Öğrenci No Ad, Soyad :…………………………… :…………………………… İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Hukuku Vize Sınavı (Tek No.lu Öğrenciler) 11/01/2016 13:00 AÇIKLAMALAR: 1. Sınav süresi 90 dakikadır. 2. Kaynak kullanılamaz. 3. Cevap için ayrılmış bölümler dışına taşan ifadeler dikkate alınmayacaktır. 4. Başarılar dileriz. 1. (15 puan) Şikayet başvurusu usulü çerçevesinde iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu ulusalüstü insan hakları hukukunun ikincillik/talilik ilkesine dayanmaktadır. Ulusalüstü denetim organlarına şikayet başvurusu iç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından belirli bir süre içinde yapılabilir. Bu süre AİHS sisteminde 6 ay, MSHS sisteminde ise makul süre olarak belirlenmiştir. Türk Anayasa Mahkemesine yapılacak anayasa şikayeti koşul “kanun yollarının tüketilmesi” olarak öngörülmüştür ve başvuru süresi başvurularında aynı 30 gündür. Bununla birlikte başvurucu bakımından iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulunun ortadan kalktığı durumlar da mevcuttur. Bunlar iç hukuk yollarının hiç olmaması yahut etkisiz olmasıdır. 2. (15 puan) Ulusalüstü insan hakları hukuku denetim usullerinden biri rapor usulüdür. Bu usulde rapor sunma yükümlülüğünün üstlenicisi taraf devlet iken raporun sunulacağı makam sonra sunulacak ilk rapor başlangıç ise periyodik rapor raporu sözleşme organıdır. Sözleşmeye taraf olduktan bu rapordan sonra düzenli zaman aralıklarıyla sunulan raporlara adı verilir. Rapor usulü şikayet başvurusu başta gelmek üzere diğer denetim usullerinin yürütülmesinde kullanılan bir kaynak işlevi görür. Rapor usulünün pratik işlevi olarak adlandırılan bu özelliği insan hakları hukukunun bütünselliği ilkesine dayanır. 3. (15 puan) Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’nin öngördüğü denetim usulü önleyici ziyaret usulüdür. Bu usul çerçevesinde denetim organı Komite taraf devletlerin egemenlik alanı içinde kişilerin kamusal makamların tasarrufları sonucu özgürlüklerinden yoksun bırakılarak alıkonuldukları her yeri ziyaret etme yetkisine sahiptir. Taraf devletler Komite’nin bu ziyaretlerine ziyaret edebileceği yerlere örnek olarak izin vermek ve işbirliği yapmak ile yükümlüdürler. Komite’nin cezaevi/tutukevi/hapishane, nezarethane, akıl hastanesi, ıslah evleri, çocuk esirgeme kurumları v.s. gösterilebilir. 4. Bay (A), yaşamakta olduğu (X) devletinin güney sınırından kuzey sınırına çırılçıplak yürümeye karar vermiştir. Bu yürüyüş sırasında yerel kolluk güçleri tarafından kamu düzenini bozma suçu şüphesiyle gözaltına alınmıştır. Çıkarıldığı mahkemece kamu düzenini bozma suçundan para cezasına çarptırılmıştır. Bay (A) gerek derece mahkemesi gerekse de temyiz mahkemesi önündeki ifadelerinde insan vücudunun barışçıllığına inandığını bunu da kamusal alanlarda çıplak gezerek dışa vurduğunu beyan etmiştir. İç hukuk yollarından sonuç alamayan Bay (A) AİHM’e başvuru yapmayı düşünmektedir. Soru: Bay (A), AİHM’e yapacağı olası bir başvuruda hangi hakkın ihlali iddiasında bulunabileceğini ve bu başvurunun nasıl sonuçlanacağını sistematik olarak tartışınız. (20 puan) Somut olayda Bay (A), AİHS m. 10’da düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının ihlali iddiasıyla AİHM’e bireysel şikayet başvurusunda bulunabilir. İfade özgürlüğü kişinin kanaat sahibi olma ve bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içermektedir. Kişinin kendisini ifade etmede kullandığı araçlar da bu kapsamda korunmaktadır. AİHM, önüne gelen bu olayda hakkın sınırlandırılmasının meşruluğunu incelerken öncelikle müdahalenin hukukiliğine bakacaktır. Buna göre müdahalenin ilgili devletin mevzuatında ulaşılabilir, açık ve anlaşılabilir hukuki dayanağı bulunmalıdır. Somut olayda suç olarak düzenlenen bir eylem söz konusu olduğundan hukukilik aşamasında bir sorun bulunmamaktadır. İkinci aşamada sınırlandırmanın AİHS m. 10/2’de yer alan meşru amaçlara yönelik olup olmadığı incelenecektir. Bu