TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA LÜBNAN Zeli̇ha Sağlam Araştırma 07 Giriş Tarih boyunca Ortadoğu’nun en işlek ticaret yollarından birinde bulunan Lübnan, küresel aktörlerin güç çatışmalarının her zaman merkezinde yer aldı. İsrail’in 1948 yılında Filistin’de bir devlet olarak kurulmasıyla tüm bölge ülkelerinde ve özellikle İsrail’e komşu olan Lübnan’da siyasi sorunlar katlanarak büyümeye başladı. Bunun yanında ülkeye yapılan dış müdahaleler Lübnan’da problemleri ağırlaştırdı ve iç çekişmelere sebep oldu. Lübnan’daki iç çekişmelerin temel nedeni toplumsal uzlaşmanın sağlam hükümet kurumları ile desteklenememesidir. Sistemi oluşturan tüm etnik ve mezhebi unsurların dış aktörlerle doğrudan bağlantılı olması, uluslararası ve bölgesel gelişmelerin Lübnan siyasetini doğrudan etkilemesine yol açmaktadır. Dışarıdaki güç dengelerinin Lübnan’daki halk hareketlerini yönlendirmeye çalışması da ülkenin kendi geleceğini tayin etme hakkını tehlikeye atmaktadır. Bu çalışma Ortadoğu’da 400 yıl devam eden Osmanlı yönetiminin ardından 2. Dünya Savaşı sonunda bölgede Batılıların eliyle parçalanma meydana getirilerek kurulan ulus devletlerden biri olan Lübnan’ı ele almakta, Lübnan’ın iç ve dış sorunlarına değinmektedir. Son olarak Lübnan Türkiye ilişkilerine ve kısaca Türkiye’nin Ortadoğu politikasına yer vermektedir. Emperyalizmden Doğan Bir Ülke: Lübnan Güçlü bir sömürge geleneğine sahip olan Avrupalı devletler Ortadoğu’da daha etkin şekilde yer alabilmek için Osmanlı idaresi altındaki dinî azınlıkları etkilemiş ve onları himaye altına almıştır. Fransa Katolik Marunileri, Rusya Ortodoksları, 1 İngiltere Dürzileri himaye etmiştir. Suriye’de Mehmed Ali Paşa yönetimine karşı 1840’ta gerçekleşen ayaklanmada yabancı müdahale gerçekleşmiş ve her devlet kendi himayesine aldığı dinî azınlıklara destek vermiştir.1 Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu toprakları, İngiliz hükümeti adına Mark Sykes ile Fransız hükümeti adına Georges Picot tarafından imzalanan 16 Mayıs 1916 tarihli gizli antlaşma ile paylaşılmıştı. Buna göre Fransa; Suriye, Lübnan, Kilikya ve Musul bölgelerini, İngiltere ise Ürdün, Irak ve Kuzey Filistin’i almıştı. Filistin’in geriye kalan toprakları üzerinde uluslararası bir rejim ve sınırları belli olmayan bir de Arap devleti kurulacaktı. Gerçekte, Sykes-Picot Antlaşması, İngiltere’nin ikiyüzlü dış politikasını göstermekte ve bölgede bugüne kadar sürecek anlaşmazlık tohumlarını atmaktaydı. Çünkü İngiltere Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmalarını sağlamak ve böylece yükünü hafifletmek için Arapları kendi yanına almayı tasarlamış ve şimdi İngiltere ile Fransa arasında paylaşılmış bulunan topraklar üzerinde bir Arap krallığının kurulması yönünde bir antlaşma imzalanmıştı.2 Tam da anlaşmaya uygun olarak Fransa, bölgede kullanabileceği Hristiyan bir oluşum için, 1920 yılında Paris Barış Görüşmeleri’nde Marunilerin “Büyük Lübnan” projesini desteklemişti. Bu gelişmeler, sınırlar içinde farklı grupları barındıran unsurların birbirine karşı daha şiddetli şekilde kamplaşmasına neden olmuştur. Suriye pahasına büyütülen Lübnan’a sahip olan Fransa, iki mandasındaki siyasetini geleneksel olarak Fransız yanlısı olan Maruni Hristiyan öğelerin Müslüman Arap nüfusa karşı güçlendirilmesi ve desteklenmesine dayandırdı. Fransa, mandanın ilk günlerinde her iki ülkede de üstün askerî gücün arka çıktığı bir sömürge devletmiş gibi hareket etti. Basın denetim altındaydı ve milliyetçi hareketler anında bastırılıyordu. Manda şartları, her iki ülke için de üç yıl içerisinde bir anayasa sözü verdi. Fransız yanlısı nüfusun çoğunlukta olduğu Lübnan’ın yönetilmesinin Suriye’den daha kolay olacağı umuluyordu. Müslümanları ve Maruni olmayan Hristiyanları içeren Büyük Lübnan’ın (le Grand Liban) oluş2 turulması nüfus dengesinin değişmesine neden oldu.3 1920’de Fransa; Lübnan ve Suriye’de mandasını kurmuştu ve Cebeli Lübnan’da Suriye’den koparılan toprakların (Sur, Sayda, Trablusşam ve Bekaa Vadisi) eklenmesiyle 10.400 km²lik Lübnan devleti kuruldu. 