T Ü R K R E S S A M L A R YUSUF KAT‹PO⁄LU fiUBAT 2015 1941 y›l›nda Trabzon’da do¤du. Orta ö¤renimini burada tamamlad›. 1968’de ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. Akademi’nin Avrupa Burs S›nav› ilk sergisi oldu (1971). Trabzon’da resim ö¤retmenli¤i yapt› (1971-1980). 1975’te Trabzon Güzel Sanatlar Galerisi’ni kurdu ve yöneticili¤ini üstlendi. Çal›flmalar›n›, 1980’den bu yana yaflad›¤› Kuzguncuk, Üsküdar’da sürdüren ve bugüne de¤in ellinin üzerinde kiflisel sergi açan sanatç› yeni yap›tlar›n›, “Bugün Deniz Galafl” bafll›¤›yla, 14 fiubat- 7 Mart aras›nda Uzun Haf›z Sokak, No: 16, Rasimpafla, Yelde¤irmeni, Kad›köy adresindeki Galeri Diani’de sergileyecek. Baflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z, umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur. “Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur. Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r. Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir. Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye... Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Bütün Dünya 1 fiUBAT 2015 2000 Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r. Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, ‹lkay Erdem, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Prof. Dr. fiadan Gökoval›, Metin Gören, Ça¤dafl Güner, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sabahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 22 / 01 / 2015 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1 ‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 200 2000 3 Kahramanlarımız ve... Karfl›lar›ndaki Suskunlu¤umuz Mete Akyol 5 Gazi Mustafa Kemal ve Bir Resmi Gazete Dr. Sıtkı Aydınel 8 Despot Yolsuzlukları Dr. Ö¤üt Yazman 12 Babasının Tarlası 13 Entelektüel Paradigmalara Uyum ya da Kaos Do¤an Kuban 18 Atatürk’ün Erzurum Kongresi Açıfl Konuflmas› Cengiz Önal 23 Hakimiyeti Milliye Yazıları 25 Prof. Dr. Mehmet Haberal, Dünyaca Ünlü Bilim ‹nsanlar›n› Ankara’da A¤›rlad› 29 Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi Sinan Meydan 35 200+50 Yıldır Neden Bocalıyoruz? Konur Ertop 41 Mimar Sinan’ın Kafatası ve Unutulan Gerçekler Cengiz Özakıncı 47 Kurfluna Dizilen Yunan Askerleri Orhan Velidedeo¤lu 51 Felsefe Kültürün Neresinde? Tekin Özertem 55 Ermeni Sorununda ‹ngiltere’nin Rolü Gürbüz Evren 60 Gülen Düflünceler ‹lkay Erdem 63 Yatırım De¤il Cinayet Can Pulak 2 65 Bitmeyen Senfoni Metin Gören 69 Ataol Behramo¤lu fiadan Gökoval› 74 Seni Seviyorum Nuray Bartoschek 77 Karayazgılı Oedipus Haluk Erdemol 83 Sokrates Berk Yüksel 87 ‹sveç’deki Titanik Vasa Nevin Dedeo¤lu 91 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay 95 Oturmak Dr. Mustafa Çetiner 98 Garcia’ya Mektup 103 40 Yıl ‹çinde Hepimiz Böcek mi Yiyor Olaca¤›z? Sabriye Afl›r 107 Pearl Nehri Kulesi Gizay Temizsoylu 111 Bitkiler Sayı Sayıyor Yücel Aksoy 115 Michio Kaku ile Gelece¤e Bak›fl 120 Bir Kahramanın Öyküsü Nergis Öztürk 123 Füze Selami Sema Erdo¤an 130 Yalnız Adam Yahya Aksoy 133 Uvvv! Dondum Dondum! Muzaffer ‹zgü 137 Özgür Periler Mehmet Uhri 142 Bellagio ‹zlen fien Toker 147 Amsterdam’da Bir Çatı Katı Mehmet Ünver 34 40 68 128 151 152 154 156 158 160 ‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük Kahramanlar›m›z ve... Karfl›lar›ndaki Suskunlu¤umuz onunda, bizim de içine itildi¤imiz bir dönemin, s›¤ bilgilerle yetinebilen kiflileri taraf›ndan bugün bir spor salonu, bir iki park ya da bir iki cadde ad› olarak bilinen Abdi ‹pekçi, son yaz›s›n› yazd›¤› 1 fiubat 1979 tarihinin 36 y›l ötesinde, 2015 y›l›n›n fiubat’›nda bugün, bir efsane ya da bir destan kahraman› olarak beliriyor an›lar›m›zda. Abdi ‹pekçi’yle birlikte, de¤iflik y›llar›n ayn› haftas›nda sonsuzluklar›na emanet etti¤imiz U¤ur Mumcu da, Gaffar Okkan da yerlerini al›yorlar bu efsaneler tablosunda. Onlarla ayn› yaflam biçiminin ve ayn› ölüm biçiminin onuruna sahip öteki “uygarl›k kahramanlar›m›z” da bir anda dolduruyorlar, an›lar›m›z›n fleref kürsüsündeki yerlerini. Ayn› onurlu yaflam ve ayn› onurlu ölüm ötesinde bu uygarl›k kahramanlar›m›z›n ortak özellikleri, yaflamlar› boyu yaln›z b›rak›lmalar›d›r. Onlar› yaln›z b›rakanlar, ayn› çizgide olmalar›n karfl›n, birer “seyirci” kalmay› ye¤leyen ve en gerçekçi tan›m›yla toplumumuzun “adam sendeci” olarak adland›r›lan kesimidir. Bugün birer efsane kahraman› niteli¤e sahip bu uygarl›k kahramanlar›m›z, ço¤unun s›fat›, bir bölümünün S ise yap›s› da “ayd›n” olmas›na karfl›n, ayd›nl›klar›n› karanl›klara tafl›maktan üflenen etkin bir kesimi harekete geçirebilmek için düflünsel emeklerini cesaretle ortaya koymalar›n›n yan›s›ra, yaflamlar›n› namlular›n tehdidi karfl›s›nda hedef yapmaktan da çekinmemifllerdi. Onlar Türk toplumuna, Atatürk Devrimleri’nin önemini ve anlam›n› anlatmaya, hatta benimsetmeye çal›flm›fl, toplumumuzun tüm bireyleriyle birlikte, dönemin tüm yöneticilerine de, Atatürk Devrimleri’ nin ve ilkelerinin, bir ödül de¤erinde olmalar›n›n da ötesinde gerçekte, uygar bir yaflam biçiminin “olmazsa olmaz” ögeleri oldu¤unu ö¤retmeye özen göstermifllerdi. ugünlerin “hal ve gidifl” serüveninin baflrol oyuncular› ve onlar›n ayaklar›n›n çevresinde dolaflan figüranlar d›fl›ndaki bu uygar, dürüst, ça¤dafl, fakat ayn› anda “adam sendeci” kimlikli bu kesimin bugün birinci vazifesi, bir zamanlar yaln›zca seyicileri olduklar› bu uygarl›k kahramanlar›n adlar›n›n duyuldu¤u ve görüldü¤ü her yerde, kendilerinden defalarca özür dilemektir. Toplumumuzu, okyanus dalgalar› ortas›nda yelkensiz ve dümensiz b›rakan siyasal f›rt›nalar›n herbiri, bu B 3 Abdi ‹pekçi Cavit Orhan Tütengil Muammer Aksoy U¤ur Mumcu Çetin Emeç Ümit Do¤anay Do¤an Öz Bahriye Üçok Necip Hablemito¤lu Gaffar Okkan Bedrettin Cömert kahramanlar›m›z› tek tek aram›zdan ald›¤›nda, do¤al olarak önce çok üzülmüfltük, çok dövünmüfltük ama… Bu f›rt›nalar›n teknemizi dalga dalga sürükleyip, sonunda bambaflka sahillere vurdu¤unda ve kendimizi bu sahillerin hiç de al›flamayaca¤›m›z bambaflka iklimlerinde buldu¤umuzda ancak, anlayabildik ne yapmamam›z gerekip de yapt›¤›m›z› ve ne yapmam›z gerekip de yapmad›¤›m›z›… Kurflunland›¤›n›n 36’nc› y›l›nda bu ay Abdi ‹pekçi’yi anarken, onla birlikte Bedrettin Cömert’in, U¤ur Mumcu’nun, Ahmet Taner K›fllal›’ 4 Ahmet Taner K›fllal› n›n, Çetin Emeç’in, Cavit Orhan Tütengil’in, Ümit Do¤anay’›n, Do¤an Öz’ün, Bahriye Üçok’un, Muammer Aksoy’un, Necip Hablemito¤lu’nun, Gaffar Okkan’›n ve ayn› uygarl›k u¤rafl› çizgisinde yitirdi¤imiz yüzlerce “destan kahraman›”m›z›n an›lar›n›n huzurunda tek tek herbirini, hem kendilerine sayg›m›zdan, hem kendimizden utanc›m›zdan, bafllar›m›z› önümüze e¤erek bir kez daha an›yor ve… Yanl›fllar›n›n yeni yeni ay›rd›na varmaya bafllayan tüm “seyircilerini” ba¤›fllamalar›n› diliyoruz.• meteakyol@butundunya.com.tr Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel Gazi Mustafa Kemal ve Bir Resmi Gazete 21 Nisan 1931 tarihli bu resmi gazete ”Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin Millete Beyannamesi” bafll›¤›n› tafl›yordu. u beyanname (Bildiri) yak›nda yap›lacak yeni seçimler için Cumhuriyet Halk F›rkas›n›n propagandas›n› içeriyordu. Bu bildiriyi yorumlayabilmek için önce, bu tarihe kadar partinin geçirdi¤i aflamalar› özetle an›msatmakta yarar görmekteyiz. Bilindi¤i gibi Halk F›rkas› 11 Eylül 1923 tarihinde kuruldu. Mustafa Kemal Pafla genel baflkanl›¤a, ‹smet Pafla da baflkan vekilli¤ine seçildi. ‹smet Pafla imzas›yla Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk merkezlerine mesaj› iletildi. (Bütün vatan› kurtulufl ve ba¤›ms›zl›¤a getiren cemiyet B bugünden itibaren Halk F›rkas›na dönüflecektir.) 10 Kas›m 1924’te de Halk F›rkas›n›n ad› BD fiUBAT 2015 (Cumhuriyet Halk F›rkas›) olarak de¤ifltirildi. 27 Ekim 1927’de 2. Büyük kongre yap›ld›. (Birinci Büyük Kongre Sivas kongresi olarak kabul edildi.) 17 May›s 1931’de üçüncü Büyük Kongre topland›. 24 Nisan 1931 tarihinde de 4. Devre TBMM üyeleri için seçim yap›ld›. u özel bilgiyi verdikten sonra 21 Nisan 1931 tarihli resmi gazeteyi yorumlayabiliriz. Dikkat edilirse bildiride bafll›kta Reisicumhur dendi¤i halde sonda ise Gazi Mustafa Kemal denmektedir. Çünkü bildirinin sonundaki makam Cumhuriyet Halk F›rkas› Genel Baflkanl›¤›’d›r. Bu çok önemli bir ay›r›m. Cumhurbaflkan› tarafs›zd›r. Devletin bafl›d›r. Bu s›fatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birli¤ini temsil eder. O tarihte bile Mustafa Kemal Pafla, demokrasinin ana kural›na, bu ay›r›m dolay›s›yla uymufltur. B Gazi Mustafa Kemal Atatürk 6 “Cumhuriyet Halk F›rkas›n›n karar verilen genel siyasetini flu cümle aç›kça ifadeye yeterlidir san›r›m. Yurtta sulh, cihanda sulh için çal›fl›yoruz.” Bildirinin bafllang›c›nda: “fiimdiye kadar oldu¤u gibi bu gün dahi toplulu¤unuza sunulacak bildirimiz aç›k ve kesin olacakt›r. Çünkü onlar yar›n size hesap verilmek üzere yap›lacak olumlu ifllerin ifadesidir.’’ ifadeleri geçmektedir. Bu ifadede geçen hesap verme sözcükleri de Mustafa Kemal’in diktatör olmad›¤›n›n ve demokrasiye ne kadar inand›¤›n›n delilidir. BD fiUBAT 2015 Bildirinin 1. Maddesinde: “Cumhuriyet Halk F›rkas›n›n Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkç›, Devletçi, Laik ve ‹nk›lâpç› vas›flar› de¤iflmeyen esaslar›d›r.” ilkeleri yer almaktad›r. Bildirinin di¤er maddelerinde: Devletçilik nedir? Türkiye Cumhuriyeti halk›n›n ayr› ayr› s›n›flardan oluflan de¤il ifl bölümü nedeniyle ayr›lm›fl (çiftçi, sanayici, vb.) bir toplum olarak de¤erlendirmek esas ilkelerimizdendir. Çiftçilerimizin, esnaf›n, iflçilerin, serbest meslek sahiplerinin, büyük tüccar ve fabrikatörlerin korunma önlemlerinin al›nmas› gibi konular ifade edilmektedir. 10. Maddesi ise derinlemesine incelemeyi gerektirmektedir. “Cumhuriyet Halk F›rkas›n›n karar verilen genel siyasetini flu cümle aç›kça ifadeye yeterlidir san›r›m: Yurtta sulh, cihanda sulh için çal›fl›yoruz.” Bu cümlenin nerede, ne zaman söylendi¤i konusunda karars›zl›klar vard›r. Üstelik Cumhuriyet Tarihi günlü¤ünü ve Atatürk T.C. Tarihi kronolojisini yazanlar (baz›lar›) bu bildirideki tarihi (21 Nisan 1931) günü yazmam›fllard›r. Bu nedenle Yurtta sulh, cihanda sulh sözünün nerede, ne zaman söylendi¤i hakk›nda karars›zl›klar do¤mufltur. Oysa bu söz pek çok dile çevrilmifl ve dünya çap›nda bir de¤er kazanm›flt›r. Gazi Mustafa Kemal pek çok savaflta fiilen bulunmufl, yurtta da bir çok iç isyanla u¤raflm›fl bir kifli olarak, deneyim ve birikimlerinin sonucunda bu sözü söylemifl; ancak ne yaz›k ki ne yurtta ne dünyada buna uyulmufltur. Atatürk’ün bu konuda söyledi¤i pek çok güzel söz vard›r. Bu sözleri ve yorumlar› bir araya getiren eserler yaz›lm›flt›r. Bu kadarla yetinerek bildirinin bundan sonraki maddelerini özetliyor ve önemli gördü¤ümüz konular üzerinde biraz daha duruyoruz. 11. madde: “Bütün devrim sonuçlar›n› vatandafllar›n tam emniyetini, milli düzeni ve inzibat›, yurt içi ve adli organizasyon ve yasalar ile koruyan ve hiçbir olay veya etki önünde sars›lmayan bir hükümet otoritesini kurmak ve uygulamak ifllerimizin temelidir.” güne kadar meydana gelen iç isyanlar ve karfl› devrim hareketlerine yönelik adli ve askeri önlemler alma konusunda Gazi’nin hassasiyetini ifade eden bu maddeyi daha fazla yorumlamaya gerek duymuyoruz. Bundan sonra vergi kanunlar›, milli e¤itim, sa¤l›k, bay›nd›rl›k, altyap› (demiryolu, karayolu, liman, vb.), ekonomi konular›nda yap›lacaklar s›ralan›yor. O Sonuçta da: “Yapmak iktidar›nda olmad›¤›m›z iflleri, uyuflturucu, oyalay›c› sözlerle yapar›z diyerek, millete karfl› gündelik siyaset takip etmek fliar›m›z (âdetimiz) de¤ildir.” Verdi¤i sözler hakk›nda güvence veren sadece bizde de¤il bütün dünyadaki siyaset adamlar›n›n uymas› gereken bir kural› ifade etmektedir.• sitkiaydinel@butundunya.com.tr 7 Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman D espot Yolsuzluklar› Dünya Demokrasi Haritas›’nda seçim yap›lan çok say›da cumhuriyet rejimi var. 168 ülkeden 88 tanesi demokrasi yoksunu ve dünya nüfusunun yar›s›ndan fazlas›n› bar›nd›r›yor. ir ülkenin demokrasisi ne kadar sakatsa, yolsuzluk o kadar fazla oluyor. Küreselleflme olgusu ile uluslar aras›nda ›fl›k h›z› ile hareket eden finansal fonlar, para aklamalar› ve yolsuzluklar› destekliyor. Dünyay› dolaflan paralar üçe ayr›l›r. Biri ola¤an ve yasaya uygun ifllemlerin ürünü temiz parad›r. Di¤eri uluslara- B 8 ras› uyuflturucu, silah ticareti, kaçakç›l›k ve cinayet flebekelerinin elde etti¤i kara parad›r. Üçüncüsü ise baz› ülke yöneticilerinin, yolsuzluk, rüflvet ve devletten çald›klar› gri parad›r. Kara parac›lar, despot yönetimleri bulunca onlarla iflbirli¤i yap›p inan›lmaz paralara sahip olur ve muhataplar›yla bonkörce paylafl›rlar. Bu BD fiUBAT 2015 nedenle kara para ile gri para aras›nda gizli bir boru hatt› vard›r. K›saca kara para ile gri para birleflir; bence bu ikisine birden “kirli para” demek daha do¤rudur. Baflka bir anlat›mla (kara ve gri) hepsi “haram para”d›r. Çeflitli isimlerle milyarlarca dolar toplan›r, gizlenerek y›kan›r yeniden yat›r›l›r. S›n›r tan›maz, duruma göre girer- ç›kar. Despot Paralar› S›cak para (despotlar›nki dahil) havuzlara s›¤maz; art›k büyük denizler gibidir. Girifl-ç›k›fl dalgalar› krizleri tetikler. Bir flekilde iktidara geldikten sonra, ülkesini bask›ya ve zora dayanarak yöneten kimseye “despot” denir. Kirli para trafi¤i artt›kça baz› devletlerin özellikle despotlar›n yönetti¤i ülkelerin en üst düzey devlet adamlar› Tatyana Dyaçenko bu pisliklere bulaflt›lar. Örne¤in Rusya’n›n d›flar›dan borç ald›¤› 20 milyar dolar›n 10 milyar dolar› yok oldu. Sonra New York’taki bir Amerikan bankas›nda bayan Tatyana Dyaçenko’nun (Yeltsin’in k›z›) ve yak›nlar›ndan her birinin ayr› ayr› 20’fler milyon dolarl›k hesaplar› ortaya ç›kt›. (1999) Ferdinand Marcos ve efli ‹melda Marcos Örnek Olay Marcoslar 1946’da ABD çekilirken Filipinler Cumhuriyeti kuruldu. Cumhurbaflkan› seçilen Ferdinand Marcos ve efli Imelda 21 y›l süreyle (1965-86) ülkeyi yönettiler. Cumhurbaflkan› Marcos “ilk halka seslenifl” konuflmas›nda ekonomik kalk›nmay› sa¤layaca¤›n›, kaçakç›l›k, rüflvet ve yolsuzluklara son verece¤ini söylüyordu. 1969’da ikinci kez seçilmek için totaliterlik e¤ilimleri artm›flt›. Muhaliflerin sesini k›smaya bafllad›, yandafl medyay› kulland›. Devlet hazinesinden ald›¤› 56 milyon dolar› o seçimde harcad› ve ikinci kez seçildi. 9 BD fiUBAT 2015 Yönetim karfl›t› gösteriler, a¤›r hasar veren protestolar aylarca sürdü. (OcakMart 1970) Marcos, s›k› yöne-tim yasas› ç›kard›. ‹ki kez cumhurbaflkan› seçilebilme koflulunu kald›rd›. Anayasay› de¤ifltirdi. Hukukta masumiyet karinesi de aranmayacakt›. Muhalifleri y›llarca hapiste tuttu. ‹çlerinde Beningno Aquino gibi bir çok parlamento üyesi vard›. apse at›lanlar›n baz›lar›n›n, sonradan kay›p olduklar› aç›klan›yordu. Bas›n› susturdu. Tek bir resmi yay›na yöneldi. Resmi Gazete, kanun de¤ifliklikleri ile Marcos’un konuflmalar›n› yay›ml›yordu. Her y›l gizli servislere ayr›lan devlet paralar›ndan, örtülü ödeneklerden, ülkeye gelen yard›m paralar›ndan, ülkede yap›lan her iflten Marcoslar pay ve para al›yordu. Özel ve kamu iflletmelerine el koyuyor, bunlar› yak›nlar›na veriyordu. Efli ‹melda’y› baflkente vali atad›. fiehircilik ve imar ifllerini ona ba¤lad›. Yetmedi, anayasa de¤iflikli¤i ile baflbakanl›¤› da kendisine ba¤lad›. Hem cumhurbaflkan› hem baflbakan oldu. Üçüncü kez cumhurbaflkanl›¤› adayl›¤›nda, (Bagong Lipunan- Filipince-) Yeni Toplum’la (New Society) halka parlak gelece¤i anlat›yordu. Muhalefet lideri Benigno Aquino, sürgünde bulundu¤u ABD’den seçime kat›lmak için dönüflünde Manila Havaalan›’nda öldürüldü. (1983) 1986 seçimlerinde bir kez daha hileye baflvurunca Marcos’un diktatörlü¤ü halk›n ayaklanmas› ile son buldu. ABD askeri helikopter ve H 10 Filipinler’in d›fl borcu Marcos’la 79 misli artarak 360 milyondan 28,3 milyar dolara ç›kt›. Filipinler, Dünya’ n›n ve Asya’n›n en çok d›fl borçlu ülkesi olmufltu. uçaklar› ile ülkeden kaç›r›lmas›, ABD’ nin usanm›fll›¤›n›n son noktas›yd›. Filipinler’in d›fl borcu 79 misli artarak Marcos’la 360 milyondan 28,3 milyar dolara ç›kt›. Filipinler, Dünya’n›n ve Asya’n›n en çok d›fl borçlu ülkesi olmufltu. H›rs›z Despotlar Listesi Yolsuzluklar› ile ünlenmifl diktatörlerin her biri ayr› bir Marcos’tur. Her biri ayr› bir yaz› konusu olabilir. Burada ancak baz›lar›n› ve ülkelerini belirtebiliriz: J.C. Duvalier (Haiti), Muhammed Suharto (Endonezya), Alberto Fujimori (Peru), Viktor JC. Duvalier Muammer Kaddafi Muhammed Suharto Yanukovych (Ukrayna), Nicolae Ceaucescu (Romanya), Slobodan Milosevic (S›rbistan), Idi Amin (Uganda), Mobutu Sese Seko (Kongo- eski Zaire), Ömer El Beflir (Sudan), Ali Abdullah Saleh-Salih (Yemen), Zeynelabidin Bin Ali (Tunus), Nicolae Ceacescu Çiçekleri küçük bahçenin / çiçekleri biraz da/ çölde akan kan›m›zla sulanmad› m›? /sulanm›yor mu? / Ve rahat, karl› gecelerinde ‹sviçre’nin / y›ld›zlar› biraz da / gözyafllar›m›zla y›kan›p yanm›yor mu? u m›sralar yaz›lal› yar›m yüzy›ldan fazla zaman geçti. Günümüzde despot yolsuzluk- B Slobodan Milosevic Hüsnü Mubarek (M›s›r), Muammer Kaddafi (Libya) *** ‹sviçre, yolsuzluk paralar›n› bankalar›nda saklayan ilk ülkedir. Naz›m Hikmet bir trenle ‹sviçre’den geçerken flöyle yazm›flt›: ‹sviçre’yi bilirsin gülüm, / dilsiz kasas› derler, / bir yerlerden, bir fleylerden kaç›r›lan paralar›n. (...) / ‹di Amin lar› sürüyor; milyarlarca insan açl›k s›n›r›nda. Bunun için, ünlü ozan›m›za özenip, onun sözlerine benzeterek bitirmek isterim. fiimdi ›l›man gecelerinde Asya’ n›n Afrika’n›n, Okyanus’un eteklerinde yar› ç›plak insanlar›n, terkedilmifl çocuklar›n, gözyafllar›, biraz da muson ya¤murlar›yla y›kan›p, yanm›yor mu?• ogutyazman@butundunya.com.tr 11 BD fiUBAT 2015 Babas›n›n Tarlas›! öylünün biri, Atatürk Orman Çiftli¤indeki tarlalardan birini, kendi mal›ym›fl gibi ekip biçiyordu. Gazi’ye haber verdiler. Atatürk bunun üzerinde önceleri durmad›. Sonra çiftli¤i gezdi¤i günlerden birinde adama rastlad›: "Burada ne yap›yorsun?" diye sordu. Köylü gülümseyerek: "Tarla sürüyorum." dedi. "‹yi ama, bu tarla senin midir?" "De¤ildir." "Kimindir?" K 12 "Atatürk’ündür!" "Güzel ama, sen baflkas›na ait bir topra¤›n, ona sorulmadan sürülüp ekilemeyece¤ini bilmiyor musun?" "Biliyorum, fakat benim bu tarlay› sürüp ekmeye hakk›m vard›r." Atatürk: "Bu hakk› nereden al›yorsun?" Köylü: "Atatürk bizim babam›z de¤il midir? ‹nsan babas›n›n tarlas›n› sürüp ekerse suç mu olur?" Atatürk, be¤enme ve sevgi dolu gülümsemeyle köylünün s›rt›n› okflad› ve "Hakl›s›n!.." diyerek uzaklaflt›. BD fiUBAT 2015 Entelektüel Paradigmalara Uyum a da Kaos Y Yazan: Prof. DO⁄AN KUBAN Ça¤a ayak uyduramayan toplumlar›n temel sorunu, ça¤dafl yaflam deneylerinin yüzeyselli¤i nedeniyle dünyan›n gelece¤i ve potansiyelleri ba¤lam›ndaki cehaletlerinden kaynaklan›yor. Do¤an Kuban Cumhuriyet, Bilim-Teknik Eki a¤dafl yaflam yeni teknoloji sat›n almak, otomobil, televizyon, telefon sat›n almak, lüks yap› yapmak, dünyan›n öbür insanlar› gibi yaflamaya özenmekle elde edilmiyor. Kent trafi¤ini kontrol edemeyen, kald›r›m yapamayan, çöpünü temizleyemeyen, y›lda ortalama bir kitap bile okumayan, sanat› ve felsefeyi d›fllayan, okullara ortaça¤ medrese programlar› dayatan, bilimi körleten, fakat nüfusu yüz milyona yaklaflm›fl toplumlar›n yaflamalar› zor, Ç gelecekleri karanl›k. Böyle toplumlar›n kalabal›klar› yollarda ve inflaatlarda verilen kurbanlara ac›may› da unutuyorlar. Türk kültürünün entelektüel bir çekirde¤e gereksinimi var. Entelektüel çekirdek bilgi birikiminden var›lacak bir düflünsel ayd›nlanmad›r. ‹nsanlara daha bilinçli ve duyarl› olmay› ö¤retecektir. Bat›daki bilgi birikimi bu ayd›nlanma olana¤›n› o toplumlara sa¤l›yor. Dünya entelektüelleri gelecek sorunlar›n›n içeri¤ini toplumlar›na 13 BD fiUBAT 2015 anlatmak için mücadele veriyorlar. Bizde ise ilkel bir politik söz dalafl›n›n yan›nda birlefltirici bir söylem oluflmuyor. Türkiye gibi ortaça¤ rozetli üyesi çok olan toplumlarda bu ayd›nlanma çabas›na nereden bafllamal›? Kan›mca birlefltirici bir ayd›nlanma olana¤›, sahip ç›kt›¤›m›z geçmiflin do¤ru de¤erlendirilmesinden bafll›yor. Bu gerçekleflmedikçe uydurma tarih üzerine bina edilen hayaller topluma kendinde olmayan güçler hayal ettiriyor. Gerçek potansiyelini anlamas›na olanak vermiyor. Ve yalana inan›yor. GÖÇER TÜRK’TEN EVRENSEL PARAMETRELERE Bat›y› fetheden Türkçe konuflan göçerlerin uzun ve kimli¤i saptanm›fl bir tarihi var. Bizim halk bunu masal olarak bile bilmiyor. Bu tarihin bir aflamas› olan Osmanl› tarihini bir reklam konusu ve yanl›fl bir güç imgesi olarak kullan›l›yor. 2000 y›ll›k bu süreci süreci Do¤an Kuban 14 günlük politikan›n böbürlenme hastal›¤›ndan kurtarmak entelektüel bir zorunluluk ve tarihe karfl› bir sayg› borcudur. Osmanl› tarihi halk için sultan, yeniçeri, harem imgeleriyle dolu fantastik zaferler dönemidir. e var ki Osmanl› ordusu Moskova kap›lar›na gitmedi. Ama Ruslar Bak›rköy’e N geldiler. Biz Rus donanmas›n› Karadeniz’ de yakmad›k. Fakat onlar Balt›k Denizi’nden gelip ‘Çeflme’de Osmanl› donanmas›n› yakt›lar. Biz Venedik’e bile gitmedik, ama Venedik Donanmas›, 17. yüzy›lda Çanakkale Bo¤az›n› kapatt›. K›r›m Tatarlar› Hanl›¤› yok olunca, bizim Ruslara karfl› savunmam›z kalmad›. Ruslar Do¤u illerini 1917’ye kadar ellerinde tuttular. Biz Viyana’y› alamad›k, ama Avrupal›lar ‹stanbul’u iflgal ettiler. Gönlümüze göre tarih yazamay›z. Türk tarihini, Osmanl› dönemi d›fl›nda, yerleflmifl toplum tarihi olarak, ya da göçer tarihi olarak, imparatorluklar tarihi olarak, uygarl›k tarihi olarak yazmak olanaks›zd›r. Fakat Türkçe konuflan halklar›n ve Türkçenin sürekli tarihini yazmak olas›d›r. Bu süreklili¤in nedeni göçer Türklerin büyük alanlara yay›lan ege- BD fiUBAT 2015 Kan›mca birlefltirici bir ayd›nlanma olana¤›, sahip ç›kt›¤›m›z geçmiflin do¤ru de¤erlendirilmesinden bafll›yor. menlik aflamalar›d›r. Bu tarihin bugün için en önemli yan›, Türkçenin günümüze uzanan süreklili¤ini sa¤lam›fl olmas›d›r. Türk diyalektleri Avrasya’ n›n neredeyse 2500 km uzunlu¤undaki bir bölümünde Lingua Franca olarak kullan›lm›flt›r. Bir çok devletin ulusal dili olarak da yaflamaktad›r. O smanl› Devletinin ‹stanbul Fethinden öncesi büyümesi de göçer Türk tarihinin devam›d›r. Osmanl› bu uzun göçer tarihinde temellenir. Osmanl› ‹mparatorluk dönemi, Türk dilli göçerlerin k›sa egemenlik tarihlerinden farkl›d›r. Fetheden ve devleti kuran halk Türktür. Osmanl› ‹mparatorlu¤u Bizans co¤rafyas›na oturur. Toplum Bizans halklar›yla bütünleflir. Uzun ömürlü karmafl›k bir yap›s› vard›r. Göçer dönemiyle yap›sal bütünlü¤ü yoktur. Osmanl› ça¤›n› anlamak yeni paradigmalar yaratmay› gerektirir. OSMANLI: KEND‹NE ÖZGÜ POL‹T‹K YAPI ‹slam ve Türklü¤ün Osmanl› tarihini yönlendirecek temel çerçeveler olmas›ndan hareket edince, kozmopolit Osmanl› toplumunun tarihini yazmak olanaks›z hale gelmifltir. Osmanl› Do¤uda ve Bat›da ‹slam için kavga eden bir güç olarak takdim edilmifl, kendi yap›s›n›n gere¤i olan bir yorum yap›lmam›flt›r. Türklük de devflirme askeri, devflirme bürokrasisi, esir haremi, Türk olmayan sultanlar›yla kendisi için çizilen kal›pla çeliflmifltir. Oysa Osmanl› ‹mparatorlu¤u, var olan kal›plara giremeyecek kendine özgü bir politik yap›d›r. Osmanl› tarihinin göçer geçmifliyle iki sürekli¤i var: Biri Türk Dili, ikincisi göçerlerin fethettikleri toplumlarla simbiyotik yaflant› kurma yetenekleri ve gelenekleri. Bu simbiosis 16. yüzy›l sonuna kadar baflar›l› olmufl, Osmanl› tarihinin süreklili¤ini de sa¤lam›flt›r. Bu olgu insan toplumlar›n›n ortak yaflama potansiyelinin oldu¤unun da kan›t›d›r. Anneannem Midilli’li, annemin babas› Ortaasyal› bir aileden Erzurumlu, babam Çerkez olan ben, ‹stanbullu bir Türküm. Bizim aileden herkes ‹stanbullu Türktü. De¤iflik dilli, dinli insanlar Türk diliyle belirli, fakat de¤iflik kimlikler tafl›m›fllar, ayn› topraklarda 800 - 900 y›ll›k bir süreç 15 BD fiUBAT 2015 içinde örtüflen ortamlar›n ürünü olarak ortak davran›fllar kazanm›fllard›r. Çerkezi, Giritli’yi, Bosnal›y›, Laz’›, Gürcü’yü, Kürd’ü kökeninden dolay› d›fllayan bir kültür Osmanl› ça¤›nda oluflmad›. Ben bunun ‹ngiliz emperyalistlerin bafllatt›¤› bir emperyalist olgu oldu¤una inan›r›m. Kald› ki kimi cemaatler kendilerini Türk görmeseler bile dünya bizi hep Türk olarak bildi. Biz dünyan›n bildi¤i kimlik alt›nda var›z. Bunu tart›flmak anlams›zd›r. TÜRK-‹SLAM SENTEZ‹ Cumhuriyet döneminde ortaya ç›kan toplum kültürünün niteli¤ine iliflkin en önemli kavram Türk-‹slam sentezidir. Allah›n sözü insan›n sözü ile efl olamayaca¤›na göre, Kuran’›n emirleri, insanlar›n tefsiri ile bir sentez oluflturmaz. ‹slam, Arap ya da Fars kültürü ile sentez anlam›na gelebilir. Öte yandan Kuran’a ba¤l› farzlar d›fl›nda, Hintli’yi, Çinli’yi, Endonezyal›’y›, Afrikal›’y› ve Türk’ü birlefltiren bir kültür olmad›¤›n›, antropoloji okuyan herkes bilir. Çinli, Hintli, Afrikal›, Hristiyan olduklar› zaman da Avrupa kültürünün parças› olmazlar. Ama Farabi ve ‹bni Sina’n›n Hellen-Fars, ‹bni Rüflt’ün Yunan-Arap sentezinden söz edilebilir. Osmanl› fiiiri, a¤›rl›¤› Fars edebiyat› olan bir sentez olarak görülebilir. Fakat Osmanl› Divan fliirine halk sahip ç›kamazd›. Çünkü anlam›yordu. Türkler çeviri yapt›lar, ithal ettiler. Özgün kültür üretmediler. 16 Bu, göçer tarihinin do¤al uzant›s›d›r. Göçerin güç gösterisinin bedeli, uygarl›k tarihine Türk olarak bir fley katmam›fl olmam›zd›r. Bizim kültürümüz dilimizdir. Onunla üretti¤imiz bir fliirimiz var. Bunun Anadoludaki ilk kurucusu Yunus Emre’dir. RUS VE OSMANLI NEDEN ÇÖKTÜ? Osmanl› ‹mparatorlu¤u, var olan eski toplum yap›s›n› yok etmeyip kulland›¤› için yaflam›flt›r. Fakat bunun da bedelini ödemifltir. 19. yüzy›lda dine dayal› sistemlerin gücü azal›nca Rus ve Osmanl› imparatorluklar› çöktüler. Rus devrimi, Türk devrimi bu çöküfllerin sonucudur. Devletin laik oluflu da bu sonucun parças›d›r. Dinler de yok olmad›lar. Laiklik, bilimsel düflüncesinin egemenli¤idir. Cumhuriyet döneminde ortaya ç›kan toplum kültürünün niteli¤ine iliflkin en önemli kavram Türk-‹slam sentezidir. Türk devrimi ‹slam dünyas›n›n tek gerçek sosyal devrimidir. Dil, harf, laik toplum devrimlerinin ‹slam tarihinde baflka efli yok. Biz onun için en ça¤dafl ‹slam toplumuyuz. BD fiUBAT 2015 evgili Okuyucular: Bu yaz›y› tarihi bir yorumla bitirmek istiyordum. Fakat daha ayd›nlat›c› bir kan›t buldum. Alman Devlet Balesi’nin Berlin’de verdi¤i Çaykovski’nin F›nd›kk›ran Balesini seyrettim. Osmanl› ordusunun Moskova’ya gidememesi, Ruslar›n ‹stanbul’a dayanmalar›n›n nedeni bu performans›n do¤as›nda sakl›yd›. Musiki yapmak savafltan daha zor ve yarat›c›. Bir bale koreografisi savafl takti¤i saptamaktan daha karmafl›k. S Dans performans› silah atmaktan daha zor, daha çok disiplin istiyor. Atatürk bunu anlayabilen dahi bir devlet adam›yd›. “Bulgarlar neden mi Çatalca’ya geldiler? Çünkü Sofya’da bir Opera var!” demiflti. Bilime dayal› bir entelektüel düflünce topluma egemen olmadan, sanat ve musiki toplum yaflam›nda yerlerini almad›kça uygarl›k da¤›n berisinde kalacak. Her gün patlayabilecek bir sosyal ve ekonomik patlaman›n korkusu ile yaflayaca¤›z. • B‹L‹NMEYENLER DUYULMAYANLAR Yüzy›l›n dâhisi: ATATÜRK ‘Ata’ sözünü sevmezdi... ‘Atatürk’ hitab›n› ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Baflkan› bir konuflmas›nda kullanm›fl, Mustafa Kemal de çok be¤enerek soyad› olarak alm›flt›. Kendisine ‘Ata’ diye hitap edilmesinden hiç hofllanmazd›. En sevdi¤i yemek... Manast›r Askeri Lisesi y›llar›ndan kalan bir al›flkanl›kla hayat› boyunca en sevdi¤i yemek kuru fasulye ve pilav olarak kald›. Tatl›ya düflkün de¤ildi ama can› istedi¤inde çok sevdi¤i gül reçelini tercih ederdi. En büyük hayali Dünya turuna ç›kmakt›... Ömrü yetseydi bir dünya turuna ç›k›p Türk dili ve tarihi üzerindeki çal›flmalar›n› geniflletmek en büyük hayaliydi. Baflucu kitab› ‘Çal›kuflu’ydu... Binlerce kitab› vard›. Ama bunlar›n aras›nda bir tanesini hayat› boyunca, hatta cephede bile baflucundan ay›rmad›. Reflat Nuri Güntekin’in ünlü ‘Çal›kuflu’ roman›n› hep yan›nda tafl›r, her gün rastgele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu. Kabul salonundaki at yavrusu... Atlardan sonra en sevdi¤i hayvan köpekti. ‘Fob’ ad›n› verdi¤i köpe¤i, Gazi’nin yata¤›n›n ayakucunda uyurdu. Hayvanlara düflkünlü¤ü öyle belirgindi ki, bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni do¤mufl bir tayla annesinin Çankaya Köflkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmiflti. 17 Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal ence; bir millette flerefin, haysiyetin, namusun ve insanl›¤›n vücut ve beka bulabilmesi, mutlaka o milletin özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤a sahip, ça¤dafl olmas›yla kaimdir. Ben flahsen bu sayd›¤›m vas›flara, çok ehemmiyet veririm. Bu vas›flar›n kendimde mevcut oldu¤unu iddia edebilmek için milletimin de ayn› vas›flar› tafl›mas›n› esas flart bilirim.