şizofreni hastalarında dürtüsellik ve uyku bozukluğu arasındaki ilişki

advertisement
T.C.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
ANABİLİM DALI
ŞİZOFRENİ HASTALARINDA DÜRTÜSELLİK VE UYKU
BOZUKLUĞU ARASINDAKİ İLİŞKİ
Dr. CUMA TAŞ
TIPTA UZMANLIK TEZİ
DİYARBAKIR-2015
T.C.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
ANABİLİM DALI
ŞİZOFRENİ HASTALARINDA DÜRTÜSELLİK VE UYKU
BOZUKLUĞU ARASINDAKİ İLİŞKİ
Dr. CUMA TAŞ
TIPTA UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Doç. Dr. MEHMET CEMAL KAYA
DİYARBAKIR-2015
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim boyunca engin bilgisini, destek ve deneyimlerini
esirgemeyen eğitimimde büyük rol sahibi olan, insani değerleri ile örnek olan hocam
Doç. Dr. Mehmet Cemal Kaya’ya,
Bu çalışmanın her aşamasında benden desteğini esirgemeyen ve psikiyatri
eğitimim sırasındaki desteklerinden dolayı Doç. Dr. Mahmut Bulut’a,
Bu çalışmanın istatistiksel değerlendirmesi sırasındaki katkılarından dolayı
Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Palancı ve Dr. Ünal Öztürk’e,
Psikiyatri eğitimim sırasındaki destek ve katkılarından dolayı hocalarım Prof.
Dr. Aytekin Sır, Prof. Dr. Mustafa Özkan, Prof. Dr. Faruk Gürgen, Prof. Dr. Remzi
Oto, Doç. Dr. Abdullah ATLI, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Güneş, Yrd. Doç. Dr.
Süleyman Demir, Yrd. Doç. Dr. Aslıhan Okan İbiloğlu’na,
Birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarım Dr. Erkan
Kakdaş, Dr. Betül Uyar, Dr. Hasan Akçalı, Dr. Naci Olam, Dr. Pelin Avcu Çelik, Dr.
Eda Tayfur, Dr. Songül Çatı ve Dr. Cansu Kurttekin’e,
Birlikte çalıştığım kliniğimizdeki hemşire ve personel arkadaşlarıma,
Bana her daim destek olan sevgili anne ve babama,
Hayatıma anlam katan kızım ve sevgili eşime teşekkürlerimi sunarım,
Dr. Cuma Taş
Diyarbakır 2015
i
ÖZET
Amaç: Şizofreni hastalarında dürtüsellik ve uyku bozukluğu yaygın olmakla
birlikte yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Uyku bozukluğu ve dürtüsellik
arasındaki ilişki bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Bu çalışmada şizofreni hastalarında
dürtüsellik ve uyku bozukluğu arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma DSM-IV ölçütlerine göre şizofreni tanısı
almış 18–65 yaş arası 80 hasta ve 80 sağlıklı gönüllü (kontrol grubu) üzerinde
yapılmıştır. Sosyodemografik Veri Formu, Minnesota Dürtü Kontrol Bozuklukları
Görüşme Ölçeği (MİDİ), Barratt Dürtüsellik Ölçeği (BİS-11), Sabahçı-Akşamcı
Uyku Tipi Ölçeği (MEQ), Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), Pozitif ve
Negatif Sendrom Ölçeği (PANSS), Buss-perry Saldırganlık Ölçeği (BPSÖ), Klinik
Global İzlenim Formu (CGİ) ve kısa form (SF-36) uygulanmıştır. İstatistiksel analizi
için T-testi Ki-kare, Pearson korelasyon analizi ve tek yönlü varyans analizi
(ANOVA) kullanılmıştır.
Bulgular: Şizofreni ve kontrol grupları karşılaştırıldığında şizofreni
hastalarında daha kötü uyku kalitesi ve dürtüsellikte artış bulunmuştur. Ayrıca
şizofreni hastalarında kontrol grubuna göre yaşam kalitesinin daha kötü olduğu
görülmüştür. Hasta grubunda PANSS tüm alt ölçekleri ile kötü uyku kalitesi arasında
pozitif korelasyon bulunmuştur. Çalışmamızda şizofreni hastalarında dürtüsellik ve
uyku bozukluğu arasında pozitif ilişki gösterilmiştir.
Sonuç: Bu çalışmada şizofreni hastalarında dürtüsellik ile uyku bozukluğu
arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Dürtüsellik ve uyku bozukluğu arasındaki
ilişkiyi daha açık ortaya koyacak geniş hasta ve kontrol gruplarının olduğu
çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.
ii
ABSTRACT
Aim: Impulsivity and sleep disorders adversely affect the quality of life in
patients with schizophrenia. Relationship between sleep disorder and impulsivity has
been shown in some studies. In this study we aimed to investigate the relationship
between impulsivity and sleep disorders in schizophrenia patients.
Materials and Methods: With a diagnosis of schizophrenia according to
DSM-IV criteria for this study 80 patients between 18-65 years and 80 healthy
volunteers (control group) were performed on. Sociodemographic Data Form,
Minnesota Impulse Control Disorders Interview (MIDI), Barratt Impulsiveness Scale
(BIS-11), Morningness–Eveningness Questionnaire (MEQ), Pittsburgh Sleep Quality
Index (PSQI), Positive and Negative Syndrome Scale (PANSS), Buss-Perry
Aggression Questionnaire (BPSÖ), Clinical Global Impression Form (CGI) and the
Short Form (SF-36) was applied. T-test, Chi-square statistical analysis, Pearson
correlation analysis and one-way analysis of variance (ANOVA) was used.
Results: Schizophrenia and schizophrenia compared to the control group
were worse sleep quality in patients with increased impulsivity. It has also been
shown to be worse than the quality of life in patients with schizophrenia compared
with the control group. PANSS positive correlation was found between the patients
with poor sleep quality all subscales. This study suggests a positive relationship
between impulsivity and sleep disorders in patients with schizophrenia.
Conclusion: In this study a significant relationship between impulsivity and
sleep disorders was found in schizophrenia patients. The relationship between
impulsivity and sleep disorders are needed to study the large number of patients and
a control group that will reveal more clearly.
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfalar
ÖNSÖZ...........................................................................................................................i
ÖZET .............................................................................................................................ii
ABSTRACT………………...........................................................................................iii
İÇİNDEKİLER.…………………………………………………………………..........iv
TABLO LİSTESİ ………………………………………………………………...........
vi
KISALTMALARLİSTESİ ............................................................................................vii
1. GİRİŞ ……………….............................................................................................. 1
2. GENEL BİLGİLER …………................................................................................ 3
2.1. Şizofreni ……………….....................................................................................
3
2.1.1. Tanım ………….....................................................................................3
2.1.2. Tarihçe …………....................................................................................3
2.1.3. Epidemiyoloji …................................................................................... 5
2.1.4. Tanı ….................................................................................................. 6
2.1.5. Etiyoloji ….............................................................................................7
2.1.5.1. Genetik …...................................................................................
8
2.1.5.2. Çevresel Etkenler …...................................................................
8
2.1.5.3. Perinatal Komplikasyonlar ...................................................... 9
2.1.5.4. Doğum Mevsimi ...................................................................... 10
2.1.5.5. Sosyal Etkenler ..........................................................................10
2.1.6. Nörogelişimsel ve Nörodejeneratif Varsayım .......................................11
2.1.7. Şizofreni ve İnflamasyon .......................................................................11
2.1.8. Nörotransmitter Sistemleri ......................................................................
13
2.1.8.1. Dopamin ................................................................................. 13
2.1.8.2. Serotonin .................................................................................13
2.1.8.3. Glutamat ................................................................................. 13
2.1.8.4. Gamma-aminobütirik Asit (GABA) ...................................... 14
2.1.8.5. Noradrenalin ............................................................................14
2.1.9. Beyin Görüntüleme Çalışmaları .............................................................14
2.1.10. Nöropatoloji Bulguları ....................................................................... 15
2.1.11. Şizofreni Tedavisi ............................................................................. 15
2.2. Atipik Antipsikotik İlaçlarla Tedavi .................................................................16
2.2.1. Klozapin ..................................................................................................16
2.2.2. Olanzapin ................................................................................................17
2.2.3. Risperidon ................................................................................................
17
2.2.4. Amisülpirid .............................................................................................17
2.2.5. Sülpirid .................................................................................................. 17
2.2.6. Ketiapin ................................................................................................ 18
2.2.7. Aripiprazol ..............................................................................................18
2.2.8. Ziprasidon ................................................................................................18
2.2.9. Sertindol ................................................................................................ 19
2.3. Şizofreni ve Dürtüsellik .................................................................................. 19
2.4. Şizofreni ve Uyku Bozukluğu ...........................................................................20
3. GEREÇ VE YÖNTEM ........................................................................................... 21
3.1. Örneklem ........................................................................................................ 21
3.2. Araştırmaya Dahil Edilme Ölçütleri ..................................................................
21
3.3. Araştırmaya Dahil Edilmeme (Hariç Bırakılma) Ölçütleri ................................
21
iv
3.4. Veri Toplama Araçları .......................................................................................
21
3.4.1. Sosyodemografik Veri Formu .................................................................
21
3.4.2. Klinik Global İzlenim Ölçeği (CGI) .......................................................
22
3.4.3. Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği (PANSS) .........................................
22
3.4.4. Minnesota Dürtü Kontrol Bozuklukları Görüşme Ölçeği (MİDİ) ……..
22
3.4.5. Barratt İmpulsivite Ölçeği–11 (BİS–11) .................................................
23
3.4.6. Kısa Form-36 (SF-36) .............................................................................
23
3.4.7. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ...............................................
23
3.4.8. Sabahçı- Akşamcı Uyku Tipi Ölçeği (MEQ) ..........................................
24
3.4.9. Buss-Perry Saldırganlık Ölçeği (BPSÖ) .................................................
24
3.5. Verilerin İstatistiksel Değerlendirilmesi ............................................................
25
4. BULGULAR ..............................................................................................................
26
4.1. Hasta ve Kontrol Gruplarının Sosyodemografik Bulguları ...............................26
4.2. Hasta Grubunun Bazı Klinik Özellikleri ............................................................
28
4.3. Hasta ve Kontrol Gruplarının Ölçek Puanlarına Göre Karşılaştırılması ……...29
4.4. Hasta Grubuna Ait Verilerin Karşılaştırılması ..................................................32
5. TARTIŞMA ...............................................................................................................
41
6. SONUÇLAR ..............................................................................................................
50
7. KAYNAKLAR ..........................................................................................................52
EKLER ...........................................................................................................................
67
v
TABLO LİSTESİ
Sayfalar
Tablo 1. Hasta ve kontrol gruplarının sosyodemografik özellikleri ………….……….
26
Tablo 2. Çalışmaya alınan hastaların klinik özellikleri ……………………………..28
Tablo 3. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının SF-36 ölçeğine göre
Karşılaştırılması ………………………………………………………….….
29
Tablo 4. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının MİDİ ölçeğine göre
karşılaştırılması ……………………………………………………….…….
30
Tablo 5. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının BPSÖ ölçeğine göre
karşılaştırılması …………………………………………………………..….
31
Tablo 6. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının BİS-11 ölçeğine göre
karşılaştırılması ……………………………………………………………...
31
Tablo 7. Hasta ve kontrol gruplarının PUKİ ölçeğine göre karşılaştırılması …………
32
Tablo 8. Hasta ve kontrol gruplarının MEQ ölçeğine göre karşılaştırılması …………
32
Tablo 9. Çalışmaya alınan hastalarda ilaç kullanımı …………………………………
33
Tablo 10. Hastalarda depo antipsikotik kullanımının BPSÖ ve BİS-11
ölçekleriyle karşılaştırılması …………………………………………… 34
Tablo 11. Hastalarda depo antipsikotik kullanımının PUKİ ölçeğiyle
karşılaştırılması ……………………………………………………………
35
Tablo 12. Şizofreni hastalarında PANSS ve CGI değerleri …………………………35
Tablo 13. Çalışmaya alınan hastalarda PANSS ve CGI ölçeklerinin uyku
kalitesiyle ilişkisi ………………………………………………………….36
Tablo 14. Çalışmaya alınan hastalarda SF-36 ölçeğinin uyku kalitesiyle ilişkisi ……
37
Tablo 15. Çalışmaya alınan hastalarda BİS-11 ve BPSÖ ölçeklerinin uyku
kalitesiyle ilişkisi …………………………………………………………38
Tablo 16. Çalışmaya alınan hastalarda APB, KAY ve KSD’nin uyku kalitesiyle
ilişkisi ……………………………………………………………………..38
Tablo 17. Çalışmaya alınan hastalarda APB, KAY ve KSD’nin MEQ ölçeğiyle
ilişkisi ………………………………………………………………………
39
Tablo 18. Çalışmaya alınan hastalarda BİS-11 ve BPSÖ ölçeklerinin MEQ
ölçeğiyle ilişkisi ……………………………………………………………
40
vi
KISALTMALAR LİSTESİ
APA
: Amerikan Psikiyatri Birliği
BİS–11
: Barratt İmpulsivite Ölçeği–11
BPSÖ
: Buss-Perry Saldırganlık Ölçeği
CGI
: Klinik Global İzlenim Ölçeği
COMT
: Catechol-O-methyltransferase
DİSC-1
: Disrupted in Schizophrenia 1
DSM
: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders
EKT
: Elektrokonvülsif Terapi
EPS
: Ekstrapiramidal sistem
GABA
: Gamma-aminobütirik asit
MEQ
: Sabahçı- Akşamcı Uyku Tipi Ölçeği (morningness–eveningness
questionnaire)
MİDİ
: Minnesota Dürtü Kontrol Bozuklukları Görüşme Ölçeği
PANSS
: Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği
PGE2
: Prostoglandin E2
PUKİ
: Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi
SDA
: Serotonin Dopamin Antagonisti
SF-36
: Kısa Form-36
5- HIAA
: 5-Hidroksi İndol Asetik Asit
vii
1. GİRİŞ
Bir toplum sağlığı sorunu olarak şizofreni, toplumsal, ekonomik ve duygusal
maliyeti çok ağır olan bir hastalıktır (1).Hastalığın temel belirtileri; varsanılar,
sanrılar, dezorganize konuşma ve hareketler, uygunsuz duygulanım, bilişsel kayıplar,
psikososyal işlevsellikte bozulmadır (2). Sıklık ve yaşam boyu yaygınlık oranları tüm
dünyada neredeyse eşittir. Şizofreninin yaygınlık oranı kadın ve erkeklerde eşit
oranda ve %1 olarak bildirilmiştir. Bugün için net olan şizofreninin uzun dönemde
farklı gidiş özellikleri gösterebileceğidir ve hastalık her zaman yıkımla sonlanmasa
da çoğu hasta için belirgin ve uzun süreli olumsuz sonuçları olmaktadır.Tüm
şizofreni hastalarının %20-30’unun yaşamlarını normal bir şekilde sürdürebildikleri,
%20-30’unun orta derecede semptomlara sahip olmaya devam ettikleri ve %4060’ının da tüm yaşamları boyunca belirli bir şekilde hasta olarak devam ettikleri
belirtilmektedir (3).
Dürtüsellik ve uyku bozukluğu psikiyatrik hastalarda sık olmakla beraber
klinik pratikte şizofreni hastalarını klinisyene getiren en önemli nedenlerdendir.
Dürtüsellik, ortama uygun olmayan veya aşırı riskli, yeterince planlanmamış ve
genelde istenmeyen sonuçlara yol açan çeşitli davranışları kapsar. Dürtüsellik;
dikkatsizlik, sabırsızlık, yenilik arama, risk alma, heyecan ve zevk arama, zarar
görme ihtimalini düşük hesaplama ve dışa dönüklük gibi özellikler ile kendini
gösterir (4). Şizofreni hastalarında şiddet, saldırganlık, tahrik edici dürtüsellik ve
düşüncesizce hareket etmenin bulunması, hem hastalar hem de yaşadığı sosyal çevre
ve tedavi ekibi için büyük bir sorun oluşturmaktadır. Ayrıca bu durum nedeniyle
hastaların yol açtıkları maddi ve manevi zararlar onları toplumda kısıtlanmaya ve