23 Mayıs 1926’da da cumhuriyet ilan edildi. Büyük oranda Maruniler ve Dürziler ile az miktarda Müslüman, Rum ve diğer bazı Hristiyan grupların yaşadığı Cebel’i Lübnan’a dahil edilen topraklarda çoğunlukla Sunni ve Şii Müslümanların ikamet etmesi sebebiyle bu devletin nüfus yapısı iyice karmaşıklaşmış ve Hristiyanlar lehine olan denge bozulmuştur. Böylece Lübnan, coğrafi ve iktisadi açıdan yaşayabilir, kendi ayakları üzerinde durabilir hale gelmiş olsa da yeni nüfus dengeleri daimi bir istikrarsızlık unsuru olarak belirmiştir.4 23 Mayıs 1926’da hazırlanan anayasa iki meclisli bir parlamentoyu ve bir başbakanı ön görmüştü. Etnik ve mezhepsel farklılıklardan dolayı parlamentodaki koltuklar ve kabine üyelikleri dinsel üyelikler temelinde dağıtılmıştı. Cumhurbaşkanın Maruni, başbakanın Sünni Müslüman ve meclis başkanının Şii olmasına karar verilmişti. Kabinede daima bir Yunan Ortodoks ve Dürzi üye olacaktı. Buna rağmen altı yıllığına seçilen ve başbakanı seçen cumhurbaşkanı güçlü yetkilere sahip olduğundan Maruniler ülkedeki siyasal ve toplumsal hâkimiyetlerini sürdürdüler. Marunilerin bu ayrıcalıklı konumu ülke içinde her zaman sorun oldu. Lübnan’da Dinî ve Etnik Unsurlar Derin vadiler araziyi birinden diğerine geçilmesi güç kompartmanlara böldüğünden Lübnan’da çeşitli dinî ve etnik gruplara ait halk adeta ayrı cemaatler halinde yaşar. Bu cemaatlerin başlıcaları Sunni Müslümanlar (kıyı kesiminde), Şii Müslümanlar (Bekaa Vadisi’nde ve güneyde), Katolik Maruniler (büyük bölümü Lübnan dağlarında), Dürziler (Lübnan dağlarının orta kesiminde), Ortodoks Rumlar (kıyı şehirlerinde) ve Katolik Ermenilerdir (güneyin kırsal kesimlerinde). Bunların oranı hakkında resmî istatistikler bilgi vermemekte, gayriresmî kaynakların verdiği bilgiler de birbirini tutmamaktadır.5 17 [Şii, Sünni, oransal bir dağılım gerçekleştirildi ve hükümler Dürzi, İsmaili, Alevi (Nuseyri), Maruni Katolik, Taif’te biraz değiştirildi.10 Rum Ortodoks, Rum Katolik, Ermeni Ortodoks, Ermeni Katolik, Süryani Katolik, Süryani Lübnan’da Çözüm Bekleyen Sorunlar Ortodoks, Roman Katolik, Keldani, Asuri, Kıpti, • “Lübnanlılık” ve ortak sosyokültürel değerler Protestan]6 etnik grup ve dinî mezhebin varlık yerine mezhep bağlarının ulusal paktla kimlik gösterdiği, 4.131.5837 (Filistinli ve Suriyeli mülhaline gelmesi, Lübnan için sorun oluşturan teteciler nüfusa dahil değildir.) nüfuslu Lübnan’da mel etkendir. Lübnan’da Batı yanlısı 14 Mart geçmişten bugüne iç çatışmalar bitmek bilmemiş Cephesi’yle muhalif 8 Mart Cephesi arasındaki ve son iki yüzyıl boyunca da dış müdahaleler ihtilaflar çok derin olsa da güç çatışması dengeülkeye nefes aldırmamıştır. Ülkeden Amerika ve lidir. Lübnan’ın mezhebî-dinî devlet yapısında Avrupa’ya göç eden kalabalık bir Hristiyan nüfushiçbir grup bir diğerini yok edemez. Bu nedenle tan sonra nüfus yapısı Müslümanlar lehine değişbütün gruplar istikrar için aralarında uzlaşmak miştir. Ülkede %60 oranında Müslüman, %40 mecburiyetindedir.11 oranında Hristiyan olduğu tahmin edilmektedir. • 1948 yılında İsrail’in Filistin’de bir devlet kurması Ticaret ve hizmet merkezi olan Beyrut’un zenönce Filistin’in komşularını sonra da tüm bölgeyi ginliği, mezhep bağlılıklarına rağmen ortak bir etkileyen bir olay olmuştur. Temel sorunlardan ulusal çıkar duygusuna sahip Müslümanlardan ve biri özelikle 1967 Arap İsrail Savaşı’ndan sonra Hristiyanlardan oluşan bir orta sınıfın meydana Lübnan’a yerleşen Filistinlilere ait organizasyongelmesine yardımcı oldu. Fransız manda yönetimi ların yükselen askerî gücüydü. Amaç, görünüşte Lübnan’da ve Suriye’de siyaset alanının dışında Filistin olayını canlı tutmak ve mücadeleyi devam görece modern bir yönetim sistemini, gümrük ettirmek iken bu gruplar Lübnan iç işlerine dahil örgütünü ve öncü nitelikte bir kadastroya dayanan oldu. İç ve bölgesel politik gündemin