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk B 60 Atatürk’ün Erzurum Kongresi Aç›fl Konuflmas› ayg›de¤er Temsilci Efendiler! Kongremiz baflkanl›k heyetine, beni seçmekle gösterilen güvene ve ilgiye özellikle teflekkür ederim. Buna dayanarak baz› hususlar› arz etmek istiyorum. Efendiler! Tarih ve olaylar›n yönlendirmesi ile fiilen içine düfltü¤ümüz bugünkü kanl› ve kara tehlikeleri görmeyecek ve bundan dehflet ve üzüntü duymayacak hiçbir vatansever düflünülemez. I. Dünya Savafl›’ n›n sonlar›na do¤ru milliyetler temeline dayanarak verilmifl sözler üzerine Osmanl› hükümetimiz de adaletli bir bar›fla Mustafa Kemal, ilk büyük kongreyi toplad›¤› kavuflmak arzusuyla ateflkes Erzurum’da hükümet kona¤› önünde Vali istedi. Ba¤›ms›zl›k u¤runda Zühtü Bey, memur ve subaylarla (23.7.1919) S 18 BD fiUBAT 2015 namus ve cesaretle dövüflen milletimiz, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütareke belgesi ile silâh›n› elinden b›rakt›. Devletlerin manevi kiflili¤i ve imzalayan temsilcilerin kendi namuslar›n›n niyet ve güvencesinde olan bu mütareke belgesi hükümleri bir tarafa b›rak›larak ‹tilaf Devletleri’nin askeri kuvvetleri saltanat merkezini ve hilafetin baflflehri olan ‹stanbul’umuzu iflgal etti. Gün geçtikçe artan bir fliddetle Saltanat ve Hilafete ait hukukumuz ile hükümetimizin kiflili¤i, milli onurumuz sald›r›lara ve adaletsizliklere u¤rad›. Osmanl› Vatandafl› olan Rum ve Ermeni unsurlar, gördükleri destek ve yard›mlar›n sonucunda milli fleref ve namusumuzu yaralayacak taflk›nl›klara bafllad›lar. Nihayet üzücü ve kanl› devresine girinceye kadar küstahça sald›r›lara devam ettiler. Fakat derin bir üzüntü ile itiraf etmeliyiz ki, bu cesur ataklar, sekiz aydan beri birbirinin pefli s›ra iktidar olan, ama milli denetimden uzak hükümetlerden birinin di¤erinden daha kötü olarak gösterdi¤i zay›f ve beceriksiz icraatlar›ndan, baflkentte ve baz› gazetelerde görülen çok ay›p ihtiraslardan ve milli vicdan›n inkar› ve Kuvay-› Milliye’nin hesaba kat›lmamas›ndan dolay› geliflme f›rsat› bulmufltur. Erzurum'da Kongrenin topland›¤› okul (23 Temmuz 1919) B elirtilen nedenlerle, Saltanat merkezinin de kuflat›lm›fl olmas›yla, tam olarak kaderimize sahip ç›kacak bir milli iradenin de olmad›¤› fleklinde yanl›fl fikir hâkim olmufltu. Cans›z bir vatan, kans›z bir millet neleri hak etmiflse çekinmeden onlar›n uygulanmas›na ‹tilaf Devletleri’nce bafllanm›flt›r. Vatan›n bölünüp parçalanmas› söz konusu olan bu kararda Do¤u illerinde “Ermenistan”, Adana ve Kozan havalisinde “Kilikya” adlar›yla Ermenistan, Bat› Anadolu’nun ‹zmir ve Ayd›n havalisinde Yunanistan, Trakya’da hükûmet merkezimizin kap›s›na kadar böylece Yunanistan; Karadeniz sahillerimizde “Pontus” Krall›¤› ve ondan sonra vatan›n kalan k›sm›nda yabanc› iflgal ve kontrolü gibi art›k 650 seneden beri ba¤›ms›z saltanat sürmüfl ve tarihi adalet ve kahramanl›¤›n› vaktiyle Hindistan 19 BD fiUBAT 2015 hududuna, Afrika’n›n ortas›na ve Macaristan’›n bat›s›na kadar yürütmüfl olan bu milletin kölelik düzeyine indirilmesi istenmektedir. Sonuçta bu devletin tarih sayfas›n› kapatarak, devleti sonsuzluk mezar›na gömmek gibi insanl›k ve uygarl›kla ve hele de milliyet ilkeleriyle aç›klanmas› mümkün olmayan emeller kabul ve destek bulmufl ve görülüyor ki uygulama devresi de bafllam›flt›r. Bu uygulama gözümüzün önünde üzüntü verici bir flekilde yaflan›yor. ‹zmir, Ayd›n, Bergama ve Manisa havalisinde flimdiye kadar binlerce analar›n, babalar›n, kahramanlar›n ve çocuklar›n ak›p giden temiz kan›, Ayd›n gibi Anadolu’muzun en seçkin bir flehrinin Yunanl›lar›n zulüm ve ateflli tahribat›na kurban oluflu, memleketin baz› bölümlerinin ‹talyan ve di¤erlerinin iflgaline u¤ramas› ve Anadolunun iç k›s›mlar›na do¤ru üzücü flekilde göç edilmesi elbette milli gayretlere dokunmufltur. fendiler! Bilinen gerçeklerdendir ki, tarih; bir milletin kan›n›, hakk›n›, varl›¤›n› hiçbir zaman inkâr edemez. Bundan dolay›, böyle bir yalan örtüsünün arkas›ndan vatan›m›z ve milletimizin aleyhinde verilen hükümler, kanaatler kesinlikle iflas etmeye mahkûmdur! Ve iflte bütün bu i¤renç zulümlerden ve bu talihsiz zavall›lardan, tarihimize karfl› uygun görülen haks›zl›klardan üzüntü duyan millî vicdan, sonunda sesini yükselterek hayk›rm›fl ve Müdafaa-i Hukuk-u Milliye (Milli Haklar› Savunma) ve E 20 Muhafaza-i Hukuk-u Milliye (Milli Haklar› Koruma) ve Müdafaa-i Vatan (Vatan› Savunma) ve Redd-i ‹lhak (‹flgali Red) gibi de¤iflik isimlerle fakat ayn› kutsal de¤erlerin korunmas› için ortaya ç›kan milli ak›m, bütün vatan›m›zda art›k bir elektrik flebekesi hâline girmifl bulunuyor. ‹flte bu kararl›l›kla meydana getirdi¤i kahramanl›k ruhudur ki vatan ve milletin kutsal bildiklerini kurtarma ve korumaya dayanan son sözü söyleyecek ve hükmünü uygulatt›racakt›r. enel ve özel durum hakk›nda hepinizce bilinen baz› konular› burada tekrar hat›rlatmay› faydal› buluyorum: Dört aydan beri M›s›r’da milli ba¤›ms›zl›¤›n geri al›nmas› için pek kanl› olaylar ve kar›fl›kl›k devam ediyor. Sonuçta ‹ngilizler taraf›ndan tutuklanarak Malta’ya götürülmüfl olan temsilciler serbest b›rak›lm›fl ve bu temsilcilerin Paris Bar›fl Konferans›’na gitmelerine izin vermek zorunda kalm›fllard›r. Hindistan’da ba¤›ms›zl›k için genifl ölçüde ihtilâl oluyor. Milli hedeflerine ulaflmak için bankalar, Avrupal› kurulufllar, demiryollar› bombalarla tahrip ediliyor. Afganistan ordusu da ‹ngilizlerin milliyeti yok etme siyasetine karfl› savafl›yor. ‹ngilizlerin bel ba¤lad›klar› hudut kabileleri de Afganl›lara kat›ld›klar› ve bu yüzden ‹ngiliz askerlerinin de içeriye çekilmek zorunda kald›klar›n› ‹ngiliz gazeteleri itiraf etmifllerdir. Suriye’de ve Irak’ta ‹ngilizlerin G BD fiUBAT 2015 ve yabanc›lar›n zorbal›k ve yönetiminden bütün Arabistan ayaklanm›fl haldedir. Arabistan’›n her yerinde yabanc› hâkimiyeti reddediliyor. Yaln›z memleketin refah ve mutlulu¤u için yabanc›lar›n iktisadi ve bay›nd›rl›kla ilgili desteklerine, medeni vas›talardan yard›m almaya raz› olunuyor. Ba¤dat ve fiam bir araya gelerek bu karar› her tarafa bildirmifllerdir. durum sebebiyle bu karar› uygulamaya koymaktan korkuyorlar. Milli ba¤›ms›zl›klar›n› tehlikede gören ve her taraftan iflgale u¤rayan Rus milleti, bu genel zorbal›¤a karfl›, milletinin bütün bireylerinin ortak gücüyle çarp›flm›fl ve herkesçe bilindi¤i üzere bu kuvvet, kendi memleketleri içinde üstün gelmifl, çareyi kendi üzerlerine bela olan milletleri etkileri ve kontrolü alt›na almakta bulmufllard›r. uzey Kafkasya, Azerbaycan ve Gürcistan birleflerek milli varl›klar›na karfl› yürümek isteyen Denikin Ordusu’nu savafla zorlayarak Karadeniz sahiline sürmüfltür. Ermenistan’a gelince; bir istila fikri sevdal›s› olan Ermeniler, Nahcivan’dan Oltu’ya kadar bütün Müslüman halka bask›da, baz› yerlerde de katliam ve ya¤mac›l›kta bulunuyorlar. Hudutlar›m›za kadar Müslümanlar› yok Mustafa kemal, Erzurum Kongresi Günlerinde etmek, onlar› göçe Son zamanlarda devletleraras›nda zorlayarak do¤u illerimiz ile ilgili ortaya ç›kan rekabet sebebiyle ‹ngi- isteklerine güven içinde yaklaflmak ve bir taraftan da 400 bin oldu¤unu lizlerin Kafkasya’dan tamamen çekilmesine karar verilmifl ve uygula- iddia ettikleri Osmanl› topraklar›ndaki Osmanl› Ermenileri’ni dayanak maya bir süreden beri bafllanm›flt›r. ‹talyan kuvvetlerinin Batum yoluyla yaparak memleketimizi iflgal etmek Kafkasya’ya gelmesi kararlaflt›r›lm›fl istiyorlar. Karadeniz’in bat› taraf›na gelince, ise de ‹talya ve Kafkasya’daki iç K 21 BD fiUBAT 2015 Macar ve Bulgarlar memleketlerinin önemli bir k›sm›n› iflgal etmek isteyenlere karfl› bütün milli varl›klar›yla çarp›fl›yorlar. Meriç nehrinin bat›s›n›n, yani Balkan harbinden önce devletimizin s›n›rlar› içinde olan Bat› Trakya’ n›n Bulgarlardan al›narak Yunanl›lara verilmesi ‹tilaf Devletleri’nce kararlaflt›r›lm›fl olmas› nedeniyle uygulamaya bafllanm›flt›r. Yunan iflgal kuvvetlerine karfl› Bulgar milli kuvvetleri taraf›ndan desteklenen Bulgar kuvvetleri, Bat› Trakya bölgesi içinde yapt›klar› savafllar sonunda birçok Yunan birli¤ini uzaklaflt›rm›fllard›r. zel durumumuza gelince, daha ‹stanbul’dan ç›kmadan önce vatan ve milletin kurtulmas› yolunda birçok sorumlu ve yönetici ile görüflülmüfltü. Baflkent’deki ayd›nlar›n, din ve devlete hizmetleri geçmifl olan büyük kiflilerin harcad›klar› zamanlar› çok de¤erli olmakla beraber, etki ve denetim alt›nda kalm›fl bir çevre, kendilerini daima tehdit etmekte ve ifl yapt›rmayarak üzmektedir. Her halde kaderimize hâkim bir milli iradenin her türlü kar›flma ve kar›flt›rmalardan korunmufl, sa¤lam bir flekilde ortaya ç›kmas›, ancak Anadolu’dan beklenilmekte ve umulmaktad›r. Buna dayanarak bir milli fluran›n ortaya ç›kmas› ve gücünü milli iradeden alacak sorumlu bir hükûmetin varl›¤›n› istemek, özellikle son zamanlarda ‹stanbul’da hemen hemen bütün kesimlere ait düflünürler için de¤iflmez bir fikir halini alm›flt›r. Burada dokunakl› bir gerçek olmak üzere arz edeyim ki, memleke- Ö 22 timizde çok miktarda yabanc› paras› ile birçok propaganda cereyan ediyor. Bundaki amaç pek aç›kt›r: Milli hareketi sonuçsuz b›rakmak, milli istekleri felce u¤ratmak, Yunan ve Ermeni emelleri ve vatan›n baz› önemli k›s›mlar›n› iflgal amaçlar›n› kolaylaflt›rmakt›r. Bununla beraber her devirde, her memlekette ve her zaman ortaya ç›kt›¤› gibi bizde de kalp ve sinirleri zay›f, anlay›fls›z insanlarla beraber vatans›z ve ayn› zamanda refah ve kiflisel ç›kar›n› vatan ve milletin zarar›nda arayan sefiller de vard›r. Do¤u ifllerini idare ederken, zay›f noktalar› aray›p bulmakta elinden çok ifl gelen düflmanlar›m›z, memleketimizde bunu adeta bir teflkilat haline getirmifllerdir. Fakat kutsal de¤erlerinin kurtuluflu emelleri ile ç›rp›nan bütün millet, iflte bu yüce amaç ve savafl›nda her türlü engelleri muhakkak ve mutlaka k›r›p süpürecektir. Bütün bu emellere ulaflmak için kendini adayan asil milletimizin içinde milli bir birey gibi çal›flmaktan meydana gelen zevk ve övüncü, burada teflekkür ve iftiharla arz ederim. on iste¤im fludur ki, Yüce Tanr›, Sevgili Peygamberi hürmetine, bu kutsal vatan›n sahibi, savunucusu ve k›yamet gününe kadar sad›k koruyucusu olan soylu milletimize, Saltanat makam›n› ve yüce hilafeti, sa¤lam ve kutsal de¤erlerimizi düflünmekle sorumlu olan heyetimize baflar›lar buyursun. • S cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Sivas Kongresi Aç›fl Konuflmas›) BD fiUBAT 2015 YAZILARI Uluslararas› Alandaki Yerimiz ir devletin güç ve sayg›nl›¤›n›n en büyük ölçüsü, uluslararas› alanda sahip oldu¤u yeridir. Milli toplumlarda, kifliler çeflitli nedenlerle, nas›l çeflitli yerlere sahip olabiliyorlarsa, devletler de, uluslararas› alanda, gösterdikleri özelliklere göre farkl› muamelelere maruz kal›rlar. Herhangi bir devletin uluslar aras› alandaki yerine etki eden etkenler çeflitli flekil ve nitelik arz ederler. Devletin asli unsurlar›ndan olan toprak ve nüfusun niteli¤i kadar niceli¤i de önemi haiz oldu¤u gibi, hükümetin devlet faaliyetine yön veren ideal ve görüflleri de di¤er milletleri çok yak›ndan ilgilendirir. Bu, insanl›¤›n yap›s› gere¤i böyledir... Kifli, toplum içindeki yerini, nas›l her gün temasta bulundu¤u dost ve komflular›n›n durumundan anlarsa, devlet de, uluslararas› dengedeki a¤›rl›¤›n›, di¤er milletlerin kendisine karfl› gösterdikleri tav›r ve hareketten kolayca keflfedebilir. Kiflileri birbirine karfl› flu veya bu mevkie geçiren güç, servet, nüfuz, bilgi, erdem ve ideal gibi maddi ve manevi, etkenlerin uluslararas› yaflamda da etkin olduklar›n› inkâr etmek mümkün de¤ildir. B Bir devletin uluslararas› alandaki yeri sadece arazisinin geniflli¤i, nüfusunun kalabal›k oluflu veya askerinin çoklu¤u ile belirmez. Bu etkenlerin önemi inkâr olunmamakla beraber, milleti oluflturan kiflilerin ekonomik gücü, millet büyüklerinin yönetme yetenekleri ve devlet faaliyetine hâkim olan ülkü, ideal birli¤i gibi yarat›c› nedenlerin de o yerin belirlenmesinde etkileri çok büyüktür. Esasen aktif siyaset odur ki; hükümet, milletin sinesinde ortaya ç›kan, beliren bütün bu maddi ve manevi güçlerden yararlanarak ve onlar›n azami verimini alarak, devlete, uluslararas› yaflamda en uygun yeri sa¤lamaya çal›fl›r. Cumhuriyet Türkiyesi’nin uluslararas› alandaki yerine en çok etki eden etkenler, onun maddi gücü kadar, manevi alandaki zafer ve baflar›lar›d›r. 23 BD OCAK 2015 umhuriyet Türkiyesi’nin uluslararas› alandaki yerine en çok etki eden etkenler, onun maddi gücü kadar, manevi alandaki zafer ve baflar›lar›d›r. Maddi güç manevi hamle ve heyecanlarla beslenmedikçe ondan beklenilen ürünleri veremez. D›fliflleri Bakan›m›z›n, bütçe görüflmeleri esnas›nda yapt›¤› aç›klama ile bu gerçek bir kez daha ortaya ç›km›flt›r. Muhterem Türk Diplomat› demifltir ki; “Bu ziyaret izlenimlerinden, her yerde, Büyük Liderimize karfl› aç›kça belirtilen gerçek sayg›y› ve hükümetimizin izledi¤i aç›k ve samimi siyasetin oluflturdu¤u güveni özellikle C Büyük Gazi’nin kiflili¤i ve dehas›yla, ondan esinlenen d›fl siyasetimizin samimiyet ve aç›kl›¤›, Türkiye’nin uluslararas› alandaki pek seçkin yerinin en güçlü dayanak noktalar›d›r. 24 ve memnuniyetle arz etmeyi uygun görürüm…” Büyük Gazi’nin kiflili¤i ve dehas›yla, ondan esinlenen d›fl siyasetimizin samimiyet ve aç›kl›¤›, Türkiye’nin uluslararas› alandaki pek seçkin yerinin en güçlü dayanak noktalar›d›r. ir zamanlar Türkiye ça¤dafl dünyaya yabanc› ve hatta ona düflman bir durumda kabul edilir ve bütün uluslararas› siyaset hareketleri bu düflünüfle göre yönetilirdi. Büyük Gazi, Avrupa’ n›n bu ortaça¤ kal›nt›s› u¤ursuz inanc›n› kökünden koparm›fl ve devletler toplulu¤unda bir Türkiye’nin, sözgelifli bir Fransa veya ‹sviçre’ den fark› olmad›¤›n› ve olamayaca¤›n› büyük eseriyle ona kabul ettirmifltir. Öyle bir Türkiye ki; d›fl siyasetinin temelleri, “Herkesin kuflkusuz kabulünü zorunlu gördü¤ü hak ve adalet ilkeleri ile Türkiye’nin ça¤dafl ve yaflamsal ç›karlar›”na dayanmaktad›r. • B Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 27 May›s 1929 BD fiUBAT 2015 Prof. Dr. Mehmet Haberal, Dünyaca Ünlü Bilim ‹nsanlar›n› Ankara’da A¤›rlad›. rof. Dr. Mehmet Haberal’a “Silivri Günleri”nde yapt›¤› dört ziyaretinin birincisinde söyledi¤i “Ben sizin yerinize burada yatmaya haz›r›m; yeter ki siz d›flar› ç›k›n ve bilimsel çal›flmalar›n›z› P sürdürün” sözüyle, özellikle Baflkent Üniversitesi Ailesi’nin tüm bireylerinin gönüllerinde özel bir yere sahip olan dünyaca ünlü biliminsan› Prof. Nadey Hakim, bu kez birlikte bilimsel çal›flmalar yapmak üzere geçen ay Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof Dr. Nadey Hakim, Imperial College Cerrahi ve Kanser Bölüm Baflkan› Prof. Dr. Jeremy Nicholson, Kraliyet T›p Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Babulal Sethia ve Direktörü Ian Balmer 25 BD fiUBAT 2015 Prof. Haberal’a yeni bir ziyaret yapt›. ‹ngiltere Kraliyet T›p Derne¤i Baflkan Yard›mc›s› ve ülkenin seçkin üniversitelerinden Imperial College ö¤retim üyesi Prof. Nadey Hakim bu “çal›flma ziyareti”ni dünyaca ünlü üç bilimadam› meslekdafl›yla birlikte gerçeklefltirdi. Prof. Haberal’›n Ekim ay›nda ‹ngiltere’ye yapt›¤› ziyarette imzalanan bir anlaflma gere¤i Prof. Nadey Hakim’le birlikte, Ankara’ya gelen Prof Dr. Nadey Hakim ve beraberindeki heyeti Baflkent Üniversitesi’nde Üniversite Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal karfl›lad› ‹ngiltere’nin ünlü bilim insanlar› aras›nda, Kraliyet T›p Derne¤i Baflkan› Baflkan› Prof. Dr. Babulal Sethia, Direktörü Ian Balmer, Imperial College Cerrahi ve Kanser Bölüm Baflkan› Prof. Dr. Jeremy Nicholson yer ald›lar. Baflkent Üniversitesi ve Imperial College aras›nda yap›lan bu anlaflma, her iki üniversitenin bilim adamlar›n›n ortak bilimsel çal›flmalar yapmas›n› içermektedir. Bilim ‹nsanlar› Baflkent Üniversitesindeydi Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal ve üniversite Üniversite’deki bilimsel çal›flmalar hakk›nda bilgi alan ziyaret- yetkilileriyle birlikte, çiler Difl Hekimli¤i Fakültesi Fantom Laboratuar›n› da gezdi bilim insanlar›na 26 BD fiUBAT 2015 Konuklar, Baflkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde uygulamal› olarak ders yap›lan mahkeme salonunda (Üstte) Prof. Haberal Baflkent Üniversitesi Hastanesi hakk›nda bilgi veriyor. (2. Resim) Baflkent Üniversitesi’ni gezdiren Prof. Dr. Mehmet Haberal, konuklar›n› k›sa bir süre önce hizmete aç›lan ve Türkiye’nin en büyük üniversite kütüphanesini de içinde bar›nd›ran Baflkent Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’ni tan›tt›. Kütüphane hakk›nda bilim Prof. Nadey Hakim’in kendi elleriyle haz›rlad›¤› Prof. Haberal’›n büstüne ayr›lan köfleyi ziyareti s›ras›nda duygulu anlar yafland›, (Alttaki resim) insanlar›na bilgi veren Haberal’›n, Prof. Hakim’e bir de sürprizi vard›. Prof. Nadey Hakim’in kendi elleriyle yapt›¤› ve ‹stanbul’daki Ortado¤u Organ Nakli 27 BD fiUBAT 2015 Prof. Nadey Hakim’in Baflkent Üniversitesi’ne arma¤an etti¤i tablonun kütüphanedeki yerinde aç›l›fl› yap›ld›. (Üstte) Derne¤i (MESOT) Kongresi’nde Haberal’a arma¤an etti¤i Haberal büstü de, kütüphanedeki özel yerini alm›flt›. Ayr›ca, Prof. Nadey Hakim’in Baflkent Üniversitesi’ne arma¤an etti¤i ve nefrektomi operasyonunun resmedildi¤i büyük boyutta bir tablonun da o gün kütüphanedeki yerinde aç›l›fl› yap›ld›. Prof. Hakim, ünlü ressam Henry Ward taraf›ndan yap›lan bu tablonun ‹ngiliz Ulusal Galerisi’nde ve Lordlar Kamaras›’nda sergilendikten sonra bugün Baflkent Üniversitesi’ndeki yerini almas›ndan duydu¤u mutlulu¤unu da belirtti. Baflkent Üniversitesi yerleflkesindeki yeni kurulufllar› da ziyaret eden konuk biliminsanlar›, üç günlük çal›flma programlar›ndan sonra ‹ngiltere’ye döndüler. • Prof. Dr. Nadey Hakim ve di¤er misafirler Üniversite bünyesinde bulunan Atatürk Müzesini ziyaret ederek an› defterini imzalad›lar (Yanda) 28 Sakl› Tarih Sinan Meydan Atatürk’ün, ‹nsanl›k Projesi 1 Atatürk’ün pek bilinmeyen, ya da unutulan projelerinden biridir ‹nsanl›k Projesi. Onun “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” sözü asl›nda bu projesini özetler. tatürk’ün ‹nsanl›k Projesi, ulusaldan evrensele uzanan bir özgürlük, ba¤›ms›zl›k, kardefllik ve bar›fl idealidir. Atatürk’ün kurtulufl formülü ba¤›ms›zl›k, uluslaflma ve ça¤dafllaflmad›r. Ça¤dafllaflabilmek, daha do¤rusu Atatürk’ün ifadesiyle “tek uygarl›¤a” mensup olabilmek için her fleyden önce uluslaflmak; kendi tarihin- A den, kendi kültüründen beslenmek gerekir. Atatürk’ün 1930’lardaki Türk Tarih ve Dil Tezleri, antropoloji çal›flmalar›; Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Ankara Dil ve TarihCo¤rafya Fakültesi’ni kurdurmas›, yerli ve yabanc› bilim insanlar›na Türk tarihinin, Türk dilinin, Türk kültürünün izlerini aratt›rmas› asl›nda hep uluslaflmaya yönelik çal›flmalard›r. 29 BD fiUBAT 2015 Atatürk bu çal›flmalar›yla fievket Süreyya Aydemir’in ifadesiyle sadece Türklerin köklerine de¤il “insanl›¤›n kaynaklar›na yönelmifltir”: A ydemir’in deyifliyle, “… fiu bir gerçektir ki, bir zaman geldi Atatürk, dünya yuvarla¤› üstünde insan›n yüzy›ll›k maceras›n› sanki avucunun içinde seyreder gibi oldu…” Atatürk, binlerce y›ll›k Türk tarihini ve zengin Türk dilini a盤a ç›kartarak sadece Türk kültürüne de¤il, dünya uygarl›k miras›na da büyük bir katk› sa¤lam›flt›r. Atatürk’ün tarih ve dil çal›flmalar› insanl›¤›n fievket Süreyya Aydemir “ortak köklerine” vurgu yapan, birlefltirici niteli¤e sahip çal›flmalard›r. Aydemir’in ifadesiyle, “Bütün insanl›¤›, bir ve kardefl köke ba¤lamak? Bütün insanl›¤› bir ve kardefl bilen, insanlar› dünya vatandafllar› olarak gören o soy insan için bu ne engin heyecan kayna¤›d›r.” Atatürk’ün söylem ve eylemleri ile 1920’lerde 1930’larda billurlaflan ‹nsanl›k Projesi’nin -s›ras›yla- aflamalar› flunlard›r: 30 1. Emperyalizme karfl› kurtulufl savafl›. 2. Geri kalm›fll›¤a karfl› uygarl›k savafl› 3. Yurtta bar›fl dünyada bar›fl ilkesi, 4. Uluslararas› bölgesel paktlar/ bar›fl çemberleri. Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi’nin ilk ad›m›, tüm mazlum milletlerin, emperyalizme baflkald›rarak verecekleri kurtulufl savafllar›yla “tam ba¤›ms›zl›k” kazanmalar›d›r. Atatürk, yüzy›l›n bafl›nda emperyalizme karfl› verdi¤i bir kurtulufl savafl›yla yar› ba¤›ml›, savafl yorgunu Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun enkaz›ndan tam ba¤›ms›z ve ça¤dafl bir ulus devlet kurmay› baflarm›flt›r. Atatürk, birçok kere Kurtulufl Savafl›’n›n “emperyalizme ve kapitalizme baflkald›r›” oldu¤unu ifade etmifltir. Atatürk, Kurtulufl Savafl›’n›n sadece Türkiye’nin de¤il bütün mazlum milletlerin kurtuluflunu amaçlad›¤›n› vurgulam›flt›r: “Türkiye’nin bugünkü mücadelesinin yaln›z Türkiye’ye ait olmad›¤›n› tekrar etmek lüzumunu hissediyorum. Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yaln›z kendi nam ve hesab›na olsayd›, belki daha k›sa, daha az kanl› olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye’nin müdafaa etti¤i dava mazlum milletlerin bütün fiark’›n (Do¤u)’nun davas›d›r.” Mazlum milletlerin bir gün özgür, ba¤›ms›z olaca¤›na da inanc› tamd›r: “Bugün günün a¤ard›¤›n› nas›l görüyorsam, uzaktan bütün Do¤u milletlerinin de uyan›fl›n› öyle görüyorum. (…) Sömürgecilik ve emperya- BD fiUBAT 2015 “Bugün günün a¤ard›¤›n› nas›l görüyorsam, uzaktan bütün Do¤u milletlerinin de uyan›fl›n› öyle görüyorum.” lizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler aras›nda hiçbir renk, din ve ›rk fark› gözetilmeyen yeni bir ahenk ve iflbirli¤i ça¤› olacakt›r.” “‹nsanl›¤a yönelmifl fikir hareketi er geç muvaffak olacakt›r. Bütün mazlum milletler zalimleri bir gün yok edecek ve ortadan kald›racakt›r. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanl›k kendisine yak›flan bir toplumsal duruma eriflecektir.”demifltir. örüldü¤ü gibi kurtulufl savafl› ustas› Atatürk, insanl›¤›n gerçekten özgürlü¤üne ve bar›fla kavuflabilmesi, “yeni bir uyum ve iflbirli¤i ça¤›n›n” kurulabilmesi için emperyalizmin, sömürgecili¤in son bulmas› gerekti¤ine yürekten inanm›flt›r. Bu nedenle sömürgeci ve emperyalist devletleri “lanetlemifltir”: “‹stilac› ve sald›rgan devletler, yerküresini kendilerinin mal›, insanl›¤› kendi h›rslar›n› tatmin için çal›flmaya mahkûm esirler saymaktad›r. Bunlar›n amac› zulüm ve bask› oldu¤u için onlar› lanetle anmakta kendimizi hakl› görüyoruz.” demifltir. Atatürk, emperyalizmin “bar›fl” kavram›n›n arkas›na G gizlenen sinsi planlar›n›n da fark›ndad›r. fiöyle demifltir: “‹nsanlar› mutlu edece¤im diye, onlar› birbirine bo¤azlatmak, insanl›ktan uzak ve son derece üzülünecek bir yöntemdir. ‹nsanlar› mufltu edecek biricik araç, onlar› birbirine yaklaflt›rarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karfl›l›kl› maddi ve manevi gereksinimlerini karfl›layan hareket ve enerjidir. Dünya bar›fl› içinde insanl›¤›n gerçek mutlulu¤u, ancak bu yüksek ideal yolcular›n›n ço¤almas› ve baflar›l› olmas›yla mümkün olacakt›r.” 20. yüzy›l›n baflar›ya ulaflan ilk ve tek antiemperyalist mücadelesinin bafl mimar› Atatürk’ün izinden giden, emperyalizme bafl kald›ran baflka mazlum milletler de olmufltur, ancak maalesef hiçbiri Türkiye’nin gösterdi¤i baflar›y› göstermemifltir. Bu da Atatürk’ün sözünü etti¤i o “uyum ve BD fiUBAT 2015 Atatürk’ün insanl›k Projesi’nin özü ise “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” diye formüle etti¤i bar›flseverliktir. özü ise “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” diye formüle etti¤i bar›flseverliktir. Ömrünün 17 y›l› savafl meydanlar›nda geçen Atatürk, “Zorunlu olmad›kça savafl bir cinayettir” diyerek bir bar›fl ça¤›n›n aç›lmas› için mücadele etmifltir. fiu sözler de Atatürk’ündür: “Mutlaka, medeni, insani ve bar›flç› ülkü belirmeli idi.” “Savaflç› olmam; çünkü, savafl›n ac›kl› hallerini herkesten iyi bilirim.”. “Biz kimsenin düflman› de¤iliz, yaln›z insanlar›n düflman› olanlar›n düflman›y›z.” “Bizim intikam›m›z, zalimlerin zulmüne karfl›d›r.” ”Onlarda zulüm hissi yaflad›kça bizde de intikam hissi devam edecektir.” tatürk, -kendini korumak, ülkesini savunmak d›fl›ndasavafl› “cinayet” olarak gören bir komutand›r. Kurtulufl Savafl› sonunda, Lozan Antlaflmas› öncesinde yeni bir savafl tehlikensin ortaya ç›kt›¤› günlerde bu düflüncesini flöyle ifade etmifltir: “Her halde flu veya bu nedenler için ulusu savafla sürüklemek yanl›s› de¤ilim. Savafl zorunlu ve yaflamsal olmal›. Gerçek görünüm fludur: Ulusu savafla götürünce vicdan›mda ezinç duymamal›y›m. Öldürenlere karfl› ölmeyece¤iz diye savafla girebiliriz. Ama ulusun yaflam› tehlikeye karfl› karfl›ya kalmay›nca savafl bir cinayettir” Atatürk’ün bar›flseverli¤inin en aç›k kan›t› düflman›na bile sayg› duymas›d›r. Bir zamanlar savaflt›¤› A iflbirli¤i ça¤›n›n” bafllamas›n› geciktirmifltir. Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi’nin ikinci ad›m›, kurtulufl savafl›yla “tam ba¤›ms›zl›¤›n›” kazanan milletlerin, uygarl›k savafl›yla ça¤dafllaflmas›d›r. Atatürk bunu, (ak›l+bilim= ça¤dafllaflma/uygarlaflma) formülüyle hayata geçirmifltir. Atatürk’ün insanl›k Projesi’nin 32 BD fiUBAT 2015 Anzaklar için sonradan söyledikleri, düflman Yunan komutanlara davran›fl›, bir zamanlar savaflt›¤› Venizelos’la kurdu¤u dostluk vb. Ayr›ca Atatürk Türkiyesi bar›fl, huzur arayanlar›n s›¤›nd›¤› güvenli bir liman olmufltur. Örne¤in, Stalin’le anlaflmazl›¤a düflen Troçki, Hitler Almanyas›’ndaki Nazi bask›s›ndan kaçan Alman bilim insanlar› Türkiye’ye s›¤›nm›flt›r. Atatürk’ün d›fl politika anlay›fl›n›n temelinde de bar›flç› politika vard›r. fiöyle demifltir: “Türkiye’nin güvenli¤ini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bar›fl istikameti bizim daima ilkemiz olacakt›r.” Atatürk “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” ilkesinin insanl›¤›n ilerlemesinde en esasl› etken oldu¤unu belirtmifltir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin en esasl› ilkelerinden biri olan ‘yurtta bar›fl dünyada bar›fl’ gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve ilerlemesinde en esasl› etken olsa gerekir. Buna elimizden geldi¤i kadar hizmet etmifl ve etmekte bulunmufl olmak, bizim için övünülecek bir harekettir.” da flöyle aç›klam›flt›r: “E¤er devaml› bar›fl isteniyorsa kitlelerin vaziyetlerini iyilefltirecek uluslararas› tedbir al›nmal›d›r. ‹nsanl›¤›n bütününün refah›, açl›k ve bask›n›n yerine geçmelidir. Dünya vatandafllar›, k›skançl›k, açgözlülük ve kinden uzaklaflacak flekilde e¤itilmelidir.” “E¤er devaml› bar›fl isteniyorsa kitlelerin vaziyetlerini iyilefltirecek uluslararas› tedbir al›nmal›d›r. ‹nsanl›¤›n bütününün refah›, açl›k ve bask›n›n yerine geçmelidir.” B ir keresinde de “Bar›fl, milletleri refah ve mutlulu¤a erifltiren en iyi yoldur” demifltir. Atatürk, Türk d›fl politikas›n›n bar›fl fikrine dayal› oldu¤unu, uluslararas› her hangi bir soruna bar›fl yoluyla çözüm aramay› hedeflediklerini belirterek, “Milletleraras› bar›fl havas›n›n korunmas› için Türkiye Cumhuriyeti yapabilece¤i herhangi bir hizmetten geri kalmayacakt›r” demifltir. Atatürk sürekli bar›fl›n flartlar›n› Görüldü¤ü gibi Atatürk sürekli bar›fl için “açl›k” ve “bask›n›n” ortadan kald›r›l›p “insanl›¤›n›n bütünün refah›n›n” sa¤lanmas›n› ve dünya vatandafllar›n›n “k›skançl›k”, “açgözlülük” ve “kinden” uzaklaflacak flekilde e¤itilmeleri gerekti¤ini belirtmifltir.• sinanmeydan@butundunya.com.tr 33 Baflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z, umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur. “Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur. Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r. Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir. Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye... Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop 200+50 Y›ld›r Neden Bocal›yoruz? 