T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL KARTAL KOŞUYOLU YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KALP ve DAMAR CERRAHİSİ KLİNİĞİ İSTANBUL MİTRAL KAPAK REPLASMANINDA ANTERİYOR VE POSTERİYOR KAPAKÇIK KORUMA İLE SADECE POSTERİYOR KAPAKÇIK KORUMANIN KARŞILAŞTIRILMASI Dr.Hüseyin ANASIZ Kalp ve Damar Cerrahisi İhtisas Tezi İSTANBUL – 2009 İÇİNDEKİLER ÖZET 2 ABSTRACT 4 GİRİŞ 6 GENEL BİLGİLER 8 a. TARİHÇE b. MİTRAL KAPAK ANATOMİSİ 10 c. MİTRAL KAPAK HASTALIKLARI 17 d. CERRAHİ TEKNİK 23 MATERYAL VE METOD a. AMAÇ 31 b. HASTA SEÇİMİ VE ENDİKASYONLAR 31 c. CERRAHİ TEKNİK 32 İSTATİKSEL ANALİZ 36 BULGULAR 36 TARTIŞMA 46 KAYNAKLAR 50 1 ÖZET Mitral kapak göstermektedir ki cerrahisinde papiller yapılan kas-korda klinik ve bağlantısının laboratuvar anulus ile çalışmalar devamlılığının sağlanması sol ventrikül fonksiyonları açısından önemlidir. Posteriyor kapakçığı korunmasının postoperatif dönemde sol ventrikül fonksiyonlarına olan olumlu etkilerinin kabul görmesinden sonra mitral kapak subvalvuler yapılarının bütünüyle korunmasına yönelik tartışmalar sürdürülmektedir. Mitral kapak replasmanı (MVR) sonrasında oluşan ani ardyük artışının yanısıra, kordal yapıların çıkarılması sonucunda anuler- kordal- papiller adale - sol ventrikül duvarı devamlılığının bozulmasının, postoperatif erken dönemde sol ventrikül disfonksiyonuna katkısının olduğu bilinmektedir. Mitral yetmezliğinde onarım tekniklerinin uygulanmasından sonra alınan daha iyi hemodinamik sonuçlar ve düşük mortalite; bu tekniklerdeki anuler-papiller adale -ventriküler devamlılığın korunmasına bağlanmaktadır. Subvalvular yapıları korumanın prensibi, sol ventrikül çıkım yolu (LVOT) obstruksiyonunu onlemek, protez kapak çalışmasını bozmayacak kadar doku bırakmak ve hasta için uygun ölçekte kapağı implante etmektir. İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde 2001-2007 yılları arasında anuler dilatasyonlu hastaya subvalvular aparat ve her iki kapakçık 25 tamamen korunarak mitral kapak replasmanı yapılmış (grup1), yine aynı yıllar içerisinde anuler dilatasyonlu sadece posteriyor kapakçık korunarak (grup ll) mitral valv replasmanı yapılmış 26 hasta kontrol grubu olarak alınmıştır. Bizim çalışmamızda amacımız; her iki grubun, 2 perioperatif demografik değerlerini göz önünde bulundurarak postoperatif orta dönemde ejeksiyon fraksiyonları (EF), sol ventrikül diyastol sonu (LVDDÇ) ve sistol sonu (LVSSÇ) çapları ve fonksiyonel sınıfları açısından incelemekti. Olguların takip süreleri 13 ay ile 71 ay arasında değişmekte olup; ortalama takip süresi 26.41±12.98 aydır. Heriki grupta mortalite yoktur. Gruplar arası analizde olguların postoperatif EF %’leri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır(p>0.05). Grup I’de; postoperatif LVDSÇ ve LVSSÇ deki düzelme grup II ye göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p<0.01). Ancak her iki grupta olguların tümünün fonksiyonel kapasitesi klas I tespit edilmiştir. Mitral kapak replasmanı sırasında subvalvular aparatı tamamen veya sadece posteriyor kapakçığı korumak sol ventrikül fonksiyonlarını geliştirme açısından faydalı olmaktadır. Gruplar arası değerlendirmede postoperatif dönemde kardiyak performans farklılığı saptanmaması mitral yetmezlikli hastalarda mitral kapak replasmanı sırasında subvalvular aparatın tam korumanın veya sadece posteriyor kapakçığı korumak arasında intraoperatif ve göstermektedir. 3 postoperatif bir fark olmadığını ABSTRACT Clinical studies and evidences show that during mitral valve surgery preserving papillary muscle-chorda and annulus continuity is important for left ventricule function. After acceptance of preserving posterior leaflet has positive effect on left ventricle function new disscussions has arised on preserving subvalvuler apparey. İt is known that sudden increase in afterload after MVR, discontinuity of annularchordal- pupiller muscle- left ventricle wall, after excising chordal apparatus contribute postoperative early period left ventricle dysfunction. İt is also concluded that better hemodynamic results and low mortality rates with repairing techniques due to preserving annuler- papiller- ventriculer continuity. The principle of the preservation of subvalvular apparatus is to prevent LVOT obstruction, to prevent the preserved tissue from interfering with prosthetic valve function and to implant an adequate size of valve for the patient . 25 patients with annular dilatation had mitral valve replacement with subvalvular aparey preserving (grup1) (istanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Cardiovascular Surgery Clinics) in between 2001-2007, in the same period 26 patients with annular dilatation had mitral valve replacement with posterior leaflet preserving as control group (group II). Our goal in this study is to analyze and compare two groups by means of postoperative midterm functional class, left ventricle end diastolic volume (LVEDV), left ventricular end systolic volume (LVESV), left ventricle ejection fraction (EF). Cases were followed up 13 to 71 months and mean follow up time was 26.41±12.98 months. Two groups’ preop and postop EF do not have statistically 4 significant difference. Group I patients had statistically significant positive difference in LVEDV, LVESV comparing to group II but whole patients in both groups had functional class I during postop midterm follow up. Preserving the subvalvular apparatus or posterior leaflet alone during mitral valve surgery improves left ventricle functions. The fact that no significant differences were found in postoperative cardiac performances of two groups may connote that there are no comparable differences between complete preservation of subvalvular aparatus and partial preservation of posterior leaflet intraoperatively and postoperatively. GİRİŞ Gelişmekte olan ülkelerde kapak hastalıkları yaygın olup oran olarak oldukça fazladır. Bu ülkelerde yapılan kalp ameliyatları arasında sayı olarak kalp 5 kapak ameliyatları ikinci sırayı almaktadır.(1) Kapak hastalıklarının tedavisinde en ideal çözüm, miyokardiumda geri dönülemeyecek kadar ileri derecede bir hasar oluşmadan ve hastada ciddi semptomlar ortaya çıkmadan önce fonksiyonunu yitirmiş olan kapağın mümkün ise tamiri mümkün değil ise replasmanıdır. Kalp cerrahisinde kırk yılı aşkın kullanılan kapak protezleri uygun hasta grubunda semptomları azaltmakta ve yaşam süresini önemli ölçüde uzatmaktadır. Kapak ameliyatları sayesinde kapak hastalıklarının kötü sonuçlanan gidişleri önlenebilmiş ve hastalar aktif yaşama kazandırılabilmişlerdir. Ancak, her prostetik materyal gibi kalp kapak protezleri de, yerini aldıkları doğal dokuların fonksiyonunu taklit etmeye çalışan ancak bunu tam olarak başaramayan cihazlardır. İster mekanik ister biyolojik kapak olsun hiç birisi hastanın kendi kapağının yerini tutamamaktadır. Genel olarak; tromboemboli, antikoagulana bağlı kanama, kapağın yapısında ortaya çıkan bozulmalar protez kapaklarda görülen en önemli problemlerdendir.(2) Protez kapağa bağlı bu komplikasyonların azaltılabilmesi ve kapakların hemodinamik özelliklerinin iyileştirilmesi amacıyla bir çok araştırma yapılmaktadır. Mekanik protez kapaklarda görülen komplikasyonların giderilmesi, trombus oranının indirilebilmesi, kan elemanlarının harabiyetinin önlenebilmesi ve kapak en aza yapılarının görüntüleme yöntemleri ile görülebilmesinin sağlanabilmesi için kapak yapısında ve kullanılan malzeme cinslerinde bir çok gelişme sağlanmış, trombus oranlarında önemli azalmalar ve kapak hemodinamisinde de önemli iyileşmeler elde edilmiştir. Kapak replasmanı sırasında tüm cerrahlar tarafından kullanılacak, mükemmel bir hemodinami sağlayan, erken ve gec komplikasyon riski olmayan ve istenildiği an bulunabilecek ideal bir protez kapak henüz yoktur.