birbirinden tapu sicil kaydını hayata geçirdi. Yollar inşa etti ayrılmasının zor olduğu Lübnan’da Filistinliler ve kent hayatını geliştirdi.8 Etnik ve dinî bölünkendi siyasal ve askerî pozisyonlarını güçlendirmelerle ilki 1958’de, ardından 1975-1990 yılları mek için ülkedeki siyasal sistemin zayıflığından arasında yaşanan iç savaşlar ülkede derin yaralar faydalanmışlar, Müslüman mezhep grupları ve açtı ve ülkeyi büyük bir yıkıma uğrattı. siyasi partiler bu durumu kullanarak siyasi reform için Marunilere baskı yapmışlardı. Lübnan’daki İç savaş, taraflar arasında 1990 yılında yapılan Taif bu reform talepleri bir gruptan diğerine farklılık Antlaşması’yla sona erdi. Taif Antlaşması ülkede göstermektedir. Gruplar için siyasi reformlar Müslüman ve Hristiyanların meclis ve hükümette daha geniş ekonomik fırsatlar anlamına geleşit oranda temsilini öngören bir sistem ortaya çımekteydi.12 Lübnan’da dengesiz siyasi dağılıma kardı. Cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak katepki devam etmektedir. Mezhepler arasındaki binenin yetkisi arttırıldı. İniş ve çıkışlara rağmen sorunların giderilmesi siyasette eşit bir şekilde Lübnan’da Taif Anlaşması “İkinci Cumhuriyet” temsil edilebilmeleriyle çözüme kavuşabilecektir. 19439 yılında tasarlanandan daha az kısıtlayıcı ve Nüfus sayımının bile 1932 yılından bu yana yadaha adil bir teorik temel üzerine dayanmaktaydı. pılamaması ülkenin şeffaf bir yapıdan uzaklığını 1990’larda ülkenin siyasi dinamiklerinin gelişimi göstermektedir. Taif ruhuyla daha az şekillendi, kuramsal temeller sadece teorik kaldı. Ülkenin siyasi yapısı ve • Diğer bir sorun Lübnan’ın güvenliğini tehdit mezhep ilişkilerine dayalı toplumsal yapısı, siyasal eden İsrail unsurunun bölgeye müdahaleleridir. nesneleri kendi taraftar yönelimlerine göre etkiledi. İsrail’in ilki 1978 yılında ikincisi 1982 yılında Lübnan demokrasisi elitlerin eliyle yürütülmüş başlayan ve 18 yıl süren bölgeyi işgali ülkeyi ve yürütülmeye de devam etmektedir. Mezhepler kaosa sürükledi. Ürdün’e sığınan Filistinlilerin için demokrasi kavramları ilk kez 1943 yılında 1970 yılında yaşanan “Kanlı Eylül”13 olaylarıyla Misak-ı Millî ile belirlenmişti. Her mezhep için tekrar göç ederek Lübnan’a yerleşmesi, Lübnan’ı Araştırma 07 3 İsrail’in hedefi haline getirdi. 1982’de Güney mamasıdır. 1948’den bu yana Lübnan’a yerleşen Filistinliler, 2010’da Lübnan hükümeti tarafınLübnan’ı işgal eden İsrail ordusunun Hizbullah dan belli düzenlemeler yapılmasına rağmen, hâlâ (silahlı Şii yapılanma) tarafından Mayıs 2000’de ne özel mülkiyet hakkına sahipler ne de sosyal geri çekilmek zorunda bırakılması, İsrail’in güvenlik ve sağlık sigortasından faydalanabicaydırıcılık kapasitesine karşı büyük ve yeni bir liyorlar. Çünkü Lübnan’da Filistinliler yabancı meydan okumaydı. Ancak İsrail’in aşağılayıcı işçi statüsünde sayılmakta ve Lübnanlılara ait bir yenilgiye uğradığı gerçeği, bir başka savaşı bazı meslekleri yapmalarına da izin verilmeneredeyse kaçınılmaz hale getirdi. 2006 yazında mektedir.17 Hizbullah örgütü, İsrailli iki askeri kaçırıp onları İsrail’in elindeki Lübnanlı mahkûmlarla takas • Lübnan 15 yıl iç savaşla uğraşmış, sadece bölge etmek istediğinde İsrail aradığı bahaneyi de buldışından değil, 29 yıl Suriye ordusu ve istihmuş oldu. İsrail, Hizbullah’a karşı hava gücünü baratının perde arkasından ülkeyi yönetmeye son raddesine kadar kullanmış ve gerektiğinde çalıştığı bir yer olmuştur. 18 yıl süren İsrail işgali bir kara saldırısına kendini hazırlamış olsa da, ile birçok insan hakları ihlalleri gerçekleşmiş bir başka yenilgiye maruz kaldı. Savaştan sonra ve işgal Lübnan’da derin yaralar açmıştır. 