1961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na çözümler: 960’larda araflt›rmac›lar, ayd›nlar, siyaset adamlar› Türkiye’nin sorunlar›n› genifl biçimde ele ald›lar. Toplumsal kalk›nmay› sa¤lama, halk›n bilgi ve düflünce düzeyini yükseltme yollar›n› araflt›rd›lar. Cumhuriyet ayd›nlanmas›n›n gelifltirdi¤i devrim ilkeleri yeni Türkiye ve dünya koflullar›na ba¤l› olarak güncellefltiriliyordu. Atatürkçülü¤e ça¤›n gereklerine uygun yorumlar getiriliyordu. Bu 1 dönemde Türkiye’nin ça¤dafllaflma tarihini inceleyip elefltiren, yeni toplum düzeni için önerilerde bulunan incelemeler birbirini izledi. Bunlar aras›nda yer alan Türkiyede Ça¤dafllaflma, Türk Düflününde Bat› Sorunu, 100 Soruda Türkiye ‹ktisat Tarihi, 200 y›ld›r Neden Bocal›yoruz? gibi önemli yap›tlar Prof. Niyazi Berkes’in imzas›n› tafl›yordu. Niyazi Berkes, Dil 35 BD fiUBAT 2015 ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi’nde sosyoloji doçentiydi. Türkiye’nin sorunlar›na toplumcu görüflle yaklaflan de¤erlendirmeleriyle dikkati çekmiflti. ek parti döneminde Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Adnan Cemgil gibi ayd›nlar›n yay›nlad›¤› “Yurt ve Dünya” dergisinde örne¤in gençli¤in toplumsal konumu gibi konular› incelerken ya da dönemin “Tan” gibi bir muhalefet gazetesinde üniversitelerin ifllevi üzerinde dururken sert elefltirileri dile getiriyordu. Osmanl› döneminden gelen ve dinsel e¤itimin kendi niteli¤inden kaynaklanan ezbercili¤in okullarda hâlâ sürdü¤ünü, s›navlar›n bu ezbercili¤i sürekli k›lan etkenlerden oldu¤unu vurgulam›flt›. Gençli¤in, de¤iflen sosyal ve siyasal hayat›n gerektirdi¤i nitelikler ile de¤iflmeyen ahlak ve eski e¤itim kuralları aras›nda s›k›flt›¤›n› göstermiflti. Köy Enstitüleri örne¤ini halk-ayd›n ikili¤ini ortadan kald›racak, halk sanat›ndan esinle halk› tan›maya yard›mc› olacak kiflilerin yetiflece¤i kurumlar olarak de¤erlendiriyordu. Türkiye’deki toplumsal de¤ifliklikler karfl›s›nda toplumsal bilimlerin bu sorunlar› ele al›p çözmekten uzak durdu¤unu ›srarla belirtmiflti. Türkiye’deki bilimi Bat› ile karfl›laflt›r›rken, “...biz hâlâ bilimi ba¤›ms›z bir duruma getiremedik. Yani geçmiflte oldu¤u kadar bile bir bilim gelene¤i, e¤itimi, zihniyeti kuramad›k,” diyordu. Bat› uygarl›¤› halkas› içinde yer alabilmek için devlet, siyaset, hukuk, ekonomi, e¤itim, aile, görgü, k›l›k- T 36 Niyazi Berkes k›yafet alanlar›nda art›k din ölçülerinden kurtulmufl bir anlay›flla harekete geçmek gerekti¤ini söylüyordu. erkes’in üniversite çevresindeki ilerici meslektafllar› ile onlar›n toplumcu görüfllerini yans›tan“Yurt ve Dünya” dergisi, ›rkç›l›k-Turanc›l›k ve faflizm karfl›t›yd›. Kapitalizme elefltiriler yöneltiliyordu. Makineleflme yoluyla köy nüfusunun azalt›larak sanayiye aktar›lmas›, Kemalizm’in kazan›mlar›na sahip ç›k›lmas›, bilimin ba¤›ms›zl›¤›n›n savunulmas› gibi konular ele al›n›yordu. Tutucu çevrelerin onlara olan tepkileri düflünce düzeyinden taflmakta, siyasal yönetimin bask›s›yla birleflmekte gecikmedi… Berkes’in önemli çevirileri de vard›. Bunlardan biri, okurlar›n görüfl ufkunu geniflleten Milli E¤itim Bakanl›¤› Dünya Klasikleri dizisinde ç›kan B BD fiUBAT 2015 “Sokrates’in Müdafaas›”yd›. Çevirinin ayr›nt›l› önsözünde, filozofun düflünceleri yüzünden öldürülmesini anlat›rken flöyle demiflti: “Sokrates’in u¤rad›¤› kötü son, ahlak de¤erlerine gerçekten inanan bir insan›n, bu de¤erlere inanmayan ve fakat onlar›n bekçisi oldu¤unu iddia eden insanlar taraf›ndan ikiyüzlüce mahkûm edilmesi olmufltur. Bu son, derece ve de¤er fark› bir yana, tarihte yaln›z onun bafl›na gelmekle kalmam›flt›r.” Sokrates’in u¤rad›¤› kötü son, ahlâk de¤erlerine gerçekten inanan bir insan›n, bu de¤erlere inanmayan ve fakat onlar›n bekçisi oldu¤unu iddia eden insanlar taraf›ndan ikiyüzlüce mahkûm edilmesi olmufltur. Tuhaft›r, tam da böyle bir son, Berkes’in de yazg›s› olmakta gecikmedi: Solculuk umac›s›n›n sald›¤› korku Üniversitedeki ilerici meslektafllar›yla birlikte onun da kadrosunun kald›r›lmas›na, böylece kürsüsünden uzaklaflmas›na yol açt›. Bunun üzerine yurt d›fl›na göçerek bilimsel çal›flmalar›n› Kanada’da sürdürdü. Emeritus profesör olarak McGill üniversitesinden emekliye ayr›ld›. Zorunlu göç- menlik döneminde kendi ülkesinin toplumsal ve siyasal yaflam›yla, sorunlar›yla yak›n ilgisini hep sürdürdü. 1 961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na çözümler arayan önemli araflt›rmac›lar aras›nda o da yerini ald›. Ona göre bilim, toplum için olmal›yd›, toplum ç›karlar›na hizmet etmeliydi Ça¤dafllaflmay› toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik alanlarda sorunlar› ortadan kald›rabilecek tek yol say›yordu.. Gericili¤e yol açan geleneksel ö¤elerin ça¤dafllaflma sonucu yok edilebilece¤ini düflünüyordu. Ça¤dafllaflmada temel de¤erleri Atatürk devrimlerinin getirdi¤ini kabul ediyor, bu süreci laiklik kavram› çerçevesinde yorumluyordu. Atatürkçülü¤ün ana ö¤eleri ise ona göre, tam ba¤›ms›zl›k, devletçilik ve laiklikti. Türkiye’nin dünyadaki konumunu aç›klayan de¤erlendirmesi, uyar› doludur: “Ne bir Müslüman devleti, ne bir Bat› ulusudur; ne H›ristiyanl›k camias›na, ne sosyalist ya da kapitalist uluslar camias›na mensuptur. Ne Asyal›d›r ne Avrupal›. (…) Bat› Avrupa’yla olan iliflkilerin ekonomik, politik yanlar› artm›flsa da hep tek yanl› ve daima aleyhe ifller olmufl; gelene¤i olmayan, Türk halk›na çok pahal›ya mal olan ›st›rapl› ve flüpheli bir iliflki olarak kalm›flt›r. Avrupa, Türkiye’yi hiç bir zaman kendinden bir parça saymam›flt›r.” 37 BD fiUBAT 2015 1961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na aranan çözümlere Atatürk ilkelerinin toplumcu yorumu temel oluflturmufltur. Prof. Berkes bu görüflü gelifltirenler aras›ndad›r. Türkiye’deki bilimi Bat› ile karfl›laflt›r›rken, “...biz hâlâ bilimi ba¤›ms›z bir duruma getiremedik. Yani geçmiflte oldu¤u kadar bile bir bilim gelene¤i, e¤itimi, anlay›fl› kuramad›k,” diyordu. 961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na aranan çözümlere Atatürk ilkelerinin toplumcu yorumu temel oluflturmufltur. Prof. Berkes bu görüflü gelifltirenler aras›ndad›r. Ulusal Kurtulufl Savafl›m›z› “mali ve siyasi ba¤›ms›zl›¤›n› kaybeden bir ulusu parçalamak için kullan›lan zorlay›c› güce karfl›, ulusun bütün varl›¤› ile can›n› difline takarak giriflti¤i bir eylem” diye tan›mlam›flt›r. Savafl sonras›nda ulusun iç ve d›fl durumunda meydana gelen kökten de¤ifliklikler üzerinde özellikle durur. Atatürk devrimlerinin hedeflerini ve bu hedefe yönelik eylemi flöyle özetlemifltir: “1) Türk ulusunun yirminci yüzy›lda yaflayabilmesi için geçirmek 1 38 zorunda oldu¤u de¤iflikliklerin içerideki gerici engellerini ortadan kald›rmak; 2) ‹çerdeki engellerden kurtularak yürütülecek olan bu de¤iflmenin olabildi¤ince h›zla yürüyebilmesi için ülkeyi dünya politika kavgalar›n›n d›fl›nda tutmak, onu hiçbir yabanc› ç›kara alet etmemek; 3) Türk halk›n›n büyük ço¤unlu¤unun içine düfltü¤ü yoksulluktan kurtar›lmas› için al›nacak teknik önlemlerin etkili olmas›n› sa¤layacak toplumsal reformlar› yapacak ve bunlar› yabanc› ç›karlar›na göre de¤il, ancak Türk halk›n›n durumunun iyileflmesi aç›s›ndan yapmak.” tatürk döneminin getirdi¤i kazan›mlar yaflat›lamam›flt›r. “200 y›ld›r Neden Bocal›yoruz?” kitab›n›n yazar›, geliflmenin önüne dikilen engelleri aç›klarken A BD fiUBAT 2015 flunlar› söyler: “Türk kalk›nma tarihinin kesintisiz bir devrim fleklinde geliflmesini tekrar tekrar köstekleyen üç engel vard›r: Gericilik, yabanc› politik ç›karlar›n zararlar›, halk›n ço¤unlu¤unun yoksullaflmas›. Bunlardan topumu s›y›ran, ulusa bir süre dinlenme nefes alma, kalk›nma f›rsat›n› veren tek dönem Kemalizmin açt›¤› dönem olmufltur. Onun için ona, Türk kalk›nmas›n›n normal yolu ve gelene¤i olarak bak›yoruz.” Atatürk ilkelerini bir partinin sahiplenmesini hofl görmez. Ayd›nlar›n, bilim insanlar›n›n, politikac›lar›n bu ilkeleri yorumlay›p elbirli¤iyle gelifltirmesini, yaflama geçirmesini öngörür: “Kemalizm, Halk Partisi’nin bir ideolojik arac› de¤il, modern Türk rejiminin (ekonomik, toplumsal ve kültürel yanlar›n› kapsayan) hukuksal temelidir. Bu temelin y›k›lmas› ile yok edilen fley, alelade bir ideoloji de¤il, devletin ve bütün toplumun ça¤dafl dünyadaki varl›¤›d›r. Kemalizmsiz bir Türkiye ancak Ortaça¤da varolabilir, ya da modern uygarl›k dünyas›nda ba¤›ms›zl›¤› olmayan insan y›¤›n› olarak varolabilir.” Politikac›lar›n tam da 2015 Türkiyesinde yaflanananlar› and›ran tutumlar›na elefltiriler yöneltir. 2. Abdülhamid'in "anayasal› mutlakiyet" rejimini an›msatarak, "Çok partili bir tek parti" rejimi, yeni bir "demokratik istibdat idaresi" kurdu. Dahas› var: Kemalizme karfl› eski düflmanca durumunu art›k de¤ifltirmifl bulunan Bat›'ya, Kemalizmin diktatörlük oldu¤unu, Türkiye'ye demokrasiyi ilk defa kendi meflhur "kurucu"lar›n›n getirdi¤ine inand›rd›lar.” N iyazi Berkes geçmifli 3. Selim dönemine kadar uzanan bilimde, düflüncede yenileflme, ça¤dafllaflma hareketlerini konu ediniyor, baflar›s›zl›klar üzerinde durarak ç›k›fl yollar› öneriyordu. “200 y›ld›r neden bocal›yoruz?” diye sormas›n›n üzerinden yar›m yüzy›l daha geçti. fiimdi de “200+50 y›ld›r neden bocal›yoruz?” sorusuna yan›t aran›yorsa, Berkes’in uyar›lar›na kulak verilmelidir.• konurertop@butundunya.com.tr T am ba¤›ms›zl›k denildi¤i zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam ba¤›ms›zl›k ve tam serbestlik demektir. Bu sayd›klar›m›n herhangi birinde ba¤›ms›zl›ktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün ba¤›ms›zl›¤›ndan mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden bar›fl ve sükûna eriflece¤imiz inanc›nda de¤iliz. M. Kemal Atatürk 39 F›rçalayarak Serdar Günbilen 40 Otopsi Cengiz Özak›nc› " Mimar Sinan’›n Kafatas›" ve Unutulan Gerçekler C umhuriyet gazetesinin 05.08.1935 günlü say›s›nda, birinci sayfadan verilen haber flöyleydi: "Dahi San'atkar Mimar Sinan'›n Kafas› Mezar›ndan Ç›kar›ld›. Süleymaniye'de büyük Türk mimar› Sinan'›n mezar›nda araflt›rmalar yap›lm›fl, Mimar Sinan'›n kafatas› ç›kar›lm›flt›r. Koca Mimar'›n kafatas› sa¤lam ve bozulmam›fl olarak bulunmufltur. Koca dâhinin kafatas› üzerinde yap›lan tetkikat, büyük Mimar'›n yaln›z kültür itibariyle de¤il, ›rk noktas›ndan da Türk oldu¤unu göstermifltir. Türkler ›rk itibariyle Brakisefal, yani yass› yuvarlak kafal›d›r. Mimar Sinan'›n kafatas›n›n muayenesinde bu büyük bafl›n da Cumhuriyet gazetesi, 05.08.1935. 41 BD fiUBAT 2015 Ressam Melchior Lorichs’in 1559’da yapt›¤› resimde, sa¤daki beyaz giysilinin Mimar Sinan oldu¤una iliflkin (Bkz: Mehmet Arman Güran & Ayfle Zekiye Abal›, TTK, Belleten, A¤ustos 2011.) Brakisefal oldu¤u meydana ç›km›flt›r. Mimar Sinan'›n kafatas› Antropoloji Müzesi'nde muhafaza edilecektir." Bu haber, üzerinden 63 y›l geçtikten sonra ilk kez 1998'de "Mimar Sinan'›n Kafatas› Nerede?" bafll›¤›yla 42 bir köfle yaz›s›na konu olacak; "Mimar Sinan'›m›z›n kafatas›n›n mezar›ndan ç›kart›ld›¤›n›, dahas› bugün kay›p oldu¤unu biliyor muydunuz?" sorusuyla bafllayan yazar, 1935'te ç›kar›l›p ölçülen kafatas›n›n yeniden mezara konmad›¤›n›; hiç bir kurumda bulunamad›¤›n›, "s›rra kadem bast›¤›"n› duyuracakt›.[i] Bu iddia k›sa sürede gazete köflelerinden dergi sayfalar›na, televizyon programlar›na, sanal ortama s›çrayarak alabildi¤ine yay›lm›flt›. "Kafatas› ölçümü" toplumun belle¤inde Hitler BD fiUBAT 2015 Almanyas›, Kafatasç› Irkç›l›k, Soyk›r›mc›l›k, Faflizm olgular›n› ça¤r›flt›rd›¤›ndan, 1998'de ortaya at›lan bu iddia, Atatürk'ü ve kurucusu oldu¤u Türkiye Cumhuriyeti'ni Kafatasç›, Irkç›, Soyk›r›mc›, Faflist olarak damgalayan kesimlerce kan›t olarak kullan›lacakt›. Bir parti 'Efl Genel Baflkan›', 29.01.2013 günü yay›mlanan demecinde; "Mimar Sinan mezar›nda kafatas› olmadan yat›yor. Çünkü kafatas›n› al›p bilim ad›na ölçmeye çal›flt›lar. ‹flte bu ›rkç›l›¤›n en hayas›z halidir." [ii] diyecekti. O Ulus gazetesi, 06.08.1935. ysa, bu suçlamalar için kan›t gösterilen 05.08.1935 günlü gazete haberi gerçe¤e ayk›r›yd› ve Atatürk'ün Koruyucu Baflkan ve manevi k›z› Afet ‹nan'›n Baflkan Yard›mc›s› oldu¤u Türk Tarihi Araflt›rma Kurumu Baflkanl›¤›'nca yap›lan bir resmi aç›klama ile derhal yalanlanm›flt›.[iii] 06.08.1935 günlü gazetelerde yay›mlanan aç›klamada: Mimar Sinan'›n mezar›n›n küçük bir bölümünün 01.08.1935 günü Türk Tarihi Araflt›rma Kurumu'nun seçti¤i bir kurul önünde, büyük bir özenle aç›ld›¤›; yap›lan incelemede iskeletin pek büyük bir bölümünün çok bozulmufl durumda bulundu¤u ve mezar›n yine ayn› kurul önünde kapand›¤›, yap›n›n toprak alt›nda ve üstünde kalan bölümlerinin mimari aç›dan incelenmek üzere ölçülerinin al›nd›¤› duyuruldu. "Mimar Sinan'›n kafatas› ölçülerek Türk ›rk›ndan (Brakisefal) oldu¤unun saptand›¤›"na iliflkin haberler, bu duyuruyla resmen yalanlanm›flt›. Mimar Sinan'›n mezar›n› açan kuruldaki görevlilerden Mimar Sedat Çetintafl da, y›llar sonra yapt›¤› aç›klamada: "Tamam›yla kesme tafltan yap›lm›fl olan lâhdin yan taraf›ndan topra¤a girerek bir tekini çürütüp açt›rd›m. Buradan bir tek omzumla 43 BD fiUBAT 2015 beraber bafl›m› sokabildim. Ceset tamam›yla çürümüfl, kafa örne¤inde bir toz hâlinde toprak üstüne çökmüfltü. Hava ve rutubetten çürüyor galiba ki, Bursa'da Yeflitepe'nin kav k›sm›nda da böyle böyle o kadar cesetten bugün hiçbir fley kalmam›flt›r. Burada Sinan'›n adut denilen, omuzlardan inen kol kemiklerinin onar santim boyunda birer parça ile kafatas›ndan üç dört santim çap›nda bir parça bulabilmifl ve bunlar› idare heyeti huzurunda antropolog dostum fievket Aziz Kansu'ya vermifltim. (...) Fakat bu hadisede benim en büyük kâr›m, bu vesile ve f›rsattan istifade ile üstad›m›n mezar ve lahdini içli ve d›fll› rölöve ederek levhalar›n› Resim ve Heykel Müzesi'ndeki eserlerim aras›nda dünyaya ve milletime hediye edebilmek imkân›n› elde ediflim olmufltur." [iv] diyordu. Mimar Sedat Çetintafl'›n 1963'te yay›mlanan bu aç›klamalar› da Mimar Sinan'›n kafatas› ölçülmüfltür, Türk Mimar Sedat Çetintafl'›n Eylül 1936'da bitirdi¤i Mimar Sinan Türbesi rölövesi. 44 Mimar Sedat Çetintafl'›n imzal› foto¤raf›. ›rk›ndand›r (Brakisefal'dir) diyen gazete haberlerini yalanl›yordu. Atatürk dönemi, Türk tarihinde BD fiUBAT 2015 er y›l yinelenen "Mimar Sinan'› Anma Törenleri" nde, özgeçmifli anlat›l›rken, onun Gayrimüslim devflirme kökenli bir Müslüman oldu¤u hiç bir zaman gizlenmemiflti. Örne¤in, 1932'de, ‹stanbul'da Mimar Sinan'›n türbesinde devlet ileri gelenleri öncülü¤ünde gerçeklefltirilen anma töreninde ö¤retim üyesi bir konuflmac›, halka flöyle seslenmiflti: "Baz›lar› Mimar Sinan'›n Türk olmad›¤›n› iddia ederler. Mimar Sinan Türk ›rk›na mensup olmasa da onu Türk muhiti yetifltirmifltir. Sinan'›n eserlerinden kendi flahs›na oldu¤u kadar Türk milletine de bir iftihar hissesi ç›karmak tabiidir." Sonuç olarak, Atatürk döneminde Mimar Sinan, Gayrimüslim devflirme kökenli bir Müslüman olarak tan›t›lm›fl; "kültürel bak›mdan Türk" say›lm›fl; hak etti¤i sayg›y› göstermek için "›rk olarak Türk" say›lmas› gerekmemifltir. Gerçek bu iken, 1998'den bu yana: Atatürk Mimar Sinan'›n kafatas›n› ölçtürdü, Türk ›rk›ndan (Brakisefal) dediler, kafatas›n› Antropoloji Müzesi'ne kald›rd›k deyip yok ettiler, Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti' nin kurucu ideolojisi Kafatasç› Irkç›l›kt›r, propagandas› yürütülmekte ve yaz›m›z›n bafl›nda aktard›¤›m›z 05.08.1935 tarihli H Cumhuriyet gazetesi, 14.09.1931 Mimar Sinan'la ilgili en çok yay›n›n yap›ld›¤›, en çok kültürel etkinli¤in gerçeklefltirildi¤i, tüm yap›tlar›n›n rölövelerinin çizilmeye ve onar›lmaya giriflildi¤i bir dönemdir. Bu etkinliklerde onu "›rk bak›m›ndan Türk" göstermeye yönelik bir çaba yoktur. Örne¤in, Reflat Ekrem Koçu, Ahmet Refik (Alt›ner) gibi tarihçiler, Mimar Sinan'›n Kayseri'de Gayrimüslim bir ailenin çocu¤u iken, devflirme olarak al›n›p Müslüman olarak yetifltirildi¤ini, 1931'de, Osmanl› Arfliv Belgeleri' ne dayanarak yazm›fllard›. Cumhuriyet gazetesi, 06.04.1930 45 BD fiUBAT 2015 "Diyarbekirli, Vanl›, Erzurumlu, Trabzonlu, ‹stanbullu, Trakiyal› ve Makidonyal› Hep Bir Irk›n Evlatlar›, Hep Ayn› Cevherin Damarlar›d›r” Cumhuriyet gazetesi, 01.04.1932 gazete haberi, bu propagandada kan›t olarak kullan›lmaktad›r. Oysa, kan›t olarak gösterilen o haber, Atatürk'ün Koruyucu Baflkan ve manevi k›z› Afet ‹nan'›n Baflkan Yard›mc›s› oldu¤u Türk Tarihi Araflt›rma Kurumu Baflkanl›¤›'nca yalanlanm›fl; Mimar Sedat Çetintafl'›n aç›klamalar› da haberin do¤ru olmad›¤›n› göstermifltir. tatürk, Bat›'n›n kafatas› ölçümüne dayal› ›rk saptama yöntemine karfl›; bütün Türkler'in tornadan ç›km›fl gibi ayn› gövdesel yap›da olmad›¤›n›, binlerce y›l dünyaya yay›lm›fl, baflka toplumlarla kaynaflm›fl olan Türkler'in, d›fl görünüfllerinin de baflka baflka olma- A 46 s›n›n do¤al oldu¤unu savunmufl; ve onun bu görüflü, 1931'den bafllayarak okullarda ders kitab› olarak okutulan Vatandafl ‹çin Medeni Bilgiler'de yer alm›flt›r. 05.10.1932 günlü Cumhuriyet ve 26.10.1932 günlü Diyarbekir gazetelerinde yay›mlanan demecinde: "Diyarbekirli, Vanl›, Erzurumlu, Trabzonlu, ‹stanbullu, Trakiyal› ve Makidonyal› Hep Bir Irk›n Evlatlar›, Hep Ayn› Cevherin Damarlar›d›r” diyen Atatürk'e ve ilkelerine, Kafatasç› Irkç›l›k damgas› yap›flt›rman›n do¤rulukla, dürüstlükle ba¤dafl›r bir yan› yoktur.• cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça: [i] Mustafa Arma¤an, 5i) Mimar Sinan'›n Kafatas› Nerede?" Zaman g., 13.11.1998. [ii] Gülten K›flanak (BDP Efl Genel Baflkan›) "Mimar Sinan Kafas› Olmadan Yat›yor", Radikal g., 29.01.2013. [iii] Ulus g. 06.08.1935. [iv] Yeni ‹stanbul g., 25.04.1963'den aktaran; Beflir Ayvazo¤lu, "Mimar Sinan'›n Kafatas›", Zaman g. 10.06.2010 200 Yunan askerinin ‹nciralt›’nda kurfluna dizilmesiYunan Genelkurmay Baflkanl›¤› arflivlerinde vatana ihanet bafll›¤›yla yer al›r. Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu Kurfluna Dizilen Yunan Askerleri C umhuriyet gazetesinde, Anadolu’nun iflgali s›ras›nda ‘Savafla hay›r’ dedikleri için kurfluna dizilen Yunan askerleri bafll›¤› alt›nda bir haber yay›mland› (4 Ocak 2015). Bu habere göre, ‹zmir’in iflgali y›llar›nda silah alt›na al›narak savaflmak için Pire Liman›’ndan kalkan gemilerle ‹zmir’e gönderilen; ancak, “Anadolu’nun iflgali ‹ngiliz emperyalizminin bir oyunudur, kardefllerime kurflun s›kamam” diyerek karfl› ç›kan 200 Yunan askeri, Yunan Krall›¤›’nca ‹nciralt›’nda kurfluna dizilir ve olay, Yunan Genelkurmay Baflkanl›¤› arflivlerinde vatana ihanet bafll›¤›yla yer al›r. 1921 y›l›n›n Ocak ay›n›n birinci günü öldürülen bu askerler, olay›n 94’üncü y›ldönümünde, katledildikleri ‹nciralt›’nda, bar›fl fliirleri okunarak ve Ege Denizine karanfiller b›rak›larak an›lacakt›r. Bu haber bana, o y›llarda yine Pire Liman›’na yak›n bir esir kamp›nda yaflanan olaylar› an›msatt›. Olay›, 1940’l› y›llar›n ortalar›nda, (10, 12 47 BD fiUBAT 2015 yafllar›mda) Arif Hikmet Bey’den dinlemifltim: Y›l 1930. TBMM’nin ilk zab›t katiplerinden Arif Hikmet Bey, ayn› zamanda, bugünkü Hacettepe Üniversitesi Beytepe yerleflkesinin(*) eteklerinde bulunan, o zamanki ad›yla ‘Çavundur’ çiftli¤inin iflletmecisidir; dolay›s›yla çevre köylerle de iliflki içerisindedir. Çiftlikle ilgili bir konu için gitti¤i Beytepe ya da onun çevresindeki köylerden birinde, Kurtulufl Savafl›na çavufl rütbesiyle kat›lm›fl, ama bir ara Yunanlara esir düflmüfl bir Kurtulufl Savafl› gazisi ile tan›flt›r›l›r ve kendisine tarihi bir olay anlat›l›r: Çavufl, emrindeki 15-20 askerle birlikte Yunan kuvvetlerince esir al›n›r ve Pire Liman› çevresindeki bir esir Kurtulufl Savafl›nda Yunanlara esir düflen Türk askerleri kamp›na gönderilir. ‹lk günler kendilerine pek kötü davran›lmaz. Ancak, kamp kumandan›n›n bir kurt köpe¤i vard›r ve dolayl› olarak Türklere hakaret etmifl olmak için köpe¤in ad›n› ‘Kemal’ koyar; 48 köpe¤e -Türk esirlere duyuracak flekilde- hep bu adla seslenir. Çavufl ve arkadafllar› buna katlanamay›p kumandan› uyarsalar da o yine köpe¤ini bu adla ça¤›rmaya devam eder; eder ama... bir süre sonra köpek kaybolur; aramalar sonunda bir hendekte ölüsü bulunur. (!) O günden sonra kumandan esirlere çok ac›mas›z davran›r ve eziyet eder. Özellikle de Anadolu’da bulunan Yunan ordusunun silah, yiyecek, giyecek gereksinimlerini karfl›lamak üzere Pire Liman›ndan ‹zmir’e gönderilen silah, malzeme ve erzak çuvallar›n› gemiye yükleme iflinde bu esirler kullan›l›r. Çavufl ve erlerden bir k›sm›, bu görevi Anadolu’ya kaçmak için çok güzel de¤erlendirir. Gözeticilerin güvenini kazand›ktan bir süre sonra, her biri ambara son tafl›d›¤› erzak çuvallar›ndan üçünü, aralar›nda s›¤›nacak kadar boflluk b›rak›p dördüncü çuval› da bunlar›n üstüne yat›r›p o bofllu¤a saklan›rlar. Ne var ki, say›lar›n›n eksilmesinin ay›rd›na var›lmas› üzerine yakalan›rlar ve tekrar esir kamp›na gönderilirler. Birkaç gün sonra, kamp kumandan›n›n emri üzerine, kamp meydan›na dizilirler. Otuz/ k›rk ad›m önlerinde de bir hayli Yunan askeri bileklerinden BD fiUBAT 2015 birbirine ba¤l› olarak dizilmifltir. Biraz sonra kumandan gelir ve tercüman arac›l›¤›yla Türk askerlerine sordurur: “Burada rahat›n›z yerinde, can güvenli¤iniz garanti alt›ndayd›. Niçin kaçma girifliminde bulundunuz?” Çavufl yan›tlar: ”Anadolu’da kardefllerimiz vatan› savunmak için savafl›rken biz burada yan gelip yatamazd›k. E¤er kaçabilseydik, silaha sar›l›p yine size karfl› savaflacakt›k.” T ercüman bu sözleri, karfl› tarafta dizilmifl Yunan askerlerinin duyaca¤› biçimde yüksek sesle, Yunancaya çevirir. Ard›ndan kamp kumandan› o askerlere yönelerek: “Duydunuz de¤il mi? fiu esir Türkler, bu kamptan kaç›p Anadolu’ da bize karfl› savaflan arkadafllar›na kat›lmak istiyorlar. Sizler ise bu savafla kat›lmamak için kaç›yorsunuz; utan›n!..” der ve ikinci bir emirle kaçak Yunan askerlerin tümü kurfluna dizilir... • “Duydunuz de¤il mi? fiu esir Türkler, bu kamptan kaç›p Anadolu’da bize karfl› savaflan arkadafllar›na kat›lmak istiyorlar.” orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr (*) Ne ‹ngilizce ‘kampus’, ne Arapça ‘külliye’... Onun Türkçesi ‘y erleflke’dir: Bir üniversitenin çeflitli çal›flmalar›n›n yap›ld›¤› binalar›n yerlefltirildi¤i alan. Ayr›ca: “Kampus” ve “külliye” ayn› de¤il, ayr› amaçl› kurulufllard›r; birbirinin yerine kullan›lamaz. Atatürk harbiye’de Ö¤renci iken... Atatürk, k›fl mevsiminde yapm›fl oldu¤u bir yurt gezisinden sonra, Çankaya Köflkü’nün s›cak ve rahat ortam›na girdi¤inde, çevresindekilere flu an›s›n› anlat›r: “Biz Harbiye’de ö¤renci iken, okulun sobalar› yanmazd›. Bütün k›fl titreflir dururduk. Nihayet bir gün arkadafllar beni müdüre ç›karmak için seçtiler. Müdür, Zülüflü ‹smail Pafla ad›nda bir saray adam› idi. Müsaade ald›k, huzura ç›kt›k; önce Padiflaha sonra müdüre dualar›m›z› arz ettik. Nihayet, maksada geldik, ifli anlatmak istedik. Ama müdür, daha ilk cümlelerde kükredi: ‘Ne so¤u¤u be nankörler! Padiflah nimeti gözünüze dizinize dursun. Görmüyor musunuz? Sobalar nas›l gürül gürül yan›yor. Defolun buradan!’ Gerçekten, müdürün sobas› gürül gürül yan›yordu. Müdür, buram buram terliyordu. S›caktan gö¤sünü ba¤r›n› açm›flt› ve zannediyordu ki, bütün okulun sobalar› da böyle yanar... Çocuklar, biz bu Çankaya Köflkü’nde, bazen, galiba bu Zülüflü ‹smail Pafla gibi kendimizi aldat›yoruz...” Atatürk’ün anlatt›klar›, onun ne kadar gerçekçi, özelefltiriden kaç›nmayan ve aç›k sözlü bir lider oldu¤unu da göstermektedir. 49 “Türkçem... Y›llard›r sald›r›ya u¤ram›fl Türkçem..." Çünkü birçok dil esir alm›fl Türkçemi... Biz de bu ac› durumu anlatabilmek için baz› örnekler verelim dedik. Bunlar yaln›zca bu istilan›n boyutlar›n› ortaya dökmek içindir. ‹flte bu istilay› ispatlayan o kadar çok fley vard› ki... Sonunda "Bu da olur mu?" diyece¤iniz bir kitap ç›kt› ortaya. Lütfen okuyun ve okutun... BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem Felsefe Kültürün Neresinde ugünlerde üzerine çok konufluluyor ya!.. Biri ç›k›p da “ Felsefe nedir?” diye soracak olsa ne cevap verirdim diye düflündüm kendi kendime. Her halde k›saca düflünmek, soru sorabilmek, varolan bilgi ile yetinmemek derdim diye geçirdim akl›mdan. Descartes’›n (1) sözününü an›msad›m: Düflünüyorum öyle ise var›m… Ve modern felsefenin babas› Descartes’›n düflünmek / düflünebilmek ile yaflam›n / varolman›n iç içeli¤ini böylesine öz, böylesine aç›k bir flekilde ifade etmifl olmas› karfl›s›nda bir kez daha önümü ilikledim. Descartes’›n “Düflünüyorum öyle ise var›m.” sözü üzerine düfltü akl›ma felsefenin kültürün neresinde oldu¤u sorusu. B 51 BD fiUBAT 2015 Haz›r, bilen bilmeyen durduk yerde ortaya ç›k›p felsefe üzerine laf ederken birkaç laf da ben edeyim dedim.(!) ‹lk söylemek istedi¤im fley flu: okumufl, bir çal›flma yapm›flt›m. Bu kitaptaki bir uyar›s›n› da alt›n› çizerek bir ömür boyu unutmamak üzere akl›m›n bir kenar›na yazm›flt›m: Basit gerçekleri karmafl›k bir hale elsefeye dair bir fleyler söyle- getirerek kendilerini önemli k›lan yebilmek için önce özgürce insanlardan sak›n›n›z! düflünebilmekten, özgür Descartes’›n bu ö¤üdüne uyarak düflünceden ve sorgulamaktan aç›klamaya çal›flaca¤›m felsefenin korkmamam›z gerek. Sonra da özgür- kültürün neresinde oldu¤unu. Daha ce düflünebilmeyi, önceki bir yaz›mda da düflünmekten ve belirtmifltim. Çeflitli Önemli olan düflünceden korkmaaras›nda birbirlerinden farkl› da tan›mlar may› ve sorgulayabenim için kültürün en olsa çeflitli kültürlerin aç›k, en anlafl›l›r tan›bilmeyi ö¤renmemiz... . m› bir yaflam biçimi oluflumunda Sorgulanacak oldu¤u. Bu nedenle ne olan ne mi? Hayata felsefenin, yani özgür kültürsüz insan vard›r, dair her fley! S›n›r ne de kültürsüz topdüflüncenin ve yok! Ama ifle önce lum. Her insan›n, her sorgulaman›n ne kendimizden bafllatoplumun kendine mak gerek. Önce ölçüde etkin olup özgü bir kültürü / bir kendimizi sorgulamayaflam biçimi vard›r. olamad›¤›. l›y›z. Yaflam›n nereÖnemli olan birbirlesinde durdu¤umuzu… Yafl›yormufl rinden farkl› da olsa çeflitli kültürlerin “gibi” yap›p yapmad›¤›m›z›! oluflumunda felsefenin, yani özgür Descartes’›n Akl›n ‹daresi ‹çin düflüncenin ve sorgulaman›n ne ölçüde Kurallar/ Regulae ad Directionem etkin olup olamad›¤›. Ingenii adl› kitab›n› çok y›llar önce ‹nsan, önce avc› ve toplay›c› Tiyatro Tarihi dersinde, sevgili ö¤ret- olarak sürdürmüfl binlerce y›l varl›¤›n›. menim rahmetli Prof. Dr. Melahat Hiç bir fley bilmeden do¤an günefle, Özgü’nün verdi¤i dönem ödevi olarak ya¤an ya¤mura, kara, gök gürültüsüne, F Düflünüyorum öyle ise var›m… René Descartes 52 BD fiUBAT 2015 do¤uma, ölüme vb. dair. Bilmedi¤i için de korkmufl. Hem de çok korkmufl. Korkuyu yenmenin çaresi de korktu¤u fleye boyun e¤mek, tap›nmak olmufl. Tanr›lar› keflfetmifl. Tanr› günefl olmufl, ay, olmufl, atefl olmufl… hep insan›n bilemedi¤i güç ve güçlerle, bilinmeyenlerle efllefltirilmifl. Alet kullanmay›, çeflitli amaçlar için aletler yapmay› ö¤renmifl sonra. Topra¤› ifllemeyi, yerleflik yaflamay›… Medenileflmifl yani flehirli olmufl. Yaz›y› keflfetmifl. Örf, adetler ve kurallar oluflturmufl. Bunlar giderek yerlerini yaz›l› yasalara b›rakmıfl. Bilgi de yaz›ya geçip kuflaktan kufla¤a aktar›l›r olmufl… B afllang›çta farkl› gereksinimlerini karfl›lamaktan kaynaklanm›fl insan›n bilgi edinme iste¤i. Bildikçe, keflfettikçe üretmifl, ö¤rendikçe de yaflam› giderek farkl›laflm›fl ve düzeyi yükselmifl. Gün gelip de bilmek için bilmek isteyince ifller kar›flmaya bafllam›fl. Bilmek isteyenlerle istemeyenler ayr›flm›fllar. Bilmek için bilmek isteyenler az›nl›kta kalm›fllar. Bu hep böyle olmufl. Bilginin önüne set çekenler yönetir olmufllar dünyay›. Ama yine de engelleyememifller bilmek için bilmek isteyenlerin yaflam› ve evreni keflfedip bilmeyenlerle paylaflmalar›n›. ‹nsan›n kendini aflmas›n›. ‹nsan›n Cehalet Vadisi’nden yola ç›k›p yaflam› ve kendisini keflfetmesinin, insanl›¤›n kurtuluflunun (2) öyküsü k›saca bu! Bu muhteflem yolculu¤un k›lavuzu da felsefe! Evet. Yani özgür düflünmek ve Galileo Galilei sorgulayabilmek! Her fleye ra¤men, her türlü iflkenceye; yak›larak ölmeye, zindanlarda çürümeye… ra¤men düflünmek, sorgulayabilmek, bilgiye ulafl›p paylaflmak. Bu uzun, çok uzun yolculuk boyunca hep kutsal› ç›karm›fllar bilmek için bilmek isteyenlerin karfl›na bilinmeyenden nemalananlar. Bilimin, bilginin, özgür düflüncenin, sorgulaman›n çarp›k ç›kar iliflkilerini ortaya ç›karaca¤›ndan korkanlar öldürmüfl Sokrates’i. Galile’yi de onlar yarg›lam›fl güneflin dünyan›n de¤il, dünyan›n güneflin etraf›nda döndü¤ü bilgisine ulaflt›¤› için. Hâlâ sürüyor dünyam›z›n geri kalm›fl ülkelerinde bilgiyi ve gerçe¤i kutsala s›¤›narak engelleme çabalar›. Hâlâ bilinmeyeni, bilgisizli¤i kutsayanlar›n pefllerine tak›lm›fl; bilimin ayd›nl›¤›ndan, bilinmeyeni bilmekten korkan insan topluluklar› yafl›yor dünyan›n dört bir yan›nda… Felsefenin kültürün neresinde oldu¤una gelince: Bunca laftan sonra sorunun yan›t›n› toplumlar›n kültür / yaflam düzeylerine bak›p öyle 53 BD fiUBAT 2015 yan›tlamak gerekir diye düflünüyorum. Geliflmifl toplumlarda / ülkelerde, felsefenin kültürün temelini oluflturdu¤u kuflkusuz. Geliflmifl gibi görünen, üretmeyip / üretemeyip geliflmifl kültürlerin ürettiklerini tüketen / tüketmekle yetinen toplumlar›n / ülkelerin felsefeden nasiplerini almam›fl olduklar› da ayan beyan ortada. Nasiplenmifl olsalard› tükettiklerini üretebilecek düzeyde olabilecekleri de! Bugün, ülkemde, lise ö¤retim program›nda felsefe ve mant›k derslerine yer yok. Benim ö¤renci oldu¤um y›llarda vard›. Latince de seçme dersti. O y›llarda ö¤rendim felsefenin ilk ça¤larda tüm bilimleri kapsad›¤›n›, tüm bilimlerin anas› oldu¤unu. Do¤aya, insana ve dünyaya iliflkin bilgilerin ve kavramlar›n tümünün güvenilir ve anlaml› olup olmad›klar›n›; yaflama katk›lar›n› sorgulamaya, araflt›rmaya ve tart›flmaya yarad›¤›n›. Mant›kl› olabilmenin ve ak›l yürütebilmenin önemini… Bugün okullarda okutulmuyor olsa da felsefe ve mant›k ö¤renmek için bir engel söz konusu de¤il. Ders d›fl›nda bir ilgi alan› olarak felsefe ve mant›kla ilgilenmek, gönüllü olarak bu konularda bilgi sahibi olmak mümkün. Çünkü felsefe asla belli bir az›nl›¤›n ilgi alan› de¤ildir. 54 Unutulmamas› gereken, felsefe halka ne kadar inerse halk›n o kadar yükselece¤idir. Özerk, özgür bireyler olabilmek için en büyük yard›mc›m›z felsefedir. Diderot’nun (3), felsefe’nin sustu¤u yerde adaletin akl›n› yitirece¤i sözü asla unutulmamal›d›r. Felsefe kültürün neresinde diye düflünürken akl›ma nedense çocukluk y›llar›mda söylenen bir türkü geldi. fiimdilerde pek çal›n›p söylenmiyor. ofl, hofl oldu¤u kadar da düflündürücü bir Afl›k Dertli (4) türküsü: Telli sazd›r bunun ad› / Ne ayan(5) dinler, ne kad› / Bunu çalan anlar kendi / fieytan bunun neresinde?... fieytan bunun neresinde?... fieytan bunun neresinde?... Dertli, …‹çinde mi, d›fl›nda m› / Burgusunun bafl›nda m› / Gö¤sünün nak›fl›nda m› fieytan bunun neresinde?