Sayı: 11 Nüsha: 11 Aralık 2010 GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ ORGANĠZMALAR Z. Nihal GÜLAÇ/TEAE Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO), kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara denilmektedir yani genetik özellikleri suni yollarla değiştirilmiş olan veya farklı genlerin birleştirilmesi ile oluşturulmuş organizmalarıdır. Modern biyoteknolojinin ürünü GDO‟lar sağlıkla ilgili (kırmızı biyoteknoloji), tarımla ilgili (yeşil biyoteknoloji), endüstriyle ilgili (beyaz teknoloji) ve deniz ürünleriyle ilgili (mavi biyoteknoloji) her alanda uygulanmaktadır (1). T.E.A.E - BAKIġ RIMSAL EKONOMĠ ARAġTIRMA ENSTĠTÜSÜ 1.GiriĢ ISSN 1303–8346 Muhtemel Fayda ve Zararları GDO‟lu ürünlerin faydalı yada zararlı olduğu konusunda bir görüş birliği bulunmamaktadır. GDO‟lu üretimin muhtemel faydaları; besin kalitesi ve sağlığa yönelik faydaların artırılması, meyve ve sebzelerin raf ömrünün uzatılması, organoleptik kalitelerinin artırılması, bitkisel-hayvansal ürün veriminin artırılması, yenilebilir aşı ve ilaç üretimi, bio-fabrikalar ve endüstriyel kullanım için ürün ham materyali olarak kullanımı, çevresel faydalar (daha az tarım ilacı kullanımına olanak sağlaması vb.) olarak sıralanabilir (2). 2009 yılı ISAAA GDO Global Durum Özetine göre; 1996-2008 yılları arasında GDO‟lu ürün üretimi ile toplam 51,9 milyar dolarlık ilave bir gelir elde edilmiştir. Bu gelirin %50‟si üretim maliyetlerinde ki azalmadan diğer %50‟si ise verim artışı ile (167 milyon ton daha fazla üretim) oluşmuştur. Eğer GDO‟lu ürünler üretimde kullanılmasaydı söz konusu 167 milyon tonluk üretim artışını gerçekleştirmek için ilave 62,6 milyon hektar tarım arazisine daha ihtiyaç duyulacaktı. Yine 1996-2008 yılları arasında pestisit kullanımındaki azalma 359 ton değerine ulaşmış, yani doğal yaşama zarar veren pestisit kullanımı %8,8 azalma sağlanmıştır. 2008 yılında GDO‟lu ürünler sayesinde toprak işleme ve ilaçlama avantajları ile CO2 salınımından elde edilen tasarruf 14,4 milyar kg. eşdeğer olup bu 7 milyon otomobilin 1 yılda yaydığı CO2 karşılık gelmektedir (3). GDO‟larla ilgili üç temel konu tartışılmaktadır. Bunlar; Alerjik reaksiyonları tetikleme eğilimleri (alerjen olma durumu) Gen aktarımı Kendi soyu dışında üreme Alerjen olma durumu: Aktarılan genin bitkide oluşturduğu proteinin alerjen etkiye sahip olmadığı gösterilmedikçe yaygın olarak alerjik etkiye sahip gıdalardan gen aktarımı tavsiye edilmemektedir. Genetiği Değiştirilmiş gıdalar için test protokolleri Birleşmiş Milletlerin Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından değerlendirilmektedir (4). Yapılan bir çalışmada; alerjik özelliği olduğu bilinen Brezilya fındığından alınan bir gen, besin içeriğinin zenginleştirilmesi için soyaya aktarılmıştır. Ancak bu genin sentezlediği proteinin, Brezilya fındığındaki alerjik proteinlerden biri olduğu ortaya çıkmış ve bu transgenik soyanın geliştirilmesine son verilmiştir (5). TEAE-BAKIġ Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar Gen aktarımı: GD gıdadan insan hücresine veya sindirim sistemindeki bakteriye gen aktarımı, antibiyotik