2010 Hizbullah ile yeniden kapışmak için can attıysa yılında bölgede başlayan Arap ayaklanmaları ise da ona karşı kullanabileceği uygun bir askerî Lübnan’ı derinden etkilemekte, özellikle Suriye seçeneğe bir türlü sahip olamadı. İsrail, 2008 olayları ülkenin içindeki karışık yapıların tekrar ortalarında, ABD’nin İran’a karşı Hizbullah’ı saflaşmalarına sebep olmaktadır. yok edecek ve böylelikle kendisinin bölgesel hegemonyasına meydan okuyacak başlıca güç- Lübnan ile Türkiye İlişkileri lerin burnunu sürtecek bir saldırı düzenlemesi Yavuz Sultan Selim’in 1516’da Memlüklerle yapiçin umutsuzca çabaladı.14 tığı Mercidabık Savaşı’yla Osmanlı toprakları• Lübnan’ın iç sorunlarından bir diğeri Hariri na katılan Lübnan, 400 yıl boyunca Osmanlı cinayetinin aydınlatılmayı beklemesidir. 2005 hâkimiyetinde kaldı. Bu dönemde isyan hareyılında eski başbakan Refik Hariri faili meçhul ketleri olsa da pek azdır. Mısır valisi Mehmet bir cinayete kurban gitmiş ve suikastin Suriye Ali Paşa’nın bölgeyi 1840’ta işgali ile bölgedeki tarafından işlenmiş olabileceği ihtimali üze- yerel güç mücadeleleri sona ermiştir. Dürziler rinde durulmuştu. Bu olaydan sonra Suriye15 ve Maruniler arasındaki problemlere son verLübnan’dan çekilmişti. Olayın yaşandığı günden mek isteyen Osmanlı, Lübnan’ı iki idari bölgeye itibaren ise ABD, Lübnan halkının yanında ol- ayırdı. Kuzeyde Maruni bölgesinde Maruni bir duğunu ifade etmiş ve cinayetin aydınlatılması kaymakam, güneyde ise Dürzi bir kaymakam için destek olacağını bildirmişti. ABD Dışişleri görev yapacaktı. Lübnan’da kaymakamlık sisBakanı John Kerry bu yılki basın bildirisinde temi öncesinde uygulanan emirlik sistemi sona ABD’nin Lübnan içinden veya dışından, cina- erdi ve “çifte kaymakamlık” denilen yeni bir yetin bir siyasi parti aracı olarak kullanmasına dönem başladı. karşı olduklarını belirtmiş, bütün faili meçhul siyasi cinayetlerin aydınlatılması ve cinayetlerin Osmanlılar 1840’tan bu yana bölgede vuku bucezasız kalmaması için Lübnanlıların yanlarında lan çatışmalara son vermek için 1861’de Cebel-i olacaklarını bildirmiştir. Aynı zamanda Özel Lübnan Mutasarrıflığı adıyla bir yönetim şekli Mahkeme’nin Hariri cinayeti ve diğer cinayet- başlattı ve Fuad Paşa başkanlığında İngiltere, lerdeki bağımsız soruşturmasını ve çalışmalarını Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya’nın temsilcilerinin de katıldığı bir toplantı düzenleneda desteklediklerini dile getirmiştir.16 rek Cebel-i Lübnan’da ayrı bir yönetim şekli • Lübnan’ın diğer bir iç sorunu 12 mülteci kam- kabul edildi. Bu yönetime göre, Bab-ı Âli’den pında zor şartlar altında hayat mücadelesi veren atanacak valinin, nüfusun çoğunluğunu oluşFilistinlilerin varlığının hukuki zemine dayan- turan Hristiyanlardan seçilmesine karar verildi. 4 Lübnan bölgesi özerk bir yapıya kavuşmuş oldu. Osmanlı Devleti parlamentonun ilk örneğini Lübnan’da oluşturdu. Mutasarrıflık sistemiyle Maruni, Dürzi ve diğer mezheplerin eşit temsil hakkı sağlanmıştı. “Toplumlar arasında denge” sağlayan bu sistem dinler arasında da orantılı bir idari yapı sağladı.18 1850’de çifte kaymakamlık sisteminin etkinliğinin arttırılmasıyla Lübnan’da bürokratik hükümet yapısı oluşmuş oldu. Her kaymakamlığa Müslüman, Dürzi, Maruni, Grek Ortodoksları ve Grek Katolikleri temsil eden birer üyenin yanı sıra, altı hâkimin yer alacağı birer meclisin kurulması kararı da alındı.19 Sonrasında ise İstanbul’a bağlanıp doğrudan Osmanlı Devleti tarafından yönetilmiştir.20 bir bakışla değerlendiren, dolayısıyla Doğu’dan kopmayı ve Batı’ya bağlanmayı ön kabul olarak değerlendiren zaman aralığı. İkincisi Soğuk Savaş’ın zirveye çıktığı 1950’li yıllar. Soğuk Savaş ve NATO üyeliğinin etkisinde bölgesel rol üstlenen Türkiye, Ortadoğu’yla ilgilenmeye başladı. Üçüncüsü Soğuk Savaş’ın nispeten gevşeme dönemine girdiği 1960-1970 yılları arası. Bu dönemde Batı ile ilişkilerde yaşanan sorunlar ve olumsuzluklar sonucunda, Ortadoğu ülkeleri bir denge unsuru olarak görüldü ve bu çerçevede “temkinli yaklaşım” süreci yaşandı. Soğuk Savaş’ın yeniden kızıştığı 1980’ler ve nihayet Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’lar.23 Türkiye-Lübnan ilişkileri son on yılda büyük gelişme göstermiştir. İkili ilişkilerdeki durağanlık 2000’li yılların başından itibaren değişmiştir. Mayıs 2004’te Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin Ankara ziyareti ile başlayan süreç 2006’da dönemin başbakanı Fuad Siniora’nın Türkiye’yi ziyaretiyle devam etmiştir. Lübnan’daki taraflar arasında 2008 yılında varılan Doha Mutabakatı’nın ardından sona eren siyasi krizin çözümünde Türkiye’nin oynadığı yapıcı rol, Lübnan kamuoyu ve makamları nezdinde olumlu bir etki yaratmıştı. 