HABER BÜLTENİ 24 Mayıs 2007 Haber Özetleri Irak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak’ın kuzeyine operasyon konusunda, ''Biz, ülkemizin huzuru, mutluluğu neyi gerektiriyorsa onu yaparız. Bu konuda da bizim güvenlik güçlerimizle, askerimizle herhangi bir ayrı düşmemiz söz konusu olamaz'' dedi. ATV Ana Haber Bülteninde, Ali Kırca'nın sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, ''Irak’ın kuzeyine operasyon düşüncesi var mı, Silahlı Kuvvetlerle bu konuda tam bir görüş birliği içinde misiniz?'' sorusu üzerine, ''Biz, ülkemizin huzuru, mutluluğu neyi gerektiriyorsa onu yaparız. Bu konuda da bizim güvenlik güçlerimizle, askerimizle herhangi bir ayrı düşmemiz söz konusu olamaz. Yapılması gereken neyse; sınır ötesi, sınır içi, bunun vakti saati geldiğinde zaten iletişimlerimiz anında kurulu. Belli ön hazırlıkları bu işin zaten vardır. Burası Türkiye Cumhuriyeti, kabile değil burası. Böyle bir şeyde zaten atılması gereken adımları atacak güçtedir. Bu noktada polisimizle, askerimizle hazır vaziyetteyiz. Zaten şu anda bir hassasiyet var. Böyle bir durumdayız. Bu konuda gerektiğinde bu adım atılır. Hiç gecikmez'', diye konuştu. Kırca'nın, ''Bir talep geldiği zaman biz parlamentodan bu kararı alırız. Silahlı Kuvvetlerin arkasına yasal desteği veririz'' şeklindeki ifadesine Erdoğan, ''Kesinlikle'' karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan, ''ABD'ye rağmen Parlamento'dan böyle bir karar çıkar mı?'' sorusunu ise, ''ABD, siyasi müttefikimiz. Biz onlarla ilgili olarak, onların daveti sebebiyle ta Afganistan'a kadar gidiyoruz. Bunları yapıyoruz. Şimdi böyle bir şeyde Irak'tasınız. Irak’ın kuzeyinde terör örgütü konuşlanıyorsa, burada da ABD üzerine düşeni yapmalıdır. Terörle ilgili bizden koordinatör istenmesi olayı, ortak bir çalışmanın ürünüdür. Bu ortak çalışmanın gereği yerine gelmelidir. Türkiye bu noktada kendi kaderini belirlemede muktedirdir. Vakti saati geldiğinde beklenen olmuyorsa, o zaman tabii ki Türkiye'nin bir yerlerden izin almaya da ihtiyacı yoktur. ABD'ye rağmen diye bir şey yok zaten. Burada Türkiye'yi uluslararası platformda bağlayan, içinde olduğu kurum NATO'dur. Karşımızda eğer ülkemiz bir tehdit altındaysa bizim atmamız gereken adımlar var. Tam aksine burada bize yardımcı olması gereken ülkelerin yardımcı olması gerekir. Ve biz kararımızı verir ve bu adımı atarız'', şeklinde yanıtladı. (AA) Kürt Listesi üyesi Feryat Ravunduzi yaptığı açıklamada, Anayasa Değişikliği Komisyonu’nun Kerkük’le ilgili iki öneriden oluşan bir proje ortaya koyduğunu ifade etti. Ravunduzi yaptığı açıklamada, birinci önerinin normalleştirme sürecinin 2008’in sonuna kadar uzatılması, ikinci önerinin ise Kerkük’ten 1 koparılan bölgelerin Kerkük’e bağlanması şartıyla Kerkük’ün özel bir bölgeye dönüştürülmesi ve 3 sene sonra referandum yapılması olduğunu belirterek, bu projenin Irak hükümeti tarafından kabul edildiğini, sözde Kürt hükümetinin ise bu projeyi değerlendireceğini ve gelecek günlerde tutumunu belirileceğini bildirdi. Birleşik Irak İttifakı üyesi Kasım Davut ise yaptığı açıklamada, Irak Ulusal Listesi ve Irak Uzlaşma Cephesinin 140. maddeye karşı olduklarını belirtti. (EL-HAYAT GAZETESİ) Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Sadettin Ergeç bir dizi temaslarda bulunmak üzere Ankara’dan sonra İstanbul’a geldi. 