direncinin oluşması gibi insan sağlığını olumsuz etkileyecek bir duruma neden olabilir. Her ne kadar bu gen aktarım olasılığı düşük olsa da FAO/WHO uzman paneli tarafından antibiyotik direnç geni aktarımı yapılmadan bu teknolojinin kullanılması önerilmiştir (4). Kendi soyu dıĢından üreme (outcrossing): GD bitkilerden geleneksel ürünlere veya doğada doğal olarak yetişen yakın türlere gen hareketinin (kendi soyu dışından üreme olarak tanımlanır) yanı sıra geleneksel tohumlardan elde edilen ürünle GD bitkiden elden edilen ürünün karıştırılması gıda güvenliği ve gıda güvencesi üzerinde dolaylı bir etkide bulunabilir. GD ürün kullanımıyla ilgili ciddi bir çevresel etki rapor edilmemiştir. Hayvan ve bitki sayısını çarpıcı bir şekilde olmasa da hafif düzeyde etkilendiğine dair çeşitli çalışmalar bulunmaktadır (4). 2. Dünya’da Durum 1996 yılından itibaren GDO üretimi yaygınlaşmaya başlamıştır. 1996 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Kanada, Çin‟de 2,8 milyon hektarın üzerinde ekim yapılırken günümüzde 9‟u sanayileşmiş, 16‟sı gelişmekte olan ülke olmak üzere toplam 25 ülkede 134,2 milyon hektar alan üzerinde GDO üretimi yapılmaktadır. 32 ülkede ise gıda ve yem amaçlı tüketim için ithalat izni verilmiştir. 2009 yılında GDO ekiminin %49‟u ABD‟de, %16‟sı Arjantin‟de, %16‟sı Brezilya‟da yapılmıştır (Şekil 2.). Hindistan ve Çin‟de ise üretimde son yıllarda ciddi bir artış görülmektedir. 2009 Yılında Üretilen Transgenetik Ürünlerin (GDO) Dünya Durum raporuna göre GDO‟lu ürünlerin 2015 yılında 40 ülkede 20 milyon üreticinin 200 milyon hektar üzerinde üretim yapacağı ve gelişmiş ülkelerin payının azalırken gelişmekte olan ülkelerde artış olacağı tahmin edilmektedir (3). Avrupa Birliği ülkelerinde ise İspanya, Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Romanya, Polonya, Slovakya‟da 100 bin hektarın altında olmak üzere GDO üretimi yapılmaktadır. Şekil 1: Dünya GDO Ekim Alanı (mha) Kaynak: (5)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. Şekil 2: Ülkelere Göre GDO Ekim Alanları (2009 yılı) Kaynak: (5)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. 2 Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar TEAE-BAKIġ Çizelge 1: Ülkelere Göre GDO Ekim Alanları (mha) 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 ABD 1,5 8,1 20,5 28,7 30,3 35,7 Arjantin 0,1 1,4 4,3 6,7 10 Brezilya _ _ _ _ _ _ 3,5 3 5 Kanada 0,1 1,3 2,8 4 3 3,2 _ 4,4 _ _ _ _ _ _ _ 1,1 _ _ 0,3 0,5 1,5 Paraguay _ _ _ _ _ G. Afrika _ _ _ _ Diğerleri* 0,1 0,2 0,2 0,1 Hindistan Çin Toplam 2,8 39 42,8 47,6 49,8 54,6 57,7 62,5 64 18 19,1 21 21,4 9,4 11,5 15 15,8 21,3 5,4 5,8 6,1 7 7,6 8,2 0,1 _ 1,3 3,8 6,2 7,6 8,4 2,1 2,8 3,7 3,3 3,5 3,8 3,8 3,7 _ _ _ _ _ 2 2,6 2,7 2,2 _ _ _ _ _ _ 1,4 1,8 1,8 2,1 0,2 0,2 0,3 1 0,7 1,5 1,6 2,4 2,9 0,3 11,8 13,5 13,9 16,2 17,1 12,7 27,8 39,9 43,9 52,5 58,3 67,3 78,9 87,4 102,4 114,8 125,2 134,2 *Şili, Kolambiya, Honduras, Burkina Faso, Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Polonya, Slovakya, Avustralya, Meksika, İspanya, Romanya Kaynak: (6)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. Günümüzde ticari amaçla tarımı yapılan başlıca GD tarım ürünleri soya, mısır, pamuk ve kanoladır. Bu ürünlerin dışında genetiği değiştirilen çok sayıda tarla bitkileri, meyve, sebze ve süs bitkileri bulunmaktadır. 