıdır. Bununla birlikte genel olarak bakıldığında psikososyal problemlerin cerrahi sonrası kilo verme üzerine olumsuz etkisini net olarak ortaya koymuş bir çalışma da yoktur. Psikiyatrik bozukluk mevcudiyeti bariatrik cerrahi yapılmasına engel değildir! Ancak bariatrik cerrahi adayının cerrahinin komplikasyonlarıyla baş edebilir olması, ameliyat sonrası uygulaması gereken ve yaşam boyu sürecek olan diyet, egzersiz ve yaşam tarzı düzenlemesi gibi önerilere uyabilir nitelikte olmasının sağlanması gereklidir. Bariatrik cerrahi sonrası gerekirlikler ve aşırı kilo kaybının getirdiği yaşam değişikliklerini de göz önüne alarak düşündüğümüzde hastanın ameliyatla ilgili beklentilerinin tartışılması, bireysel hedeflerin belirlenmesi ve sosyal destek sistemlerinin değerlendirilmesi de önemli konulardır. Çünkü hastalar kilo vermek bakımından gerçek dışı beklentilere sahip olabilirler. Bir çok hastanın ameliyat sonrası beden imajıyla ilgili sıkıntısı azalsa da bazı hastalar aşırı kilo vermeye bağlı olarak oluşan deri sarkmalarından şikayetçi olabilirler. Çok az sayıda psikososyal etken kilo vermeyi öngörmede işe yaramaktadır. Ameliyat öncesi psikiyatrik bozukluğun bulunmasından daha ziyade hastalığın şiddetinin öngörücü değeri olduğu bildirilmiştir. B kümesi kişilik bozuklukları ve tekrarlı yatışı gerektiren psikiyatrik hastalığı olan hastalar hem verdikleri kilo ile ilgili daha memnuniyetsiz olup hem de psikiyatrik durumlarının olumsuz seyrettiği gösterilmiştir. Bahsedilen bu hasta değerlendirilmeli, uygun uygulanmalıdır. grupları ameliyat öncesi farmakoterapi ve psikoterapi Obez hastaların ameliyattan sonra depresyon, anksiyete bozukluğu gibi eksen I tanılarında iyileşmenin yanında sosyal ilişkilerinde düzelme, iş bulmada zorlanma ve iş yerinden sık izin alma gibi olumsuz durumlarının da azaldığı saptanmıştır. Fakat psikososyal değişkenlerdeki bu düzelmenin geçici olduğu, bazı hastaların ameliyattan 2-3 yıl sonra başlangıç işlevsellik düzeyine döndükleri bildirilmiştir. Bu durumun kişilik özellikleri nedeniyle mi yoksa bu süreç içinde eklenen olumsuz yaşam olayları nedeniyle mi açıklanacağı konusu muğlaktır. Ameliyat sonrası iyileşme aynı zamanda kişinin kendini iyi hissetme hali, yakın ilişki, cinsellik ve sosyal etkileşim alanlarında da gözlenmektedir. Fakat bariatrik cerrahi ile kilo verme, tek başına psikososyal problemleri çözmez. Örneğin kişinin öyküsünde cinsel tacizin olması kilo kaybıyla ilişkili korkulara yol açabilir veya kişinin yakın ilişkilerindeki kayıplar diğer ilişkilerini de problemli hale getirebilir. Yani bazı hastalarda ameliyat sonrası psikososyal problemler ve ailevi çatışmalar düzelmediği gibi kötüye de gidebilmektedir. Önemli sorulardan bir tanesi ameliyat öncesi mevcut tıkınırcasına yeme bozukluğu ya da tatlı düşkünlüğü gibi yeme alışkanlıkları olan hastaların bariatrik cerrahi için kontrendikasyon teşkil edip etmediğidir. Eğer bu tip durumlar mevcutsa bunların cerrahi öncesi tedavi edilmesi gerekliliği tartışılan bir konudur. Bu noktada tıkınırcasına yeme bozukluğu olan hastalarda medikal komplikasyonların daha sık olduğuna dikkat çekilmiştir. Baritrik cerrahiye aday hastaların geçmişte ya da halen kendine zarar verici davranış ya da suisid girişimi/düşüncesi olup olmadığının dikkatle sorgulanması önerilmektedir. Ayrıca intihar