2009 yılında iki ülke arasında sağlık, tarım, askerî iş birliği, ulaştırma ve eğitim gibi konuları kapsayan bir dizi anlaşma imzalanmış; bu dönemden itibaren iki ülke arasındaki vize uygulaması karşılıklı olarak kaldırılmıştı.24 19. yüzyılda bölge üzerinde Batılı sömürgeci güçlerin egemenlik ve nüfuz mücadeleleri öne çıktığında bölgenin siyasi haritasında da çeşitli değişiklikler oldu. Bugünkü siyasi sınırların şekillenmesinde 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi ve Batılı güçlerin bölgeye yönelik emelleri ve çabalarının büyük rolü oldu. Osmanlı Devleti bölgeden çekilince İngiltere ve Fransa Ortadoğu’ya yerleşti. Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra Anadolu’yu işgale yönelen devletlere karşı Mustafa Kemal liderliğinde başlatılan Millî Kurtuluş Savaşı 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla neticelendi. Fransız manda idaresi altındaki Suriye 1930’da, Lübnan 1941’de şeklen de olsa bağımsızlıklarını kazandılar. Filistin mandasında ise, manda yönetimi sırasında buraya yönelen Yahudi göçü 2009’da Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu, ve burada bir ulusal Yahudi yurdu oluşturulması bakanlığı dö­neminde Türk dış politikasının kavyönünde İngiltere’nin sağladığı destekler dolaramsal çerçevesini çizerken dört alana odaklanyısıyla ciddi sorunlar ortaya çıktı.21 dığını göstermişti. Türkiye’nin küresel aktörlük 1923 yılında cumhuriyetin kurulmasını müteakip, rolünü pekiştirmeye çalışarak So­ğ uk Savaş’tan Türk-Arap ilişkilerinin 1923-1945 arasında yete- tevarüs eden stratejik bağlantıları tahkim etmerince gelişmemiş olmasını, bölgede hâkimiyeti yi hedeflemesi, 2010’da Türk dış politikası­nda hâlâ devam eden ve ülkelerin bağımsız politi- komşu ülkeler ve komşu bölgelerdeki etkinliği kalar izlemesini engelleyen İngiliz, Fransız ve genişletmeye odaklanması ve daha önce ilgi İtalyan varlığıyla birlikte Türkiye’nin izlediği duyulmayan yeni coğrafyalara açılmaya başmodernleşme ve Batı modeliyle açıklamak ge- lamasıdır. 2010 yılının en önemli iki gelişmesi rekir.22 Tarihsel olarak Türkiye’nin Ortadoğu Türkiye-Brezilya-İran arasında imzalanan Tahran politikasının gelişim süreci dönemleri şu şekil- Anlaşması ile insani yardım kuruluşu İHH ve 36 dedir: İki dünya savaşı arası dönem 1930 ve 1940 ülkeden gönüllülerle Gazze’ye yardım taşıyan arası; Ortadoğu ve İslam dünyasını “oryantalist” Mavi Marmara gemi­sine yönelik İsrail saldırısı Araştırma 07 5 oldu. Sonrasındaki gelişmeler ve bu gelişmeler bağlamında hem yabancı hem de ulusal basında Türk dış politikasının ekseni üzerine tartışmalar yaşandı.25 2010 yılında Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi (YDDİK) kurulmuş, dört ülke ticaret, ulaştırma, enerji, kültür ve turizm olmak üzere dört ana sektörde ekonomik entegrasyon faaliyeti yürütme kararı almıştı. T.C. Dışişleri Bakanı “Ticaretin Türkiye tarafından, enerjinin Suriye, ulaştırmanın Ürdün, turizmin de Lübnan tarafından koordine edilmesi kararı” alındığını belirtmiş,26 fakat Suriye’de patlak veren iç savaştan sonra iki ülke ilişkileri kesintiye uğramıştır. Lübnan’da istikrarın sağlanmasını birinci önceliği olarak gören Türkiye, ülkede ortaya çıkacak kargaşanın iki ülke çıkarlarına zarar vereceğini düşünerek gruplar arasında çıkan anlaşmazlıklarda arabulucu olmaya çalışmıştır. Lübnan’da farklı gruplara mensup entelektüellerle yapılan röportajlarda katılımcıların çoğu Türkiye’nin Lübnan’da istikrar politikasını memnuniyetle karşılamaktadır.27 Son yıllarda