toplumdan dışlanarak yalnız bir yaşama sürüklemektedir (5).
Uyku bozukluğu da psikiyatrik hastalarda yaşam kalitesini olumsuz etkileyen
önemli bir sorundur. Uyku bozuklukları şizofrenide yaygın görülen bir sorun olup,
genellikle hastalığın alevlendiği dönemde klinik tablonun önemli bir parçasını
oluşturur. Hastalarda klinik tablonun remisyona girdiği dönemde bile, uyku
saatlerindeki düzensizlik nedeniyle uyku-uyanıklık düzeninde bozulma veya
insomnia şeklinde uyku bozukluğu devam etmektedir (6).
1
Yapılan bir çalışmada uyku sorunları yaşayan farklı psikiyatrik bozukluklarda
irritabilite, dürtüsellik ve saldırgan davranışlarda artış olduğu gösterilmiştir. Adli
psikiyatri hastalarındaki gözlemler, uyku azlığının dürtüsellik ve reaktif agresyon
için potansiyel bir risk faktörü olduğunu göstermektedir (7). Bazı vaka sunumlarında
ve küçük gözlemsel çalışmalarda uyku
bozukluğunun tedavi edilmesiyle
dürtüselliğin azaldığı gösterilmiştir (8).
Yapılan nörokimyasal çalışmalarda beyin 5-HT düzeylerindeki azalmanın
davranışın inhibisyonunu azalttığı belirtilmiştir (9). Dopaminin artmış iletimi ile
dürtüselliğin arttığını gösteren çalışmalar mevcuttur (10). Bir çalışmada beynin
serotonerjik çekirdeği olan raphe nukleusun hayvanlarda tahrip edilmesi uyumayı
güçleştirmiştir. Bunun tersine beyinde dopamin düzeyi artışınun uykusuzluk ortaya
çıkardığı gösterilmiştir (11). Benzer nörokimyasal bulgular uyku bozukluğu ve
dürtüsellik arasında anlamlı ilişki olabileceğini göstermektedir.
Ülkemizde ve yurtdışında şizofrenide uyku bozukluğu ve dürtüsellik
arasındaki ilişkiyi inceleyen yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın
amacı şizofreni hastalarında dürtüsellik ve uyku bozukluğu arasındaki ilişkiyi ortaya
koymaktır.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Şizofreni
2.1.1. Tanım
Şizofreni toplumun % 1’inde görülen, sanrı ve varsanı gibi pozitif belirtiler;
duygulanımda sığlaşma, sosyal içe çekilme, konuşma miktarında azalma ve düşünce
içeriğinde fakirleşme gibi negatif belirtiler; dikkatte, bellekte, yürütücü işlevlerde
bozulma gibi bilişsel belirtilerle giden; duygu, düşünce, algılama ve davranışı
etkileyen; farklı klinik tablolarla ortaya çıkabilen bir ruh sağlığı sorunudur (12).
Genellikle 25 yaşından önce başlayan, kişilerarası ve mesleki işlevselliği
bozan ve yeti yitimine yol açan, süregen seyreden çok yönlü bir hastalıktır (13) ve
kişiyi ilk gençlik yıllarından başlayarak üretim dışına iterek alışılagelmiş algılama ve
yorumlama biçimlerine yabancılaşmasına, toplumdan uzaklaşıp içe kapanmasına,
çevresiyle önemli uyumsuzluk ve çatışmalar yaşamasına neden olabilir (14).
2.1.2. Tarihçe
Şizofreni ile ilgili ilk tanımlamalardan en bilineni Fransa’da Philippe Pinel
(1745-1846) tarafından yapılmıştır. Pinel bu hastaların çoğunu “düşünme yeteneğinin
ortadan kalkması ya da bozulması(demans)” diye adlandırdığı bir kategoriye
sokmuştur. Pinel’e yakın olarak İngiltere’de Haslam (1764-1844) “genç kişilerde
olan bir delilikten” söz etmiştir. Avusturyalı psikiyatrist olan Benedict Agustin Morel
(1809-1873)
“juvenil
demans”diye
adlandırdığı
genç
olgular
bildirmiştir.
Almanya’da Karl Kahlbaum (1828-1899) katı postür ve mutizmle karakterize bir
durum olarak “katatoni” tanımını yapmıştır. Öğrencisi Ewald Hecker de (1843-1909)
uygunsuz, saçma manyerizmler, aşırı derecede regresif davranışlar ve anlamsız,
saçma düşünmeyle seyreden psikotik tabloları “hebefreni” olarak adlandırmıştır.
Psikozların sınıflandırılmasında betimleyici yaklaşım, özellikle Emil Kraepelin ile
gelişme göstermiştir. Kraepelin 1898’de demans precox, katatoni, hebefreni ve daha
önce paranoid demans diye adlandırdığı durumların aynı hastalık sürecinin alt tipleri
olabileceğini ileri sürmüş ve bu durumu ifade etmek için “Dementia Praecox”
terimini önermiş ve daha sonra bunu nüks ve remisyonlarla seyreden manik-depresif
psikozdan ayırmıştır (15). 1911 yılında ise İsviçre’li bir psikiyatri profesörü olan
3
Eugen Bleuler “Dementia Praecox” yerine yunanca akıl yarılması anlamına gelen
‘şizofreni’ terimini ilk kez kullanan kişi olmuştur (16). Bu terim ile düşünce, duygu
ve davranışlar arasındaki bölünmeyi (schisms) belirtmeye çalışmış, “Dementia
Praecox” tanımının kapsamını da eleştirerek, bu durumunun tek bir hastalıktan çok,
heterojen bir grup olduğunu belirtmiştir (16). Bleuler, erken başlangıç ve şiddetli
yıkımın sadece ağır vakalarda görüldüğünü ve şizofreninin mutlaka yıkımlı bir gidişe
sahip olmasının gerekmediğini vurgulamıştır. Bleuler’e göre şizofrenide gerçek
patoloji düşünce sürecindeki çağrışım kaybıdır; sanrı ve varsanılar ise bu çağrışım
bozukluğuna ikincil olarak ortaya çıkmaktadır (16). Bleuler şizofrenide dört
belirtinin temel semptom olduğunu belirtmiştir.
Bunlara ‘Dört A Belirtisi’ adını vermiştir. Bunlar:
1- Autism (otizm)
2- Assosissasyon bozukluğu (düşünce akışı bozuklukları)
3- Affekt Bozukluğu (duygulanım bozuklukları)
4- Ambivalans’tır (16).
1930’larda Kurt Schneider şizofreni için patognomik olarak kabul edilen
birincil sıra belirtileri tanımlamıştır. Bunlar; düşünce çekilmesi, düşünce yayılması,
düşünce okunması, yorum yapan, tartışan, emir veren işitsel varsanılar, somatik
varsanılar, sanrılı algılama, duygu ve davranışların başkalarının etkisi altında olduğu
sanrılarıdır (17). ABD’de DSM III’ün 1980’de basılmasıyla birlikte psikiyatride
önemli bir değişiklik olmuştur (15). Bu basım, ruhsal hastalıkları betimleyici klinik
özelliklerine göre tanımlayıp gruplayarak sınıflama ve tanı koymayı ruhsal
işlevselliğe ilişkin kuramlar ve kanıtlanmamış etiyolojik varsayımlara dayandıran
önceki çalışmalardan oldukça farklıdır (15). DSM-III ile tanı ölçütleri dışına itilen
Bleulerci kavramlar daha ayrıntılı tanımlamalarla araştırma ölçeklerine dönüşerek
klinik değerlendirme sürecine geri döndüler ve 1994 yılında yayımlanan Ruhsal
Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı 4. Baskı (DSM-IV)’sında tanı ölçütleri
arasında negatif belirtilere de yer vererek bu dönüşü resmileştirdi (16).
4
2.1.3. Epidemiyoloji
Şizofreninin toplumsal yaygınlığı; tanı ölçütleri zaman içinde değişmesine
rağmen, dünya çapında belirgin farklılıklar göstermemektedir (15). Yaşam boyu
prevalansı %0.5 ile %1.5 civarındadır (18).
Coğrafi dağılım olarak tüm dünyada şizofreni, insidans ve prevelans değerleri
benzerlik göstermektedir (19).
Şizofreni genellikle 45 yaşın altında ortaya çıkar (20). Başlangıç yaşı erkekler
ve kadınlar arasında farklılık göstermektedir. Erkeklerde en sık 20-25 yaşları arasıda,
ikinci olarak da 30-35 yaşlarında izlenmekte iken, kadınlarda başlangıç yaşı
erkeklere oranla ortalama 5 yıl daha geçtir. Bununla birlikte otuzlu yaşların ortalarına
kadar erkeklerde daha sık gözlenirken, 40 yaşından sonra kadın erkek oranı
kadınların lehine yükselmektedir (18, 21).
Cinsiyet farklılığı açısından bakıldığında ise erkeklerde %1.02, kadınlarda
%1.05 oranında izlenmektedir (22, 23).
Sosyoekonomik açıdan prevelanslar karşılaştırıldığında; sosyoekonomik
durumu düşük olanlarda beş kat fazla görüldüğü belirtilmektedir (22, 18).
Şizofreni hastalarının sıklıkla hiç evlenmediği, boşanma ve ayrı yaşama
oranlarının ise arttığı gözlenmiştir. Yapılan izlem çalışmaları bekar olmanın
erkeklerde 12-50 kat, kadınlarda ise 3-15 kat şizofreni gelişimiyle daha fazla ilişkili
olduğunu
göstermiştir.
Hiç
evlenmemiş
şizofreni
hastalarının
premorbid
işlevselliğinin daha bozuk olduğu, psikozun daha erken yaşta başladığı ve hastalığın
daha kötü bir gidiş gösterdiği izlenmektedir (22, 24).
Ölüm oranı şizofreni hastalarında genel nüfusa göre iki kat yüksektir.
Şizofreni hastalarında en önemli ölüm nedenleri intihar, kazalar ve diğer
hastalıklardır. Bazı çalışmalar şizofrenik hastaların % 80’ninden fazlasında aynı
zamanda bir tıbbi hastalık olduğunu, bunların yarısından fazlasına ise tanı
konamadığını bulmuştur (25). Şizofreni tedavisinde kullanılan antipsikotiklerin
sebep olduğu metabolik sendrom da yaşam süresini kısaltan önemli bir risk
faktörüdür.
5
2.1.4. Tanı
Şizofreni tanısı için herhangi bir laboratuvar testi bulunmadığından tanı,
klinik olarak konmaktadır. Şizofreni tanısını koymak için Amerikan Psikiyatri Birliği
(APA) tarafından hazırlanan DSM tanı kriterleri dikkate alınmaktadır. Yakın zamana
kadar DSM-IV-TR tanı ölçütleri kullanılırken 2013 yılında Türkçe versiyonu basılan
DSM-5 tanı kriterleri kitabının yayımlanmasıyla birlikte bazı yenilikler ve
değişiklikler ortaya çıkmıştır. DSM-IV-TR’ye göre şizofreni tanı ölçütleri:
A) Karakteristik semptomlar: Bir aylık bir dönem boyunca (başarıyla tedavi
edilmişse daha kısa bir süre), bu zamanın önemli bir kesiminde aşağıdakilerden
ikisinin (ya da daha fazlasının) bulunması:
1. Sanrılar
2. Varsanılar
3. Dezorganize konuşma (sık konu dışı sapmalar gösterme)
4. İleri derecede dezorganize ya da katatonik davranış
5. Negatif belirtiler, duygusal küntlük, aloji ya da avolisyon (düşünce
içeriğinin yoksullaşması veya istem yokluğu)
Not: Sanrılar bizar ise ya da varsanılar kişinin davranışları veya düşünceleri
hakkında sürekli yorum yapmakta olan seslerden ya da iki ya da daha fazla sesin bir
birbirleriyle konuşmasından oluşuyorsa, A tanı ölçütünden sadece bir belirtinin
olması yeterlidir.
B) Sosyal/mesleki işlev bozukluğu: Hastalık süresinin önemli bir bölümünde
kişinin mesleki işlevselliği kişiler arası ilişkileri ya da öz bakımında, hastalığın
başlangıcına göre belirgin kötüleşme görülmelidir.
C) Süre: Bu bozukluğun belirtileri en az 6 ay süreyle sürmelidir. Bu 6 aylık
sürede, en az bir ay süreyle (başarıyla tedavi edilmişse daha kısa bir süre) A tanı
ölçütünün belirtileri olmalıdır.
Bu süre içinde A ölçütü belirtileri bulunmadığı zamanlarda prodromal ya da
rezidüel dönemler görülmelidir. Bu bozukluğun belirtileri, prodromal ya da rezidüel
dönemlerde, sadece negatif semptomlarla ya da A tanı ölçütünde sıralanan iki ya da
daha fazla semptomun daha hafif biçimleriyle (örn. garip inanışlar, olağandışı algısal
deneyimler) kendilerini gösterebilir.
6
D) Şizoaffektif bozukluğun ve duygudurum bozukluğunun dışlanması:
Şizoaffektif bozukluk ve psikotik özellikler gösteren duygudurum bozukluğu
dışlanmalıdır.
E) Madde kullanımının/genel tıbbi durumun dışlanması: Bozukluk bir
maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç) doğrudan fizyolojik etkilerine ya da
genel tıbbi bir duruma bağlı olarak ortaya çıkmamış olmalıdır.
F) Yaygın gelişimsel bozuklukla olan ilişkisi: Otistik Bozukluk ya da diğer
bir yaygın gelişimsel bozukluk öyküsü ve en az bir ay süreyle (başarıyla tedavi
edilmişse daha kısa bir süre) belirgin sanrı ve varsanılar da varsa şizofreni ek tanısı
konabilir (15).
Şizofreni tanısı için iki önemli yenilik DSM-5’te dikkat çekmektedir. İlki,
şizofreninin A ölçütünde yapılan değişikliktir. DSM-IV’te A tanı ölçütündeki 5
belirtiden en az ikisinin bulunması şartı bulunmaktaydı, tek bir Schneideryen belirti
diğer iki belirtiye eşdeğer sayılırken DSM-5 bu ayrıcalığa son vererek Schneideryen
belirtiyi ortadan kaldırmaktadır. Diğer bir deyişle Schneideryen belirti şizofreni için
artık patognomonik değildir. İkinci önemli değişiklik ise şizofreni alt tipleriyle
ilgilidir. DSM-IV’te yer alan dezorganize, paranoid, ayrışmamış, rezidüel ve
katatonik klasik alttipleri DSM-5’te kaldırılmıştır. Buna gerekçe olarak alt tiplerin az
kullanılması ve alttiplerin varlığını düşündüren çalışmaların yöntem bakımından
zayıf yönleri olması gösterilmiştir. Katatoninin ise bir ek tanımlayıcı olarak, şizofreni
ve diğer psikotik bozukluklar bölümünde yer alan tüm klinik tablolarda kullanılması
önerilmiştir (26).
2.1.5. Etiyoloji
Şizofreninin tek bir etken nedeniyle değil çok sayıda etkenin bir araya
gelmesi ile oluştuğu görüşü giderek yaygınlaşmaktadır. Son yıllarda özellikle gen ve
çevre etkileşimi üzerinde durulmaktadır (27). Bu görüşe göre kişilerin şizofreni için
genetik bir yatkınlığı olabilir, fakat bu yatkınlığa başka faktörler eklenmedikçe
hastalık ortaya çıkmamaktadır. Mutasyon oluşumuna ya da gen ekspresyonunda
değişikliğe neden olan doğum komplikasyonları, beslenme gibi biyolojik ve daha az
oranda psikolojik etkenleri kapsayan çevresel etkenler hastalığın ortaya çıkmasından
sorumlu tutulmaktadır (20). Etiyolojide rol oynayan önemli etkenler şunlardır:
7
2.1.5.1. Genetik
Şizofreni multifaktöryel kalıtım gösteren kompleks bir hastalıktır. Şizofreni
ve şizofreni ile ilişkili bozuklukların şizofreni hastalarının yakınlarında genel
topluma
nazaran
yüksek
oranlarda
görülmesi
genetik
etkenlerin
rolünü
desteklemektedir (3).
Aile, ikiz ve evlat edinme çalışmalarından elde edilen kanıtlar en büyük rolün
genetik geçiş olduğunu göstermiştir. Şizofreninin genetik geçişinin Mendel tek gen
kalıtım modeline uymaması hastalığın oluşumunda birden çok genin rol oynadığını
düşündürmektedir. Aile, ikiz ve evlat edinme çalışmalarından elde edilen genetik
epidemiyolojik sonuçlar, şizofreninin genetik ve çevresel etkenlere bağlı olarak
gelişen multifaktöryel bir hastalık olmakla beraber şizofrenide poligenik kalıtımın
varlığını da göstermiştir (28, 29). Monozigot ikizlerde hastalık konkordansı % 33-78
dizigot ikizlerde ise % 8-28 arasındadır. Hastaların birinci dereceden akrabalarında
şizofreni gelişme riski, normal kişilerin akrabalarına göre en az beş kat daha yüksek
bulunmuştur. Ebeveynlerden her ikisinin de şizofreni hastalığına sahip olması
durumunda, çocuklarda şizofreni gelişme riski % 40 daha yüksektir. Ayrı olarak
yetiştirilen 12 çift monozigotikizin eş hastalanma oranının %58 olarak bulunmuş
olması kalıtımın etkisini gösteren diğer bir kanıttır (30). Bu bulgular şizofrenide
genetik etkenlerin etkisini %80’e kadar çıkarmaktadır (31). Alfa-7- nikotinik
reseptör, DISC 1, GRM 3, dysbindin, COMT, NRG 1, RGS 4 ve G 72 genleri
şizofreni için özgül aday genler olarak tanımlanmaktadır (32).
2.1.5.2. Çevresel Etkenler
Çevresel etkenler gebe kalma, gebelik, doğum ve gelişim süresince maruz
kalınan biyolojik, fiziksel ve psikososyal etkenleri içermektedir. Şizofreninin, güçlü
bir genetik komponenti olduğu ve hastalığın nörogelişimsel bir patolojiden
kaynaklandığı hipotezi, genlerin embriyonik nörogelişimi kontrol ettiği, fakat
çevresel etkenlerin genotiple etkileşip
nöropatoloji ve
bilişsel defektlerle
sonuçlandığı şeklinde açıklanabilir (33).
8
2.1.5.3. Perinatal Komplikasyonlar
Prenatal ve perinatal komplikasyonlar (obstetrik komplikasyonlar) şizofreni
tanılı hastaların öykülerinde sağlıklı kontrollere ve hastaların sağlıklı kardeşlerine
göre
daha
fazla
bildirilmiştir
ve
bu
nedenle
bir
risk
etkeni
olarak
değerlendirilmektedir (34, 35). Kanama, diyabet, Rh uyuşmazlığı, preeklampsi gibi
gebelik komplikasyonları, düşük doğum ağırlığı, baş çevresinin kısa olması,
konjenital malformasyonlar gibi fetal gelişim bozuklukları ve son olarak doğum
komplikasyonları (rahim atonisi, asfiksi, acil sezeryan uygulanması v.b gibi)
etkenlerin şizofreni ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (20). Ayrıca annede gebelik
döneminde influenza, rubella enfeksiyonunun, malnutrisyon, diabetes mellitus ve
sigara içme öyküsünün çocukta şizofreni riskini arttırdığı belirtilmiştir. İleri baba
yaşı da bazı araştırmacılar tarafından risk etkenleri arasında sayılmıştır ve bunun
germ hücrelerinde oluşan “de novo” mutasyonlarla ilişkili olabileceği düşünülmüştür
(36). Doğum ve gebelik komplikasyonları şizofrenide ailesel beyin ventriküler
genişleme riskini öngörebilme ile ilişkili bulunmuştur (33). Doğum sırasında asfiksi
öyküsünün şizofreni riskini artırdığı, doğum sırasında Apgar skorunun 0-3 arasında
olmasının ise özellikle negatif belirtilerin belirgin olduğu şizofreni ile ilişkili olduğu
gösterilmiştir (37, 38). Fetal hipoksinin hastalarda ve kardeşlerinde kortekste iki
taraflı olarak gri maddede azalma ve beyin omurilik sıvısında (BOS) artmayı
yordadığı, bunun en çok temporal lobda belirgin olduğu gösterilmiştir (39) .
Obstetrik komplikasyon öyküsü olan hastalarda hastalık başlangıç yaşı daha
erken olmakta; komplikasyon miktarı arttıkça bu yaş daha da erkene kaymaktadır
(40). Ayrıca bu hastalarda daha kronik bir seyir görülmektedir ve negatif belirtiler
daha belirgin olmaktadır (39).
Maternal ürogenital enfeksiyonlara maruz kalmanın konjenital santral sinir
sistemi anomalileri için bir risk faktörü olup şizofreni ile ilişkili olduğu gösterilmiştir
(41). Değişik ülkelerde yapılan epidemiyolojik çalışmaların büyük bir kısmı gebelik
sırasında maternal influenza maruziyetinin şizofreni gelişimi ile ilişkili olduğunu
göstermiştir (42). Anne karnında viral ve bakteriyel enfeksiyonlara maruz kalmanın
bu enfeksiyonlara cevap olarak oluşan sitokinlerin salınımı ve ateş oluşumu ile beyin
gelişimini etkilediği ve şizofreni patofizyolojisinde rol oynadığı düşünülmektedir
(43) .
9
2.1.5.4. Doğum Mevsimi
Yapılan çalışmalarda şizofreni tanısı almış kişilerin daha çok kış veya
ilkbahar aylarında doğmuş oldukları gösterilmiştir (20). Bunun nedeni olarak ise
yılın bu dönemine özgü hava şartları, enfeksiyonlar, beslenme, ağır metaller gibi dış