düşüncesinin, yapılacak cerrahi müdahale ile karşılıklı ilişkisi ve seçilecek obezite tedavi biçiminin de buna göre değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bariatrik cerrahi için kontrendikasyon teşkil edip etmediği tartışılan iki önemli psikiyatrik tanı; mevcut psikotik bozukluk ve zeka geriliğidir. Bu durumlar hastanın cerrahi sonrası uyum yapabilmesindeki zorluklar nedeniyle önemlidir. Kullanılması gerekli psikotrop ilaçların bariatrik cerrahi sonrası gelişecek emilim problemleri ile ilişkili durumları cerrahi öncesi dikkate alınması gereken bir diğer konudur. Cerrahi öncesi kapsamlı psikiyatrik ve psikososyal değerlendirme, cerrahinin kontrendike olduğu durumları saptamaktan ziyade bu hastaların eğitimi ve cerrahi sonrası uyumları için elzemdir. Ayrıca cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirme hastanın beklentilerini gerçekçi zemine oturtma, sorunlu psikososyal konuları saptama ve bu konuların takip etme bakımından da önemlidir. Özetle cerrahi öncesi yapılan dikkatli psikiyatrik ve psikososyal inceleme bariatrik cerrahinin sağlayacağı başarının en üst düzeye çıkması ve kalıcılığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bariatrik cerrahi öncesi psikiyatrik ve psikososyal değerlendirme yanında hastanın daha önceki kiloları ve diyet ile ilgili alışkanlıklarının bilinmesi morbid obeziteye giden yolun anlaşılması için psikolojik, davranışsal ve fizyolojik değişimlerin hangilerinin katkıda bulunduğunun anlaşılması ile ilgili değerli bilgiler sağlayabilir. Morbid obez hastaların cerrahi dışı diyet gibi yöntemlerden fayda sağlamadığı, varsa bile çok az bir fayda sağladığı bilinmektedir. Yine de cerrahi adayı hastaların daha önceki kilo verme mücadelelerinde kilo almasını ve vermesini kolaylaştıran/zorlaştıran beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı ile ilgili bilgilerin bilinmesi cerrahi sonrasını da yönetmede işe yaraması açısından önemlidir. Zaman içinde ve çeşitli durumlar karşısında yeme davranışlarının izini sürmek bu konularda değerli bilgiler sunar. Hastanın stresli hayat olayları veya tatil gibi farklı ortamlarda sergilediği yeme tutumlarının bilinmesi bariatrik cerrahi sonrasında gelişen yeme problemlerini ayrıştırmak ve bu durumlarla baş edebilmek açısından önemlidir. Yrd. Doç. Dr. Güzin Elbüken Sevinçer Neuropsychiatric Research Institute, Fargo, North Dakota, ABD * Bu makale Güzin Sevinçer ve ark. tarafından Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2014; 6(1):32-44 dergisinde yayımlanmış ve buradan alıntı yapılmıştır. OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI ÇAPRAZ BAĞIMLILIK NEDİR? Çapraz bağımlılık; bağımlılık geçişi (addiction transfer) olarak da adlandırılan bir durum olup dürtüsel bir davranışın ortadan kaldırılması durumunda başka bir dürtüsel davranışın ortaya çıkmasıdır. Alkol ve madde bağımlılığında daha fazla konu edinilen bu durumun yeme bağımlılığı ve obezite ile de ilişkili olabileceğini işaret eden bazı yayınlar medyada daha sık yer almaya başlamıştır. Obezite cerrahisi geçiren hastaların yeme ile ilgili bağımlılıklarının ameliyat sonrasında, diğer bağımlılık yapan maddeler ya da bağımlılık eşdeğeri davranışlarla yer değiştirdiğini gösteren bilimsel çalışmalar da mevcuttur. Amerikan Bariatrik Cerrahi Derneği obezite cerrahisi hastalarının %5’inde cerrahi