HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com DOI NUMBER: 10.17540/hikmet.2017.59 Hikmet Yurdu, Yıl: 10, C: 10, Sayı: 20, Ocak – Haziran, 2017/2, ss. 25 - 50 ORGANON VE NOVUM ORGANUM’DA TEMEL ÖGELER VE TÜMEVARIM YÖNTEMİ -Aristoteles ve Bacon'un Tümevarım Teorilerine Bir Giriş Denemesi- Prof. Dr. Bayram Dalkılıç N. Erbakan Ü. İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü baydal@hotmail.com Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz K. M. Ü. İlahiyat Fakültesi Öz: Mantık, bir bilim olarak, bilim tarihinde her zaman önemini korumuştur. Mantık, ilmin elde edilmesinde metodolojik bir konum kazanmış ve bu konumunu sürekli olarak canlı tutmuştur. Aristoteles ve Francis Bacon da Mantık için birtakım yöntemler ortaya koymuşlar ve bunları uygulamışlardır. Her iki düşünür de bu yöntemlerden biri olan tümevarımı felsefe, mantık ve bilim anlayışlarında kullanmışlardır. Makalemizde, tümevarım metodunun her iki filozofun felsefesinde nasıl oluştuğu ve hangi süreçlerden geçtiği ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Makalemizin öncelikli amaçlarından biri de özellikle, Aristoteles'in Tümevarım yöntemini kullandığına dikkat çekmektir. Aristoteles, tümevarım yöntemini, özellikle doğa ve deney bilimlerinde bir yöntem olarak kullandığı gibi, Tümdengelim'in bir yöntem olarak temellendirildiği; Organon diye anılacak olan eserlerinde de kullanmıştır. Aristoteles, 'sanki Tümevarım yönteminden hiç haberi yokmuş' gibi suçlanmıştır. Tümevarım, üstelik Aristoteles mantığı ve yöntemine alternatif vurguyla 'yeni bir yöntem' olarak ileri sürülmek istenmiştir. Bu çalışmada, Tümevarım'ın, Organon ve Novum Organum'daki durumunu ve karşılığını, karşılaştırmalı olarak ortaya koymayı hedefleyen bir giriş denemesi yapılmaya çalışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Aristoteles, Bacon, Organon, Novum Organum, Mantık, Tümevarım, Tümdengelim, Deney. Absract Logic, as a science, has always maintained its importance in the history of science. Logic has gained a methodological position in obtaining provenance and has kept this position alive continuously. Aristotle and Bacon put forward some methods for Logic and implemented them. Both thinkers have used induction, one of these methods, in their philosophical, logical and scientific insights. In our work, it is tried to show how the induction method occurs in the philosophy of both philosophies and which processes pass through it. One of the primary aims of our work is to draw attention to the use of Aristotle's Inductive method. As Aristotle used the induction method as a method, www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org 26 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi especially as a method in the natural and experimental sciences, the method of deduction is based on a method; It has also been used in works called organon. Aristotle was accused of 'as if he had never known of the induction method'. Induction is also desired to be put forward as a 'new method' with an emphasis on Aristotelian logic and method. In this study, an attempt is made to introduce a comparative study of the situation and the situation of Induction, Organon and Novum Organum. Key Words: Aristoteles, Bacon, Organon, Novum Organum, Logic, Induction, Deduction, Experiment. Giriş Organon ve Novum Organum’u Oluşturan Sürece Genel Bir Bakış Tarihe baktığımızda insanların, sürekli bilmek ve öğrenmek için çaba sarf ettiğini görmekteyiz. Mantık alanındaki çabaların da insanlıkla süregeldiğini ancak onu sistemli hale getirip, ona hak ettiği yeri kazandıran filozofun Aristoteles (384-322) olduğunu görürüz. Ancak mantık alanındaki bu çabalar yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Bu doğrultuda mantığa katkı sağlayanlardan birisi de Francis Bacon (1561-1626) olmuştur. Bu çalışmamızdaki öncelikli amacımız, iki filozofun “Organon” ve “Novum Organum” adlı mantık eserlerinde, mantığın bilgi elde etmede kullandığı tümevarım (endüksiyon, istikra, epogage) metodunu nasıl ele aldıklarını araştırmak olacaktır. Her iki eserin de “Organ-on/um” ismini taşıması ve mantığa ait olması dolayısıyla bu kavramları tahlil etmek konuya açıklık kazandıracaktır. Organon, kelime olarak “alet” anlamında olup “ilmin ve düşüncenin aleti ve girişi” demektir. Aristoteles’e göre organon, ‘genel ilimlerin aleti’ olmalıdır. Bu alet de mantık olmalıdır. O, kendinden önceki filozofları nitelerken ve eleştirirken kullandığı “analitikten haberleri yoktu, bu ilmin cahiliydiler” şeklindeki cümlesinde, mantık ilmini ‘analitik’ kelimesiyle ifade etmiştir.1 Logikos, logos’a yani “söz”, “akıl” ve “akıl yürütme”ye aittir.2 Mantık kelimesinin anlamı, bu olmasına rağmen, mantık bilimi ve tarihinde farklı anlam ve tanımlamalar olmuş, dönemlere göre farklı mantık anlayışları getirilmiş bulunmaktadır. Bir başka tanımlamaya göre, “mantık sanatı, bütün halinde, aklı düzeltmeye ve yanlış yapılması mümkün olan bütün makul şeylerde insanı doğru yola ve gerçek tarafına yöneltmeye yarayan kanunları ve insanı, makullerde yanlıştan, sürçmeden ve hatadan koruyan ve muhafaza eden kanunları verir.”3 Atademir, Hamdi Ragıp, Aristo’nun Mantık ve İlim Anlayışı, Ankara, 1974, s.92. Öner, Necati, Klasik Mantık, Ankara, 1996, s.13. 3 Farabi, İlimlerin Sayımı, Çev. Ahmet Ateş, İstanbul, 1955, s.64. 1 2 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 27 Löringhoff (1912-1996), “mantığın, düşünmenin, düşüncelerin doğruluğunun, bilginin formel şartlarının, hakikatin bilgisi. doğru düşünme sanatı, belli edatların (ve, yahut, değil) kullanılmasının bilgisi olduğunu” belirtmektedir.4 Tanımlardan da anlaşıldığı gibi mantık, düşünme ve konuşmayı ifade ettiği gibi daha sonraları konuşmanın sembolik olarak doğrulanmasının mantıkta yer bulduğunu görmekteyiz. Feys, "mantığın babası Aristoteles'in, mantığı tanımlamayı unuttuğunu, belki de bu yüzden, bugüne kadar bir mantık tanımı üzerinde birleşilmediğini" vurgulamaktadır.5 Organon ve mantık kelimeleri ile ilgili bu kısa bilgilerden sonra Aristoteles’i "Organon" ismi verilen eserini yazmaya iten sebepleri bulmak, eserin tarih içindeki yerinin anlaşılmasını daha da belirgin hale getirecektir. Doğa karşısında insanların hayret etmesi ve düşünmesi, Aristoteles’ten önce başlamıştır. Ancak bunun kuralsız bir şekilde yapılması, insanların kavramlar üzerinde anlaşılmaz bir şekilde söz oyunlarına başvurmasına yol açmıştır. Bu durum, insanları doğa ve kavramlar üzerinde göreceli bir konuma itmiştir. İnsanların doğa ve kavramlar üzerindeki göreceliliğinin sebeplerinden biri, Herakleitos’un (540-480) “doğadaki tikel nesnelerin karşıtlarını bir birlik içinde özdeş olarak bulundurdukları” önermesidir. Ona göre şeyler, hem bütündür, hem değildir; hem uyumlu hem uyumsuz olarak, bir arada ve dağınıktır. Bütün her şeyden bir birlik ve birlikten de her şey oluşur. Denizin suyu, hem çok saydam, hem çok bulanıktır; balıklar için içilebilir olup sağlık verirken, insan için içilmez ve yok edicidir. Kalemin çizdiği hem doğru, hem de kıvrıktır. Çember üzerinde başlangıç ve son birdir. Yaşam ile ölüm, uyanıklık ve uyku, genç ile yaşlı içimizde aynı şeylerdir, çünkü öncekiler değişir, sonrakiler de öncekilere dönüşürler.6 Aristoteles, Protagoras'ın bu savının “aynı şeyin hem var olup hem de var olmadığı düşüncesi, mantıksal bir olanaksızlıktır” diyerek çelişmezlik ilkesine ters bir düşünce olacağını dile getirmiştir.7 Bilgi problemi konusunda da tam bir göreceliğe ulaşan Protagoras (490-420) ve ardıllarının; yani sofistlerin anlayışının da Aristoteles mantığının oluşmasına katkı sağLöringhoff, Von Freytag, Mantık, Çev. Takiyyüddin Mengüşoğlu, İstanbul, 1973, s.5. Feys, Robert, "Mantık", Günümüz Felsefe Disiplinleri, (Çev. Doğan Özlem), İstanbul, 1990, s. 31, 6 Denkel, Arda, İlkçağ’da Doğa Felsefeleri, İstanbul, 1998, s.24. 7 Denkel, Arda, a.g.e., s.25; Arisrtoteles, Metafizik, Çev. Ahmet Arslan, İstanbul, 1996, s.202. 