… diye süren bu türküyü halk›n, kimi ayanlardan bezdi¤i; kimi kad›lar›n haram yedi¤i, saz›n fleytan ifli, saz çalman›n fleytanla birlik olma anlam›na geldi¤i söylenen 18. yüzy›l›n sonlar›nda yakm›fl. Bugün de fleytan ifli oldu¤una inan›p, felsefeye direnenler var… Ama felsefe olmadan, felsefe okumadan özgürleflmek mümkün de¤il. Dilimiz de buna fevkalade müsait… • tekinozertem@butundunya.com.tr H 1- René Descartes (1596 - 1650) Frans›z yazar, matematikçi ve filozof 2- ‹nsanl›¤›n Kurtuluflu, Hendrik W. van Loon, Çev: Nüvit Osmay 3Denis Diderot (1713-1784), Frans›z yazar ve filozof. 4- Afl›k Dertli (1772 - 1846) 5- Ayan: Osmanl› ‹mparatorlu¤unda, XVIII. yüzy›ldan sonra illerin yönetiminde yetkili yerli kifliler Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren Ermeni Sorununun Oluflturulmas›nda ‹ngiltere’nin Rolü Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Osmanl› Devleti vatandafl› olan Ermeniler, do¤uda ilerleyen Rusya ordusuna kat›lm›fl, Mart 1915’te ise Rus askerleri ile birlikte girdikleri Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir katliam yapm›fllard›. smanl› yönetiminin ‹stanbul’ daki Ermeni toplumunun önde gelenlerine yapt›¤›, “Düflmanla iflbirli¤inden vazgeçin” uyar›s› dikkate al›nmam›fl, Ermeni komiteleri bölgedeki katliamlar›n› O sürdürmüfltü. Bunun üzerine Osmanl› Devleti, 27 May›s 1915 tarihinde ald›¤› Tehcir karar› ile Do¤u Anadolu’ daki 6 vilayette bulunan Ermenileri Suriye baflta olmak üzere güneydeki topraklara zorunlu göçe tabi tutmufltu. 55 BD fiUBAT 2015 Ermeni lobileri, Tehcir s›ras›nda 1 milyondan fazla insan›n yaflam›n› yitirdi¤ini iddia ederek, bunun bir soyk›r›m oldu¤unu ileri sürmektedir. aha önceki yaz›larda Fransa ve Amerika Birleflik Devletleri’nin Ermeni politikalar›n› ele alm›flt›k. Bu yaz›da ise ‹ngiltere’ nin Ermeni sorununun ç›kar›l›fl›ndaki rolüne de¤inece¤iz. 1880’li y›llardan itibaren Avrupa’ da yavafl yavafl ön plana ç›kan Ermeni sorununa ilgi göstermeye bafllayan ‹ngilizler, Frans›zlar›n Katoliklerin, Ruslar›n da Ortodokslar›n koruyucusu rolüne soyunmalar› üzerine, Ermeni Protestanlar›n hamili¤ini üstlendiler. Bu amaçla, Protestanlar›n say›s›n› art›rmak için Islahat Ferman›’na (1856) din de¤ifltirme özgürlü¤ünü getiren bir madde eklenmesini sa¤lad›lar. ‹ngilizlerin amac›, gittikçe güçlenen ve ‹ngiliz ç›karlar›n› tehdit etmeye bafllayan Rusya’n›n önünü keserek, Osmanl› vatandafl› Hristiyanlar aras›n- D ‹ngilizlerin amac›, Osmanl› vatandafl› Hristiyanlar aras›ndaki en önemli ve etkin topluluk olan Ermenileri kendi yanlar›na çekip, onlar› Osmanl›lara karfl› kullanmakt›. 56 daki en önemli ve etkin topluluk olan Ermenileri kendi yanlar›na çekip, onlar› Osmanl›lara karfl› kullanmakt›. Ayr›ca Ruslar›n elinden Ermeni müttefiklerini alarak, bir taflla iki kufl vurmakt›. ‹flte bu yüzden Osmanl›-Rus savafllar› s›ras›nda, bazen Osmanl›dan yana gözükseler de, bunun karfl›l›¤›nda, her defas›nda Türklerden, gerek toprak, gerekse ileride kendi ç›karlar› do¤rultusunda kullanmak için baflta Ermeniler olmak üzere, az›nl›klar›n haklar› konular›nda tavizler koparm›fllard›r. Ekonomik geliflme için gerekli olan hammaddeleri, madenleri, yer alt› ve yer üstü zenginliklerini bulmak ve üretilen mallar› yeni pazarlara sunabilmek çabas› içinde olan ‹ngiltere, ‹ran, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Do¤u’ya giden yollar›n Osmanl› topraklar›ndan geçti¤i gerçe¤inden hareket ediyordu. zellikle Karadeniz üzerinden söz konusu bölgelere ulaflmak isteyen ‹ngilizler, öncelikle yerel müttefiklere büyük gereksinim duyacaklar›n› çok iyi biliyorlard›. Ermenilerin yaflam alan› olan bölgelerin, ‹ngilizlerin göz diktikleri transit yollar üzerinde bulunmas› ve Ermenilerin ticarete yatk›nl›¤›, ‹ngiltere’nin seçimini çok h›zl› bir flekilde yapmas›na yol açm›flt›r. Ama ‹ngilizlerin dikkate almas› gereken önemli bir husus vard› ki, bu da, Ermenilerin, Rusya ve Osmanl› gibi iki ayr› ve önemli devletin vatandafl› olduklar› gerçe¤iydi. ‹flte bu durum, ‹ngilizlerin, gerek Ruslar, gerekse Osmanl›larla Ö BD fiUBAT 2015 olan iliflkilerinde dikkatli ve dengeli olmalar›n› gerektiriyordu. Trabzon, Erzurum ve Do¤u Beyaz›t arac›l›¤›yla Karadeniz’i ‹ran’a ba¤layan ticaret yolu, bu s›rada önem kazanm›flt›. 1840 y›l›ndan itibaren Manchester’de yerleflen Ermeniler, ‹ngiltere tezgâhlar›n›n dokudu¤u pamuklu kumafllar›, bu yoldan ‹ran’a ve Orta Asya’ya gönderiyorlard›. 870 y›l›ndan sonra ‹ngiltere’de artmaya bafllayan üretilmifl pamuklu stoklar› büyük bir ekonomik bunal›m yaratma yolundayd›. Bunlar süratle sat›lmaz ve üretilecek yeni ürünler için pazarlar bulunmazsa, birçok tesisin kapanmas›, iflaslar›n artmas› ve binlerce çal›flan›n iflsiz kalmas› söz konusuydu. Trabzon, Erzurum ve Do¤u Beyaz›t üzerinden Karadeniz’i ‹ran’a ba¤layan ticaret yolu, bu sorunu bitirecek tek çözümdü. ‹flte bu nedenle ‹ngilizler, Do¤u Anadolu’daki Ermeni tüccarlar›na sermaye ve kredi yard›m› yapt›lar, gerekli destekleri verdiler. Görüldü¤ü gibi ‹ngiliz sömürgecilerinin Ermenilere yaklafl›m› a¤›rl›kl› olarak ekonomik ç›karlara dayan›yordu. Di¤er bir neden ise siyasiydi. ‹ngilizler kendilerine birçok alanda rakip olan Ruslara karfl› kullanabilecekleri unsurlar›n bafl›nda Ermenileri görüyorlar, Ermenileri, gerek Osmanl›lara gerekse Ruslara karfl› müttefik olarak de¤erlendirmek istiyorlard›. ‹ngiltere, bu bölgeden geçen ticaret yollar›n› denetimine almak için 1 1870 y›l›ndan sonra ‹ngiltere’de üretilen pamuklu stoklar› büyük bir ekonomik bunal›m yaratma yolundayd›. iki aflamal› bir plan izlemeyi hedefliyordu. Buna göre ilk ad›mda Osmanl› Ermenilerinin haklar›n› savunmak bahanesiyle onlar› yan›na çekmek ve ard›ndan Osmanl› Devleti’ni s›k›flt›rarak, Ermenilere özerklik verilmesini sa¤lamakt›. ‹ngiliz plan›n›n ikinci aflamas›nda ise Özerk Ermenistan arac›l›¤›yla Rusya Ermenilerini etkileyip, isyanlar ç›karmakt›. Zaman içerisinde de özerk Ermenistan ile birleflmelerini sa¤layarak, bu genifl bölgeyi tamamen kontrolü alt›na almakt›. 1890’l› y›llarda Anadolu’da görev 57 BD fiUBAT 2015 yapan ‹ngiliz Yüzbafl› Norman, yüzy›l›n sonuna do¤ru yaflanan Ermeni olaylar› konusunda yapt›¤› araflt›rmalar› 29 sayfal›k bir rapor haline getirmifltir. ‹ngiltere ve Avrupa kamuoyunun yanl›fl bilgilerle donat›lmas›na ve bu yüzden de Türk düflmanl›¤›n›n giderek artmas›na dikkat çeken Yüzbafl› Norman’›n raporu, geçmiflte oldu¤u gibi günümüzde de Ermeni lobileri taraf›ndan göz ard› edilmekte, yok say›lmaktad›r. Söz konusu rapordaki baz› önemli bölümler flöyledir: “Do¤u Politikam›z baflar›s›zl›¤a u¤rad›, hem de çok ac› bir flekilde Türkleri kendimizden so¤uttuk. Ermenilere bofl ümitler verdik ve ülkeyi kana bo¤duk. Ortaya ç›kard›¤›m›z kötülüklerin çaresini bulmak görevimizdir fakat ne yaz›k ki Anadolu’da de¤erli hayatlar›n› yitirmifl olan binlerce kifliyi Türkiye’ye geri veremeyiz. Düflüncelerimin, bütün ‹ngilizler Frans›z Büyükelçi Paul Cambon 58 göz önüne al›nd›¤›nda sadece bir az›nl›¤› temsil etti¤ini ve bugün ‹ngiltere’de genel düflüncenin, Türklerin aleyhine ve Ermenilerin lehine oldu¤unu biliyorum. Bu, Ermeni entrika ve desiselerinin (hile, entrika) daha önce hiçbir zaman ‹ngiliz halk›n›n gözleri önüne serilmemifl olmas› yüzündendir.” ‹ngiltere, Ermenilerle yak›ndan ilgilenmifl, baflta Londra olmak üzere birçok ‹ngiliz kentinde örgütlenme ve propaganda çal›flmalar› yapmalar›na olanak sa¤lam›flt›r. rans›z Büyükelçisi Cambon, Fransa D›fliflleri Bakan›’na yazd›¤› mektuplarda bu konuyu özetle flöyle dile getirmifltir. “1885 y›llar›na do¤rudur ki, ilk olarak Avrupa’da bir Ermeni hareketinden söz edildi. Ermeni propagandac›lar› kendi dâvalar› için ilk önce Fransa’y› kazanmaya çal›flt›lar. Fransa’n›n kahramanl›k, flövalyelik duygular›na müracaat ettiler. Dergilerde makaleler yay›nland›. Ziyafetler tertip edildi. Nutuklar söylendi. Ermeniler, Londra’da iyi karfl›land›lar. Gladstone kabinesi Ermenileri toplad›, örgütlenmelerine destek verdi. Kendilerine yard›m vadetti. O zamandan itibaren propaganda komiteleri Londra’da yerleflerek, ‹ngiliz hükümetlerinden ilham almaya bafllad›lar.” ‹ngiltere, Birinci Dünya Savafl›’ n›n hemen sonras›nda, Amerika Birleflik Devletleri’nin, Ermeni sorununa müdahalesinin, bölgedeki ç›karlar› aç›s›ndan gerekli oldu¤unu da düflünüyordu. Bu nedenle Amerika Birleflik F BD fiUBAT 2015 Devletleri’ni, Ermenistan mandas› konusunda ikna etmeye çal›fl›yordu. ezopotamya’daki zengin petrol ve maden kaynaklar›n› denetimi alt›na alma hesab›n› yapan ‹ngilizler, bu bölgeyi kuzeyden gelecek tehlikelere karfl› Amerika Birleflik Devletleri arac›l›¤› ile korumay› düflünüyordu. ‹flte bu nedenle Mezopotamya’n›n kuzeyinde kurulacak Amerikan mandas›ndaki Ermenistan ‹ngiltere’nin ç›karlar› aç›s›ndan büyük önem tafl›yordu. ‹ngiltere, Amerikan Yönetiminin Ermenistan mandas›n› almas› için yo¤un bir kampanya yürütüyordu, ancak Baflkan Wilson, ülkesinin Ortado¤u’da giderek daha genifl bir alana yerleflmesi konusuna s›cak bakm›yordu. Ermenistan’›n Baflbakan› Kaçaznuni, Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Ermenilerin, ‹ngiltere’ye verdi¤i deste¤in ve hizmetlerin karfl›l›¤›n› alamamas›n› anlat›rken, ‹ngiliz emperyalistleri taraf›ndan nas›l kullan›ld›klar›n› flu sözlerle anlat›yordu: “Kas›m’da Almanya teslim oldu. Almanlar Gürcistan’› boflaltt›lar. Batum’a, müttefiklerimiz olan ‹ngilizler girdiler. Yeni umut kap›lar› aç›ld›. Bunlar, bizim dostlar›m›zd›. Biz de kendileriyle beraber düflmanlar›m›z olan Türklere karfl› savaflmam›fl m›yd›k? O halde, istifade edece¤imiz de muhakkakt›. Oysa yine aldat›lm›flt›k. ‹ngilizler bizim müttefik oldu¤u- M Ermenistan Baflbakan› Kaçaznuni “Oysa yine aldat›lm›flt›k. ‹ngilizler bizim müttefik oldu¤umuzu bilmiyorlard› ya da unutmufllard›.” muzu bilmiyorlard› ya da unutmufllard›. Aksine Gürcülere, Azerilere büyük ilgi gösteriyorlard›. Biz de ‹ngilizlere, nankör dedik.” ‹ngiltere’nin Ermeni politikalar›n› yazmaya devam edece¤iz. • gurbuzevren@butundunya.com.tr Siz kendi elinizle teslim etmedikçe, kimse kendinize olan sayg›n›z› elinizden alamaz. Mahatma Gandhi 59 Gülen Düflünceler Yazan: ‹lkay Erdem Resimler: Ça¤dafl Güner Çirkinli¤i görmemek için! E yfel Kulesi 1889’da Fransa’n›n ça¤dafll›k simgesi olarak Paris’in orta yerine “dikildi¤inde”, yo¤un bir kent zevki tart›flmas›na neden olmufltu. “Güzel mi oldu, çirkin mi?” tart›flmas›, önce Parislileri, daha sonra giderek birçok ülkeyi sarm›flt›. Tart›flmaya “Bu bir cinayettir” diyerek kat›lanlardan biri de ünlü roman ve öykü yazar› Guy de Maupassant idi. Maupassant, bu kuleyi anlams›z bir demir y›¤›n›, bir çirkinlik abidesi olarak görenlerin bafl›nda geliyordu ama her akflam yeme¤ini kulenin ikinci kat›ndaki restoranda yemekten de vazgeçmiyordu. Bu tutumunun nedenini soran bir merakl›ya birgün flu yan›t› vermflti: "Koca Paris'te, bu i¤renç yap›y› görmeden, keyifle yemek yiyebilece¤im tek yer buras›d›r.” Türkçe Sevdas› Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914) E¤itim Bakanl›¤› yapt›¤› günlerden birinde, özel kalem müdürünün imza için 60 getirdi¤i evrak dosyalar›n› incelerken birden öfkeyle aya¤a kalkt› ve “Rezalet bu, rezalet!” diyerek hayk›rd›. Özel kalem müdürü, bakan sakinlefltikten sonra yan›na gitti ve öfkesinin nedenini sordu. “‹flte bu sözcük att›rd› tepemi” dedi bakan ve evraktaki bir sözcü¤ü göstererek ekledi: "Tümüyle dil bilgisi kurallar›na ayk›r› olarak yaz›lm›fl!" Tahmin etmifltik! hakespeare’in Macbeth oyunu, 1946 y›l›n›n son günlerinde Avni Dilligil yönetimindeki ‹zmir fiehir Tiyatrosu’nda, iki soban›n ›s›tmaya çal›flt›¤› büyük ve so¤uk bir salonda oynan›yordu. Oyunun oynand›¤› her gece, seyirci say›s› azal›yordu. 30 kifliye varan bir kadroyla oynanan oyuna bir akflam yaln›zca 11 seyirci gelmesine karfl›n sanatç›lar oyunu yine de, her geceki ciddiyetleriyle oynamay› sürdürdüler. Oyun, boru ve trampet sesleri aras›nda bitip, perde kapand›¤›nda salondan tek alk›fl sesi bile gelmemesi, alk›fllara karfl›l›k vermek için perde arkas›nda bekleyen oyuncular› merakland›rd›. Yönetmen Avni Dilligil, ne yapaca¤›n› bilemeyen perdecinin flaflk›n bak›fllar› aras›nda perdenin iplerini kendi çekip, perdeyi aç›nca, Guy de sahnedeki 30 oyuncu bir Maupassant S BD fiUBAT 2015 anda, ›s›nmak için salondaki iki soban›n bafl›na toplanan 11 seyirciyle göz göze geldi. Yönetmen Avni Dilligil ve oyuncular büyük bir flaflk›nl›kla salondaki bu manzaray› seyrederlerken, seyircilerden birinin sesi yükseldi: “Bize birkaç saniye daha izin verin lütfen” diye ba¤›rd› seyirci. “Sizi alk›fllayabilmek için ellerimizin buzunu eritiyoruz...” Honore de Balzac vermifl, ondan görüflünü bildirmesini istemiflti. Balzac, tasla¤› okuduktan sonra yazar aday›na flu ö¤üdü verdi: "Roman›n›z› bast›r›p piyasaya ç›karmay› akl›n›zdan bile geçirmeyin ama, bu yazd›klar›n›z› yine de özenle saklay›n” dedi. “Birgün ünlü oldu¤unuzda yay›mlars›n›z!" Ayn› fikirdeyim ama Bravo! Victor Hugo enç bir flair, fliirlerini Victor Hugo'ya okuyup, onun görüflünü ö¤renebilmek olana¤› bulmufltu. Victor Hugo, fliirleri okumay› bitirdikten sonra elini uzatt›, flairli¤e heveslenen genci kutlad›: "Bravo, tüm hayranl›¤›mla kutlar›m sizi” dedi. “Özensiz, anlams›z bir fleyler yazmak istemiflsiniz, u¤raflm›fls›n›z ve sonunda baflarm›fls›n›z...." G Meflhur olduktan sonra… Yazar olmay› düflleyen bir kifli, yazd›¤› roman›n›n bir kopyas›n› Balzac'a ernard Shaw’un Silahlar ve Adamlar (Arms and Men) adl› oyunu 1894’de yap›lan aç›l›fl gecesinde seyircilerin büyük be¤enisiyle karfl›lanm›flt›. Salonu dolduran tiyatroseverler, savafl karfl›t› bu oyunun sanatç›lar›n› ve yazar›n› dakikalarca alk›fllam›fllar, daha sonra yazar Bernard Shaw’u ›srarla sahneye davet etmifllerdi. Shaw, seyircilerin bu iste¤ine karfl›l›k vermek ve onlara teflekkür etmek için sahneye geldi¤inde, arka s›ralarda oturan bir seyirci yüksek sesle “Yuuuhhh” diye ba¤›rmaya bafllad›. Shaw’u coflkuyla alk›fllayarak kutlayan seyirciler, bu kiflinin tepkisini flaflk›nl›kla karfl›larken ünlü yazar B 61 BD fiUBAT 2015 sakin bir biçimde sesin geldi¤i yöne döndü ve sesin sahibine flöyle dedi: “Ben de sizinle tamamen ayn› fikirdeyim ama... Hak verin, bir tiyatro dolusu seyirciye karfl› ikimiz ne yapabiliriz?” ‹mam› Timurlenk olan›n imurlenk’in önderli¤inde Mo¤ol ordusunun Anadolu’yu iflgal etti¤i y›llarda Nasreddin Hoca bir gün, Timur’un adamlar›ndan birine “hangi mezhepten” oldu¤unu sordu. Adam duraksamadan yan›t verdi: “Ben Timur’un mezhebindenim” dedi. Onun bu yan›t›n› duyan çevredeki kifliler, “Bu mezhebin peygamberi kimmifl, onu da sor” diyerek Hoca’y› T s›k›flt›rmaya bafllad›lar. Nasreddin Hoca onlar›, kendine özgü bilgeli¤iyle flakac›l›¤›n› harmanlayarak yan›tlad›: “Bunu sormaya gerek yok” dedi. “Madem ki bu mezhebin imam› Timurlenk’dir, peygamberi de olsa olsa Cengiz’dir.” Seyirci çuvallad› Oscar Wilde’›n sonradan modern klasikler aras›na giren bir oyunu, sergilendi¤i ilk gece seyirciler taraf›ndan be¤enilmemifl, umulan düzeyde alk›fl almam›flt›. Wilde kendisine bu fiyaskonun nedenini soranlara flöyle yan›t verdi: “Oyun kötü de¤ildi; fakat seyirciler baflar›s›zd›.”• Z›playanlar Nedir? Teksasl› bir çiftçi tatil için Avustralya’ya gitmiflti. Tüm özelliklerini yak›ndan görmek için bu k›tay› dolafl›rken tan›flt›¤› bir çiftçi, kendisini çiftli¤ine davet etti. Teksasl› çiftçi, çiftçinin çiftli¤indeki bu¤day tarlas›n› gözünün ucuyla seyrettikten sonra, küçümser bir ifadeyle, kendi ülkesindeki bu¤day tarlalar›yla karfl›laflt›rd›: “Bizim oralarda da bu¤day tarlalar› vard›r ama bizimkilerin en küçü¤ü, buradaki tarlalardan iki kat daha büyüktür.” Çiftli¤i biraz dolaflt›ktan sonra ineklerle karfl›laflt›lar. Teksasl› çiftçi, yine dudaklar›n› büktü ve bu kez inekleri küçümsedi: “Bizim oralarda da inekler vard›r ama” dedi. “Burada gördüklerimden iki üç kat daha büyüktür bizim inekler.” Tam bu s›rada yanlar›ndan iki kanguru z›playarak geçti. Teksasl› çiftçi, yaflam›nda ilk kez gördü¤ü kangurular karfl›s›nda flafl›rd› ve merakla sordu: “Bu z›playanlar nedir böyle?” dedi. Konu¤unun abart›l› konuflmalar›ndan s›k›lan Avustralyal› çiftçi, kangurulara flöyle bir bak›p, önemsemeyen bir ifadeyle karfl›l›k verdi: “Nas›l olur da bilmezsiniz bu hayvanlar›?” dedi. “Sizin oradaki tarlalarda hiç çekirge yok mudur yani?” 62 fiimdiki Zaman Can Pulak Yat›r›m De¤il Cinayet Türkiye’nin ve Bodrum gibi de¤erli turizm bölgelerinin, rüzgar ve günefl enerjisinden yararlanmama gibi bir lüksü olamaz. nerjiyi dünyan›n dövizini ödeyerek d›flar›dan sat›n al›yoruz. Onun için yerli üretim imkanlar›ndan sonuna kadar istifade etmeliyiz. Ama bir flartla… Do¤ay› tahrip etmeden,yaflam alanlar›na zarar vermeden, yang›ndan mal kaç›r›rcas›na plan de¤ifltirmeden ve halk›n da görüfllerini dikkate alarak, enerji yat›r›mlar›na izin vermeliyiz. Bodrum’un Yal›kavak bölgesi, son y›llar›n h›zla yükselen bir turizm merkezidir. Muhteflem marinas›yla, farkl› ve de¤erli yap›lar›yla, güzelim koy, sahil ve plajlar›yla, ünlü bal›k restoranlar›yla, da¤ ve çiftlik evleriyle, yazlar› klimadan de¤erli rüzgar›yla ve güneflin en güzel bat›fl noktas› olarak bilinmesiyle Yal›kavak, tablo gibi güzelli¤e sahip nadir yerlerimizden biridir. ‹flte böylesine de¤erli bölgemizin ba¤r›na, b›çak saplar gibi rüzgar türbinlerini yerlefltirmeye kalk›fl›yoruz. Bunun ad› enerji yat›r›m› filan de¤il cinayettir. Evet Yal›kavak’›n iyi ve güçlü E bir rüzgar› vard›r ama, ayn› rüzgar bakir da¤lar› da yalayarak, Halikarnas yar›madas›n›n üzerinden Datça’y› da afl›p, Ege denizine üfürür. Yani bu rüzgardan yararlanmak için Yal›kavak’› seçmek, bunda inatla ›srar etmek, akl›n alaca¤› bir ifl de¤ildir. Baflka yer mi yok, Türkiye bofl ve uçsuz bucaks›z hazine arazisi zenginidir. Bunlar dururken, üstelik bunlar›n da üzerinden ayn› güçlü rüzgar eserken, yerleflim merkezlerine ve de¤erli turizm bölgelerine el atmak, inan›lmaz ve ileride telafisi güç bir hatad›r. al›kavak- antik Sand›ma köyü ve Akyarlar civar› için yap›l›p, alelacele ç›kar›lan RES (Rüzgar Enerji Santrali) imar planlar›, neresinden bakarsan›z bak›n 3194 say›l› temel imar kanununun yaflam alanlar› ile ilgili belirtilmifl temel hükümlerine tamamen ayk›r›d›r. Kurulmas› düflünülen rüzgar türbinleri, yerleflim alanlar› ve kullan›mlar› ile Y 63 BD fiUBAT 2015 iç içedir. Oysa bunlar›n enaz 2-3 kilometre uzak bölgelere kurulmas›, gürültü ve görüntü kirlili¤i yaratmamas› gerekiyor. odrum Belediyesi, rüzgar üretecek firman›n yapt›rd›¤› planlar› ve müracaatlar› reddetmifl. Ama fiehircilik Bakanl›¤›na öyle yetkiler verilmifl ki, Belediyelere filan kulak asmadan, diledi¤ini diledi¤i yere rahatça yapt›rabiliyor. Yal›kavak’ta da böyle olmufl. Bakanl›k fiziki, do¤al, tarihi ve kültürel de¤erlere ald›rmadan, koruma ve kullanma dengesini dikkate almadan, mülkiyet haklar›n›, tapuya güven ilkesini, kazan›lm›fl haklar› filan yok sayarak, üstelik ÇED raporu bile istemeyerek bir masabafl› plan› haz›rlam›fl ve yürürlü¤e koymufl. fiimdi k›yametler kopuyor, dava üstüne dava aç›yor vatandafllar. Projenin, imar plan›n›n, ÇED raporu gerekli de¤ildir karar› ile acele kamulaflt›rma karar›n›n iptali için peflpefle yüzlerce dava aç›l›yor. Yal›kavak’ta bafllayacak olan proje çok tehlikeli bir projedir. Bunun di¤er turizm bölgelerine de düflünülmesi bir felaket olur. Bu projelerin turizmden para kazand›¤›m›z yerleflik merkezlere yap›lmas›, hem turizm ekonomisini büyük ölçüde çöküntüye u¤rat›r, hem de yarataca¤› genifl çapl› B 64 psikolojik etki alan› ile turizm bölgelerine zararlar verir. Neler olur mesela? RES Türbinleri yerleflim alanlar›na yak›n yerlere dikilirse, mekanik gürültü rahats›zl›¤› yarat›r. Sa¤l›¤a zararl› düflük frekansl› sesler ç›kar›r. Ritmik gölgeleme etkisiyle alg›lama sistemini zorlar. Kopabilecek kanatlar meskün bölgelere savrulur. Baz› ülkelerde bunun örnekleri görülmüfltür. Rüzgar Enerji Santralleri yerleflim alanlar›na yak›n yerlere dikilirse, mekanik gürültü rahats›zl›¤› yarat›r. Ayr›ca yarataca¤› görüntü kirlili¤i de iflin bir baflka önemli yönü. Yol yak›nken, mahkeme kararlar› filan beklenmeden bu projeden vazgeçilmeli, rüzgar türbinleri için yeni ve yerleflim bölgelerine uzak yerler tespit edilmeli ve vatandafl›n huzursuzlu¤u önlenmelidir. • canpulak@butundunya.com.tr Sporun Dünyas› Metin Gören Bitmeyen Senfoni Ünlü bestekar Franz Schubert'in sekizinci senfonisiydi. Tamamlanamad›¤› varsay›larak ad›, bitmeyen ya da bitmemifl olarak tan›mland›. S anatç›n›n; ''Bir eksiklik oldu¤unu hissediyordum ama; nerede oldu¤una bir türlü karar veremedim'' fleklindeki tümcesi, Cumhuriyet döneminin spor yap›s›yla sanki örtüflüyor gibi. Atatürk'ün düflünce f›rt›nas›nda oluflturdu¤u ve büyük bir aflkla kanun gücüne dönüfltürdü¤ü, sporda kalk›nma hamleleri, siyasal güçlerin elinde oyuncak oldu.Türk Sporu, uzun y›llara harakiri ( Japonlara özgü bir tür intihar ) yapt›.1 948 Londra Olimpiyat Oyunlar›'n- da bafllayan gürefl egemenli¤i, ancak 23 y›l sürebildi. ‹ki olimpiyat sonras›, ata sporu patentli gürefl, birey u¤rafllar sonucu gelen birkaç madalyan›n gölgesinde küçüldü. Ahmet Ay›k, Mahmut Atalay, asr›n güreflcisi Hamza Yerlikaya'dan sonra, generalin apoletini minderde gözyafllar› içinde söktüler. Bilimsel çal›flmay› inkar eden bir düflünce yap›s› gürefl sporunu tarihin karanl›klar›na gönderdi. Türk Gürefli Franz Schubert'in bitmeyen ya da bitmemifl senfonisi gibi flimdi. 65 BD fiUBAT 2015 bir dönemin, Türk Spor tarihindeki yeri, bitmeyen senfoninin na¤melerini yans›t›yor. Tamamlanmad›¤› varsay›larak ad› sonsuza do¤ru giden bir bestenin Franz Schubert'in yeniden dirilerek tamamlanmas› nas›l ki bir hayal ise Türk Naim Spor'unun yar›da b›rak›Süleymano¤lu lan ifllemleri kimin ifline yarad›¤› da bir denklem gibi. ÇaresizBir eksikli¤i var ama nerede? li¤i mi?. Hay›r, siyasal yap›lar›n ifl Naim Süleymano¤lu ile bafllayan bilmezli¤i, program üretmekteki Halter senfonisi, büyük flef, cep herkübilgisizli¤idir. lü, küçük dev adam unvanl› SüleymaYüce Atatürk'ün gecesini gündüno¤lu ile on y›l baflar›dan baflar›ya züne katarak, hasta yata¤›nda bile kofltu, alk›fllar aras›nda. Ç›ra¤›, daha çal›flt›¤›, emek harcad›¤› 3530 say›l› sonra kalfa olan ve sonunda usta spor içeren kanununun dördüncü unvan› ile dünyay› kas›p kavuran Halil Mutlu'nun çabas› da, bitmeyen senfoninin bitirilmesine ve onlarca sporcu taraf›ndan icra edilebilmesine ne yaz›k ki; yetmedi. oping denilen illet, genç sporcular›n adeta kan›na girdi, senfoni ise bofl salonlarda yank›lanarak çal›nd› ve sonra orkestra sustu. Yine ünlü bestekar Franz Schubert'i an›msad›m, ''Bir eksikli¤in oldu¤unu hissediyordum ''diyordu. Sekizinci, ya da bitmeyen, bitmemifl senfoninin, en hüzün verici konseri devflirme sporcularla sunum yapmas›yd›. 2008 Olimpiyat Oyunlar›na giden kafilemizde 63 sporcu vard› ama bunlar›n ondördü devflirme idi. Bitmeyen senfoni bu kez baflar›s›z bir konser verdi. Doksaniki y›ll›k, as›ra yaklaflan D 66 2008 Olimpiyat Oyunlar›na giden kafilemizde 63 sporcu vard› ama bunlar›n ondördü devflirme idi. maddesine bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum sevgili okuyucular: ''Her Türk genci spor yapmak zorundad›r.'' Böylesine bir zorunluluk, faflizmin ya da komünizmin ülkeyi çepeçevre saraca¤›, yalanlar›yla örtüfltürülmese idi, bu ülkenin ünlü sanatç›lar› ne senfoniler bestelerdi.Ve de Arjantin'e dek uzayan, ''Olimpiyat alabilme hayali'' belki de gerçek olurdu. BD fiUBAT 2015 Baflbakan'›n (flimdi Cumhurbaflkan›) liderli¤inde alt›yüz kiflilik bir ikna ordusuyla Güney Amerika'ya giden kafilenin umut ›fl›klar› nas›lda sönüvermiflti. Doping denilen illetin açt›¤› derin yaralar› hiçe sayarak, Olimpiyat düzenleyicilerin karfl›s›na oturan yetkililere, ''Ne yaz›k ki; sporcular›n›z otuzdördü dopingli. Bizim bu olumsuzlu¤a göz yuman bir ülkeye olimpiyat vermemiz son derece sak›ncal›d›r.'' söylemlerine karfl›n, bizim ''Söz veriyoruz bundan böyle s›f›r tolerans'' karfl› yan›t› ikna nedeni olamad›. nlü bestekar Franz Schubert'i yeniden an›msad›m ve onun sekizinci senfonisini. Hani, tamamlanamad›¤› varsay›larak ad› bitmeyen ya da bitmemifl senfonisini. Ü Sanki olimpiyat düzenleyicileri, Schubert'in söylediklerini, bize söylemifl gibilerdi; ''Bir eksikli¤iniz oldu¤unu hissediyoruz. Düzeltin de karfl›m›za gelin.'' Bu olas› m›? Ne yaz›k ki hay›r. Bir tek umut, futbolda bafllat›lan yeni hamlelerin uygulamadaki baflar›s›nda. B›çak s›rt› bir u¤rafl ama umut iflte. En az›ndan spor senfonisinin bir bölümünü daha bitirmifl olabilmenin sevincini yaflamak. • metingoren@butundunya.com.tr Mutlulu¤un Peflinde 500 kifli bir seminerdeydi. Konuflmac› bir grup çal›flmas› yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek bafllad›. Herkes gazl› kalemle balonuna ad›n› yazmal›yd›. Sonra bütün balonlar topland› ve bir odaya kapat›ld›. Kat›l›mc›lara 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazd›klar› balonu bulmalar› söylendi. Herkes deli gibi kendi ad›n› aramaya bafllad›, tamamen bir kaos ortam› olufltu. 5 dakikan›n sonunda kimse kendi balonunu bulamam›flt›. Konuflmac› bu kez herkesin bir balon almas›n› ve üzerinde ad› yazan kifliye o balonu vermesini söyledi. Böylelikle birkaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuflmufltu. Bunun üzerine konuflmac› flunlar› söyledi: “Yaflam›m›z da böyle. Herkes mutlulu¤u ar›yor ve nerede oldu¤unu bilmiyor. Bizim mutlulu¤umuz baflkalar›n›n mutlulu¤unda gizlidir. Mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanlar›n yaflam amac› da budur… Mutlulu¤un peflinden gitmek.” 67 Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN Bilginizi Denetleyin 1-Çay›n içerisindeki ana etken madde hangisidir? a-Tein b-Kafein c-Mentol d-Nikotin 2-Afla¤›dakilerden hangisi daha h›zl›d›r? a-Uzay meki¤i b-Ifl›k c-Ses d-Formula arabas› 5-Afla¤›dakilerden hangisi Japonya’da 17. yüzy›ldan bu yana e¤lence hayat›nda erkeklere flark›, dans, sohbet ve oyunlar ile efllik eden kad›nlara verilen add›r? a-Kimono b-Saburu c-Odoriko d-Geyfla 8-Edebiyatta, insan d›fl›ndaki varl›klar› insan gibi konuflturma sanat›na ne denir? a-‹ntak b-Fabl c-Akis d-Nida 9-Peygamberi öven kasideye ne denir? a-Mani b-Naat c-Sünnet 6-ABD’nin 3-‹nsan›n kendisine afl›r› simgelerinden biri olan d-‹lahi Özgürlük Heykeli’ni derecede hayranl›k 10-Tiyatronun bilim ve hangi devlet ABD’ye duymas› ve önem sanat dan›flman›na ne ad vermesine ne ad verilir? hediye etmifltir? verilir? a-‹ngiltere a-Otizm a-Dramaturg b-Fransa b-Sadizm b-Rejisör c-Osmanl› c-Narsisizm c-Koreograf d-Japonya d-Nevroz d-Besteci 4-‹lk kez 1920 y›l›nda 7-Pakistan 1947 y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›n› ilan 11-Sosyoloji Bilimi’nin kullan›lan olimpiyat ilgi alan›na afla¤›daki bayra¤›nda yer alan farkl› edip Cumhuriyet konulardan hangisi renklerdeki 5 çember kurdu¤unda hangi girmez? ülkeden ayr›lm›flt›? neyi simgeler? a-Demografi a-Çin a-Dünya ›rklar›n› b-S›n›fsal eflitsizlik b-Afganistan b-Spor dallar›n› c-Toplumsal cinsiyet c-Hindistan c-K›talar› d-Fenomenoloji d-‹ngiltere d-Erdemleri Yan›tlar: 151. sayfada fiairin Dünyas› fiadan Gökoval› ‹yiliklerle dolu güneflin kalbi Ve iyi fliirler dilimin ucunda” fiadan Gökoval› Ataol Behramo¤lu’dan Ö¤rendi¤imiz Çok fiey Var! urdum bakt›m ard›ndan sen giderken / Bana bir hoflçakal bile demeden giderken / ‹nsan neler duyar anlad›m o zaman / Can al›p bafl›n› bedenden giderken Bir Hitit prensesiyle yapt›¤›m sanal-Anadolu turunun izlenimlerini yazd›¤›m Masals› Türkiye adl› kitab›m, bu fliirle biter. Dörtlü¤ü, Ataol Behramo¤lu’dan izinsiz kullanm›flt›m. Çünkü bu, “yaflayan büyük flairimiz” bana, “fliirin dostu, benim dostum” der. D DÖRT DÖRTLÜK fiA‹R ‹flah olmaz bir fliir tutkunu olarak, fliirle iliflkisini keflfetti¤im gençlere, hangi flair(ler)i sevdi¤ini sorar›m. Ald›¤›m yan›tlar, flu dört isim üzerinde yo¤unlafl›r: Naz›m, Da¤larca, Attila ‹lhan ve Ataol Behramo¤lu. “Ataol” diyenlerin, hiç olmazsa bafll›¤›n› ve birkaç dizesini ak›llar›nda tuttuklar› Yaflad›klar›mdan Ö¤rendi¤im Bir fiey Var fliiridir. ‹zmir ve Salihli’de pek sevildi¤ini bildi¤im Ataol Behramo¤lu’nu, 18 69 fiadan Gökoval› - Ataol Behramo¤lu May›s 1991’deki “‹lkyaz / 91 ‹kindisi” ne ça¤›rd›m. Onca ifl yo¤unlu¤u ve ça¤r› çoklu¤una karfl›n, kabul etti. Cuma akflam› karfl›lay›p, ‹zmir’ de konuk ettim kendisini. Ününü duymufl olmakla birlikte, ertesi günkü fliir etkinli¤inin ne kadar ilgi görece¤ini kestiremiyordu. Dahas›, ertesi sabah kendisini otelden ald›¤›mda hayli umutsuz görünüyordu. Ben, umut verici konuflmak yerine, kendi gözüyle görsün istiyordum. Ali Yüce’nin deyifliyle, “fliir dü¤üncüleri”ni tafl›yan otobüse binince, yolcular›n sevinç ve 70 coflkusunu görünce, yüzü güldü. Yol boyunca, hayranlar› Ataol’a kitaplar›n› imzalat›rken ben, usta spikerler Misket Dikmen, Fikret Alan ve aram›zda bulunan flairler, Ataol fliirleri okuduk. Her seferinde oldu¤u gibi, 80 km’lik, efldeyiflle bir saat bir çeyreklik yol nas›l geçti, ay›rd›na varamad›k. SARD‹S’DE ATAOL BEHRAMO⁄LU Turgutlu’yu, Ahmetli’yi geçtikten sonra, otobüs, ilkça¤›n ünlü Kral Yolunun, günümüzde Ankara Asfalt›n›n ikiye böldü¤ü, Lidya’n›n bay›nd›r baflkenti Sardis (Sardes, Serdeis)’e ulaflt›. ‹zmir’den gelen dostlar aras›nda Ataol, kendisinden 2 bin 700 y›l önce burada yaflam›fl Alkman’›n günümüzdeki temsilcisi gibi, Bizans dükkanlar› aras›ndan, “‹kindi”nin gerçekleflece¤i genifl alana girdi. Buras›, ilkça¤›n en görkemli ve günümüzde baflar›l› bir flekilde restore edilmifl Gymnasion (jimnazyum) avlusuydu. Görkemli fasad›n (cephenin) önünü, bini aflk›n fliirsever doldurmufltu. Ataol’u görür BD fiUBAT 2015 görmez, onca kifli, daha önce ço¤alt›p ellerine verdi¤im ünlü Yaflad›klar›mdan Ö¤rendi¤im Bir fiey Var fliirini seslendirdi. Bu muazzam fliir korosu Ataol’u flafl›rtt›. evsim bahard› ya, mikrofonu elime al›p, bin kiflilik koroyla birlikte, misafir flairimizin Bahar fiiiri’ni sese çevirdik: Bu sabah mutlulu¤a aç pencereni/ Bir güzel ar›n dünkü kederinden / Bahar geldi, bahar geldi güneflin do¤du¤u yerden Çocu¤um uzat ellerini / fiu güzelim, bulut gözlü buza¤›y› / Duy böyle koflturan sevinci / Dinle nas›l telafl telafl çarp›yor / Toprak anan›n kalbi. / fiöyle yan›bafl›ma çimenlere uzan / Kulak ver gümbürtüsüne dünyan›n / Bahar›n gençli¤in ve aflk›n/ Türküsünü 盤›r bir a¤›zdan. ‹zleyiciler sab›rs›zd›. Ataol’un sesini duymak, onun fliirlerini kendi sesinden dinlemek istiyordu. Ataol, tüm zarafetiyle ald› saz› (pardon, mikrofonu) eline. Alk›fl tufan› aras›nda, flu sözleri duyuldu: “Salihli fiiir ‹kindileri’ne ça¤r›lmak, Nobel Edebiyat Ödülü almak gibi bir fley. Bunu yaratan sanatç› Belediye Baflkan›n›z Zafer Keskiner ile, neresine dokunsan›z fliir f›flk›ran fiadan Gökoval› sa¤olsun. Böyle fliir etkinli¤i, b›rak›n ilçelerimizi, hangi ilimizde var? Gününüz, gelece¤iniz M fliir gibi olsun!” Salihli’liler, çevreden ve ‹zmir’ den gelen fliirseverler, “biz Ataol Behramo¤lu’nu gördük. fiiirlerini kendi sesinden dinledik” diye sevinip övündüler. Dört saat kadar süren etkinli¤imizde, gençler solo ve koro halinde fliirler okudular. Toplant› aras›nda, orkestra ve solistler, nice güzel parçalar seslendirdi. YAfiAMINDAN KES‹TLER 13 Nisan (Nüfus kayd›na göre 20 May›s) 1942’de, ‹stanbul Çatalca’da do¤du, Ata Haydar, Aykut Baykal, Ataol Gürsu imzalar›n› da kulland›. ‹smet Han›m ile Ziraat Yüksek Mühendisi Haydar Behramo¤lu’nun o¤lu. ‹lkokulu ve liseyi Çank›r›’da okudu. DTCF Rus Dili ve Edebiyat› Bölümünden mezun oldu. Çeflitli ifller yapt›. De¤iflik dergilerde yazd›; baz› arkadafllar›yla Halk›n Dostlar› ve Militan dergilerini ç›kard›. Baz› yaz› ve fliirleri yüzünden veya baz› kurulufllara üye oldu¤u için 71 BD fiUBAT 2015 birçok kez yarg›land›, hepsinde akland›. S›k› Yönetim Mahkemesi taraf›ndan 8 y›l hapse mahkum edilince, gizlice yurtd›fl›na gitti, uluslararas› toplant›larda Türkiye’yi temsil etti. Muhsin Ertu¤rul’un kendisini keflfetmesi sonucu ‹stanbul fiehir Tiyatrolar›nda dramaturg olarak çal›flt›; yine onun önerisiyle tiyatro oyunlar› yazd›. Naz›m Hikmet ile Ahmet Arif’in toplumcu lirik fliir anlay›fl›n› benimsedi. ‹kinci yeni fliirine tepki gösterdi. 