(3) Diğer taraftan seçilen protez 6 kapak tipi kadar ameliyatın kalitesi ve ameliyat sırasında kullanılan cerrahi teknik hastanın mortalite ve morbiditesi açısından önem taşımaktadır. GENEL BİLGİLER 7 a. TARİHÇE Mitral kapakta ilk cerrahi girişim Eliot Cutler ve Samuel Levine tarafından 1923’te uygulanan kapalı mitral komissürotomi (parmakla genişletme) ile başlamıştır. İlk başarılı kapalı mitral komissürotomi ise 1948’de Charles Bailey tarafından yapılmıştır. (4,5,6,7) Protez kapakların klinik olarak ilk defa kullanımı 1952’de Charles Hufnagel tarafından içinde akrilik top olan bir kapağın aort yetmezliği için desendan aortaya yerleştirilmesi ile yapılmıştır. Bu hastaların takiplerinde embolik olayların çok olması ve kapakların erken dönemde bozulması ideal protez için araştırılmaların hızlanmasını sağlamıştır. 1953’de Gibbon tarafından kalp akciğer makinesi kullanılması kalp cerrahisinde direk görüş altında açık kalp cerrahisi yapılması mümkün kılmıştır. İlk başarılı kapak replasmanı 1959’da Nina Braunwald ve 1960’da Starr tarafından yapılmıştır.(8) Starr ve Edwards ilk güvenilir kapak protezini 1961 yılında geliştirerek kullanmışlardır.(9) Birinci jenerasyon kapaklardan olan Starr-Edwards toplu kafesli kapak yıllarca kullanılmıştır. Fakat bu kapaklarda tromboembolik komplikasyonlara sık rastlanmıştı ve dar anulusu olan hastalarda kapak replasmanı zor olması nedeniyle SmeloffCutter adıyla bilinen daha küçük toplu bir kapak üretilmiştir. Daha sonra japon cerrah Juro Wada tarafından eğik diskli kapak geliştirilmiştir. Bu kapakta toplu kapaklardan daha iyi sonuçlar elde edilmiştir. Yalnız bu kapaklardada yıpranmanın çok olduğu gösterilmiştir. 1970 yılında ikinci jenerasyon kapaklar üretilmiştir. Bunlara örnek Björk-Shiley eğik diskli kapaklardır.(10) Bu kapaklarda tromboemboli ve yıpranmanın daha az olduğu görülmüştür.1971 yılında bu kapaklarda karbon prolit kullanılmaya başlanmış bunun kan elemanlarına zarar 8 vermediği ve yıpranmaya karşı daha dayanıklı olduğu görülmüştür. 1977’de üçüncü jenerasyon bileaflet kapaklar kullanıma girmiştir. Mitral kapak subvalvuler aparatının işlevinin sadece kapak fonksiyonları ile sınırlı kalmayıp, sol ventrikül fonksiyonlarını da etkilediği ilk kez 1956 yılında, Rushmet’in bildirdiği deneysel çalışmalar ile gösterilmiştir (11,12). 1962 yılında Liellehei, Levy ve Barnabeu ilk kez mitral kapağın posterior liflerini, kordalarını ve papiller kasını koruyarak MVR’nı gerçekleştirdiler. Mitral aparatın tamamen korunduğu ilk MVR ise Okita ve arkadaşları tarafından bildirildi (13). Türkiye’de modern kalp cerrahisinin ilk adımları kapalı mitral komissürotomi ile başladı. 1953 ve 1954 yıllarında İstanbul’da Dr. Nihat Dorken ve Dr. Fahri Arel, Ankara’da Dr. Orhan Mumin ve Dr. Hilmi Akın bunun öncülüğünü yaptılar. Daha sonraları Dr. Dorken ve Dr. Akın kapalı komissürotomi ve perikardiektomi ameliyatlarını büyük seriler halinde uyguladılar. 1963 yılı sonunda Dr. Ersek ve arkadaşları Haydarpaşa’da seri halinde açık kalp ameliyatı uyguladılar ve Türkiye’de ilk defa yapay kapak taktılar. Bunu takiben 2 yıl içinde Dr. Ersek ve Dr. Kemal Bayazıt ülkemizdeki ilk çift kapak ve üçlü kapak replasmanını yaptılar.(14) 9 b. MİTRAL KAPAK ANATOMİSİ Kanın diyastol sırasında sol artiyumdan sol ventriküle rahatça akmasını sağlayan, sistol sırasında ventrikülden artiyuma kan regürjitasyonunu önleyen yapıların tümü ‘mitral aparatus’u oluşturur ve şu elemanlardan oluşur: 1.Sol atriyum 2.Mitral anulus 3.Mitral kapakçıklar 4.Korda tendinealar 5.Papiller kaslar 6.Sol ventrikül Şekil-1. Mitral aparatusun şematik görünümü 10 Mitral Anulus Mitral kapak anulusu, mitral kapak kapakçıkların atriyum ve ventrikülün muskuler yapılarına bağlantısını oluşturmaktadır. Kalbin santral fibröz yapısının mitral kapakçıkları çevreleyen parçasıdır. Triküspid anulusuna nazaran daha yoğun ve kuvvetli, kollajen liflerden oluşmuştur. Mitral kapak orifisi şeklini kalbin sistol ve diyastolü sırasında değiştirmektedir. Ventrikül sistolü sırasında elips şeklindeki orifis, diyastolün geç döneminde sirküler bir hal almaktadır. Bir sfinkter gibi küçülüp genişleme özelliği vardır (15,16 ). Anulus esnekliğinin bir diğer avantajı da sistol sırasında kapakçıkların koaptasyon derecesine arttırmak, diyastolde de anuler orifis alanını genişletmektedir. Anulusun şekil ve boyutundaki değişiklikler kasların kasılma ve gevşemeleri sonucu oluşmaktadır. Horizontal düzlemde mitral anulus semer şeklindedir. Anteriyorde, anulus yapısal olarak kalbin fibröz iskeletine bağlanmıştır (17). Bu ilişki nedeniyle anulusun anteriyor kısmının mitral yetersizliklerinde esneme ve genişleme yeteneği kısıtlanmaktadır. Buna karşın posteriyor anulus sert bir çevre yapıyla ilişkide olmadığından esnekliği daha fazladır. Sonuç olarak, mitral yetmezliklerinde dilatasyon sadece posteriyor anulusda sınırlı kalmaktadır ( 18 ). Mitral Kapakçıklar Anteriyor kapakçık aort kapakçıkların bir uzantısı niteliğindedir. Posteriyor kapakçık ise sol artriyum arka duvar endokardının bir devamı niteliğindedir (19,20). Normalde mitral kapak alanı 4-6cm2 arasında değişir. Ancak her iki kapakçığın ayrı ayrı toplam yüzey alanları bunun iki katı kadardır. Böylece her iki kapakçık için geniş 11 bir koaptasyon alanı kalmış olmaktadır. Her iki kapakçığın yüzey alanları birbirine eşit olmakla birlikte şekil olarak birbirinden oldukça farklıdır. Anteriyor kapakçık semisirküler yapıda olup, mitral orifiste muskuler ve ventriküler septumun posteromedial kısmından sol ventrikül anterolateral duvara doğru diagonal doğrultuda seyreder. Posteriyor kapakçığa oranla daha geniş, daha düz yüzeyli, daha hareketlidir ve kabaca üçgene benzer. Tabanı ile mitral anulusun yaklaşık üçte birine oturur. Serbest yüzü nisbeten çentiksiz, düz bir yapıya sahiptir. Her iki yanından kapanma bölgesi olan pürüzlü (rough) bölge, ortada ise pürüzsüz düz (clear) bölümü vardır. Bu bölgeye kordalar yapışmaz. Anteriyor mitral kapakçık kalbin fibröz iskeletiyle devamlılık gösterir. Bu kapakçık aort kapağının sol ve non koroner kapakçıkları ve bu iki kapakçık arasındaki komissürü de içeren alan ile sınır oluşturur. Bu aortikomitral devamlılığın her iki yandaki sınırlarını sağ ve sol fibroz trigonlar belirler. Anteriyor kapakçık anuler çevrenin %35-45’ini meydana getiriyorsa da, alan olarak posteriyor kapakçığa eşittir. Her iki kapakçığın anulus üzerindeki birleşim noktaları anterolateral ve posteromedial komissürlerdir. Posteriyor kapakçık ise daha dardır ve dikdörtgen şeklindedir. Her iki kommissüral alanın posteriyorunda bulunan tüm kapakçık dokularını içerir. Yüzeyi anteriyor kapakçığa göre daha pürüzlü ve girintili çıkıntılıdır. Normal populasyonun yaklaşık %90-95’inde ‘scallop’ olarak adlandırılan 3 segment vardır (19-20). Bu segmentler, posteriyor kapakçığın serbest kenarında kleft olarak adlandırılan iki adet çentiği arasında olup posteromedial, orta ve anterolateral olarak isimlendirilir. Ortadaki segment en büyüğüdür. Nadiren 5-6 segment de olabilir. Posteriyor kapakçık mitral anulusun üçte ikisine oturur. Serbest kenarı ile anulus arası mesafe anteriyor kapakçığa nazaran daha dar ve daha az hareketlidir. Posteriyor kapakçıkta 12 da anteriyor kapakçığın benzer kısımlarına tekabül eden pürüzlü (rough) ve pürüzsüz (clear) bölgeler vardır. Ek olarak anulusa yakın olan ve bazal kesim olarak adlandırılan kısmına sol ventrikül trabeküllerinden direkt olarak kordalar yapışır(21). Kleft bölgelerine yelpaze şeklindeki (fan shaped) kordalar yapışarak bu bölgeleri daha