materyaller, maternal hormonlar ve doğum sonrası bebeğin gelişimini etkileyen
faktörler sorumlu tutulmuştur (44). Kış aylarında doğmuş olmanın virüs epidemileri
ile sık karşılaşma riskini artırdığı, geçirilmiş enfeksiyonların hastalığı başlatacak
şekilde beyin dokularını enfekte etmesi ile veya maruz kalınan enfeksiyonlara karşı
oluşan immün cevabın sonucu olarak meydana gelen beyin hasarının süregen bir
enfeksiyon olmadan zamanla şizofreni gelişimine neden olduğu düşünülmektedir
(27).
2.1.5.5. Sosyal Etkenler
Düşük sosyoekonomik düzeyin şizofreni ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
Sosyoekonomik düzeyin düşük olmasının stresli yaşam olayları, enfeksiyon, doğum
öncesi yetersiz bakım ile şizofreniye yatkınlık oluşturduğu ileri sürülmüştür. Diğer
bir görüşe göre ise şizofreninin sosyal ve iş hayatını olumsuz olarak etkileyerek bu
hastaların daha alt sosyoekonomik seviyelere kaymalarına neden olduğu kabul
edilmektedir (45).
Stres yatkınlık kuramı şizofreni için nörodinamik bir modeldir (16). Bu
modele göre; özel bir yatkınlığı bulunan bireyin stresli bir çevresel etkiyle
karşılaşması üzerine şizofreni belirtileri gelişmektedir. Yatkınlığın ya da stresin
biyolojik veya çevresel olabileceği ya da her ikisinin bir arada bulunabileceği;
biyolojik temelin ilaç kötüye kullanımı, psikososyal stres ve travma gibi epigenetik
faktörlerle de şekillenebileceği öne sürülmektedir (27, 46). Şizofreniye özgü bir
yaşam olayı tariflenememekte ancak hastalığın nükslerinden önceki sürelerde ve akut
şizofreni belirtilerinin başlamasından önce kişinin yaşadığı ağır stresli yaşam
olaylarının varlığından bahsedilmektir (47). Göç etmiş olmak, esrar kullanımı, sosyal
desteğin azlığı, kentleşme ve evlenmemiş olmak şizofreni riskini artıran çevresel
etkenler olarak düşünülmektedir (20, 48, 49).
10
2.1.6. Nörogelişimsel ve Nörodejeneratif Varsayım
Bu varsayıma göre etiyolojik faktörler hastalığın başlamasından çok önce
normal nöronal gelişimi etkilemekte ve belirli nöronlar ve/veya nöronal devrelerin
hasarlanması sonucu hastalık ortaya çıkmaktadır. Hasar gören nöronların hemen
değil de bir süre sonra hastalığa yol açmaları şizofreniyi otizm, frajil X sendromu
veya Down sendromu gibi diğer nörogelişimsel hastalıklardan farklı kılmaktadır
(16).
Nörogelişimsel süreçteki anormalliklerin belli bir latent dönemden sonra,
ergenlik ya da genç erişkinlik dönemlerinde dopamine aşırı duyarlılık gelişmesi,
prefrontal kortekste bozulmuş dopamin işlevinin subkortikal dopamin aktivasyonunu
arttırması gibi patolojik olayları harekete geçirerek şizofreninin ortaya çıkmasına yol
açabileceği düşünülmektedir (22, 50). Aynı zamanda anormal nöronal olgunlaşmanın
(nöronal ve glial hücre göçü, dendritik ve aksonal dallanma ve budanma, programlı
hücre ölümü) veya stres, travma, enfeksiyon ve madde kullanımı gibi diğer
nedenlerin hastalığın başlamasında rol alabileceği düşünülmektedir (16). Çeşitli
hayvan modellerinde beyin gelişimi sırasında oluşturulan değişikliklerin erişkin
hayvanda psikozla ilişkili olduğu kabul edilen bozukluklara yol açtığı gösterilmiştir
(51).
Antioksidan
mekanizmaların
yetersizliği
ve
membran
metabolizma
bozukluklarının da nöronal yıkımda rol oynadığı düşünülmektedir (16).
2.1.7. Şizofreni ve İnflamasyon
İmmün sistemin şizofreni patogenezindeki rolü henüz tam olarak netlik
kazanmamıştır. Son zamanlarda şizofrenide inflamatuar cevabın aktive olduğu öne
sürülmüş ve inflamasyonun birçok şizofreni hastasında belirlenen otoimmün
hastalıklarla ilişkili olabileceği söylenmiştir. Şizofreni, mitojen uyarılı lenfosit
proliferasyonu, total T ve T yardımcı hücre sayısında artış, serumda anti-beyin
antikorların bulunması gibi çeşitli immün sistem anormalikleri ile ilişkili
bulunmuştur. Sitokinlerin nöropsikiyatrik hastalıklardaki serum seviyeleri ve in vitro
üretimleriyle ilgili çok sayıda bildirimler, bu moleküllerin bu tip hastalıkların
patogenezinde rol oynayabileceği fikrini gündeme getirmiştir (52). Şizofreni
hastalarının periferal kan ve serebrospinal sıvılarında bulunan anormal seviyedeki
proinflamatuar sitokinleri ve onların reseptörleri bu hastalığın patogenezinde immün
11
sistemde aktivasyonun olabileceğini düşündürmektedir (53). Birçok infeksiyon
ajanının şizofreni riskini arttırdığı gösterilmiştir. Fakat henüz hangi infeksiyon
ajanlarının hastalığa neden olduğu ya da psikoza ve diğer şizofreni semptomlarına
nasıl yol açtığı belirlenememiştir. Sitokemokin sistemi ve onların reseptörlerinin
merkezi sinir sistemi ile immün sistem arasındaki karşılıklı iletişimi sağlayan önemli
bir sistemi kontrol ettikleri söylenmiştir (54). Birçok çalışmada, kemokin ve onların
reseptörlerinin ekspresyonunun Multiple Skleroz, Alzheimer ve Parkinson gibi
nöroinflamatuar hastalıklarda artmış olduğu tespit edilmiştir (55, 56). Bu bulgular
kemokinlerin, lökositlerin inflamasyon ve gelişim sırasında merkezi sinir sistemine
geçişini kontrol etme yeteneğine sahip olduklarını göstermiştir ve hastalık
aktivitesini gösteren biyobelirteçler olarak kullanılabileceği fikri ortaya atılmıştır.
Şizofreninin patofizyolojisinde inflamatuar hipotezi destekleyen çalışmalarda;
çocukluk çağında geçirilmiş SSS enfeksiyonlarında şizofreni riskinin beş kata kadar
artmış olduğu görülmektedir. Hastalarda inflamatuar mediatör olan PGE2’ nin artmış
serum düzeyi ve COX aktivitesinin artmış olduğu görülmektedir. Şizofreni
hastalarının serum, plazma, BOS ve postmortem beyin dokularında çeşitli proinflamatuar sitokin seviyelerinin artmış bulunması, anti-inflamatuar sitokinlerin
(PGJ2 gibi) azalmış bulunması inflamasyonun hastalığın etiyolojisindeki rolüne
dikkati çekmektedir. Ayrıca bazı antipsikotiklerin anti-sitokin etkileri olduğu
gösterilmiştir. PET çalışmalarında hastalığın başlangıcının ilk beş yılında olan
hastaların SSS’de gösterilmiş aktive olmuş mikroglial hücrelerin varlığı ve bu
hücrelerin varlığının postmortem şizofreni hastalarında da gösterilmiş olması,
şizofreni ve inflamasyonun ilişkisini düşündüren diğer bulgulardır (57, 58).
Şizofreni ve inflamasyonun ilişkisinden yola çıkarak non-steroid anti
inflamatuar ilaçların (selokoksib, asetilsalisilik asit vb) antipsikotiklere yardımcı
olarak kullanıldığı birkaç randomize klinik çalışma bulunmaktadır. Ancak bu
çalışmalarda klinik olarak stabil olan ve relaps ile başvuran hasta ayrımı yapılmadığı
için sonuçların yorumu karmaşık hale gelmektedir (58).
12
2.1.8. Nörotransmitter Sistemleri
2.1.8.1. Dopamin
Dopaminerjik sistem aktivitesini arttıran amfetamin, kokain, L-dopa ve
metilfenidat gibi ilaçların bazı yönlerden şizofreniye benzer paranoid psikoz
yaratabilmesi ve postsinaptik dopamin reseptörlerini bloke eden ilaçların şizofreni
belirtilerini azaltabilmesi şizofrenide dopamin hipotezinin temelini oluşturmaktadır
(22). Şizofreni hastalarında kortikal alanlarda dopamin azalması, subkortikal
alanlarda ise dopamin artışından söz edilmektedir (22). Pozitif belirtilerden ventral
tegmental alanlardan limbik sisteme uzanan mezolimbik yolaktaki dopaminerjik
artış, negatif ve bilişsel belirtilerden ise ventral tegmental alandan prefrontal kortekse
uzanan mezokortikal yolaktaki dopaminerjik yetersizlik sorumlu tutulmuştur (20, 22,
50, 59).
2.1.8.2. Serotonin
Serotonerjik halusinojenlerin algı bozuklukları, varsanılar, dikkatte azalma,
duygudurum labilitesi ve formal düşünce bozukluğuna yol açması serotoninin
şizofreni patofizyolojisindeki rolüne dikkat çekmektedir (45). Ayrıca serotonerjik
sistemin dopaminerjik sistem üzerinde inhibitör rolü de bulunmaktadır (60).
Serotonin 5- HT1A reseptörleri otoreseptördür ve fonksiyonları Gαi proteinleri
aracılığıyla düzenlenir (60). Şizofrenide Gαi protein düzeylerinin düştüğü ve 5HT1A reseptörlerinin bu etkiyi kompanse etmek üzere upregüle olduğu
düşünülmektedir (60). Buradan hareketle 5- HT1A reseptör antagonistlerinin
şizofreninin negatif ve bilişsel belirtilerini iyileştirdiği düşünülmektedir (60). SDA
ilaçların daha az yan etki ve artmış tedavi edici etkilerinin olması, serotoninin 5HT2A reseptöründeki antagonizma ile ilişkilendirilmiş ve şizofrenide serotonin ve
dopamin sistemleri arasındaki etkileşimde bir bozukluk olduğu düşünülmüştür (22,
50).
2.1.8.3. Glutamat
Glutamatın N-metil D-aspartat (NMDA) reseptörünü bloke ederek etki
gösteren fensiklidinin şizofreni benzeri klinik tabloya yol açması, glutamat
sisteminin şizofrenideki rolüne dikkat çekmektedir. Çalışmalarda glutamaterjik
13
disfonksiyon ve özellikle NMDA reseptör aracılı nöroiletim üzerinde durulmaktadır
(20, 22, 50, 61). Postmortem çalışmalarda, şizofreni hastalarında pre- ve postsinaptik
glutamaterjik değişkenlerde anormallikler olduğu görülmüştür. Frontal kortikal
alanlarda glutamat reseptörlerinde artış, prefrontal ve hipokampal bölgelerde
glutamat etkinliğinde azalma, kortikal glutamat salıverilmesinde azalma, geri
alımında ise artış olduğu gözlenmiştir (62).
2.1.8.4. Gamma-aminobütirik Asit (GABA)
Şizofrenide GABA azalmasının dopaminerjik hiperfonksiyona neden olması,
prefrontal korteksteki GABA değişikliklerinin şizofreni etiyolojisinde rolü olduğunu
düşündürmektedir. Şizofreni hastalarında prefrontal korteks GABA’erjik reseptör
artışı GABA miktarındaki azalmayı kompanse etmeye çalışır (18). Şizofrenide
kortikal GABA’erjik internöronlarda azalma, prefrontal kortekste GABA-A reseptör
yoğunluğunda artma, hipokampusta GABA geri alım bölgelerinde ise azalma
görülmüştür. GABA sentezinden sorumlu olan glutamik asit dekarboksilaz enziminin
mRNA’sında da azalma tespit edilmiştir (63).
2.1.8.5. Noradrenalin
Noradrenalinin diğer nörotransmitter sistemleriyle birlikte şizofrenide rol
aldığı düşünülmektedir. Şizofreni hastalarının bir kısmında özellikle paranoid
belirtilerin baskın olduğu hastalarda beyin omurilik sıvısında noradrenalin düzeyinin
yüksek olduğu görülmüştür (22, 50). Noradrenerjik sistemdeki bozukluğun şizofreni
hastalarında sık relapsa zemin hazırladığı görüşü de bildirilmektedir (64).
2.1.9. Beyin Görüntüleme Çalışmaları
Şizofrenide en sık bildirilen nöroanatomik bulgu lateral ve üçüncü
ventriküllerde genişlemedir. Buna ek olarak beyin hacminde ve kortikal gri maddede
genel bir azalma da gözlenmektedir. Şizofreni hastalarında sağlıklı kontrollere göre
frontal loblarda, amigdala, hipokampus, parahipokampus, talamus, medyal temporal
lob, singulat girus ve üst temporal loblarda hacim azalması tespit edilmiştir (65).
Ventriküler genişleme ve beyin hacmindeki azalma, yeni tanı konulan hastalarda,
hastalanmamış ancak risk taşıyan akrabalarda da görülmektedir ve hastalığın kronik
14
süreci veya uygulanan tedavi ile açıklanamamaktadır (66), (67). Bazı çalışmalarda
üst
temporal
girus
hacmindeki
azalmanın
varsanılar
ve
elektrofizyolojik
değişikliklerle, orta frontal korteks hacim azalmasının ise negatif belirtilerle ilişkili
olduğu bildirilmiştir (68, 69).
2.1.10. Nöropatoloji Bulguları
Postmortem çalışmalarda, şizofreni hastalarında patolojik değişikliklerin en
sık prefrontal korteks, entorinal korteks, hipokampus ve talamusta oluştuğu
gösterilmiştir. Kortikal ve hipokampal nöronlarda küçülme, hipokampusta sinaptik
ve dendritik belirteçlerde azalma ve entorinal kortekste displazi, prefrontal korteks
ile bağlantılı olan dorsal talamusta ise nöron sayısında azalma en çok bilinen
patolojik inceleme bulgularıdır. Frontal kortekste beyaz maddenin yüzeyel
katmanlarında azalmış, derin katmanlarında artmış hücre yoğunluğu olduğu
gözlenmiştir.
Nöropatoloji
çalışmalarının
çoğunda,
şizofreni
hastalarının
beyinlerinde gliozis olmadığı tespit edilmiştir. Bu durum şizofrenide nörodejeneratif
değil, nörogelişimsel bir sürecin rol aldığının kanıtı olarak yorumlanmaktadır (70).
2.1.11. Şizofreni Tedavisi
Şizofreni hastalarında tedaviye uyum en ciddi sorunlardan birisidir.
Hastaların yarısının ilk tedavilerinden sonraki bir yıl içerisinde ilaç tedavisini
bıraktıkları bilinmektedir. İlk tedaviden sonraki 2-5 yıl içerisinde de hastaların
%80’inde hastalık yinelemektedir. Hastanın bireysel tedavisi için optimum
antipsikotik seçimi, etkinlik ve tolerabilite açısından en uygun kombinasyonun
değerlendirilmesini gerektirir. Bununla beraber atipik antipsikotik ilaçların
birbirlerine göre etkinlikleri ve spesifik semptomlar üzerindeki etkinlikleri henüz
belirgin netlik kazanmamıştır (71). Tüm hayat sürecine bakıldığında, hastalarda
iyileşme düzeyleri değişkenlik gösterir. Bazı hastalarda ilk dönemden ölüme kadar
ciddi psikotik bulgular devam ederken, bazılarında tam iyileşme ile sonlanan tek
dönem olur. Bulgular için tipik gidiş belirgin psikozdan sonraki ilk 5 -10 yıl içinde
en ağır seyretmesi ve sonraları kademeli iyileşmeler göstermesidir. Ancak, yalnız
psikozun iyileşmesi tek iyileşme biçimi değildir, şizofrenide teorik olarak mevcut
15
başka problemlerin (sosyal ve mesleki işlevsellik, yakın ilişkiler, bağımsız yaşama
gibi) iyileşmesi de söz konusudur (13).
2.2. Atipik Antipsikotik İlaçlarla Tedavi
Atipik antipsikotik ilaçların psikotik semptomların tedavisinde tipik
antipsikotik ilaçlar kadar etkili oldukları; negatif, kognitif ve depresif semptomlar
üzerinde ise daha olumlu etkilerinin olduğu bildirilmiştir (71).
Bütün atipik antipsikotik ilaçlar şizofreni hastalarında görülen pozitif
semptomların tedavisinde eş etkinlik göstermektedir, bununla beraber bu ilaçların
negatif semptomlar, kognitif ve duygudurum semptomları üzerindeki etkilerinin ve
yan etki profillerinin birbirinden farklı olduğu bilinmektedir (72).
Atipik antipsikotik ilaçlar daha az parkinson benzeri semptomlara
(bradikinezi, dişli çark rijiditesi, akinezi, akatizi, kas katılığı ve akut distonik
reaksiyon) neden olurlar ve tardif diskinezi için daha az risk taşımaktadırlar
(73).Ekstrapiramidal semptomların şizofreni hastalarının tedaviye uyumunda belirgin
olumsuz etkilerinin olduğu bilinmektedir (74). Akinezi, bradikinezi, rijidite ve kas
katılığının yüz ifadesini, mimikleri, vokal tonlamayı ve afektif yanıtı azaltarak ikincil
negatif semptomlara neden olduğu bildirilmiştir (75). Tardif diskinezi gelişme
riskinin ekstrapiramidal semptomların gelişimi ile arttığı yönünde görüşler de
mevcuttur (76).
Atipik antipsikotik ilaç kullanımıyla azalan EPS riskinin olumlu sonuçları
Jibson ve Tandon (1998) tarafından 5 madde de özetlenmiştir: I). İlaç uyumunun
artması, II). Motor yan etkilerde azalma, III). Disforinin azalması, IV). Tardif
diskinezi riskinin ve V). Negatif ve kognitif semptomların azalması (77).
2.2.1. Klozapin
Klozapin, ekstrapiramidal yan etkiye ya hiç yol açmayan, ya da çok az yol
açan, tardif diskineziye neden olmayan ve prolaktin düzeyini yükseltmeyen ilk
antipsikotiktir.
Bu
nedenle
atipik
antipsikotiklerin
prototipi olarak
kabul
edilmektedir. Klozapinin en önemli yan etkisi hastaların % 0.5-2’sinde görülebilen,
hayatı tehdit eden ve bazen ölümle sonuçlanan agranülositozdur. Klozapin
pankreatik β hücrelerinde hasar yaparak diyabete yol açabilir (78). Klozapin özellikle
16
yüksek dozlarda epileptik nöbet riskini arttırmaktadır. Siyalore ve ağır sedasyonun
yanısıra klozapinin tüm antipsikotikler arasında en fazla kilo aldıran ilaç olduğu
bildirilmiştir (79).
2.2.2. Olanzapin
Klozapinin kimyasal bir türevidir. Klozapin gibi olanzapinin de ciddi kilo
alımına sebep olduğu bilinmektedir. Bir yıl ilaç kullanan hastalarda 11-12 kg alımı
bildirilmiştir. Yan etkileri arasında kabızlık ve ağız kuruluğu sıktır. Olanzapine bağlı
akut hemorajik pankreatit bildirilmiştir. Hiperglisemi yapma potansiyeli vardır.
Diyabetik ketoasidoza sebep olabilir, trigliseridleri yükseltebilir. Kilo alımı, açlık
kan şekeri ve trigliserid takipleri yapılmalıdır. Düşük dozlarda antidepresan özelliği
vardır (80, 81).
2.2.3. Risperidon
Bir benzizoksazol olan risperidon güçlü bir 5-HT2A antagonistidir.
Risperidon
düşük
dozlarda
atipik
özellik
taşır,
ancak
yüksek
dozlarda
ekstrapiramidal semptomlara yol açabildiğinden daha tipik niteliktedir. Prolaktini
yükseltir. Kilo artışı, EPS, sersemlik, hipotansiyon, somnolans ve bulantı gibi yan
etkileri vardır; antikolinerjik etkileri yoktur (82).
2.2.4. Amisülpirid
Düşük dozlarda dopaminerjik iletimi arttırıp şizofreninin negatif belirtileri
üzerine etkili olduğu bildirilen amisülpiridin yüksek doz uygulamasında ise pozitif
belirtiler üzerine etkilidir. Antikolinerjik etkinliği olmadığı için kardiyovasküler
sistemi etkilemez ya da etkisi minimaldir. Limbik sistem seçiciliği sebebiyle EPS
riski düşüktür. Prolaktin düzeyini arttırır. Baş ağrısı, cinsel işlev bozukluğu,
somnolans, hiperkinezi, ajitasyon, anksiyete, insomni, tremor ve uykusuzluk diğer
yan etkileridir (83).
2.2.5. Sülpirid
Sülpirid düşük potensli nöroleptiklere benzer. Kan-beyin bariyerini az
geçtiğinden yüksek dozlarda verilmesi gerekmektedir. Selektif reseptör etkinliği
17
sebebiyle çok az otonomik ve kardiyovasküler sistem yan etkisi vardır. Ancak
galaktore ve amenore gibi hormonal yan etkileri sıktır (83).
2.2.6. Ketiapin
Pulsatil dopamin salınımına sebep olan ketiapin prolaktin artışına sebep