TürkiyeLübnan ilişkileri ticarete de yansımış, Lübnan ile 2000 yılında 150 milyon dolar civarında olan Türkiye’nin dış ticaret hacmi 2012 yılı itibarıyla 1 milyar dolara ulaşmıştır.28 Fakat Suriye kriziyle Lübnan’da da başlayan hareketlilik Lübnan’ın Türkiye ile ilişkilerini de etkilemektedir. İsrail’in Suriye ve İran ile 6 mücadelesinde kuzey komşusu Lübnan hep bir fiilî veya potansiyel çatışma alanı olagelmiştir. Son yıllarda bölgede İran lehine değişen dengeler ve Tahran’ın nükleer güç olma yolunda ilerlemesi, İsrail’i çok rahatsız etmekte; fakat İran’dan önce yanı başındaki temel tehdidi Hizbullah’ı bertaraf etmek istemektedir.29 2011 yılının ilk aylarında iktidardaki 14 Mart Hareketi hükümetinin düşmesi ve yerine Hizbullah destekli 8 Mart Hareketi’nin yönetime gelmesi, ülke siyasetini yeni mecralara soktu. Batı yanlısı bir hükümetin düşmesi Batılı ülkeleri ve İsrail başta olmak üzere çevre ülkeleri tedirgin etmektedir. Suriye, ülkesinde yaşanan gelişmelerden dolayı bunu değerlendiremese de İran, Hizbullah aracılığıyla bölgedeki nüfuzunu artırmıştır.30 Türkiye Lübnan’la ilişkilerini, Ortadoğu’daki diğer ülkelerle ilişkilerinde olduğu gibi, son yıllarda geliştirdi. Ortadoğu’nun tüm mezhep ve gruplarını içinde barındırdığı için Ortadoğu’nun aynası olarak bilinen Lübnan’la ilişkilerini 2009’da yoğunlaştırarark ticari ve ekonomik anlaşmalar imzaladı ve iki ülke arasındaki vize uygulaması kaldırıldı. Fakat 2011’de Suriye’de başlayan iç karışıklıklarda Suriye hükümetine karşı geliştirilen Türkiye politikası Suriye’ye yakınlığıyla bilinen Lübnan’ı da etkiledi. Türkiye Lübnan ilişkilerinde 2012’den bu yana durağanlaşma başladı. Türkiye, Suriye dışında Lübnan’la bağımsız bir bağ kurmak istese de ülke içinde Hizbullah ve Emel örgütü gibi güçlü yapıların İran ve Suriye yanında yer alması Türkiye’nin işini güçleştirmektedir. Sonuç 2003 yılından sonra Türkiye’nin Orta Doğu politikası “komşularla sıfır sorun” yaklaşımı üzerine kurulmuştur. “Dört tarafımız düşmanlarla çevrili” anlayışından “dört tarafımızda dostlarımız var” anlayışına geçiş sürecinde Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerde yeni bir sürece girilmiştir. Türkiye, bölgede yükselen bir trend olma yolunda ilerlerken özellikle Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılında Davos’ta İsrail Devlet Başkanı’na karşı Filistinli insanların haklarını savunmak üzere yaptığı çıkış, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere bütün Müslüman ülkelerin takdirini toplamıştır. Ayrıca Ortadoğu’nun birçok bölgesinde çalışma yapan Türkiyeli STK’lar da Türkiye’nin bu ülkelerdeki yumuşak gücünü besleyen unsurlar arasındadır. Özellikle 31 Mayıs 2011 tarihinde İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı ve 9 insani yardım gönüllüsünü katlederek 54’ünü yaraladığı saldırı üzerine Türkiye İsrail’e çok sert tepki vermiş, bu tutumu da bölge ülkelerinin Türkiye’yle yakınlaşmasında etkili olmuştur. Ayrıca, son yıllarda Türkiye’deki dizi filmlerin Ortadoğu’da gösterime girmesi Ortadoğu’daki Türkiye algısını yönlendiren etkenlerden olmuştur. Türkiye, Lübnan’la ilişkilerini, Ortadoğu’daki diğer ülkelerle ilişkilerinde olduğu gibi, son yıllarda geliştirmiştir. Ortadoğu’nun tüm mezhep ve gruplarını içinde barındırdığı için Ortadoğu’nun aynası olarak bilinen Lübnan’la 2009’da yoğunlaştırılan ilişkiler, sonrasında ticari ve ekonomik anlaşmalar imzalamış ve iki ülke arasındaki vize uygulaması kaldırılmıştır. Fakat 2011’de Suriye’de başlayan iç karışıklıklarda Suriye hükümetine karşı geliştirilen Türkiye politikası, Suriye’ye yakınlığıyla bilinen Lübnan’ı da etkilemiş ve ilişkilerde durağanlaşma başlamıştır. Türkiye, Lübnan’la bağımsız bir bağ kurmak istese de ülke içinde Hizbullah ve Emel örgütü gibi güçlü yapıların İran ve Suriye yanında yer alması işini güçleştirmektedir. Sonuç olarak Türkiye’nin son on yılda Ortadoğu’da elde ettiği tüm kazanımlar büyük bir sınavdan geçmektedir ve Lübnan’da bu sınava tabidir. Araştırma 07 7 Kaynakça Armaoğlu, Fahir. 