belirgin hale getirirler. Posteriyor kapakçığın hareketi, anteriyor kapakçığa göre daha kısıtlıdır; bununla birlikte her iki mitral kapakçık da kapağın efektif olarak kapanmasını sağlar. Mitral kapakçıklarının yüzeyi, kordaların yapışma yerlerine ve kapağın normal hareketi sırasındaki koaptasyon alanlarına göre üç bölgeye ayrılır. Pürtüklü bölge (rough zone) her iki mitral kapakçığın karşılıklı dayanma çizgisindedir. Bu bölge sistol sırasında mitral kapakçıkların temas ettikleri yüzeylerdir. Bu iki komşu, kapağın normal kapanması ve yeterliliği için birbirlerine yaslanırlar. Pürtüksüz bölge (clear zone) olarak adlandırılan ikinci kısım ise sistol sırasında sol atriyumu dolduran kanla doğrudan temas halinde olup pürtüklü (rough) bölgenin devamında bulunur. Ventrikül kontraksiyonu sırasında atriyum içine doğru kabaran bölge işte bu kısımdır. Pürtüksüz bölge ile anulus arasında yer alan bazal zone, kaynağını doğrudan sol ventrikülün iç yüzeyinden alan bazal kordaların (tersiyer kordalar) yapışma bölgesini oluşturmaktadır. Bazal zone yalnızca posteriyor kapakçıkta bulunur (22). Posteriyor kapakçığın cerrahi açıdan önemli komşuluklarına gelince; sol taraftan altta sirkumfleks koroner artere, sağ alt tarafta ise koroner sinüse komşudur. Normal populasyonun %45’inde AV nod artere posteriyor kapakçığın sağ tarafına yakın seyreder (18-21). Sirkumfleks arterin dominant olduğu durumlarda, 13 posteriyor kapakçığın tabanı tümüyle sirkumfleks artere yakın komşuluk gösterebilmektedir (23). Her iki kapakçık birbirinden anterolateral ve posteromedian komissürlere ayrılır. Komissürler hizasında dar valvüler doku köprücükleri bu iki kapakçığı birleştirir. Bu valvuler doku köprücükleri bağzı yayınlarda komissüral kapakçıklar olarak adlandırılmaktadır (23). Cerrahi açıdan komissürleri tanımak oldukça önemlidir. Ancak, bu her zaman kolay olmamaktadır. Posteriyor kapakçıkta normalde bulunan bazı yarıkların bu güçlükte rolü büyüktür. Kapakçıkların sınırlarını belirleyen korda tendinealar bir kılavuz olarak değerlendirilmektedirler. Normal mitral kapakta komissürlerin kalınlığı 7-8mm kadardır. 1-3 cm’i asla geçmez ve bu da komissürlerin tanınmasında önemlidir. Korda Tendinealar Korda tendinealar, fibröz konnektif dokudan yapılı, dayanıklı, mitral kapak kapakçıklarını papiller kaslara veya sol ventrikül serbest duvarına bağlayan kordon şeklindeki oluşumlardır. Her iki kapakçığa bağlanmadan önce dallara ayrılmakta ve bu dallar da kendi aralarında bağlantılar göstermektedir. Papiller kasları kapakçıklara bağlayan fibröz yapılardır. Çok az sayıda bazı kordalar direkt olarak sol ventrikül trabeküllerinden çıkıp özellikle posteriyor kapakçığın bazal kısmına yapışabilir (24). Her bir papiller kastan 4-6 korda çıkar. Bunlar kendi içlerinde dallanarak ikinci (sekonder) ve üçüncü ( ersiyer) sıra kordalar olarak her iki kapakçığın serbest yüzlerine yapışırlar ( 22,23 ). Posteromedian posteromedian papiller kesimine, kastan yapışan çıkan dallanmalar 14 kordalar verirler. her iki Her iki kapakçığın tarafta da kapakçıkların pürüzsüz, düz kenarlarının her iki yanında birer veya ikişer adet ana korda, bunlarla komissüler arasında da birkaç adet paramedial korda vardır (25 ). Korda tendinealar temel olarak primer, sekonder, tersiyer olmak üzere üç gruba ayrılır: Primer kordalar, doğrudan kapak kapakçıklarının serbest kenarları boyunca seyreden fibröz banda yapışırlar. Bu kordaların görevi, kapakçıkların kapanma sırasında prolapsus veya serbest hareketlenme göstermeden temas yüzeylerin birbirinin kapakçıkların karşısına ventriküler gelmesini yüzeylerinde sağlamaktadır. ‘pürtüklü bölge’ Sekonder ile kordalar, ‘pürtüksüz bölge’ arasındaki kapakçık koaptasyon hattındaki bileşkeye yapışırlar. Bu kordaların ventrikül fonksiyonunun korunmasındaki önemi çok büyüktür. Sekonder kordalar ventrikülün daha kuvvetle kasılmasını sağlamalarının yanında, ventrikülün koni şeklini almasınada yardımcı olmaktadır (26,27,28 ). Tersiyer kordalar ise yalnızca posteriyor kapakçıkta bulunurlar. Bu kordalar doğrudan sol ventrikül duvarından veya küçük trabekülalardan kaynaklanıp, kapakçığın anulusun hemen yanındaki ventriküler yüzeyine yapışırlar (29 ). Bir diğer ilave korda grubu ise komüssüral kordalardır. Komüssüral bölgelerin serbest kenarına bağlanırlar. Papiller kaslardan kaynaklanıp her iki yaprakçığa birden yapışırlar. Bu yapılarından dolayı diğer kordalardan ayırt edilirler. Papiler Kaslar Birbirinden ayrı iki papiler kas vardır anterolateral ve posteromedian papiller kaslar tabanları ile sol ventrikül duvarına otururlar ve sol ventrikül kas grubunun bir kısmını oluştururlar. Posteromedian papiller kas interventriküler septum ile sol ventrikül arka duvarının birleştiği yerden 15 çıkar ve posteromedian komissür etrafındaki kordaları taşır. Anterolateral papiller kas sol ventrikül lateral duvarından çıkar, anterolateral komissür etrafındaki kordaları taşır. Her iki kasta her iki kapakçığa korda gönderir. Sol ventrikül sistolu sırasında papiller kaslar kasılarak korda tendinealar aracılığı ile mitral kapakçıkları sol ventrikül boşluğuna doğru çeker, kapakçıkların sistol sırasında sol atriyuma prolabe olmasını önler. Diastolde ise gevşeyerek kanın sol atriumdan mitral kapakçıklar arasından ve kordal ağlar arasından (ki buna sekonder orifisde denilmektedir) sol ventrikül içine akmasına yardımcı olur.(30) Sol Ventrikül Sol ventrikül posteriyor duvarı ve papiller kaslar kapakçıkların sıkı sıkıya kapanması ve yeterliliğinde önemli bir rol oynar. Papilller kaslar ventrikül duvarına paralel seyir gösterip, kordalar aracılığıyla kapakçıkların serbest kenarlarına yapışmışlardır. İzovolumetrik kontraksyon süresince , mitral kapakçıklar birbirleriyle uyumlu olarak aşağıya doğru çekilirler. Ventrikül dilatasyonu sırasında papiller kasların hizası ve gerginliği bozulur, sonuçta kapağın kapanma yeterliliği etkilenir. c. MİTRAL KAPAK HASTALIKLARI : MİTRAL DARLIK Genellikle çocukluk dönemindeki romatizmal erişkinlede görülen bir kapak lezyonudur. Vakaların ateşe bağlıdır (31). Konjenital mitral darlık gibi kardit’in Malign karsinoid sendrom Fabry hastalığı 16 olarak %99 dan fazlası romatizmal diğer populasyonda nadir görülür. Diğer nadiren görülen etiyolojiler; Mitral anuler kalsifikasyon sonucu etiyolojiler, erişkin Whipple hastalığı Sistemik lupus eritematozus Mukopolisakkaridoz , Metiserjid tedavisidir. Mitral darlık komissürlerin (%30), leafletlerin (%15), kordaların (%10) veya hepsinin(%45) kalınlaşmasına ve füzyona uğramasına bağlıdır. Kapakçıkların tutulumu şiddetlendikçe hareket kabiliyetleri kaybolur. Kalsifikasyonun şiddeti ile mitral gradiyent arasında düz bir ilişki vardır(32). Akut romatizmal ateş sonrası en az 2 yıl sonra ortaya çıkar, ancak genelde bir dekat asemptomatik seyreder. Bulgular 3 veya 4. dekatta ortaya çıkar(33). Mitral kapak alanı < 2 cm2 düşmeden darlık bulguları ortaya çıkmaz. Bunun altına inmesi durumunda mitral kapaktan yeterli kanın geçmesi için LA/LV gradiyenti oluşmaya başlar. Normal sol ventrikül ve ciddi mitral darlığı varlığında LA-LV gradiyenti 20 mmHg civarındadır . PCWP 25-30 mmHg basıncındadır ve bunun aşılması (plazma onkotik basıncının aşılması > 30-35 mmHg) pulmoner ödeme yıl açar. Bu basınç artışı geriye doğru yansıyarak pulmoner venlere ulaşır ve eforla gelen dispne ilk bulgu olarak ortaya çıkar. Pulmoner venöz sistemdeki basınç artışı pulmoner arteriyel sisteme yansır ve buna cevaben pulmoner vazokonstrüksiyon gelişir. Sonuçta bu artış kalıcı pulmoner vaskuler hastalığa yol açar. Zamanla ağırlaşan pulmoner hipertansiyon sağ ventrikül hipertrofisine daha sonrada sağ kalp yetmezliğine yol açar. Pulmoner