olmaz. EPS yapma potansiyeli oldukça azdır. Minimal antikolinerjik etkisi vardır.
Diğerlerine göre cinsel işlev bozukluğu ve kilo alımı daha azdır. Sedasyon,
somnolans, baş dönmesi, ağız kuruluğu ve kabızlık en önde gelen yan etkileridir
(52).
2.2.7. Aripiprazol
Bir parsiyel D2 reseptör agonisti olan aripiprazol 5-HT1A ve 5-HT2A
reseptörleri üzerinde sırasıyla parsiyel agonizma ve parsiyel antagonizma özelliği
gösterir. Yan etkileri anksiyete, akatizi, insomni, somnolans, baş ağrısı, bulantı ve
kusmadır (84). α-1 adrenerjik ve muskarinik reseptörlere afinitesi düşüktür bu
nedenle kardiyovasküler yan etkiler nadirdir, fakat yaşlı hastalarda klinik belirti
vermeyen ortostatik hipotansiyon bildirilmiştir (85).
2.2.8. Ziprasidon
EPS bulgularına pek neden olmaması ve prolaktin düzeyini ya hiç
artırmaması ya da çok az artırması açısından atipiktir. Ziprasidon 5-HT1D
antagonizması, 5-HT1A agonizması, serotonin ve noradrenalin gerialımı inhibisyonu
yapan tek atipik antipsikotik olarak bilinmektedir. Atipik antipsikotik ilaçlardan
başlıca farkı ise, 5-HT2C reseptörlerini antagonize ettiği halde, belki de
antihistaminik özellikleri bulunmadığı için kilo artışına hemen hiç yol açmamasıdır.
Ziprasidonun anksiyolitik ve antidepresan etkinlik gösterebildiği, pozitif semptomlar
üzerindeki etkisinin negatif semptomlara göre daha fazla olduğu bildirilmiştir. QTc
uzamasına neden olabilen ziprasidonun kullanımıyla sedasyon, ağız kuruluğu,
bulantı, deri döküntüleri ve yüksek dozlarda EPS gelişimi görülebilir (86).
18
2.2.9. Sertindol
Özellikle mezolimbik sistemdeki dopamin (D2) reseptörleri üzerinde ve
santral sinir sisteminde serotonin 5-HT2A, 2C ve α-1 adrenoreseptörlere yüksek
afinitesi olduğu ve inhibisyon yaptığı in vitro çalışmalarda gösterilmiştir. Sertindolün
iyi bilinen yan etkileri nazal konjesyon, ejekülat miktarında azalma ve QTc
aralığında uzamadır (87).
2.3. Şizofreni ve Dürtüsellik
Dürtüsellik; önceden düşünmeksizin veya bilinçli olarak karar almaksızın
hızlı eyleme geçme, yeterince düşünmeden davranma ve benzer yetenek ve bilgiye
sahip kişilerden daha az düşünerek eyleme geçme eğilimi olarak tanımlanır (88).
Şizofreni hastalarında dürtüsellik, belirti şiddeti fazla olan ve bilişsel yıkımı
olanlarda sorunlara yol açabilir (89). Şizofreni hastaları ve sağlıklı erişkinlerde
dürtüsellik bilişsel açıdan ve davranışsal sonuçları açısından farklı seyreder (90).
Şizofreni hastalarında saldırganlık ve dürtüsellik, hastalar ve yaşadığı sosyal çevre
için büyük problemlere yol açmaktadır.
Şizofreni hastalarında dürtüselliğin plazma 5-HIAA (hidroksi indolasetik asit)
ve plazma serotonin değerleriyle ilişkisini açıklamak için yapılan çalışmalarda,
dürtüselliğin tedavisinde tipik antipsikotiklerle klozapin karşılaştırılmış ve klozapin
ile tedavide daha başarılı sonuçlar alınmıştır. Tipik antipsikotik alan grupta serotonin
düzeyinin klozapinle tedavi edilen hastalardan ve kontrol grubundan daha yüksek
olduğu belirlenmiştir (90).
1980’li yıllarda uzman görüşleri şizofreni ve diğer psikozlu bireylerde şiddet
açısından artmış bir risk bulunmadığını öne sürmekteydiler (91). Ancak son 20 yılda
geniş örneklemlere dayanan çalışmaların yayınlanmaya başlamasıyla birlikte
şizofreni ve diğer psikozlar ile şiddet arasında orta düzeyde bir ilişki olduğu
düşünülmeye başlanmıştır (92). Bu görüş ruh sağlığı alanındaki birçok klinisyen
tarafından paylaşılmamaktadır (93). Bir çalışmada Şizofreni hastalarında dürtüsellik
ve saldırganlık ölçeklerinde kontrollere göre daha yüksek puanlar bulunmuştur (94).
Onbeş yıl boyunca polis kayıtlarından takip edilen 644 şizofreni tanılı hasta,
genel populasyona oranla dört kat daha fazla şiddet davranışı sergilemiştir (95).
Farklı epidemiyolojik çalışmalarda şizofreni tanılı hastalarda şiddet davranışı
19
oranları farklı bildirilse de, genel populasyon ile karşılaştırıldığında bu grupta daha
yüksek risk her zaman izlenmektedir (96).
18.423 şizofreni tanılı bireyde şiddet riskinin incelendiği 20 çalışmanın meta
analizi sonucu genel populasyona göre şizofreni tanılı hastalarda istatistiksel olarak
anlamlılık gösteren artmış şiddet davranışı izlenmiştir. Madde eş tanılı grupta bu
oranın daha yüksek olduğu görülmüştür (97). Bir çalışmada şizofreni grubunda
düşmanlık alt ölçeğinde anlamlı olarak artış gösterilmiştir (98).
2.4. Şizofreni ve Uyku Bozukluğu
Uyku bozuklukları şizofrenide yaygın görülen bir sorun olup, genellikle
hastalığın alevlendiği dönemde klinik tablonun önemli bir parçasını oluşturur.
Hastalarda klinik tablonun remisyona girdiği dönemde bile, uyku saatlerindeki
düzensizlik nedeniyle uyku-uyanıklık düzeninde bozulma veya insomni şeklinde
uyku bozukluğu devam etmektedir (99).
Uyku araştırmaları; uykunun yapısını, uyku dönemlerindeki değişmeleri
makro ve mikro düzeyde analiz etme olanağı vermektedir. Bu araştırmalar
şizofrenide altta yatan patolojileri ortaya koymada, uyku fizyopatolojisi yönünden,
farklı bir bakış açısı sunmaktadır (100).
Bugüne kadar şizofreninin fizyopatolojisini anlamaya yönelik uyku
çalışmalarında özgün bir uyku yapısı tanımlanamamıştır. En tutarlı polisomnografi
bulguları, azalmış toplam uyku süresi (101, 102), uzamış uyku latensi (103, 104) ve
düşük uyku etkinliği (105, 106) gibi uykuya dalma ve uykuyu sürdürmeyle ilgili
değişmelerdir.
Bazı çalışmalarda şizofreni hastalarının sağlıklı bireylere göre daha kötü uyku
kalitesine sahip olduğu gösterilmiştir (107, 108, 109). Bir çalışmada psikotik
semptomların şiddetine bağlı olarak şizofreni hastalarının %30-80'inde uyku
bozukluğu olduğu belirtilmiştir (110).
20
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Örneklem
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri
Anabilim Dalı’na ayaktan veya yatarak başvuran 18-65 yaşları arasında DSM-IV TR
ölçütlerine göre şizofreni tanılı 80 hasta ve 80 sağlıklı kontrol grubu çalışmaya
alındı. Hastalar ve sağlıklı kontrol olguları aydınlatılmış onamları alındıktan sonra
çalışmaya dahil edilmişlerdir. Etik kurul onayı alındıktan sonra çalışmaya başlandı.
3.2. Araştırmaya Dahil Edilme Ölçütleri
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri
Anabilim Dalı’na başvuran DSM-IV ölçütlerine göre şizofreni tanısı almış 18–65 yaş
arası 80 hasta ve 80 sağlıklı gönüllü (kontrol grubu) üzerinde yapılmıştır. Kontrol
grubu olarak çalışmaya alınan sağlıklı gönüllülere, gönüllü olur formu okutularak,
onayı istendikten sonra elde edilen veriler çalışmaya dahil edilmiştir.
3.3. Araştırmaya Dahil Edilmeme (Hariç Bırakılma) Ölçütleri
Morbit obezite, diyabet ya da diğer endokrinopatiler gibi ağır tıbbi rahatsızlığı
olan hastalar, gebeler, orta ve ağır derecede zeka geriliği olanlar, alkol ve madde
bağımlısı olanlar, ağır kafa travma öyküsü olanlar, demans, parkinson hastalığı,
dejeneratif hastalıklar, multipl skleroz gibi nörolojik hastalığı olanlar, yarı
yapılandırılmış görüşme ile belirlenen şizofreni dışındaki diğer psikiyatrik hastalığı
olanlar çalışmaya alınmamıştır.
3.4. Veri Toplama Araçları
3.4.1. Sosyodemografik Veri Formu
Hastaların hastalıkları ile ilgili bilgilerini ve sosyodemografik özelliklerini
elde etme amacıyla araştırmacı tarafından oluşturulmuş formdur.
İçeriğinde; cinsiyet, yaş, medeni hal, eğitim durumu, çalışma durumu,
yaşadığı yer, hastalığın başlama yaşı, hastalığın süresi, sigara ve çay içme, alkol
madde kullanımı, boy-kilo durumu, kullandığı ilaçlar, hastaneye yatış, ailede hastalık
öyküsü, adli öykü, varsa özkıyım girişimleri yer almaktadır.
21
3.4.2. Klinik Global İzlenim Ölçeği (CGI)
Klinik Global İzlenim Ölçeği, her yaşta tüm psikiyatrik bozuklukların klinik
araştırma amaçlı olarak seyrini değerlendirmek amacıyla geliştirilmiştir (111).
Hastalığın şiddetinin ya da hastalık belirtilerindeki düzelmenin genel olarak
değerlendirildiği 3 itemli bir ölçektir. Yarı yapılandırılmış bir ölçek olup görüşme
sırasında doldurulur. İlk iki item (hastalığın şiddeti ve genel düzelme) yedili, son
item(etkinlik endeksi) ise dörtlü likert tipindedir. Görüşmeci, hastalıkla ilgili genel
tecrübesine dayanarak, hastalığın şiddetini 0 (hasta değil) ile 7 (en ağır hastalardan)
arasında derecelendirir. 1-normal, hasta değil, 2- sınırda hasta, 3- hafif derecede
hasta, 4- orta derecede hasta, 5- belirgin derecede hasta, 6- ileri derecede hasta, 7- en
ileri derecede hasta.
3.4.3. Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği (PANSS)
PANSS; Kay ve arkadaşları tarafından 1987 yılında geliştirilmiştir. 1999
yılında Kostakoğlu ve arkadaşları tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. Pozitif
belirtiler, negatif belirtiler ve genel psikopatoloji ölçeği olmak üzere üç alt ölçekten
oluşur. Pozitif ve negatif belirtilere ek olarak bedensel kaygı, anksiyete, suçluluk
duyguları, gerginlik ve manyerizm, depresyon, motor yavaşlama, işbirliği kuramama,
olağandışı düşünce içeriği, dikkat, yargı, içgörü, irade bozukluğu, dürtü denetimi,
zihinsel aşırı uğraş ve kaçınmayı da değerlendiren bir ölçektir. Toplam 30 maddeden
oluşur. Her madde 1-7 arasında bir puan alır. Değerlendirme için ölçekte tüm
maddeler için tanımlar ve şiddet değerlendirmesi için ayrıntılı ölçütler verilmektedir.
Uygulayıcının psikopatolojiyi bilmesi gerekir (112).
3.4.4. Minnesota Dürtü Kontrol Bozuklukları Görüşme Ölçeği (MİDİ)
Minnesota dürtü kontrol bozuklukları görüşme ölçeğinin Türkçe versiyonu,
yaşam boyu dürtü kontrol bozukluklarının varlığını değerlendirmek için kullanılır.
MİDİ 36 maddeden oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formudur. Ayrılmış
modüllerde DSM-IV ölçütlerine göre dürtü kontrol bozukluklarını (APB, Patolojik
kumar oynama, kleptomani, trikotillomani, piromani, kompulsif satın alma,
kompulsif seksüel davranış, kompulsif egzersiz) araştırır (113).
22
3.4.5. Barratt İmpulsivite Ölçeği–11 (BİS–11)
Dürtüselliği değerlendirmede kullanılan hastanın doldurduğu bir ölçektir.
Otuz maddeden oluşan bir ölçek olup kendi içinde üç alt ölçeği vardır; dikkat
(dikkatsizlik),
motor
(motor
dürtüsellik)
ve
plan
yapmama
(kontrolünü
sağlayamama). BIS–11 değerlendirilirken toplam puan, plan yapmama, dikkat ve
motor dürtüsellik olmak üzere 4 alt skor elde edilir. Toplam BIS–11 skoru ne kadar
yüksekse hastanın dürtüsellik düzeyi o kadar yüksektir. BIS-11’in Türkçe geçerlik ve
güvenirlik çalışması Güleç ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada,
madde yükü düşük maddelerin çıkarılması aşamasından önce çeviri işleminin
devamının ve Türk örneklemine özgü ifadelerin kullanılmasının uygun olacağı
belirtilerek daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır (114). Bu nedenle bu
çalışmada ölçeğin değerlendirilmesi için Patton ve arkadaşlarının önerdiği puan
anahtarları kullanılmıştır (115).
3.4.6. Kısa Form-36 (SF-36)
SF-36 yaşam kalitesi ölçeği, 1988 yılında Ware ve arkadaşları tarafından
RAND Corporation bünyesinde geliştirilmiş olup hemen her yıl güncellenerek şuanki
halini almıştır (116). SF-36 ölçeği, 36 çoktan seçmeli sorudan oluşmaktadır. Yaşam
kalitesinin sekiz boyutunun incelendiği bu ölçekte, yüksek puanlar sağlıkta daha iyi
bir düzeyi işaret ederken, düşük puanlar sağlıktaki bozulmayı göstermektedir (117).
Ölçek; Fiziksel fonksiyon (sağlık sorunları nedeniyle fiziksel aktivitede kısıtlanma),
fiziksel rol güçlüğü (sağlık sorunları nedeniyle günlük yaşam aktivitelerinde
kısıtlanma), ağrı, genel sağlık (kişinin genel olarak sağlığını değerlendirmesi),
vitalite, mental sağlık, sosyal fonksiyon ve emosyonel rol güçlüğü (ruhsal sağlık
sorunları nedeniyle günlük yaşam aktivitelerinde kısıtlanma) alt ölçeklerinden
oluşmaktadır.
3.4.7. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ)
Uyku kalitesini değerlendirmek amacıyla; Buysse ve arkadaşları tarafından
1989 yılında geliştirilen Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi kullanılmıştır (118).
Ağargün ve arkadaşları tarafından 1996’da Türkçe’ye uyarlanan ölçeğin Cronbach
alpha katsayısı (iç tutarlık katsayısı) 0.80 olarak bildirilmiştir (119).
23
PUKİ, son bir aydaki uyku kalitesini değerlendirmektedir. Ölçek bireyde,
uyku bozukluğunun varlığını ve bu bozukluğun kapsamını belirtmektedir. Bu ölçek,
uyku bozukluğunun tipi ve şiddeti konusunda bilgi edinilmesini sağlamakta ve
toplamda 24 soruyu kapsamaktadır (118). Ölçekteki 19 soru kişi tarafından
cevaplanırken, 5 soru kişinin yatak arkadaşı veya oda arkadaşı tarafından
doldurulmaktadır. Sadece kişi tarafından cevaplanmış olan sorular uyku kalitesini
değerlendirmekte kullanılmaktadır. Yatak/oda arkadaşı tarafından cevaplandırılan
sorular değerlendirilmeye alınmamaktadır. Kişi tarafından cevaplandırılan 19 soru
uykuya bağlı özel uyku problemlerinin şiddeti ve sıklığını, uyku süresi ve uyku
latensinin değerlendirilmesini içeren ve uyku kalitesini ilgilendiren faktörlerin geniş
bir çeşitliliğini değerlendirmektedir (118).
3.4.8. Sabahçı- Akşamcı Uyku Tipi Ölçeği (MEQ)
19 sorudan oluşan likert tipi ölçektir. Elde edilen toplam puanlara göre, 70-86
puan aralığında “kesinlikle sabahçıl tip”, 59-69 puan aralığında “sabahçıl tipe yakın”,
42-58 puan aralığında “ara tip”, 31-41 puan aralığında “akşamcıl tipe yakın”, 16-30
puan aralığında “kesinlikle akşamcıl tip” olmak üzere 5 farklı sirkadiyen tip
sınıflaması yapılmaktadır. Horne ve arkadaşları tarafından geliştirilen orijinal anketin
(120) Türkçe versiyonunun geçerlik ve güvenirlik çalışması Pündük ve arkadaşları
tarafından yapılmıştır (121).
3.4.9. Buss-Perry Saldırganlık Ölçeği (BPSÖ)
Buss-Perry Saldırganlık Ölçeği tüm dünya literatüründe en sık kullanılan
saldırganlık ölçekleri arasında yer almaktadır (122). Buss-Durkee Düşmanlık
Envanteri’nden (BDDE) (123) uyarlanmış olup, 29 maddeden oluşan bir ölçektir.
Fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, düşmanlık ve öfke olmak üzere 4 alt
ölçekten oluşmaktadır. Fiziksel saldırganlık alt ölçeği 9 soru; sözel saldırganlık alt
ölçeği 5 soru; öfke alt ölçeği 7 soru; düşmanlık alt ölçeği ise 8 soru içermektedir. Bu
ölçeğin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirlik çalışması 2012’de yapılmıştır (124).
24
3.5. Verilerin İstatistiksel Değerlendirilmesi
Çalışmadan elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için
SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 15.0 programı kullanılmıştır. Normal
dağılım gösteren veriler için iki grup karşılaştırmalarında t-testi kullanılmıştır.
Kategorik verinin incelenmesinde Pearson Ki-kare testi ve Fisher’in Kesin Ki-kare
testi kullanılmıştır. İkiden çok bağımsız grup verilerinin değerlendirilmesinde tek
yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Parametreler arasındaki ilişkilerin
incelenmesinde Pearson korelasyon testi kullanılmıştır. Sonuçlar %95’lik güven
aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirilmiştir.
25
4. BULGULAR
4.1. Hasta ve Kontrol Gruplarının Sosyodemografik Bulguları
Araştırma gruplarımız 18-65 yaşları arasında 80 hasta ve 80 sağlıklı
gönüllüden
oluşmaktadır.
Çalışmaya
alınan
hastaların
ve
kontrollerin
sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de belirtilmiştir.
Tablo 1. Hasta ve kontrol gruplarının sosyodemografik özellikleri
CİNSİYET
Erkek
Kadın
EĞİTİM
Okuma-yazma bilmeyen
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite
ÇALIŞMA DURUMU
Çalışıyor
Çalışmıyor
MEDENİ DURUM
Evli
Bekar
YAŞADIĞI YER
Kırsal
Kent
SİGARA KULLANIMI
Var
Miktar (adet/gün, ort±SD)
Yok
ALKOL/MADDE
Var
Yok
Yaş (Ort ± SD)
BMI (Ort ± SD)
Hasta
n: 80 (%)
Kontrol
n: 80 (%)
63 (% 78.8)
17 (% 21.2)
63 (% 78.8)
17 (% 21.2)
11 (% 13.7)
26 (% 32.5)
9 (% 11.2)
27 (% 33.8)
7 (% 8.8)
8 (% 10)
22 (% 27.5)
8 (% 10)
31 (% 38.8)
11 (% 13.7)
14 (% 17.5)
66 (% 82.5)
65 (% 81.5)
15 (% 18.5)
<0.05
30 (%37.5)
50 (%62.5)
36 (% 45)
44 (% 55)
>0.05
21 (%26.3)
59 (%73.7)
19 (% 23.8)
61 (% 76.2)
>0.05
55 (% 68.7)
23.03±28.88
25 (% 31.3)
37 (% 46.3)
7.31±8.76
43 (% 53.7)
13 (% 16.3)
67 (%83.7)
36.21±10.58
26.34±4.56
6 (% 7.5)
74 (% 92.5)
35.32±10.68
26.05±3.77
P
>0.05
>0.05
<0.05
>0.05
>0.05
>0.05
Ort: aritmetik ortalama SD: standart sapma n: vaka sayısı
BMI: vücut kitle indeksi p<0.05’in altı anlamlı kabul edilmiştir.
26
Çalışmaya katılan hastaların 63’ü erkek 17’si kadındır. Kontrol grubunda da
cinsiyetler eşitlenmiş, 63 erkek ve 17 kadın yer almıştır. Cinsiyet açısından
bakıldığında gruplar arasında eşit iken grup içerisinde erkeklerin daha fazla olduğu
görülmektedir. Hasta grubunun yaş ortalaması (36.21±10.58) ile kontrol grubunun
yaş ortalamasının (35.32±10.68) istatistiksel olarak karşılaştırılmasında anlamlı
farklılıklar bulunmamıştır (p>0.05). Grupların eğitim durumlarına göre baktığımızda,
şizofreni grubundaki 80 hastanın 7’si (%8.8’i) üniversite mezunu, 27’si (%33.8’i)
lise mezunu, 9’u (%11.2’si) ortaokul mezunu, 26’sı (%32.5’i) ilkokul mezunu, 11’i
(%13.7’si) okuma yazma bilmediği idi. 80 kontrol grubunun 11’i (%13.7’si)
üniversite mezunu, 31’i (%38.8’i) lise mezunu, 8’i (%10’u) ortaokul mezunu, 22’si
(%27.5’i) ilkokul mezunu, 8’i (% 10’u) okuma yazma bilmediği tespit edilmiş olup