sonrasında yeni bağımlılık türlerinin oluştuğunu söylerken, başka yayınlarda bu oranın %20-30’lara yükselebildiği ifade edilmiştir. Bu konuda günümüze kadar yapılmış bilimsel çalışmaların azlığı nedeniyle, bildirilen oranlardaki bu farklılıklar bu konuyu hala sağlık çevrelerinde tartışılır kılmaktadır. Obezite cerrahisi öncesi yeme bağımlılığı olan kişilerde cerrahi sonrasında arttığı ileri sürülen dürtüsel-bağımlılık türündeki davranışlar şunlardır; sigaraya başlama ya da mevcut arttırma kahve tüketiminde artış alkol tüketiminde artış ağrı kesici kullanımında artış sigara tüketiminde kumar, egzersiz, seks ve dini uğraşlar gibi davranışsal bağımlılıklarda artış. Yapılan çalışmalar çapraz bağımlılığı olan kişilerin beyin görüntüleme yöntemlerinde beynin ödül mekanizmasından sorumlu bölgelerinde dopamin adı verilen bir kimyasal maddenin miktarının azaldığını göstermektedir. Bu durum madde bağımlılığı olan bireylerin beyinlerinde olan durumla birebir örtüşmektedir. Bu benzeşme aşırı yeme davranışı olan kişilerin leziz gıdalara yönelmesinin bir çeşit bağımlılık olarak kavramsallaştırılabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca vücut kitle indeksi (VKİ) ile dopamin düzeylerinin arasında ters bir ilişki varlığı da ortaya konmuştur. Yani VKİ ne kadar yüksekse dopamin düzeyi o kadar düşüktür. Bu durumda da düşük dopamin düzeyleri kişileri aynı hazzı alabilmek için daha fazla yemeye yöneltmektedir. Alkol ve madde bağımlılığı ve diğer dürtüsel davranışlar obezite cerrahisine hasta seçiminde değerlendirilmekte ve bu durumların varlığı obezite cerrahisi uygulanmasında dikkate alınmalıdır. Ameliyat öncesi bir bağımlılığın mevcudiyeti ameliyat sonrasında çapraz bağımlılık açısından ayrıca bir risk oluşturmaktadır. Yeme bağımlılığı nedir? Yağ ve şekerden zengin gıdayla beslenmeye maruz bırakılan hayvanların davranışlarında bazı değişimler gözlenmiştir. Örneğin, sıçanlara aralıklı olarak yüksek şeker ihtiva eden gıdalar verildiğinde insanlarda gözlenene benzeyen tıkınırcasına yeme davranışları ortaya çıkmış, sınırlı zamanda büyük miktarda yiyecek tüketimine yönelmişlerdir. Şeker verilmediğinde ise sıçanlar alkol ve madde bağımlılığında olduğu gibi yoksunluk belirtileri göstermişlerdir. Bu durum yeme bağımlılığı denen durumun varlığına işaret etmektedir. Ayrıca çalışmalar şeker bağımlılığı gelişen sıçanların alkol madde bağımlılığına da daha yatkın olduğunu göstermektedir. İnsanlarda yapılan bir çalışmada ise yeme bağımlılığı olan bireylerde depresyon ve dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu gibi bağımlılık davranışıyla ilişkili diğer psikiyatrik hastalıkların daha sık olduğu da gösterilmiştir. Bağımlılık davranışları bazen stresli ve sıkıntılı duygusal durumlarla baş etme aracı olarak kullanılmaktadır. Bunu ispatlar şekilde alkol bağımlılarının %10 ila 25’i olumsuz duygularını rahatlatmak için içki içtiklerini söylemişlerdir. Sigarayı bırakmayı takiben tekrarlayan sigaraya başlamalar ve başka bağımlılık davranışı geliştiren kişilerde de sıkıntıyı tolere edebilme ve olumsuz duygulanıma dayanabilme becerilerinin daha düşük olduğu gösterilmiştir. Duygusal aşırı yeme, sıkıntıyı tolere edebilme becerisiyle ters yönde ilişkilidir, yani bir kişinin stres toleransı ne kadar düşük ise olumsuz duygusal durumlara cevap olarak aşırı yeme davranışı gösterme