hipertansiyon yerleşince kalp debisi düşer. Egzersiz sırasında gerekli olan debi yükselmesi sağlanamaz, sağ kalp tarafından yüksek debi ile pompalanan kan dar mitral kapaktan yeterince geçemiyeceğinden akciğerde göllenir buda efor dispnesine neden olur(34). Atrial fibrilasyon tabloyu ağırlaştırır, sol atrial trombüs oluşum oranı 17 yüksektir. Appendixde yerleşen trombus zamanla atrium içine uzanır, serebral ve periferik embolilere neden olur(35). SEMPTOM ve BULGULAR Mitral darlığın en erken semptom efor dispnesidir. Ortopne, Paroksismal nokturmal dispne, öksürük, ön plandaki semptomlardır. Öksürük sonrası parlak kırmızı renkli hemoptizi görülebilir. Atriyal fibrilasyona giren olgularda çarpıntı, sağ kalp yetmezliği gelişen olgularda ödem, karaciğer büyüklüğü, asit oluşabilir(36). Mitral dalığın dinleme bulguları tipiktir. I. kalp sesi şiddetlenmiştir. Mitral açılma sesi (MAS) ve diastolik üfürümdür. Sinus ritmindeki olgularda presistolik bir üfürüm duyulur. Pulmoner hipertansiyon yerleşmiş hastalarda sekonder pulmoner kapak yetmezliğine bağlı olarak sternumun sol kenarında erken diastolik üfürüm (GrahamSteel üfürümü) duyulur. TANI EKG’de pulmoner hipertansiyonlu olgularda sağ ventrikül hipertrofisi ve sağ atriyum genişlemesi örnekleri vardır. Ayrıca atrial fibrilasyon mitral darlığında sıklıkla bulunmaktadır. Radyolojik incelemede pulmoner kavis genişlemiş, pulmoner venöz konjesyon belirtileri vardır. Sol atrium büyüklüğü , bazen mitral kapakta kalsifikasyonlar tespit edilebilir. Interlobuler lenfatik dolgunluk ve fibrozis nedeniyle kaidelerde Kerley B çizgileri görülebilir. 18 Ekokardiyografi tanıda önemlidir. M Mode ve 2D ekekardiyoğrafi hastalığın anatomik tanısı hakkında önemli bilgiler verir. Doppler ekokardiyoğrafi ile de hemodinamik değerlenirme yapılabilmektedir(37) Mitral darlık cerrahi tedavi endikasyonları: 1. Asemptomatik (NYHA class I-II) mitral kapak alanı ≤ 1 cm2 ve pulmoner sistolik basınç > 60-80 mmHg 2. Semptomatik (NYHA class III-IV) MD + MY varsa, kapak alanı ≤ 1.5 cm2 ise 3. Geçirilmiş tromboemboli hikayesi 4. LA trombüs 5. Ciddi sağ kalp yetmezliği gelişiyorsa (ciddi PHT, RVD, hemoptizi) 6. Kalsifik kapak yapısı 7. Doğum yapmayı düşünen ciddi darlığı olan asemptomatik genç bayanlar 8. Yeni gelişen atriyal fibrilasyon ve önemli MD NYHA klas III ve IV>gruptaki hastalar açıkça cerrahi tedavi gerektiren hastalardır. Atriyal fibrilasyonlu hastalarda cerrahi tedavi anlamlı olarak daha tatminkardır. Sistemik emboli geçiren hastalar asemptomatik bile olsalar erken cerrahi tedavi için adaydırlar(38). MİTRAL YETMEZLİK Mitral kapak yeterliliğini sürdürmek için dinamik olarak birbiri ile etkileşen mitral aparatusu oluşturan yapılardan herhangi birinde gelişen bozukluk mitral yetmezliğe neden olur. Kapak aparatusunun bir bölgesindeki lezyon mitral yetmezliğe neden 19 olduğu zaman hastalık primer değerlendirilir. Sol ventrikül fonksiyonu, şekli veya kontraktil fonksiyonunda bozukluklar, anulusta dilatasyonla birlikte veya bu olmaksızın papiller kaslarda malpozisyona neden olduğu zaman, oluşan mitral yetmezliğin, gelişmiş olan ventriküler geometri bozukluklarına sekonder olduğu söylenir(39). Mitral yetmezliğinin nedenleri şöyle sıralanabilir: Romatizmal kalp hastalığı Konjenital (Mitral valv prolapsusu ,Barlow Send.,floppy mitral, marfan send) Koroner arter hastalığı Papiller adele disfonksiyonu Mitral anulus kalfikasyonu Mitral anulus dilatasyonu (KMP,İHSS) Konnektif doku hastalığı Endokardit Korda rüptürü, penetran travma (Akut mitral yetmezliği) Papiller adale rüptürü (Akut mitral yetmezliği) Sol atrial miksomalar. İatrojenik (KMK, AMK, balon valvotomi) Mitral kapaktaki yetmezlik ile kanın atriyuma regürjitasyonu sol ventrikülde volüm yüklenmesine neden olur. Sol ventrikülün atım hacmi yükselir ancak bu hacmin bir kısmı düşük resistanslı sol atriyum ve pulmoner venlere kaçar. Sol ventrikülün sistol süresi kısalır. Zamanla sol ventrikül fonksiyonları bozulur ve yüksek debili bir kalp yetmeliği gelişir. Sol ventrikül end-diastolik basıncı yükselmiştir. Sol atriyum zamanla genişler. Akut mitral yetmezliği ağır bir tablodur. Kardiak travma, papiller adele rüptürü, korda rüptürü vs. acil cerrahi müdahale gerektirir(40). 20 Semptom ve Fizik Bulguları Çarpıntı, efor dispnesi, halsizlik, yorgunluk ve ortopnea başlıca semptomlardır. Akut akciğer ödemi, hemoptizi, sistemik emboli nadirdir. Fizik görünüm genelde normaldir. Sol ventrikül hipertrofisine bağlı olarak kalp tepe atımı sola kaymıştır ve sistolik trill hissedilebilir. Dinlenmekle apekste koltuk altına yayılan pansistolik üfürüm duyulur. Üfürüm karakteristik olarak birinci kalp sesi ile A2 arasında aynı şiddetle devam eder. Ancak üfürümün şiddeti ile mitral yetmezliğini derecesi arasında bir ilişki yoktur. TANI EKG fazla bir özellik göstermez. İleri vakalarda atriyum genişlemesi ve sol ventrikül hipertrofisi bulguları ve olguların %30’unda atriyal fibrilasyon tespit edilir. Radyolojik olarak semptomatik mitral yetmezlikli olgularda sol atriyum ve sol ventrikül genişlemesi ve kardiomegali tespit edilir. Bazen dev sol atriyum görülebilir. Kerley B çizgilerinin görülmesi nadirdir. 2D ekokardiyografi kapak morfolojisi ve karakteri hakkında bilgi verebilir. Korda rüptürü, papiller adele rüptürü gibi durumlarda preoperatif tanıya yardımcıdır. Renkli dopler ekokardiyografinin mitral yetmezliği tanısında seçkin bir yeri vardır. Yetmezlik derecesinin belirlenmesinde değerli bilgiler verir. Kalp kateterizasyonu mitral yetmezliğinin derecesinin tayininde yeterli bilgiler verir. 40 yaş üzerindeki hastalara ise angiografi yapma gereklidir(37,39). 21 Mitral yetmezlik cerrahi tedavi endikasyonları: 1. Akut MY (korda veya papiller kas rüptürü, endokardit) 2. Asemptomatikse LVEF %50-60 ve LVSSÇ < 45 mm; LVEF > %60 ve LVSSÇ 45-55 mm 3. Asemptomatikse pulmoner arter sistolik basıncı istirahat > 50 mmHg, egzersiz > 60 mmHg 4. Asemptomatik olup LV fonksiyonlarını ve AF gelişimini önlemek 5. Semptomatik MY (NYHA class ≥ II) LVEF > %60 ve LVSSÇ < 45 mm 6. Solventrikül diastol sonu volum indeksi (LVDSVI) >40-50 mL/m2 (> 60 mL/m2 kötü prognoz) 7. LVSSÇ > 55 mm ve LVEF < %30 korda koruması mutlaka yapılmalı(38). d. CERRAHİ TEKNİK Hem iyi bir rekonstruksiyon hem gerektiğinde onarım yapabilme ihtimalinden dolayı mitral kapağın çok iyi bir şekilde açığa çıkartılması şarttır. Sol atriyumun hemen atrial septum komşuluğundan yapılan inzisyonla çok iyi bir şekilde kapağa ulaşma imkanı vardır ve genellikle kapakla ilgili yapılacak tüm müdahalelere imkan tanır. Bazı cerrahların kullandığı mitral kapağa yaklaşım insizyonları; Superior sol atriyal, Dubost transvers transseptal, Mini transseptal, Genişletilmiş vertical/superior transseptal. 22 Operasyon, bir kapak protezinin anulusa güvenilir bir dikiş tekniği ile bitişik yapılara ya da miyokardiyuma zarar vermeden ve kapak fonksiyonlarına dokular engel olmadan güvenli sabitlenmesini gerektirir. İmplantasyon sırasında mitral kapak anulusunu çevreleyen anatomik yapıların zarar görmesinden kaçınılması gerekmektedir. Şekil-2’de mitral kapak anulusunun çevresindeki önemli kardiyak yapılar görülmektedir. Bunlar arasında circumflex koroner arter ile birlikte atriyoventriküler oluk, sol atriyal appendiks, koroner sinüs, anterior mitral kapakçık ile devam eden aortik kapak ve AV nod bulunmaktadır. . Şekil-2 Sol atriyotomi ile birlikte mitral kapak ve komşulukları 23 Artan laboratuar ve klinik kanıtlar göstermektedir ki papiller kas- bağlantısının anulus ile devamlılığının açısından önemlidir. Özellikle anulusun sağlanması sol ventrikül korda fonksiyonları mitral yetmezlikli hastalarda papiller kaslar ile integrasyonu olabildiğince sağlanmalıdır(41,42,43). Bu durum çeşitli korda koruma teknikleri ile sağlanabilir. Korda koruma teknikleri : A- Miki ve arkadaşları tarafından tarif edilen teknikte; Anteriyor mitral kapakçığın ortasından tabana kadar kesildikten sonra anulustan 3-4 mm’ye kadar bölünür ve kenardaki korda tendinealara tutunan kapakçık serbest kenarindan 5-10 mm’lik alan bırakılarak ortadan elips seklinde parça eksize edilir.Anteriyor ve posteriyor komissuralar kesilir ve papiller kaslar ayrılır(44). (Şekil 3). 