4 5 28 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi lamış olduğunu görmekteyiz. Protagoras’ın ‘insan her şeyin ölçüsü olup onun var olan şeylerin varlıklarının, var olmayan şeylerin yoklukların da’8 ifadesiyle tam bir rölativizme vardığını görürüz. Aristoteles, bu tür göreceli bir anlayışın insanları felsefeden soğutacağını ifade eder. O, bu anlayışa karşı tepkisini, ‘bu tarz düşüncede doğrunun araştırılması, uçan kuşları kovalamaktan başka ne olacaktır’ şeklinde dile getirmiştir.9 Aristoteles, "Organon" adı verilen külliyatında, ilk olarak “Sofistik Delillerin Çürütülmesi” adlı eserini oluşturmuş, mantığın kurallarını bundan sonra temellendirmiştir. Ayrıca o, “Metafizik” adlı eserinde de bunların eleştirisine özellikle Protagoras ve Gorgias (483-376)'a geniş bir yer ayırmıştır.10 Aristoteles’i mantığını oluşturmasına iten bir başka sebep de hocası olan Platon’un (429-347), cins ve tür ayrımını benimsemekle beraber, bunun temeline tümevarım metodunu koyması ve tikellerden ayrı bir tümel anlayışı benimsemesidir. Aristoteles, bu sürecin sonunda bir ilimler sınıflaması oluşturmuş ve mantık ilminin de sınıflama içindeki önemini ifade etmiştir. Ona göre ilimler, teorik (matematik, fizik, ilk felsefe/teoloji), pratik (ekonomik, etik, politik) bazen bu iki sınıflamaya ilaveten de poetik (poetik, rhetorik) sınıflamasına ayrılır.11 İlimler sınıflamasındaki poetik ve retorik’in de Aristoteles tefsircisi Ammonias Saccas (175-242) tarafından "Organon Külliyatı"na dahil olduğu, "Organon" içerisinde bulunduğu belirtilmiştir.12 Aristoteles, aslında duanın da bir söz olup, ne tasdik ne de inkâr içermemesi dolayısıyla rhetorik ve poetik’in konusu olduğunu belirtmiş olup mantığı bunlardan ayırmıştır.13 Bu ilimler sınıflamasına baktığımız zaman mantık ilminin burada yer almadığını görmekteyiz. Aristoteles, “doğru üzerine tartışmalarda önermelerin hangi koşullarda doğru kabul edilmeleri gerektiğini belirlediklerini ileri süren bazı filozofların çabalarına gelince, onların çabaları yalnızca analitikler hakkındaki bilgisizlikten ileri gelmektedir. Çünkü herhangi bir özel bilimsel incelemeye gitmeden önce bu şeyleri bilmemiz, eğer Platon, Theiteitos, Çev. Macit Gökberk, İstanbul, 1997, s.30. Aristoteles, Metafizik, a.g.e., s.219. 10 Sofistlerin geniş bir eleştirisi için bkz. Aristoteles, Metafizik, s.215-228. 11 Atademir, Hamdi Ragıp, a.g.e., s.64-65. 12 Öner, Necati, a.g.e., s.17. 13 Aristoteles, Organon II, Önerme, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1989, s.9. 8 9 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 29 onları henüz öğrenme safhasındaysak araştırmaya girişmemiz gerekir. O halde kıyasın ilkelerini incelemenin de filozofun, yani her türlü tözün doğasını inceleyen adamın, çalışma alanına ait olduğu açıktır. Şimdi herhangi bir cinsle ilgili olarak en mükemmel bilgiye sahip olan insanın, söz konusu konunun en kesin ilkelerini ortaya koyma gücüne sahip olması gerekir. Çünkü böyle bir ilkenin, hem bütün ilkeler içinde hem en iyi bilinen ilke olması hem de koşulsuz olması zorunludur,”14 cümlelerinde mantığın yerini belirtmiştir. Yine Kıbrıslı Zenon’un (334-263) analojisi (tasviri) de bize mantığın yerini kavratması yönüyle önemlidir. Zenon, felsefenin bir yemiş bahçesine benzediğini, mantığın bu bahçenin duvarı, fiziğin ağaçları ve ahlakın da yemişi olduğunu; ya da felsefenin yumurtaya benzediğini; mantığın bunun kabuğu, fiziğin akı, ahlakın da sarısı olduğunu söyler.15 Aristoteles’in mantığa dair yazdığı Organon külliyatı, daha sonraları etkisini giderek arttırmıştır. Aristoteles tefsircisi olan Porphyrious (234-305) “İsagoji” adlı eserinde, Aristoteles’in Topika’da ele aldığı beş tümel dediğimiz kavramları irdelemiştir. Aristoteles’in ortaçağa etkisi Boethius’un (480-524) Kategoriler, Önermeler ve Porphyrious’un İsagoji’sini Latince’ye çevirmesiyle başlamıştır. Bu etkiyle beraber Aristoteles mantığı, batıda her şeyin temeli haline gelmiştir.16 Aristoteles bir anlamda dili, düşünceyi aktarma aracı olarak görmüş ve terimlerin incelenmesine mantık çalışmaları içinde yer vermiştir.17Hatta Aristoteles mantığının tümeller problemi dolayısıyla varlık, metafizik, bilgi ve ahlak problemleriyle iç içe geçtiğini, Aristoteles’in bir otorite haline geldiğini görmekteyiz. Ancak bu aşırı etki, her türlü düşünüşün temeli olduğu için Aristoteles mantığının tümdengelim metodu da ortaçağın geç döneminde eleştirilmeye başlanmış, ilmi düşünceyi gerileten ve zayıflatan bir sistem olarak görülmüştür. Bu sebeple Roger Bacon (1220-1292) tümevarıma dayalı bilgiyi esas alan empirizmi Opus Magnus’ta ele alarak tepki hareketini başlatmış ve bilimsel düşünceye yön vermiştir. R. Bacon bu eserinde, “Latinler, dillere, matematiğe ve perspektife ilişkin olarak bilimin temellerini ortaya koyduklarından, ben şimdi deneysel bilimler tarafından da sağlanmış olan temellerle meşgul olmak istiyorum. Çünkü deney olmadan hiçbir şeyi bilmek mümkün olmaz. Eğer ateş görmemiş biri, akıl yürütme yoluyla ateşin Aristoteles, Metafizik, s.200-201. Russell, Bertrand, Batı Felsefesi Tarihi, İlkçağ, Çev. Muammer Sencer, İstanbul, 1997, c.1, s.384. 16 Kilisede yedi özgür sanatın öğretilmesi ilk planda olup, mantık da bu yedi içinde trivium olarak adlandırılan ilk üç ilim içindeydi. 17 Ural, Şafak, Temel Mantık, İstanbul, 1985, s. 14 14 15 30 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi yaktığını kanıtlarsa nesneleri bozar ve tahrip eder. Dinleyicinin zihni, bundan tatmin olmayacaktır ve akıl yürütülen şeyi kanıtlamak için ateşin üzerine elini veya yanıcı bir şeyi koymaktan kaçınmayacaktır. Fakat zihin, deneyi bir kez yaptıktan sonra artık güvenli hale gelir ve hakikat ışığı içinde yer alır. Demek ki akıl yürütme yetmez, deney de gerekir”18 şeklinde saf akıl yürütmeye karşı tepkisini ortaya koymuştur. Aristoteles’in Fizik ve Metafizik adlı eserleri, 1210’da Paris Üniversitesi’nde yasaklanmış aynı yasağı 1215 ve 1228’de Papalık yenilemiştir. Tepkiler de hızla artmaya devam etmiştir. Richard FitzRalph (1299-1360), “eskiden düşüncelerimi Aristoteles’in öğretilerine ve ancak gururları derin insanlara derin gözüken kanıtlamalara bağlamıştım” ifadesiyle tepkisini ortaya koymuştur. Paris Üniversitesi rektörlüğü yapan Pierre d’Ailly (1351-1420) de “Aristoteles’in felsefe ve doktrinde, aşikar bir şekilde kanıtladığı nedenin ya hiç olmadığını ya da çok az olduğunu belirtmiştir. Aristoteles felsefesi ve doktrininin, bilimden çok bir "kanaat" adını hak ettiği sonucuna vardığını iddia eden d'Ailly'e göre, Aristoteles otoritesine tabi olmayı inatla sürdüren bu insanların çok kınanmaları gerekir.”19 Aristeteles'e karşı olan tepki etkisini yavaş göstermiştir. Bu erken tepkilere rağmen 1589-1590 yıllarında hala Galilei’nin, (1564-1642) "iki farklı ağırlıktaki topun yer çekimi dolayısıyla aynı anda düşeceği" fikrine herkes karşı çıkmış ve Aristoteles kuramını20 desteklemiştir. Bu tepkilerden bir tanesi de bilimlerdeki metodun ne olacağının araştırılması olan metod sorunu üzerine yoğunlaşmış ve tümevarımı bilimin temeline yerleştiren emprizme yol açmıştır. Francis Bacon da “Novum Organum, Tabiatın Araştırılması ve İnsan Alemi Hakkında Özlü Sözler” adlı eseriyle bunu gerçekleştirmeye çalışmış, Descartes (1596-1650) “Metod Üzerine Konuşma”da bu metodu daha sistemli hale getirmiştir.21 Organon ve Novum Organum’u oluşturan süreci ele aldığımız bu girişten sonra, bu iki mantığın temellerini ortaya koymaya çalışacağız. Le Goff, Jacques, Ortaçağda Entellektüeller, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İstanbul, 1994, s.151. Le Goff, Jackques, a.g.e., s.178. 20 Aristoteles fiziğine göre, ağır top hafif toptan daha önce yere düşer. Yani düşüş, ağırlıkların oranına göre gerçekleşir. Alexandra, Koyre, Yeniçağda Bilimin Doğuşu Çev. Kurtuluş Dinçer, İstanbul, 1996, s.163. 