1997-2009 yılları arasında üretiminde en fazla artış görülen ürünler soya ve mısırdır. 2009 yılında 134,5 milyon hektar transgenetik bitki üretilen alanın %51‟inde soya, %31‟inde mısır, %16‟sında pamuk ve %6,5‟inde kolza üretilmiştir (Şekil 3.). ISAAA‟nın verilerine göre 2009 yılında ekimi yapılan soyanın %70‟i, pamuğun %46‟sı, mısırın %24, kolza tohumunun %21‟i, kanolanın %20‟si ve şeker pancarının %9‟unda GD tohum kullanılmıştır (Çizelge 2.). Şekil 3. Önemli GD Ürünleri ve Ekim Alanları Çizelge 2: Toplam Ekim Alanı İçinde GDO Alanları (mha) Doğal Ürün Ekim Alanları (mha) GD Ekim Alanları (mha) GDO Ekim Alanı Payı (%) Soya 90 69 70 Pamuk 33 16 46 Mısır 158 42 24 Konola Kolza Tohumu 30 5,9 20 31 6,4 21 4,4 0,5 9 Şeker Pancarı Kaynak: (6)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. Kaynak: (6)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. 3 Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar TEAE-BAKIġ Ülkelerin üretimlerine göre en fazla çeşitliliğin ABD ve Çin‟de olduğu görülmektedir. Soya, mısır ve pamuk hemen hemen tüm ülkeler tarafından üretilen transgenetik bitkilerdir. Çin‟de sebze olarak domates ve biber, Avusturalya, Şili ve Kolombiya da karanfil ve Çin‟de petunya üretimi yapılmaktadır (Çizelge 3). Çizelge 3: Ülkelere Göre Üretimi Yapılan GDO Çeşitleri Ülke ABD Arjantin Brezilya Kanada, Burkina Faso Hindistan Çin Paraguay G. Afrika Uruguay Bolivya Ürün soya, mısır, pamuk, kanola, balkabağı, papaya, kabayonca, ş.pancarı soya, mısır, pamuk soya, mısır, pamuk pamuk kanola,mısır,soya,ş.pancarı pamuk, domates, kavak, petunya, papaya, çarliston biber soya, mısır, pamuk mısır, soya, pamuk soya, mısır soya Filipinler, İspanya, Honduras, Çek Cumhuriyeti, mısır Romanya, Portekiz, Polonya, Slovakya, Mısır, Kosta Rica Avustralya Meksika Şili Kolambiya Kaynak: (3)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. pamuk, kanola, karanfil pamuk, soya mısır, soya, kanola pamuk, karanfil Dünya’da Biyoteknoloji Ar-Ge ÇalıĢmaları Şekil 4: Biyoteknoloji Ar-Ge Giderleri Kaynak: (7)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. Şekil 5: Biyoteknoloji Patent Payları Kaynak: (7)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. Biyoteknoloji Ar-Ge çalışmalarında en fazla pay ayıran ülkeler sırasıyla Amerika, Fransa, Kanada ve İrlanda‟dır. Firmalar işletme giderleri içinde biyoteknoloji ürün Ar-Ge çalışmalarına ortalama %6 pay ayırmaktadır (Şekil 4.). 2006 yılında Patent İşbirliği Anlaşmasına (PCT) göre biyoteknolojik ürün olarak en fazla patent alan ülke Amerika‟dır ve ardından sırasıyla Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa ve Kanada gelmektedir. Avrupa ülkelerinde GD ürünlerin ekimi ve tüketimi konusunda ciddi denetimleri olmasına karşın bu ülkelerin biyoteknoloji ürünlerle ilgili Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verdikleri görülmektedir (Şekil 5.). 