1969’da Ant Dergisinde “Toplumcu Genç fiairler Savafl Aç›yor” bafll›kl› aç›k oturumda fliir anlay›fl›n› ortaya koydu. aflta Rusça olmak üzere, baz› bat›l› flairlerden baflar›l› çeviriler yapt›. Türk ve dünya flairlerinin seçme -kimilerini kendisinin çevirdi¤ifliirlerini içeren oylumlu antolojiler haz›rlad›. “fiiiri fliir yapan fleyin insanca s›cakl›k ve kendili¤indenlik oldu¤u” görüflünü savundu. B Ataol Behramo¤lu "fiiiri fliir yapan fleyin insanca s›cakl›k ve kendili¤indenlik oldu¤u" görüflünü savundu. 1981 Asya-Afrika Yazarlar Birli¤i “Lotus Ödülü” baflta olmak üzere yurt içinde ve d›fl›nda birçok ödül kazand›.” (YKY, Tanzimattan Bugüne Edebiyatç›lar’dan özet) 72 Cumhuriyet Gazetesinde, sanat ve politika içerikli “Cumartesi Yaz›lar›”n› kaleme al›yor. Çevirileri de fliir tad›nda: Ma¤ara adam› resim yapmay› ö¤reniyordu / Ve hiç gerek duymadan zarif olmaya / Bafllad› yontmaya kaba bir bizonu / A¤›r bir taflla ma¤aras›n›n duvar›na. (...) / Gönlü, yarat›c›l›¤›n korkunç s›rr›yla dolu / Anlad›, bu yoldan dönüfl olmad›¤›n›; / ‹çinde hem mutluluk, hem suçluluk duygusu/ Silerken ilkel yumru¤uyla göz yafllar›n›. Yevgeni Vinokurov ATAOL BAHÇES‹NDEN Ç‹ÇEKLER Bilinir, söylenir ki; her seçki özneldir, seçene göre seçimdir. Ben de flair dostumun bahçesine gizlice girip çiçekler derece¤im; flairi ad›na size sunmak üzere. lk olarak, 1991 y›l›nda, daha kitaplar›na girmede bana verdi¤i, sonradan dillerde dolafl›p, fliir defterlerine yaz›lan, sevgililere yollanan “Sevgilimsin”in ilk beflli¤i ile son üç dizesini takdim ediyorum; toprak bir vazo içinde: Sevgilimsin, kim oldu¤unu düflünmeye vaktin yok yapacak iflleri düflünmekten / Kalabal›¤›n içinde, kalabal›ktan biri / Gecenin içinde bir y›ld›z, yitip giden çocukluk gibi / Sevgilimsin, ak difllerini öpüyorum, aralar›nda bir m›sra gizli / Dün geceki tamamlanmam›fl seviflmeden (...) Sevgilimsin, aras›na bir ka¤›t koyup erteliyoruz aflk› / Otobüslerde ve trende kaçamak yaflanan / Ve bedenlerimiz ‹ BD fiUBAT 2015 kana kana kanayamadan yan yana KIZI BARIfi’A Buyrun flu dörtlü¤ü -varsa- k›z›n›z›n yata¤›n›n baflucuna as›n: Bütün insanlar› dostun bil, kardeflin bil k›z›m, / Sevincin ürünüdür insan nefretin de¤il k›z›m, / Zulmün önünde dimdik tut onurunu, Sevginin önünde e¤il k›z›m. Bütün dünyada, suçsuzlara iflkence eden suçlulara karfl› duranlar›n bafl›nda flairler gelir. Attila ‹lhan’›n dedi¤i gibi: “Bafllang›çta daima flairler vard›r, bafllang›çta daima flairler olacakt›r!” Bütün ayd›nlar gibi, çok iflkence çeken Ataol, iflkencecileri flu dörtlükle “müebbete” mahkûm eder: Cellat uyand› yata¤›nda bir gece / Tanr›m dedi, bu ne zor bilmece / Öldürdükçe ço¤al›yor adamlar / Ben tükenmekteyim öldürdükçe... fi u karfl›laflmay› ve bu karfl›laman›n ürünü olan, k›sa ama ömrü uzun olacak flu fliire bakal›m. fiairimiz, 1973 y›l›nda, bir arkadafl›yla Nobel’li Pablo Neruda’y›, bir hastal›¤› ertesinde, fiili’nin Paris Büyükelçili¤inde ziyaret eder. Bu buluflman›n an› ve an›t fliiri fludur: Pablo Neruda / Yüzünde a¤›r bir yorgunlu¤un izleri / Oturun Mösyöler, dedi / Nobele falan bofl verin / Bana Naz›m’dan sözedin! Ataol Behramo¤lu imzal› onlarca çeviri, on kadar ansiklopedi, bir o kadar düflün yaz›s›, ondan fazla fliir kitab› binlerce fliir… Siz olsan›z, hangi fliirlerini seçer- siniz? Ben, seçti¤im onca fliiri, ‹z ‹lk Yaz ‘91’e ald›m. Galiba, kendi haz›rlad›¤› iki ciltlik Son Yüzy›l Büyük Türk fiiiri Antolojisi’nden (II. Cilt) kendi seçti¤i fliirlerin adlar›n› verelim: Yeniden Hüzünle, Bir Gün Mutlaka, Bu Aflk Burada Biter, Y›k›lma Sak›n, Beyaz, ‹pek Gibi Ya¤d› Kar, Hemingway’in Bir Hikayesinden Ça¤r›fl›mlarla, Unuttum, Nas›ld› Annemin Yüzü, Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum, Eski Nisan, Akflamüstü Bir Kahvede Yaz›m›n uzunlu¤u mazeretine s›¤›narak, burac›kta bir dörtlü¤ünü alay›m buraya: Belki ben boflalan bir ilkokul / Patlayan bir a¤aç ilkbaharda / Belki ben hüzünle dolu / Ve ›ss›z bir yol ya¤murda ‹lkça¤da Sardis gençlerinin çeflitli sanat dallar›n› flen flakrak icra ettikleri Gymansion avlusundan ayr›l›rken flu dörtlük ç›nlatt› Lydia (Lidya) göklerini: Dostlar› özlemle kucaklamay› unutma / Çocuk sevmeyi çiçek koklamay› unutma / En zorlu an›ndayken bile kavgan›n / Gökyüzüne bakmay› unutma… • sadangokovali@butundunya.com.tr 73 Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek Seni Seviyorum Baz› günler geçmiflin sayfalar› aras›nda kaybolmay› seviyorum. Zaman›n nas›l ak›p geçti¤inin ay›rd›na varmadan, bütün gün eski güncelerimi okuyor, foto¤raflara bak›yor, an›lar aras›nda geçmifle yolculuk yap›yorum. Bu hafta sonu eski defterlerimden birinde y›llar önce yazd›¤›m “Art›k sevinemiyoruz ya¤an kara, soban›n s›cakl›¤›na, Biz s›cak bir odada de¤il, s›cak bir dünyada yaflamak istiyoruz.” 74 sözlerini okuyunca aradan geçen bunca y›lda bir arpa boyu yol alamad›¤›m›z› düflündüm. ilim insanlar› her ne denli küresel ›s›nmadan söz etseler de, dünya sevgisizlikten giderek so¤umakta bence. Ara s›ra insana iliflkin umutlar›m›z› tazeleyen, yüre¤imizi ›s›tan sevgi öyküleriyle karfl›laflsak da, dört bir yan›m›z› sevgisizlik, bencillik, h›rs, doyumsuzluk sarm›fl durumda. Gözlerini h›rs bürümüfl, yüre¤i buz kesilmifl insanlar doymak bilmeksizin hep “daha” diyorlar. “Daha fazlas›na sahip olmal›y›m. Her fley benim olmal›. Tüm güç bende B BD fiUBAT 2015 Ne yaz›k ki, pek çok iliflkide efller gösterilen olumlu çabalar›n ay›rd›na bile varm›yorlar. olmal›.” Önlerine ç›kan her fleyi ezip, yok etmekten çekinmiyorlar. Milyonlar› pefline tak›p yok olufla sürüklerken avaz avaz ba¤›r›yorlar “Bizim yüre¤imiz insan sevgisiyle dolu!“ Hele bir sesinizi ç›karmaya kalk›fl›n, iflte o zaman göreceksiniz o yüre¤in ne denli sevgi yoksunu oldu¤unu. çinde yaflad›¤›m›z tüketim toplumunda “Sevgi” de sistemin kurban› olmaktan kurtulam›yor. Her y›l fiubat ay›nda televizyonlarda “Sevginizi anlatman›n yolu, tek tafl p›rlanta yüzük almaktan geçer.” mesajlar› veriliyor. ‹ 14 fiubat sevgi günü çiçekçilerde fiyatlar ikiye katlan›yor. Sevgi günü kutlamas›, bir al›flverifl ç›lg›nl›¤›na dönüflüyor giderek. Oysa gerçek sevginin yolu hiçbir zaman maddiyattan geçmedi ve geçmeyecek. Sevginin beslenmesi için pahal› arma¤anlara gereksinim yok. Polislerin götürdü¤ü elleri kelepçeli adama gazeteciler soruyorlar “ Neden öldürdünüz?” Adam›n yan›t›: “Çünkü onu çok seviyordum. “ evginin yolu fliddetten geçer mi? Nas›l hastal›kl› bir sevgidir ki bu, sevdi¤inin can›na k›ymaya neden olmaktad›r. Gerçekten seven insan, sevdi¤inin tek k›l›na zarar gelmesini istemez. Sevdi¤inin can› yanarsa, onun yüre¤i kanar. Günlerce söylenen, sayfalarca yaz›lan sevgi sözcüklerine karfl›n kuflku bir kurt gibi kemirmekte yürekleri. Sevdi¤i hakk›nda gizlice yap›lan araflt›rmalar›n, güvensizli¤in tavana vurdu¤u iliflkilerin içinde sevgiyi yaflatmak olas› m›d›r gerçekten? “Sevmek ayn› zamanda güvenmek de¤il midir? Tüm dünya tersini söylese bile “O diyorsa do¤rudur” diyebilecek kadar güvenmek de¤il midir sevmek? Ne yaz›k ki, pek çok iliflkide efller gösterilen olumlu çabalar›n ay›rd›na bile varm›yorlar. Hep daha fazlas›n› bekliyorlar ve istediklerini elde ettikçe S 75 BD fiUBAT 2015 “Daha” diyorlar. Bir taraf sürekli isterken, di¤er taraf sevgi ad›na sürekli çabal›yor ama yine de karfl› taraf› mutlu etmeye yetmiyor gücü. Sonuçta, yorucu bir iliflki ç›k›yor ortaya. E¤er hata aramak istiyorsak, her yerde hata bulabiliriz. Gönül neyi görmek istiyorsa, göz onu görür. Oysa, en küçük olumlu çabalar›n ay›rd›na varl›¤›n›. Sevdi¤imiz için yapt›klar›m›z asl›nda kendimiz için, yüre¤imizdeki sevgi ad›na yapt›klar›m›z de¤il midir? Öyleyse, sevgiye bir bedel beklemek neden? Sevgi gününde, yine “sevgi 盤›rtkanlar›” hepimizi sevgimizi göstermek için pahal› arma¤anlar almaya davet etmeden önce kendimiz- Sevdi¤imiz için yapt›klar›m›z asl›nda kendimiz için, yüre¤imizdeki sevgi ad›na yapt›klar›m›z de¤il midir? varman›n ne denli mucizeler yaratabilece¤ini unutuluyor. C ümleler ya “Beni seviyorsan…” diye bafll›yor ya da “Ben senin için neler yapt›m, yap›yorum…” diye. Oysa, sevgi pazarl›k konusu olacak bir eflya de¤ildir. Gerçek sevgi varsa, gücünün yetti¤inin, yapabilece¤inin en iyisini yapar zaten insan. Koflullu sevgi, insan› özgür k›lan de¤il, tutsak eden bir sevgidir. Sevgi baflkas›na kan›tlamak için olmaz yüreklerde, insan ancak kendine kan›tlar sevgisinin le yüzleflelim istedim. E¤er yan› bafl›m›zda sevdiklerimiz ve sevenlerimiz varsa hâlâ -ille de sevgili olmas› gerekmiyor - sar›lal›m birbirimize içtenlikle “‹yi ki vars›n, soluk al›p verdi¤in için, yaflant›mda oldu¤un için çok mutluyum“ diyelim ve sözcüklerin içini doldurarak ekleyelim “Seni seviyorum.” Yaflant›m›zdan sevdiklerimiz ve sevenlerimiz hiç eksilmesin. Sevginin yürekleri ›s›tt›¤› daha s›cak bir dünyada yaflamak dile¤i ile sevgi günümüz kutlu olsun. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr Bulunmufl Yüzük Yarg›ç, san›¤a sordu: "Demek yüzü¤ü çalmad›n da yolda buldun?" "Evet efendim, yolda buldum. ‹nanmazsan›z düflüren sahibine sorun!" " Peki, sahibinin kim oldu¤unu biliyordun da, yüzü¤ü neden götürüp ona vermedin?" "Verecektim ama... ‹çindeki yaz›y› okuyunca vazgeçtim." " Ne yaz›yordu yüzü¤ün içinde?" "Ebediyen seninim, yaz›s› vard› efendim." 76 Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol KARAYAZGILI OEDIPUS u say›m›zda konu olarak seçti¤imiz Oedipus’un (Oidipus) öyküsüne bafllamadan önce mitolojik zaman dizininde biraz geriye gidip onun kimli¤inden söz etmek uygun olacakt›r. Dergimizin Kas›m ve Aral›k 2012 say›lar›nda yer verdi¤imiz Aktaion ve Europa’n›n öykülerinden hat›rlanaca¤› üzere Europa’n›n erkek kardefllerinden Kadmus, Zeus taraf›ndan B François Xavier Fabre (1766-1837) kaç›r›lan Europa’y› aramak için diyar diyar gezerken k›zkardeflini bulma umudunu yitirince son u¤rak yeri olan Yunan anakaras›nda Thebai kentini kurmufltu. Böylece Thebai soyunun da kurucusu olarak haktan›r bir yönetim sergileyen kral Kadmus Olymposlular›n be¤enisini kazanm›fl ve Zeus’un onay›yla Ares ile Afrodit’in k›zlar› olan Harmonia ile evlenmiflti. Bu evlilik zaman içinde 77 BD fiUBAT 2015 Ingres (1780-1867) meyvelerini verdi¤inde ikinci göbekten Aktaion, üçüncü göbekten Oedipus isimli torunlar› dünyaya gelecekti. O edipus’un yazg›s›nda daha ismi bile konulmadan baba oca¤›ndan ayr› düflmek vard›. Babas› Thebai kral› Laius ile annesi Iokaste’ nin çocuklar› olmuyordu. Gizlice dan›flt›¤› biliciler “Çocuksuz kalman hayr›na olur,” demifllerdi Laius’a. “Bir o¤lun olursa o çocuk senin katilin olacak.” Fakat yazg›n›n çarklar› dönecek ve Iokaste bir o¤lan do¤uracakt›. Iokaste sevinmiflti, ama Laius yazg›s›na meydan okumaya kararl›yd›. Bebe¤i annesinin kuca¤›ndan çekip ald› ve emekleyemesin diye ayaklar›n› 78 ba¤layarak da¤ bafl›na b›rakt› onu. Bebe¤i Korinth’ li bir çoban buldu. ‘fiiflkin ayakl›’ anlam›na gelen Oedipus ismini verdi ona. Sonra kral Polybus’a götürdü bebe¤i. Çünkü kral›n da çocu¤u olmuyordu. Korinth kral› Polybus ve kraliçe Periboea bebe¤i ba¤›rlar›na bast›lar. Böylece Oedipus Korinth saray›nda eriflti ergenli¤e. Oyunlar ve yar›flmalarda birlikte zaman geçirdi¤i arkadafllar›n›n kendisinin anne-babas›na benzemedi¤i söyleyip durmalar› can›n› s›k›yordu. Kuflkular›n› gidermek ve gelece¤ini ö¤renmek amac› ile bilicileriyle ünlenmifl Delphoi Apollon tap›na¤›n› ziyaret etti. Karfl›laflt›¤› davran›fl kadar yüzüne söylenenler de ürkütücüydü. “Bu kutsal yeri kirletiyorsun,” dediler ona, “Baban› öldürüp annenle evleneceksin, defol!” Oedipus’un yazg›s›nda daha ismi bile konulmadan baba oca¤›ndan ayr› düflmek vard›. Oedipus anne-baba bildi¤i ve çok sevdi¤i Polybus ve Periboea’ya felaket getirece¤i endiflesine kap›larak onlar›n yan›na dönmedi. Korinth’den uzaklafl›rken Thebai yolu üzerindeki kayal›k ve dar bir geçitte bir araba ç›kt› karfl›s›- BD fiUBAT 2015 na. Bir sürücü ve bir askerin efllik etti¤i yafll› bir adam yoldan çekilmesini isteyince Oedipus “Tanr›lar ve anne-babamdan baflka kimse bana emir veremez” diyerek diretti. Yafll› adam›n sürücüye “Sür arabay› flu küstah›n üzerine” komutunu vermesi üzerine ç›kan çat›flmada sürücü Oedipus’un m›zra¤›yla, yafll› adam da arabadan düflerken at›n dizginlerine tak›l›p sürüklenerek öldü. Sürücünün yan›ndaki asker kaçm›flt›. Arabadaki yafll› adam kral Laius’tu. Oedipus yazg›s›ndan kaçamam›fl, bilmeden as›l babas›n›n›n ölümüne neden olmufltu. Sfenks’le karfl›laflt›¤›nda yüre¤i korkuyla dolsa da önünden geçmek istedi. S fenks “Bil bakal›m,” dedi Oedipus’a, “Önce (veya sabah) dört, sonra (veya ö¤len) iki, daha sonra da (veya akflam) üç ayakla yürüyen ve ayaklar›n›n hepsini kullan›rken en zay›f durumda olan yarat›k nedir?” Tedbiri elden b›rakmay›p elinde k›l›c›yla Sfenks’in karfl›s›nda dikilen Oedipus hiç duraksamadan yan›tlad› bilmeceyi: “‹nsand›r o,” dedi, “Bebekken el ve ayaklar› üzerinde emekler, u talihsiz karfl›laflma sonucu kendi yazg›s›ndan da kaçamayan Laius o gün Oedipus’un kovuldu¤u Apollo tap›na¤›na do¤ru yolculuk yap›yordu. Thebai kentine musallat olan bir canavar hakk›nda bilicilere dan›flmak istemiflti. Yaban diyarlardan uçarak gelip kentin girifline pusu kuran bu canavar Sphinx (Sfenks) denilen, gövdesi aslan, gö¤sü ve bafl› kad›n, kartal kanatl› bir yarat›kt›. Kayal›k bir tepeye tünemifl, kente giren ç›kan yolcular›n önünü kesip onlara bilmeceler soruyor, bilemeyenleri önce aslanlar›n yapt›¤› gibi bo¤azl›yor, sonra da yiyiyordu. Thebai’ye yaklaflan Oedipus çevresindeki kayal›klara saç›lm›fl kemik y›¤›nlar› aras›n- Oedipus k›z› Antigone eflli¤inde sürgünde, da koca kanatlar›yla tünemifl Friedrich Rehberg (1758-1835) B 79 BD fiUBAT 2015 büyüyünce iki aya¤›yla yürür, yafllan›nca da de¤nek kullan›r. Emeklerken en zay›f durumdad›r.” kalanmaktad›r flimdi. Bir yandan kral Laius’un ölüm haberiyle üzülürken öte yandan kendilerini Sfenks belas›ndan kurtaran korkusuz yabanc›y› sevinçle karfl›larlar. Ödül olarak krall›k taht›n› sunarlar ona. Dul kraliçe Iokaste, yani gerçek annesi de efli olur. Bilicilerin öngörüsü akl›ndan ç›kmaz, ama içi rahatt›r; çünkü gerçek annebaba bildi¤i Polybus ile Periboea’dan onlara bir kötülük getiremeyece¤i kadar uzaktad›r art›k. O Gustave Moreau (1826-1898) Do¤ru yan›t karfl›s›nda afla¤›lanmay› kendine yediremeyen Sfenks kayal›klardan afla¤› atar kendini; parçalan›r. Thebai kenti yas ve sevinçle çal80 edipus ile Iokaste’nin iki o¤lu, iki de k›z› olur. Çocuklar›n yetiflkinli¤e eriflti¤i y›llarda kente veba (veya kurakl›k-açl›k) belas› çöker. Vaktiyle kenti Sfenks belas›ndan kurtaran Oedipus bu kez de kurtar›c› olmaya kararl›d›r. Sarayda tanr› misafiri olarak a¤›rlanan bir bilici çarenin eski kral Laius’un katilinin bulunmas›na ba¤l› oldu¤u öngörüsünde bulunur. Gerçe¤i bulma kararl›l›¤› içinde Oedipus Apollo rahibi kör bilici Tiresias’› ça¤›r›r. Önce konuflmaktan kaç›nan Tiresias, bildi¤ini saklamakla kente ihanet etti¤ini, belki de bu olayda parma¤› oldu¤unu söyleyerek kendisine hakaret eden Oedipus’a öfkelenir, arad›¤› katilin bizzat kendisi oldu¤unu söyler. Oedipus bu suçlamaya gülüp geçerken Iokaste eskilerden akl›nda kalan baz› an›larla teselli etmeye çal›fl›r Oedipus’u. “Bilicilerin her söyledi¤ine inanma,” der, “Vaktiyle biliciler Laius’a ölümünün o¤lunun elinden olaca¤›n› söylemifllerdi, oysa onu Delphoi yolundaki geçitte haydutlar öldürdü. Hem Laius o¤lumuzu ayaklar›ndan ba¤lay›p da¤ bafl›nda ölüme terketmiflti. Gördü¤ün gibi bilicilerin öngörüsü do¤ru ç›kmad›.” unlar› duyunca endifleye kap›l›r Oedipus. Geçitteki çat›flmay› ve çocuklu¤undaki ayak sakatl›¤›n› hat›rlay›nca endiflesi koyulafl›r. Yine de sürdürür araflt›rmalar›n›. Geçitteki çat›flmadan kaçarak saraya Laius’un ölüm haberini getiren asker bulunup sorgulan›r. ‘Haydutlar’ olarak bilinen sald›rganlar›n asl›nda bir kifli oldu¤u ortaya ç›kar. Bu arada Korinth’den gelen bir ulak kral Polybus’un ölüm haberiyle birlikte kraliçe Periboea’n›n mektubunu getirir. Periboea kral öldü¤üne göre art›k gerçe¤i saklamas›na gerek kalmad›¤›n›, Oedipus’u bebekken bulup evlat edinmifl olduklar›n› yazmaktad›r. B orkunç gerçek ortaya ç›kar. Iokaste üzüntü ve utanç içinde odas›na kaçar ve orada asar kendini. Oedipus hem annesi hem de efli olan bu talihsiz kad›n›n cans›z bedenine sar›l›rken onun elbisesini tutturan i¤neleri gözlerine bat›r›p kör eder kendini. Saraydan sürülür. O¤ullar› taht kavgas›na giriflirken elinden tutan k›z› Antigone’nin eflli¤inde ömrünü tüketece¤i sürgün yaflam›na bafllar. Oedipus’un kara yazg›l› öyküsü antik Yunan’da Sophocles, Euripides ve Aiskylos’un trajik oyunlar›na konu olmufltur. Freud çocukluk ça¤›ndaki anne sevgisi karfl›s›nda babay› rakip gören ruh hali için Oidipus Kompleksi K Antik vazo resmi (MÖ.5.yy) terimini ortaya atm›flt›r. Mitolojik öyküde ve trajedilerde söz konusu ruh halini ça¤r›flt›ran ipuçlar›na rastlanmad›¤›ndan Freud’un analizini onun yap›tlar›nda aramak gerekmektedir. T›pta doku yang›s›na ba¤l› fliflkinlik için kullan›lan ‘ödem’ tan›s› (‹ng. Oedema, Fr. Oedème) Oedipus sözcü¤ünden kök almaktad›r. Not: Baz› kaynaklar Sfenks’in bir bilmecesinden daha söz etmektedir: ‘Biri di¤erini do¤ururken di¤eri öncekini do¤uran iki k›zkardefl kimdir?’ Yan›t: gece ile gündüz. • halukerdemol@butundunya.com.tr 81 Dil Derne¤i Beflir Gö¤üfl Türk Dili ve E¤itimini Gelifltirme Ödülü’ne de¤er bulunan Tan›klar›yla Deyimler Sözlü¤ü, ilkokuldan üniversite gençli¤ine kadar genç kuflaklara Türkçemizin do¤ru ö¤retilmesi ve kullan›lmas› için çok de¤erli bir kaynak. 5 ciltten oluflan, yaklafl›k 3.000 sayfada 21.000 deyim içeren "800 ozan›n ve yazar›n 1.000 yap›t›n›n tarand›¤› eser, on y›ll›k bir eme¤in ürünü. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA S BD fiUBAT 2015 Öğretisiyle Yüzyılları Aşan Bilge okrates Bir adam ortay› bulmay› bilmelidir ve her iki taraftaki afl›r›l›ktan olabildi¤ince kaç›nmal›d›r. Yazan: BERK YÜKSEL S okrates M.Ö. 5. yüzy›lda Atina’da yaflam›fl bir Yunan filozofudur. Ö¤rencisi Platon ve gençler üzerinde önemli etkileri olmufltur. Bilgiye çok önem verir ve flöyle derdi: "Hiç kimse bile bile kötülük yapmaz; kötülük bilginin eksikli¤inden ileri gelir." Sokrates, Atina’da halk›n topland›¤› alanlarda dolafl›r, her meslekten kiflilere sorular sorar, kendilerini tan›yabilmeleri için onlara yaflamlar›n› sorgulamak yöntemleri ö¤retirdi. “Herkes kendi düflüncelerini oluflturmal›d›r” görüflünden hareketle ö¤rencilerini, kendi kifliliklerini özgür düflünce ortam›nda gelifltirmeye yöneltirdi. Sokrates’e göre üç tür insan vard›r: 83 BD fiUBAT 2015 “Birinci tür insan: Bilmedi¤ini bilmeyen insan. Bütün kap›lar›n› kendi eliyle kapat›p uykuya dalm›flt›r. ‹kinci tür insan: Bilmedi¤ini bilen insan. Uykudan uyanarak eksikli¤ini fark eden, kararl› bir flekilde eksiklerini tamamlamaya istekli ve uyanan insand›r. Üçüncü tür insan: Bildi¤ini bilen insan. Buna uyan›k ve olgun-kâmil insan da denebilir. Bu özelliklere sahip bir insan, varoluflun, hayat›n anlam›n› sezip, istemlerini ve nefsini bu anlama uygun bir biçimde yönlendirebildi¤i ölçüde huzuru ve mutlulu¤u elde edebilecektir.” Özgür bir yaflam›n gökyüzünden ba¤›fl olarak inmedi¤i, ona sahip olabilmek için her gün çal›flmak ve hatta savafl›m vermek gerekti¤i gerçe¤inin savunucusu Sokrates, “Özgürlü¤ü k›s›tlay›c› bask›c› yap›dan kaçarak da özgürleflilmez” görüflünü flu sözü ile özetlemektedir: "Sizin istedi¤iniz gibi konuflup yaflamaktansa, kendim gibi konuflup ölmeyi ye¤lerim." “Sokrates’in Savunmas›” adl› eserinde Platon onun, flehrin tanr›lar›na inanmay›p, onlar›n yerine baflka tanr›lar koyarak gençli¤i zehirlemekle suçland›¤› ve sonunda ölüme mahkûm edildi¤i mahkemedeki savunmas›n› anlatmaktad›r. Kendini bilmenin güçlü¤ünü bilmesine karfl›n Sokrates, ¤rencilerine flu ö¤üdü verirdi: “Okuduklar›n›z› ve bunun önemini ve yap›labilirli¤i duyduklar›n›z› de¤il, kendi gerçe¤ini hiçbir zaman gözden uzak tutmam›flt›r. O, erdemi söylemleri öz düflüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Baflka- do¤rultusunda yaflayarak gösteren ve toplumsal önyarg›lardan hoflnut olunlar›n›n a¤açlar›ndan meyve yeme mamas› gerekti¤ini savunmaktad›r. al›flkanl›¤›ndan s›yr›larak, kendi Onun “Kendini tan›” sözündeki bahçenizin fidanlar›n› yetifltirin. ‹flte öz konu, “bireyin içe bak›flta kaybolo zaman, meyve yemenin zevkini mas› de¤il, daha çok yeteneklerinin tadacaks›n›z.” ve s›n›rlar›n›n bilincine varmas›d›r”. "Sizin istedi¤iniz gibi konuflup “Kendini tan›” yaflamaktansa, kendim özdeyiflinin bir anlam› da, “Ne kadar az bilgibi konuflup di¤inin bilincine var!” ölmeyi d›r. O, "Kendini tan›, ye¤lerim." o zaman baflkalar›n› ve evreni de tan›yacaks›n" derken, insan›n kendini tan›ma yolunda ç›kaca¤› yolculu¤un, kendi Ö 84 BD fiUBAT 2015 mikro kozmosundan bafllayarak, evrenin büyük s›rla"Kendini tan›. r›n›n sakl› oldu¤u O zaman makro kozmosa baflkalar›n› do¤ru geniflleyece¤ine de iflaret etmekve evreni de tedir. Sokrates, tan›yacaks›n" “Kendilerini Tan›malar›” için insanlar›n önce kendi yaflamlar›n› incelemelerini önerir. Kiflinin, kendi ile objektif Kendini ölümün sonsuzlu¤una götühesaplaflmas› budur. Bilinçli, fark›nda, recek olan bald›ran zehirini içmeden “Gerçek ‹nsan”›n kendini tan›ma az önce bir ö¤rencisinin elinde de¤iflik serüveni çok zor ve çileli, ancak bir yap›da bir müzik ayg›t› görmüfltü. o kadar da zevkli ve heyecan verici “Bana bunun nas›l çal›nd›¤›n› bir serüvendir. anlatsana” dedi ö¤rencisine. Ö¤renci“Sorgulanmam›fl bir yaflam, si üzgün bir biçimde bafl›n› öne e¤di yaflamaya de¤mez” görüflünün sahibi flöyle karfl›l›k verdi: bu ünlü düflünürün savunma konufl“Ö¤reteyim ama Sokrates” dedi. mas› ve ölümü, özgür insan düflüncesi- “San›r›m bunu çal›p keyif alacak ni, yaflayan bir gerçe¤e dönüfltürme- zaman›n›z olmayacak.” sinin çapaks›z bir tablosudur. O, yaflam› boyunca inand›¤› ve ödün okrates’in yan›t›, yaln›zca o gün, vermeden savundu¤u düflünceleri o ö¤rencisine de¤il, gerçekte tüm u¤runa ölüme giderken, kendi “Bir zamanlardaki ö¤rencilerine insan›n kendini tan›ma u¤rafl›, ömür verdi¤i bir derstir: “Evet bunu boyu devam eder” sözünü, kendi çal›p keyif alacak zaman›m yok ama, yaflam biçimiyle örneklemifl olmas›n›n ö¤renmenin keyfi var ya...” yan›s›ra, tüm insanlara verdi¤i bir Hakk›nda anlat›lan öykülerden insanl›k ö¤üdünün kiflili¤inde olufltur- birinde de onun, ölümünden birkaç du¤u somut bir simgesini de, önündeki saat önce vedalaflt›¤› efliyle aras›nda yüzy›llar›n sonsuzlu¤una her zaman geçen flu konuflma anlat›lmaktad›r: canl› kalacak bir arma¤an olarak “Ah, bu kötü adamlar, seni haks›z b›rak›yordu. yere öldürecekler” diyerek a¤layan Sokrates’i burada k›saca anma- üzgün efline Sokrates flu karfl›l›¤› m›z›, hakk›nda anlat›lan öykülerden vermiflti: “Evet, haks›z yere öldüreal›nt›lad›¤›m›z iki küçük anekdotla, cekler ama... Ya hakl› yere öldürmeye ya da ders notuyla noktalayal›m: kalksalard›?... • S 85 K itap Türkiye’nin 200 y›ll›k demokrasi maceras›n› anlatmaktad›r. Osmanl›n›n tarihi ve kültürel miras›n› devrald›¤›m›z belirtilerek Atalar›m›z› ve Atam›z› sevmek üzerine bir sentez denemesine yer vermekte, Yeni Osmanl›c›l›k heveslerine karfl› ç›kmaktad›r. Tarihi belgelerle demokrasi ve çok partili hayata geçiflimiz, 1950 den sonraki bütün milletvekili seçim sonuçlar› ile anlat›lmaktad›r. AKP iktidar›n›n demokrasiye ayk›r› bütün uygulamalar› birer birer elefltirilmektedir.Bu kitapta dünyada ilk defa siyaset bilimi 21. yüzy›l literatürüne geçmek üzere bir tez ileri sürülmektedir : Ad› "Bukalemun Yeni Sultanist Rejimdir.” BÜTÜN K‹TAPÇILARDA BD fiUBAT 2015 Denize indirildi¤i gün batan ve 333 y›l sonra gün yüzüne ç›kart›lan gemi İsveç’deki Titanik VASA Yazan: NEVİN DEDEOĞLU ‹ sveç Kral› Gustav 2. Adolf’un emriyle infla edilen ve 1628’de ç›kt›¤› ilk seferinde batan Vasa isimli gemi, 17. yüzy›l›n el de¤memifl bir parças› olarak Stockholm’deki Vasa Müzesi’nde her y›l binlerce insan taraf›ndan ziyaret ediliyor. Kral Gustav II. Adolf, 1625’te ‹sveç Kraliyeti’nin bir güç sembolü olmas› için, bir savafl gemisi infla edilmesini istedi. Yüzlerce iflçinin 3 y›l boyunca u¤raflarak infla ettikleri gemiye, tahttaki Vasa soyunu temsilen Vasa ismi verildi. 10 A¤ustos 1628 günü, 70 metre uzunlu¤undaki dev savafl gemisi Vasa’n›n denize indiriliflini ve ilk seferini kutlamak için toplardan selamlama at›fl› yap›ld›. Bitirildi¤inde, o güne kadar yap›lm›fl olan gemilerin en güçlüsü ve en büyü¤ü olan Vasa, Stockholm Liman›’nda toplanan kalabal›¤›n merakl› bak›fllar› 87 BD fiUBAT 2015 Vasa, Stockholm’deki müzesinde sergileniyor aras›nda, mürettebat›yla birlikte yola ç›kt›. ‹lk seferi için yelken açan Vasa, henüz bin 300 metre kadar yol alm›flt› ki, Kaptan Söfring Hansson yelkenlerin aç›lmas›n› istedi. Ve 10 yelkeninden 4’ü aç›lan gemi, bir anda yan yatmaya bafllad›. Kendi kendine tekrar toparlanarak dengede duran gemi, birkaç dakika içinde yeniden yan yat›nca bu kez toparlanamad›. Ç›kt›¤› ilk seferde, önlem amaçl› olarak kapal› olmas› gereken top kapaklar›, geminin haflmetini sergilemek üzere aç›k b›rak›lm›flt›. Bu nedenle, aç›k top lombarlar›ndan içeri su girmeye bafllad› ve dev savafl gemisi, mürettebat›yla birlikte suya gömüldü. Gemidekilerin yaklafl›k 50’si, yaflanan bu olayda yaflamlar›n› yitirdiler. VASA NEDEN BATTI? Dev savafl gemisi Vasa’n›n batmas›, onu uzun süre bekleyen Kral› çok sinirlendirdi. Kral, sorumlular›n Bu yaz›n›n yazar›yla tan›fl›n: Nevin Dedeo¤lu ilk, orta ve lise ö¤renimini do¤um yeri Ankara’da tamamlad›ktan sonra yüksek ö¤renimini de Ankara’da yapt›, Gazi Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi’nden mezun oldu. Mali ekonomi dal›nda yüksek lisans yapt›, Ankara’da çeflitli kurumlarda çal›flt›, Antalya’ya yerleflti. Son olarak çal›flt›¤› Akdeniz Üniversitesi Daire Baflkanl›¤›’ndan emekliye ayr›ld›. Da¤c›l›k sporuna ilgisini, “yaflam›n›n bir bölümü” olarak adland›rd›¤› foto¤rafç›l›kla bütünlefltirdi. 