21 Bkz. Özlem, Doğan, Mantık, İstanbul, 1991, s. 188; Çapak, İbrahim, Anahatlarıyla Mantık, Ankara, 2015, s. 34 18 19 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 31 1. Organon ve Novum Organum’un Temel Ögeleri 1.1. Organon’un Temel Ögeleri Aristoteles’in yöntemle ilgili kitaplarının Organon adı altında sistemli bir hale gelmiş olduğunu belirtmiştik. Konumuzun önemi bakımından kitaplara ve içeriğine kısaca bakmak, tümevarım anlayışını kavramak açısından önemlidir. Organon, altı kitaptan oluşmuş Kategori, Peri Hermenias (Önerme Üstüne) Analytika I (Kıyas Öğretisi), Analytika II, Topika (Diyalektik Tasımlar), Peri Sophistikon Elephon (Sofistlerin Eleştirisi Üzerine) adlı yapıtlardır. Bu kitaplar bir birlerini tamamlayıcı nitelikte olup birbirine sık sık göndermelerde bulunur. Aristoteles’in ilk olarak Sofistlerin Eleştirisi ve Topika’yı yazdığı düşünülmektedir. Aristoteles’in mantığının temelini oluşturan ise gerçekte Topika ve Analitik’lerdir.22 Aristoteles mantığının içeriğine geçmeden önce, mantık-metafizik arası ilişkiyi ortaya koymak yararlı olacaktır. Aristoteles’te metafizik ilmi, en yüksek ilimdir. İlk bilimin (metafizik)23 konusu maddeden bağımsız ve hareketsiz varlıkları incelemektedir. Yine bu bilim, Tanrı’nın kendisine sahip olması ve tanrısal şeyleri ele alacak olması dolayısıyla en tanrısaldır.24 Bu sebeple bütün diğer ilimler, zorunludur; ancak hiçbiri ondan üstün değildir.25 Bu doğrultuda Aristoteles’te bilgelik, bir şeyin ilk ilke yahut nedenlerini araştırmaktır. Bilge kişi ise, tümelin bilgisine sahip olan kişidir. Çünkü tümelleri bilen özelin bilgisine de sahip olacaktır. Biz ancak tümellerin ve formun tanımını verebiliriz.26 “Neden idelerin varlığını kabul edenlerin hiçbiri, herhangi bir ideanın tanımını vermemektedir?”27 ifadesiyle Aristoteles, hiçbir tümelin bireylerin dışında ve soyut olarak var olmadığını belirterek bilgelik anlayışını da ortaya koymuştur. Metafiziğin mantıkla ilişkisine gelince, mantık, düşünmeyi incelerken bu arada var olanı da incelemiş olmaktadır. Çünkü düşünme, varlığı da yansıtır. Ama varlığın asıl yapısı ve iç bağlantısı, ancak var olanın özüne ve nedenlerine yönelmiş olan metafizikle kavranılır.28 Organon hakkında bkz. Emiroğlu, İbrahim, Klasik Mantığa Giriş, Ankara, 2010, s. 42, 44 Metafizik, bağımsız ve hareketsiz, fizik bağımsız ve hareketli, matematik ise bağımlı ve hareketsiz olanı incelemektedir. 24 Aristoteles, Metafizik, s.296. 25 Aristoteles, a.g.e., s.84. 26 Aristoteles, a.g.e., s.349; Denkel, Arda a.g.e., s.171. 27 Aristoteles, a.g.e., s.367. 28 Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, İstanbul, 1996, s.81. 22 23 32 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi Mantık, yine bizatihi zihne değil, ferdi zihne taalluk eder. Reeli bilen bu zihni, hatadan ve yanılmaktan kurtarmak lazımdır. Bunun için de reelin kanunlarını bilmek gerekir. Mantık da hareket noktasını metafizikten almak zorundadır.29 Yukarıda açıkladığımız gibi mantığın metafizikle yoğun bir ilişki içinde bulunduğunu görmekteyiz. Mantık, bir nevi metafiziğe hizmet eden ilim görünümündedir. Ancak bu iki ilim dalının; mantık ve metafiziğin aynı oldukları da anlaşılmamalıdır. Metafizik, realiteye kanun dikte etmez. Bunların varlığını ortaya koyar, hâlbuki mantık zihne kanunlar dikte etmektedir.30 Acaba Aristoteles’in Organon’da ortaya koyduğu temel unsurlar nelerdir? Aristoteles, nasıl bir mantık anlayışı savunmuştur? Bu sorular ışığında bir cevap verilecek olursa, Organon’un temel yapısı, kavramların kavranılması, kavramların önerme haline getirilmesi ve bu önermelerden hareketle kıyas yaparak ulaşmak istediğimiz bilgiyi elde etme çabasıdır. Şimdi yukarıdaki soruların kapsamını oluşturan hususları sırasıyla değerlendirmeye çalışacağız. 1.1.1. Diyalektik Delilin Unsurları Aristoteles, diyalektik delilleri “Topika” adlı eserinde ele alır ve "Analitik/Burhânî Kıyas"la karşılaştırır. Kıyasın konusu, meseleler olduğu halde diyalektiğin konusu önermelerdir. Ona göre, bir önerme bazen hassayı, bazen ilintiyi, bazen de cinsi ifade eder. O, diyalektik delilin tarif, hassa, cins ve ilinti olmak üzere dört unsurdan oluştuğunu ifade eder ve bunları tanımlar. Tarif, nesnenin mahiyetini ifade eden sözdür. Hassa, nesnenin mahiyetini ifade etmekle beraber, yalnızca bu nesneye ait olan, onunla karşılanabilendir. Mesela insanın, gramer öğrenmeye müsait olması, onun hususiyetidir. Cins, insanın hayvan cinsi içinde olması gibi, çok ve nev’i yönünden kendi aralarından farklı nesnelere öz yönünden yüklenen şeydir. İlinti ise tarif, hassa, cins olmayıp nesneye ait olan şeydir veya hangisi olursa olsun bir tek ve aynı şeye ait olabilen veya olmayabilen şeydir. Mesela oturmanın aynı varlığa ait olduğu ve olmayabileceği gibi.31 Aristoteles, diyalektiği egzersiz, günlük konuşmalar ve felsefi ilimler için yararlı bulmakla beraber gerçekte, felsefenin konusu olarak gördüğü kıyas metodunu savunur. Atademir, Hamdi Ragıp, a.g.e., s.76. Atademir, Hamdi Ragıp, a.g.e., s.96. 31 Bkz. Aristoteles, Organon V, Topika, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1989, s.7-11; Çetin, Ali, Mantıkta Diyalektik, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2010, s. 36-42 29 30 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 33 Aristoteles, “filozofluk taslayan diyalektikçilerin ve sofistlerin, yalnızca görünüşte bilge olduklarını, her şeyi tartıştıklarını, sofistlikle birlikte diyalektik felsefe ile aynı gerçeğe yöneldiklerini” belirttikten sonra, “felsefenin, gerçekleşmesi için gerekli olan yetinin doğası bakımından diyalektikten; hayata ilişkin amaçları bakımından ise sofistlikten ayrıldığını; diyalektiğin, sadece bilgiyi eleştirmekle yetindiğini, oysa felsefenin, somut olarak onu ürettiğini, sofistiğe gelince; onun ancak görünüşte felsefe ve sahte felsefe olduğunu”32 ifade ederek metod konusunda tavrını ortaya koymuş bulunmaktadır. 1.1.2. Kategoriler Kategoria, yüklem ve yüklemek manasına gelip kategori ise bir yüklemi bir özneye yüklemek, tasdik etmek manasına gelmektedir. Aristoteles’te kategoriler, töz (öz), nicelik, nitelik, görelik, nerelik (yer), zaman, durum (mekan), sahip olma, etki ve edilgidir. Bu terimler, bağlantısız olup herhangi bir varlığı ne tasdik eder ne de inkâr eder. Tasdik veya inkâr, bu terimler arası bağlantılarla olur.33 Bu kategoriler içinde en önemlisi tözdür. Töz, ne bir konu hakkında ne de bir konu içinde tasdik edilmemiş olandır.34 Bu kategoriler içinde töz, ikincil tözlerin dayanağı olmasından dolayı birincil tözdür. Bu tözler azalıp çoğalmaya elverişli olmadığı gibi, özdeş ve sayıca tek olmakla beraber, zıtları da kabul ederler. Mesela insanın, bir ve aynı olmasının yanında, siyah ve beyaz da olabilmesi gibi. Diğer tözler ise töz gibi mükemmel olmayıp onun anlaşılmasında ona yardımcı olurlar. Yani birincil töze yüklem olurlar. Birincil töz her zaman yüklenen yani “özne”dir.35 1.1.3. Önerme Aristoteles’e göre sınıflanan kavramların bilgi için hüküm ifade eder bir hale getirilmesi gerekir. İsimler, kendilerine bir şeyler eklenmez ise, ne birleştirmesi ne de ayrılması olmayan kavramlara benzerler. İnsan ve ak kelimelerinde olduğu gibi. Önermenin bir isim, fiil ve yargı ifadesini bulundurması gerekir. Yargı ise, inkâr ve tasdik durumundan birisi olmalıdır. Aristoteles'e göre, "ne doğru bir hüküm ne de doğru bir önermenin başka doğru bir hükme, başka doğru bir önermeye zıt olmadığı Aristoteles, Metafizik, s.197. Aristoteles, Organon I, Kategoriler, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1989, s.6. 34 Aristoteles, a.g.e., s.7. 35 Bkz. Çetin, Ali, Mantıkta Diyalektik, s. 82-83. 