4 TEAE-BAKIġ Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar Dünya ve Türkiye’de Yasal Düzenlemeler Avrupa Birliğinde GDO ile ilgili düzenlemeler 2003‟te yürürlüğe giren yasaya göre yürütülmektedir. 100 bin dekar ve altında kontrollü şekilde GDO üretimine izin verilmektedir. Ülkelerde üretilen ya da ithal edilen GDO‟lu ürünlerin tüm testleri ve risk değerlendirmeleri yapılmaktadır. %0.9 oranının üzerinde GDO içeren ürünlerin paketleri üzerine görünür şekilde GDO içerdiği yazılmak zorundadır. Bu orandan daha az GDO içeren ürünler için etiketleme kuralları uygulanmamaktadır. GDO‟lu ürünlerle beslenen hayvanlardan elde edilen et, süt ya da yumurtalar için GDO etiketlemesi yapılmamaktadır. AB ülkelerinden Almanya, Fransa, Macaristan, Avusturya, Lüksemburg ve Yunanistan‟da GDO‟suz ürünler, “GDO içermemektedir” şeklinde etiketlenebilmektedir (8). ABD, Kanada’da GDO ile ilgili düzenlemelerde etiketleme isteğe bağlıdır. Üretici kendi isteğine göre GDO kullandığını belirtebilir ya da belirtmeyebilir. Karşılaştırmalı etiketleme yani GDO‟lu ürünler, eşdeğer normal ürünlerinden farklı özellikler gösteriyorsa etiketlenmesinin zorunlu hale getirilmesi öneri olarak sunulmuş ve tartışılmaktadır (8). Brezilya’da GDO içeren ürünlerde, GDO oranı %1‟in üzerinde ise etiketlenmesi zorunludur(8). Arjantin’de GDO içeren ürünlerin etiketlenmesi isteğe bağlıdır(8). Türkiye’de biyogüvenlik konusunda Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine ek protokol olarak hazırlanan Cartagena Biyogüvenlik Protokolü‟nün hüküm ve öngörüleri kapsamında AB mevzuatı dikkate alınarak 26 Mart 2010 tarihli 27533 sayılı Resmi Gazetede 5977 nolu Biyogüvenlik Kanunu yayımlanmıştır. Kanun insan, hayvan, bitki sağlığı ile çevrenin biyolojik çeşitliliğin korunması göz önünde bulundurularak; GDO ve ürünlerinin araştırma, geliştirme, işleme, piyasaya sürme, izleme, kullanma, ithalat, ihracat, nakil, taşıma, saklama, paketleme, etiketleme, depolama ve benzeri faaliyetlere dair düzenlemeleri içermektedir. GDO ile ilgili tüm izinler oluşturulan bilimsel komiteler tarafından hazırlanan risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarına göre Biyogüvenlik Kurulu tarafından verilmektedir. Kararların geçerlilik süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. GDO ve ürünlerin onay almadan piyasaya sürülmesi, kurul kararına aykırı olarak kullanılması veya piyasaya sürülmesi, GD bitki ve hayvan üretimi ile GDO ve ürünlerinin bebek mamaları, devam mamaları, bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaklanmıştır (9). Bilimsel komite; gıda ve yem ürünlerinin GDO'lu olarak değerlendirilmesi ve etiketlenmesi için GDO eşik değerini yüzde 0,9 olarak belirlemiştir. Karar AB'nin ilgili kurulları ve Bilimsel Komite tarafından yem ve gıda olarak tüketimi uygun görülen GDO ürünlerinden kaynaklanan, önlenemeyen ve teknik olarak kaçınılmaz bulaşıklıklardan dolayı, eşik değerinin yüzde 0,9 olarak kabul edildiğini açıklanmıştır. Karar uyarınca belirlenen yüzde 0,9 eşik değerin altında GDO içeren ürünlerde etiketlenme şartı bulunmazken bu eşik değerinin üzerinde GDO içermesi halinde etikette GDO içeriğinin belirtilmesi gerekmektedir. Tanımlanmamış ve risk