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Medeni
duruma göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır
(p>0.05). Hasta grubunun vücut kitle indeksi 26.34±4.56; kontrol grubununki ise
26.05±3.77 olarak saptanmış olup aralarında anlamlı fark olmadığı tespit edilmiştir
(p>0.05). Yaşadıkları yere göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
bulunmamıştır (p>0.05). Şizofreni hastalarında çay tüketimi kontrollere göre anlamlı
olarak yüksekti. Alkol tüketimi açısından gruplar arasında anlamlı bir farlılık yoktu.
Bu çalışmada hastaların anlamlı olarak daha fazla sigara içtikleri görülmüştür.
27
4.2. Hasta Grubunun Bazı Klinik Özellikleri
Tablo 2. Çalışmaya alınan hastaların klinik özellikleri
n (%)
SUİSİD GİRİŞİMİ
Var
33 (% 41.3)
Yok
47 (% 58.7)
EKT
Var
12 (% 15)
Yok
68 (% 85)
AİLEDE PSİKİYATRİK
HASTALIK ÖYKÜSÜ
Var
31 (% 38.8)
Yok
49 (% 61.2)
HASTANE YATIŞI
Var
60 (% 75)
Yok
20 (% 25)
HASTALIK ÖNCESİ
STRESÖR
Var
19 (% 23.8)
Yok
61 (% 76.2)
ADLİ ÖYKÜ
Var
11 (% 13.8)
Yok
69 (% 86.2)
SİSTEMİK HASTALIK
Var
15 (% 18.7)
Yok
65 (%81.3)
HASTALIK SÜRESİ (yıl, Ort ± SD)
11.67 ± 8.36
TEDAVİ SÜRESİ ( yıl, Ort ± SD)
8.43 ± 7.59
Çalışmaya alınan hastaların klinik özellikleri tablo 2’de gösterilmiştir.
Hastaların hastalık başlangıcı ile ilişkili olaylar, sistemik hastalıklar, hastaneye yatış,
28
suisid girişimi, ailede psikiyatrik hastalık öyküsü, EKT ve adli öyküsü
incelendiğinde; hastaların 19’u (%23.8’i) bir yaşam olayının sonrasında, 61’inin
(%76.2’si) kendiliğinden ortaya çıktığı görülmüştür. Hastaların 60’ının (%75’i)
hastaneye yatışının olduğu, 33’ünün (%41.3’ü) suisid girişiminde bulunduğu, 31
hastanın (%38.8’i) ailesinde psikiyatrik hastalık öyküsünün bulunduğu, 12 hastaya
(%15) EKT yapıldığı ve 11 hastanın (%13.8’i) adli öyküsünün olduğu görülmüştür.
Hastalık süresi 11.67 ± 8.36; tedavi süresi ise 8.43 ± 7.59 idi.
4.3.
Hasta
ve
Kontrol
Gruplarının
Ölçek
Puanlarına
Göre
Karşılaştırılması
Hasta ve kontrol gruplarına
fiziksel
ve
psikolojik
işlevselliklerini
değerlendirmek amacı ile SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği uygulanmış olup sonuçlar
Tablo 3’te gösterilmiştir. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada tüm alt
kategorilerde (fiziksel fonksiyon, fiziksel rol, ağrı, genel sağlık, vitalite, sosyal
fonksiyon, emosyonel rol, mental sağlık) istatistiksel olarak anlamlı fark
bulunmuştur (p<0.05).
Tablo 3. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının SF-36 ölçeğine göre
karşılaştırılması
Hasta
(n: 80)
Ort ± SD
Kontrol
(n: 80)
Ort ± SD
P
FİZİKSEL FONKSİYON
72.18±18.65
91.62±11.57
<0.05
FİZİKSEL ROL
GÜÇLÜĞÜ
59.06±46.08
84.37±28.51
<0.05
AĞRI
71.60±17.93
77.06±12.95
<0.05
GENEL SAĞLIK
46.28±14.61
64.93±14.34
<0.05
VİTALİTE
40.81±11.67
63.00±13.56
<0.05
SOSYAL FONKSİYON
35.31±14.98
84.34±12.30
<0.05
EMOSYONEL ROL
GÜÇLÜĞÜ
9.99±22.75
78.75±32.79
<0.05
MENTAL SAĞLIK
52.45±10.08
68.25±9.42
<0.05
29
Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının MİDİ ölçeğine göre
karşılaştırılması Tablo 4’te gösterilmiştir. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada
aralıklı patlayıcı bozukluk (APB), kompulsif alışveriş yapma (KAY) ve kompulsif
seksüel davranış (KSD) alt ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık
bulunmuştur (p<0.05). Az sayıda hasta ve kontrolde kleptomani, trikotillomani,
piromani, patolojik kumar oynama, kompulsif egzersiz yapma olmasından dolayı
gruplar
arasında
yapılan
karşılaştırmada
istatistiksel
olarak
anlamlı
fark
bulunamamıştır (p>0.05) ve diğer ölçeklerle istatistiksel olarak karşılaştırma
yapılamamıştır.
Tablo 4. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının MİDİ ölçeğine göre
karşılaştırılması
Hasta
Kontrol
n (%)
n (%)
17 (%21.3)
4 (%5)
<0.05
KLEPTOMANİ
0 (% 0)
0 (%0)
>0.05
TRİKOTİLLOMANİ
4 (% 5)
1 (%1.3)
>0.05
24 (% 30)
4 (%5)
<0.05
PİROMANİ
4 (% 5)
0 (% 0)
>0.05
PATOLOJİK KUMAR
1 (%1.3)
2 (%2.6)
>0.05
KSD
6 (%7.5)
0 (% 0)
<0.05
KOMPULSİF EGZERSİZ
2 (%2.6)
3 (%3.8)
>0.05
KOMPULSİF ALIŞVERİŞ
APB
P
Hasta ve kontrol gruplarının BPSÖ ölçeğine göre karşılaştırılması Tablo 5’te
gösterilmiştir. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada fiziksel saldırganlık, öfke,
düşmanlık alt ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05).
Sözel saldırganlık alt ölçeğinde ise gruplar arasında anlamlı farklılık görülmemiştir
(p>0.05).
30
Tablo 5. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının BPSÖ ölçeğine göre
karşılaştırılması
Hasta
Kontrol
(n: 80)
(n: 80)
Ort ± SD
Ort ± SD
15.55±6.35
9.36±4.85
<0.05
6.46±3.52
6.65±2.45
>0.05
ÖFKE
11.21±5.74
8.07±4.54
<0.05
DÜŞMANLIK
15.05±5.33
6.73±4.27
<0.05
FİZİKSEL
p
SALDIRGANLIK
SÖZEL SALDIRGANLIK
Hasta ve kontrol gruplarının BİS-11 ölçeğine göre karşılaştırılması Tablo
6’da gösterilmiştir. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada tüm alt ölçeklerde (plan
yapmama, motor, dikkat) istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05).
Tablo 6. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının BİS-11 ölçeğine göre
karşılaştırılması
Hasta
Kontrol
Ort ± SD
Ort ± SD
P
PLANYAPMAMA
19.55±2.64
13.57±2.20
<0.05
MOTOR
23.43±4.16
18.57±2.55
<0.05
DİKKAT
31.68±4.15
23.71±3.41
<0.05
TOTAL
75.08±9.29
56.30±5.84
<0.05
Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının PUKİ ölçeğine göre
karşılaştırılması Tablo 7’de gösterilmiştir. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada
anlamlı farklılık görülmüştür (p<0.05).
31
Tablo 7. Hasta ve kontrol gruplarının PUKİ ölçeğine göre karşılaştırılması
Hasta
Kontrol
n: 80 (%)
n: 80 (%)
İYİ UYKU KALİTESİ
20 (% 25)
59 (%73.8)
KÖTÜ UYKU KALİTESİ
60 (% 75)
21 (%26.2)
P
<0.05
Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının MEQ ölçeğine göre
karşılaştırılması Tablo 8’de gösterilmiştir. Gruplar arasında yapılan karşılaştırmada
anlamlı farklılık görülmüştür (p<0.05).
Tablo 8. Hasta ve kontrol gruplarının MEQ ölçeğine göre karşılaştırılması
Hasta
Kontrol
n: 80 (%)
n: 80 (%)
KESİNLİKLE SABAHÇIL
0 (%0)
8 (%10)
SABAHÇIL TİPE YAKIN
22 (%27.5)
35 (%43.7)
ARA TİP
41 (%51.3)
34 (%42.5)
AKŞAMCIL TİPE YAKIN
13 (%16.2)
2 (%2.5)
KESİNLİKLE AKŞAMCIL
4 (%5)
1(%1.3)
P
<0.05
4.4. Hasta Grubuna Ait Verilerin Karşılaştırılması
Hasta grubunun ilaç kullanımı açısından, oral tipik antipsikotik kullanan 11
(%13.8) kişi, oral atipik antipsikotik kullanan 73 (%91.3) kişi, oral tipik+atipik
antipsikotik kullanan 30 (%37.5) kişi, duygudurum düzenleyici kullanan 3 (%3.8)
kişi, antidepresan kullanan 5 (%6.3) kişi, depo antipsikotik kullanan 41 (%51.3) kişi,
3 veya daha fazla antipsikotik kullanan 24 (%30) kişi bulunmuştur (Tablo 9).
32
Tablo 9. Çalışmaya alınan hastalarda ilaç kullanımı
n: 80 (%)
DEPO
ANTİPSİKOTİK
Var
41 (%51.3)
Yok
39 (%48.7)
ORAL
TİPİK ANTİPSİKOTİK
Var
11 (%13.8)
Yok
69 (%86.2)
ATİPİK ANTİPSİKOTİK
Var
73 (%91.3)
Yok
7 (%8.7)
TİPİK+ATİPİK ANTİPSİKOTİK
Var
30 (%37.5)
Yok
50 (%62.5)
DUYGUDURUM DÜZENLEYİCİ
Var
3 (%3.8)
Yok
77 (%96.2)
ANTİDEPRESAN
Var
5 (%6.3)
Yok
75 (%93.7)
DEPO& ORAL
≥3 ANTİPSİKOTİK
Var
24 (%30)
Yok
56 (%70)
Hastalarda depo antipsikotik kullanımı ile BPSÖ ve BİS-11ölçekleri
arasındaki ilişki Tablo 10’da gösterilmiştir. Depo antipsikotik kullanan ve
kullanmayan hastalar arasında BPSÖ’nün fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık,
öfke ve düşmanlık alt ölçekleri ile BİS-11’in plan yapmama, motor ve dikkat alt
ölçekleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0.05).
33
Tablo 10. Hastalarda depo antipsikotik kullanımının BPSÖ ve BİS-11 ölçekleriyle
karşılaştırılması
Depo
Depo
Antipsikotik
Antipsikotik
Kullanan
Kullanmayan
(n: 41)
(n: 39)
Ort ± SD
Ort ± SD
14.82±6.24
16.30±6.46
>0.05
6.24±3.56
6.69±3.52
>0.05
BUSS. ÖFKE
10.73±5.70
11.71±5.81
>0.05
BUSS. DÜŞMANLIK
14.97±5.56
15.12±5.16
>0.05
BİS. PLAN YAPMAMA
19.39±2.85
19.71±2.43
>0.05
BİS. MOTOR
23.53±4.08
23.33±4.31
>0.05
BİS. DİKKAT
30.95±4.71
32.46±3.36
>0.05
BİS. TOTAL
74.26±9.91
75.94±8.64
>0.05
BUSS. FİZİKSEL
p
SALDIRGANLIK
BUSS. SÖZEL
SALDIRGANLIK
Hastalarda depo antipsikotik kullanımı ile PUKİ ölçeği arasındaki ilişki Tablo
11’de gösterilmiştir. Depo antipsikotik kullanan ve kullanmayan hastalar arasında
uyku kalitesi açısından anlamlı farklılık bulunamamıştır (p>0.05).
34
Tablo 11. Hastalarda depo antipsikotik kullanımının PUKİ ölçeğiyle karşılaştırılması
Depo
Depo
Antipsikotik
Antipsikotik
Kullanan
Kullanmayan
(n: 41)
(n: 39)
İYİ UYKU KALİTESİ
11 (%26.8)
9 (%23)
KÖTÜ UYKU KALİTESİ
30 (%73.2)
30 (%77)
P
>0.05
Çalışmaya alınan hastaların, uygulanan PANSS ve CGI ölçeklerinden
aldıkları en yüksek, en düşük, ortalama puanları ve standart sapmaları ile birlikte
Tablo 12’de özetlenmektedir.
Tablo 12. Şizofreni hastalarında PANSS ve CGI değerleri
Minimum
Maximum
Ort ± SD
PANNS. TOTAL
52
158
99.62±20.00
PANSS. POZİTİF
8
41
22.41±7.33
PANSS. NEGATİF
14
43
25.93±6.27
PANSS. PSİKOPATOLOJİ
30
74
51.18±9.63
2
6
4.51±0.82
CGI
Hasta grubunda PANSS alt ölçekleri ve CGI ölçeğinin uyku kalitesiyle
ilişkisi tablo 13’te gösterilmiştir. Şizofreni hastalarında tüm alt ölçekler ve CGI
ölçeğinin uyku kalitesiyle istatistiksel olarak ilişkili olduğu görülmüştür (p<0.05).
35
Tablo 13. Çalışmaya alınan hastalarda PANSS ve CGI ölçeklerinin uyku kalitesiyle
ilişkisi
İyi Uyku Kalitesi
Kötü Uyku Kalitesi
(n: 20)
(n: 60)
Ort ± SD
Ort ± SD
PANSS. POZİTİF
18.55±5.11
23.70±7.54
<0.05
PANSS. NEGATİF
21.90±5.79
27.28±5.87
<0.05
PANSS. PSİKOPATOLOJİ
42.65±7.36
54.03±8.59
<0.05
PANNS. TOTAL
83.10±14.51
105.13±18.56
<0.05
3.95±0.82
4.70±0.74
<0.05
CGI
P
Bu çalışmada BPSÖ alt ölçekleri ile PANSS alt ölçekleri karşılaştırıldı.
Fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt ölçekleri ile pozitif
belirtiler ve psikopatoloji arasında pozitif korelasyon bulunmuştur (p<0.05). Sözel
saldırganlık, öfke ve düşmanlık ile negatif belirtiler arasında anlamlı ilişki
gösterilmiştir (p<0.05). Fiziksel saldırganlık ile negatif belirtiler arasında anlamlı
ilişki gösterilememiştir (p>0.05).
Hastalarda yapılan SF-36 ölçeğinin uyku kalitesiyle ilişkisi tablo 14’de
gösterilmiştir. Fiziksel fonksiyon, genel sağlık, sosyal fonksiyon, emosyonel rol,
mental sağlık alt ölçek puanları ile iyi uyku kalitesi arasında pozitif korelasyon
bulunmuştur (p<0.05).
36
Tablo 14. Çalışmaya alınan hastalarda SF-36 ölçeğinin uyku kalitesiyle ilişkisi
İyi Uyku Kalitesi
Kötü Uyku Kalitesi
(n: 20)
(n: 60)
Ort ± SD
Ort ± SD
p
FİZİKSEL FONKSİYON
80.25±13.52
69.50±19.43
<0.05
FİZİKSEL ROL
70.00±43.37
55.41±46.73
>0.05
AĞRI
77.15±14.45
69.75±18.69
>0.05
GENEL SAĞLIK
53.60±14.84
43.85±13.81
<0.05
VİTALİTE
45.00±11.12
39.41±11.61
>0.05
SOSYAL FONKSİYON
44.37±14.32
32.29±14.05
<0.05
EMOSYONEL ROL
21.66±31.10
6.11±17.88
<0.05
58.20±8.65
50.53 ±9.85
<0.05
GÜÇLÜĞÜ
GÜÇLÜĞÜ
MENTAL SAĞLIK
Hastalarda BİS-11 ve BPSÖ ölçekleri ile uyku kalitesi arasındaki ilişki Tablo
15’te gösterilmiştir. Şizofreni hastalarında düşmanlık alt ölçeği dışında tüm alt
ölçeklerinkötü uyku kalitesiyle istatistiksel olarak ilişkili olduğu görülmüştür
(p<0.05).
37
Tablo 15. Çalışmaya alınan hastalarda BİS-11 ve BPSÖ ölçeklerinin uyku kalitesiyle
ilişkisi
İyi Uyku Kalitesi
Kötü Uyku
(n: 20)
Kalitesi
Ort ± SD
(n: 60)
p
Ort ± SD
BİS. PLAN YAPMAMA
17.45±2.70
20.25±2.24
<0.05
BİS. MOTOR
20.80±3.34
24.31±4.06
<0.05
BİS. DİKKAT
28.80±3.99
32.65±3.77
<0.05
BİS. TOTAL
67.55±7.87
77.60±8.36
<0.05
BUSS. FİZİKSEL
12.40±5.91
16.60±6.19
<0.05
4.60±2.52
7.08±3.61
<0.05
8.40±4.99
12.15±5.70
<0.05
13.05±4.98
15.71±5.32
>0.05
SALDIRGANLIK
BUSS. SÖZEL
SALDIRGANLIK
BUSS. ÖFKE
BUSS. DÜŞMANLIK
Tablo 16’da MİDİ ölçeğinin APB, KAY ve KSD alt ölçeklerinin uyku
kalitesiyle ilişkisi gösterilmiştir. APB’nin kötü uyku kalitesiyle anlamlı olarak ilişkili
olduğu (p<0.05); KAY ve KSD’nin uyku kalitesiyle istatistiksel olarak ilişkili
olmadığı gösterilmiştir (p>0.05).
Tablo 16. Çalışmaya alınan hastalarda APB, KAY ve KSD’nin uyku kalitesiyle
ilişkisi
İyi Uyku Kalitesi
Kötü Uyku Kalitesi
P
n: 20 (%)
n: 60 (%)
APB
1 (% 4.2)
23 (% 95.8)
<0.05
KAY
1 (%5.9)
16 (%94.1)
>0.05
KSD
1 (%16.7)
5 (%83.3)
>0.05
Tablo 17’de ise APB, KAY ve KSD alt ölçeklerinin MEQ ölçeği ile anlamlı
olarak ilişkisi gösterilememiştir. Sadece APB alt ölçeği, MEQ ölçeğiyle
38
karşılaştırıldığında anlamlı olarak akşamcıl tipe daha yakın olduğu görülmüştür
(p<0.05).
Tablo 17. Çalışmaya alınan hastalarda APB, KAY ve KSD’nin MEQ ölçeğiyle
ilişkisi
Kesinlikle
Sabahçıl
Ara Tip
Akşamcıl
Kesinlikle
Sabahçıl
Tipe Yakın
n (%)
Tipe Yakın
Akşamcıl
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
APB
0 (% 0)
2 (% 8.3)
14 (% 58.3)
7 (% 29.2)
1 (% 4.2)
<0.05
KAY
0 (% 0)
2 (% 11.8)
12 (% 70.6)
3 (% 17.6)
0 (% 0)
>0.05
KSD
0 (% 0)
6 (% 100)
0 (% 0)
0 (% 0)
0 (% 0)
>0.05
P
Hastalarda BİS-11 ve BPSÖ ölçekleri ile MEQ ölçeği arasındaki ilişki Tablo
18’de gösterilmiştir. Motor, dikkat, total, fiziksel saldırganlık ve öfke alt ölçekleri ile
MEQ ölçeği arasında anlamlı ilişki gösterilememiştir. Plan yapamama, sözel
saldırganlık ve düşmanlık alt ölçek puanları, akşamcıl şizofreni hastalarında anlamlı
olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05).
39
Tablo 18. Çalışmaya alınan hastalarda BİS-11 ve BPSÖ ölçeklerinin MEQ ölçeğiyle
ilişkisi
Sabahçıl Tipe
Ara Tip
Akşamcıl
Kesinlikle
Yakın
(n: 41)
Tipe Yakın
Akşamcıl
(n: 22)
Ort ± SD
(n: 13)
(n: 4)
Ort ± SD
Ort ± SD
Ort ± SD
BİS. PLAN
P
18.00±3.08
19.92±2.17
20.07±2.17
22.50±1.91
<0.05
BİS. MOTOR
22.13±4.88
23.63±3.68
23.84±4.23
27.25±2.21
>0.05
BİS. DİKKAT
31.18±5.30
31.63±3.22
31.61±4.89
35.25±2.21
>0.05
BİS. TOTAL
71.90±11.82
75.53±7.10
75.92±9.55
85.25±6.29
>0.05
BUSS. FİZİKSEL
12.77±6.02
16.85±6.28
15.00±6.49
19.25±3.86
>0.05
4.86±2.31
6.90±3.63
6.84±4.29
9.50±2.38
<0.05
BUSS. ÖFKE
8.54±5.09
12.17±5.59
11.69±6.49
14.50±4.35
>0.05
BUSS.
12.68±4.76
16.00±5.03
14.84±6.44
19.00±5.33
<0.05
YAPMAMA
SALDIRGANLIK
BUSS. SÖZEL
SALDIRGANLIK
DÜŞMANLIK
40
5. TARTIŞMA
Çalışmamızda şizofreni hastalarında kontrol grubuna göre uyku kalitesinin
anlamlı olarak daha kötü olduğu saptanmıştır. Bu çalışmada şizofreni hastalarının
%75’inde, kontrol grubunun ise %25’inde kötü uyku kalitesi bulunmuştur. Bazı
çalışmalarda şizofreni hastalarının sağlıklı bireylere göre daha kötü uyku kalitesine
sahip olduğu gösterilmiştir (107, 125, 109). Bir çalışmada psikotik semptomların
şiddetine bağlı olarak şizofreni hastalarının %30-80'inde uyku bozukluğu olduğu
belirtilmiştir (110). Başka bir çalışmada ise şizofreni hastalarının yaklaşık %5070'inde uyku bozukluğu olduğu gösterilmiştir (126). Bizim bulgularımızda uyku
bozukluğu yüksek oranda olup literatüre benzerdir.
Şizofreni
hastalarımız,
MEQ
ölçeğine
göre
kontrol
grubuyla
karşılaştırıldığında hastalarımızda anlamlı olarak akşamcılık daha fazla bulunmuştur.
Lemoine ve ark. 2013’te yaptıkları çalışmada psikoz hastalarının sabahçıl tiple
ilişkili olduğu gösterilmiştir (127). Yaş ve cinsiyet açısındaki farklılıklar MEQ
sonuçlarını etkileyebildiği bilinmektedir. Yaş ilerledikçe sabahçılık artmakta,
erkeklerde ise kadınlara göre akşamcılık daha fazla görülmektedir (128, 129, 127).
Lemoine’nin çalışmasında hastaların yaş ortalaması 43.21 ve kadın sayısı daha
fazlaydı. Bizim çalışmada ise yaş ortalaması 36.21 iken erkek sayısı anlamlı olarak
daha fazlaydı. Bu durum sonuçların farklı çıkmasının nedeni olabilir.
Çalışmamızda gruplar arasında yapılan karşılaştırmada APB, KAY ve KSD
alt ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. Bazı dürtü kontrol
bozukluklarının sıklığının az olması, karşılaştırma yapılmasını güçleştirmiş ve
istatistiksel anlamsızlığa yol açmıştır. Hastaların %30’unda APB, %21.3’ünde KAY
ve %7.5’inde ise KSD bulunmuştur. 4’er hastada trikotillomani ve piromani, 2
hastada KEY (kompülsif egzersiz yapma), 1 hastada PKO (patolojik kumar oynama)
bulunmuştur. Hastalarımızda kleptomaniye rastlanmamıştır. Literatürde dürtü kontrol
bozukluklarıyla ilgili kimi çalışmalar bulunmakla beraber şizofrenide dürtü kontrol
bozukluklarıyla ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Şizofreni hastalarında bu
alanda yapılmış direkt bir çalışma olmadığı için bulgularımızı başka çalışma
bulgularıyla karşılaştırdık. Bu konudaki öncül çalışmalardan biri olan Grant ve
arkadaşlarının yatarak tedavi alan 204 psikiyatrik hasta üzerinde yaptığı bir
41
çalışmada olguların %32,8’inin yaşam boyu en az bir dürtü kontrol bozukluğu
olduğunu, şu anki tablonun ise %30,9 olduğunu bildirmiştir (130). Bizim çalışma
hastalarında %48.7 oranında dürtü kontrol bozukluğu vardı. Hastalarımızın şizofreni
hastası olması ve üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda takipli olan tedavisi güç
hastalar olması oranın yüksek olmasını açıklayabilir. Ayrıca yaş arttıkça dürtüselliğin
azaldığı gösterilmiştir (131). Çalışma hastalarımızın yaş ortalamasının karşılaştırılan
gruptan düşük olması da oranlarımızın yüksek olmasına katkı sağlamış olabilir.
Dürtü kontrol bozukluklarının inclendiği 9282 kişinin dahil edildiği bir toplum
örnekleminde APB yaygınlığının yaşam boyu %5.4 ile %7.3; 12 aylık yaygınlığın ise