19 Mayıs Cumartesi günü Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğinde İstanbul’da bulunan Türkmenlerle bir araya geldi. Ergeç, Irak’taki son gelişmeler ve ITC’nin çalışmaları hakkında ve özellikle Kerkük referandumu ile ilgili bilgi verdi. Ergeç, eskiden kendilerine kulak asmayanların artık ne kadar haklı olduklarını görmeye başladıklarını söyledi. Anayasa değişikliğinin ve özellikle Kerkük referandumunu içeren 140. madde değişikliği için Parlamentoya teklif sunduklarını söyleyen Ergeç, “İşgal altında çıkarılan Irak Anayasasının meşruiyetini Irak halkının tümünden aldığını iddia eden Kürt gruplar, konu Kerkük referandumu olunca, bu referanduma tüm Irak halkının katılmasına karşı çıkıyorlar”, dedi. “Önceden ITC’ye mesafeli duran bazı siyasi grupların, artık bizimle aynı görüşü savunmaya başladıklarını görüyoruz. Özellikle Sünni Arapların pek çok konuda bizimle ortak hareket etmeye başlamaları da bunun en belirgin örneğidir” diyen Ergeç, ITC’ye yöneltilen suçlama ve eleştirilerin haksız olduğunu söyledi. Ergeç, ITC’nin 2003 yılına göre bugün çok daha iyi konumda olduğunu ifade ederek, “Ben Cepheci değilim. Türkmen Cephesi benim için bir araçtır. Amacımıza ulaşmak için daha iyi bir araç bulduğum takdirde, onu tercih edeceğim konusunda kimsenin kuşkusu olmasın”, diye konuştu. Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile yaptığı görüşmeye değinen Ergeç, Maliki’nin kendisine “Kürtler, 1957 sayımının belgelerinin yakıldığını söylüyorlar. Bu sayımla ilgili sizde belge varsa getirin” dediğini belirtti. Artık Kürt grupların da kendileriyle temas kurmaya çalıştıklarını belirten Ergeç, özellikle 140. madde ve Kerkük referandumu konusundaki görüşlerinin net olduğunu ve Kerkük’e özel statü tanınmasından başka bir yolun olmadığını söyledi. (www.bizturkmeniz.com) Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adil Abdülmehdi dün Necef şehrini ziyaret ederek, Ayetullah Ali Sistani ile bir araya geldi. Görüşmeden sonra Abdülmehdi El-İraqiye Televizyonuna bir konuşma yaparak, Sistani ile halka yönelik yapılması gereken hizmetlerin konuşulduğunu söyledi. Öte yandan Abdülmehdi’nin Salı günü sözde Kürt Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani ile bir araya gelerek Federalizm ve 140. madde’yi konuştuklarını bildirildi. (www.aswataliraq.info) (EL-ŞARK EL-AVSAT GAZETESİ) Washington Post, Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'taki stratejisini değiştireceğini yazdı. Irak'taki Amerikan komutanları ile diplomatların hazırladığı yeni plan, ülkede direniş gösteren gruplar arasında müzakere seçeneğini de içeriyor. Washington Post, Amerikan Yönetimi'nin yeni Irak stratejisini anlattığı haberde, yeni planın askeri olmaktan çok siyasi olduğunu yazdı. Yeni plana göre, Irak ordusunun önemli ölçüde güçlendirilmesi hedefleniyor. 2008'e kadar Amerikan askerlerinin Irak'taki varlığını korumasını 2 öngören plan, iç savaşa sürüklenme tehdidi altındaki ülkede, direniş gösteren gruplar arasında, yerleşim birimleri üzerinde bazı siyasi anlaşmalar yapılmasını da içeriyor. Direnişin ağır olduğu Bağdat gibi kritik bölgelerde, Amerikan askeri müdahalesini sivilleri korumak için Irak güvenlik güçlerine bırakmayı hedefleyen yeni plan, Irak hükümetinin mezhep çatışmalarını yöneten, siyasi ve ekonomik reformların önüne geçen kişilerden arındırılmasını da amaçlıyor. Irak'taki Amerikalı General David Petraeus ile Büyükelçi Ryan Crocker'ın ortak hazırladıkları Washington'ın yeni Irak stratejisinin 31 Mayıs'ta tamamlanması bekleniyor. (TRT) Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, ulusal uzlaşmanın, terörizmle silahla mücadeleden daha güçlü olduğunu belirterek, Irak’ın mezhep savaşı tehlikesini geride bıraktığını söyledi. Hükümetin kuruluşunun birinci yıldönümü dolayısıyla bir konuşma yapan Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, Samarra’daki