değerlendirmeleri yetkili kurullar (EFSA, Bilimsel Komite ve benzeri) tarafından yapılmamış olan GDO içeren ürünler için bu eşik değer yüzde 0,0 olarak kabul edilmiştir (10). Bilimsel Komite, çeşitlerle ilgili risk değerlendirmesi yapan muhtelif kurulusların, (EFSA, WHO, FAO) ve bilimsel araştırmalarının sonuçları (allerjenik ve toksijenik etki analizleri, genetik modifikasyonunun stabilitesi, morfolojik ve agronomik özellikler, hedef dışı organizmalara etkisi ve benzeri) ile farklı ürünlerde üretim ve tüketim durumlarını göz önünde bulundurarak GDO'lu 16 mısır, 3 kolza, 1 şekerpancarı, 1 patates, 6 pamuk çeşidi ile 1 bakteri biyokütlesi ve 1 mayanın belirtilen amaçlarla kullanılmasının insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı yönünde karar almıştır (10). Ekosistemlerin birbirlerinden çok farklı olması nedeniyle transgenetik ürünlerin çevre etkilerini değerlendirmek için her ülkede ayrı deneme parselleri ile araştırma yapılması gerekmektedir. Transgenetik ürünlerin çevresel etkilerini değerlendirmek insan sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirmekten daha zor ve uzun yılları gerektirmektedir. AB mevzuatına göre de her bir tarnsgenetik ürünün çevre üzerinde olası 5 TEAE-BAKIġ Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar etkileri ürün ekiminin yapılacağı her bir ülkede ayrı ayrı ve birbirinden bağımsız olarak daha önceden çerçevesi çizilmiş bilimsel yöntemlere göre yapılmaktadır. AB ülkelerinde 2404 saha denemesi yapılmıştır. Bu denemelerin büyük bölümü Fransa (598), İspanya (437), İtalya (295)‟da yapılmıştır. 66 çeşit içinde en fazla saha denemesi yapılan çeşitler; mısır (772), kolza tohumu (379), pancar (304)‟dır (9). Türkiye‟de tarnsgenetik bitkilerle ilgili saha denemeleri 1998 yılında Tarım Bakanlığı tarafından çıkarılan Transgenetik Kültür Bitkilerinin Alan Denemesi Hakkında Talimat‟a göre TAGEM tarafından yeterliliği belirlenen Araştırma Enstitüleri ve araştırma kuruluşları tarafından yapılmaktadır (10). Tüketicilerin GDO’lara BakıĢı Toplum ve Bilim Kurumu Eurobarometer‟in 25 Avrupa Birliğine üye ülkede 1996, 1999, 2002 ve 2005 yılarında gerçekleştirdiği anket sonuçlarına göre; 1999 yılından bu yana AB‟de biyoteknoloji konusunda giderek iyimser bir eğilimin olduğu ve Biyoteknoloji Yönetmeliğinden sonra GDO„lu ürünlere güvenin arttığı bulunmuştur. Ancak 2002 yılından itibaren gıdalar için görülen riskler yararlarından ağır bastığından GD gıdalara destek azalmıştır. Avrupa‟da “beyaz” biyoteknoloji olarak bilinen biyoteknoloji uygulamaları endüstriyel alanda desteklenirken (etenol yakıt uygulamaları, biyolojik olarak parçalanabilen plastik, ilaç üretmek için tasarlanmış transgenetik bitki), insan ve çevre sağlığı konusunda potansiyel risklerden dolayı endişe duyulduğu bulunmuştur (12). Araştırmada tüketicilerin GD ürünleri satın alma ya da almama nedenleri incelenmiştir. Satın alma nedenleri arasında sağlıklı olması ve ilaç kalıntısının az olması ilk sırada yer alırken fiyatının düşük olması son neden olarak bulunmuştur (Şekil 4.). Şekil 6. GD Ürünleri Satın Alma ya da Almama Nedenleri Kaynak: (10)‟den