aşamada AİHM, taraf devletlere geniş bir takdir marjı bırakmaktadır. Somut olayda devlet tarafından kamu emniyeti yararı, düzensizliğin ya da suçun önlenmesi, sağlığın ya da ahlakın korunması gibi meşru amaçlara dayanılabilecektir. Son aşamada müdahalenin demokratik toplumda gerekli ölçüde olması koşulu aranmaktadır. Taraf devletlerin kamu düzenini korumak için aldığı tedbirler, Sözleşme’yle korunan haklarla karşı karşıya geldiğinde kamu yararıyla kişinin hakkı arasında adil bir denge kurulmaya çalışılacaktır. Bu dengeyi tartarken müdahalenin ağırlığı, hakkın önemi, kamusal tartışmalara ne kadar katkı sağladığı gibi unsurları göz önünde bulundurulmaktadır. Somut olaydaki gibi toplumun genel ahlak anlayışıyla tezat oluşturabilecek durumlarda, yerel ahlak anlayışını ve bunun kişilerin haklarıyla dengelenmesini daha yakından ve doğru takdir edebileceği kabul edilen taraf devletlere AİHM tarafından geniş takdir marjı tanınmaktadır. Bu nedenle devlet, meşru amaç ile tedbir arasında orantı bulunduğu müddetçe kamu düzenini korumak için gerekli tedbirleri alabilecektir. Somut olayda Bay (A)’ya kamusal alanda çıplak dolaştığı için para cezası yaptırımı uygulanmıştır. Hürriyeti bağlayıcı ceza bulunmadığı takdirde kamu yararı ile kişinin ifade özgürlüğü arasında gözetilmesi gereken dengede kamu yararı tarafı daha ağır basabilmektedir. Muhtemelen AİHM, devletin bu konudaki geniş takdir marjına atıfla ihlal bulmayacaktır. 5. Uluslararası video paylaşım sitesi Itube’e (Y) devleti sınırları dahilinde erişim mahkeme kararıyla yasaklanmıştır. Söz konusu yasaklama kararının gerekçesi olarak, nüfusun çoğunluğunun sahip olduğu dinsel değerlere yönelik aşağılayıcı videoların varlığı gösterilmiştir. (Y) devleti yurttaşı bay (K) yerel merciler önünde bu karara itiraz etmiştir. Bay (K)’ya göre (Y) devletinde yaklaşmakta olan genel seçimler öncesinde en önemli haber edinme kaynaklarından biri Itube’dur. Zira anaakım medya aracılığıyla erişemediği çeşitli haberlere bu web sitesi aracılığıyla erişebildiğini ileri sürmüştür. Ancak bay (K)’nın öngörülen olağan hukuk/kanun yollarına yaptığı başvurular sonuçsuz kalmıştır. Soru: Olayın Türkiye’de gerçekleşmiş olması varsayımında AYM tarafından nasıl değerlendirileceğini tartışınız. (20 puan) Somut olay AYM önüne bireysel başvuru usulüyle götürülebilir ve AİHS m. 10’da ve Anayasa m. 26’da düzenlenen ifade özgürlüğü hakkı ihlali iddiası ileri sürülebilir. İfade özgürlüğü kişinin kanaat sahibi olma ve bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içermektedir. Kişinin kendisini ifade etmede kullandığı araçlar da bu kapsamda korunmaktadır. Itube örneğinde olduğu gibi uluslararası video paylaşım siteleri özellikle politik gündem hakkında haber alma işleviyle buna dahildir. Hak ihlali iddiaları karşısında, haklara müdahale oluşturan kamu gücü eylem ve işlemlerinin meşruluğunu değerlendirirken AYM de AİHM’in sistematiğini uygulamaktadır. Somut olayda bir mahkeme kararına dayanılarak erişim yasağı uygulandığı için hukukilik aşamasında sorun bulunmamaktadır. (Bununla birlikte AİHM Türk Hukuku’nda internet sitelerine erişimi engelleyen mevzuatın hukukilik koşulunu sağlayacak yeterlilikte olmadığını tespit etmiştir. AYM uygulamasında bu tespit dikkate alınmasa da somut olayda hukukilik tartışmasına girilebilir.) Bu olayda devlet tarafından ileri sürülebilecek meşru amaç başkalarının haklarının korunmasıdır. AİHS m. 9’da ve Anayasa m. 24 ve 25’te düzenlenen düşünce, vicdan ve din özgürlüğü sadece belirli bir dine mensubiyeti değil bu dinin mensuplarının saldırılar karşısında korunmasını da kapsamaktadır. Somut olaydaki gibi durumlarda ifade özgürlüğü ve din özgürlüğü haklarının çatışması söz konusu olacaktır. Bu çerçevede dinsel değerlerin korunması ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında meşru amaç oluşturmaktadır. Dinsel değerler söz konusu olduğunda, yerel ihtiyaçları daha yakından ve doğru takdir edebilecek taraf devletlerin takdir marjı genişlemektedir. Bununla birlikte ifade özgürlüğüne müdahale teşkil eden tedbirin demokratik toplumda gerekli olduğu ölçüyle sınırlı kalması gerekmektedir. Somut olayda dinsel değerleri aşağılayan video paylaşımlarıyla sınırlı tedbir alma yolunun tercih edilmesi yerine genel seçimler öncesinde siyasi içerikli ifadelerin de yayılmasına olanak sağlayan siteye bütün olarak erişimin engellenmesi müdahalenin meşru amaca ulaşmada orantılı olmaması nedeniyle ifade özgürlüğü hakkının ihlalini oluşturmaktadır. 