KONGRE - SEMPOZYUM - TOPLANTI İZLENİMLERİ 6. Uluslararası Lösemi Lenfoma Miyelom Kong resi Antalya’da Gerçekleşti defimiz daha sağlıklı başarılara ulaşmış kanserden kurtulmuş çocuklarımızın olması” diye konuştu. Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof.Dr. Güner Hayri Özsan ise, hematoloji alanındaki klinik araştırmaların önemine işaret etti. Dünyada özellikle habis hastalıkların tedavisinde ve hematoloji alanında giderek artan sayıda ilaç ve molekül keşfedildiğini söyleyen Prof.Dr. Özsan, bu verilerin klinik araştırmaların sayısında da ciddi artışlara neden olduğunu kaydetti. Uluslararası Lösemi Lenfoma Miyelom Kongresi’nin altıncısı Antalya’da yapıldı. 25 yabancı konuşmacının ve 300’e yakın hematoloji uzmanının katıldığı kongrede, 12 bilimsel oturum ve 3 uydu sempozyum, 29 oturum başkanının moderatörlüğünde 34 konuşmacı sunumlarını gerçekleştirdi. Hematolojik kanserler ve tedavileri hakkında bilgi veren uzmanlar, kanserde ömrü uzatma ve yaşam kalitesini arttırmaya yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Türk Hematoloji Derneği (THD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, derneklerinin 2016 Dünya Tromboz Günü’nde “Hareketsiz kalma, yaşamdan kopma sloganı” ile damar tıkanıkları hastalıkları konusunda şişmanlığın ve hareketsizliğin yaşama mal olduğu konusunda bilgilendirmeler 44 yaptıklarını hatırlattı. Kanserli hastalıklarda hareketsizliğin yaşam kalitesini etkilediğini vurgu yapan Prof.Dr. Demir, “Hareketsizlik hem yaşam kalitesine hem de süresine etki etmektedir. Nitekim hastalarımızın ruhsal durumu, yaşama bağlılığı, aile desteği ile tedavi ve bakımı ile iyi tedavi yönetmeleri yaşam kalitesini arttırıcı yöntemlerle mümkündür” dedi. Prof.Dr. Tülin Tiraje Celkan ise, çocuklarda saptanan kanser oranının tüm kanserlerin yüzde 2’sini oluşturduğuna dikkat çekerek “Bizim çocukluk çağında kanserlerdeki başarımız çok fazla. Başarıda yüzde 80’lere ulaşmış vaziyetteyiz. Bazı erken evre dediğimiz hasta gruplarında yüzde 90’lara çıktık. Böyle olunca artık yaşayan hastalarımız çok fazla. Hatta deniliyor ki; 2020-2030 yıllarına geldiğimizde her 200-300 kişiden bir tanesi çocukluk çağında bir kanser geçirmiş olacak. O zaman önlerinde 60-70 sene var. Bu da demek oluyor ki yaşattığınız hastaların kaliteli yaşaması bizim için önemli. Böyle olunca da yan etkiler gündeme gelmeye başladı. Daha önceki yıllardaki hedefimiz yaşatmaktı. Şimdi ise kaliteli yaşatmak. Hastaları kaliteli yaşatabilmek için yan etkileri olmaması gerekir. Sadece kanserli hücreleri öldürecek moleküller, akıllı moleküller artık piyasaya çıkmak durumunda ve kullanılıyor. HeActual Medicine Toplantıya İtalya’dan katılan Hematoloji Uzmanı Dr. Francesca Palandri ise kanser tedavilerinde kullanılan akıllı moleküllerin hematolojik hastalardaki etkisine değindi. Son 10 yıl içerisinde hedefe yönelik bir çok tedavinin geliştiğini belirten Palandri, “Bu hastalıkların tedavisinde genellikle standart tedavilerle birlikte yürütülüyor. Bazı durumlarda da standart tedavi yeterli yanıt alınmadığında bu moleküler başarıların sağlandığı, standart tedavilerin yan yetkilerini azaltmaya yönelik bir çok çaba bu yönde gelişti” dedi ve kemik iliğinde aşırı çoğalmayla giden başka hastalıkların da olduğunu vurgulayarak, şu anda kullanılan tedavi yöntemleriyle hastaların yaşam kalitesi ve yaşam süresinde ciddi ilerlemelerin kaydedildiğini sözlerine ekledi. Cilt: 25 Sayı: 3 2017 KONGRE - SEMPOZYUM - TOPLANTI İZLENİMLERİ “ASCO Direct Hig hlig ht of GU 2017” Toplantısı Yapıldı rı çay, kahve gibi sıvı gıdaları azaltmak, şikayetlerin azalmasına fayda edecektir” dedi. Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) ve Üroonkoloji Derneği işbirliği ile 5-6 Mayıs 2017 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen “ASCO Direct Highlight of GU 2017” Toplantısı, Türkiye’de ilk kez Üroonkoloji Derneği tarafından düzenlendi. Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok bilim insanının, üroonkoloji alanındaki son gelişmeleri paylaştığı ve Kanserle Savaş Vakfı’nın da desteklediği toplantıda, en sık görülen kanser türlerinin prostat kanseri olduğu açıklanırken, böbrek tümörü, mesane ve testis kanseri gibi sık görülen kanser türlerinin de dünya bakış açısıyla tüm branşlar tarafından bilimsel olarak son bilgilerle değerlendirilmesinin amaçlandığı belirtildi. Uzmanlar, sigara kullanımının mesane ve böbrek kanseri için de en önemli risk faktörü olduğuna dikkat çekti. Üroonkoloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Cilt: 25 Sayı: 3 2017 Üyesi Prof.Dr. Sinan Sözen, kanserin günümüz dünyasında insan hayatını tehdit eden hastalıkların başında geldiğini söyledi. “2012 yılı istatistiklerine göre; yılda 14 milyon yeni kanser vakası tespit edilirken, 8 milyon insan kansere bağlı nedenlerle ölüyor. Bu rakamların 2030 yılına gelindiğinde yüzde 30 oranında artacağı belirtiliyor. Prostat kanseri erkek popülasyonunda en sık görülen kanser türlerinden biridir. 2012 yılı istatistiklerine göre; dünya genelinde 1.1 milyon prostat kanserli olgu saptanırken, prostat kanserine bağlı ölüm 307 bin 481 kişide görülmüştür. Bu sonuçlar prostat kanserini akciğer kanserinden sonra kansere bağlı ölümlerde ikinci sıraya taşımaktadır. Prostat kanseri insidans ve prevalansı bölgelere göre farklılıklar gösterirken, en yüksek görülme oranı Kuzey Amerika’da, en düşük görülme oranı ise Güney Asya’dadır. Üroonkoloji Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre; erkek popülasyonumuzda prostat kanseri solid organ tümörü olarak en sık karşılaşılan tümördür. Son bilgiler ülkemizde de 12 erkekten birinin prostat kanseri olduğu yönündedir. Genç erkeklerde 15-25 cc boyutunda olan prostat, ilerleyen yaşla birlikte büyür. Prostatın büyümesinin sebebi testosteron ismi verilen erkeklik hormonudur. Bazı erkeklerde yıllar içindeki bu büyümeye bağlı olarak; sık idrara çıkma, idrarı boşaltmada güçlük, gece idrara çıkma gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Bu durum birçok erkekte görülen genellikle prostatın iyi huylu büyümesi sebebiyledir. Özellikle akşamlaActual Medicine Acıbadem Üniversitesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Levent Türkeri, Türkiye’de tütün kullanımı oranlarının yüksek olduğuna değinerek şunları söyledi: “Sigara, prostat, mesane ve akciğer kanserinde olduğu gibi böbrek kanseri için de en önemli risk faktörü. Bizim ülkemizde hala çok yaygın bir biçimde sigara içiliyor. Aradaki bağlantı o kadar açık ki özellikle genç insanlara bunu aktarmamız gerekiyor. Erkeklerin bir alışkanlığı olarak bilinir ama genç hanımlar da çok fazla kullanıyor ve gençleri çok ciddi bir şekilde eğitmemiz gerekiyor.” Böbrek kanseri tedavisinde son 6 yıldır hedefe yönelik akıllı ilaçların kullanıldığı tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle hastaları hayatta tutma, onları hastalıktan kaybetmeme şansının arttığına dikkati çeken Prof.Dr. Türkeri, “Bu grup içerisinde pek çok ilaç var. Bunlar birinci basamakta iyi sonuçlar veriyor. Bunların üzerine son bir yıl içerisinde gelişen immünoterapi ilaçları eklendi. Tedavide başarısız olan hasta gruplarında, immünoterapi ilaçları oldukça başarılı sonuçlar veriyor. Türkiye ’de böbrek kanseri için onaylanmış değil ama gelecekte bu ilaçlara ulaşılacak” dedi. Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sümer Baltacı mesane kanserlerindeki gelişmeler hakkın45 KONGRE - SEMPOZYUM - TOPLANTI İZLENİMLERİ da bilgi verdi. Ürogenital tümörlerle ilgili en önemli risk faktörünün sigara olduğunu ifade eden Baltacı, şöyle konuştu: “Sigaranın en fazla risk faktörü olarak sayılabileceği ana tümör de mesane tümörüdür. Tüm dünyaya baktığınızda erkeklerde kadınlara göre üç kat civarında daha sık görülüyor. Dünyaya baktığınızda sekizinci sırada görülen bir kanser olmasına karşın, bizim ülkemizde üçüncü sırada görülen bir kanserdir. Sigaranın da mesane kanserinde en önemli risk faktörü olmasından kaynaklanıyor. Ülkemizde akciğer kanserinin sigaraya bağlı olduğu- nu biliriz ama mesane kanserinin de en önemli risk faktörünün sigara olduğunu çoğumuz bilmiyoruz. Sigaranın bırakılması hatta hiç başlanmaması mesane kanserinin koruyucu hekimlik adına en önemli noktalarından birisidir.” “Kolorektal Cerrahide Güncel Yaklaşımlar” Toplantısı Çorum’da Gerçekleşti Prof. Dr. Mete Dolapçı Türk Cerrahi Derneği tarafından Çorum’da düzenlenen ve Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi ev sahipliğinde yapılan “Kolorektal Cerrahide Güncel Yaklaşımlar” konulu TCD’nin Çorum Bölgesel toplantısında; günümüzde insan hayatını yakından tehdit eden kolon ve rektumun kanserleriyle mücadelede son dönem bilgi ve birikimler paylaşılarak iyi huylu hastalıklar da ele alındı. Kongre Başkanlığını Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof.Dr. Mete Dolapçı’ nın yaptığı toplantıya Türkiye’ nin birçok ilinden 100’ün üzerinde değerli bilim insanı katıldı. Prof. Dr. Mete Dolapçı toplantıya dair açıklamalarda bulundu: 46 “Kolorektal hastalıklar genel cerrahi pratiğinde çok sık karşılaştığımız hastalık grubudur. Kolon ve rektumun gerek benign (iyi huylu) hastalıkları gerek ise kanserleri olsun cerrahinin sürekli gelişmeler gösterdiği çağımızda, Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra, Ankara, Bolu, Yozgat, Konya, Samsun, Tokat, Amasya gibi birçok ilden alanında uzman bilim adamlarının katılımı ile konu, enine boyuna tartışıldı. Bölgesel toplantımız, Çorum ve etrafında yer alan birçok ildeki üniversite, kamu hastaneleri ve özel hastanelerde çalışan ve büyük özveri ile her gün hastaların şifaya kavuşmasını sağlayan genel cerrahi uzmanı meslektaşlarımıza önemli katkı sağlayacaktır.” Kongre kapsamında en çok tartışılan konulardan biri olan rektal kanamalarla ilgili bilgi veren Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Mustafa Ali Korkut; genel cerrahi ve proktoloji (kalın barsak rektum ve anüs hastalıkları) polikliniklerine başvuruların %10-15’ini rektal kanamalı olgulardan oluştuğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: Rektal kanama önemli bir (erken) uyarı olabilir. Actual Medicine Her rektal kanama dikkatle incelenmeli ve aksi kanıtlayıncaya kadar “kanser” gibi değerlendirilmelidir. Kadın ve erkeklerde görülme oranları birbirine yakın olan rektal kanamalar (makattan kanama) birçok nedenle oluşabilir ve değişik bulgularla karşımıza çıkabilir. Genel olarak dışkıda taze kan görülmesi veya makattan taze kan gelmesi şeklinde ortaya çıkar. Bu kırmızı renkli (bayrak kırmızısı) taze kan çoğunlukla kalın barsağın son kısmı ile rektum ve anüsü içeren çıkıma yakın yaklaşık son 30-40 cm’lik kısımdan olmaktadır. Bu bölgenin üzerinden olabilecek kanamalar daha koyu renkte olup renk vişne çürüğünden katran karasına kadar değişkenlik gösterebilir. Bu tür kanamalar kalın barsağın geriye kalan daha üstteki kısımlarından, ince barsaktan ve mideden kaynaklanabilir. Kan sindirim sistemi içinde ne kadar uzun süre kalırsa parçalanması ve sindirilmesi o kadar fazla olur ve kanın rengi de o oranda koyulaşır. Taze temiz kan ise çıkıma yakın bölgeden olduğu için sindirim sistemi ve bakteri enzimlerinin sindirici etkisinden pek etkilenmez ve rengi değişmez.” Cilt: 25 Sayı: 3 2017