ihtimali o kadar fazladır. Bu sebeplerle sıkıntı toleransının düşüklüğü ve yeme bağımlılığı obezite cerrahisi yapılan hastalarda değerlendirilmesi gereken önemli kavramlardır. Çünkü bu özellikleri olan bireylerde ameliyat sonrası aşırı yeme davranışı madde kötüye kullanımı ile yer değiştirebilmektedir. Gerginlik, stres, depresyon veya herhangi bir duygusal zorlanma ile karşılaştığında düşük sıkıntı toleransı olan kişiler ameliyat öncesinde aşırı yeme davranışı ile yaşadıkları rahatlama hissini elde edebilmek için ameliyat sonrası dönemde bağımlılık veya dürtüsel davranışlar geliştirebilirler. Nitekim obezite cerrahisi hastalarında ameliyattan 2 yıl sonrasında ameliyat öncesi durumla karşılaştırıldığında bağımlılık yapıcı madde kullanımında artış olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur. Bir çalışmada madde bağımlılığı sebebiyle yatırılarak tedavi edilen obezite cerrahisi hastalarına “neden madde bağımlılığı geliştirmiş olduğunuzu düşünüyorsunuz?” sorusu sorulmuş ve bu hastaların %75 i madde ve alkol bağımlılığının gelişmesini çözülmemiş çatışmalarına bağlamışlardır. Bu gurubun %83’ü ise durumlarını bir bağımlılıktan başka bir bağımlılığa geçiş olarak nitelendirmişlerdir. Bu bulguların ışığında, obezite cerrahisi hastalarında ameliyat öncesinde kişilerin yeme bağımlılığı ve düşük sıkıntı toleransı bakımından değerlendirilmesi faydalı olacaktır. Ayrıca hastalar obezite cerrahisine eşlik edebilen psikolojik risklerle ilgili bilgilendirilmeli ve ilerleyen zamanda gelişebilecek çapraz bağımlılıktan korunmak için hastalara terapötik destek sağlanmalıdır. Çapraz Bağımlılık için sağlıklı yollar Hem hastaların hem de doktorların çapraz bağımlılık riskinin yanı sıra yeme ile elde edilen ödülün yerine geçebilecek sağlıklı yolların da var olduğunun bilinmesi önemli bir noktadır. Bu konuda en önemli örnek egzersizdir. Egzersiz ödül döngüsü ile ilgili beyin bölgelerinde kurabiye ve pasta gibi gıdaların aşırı alınmasıyla sağlanan durumdakine benzer bir etkiyle dopamin salınımında artışa sebep olmaktadır. Keza vücudun tabii morfini olan endorfinlerin salınımı da egzersizle artmaktadır. Egzersiz yeni başlayanlarda ilk planda ağrılıdır ödül hissi yaşanmaz ancak zamanla bedenimiz alıştıkça fiziksel aktivite kişileri iyi hissettirmeye başlar. Ancak aşırı yapıldığında zarar verici de olabileceği unutulmamalıdır. Örneğin anoreksiya nervosa ve bulimia nevroza gibi yeme bozukluğu olan bazı vakalarda aşırı egzersiz davranışı görülebilmektedir. Egzersiz dışında Adsız Alkolik programlarında uygulandığı üzere yeni kişilerarası ilişkiler geliştirme ve bu yolla süpervizyon altında bulunma ve destek gruplarına katılma gibi davranışsal boyutların da çapraz bağımlılığı yönlendirebileceğimiz sağlıklı kanallar olduğu bilinmelidir. Ancak kazalara yol açacak ve bunu umursamayacak düzeyde egzersiz bağımlılığı ya da yeni ilişkiler sonucunda ortaya çıkan romantik ilişki ile ilgili kişisel bağımlılıkların gelişebileceği de akılda tutulmalıdır. Sonuç olarak; çapraz bağımlılık kavramının potansiyel olumsuz sonuçları göz önüne alındığında obezite cerrahisi öncesi yapılan kapsamlı psikolojik değerlendirmenin dürtüsel davranışlar ve bağımlılık karakteristiklerinin incelenmesini de içermesi gerektiği aşikardır. Yrd. Doç. Dr. Güzin M. Sevinçer Doç. Dr. Halil Coşkun (Psikiyatri Uzm)