Başak ÖZAYDIN Hayatın Renkleriyle Süslü Robotlar Üniversite hayatıma adım attığımdan beri kendimi geleceğin mühendisi olarak görüyorum. Ortaokuldan beri kurulan hayallerin gerçekleşmesine bir adım daha yaklaşmaktı benim için elektrik-elektronik okumak. Kendimi bildim bileli bu alanda araştırmalar yapabileceğim konuları düşünmek beni adeta büyülemiştir. Ancak ya izlediğim filmlerden ya da okuduğum bilim kurgu romanlarından olacak, özellikle çekildiğimi hissettiğim bir alan var. O da yapay zekâ. Yapay zekayla niye ilgileniyorsun diye soracak olursanız cevabım çok basit. Çoğu insan gibi yapay zekaya sahip robotların insanlık için çok büyük bir gelişme olacağına inanıyorum inanmasına ama yapay zekâ deyince “Tamam, ben hayatım boyunca bu konu üzerinde çalışmak istiyorum.” dedirten asıl şey yapay zekâ sahibi robotların yaşayacakları hayatlar, üretecekleri fikirler, yapabilecekleri şeyler. Olasılıklar sınırsız. O yüzden yapay zekaların sınırlarını belirleyen temel faktörün, insanların kendi zekâları ve hayal güçlerinden başkası olamadığına inanıyorum. Yapay zekâ dediğimiz olgunun sadece robotların, var olan olasılıkları analiz edip yapabilecekleri en iyi şeyi yapmaları olduğunu düşünmüyorum. Onu şu anki bilgisayarlar bile yapıyor. Yapay zekanın sınırlarını adeta elinde fırçasıyla tuval üzerine resim çizen sanatçılar gibi, bu konu üzerinde çalışan insanlar kendi düşüncelerine göre şekillendiriyorlar. O yüzden yapay zekanın sınırları benim yorumuma açık bir konu. Bana göre gerçek bir yapay zekâ olması için robotların, insan zekasının işlevine sahip olması lazım. Peki o zaman insan zekasının işlevi ne? Zor bir soru bu. Hakkında sayfalarca tartışılabilecek bir konu. Ama kendi fikrimi kısaca özetlemem gerekirse dünyaya kendi gözleriyle bakan, olayları kendi tecrübelerinin ve bilgi birikimlerinin izin verdiği ölçüde kavrayan ve belki de insan hayatının vazgeçilmezi olan duyguların oluşmasını sağlayan bir araç olarak tanımlayabilirim insan zekasını. O zaman gerçek bir yapay zekada bunların hepsi olmalı. Yani bir insanı, kendisinin bir insan olduğuna inandırabiliyor olmalı. Bütün bu özelliklere sahip bir robotun kendine ait bir hayatı olacağını düşünüyorum. Yapay zekâ, robotların kendilerine ait, insan hayatının tüm renklerini içeren hayatlara sahip olmasını gerekli kılıyor. Beklenen bir olayın gerçekleşmesi için duyulan heyecandan tutun değerli bir şeyi kaybetmekten duyulan acıya, küçük sürprizler sayesinde hissedilen mutluluk, var olan olasılıklar üzerinden hissedilen umut, 1 Başak ÖZAYDIN başkalarının kaba davranışlarından kaynaklanan üzüntü… Bunlar ve daha nicesini barındıran bir hayat yapay zekâ sayesinde robotları bekliyor. Yani insanların sahip olduğu duyguların her biriyle donatılmış bir hayat. Peki bu durum robotlar için ne kadar uygun? İnsanlar robotları kendi yapmadıkları ağır ve zorlu işleri yapmak için üretiyor. Yani her bir robot insanlığa tasarlanıyor. insanların hizmet Durum için böyleyken robotlarla ilgili tek düşünceleri onların insanlığa hizmet için yaratıldıkları. Robotların yapay zekaya sahip olmalarının insanların bu algısını değiştireceğini düşünmüyorum. Bazen kendi bencilliklerinden ötürü başka insanlara bile zarar verebilen bireyler varken robotlar yapay zekaya sahip diye duyarlı davranacak insan sayısı gerçekten acınacak sayıdadır. O zaman bu yapay kendileri zekalardan kadar zeki beklentimiz olmayan atalarının, daha ilkel robotların, üstlendikleri görevlerden çok da farklı olamaz. Bir insanın yapmaya tenezzül etmeyeceği şeyleri yapması temel sorumluluğu olurdu. İlkel robotlar üstlendikleri görevleri yapmak için özel olarak tasarlanıyordu. Konu yapay zeka olunca durum tamamen farklı bir noktaya geliyor. Çünkü onlar adeta üzerine bir şeyler çizilmeyi bekleyen beyaz kağıtlar gibi olan işlemcilerle üretilip daha sonradan kendi öğrendikleriyle hareket edebilecek durumda olmalılar. Eğer yapay zekalar da insanlarla aynı algı düzeyine sahip olurlarsa, o zaman hissettikleri şeyler o 2 Başak ÖZAYDIN durumdaki bir insanın duygularına paralel olurdu. Yani onlar haksız veya zorlu bir durumla yüz yüze gelince insanlar gibi önce bir üzüntü hisseder sonra bu üzüntüler yerini öfkeye bırakır. Böylece bir çıkış yolu aramaya başlarlar. Bu açıdan bakıldığında Spielberg’in “Yapay Zeka” filminde anne sevgisini hissetmek için yaratılmış yapay zeka robotunun annesi onu terk edince hissettiği dehşetle annesine gitmemesi için yalvarması ve ardından annesini aramaya koyulması insana oldukça mantıklı geliyor. Bundan ötürü insani duygular hissedebilen ve bu duygularla hareket edebilen bir robot, kendisine uygun davranılmadığı takdirde adeta işkence çekmeye mahkûm olur. Yapay zekâ teknolojisi beraberinde avantajlar kadar dezavantajlar da getiriyor. Mühendislerin programlaması gerek olmayacağı için çok geniş bir kullanım alanına sahip olabilir ancak kesinlikle yapay zekaların, şimdi kullandığımız makinelerden çok daha hassas bir kullanım gerektireceği açık. İnsan hayal gücünün sınırlarına kadar uzanabilecek bu alandaki çalışmalar bu yüzden ayrı bir incelikle yürütülmeli bana göre. Yapay zekâ çalışmaları, bütün bunlardan ötürü bir yanı zorluklarla bezeli diğer yanı ise mucizelerle süslü çok nadir bir madalyon. Zorlayıcı doğasından ötürü bana adeta altında birçok gizemin cevabını barındıran bir bilmece gibi geliyor. Belki de insanlığın çözmeye uğraştığı en zorlu bilmece… 3