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Alkım Yayınevi, 15. Baskı, 2005. Cambridge University Press, Vol. 34, No. 4, Kasım 2002. Ataman, Muhittin & Nuh Uçgan. “Türkiye’nin Körfez Ülkeleri, Yemen, Ürdün, Mısır ve Lübnan Politikası 2010”, Türk Dış Politikası Yıllığı 2010, Ankara: SETA Yayınları, 2011. Mansfield, Peter. Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Say Yayınları, 2012. Doğrusözlü, Cüneyt & Ahmet Üçağaç. “Lübnan 2011”, Ortadoğu Yıllığı 2011, İstanbul: Açılım Kitap. Nureddin, Muhammed. “Obama sadece vakit kazanmaya çalışıyor”, Anlayış, Sayı 72, Mayıs 2009. Dursun, Davut. Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Siyasi Yapı Özellikleri Üzerine Genel Tespitler. “Palestinians in Lebanon gain rights”, 17 Ağustos 2010, http://www.aljazeera.com/news/ iddleeast/2010/08/2010817161916277557.html (29.04.2013). Finkelstein, Norman G. “İsrail’in hedefi, ‘barış’ tekliflerini engellemek”, Anlayış, Sayı 69, 2009. Sander, Oral. Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İstanbul: İmge Kitabevi, 2008. Gözen, Ramazan. “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişimi ve Etkenleri”, Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi, http://strateji.cukurova.edu.tr/ ORTA_DOGU/04.htm Şimşek, Erdal. “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, Kitap inceleme, http://www.usakgundem.com/ book/7/t%C3%BCrkiye%E2%80%99nin-ortado%C4%9Fu-politikas%C4%B1.html. https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/le.html. T.C. Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-lubnan-siyasi_iliskileri.tr.mfa (29 Nisan 2013). İslam Ansiklopedisi, İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt 27, Ankara, 2003. Kamrawa, Mehran. The Modern Middle East, London: University of California Press, 2005. Kerry, John. “Anniversary of Lebanese Prime Minister Rafik Hariri’s Assassination”, Press Statement, 14 Şubat 2013, http://www.state.gov/secretary/ remarks/2013/02/204582.htm (28 Nisan 2013). Kızıltoprak, Süleyman & Lütfü Özşahin. Lübnan, Uluslararası Hak İzleme Merkezi, İstanbul, Rapor no.10, 2013. Kor, Zahide Tuba. Ortadoğu’nun Aynası Lübnan, İstanbul: İHH Kitap, 2011. Makdisi, Samir & Richard Sadaka. “The Lebanese Civil War, 1975-1990”, American University of Beirut Institute of Financial Economics Lecture and Working Paper Series, No. 3, 2003. Makdisi, Ussama. “After 1860: Debating Religion, Reform, and Nationalism in the Ottoman Empire”, International Journal of Middle East Studies, 8 Turan, Ömer. Tarihin Başladığı Nokta Ortadoğu, İstanbul: Step Ajans, 2002. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www. mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?47937acd-de56-4972a212-421fcd58dfdf. Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı İhracat Bilgi Platformu, http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-hab.cfm?haberkodu=1000719. -----, http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-ulke.cfm?id=L%C3%BCbnan (23 Nisan 2013). USAK Gündem, “Türkiye-Lübnan-Suriye-Ürdün Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi”, 26 Kasım 2010, http://www.usakgundem.com/haber/59590/t%C3%BCrkiye-l%C3%BCbnan-suriye-%C3%BCrd%C3%BCn-y%C3%BCksek-d%C3%BCzeyli-d%C3%B6rtl%C3%BC-%C4%B0%C5%9Fbirli%C4%9Fi-konseyi.html (28 Nisan 2013). “Zahide Tuba Kor ile söyleşi: Lübnan, Ortadoğu’nun bir aynası”, Anlayış, Sayı 82, Mart 2010. Sonnotlar 1 Ömer Turan, Tarihin Başladığı Nokta Ortadoğu, İstanbul: Step Ajans, 2002, s. 326-327. Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İstanbul: İmge Kitabevi, 2008, s. 382-383. 2 3 Peter Mansfield, Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Say Yayınları, 2012, s. 292-293. 4 Zahide Tuba Kor, Ortadoğu’nun Aynası Lübnan, İstanbul: İHH Kitap, 2011, s. 35. İslam Ansiklopedisi, İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt 27, Ankara, 2003, s. 243. John Kerry , “Anniversary of Lebanese Prime Minister Rafik Hariri’s Assassination”, Press Statement, 14 Şubat 2013, http://www.state.gov/secretary/remarks/2013/02/204582.htm (28 Nisan 2013). 