32 33 34 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi açıktır. Gerçekte zıt önermeler, karşıtlara taalluk edenlerdir. Hâlbuki doğru önermeler aynı zamanda doğru olabilirler. Öyleyse zıtlar aynı zamanda bir konuya ait olamazlar”36 1.1.4. Kıyas Aristoteles’e göre, “kıyas, kendisinden, bazı şeylerin konulmasıyla, bu verilenden başka bir şey sadece bu veriler dolayısıyla gerekli olarak çıkarım” şeklinde tanımlamıştır.37 Aristoteles’in bu şekilde tanımını verdiği kıyasın amacı, ispattır ve ispatçı ilmin içine girer. Çünkü o, ispatçı öncülün, diyalektik öncülden üstün olduğunu, ispatçı öncülün çelişmenin iki bölümünden (inkâr, tasdik) birini aldığını, ancak diyalektiğin bu iki bölümden birini hasma sunduğunu belirtir. Aristoteles, ispatla kıyasın ayrılması gerektiğini, çünkü ispatın bir nevi kıyas olduğunu, fakat kıyasın ispat olamayacağını belirtir. Aristoteles’e göre en yetkin kıyas, birinci şekil kıyastır. Diğer kıyaslar, ya ispatla ya da saçmaya irca yoluyla sağlamaları yapılarak birinci şekle uygun hale getirilirler. Birinci şekil kıyasta, orta terim, büyük önermenin öznesi, küçük önermenin yüklemidir. İkinci şekil kıyasta, orta terim, büyük ve küçük önermenin yüklemidir. Üçüncü şekil kıyasta ise orta terim, büyük ve küçük önermenin öznesidir. Ayrıca bir kıyasın olabilmesi için önermelerden birinin olumlu ve bütüncül olması gerekmektedir. Mesela biz, “musiki zevkinin iyi olduğu”nu ilan edeceksek, önermeye “her” ifadesini koymalıyız. Eğer “bazı” ifadesini koyarsak bu musikiden başka bir zevk de olabilir. Bu tür bir anlayış da hasmı, "sonucu ihtimalli bir konum"a itebilecektir.38 Kıyaslar, tümel ve tikel olabilecektir. Tümel kıyasların birçok sonuç verebileceği, tikel olumlunun birçok sonuç vereceği, tikel olumsuz kıyasın tek bir sonuç verebileceği belirtilir. Yine doğru öncüllerden her zaman doğru sonuç alınırken, yanlış öncüllerden doğru sonuç alınamayacaktır. Aristoteles kıyasında, orta terimin büyük bir önemi vardır. Çünkü kıyasa, biz orta terim vasıtasıyla ulaşmaktayız. Aristoteles bu durumu “ispatçı bir ilmin gerekli sonuca varıp dayanması gerektiğine göre, apaçık olarak ispatın gerekli bir orta terim vasıta- Aristoteles, Organon II, Önerme, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1989, s.47. Aristoteles, Organon III, Birinci Analitikler, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1989.s.5; Aristoteles, Organon V Topika, s.3. 38 Aristoteles, Organon III, Birinci Analitikler, s.71. 36 37 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 35 sıyla olması gerekir. Yoksa ne sonucun niçin gerekli olduğu, hatta ne de gerekli olduğu bilinmeyecektir” demektedir.39 Aristoteles’te temel amaç olan kıyas ilmini bilmek, akıl ve bilim için kullanılırsa değer kazanacaktır. O, “umuminin bilgisiyledir ki hususi nesneleri görürüz. Bizim onları bilmemiz onlara has bilgi ile değildir”40 ve “tümel olmaksızın bilime ulaşmak imkânsızdır”41 şeklinde ifade etmiştir. Diyebiliriz ki, Organon, genel olarak kıyası temel alan tümdengelim metodunu benimsemiş bir mantık sistemidir. Organon’daki temel öğeleri belirledikten sonra Bacon’un Novum Organum’da ele aldığı temel ögeleri incelemek, her ikisinde tümevarım anlayışlarına geçmeden önce süreci kavramak açısından yararlı olacaktır. 1.2. Novum Organum ve Temel Ögeleri 1.2.1. Geleneksel Felsefeyi Red ve Doğa Felsefesinin Temellendirilmesi Bacon’un genel anlayışı, Aristoteles’in aksine doğa araştırmalarına adanmış yeni bir doğa felsefesini gerçekleştirme arayışıdır. Bacon, kendisini de bu arayış içinde bir tabiat filozofu olarak görür. Onun felsefe anlayışı, soyut olmayan, deneyci ve çözümlemeyi ön plana almış bir sistemdir. Hatta Bacon’un civcivi karla doldurup dondurma deneyleri yaparken soğuk algınlığından ölmesi de onun deneyle ne kadar iç içe olduğunu gösterir.42 Bacon tabiatı anlama ve araştırma amacını gerçekleştirmek için “İnstauratio Magna” (Büyük Gelişme, Yenilenme) adını verdiği altı ciltlik bir yapıt tasarlamış ancak bu tasarı bağlamında, Encyclopedia ya da Advecement of Learning (Bilginin İlerlemesi) ve Novum Organum’u yazmıştır. Bacon, devlet felsefesini anlattığı kitabı, Yeni Atlantis’te de yasanın bilim üzerine kurulmasını öngörmüş bilmenin egemenlik olduğunu ve “yeni” sözcüğünü burada da ön plana almıştır. Diyebiliriz ki Bacon felsefesi, geçmişi eleştirel olarak bir red ve yeni bir sistem arayışıdır.43 Bacon, bu eleştiride ilk olarak karmaşık ve düzensiz olan tabiatın araştırılması ve ayrıştırılması gerektiğini, zamanındaki fizik, mantık ve bilim anlayışlarının bu güçte Aristoteles, Organon IV, İkinci Analitikler, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1989, s.21. Aristoteles, Organon III, Birinci Analitikler, s.177. 41 Aristoteles, Metafizik, s.575. 42 Russel, Bertrand, Batı Felsefesi Tarihi, Ortaçağ, Çev. Muammer Sencer, 1997, c.2, s.292. 43 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Akkaş, S. Önal, Francis Bacon’un “Novum Organum” Adlı Eseriyle Düşünce Tarihine Getirdiği Yenilikler – 1, http://dusundurensozler.blogspot.com.tr/2008/09/francisbaconun-novum-organumadli_2271.html, 01.07.2017 39 40 36 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi olmadığını ifade eder. Bu bakımdan nasıl bir nesneyi yapmak için aletlere ihtiyaç duyarsak zihnimiz de bu mantık anlayışını gerçekleştirmek için yeni aletlere ihtiyaç duyacaktır. Bacon’a göre, insan zihni, tek başına soyutlama yapmaya elverişlidir. Ancak soyutlama yapmak yerine araştırma halinde olmamız gerekir. Hatanın yüceltilmesi, kötülüklerin en büyüğüdür. Bacon, hatanın yüceltilmesi durumunu, akılsızlığa tapınmayı zihin üzerindeki bir veba işareti olarak niteler. O, bu durumu, “biz insan aklının gücünü gereğinden fazla yüceltip takdir ediyoruz, fakat onun asıl yardımlarını araştırmıyoruz”44 şeklinde ifade etmiştir. Bacon’un felsefe anlayışında doğa felsefesi, en önde gelmektedir. Ona göre, onun zamanına kadar doğa felsefesi yapılmamış, yapılmış olsa bile diğer bir felsefe ve birimlere bir geçit olarak kullanılmıştır. Bacon, “doğa felsefesi tikel bilimlerde uygulanmadıkça ve tikel bilimler de doğa felsefesinden tekrar tekrar yararlanmadıkça hiç kimse bilimlerde büyük bir ilerleme beklemesin”45 sözüyle astronomi, optik, tıp, ahlak, müzik, çeşitli mekanik sanatlar ve politikanın doğa felsefesine dayanması gerektiğini belirtmiştir. Bu anlayış doğrultusunda Bacon, felsefe tarihini Eski Yunan, Roma, Batı Avrupa uluslarının felsefesi olan “kendi felsefemiz” şeklinde üç evreye ayırmıştır. Arap ve Skolâstik felsefe ise, ona göre, yersiz bir tekrarlamadan ibarettir. Fakat üç evrede de doğa felsefesi, ahlak, teoloji vb. felsefeler yanında sönük kalmıştır. Ona göre teoloji ile doğa felsefesi, karıştırılmamalı ve çatıştırılmamalıdır. Çünkü bu ikisi, ayrı ayrı alanlardır. Doğa, iradeyi; teoloji ise Tanrı’nın gücünü ifade eder. Sonuç olarak Bacon’a göre, kendi dönemine kadar doğa felsefesinde hiçbir şey doğru olarak araştırılmamış, doğrulanmamış, kaydedilmemiş ve ölçülmemiştir. Bundan dolayı Bacon, geçmişin mantık ve deney anlayışını da reddetmektedir. O, bu durumu “şimdi var olan mantık sistemi, gerçeği araştırmaktan ziyade gelişi güzel kavramlar üzerine kurulan, kökleşmiş hataları anlamaya ve kuvvetlendirmeye yarar. Bu nedenle (şimdi var olan mantık sistemi), faydalı olmaktan çok zararlıdır. Kıyas, ilimlerin ilkelerine uygulanamaz ve tabiatın inceliğinde hiç denk olmadığı için aradaki aksiyomlar boşunadır. Kıyas, onaylamaya zorlar, şeyleri de bu nedenle hiç dikkate almaz”46 sözüyle dile getirmiştir. Bacon, Francis, Novum Organum, Çev. Sema Önal Akkaş, Ankara, 1999, s.9. (Bundan sonraki dipnotlarda, N. O. olarak verilecektir. 45 Bacon, Francis, N. O., s.48. 46 Bacon, Francis, N. O., s.10; Ayrıca bkz. Topdemir, H. Gazi, “Francis Bacon’un Bilim Anlayışı”, Felsefe Dünyası, Ankara, 1992/2, Sayı 30, s. 54-55 44 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 37 Bu kıyas anlayışının sonucu oluşan deney yöntemi ise, kör ve aptalcadır. Hatta belirli bir hedef amaçlamadığı için en kısa sürede hedeften uzaklaşır. Eski Yunan mitolojisindeki Atalanta’nın durumuna düşer. Bu tür rastgele deney yoluyla elde edilmiş ilkeler, dağınık bir çalı demetine benzer. Bacon bu durumda yapılan uğraşıyı, ‘gündüzü beklemek, ya da bir ışık temin etmek, sonra ilerlemek daha iyi ve güvenilir olacakken, geceleyin doğru yolu bulmanın, tüm yollarını deneyen bir adam gibi sadece karanlıkta el yordamıyla yürümek’ olarak tasvir etmiştir. Bacon’a göre mantık anlayışının yanında, zamanına kadarki bilimsel yenilikler de şans eseri keşfedilmiş şeylerdir. O bu durumun da “yaşlı adam örneği”nde olduğu gibi çocukların altın bulmak için rastgele meyveyi elde ettiklerini; zamanındaki bilimlerin de bundan farklı olmadığını, rastgele sonuçlara ulaştığını savunur. Bacon, bilimlerdeki rastgeleliği ve hatayı, geçmişte otorite olmuş sistemlerde görür. Ona göre, gerçeklik, otoritenin değil; zamanın kızı olmalıdır. “Eğer ilkçağın, otoritenin ve düşünce birliğinin zincirleri, insanlığın gücünü böylesine kullanılamaz hale getirmişse, insanın nesnelerin yapılarını hiç de bilmemesi şaşırtıcı olmaz”47 Bacon, zararlı otorite olarak sırasıyla Aristoteles Okulu’ndaki mantığı, Platon Okulu’ndaki