24 Şekil-3:Total korda korunmanın çeşitli basamaklarından diyagramatik şekiller ; (A) anteriyor ve posteriyor komissurden anteriyor mitral kapağın boyluca insizyonu. (B) subvalvuler aparatı kontrol etmek için anteriyor kapak ortadan kesilir, kordanın tutunmadığı merkezi kısım rezeke edilir. (C) ayrılan anteriyor ve posteriyor parçalar kendi komissurlerinde anuluse tutturulur. (D) posteriyor leaflet orta çentikten anuluse doğru bölünür. gerektiğinde arasinda 2 veya 3 ‘e bölünür. Ve kapağa atılan dikişler bağlanır. B- Rafael García Fuster ve arkadaşları tarafından tarifledikleri yöntemde ; Anteriyor kapakçık tabanından kesilerek anulustan tamamen ayrılır. Bu insizyon her iki komissure uzatılır ve kapakçık genişçe mobilize edilir (şekil-4). kapakçık ve 25 kordanın dekalsifikasyonu dikkalice bu basamakta uygulanabilir. Daha sonra posteriyor kapakçık altına 3 veya 4 U dikişle geniş bir yama şeklinde reimplante edilir. Taban kısmı fazla dokulardan arındırılmak için keserek düzeltilir. Kalıntı dokular ve tüm kordalar mitral anuluste askıya alınır ve plike edilir bu dikişler prostetik kapağı bağlamak için kullanılır. Posteriyor kapakçık sağlam bırakılır ve protez standart şekilde implante edilir.(45) (şekil- 4). Şekil-4 Rafael García Fuster ve arkadaşları tarafından tarifledikleri tekniğin şematik görünümü. 26 C –Okita ve arkadaşlarının romatizmal darlıklı hastalarda bildirdikleri yöntemde kalınlaşmış ve deforme olmuş anteriyor ve posteriyor mitral kapakçıklar rezeke edilir, füzyonlaşmış kordalar,posteriyor kapakçığın bazal kordası dışında, her iki papiller kasa bağlandıkları insersiyo yerlerinden transekte edilir. Otolog perikard pledgetli 4 adet PTFE matriks süturler anterolateral ve posteromedian papiller kaslara yerleştirilir,küçük bir perikard parça üzerinden oturtulur. İstenilen sütur uzunluğu ölçüldükten sonra, süturlar mitral anulüsün saat 2-4-8-10 pozisyonlarına yerleştirilir. Protez kapak implante edilir. (46)(şekil-5) Şekil-5: Okita ve arkadaşları tarafından tarifledikleri tekniğin şematik görünümü. 27 D- David TE ve arkadaşlarının bildidikleri yöntemde şekil-6 te gösterildiği gibi Anteriyor kapakçık parsiyel olarak eksize edilip anteriyor anulusa devamlı prolen sutur ile dikilir.(47,49). Şekil-6: A. Posteriyor kapakçıktan bir elips çıkarılır, anteriyor kapakçığın ortasından bir flep kesilir. Anteriyor flep posteriyor anulusa sarılır ve poteriyor kapakçığın kaudal ucuna ve posteriyor anulusa teğellenir. Proteze uygulanan suturlar anulusu ve kordaların bağlandığı anteriyor ve posteriyor kapakçık kalıntılarını içermelidir. B. Anteriyor kapakçık parsiyel çıkarılır, kalıntılar sağlamlaştırmak için sarılır. 28 anulusa suturlar ile protezi E – Khonsari ve arkadaşlarının bildirdikleri yöntemde ; anteriyor kapakçığın clear zonu rezeke edilerek kordaların tutunduğu kapakçık bölgesi kapak süturleri ile anterior anulusa implante edilir. Posteriyor kapakçıkta kalınlaşma ve fibrotik doku varsa büyük kapak takabilme amacıyla kordalar arası kapak dokusunun insizyonu veya wedge rezeksyonu sonrası kapak dikişleri ile anulusa implante edilir (48). (şekil-7). Şekil-7: Khonsari ve arkadaşlarının tariflediği tekniğin şematik görünümü 29 MATERYAL VE METOD a. AMAÇ Mitral kapak replasmanı yapılan hastalarda subvalvüler aparatın tamamının korunmasıyla, sadece posteriyor kapakçık korunarak mitral kapak replasmanı yapılan hastalarda sol ventrikül fonksiyonu, orta dönem mortalite ve morbidite açısından farkın retrospektif olarak incelenmesi amaçlanmıştır. b. HASTA SEÇİMİ VE ENDİKASYONLAR Hastanemizde 2001-2007 yılları arasında anüler dilatasyonlu 25 hastaya subvalvular aparat tamamen korunarak mitral kapak replasmanı yapılmış (grup1), yine aynı yıllar içerisinde anuler dilatasyonlu sadece posteriyor kapakçık korunarak (grup ll) mitral kapak replasmanı yapılmış 26 hasta kontrol grubu olarak alınmıştır. Mitral kapak cerrahisi endikasyonu American College of Cardiology/American Heart Association kılavuzlarına göre konuldu. Grup 1 de subvalvular aparatın tamamen korunması intraoperatif cerrahın tercihine kapakçığın korunması intraoperatif göre yapıldı. Grup ll de posteriyor cerrahın tercihine kalmakla birlikte hastanemizde genellikle uygulanan cerrahi bir tekniktir. Vakaların hepsi operasyona elektif alınmıştır. Hastaların hepsinde mekanik çift kapakçıklı mitral protez kapak kullanılmıştır. Tablo-l’de hastaların demografik özellikleri gösterilmiştir. Hastaların preoperatif olarak yaş, diabet, sigara öyküsü, hipertansiyon, KOAH, ritm kreatinin seviyesi gibi ozellikleri araştırılmış ve kaydedilmiştir. 30 c. CERRAHİ TEKNİK Anestezi premedikasyonu; hastaya operasyondan önceki gece 5mg oral diazepam verildi. Operasyondan 30 dk. önce 10 mg intramuskuler diazepam enjekte edildi. Ameliyathaneye alınan hasta monitörize edilip, venöz yol ve radiyal arter kateteri yerleştirildikten sonra anestezi indüksiyonu Fentanil 30-50 μg/kg ile yapıldı. Kas gevşetici olarak Pankuronyum 0.1 mg/ kg olarak kullanıldı. İdamede 3 μg/kg/dk Fentanil infüzyonu ve gerektiğinde İzofloran inhalasyonu kullanıldı. Entübe edilen hastalar %100 O2 ile ventile edildi. Daha sonra internal juguler ven yoluyla pulmoner arter kateteri yerleştirildi. Operasyon esnasında idrar çıkışını takip için Foley idrar sondası ve KPB esnasında ısı takibi için rektal prob takıldı. Her iki gruptada median sternotomi uygulanarak mediastene ulaşıldı. Daha sonra perikard ters Y şeklinde açılarak askıya alındı. Kanülasyon öncesi 300-400 Ü/kg Heparin ile heparinize edilerek aktive edilmiş pıhtılaşma zamanı (ACT) 450 sn üzerinde tutulmaya çalışıldı. Asendan aortaya arteriyal, superior ve inferior vena kavaya çift venoz kanülasyon yapıldı. Aort kök iğnesi yerleştirildi. Bütün hastalara sol süperiyor pulmoner venden vent kanülü yerleştirildi. KPB’ın başlamasını takiben sistemik vücut sıcaklığı 28-32 C’ye kadar indirildi. Aortaya kross klemp konulduktan sonra aort kökünden izotermik kan kardiyoplejisi ( 10 ml/kg başlangıç doz olarak) verildi. KPB esnasında Hemotokrit %23-28 arasında , pompa hızı 2.0-2.5 lt/dk/m2 ve ortalama arter basıncı 50-80 mmHg olacak şekilde non-pulsatil perfüzyon sağlandı. Her 15-20 dakikada bir antegrat kan kardioplejisi verildi. Trikuspid anuloplasti uygulanacak olan hastalarda sağ atriotomi ve transseptal inzisyonla , 31 sadece mitral kapak replasmanı yapılacak olan hastalara ise sol atriotomi yapılarak mitral kapağa ulaşıldı. Şekil-8 Sol atriotominin şematik görünümü 32 İntraoperatif değerlendirmede onarımın mümkün olmadığı anuler dilatasyonlu hastalar cerrahın tercihine göre subvalvuler aparatın tamamının korunmasına karar verilmiştir. Cerrahi teknik olarak anteriyor kapakçığın pürüzsüz bölgesi rezeke edilmiş, kapak dikişleri ile (Teflon plejitli dikişler 2.0 polyester) ile anteriyor anulusa fikse edilmiştir. Posteriyor kapakçığa herhangi bir cerrahi işlem yapılmadan kapak dikişleri ile posteriyor anulusa fikse edilmiştir. (Şekil-9) Şekil-9: Kliniğimizde subvalvular aparatın korunmasının şematik görünümü. 