İmam Hadi ve İmam Hasan El-Askeri türbelerine yapılan bombalı saldırıdan sonra hükümetin Irak’ı bir mezhep savaşının içine düşme tehlikesinden kurtarmayı başardığını söyledi. Ulusal uzlaşmanın, terörizm ve silahla yapılacak mücadeleden daha güçlü olduğunu belirten Maliki, Irak’taki tüm aşiretler ve sivil toplum kuruluşlarının terör afetiyle başa çıkmak için Irak güvenlik güçlerinin yanında yer alarak her ilde ulusal kurtuluş şuraları kurmaları gerektiğini söyledi. Ulusal birlik hükümetinin kurulduğu ilk günden itibaren ulusal diyalog ve uzlaşma planının yürürlüğe girdiğini belirten Maliki, bunun partisel ve grupsal siyasi hesaplarla değil, çekişmeleri bir tarafa bırakarak Irak’ın yeniden yapılandırılması ve bir uzlaşı kültürünün oluşturulması için başvurulan bir strateji olduğunu söyledi. (www.saafonline.com) Irak'ta Fırat Nehri'nin kıyısında bulunan cesedin kaçırılan 3 Amerikan askerinden birine ait olduğu belirlendi. Amerikan ordusu, cesedin Joseph Anzack adlı askere ait olduğunu açıkladı. Açıklamada, ikinci bir ceset bulunduğu haberi ise doğrulanmadı. 3 Amerikalı asker, 12 Mayıs'ta Bağdat'ın güneyinde pusuya düşürüldükten sonra kaybolmuştu. Kayıp askerleri bulmak için, binlerce Amerikalı ve Iraklı asker seferber edilmişti. Bu arada, Irak'ta Amerikan ordusunun kayıplarına iki asker daha eklendi. Amerikan ordusundan yapılan açıklamada, Anbar vilayetinde 2 askerin çatışmalarda öldüğü bildirildi. (TRT) Kerkük’te bir petrol kuyusunda büyük çaplı bir yangın çıktı. Kerkük Petrol Şirketi yetkilileri yangının çok büyük olduğunu, yangın söndürme çalışmalarına başlandığını; ancak çıkan yangını kontrol altına almanın çok zor olduğunu ifade ettiler. (TURKMENELİ TV) Irak’taki Mendeli kasabasına dört gün içinde ikinci kez intihar saldırısı düzenlendi. Bir kahvehaneye giren intihar komandosu kendini havaya uçurdu en az 20 kişinin ölümüne sebep oldu. Saldırıda 30 kişi de yaralandı. (CNNTÜRK) Ortadoğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İran'a nükleer faaliyetini durdurması için verdiği süre bugün doluyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ise yayımladığı raporda, İran'ın, uranyum zenginleştirme programını 3 durdurmadığını, aksine genişlettiğini açıkladı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed El Baradey raporunda, İran'ın Birleşmiş Milletlerin uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurma talebine uymak yerine, faaliyetlerini genişlettiğini belirtti. Uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin ve üç santrifüj ile ağır su araştırma reaktörü inşaatının sürdürüldüğü kaydedilen raporda, İran'ın nükleer faaliyetlerini şeffaflaştırmak için gerekli önlemleri de kabul etmediği vurgulandı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, İran'ın nükleer faaliyetlerini durdurmasını isteyen kararlarını destekleyen Batılı ülkeler, İran işbirliğine yanaşmadığı takdirde yaptırımların sertleştirilmesinden yana. İran'ın Nükleer Başmüzakerecesi Ali Laricani ise, El Baradey'in raporunun ardından devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, İran'ın, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasına sadık kaldığını yineledi. (TRT) ABD'nin BM Daimi Temsilcisi ve BM Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı Zalmay Halilzad, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEK) son raporunda İran'ın BM kararlarına uymadığını belirtmesinden sonra, ABD olarak İran hükümeti üzerindeki baskıyı arttırmak istediklerini söyledi. (AA) Arap Birliği ile Avrupa Birliği, Filistin ve Lübnan'daki istikrarsızlığa