doğal teolojiyi, Plotinos Okulu’ndaki matematiği görür. Bacon’ın, bu sistemleri reddetmekle soyut olanı ve metafiziği de reddetme anlayışı içine girmiş olduğunu görüyoruz. Hatta Bacon, Aristoteles ve Platon felsefesinin, sağlam dalgalar içinde hafif ve çürük tahtaların yüzmesi gibi kendi zamanlarına kadar ulaştığını, Aristoteles felsefesine bağlılığın ise dalkavukluk olduğunu ifade etmektedir. Bacon'a göre tarihteki bilimsel gelişmeler, ya empiristler ya da doğmatiklerce yapılmış olup, empiristler, karıncalar gibi yığmışlar ve stoklarını kullanmışlardır. Doğmatikler ise, örümcekler gibi sadece kendi ağlarını örmüşlerdir. Bacon, arının ise, karınca ve örümcek arasında olduğunu, bahçenin ve çevresinin çiçeklerinden alması gereken şeyi seçip aldığını; ama almakla kalmayıp çalışarak onu kendi çabasıyla biçimlendirdiğini"48 belirterek tercih ettiği bilim ve bilim adamının yöntemini de vurgulamıştır. Yine Bacon, tarihte eskilerin ve modernlerin tabiatın araştırılmasındaki geleneksel tutumlarını, şarap içen kişilerin tutumlarının birbirine benzemediği örneğinde görmüştür. Bacon, “ya anlıktan kendi kendine akan ya da bir su değirmeninde kovayı çeken çark tarafından taşınan su gibi, Aristoteles mantığı aracılığı ile çekilen bilimlerde suya benzeyen ham içki içmişlerdir. Fakat biz dalında koparılan ve preste sıkılan, son- 47 48 Bacon, Francis, N. O., s.52. Bacon, Francis, N. O., s.87. 38 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi rada süzülen bir kapta mayalanmaya bırakılan tamamen olgunlaşmış üzümlerden yapılan içkiyi içeriz ve başkalarına da onu öneririz. İşte bu nedenle bizim başkalarıyla anlaşamayan oluşumuz şaşırtıcı değildir”49 ifadesiyle tekrar, otoriteyi eleştirmiş, bilimde yeni yöntemi vurgulamıştır. Ancak Bacon, her ne kadar geçmişi eleştirse de amacının böyle davranarak bir otorite haline gelmek olmadığını; “çünkü kendisinin, altın meyvenin çocuksu tutkusu içinde olmadığını belirtmekte, “fakat bütün gücümüzü yarışta, sanatın tabiata üstün gelmesi için kullanırız. Çimleri ve yeşil otları biçmekte acele etmeyiz, yine de olgunlaşmış ürün bekleriz”50 sözüyle amacını ifade etmeye çalışmıştır. Bacon’a göre, bizi gelenekseli reddetme konusunda engelleyen ve zihnimizi hata yapmaya iten sebepler vardır. Bunlar, idoller dediğimiz önyargılardır. İdollerin anlaşılması ve kavranılması, doğanın anlaşılması için en önemli koşuldur. Bacon, “insan zihninin idolleri ile tanrısal zihnin ideaları arasında, yani belirli boş dogmalar ile nesnelerin tabiatındaki bulundukları hal arasında, gerçek damgası ile izlenimi arasında önemli bir farklılık bulunduğunu; insanların idollere karşı her an hazır durumda bulunması gerektiğini; çünkü idolleri tanımanın, bir şekilde tabiatı anlamak demek olduğunu” belirtmektedir51 Öyleyse idoller nedir? İdoller, nereden kaynaklanmaktadır? Şimdi bu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız. 1.2.1. İdoller İdol (önyargı, doğru bilgiyi araştırmada engel koyan sebepler, yani zihni doğrudan uzaklaştıran nedenlerdir. İdolleri kovmak ve zihinden geri çevirmenin biricik gayesi, insanların gerçek bir tümevarımın temellerini kurmasında ve aksiyomları oluşturmasında en önemli etken olmasıdır. Bacon felsefesinde bu idoller; soy, mağara, çarşı-pazar ve tiyatro idolleri olarak dörde ayrılmaktadır. Soy idolleri, bizzat insanın ırkında ve doğasında olan, doğuştan getirdiği şeylerdir. Mesela, ruh yapısının birliği, önyargısı, sınırlı yetileri, çalkanışları, tutkuları, duyu yetersizlikleri, izlenimleri soy idollerini oluşturur. Bu idoller nesnenin yapısını bozan iç ve dış bükey aynalara benzerler. Bacon, Francis, N. O., s.87. Bacon, Francis, N. O., s.81. 51 Bacon, Francis, N. O., s.12. 49 50 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 39 Mağara idolleri, bireysel olup her insanın kendi mağarası olduğu fikrine dayanır. İnsanın mağarası ya kendine özgü ve tek olan yaratılışından ya da okuduklarından veya otoriteden meydana gelmiş olabilir. Heraklitos’un söylediği “insanlar bilgiyi küçük dünyada ararlar. Daha büyük ve ortaklaşa yaşadığımız dünyada değil”52 sözü bu idolleri açıklamaktadır. Çarşı-pazar idolleri, karşılıklı toplumsal ilişkiler sonucu oluşan idol türüdür. En önemli sebebi ise, dil ve dilin kullandığı kelimelerdir. Tiyatro idolleri, kusurlu ispat kuralları sonucu oluşmuş idollerdir. Tüm geçmişteki sistemler buna örnektirler. Bacon’un bilgi anlayışında, bizim doğru bilgiye ulaşmamız için zihni bu idollerden kurtarmamız gerekir. Yani Vulcan’dan53 Minerva’ya54 geçmeliyiz. Bu geçişi ise bize gerçek bir tümevarım sağlayacaktır. Sonuç olarak Organon ve Novum Organum’da ortaya konan mantık sistemleri birçok konuda farklılığa yol açmış, farklı sonuçlar ortaya koymuş; hatta her iki filozofun din, doğa, Tanrı, toplum ve bilgi problemlerinde farklı anlayışlara ulaşmalarını sağlamıştır. Bacon’da felsefe ve mantığın en genel amacı, doğayı araştırmak iken; Aristoteles’te ilmin, ilk ilim, bilgelik ilmi, yahut da metafizik olması nedeniyle amaç, Tanrı’yı araştırmaktır. Bacon’da fizik; Aristoteles’te metafizik daha etkin bir rol oynamaktadır. Bacon’a göre, metafizik kısır bakireler gibidir.55 Aristoteles, her konuda eserler verip bütün ilimleri kendi içinde bir sınıflamaya tabi tutup, mantığa da bu sınıflamada alet olarak bir yer bulurken, Bacon’da bu tür bir ilimler sınıflaması olmayıp, doğa felsefesini araştıran ilim olarak tümevarım mantığı, en zaruri olup diğerleri bu ilmin denetiminden geçmelidir. Her iki filozofta da mantık, önemli bir rol oynamakta, ancak Aristoteles’te yöntem iken; Bacon’da araçsallık yoğunluklu amaç haline gelmiştir. Aristoteles mantığında, tümel olan şeylerin bilgisi en önemlidir. Mesela Kallias’ı oluşturan et, kemik, kas ve bireysel Kallias değil, insan olan Kallias onun için önemlidir. Yine “eğer, insan, at, ve Tanrı’yı ölçmek söz konusu ise ölçümüz muhtemelen canlı varlık olacaktır”56 şeklinde en geneli en üst sıraya yerleştirmiştir. Bacon’da ise genel olan Bacon, Francis, N. O., s.16. Eski Romalılarda Ateş Tanrısı 54 Eski Romalılarda Akıl ve Hikmet Tanrıçası 55 Weber, Alfred, Felsefe Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp. İstanbul, 1998, s.209. 56 Aristoteles, Metafizik, s.583. 52 53 40 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi tümel şeyler, hiçbir zaman söz konusu değildir. Fert ve tikel olanlar, bize bilgiyi verecektir. Tümdengelim, Organon’da Aristoteles’in en değer verdiği metod olmasına rağmen, tümevarım, misal yoluyla istidlal/temsil (analoji) dönük kıyas teorisi, hakikate yakın ölçülerden ve işaretlerden hareket eden Enthymem’i de bilgiyi elde etmede yöntem olarak kullanır. Fakat Bacon’un bilgiyi elde etmede kullandığı tek yöntem, kendi savunduğu “gerçek tümevarım”dır. Bacon’da mantık ile töre-bilim de farklı farklı alanlardır. Mantık, anlayış ve akıl ile ilgili iken; toplumsal yaşam, arzu, istenç ve etkiye dayalıdır. Mantık ise sorgulama, araştırma ve yargılamadır. Bu sebeple toplum ve birey çatışma içindedir.57 Bacon’un idoller doktrininde, çarşı-pazar ve tiyatro idolleriyle toplumu yadsıma söz konusudur. Aristoteles’te ise, insan ferdiyetiyle toplum için gereklidir. Onun, “insan toplumsal bir varlıktır” önermesi de bunu göz önüne sermektedir. Aristoteles, devlet felsefesini bu anlayışı doğrultusunda oluştururken Bacon'ın devlet felsefesi anlayışı, mantığa ve bilime dayalıdır.58 Aristoteles’e göre, Tanrı ve bilim iki ayrı alan değil iç içe bir konumda bulunur. Bacon’a göre, mantık ve töre-bilim birbirinden ayrıldığı gibi din ve bilim de ayrılmalıdır. Hıristiyanlığın dogmalarını tümdengelim ile kabul etmemiz sonuçlarını da kabul etmemizi gerektirecektir. Ona göre gerçekte, doğa hakkında tam bilgiye sahip olmamız, bizi dinde ilerletecektir.59 Bacon bu durumu, “Advecement of Learning” adlı eserinde “doğayı satranç ya da başka bir oyuna benzeterek oyunun ilk kuralının, yalnızca pozitif önermelerde bulunmakta olduğunu belirterek vurgulamaktadır. Ona göre, "bu pek çok şeyi kolaylaştıracaktır. Oyunun iyi bir şekilde oynanması, bir sanat ve us konusudur”60 Aristoteles’e göre insan zihni, bilgiyi elde ederken bilgiye değil fakat bilgiyi meydana getirme yeteneğine sahiptir.61 Bacon’a göre ise bilgi, zihinseldir. Fakat Aristoteles’e göre bu yetenek duyu, deney, akıl hatta sezgi ile işlerlik kazanırken, Bacon’ın anlayışında sadece duyu ve deney söz konusudur. Thilly, Frank, Felsefe Tarihi, Çev. İbrahim Şener. İstanbul, 1995, c.2,s.303. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Francis, Bacon, Yeni Atlantis, Çev. Hamit Dereli, İstanbul, 1966, s.47-62. 59 Francıs, Bacon, Denemeler, Çev. Akşit Göktürk, İstanbul, 1982, s.71. 60 Thilly, Frank, a.g.e., s.304. 61 Erdem, Hüsamettin, Bazı Felsefe Meseleleri, Konya, 1999, s.62. 57 58 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 41 Aristoteles ve Bacon’un temel ögeler çerçevesindeki bu genel mantık anlayışları ve ortaya koydukları sonuçlarının değerlendirilmesinden sonra her iki filozofun da eserlerinde yer verdiği tümevarımlarının incelenmesine geçeceğiz. O halde tümevarım nedir? Çeşitleri nelerdir? Aristoteles ve Bacon’un tümevarım anlayışları nasıldır? Genel mantık sistemlerindeki rolleri nedir? Nasıl elde edilirler? Tabiatı anlamak için tümevarım gerekli midir ve gerekli ise ne kadar gereklidir? sorularına, her iki filozofun, tümevarım anlayışlarından yola çıkarak cevap aramamız, bizi onların tümevarım anlayışlarına götürecektir. 2. Organon ve Novum Organum’da Tümevarım 2.1. Organon ve Novum Organum’da Tümevarımın Tanımı Tümevarım, zihnin tikelden tümele gidiş yoludur. Tümevarım, bir bütünün parçalarına dayanarak o bütün hakkında hüküm vermektir.62 Diğer bir tümevarım tanımı ise, (genelden özele, tümelden tikele giden genel yasadan örnek ya da özel bir uygulama çıkarsayan tümdengelime karşıt olarak) özelden genele, tek tek olgulardan genel yasalara ulaşan akıl yürütme türüne, genellemeye63 denir. Tümevarım, "olguların bilgisinden olguları idare eden konuların bilgisine geçiş işlemi" olarak da ifade edilebileceği gibi "belirli sayıdaki özel olaylardan yola çıkarak, 64 genel bir önerme elde etmemizi sağlayan işlem" olarak da değerlendirilebilir. Whewell bu durumu, “inciler, buradadır, ama birisi ipliği getirinceye kadar kolye oluşturmazlar” şeklinde tasvir etmiştir.65 Tümevarımın çeşitleri ise tam ve eksik olarak iki kısımdır. Tam tümevarım, bir bütünü meydana getiren parçaların tamamını inceleyerek o bütün hakkında hüküm vermektir. Buna tam tümevarım dendiği gibi, formel (şekilsel) tümevarım da denir. Eksik tümevarım ise, parçaların hepsini değil de bir kısmını inceleyerek o bütün hakkında hüküm vermek veya bütünün bağlı bulunduğu konulara ulaşmaktır. Bu tür tümevarıma genişletici/büyültücü yahut da bilimsel tümevarım da denir. Tanımlarda da görüldüğü gibi iki tür tümevarım arasındaki fark, tam tümevarım bütünü oluşturan parçaların ve bütünün hepsini incelediği için sonuç kesin; eksik tümevarımda ise, parçaların tamamı incelenmediği için sonuç kesin değil, olasıdır. Öner, Necati, Klasik Mantık, a.g.e., s.175. Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, İstanbul, 1997, s.681. 64 Lachelier, Jules, Tümevarımın Temeli Hakkında, Çev. Hamdi Ragıp Atademir, İstanbul, 1949, s.3. 65 Cuvillier, Armond, Felsefe Yazarlarından Seçilmiş Metinler, Çev. Mukadder Yakuboğlu, Ankara, 1996. c.3, s.93. 62 63 42 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi Aristoteles’te tümevarım, uçlardan birine dayanarak öbürünün orta terime yüklendiğini çıkarmaktır.66 Yahut da tümevarım, bütün fertlerden hareket ederek büyük ucun orta terime ait olduğunu ispat etmektir.67 Bu tanımlamayı Aristoteles, şu örnekle açıklamıştır. Mesela A, B, G terimleri olsun, B orta terim olmak üzere A’nın B’ye ait olduğunun G vasıtasıyla ispat edilmesidir. A: Uzun yaşamak B: Safradan mahrum olmak G: At, insan, katır gibi uzun ömürlü fertleri kapsayan üç terim durumunda A (uzun yaşama) G (at, insan, katır)’nin bütününe aittir. Fakat B’de (safradan mahrum olmak) her G’ye aittir. Burada G B’ye aksolunur, ve orta terim de daha çok kaplama olmazsa A B’ye ait olur. Fakat G de bütün özel varlıkları kapsamalıdır. Çünkü tümevarım onların hepsiyle olur. Bu açıklamalardan biz, şu çıkarıma ulaşırız. İnsan, at, katır uzun ömürlüdür. Bütün safrasız hayvanlar insan, at ve katırdır. O halde, bütün safrasız hayvanlar uzun ömürlüdür.68 Bacon’un Novum Organum’da ele aldığı tümevarım tanımı ise, kendinden önceki tümevarım tanımını vermek ve kendi tümevarım tanımını ortaya koymak şeklindedir. Bacon'a göre, gerçeği araştırmanın veya keşfetmenin iki yolu bulunmaktadır: “Gerçeği araştırmanın veya keşfetmenin iki yolundan biri, duyulardan ve tikellerden yola çıkarak en genel aksiyomlara ilerler ve ilkeler kabul edilmekle beraber, tartışılmaz gerçeklik sanılan en genel aksiyomlardan ilerleyerek de aradaki aksiyomları keşfeder. İşte şimdi kullanılan yol budur. Gerçeği araştırmanın veya keşfetmenin iki yolundan öteki ikincisi ise, duyulardan ve tikellerden başlayarak en genel aksiyomlara yükselene kadar aralıksız ve derece derece artarak, kendi aksiyomlarını kurar. İşte bu, doğru olmakla birlikte henüz denenmemiş bir yol”69 Bacon'a göre doğayı anlamamız ve kurtulmamız, ikinci tanımdaki tümevarımın gerçekleştirilmesiyle mümkün olacaktır. Bu tanımlara baktığımız zaman, Aristoteles’te Aristoteles, Organon III Birinci Analitikler, s.183. Aristoteles, III Birinci Analitikler, s.185. 68 Aristoteles, Organon V, Topikler, s.22. 69 Bacon, Francis, N. O., s.11; bkz. Topdemir, H. Gazi, “Francis Bacon’un Bilim Anlayışı”, Felsefe Dünyası, Ankara, 1992/2, Sayı 30, s. 62-65. 66 67 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 43 bir en genel ilkeyi elde etme fikrinin söz konusu olduğunu görürüz. Bacon’da ise en genel ilke, en son aşama belki de hiç ulaşılamayacak bir aşamadır. Aristoteles’te aradaki önermeler, pek dikkate alınmazken Bacon’daki tümevarım tanımında, aradaki önermelere büyük bir önem verildiğini görüyoruz. Çünkü Bacon’da genellemelerden sürekli kaçınmak ve aradaki önermeleri kontrol etmek gerekmektedir. 2.2. Organon ve Novum Organum’da Tümevarımın Oluşumu ve Yapısı Aristoteles’te tümevarımın oluşumu, bilgi problemiyle yakından ilişkilidir. Buna göre insan, bilgiye değil bilgiyi meydana getirme yeteneğine sahip bulunmaktadır. Bu yeteneğin tümevarımla bilgi haline gelmesi, duyu ve deneyledir. Aristoteles, “bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler. Duyularımızdan aldığımız zevk de bunun kanıtıdır”70 ifadesiyle bilgiye ve bilgiyi elde etmede deneye büyük bir önem vermiştir. Aristoteles'e göre, insan, duyu organları vasıtasıyla ilk ilkeleri elde eder. İlk ilkelerin çok fazla olması sebebiyle bu durumdaki karmaşadan bizi tümevarım kurtaracaktır. Diğer bir deyişle tümevarım, ilk ilkeleri deney vasıtasıyla bütün halinde ifade etme sürecidir. Yahut da duyumda bütüncüllüğü yakalayan sezgi durumudur.71 Denilebilir ki; Aristoteles'in tümevarım anlayışında fertler, duyu, deney ve sezgi, tümevarımın oluşumunu ifade eden kavramlardır. Bacon’da tümevarımın oluşumu ise, Aristoteles’teki gibi deneyle mümkün olacaktır. Bacon, “deneylerin, sonuç ne olursa olsun, bir nesnenin doğal nedenini keşfetmeye yaradıkları için sorunu açığa/ortaya çıkardıklarını ve kişinin tahminini/önbilgisini tam olarak doğruladıklarını”72 belirterek tümevarımın oluşumu sürecinde işin temeline deney metodunu koyduğunu açıkça belirtmektedir. Sonuç olarak biz, Bacon’un anladığı anlamda tümevarımı gerçekleştirmek için tikelleri düzenli bir şekilde deney yoluyla inceleyerek aksiyomları elde etmeli, aradaki aksiyomları da, tekrar tekrar deneyle kontrol etmeliyiz. Deney sonucunda elde edilen aksiyomları ise, duyu ve akıl verecektir. İşte akıl, bu süreci gerçekleştirdiği zaman tümevarımı da gerçekleştirecektir. Aristoteles, Metafizik, s.75. Atademir, Hamdi Ragıp, Aristoteles’in Mantık ve İlim Anlayışı, s.37; Denkel, Arda, İlkçağda Doğa Felsefeleri, s.96; Aristoteles, Organon IV, İkinci Analitikler, s.136. 72 Bacon, Francis, N. O., s.69. 70 71 44 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi Aristoteles ve Bacon’un tümevarımlarının oluşum temeline deneyi koymaları, tümevarımın oluşum süreçlerindeki anlayışları bakımından da benzerlik göstermektedir. Aristoteles ve Bacon’un tümevarımlarının oluşumu, paralellik gösterse de ‘tümevarımı gerçekleştirmek için neler yapmalıyız?’ sorusuna verdikleri cevaplar farklılık göstermektedir. Aristoteles’e göre insan, tümevarımı sayma yöntemiyle gerçekleştirmektedir. Yukarıda geçen örnekte de olduğu gibi safrasız hayvanlar olan at, katır ve insan örneği ele alınmaktadır. Ancak buradaki saymanın da tam bir sayma olup olmayacağı söz konusu olmaktadır. Hamdi Ragıp Atademir, bu durumun, “bir sınıfa uygun olan, o sınıftaki belli sayıdaki bütün fertlere uygun olduğu”73 prensibiyle açıklanacağını ifade etmiştir. Bacon'ın anlayışında, esas amaç, doğa araştırmasında, gerçek bir tümevarımın gerçekleştirilmesi olduğu için birçok yöntem belirlemiştir. Ona göre, "insan ilk olarak, bir formun ilk (basit) durumunu yahut da ne olup olmadığını keşfetmek için karşılaştırmalı tablo örneklerini oluşturmalıdır. Daha sonra ise sırasıyla; Tabloların kullanılmasında kullanacağımız ayrıcalıklı örnekleri, Tümevarım dayanaklarını, Tümevarım doğruluğunu, Konunun tabiatına göre araştırmayı değiştirmeyi, Araştırma açısından ayrıcalıklı tabiatı ve araştırmamızın ilk ve son nesnenin ne olması gerektiğini, Araştırmanın sınırlarını veya evrene var olan bütün tabiatların özetini, Pratik amaçların uygulanmasını ve insana bağlı olan şeyin ne olduğunu, Araştırma için hazırlıkları, Aksiyomların alçalma ve yükselme özelliklerini inceleyerek tümevarıma geçmek gerekir. Bacon, tablo örnekleri ve ayrıcalıklı örnekleri, Novum Organum’da uzun uzun çözümlemiştir. Bu örnekleri anlamak, onun çözümleyici tümevarımını bize daha iyi aktaracaktır. 73 Atademir, Hamdi Ragıp, a.g.e., s.138. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 45 Karşılaştırmalı tablo örnekleri formların basit, fakat faydalı bir incelemesini verecektir. Bacon bu durumu, “Isı formu" örneğini vererek açıklamaktadır. 1. Isı formu örneği: Isı, insanların direkt olarak varlıklarda hissettiği olaylardır. Güneş ışınları, yanan meteorlar, doğal sıcak banyolar vb. bunlar ısı örneklerinin listesidir. 2. Isı tabiatı içermeyen örnekler: Bu aşamada ısının bulunup bulunmadığı incelenir. Mesela “ayın, yıldızın, kuyruklu yıldızın ışığı sıcaklık vermez.” “En soğuk günler ise dolunayda gerçekleşir.” örnekleri bu tür örneklerdir. 3. Isının dereceleri ve ısıyla ilgili karşılaştırmalı örnekler tablosu: Isının daha az ya da daha çok veya artış ve azalışı kıyaslanır. Mesela “ateşli hastalıklarda ilk anda yoğun üşüme, arkasından ise yoğun yanma hissedilir.” “Canlılar aşırı hareket ve idmandan, şarap ve ziyafetle daha çok ısınırlar.” Bu aşamada neden-sonuç, farklılaşma ortaya konur. 4. Isı tabiatının olmadığı, ısı formundan tabiatların atıldığı tablodur. Mesela “güneş hariç ay ışınları gibi ışıklardan dolayı alev ve ışığının reddedilmesi” örnekleri bu tür örneklerdir. Bu tablolardan hareketle insan, dışlayıcı tabloları oluştururken bağımsız hareket eder. Tümevarımın temeli ise dışlayıcı tablodur. Basit tabiatları anlamamız, bize dışlayıcı tabloyu verecektir. Bacon, “ısı” formunu bu tablolar doğrultusunda yorumlar. Isı formunda dışlayıcı tabloyu ortaya koyar. Bu noktada ısı ve ısıtma farklı şeylerdir. Dışlayıcı tablonun sonuçları ise şunlardır: 1. Isı, genleşme hareketidir. Mesela sıvının buhar ve duman oluşu gibi. 2. Isı dışarı doğru meyleden genleşme hareketidir. Meyli de yukarı doğrudur. 3. Tek biçimli olarak değil, küçük parçacıklar halinde dışarı meyleden bir harekettir. 4. Uyarıcı ve nüfuz edici hareketler, hızlı olmalı; asla yavaş olmamalıdır. Küçük parçalarda değil, dayanabilir büyük parçalarda olmalıdır. Bacon, tablolar ve tablolardan çıkan dışlayıcı özelliklerle şu ısı tanımına ulaşmıştır: Isı, sınırlanan ve daha küçük parçacıklarda kendi gücünü kullanmaya çalışan bir 46 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi genleşme hareketidir. Genleşme, dışarıya doğru olmasına rağmen, yukarıya doğru hareket ederek değişir; ve bu hareket yavaş değil aktif ve bir çeşit zorlamayla olur.74 Tabloları, tabiattaki her türlü form (sıcak, soğuk vb.) için kullanmalıyız. Bütün kavramlar tablolar oluşturularak tahlil edilmeli, ancak tahlil de araştırmayı daraltmayacak ve karıştırmayacak şekilde yapılmalıdır. Bu tablolar yanında, biz zihnin diğer ürünlerinden de yararlanmalıyız. Bacon’un ayrıcalıklı örnekler75 olarak isimlendirdiği bu örnekler, formların keşfinde önemli rol oynamaktadırlar. Bacon’a göre, bu örneklerin değeri, tablolar oluşturma, tabloların değeri ise tümevarıma sağlam bir başlangıç yapmak içindir. Her iki filozof da tümevarım metodunu kullanmış olmakla birlikte Aristoteles sayma yöntemini öncelerken, Bacon çözümleyici yöntemi tercih etmiştir. Dikkat çeken bir diğer husus, Aristoteles, tümevarım metodunu, bilgiyi elde etmede noktasındaki esas yöntemi olan tümdengelim için dayanak olarak kullanmıştır. Bacon ise, her an tümevarımın içinde kalmıştır. Bu nedenle de Bacon, bol bol örneklem sunmuş, kesin olarak tümevarımında tek bir formun tanımını vermemiştir. Bacon’un bu durumunu Voltaire (1694-1778), açıkça dile getirmiştir: “Novum Organum’dan söz ediyorum. Yeni felsefe, bu iskeletin üzerine kuruldu ve yapı, yükseldiğinde, hiç değilse bir parça yükseldiğinde, iskeletin hiçbir önemi kalmamıştı. Bacon, o zamanlar doğayı tanımıyordu. Ama o, doğaya götüren tüm yolları biliyordu”76 şeklindeki sözleriyle Voltaire, Bacon'un, tümevarımın amacı olan doğayı tanımadığını; fakat metodlarını bildiğini ifade etmiştir. 2.3. Organon ve Novum Organum’da Tümevarımın Görevleri Aristoteles’te tümevarıma düşen ilk görev, ilk ilkeleri elde etmektir. İlk ilkelerle biz tümdengelimdeki büyük önermeyi elde ederiz. Dolayısıyla da büyük önermedeki orta terimin doğruluğunu tümevarımla sağlarız. Aristoteles bu durumu, “her kanaat gerçekte kıyasla kazanılır veya tümevarımdan çıkar”77 şeklinde ifade etmiştir. Bir başka deyişle büyük önermenin yargısının doğruluğunu tümevarım verir. Mesela “insan ölümlüdür” önermesini ele alırsak bu önerme, doğrudur. Ancak insanın, ölümlü olup olmadığı hakkındaki doğruluğu bize tümevarım verecektir. Bacon, Francis, N. O., s.148. Bacon’un mantık anlayışında, 27 sınıfa ayrılmış olup tabloların oluşturulmasına yardımcı olmaktadırlar. 76 Timuçin, Afşar, Düşünce Tarihi, İstanbul,1992, s.325. 77 Aristoteles, Organon IV, İkinci Analitikler, s.183. 74 75 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 47 Aristoteles'e göre, ilk ilkeyi elde etmemiz yanında tümellerde ortak olan durumları da bize tümevarım sağlar. İnsan olan Kallias örneğindeki genel insanın özelliklerini, bize tümevarım verir. Aristoteles’in “Hayvanların Parçalarına Dair” adlı eserindeki sınıflama da açık bir şekilde bunu ifade etmektedir: "İnsan, aslan yahut öküz gibi türleri teker teker mi ele almalıyız yoksa hepsinin paylaştığı belli başlı bir takım nitelikleri mi temel olacak şekilde tespit etmeliyiz. Nitekim uyku, ölüm, solunum, büyüme, üreme, duyumlama ile benzer olaylar, birbirlerinden değişik hayvan öbeklerinde görülmekle beraber aynılık gösterirler. Kaldı ki türleri teker teker ele alırsak, aynı tarifleri bir sürü değişik hayvan için birçok kere tekrarlama zorunluluğumuz doğar. Çünkü yukarda belirttiğim niteliklerin her biri, atlarda, köpeklerde ve insanlarda aynı surette ortaya çıkar. Buna karşılık özgül farklılıklar gösteren kimi nitelikler, genel bir başlık altında anılır. Sözgelimi, hayvanların devinmesi uçma, yüzme, yürüme, sürünme tarzında tecelli edebilir."78 Aristoteles, hayvanların üremesinde, kanlı hayvanların üremesini ortaya koymuştur. O, “bütün kanlı hayvanlar, tohum aracılığı ile olagelirler. Çiftleşme sonucunda erkek, dişiyi döller. Tohum, erkeğin döllediği dişide yerleşir. Bunun ardında yavru, kendisine has biçimi almaya başlar. Söz konusu safha, diri doğuranların kendi bedeninde öteki hayvanlarınsa ya yumurtalarında ya da buna benzer salgılarında yer alır”79 şeklinde üremede kanlı hayvanların üremesini ortaya koymuştur. Ancak diri doğuranların üremesinde, katır üremesini canlıların genel üremesine aykırı bulur ve bu durumun ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını ifade eder. Görüldüğü gibi Aristoteles'e göre, genel durumların elde edilmesini ve sınıflanmasını aralarındaki aykırılıkların ortaya konulmasını bize tümevarım ve analoji verecektir. Aristoteles’te bir şeyin varlığının ne olduğunu bilmek, onun mahiyetini bilmekle mümkün olacaktır. Bu noktada tümevarım, varlıkla mahiyet arası ilişkinin ilineksel anlamda olmadığını ortaya koymaktadır.80 Aristoteles felsefesinde değişme ve hareket, çok önemlidir. Aristoteles, töze ait olmayan, ilineksel ve gerçek anlamda değişmeleri açıklarken, ilineksel olmayan değiş- Duralı, Teoman, Aristoteles’te Bilim ve Canlılar Sorunu, İstanbul, 1995, s.29. Duralı, Teoman, a.g.e., s.151. 