88 BD fiUBAT 2015 Gün yüzüne ç›kart›lan Vasa yenilenmek üzere nakledilirken hemen cezaland›r›lmas›n› istedi. Kazadan kurtulan kaptan Söfring, mürettebat, tersanedeki gemi ustalar› ve geminin bafl marangozlar› Hein Jakobson ile Arent de Groot sorgulanarak yarg›land›lar. Fakat kimse cezaland›r›lmad›. Çünkü herkes iflini, o günün flartlar›na göre gerekti¤i biçimde yerine getirmiflti. S orun fluydu ki, Kral bordoda normalden daha fazla say›da top bulunmas›n› istemiflti. Geminin hem ölçüleri hem de tasar›m› konusunda onay› al›nan Kral’›n, hem çok fazla top yüklenmesi konusundaki ›srar›, hem de geminin bir an önce bitirilmesi konusundaki bask›s›, Vasa’n›n sonunu haz›rlam›flt›. Geminin alt›, suda sabit durabilmesini sa¤lamak için safra olarak görev yapan büyük tafllarla doldurulmufltu. Ancak Vasa’n›n üst k›sm› çok a¤›r oldu¤undan, tafl›m›fl oldu¤u 120 tonluk safra yeterli Kral›n ihtiflam h›rs›n›n kurban› olan 1200 ton a¤›rl›¤›ndaki Vasa, tam 64 adet top tafl›yordu. Toplar›n a¤›rl›¤›, geminin dengesini altüst etmiflti. olmam›flt›. ‹sveç Deniz Kuvvetlerinin önde gelen gemilerinden biri olacakken, Kral›n ihtiflam h›rs›n›n kurban› olan 1200 ton a¤›rl›¤›ndaki Vasa, tam 64 adet top tafl›yordu. ‹flte bu toplar›n a¤›rl›¤›, geminin dengesini altüst etmiflti. YEN‹DEN GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR Yaklafl›k 50 kifliye mezar olan bat›k Vasa’n›n tekrar gün ›fl›¤›n› görmesi, 333 y›l› buldu. Araflt›rmac› Anders 89 BD fiUBAT 2015 Vasa’y› süsleyen oyma heykeller Franzen 1950’lerin bafllar›nda Vasa’y› aramaya bafllad›. F ranzen’in 1956’da buldu¤u Vasa, y›llar süren haz›rl›klardan sonra 24 Nisan 1961 tarihinde su üstüne ç›kar›ld›. Polietilen glikol ile y›llar boyunca ›slat›lan ve koruma ifllemleri uygulanan Vasa, geçici bir yap›n›n içinde tutuldu. 1981’de ise, ‹skandinav ülkelerinin kat›l›m›na aç›k olarak düzenlenen bir proje yar›flmas› ile Vasa için bir müze binas› infla edildi. Gemi, ihtiyac› olan ›s› ve nem oranlar›n›n sa¤land›¤› bu yeni binaya 1988 y›l›nda tafl›nd› ve ertesi y›l da Vasa Müzesi ziyarete aç›ld›. Dünyada ayakta kalan tek 17. yüzy›l ge90 misi olan Vasa, üzerindeki yüzlerce oyma heykel ve orijinal parçalar›n›n yüzde 95’ten fazlas› korunmufl bu haliyle, benzersiz bir sanat hazinesi kabul ediliyor. Vasa ile birlikte kurtar›lan 700 heykel de dahil olmak üzere 14 bin parça tahta cisim, tayfalar›n kemikleri, eflyalar› ve gemi ekipmanlar› da, gemideki yerlerinde ve Vasa Müzesi’ndeki 9 sergide yer al›yor. ‹sveç Monarflisini yüceltmek, onun gücüne, kültürüne, politik h›rslar›na anlam kazand›rmak için infla edilen ve 17. yüzy›ldan bugüne ulaflan el de¤memifl bir parça konumundaki Vasa, ‹skandinavya’daki tüm müzelerden daha fazla ilgi görüyor ve ziyaret ediliyor. • Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay Ebola Yarasadan Bulaflt› 1 ötesinde büyük bir a¤aç kovu¤u bulundu. Uzmanlara göre virüs, a¤aç kovu¤undaki yarasalarla oynayan çocu¤a bulaflt› ve ard›ndan da salg›n bafllad›. Tropik bölgelerde yaflayan yarasalar›n, Ebola virüsü tafl›d›¤› biliniyor. 2 Araba Kullanmak Hala Yasak Suudi Arabistan’da otomobil kulland›klar› için tutuklanan iki kad›n, terör ‹lk Ebola hastas› oldu¤u öne sürülen iki yafl›ndaki Emile Ouamouno’nun yarasalarla oynam›fl ve virüsü onlardan kapm›fl olabilece¤i belirtildi. Bilim insanlar›, çocu¤un yaflad›¤› Gine’nin ormanl›k bölgesinde yer alan Meliandou köyünde ayr›nt›l› araflt›rmalar yapt›, örnekler toplad› ve halk ile konufltu. Aral›k 2013’te ölen Ouamouno’nun evinin 50 metre kadar 91 BD fiUBAT 2015 davalar›na bakan bir mahkemeye sevk edildi. Kad›n haklar› savunucusu bu iki kad›n, otomobil kullanma yasa¤›n› deldikleri için Lahsa eyaletinde yarg›lanacak. ‹ki kad›na yönelik iddialar›n tam olarak ayr›nt›s› verilmedi; ancak araba kullanmalar›ndan çok, sosyal medyadaki faaliyetleri nedeniyle yarg›lan›yor olabilecekleri kaydedildi. Suudi Arabistan, kad›nlar›n otomobil kullanmas›na izin vermeyen tek ülke olarak an›lmaya devam ediyor. Afganistan’da Etek Giyen Kad›n 3 Dünya, geçen ay çok ilginç bir foto¤raf› konufltu. Sosyal medya üzerinden paylafl›lan foto¤raf, fleriat kurallar›n›n ac›mas›zca uyguland›¤› Afganistan’›n baflkenti Kabil’de çekilmifl. Hayat Esnafi adl› yerel gazeteci taraf›ndan çekilen foto¤rafta, genç bir kad›n Kabil’in sokaklar›nda burka giymeden sadece etekle ve bafl› aç›k flekilde dolafl›yor. Kimi kullan›c›lar, Esnafi’nin Facebook’ta paylaflt›¤› foto¤raf›n alt›na kad›n›n öldürülmesi gerekti¤ini 92 yazd›. Bir grup Afgan kad›n ise, kad›n haklar› alan›nda devrim yapmak istedi¤ini öne sürdükleri bu genç k›za destek verdi. Baz› yorumlarda, ise akli dengesinin yerinde olmad›¤› iddia edildi. 4 Mars’ta Görevli Robot Yaflland› 10 y›l› aflk›n süredir Mars yüzeyinden NASA merkezine bilgiler yollayan robotun belle¤inde sorun ç›kmaya bafllad›¤› aç›kland›. Haf›za kayb› yaflayan Opportunity (F›rsat) isimli robotun ömrünün sonuna yaklaflm›fl olabilece¤i vurgulan›yor. 11 y›l önce Mars’a ayak basan Opportunity’den beklenen 3 ay boyunca aktif olarak veri toplamas›yd›. Ancak robot, bugüne kadar Mars üzerinde 41,8 kilometre yol kat etti ve gezegen hakk›nda birçok önemli bilgiyi Dünya’ya ulaflt›rd›. BD fiUBAT 2015 5 Kürtaj Yasa¤› Çekincesi ‹rlanda Dublin’de bir mahkeme, beyin ölümü gerçekleflen hamile bir kad›n›n ba¤l› oldu¤u yaflam destek ünitesinin fiflinin çekilmesine hükmetti. Ailesi, kad›n›n “huzur içinde ölmesine” izin verilmesini talep ediyordu. Ancak kad›n›n karn›ndaki fetüs halen yafl›yor oldu¤undan doktorlar, bu ifllemin ‹rlanda’daki kürtaj yasa¤›n› delip delmeyece¤inden emin olmak istiyorlard›. Bunun için de mahkemenin karar vermesini bekliyorlard›. Sonunda mahkeme, kad›n›n 18 haftad›r hamile oldu¤u ve fetüsün hayatta kalma flans›n›n çok düflük oldu¤u yönündeki t›bbi verileri kabul etti¤ini belirtti. 6 Üniversite ‹zni ‹çin Açl›k Grevi Yunanistan Parlamentosu, cezaevinden üniversiteye gidip gelmesine izin verilmesi için bir ayd›r açl›k grevi yapan 22 yafl›ndaki Nikos Romanos’un üniversiteye girifl iznini onaylad›. Doktorlar da, Nikos Romanos’un açl›k grevini sonland›rd›¤›n› bildirdi. Silahl› banka soygununa teflebbüsten 15,5 y›l hapis cezas›na mahkûm edilen; di¤er taraftan yüksekö¤retim s›nav›n› kazanan Romanos’a üniversiteye gidebilsin diye Çarflamba günü özel yasa ç›kar›ld›. Parlamentoda oylanan bu ek madde sayesinde, mahkûmlar elektronik bileklik takarak, ders y›l›n›n üçte ikisinde üniversiteye gidebilecekler. 7 TV Program›na Rekor Ceza M›s›rl› hiciv sanatç›s› Besim Yusuf, televizyon program›nda 3 Temmuz darbesinin generallerini elefltirince önce program› iptal edildi; sonra BD fiUBAT 2015 milyonlarca dolar ceza ald›. El Bernameg adl› televizyon program›nda, aralar›nda darbenin lideri ve flimdiki cumhurbaflkan› Abdülfettah el Sisi’nin de bulundu¤u generalleri elefltirildi¤i için program, geçen y›l M›s›r özel kanal› CBC’den kald›r›lm›flt›. Yusuf’un kald›r›lan program›na, bir y›l sonra ceza ya¤d›. Aslen doktor olan ünlü mizahç›, karara karfl› temyize gidece¤ini aç›klad›. 8 Ba¤›ml› Anneler ve Bebekleri ‹skoçya’da yap›lan bir araflt›rmaya göre, uyuflturucu ba¤›ml›s› annelerin bebeklerinin geliflim sorunlar› ve görme bozukluklar› yaflad›¤› tespit edildi. 80 bebe¤in incelendi¤i 9 Güzellik Yar›flmas› Yasakland› Arjantin’de ilk kez bir yerleflim biriminde güzellik yar›flmas› düzenlenmesi yasakland›. Chivilcoy Belediye Meclisi karar›na gerekçe olarak güzellik yar›flmalar›n›n cinsiyet fark› gözetmesini ve kad›na karfl› fliddeti teflvik etmesini gösterdi. Buenos Aires bölgesinde bulunan Chivilcoy’da art›k güzellik yar›flmalar› yerine karnaval maskesi yar›flmalar› yap›lacak. Latin Amerika ülkelerinde güzellik yar›flmalar› genellikle televizyon ve e¤lence dünyas›nda kariyer düflünenler için s›çrama tahtas› olarak görülüyor. 10 araflt›rmada, bu bebeklerin sosyal iletiflim, koordinasyon ve merkezi sinir sistemlerinin, di¤erlerine k›yasla daha zay›f oldu¤u belirlendi. Di¤er taraftan çocuk sa¤l›¤› uzmanlar›, dezavantajl› durumun ebeveynlerin çocuklar›yla yeterince ilgilenmemesiyle ba¤lant›l› olabilece¤ini aç›kland›. 94 Viagra’n›n Babas›na Ödül Araflt›rmalar› ile Viagra’n›n bulunmas›na öncülük eden Doktor Simon Campbell, ‹ngiltere’de verilen Yeni Y›l Ödülleri’nde fiövalye Niflan› ile onurland›r›ld›. Dr. Campbell, Pfizer ilaç flirketi için çal›fl›rken Viagra’n›n bulunmas›n› sa¤layacak araflt›rmalar yürütmüfltü. sezinsan@butundunya.com.tr BD fiUBAT 2015 Yüzy›l›m›z›n Yeni Sigaras› Oturmak Yirminci yüzy›lda insan sa¤l›¤›n›n en Yazan: Dr. Mustafa Çetiner büyük tehditlerinden biri herhalde sigara idi. Araflt›rmac›lar bu yüzy›l›n sigaras›n› ise daha flimdiden tespit etti: “Oturmak” yani “hareketsiz yaflam” biçimi. BD’de Mayo Klini¤in Endokrinoloji Bölümü uzmanlar›ndan Dr. James Levine son 15 y›l›n en büyük sa¤l›k sorununun “oturmak” oldu¤unu söylüyor. Yap›lan çal›flmalar, gün içinde 6 saat ve üzeri süreleri oturarak geçiren kiflilerde fleker hastal›¤›, obezite, depresyon ve baz› kanserlerin artt›¤›n› gösteriyor. Kronik hastal›¤› olan kiflilerin hastal›k bulgular› da hareketsiz A Dr. James Levine 95 sa¤l›kl›. Araflt›rmac›lar, sadece ayakta Olabildi¤ince uzun süre geçirilen sürenin belirgin art›r›lmas› ile kilo ayakta durun, olabildi¤ince verilebilece¤ini ve sa¤l›kl› bir yaflam sürdürülebilece¤ini belirtiyor. Amifller üzerinde 2004 y›l›nda yap›lan bir klinik çal›flma, hareketsiz yaflam›n zararlar› üzerine yaflam ile fliddetleniyor. oldukça önemli bilgiler veriyor. Amifl As›l kötü haber, düzenli egzersiz toplulu¤u, ABD’de yaflayan, muhafayaparak oturmak ile artan risklerin zakar bir Hristiyan grubu. Genel önlenebilece¤ini düflünenler için. E¤er olarak basit bir yaflama inan›yorlar. günde 6 saatten daha fazla süreyi oturarak geçiriyorsan›z, yapt›¤›n›z bir Otomobil, telefon, elektrik gibi modern yaflam›n kolayl›klar›ndan kaç saat süren a¤›r egzersizler sizi sak›n›yorlar. kurtarm›yor. Peki ne yapmak gere- yürüyün, yürüyün, yürüyün... kiyor? Yan›t› 4 harf; NEAT yani “nonexercise activity thermogenesis.” NEAT pratik olarak flu demek. Olabildi¤ince s›k aya¤a kalk›n, olabildi¤ince uzun süre ayakta durun, olabildi¤ince yürüyün, yürüyün, yürüyün... olay m›? Her ifli bir koltukta halledebilecek teknolojik donan›m ça¤›nda kolay de¤il. Ama çal›flmalar ayakta bir kiflinin metabolizmas›n›n oturan birinin iki kat› daha h›zl› çal›flt›¤›n› ortaya koyuyor. Dolay›s›yla gün içi aktiviteyi artt›rmak tüm gün oturup bir kaç saat yüksek tempolu a¤›r sporlar yapmaktan çok daha K 96 flte bu grup insanlar üzerinde yap›lan epidemioloji çal›flma, Amifllerin ça¤dafl› s›radan Amerikal›lara göre çok belirgin biçimde düflük kanser ve obezite riski tafl›d›¤›n› gösterdi. Üstelik Amifller, s›radan Amerikal›lar gibi düzenli egzersiz yapm›yor, k›rm›z› etten zengin besleniyor, rafine fleker ve di¤er ya¤l› g›dalar› sak›nmaks›z›n kullan›yorlar. Peki Amifllerin s›rr› ne? S›r tabii ki NEAT... Amifl toplumunda ortalama bir kad›n günde 14.000, bir erkek ise 18.000 ad›m at›yor, günde ortalama 12,8 km yürüyor. Peki bizler bu Amifller ‹ BD fiUBAT 2015 Olabildi¤ince merdiven kullan›n, mümkünse asansörün ismini unutun. modern dünyada bu mesafeleri yürüyebilir miyiz? Yan›t evet. ‹flte size bir kaç pratik yol. Yürürken konuflun. Yani yürürken yan›n›zda arkadafl›n›z olsun ve zaman› unutun. Araba kullanmay›n. Toplu tafl›ma ‹stanbul’da bile tercih edilmelidir. Bir konu hakk›nda konuflurken, tart›fl›rken ayakta durun, kahvelerinizi ayakta için. n Hareketsiz geçirile nunda her 20 dakikan›n so eklem ve ba¤larda or. deformasyon bafll›y Cep telefonu konuflmalar›n›z› ayakta yap›n. Telefonu evin veya ofisin uzak bir noktas›na koyun ve çald›¤›nda aya¤a kalk›p almaya gidin. Masa bafl›ndan çal›fl›rken küçük aralar verin. Normal flartlarda hareketsiz geçirilen her 20 dakikan›n sonunda eklem ve ba¤larda deformasyon bafll›yor. Dolay›s›yla 20 dakikada bir 1-5 dakika süreyle aya¤a kalk›n, gerinin, bir kaç ad›m at›n. Gözünüzü uzaklardaki nesnelere odaklay›n. Olabildi¤ince merdiven kullan›n, mümkünse asansörün ismini unutun. Toplu tafl›malarda bir durak önce veya sonra inin, yürüyün, yürüyün, yürüyün. “Home Office”te çal›flmak san›ld›¤› gibi iyi bir fley de¤il, uzak durun. Mümkünse evinizin uza¤›nda bir ofis kiralay›n. Ofisinizi içinde dolaflabilece¤iniz biçimde tasarlay›n, mesela çöp kutusunu, dosyalar›n›z› uza¤a bir yere koyun, kalk›n, gidin al›n. Büyük fincanlarda kahve, çay içmeyin. Küçük fincanlarda hemen çay›n›z› kahvenizi için ve servis için kalk›n. Az TV izleyin. ABD’de ortalama TV izleme süresi 5 saatin üzerinde, TV izleme süresini günde bir saatin alt›na indirin. Ailenizi, arkadafllar›n›z› dostlar›n›z› da bu yürüme ve ayakta durma seferberli¤ine dahil edin. Hep beraber yürüyün, yürüyün, yürüyün... 97 Dikkatli okuyucular›m›z bu yaz›m›z› önceki say›lar›m›zdan an›msayacaklard›r."Garcia’ya mektup götürecek" bilince sahip kiflilere gereksinimin her gün daha da artt›¤› düflüncesiyle yaz›m›z› bir kez daha yay›mlamay› uygun gördük. Bütün Dünya Gazeteci Elbert Hubbart 98 BD fiUBAT 2015 Elbert Hubbart’›n bu yaz›s›n›n, yüz y›l boyunca çeflitli ülkelerde yap›lan bask›s›, yüz milyon adeti aflm›flt›r. Tüm meslektafllar›na örnek oluflturacak bir olgunluk düzeyindeki bu Amerikal› gazetecinin, Philistine adl› ayl›k bir derginin 1899 flubat say›s›nda yay›mlanan bu yaz›s›, hiçbir ola¤anüstü özelli¤i olmayan, s›radan bir çavuflun görev sorumlulu¤unun öyküsüdür. Hubbart’›n "Garcia’ya Mektup"undan etkilenen ilk kifli, New York Merkez Demiryolu iflletmesi yöneticilerinden George Deniels oldu. Bu yönetici, Philistine dergisindeki yaz›y› Genel Yönetmeni’ne okuduktan sonra ondan, bu yaz›y› ço¤alt›p tüm demiryolu çal›flanlar›na da¤›tmak için izin istedi. George Daniels istedi¤i izni ald›ktan sonra "Garcia’ya Mektup"u beflyüzbin adet bast›rd› ve "Bu çavufluörnek al›n›z" önyaz›s›yla iflletmenin tüm çal›flanlar›na da¤›tt›. Garcia’ya Mektup’un varl›¤›, k›sa bir süre sonra Rus Demiryollar› Genel Yönetmeni Prens Hilakoff’un kula¤›na ulaflt›. New York Merkez Demiryolu iflletmesi çal›flanlar›ndan birinden sa¤lanan "mektup"un bir kopyas›n› okuduktan sonra Prens Hilakoff, bu- nunRusça’ ya çevrilmesini ve Rus demiryolu flirketinin tüm çal›flanlar›na da¤›t›lmas›n› emretti. Garcia’ya Mektup, demiryolu iflçilerinden, Rus ordusu mensuplar›n›n eline geçti. Erler aras›nda elden ele dolaflan mektubu ordu komutanlar› okuyunca, mektubun resmilefltirilmesine ve tüm ordu mensuplar›na da¤›t›lmas›na karar verdiler. Japonlarla bafllayan savafl için cepheye giden Rus askerlerin tümünün ü99 BD fiUBAT 2015 niformalar›n›n ceplerinde Garcia’ya Mektup’un bir kopyas› bulunuyordu. Japonlar, savaflta tutsak ald›klar›Rus askerlerin tümünün ceplerinden ç›kan bu mektubu görünce bunu ciddi bir incelemeden geçirdiler. Mektup Japonca’ya çevrildi ve bunun, tutsak al›nan tüm Rus askerlerin ceplerinde bulundu¤u haberiyle birlikte Japon ‹mparatoru’na sunuldu. Mektuptan imparator da etkilendi ve birer kopyas›n›n Japon Hükümeti’nin tüm üyelerine da¤›t›lmas›n› emretti. Tüm Japon bakanlar, Garcia’ya Mektup’u ço¤alt›p, kendi bakanl›k örgütünde görevli tümçal›flanlara gönderdiler. ABD Deniz Kuvvetleri mensuplar›na 1913’de da¤›t›lan mektubun özel ola- rak ço¤alt›lm›fl kopyalar›ise, Birinci Dünya Savafl›’na kat›lan askerlerin önemli bir bölümünün ceplerinde bulunuyordu. Dergide yay›mland›¤›n›n ondördüncüy›l›nda Garcia’ya Mektup’un resmi olarak ço¤alt›lan bask›s›, k›rk 100 milyona ulaflm›flt›. ••• Amerika Birleflik Devletleri ve ‹spanya aras›ndaki savafl›n bir aflamas›nda ABD Baflkan›, çok acele olarak Küba’daki isyanc›lar›n önderi Garcia’ya bir haber göndermek istedi. Garcia, hangisinde oldu¤ubilinmeyen Küba da¤lar›ndanbirinde ve nerede olduklar›bilinmeyen onlarca s›¤›naktan birinde saklan›yordu. Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaflabilmek olanaks›zd›. ABD Baflkan›’n›n ona, ne denli önemli bir haber göndermek istedi¤ini bilen çevresindekiler, Garcia’ya bir haberin, ancak elden götürülebilecekbir mektupla ulaflt›r›labilece¤ini bildirmek zorunda kald›lar. Baflkan’›n çaresiz bak›fllar› karfl›s›nda yan›t, çevresindeki subaylardan birinden geldi. ”Benim birli¤imde, Rowan ad›nda bir çavufl vard›r” dedi. ”Kimsenin nerede oldu¤unu bilmedi¤i Garcia’y› o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaflt›rabilir.” Bu yan›ta Baflkan’›n akl› pek yatmam›flt› ama, ortada yap›labilecek baflka birfley yoktu. Rowan ça¤r›ld›. Kendisine, Garcia’ya gönderilecek mektup uzat›ld›ve... ”Bunu, Garcia’ya teslim edeceksin” denildi. Rowan mektubu ald›, üniformas›n›n yan›ndaki deri kesenin içine koydu, kesenin a¤z›n› s›k›ca büzdükten sonra, gö¤sünün üzerine kay›flla ba¤lad›. Önce Baflkan’a selam verdi, sonra komutanlara, en son da kendi komutan›- BD fiUBAT 2015 na selam verdi,d›flar› ç›kt›. Rowan, yola ç›kt›ktan tam dört gün sonra, gecenin karanl›¤›ndan da yararlanarak, üstü aç›k bir kay›kla Küba sahilinin aç›klar›na vard›. Küba’n›n, balta girmemifl ormanlar›na dal›p, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adan›n öteki yakas›nda ortaya ç›kt›.Ülkesinin düflman› bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve Garcia’ya, mektubu teslim etti. Burada size Rowan’›n, Garcia’ya mektubu götürebilmek için ne zorluklar atlatt›¤›n›, ne tehlikeler geçirdi¤ini anlatacak de¤ilim. Onun, ne denli kahraman bir asker oldu¤unu da anlatacak de¤ilim. Yaln›zca bir noktay›, hem de çok gereksinim duydu¤umuz bir noktay›, iyice belirtmek için yaz›yorum size tüm bunlar›. BD Baflkan›’n›n makam odas›ndaki olay›, ana çizgileriyle bir kez daha gözden geçirelim: ABD Baflkan›Mckinley, Garcia’ya teslim edilmek üzere Rowan’a bir mektup verdi. Ona yaln›zca, ”Bu mektubu Garcia’ya teslim ediniz” dedi. Rowan mektubu ald›, gö¤süne ba¤lad›, selam›n› verdi ve odadan ç›kt›. Lütfen dikkat ediniz: Rowan, ”Garcia nerede?”diye bir soru sormad›. ”Garcia kim?” diye bir soru da sormad›. Yapt›¤›tek fley, kendisine verilen görevi almak oldu. Zaten kendisinden beklenen, onun da yapmas› gereken buydu. Rowan, ülkesindeki her okula heykeli dikilebilecek ve yetiflen tüm kuflaklara örnek olarak tan›t›labilecek bir ölümsüz kahramand›r. Fakat bugünün gençleri onun kahramanl›¤›ndan çok, baflka bir özelli¤ini örnek almak zorundad›rlar. Rowan’›n örnek al›nmas› gereken özelli¤i, verilen görevi sadakatle kabullenmek, o görevi yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve görevi eksiksiz tamamlayabilmek için tüm enerjilerini bir noktada toplamak disiplinidir. Özetle, Garcia’ya gönderilecek mektubu almak, hemen götürmek için yola ç›kmak ve mektubu Garcia’ya teslim ederek görevi kendinden beklenildi¤i güven düzeyinde tamamlamak sorumlulu¤u ve terbiyesidir. General Garcia flimdi yaflam›yor, fakat yeryüzünde baflka Garcia’lar var. Ve o Garcia’lara gönderilecek baflka mektuplar var. Çevremize bakt›¤›m›zda ise, genellikle güçsüz, isteksiz, gönülsüz ve umursamaz kiflilerle karfl›lafl›yoruz. Yönetici olarak görev yapt›¤›n›z ifl yerinizde, varsay›n ki alt› yard›mc›n›z var. Bunlardan birini ça¤›r›n ve kendisinden flöyle bir istekte bulunun: ”Lütfen benim için ansiklopediye bak›p, Corregio’nun yaflam›na iliflkin 101 BD fiUBAT 2015 özet bir bilgi haz›rlay›n.” Yard›mc›n›z size, ”Peki, efendim” deyip, bu görevi yapmaya hemen gidecek mi? Boflyere umutlanmay›n. Büyük bir olas›l›kla böyle birfley yapmayacak. Donuk bir ifadeyle yüzünüze bakacak ve size, flu sorulardan birini ya da birkaç›n›soracakt›r: ”O kimdir?” ”Hangi ansiklopediden bakay›m?” ”Fakat bu görev benim sorumluluk alan›ma girmiyor ki, efendim...” ”Bismarck’›n yaflam öyküsünü istemiyorsunuz, de¤il mi?” ”Bunu benden daha k›demli bir arkadafl yapsa daha iyi olmaz m›, efendim?” ”Yaflam› hakk›nda bilgi istedi¤iniz bu kifli halen yafl›yor mu, yoksa ölmüfl mü, efendim?” ”Acelesi var m›, yoksa elimdeki ifli bitirdikten sonra yapsam olur mu?” ”Ben ansiklopediyi bulup getirsem olur mu, yoksa oradaki bilgiyi aynen kopya çekmemi mi istersiniz?” ”Bu kiflinin yaflam›n› niçin ö¤renmek istiyorsunuz, efendim?” ”Onun yaflam öyküsünde neyi vurgulamam› istersiniz?” Siz tüm bu sorular›büyük bir sab›rla yan›tlay›p, kendisinden bu bilgiyi niçin istedi¤inizi, onun bu bilgiyi nereden, nas›l bulaca¤›n›tane tane aç›klad›ktan sonra bile çal›flma arkadafl›n›z, hiçkuflkum yok, kendi bölümüne gidecek ve kendi yard›mc›lar› aras›nda Garcia’ya Mektup’u götürecek bir kifliyi aramaya çal›flacakt›r. Bir stenograf ilan›için baflvuranla102 r›n onda dokuzu, ne imla kurallar›n›, ne de noktalama iflaretlerini kullanmay› bilir. Daha da kötüsü, baflvuruda bulundu¤u ifliçin bunlar›n olmazsa olmaz kurallar oldu¤unu akl›na bile getirmez. Böyle bir kifli, Garcia’ya mektup götürebilir mi? Benim yüre¤im, evde oldu¤u zaman da, iflten uzakta oldu¤u zaman da iflini yapan adamdan yanad›r. Garcia’ya götürmesi için kendisine verilen mektubu al›p, cebine koyan, fakat aptalca sorular sormayan adamdan yanad›r. Uygarl›k, iflte bu çaptaki kifliler için uzun ve biraz da s›k›nt›l›bir soruflturma dönemidir. O her kentte, kasabada, köyde ve her büroda, ma¤azada ve fabrikada vard›r. Dünya, iflte bu çaptaki kiflilerin sorumluluk bilinci ve ifl terbiyeleriyle ayakta durabiliyor. Tüm insanl›k, evrimini biraz daha, biraz daha h›zland›rabilmek için, tüm gücüyle, iflte bu bilinçve bu terbiyedeki, bu çaptaki kifliler için hayk›r›yor: “Garcia’ya mektup götürecek kiflilere gereksinimimiz var... Hem de en k›sa sürede, her yerde ve her zaman.”• Mükemmellik eklenecek bir fley kalmad›¤›nda de¤il, ç›kar›lacak bir fley kalmad›¤›nda oluflur. Exupery Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r 40 y›l içinde hepimiz böcek mi yiyor olaca¤›z? Böcekler, baz›lar›m›z için karfl›laflmak istemedi¤imiz, karfl›laflt›¤›m›zda ise huzursuzluk veren ‘küçük teröristler’dir fakat Asya ve Afrika’daki pek çok ülkeyi de içeren dünyan›n büyük bir yüzdesi için ise, besleyici ve çevre dostu lezzetler olarak yükseliflte... ünya nüfusuna her y›l yaklafl›k 70 milyon insan ekleniyor. Büyüme bu h›zla devam ederse, 2050 y›l›nda dünya nüfusunun 9 milyarl›k bir büyüklü¤e ulaflmas› bekleniyor. Tüm bu insanlar›n beslenmesi D için, bugün üretilen yiyecek miktar›n›n en az iki kat art›r›lmas› gerekiyor. Fakat hayvanc›l›¤›n art›r›lmas› için gerekli olan tar›m arazilerinin halihaz›rda yüzde 70’ini kullan›yoruz, okyanuslarda afl›r› avlanma yap›l›yor, kirletiliyor 103 BD fiUBAT 2015 1.900 üzerinde Örgütü de açl›kla böcek türünün mücadele etmek, ‘yenilebilir nitelikte’ beslenmeyi desteklemek ve çevre oldu¤u kirlili¤ini azaltmak için alternatif besin belirtiliyor. ve iklim de¤iflikli¤i ile hastal›klar tar›msal üretimi tehdit ediyor. Bugün dünya üzerinde yaklafl›k 1 milyar insan aç ve g›da israf›n› önlemek, g›da üretimini daha verimli hale getirmek için yeni fikirler bulmam›z gerekti¤i çok aç›k. Olas› bir çözüm mü? Böcekler… u fikre aç›k olmayabilirsiniz, size mide buland›r›c› geliyor olabilir ama böcek tüketimi on binlerce y›ld›r süren yayg›n bir uygulama. Yaklafl›k 2 milyar insan, günlük beslenmelerinin bir parças› olarak böcek yiyor ve 1.900 üzerinde böcek türünün ‘yenilebilir nitelikte’ oldu¤u belirtiliyor. En yayg›n tüketilen türler ise, t›rt›llar, ar›lar, eflekar›lar›, çekirgeler, larvalar, kurtlar ve kar›ncalar. B BM GIDA ÖRGÜTÜ’NÜN ‘BÖCEKLER’ RAPORU Birleflmifl Milletler G›da ve Tar›m kayna¤› olarak böcekleri iflaret etti. Örgütün ‘Yenilebilir Böcekler: G›da ve Yem Güvenli¤inin Gelece¤i için Öneriler’ adl› raporunda, dünyan›n farkl› bölgelerinde 2 milyar kiflinin halihaz›rda sofralar›nda protein ve mineral aç›s›ndan zengin böceklere yer verdi¤i belirtildi. G›da ve yem güvenli¤inin sa¤lanmas› için böcek çiftliklerinin kurulabilece¤i ifade edilen raporda, ‘böceklerin hemen her yerde yaflayabildi¤i, kolayca üreyebildi¤i ve çevreye zarar vermedi¤i’ vurguland›. Örgüt, k›rm›z› et ve bal›k eti ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda protein aç›s›ndan son derece zengin olan böceklerin yetersiz beslenen çocuklar için çok iyi bir besin kayna¤› olabilece¤ine iflaret etti. Raporda, böceklerin ayn› zamanda zengin demir, magnezyum, manganez, BD fiUBAT 2015 fosfor, selenyum ve çinko kayna¤› oldu¤unun da alt› çizildi. Böcekler, Asya ve Afrika ülkelerinin mutfaklar›nda yayg›n olarak kullan›l›yor HAL‹HAZIRDA TÜKETMEKTE OLDUKLARIMIZ Böcek yemek fikri size i¤renç geliyorsa, zaten düzenli olarak böcek tüketmekte oldu¤unuzu bir düflünün. Amerikan G›da ve ‹laç Dairesi’nin haz›rlad›¤› raporda, her gün kaç böcek tüketmekte oldu¤umuz yer al›yor. Örne¤in bira yap›m›nda kullan›lan flerbetçiotunun 10 gram›nda 2.500 kadar yaprak bitinin olmas› kabul edilebilir bulunuyor. Meyve sular›nda 250 mililitre bafl›na 1 kurtçuk olmas› normal karfl›lan›rken, köri tozunun her 25 gram›nda 100 böcek parças› olmas›n›n, do¤ranm›fl hurma paketlerinde10 ölü böcek olmas›n›n kabul edilebilir oldu¤u ifade ediliyor. Liste uzuyor ve uzuyor. Midenizi mi buland›r›yor? Buland›rmamal› çünkü onlar› y›llardan bu yana yiyorsunuz ve sizi hiç rahats›z etmiyor. NEDEN BÖCEKLER? Çünkü sürdürülebilir bir besin kayna¤›. Besleyici ve böcek yetifltiricili¤i pek çok insana istihdam sa¤layabilir. Öyle görünmeyebilirler ama böcekler; et ve bal›kla k›yaslanabilecek ölçüde yüksek ya¤ asitleri, protein, vitamin, lif ve mineral içeriyorlar. Örne¤in c›rc›r böce¤i 205 gr/kg protein içerirken, s›¤›r eti 256 gr/kg protein içeriyor. Protein aç›s›ndan zengin bir tür olan termitlerin, yüzde 64 protein içerdikleri belirtiliyor. Baz› böceklerde bu oran yüzde 80’e kadar ç›kabiliyor. Böcekler aminoasitler ve omega 3 ya¤ asitleri bak›m›ndan da zengindir, un kurtlar› bal›k kadar omega 3 ve 6 ya¤ asitleri içerirler. Baz› böceklerin demir zenginlikleri de oldukça flafl›rt›c›. Örne¤in, s›¤›r eti 6 mg/gr demir içerirken; çekirgeler 20 mg/gr, t›rt›llar 31 mg/gr demir içeriyor. ayvanc›l›¤›n aksine böcek tüketimi, daha çevre dostu. Böcekler so¤ukkanl› hayvanlar ve bu nedenle vücut ›s›lar›n› korumalar› daha az enerji gerektirir. Bu da yemi, yenilebilir vücut kitlesine dönüfltürmeleri konusunda oldukça verimli olduklar› anlam›na geliyor. 1 kilogram c›rc›r böce¤i için 2 kilogram yem yeterlidir ve yüzde 80’i yenilebilirdir. Di¤er taraftan, ayn› miktarda s›¤›r H 105 BD fiUBAT 2015 Baz› ülkelerde amonyak gibi Böcek Üretim Çift- ve sera gazlar› üretir. Bu da böceklerin, likleri için çevre kirlili¤ini teflvikler bile azaltabilece¤i anlam›na geliyor. ç›kar›ld›. Böcek üretiminin, baflta kad›nlar olmak üzere, çok büyük tecrübe ve ciddi ekipmanlar getirmedi¤i için, insanlara istihdam da sa¤layabilece¤i öngörülüyor. Ayr›ca bu tür çiftlikler için baz› ülkelerde teflvikler bile ç›kar›ld›. Çin, Zimbabwe gibi baz› ülkelerde bu tür çiftliklere ciddi yat›r›mlar yap›l›yor. eti için 8 kilogram yem gerekir ve bunun ancak yüzde 40’› yenilebilir. Böcek üretimi için, canl› hayvan üretiminde gerekli olan tar›m arazisi, sulama ve tar›m ilaçlar›n›n çok daha az› yeterlidir. Ayr›ca, böcekler hayvan yemi olarak da kullan›labiliyorlar, bal›k yemi gibi. öcekler, geleneksel çiftlik hayvanlar›na k›yasla daha az tar›msal arazi ve suya ihtiyaç duyduklar› gibi, çok da h›zl› ürerler. K›sa bir yaflamsal döngüleri oldu¤u için, çabuk büyürler ve çok küçük alanlarda, çok say›da üretilebilirler. Böcekler, di¤er canl› hayvanlara göre –özellikle s›¤›ra göre, daha az metan B 106 FEST‹VAL‹ B‹LE VAR Asya ve Afrika ülkelerine k›yasla, Bat› dünyas›nda böcek tüketimi konusunun halen bir tabu oldu¤unu söyleyebiliriz. Fakat bu, Avrupa ülkelerinde böcek tüketilmedi¤i anlam›na da gelmiyor. ek çok büyük Bat› ülkesi kentinde de, henüz s›n›rl› da olsa böcekler yeniliyor. Hatta Avrupal›lar›n bu tabusunu k›rmak için, ‘bir böcek yeme festivali’ bile düzenleniyor. ‹lki 2006’da gerçeklefltirildi ve her y›l ilkbahar aylar›nda Londra’da gerçeklefltiriliyor. Ad› “Pestival”… Bu, alternatif yiyecek kaynaklar› aray›fl›nda, zengin besin de¤eriyle böcekler gelecekte ne ölçüde de¤erlendirilecek ve yayg›nlaflacak flimdiden kestirmek elbette güç. Fakat ilerleyen y›llarda bu konular›n üzerinde çok daha ciddiyetle durmak zorunda kalaca¤›m›z apaç›k.• P sabriyeasir@butundunya.com.tr BD fiUBAT 2015 Çevre dostu yap› düflüncesinde devrim yaratan dünyan›n ilk ak›ll› gökdeleni PEARL NEHR‹ KULES‹ Yazan: G‹ZAY TEM‹ZSOYLU T eknolojinin geliflimiyle birlikte faydaland›¤›m›z imkânlar artarken, her gün daha iyi ve daha güçlüsünün yap›m› için harcanan çabalar, olumsuz sonuçlar da do¤urabiliyor. Her geçen gün bir yenisi eklenen ve h›zla yükselen binalar, son teknoloji ürünü arabalar, daha fazla üretim için yap›lan fabrikalar yüksek maliyetlerle hayata geçiriliyor. Daha iyi ve konforlu bir yaflam için sunulan pek çok yenili¤in bedeli, yüksek oranda enerji kay›plar›, çevre kirlili¤i ve bütçeleri zorlayan koflullar olabiliyor . ‹flte tam bu nedenle teknolojiyi geri dönüflüm avantajlar›yla birlefltiren, Guangzhou’dan bir görünüfl 107 BD fiUBAT 2015 çevre dostu ilk ak›ll› gökdelen Çin’in Guangzhou flehrinde infla edildi. Çin’in güney ucunda, Pearl Nehri’nin yan›nda bulunan Guangzhou flehri, 1000 y›l öncesinde do¤uyla bat›y› birbirine ba¤layan ‹pek Yolu’nun önemli bir liman›yd›. fiimdi teknoloji ve ticaretin birleflti¤i bir önemli merkezlerden biri... G uangzhou flehri çevresinde yükselen pek çok önemli ifl merkezi ve kule var ama hiç biri 2006 y›l›nda yap›m› tamamlanan Pearl Nehri Kulesi’ne benzemiyor. 