son vermenin yollarını arıyor. Avrupa Birliği Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana Ortadoğu gezisi çerçevesinde gittiği Mısır'ın Başkenti Kahire'de Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ile görüştü. Arap Birliği merkezinde gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan Solana ve Amr Musa, Filistin ve Lübnan'daki son gelişmeleri ele aldıklarını bildirdiler. Amr Musa, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirterek, Avrupa ve Arap Birliği'nin, Filistin ve Lübnan'a yardımcı olmak için görüş alışverişinde bulunmaya devam edeceklerini kaydetti. Javier Solana da görüşmelerin, Filistin ve Lübnan'da istikrar ve barışın sağlanmasına yardımcı olmayı amaçladığını vurguladı. Avrupa Birliği'nin Filistin'e yardım konusundaki tavrında bir değişiklik olup olmayacağının sorulması üzerine, Javier Solana, olumlu yönde bir değişiklik olabileceğini ümit ettiğini belirtmekle yetindi. (TRT) Lübnan'da, Pazar günü askerlerle çatışmaya giren Fetih El İslam örgütünün iki numaralı ismi Ebu Medyan'ın cesedinin bulunduğu bildirildi. (AA) Filistinli militanların, Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın İsrail'i hedef alan roket saldırılarını durdurmaları talebini, önce İsrail'in saldırıya son vermesi gerektiği gerekçesiyle reddettikleri belirtildi. Bu arada İsrail ordusu, dün gece Batı Şeria'da düzenlediği operasyonda aralarında bir bakan ve üç milletvekilinin bulunduğu 33 Hamas yetkilisini tutukladı. (AA) Washington-Tahran hattında iplerin gerildiği bir dönemde, ABD Körfez'de gövde gösterisi yaptı. 2'si uçak gemisi olmak üzere Amerikan Deniz Kuvvetleri'ne bağlı 9 savaş gemisi İran kıyıları açıklarında dolaşıyor. 17 bin asker taşıyan savaş gemileri, dün sabahın erken saatlerinde Hürmüz Boğazı'nı geçerek Basra Körfezi'ne girdi. Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin 2003'teki Körfez Savaşı'ndan bu yana ilk kez gündüz saatlerinde bu kadar büyük bir güçle bölgede hareket ettiği bildirildi. Amerikan donanması, söz konusu gemilerin "Amerika'nın Körfez'deki müttefiklerine güven vermek 4 amacıyla" Basra Körfezi'nde bir dizi askeri tatbikat gerçekleştireceğini ve geçişe ilişkin olarak İran yönetiminin önceden bilgilendirilmediğini duyurdu. Filodaki USS John C.Stennis uçak gemisinde gazetecilere açıklama yapan Koramiral Kevin Quinn, "Uluslararası boğazların bir devlet tarafından kapatılması riski her zaman mevcut ve bunlardan biri de Hürmüz Boğazı", dedi. İran Savunma Bakanlığı ise "düşman tehditlerine direneceklerini" açıkladı. (TRT) Kafkasya ve Orta Asya Kırgızistan Rus sınır muhafızlarının Kırgızistan'a geri dönmesini istiyor. Kırgızistan Meclis Başkanı Marat Sultanov, geçen hafta Moskova'ya yaptığı ziyaret sırasında, Rus sınır muhafızlarının Kırgızistan'a geri dönmesi talebini Rus yetkililere ilettiğini söyledi. Sultanov, Kırgızistan'ın askeri bütçesinin, ülkenin sınır güvenliğini, özellikle de güney sınırlarının güvenliğini tam olarak sağlamaya izin vermediğini belirtti. Kırgızistan Rusya'nın Ortak Güvenlik Antlaşması Örgütü çerçevesinde Kırgızistan'daki Rus askeri hava üssünde personel sayısını artırmasını da önerdiklerini ifade etti. Rusya, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından 1999 yılında sınır muhafızlarını Kırgızistan'dan çekmiş, Ortak Güvenlik Antlaşması Örgütü çerçevesinde 2003 yılında 300 kişilik personel ve 5 adet SU-25 tipi eğitim uçaklarıyla Başkent Bişkek'in 60 kilometre uzağındaki Kant kentindeki hava üssünü faaliyete geçirmişti. Öte yandan Kırgızistan, Amerika Birleşik Devletlerinin Manas Uluslararası