6.“6. İlimiz Cizre ve Silopi ilçe merkezlerinde Bölücü Terör Örgütü mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, bölücü terör örgütü mensupları tarafından mayın ve patlayıcılarla tuzaklanmış barikat ve hendeklerin bertaraf edilmesi ve vatandaşlarımızın can, mal güvenliğinin ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi gereğince 14.12.2015 günü saat: 23:00' ten itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. (…..) 14. Şırnak Valiliği, 5442 sayılı Kanun’un 11/C maddesi uyarınca başvurucuların yaşadıklarını belirttikleri Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir. Valilik bu kararına, terör örgütü mensuplarının yakalanması ve terör olayları nedeniyle halkın can ve mal güvenliğinin sağlanmasını gerekçe göstermiştir. Valiliğin anılan gerekçelerle kamu düzenini, halkın can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan etmesinin temelsiz olduğu söylenemez.” (Mehmet Girasun ve Diğerleri Başvurusu, B. No: 2015/15266, Tedbire İlişkin Ara Karar, Karar Tarihi: 11/9/2015) İl İdaresi Kanunu Md. 11/c İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır. Bu hususta alınan ve ilan olunan karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında 66’ ncı madde hükmü uygulanır. T.C. Anayasası MADDE 120- Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebilir. SORU: AYM’nin alıntılanan kararını ulusalüstü insan hakları hukuku standartları çerçevesinde değerlendiriniz. (15 puan) İnsan Hakları Hukukunda, hakların sınırlandırılması olağan dönem için söz konuyken, askıya alma yalnızca olağanüstü dönemlere özgüdür. Sınırlandırma çerçevesinde haklar kullanılmaya devam etmekteyken, askıya alma durumunda hakkın kullanılması tamamen durdurulabilmektedir. Askıya alma önleminin alınabilmesi olağanüstü yönetim usulüne ulusal hukukun öngördüğü usullerle mümkündür. Olağanüstü yönetim usulüne bağlı olarak alınacak önlemler geçici ve istisnai olmalı, askıya alma işlemi sadece sorunların yaşandığı bölgeyle sınırlandırılmalı, bu yola son çare olarak başvurulmalı, kademeli olağanüstü rejim formlarından görece daha hafif nitelikte olanına başvurulmalı ve ayrımcılık içeren uygulamalardan kaçınılmalıdır. Somut olayda olağanüstü hal ilanı söz konusu olmamakla birlikte kişinin seyahat edebilmesi, sağlık kurumlarına ulaşması, başkalarıyla iletişim kurması gibi hususlara ilişkin bir dizi hakka müdahale edilmektedir. Söz konusu olay olağan dönemde gerçekleştiği için sınırlandırma rejimi bakımından bir değerlendirme yapmayı gerektirir. Şırnak Valiliği’nin aldığı kararda anılan kanuni düzenlemeler valiliğe bazı şartlar altında bu hakka yasaklamaya varan tipte müdahale etme imkanı tanımaktadır. Ancak gerek söz konusu kanuni düzenlemeler ve gerekse alınan karar, hukukilik ve ölçülülük ilkesi ile sınırlandırmanın sınırı bakımından sorun teşkil etmektedir. Hakka müdahalenin hukuki dayanağı olan yasal çerçeve ulaşılabilir, açık ve anlaşılabilir olmalıdır. Zira olağan dönemde bir hakkın kullanımı tamamen durdurulamaz, ancak kullanım alanı daraltılabilir. Bu müdahaleyse hakkın özü ve demokratik toplum düzeni gerekleri ölçütlerine uygun olarak yapılabilir. Valiliğin ilgili kararında hakkın kullanımı tamamen durdurularak gerek ölçülülük ilkesine gerekse de sınırlandırmanın sınırı ölçütlerine riayet edilmemiştir. Bu yüzden insan hakları hukuku kayıtlama rejimine aykırılık potansiyeli taşımaktadır.