80 Aristoteles, Metafizik, s.325. 78 79 48 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi melerin karşıt, çelişkiler arasında bulunacağını, bu durumun açıklamasını da bize tümevarımın vereceğini ifade etmiştir.81 Bacon’da tümevarımın görevi ise, gerçek felsefe olan, doğanın çözümlenmesinde temel amaçtır.82 Sonuç olarak Aristoteles tümevarımla bazı bilgileri elde edip ve tümevarımı, tabiatın bütününü anlamada kullanmadığı halde; Bacon, tabiatı anlamada sadece tümevarımı metod olarak kabul eder. Sonuç Her iki eser de düşünce tarihinde önemli bir role sahiptir. Aristoteles, mantıklı düşünmenin kurallarını belirlemiş ve sistemli hale getirmiştir. Ancak ilimler sınıflamasındaki yeri bakımından ise kendinden önce metafizik, felsefe, ilk felsefe denilen teolojinin olması dolayısıyla mantık ilmi bu ilimlere yardımcı konuma gelmiştir. Bu nedenle de metafizik ve matematik ilimlerindeki metodun tümdengelime daha yakın olması sebebiyle Aristoteles’i tümdengelim metodunu seçmeye zorlamıştır. Fakat tümdengelime verdiği önem yanında O, tümevarıma ve anolojiye de yer vermiştir. Çünkü deney, Aristoteles felsefesinde çok önemli bir yere sahiptir. Aristoteles’in tabiatın her alanıyla ilgili eseler vermesi de bunun açık bir kanıtıdır. Aristoteles mantığında tümdengelimde gerekli olan önbilgiyi, bize tümevarım verir. Bu tür tümevarım tam tümevarım yahut formel tümevarımdır. Amacı ise, tam olarak doğayı araştırmak değil ilk önermenin konumunu sağlamlaştırmaktır. Aristoteles'in tümevarımı da bu tür tümevarımdır. Bu tümevarım, zamanındaki ilimlerde aktif olarak kullanılmaktadır. Aristoteles’e göre teorilerden ziyade tecrübelere güvenilmelidir. Teorilere, yalnız olgulara apaçık bir tarzda uygun kabul olundukları takdirde güvenilmelidir. Dolayısıyla ilim, deneye, tecrübeye de bağlanmıştır. Zamanla bu mantık anlayışının sadece kuramsal olarak kabul edilmesi ve deneyden soyutlanmasıyla ortaçağda bir zekâ oyunu haline gelmiştir. Oysa Aristoteles’te aslında mantık, hem formel hem de uygulama halinde bulunmaktadır. Ortaçağda mantığın bu işlevsizliğini Aristoteles’e yüklemek, ona haksızlık olacaktır. Bunun yanında Bacon’un mantık sistemini oluştururken Aristoteles’ten yola çıkması da, aslında Aristoteles'in bizzat kendisinin ve onun mantık ilim ve anlayışının da önemini ifade eder. 81 82 Aristoteles, a.g.e., s. 476. Bkz. Topdemir, H. Gazi, “Francis Bacon’un Bilim Anlayışı”, Felsefe Dünyası, Ankara, 1992/2, Sayı 30, s.5456. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Prof. Dr. Bayram Dalkılıç - Yrd. Doç. Dr. Yakup Akyüz 49 Bacon, Aristoteles’i eleştirmekle kalmayıp bilim tarihinde yeni bir tümevarım metodu ortaya koymuştur. Bu metodla o, tikellerden yola çıkarak sürekli deneyi, deneylerden aksiyomları, aksiyomlardan da tekrar deney yapmayı öngörmüştür. Bir başka ifadeyle, inceleme ve araştırma, devamlı yolda olmaktır. Bu tarz bir tümevarımda, her gün güneşin doğuşuna şahit oluyorsak, bu yarın da güneş tekrar doğacak anlamına gelmez. Diyebiliriz ki Bacon tümevarımı hiçbir zaman en genel bilgiyi elde etmez. Ona göre tümeller değil tikeller çok önemlidir. Aristoteles’te tümevarım, tümdengelim için bir yöntemdir. Bacon’da ise, asıl yöntem, gerçekte kullanılması gerektiği halde kendi zamanına kadar kullanılmamış bir yöntem olan bir tür olarak tümevarım karşımıza çıkar. Aristoteles’in tümevarım ve mantığı, metafizikle sıkı bir ilişki içinde olmasına rağmen Bacon’da böyle bir durum söz konusu olamaz. Esas amaç, tabiatın araştırılmasıdır. Tümevarım, sadece doğanın araştırılmasına hizmet etmelidir. Aristoteles, tümevarımı halk adamı için uygun görüp, gerçek felsefeci için tümdengelimi öğütlerken; Bacon’a göre, felsefe ve felsefecinin konusu, doğa ve doğayı araştıran tümevarımdır. Aristoteles, tümdengelim anlayışı sebebiyle Tanrı kanıtlamasının başına salt formu (ilk hareket ettirici) koyarken; Bacon’a göre, Tanrı inancı, doğa hakkında detaylı bilgi ile artacaktır. Sonuç olarak bilim tarihinde her iki mantık eseri, büyük bir etki yapmış, kullandıkları metod farklılıkları, onların ve ardıllarının olayları anlamlandırmasında değişikliğe yol açmıştır. Her ne kadar filozoflar, metodların birinden yana ağırlıklı tercihlerini koysalar da bir ilim aracı, yöntemi ve bağımsız bilim olarak başta mantık olmak üzere, zamanımıza kadar ulaşan bilimler, tümdengelim ve tümevarımdan gerekli olduğu kadar yararlanmışlardır. Bilimlerin bu anlayışı, yani her iki metodu mümkün olduğu kadar kullanma anlayışı, insan felsefesi, doğa felsefesi, mantık temelinde, Aristoteles’in, gerçeğe, doğruya, geniş açılılığa, kapsamlılığa, objektifliğe, tutarlılığa ve özellikle bilim alanlarının kendi yöntemlerini ve sonuçlarını dikkate alma konusundaki titizliliğe daha yakın kılmakta olduğunu belirtebiliriz. Kaynakça Akkaş, S. Önal, “Francis Bacon’un “Novum Organum” Adlı Eseriyle Düşünce Tarihine Getirdiği Yenilikler – 1”, http://dusundurensozler.blogspot.com.tr/2008/09/francisbaconun-novumorganumadli_2271.html, 01.07.2017 Alexandre, Koyre, Yeniçağda Bilimin Doğuşu, (Çev. Kurtuluş Dinçer), İstanbul, 1996. Alfred, Weber, Felsefe Tarihi, İstanbul, 1998. 50 Organon Ve Novum Organum’da Temel Ögeler Ve Tümevarım Yöntemi Aristoteles, Metafizik, (Çev. Ahmet Arslan), İstanbul, 1996. -------------, Organon I. Kategoriler, (Çev. Hamdi Ragıp Atademir), İstanbul, 1989. -------------, Organon II. Önerme, (Çev. Hamdi Ragıp Atademir), İstanbul, 1989. -------------, Organon III Birinci Analitikler, (Çev. Hamdi Ragıp Atademir), İstanbul, 1989. -------------, Organon IV İkinci Analitikler, (Çev. Hamdi Ragıp Atademir), İstanbul, 1989. -------------, Organon V Topikler, (Çev. Hamdi Ragıp Atademir), İstanbul, 1989. Armond, Cuvillier, Felsefe Yazarlarından Seçilmiş Metinler, (Çev. M. Mukadder Yakupoğlu), c.3, Ankara, 1996. Atademir, Hamdi Ragıp, Aristoteles’in Mantık ve İlim Anlayışı, Ankara, 1989. Bacon, Francis, Denemeler, (Çev. Akşit Göktürk), İstanbul, 1982. -------------,Noum Organum, (Çev. Sema Önal Akkaş), Ankara, 1989. -------------,Yeni Atlantis, (Çev. Hamit Dereli), İstanbul, 1966. Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, İstanbul, 1997. Çapak, İbrahim, Anahatlarıyla Mantık, Ankara, 2015. Çetin, Ali, Mantıkta Diyalektik, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2010. Denkel, Arda, İlkçağda Doğa Felsefeleri, İstanbul, 1998. Duralı, Teoman, Aristoteles’te Bilim ve Canlılar Sorunu, İstanbul, 1995. Eflatun, Theiteitos, (Çev. Macit Gökberk), İstanbul, 1997. Emiroğlu, İbrahim, Klasik Mantığa Giriş, Ankara, 2010 Erdem, Hüsamettin, Bazı Felsefe Meseleleri, Konya, 1999. Farabi, İlimlerin Sayımı (İhsâ-ul Ulum), (Çev. Ahmet Ateş), İstanbul, 1955. Feys, Robert, "Mantık", Günümüz Felsefe Disiplinleri, (Çev. Doğan Özlem), İstanbul, 1990 Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, İstanbul, 1996. Lachelier, Jules, Tümevarımın Temeli Hakkında, (Çev. Hamdi Ragıp Atademir), İstanbul, 1949. Le Goff, Jacques, Ortaçağda Entelektüeller, (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), İstanbul, 1994. Löringhoff, Von Freytag, Mantık, (Çev. Takiyyeddin Mengüşoğlu), İstanbul, 1973. Öner, Necati, Klasik Mantık, Ankara, 1996. Özlem, Doğan, Mantık, İstanbul, 1991. Russell, Bertrand, Batı Felsefesi Tarihi, İlkçağ (Çev. Muammer Sencer), İstanbul, 1997. Thilly, Frank, Felsefe Tarihi, (Çev. İbrahim Şener), İstanbul, 1995, c.II. Timuçin, Afşar, Düşünce Tarihi, İstanbul, 1992. Topdemir, H. Gazi, “Francis Bacon’un Bilim Anlayışı”, Felsefe Dünyası, Ankara, 1992/2, Sayı 30 Ural, Şafak, Temel Mantık, İstanbul, 1985 Ülken, Hilmi Ziya, Mantık Tarihi, İstanbul, 1942. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org