Havaalanı'ndaki Gansi Amerikan hava üssünü kapatmayı düşünüyor. Özbekistan'ın Amerikan üssünü kapatmasından bu yana Kırgızistan'daki Amerikan Üssü Orta Asya'daki tek Amerikan üssü durumunda. (TRT) Kırgızistan Başbakanı Almaz Atambayev, kendisini zehirlediklerini açıkladı. Atambayev, 11 Mayıs'ta bürosunda su içtikten sonra iki gün boyunca baygın yattığını ve "detoksikasyon" tedavisi gördüğünü söyledi. "Düşmanlarım var; ama özellikle birini gösteremem" diyen Atambayev, hükümetin, bilgisayar donanımı ve savunma aygıtları için saf silikon üreten Sovyet yapımı bir fabrikayı millileştirme kararıyla bağlantılı olarak ölüm tehditleri aldığını belirtti. (TRT) Avrupa Birliği Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye konusundaki görüşlerini birçok kez dile getirdiğini belirterek, cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ''fikrini değiştirmediğini, Türkiye'nin AB'de yeri olduğuna inanmadığını'' söyledi. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'yla görüşen Sarkozy, düzenlenen ortak basın toplantısında bir soru üzerine, Türkiye konusundaki görüşlerini açıkladı. Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu defalarca açıkladığını hatırlatan Sarkozy, ''Görüşlerimi değiştirmedim. Ben bunu yapmam'', dedi. Sarkozy, ''Türkiye'nin AB'de yeri olduğuna inanmadığını'' belirterek, öncelikli gündeminin AB'deki anayasa krizinin çözümü için ''basitleştirilmiş anlaşma'' üzerinde uzlaşılması olacağını anlattı. ''Ben sorun yaratmak değil, çözmek istiyorum'' diyen Sarkozy, AB'nin mevcut Nice Anlaşması için toplanan hükümetler arası konferansa o zamanki aday ülkelerin çağrılmamasını örnek 5 göstererek, üzerinde tartışılan ''basitleştirilmiş anlaşma'' için tekrar hükümetler arası konferans toplanması durumunda aynı şekilde aday ülkelerin burada yer almayacağını dile getirdi. Bunun için 21-22 Haziran'daki AB devlet ve hükümet başkanları zirvesinde uzlaşma sağlanması gerektiğini anımsatan Sarkozy, Türkiye tartışmasına anayasa krizine çözüm bulunmasının ardından başlayabileceğini ima etti. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ise Sarkozy'nin Türkiye konusundaki sözlerini ardından sessiz kalmasının ''yanlış yorumlanmamasını'' isteyerek ''AB Komisyonu'nun Türkiye ile müzakerelerin yana olduğunu'' vurguladı. Barroso, müzakerelerin sürdürülmesinin ''üye ülkelerin sorumluluğunda'' olduğunu vurgulayarak, bu sorumluluğun yerine getirilmesini istedi. (AA) Kıbrıs Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi'nin NATO'yla ilintili operasyonlarda yer almasına karşı tutumunu sürdürüyor. Avrupa Birliği ise, Kosova Polis Teşkilatı kapsamında NATO ile iş birliği protokolü imzalanabilmesi için Ankara'ya baskı yapmaya çalışıyor. Avrupa Birliği, Kosova Polis Gücü konusunda NATO ile iş birliği protokolü imzalamak istiyor. Ancak Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi'nin bu operasyona katılmasını kabul etmiyor. Ankara, Rumların Ada'nın bütününü temsilen hareket etmesini ya da Rum askerleriyle Türk askerlerinin aynı operasyon kapsamında bir araya gelmesini uygun bulmuyor. Ancak Avrupa Birliği, Rum askerlerinin Kosova Polis Operasyonuna katılması konusundaki istemini sürdürüyor. Gözlemciler, Kıbrıs konusunda bugüne kadar hiçbir sözünü tutmayan Avrupa Birliği'nin, Rumlara destek olabilmek adına bu kez de Kosova konusunu kullandığını vurguluyor. Brüksel'in bu girişimleri, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin adaylık sürecinden yararlanarak, başka bir örgüt içindeki kararlarını etkileme çabası olarak da dikkat çekiyor. (TRT) Diğer Haberler "Korku üzerine kurulan