33 Kapağın implantasyonundan sonra sol atriyotomi 3.0 prolen dikişle primer kapatıldı. Vent durdu, manuel ventilasyon başlatıldı . Hastada hava çıkarma işlemi için sol atriumdaki venting kanülüne kardiopeji hattı bağlandı. Kardiyopleji hattından sol atrium; pompadan alınan 1000-1500 cc izotermik kan ile dolduruldu. Kalbe dolan kan kalp içindeki hava ile birlikte aortik kök iğnesinden serbest akımda çıkartıldı. Bundan sonra hasta trendelenburg pozisyona getirilip tekrar sol artiyal vent kanülünden aktif çeker durumda iken anestezist tarafından karotis arterlere basıldı ve masa kross klemp kaldırıldı. Kalbin birkaç kuvvetli kontraksiyonundan sonra nötral pozisyona getirildi. SVC kanülü sağ atriyuma geri çekildi. Isınma sürecindeyken aort kök iğnesinden serbest akım ile hava çıkarma işlemine devam edildi. Hasta ısısı 37’ye ulaşmasını takiben debi düşülerek KPB ye son verildi. Heparin, Protamin Sülfat ile 1:1 şeklinde nötralize edildi. Arteriyal ve venöz kanüller alındıktan sonra kanama kontrolünü takiben mediastene 36 F dren kondu. Tüm hastalara miyokardiyal pace teli yerleştirilerek sternum kapatıldı. İSTATİKSEL ANALİZ Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Student t test, normal dağılım göstermeyen parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Normal dağılım gösteren parametrelerin grup içi karşılaştırmalarında paired sample t 34 testi kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. BULGULAR Çalışma 2001- 2007 tarihleri arasında yaşları 23 ile 81 arasında değişmekte olan, 20’si (%39.2) kadın ve 31’i (%60.8) erkek olmak üzere toplam 51 olgu üzerinde yapılmıştır. Olguların ortalama yaşları 48.90±15.41’dir. Olguların takip süreleri 13 ay ile 71 ay arasında değişmekte olup; ortalama takip süresi 26.41±12.98 aydır. Her iki leaflet korunmuş grup “Grup I” (=25), posterior leaflet korunmuş grup “Grup II” (n=26) olarak adlandırılmıştır 35 Tablo1. Hastaların perioperatif demografik özellikleri Grup l Grup ll (n=25) Yaş (n=26) 48,6±18,72 49,19±11,77 Cinsiyet Kadın 8(%32) 12(%46) Erkek 17(%68) 14(%54) Hipertansyon 5(%25) 5(%19.23) DM 0 0 CAD 4(%16) 3(%11.53) Sigara 6(%24) 8(%30.7) KOAH 2(%8) 1(%3.8) NHYA klas lll-lV lll-lV Ek cerrahi prosedürler Triküspid anuloplasti 6 6 AVR 5 6 Etekli bental debono 3 0 CABG 4 3 DM: diabetes mellitus, CAD: koroner arter hastalığı, AVR : aort kapak replasmanı CABG:koroner arter bypass greftlemesi, KOAH:kronik obstruktif akciğer hastalığı NHYA: New York Heart Association sınıflaması 36 Tablo 2: LVSSÇ Değerlendirilmesi Grup I Grup II LVSSÇ p Ort±SD Ort±SD + 4,73±0,70 4,53±1,18 0,491 + 3,91±1,27 4,35±1,03 0,207 0,003** 0,101 Preop Postop ++ Preop-Postop P Gruplar arasında olguların preoperatif ve postoperatif LVSSÇ düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Grup I’de; preoperatif LVSSÇ düzeyine göre postoperatif LVSSÇ düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Grup II’de; preoperatif LVSSÇ düzeyine göre postoperatif LVSSÇ düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). LVSSÇ 5 4 3 2 1 0 Grup I Grup II Preop Postop Şekil 1: LVSSÇ Grafiği 37 Tablo 3: LVDSÇ Değerlendirilmesi Grup I Grup II LVDSÇ p Ort±SD Ort±SD + 6,50±0,85 5,30±1,30 0,001** + 5,35±1,17 5,15±1,10 0,573 Preoperatif Postoperatif Preop-Postop P 0,001 0,175 Gruplar arasında olguların postopertif LVDSÇ düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Grup I’de; preoperatif LVDSÇ düzeyine göre postoperatif LVDSÇ düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Grup II’de; preoperatif LVDSÇ düzeyine göre postoperatif LVDSÇ düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). LVDSÇ 7 6 5 4 3 2 1 0 Grup I Grup II Preop Postop Şekil 2: LVDSÇ Grafiği 38 Tablo 4: LA Çapı Değerlendirilmesi Grup I Grup II LA Çapı p Ort±SD Ort±SD + 5,17±1,51 5,28±1,44 0,814 + 5,00±1,01 5,11±1,17 0,732 Preoperatif Postoperatif ++ Preop-Postop + P 0,756 0,795 ++ Student t test Gruplar Paired Sample t Test araında olguların preoperatif ve postoperatif LA çapları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Grup I’de; preoperatif LA çapına göre postoperatif LA çapında istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). Grup II’de; preoperatif LA çapına göre postoperatif LA çapında istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). LA Çapı 5,3 5,2 5,1 5 4,9 4,8 Grup I Grup II Preop Postop Şekil 3: LA Çapı Grafiği 39 Tablo 5: EF %’si Değerlendirilmesi Grup I Grup II EF % p Ort±SD Ort±SD Preoperatif 51,46±11,56 55,77±8,16 0,154 Postoperatif 52,62±14,10 55,38±8,23 0,432 0,304 0,201 Preop-Postop Gruplar P arasında olguların preoperatif ve postoperatif EF %’leri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Grup I’de; preoperatif EF %’sine göre postoperatif EF %’sinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). Grup II’de; preoperatif EF %’sine göre postoperatif EF %’sinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). EF % 60 50 40 30 20 10 0 Grup I Grup II Preop Postop Şekil 4: EF% Grafiği 40 Tablo 6: PAB mmHg Değerlendirilmesi Grup I Grup II PAB mmHg p Ort±SD Ort±SD Preoperatif 45,84±13,09 42,30±16,44 0,401 Postoperatif 36,25±12,70 35,38±7,06 0,765 Preop-Postop P 0,001 0,028 PAB: pulmoner arter basıncı Gruplar arasında olguların preop ve postop PAB düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Grup I’de; preop PAB düzeyine göre postop PAB düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01). Grup II’de; preop PAB düzeyine göre postop PAB düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05). PAB mmHg 50 40 30 20 10 0 Grup I Grup II Preop Postop Şekil 5: PAB mmHg Grafiği 41 Tablo 7: Grupların perioperatif değişkenlere Göre Değerlendirmeler Grup I Grup II p Ort±SD Ort±SD KKZ 100,80±38,80 79,26±31,70 0,078 TPZ 126,04±48,36 94,80±37,85 0,039* 17,87±9,02 14,08±5,09 0,083 3,37±1,28 3,13±0,83 0,462 Ekstübasyon süresi (saat) Yoğun Bakımda Kalış Süresi (gün) KKZ:kros klemp zamanı TPZ: total perfuzyon zamanı Grup I’deki olguların KKZ süreleri, Grup II’den daha uzun olmakla birlikte, bu farklılık anlamlılığa yakın ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Grup I’deki olguların TPZ süreleri, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05). Grup I’deki olguların ekstübasyon süreleri, Grup II’den daha uzun olmakla birlikte, bu farklılık anlamlılığa yakın ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Gruplar arasında olguların yoğun bakımda kalış süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). 42 Tablo 8: Ritm Değerlendirilmesi Grup I Grup II n (%) n (%) AFR 10(%40,0) 6 (%23,1) NSR 15 (%60,0) 20 (%76,9) AFR 2 (%8,0) 4 (%15,4) NSR 22 (%88,0) 21 (%80,8) Ritm Preop Postop 0,225 0,208 AV tam blok • p 1 (%4,0) 1 (%3,8) Ki-kare test kullanıldı AFR: atriyal fibrilasyon ritmi, NSR: normal sinüs ritmi Grup I ve Grup II’de preoperatif ritm dağılım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Her iki grupta da NSR görülme oranı yüksektir. Grup I ve Grup II’de postoperatif ritm dağılım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Her iki grupta da NSR görülme oranı yüksektir. 43 Grup I ve Grup II’ de preoperatif hastaların tümü NHYA klas III-IV iken postoperatif 13. aydan itibaren hastaların tümü NHYA klas I olarak tespit edildi. Heriki grup arası istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). 