yararlanılarak düzenlenmiştir. Toplum ve Bilim Kurumu Eurobarometer‟in 2008 yılında yayımlanan ve Avrupa Birliği üye ülkelerini kapsayan Avrupa Birliği vatandaşlarının çevreye karşı tutum ve davranışlarının incelendiği araştırmada; tüketicilerin %58‟inin GD ürünlere karşı çıktığı, %21‟inin desteklediği, %9‟unun ise hiç duymadığı belirlenmiştir. Slovenya %82, Kıbrıs %81 ile GD ürün kullanımına en fazla karşı çıkılan ülkeler olarak bulunmuştur. Malta, Portekiz ve İspanya‟da katılımcıların GD ürünlere daha olumlu baktıkları bulunmuştur(13). Yeni Zelandalı bilim adamlarının Belçika, Almanya, Fransa, İngiltere ve İsveç‟te 2736 tüketicinin doğal ve GD meyve tüketim tercihleri üzerine yaptıkları araştırmada; normal ürün ile GD ürün fiyatları aynı tutulduğunda Almanya‟da tüketicilerin %22‟si GD ürün almaya karar verirken, en düşük pay %17 ile İngiltere‟de bulunmuştur. GD ürünlerin fiyatı düşürüldüğünde GD ürüne talebin arttığı, İsveç‟te tüketicilerin %43, Yeni Zelanda‟da %60, Almanya‟da %36‟sının GD ürünü tercih ettiği bulunmuştur. Sadece Belçika‟da tüketicilerin büyük bir bölümü GD ürünlerin fiyatının düşük olması durumunda bile doğal ürünleri tercih etmektedir (11). Çek Cumhuriyeti, Estonya, Almanya, Yunanistan, Hollanda, Polonya, Slovenya, İspanya, İsveç ve İngiltere‟yi kapsayan ve Avrupalı tüketicilerin GD ürün satın alma konusunda tercihlerini inceleyen bir araştırma yapılmıştır. Bu ülkelerde araştırmanın yapıldığı son 20 ayı kapsayacak şekilde GD ürünlerle ilgili yayımlanan makaleler incelenmiştir. Araştırmaya katılan ülkelerde GDO ile ilgili aylık ortalama 14,2 6 TEAE-BAKIġ Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar makale yayımlandığı bulunmuştur ve yayımlanan makalelerin %22‟si olumlu, %40‟ı olumsuz, %38‟i ise nötr olarak bulunmuştur. Aynı araştırmada Almanya‟da tüketicilerin %74,4‟ünün GD ürün almayacağı, İspanya‟da %73‟ünün insan sağlığı ve çevre için tehdit olarak gördüğü, %92‟sinin ise etiketlemenin zorunlu yapılması gerektiğini düşündüğü bulunmuştur. Polonya‟da katılımcıların %21‟inin GD ürün alabilecekleri, %26‟sının karşı olduğu, %46‟sının kayıtsız olduğu bulunmuştur. Yine Polanya‟da tüketicilerin %25‟i riskli olabileceğini, %14‟ü çevre için tehlikeli olduğunu, %13 etik olmadığını ve %4‟ü ise ürün kalitesinin düşebileceğini düşünmektedir. Slovenya‟da tüketicilerin %75‟inin GD ürün almayacağı, %49‟unun GD ürünlerde tek avantajın düşük fiyat ve daha az pestisit kullanımı olduğu, %71‟inin insan sağlığını etkileyeceğinden endişe duyduğu bulunmuştur. Ayrıca Slovenya‟da tüketicilerin %80‟i hayvan yemlerinde GD ürün kullanılması durumunda bu etleri tercih etmeyeceğini belirtmiştir (14). Türkiye‟de ise GDO‟lara toplumun bakış açısını saptamak amacıyla yapılan çalışmada 439‟u bayan 474‟ü erkek, toplam 913 kişi ile anket görüşmesi yapılmıştır. Katılımcıların %41‟i GDO terimini ilk kez televizyondan duyduğunu, % 29‟u anket çalışmasında duyduğunu belirtmiştir. Katılımcıların %46‟sı GDO‟ların sağlık sorunları yaratabileceğini belirtmiştir. Yine katılımcıların %96‟sı ürün etiketinde GDO olup olmadığının belirtilmesi gerektiğini belirtirken, %86‟sı üzerinde