sırasıyla %2.7 ile %3.9 olduğu belirtilmiştir (132). Beklendiği gibi şizofreni
hastalarında APB daha yüksek oranda bulunmuştur.
Toplumda kleptomani sıklığı ve yaygınlığı tam olarak bilinmemektedir. Bir
çalışmada kleptomaninin toplumdaki yaygınlığının yaklaşık olarak % 0,6 olduğu
belirtilmiştir (133). Çalışma gruplarımızda kleptomani olgusuna rastlanmamıştır. Bu
durum çalışma örneklemimizin küçüklüğü ile ilişkili olabilir.
Yapılan çalışmalar piromaninin seyrek görüldüğünü göstermekte; çeşitli
kundakçı veya yangın çıkaran populasyonu içermektedir. Yangın çıkaranların %
39’unda piromani tanısı olduğu belirtilmiştir (134). Anlamlı olmasa da çalışma
hastalarımızın %5’inde piromani bulunmuştur. Piromani şizofreni, bipolar bozukluk,
madde kötüye kullanımı, kişilik bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklarla beraber
görülebilmektedir (135, 136). Psikiyatrik yatan hastalarda yapılan çalışmalarda
yaşam boyu yaygınlık oranları %1-5.9 arasında değişmektedir (137, 138). Bizim
hastalarımız yatan hasta olmamakla beraber % 5 piromani oranıyla bu çalışmayla
aynı aralıkta bulunmuştur.
Trikotillomaninin toplumdaki yaygınlığı % 1–3,5 olarak bildirilmiştir (139).
Christenson ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada trikotillomanisi olan erişkin
örnekleminde % 82 oranında Eksen I bozukluğu saptanmıştır. En sık affektif
bozukluklar, anksiyete bozuklukları, bağımlılık bozuklukları birliktelik gösterir
(140). Şizofrenide trikotillomani sıklığıyla ilgili bilgiye herhangi bir çalışmada
rastlanmamıştır. Tekrarlayan saç çekme/ trikotillomani sadece birkaç vaka
sunumunda şizofreni hastalarında tanımlanmıştır (141- 144). Çalışma hastalarımızda
genel topluma göre anlamlı olmasa da daha yüksek oranda trikotillomaniye (%5)
42
rastlanmıştır. Bu durum şizofrenide trikotillomaninin belki de atlanabilir bir durum
olabileceğini düşündürmüştür.
KAY'ın genel toplumdaki yaygınlığının % 1,8–8,1 arasında değiştiği
belirtilmiştir. Psikiyatrik eştanı görülme oranı yüksektir. Özellikle major depresyon,
duygudurum bozuklukları, anksiyete (özellikle OKB), madde kullanımı, yeme
(özellikle bulimia)
ve kişilik
bozuklukları sıkça görülür (145). Çalışma
hastalarımızda genel topluma göre anlamlı olarak daha yüksek KAY birlikteliği
(%21.3) bulunmuştur.
Genel populasyonda KSD prevalansı %6 olarak tahmin edilmektedir (146).
Bizim çalışma hastalarında KSD oranı %7.5 olmakla birlikte bu yükseklik anlamlı
bulunmuştur. Bu oranın genel populasyondaki KSD oranıyla benzer olduğu
görülmektedir. Hastalarımızıdaki KSD sıklığını kullanılan ilaçların olumsuz
etkileyebileceği unutulmamalıdır.
Bu
karıştırıcı
etkinin
dışlanması
sonucu
değerlendirme yapılması daha sağlıklı olacaktır.
Amerikan toplumu üzerinde yapılan yaygınlık araştırmalarında erişkinlerde
PKO yaygınlık oranının %1-3 olduğu belirtilmiştir (147). Çalışma hastalarımızdaki
PKO oranı %1.3 olup genel toplumdaki PKO oranlarına benzer bulunmuştur.
Dürtü kontrol bozukluklarının bilinenden daha yüksek oranlarda bulunduğu
ve muhtemelen yeterince sorgulanmadığından hastalarda atlanabilmektedir. Bu
çalışmamız bildiğimiz kadarıyla şizofreni hastalarında dürtü kontrol bozukluk
yaygınlığının direkt gösterildiği ilk çalışmadır. Bu bakımdan çalışmamız son derece
değerlidir.
BİS-11 ölçeğinin tüm alt ölçeklerinde (plan yapmama, motor, dikkat) iki
grubumuz arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Nolan ve
arkadaşlarının yapmış olduğu bir çalışmada şizofreni hastalarında, kontrollere göre
BIS-11'de daha yüksek dürtüsellik düzeyleri bildirilmiştir (94). Bu çalışmada total
ölçek puanları incelenmiş olup alt ölçek puanları çalışmada belirtilmemiştir. Bizim
çalışmamızda tüm alt ölçek puanları kontrollere göre anlamlı olarak daha yüksek
bulunmuştur. Çalışmamızdaki sonuçlar bu veriler ile uyumlu olmakla beraber
örneklem grubumuzun daha büyük olması çalışmamızın diğer bir üstünlüğüdür.
Şizofreni, bipolar bozukluk hastaları ve sağlıklı kontrollerin karşılaştırıldığı bir
çalışmada şizofreni hastalarında plan yapmama, motor alt ölçek puanları kontrol
43
grubuyla benzer; dikkat alt ölçek puanı kontrollerden anlamlı olarak daha yüksek
bulunmuştur (148). Bu çalışmaya göre örneklem gruplarımızın daha geniş olması ve
yaş ortalamalarının daha düşük olması elde ettiğimiz verileri etkilemiş olabilir. Öyle
ki yaş ile dürtüsellik arasında negatif ilişki olduğu bildirilmiştir (131).
Çalışmamızda gruplar arasında BPSÖ’nün sözel saldırganlık alt ölçeğinde
anlamlı farklılık görülmemiş olup fiziksel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt
ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Yine Nolan ve
arkadaşlarının yapmış olduğu şizofreni, şizoaffektif hastaları ve sağlıklı kontrollerin
karşılaştırıldığı bir çalışmada hastalarda kontrollere göre BPSÖ toplam puanının
anlamlı olarak daha yüksek olduğu gösterilmiştir (94). Bu çalışmada total ölçek
puanları dikkate alınmış olup alt ölçek puanları çalışmada belirtilmemiştir. Bizim
çalışmamızda ise tüm alt ölçek puanları kontrollere göre anlamlı olarak daha yüksek
bulunmuştur. Çalışma sonuçlarımız bu veriler ile uyumlu olup örneklem
grubumuzun daha büyük olması çalışmamızın diğer bir üstünlüğüdür. Onbeş yıl
boyunca polis kayıtlarından takip edilen 644 şizofreni tanılı hasta, genel populasyona
oranla dört kat daha fazla şiddet davranışı sergilediği gösterilmiştir (95). Farklı
epidemiyolojik çalışmalarda şizofreni tanılı hastalarda şiddet davranışı oranları farklı
bildirilse de, genel populasyon ile karşılaştırıldığında genelde bu grupta daha yüksek
risk izlenmektedir (96). 18.423 şizofreni tanılı suç işlemiş bireyde şiddet riskinin
incelendiği 20 çalışmanın meta analizi sonucu genel populasyona göre şizofreni
tanılı hastalarda istatistiksel olarak anlamlılık gösteren artmış şiddet davranışı
izlenmiştir (97). Çalışma verilerimiz literatür verileriyle paralellik göstermektedir.
Bu çalışmada 1 hastamız dışında tüm hastaların antipsikotik tedavi aldığı ve
bu hastaların %51.3’ünün depo antipsikotik kullandığı bulunmuştur. Depo
antipsikotik kullanmayan hastalarımızın tümünün oral antipsikotik almakta olduğu
görülmüştür. İngiltere’de yapılan bir çalışmada ayaktan takipli hastaların %2939’unun depot antipsikotik tedavi aldığı belirtilmiştir (149). Başka bir çalışmada ise
Amerika'da idame antipsikotik alan hastaların sadece %12-20'sinin depo antipsikotik
aldığı belirtilmiştir (150). Bizim hastalarda ise depo antipsikotik kullanma oranları
daha yüksekti.
Depo antipsikotik kullanan ve kullanmayan hastalar BPSÖ ve BİS-11 alt
ölçeklerine göre karşılaştırılmıştır. İki grup arasında BPSÖ’nün fiziksel saldırganlık,
44
sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt ölçekleri ile BİS-11’in plan yapmama,
motor ve dikkat alt ölçekleri açısından anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Yapılan
çalışmalarda depo ve oral antipsikotiklerin benzer etkinliklerinin olduğu, depo
antipsikotiklerin uzun süreli remisyonla ve tedavi uyumuyla daha fazla ilişkili olduğu
belirtilmiştir (151, 152).
Depo antipsikotik kullanan ve kullanmayan hastalar uyku kalitesi açısından
karşılaştırılmıştır. İki grup arasında uyku kalitesi açısından anlamlı farklılık
bulunamamıştır. Yapılan bir çalışmada flufenazinin oral ve depo formunu kullanan
hastalar arasında uyku bozukluğu açısından anlamlı farklılık olmadığı gösterilmiştir
(153). Bu veri elde ettiğimiz bulguları desteklemektedir.
Normalde depo ilaç kullanımında tedavi uyumu arttığı için saldırganlık ve
dürtüsellik ölçeklerinde daha düşük puanlar bekleriz. Çalışma hastalarımızın tedavi
uyumu iyi, düzenli takipli hastalardan oluşması iki grup arasında fark olmamasını
açıklayabilir.
Bu
çalışmamızda
BPSÖ
alt
ölçekleri
ile
PANSS
alt
ölçekleri
karşılaştırılmıştır. Fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt
ölçekleri ile pozitif belirtiler ve psikopatoloji arasında pozitif korelasyon
bulunmuştur. Sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık ile negatif belirtiler arasında
anlamlı ilişki gösterilmiştir. Fiziksel saldırganlık ile negatif belirtiler arasında
anlamlı ilişki gösterilememiştir. Bir çalışmada pozitif belirtiler ile fiziksel
saldırganlık, düşmanlık ve BPSÖ toplam puanı arasında anlamlı ilişki bulunmuştur.
Toplam PANSS skorunun fiziksel saldırganlık ve BPSÖ toplam puanıyla pozitif
olarak korele olduğu gösterilmiştir (154). Bazı çalışmalar, pozitif belirtiler ile
saldırganlık arasında anlamlı ilişki olduğunu göstermektedir (155, 156). Ayrıca
pozitif belirtilerin negatif belirtilere göre saldırganlıkla daha fazla ilişkili olduğu
gösterilmiştir (154). Bizim çalışmada pozitif belirtilerin tüm alt ölçeklerle; negatif
belirtilerin sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt ölçekleriyle ilişkili bulunmuştur.
Araştırdığımız kadarıyla elde ettiğimiz bulgular literatür verileriyle uyumlu
görünmektedir.
Hasta grubumuzda PANSS tüm alt ölçekleri ile kötü uyku kalitesi arasında
anlamlı ilişki görülmüştür. Bir çalışmada PANSS pozitif alt ölçeği ile kötü uyku
kalitesi arasında anlamlı ilişki olduğu gösterilmiştir (109). Başka bir çalışmada
45
pozitif semptomların negatif semptomlara göre kötü uyku kalitesiyle daha fazla
ilişkili olduğu bildirilmiştir (157). Çalışmamızda tüm alt ölçeklerin uyku kalitesi
üzerinde etkisinin olduğu, PANSS skorlarının artmasıyla uyku kalitesinin bozulduğu
gösterilmiştir.
Şizofreni hastalarımızda, kontrol grubuna göre SF-36 ölçeğinin fiziksel
fonksiyon, fiziksel rol, ağrı, genel sağlık, vitalite, sosyal fonksiyon, emosyonel rol,
mental sağlık puanları anlamlı olarak daha kötü bulunmuştur. Bir çalışmada erken
başlangıçlı şizofreni hastalarında kontrol grubuna göre fiziksel fonksiyon, fiziksel
rol, genel sağlık, vitalite, ağrı puanlarının anlamlı olarak daha kötü olduğu; sosyal
fonksiyon, emosyonel rol ve mental sağlık puanlarının benzer olduğu gösterilmiştir
(158). Bizim çalışmamızda ise tüm alt ölçeklerin hastalarda anlamlı olarak daha kötü
olduğu görülmüştür. Hasta grubumuzun yaş ortalamasının daha fazla ve hastalık
süresinin daha uzun olması elde ettiğimiz verileri etkilemiş olabilir. Hasta
örneklemimizin daha büyük olması çalışmamızın üstünlüğüdür. Bir çalışmada
şizofreni hastalarının yaşam kalitelerinin sağlıklı kontrollere göre daha kötü olduğu
(159) ve az sayıdaki çalışmada ise anlamlı bir fark bulunmadığı bildirilmiştir (1,
160). Yapılan çalışmalarda yaşam kalitesinin klinik değişkenlerden önemli ölçüde
etkilendiği bildirilmektedir (159, 161). Yaşam kalitesinin ölçümünde hastaların kendi
bildirdikleri ve subjektif hisleri merkezde yer almakta olup, belirtilerin şiddeti, ilaç
yan etkileri, sigara kullanımı ve psikososyal uyumun da ölçülmesi gerekmektedir
(162).
Şizofreni hastalarında fiziksel fonksiyon, genel sağlık, sosyal fonksiyon,
emosyonel rol, mental sağlık alt ölçek puanları ile iyi uyku kalitesi arasında pozitif
korelasyon bulunmuştur. Fiziksel rol, ağrı, vitalite alt ölçekleri ile uyku kalitesi
arasında anlamlı bir ilişki gösterilememiştir. Bir çalışmada uyku bozukluğu olan
şizofreni hastalarında yaşam kalitesinin daha kötü olduğu gösterilmiştir (163). Bu
çalışma elde ettiğimiz verileri desteklemektedir.
Bu çalışmamızda, hastalarda fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık ve öfke
alt ölçeklerinin kötü uyku kalitesiyle istatistiksel olarak ilişkili olduğu görülmüştür.
Düşmanlık alt ölçeği ile uyku kalitesi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.
Bildiğimiz kadarıyla şizofreni ve diğer psikiyatrik hastalıklarda BPSÖ ölçeği ile
uyku kalitesinin incelendiği herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Yapılmış birkaç
46
çalışmada artmış düşmanlığın uyku bozukluğuyla ilişkili olduğu bulunmuştur (164,
165). Bu çalışmaların aksine bizim çalışmamızda düşmanlık ile uyku kalitesi
arasında
anlamlı
bir
ilişki
bulunamamıştır.
Çalışmamızda
hastaların
yaş
ortalamasının daha yüksek olması düşmanlık ile uyku kalitesi arasındaki ilişkiyi
etkilemiş olabilir. Sürekli öfke ve uyku bozukluklarını inceleyen orta yaş
yetişkinlerde yapılmış büyük bir çalışmada (2.404 erkek, 2.291 kadın, N = 4695)
sürekli öfke ve uyku bozuklukları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (166).
Normal popülasyonda yapılan bu çalışmaya benzer şekilde bizde de şizofreni
hastalarında öfke ve kötü uyku kalitesi arasında pozitif ilişki saptandı.
Çalışmamızda BPSÖ ölçeğinin sözel saldırganlık ve düşmanlık alt ölçek
puanları ile akşamcılık arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Buna karşılık
fiziksel saldırganlık ve öfke alt ölçekleri ile MEQ ölçeği arasında anlamlı bir ilişki
gösterilememiştir. Yaptığımız araştırmada psikiyatrik hastalarda BPSÖ ve MEQ
ölçeklerinin karşılaştırıldığı herhangi bir çalışma bulamadık. Bununla beraber ergen
ve çocuklarda saldırganlık ile sabahçılık ve akşamcılık karşılaştırılmış ve saldırganlık
ile akşamcılık arasında pozitif ilişki bulunmuştur (167). Yine normal popülasyonda
yapılan iki çalışmada düşmanlık alt ölçek puanı ile akşamcılık arasında pozitif bir
ilişki bulunmuştur (168, 169). Biz de normal popülasyona benzer şekilde akşamcılık
ve düşmanlık alt ölçek puanı arasında pozitif bir ilişki bulduk.
Bu çalışmamızda BİS-11 toplam, plan yapmama, dikkat ve motor alt ölçek
puanları ile kötü uyku kalitesi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
Taramalarımızda şizofreni hastalarında BİS-11 ile uyku kalitesi arasındaki ilişkiyi
inceleyen doğrudan bir çalışmaya rastlamadık. Adli psikiyatri hastalarında yapılan
bir çalışmada BİS total puanları ile kötü uyku kalitesi arasında pozitif korelasyon
bulunmuştur (8). Uyku bozukluğu olan ve olmayan çocuklarda yapılan bir çalışmada
uyku bozukluğu olan hastalarda anlamlı olarak daha yüksek toplam BİS-11, plan
yapamama, dikkat ve motor skorları elde edilmiştir (170). Her ne kadar çalışmamızı
şizofreni hastalarında yapılan çalışmalarla karşılaştıramadıysak da uyku bozukluğu
ve BİS-11 puanları arasında başka popülasyonlarda da pozitif ilişki gösterilmiştir.
Bizim çalışmamızda da bu ilişki görülmektedir.
Çalışmamızda BİS-11 ölçeğinin plan yapmama alt ölçek puanı ile akşamcılık
arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Buna karşın motor ve dikkat alt ölçekleri ile
47
MEQ ölçeği arasında anlamlı bir ilişki gösterilememiştir. Psikiyatrik hastalıklarda bu
iki ölçek arası ilişki araştırılmamıştır. Şizofreni hastalarında plan yapmadan hareket
etme aslında beklenir. Ancak sağlıklı sonuçlar elde etmek için çalışma
genişletildikten sonra bu parametrelerin incelenmesi daha uygun olacaktır.
Bu çalışmamızda APB’nin kötü uyku kalitesiyle pozitif olarak ilişkili olduğu;
KAY ve KSD’nin uyku kalitesiyle istatistiksel olarak ilişkili olmadığı gösterilmiştir.
Hastalarımızda istatistiksel değerlendirme için yeterli sayıda PKO, trikotillomani,
piromani, kleptomani, kompülsif egzersiz yapma olmadığı için karşılaştırma
yapılamamıştır. Hobi olarak kumar oynayanlar ile patolojik kumar oynayanların
uyku kalitesinin karşılaştırıldığı bir çalışmada patolojik kumar oynamanın kötü uyku
kalitesiyle
anlamlı olarak daha
fazla
ilişkili olduğu
bulunmuştur
(171).
Hastalarımızdan sadece birinde PKO’ya rastlanmış olup istatistiksel olarak
karşılaştırma yapılabilmesi için daha geniş örneklem gruplarında bu parametrenin
incelenmesi uygun olacaktır. Dürtü kontrol bozukluğu olan ve olmayan parkinson
hastalarında yapılan bir çalışmada dürtü kontrol bozukluğu olan hastalarda anlamlı
olarak daha fazla uyku bozukluğu görülmüştür (172). Her ne kadar bulgularımızı
şizofreni hastalarında yapılmış çalışmalarla karşılaştıramamış olsak da parkinson
hastalarında dürtü kontrol bozukluğu ile uyku bozukluğu arasında pozitif bir ilişki
bulunmuştur. Bizim çalışmamızda sadece APB ile kötü uyku kalitesi arasında pozitif
bir ilişki görülmüştür.
Çalışmamızda
APB
alt
ölçeği,
MEQ
ölçeğiyle
karşılaştırıldığında
akşamcılıkla anlamlı olarak ilişkili olduğu görülmüştür. Buna karşın KSD ve
KAY’nın MEQ ölçeğiyle ilişkisi gösterilememiştir. Yaptığımız araştırmada,
literatürde şuana kadar dürtü kontrol bozuklukları ile MEQ ölçeği arasındaki ilişkiyi
inceleyen harhangi bir çalışmaya rastlamadık. Her ne kadar bulgularımızı başka
çalışmalarla karşılaştıramamış olsak da dürtü kontrol bozuklukları ile MEQ ölçeği
arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk çalışma olması nedeniyle çalışmamız oldukça
önemlidir.
Çalışmamızın kesitsel nitelikte olması, hasta grubunun düzenli takibi yapılan,
tedavi uyumu ve sosyal desteği iyi hastalardan oluşması, çalışmadaki hasta sayısının
göreceli olarak az olması çalışmamızın kısıtlılıklarıdır. Grup içerisinde cinsiyet
farkının olması, sigara içimi farkının olması, hastaların tedavilerinde kullandıkları
48
ilaç içeriği ve miktarının farklı olmasının elde edilecek parametreleri etkileyebileceği
hususları da bu çalışmanın diğer kısıtlılıklarıdır.
49
6. SONUÇLAR
Şizofreni hastalarında dürtüsellik ve uyku bozukluğu arasındaki ilişkiyi
incelediğimiz bu çalışmada aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır;