16 Palestinians in Lebanon gain rights, 17 Ağustos 2010, http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2010/08/2010817161916277557.html (29 Nisan 2013). 17 Ussama Makdisi, “After 1860: Debating Religion, Reform, and Nationalism in the Ottoman Empire”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University Press, Vol. 34, No. 4, Kasım 2002, s. 609. 18 5 İslam Ansiklopedisi, İSAM, Cilt 27, s. 250. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www. mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?47937acd-de56-4972-a212421fcd58dfdf (29.04.2013) 20 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/le.html. 21 6 7 19 8 Mansfield, s. 294 1943 yılında Lübnan’ın ilk cumhurbaşkanı Maruni lider Bişara el-Huri ile ilk başbakanı Sünni lider Riyad el-Sulh arasında yapılan çeşitli görüşmelerden sonra yazılı metin olmadan sözlü olarak kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Süleyman Kızıltoprak & Lütfü Özşahin, Lübnan, Uluslararası Hak İzleme Merkezi, İstanbul, Rapor no. 10, 2013. Davut Dursun, Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Siyasi Yapı Özellikleri Üzerine Genel Tespitler, s. 1245. 22 Erdal Şimşek, “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, Kitap inceleme, http://www.usakgundem.com/book/7/t%C3%BCrkiye%E2%80%99nin-ortado%C4%9Fu-politikas%C4%B1.html (6 Haziran 2013) 23 Ramazan Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişimi ve Etkenleri”, Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi, http://strateji.cukurova.edu.tr/ORTA_DOGU/04. htm (6 Haziran 2013). 24 T.C. Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-lubnan-siyasi_iliskileri.tr.mfa (29 Nisan 2013). 9 10 11 Mehran Kamrawa, The Modern Middle East, London: University of California Press, 2005, s. 356. Muhammed Nureddin, “Obama sadece vakit kazanmaya çalışıyor”, Anlayış, Sayı 72, Mayıs 2009, s. 26. 12 Samir Makdisi and Richard Sadaka, “The Lebanese Civil War, 1975-1990”, American University of Beirut Institute of Financial Economics Lecture and Working Paper Series, No. 3, 2003, s. 12-13. Muhittin Ataman, Nuh Uçgan, “Türkiye’nin Körfez Ülkeleri, Yemen, Ürdün, Mısır ve Lübnan Politikası 2010”, Türk Dış Politikası Yıllığı 2010, Ankara: SETA Yayınları, 2011, s. 165. 25 26 USAK Gündem, “Türkiye-Lübnan-Suriye-Ürdün Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi”, 26 Kasım 2010, http://www.usakgundem.com/haber/59590/t%C3%BCrkiye-l%C3%BCbnan-suriye-%C3%BCrd%C3%BCn-y%C3%BCksek-d%C3%BCzeyli-d%C3%B6rtl%C3%BC-%C4%B0%C5%9Fbirli%C4%9Fi-konseyi. html, (28 Nisan 2013). 27 Cüneyt Doğrusözlü & Ahmet Üçağaç, “Lübnan 2011”, Ortadoğu Yıllığı 2011, İstanbul: Açılım Kitap, s. 128. 28 Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı İhracat Bilgi Platformu, http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-ulke. cfm?id=L%C3%BCbnan (23 Nisan 2013). 29 “Zahide Tuba Kor ile söyleşi: Lübnan, Ortadoğu’nun bir aynası”, Anlayış, Sayı 82, Mart 2010, s. 75. “Palestinians in Lebanon gain rights”, 17 Ağustos 2010, http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2010/08/2010817161916277557.html (29.04.2013). 13 14 Norman G. Finkelstein, “İsrail’in hedefi, ‘barış’ tekliflerini engellemek”, Anlayış, Sayı 69, 2009, s. 44-45. 15 Suriye, 1976 yılında Lübnan içinde yaşanan çarpışmaların akabinde ülkeye kuvvetlerini soktu ve taraflar arasına girmeye çalışarak ateşkes sağlamaya çalıştı. Buradaki diğer bir maksat Filistinli gerillaları ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nü kendi kontrolü altına almaktı. Bundan dolayı Suriye’nin Lübnan’a asker sokması Mısır, Irak gibi Arap ülkeleri tarafından tepkiyle karşılandı. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Alkım Yayınevi, 2005, s. 733. 30 Doğrusözlü & Üçağaç, s. 119. Araştırma 07 9