Buğra Furkan Göz İçimizi Aydınlatan Dostlar Hepimizin bir şeyler paylaşmışlığı vardır yıldızlarla. Kimi zaman dertlerimizi anlatırız gökyüzündeki arkadaşlarımıza, kimi zaman da yalnızca konuşuruz onlarla. Gece çöktüğü zaman yol göstericimiz ve karanlığın içinden gelen dostlarımız oluverirler yıldızlar. Genç, yaşlı, kadın, erkek hepimiz konuşuruz parıldayıp sönen dostlarımızla. Yaşlı bir adamın kaybettiği eşine olan serzenişlerini dinlerler, genç bir çocuğun isyanlarına şahit olurlar kimi zaman fakat her zaman dinlerler bizi ve ısıtırlar içimizi. Çoğu zaman da ihtiyacımız olan şey bu değil midir zaten? Birilerinin bizi dinlediğini bilmek güven ve huzur verir bizlere. Ben de en büyük kederlerimi ve acılarımı paylaşırım yıldızlarla. Gece kahvemi ve sigaramı kapar balkona koşarım. Başlarım konuşmaya çünkü bilirim ki onlar asla sözümü kesmeyecekler ve bana müdahale etmeyecekler. Yapacakları tek şey bana kendimi daha iyi hissettirmek olacak. Gökyüzünü aydınlatan dostlarım her zaman orada beni dinlemek için hazır olacaklar. Bazen korkarım rüyalarımda. Bir gece gidecekler ve ben gecenin karanlığında bir başıma kalacağım diye korkarım. Hem gecemi hem de hayatımı aydınlatan dostlarım olmasa ben ne yapardım ki? Çoğumuz sırlarımızı anlatırız yıldızlara. İçimiz çok rahattır bunu yaparken çünkü biliriz ki onlar hepimizin sırlarını içlerinde tutacak kadar samimidirler bizlerle. Oturup düşünüyorum bazen yıldızların sayılarını. Sanki her gece artıyor sayıları fakat bazen sönüyor bazıları. Her yeni yıldız bir keder, her sönen yıldız ise bitmiş bir derttir belki diyorum kendi kendime. Fakat kimi zaman da diyorum ki yıldızların da kötüsü var mıdır acaba? Ya her şeyimi anlattığım sessiz dostum, bu dünyada güvenmediklerim kadar vicdansızsa diyorum. Her şey düzeliyor sonra, dönüp bakıyorum ve onların beni hiç aldatmadığını fark ediyorum ve biliyorum ki asla da yapmayacaklar. Aşklarımız, kayıplarımız ve kazandıklarımız vardır hepimize ait. İçimize gömmek zorunda kalmışızdır çoğu şeyi ya da anlatmak istemişizdir de dinleyenimiz olmamıştır. Bu tip bir durumu yaşadığımda tanıştım ben de yıldızlarla. Anlatamıyordum içimdekini, anlatsam da dinletemiyordum. Temiz hava almaya çıkmıştım ve kafamı göğe kaldırmıştım isyan edercesine. Durdum daha sonra, onları gördüm. İçimden bir ses bağırmamı söyledi bana ve haykırdım içimde ne varsa yıldızlara. Baktım hiç ses eden yok, devam ettim. Neyim var neyim yok anlattım gökyüzündeki parlak ışıklara ve onlar yalnızca dinledi beni. Ne yolumdan döndürdüler beni ne de başka bir yola itmek istediler çevremdeki insanlar gibi. Belki kitaptaki Nazlı da parçasıydı yıldızlarla tanışamayanların. Aldatılan, acılar çeken bir kadındı Nazlı. Ne insanlara anlatabildi derdini ne de başka bir yol denedi. Belki çıkıp anlatsaydı dertlerini yıldızlara ferahlatırdı içini benim gibi bir nebze. Kapalı havalar en büyük düşmanım oluverdi yıldızlarla tanıştığım zaman. Onları görememek beni o kadar üzer ki uyuyamam o gecelerde. Keşke şehirlerin ışıkları ve bulutlar olmasa da daha çok dost edinsem derim bazen. Charles Dickens’in sözü belki de yıldızlarla olan ilişkimizi en iyi anlatan söz olabilir. ‘’Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz ama yıldızlara bakıyor bazılarımız’’ diyor Dickens. Dertler bir bataklık gibi çekiyor bizleri içine fakat bazılarımız yıldızlara döküyor dertlerini ve bir nebze de olsa direniyor bataklığa. Her ne kadar büyük olsa da dertlerimiz ya da farklı olsa da kişiliklerimiz hepimizin buluşacağı ortak bir noktadır yıldızlarla konuşmak. Herkesin ihtiyacı olan şey kendini dinleyecek birini bulmaktır ve hepimiz bunu bulamadığımızdan şikâyetçi oluruz fakat eğer çıkıp içimizi dökmeyi denersek yıldızlara, istediğimizi bulmuş oluruz belki. Kitapla beni buluşturan ilk nokta adı olmuştu ve okuduktan sonra yine iyi ki yıldızlarlayım dedim. Onları tanımak benim en büyük şansımdı ve bir gün umarım her kederli insan bu şansa sahip olur.