Çalışmamızda şizofreni hastalarında kontrol grubuna göre uyku
kalitesinin anlamlı olarak daha kötü olduğu saptanmıştır.

Şizofreni hastalarının kontrol grubuyla karşılaştırıldığında anlamlı olarak
akşamcıl tipe daha yakın olduğu görülmüştür.

Çalışmamızda gruplar arasında yapılan karşılaştırmada APB, KAY ve
KSD açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır.
Kleptomani, piromani, kompulsif egzersiz yapma, trikotillomani, PKO
açısından anlamlı farklılık bulunmamıştır.

BİS-11 ölçeğinin tüm alt ölçeklerinde (plan yapmama, motor, dikkat)
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur.

Çalışmamızda gruplar arasında sözel saldırganlık alt ölçeğinde anlamlı
farklılık görülmemiş olup fiziksel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt
ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur.

Hasta ve kontrol grupları arasında yapılan karşılaştırmada SF-36
ölçeğinin tüm alt kategorilerinde (fiziksel fonksiyon, fiziksel rol, ağrı,
genel sağlık, vitalite, sosyal fonksiyon, emosyonel rol, mental sağlık)
istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur.

Şizofreni hastalarında fiziksel fonksiyon, genel sağlık, sosyal fonksiyon,
emosyonel rol, mental sağlık alt ölçek puanları ile uyku kalitesi arasında
anlamlı ilişki bulunmuştur. Fiziksel rol, ağrı, vitalite alt ölçekleri ile uyku
kalitesi arasında anlamlı bir ilişki gösterilememiştir.

Hasta grubunda PANSS tüm alt ölçek puanları ile kötü uyku kalitesi
arasında anlamlı ilişki görülmüştür.

Fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık alt ölçekleri
ile pozitif belirtiler ve psikopatoloji arasında pozitif korelasyon
bulunmuştur. Sözel saldırganlık, öfke ve düşmanlık ile negatif belirtiler
arasında anlamlı ilişki gösterilmiştir. Fiziksel saldırganlık ile negatif
belirtiler arasında anlamlı ilişki gösterilememiştir.
50

Hastalarda fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık ve öfke alt ölçeklerinin
kötü uyku kalitesiyle istatistiksel olarak ilişkili olduğu görülmüştür.
Düşmanlık alt ölçeği ile uyku kalitesi arasında anlamlı bir ilişki
bulunamamıştır.

BİS-11 ölçeğinin tüm alt ölçekleri (plan yapmama, motor, dikkat) ile kötü
uyku kalitesi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur.

MİDİ’nin APB alt ölçeğinin kötü uyku kalitesiyle ilişkili olduğu; KAY ve
KSD’nin
uyku
kalitesiyle
istatistiksel
olarak
ilişkili
olmadığı
gösterilmiştir.

APB akşamcıl şizofreni hastalarında anlamlı olarak daha yüksek
bulunmuştur. KAY ve KSD ile MEQ ölçeği arasında anlamlı ilişki
bulunamamıştır.

BİS-11 ölçeğinin plan yapmama skorları akşamcıl şizofreni hastalarında
anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Motor ve dikkat alt ölçekleri ile
MEQ ölçeği arasında anlamlı ilişki gösterilememiştir.

Sözel saldırganlık ve düşmanlık alt ölçek puanları yüksek olan hastaların
akşamcıl tipe yakın olduğu bulunmuştur. Fiziksel saldırganlık ve öfke alt
ölçekleri ile MEQ ölçeği arasında anlamlı ilişki olmadığı görülmüştür.