GDO olduğu belirtilen ürünü satın almayacağını belirtmiştir (15). Ankara İl merkezinde 120 hekim, 120 mühendis ve 120 sosyal bilimcinin katılımı ile gerçekleşen tüketicilerin tarımsal ve tıbbi biyoteknolojiye yönelik tutumları ile fayda ve risk algılarının incelendiği araştırmada biyoteknolojik ürünlerin gelecekteki etkileri ile ilgili belirsizliklerin tüketicilerin kaygı duymasına neden olduğu bulunmuştur. Genel olarak tüketiciler tıp alanında gerçekleşen biyoteknolojik uygulama ve ürünlere olumlu yaklaşmakta, tarım sektörü söz konusu olduğunda sağlık, güvenlik ve etik kaygıları ile değerlerinin dikkate alınmasını istemekledir (16). Genel Değerlendirme Dünyada hızla artan nüfus ve oluşan gıda açığı nedeniyle tarım ürünlerinde verim arttırıcı yöntemler öne çıkmaktadır. Bu yöntemlerden biri olan ve son yıllarda en fazla öne çıkan yöntem modern biyoteknolojidir. Dünyada ilk defa ticari olarak üretimine 1996 yılında başlanan GDO‟lu ürünlerin ekim alanı 80 kat artarak bugün 134 milyon hektara ulaşmıştır. Günümüzde 9‟u sanayileşmiş, 16‟sı gelişmekte olan toplam 25 ülkede üretim, 32 ülkede ise gıda ve yem amaçlı tüketim için ithalat izni bulunmaktadır. Üretimi en fazla yapılan başlıca GD tarım ürünleri soya, mısır, pamuk ve kanoladır. Bu ürünlerin dışında genetiği değiştirilip üretimi yapılan ve hala çalışmaları devam eden çok sayıda tarla bitkileri, meyve, sebze ve süs bitkileri bulunmaktadır (3). Amerika başta olmak üzere gelişmiş bir çok ülkede biyoteknoloji konusunda Ar-Ge araştırmaları devam etmektedir. GD ürün tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalarda tüketicilerin özellikle tarımsal alanda GD ürün kullanımında insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri, çevresel etkileri ve uzun vadede yarattığı belirsizlik nedeniyle olumlu bakmamaktadır. Araştırmalarda tüketiciler GD ürünlerin etiketlerde belirtilmesini istemektedir. GDO‟larla ilgili yaşanan hızlı gelişmeler dünyada biyolojik güvenlik konusunu öne çıkartmıştır. İnsan sağlığı üzerindeki riskler göz önünde bulundurularak ve özellikle sınır ötesi hareketler üzerinde odaklanarak, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilecek ve modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş olan GDO‟ların güvenli bir şekilde taşınması, işlenmesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeyinin sağlanmasına katkıda bulunmak olan ve Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Cartagena Biogüvenlik Protokolü Türkiye tarafından 2000 yılında imzalanmıştır. Protokolün kabulünden sonra 5977 nolu Biyogüvenlik Kanununun 18 Mart 2010 tarihinde kabul edilmesiyle yürürlüğe giren Biyogüvenlik Kanunu ile GDO ve ürünlerinin araştırma, geliştirme, işleme, piyasaya sürme, izleme, kullanma, ithalat, ihracat, nakil, taşıma, saklama, paketleme, etiketleme, 7 TEAE-BAKIġ Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar depolama ve benzeri faaliyetlere dair düzenlemeler oldukça sıkı düzenlemelerle yapılmaktadır. AB hükümlerine uyumlu olarak GDO‟larda eşik değeri yüzde 0,9 olarak belirlenmiştir. Türkiye‟de gerçekleştirilen saha denemeleri oluşturulan komisyondan