71 katl› bir bina olan Pearl Nehri Kulesi, çevre dostu bir yap› anlay›fl›n›n devrim say›lacak bir sistemle hayata geçirildi¤i dünyadaki ilk örnek. Yap› kendinden sonra yap›lan binalara ilham vermesi nedeniyle günümüzde de önemini koruyor. Ünlü kule bu boyutlardaki bir binan›n tüketece¤inden %60 daha az enerji tüketiyor, kendi enerjisini üretebilmek için güneflin ve rüzgar›n etkisinden yararlan›yor. Dünyadaki en Kule, enerji üretmek için rüzgar etkisini kullan›yor 108 fazla enerji tüketen ikinci ülke olan Çin için, enerjiyi tüketirken tekrar üreten bir yap› örne¤i hayati derecede önem tafl›yor. Mühendisler sadece do¤an›n güçlerini kullanmakla kalmay›p, ayn› zamanda onlara direnen bir ”kule” infla etmifller. Binan›n tasar›m› 1 hafta içerisinde çizilmifl ve bu aflamadan tam 4 y›l sonra proje hayata geçirilmifl. Gökdelenin inflaat›n›n yap›laca¤› temel, binan›n 3 kat› uzunlu¤unda bir çukur aç›lmas›yla bafllam›fl. Binada bir bedenin damarlar›ndaki gibi her kat› birbirine ba¤layan bir boru sistemi kurulmufl. Bu sayede yüksek katlara da betonun tafl›nmas› mümkün olmufl. Depremlere dayan›kl› olmas› için çelik iskelette kaynak yerine afl›r› güçlü somun ve c›vatalar kullan›lm›fl Tüm binay› iki katl› ve yüksek teknolojili özel bir cam yüzey kapl›yor. Camlar›n içinde daha fazla elektrik üretebilmek için yerlefltirilmifl günefl panelleri bulunuyor. Çift katl› cam sistemi ayn› zamanda, binaya giren ›s›n›n derecesini de belirleyebiliyor. Ayr›ca ço¤u binada tercih edilen hava ile serinleme yöntemi yerine, bu binada tavandaki metallerin aras›ndan so¤uk su geçirilen bir sistem uygulanm›fl. Bu uygulama ile yap›daki odalar›n ›s›s›n› istenen seviyede tutmak mümkün olabiliyor. BD fiUBAT 2015 Çinliler, enerjiyi tüketirken tekrar üreten Pearl Nehri Kulesi ile gurur duyuyor. Guangzhou’da hava yoluyla bulaflan hastal›k tehlikesi çok fazla. Bu hastal›klar›n bafl›nda da bir dönem 10 kifliden birinin ölümüne yol açan SARS hastal›¤› geliyor. Bu nedenle bu konuda da büyük bir hassasiyet gösterilmifl. Normal bir binada hava Enerji üreten rüzgar türbinlerinden biri ak›m› befl ya da alt› kez kendini tekrarlarken, bu binada hava özel bir sistemle temilenirken yap›y› sadece bir kez dolafl›yor. Y ap›n›n bir di¤er avantaj› da çok daha az malzeme kullanarak yap›lm›fl olmas›. Bu sayede her katta %80 gibi çok önemli oranda bir maliyet tasarrufu sa¤lanm›fl. Binan›n rüzgâr yükü hafifletilip, bas›nç dayan›kl›l›¤› art›r›l›rken, hava ak›mlar›n› enerjiye dönüfltürecek bir özelli¤i bulunuyor. fiiddetli rüzgârlar kimi zaman di¤er binalarda sars›lmaya yol açarken Pearl Nehri Kulesi, rüzgâr› enerjiye dönüfltürmek Temelin, geniflli¤i yaklafl›k 800 arac›n park edebilece¤i genifllikte. Binan›n yap›m› için çelik üretimi gerçeklefltiren fabrika, bina için 18 binden fazla çelik parça üretmifl. Yaklafl›k 3 Eyfel Kulesi yap›labilecek çelik kullan›lm›fl. Bu ak›ll› gökdelenin inflas›nda tam 1000 iflçi çal›flm›fl. BD fiUBAT 2015 için tasarlanan hava delikleri sayesinde di¤er binalardan daha sa¤lam duruyor. P rojenin mühendisi Dr. Cui Xiaoqing büyük bir bask› alt›nda çal›flt›¤›n› ve proje bitene kadarki sürede yaflland›¤›n› hissetti¤ini söylüyor. Gordon Gill Yap›dan bir iç görünüfl Pearl Nehri Kulesi’nin proje aflamas›nda enerji kayb› yaflatmayan bir bina olmas› fikriyle yola ç›k›lm›fl. Ancak bürokrasi yüzünden enerji sa¤layacak 50 mikro türbinden vazgeçilmesi nedeniyle ‘s›f›r enerji’ fikri tam anlam›yla hayata geçirilememifl. Yap›n›n mimarlar›ndan Gordon Gill, “Ç›¤›r açan bir fley yapt›¤›n›zda önemli olan, bir fikrin bafllang›c›d›r. Bizim yapt›¤›m›z› baflka biri gelifltirirse beni bundan daha fazla mutlu edecek bir fley olamaz. S›f›r enerji fikriyle yola ç›kt›k fakat projemize bu fikri tam olarak uygulayamad›k. Umar›m bu bir ad›m, bir bafllang›ç olur.” diyor. Hava kirlili¤i yaratan, fazlas›yla enerji tüketen ve çevre ile uyumsuz yap›lm›fl gelifligüzel tüm tasar›mlar insanlar› umutsuzlu¤a düflürürken, Pearl Nehri Kulesi tüm ihtiflam›yla daha yaflan›r bir dünya için binalar›n bile savaflt›¤›n› gösterir nitelikte. • T›ptaki Geliflmeler Top oynarken aya¤›n› inciten adam, fliflen baca¤› için doktora gitti. Doktor flöyle bir bakt›ktan sonra: “fiiflen yerin üstüne s›cak havlu koy” dedi. Geceyi yine a¤r›lar içinde geçiren adam, sabah solu¤u yine doktorda ald›. Doktor bu kez “fiiflen yerin üstüne buz koy” dedi. Adam flafl›rd› ve biraz da öfkeyle “Ama doktor bey” dedi. “Dün sabah s›cak havlu koymam› söylemifltiniz, flimdi ise buz koymam› istiyorsunuz... Bir terslik yok mu bu iflte?” Doktor da sert bir sesle karfl›l›k verdi: “Son 24 saat içinde t›pta ne ilerlemeler kaydedildi¤ini sen biliyor musun?” 110 Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy B itkiler Say› Say›yor Backster’in bilimsel dergilerde yay›mlanan çal›flmalar›, sadece Amerika’da de¤il tüm dünyada büyük ilgi uyand›rd›. aponya’da Yokohama yak›nlar›nda yaflayan bir felsefe doktoru ve ayn› zamanda baflar›l› bir elektronik mühendisi olan Dr. Ken Hashimoto, Backster’in bildirilerini okuduktan sonra çok duyarl› bir ayg›t gelifltirdi. (Kendisi ayn› zamanda Japon polisine yalan makinas› konusunda dan›flmanl›k yapmaktayd›). Akupunktur i¤neleri yard›m›yla kaktüs ailesinden bir bitkiyi bir yalan makinas› (poligraf) ayg›t›na ba¤lad›. Amac›, karfl›s›na ald›¤› bir bitkiyle gerçek bir konuflma yapabilmekti. Kiflilerin konuflmalar›n› yani seslerini nas›l elektronik çizgiler haline getirebiliyorsa, sistemi tersine çevirip, grafik çizgilerini de sese dönüfltürebilmeyi amaçlam›flt›. Ancak, yapt›¤› çok say›da deneyden bir sonuç alamad›. Ne Backster’in çal›flmalar›nda ne de kendi ayg›tlar›nda bir yan›lma oldu¤una inanmak J BD fiUBAT 2015 istemeyen Hashimoto, sorunun, kendisinin bitkilerle iletiflim kurmas›nda olabilece¤ine karar verdi. Ama eflinin bu konuflmay› gerçeklefltirece¤inden emindi. N itekim, Bayan Hashimoto, bitkileri çok seven, onlarla b›kmadan usanmadan saatlerce ilgilenebilen ve de çok iyi çiçek yetifltirici olarak tan›nan biriydi; bitkiye olan sevgisini dile getirdi¤inde yan›t gecikmedi. Ç›kan titreflimler sese dönüfltürüldü¤ünde, uzaktan gelen ince bir v›nlamay› and›r›yordu. Ama hofl ve de¤iflken ritm ve tonlar› ile daha çok bir flark›ya benziyor, zaman zaman duygulu ve neredeyse nefleli bir havaya bürünüyordu. Çal›flmalar ilerledikçe, bayan Hashimoto bitkiyle öyle bir yak›nl›k kurmufltu ki, çok geçmeden ona say› saymas›n› ve yirmiye kadar toplama yapmas›n› ö¤retti. Bayan Hashimoto’nun bitkileriyle konuflmalar›ndan birine tan›k olan genç Amerikal› John Francis Doug- “Japonca konuflan Bayan Hashimoto’ya, bitki de kaktüsçe yan›t veriyor.” herty flaflk›nl›¤›n› flu sözcüklerle dile getiriyordu: “Japonca konuflan Bayan Hashimoto’ya, bitki de kaktüsçe yan›t veriyor.” (*) Dr. Ken Hashimoto, Japonya’da kitaplar› en çok satan yazarlar aras›ndad›r. “Duyu Ötesi Alg›lamaya Girifl” kitab› 60, “Dördüncü Boyut Dünyas›n›n Gizemi” ise 80 bask› yapm›fl. Kendisinden, konuflmay› ve toplama yapmay› beceren kaktüs fenomenini aç›klamas› istendi¤inde, bunun fizik biliminin bugün için bilinen Bayan Hashimoto bitkileriyle konufluyor kuramlar› ile aç›klanamayaca¤›n›, bildi¤imiz üç boyutlu dünyan›n ötesinde baflka dünya bulundu¤unu söylemifltir. Dr. Ken Hashimoto’ nun çal›flmas›nda, kendisinin de¤il de eflinin baflar›l› 112 BD fiUBAT 2015 olmas›, çok önemli bir koflulun göstergesiydi: Çal›flmalar ya da deneylerde, mutlaka bitkilerle özel yak›nl›k kurulmas› gerekiyordu. Bu koflul, Backster’in çal›flmalar›n› izleyip uygulamak isteyen dünyan›n di¤er birçok grubunda da kan›tland›. fiöyle ki: Yarat›c› deneyler, ancak deneyi yapan kifli deneyle bütünleflince gerçekleflir. Çeflitli ülkelerde yap›lan say›s›z deneyler, olumsuz ve düflmanca duygular›n, etkin iletiflimin en büyük engeli oldu¤unu gösterdi. Bitki deneylerinin de izleyiciler önünde uygulanmas› s›ras›nda bu etkiye karfl› koymak ya da bu engeli aflmak, iflin en güç yan›d›r. Bu baflar›lamazsa, bitki ve dolay›s›yle ayg›t devreden ç›kar. Yeniden olumlu bir ba¤lant› kurulana dek hiç yan›t al›namaz. CAN VEREN SEVG‹ Backster çal›flmalar›n› ABD’nin do¤usunda sürdürürken, Marcel Vogel isimli araflt›rmac› kimyager de Kaliforniya’da çeflitli seminerler veriyordu. Bir gün ö¤rencilerinden biri Vogel’a, Backster’in Bitkilerin duygular› var m›d›r? bafll›kl› yaz›s›n› içeren bir dergi gösterdi. Vogel, “Bu tür flarlatanlar›n yaz›lar›n› okuyup zaman›m› öldüremem” diyerek dergiyi çöp sepetine att›. Dergiyi çöp sepetine att› ama düflünceyi zihninden atamam›flt›. Birkaç gün sonra yaz›y› tekrar bulup ç›kard› ve bu konuda çal›flmas› gerekti¤ine karar verip kollar› s›vad›. Çal›flmalar›ndan birini, psiflik yetenekleri olan arkadafl› Vivian Wiley ile birlikte planlad›. Bayan Wiley, evinin bahçesindeki “taflk›ran” çiçe¤inden iki yaprak kopard›; birini yata¤›n›n yan›ndaki etajerin üstüne, di¤erini de oturma odas›na koydu. “Her sabah kalkt›¤›mda baflucumdaki yapra¤a bak›p onun yaflamas›n› diliyorum, öbürüne ise hiç ilgi göstermiyorum. Ne olaca¤›n› birlikte görece¤iz” dedi bayan Wiley. B ir ay sonra Vogel’i arayarak evine gelmesini ve yapraklar›n resmini çekmesi için foto¤raf makinas›n› da mutlaka yan›nda getirmesini istedi. Vogel gördü¤üne inanam›yordu. Bayan Wiley’den ilgi görmeyen yaprak kararm›fl, buruflmufl, çürümeye bafllam›flt›. ‹lgisini hergün üzerinde yo¤unlaflt›rd›¤› yaprak ise sanki yeni kopar›lm›flcas›na yaflam dolu ve yemyeflildi. Sanki bilinmeyen bir güç, do¤a yasas›na meydan okuyarak yapra¤› sa¤l›kl› tutuyordu. Vogel, bu çal›flmadan çok etkilendi ve kendisi de bir deney planlad›. Üç “karaa¤aç” yapra¤› kopar›p evine Marcel Vogel 113 BD fiUBAT 2015 getirdi. Bunlar› bir cam plaka üzerine yerlefltirip yata¤›n›n yan›na koydu. Hergün kahvalt›dan önce yaklafl›k bir dakika süreyle düflüncelerini yo¤unlaflt›rarak iki kenardaki yapra¤a bak›p, sevgisiyle onlar› yaflamaya zorluyordu. Ortadaki yapra¤› ise kas›tl› olarak görmezden geliyordu. Bir hafta sonra ortadaki yaprak kararm›fl, büzüflmüfl, d›fltakiler ise hâlâ yeflil ve canl› görünüyordu. Al›nan sonuç yine çok etkileyiciydi. Vogel psiflik enerjinin gücüne tan›k olmufltu. Bitkiler afl›r› duyarl›d›r. Çevrelerine enerji verirler, insana yarar sa¤layan güçler yayarlar. ogel, bir baflka deneyinde, bir devetaban› bitkisinin yapraklar›n› galvanometreye ba¤lad›. Bitkinin önünde duruyor, tümüyle gevflemifl olarak derin soluklar al›yor ve parmaklar›n› bitkiye dokunurcas›na yaklaflt›r›yordu. Ayn› zamanda da bir dosta yöneltilebilecek türden s›cak duygular›n› aktarmaya çal›fl›yordu. Her seferinde de ayg›t›n yaz›c› ucu titreflimler kaydediyordu. Üç befl dakika sonra Vogel’in sevgi sinyalleri gittikçe azald› ve sonunda bitkide hiçbir hareket saptanmad›; sanki onun ça¤›r›lar›na karfl›l›k olarak tüm enerjisini tüketmifl gibiydi. Vogel, yapt›¤› say›s›z çal›flmalar V 114 sonucunda edindi¤i izlenimleri ve düflüncelerini flöyle aç›klad›: “Bitkiler afl›r› duyarl›d›r. Çevrelerine enerji verirler, insana yarar sa¤layan güçler yayarlar. Kifli, kendi güç alan›na akan bu enerjiyi hissedebilir. Kiflinin güç alan› da, karfl›l›kl› olarak bitkiyi besleyebilir.” Vogel, Amerikan yerlilerinin bitkilerin bu özelli¤ini çok iyi bildiklerini söylüyordu. Yerliler, gereksinim duydukça ormana gidip, kollar›n› iki yana aç›p s›rtlar›n› çam a¤açlar›na yaslay›p, kendilerini a¤ac›n gücüyle tazelerlerdi. erçekten de günümüzde bu yöntemi ço¤u kimse f›rsat buldukça uygular; büyükçe bir a¤aca s›rt›n› dayay›p bir süre dinlendi¤inde, enerji depolad›¤›n› duyumsar. Ayr›ca, ormanlarda ya da a¤açl›k alanlarda yap›lan yürüyüfllerin de insan› dinlendirdi¤i, enerji verdi¤i bilinen bir gerçektir. • G yucelaksoy@butundunya.com.tr Gelecek ay: Severim ama küserim de (*) ‹nternette arama motoruna “Mrs Hashimoto and Her Plants” yaz›p t›kland›¤›nda, Bayan Hashimoto’nun bitkisiyle konuflmas›n› içeren bir video görüntüsüne ulafl›l›yor. Dünyan›n en zeki 100 insan›ndan biri olarak kabul edilen bilimadam›n›n gelece¤e ait öngörüleri Yaflayan en zeki insanlardan biri olarak kabul edilen -2- ünlü fizik ve gelecek kuramc›s› Michio Kaku, gelece¤in teknolojilerinin hayat›m›z› ve iflimizi nas›l de¤ifltirece¤ini, 27 Kas›m 2014 günü ülkemizde konuk oldu¤u bir toplant›da anlatt›. Bilim dünyas›n›n en ünlü isimlerden biri olan Michio Kaku, Einstein’›n ”birleflik alan kuram›”ile “ifl, ticaret ve finans alanlar›n› etkileyen e¤ilimlerin gelece¤i” konular›nda çal›flmaktad›r. Dr. Kaku’nun, Teknoloji Zirvesi’nde yapt›¤›“Bugünden Gelece¤e Bak›fl” bafll›kl› konuflmas›n›n ikinci bölümünü okuyucular›m›za sunuyoruz… Sayın Hikmet ULU⁄BAY ve Say›n Selen EK‹N’e teflekkürlerimizle oore Kanunu’nu modern tarihin en önemli kanunlar›ndan biri oldu¤u söylenebilir. Milletlerin serveti bu basit e¤riye ba¤l›. Bu e¤riye göre, bilgisayar gücü her 18 ayda bir ikiye katlan›yor. fiimdi düflünün. Bugün posta ile bir do¤um günü kart› ald›n›z diyelim. ‹çinde bir çip var, kart› aç›yorsunuz ve “Mutlu y›llar sana” flark›s›n› söylemeye bafll›yor. O çip, 1945’teki tüm müttefik kuvvetlerin teknolojisinden daha fazla bilgisayar gücüne sahip. Stalin, Hitler, Churchill, Roose115 BD fiUBAT 2015 velt, o çip için savafl bafllat›rlard›. Peki siz o çiple ne yap›yorsunuz? Çöpe at›yorsunuz. 1969’a bakal›m. 1969 y›l›nda iki insan› aya gönderdik. Ancak grafi¤e dikkatlice bakarsan›z Uzay Program›n›n sahip oldu¤u bilgisayar gücünün 64k ifllemciden ibaret oldu¤unu göreceksiniz. Dinozor mu bunlar? fiu an ise cep telefonunuz 1969 senesindeki tüm Uzay Program›’ndan daha fazla bilgisayar gücüne sahip. O roketlerden birine beni koymayacaks›n›z. Bir cep telefonundan güç al›p uzay bofllu¤una beni göndermeyeceksiniz. Suç olur resmen. 1969’da yapt›¤›m›z da büyük bir suç. Bir cep 116 telefonundan ald›¤›m›z güçle insanlar› aya göndermek. fiimdi bir de 2020’ ye bak›n. 2020’ye bakt›¤›n›z zaman, gelece¤i görüyorsunuz. Önümüzdeki 10 y›l içerisinde bilgisayar çiplerinin maliyeti 1 sent olacak. Yani bilgisayarlar hem her yerde olacak hem de hiçbir yerde olmayacak. Ayn› elektrik gibi. Bugün elektrik nerede? Elektrik yer alt›nda, tavan›n içinde, duvarlar›n aras›nda. Elektrik görünmezdir. Elektrik hem her yerdedir, hem de hiçbir yerde. Elektrik kelimesi de dünya dillerinden kaybolmaktad›r. Kimse art›k elektrik demiyor. Bilgisayarlara da ayn›s› olacak. Çiplerin maliyeti 1 sent oldu¤unda bilgisayar gücü hem her yerde olacak hem de hiçbir yerde olmayacak. Bilgisayar kelimesi de dildeki yerini kaybedecek. ‹nternet de ayn› flekilde hem her yerde olacak hem de hiçbir yerde olmayacak. Tamamen mobil teknoloji sayesinde. fiimdi içinizden, “Bizim bilgisayarlar›m›z farkl› ama.” Diyorsunuz. “Bizim bilgisayarlar›m›z di¤er teknolojilerden farkl›.” Hay›r! ⤛d› ele alal›m. Ka¤›t. 4000 y›l önce Çinliler, M›s›rl›lar papirüsü icat etti. Sonras›nda 100 bilim insan›, özür diliyorum 100 yazman, 100 yazman bir papirüs BD fiUBAT 2015 parflömeni koruyordu. 100’e 1. Böylece eski ça¤ uygarl›¤› kurulmufl oldu. Bu birinci aflamayd›. ‹kinci aflama, sene 1450. Gutenberg, matbaay› icat etti. 1 insan, 1 kitap. 1450 y›l›nda ilk kiflisel kitap. Sonras›nda 1930’lu y›llarda kiflisel kütüphaneyi oluflturduk. 1 insan bir kütüphane. Bugün dördüncü aflamaday›z. K⤛t hem her yerde var, hem de hiçbir yerde yok. Moda deyimi oldu. Art›k k⤛d› düflünmüyoruz bile. Musluk suyu da ayn› bu aflamalardan geçti. Bilgisayarlar›n ise hiçbir fark› yok. Tek fark, sürecin daha h›zl› ifllemesi. 50’li y›llarda ana bilgisayarlar vard›. 100 bilim insan› 1 ana bilgisayar› korurdu. ‹kinci aflamada, kiflisel bilgisayarlar karfl›m›za ç›kt›. 1 insan, 1 bilgisayar. Bugün üçüncü aflamaday›z. 1 insan ve ‹nternetin milyonlarca bilgisayar›. Nihayet dördüncü aflamaya geçece¤iz. Dördüncü aflamada bilgisayar ortadan kalkacak. Hem her yerde olacak, hem hiçbir yerde. Gözlükleri- nizde bile olacak. Bu gözlükler, Google Glass’tan daha güçlü olacak. Bu gözlükler, sizi gördükleri zaman, yüzleri tan›yacaklar. Yani gelecekte birini gördü¤ünüz zaman, bir biyografisini göreceksiniz. Görüntülerinin yan›nda bilgileri yer alacak. Sizinle Çince konuflsalar bile sorun olmayacak. Gözlükler Çinceyi al›p ‹ngilizceye, Türkçeye, istedi¤iniz dile an›nda çevirecek. Çok kullan›fll›lar. caba kaç kez böyle bir konferansa gittiniz ve biriyle karfl›lafl›p “Nereden tan›yorum ben bu adam›?” dediniz. Jim, John, Jack, kimdi bu adam? Gelecekte, gözlükleriniz size “Jim o, salak.” diyecek. Her y›l Turkcell Zirvesi’nde karfl›lafl›yorsunuz. Bu akflam› ele alal›m mesela. Kokteyle gidiyorsunuz ve kokteylde de çok önemli kifliler olacak ama kim olduklar›n› bilmiyorsunuz. Gelecekte, bu tür kokteyllerde kime ya¤ çekece¤inizi an›nda ö¤reneceksiniz. Ama Hollywood’dan ç›kan bir A 117 BD fiUBAT 2015 bilim kurgu filmindeki uzaylılar gibi görünmek istemeyebilirsiniz. Çocuklar bilgisayarlar›n hem her yerde hem de hiçbir yerde olmas› fikrine bay›l›yor. Bu teknolojinin arkas›ndaki itici güç çocuklar. Say›sal uçurumdan bahsedilen zaman› hat›rl›yor musunuz? 10 y›l kadar önce herkes say›sal uçurumu konufluyordu. Dijital zenginler ve dijital fakirler olacakt›. Yanl›fl! Bu devrimi günümüzde kim gerçeklefltiriyor? Fakir çocuklar. Çocuksan›z ve ‹nternette de¤ilseniz, asl›nda yoksunuz. Bunu yapman›n birçok yolu var. Görüntüyü do¤rudan retinaya düflürebilir lensleri ekran olarak kullanabilir veya göz cihaz› takabilirsiniz. 3 flekilde bilgi hem her yerde hem de hiçbir yerde olur. Nihayetinde mankenler de bu teknolojiyi kullanacak. ihayetinde bu sizin ofisiniz olacak. Ev e¤lence merkeziniz olacak. Nas›l çal›flt›¤›n›z› bu tan›mlayacak. Ama bir sorun var. Gözlük kullanm›yorsunuz diyelim. Gözlükleri sevmiyorsunuz diyelim. O zaman ne mi yapacaks›n›z? Gelecekte, gözlük istemezseniz göz k›rpacaks›n›z. K›rpt›¤›n›z gibi çevrimiçi olacaks›n›z. ‹nternetli kontakt lensleri ilk kim alacak diye sorarsan›z final s›navlar›na girecek olan üniversite ö¤rencileri derim. Göz k›rpacaklar ve sordu¤um tüm sorular›n cevaplar› lenslerine gelecek. ‹nternetli lensleri ö¤rencilerden sonra kim alacak? Politikac›lar, aktörler, aktristler. Böylece televizyonda konuflma yaparken prompter kullanmalar› gerekmeyecek. u internetli kontak lensleri baflka kim alacak? Turistler her fleyin rehberini görecek. Sanal gerçeklik çocuklar için. Bir gözlük tak›p çizgi film izledi¤inizde olur. Buna sanal gerçeklik denir. 118 BD fiUBAT 2015 Bu farkl›. Buna art›r›lm›fl gerçeklik denir. Bilgiye, biyografilere, filmlere, her fleye eriflti¤iniz anlam›na geliyor. Hepsi de tek bir göz k›rpmayla oluyor. Bunu daha önce gördünüz. Art›r›lm›fl gerçekli¤i ilk gösteren bir Hollywood filmi var. Neydi o filmin ad›? Karfl›n›zda eski California valisi. Çok kötü bir halde. Karfl›n›zda, Terminatör filminden Arnold Schwarzenegger. Terminatör robot sizi gördü¤ünde görüntünüzün yan›nda bir biyografinizi görüyor. Ordu, bunun çal›flan bir sürümünü kullan›yor. “Bu bilim kurgu de¤il mi?” diye soruyor olabilirsiniz. Böyle bir fley olabilir mi yahu? “Bilgi hem her yerde olacak, hem de hiçbir yerde olmayacakm›fl!” Bu zaten var. Orduda büyük boyutlarda bir art›r›lm›fl gerçeklik cihaz› var. Mi¤ferinize tak›yorsunuz. Gözünüzün önüne getiriyorsunuz ve bitti. Savafl alan›n›n ‹nterneti karfl›n›za ç›k›yor. Düflman güçleri, ittifak güçler, a¤›r silahlar, sald›r›lar. Bu hali haz›rda var. eki bu teknolojiyi kim ister? Herkes. Eflleri düflünün. Kontakt lensleri birbirine ba¤lanacak. Böylece koca, eflinin ne gördü¤ünü efli de kocas›n›n ne gördü¤ünü görebilecek. Çünkü kocalar hep yanl›fl fleyleri sat›n al›r. Hep al›flverifli onlar yapar ama hep yanl›fl elmay›, yanl›fl ayakkab›y›, yanl›fl maafl› al›rlar. Bu sayede kad›n, kocas›n›n gözünden her fleyi görebilir. Bunlar›n hepsi hayat›n dijitalleflmesi anlam›na geliyor. Gelecek ay: Hayat›m›zdaki robotlar 119 Not Defterimden Nergis Öztürk Bir Kahraman›n Öyküsü Size flimdi, iki öyküden oluflan bir olay anlataca¤›z. Önce, birinci öykümüzden bafllayal›m. l Capone’un Chicago’daki tüm devlet mekanizmas›na hâkim oldu¤u, 1930’lu y›llarda, içki kaçakç›l›¤›ndan, fuhufl ve cinayete kadar pek çok karmafl›k suça ad› kar›flmaya bafllam›flt›. Al Capone’un, bu kanunsuz iflleriyle u¤rafl›rken kendisine yard›mc› olmas› için tuttu¤u bir avukat› vard›. ‘Basit Eddie’ lakapl› avukat, yasalarla ilgili manevralar yapma konusunda çok yetenekliydi. Bu nedenle, karfl›s›na ç›kan yasal engelleri müvekkili için basitçe bir bir kald›rmas› ve Büyük Patron’u uzunca bir süre hapse t›k›lmaktan kurtarmas› zor olmad›. A 120 Tabii Al Capone da, avukat›na olan minnetini ifade etmek için ona hatr› say›l›r ödemeler yap›yordu. Eddie’ye yaln›zca büyük paralar de¤il, özel kâr Al Capone BD fiUBAT 2015 pay› bile veriliyordu. Eddie ve ailesi, bir kona¤a yerlefltirilmifllerdi ve günün tüm olanaklar›ndan yararland›r›larak yafl›yorlard›. Konak, göz alabildi¤ine büyük bir arazi üzerine kuruluydu. Eddie yüksek standartlarda yafl›yor ve çevresinde yaflanan gaddarl›¤› pek de dikkate alm›yordu. Her insan›n oldu¤u gibi, elbette Eddie’nin de bir yumuflak karn› vard›: Taparcas›na sevdi¤i o¤lu. O ndan hiçbir fleyi esirgemiyor, pahal› giysiler, arabalar ve çok iyi bir e¤itim imkân› gibi, neye gereksinimi varsa sa¤l›yordu. Tutar önemli de¤ildi. Eddie, kanunsuzluklara bulaflm›fl olmas›na karfl›n, o¤luna her zaman neyin do¤ru neyin Edward Joseph O’Hare yanl›fl oldu¤unu ö¤retmeye çal›fl›rd›. O¤lunun kendisinden daha iyi bir insan olmas›n› istiyordu. Ancak, sahip oldu¤u tüm nüfuzu ve servetine karfl›n, o¤luna veremedi¤i iki fley vard›: Temiz bir isim b›rakmak ve ona örnek olmak… Ve bir gün… Eddie zor bir karar›n efli¤ine geldi. Bu yol ayr›m›nda, o güne dek yapt›¤› tüm yanl›fllar› düzeltmeye karar verdi. Savc›ya giderek Al Capone hakk›nda ne biliyorsa anlatmay›, lekelenmifl ad›n› temizlemeyi ve o¤luna dürüst bir adam oldu¤unu göstermeyi akl›na koydu. Bunu yapabilmek için, suç çetesine karfl› tan›kl›k yapmak zorundayd› ve bunun da kendisine pahal›ya patlayaca¤›n› biliyordu. ‹fadesini verdi. Ve ayn› y›l içinde Eddie’nin yaflam›, ›ss›z bir Chicago soka¤›nda aç›lan yayl›m atefliyle son buldu. O¤luna, verebilece¤i hediyelerin en büyü¤ünü, ödeyebilece¤i en büyük bedelle vermiflti. Yaflam›yla… Polis Eddie’nin ceplerinde, bir tespih, bir haç, bir dini madalyon ve bir dergiden kesilmifl fliir kupürü buldu. Eddie’nin cebindeki fliirde aynen flöyle yaz›yordu: “Yaflam›n saati yaln›zca bir kez kurulur ve hiç kimse, akrep ve yelkovan›n ne zaman duraca¤›n› bilemez. Sahip oldu¤un tek zaman bugündür. Yafla, sev ve azimle mücadele et. Zamana hiç güvenme. Çünkü saat birdenbire duruverir.” *** imdi s›ra, ikinci öykümüzde: ‹kinci Dünya Savafl› pek çok kahraman yaratt›. Bunlardan birisi de Binbafl› Butch O’Hare idi. Güney Pasifik’te görevli Lexington uçak gemisinde savafl uça¤› pilotuydu. Bir gün, tüm filo göreve gönderilmiflti. Havaland›ktan sonra yak›t göstergesine bakt›¤›nda, deposunun doldurulmad›¤›n› gördü. fi 121 vurmaya çal›flt›. Cephanesi bitince de usta manevralarla düflman uçaklar›n›n hassas bölgelerine dokunarak uçamaz hale gelmelerini sa¤lad›. S Butch O’Hare Yak›t›n, görevini tamamlayarak gemiye dönmesine yetmesi mümkün de¤ildi. Filonun komutan›na durumu bildirince, komutan› ona gemiye dönmesini söyledi. ‹stemeyerek, filodan ayr›ld› ve gemiye do¤ru dönüfle geçti. Bu s›rada gördü¤ü bir fley, adeta kan›n› dondurdu. Bir filo Japon savafl uça¤›, Amerikan uçak gemisine do¤ru h›zla yol al›yordu. Amerikan filosundaki uçaklar, uzakta bir sortidelerdi ve uçak gemisi tümüyle savunmas›zd›. Binbafl› Butch O’Hare’nin, dönüp filosuna haber vermesi ve filonun zaman›nda yetiflerek uçak gemisini kurtarmas› olanaks›zd›. Gemidekilere de yaklaflan tehlikeyi haber veremiyordu. Yapacak tek fley vard›: Japon filosunu gemiden uzak tutmak. C an›n› hiçe sayarak, Japon uçaklar›n›n aras›na dald›. Uça¤›n›n kanatlar›na monte edilmifl silahlar›, flaflk›na dönen düflman uçaklar›na do¤ru tek tek ateflledi. Ve cephanesi bitene kadar, mümkün oldu¤unca fazla uça¤› 122 onuç olarak, bu cesur adam›n tehlikeli manevralar›ndan usanan Japon filosu, yönünü de¤ifltirerek uzaklaflt›. Tek bafl›na bir bölük Japon uça¤›na karfl› koyarak onlar› püskürten Binbafl›, hasar görmüfl uça¤›yla gemisine indi¤inde, derin bir nefes ald› ve olayla ilgili raporunu yazd›. Zaten, uça¤›na yerlefltirilmifl kameran›n kaydetti¤i görüntüler de, tüm olan biteni gözler önüne seriyordu. Gemisini ve filosunu korumak için cesurca mücadele etmesi, Japonlara befl uçak kay-bettirmiflti. 20 fiubat 1942’de yaflanan bu olay›n ard›ndan, Binbafl› terfi etti ve Kongre’den onur madalyas› ald›. Butch bir y›l sonra, 29 yafl›ndayken kat›ld›¤› bir hava muharebesinde yaflam›n› yitirdi. Fakat do¤du¤u flehir, onun kahramanl›¤›n› asla unutmad› ve Chicago Havaalan›’na onun ad› verildi. E¤er yolunuz Amerika’ya düflerse, Chicago’daki O’Hare Havaalan›’nda, bu cesur adam›n heykelini ve boynundaki kahramanl›k madalyas›n› görebilirsiniz. Butch O’Hare, bir suç imparatoruna dönüflen Al Capone’un, yasalar›n aç›klar›ndan en iyi biçimde faydalanarak hapisten s›yr›lmas›n› sa¤layan ama bir noktada, vicdan›n›n sesine kulak verip yanl›fllar›n› düzeltmeye çal›flan avukat› Edward Joseph O’ Hare’nin, yani Eddie’nin o¤luydu…• nergisozturk@butundunya.com.tr Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an Adana Demirspor’un Efsane ‹smi Füze Selami Foto¤raf: Gülen Özyüzücüler Selami Tekkazanc› nam› di¤er Füze Selami, Devlet Demir Yollar›’ n›n tak›m› olarak kurulan Adana Demirspor’ un efsane isimlerinden. 953-1954 sezonunda Hacettepe’ ye att›¤› unutulmaz golle iki ilke imza att›. Hem Adana Demirspor flampiyon oldu hem de Türkiye Kupas› ilk defa Adana’ ya geldi. Kazanc› ustas› olarak Eskiflehir’den Adana’ya gelen Ömer Tekkazanc›’n›n 7 çocu¤unun en küçü¤ü.1933 do¤umlu. Sak›p ve ‹hsan Sabanc› ile ilkokul arkadafl› 1 123 BD fiUBAT 2015 Turgay fieren vard›. Bizi Ankara tak›m› yapm›fllard› ama Devlet Demir Yollar›n› temsilen oynuyorduk. Selami’nin 30 metreden att›¤› 2 flut Turgay fieren’in ellerinin aras›ndan kayarak filelerle bulufltu. Ertesi gün gazeteler 'Selami’nin 2 füzesi Turgay’› avlad›' manfleti att›lar. O günden sonra Selami hep ‘Füze Selami’ olarak yaz›ld›”. Jübilesinde 25 y›l giydi¤i formas›n› Fatih Terim’e verdi. olan Selami Tekazanc›’n›n akl› hep futboldayd›. Bu yüzden onu çok döven a¤abeyinin kendi elleriyle götürdü¤ü Adana Demirspor’da tak›ma kabul edildi.16 yafl›ndayd›, ö¤renci olmas› lisans almas›na engeldi. ”Ya okul ya futbol” seçene¤i kondu önüne. Çok karfl› ç›ksa da tasdiknamesini alan annesi oldu. Füze flutlar›yla Selami Demirspor’da 1950 y›l›n›n bafllar›nda Demirspor formas›yla ilk maç›na ç›kan Selami Tekkazanc›, att›¤› sert flutlarla ad›n› k›sa sürede duyuracak ve “Füze Selami” lakab›n› alacakt›. “Füze” lakab›n›n nas›l tak›ld›¤›na tan›k isimlerden biri 1951 y›l›ndan beri ac› tatl› bir çok an›y› paylaflan tak›m arkadafl› Coral lakapl› Ali Hikmet Ayd›nl›o¤lu idi. “Demirspor’un Galatasaray’› 2-0 ma¤lup etti¤i maçta Galatasaray kalesinde Türkiye’nin en iyi kalecisi 124 “Coral” Ali Hikmet Ayd›no¤lu nkara’ da oynanan bir maçta Adanal› bir elçilik görevlisinin ‘Hadi hemflerim bir füze gönder’ tezahürat› da bu lakab›n tribünlerde yank›lanmas›na vesile olur. Tesadüf odur ki her tezahürat sonras› Selami gol atar. Selami Tekkazanc› ile1954 y›l›nda o unutulmaz flampiyonlu¤u yaflayan, futbolseverlerin Kartal Yaflar olarak tan›d›¤› Yaflar Kartal füze flutlar›n en yak›n tan›klar›ndan. “‹nönü Stad›nda Fernerbahçe ile oynuyoruz. Ya¤mur ya¤m›fl, saha çamur içinde. Hakem lehimize bir direkt vurufl verdi. Fenerbahçe’de sol A BD fiUBAT 2015 bek oynayan, tek bafl›na baraj kurmas›ndan dolay› Mehmetçik denen Basri Dirimlili 9,15 te elini arkas›na att› baraj kurdu. Firikikler ya da penalt› oldu¤u zaman bizim tak›mda topun bafl›na kimse gitmezdi. Selami çamurdan 3-4 kilo olmufl topun Yaflar Kartal bafl›na gitti. Ben de ‘Basri abi tek bafl›na baraj kurmuflsun ama topun bafl›nda kim var sen Selami’yi bilmiyor musun, bir taraf›na de¤erse ne yapars›n?’ diye sordum. fiakayla kar›fl›k beni kovdu. Selami gerildi ve topa vurdu. Basri abi de topa kafas›yla karfl›l›k verir vermez yere y›k›ld›, sedyeyle kald›rd›lar. ‹stedi¤i yere ak›ll›ca vuran ve her vuruflunu gole çeviren biriydi.” Demirspor Sevdas› Adana ve Adana Demirspor sevdas› hep a¤›r basar ve futbol kariyerini ç›kan f›rsatlara karfl›n mavi lacivert renkli formada tamamlar. 