politika, hem insan hakları ihlallerini körüklüyor hem de tehlikeli, bölünmüş bir dünya yaratıyor." Hazırladığı yıllık raporda bu sonuca varan Uluslararası Af Örgütü, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush'u da siyasette terör korkusunu kullanmakla suçluyor. Uluslararası Af Örgütü'ne göre, dünya "Soğuk Savaş" döneminde olduğu kadar kutuplaşmış durumda ve bu durum ciddi boyutta tehlike yaratıyor. Örgütün hazırladığı yıllık raporda, korku politikasının güç sahibi hükümetler, baskıcı devletler ve silahlı gruplar tarafından bölünmüş bir dünya yaratmak için kullanıldığı belirtilerek bu durumun, insan hakları ihlallerini de körüklediği vurgulanıyor. Örgüt geride bıraktığımız 2006 yılını "korku yılı" olarak nitelendiriyor. Uluslarararası Af Örgütü'nün eleştiri okları, Zimbabve'den Amerika Birleşik Devletleri'ne kadar birçok ülkeyi hedef alıyor. Yıllık raporda hükümetler, korku saçan ve bölücü nitelikte politikalarla ırkçılığı beslemekle suçlanıyor. Raporda, Irak'ın işgali ve terörle savaşın uluslararası ilişkileri gölgeleyen derin ayrılıklar yarattığına dikkat çekiliyor. Darfur sorununa da yer verilen raporda, dünyada vicdani ve ahlaki açıdan Darfur'un kanayan bir yara olduğu vurgulanıyor. (TRT) 6 Dünya Basını İngiltere gazetelerinde bu sabah hükümetin nükleer enerji santralleri inşa etme planlarına ilişkin haber ve yorumlar öne çıkıyor. Sanayi Bakanı Alistair Darling dün parlamentoda Kuzey Denizindeki petrol ve doğalgaz yataklarının azaldığı ve sera etkisi yaratan gazlarla mücadele konusunda baskının arttığı bir dönemde ''nükleer enerji seçeneğini'' dışlamanın büyük bir hata olacağını söylemişti. Independent gazetesi, hükümetin açıklamalarına kuşkuyla yaklaşıyor: ''Sanayi Bakanı kararın Ekim ayından önce verilmeyeceğini söylüyor. Ama hükümetin izlediği tutum iyimser olmak için yeterli değil. 2003 yılında hazırlanan strateji belgesinde, nükleer enerji ''çekici olmayan bir seçenek'' olarak nitelenmişti.'' ''2006 Ocak ayında ise hükümet nükleer seçeneğe yöneleceğini duyurdu. Yüksek yargı ise, hemen bir ay sonra hükümetin konuyu halkla uygun şekilde tartışmadığına hükmetti.'' ''Hükümet, açık bir tartışmadan yana olduğunu söylüyor. Fakat sanki kararını vermiş gibi davranıyor. Tony Blair, güçlü bir nükleer enerji destekçisi. Ama halefi Gordon Brown, Blair kadar keskin bir tutum izlemiyor.'' ''Bu tehlikeli budalalıkların bedelini ödeyecek kişi ise Brown olacak. Çevre dostu olan, nükleer olmayan bir enerji yolunu seçmek için henüz geç değil.'' Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Avrupa Komisyonu yetkilileriyle görüşmek üzere dün gittiği Brüksel'de yaptığı açıklamalar da gazetelerin iç sayfalarında irdelediği haberlerden. Financial Times, Sarkozy'nin ''birliğin küresel ticaret görüşmelerinde daha katı bir tutum izlemesi gerektiği''nin altını çizdiğine dikkat çekerek, ''Fransız çiftçilerin siyasi anlamda ucuza satılmasına izin vermeyeceği'' sözlerini aktarıyor. ''Bu açıklamalar, Sarkozy'nin Fransa'nın gündemini Avrupa Birliği'ne kabul ettirme konusunda daha iddialı bir tutum izleyeceğine işaret.'' ''Böyle bir gelişme ise, daha serbest ticaret yanlısı olan Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İngiltere'da yakında başbakanlık koltuğuna oturacak Gordon Brown'la Sarkozy'yi karşı karşıya getirecek.'' Daily Telegraph ise, Sarkozy'nin izleyeceği politikanın; bir konuda Gordon Brown için, özellikle başağrısı yaratacağına dikkat çekiyor. Bu konu ise Türkiye. Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığı görüşünü dün de yineledi. Daily Telegraph, bu sözleri şöyle değerlendiriyor: ''Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine muhalefeti, Sarkozy'nin Avrupa gündeminin belirleyici unsurlarından biri. Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu yılın sonlarına doğru, Avrupa'nın nihai ortak sınırlarını tanımlayacak bir siyasi deklarasyon yayınlanması için bastırması bekleniyor.'' ''Böyle bir adım fiilen Ankara'nın Avrupa Birliği hayallerini sonlandıracak, Gordon Brown içinse ciddi bir baş ağrısı yaratacaktır.'' Lübnan'ın kuzeyindeki Trablus kentindeki Filistinli mülteci kampında bulunan radikal İslamcı grupla Lübnan ordusu arasındaki çatışmalar devam ediyor. Daily Telegraph muhabiri Kitty Logan, kamptan kaçanlarla görüşmüş: ''Rüveyde Avad adlı bir kadın, 'uyuyamıyoruz, çocuklar da uyuyamıyor. Korku içindeyiz' diyor. Bir diğer Filistinli ise, ''her şeyin, camilerin, evlerin bile 7 yıkıldığını, bazı cesetlerin enkaz altında olduğunu'' anlatırken, Fethül İslam örgütünün kampa girmesine kendilerinin değil, Lübnanlıların izin verdiğini söylüyor.'' ''Filistinliler arasında, savunmasız mültecilerin evlerini bombaladığı gerekçesiyle Lübnan ordusuna karşı giderek artan bir öfke var.'' 'Korkunç şeyler gördüm' diyor Vefa Vassim adlı bir mülteci, 'Annesiyle birlikte ekmek almaya giden bir kız çocuğunun şarapnel parçasına hedef olduğunu, öldüğünü gördüm' diye de devam ediyor.'' ''14 yaşındaki Sabrine Saour ise, iki yakınını kaybetmiş. Cebinden şarapnel parçasını gösterip, 'Bakın Lübnan ordusunun bize yaptığına' diyor.'' Guardian'da yazan Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden Charles Harb ise, Lübnan'da orduyla çatışmakta olan İslamcıların mezhep kaygıları nedeniyle hükümet yanlısı güçlerce oluşturulduğunu belirterek, ülkede çok tehlikeli bir sürecin yaşandığına dikkat çekiyor. ''Irak'ın işgali Sünni-Şii ayrımını alevlendirdi ve Orta Doğu'nun iç dinamiklerini de değiştiriyor. Şiilerin Arap dünyasında etkinlik kazandığına ilişkin endişeler, Arap liderlerin İran'dan başlayıp Irak üzerinden Lübnan'ın güneyine uzanan Şii hilalinden söz etmelerine yol açtı.'' ''Suudi yetkililerin, Şiilere karşı, radikallerin de aralarında bulunduğu Sünni grupları güçlendirmek için çaba harcamakta oldukları yönünde haberler var. Ancak Şiilere karşı radikal Sünni grup oluşturmak kolayca geri tepebilir. Militan İslamcı gruplar Sünnilerin hislerine hitap ederken, yine de kendi hedeflerine bağlı kalacaklardır.'' Charles Harb Guardian'daki yazısında, Lübnan'daki çatışmalara ilişkin üç farklı görüşün olduğuna dikkat çekiyor: ''Bunlardan birincisi, bölgesel oyuncular Amerika Birleşik Devletleri, Suriye ve Suudi Arabistan arasında Lübnan siyasetini kontrol etme rekabeti. İkincisi, bir planın yanlış işlediği, hükümet yanlısı güçlerin beslediği radikal grupların kontrolden çıkması olarak görülüyor. Üçüncüsü ise, Lübnan ordusunun Lübnan siyaseti içine çekilmesi biçiminde değerlendiriyor.'' Trablus'taki mülteci kampında kısılı kalmış olan Filistinlilerin yaşadıklarının; Filistin'de işgal altında yine kamplarda yaşayanların karşı karşıya kaldıklarından farklı olmadığının altını çizen Charles Harb, yazısını şöyle noktalıyor: ''Filistinli gruplar parçalı halde, zayıf, yabancı ajanların sızdıkları yapılar. Bu gruplarla Lübnanlı yetkililer arasındaki ilişkiler de gergin, bu gerilim kolayca mülteci kamplarının dışına taşabilir.'' ''Yangının ülkenin geneline yayılma tehlikesi çok ciddi. Bir dönem Afganistan'daki mücahitleri besleyip himaye eden Amerika Birleşik Devletleri, bunun bedelini çok sonra ödedi. Tehlikeli mezhep çatışmaları oyununda, herkes kaybetmeye mahkûmdur.'' 8