çıkan karara bağlı olarak değerlendirilmekte ve komisyon kararına bağlı olarak yurt içi üretime izin verilmektedir. Üretimi hızla devam eden GDO‟larla ilgili tartışmalar günümüzde hala devam etmektedir. Şu ana kadar yapılan bilimsel araştırmalarda insan sağlığı ve çevresel etki açısından önemli bir olumsuzluğa rastlanamasa da kullanılan ana materyali canlıların oluşturması bu konudaki tartışmaların devam edeceğini göstermektedir. Bu konuda ortaya çıkabilecek olumsuz etkilerin önlenmesi geliştirilen yeni çeşitlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin uzun süre incelenmesi ile ortadan kaldırılabilir. Özellikle, yapılan saha denemelerinin üretimin yapılacağı her ekosistemde ayrı ayrı yapılması büyük önem taşımaktadır. Yine yapılan bilimsel araştırmaların ve yasal düzenlemelerin tüm yönleri ile kamuoyuyla paylaşılması, tüketicilerin GD ürünlerle ilgili bilgilendirilmesi bu konuda bilinç düzeyini ve tercih durumunu olumlu etkileyebilir. Kaynaklar 1. Çetiner, S., 2009. “Enine Boyuna GDO Gerçeği. Ankara Sanayi Odası Yayın Organı” Kasım/Aralık 2009, Ankara. 2. Ünal, A., 2009. “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Biyogüvenlik Yasa Tasarısı” Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği, Ekonomi ve Politika Haber Analizi, İstanbul. 3. James, C. 2009. “Global Status of Commercialized Biotech/GM Crops: 2009” ISAAA, Brief No: 41. 4. Eştürk, O., Eştürk, E., Ören M.N., Ayhan, Z., 2010. “Gıda Güvenliği ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO). Türkite IX. Tarım Ekonomisi Kongresi, Şanlıurfa. 5. Kaynar, P., 2010. Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar (Gdo)‟a Genel Bir Bakış. Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 66-4, Ankara. 6. Anonmymous, 2010., www.ısaaa.org. ISAAA Briefs No: 12,21,23,24,25,34,37,39,41. (20/10/2010) 7. Anonmymous,2009., OECD Biotechnology Statistics. 8. Selin, A., 2010. “Türkiye, GDO ile Ekonomik ve Sosyal Açıdan Nasıl Getiri Sağlar?” Türkiye Ekonomi Politikalrı Vakfı, TEPAV Bilgi Merkezi Sayı: 29, Ankara. 9. 5977 Biyogüvenlik Kanunu (26 Mart 2010 tarih ve 27533 sayılı Resmi Gazete). 10. TAGEM, 2010., Bilimsel Komite Kararları. http://www.tagem.gov.tr/pdf/gdo_komite.pdf. (21.10.2010). 11. www.gmo-compass.org 12. Anonmymous, 2006., Europeans and Biyotechnology in 2005 Potterns and Trends. Eurobarometer 64.3. 13. Anonmymous,2008.,Attitudes of European Citizens Towards the Envinonment.Eurobarometer 68.2. 14. Anonmymous,2008., Do European Consumers Buy GM Foods?. European Commıssıon: Fromework 6. 15. Demir A, Pala A. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara Toplumun Bakış Açısı. Hayvansal Üretim, 2007; 48 (1): 33-43. 16. Bayoğlu, A., Özgen, E., 2010. Tüketicilerin Tarımsal ve Tıbbi Biyoteknolojiye Yönelik Tutumları İle Fayda ve Risk Algılarının İncelenmesi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. TARIMSAL EKONOMİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Kampüsü 06530 Lodumlu/Ankara Eskişehir Yolu 9.Km 1 No’lu Kapı 06530 Lodumlu/Ankara Tel: 0 312 287 58 33 Faks: 0 312 287 54 58 Web: http://www.aeri.org.tr e-mail: aeri@aeri.org.tr 8