Sonuç olarak, bu çalışmada şizofreni hastalarında dürtüsellik ve uyku
bozukluğu arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Şizofreni hastalarında
dürtüsellik ve uyku bozukluğu arasındaki ilişkiyi daha açık ortaya
koyacak geniş hasta ve kontrol gruplarının olduğu çalışmalara gereksinim
duyulmaktadır.
51
7. KAYNAKLAR
1.
Soygür Haldun, Şizofreni ve Yaşam Niteliği, Klinik Psikiyatri 2003; Ek 1:9-14.
2.
Conley RR, DL. K: Pharmacologic treatment of schizophrenia (3th ed). New
York, Professional Communications Inc, 2007; 13-14.
3.
Buchanan RW, Carpenter WT. Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluklar.
Sadock BJ, Sadock VA (eds). Kaplan &Sadock’s Compherensive Textbook of
Psychiatry, Volum II, (8th ed) (çev. ed. H Aydın, A Bozkurt). Güneş Kitabevi,
Ankara, 2007;1329-1512.
4.
Özdemir Pınar Güzel, Selvi Yavuz, Aydın Adem, Dürtüsellik ve Tedavisi,
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2012;
4(3):293-314.
5.
Kısa Cebrail, Yıldırım Sema Gülen, GÖKA Erol, Ataklık ve Ruhsal
Bozukluklar, Türk Psikiyatri Dergisi 2005; 16(1):46-54.
6.
Yetkin Sinan, Aydın Hamdullah, Özgen Fuat, Sutcigil Levent, BOZKURT Ali,
Şizofreni Hastalarında Uyku Yapısı, Türk Psikiyatri Dergisi 2011;22(1):1-9.
7.
Jeanine Kamphuis, Peter Meerlo, Jaap M. Koolhaas, Marike Lancel Poor sleep
as a potential causal factor in aggression and violence, Sleep Medicine 13
(2012) 327–334.
8.
Kamphuis Jeanine, Dijk Derk-Jan, Spreen Marinus, Lancel Marike The
Relation Between Poor Sleep, İmpulsivity and Aggression in Forensic
Psychiatric Patients, Physiology & Behavior 123 (2014) 168–173.
9.
Soubrie P. Reconciling the role of central serotonin neurons in human and
animal behavior. Behav Brain Sci 1986; 9:319-364.
10.
Robbins TW. The 5-choice serial reaction time task: behavioural pharmacology
and functional neurochemistry. Psychopharmacology (Berl) 2002; 163:362380.
11.
Tural Ü, Uyku ve Bozuklukları, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri
Anabilim Dalı Dönem 5 Ders Notları.
12.
Ertuğrul A. Şizofreninin Nörobiyolojisi. Temel Psikofarmakoloji. 1. baskı.
Yüksel N (ed). Ankara, 2010, 354.
52
13.
Synopsis of Psychiatry. Aydın H(Çeviri Ed). 2. Baskı, İstanbul: Güneş Kitabevi
ltd. Şti., 2005, 134-153.
14.
Güleç C., Köroğlu E. Temel Psikiyatri Cilt 1,2007,184-205.
15.
Işık E. Güncel Şizofreni. (1.baskı). Ankara, Format Matbaacılık. 2006; 18-60.
16.
Çetin M, Ceylan ME. Şizofrenin tarihçesi. Ceylan E, Çetin M (editörler).
Araştırma ve Klinik Uygulamada Biyolojik Psikiyatri, Şizofreni-I Kitabında (4.
baskı). İstanbul, Yerküre Tanıtım ve Yayıncılık Hizmetleri. 2009; 83-86.
17.
Öztürk MO. Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, (10.Basım) Ankara: Nobel Tıp
Kitabevleri. 2004; 217-219.
18.
Işık E, Taner E, Işık U. Güncel Klinik Psikiyatri. pp. 81-115, Organon
yayınevi, Ankara, 2008.
19.
Sadock BJ, Sadock VA. (Çeviri Editörleri, Aydın H, Bozkurt A). Kaplan
Sadock, Klinik Psikiyatri. 2. baskı. Güneş Kitabevi Ltd Şti, Ankara, 2005.
20.
Köroğlu E, Güleç C. Psikiyatri Temel Kitabı. pp. 184-205. Hekimler Yayın
Birliği, Ankara, 2007.
21.
Nasrallah HA, Smeltzer DJ. The patient with schizophrenia. Hand boks for
healthcare. 2003;23-25.
22.
Işık E. Güncel Şizofreni. pp. 18-223, Format Matbaacılık, Ankara, 2006.
23.
Hefner H. Gender differences in Schizophrenia. Psychoendocrinology, 2003;
28: 17-54.
24.
Robbins LN, Reiger DA. Psychiatric disorders in America. Thefreepres, New
York, 1991.
25.
Ford ES, Giles WH, Dietz WH. Prevalence of metabolic syndrome among US
adults: findings from the third National Health and Nutrition Examination
Survey. JAMA 2002;287:356-359.
26.
Şar V. DSM-5 taslak tanı ölçütlerine genel bir bakış: “Batı cephesinde yeni
birşey yok” mu? Klinik Psikiyatri,2010m; 13: 196-208.
27.
The European Network of Schizophrenia Networks for the Study of Gene
Environment Interactions (EU–GEI). Schizophrenia etiology: Do gene
environment interactions hold the key? SchizophrRes 2008;102(1–3):21–26.
28.
Dölek B, Herken H. Şizofreni ve Bipolar Bozukluğun Genetiği; Örtüşen ve
Ayrılan Noktalar. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2008; 18((Suppl. 1)): 7-20.
53
29.
Gottesman II, Shields J. A polygenic theory of schizophrenia. Proc Natl Acad
Sci USA,1967; 58(1):199-205.
30.
Gottesman I. Schizophrenia Genesis: The origins of madness. Newyork: WH
Freeman and Company; 1991.
31.
Sullivan PF, Kendler KS, Neale MC. Schizophrenia as a complex trait:
evidence from a meta-analysis of twin studies. Arch Gen Psychiatry, 2003;60:
1187-1192.
32.
Tyrone D. Şizofrenide Ara Fenotiplerin Kalıtımı. Current Opinion In
Psychiatry Türkçe Baskı,2005; 1: 1.
33.
Tsuang M: Schizophrenia: genes and environment. Biol Psychiatry, 2000;
47(3):210-220.
34.
Geddes JR, Verdoux H, Takei N, Lawrie SM, Murray RM. Individual patient
data metaanalysis of the association between schizophrenia and abnormalities
of pregnancy and labour. Schizophr Bull 1999; 25:413-423.
35.
Bersani G, Taddei I, Manuali G, Ramieri L, Venturi P, Osborn J . Severity of
obstetric complications and risk of adult schizophrenia in male patients: a casecontrol study. J Matern Fetal Neonatal Med 2003;14(1):35-38.
36.
Dalman C, Allebeck P. Paternal age and schizophrenia: further support for an
association. Am J Psychiatry 2002;159(9):1591-1592.
37.
Dalman C, Thomas HV, David AS, Gentz J, Lewis G, Allebeck P. Signs of
asphyxia at birth and risk of schizophrenia. Population-based case-control
study. Br J Psychiatry 2001;179:403- 408.
38.
Kotlicka-Antczak M, Gmitrowicz A, Sobow TM, Rabe-Jablonska J. Obstetric
complications and Apgar score in early-onset schizophrenic patients with
prominent positive and prominent negative symptoms. J Psychiatr Res
2001;35(4):249-257.
39.
Cannon TD, van Erp TG, Rosso IM, Huttunen M, Lonnqvist J, Pirkola T ve
ark. Fetal hypoxia and structural brain abnormalities in schizophrenic patients,
their siblings, and controls. Arch Gen Psychiatry 2002;59(1):35-41.
40.
Kelly BD, Feeney L, O’Callaghan E, Browne R, Byrne M, Mulryan N ve ark.
Obstetric adversity and age at first presentation with schizophrenia: evidence of
a dose-response relationship. Am J Psychiatry 2004; 161(5): 920-922.
54
41.
Brown AS, Vinogradov S, Kremen WS, Poole JH, Bao Y, Kern D, McKeague
IW. Association of maternal genital and reproductive infections with verbal
memory and motor deficits in adult schizophrenia. Psychiatry Res, 2011;
188(2):179-186.
42.
Grech A, Takei N, Murray RM. Maternal exposure to influenza and paranoid
schizophrenia. Schizophr Res,1997; 26(2-3):121-125.
43.
Boksa P, Luheshi GN. On the use of animal modeling to study maternal
infection during pregnancy and prenatal cytokine exposure as risk factors for
schizophrenia. Clin Neurosci Res, 2003; 3(4-5):339-346.
44.
Tochigi M, Okazaki Y, Kato N, Sasaki T. What causes seasonality of birth in
schizophrenia? Neurosci Res, 2004, 48(1):1-11.
45.
Aygün E. Şizofreni Etiyolojisi. Türkiye Klinikleri, 2005; 1 (12):6-14.
46.
Arkonaç O. Psikotik bozukluklar ve tedavileri. Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul,
1996.
47.
Bebbington P, Wilkins S, Jones P, Foerster A, Murray R, Toone B, Lewis S.
Life events and psychosis. Initial results from the Camberwell Collaborative
Psychosis Study. Br J Psychiatry,1993; 162:72-79.
48.
Brown AS. The environment and susceptibility to schizophrenia. Prog
Neurobiol, 2011; 93(1):23-58.
49.
Pedersen CB, Mortensen PB. Evidence of a dose-response relationship between
urbanicity during upbringing and schizophrenia risk. Arch Gen Psychiatry,
2001; 58(11):1039-1046.
50.
Current Diagnosis & Treatment In Psychiatry. Birsöz S, Karaman T (Çeviri
Ed). Ankara: Güneş Kitabevi, 1. Baskı; 2003, 260-277.
51.
Allin M, Murray R. Schizophrenia: a neurodevelopmental or neurodegenerative
disorder? Curr Opin Psychiatr, 2002; 15(1):9-15.
52.
Zhang XY, Zhou DF, Zhang PY, Wu GY, Cao LY, Shen YC. Elevated
interleukin-2, interleukin-6 and interleukin-8 serum levels in neurolepticfree
schizophrenia: association with psychopathology. Schizophr Res, 2002; 1;57(23):247-58.
53.
Mundo E, Altamura AC, Vismara S, Zanardini R, Bignotti S, Randazzo R,
Montresor C, Gennarelli M. MCP-1 gene (SCYA2) and schizophrenia: a case-
55
control association study. Am J Med Genet B Neuropsychiatr Genet,
2005;132B(1):1-4.
54.
Drexhage RC, Padmos RC, de Wit H, Versnel MA, Hooijkaas H, van der Lely
AJ, van Beveren N, deRijk RH, Cohen D. Patients with schizophrenia show
raised serum levels of the pro-inflammatory chemokine CCL2: association with
the metabolic syndrome in patients? Schizophr Res, 2008 Jul;102(1-3): 352355.
55.
Reale M, Iarlori C, Feliciani C, Gambi D: Peripheral chemokine receptors, their
ligands, cytokines and Alzheimer’s disease. J Alzheimers Dis, 2008; 14:147159.
56.
Reale M, Greig NH, Kamal MA: Peripheral chemo-cytokine profiles in
Alzheimer’s and Parkinson’s diseases. Mini Rev Med Chem, 2009;9:12291241.
57.
Martinez-Gras I, Perez-Nievas BG, Garcia-Bueno B, Madrigal JL, AndresEsteban E, Rodriguez-Jimenez R, Hoenicka J, Palomo T, Rubio G, Leza JC.
The anti-inflammatory prostaglandin 15d-PGJ2 and its nuclear receptor
PPARgamma are decreased in schizophrenia. Schizophr Res, 2011May;128 (13):15-22.
58.
Kirkpatrick B, Miller BJ. Inflammation and schizophrenia. Schizophr Bull,
2013 Nov;39(6):1174-1179.
59.
Ceylan ME. Araştırma ve Klinik Uygulamada Biyolojik Psikiyatri, Şizofreni. 1.
Cilt, 2. Baskı, 2001, 21-24.
60.
Arıcıoğlu F. Şizofreni Nörobiyolojisinde Gelişmeler. Türkiye Klinikleri J
Psychiatry-Special Topics, 2010; 3(2):1-11.
61.
Lieberman AJ. Textbook of Schizophrenia. The American Psychiatric
Publishing 2006.
62.
Miyamoto S, LaMantia AS, Duncan GE, Sullivan P, Gilmore JH, Lieberman
JA. Recent advances in the neurobiology of schizophrenia. Mol Interv 2003; 3(
1):27-39.
63.
Akbarian S, Kim JJ, Potkin SG, Hagman JO, Tafazzoli A, Bunney WE Jr ve
ark. Gene expression for glutamic acid decarboxylase is reduced without loss of
56
neurons in prefrontal cortex of schizophrenics. Arch Gen Psychiatry
1995;52(4);258-278.
64.
Balcıoğlu D, Kökrek Z. Endokrinoloji, immünoloji ve Şizofreni. Düşünen
Adam, 1997;10 (1)::42-48.
65.
Wright IC, Rabe-Hesketh S, Woodruff PWR, David AS, Murray RM, Bullmore
ET. Metaanalysis of regional brain volumes in schizophrenia. Am J Psychiatry
2000;157:16-25.
66.
Fannon D, Chitnis X, Doku V, Tennakoon L, O’Ceallaigh S, Soni W ve ark.
Features of stuctural brain abnormality detected in early first episode psychosis.
Am J Psychiatry 2000: 157; 1829-1834.
67.
McDonald C, Grech A, Toulopoulou T,SchulzeK, Chapple B, Sham P ve ark.
Brain volumes in familial and non-familial schizophrenicprobands andtheir
unaffected relatives. Am J Med Genet Neuropsych Genet 2002; 114: 616-625.
68.
Menon RR, Barta PE, Aylward EH, Richards SS, Vaughn DD, Tien AY ve ark.
Posterior superior temporal gyrus in schizophrenia: gray matter changes and
clinical correlates. Schizophr Res 1995;16: 127-135.
69.
Andreasen NC, Rezai K, Alliger R, Swayze VW 2nd, Flaum M, Kirchner P ve
ark. Hypofrontality in neuroleptic naive patients and in patients with chronic
schizophrenia. Arch Gen Psychiatry 1992; 49: 943-958.
70.
Harrison PJ. The neuropathology of schizophrenia. A critical review of the data
and their interpretation. Brain 1999; 122: 593-624.
71.
Tandon R, Jibson MD. Efficacy of newer generation antipsychotics in the
treatment of schizophrenia. Psychoneuroendocrinology, 2003; 28:9-26.
72.
Tandon R. Industry-sponsored Phase IV clinical trials: promises and pitfalls,
information and misinformation. J Psychotic Dis ,2001;5:14-15.
73.
Kapur S, Remington G. Atypical antipsychotics: new directions and new
challenges in the treatment of schizophrenia. Annu Rev Med, 2001; 52:503-17.
74.
Casey
DE.
Motor
and
mental
aspects
of
EPS.
Int
Clin
Psychopharmacol,1995;10:105-114.
75.
Tandon R, Goldman RS, DeQuardo JR, Goldman M, Perez M, Jibson M.
Positive and negative symptoms covary during clozapine treatment in
schizophrenia. J Psychiatr Res, 1993; 27:341-347.
57
76.
Kane J, Honigfeld G, Singer J, Meltzer H. Clozapine for the treatment-resistant
schizophrenic: a double-blind comparison with chlorpromazine. Arch Gen
Psychiatry, 1988; 45:789-796.
77.
Jibson MD, Tandon R. New atypical antipsychotic medications. J Psychiatr
Res, 1998;32:215-228.
78.
Stahl SM. Essential Psychopharmacology, Neuroscientific Basis and Practical
Application Second Edition. Cambridge: Cambridge University Pres,
2000;401-459.
79.
Umbricht DS, Pollack S, Kane J. Clozapine and weight gain. J Clin Psychiatry,
1994;55(9.Supple.B):157-160.
80.
Nemeroff CB. Dosing of the antipsychotic medication olanzapine. J Clin
Psychiatry,1997; 58(suppl.10):45-49.
81.
Wirshing DA, Boyd JA, Meng LR, Ballon JS, Marder SR, Wirshing WC. The
effects of novel antipsychotics on glucose and lipid levels. J Clin
Psychiatry,2002; 63:856-865.
82.
Kearns A, Goff DC, Hayden D. Risperidone associated hyperprolactinemia.
Endocr Pract,2000; 6:425-429.
83.
Yüksel N (2003) Psikofarmakoloji. 2. baskı, Ankara; Çizgi Tıp Yayınevi, 150155.
84.
Swainston HT, PerryCM. Aripiprazole: a review of its use inschizophrenia and
schizoaffective disorder. Drugs, 2004;64:1715-1736.
85.
Madhusoodanan S, Brenner R, Gupta S, Reddy H, Bogunovic O. Clinical
experience with aripiprazole treatment
in ten elderly patients with
schizophrenia or schizoaffective disorder: retrospective case studies. CNS
Spectr,2004; 9:862-867.
86.
Stahl
SM.
Temel
Psikofarmakoloji,
Nörobilimsel
Temel
ve
Pratik
Uygulamaları. Çeviri: Taneli B, Taneli Y. İstanbul: Yelkovan Yayıncılık,2003;
436.
87.
Murdoch D, Keating GM. Sertindole, A review of its use in schizophrenia.
CNS Drugs ,2006;20:233-255.
88.
Moeller FG, Barratt ES, Dougherty DM, Scmitz JM, Swann AC. Psychiatric
aspects of impulsivity. Am J Psychiatry. 2001;158:1783-93.
58
89.
Hoptman MJ, Ardekani BA, Butler PD, Nierenberg J, Javitt DC, Lim KO. DTI
and impulsivity in schizophrenia: a first voxelwise correlational analysis.
Neuroreport 2004; 15:2467-2470.
90.
Enticott PG, Ogloff JRP, Bradshaw JL, Fitzgerald PB. Cognitive inhibitory
control and self reported imulsivity among violent offendes with schizophrenia.
J Clin Exp Neuropsychol 2008; 30:157-162.
91.
Monahan J, Steadman H (1983) Crime and mental disorder: an epidemiological
approach. Tonry M, Morris N (Ed), Crime and justice: an annual review of
research. Chicago University Press.
92.
Kooyman I, Dean K, Harvey S ve ark. (2007) Outcomes of public concern in
schizophrenia. Br J Psychiatry Suppl, 50:29-36.
93.
Van Dorn RA, Swanson J, Elbogen E ve ark. (2005) A comparison of
stigmatizing attitudes toward persons with schizophrenia in four stakeholder
groups: perceived likelihood of violence and desire for social distance.
Psychiatry, 5;68(2):152-163.
94.
Nolan KA, D'Angelo D, Hoptman MJ. Self-report and laboratory measures of
impulsivity in patients with schizophrenia or schizoaffective disorder and
healthy controls. Volume 187, Issues 1–2, 15 May 2011, Pages 301–303.
95.
Lindqvist P, Allebeck P. Schizophrenia and crime: a longitudinal follow-up of
644 schizophrenics in Stockholm. Br J Psychiatry 1990; 157:345-350.
96.
Hodgins S. Mental disorder, intellectual deficiency, and crime: evidence from a
birth cohort. Arch Gen Psychiatry 1992; 49:476-483.
97.
Fazel S, Gulati G, Linsell L, Geddes JR, Grann M. Schizophrenia and violence:
systematic review and metaanalysis. PLoS Med 2009; 6:e1000120.
98.
Afaf Mansour, Khalid Saad and Tarek Molokhia. Does Aggression Profile
Differ Between Patients of Schizophrenia and Those with Personality
Disorder? Egypt. J. Psychiatry, May 2010; 31(2): 33-39.
99.
Haffmans PM, Hoencamp E, Knegtering HJ ve ark. (1994) Sleep disturbance in
schizophrenia. Br J Psychiatry, 165: 697-698.
100. Krystal AD (2006) Sleep and Psychiatric Disorders: Future Direction.
PsychiatrClin N Am,29: 1115-1130.
59
101. Lauer CJ, Schreiber W, Pollmacher T ve ark. (1997) Sleep in schizophrenia: A
polysomnographic study on drug-naive patients. Neuropsychopharmacology,
16: 51-60.
102. Keshavan MS, Reynolds CF, Mievald JM ve ark. (1998) Delta sleep deficits in
schizophrenia. Arch Gen Psychiatry, 55: 443-448.
103. Poulin J, Daoust AM, Forest G ve ark. (2003) Sleep architecture and its clinical
correlates in first episode and neuroleptic-naive patients with schizophrenia.
Schizophr Res, 62: 147-153.
104. Yang C, WinkelmanJV (2006) Clinical significance of sleep EEG
abnormalitiesin chronic schizophrenia. Schizophr Res, 82: 251-260.
105. Nishino S, Mignot E, Benson KL ve ark. (1998) Cerebrospinal fluid
prostaglandins and corticotropin releasing factor in schizophrenics and
controls: relationship to sleep architecture. Psychiatry Res, 78: 141-150.
106. Yang C, Winkelman JV (2006) Clinical significance of sleep EEG
abnormalities in chronic schizophrenia. Schizophr Res, 82: 251-260.
107. Wulff K, Dijk DJ, Middleton B, Foster RG, Joyce EM. Sleep and circadian
rhythm disruption in schizophrenia. Br J Psychiatry 2012; 200: 308 – 316.
108. Pedro Afonso, Sofia Brissos, Fernando Canas, Julio Bobes & Ivan Bernardo.
Treatment adherence and quality of sleep in schizophrenia outpatients Int J
Psychiatry Clin Pract 2013;Early Online:1–7.
109. Pedro A. Maria Luisa F.& Teresa P. Sleep – wake patterns in schizophrenia
patients compared to healthy controls. The World Journal of Biological
Psychiatry, 2014; 15: 517–524.
110. Cohrs S. Sleep disturbances in patients with schizophrenia: impact and effect of
antipsychotics. CNS Drugs 2008;22(11):939-62.
111. Guy, W. (1976). ECDEU Assessment Manual for Psychopharmacology.
Rockville, MD: US Department of Health and Human Services Publication
(ADM): 218–22.
112. Kostakoğlu AE, Batur S, Tiryaki A. PANNS Ölçeğinin Türkçe uyarlanmasının
geçerlilik ve güvenirliği. Türk Psikoloji dergisi., 1999; 14: 23- 32.
113. Christenson GA, Faber RJ, De Zwaan M, et al. Compulsive buying: descriptive
characteristics and psychiatric comorbidity. J Clin Psychiatry 1994; 55:5-11.
60
114. Gulec H, Tamam L, Gulec MY et al. Psychometric properties of Turkish
version of BIS-11. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2008; baskıda.
115. Patton JH, Stanford MS, Barratt ES. Factor structure of the Barratt
impulsiveness scale. J Clin Psychol 1995; 51:768-74.
116. Ware JE. SF-36 Health survey update. Spine, Volume 25,Number 24, 2000.
117. Hays RD, Hahn H, Marshall G. Use of the SF-36 and other health-related
quality of life measures to assess persons with disabilities. Archives of Physical
Medicine and Rehabilitation, Volume 83, Issue 12, Supplement, 2002, 4-9.
118. Buysse, D. J., Reynolds, C. F., Monk, T. H., Berman, S. R., Kupfer, D. J.
(1989). The Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI): A New Instrument for
Psychiatric Research and Practice. Psychiatry Research, 28(2), 193-213.
119. Ağargün, M. Y., Kara, H., Anlar, Ö. (1996). Pittsburgh Uyku Kalitesi
Indeksi'nin Geçerliği ve Güvenirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 7(2), 107-115.
120. Horne JA, Ostberg O. A self-assessment questionnaire to determine
morningness-eveningness in human circadian rhythms. Int J Chronobiol
1976;4: 97-110.
121. Pündük Z, Gür H, Ercan İ. Sabahçıl-Akşamcıl Anketi Türkçe uyarlamasında
güvenilirlik çalışması. Turk Psikiyatri Derg 2005;16(1):40-5.
122. Buss AH, Perry M (1992) The Aggression Questionnaire. J Pers Soc Psych, 63:
452-9.
123. Buss AH, Durkee A (1957) An inventory for assessing different kinds of
hostility. J Consult Psych, 21: 343-9.
124. H. Andaç DEMİRTAŞ MADRAN, Buss-Perry Saldırganlık Ölçeği’nin Türkçe
Formunun Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi2012;23.
125. Pedro Afonso, Sofia Brissos, Fernando Canas, Julio Bobes & Ivan Bernardo.
Treatment adherence and quality of sleep inschizophrenia outpatients Int J
Psychiatry Clin Pract 2013;Early Online:1–7.
126. Benson, K. (2006) Sleep in schizophrenia: Impairments, correlates, and
treatment. Psychiatric Clinics of North America, 29, 1033-1045.
127. Patrick Lemoine, Philippe Zawieja, Maurice M. Ohayon. Associations between
morningness/eveningness and psychopathology: An epidemiological survey in
61
three in-patient psychiatric clinics. Journal of Psychiatric Research xxx (2013)
1-4.
128. Tune GS. Sleep and wakefulness in 509 normal human adults. British Journal
of Medical Psychology 1969;42:75-80.
129. Carrier J, Monk TH, Buysse DJ, Kupfer DJ. Sleep and morningnesseveningness in the ‘middle’ years of life (20-59 y). Journal of Sleep Research
1997;6:230-7.
130. Grant JE, Levine L, Kim D, Potenza MN. Impulse Control Disorders in Adult
Psychiatric Inpatient. Am JPsychiatry. 2005;162:2184-2188.
131. Loue S, Sayatovic Y. Encyclopedia of Aging and Public Healty. Springer.
Newyork. 2008.
132. Kessler RC, Coccaro EF, Fava M ve ark. The prevalence and correlates DSMIV intermittent explosive disorder in the national comorbidity survey
replcation.Archives of General Psychiatry. 2006;63:669-678.
133. Goldman MJ. Kleptomania: making sense of the nonsensical. Am J Psychiatry
1991; 148: 986-96.
134. Barker AF. Arson. A Review of the Psychiatric Literature. İnstitute of
Psychiatry, Mauds-ley Monographs No 35. Oxford, England, Oxford
University Pres, 1994.
135. Rix KJB: A psychiatric study of adult arsonists. Med Sci Law 1994, 34:21-34.
136. Repo
E,
Virkkunen
M,
Rawlings
R,
Linnoila
M:
Criminal
and
psychiatrichistories of Finnish arsonists. Acta Psychiatr Scand 1997, 95:318323.
137. Christenson GA, Pyle RL, Mitchell JE. Estimated lifetime prevalence of
trichotillomania in college students. J Clin Psychiatry 1991; 52:415-7.
138. Tamam L, Zengin M, Karakus G, ve ark. Impulse control disorders in
aninpatient psychiatry unit of a university hospital. Klinik Psikofarmakoloji
Bulteni 2008; 18:153-61.
139. Christenson GA, Mackenzie TB, Mitchell JE, Callies AL. A placebocontrolled, double-blind crossover study of fluoxetine in trichotillomania. Am J
Psychiatry 1991; 148(11):1566-71.
62
140. Schlosser S, Black DW, Blum N, Goldstein RB. The demography,
phenomenology, and family history of 22 persons with compulsive hair pulling.
Ann Clin Psychiatry 1994; 6(3):147-52.
141. Kahkonen S. Trichotillomania in a schizophrenia patient. CNS Spectr
2002;7:751-2.
142. Rajmohan V. Trichotillomania in Schizophrenia. Kerala Medical Journal 2009;
9:217-19.
143. Tsai SI, Chang FR. Repetitive hair pulling associated with schizophrenia. Br J
Dermatol 1998; 138:1095-6.
144. Shah R, Somaiya M, and Grover S, Trichotillomania Comorbid with
Schizophrenia. German J Psychiatry 2010; 13 (3): 154–156.
145. Black DW, Repertinger S, Gaffney GR, Gabel J. Family history and psychiatric
comorbidity in persons with compulsive buying: preliminary findings. Am J
Psychiatry 1998; 155(7):960-3.
146. Ragan PW, Martin PR. The psychobiology of sexual addiction. Sexual
Addiction and Compulsivity 2000; 7:161-75.
147. Welte JW, Barnes G, Wieczorek W ve ark. Alcohol and gambling pathology
among U.S. adults: prevalence, demographic patterns and comorbidity. Journal
of Studies on Alcohol. 2001; 62:706-712.
148. L Felice Reddy, Junghee Lee,Michael C Davis, Lori Altshuler, David C Glahn,
David J Miklowitz and Michael F Green. Impulsivity and Risk Taking in
Bipolar Disorder and Schizophrenia. Neuropsychopharmacology. 2014 Jan;
39(2): 456–463.
149. Foster K, Meltzer H, Gill B, (1996) Adultswith a psychotic disorder living in
the community. OPCS Surveys of Psychiatric Morbitidy in Great Britain,
Report 8.
150. Foster K, Meltzer H, Gill B, (1996) Adultswith a psychotic disorder living in
the community. OPCS Surveys of Psychiatric Morbitidy in Great Britain,
Report 8.
151. Muirhead D, Harvey C, Ingram G. Effectiveness of community treatment
orders for treatment of schizophrenia with oral or depot antipsychotic
medication: clinical outcomes. Aust N Z J Psychiatry 2006; 40: 596– 605.
63
152. Nina R. Schooler, PhD; Jerome Levine, MD; Joanne B. Severe, MS; Benjamin
Brauzer, MD; Alberto DiMascio, PhD; Gerald L. Klerman, MD; Vicente B.
Tuason, MD. Prevention of Relapse in SchizophreniaAn Evaluation of
Fluphenazine Decanoate. Arch Gen Psychiatry. 1980;37(1):16-24.
153. Adams CE, Eisenbruch M, Depot fluphenazine for schizophrenia. Cochrane
Database Syst Rev. 2000; (2): CD000307.
154. Sumit Mittal, Vishal Patel, Dhwanit Dave, Dipak Tiwari, Manubhai
Parmar,Prevalence of Aggression and its correlation to psychopathology of first
episode of Schizophrenia Spectrum Disorder: Study of 100 cases. Journal of
Research in Medical and Dental Science | Vol. 2 | Issue 2 | April – June 2014.
155. Yesavage, J.A., Werner, P.D., Becker, J., Holman C., & Mills M., Inpatient
evaluation of aggression inpsychiatric patients, Journal of nervous & mental
disease, 1981;169:299-302.
156. Tardiff K, Sweillam A: Assaultive behavior among chronic psychiatric
inpatients. Am J Psychiatry 1982; 139:212-15.
157. Afonso P, Brissos S, Figueira ML, Paiva T. 2011a. Schizophrenia patients with
predominantly positive symptoms have more disturbed sleep-wake cycles
measured by actigraphy. Psychiatry Res 189: 62 – 66.
158. Martin Strassnig, Jaspreet S Brar, Rohan Ganguli, Health-related quality of life,
adiposity and sedentary behavior in patients with early schizophrenia:
preliminary study.
159. Eren İ, Şimsek D, Çalışkan AM. Şizofreni hastalarında yetiyitimi ve belirti
şiddetinin yaşam kalitesine etkisi. Düşünen Adam 2007;20(2):68-78.
160. Katschnig
H.
Schizophrenia
and
quality
of
life.
Acta
Psychiatry
Scand2000;102(407):33-37.
161. Bobes J, Garcia-Portilla MP. Quality of life in schizophrenia. In: Katsching H,
Freeman H, Sartorius N (eds). Quality of life in mental disorders. John Wiley &
Sons Ltd, West Sussex. 2006:153-167.
162. Voruganti LNP, Heslegrave RJ, Awad AG. Quality of life measurement during
antipsychotic drug therapy of schizophrenia.
J Psychiatry Neurosci
1997;22(4):267-274.
64
163. John R Hofstetter, Paul H Lysaker and Aimee R Mayeda, Quality of sleep in
patients with schizophrenia isassociated with quality of life and coping. BMC
Psychiatry 2005, 5:13.
164. Hoshino K, Pasqualini JC, D’Oliveira EP, da Silva CP, Modesto AE, Silveira
RSM. Is sleep deprivation involved in domestic violence? Sleep Science.
2009;2(1):14–20.
165. Niklas Grano, Jussi Vahtera, Marianna Virtanen, Liisa Keltikangas-Jarvinen,
and Mika Kivimaki, Association of Hostility with Sleep Duration and Sleep
Disturbances in an Employee Population. International Journal of Behavioral
Medicine, 15: 73–80, 2008.
166. Shin,C., Kim, J.,Yi, H., Lee, H., Lee, J.,&Shin,K. (2005). Relationship between
trait-anger and sleep disturbances in middle-aged men and women. Journal of
Psychosomatic Research, 58, 183–189.
167. Angelika A. Schlarb, Roxanne Sopp, David Ambiel and Julia Grünwald,
Chronotype-related differences in childhood and adolescent aggression and
antisocial behavior – A review of the literature. February 2014, Vol. 31, No. 1,
Pages 1-16.
168. Christoph Randler and Christian Vollmer (2013) AGGRESSION IN YOUNG
ADULTS – A MATTER OF SHORT SLEEP AND SOCIAL JETLAG?
Psychological Reports: Volume 113, Issue, pp. 754-765.
169. Herve Caci T, Vianney Mattei, Franck J. Bayle, Liliane Nadalet, Christelle
Dossios, Philippe Robert, Patrice Boyer, Impulsivity but not venturesomeness
is related to morningness. Psychiatry Research 134 (2005) 259– 265.
170. Li JM, Yi ZW, Su LY, Cai YM, Luo XM, Liu JH, Jiang Y, Relationship
between impulsivity and sleep disorders in children aged 6 to 12 years,
Zhongguo Dang Dai Er Ke Za Zhi. 2009 Apr;11(4):310-2.
171. Iman Parhami MD, MPH, Aaron Siani BSc, Richard J. Rosenthal MD,
Stephanie Lin BSc, Michael Collard MA & Timothy W. Fong MD (2012)
Sleep and Gambling Severity in a Community Sample of Gamblers, Journal of
Addictive Diseases, 31:1, 67-79.
172. Michael K. Scullin, Ph.D., Ann B. Sollinger, Ph.D., Julia Land, Psy.D., Cathy
Wood-Siverio, M.S., Lavezza Zanders, B.S., Raven Lee, B.S., Alan Freeman,
65
M.D., Felicia C. Goldstein, Ph.D., Donald L. Bliwise, Ph.D. and Stewart A.
Factor, D. O. Sleep and Impulsivity in Parkinson’s Disease. Parkinsonism Relat
Disord. 2013 November ; 19(11).
66
EKLER
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Sosyodemografik Veri Formu
1) Adı soyadı:
Telefon:
2) Cinsiyeti:
a) kadın
b) erkek
a) evli
b) bekar
3) Yaş ve doğum yeri:
4) Medeni hali:
c) dul
d) boşanmış
5) Çocuk sayısı:
6) Eğitim :
a) yok b) ilkokul c) ortaokul d) lise e) üniversite
7) Yaşadığı yer :
a) kent………………b) kırsal (yer
ismi)………………….
8) Meslek:
9) Kilo:
a) çalışmıyor
Boy:
b) çalışıyor………………………
BMI:
10) Sigara (paket/yıl):
11) Sigara (adet/gün):
12) Alkol, diğer madde kullanımı:
a) yok
b) var……………………(hangi
madde, kaç ay)
13) Çay, kahve içimi (bardak/gün):
14) Sistemik hastalık:
a) yok
b) var…………..…………..(kullandığı
ilaçlar)
15) Hastalık süresi (ay):
16) Hastalık başlama yaşı:
17) Hastalığın başlangıcı ile ilişkili önemli yaşam olayları (reaktif/endojen): a) yok
b) var
18) Tedavi süresi (ilaç doz/ay):
19) Hastaneye yatış:
a) yok
b) var…….....................................(kaç
defa, en son)
20) EKT tedavisi almış mı:
a) yok
b) var……………………….(kaç
a) yok
b) var……………………………(kaç
defa)
21) Suisid girişimi:
girişim, en son ne zaman, hastaneye başvuru)
67
22) Adli öykü:
a) yok
b) var………………………………
23) Ailede psikiyatrik hastalık öyküsü (hangi hastalık, yakınlık derecesi):
68
Download