4 3 preop postop 2 1 grup l grup ll Şekil 6:NHYA klasifikasyonu grafiği 44 TARTIŞMA Literatürdeki çok sayıda çalışma subvalvüler korumayla sol ventrikül çaplarının ve fonksiyonunun iyileştiğini göstermiştir. Ancak bidirilen bazı çalışmalara göre, posteriyor kapakçık veya her iki kapakçık koruması arasında anlamlı bir farklılık kaydedilmemiştir (50,51). Yun KL ve arkadaşları tarfından 2002 yılında yayınladıkları randomize çalışmada tam korumayla anlamlı bir avantaj söz konusu olduğunu bildirmişlerdir(52,53). David ve arkadaşları tarafından 1984 te yayınlanan mitral yetmezlikli hastalarda kordaların hem anteriyor hem de posteriyor kapakçık ve korunarak yapılan mitral kapak replasmanı çalışmasında sol ventrikül performansının arttığını, dinlenme hali ve egzersiz sırasında ki artmış ejeksiyon fraksiyonunu bildirilmiştir (54). Subvalvular aparatın tamamen koruyarak tatmin edici sonuçlar alınması bazı merkezleri mitral kapak replasmanı esnasında her iki kapakçığı korumaya yöneltmiş ve bu amaçla bazı modifiye teknikleri geliştirilmiştir (41,48,55,56). Mitral kapak subvalvular aparatını korumanın prensibi, LVOT obstruksiyonunu onlemek, protez kapak çalışmasını bozmayacak kadar doku bırakmak ve hasta için uygun ölçekte kapağı implante etmektir(52,55). LVOT obstruksiyonu iki kapakçık korumalı mitral kapak replasmanının yakın yıllarda bildirilen en önemli komplikasyonudur. Gereksiz korda tendinea, operasyon sonrası sol ventikul volumunde azalma ve ozellikle nativ mitral kapak sistolik anteriyor hareketi (SAM) kapak operasyonundan sonra LVOT obstruksiyonuna neden olabilir(56,57). İki kapakçığı koruyarak yapılan MVR operasyonları sonrası LVOT obstruksiyonunu önlemek için uygulanan cerrahi teknikler; genel bilgiler cerrahi teknik 45 bölümünde bahsedilmiş olup bizim çalışmamızda kullandığımız teknik Khonsari ve arkadaşlarının tarif ettikleri tekniğe benzemektedir. Çalışmamızda mitral kapak subvalvuler aparatının korunduğu hasta grubunda postoperatif yapılan TTE de LVOT ta obstruksiyona rastlanmamıştır. Hangi kordal muhafaza tekniğinin kullanılacağını seçme konusunda, yapılan seçim; papiller kasların düzgün bir oryantasyonunun yanı sıra güvenliği, basitliği ve uygulanabilirliği garanti altına almalıdır. Her iki grupta da yapılan postoperatif takipte hastaların hepsi NHYA klas l olarak gözlemlenmiştir. Hastaların perioperatif demografik özelliklerine bakıldığında risk faktörleri açısından bir istatiksel bir anlamlılık söz konusu değildir. Grup I’deki olguların KKZ süreleri, Grup II’den daha uzun olmakla birlikte, bu farklılık anlamlılığa yakın ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Grup I’deki olguların TPZ süreleri, Grup II’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05). Postoperatif drenaj , yoğun bakım yatış süresi, hastanede yatış süresi gibi veriler değerlendirildiğinde iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Postoperatif takipte gruplara göre olguların EF %’leri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Gruplar arası yapılan istatistiksel incelemede postoperatif arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık LVSSÇ düzeyleri bulunmamaktadır (p>0.05). Subvalvuler aparatın tamamen korunduğu Grup I’de; preoperatif LVSSÇ düzeyine göre postopoperatif LVSSÇ düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur (p<0.01). Aynı bulgu Posteriyor kapakçığın korunduğu grupta preop LVSSÇ düzeyine göre postop LVSSÇ düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05). Grup I’de; preoperatif LVDSÇ düzeyine göre postoperatif LVDSÇ düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde 46 anlamlıdır (p<0.01). Gruplar arasında postoperatif LVDSÇ düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Rafael García-Fuster ve arkadaşlarının 2008 yayınladıkları makalede preoperatif dönemde yüksek olan PAB, tam rezeksiyon ile mitral valve replasmanı yapılan hastalarda geç dönemde ölümün bir hızlandırcı faktörüydü ve subvalvuler aparatının tam korunması erken ve geç mortalite üzerinde koruyucu bir etki gösterdiğini bildirmişlerdir.(45) Buna paralel olarak bizim çalışmamızda grupların kendi içinde yapılan istatiksel analizde her iki grupta da PAB da anlamlı düzeyde düşüş görülmüştür. Ancak gruplar arası istatiksel analizde PAB ın düşüş düzeyinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. Her iki grup postoperatif ritm dağılım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Her iki grupta da NSR görülme oranı yüksektir. SONUÇ Mitral yetmezlikte kapak replasmanı sırasında subvalvuler aparatı tamamen korunan ile sadece posteriyor kapakçığın korunduğu hastalarda sol ventrikul performansının arttığı, her iki gruptada anlamlı bir PAB düşüşü olduğu tespit edilmiştir. Literatür bilgileri ve bulgularımız göz önüne alındığında mitral yetmezliği olan hastalarda mitral kapak replasmanı sırasında her iki kapakçığı veya sadece posteriyor kapakçığı korumanın sol ventrikül fonksiyonlarını geliştirme açısından faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Gruplar arası değerlendirmede postoperatif dönemde kardiyak performans farklılığı saptanmaması mitral yetmezlikli hastalarda mitral kapak replasmanı sırasında subvalvular aparatın tam korumanın veya sadece 47 posteriyor kapakçığı korumak arasında intraoperatif ve postoperatif bir fark hastalarda tam olmadığını düşündürmektedir. Sonuç olarak, rezeksiyonundan posteriyor mitral kapak replasmanına aday kaçınılması, mitral kapak subvalvuler aparatı veya sadece kapakçığın korunması modern kardiyak cerrahide gereklidir . Bulgularımızın ışığında sadece posterior kapakçığın korunmasının da yeterli olacağı düşüncesindeyiz. 48 KAYNAKLAR 1) Jamieson WR, Modern cardiac valve devices – bioprostheses and mechanical prostheses: state of the art.J.Card Surg. 1993 Jan;8(1):89-98 2) Milano A, Bartolotti U. Valve related complications in erderly patients with biological and mechanical valves.Ann.Thorac. Surg. 1998;66;82-87 3) Edmunds LH. Thrombotic and bleeding complications of prosthetic heart valves.Ann Thorac. Surg. 1987;44;430-45 4) Cutler EC,Levine SA: Cardiotomy and valvulotomy for mitral stenosis : Experimental observations and clinical notes concerning an operated case with recovery.Boston Med. Surg. 1923;188-1023 5) Suttar H: Surgical treatment of mitral stenosis. BMJ 1925; 2:603. 6) Harken DE,Ellis LB,Ware PF, Norman LR: The surgical treatment of mitral stenosis: Valvuloplasty N Eng J Med 1948;239-801 7) Bailey C: The surgical treatment of mitral stenosis (mitral comissurotomy). Dis Chest 1949; 15:377. 8) Braunwald N, Cooper T, Morrow A: Complete replacement of the mitral valve. J Thorac Surg 1960; 40:1. 9) Starr A, Edwards M: Mitral replacement: clinical experience with a ball valve prosthesis. Ann Thorac Surg 1961; 154:726. 10) Bjork VO, Lindblom D. The Monostrut Bjork-Shiley heart valve. J Am Coll Cardiol 1985; 6:1142 49 11) Braunwald E: Valvular heart disease. in hearth disease : A textbook of cardiovascular medicine found ed. Ed: Braunwald E, WB Saunders Company, Philadelphia, London, Toronto, Montreal, Sydney, Tokyo, 1992;1018-35. 12) Baue AA, Geha AS, Hammond GL, Laks H, Naunheim KS: Acquired disease of the mitral valve in Glenn's. Thoracic and Cardiocascular Surgery. Fifth edition, volum II. Ed. Duran MG, Prectic Hail, International Inc. 1991; 1677-96. 13)Cengiz Türkay, Muzaffer Yılmaz, İlhan Gölbaşı, İsa Ak, Atalay Mete,Ömer Bayezid; mitral yetmezliği nedeni ile mitral kapak replasmanı yapılan hastalarda subvalvuler apareyin tam korunmasının sol ventrikül fonksiyonlarına etkisi. Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi Eylül 1999, Cilt 7, Sayı 5, Sayfa(lar) 374-379 14)Aylin Örer, Öztekin Oto; Dünden bugüne kalp cerrahisi Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi Mayıs 1999 cilt 7 sayı sayfa 153-160 15)Ormiston JA. Shah PM. Tei C et al. Size and motion of the mitral annulus in man.A two dimensional echocardiographic method and findings in normal subjects.Circulation 1981:64:113-120 16)Yellin EL. Peskin C. Yoran C. Et al. Mechanism of mitral motion during diastole. Am J Physiol 1981:24:38-97 17)Levine RA. Triulz MO. Haringan P. Weyman AE. The relationship of mitral annular shape to the diagnosis of mitral valve prolapse.Circulation 1987:75:756-63 18) Mill R. M. Wilcox B. R. Anderson R. H. In : Cohn L. H. Edmunds L. H. Jr(ed). Surgical anatomy of the heart.New York:Mc Graw Hill : 2003.p.31-52 50 19)Edmunds LH. Wagner HR. Congenital anomalies of the mitral valve. In: Arciniegas E. (ed) Pediatric cardiac surgery.Chicago :Year book medical publisher:1985.p.284-302 20)Mill MR.Wilcox BR.Anderson RH. Surgical anatomy of the heart.In: Edmunds LH Jr.(ed). Cardiac surgery in the adult.New York :Mc graw Hill :1997 p 43-5 21)Dağsalı S. Mitral kapak tamir yöntemleri .In: Paç M. Akçevin A. Aykut Ata S. Büket S. Sarıoğlu T.(ed) Kalp ve damar cerrahisi .İstanbul:MN medikal & nobel .2004 Sf 509-29. 22)anderson RH. Becker AE. Editors.Cardiac anatomy an integrated text and colour atlas.London :Gower:1980 23)Yüksel M. Yağdı T. Engin Ç. Mitral kapak tamirleri. In: Duran E: (ed) Kalp ve damar cerrahisi cilt 2. İstanbul :Çapa Tıp kitabevleri 2004 : sf 1203-16) 24)Braunwald E.Sobel BE. Coronary blood flow and myocardial ischemia.In: Braunwald E.(ed) Heartdisease.A textbook of cardiovasculer medicine.Philadephia: WB Saunders .1984. p 755-89 25)Gillinow A.M. Cosgrove D. M. Mitral valve repair.In: Cohn L.H. Edmunds L.H. Jr(ed) Cardiac surgery in the adult. New York . P933-49 51 Mc graw-hill companies 2003. 26)Kouchoukos N.T. Blackstone E.H. doty D.B. Hanley F.L. karp R.B. Mitral valve disease with or without tricuspit valve disease.In: Kirklin /Barrat-Boyes (ed) Cardiac surgery volume 2.USA :Elsevier science 2003:p 484-553 27)David TE. Ho WC. The effects of preservation of chordae tendineae on mitral valve replacement for postinfarction mitral regurgitation.Circulation 1986:74:116-23 28)Rozich JD. Carabello BA. Uscher BW. Kratz JM. Bell AE. Zile MR. Mitral valve replacement with and without chordal preservation in patients with chronic mitral regurgitation.Mechanism for differences in postoperative ejection performance.Circulation 1992:86:1718-26 29)Frater RWM. Gabbay S. Shore D. Factor S. Storm J. Reproductible repkacement of elongated or ruptured mitral valve chordae.Ann thorac Surg. 1983:35:14-20 30)Duran CG.Acquired disease of the mitral valve.In:A.E. baue (ed) Glenn’s Thoracic and cardiovasculer surgery.New York Appleon & Lange : 1991 : p 1676-96 31) MR, Nkomo VT: Rheumatic and nonrheumatic valvular heart disease: Epidemiology, management, and prevention in Africa. Circulation 2005; 112:3584. 32) Korn D, DeSanctis RW, Sell S: Massive calcification of the mitral annulus. N Engl J Med 1962; 267:900. 33) Davutoglu V, Celik A, Aksoy M: Contribution of selected serum inflammatory mediators to the progression of chronic rheumatic valve disease, subsequent valve calcification and NYHA functional class. J Heart Valve Dis 2005; 14:151. 52 34) Roberts WC: Morphologic aspects of cardiac valve dysfunction. Am Heart J 1992; 123:1610 35) Daley R, Mattingly TW, Holt CL, et al: Systemic arterial embolism in rheumatic heart disease. Am Heart J 1951; 42:566. 36) Diker E, Aydogdu S, Ozdemir M, et al: Prevalence and predictors of atrial fibrillation in rheumatic valvular heart disease. Am J Cardiol 1996; 77:96. 37) Covalesky VA, Ross J, Chandrasekaran, et al: Detection of diastolic atrioventricular valvular regurgitation by M-mode color Doppler echocardiography. Am J Cardiol 1989; 64:809 38) ACC/AHA 2006 Guidelines for the Management of Patients With Valvular Heart Disease: (Writing Committee to Revise the 1998 Guidelines for the Management of Patients With Valvular Heart Disease): Circulation, Aug 2006; 114: e84 - e231. 39) Braunwald E: Mitral regurgitation: Physiologic, clinical and surgical considerations. N Engl J Med 1969; 281:425. 40) Enriquez-Sarano M, Tribouilloy C, et al: Determinants of the degree of functional mitral regurgitation in patients with systolic left ventricular dysfunction. Circulation 2000; 102:1400. 41) Feikes H.L., Daugharthy J.B., Perry J.E., Bell J.H., Hieb R.E., Johnson G.H. Preservation of all chordae tendinea and papillary muscle during mitral valve replacement with tilting disk valve. J Card Surg 1990;5:81-88. 53 42) Come P.C., Riley M.F., Weintraub R.M., Wei J.Y., Markis J.E., Lorell B.H., Grossman W. Dynamic left ventricular obstruction when the anterior leaflet is retained at prosthetic mitral valve replacement. Ann Thorac Surg 1987;43:561-563 43) Wu Z.K., Sun P.W., Zhang X., Zhong F.T., Tong C.W., Lu K. Superiority of mitral valve replacement with preservation of subvalvular structure to conventional replacement in severe rheumatic mitral valve disease: a modified technique and results of 1 year follow-up. J Heart Valve Dis 2000;9:616-622. 44) Miki S, Kusuhara K, Ueda Y, Komeda M, Ohkita Y, Tahata T. Mitral valve replacement with preservation of chordae tendineae and papillary muscles. Ann Thorac Surg 1988;45:28-34. 45) Rafael García-Fuster, Vanessa Estevez, Oscar Gil, Sergio Cánovas and Juan Martínez-Leon Ann Thorac Surg 2008;86:472-481 Mitral Valve Replacement in Rheumatic Patients: Effects of Chordal Preservation 46) Okita Y, Miki S, Ueda Y, Tahata T, Sakai T, Matsuyama K. Replacement of chordae tendineae using expanded polytetrafluoroethylene (ePTFE) sutures during mitral valve replacement in patients with mitral stenosis. J Cardiac Surg 1993;8:567–78. 47) David T.E., Burns R.J., Bacchus C.M., Druck M.N., Weisel R.D. Mitral valve replacement for mitral regurgitation with and without preservation of chordae tendineae. J Thorac Cardiovasc Surg 1984;88:718-725. 54 48) Colleen F. Sintek, Thomas A. Pfeffer, Gary S. Kochamba Siavosh Khonsari, Mitral Valve Replacement: Technique to Preserve the Subvalvular Apparatus Ann Thorac Surg 1995;59:1027-1029 49) Kuralay E, Demirkilic U, Gunay C, Tatar H. Mitral valve replacement with bileaflet preservation: a modified technique. Eur J Cardiothorac Surg 2002;22:630632. 50) Rozich JD, Carabello BA, Usher BW, Kratz JM, Bell AE, ZileMR. Mitral valve replacement with and without chordal preservation in patients with chronic regurgitation: mechanisms for differences in postoperative ejection perfo mance. Circulation 1992;86:1718 –26. 51) Hannein HA, Swain JA, McIntosh CL, Bonow RO, Stone CD,Clark RE. Comparative assessment of chordal preservationversus chordal resection during mitral valve replacement. J Thorac Cardiovasc Surg 1990;99:828 –37. 52) Yun KL, Sintek CF, Miller DC, et al. Randomized trialcomparing partial versus complete chordal-sparing mitralvalve replacement: effects on left ventricular volume and function. J Thorac Cardiovasc Surg 2002;123:707–14. 53) Natsuaki M, Itoh T, Tomita S, et al. Importance of preserving the mitral subvalvular apparatus in mitral valve replacement. Ann Thorac Surg 1996;61:585– 90. 54)David T.E., Burns R.J., Bacchus C.M., Druck M.N., Weisel R.D. Mitral valve replacement for mitral regurgitation with and without preservation of chordae tendineae. J Thorac Cardiovasc Surg 1984;88:718-725. 55 55)Vander Salm T.J., Linda A.P., Mauser J.F. Mitral valve replacement with complete retention of native leaflets. Ann Thorac Surg 1995;59:52-55 56)Wu Z.K., Sun P.W., Zhang X., Zhong F.T., Tong C.W., Lu K. Superiority of mitral valve replacement with preservation of subvalvular structure to conventional replacement in severe rheumatic mitral valve disease: a modified technique and results of 1 year follow-up. J Heart Valve Dis 2000;9:616-622 57)Come P.C., Riley M.F., Weintraub R.M., Wei J.Y., Markis J.E., Lorell B.H., Grossman W. Dynamic left ventricular obstruction when the anterior leaflet is retained at prosthetic mitral valve replacement. Ann Thorac Surg 1987;43:561-563. 56