1951 y›l›nda Selami’nin ad› Galatasaray’›n ilk Türk teknik direktörü Gündüz K›l›ç’a kadar gider. Genç tak›mla idmanlara ç›kar, Galatasaray formas›yla iki maçta oynar. Bir akflam Adana Demirspor’da a¤abeyleri, kaptanlar›, hocalar› k›saca tak›m›n her fleyi Muharrem Gülergin’i karfl›s›nda bulur. Galatasaray’a söz verdi¤ini söyleyerek itiraz etse de boflunad›r. Adana’ya döner ve Adana ‹dmanyurdu maç›na ç›kar 2 gol atar. 1952 y›l›nda ise Macar Antrenör Ignace Molnar’›n ça¤r›s› üzerine Fenerbahçe ile sözleflme imzalar. Macar antrenörün onu özel olarak çal›flt›rmas›, sert flutlar›n› kahkahalarla izlemesi tak›mdaki Ankaral›lar gurubunu çok rahats›z eder. Fenerbahçe ile üç özel maç oynar. (Befliktafl, Ankara Demirspor ve Ankaragücü) Befliktafl’a iki gol atar. Tak›mdaki gruplaflma art›nca a¤abeyimin dü¤ünü var bahanesi ile Adana’ya izinli döner ve döner 2 gol att›¤› kaleci Turgay fieren jübilesinde yan›ndayd›. BD fiUBAT 2015 ama yavafl vurdum diye korktum, kalecinin solundan doland›m, topa do¤ru kofltum, zaten bu s›rada top kaleye girdi, gol oldu. Maç yeniden bafllad›, yine bir pas att›lar, ceza sahas›na girdim, çok h›zl› bir flut att›m. Top fileleri balon gibi fliflirdi, geri önüme düfltü. O sevinçle topa bir daha vurdum, yine filelere girdi. Biz gol diye sevinirken hakem golü vermedi. Maç 1-0 bitti, flampiyon olduk.” Asker futbolcu olarak oynad›¤› Karagücü’nde flampiyonluk yaflad›. dönmez de Devlet Demiryollar›’nda ifle bafllar. Fenerbahçeli bir yönetici onu almaya gelir ama arkadafllar› yöneticiyi döverek gönderirler. Fenerbahçe maceras› da böyle sonuçlan›r. Hastal›kta sa¤l›kta sahada Adana Demirspor’un flampiyonlu¤a kofltu¤u 1954 y›l›nda finale iki maç kala aya¤›ndaki rahats›zl›ktan dolay› bir maçta oynamak ister ama kabul edilmez. Bursa maç›na ç›kar, finale kal›rlar. Hacettepe’nin kazanaca¤›na kesin gözüyle bak›ld›¤› son maçta da sahadad›r ama son15 dakikaya kadar oyunda yoktur. O ac›lar içinde k›vran›rken trübünler k›zg›nl›k tezahüratlar›yla inler. ‹flte o günü bir röportaj›nda öyle anlat›r: “Son 15 dakika ve skor 0-0. Güzel bir pas geldi, topu kaleye sürdüm, kaleci flut ataca¤›m diye korktu, ç›kar gibi yapt›, ben de topu sa¤›ndan yavaflça b›rakt›m. Top kalenin sa¤ dire¤ine çarpt›, di¤er dire¤e do¤ru gidiyordu, gol olacakt› 126 emirspor’un ilk flampiyonlu¤una att›¤› bir gol yaz›lsa da hakeme di¤er golü vermedi¤ini soracak ‘Selami ne yapacaks›n bir tane att›n flampiyon oldunuz’ yan›t›n› al›r. Dönüfl yolunda her istasyondaki sevgi gösterilerini ve Adana’ da ise omuzlarda sokaklarda dolaflt›r›ld›klar› günü hiç unutmaz. D “Asker Futbolcu” Selami askerli¤ini hakem albay›n ça¤r›s› ile Karagücü’nde yapar ve burada da flampiyonlu¤u yaflar. Karagücü’nün kamplar›n› yak›ndan takip eden tak›mlar çoktur ve askerli¤inin bitmesine yak›n Befliktafl, Alt›nordu, ‹stanbulspor ve Fenerbahçe’den teklif al›r. 40 bin lira ya da 4 daire ile dönemin en yüksek teklifini Befliktafl yapsa da Adanal›lara verdi¤i sözü unutmaz ‘Ölürüm de baflka yere gitmem’ der, 1956 da askerlik bitince Adana’ya döner. Demirsporlu yöneticilerle ilk mukaveleyi imzalamaya gitti¤inde üzerinde eski bir gömlek ve pantolon aya¤›nda ise terlik vard›r. Cebinde ise befl kuruflu yoktur. Hiç bir fley sormadan notere giderler mukaveleyi imzalar. Hiç bir zaman futbolu kazanç kap›s› olarak görmez hatta cebinden verir. Herkes 30 lira al›yorsa o 15 lira al›r. Befl liras› sonra diye 10 liray› verir ard›ndan filancay› tak›ma alaca¤›z sonra veririz deyip 10 liray› da isterler. D›flar›dan gelene mahçup olmamak için itirazs›z ç›kar›r verir. Kazand›¤› para hep bu flekilde parça parça olur. Apandisit ameliyat› olduktan onbir gün sonra sahaya ç›kar, kimseye iyileflmedi¤ini söyleyemez, k›r›lan burnunun ameliyat› sonras› tamponlar› ç›kar›l›r sahaya sürülür. Selami’yi üzen jübile Füze Selami 25 y›l formas›n› giydi¤i Demirspor’da 1972 y›l›nda 39 yafl›nda iken futbolu b›rak›r ama jübilesi 1974 y›l›nda yap›l›r. Üç büyüklerin flöhretler karmas› ile 5 Ocak Stad›'nda yap›lan Adana Demirspor ve Adanaspor karfl›laflmas›na Adanal› sporseverlerin ak›n etmesi en büyük mutlulu¤u olur. Birinci devrenin sonunda omuzlara al›narak saha d›fl›na al›nmadan önce 25 y›l onurla tafl›d›¤› formas›n›, elinden tutup tak›ma getirdi¤i ve Türk futboluna ad›n› yazd›ran Fatih Terim’e verir. Birkaç y›l sonra Demiryollar›’ ndan emekli olur, antrenörlük belgesi al›r ve bir süre Adanaspor ile birkaç tak›m› çal›flt›r›r. Ard›ndan en büyük hobisi olan avc›l›kla geçirir günlerini. Jübilesini yapt›¤› günden sonra 25 y›l›n› verdi¤i Demirspor a u¤ramaz, maçlar›na gitmez. Çünkü k›rg›nd›r. Nefleli, sevecen, ailesine Selami, geç de olsa jübilesini flöhretler karmas› karfl›laflmas›yla yapt›. ba¤l›, çocuklar› ve torunlar› en büyük mutlulu¤u olan Füze Selami’nin 2 k›z›, bir o¤lu, 5 torunu var. Demirspor altyap›s›nda yetiflen profesyonel olarak 10 y›l futbol oynayan o¤lu Ömer tekkazanc› ondan geriye kalan foto¤raflar›, yer ald›¤› gazeteleri vb. tüm belgeleri trilyonluk bir miras gibi sakl›yor. “Babam 25 y›l›n› verdi¤i, u¤runa hayat›n› de¤ifltirecek teklifleri reddetti¤i tak›m›nda jübilesini yapmayan dönemin yöneticilerine k›rg›nd›. O yüzden futbola küsmüfltü ama tek kelime etmedi. Jübilesine Adanaspor öncülük etti¤i için o da ahde vefas›n› orada antrenörlük yaparak gösterdi.”• semaerdogan@butundunya.com.tr 127 UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen "Gündüzsefas›" ad›yla da bilinen, kenarlar› mavi bir çizgi ile çevrili beyaz, mavi veya mor çiçekler açan bitki kahkaha çiçe¤idir. Görüflürüz! Türkiye'deki insanlar›n %65'i yanl›fl arama geldi¤inde bile telefonu "Görüflürüz" diyerek kapat›yor. S›rlar›n Yükü A¤›r Araflt›rmalara göre, tafl›n›lan s›rlar›n insan vücuduna fiziksel a¤›rl›k olarak etkisi vard›r. Solaklar›n Fark› Solak insanlar›n beyinleri farkl› çal›flt›¤› için, bilim adamlar› yapt›klar› araflt›rmalara solak insanlar› dahil etmezler. 128 Dünya'n›n neredeyse her yerinde kullan›lan Wi-Fi teknolojisi, bir kad›n taraf›ndan bulunmufltur. Dünya'n›n en merakl› hayvan› sincapt›r. Meyve De¤ilmifl Zürfalar 1 ay boyunca su içmeden yaflayabilir. Ananas meyve de¤ildir. Tarlada yetiflir. Orant›s›z Ceza Bangladefl'te kopya r› çekerken yakalanan okulla Paral› devlet ö¤rencilere 15 yafl›ndan l›¤› Roma Uygar r. büyükse hapis cezas› t› aç›lm›fl döneminde verilebilmektedir. BD fiUBAT 2015 KITALARARASI GRUP Antartika dahil 7 k›tada konser vermifl tek grup, Metallica'd›r. 10 GÜNLÜK KAOS A¤ustos 2010'da Pekin’de yaflanan trafik s›k›fl›kl›¤›n›n aç›lmas› tam 10 gün sürmüfltür. Okyanusa Aç›k Ülke Kas›rgalar en çok Büyük Okyanus’ta ve Amerika Birleflik Devletlerinde görülür. Michael Faraday (1791-1867) 19. yüzy›l›n en büyük bilim adamlar›ndan biridir. Ekonomik nedenlerle yeterli e¤itim alamam›fl olsa da kendini iyi yetifltirmifl, bir bilim insan›d›r. Küçük yafllarda ciltçide çal›flan Faraday, ciltlenmek üzere gelen fizik kitaplar›n› okuma merak› ile bilgilerini geniflletti. Elektromanyetik indüklemeyi, manyetik alan›n ›fl›¤›n kutuplanma düzlemini döndürdü¤ünü buldu. Klor gaz›n› s›v›laflt›rmay› baflaran ilk kiflidir. Elektrik motorunu icat etmifltir. Deneysel olarak, bir maddeden geçen elektrik ak›m›n›n, o maddenin bileflenlerinde belli oranda bir çözülüme yol açt›¤›n› gösterdi. Bu sonuç ilk elektrik sayaçlar›n›n üretimine olanak vermifltir. Faraday'›n bir baflka önemli katk›s› da "amper" denilen ak›m biriminin kesin tan›m›n› vermifl olmas›d›r. Elektrolizde geçen "elektrot", "anot", "katot", "elektrolit", "iyon" gibi terimler de Faraday’a aittir. Faraday, ayr›ca m›knat›s kutuplar› aras›nda döndürdü¤ü bir bak›r yuvarlak ile devaml› bir ak›m elde etmeyi de baflarm›flt›r. 1840 y›l›nda ›fl›k enerjisi ile elektromanyetik enerjinin birbirine çok benzer, hatta ayn› oldu¤u kuram›n› gelifltirdi. Mekanik elektri¤i m›knat›s yard›m› ile elektri¤e dönüfltürmesi, flimdiki jeneratörlerin esas› say›lmaktad›r. Faraday 25 A¤ustos 1867’de ölmüfltür. 129 BD fiUBAT 2015 Düflünceleri Evrensel Yaln›z Adam "Dinle neyden kim flikâyet etmekte Ayr›l›klardan hikâyet etmekte..." Yazan: YAHYA AKSOY flemeli- nefesli çalg›lar aras›nda yer alan ve gönül seslerini musikinin na¤melerine dönüfltürerek arfla yükselten ney, sevgiliden ayr› düflen yaln›z adam›n feryad›d›r. Ney, yaln›z adam›n arkadafl›, gönül dostu, gönül sesi, aflk nefesi ve can yoldafl›d›r. Umutla, sevgiyle, heyecanla ve hevesle yaln›z adama efllik eder. Ney'de bir nefes, bir ses olur yaln›z adam›n duygu ve düflüncelerini sevgiliye tafl›r ve mesaj›n› arfla ulaflt›r›r. Ney'in sesinde ve nefesinde Ü 130 âfl›k ile mafluk sevgi sal›nca¤›nda buluflurlar. "Kim gördü ney gibi hem bir a¤› hem ilaç Ney ki hem bir hemdem hem bir yoldafl Ney kan dolu bir yoldan söz etmekte Mecnûn' un aflk k›ssalar›n› söylemkete..." Sevgisini sonsuz yaflama potas›nda eriten gönül eri Hz. MEVLÂN (1207-1273) , insanlar›n kin ve nefretten ar›narak ak›lla ve aflkla yücelece¤ine ve ilâhi sevgiye erifleceklerine inanm›flt›r. "Biz birlefltirmek için geldik, ay›rmak için de¤il" diyerek insanl›¤› ilâhi sevgi BD fiUBAT 2015 Güneflin etraf›nda dönen tüm varl›klar ve zerreler gibi ilahi sevgiyle bütünleflmek isteyen insan, gönlünü ve ruhunu yüceltmek için Semâ döner.. yolunda birlefltirip, yüceltmeyi amaçlam›flt›r. Semâ, gönüller alan yüce sevgiliye kavuflmak içindir. Semâ, insanlar›n Hakk'tan ald›¤› ihsan›,halka açmas›d›r, sa¤dan sola kalbin etraf›nda dönerek ,bütün insanlar›, bütün yarat›lm›fllar›, bütün kalbiyle sevgi ve aflkla kucaklay›fl›d›r. Sema töreni, 7 bölümdür ve her bölümün ayr› bir manas› bulunmaktad›r: "Na't-› fierif" bölümü, 'Kün' yani 'Ol' emrini temsil eden bölüm, 'nefes', 'ruha selam', 'selam 'bölümü dörttür, 'maflr›k' da Allah'›nd›r, ma¤rib de, 'fatiha ve dua' bölümü ile semâ biter. üneflin etraf›nda dönen tüm varl›klar ve zerreler gibi ilahi sevgiyle bütünleflmek isteyen insan, gönlünü ve ruhunu yüceltmek için Semâ döner... Yaln›z adam› Mesnevi'nin beyitleri aras›nda dolaflt›¤›m›z zaman bulmaktay›z. G "Ayr›l›ktan parça parça olmuflum/ Yürek isterim ki özlemimi açay›m/ Herkes kendince beni dost bildi /Ama kimse içimdeki gizi deflmedi / Ten candan can tenden gizli de¤il / Gel ki can› görmeye kimse izinli de¤il..." aln›z adam içinde insana özgü bir sevgi tafl›r, ilahi sevgi ile bütünlefltirir. Hz. Mevlânâ döneminde yaflanan tarihi olaylar, savafllar ve insanlar›n yaflad›¤› tüm koflullar ele al›narak incelendi¤i zaman, "insan, ak›l-ruh ve ahlâk üçgeninden ibarettir" diyen yaln›z adam ama evrensel Mevlânâ'n›n ne demek istedi¤i ve ö¤ütleri daha iyi anlafl›lacakt›r. Bütün dünyan›n arad›¤› evrensel sevgi ve hoflgörü bu felsefenin temelinde ve ruhunda bulunmaktad›r. Bütün insanl›¤›n arad›¤› ›fl›¤› ruhlara serperken hoflgörü temelini güçlendirmenin bütün yollar›n› ve kanallar›n› gönül ve ak›l gözüne Y 131 BD fiUBAT 2015 ba¤layan Mevlânâ, flöyle demekte: "Âfl›k nedir bilmiyorsan gecelere sor,/ fiu sararm›fl yüzlere, kurumufl dudaklara sor..." Halk Kültüründe Hoflgörü / Türk Kültüründe Hoflgörü bafll›klar› alt›nda befl ana bafll›kta yap›lan uluslarars› toplant›lara çok say›da bilim ve kültür adam› ve araflt›rmac› bildirileri ile kat›ld› ve bunlar kitap olarak hemen yay›mland›. yr›ca Uluslararas› Hoflgörü Kongresi Dünyaya Ortak Mesaj yay›mlad›. Bu etkinlikler kapsam›nda iki önemli kal›c› kaynak eser ç›kar›ld›: Hoflgörü Y›l›'nda Mevlânâ. ve Yunus Emre, Hasrettin Hoca, Hac› Bektafl-› Veli Düflüncesinde Hoflgörü. A UNESCO 2007 y›l›n› Mevlana Y›l› Büyük düflünürlerin düflünce ve yorumlar› tarih boyunca insanl›¤a ›fl›k tutmufl ve yol göstermeye devam etmektedir. UNESCO, 1995 y›l›n› Hoflgörü Y›l› olarak ilan etmiflti. O y›llarda Kültür ve Turizm Bakal›¤›'ndaki görevim nedeniyle, uzun y›llar, fiebi Arus törenlerinde Bakanl›k ad›na konuflma yapm›fl olmaktan, yurt içinde ve d›fl›nda anlaml› etkinlikleri uygulamaya koymufl bulunmaktan k›vanç duymaktay›m. Uluslararas› Hoflgörü Kongresi (10-12 Haziran 1995- Antalya) Siyasette Hoflgörü / Kültü-leraras› Hoflgörü / Dinleraras› Hofl görü / Türk 132 olarak ilan etti. Çok say› etkinlik yap›ld›. Büyük düflünürlere, felesefe adamlar›na ve bilginlere ve gönül erlerine aylar, günler ve y›llar yetmemektedir. Büyük düflünürlerin düflünce ve yorumlar› tarih boyunca insanl›¤a ›fl›k tutmufl ve yol göstermeye devam etmektedir. Kitaplara ve y›llara s›¤mayan bu de¤eri bir makaleye s›¤d›rma olana¤› bulunmamaktad›r. "...fiu topra¤a sevgiden baflka bir tohum ekmeyiz / Madem ki sen bensin, ben de senim / Niceye flu senlik benlik... / Ölümümüzden sonra mezar›m›z› yerde aramay›n›z ! / Bizim mezar›m›z âriflerin gönüllerindedir." "Senin gözündeki ›fl›¤›n da gönül ›fl›¤›d›r; göz ›fl›¤›, gönüllerin ›fl›¤›ndan meydana gelir," diye insanl›¤a seslenen, yaln›z ama düflünceleri evrensel gönül eri Hz. Mevlânâ' ya selam olsun... • Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü y ne olmufl, ne olmufl? Okulun kaloriferi bozulmufl. Bizim evde de kalorifer var, hiç bozulmuyor. Onun ayar›n› annem babam biliyorlar. Bizi ne afl›r› ›s›t›yor, ne de üflüyoruz. Oh, odam›z s›cac›k! Zaten k›fl geldi miydi odalardaki kaloriferlerin hepsini açm›yoruz. Oturma odas›nda oturuyoruz. Küçük bir oda ama biz seviyoruz bu oday›. H›h, bazen de yere serdi¤imiz minderlerde oturuyoruz. Uf, minderde oturmak çok hofl. Otur, uzan, yan dön, ellerini bafl›m›n alt›na koy. Sonra düfller kur... kufllarla uçmak, bal›klarla yüzmek, tavflanlarla arkadafll›k etmek... ne güzel. Ama flimdi?.. fiimdi düfl kuram›yorum ki. Zaten ders bile yapam›yoruz. Ö¤retmenimiz de üflüyor, eldivenlerini tak›yor. Bize de: “Çocuklar eldivenleri olanlar ellerine geçirsinler” diyor. Benim eldivenim yün. Bir anda ellerimi ›s›t›veriyor. Sonra 133 BD fiUBAT 2015 atk›mla da bo¤az›m› sar›yorum. Uf!.. Uf!.. Yine de üflüyorum. Salt benim de¤il, bütün arkadafllar›m üflüyorlar... Gözümüz ö¤retmenimizde. Sanki kalorifere bir el atmas›yla hop diye kalorifer çal›flacak, biz de ›s›naca¤›z... I ›h... Ne yapsak donuyoruz. Ö¤retmenimiz de, biz de ikidebir kalorifer peteklerini elliyoruz. O s›cac›k petekler gitmifl, yerine buz gelmifl. ¤retmenim, “Haydi çocuklar,” diye bize sesleniyor. “fiimdi aya¤a kalkal›m, tahtan›n yan›na toplanal›m, hep birlikte z›playal›m.” Hop!.. Hop!.. “Bir de flark› söyleyelim mi çocuklar?” Ak›n ba¤›r›yor, “Bahar geldi, heryer yemyeflil, flark›s›n› söyleyelim ö¤retmenim...” Hep birden gülüyoruz ama flark›y› da söylemeye bafll›yoruz. Sesimiz çok c›l›z ç›k›yor. Yaln›z Nehir’le Ak›n bang›r ban¤›r ba¤›r›yorlar. Ö¤retmenim önce Nehir’in saçlar›n› okfluyor, “Oh oh Nehir, tastamam ça¤layan bir nehirsin...” diyor. Eh, bunu duydu ya Nehir. Daha çok ba¤›r›yor. Ak›n durur mu, ondan daha çok ba¤›r›yor. “Dallarda erikleeeeer...” Ah Ak›n ah, a¤z›m›z› suland›r›yor, bu so¤ukta. Ama yine de ›s›nam›yoruz. Ö¤retmenim çok üzülüyor. Soruyor, “Bugün hava s›cakl›¤› kaç derece olacakt›?..” Hepimiz birden ba¤›r›yoruz. 134 “S›f›r›n alt›nda...” Ark›n’›n sesi gümbürdüyor: “Çoook alt›ndaaaa...” Can›m ö¤retmenim, bize hemen çocuklu¤umu anlatmaya bafll›yor. Kaloriferli de¤ilmifl evleri. Soba yakarlarm›fl ama sobada salt odun yakarlarm›fl. Odun iyice sobada yand›ktan sonra onun korlar›n› mangala atarlarm›fl. ‹flte as›l s›cakl›¤›n tad› o zaman ç›karm›fl. Kedileri sarman sanki közlerin mangala konmas›n› beklermifl. Mangal orta yere konduktan sonra Sarman gelir, mangal›n alt›na yatarm›fl, ama nas›l yatma, böyle upuzun. Kuyru¤unu da uzat›rm›fl iyice. Ondan sonra h›r h›r diye uyumaya bafllar, mangal›n keyfini en çok da o ç›kar›rm›fl. Kendileri de mangal keyfi yaparlarm›fl, hep Sarman m› yapacak? Kestane patlat›rlarm›fl pat pat... Anneleri m›s›r kavururmufl, çat çat... Bazen de maflay› koyarlarm›fl közün üzerine, ekmek dilimlerini dizerlermifl üzerine... Oh, nar gibi k›zar›rm›fl ekmek BD fiUBAT 2015 dilimleri. Sonra da bu ekmek dilimlerinin üzerine tereya¤› sürerlermifl... Uf, uf, kardefller birbirlerine baka baka, gözlerini yuma yuma ya¤l› ekmek dilimlerini yerlermifl... Hiç tereya¤›n›n kokusunu al›r da Sarman h›r h›r yatar m›? Hemen gözlerini açar, mangal›n alt›ndan ç›kar, Miyav miyav... “Hani bana hani bana?” dermifl. Ö¤retmenim ne güzel anlat›yordu çocuklu¤unu, mangal keyfini. Bir de flu üflümek olmasayd›... Uf uf, çok üflüyoruz! “Ö¤retmenim bugün beslenme saatini öne alal›m...” una ac›km›fl bile. Eh Tuna bu, herzaman ac›k›r. Kantine gider, birfleyler al›r yer, aaa bir bakar›z ki ikinci dinlenmede de Tuna kantinin önünde. “Ne o Tuna, yine mi ac›kt›n?” Salt bafl›m› sallar, gözleri hep yiyeceklerdedir. Ö¤retmenim, “Haydi bakal›m çocuklar, size kalori olur, ›s›t›r. Beslenme çantalar›m›z› ç›karal›m.” Oh, Tuna yemeye bafllam›fl bile. Yanaklar› iki kocaman balon gibi fliflmifl gözleri de yumulu... Annemin haz›rlad›¤› peynirli tostu ç›kard›m. Uvvv buz gibi... Kalorifer yan›yor olsayd›, tostlar›m›z› ka¤›t havlulara sar›p, kalorifer pete¤inin üzerine koyuyor, birazc›k ›s›t›yorduk. Ama flimdi birfley yapam›yoruz, so¤uk so¤uk a¤z›m›z›n içinde bir bu yana bir o yana döndürüyoruz. a babam›n haz›rlad›¤› ayran? Onu nas›l içece¤im? O da buz gibi donmufl. Arkadafllar›m›z birbirimize bak›yoruz, üflüye üflüye getirdiklerimizi yemeye çal›fl›yoruz. Uf, peynirin tad› yok... I ›h ayran içilmiyor. Üçüncü s›n›ftay›m. fiimdiye dek hiç böyle bir so¤uk yaflamad›m. Tostu- Üçüncü s›n›ftay›m. fiimdiye dek hiç böyle bir so¤uk yaflamad›m. Tostumu çi¤niyorum ama bir yandan da s›cac›k evimizi düflünüyorum. 135 BD fiUBAT 2015 öyküler, ne güzel düfller... Ö¤retmenim, “Çocuklar, ben müdür beyin odas›na dek gidip bir konuflay›m” dedi. Ö¤retmenimiz tam kap›dan ç›k›yordu ki, müdür yard›mc›s› Canan ö¤retmen içeriye girdi. “Çocuklar” dedi, “fiimdi size sevinece¤iniz bir haber verece¤im...” mu çi¤niyorum ama bir yandan da s›cac›k evimizi düflünüyorum. Ohhh, o kocaman minderin üzerindeyim. Dizlerime dek de o ince battaniyeyi örtmüflüm. Elimde de kitapl›ktan ald›¤›m son öykü kitab› var... Ne güzel uuv birdenbire canlan›verdik, Canan ö¤retmenin gözlerine bakmaya bafllad›k. “Okulu tatil ediyoruz çocuklar...” Uuuvaaav!.. S›n›fta bir sevinç, bir alk›fl... “Servislere de telefon ettik. fiimdi gelecekler...” Uuuvaaav!.. Öyle güçlü bir alk›fl ki... “Yar›n okula gelmeyeceksiniz...” Aaa, ›s›n›verdik birazc›k galiba... “Yar›n kaloriferleriniz onar›lacak.” Sevinçten z›pl›yoruz. Biliyoruz, servis arabalar›n›n içerisi flimdi s›ms›cac›kt›r. Evlerimiz s›ms›cac›kt›r. “Öbür gün okula geleceksiniz...” fiimdi servislerin yolunu gözlüyoruz... Ö¤retmenim de çok mutlu, biz de... Bir de flu servisler bir an önce gelse de dolufluversek içine... muzafferizgu@butundunya.com.tr Evlat Edinilmek Okulda birinci s›n›f ö¤rencileri, bir aile foto¤raf› üzerinde tart›fl›yorlard›. Foto¤raftaki küçük çocu¤un saç rengi ailenin öteki bireylerinin saç renginden de¤iflikti. Ö¤rencilerden biri o çocu¤unun belki de evlat edinilmifl olabilece¤ini söyledi. Bu sözü duyan bir küçük k›z ö¤renci, sesini yükseltti: "Ben evlat edinme konusunu bilirim, çünkü bende evlatl›¤›m!" Arkadafl› sordu; "Madem biliyorsun, bize de anlatsana... Evlat edinilmek ne demektir?" Küçük k›z ö¤renci kendinden emin bir biçimde bilgisini özetledi: "Annenin karn›nda de¤il, yüre¤inde büyümüflsün demektir." 136 Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri Özgür Periler mekli ö¤retmendi. Uzun y›llar ilkö¤retim okullar›nda müzik ö¤retmenli¤i yap›p emekli olduktan sonra küçük bir dükkan aç›p müzik kitaplar›, notalar ve aksesuarlar sat›yordu. Müzikten hiç ayr›lmam›flt›. Zaman içinde dükkan› müzikseverlerin buluflma noktas› olmufltu. Hastanede ifli oldu¤u zaman önceden telefon aç›p uygun olup olmad›¤›m› sorar, hasta- E ne ortam›n›n keflmekeflinden ürktü¤ü için yard›mc› olmam› rica ederdi. S›ra önceli¤i veya öncelikli muayene gibi bir fley de¤ildi, arad›¤›. Pek çok hastam›z gibi hastane kalabal›¤›ndan ürküyor, elinden tutup yönlendiren olmas›n› istiyordu. O gün düzenli kulland›¤› ilaçlar› için süresi biten raporunu yenilemeye gelmiflti. ‹lgili dahiliye uzman› doktor arkadafl›mla görüflüp yar›m saat 137 BD fiUBAT 2015 kadar sonra yan›na gitmek üzere randevulafl›nca odama davet ettim. Çal›flma ortam›m› iflgal edip vaktimi al›yor olman›n tedirginli¤i içindeydi. D ostça muhabbetle tedirginli¤ini gidermek için “Bildim bileli müzikle u¤rafl›yorsunuz. Sizin için müzi¤i özel yapan nedir? Baflka sanat alanlar› ilginizi çekmiyor mu?” diye bir soru yönelttim. Muhabbet erbab› oldu¤unu bildi¤im için günün s›radanl›¤› içinde keyifli bir sohbet için f›rsat kovalad›¤›m› da itiraf etmeliyim. Sordu¤um soru üzerine bir süre düflündü. Hafiften gülümseyip kafas›n› sallad›. “Bu konu üzerinde konuflup tart›flt›¤›m çok dostum oldu. Onlar da hep ayn› soruyu sordular. Hatta müzi¤in fliirle yak›nl›¤›na iflaret edip hiç olmazsa sözleri olan müzi¤e yak›n durmam gerekti¤i üzerinden yüklendiler. Benim arad›¤›m ise sanat›n özgür 138 olmas›, özgür kalmas›yd›. Onlara müzi¤in ele gelmeyen flekilsiz halinin gerçek özgürlük oldu¤unu, özgürce sanat yapabilmeyi müzikte buldu¤umu anlatt›m. Yine de pek anlaflt›¤›m›z söylenemez.” “Anlamad›m. Di¤er sanatlar size yeterince özgür gelmiyor mu?” “Yaz›l› anlat›m, fliir, öykü, roman sözcük ve cümle kal›plar›yla s›n›rl›d›r. Seçti¤iniz sözcü¤e veya cümle kurulufl yap›s› içine hapsolursunuz. Heykel, Onlara müzi¤in ele gelmeyen flekilsiz halinin gerçek özgürlük oldu¤unu, özgürce sanat yapabilmeyi müzikte buldu¤umu anlatt›m. resim gibi plastik sanatlarda ise kulland›¤›n malzemenin izin verdi¤i kadar›n› ortaya ç›karabilirsin. Müzik ise kula¤a ulaflan bir ezgidir. Özgürce uçar gelir kula¤›na konar. Onu içeri al›p almamak sana kalm›flt›r. Müzikte iflitti¤ini anlat deseler sözcüklerle anlatamaz oturur yine çalar, seslendirirsin.” “Müzikte de kulland›¤›n›z enstrü- BD fiUBAT 2015 mana ba¤l› de¤il misiniz?” “Enstrüman arac›d›r. Müzik önce kafada bafllar. Beethoven meflhur 9. Senfoniyi sa¤›r haliyle bestelemifltir. ‹flitmedi¤i halde beyninde üretmifl sese ve notaya dökmüfltür. Hatta en genifl anlamda içinde bulundu¤umuz evren bir sanat eseri ise evrenin bafllang›c›n› anlatan kutsal kitaplar›n 'önce söz veya ses' vard›” diye bafllamas› çok anlaml›d›r. Veya k›yamet gününün ‹srafil’in Sur’unu öttürmesi ile bafllayaca¤› inanc› müzi¤in özgünlü¤üne iflaret etmiyor mu?” aylar›n gelmesi ile konuflmaya ara verdik. Bizimkinin mütevaz› da olsa klasik müzik alan›nda çal›flmalar› oldu¤unu biliyordum. Besteleri pek ilgi görmese de umurunda olmam›flt›. fiimdilerde bir bale süiti yazmaya çabalad›¤›ndan söz etti. Çay›n›n flekeriyle u¤rafl›rken az önce söylediklerini düflünüyordum. ‹kna olmam›flt›m. “Müzi¤in en özgür sanat oldu¤unu iddia ediyorsunuz. O zaman sanatlar içinde en ileri olan›n müzik Ç olmas› gerekmiyor mu?” “Öyle zaten. Di¤er sanat alanlar› egemenlerin bask›s› alt›nda kal›p sansüre u¤rarken müzi¤in ele avuca gelmez yap›s› onu hepsinden ileriye s›çratm›flt›r. 250 sene önce avrupa monarflilerle yönetilip tek ses iradesi alt›ndayken müzisyenler çok sesli müzik yap›yordu. ‹çinde bulunduklar› toplumun 250 sene ötesinde günümüzün çok sesli, çok renkli, çok kültürlü toplumunu ve yönetim modelini bir senfoni içinde gösterebiliyorlard›. H er bir enstrüman›n kendi özgün kimli¤ini koruyarak çal›nan esere kat›ld›¤› senfoninin günümüzün demokratik toplumlar›ndan ne fark› var? Dahas› iktidara ra¤men farkl› sivil toplum önderlerinin ortaya ç›k›p toplumlar› etkileyebilmelerine olanak sa¤layan yönetim sistemi 250 sene hayal bile edilemezken müzisyenler konçertolar›n› yaz›yordu. Bilirsin keman, piyano, obua her neyse her hangi bir müzik aleti için yaz›lm›fl olan konçertolar bir sivil toplum önderi gibi orkestray› pefline BD fiUBAT 2015 takar birlikte muhteflem müzik eserlerine dönüfltürür. Günümüzün sivil toplumunun gücünü ve anlat›m›n›n karfl›l›¤›n› zaman›n müzisyenleri eserleriyle iflaret ediyordu. Egemen otorite zaman›nda fark edebilse san›r›m sansür uygulamaktan kaç›nmazd›. Örnekleri ço¤altabilirim. Ama müzik bu, ilham perilerinden ismini al›r ve ele avuca s›¤madan flekilden flekle girerek özgürce sal›n›r. Duygular gibi ak›flkan ve özgürdür, müzik.” u sözleri sözlerken gözlerindeki heyecan›, inanm›fll›¤› ve enerjiyi görmenizi isterdim. Ortam›, günü, mekan› unutmufl gibiydi. Çay›n› so¤utmamas›n› hat›rlat›nca tekrar o çekingen haline döndü. B Müzi¤e buland›¤›nda sözler ço¤u kez ezgiyi bask›lar, ard›ndakini gizler. “San›r›m o nedenle müzik eserlerinin söz ile birleflmesine pek s›cak bakm›yorsunuz. Müzi¤in anlatmak istedi¤ini sözlerle k›s›tlay›p s›n›rlamak istemiyorsunuz. Do¤ru mu?” “fiiir de sanatlar›n en eskilerindendir. Ancak flairin seçti¤i söz ve nükteler anlaml› olsa da hep bir fleyler eksik kal›r. Okuyucusuna o eksik sözcüklerle ulaflan fliir, zihinlerde anlama ve nükteye dönüflürken iyiden iyiye afl›n›r. Müzi¤e buland›¤›nda sözler ço¤u kez ezgiyi bask›lar, ard›ndakini gizler. Sözlere tak›l›p müzi¤inden uzaklaflt›¤›m›z pek çok güzel beste 140 sayabilirim. Fahir Atako¤lu’nun besteledi¤i sözlerini Sezen Aksu’nun yazd›¤› “Lal” isimli parça çok iyi bir örnektir. Sözler o kadar anlaml› ve içtendir ki, müzi¤i örter bast›r›r. Halbuki flark›n›n müzi¤i sözlerinin çok ötesindedir.” Ç aylar›m›z› bitirip rapor ifllemi için birlikte dahiliyeci arkadafl›m›n yan›na giderken hastanenin kalabal›k koridorlar›na yöneldi¤imizde tedirginli¤i artt›. Koridorlardaki kalabal›¤a bak›p “buradakilerin hepsi mi hasta?” diye sordu. Art›k her yerde, her ortamda konuflacak konu bulamayanlar›n birbirine hastal›klar›ndan söz etti¤ini ve böyle giderse sa¤l›kl› oldu¤unu düflünen insanlar›n muhabbet konusu bulamay›p yaln›z kalaca¤›ndan endiflelendi¤ini söyledi. Tedirginli¤ini biraz olsun yat›flt›rmak için az önceki ilgi çekici konuya dönmeyi seçtim. “Müzi¤in ça¤›n›n yüzlerce y›l ilerisinde oldu¤unu söylemifltiniz. O zaman günümüzde yap›lan müzik gelece¤in toplumu için de ipucu veriyor olmal›. Bugünkü müzi¤e bak›p gelece¤in toplumunu hayal etmeye çal›flabilir miyiz? “Çok zor. Geçmiflte hayal edebilselerdi, önlem almaktan çekinmezlerdi. Yine de müzi¤in elektronikle birleflip enstrüman ba¤›ml›l›¤›ndan kurtulmas› çok daha özgür bir topluma do¤ru ilerledi¤imizi düflündürebilir. Dahas› rock müzik veya klasikteki karfl›l›¤› oldu¤unu düflündü¤üm atonal müzik örneklerine bak›p bireyin kimlikler ve etiketlerinden kurtulup BD fiUBAT 2015 çok daha özgürce kendini ifade edebildi¤i bir toplum düflleyebiliriz.” K oridorda durup sa¤›na soluna bak›nd›. Sonra sesini alçalt›p bunlar› yüksek sesle söylememek gerekti¤ini, duyan bilen olsa önlem almaktan çekinmeyece¤ini, müzik perilerinin özgür olmas› ve öyle kalmas› gerekti¤ine inand›¤›n› söyledi. ‹fllemlerini k›sa sürede yap›p raporunu ve reçetesini haz›rlad›k. ‹flimiz bitmiflti. Gerek olmad›¤›n› söylese de tedirginli¤ini bildi¤im için hastane kap›s›na kadar efllik ettim. Teflekkür edip ayr›l›rken “fiimdi dükkana gidip hastanenin u¤ultusunu kulaklar›mdan atlatabilmek için ölüp gitmifl kemikleri bile kalmam›fl birinin 350 y›l önce yazd›¤› kantatlara, Bach’a s›¤›naca¤›m. Müzi¤in özgürlü¤üne b›rakaca¤›m kendimi” dedi. Hastane bahçesine ç›kt›¤›m›zda az önceki tedirginli¤inde eser kalmam›flt›. A¤›r ad›mlarla bahçenin kalabal›¤›na kar›fl›p sessizce uzaklaflt›.• mehmetuhri@butundunya.com.tr Makine ‹¤nesinin Öyküsü Mühendis Elias Howe, uzun zamand›r dikifl makinesi yapmaya çal›fl›yordu. Sorun i¤nedeydi. Bu ise Howe’u derin derin düflündürüyordu. Beyni gece gündüz hatta uykuda bile bununla meflguldü. Bir gece düflünde vahfli kabilelere esir düfltü¤ünü gördü. Kabile reisinin önünde i¤nesiz bir dikifl makinesi durmaktayd›. “Elias Howe!” diye kükredi kabile reisi. “Bu makineyi hemen tamamlaman› emrediyorum. Aksi halde öleceksin!..” Elias’›n dizlerinin ba¤› çözüldü. Muhaf›zlar onu ölüm meydan›na do¤ru sürüklediler. Kan, ter içinde kalan Howe dikifl makinesini unutmufl can derdine düflmüfltü. Bir kaz›¤a s›k›ca ba¤lanan Howe her fleyin bitti¤ini anlad›. Sonra, kabile reisinin emri kulaklar›nda yank›land›. “Öldürün!..” Muhaf›zlar›n m›zraklar› gövdesine saplanmak üzere havaya kalkm›flt› ki, Howe aniden bir fley fark etti. M›zraklar›n ucunda bulunan göz biçimindeki delikler, düflünüp de bir türlü keflfini baflaramad›¤› dikifl i¤nesinin ta kendisiydi. M›zraklar tam gö¤süne saplan›rken s›çrayarak uyand›, yataktan f›rlad›¤› gibi laboratuvar›na kofltu. Düflteki m›zra¤›n ucundaki deli¤in benzerini i¤ne üzerinde açarak yap›t›n› tamamlad›. Art›k dikifl makinesi baflar›l› bir biçimde çal›fl›yordu. Mühendis Howe’un keyfine diyecek yoktu. Yaln›z ak›l erdiremedi¤i konu, uyan›kken yapamad›¤›n› düflünde baflarm›fl olmas›yd›. 141 Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker B Como Gölü’nün ‹ncisi ellagio ‹stiridye kabu¤unun tam ortas›ndaki eflsiz bir inci tanesi gibi Bellagio da Y fleklindeki Como gölünün merkezinde yer al›yor. ‹talya’n›n Lombardiya bölgesinde, göl k›y›s›ndaki bu zarif ve bak›ml› kent, yüzy›llar önce yap›lan binalar›, görkemli villalar›, tafl döfleli dar yollar› ve merdivenli sokaklar›yla ziyaretçilerini büyülüyor. Bellagio, yüzy›llard›r yaln›zca aristokratlar› de¤il, yazar, müzisyen, flair, heykeltrafl gibi sanatç›lar› da etkileyerek onlara ilham vermeye devam ediyor. Ben de bir zamanlar Leonardo da Vinci, Stendhal, Franz Listz, Gustave Flaubert ‹ 142 ve Mark Twain’in de ziyaret etti¤i kente gitmek üzere Como’dan tekneye biniyorum. 700 kiflinin yaflad›¤› kent, göl k›y›s›ndan San Primo da¤›n›n tepesine do¤ru yükselen alana yay›lm›fl bir çok mahalleden oluflsa da en çok ilgi çeken bölümü, ilk yerleflim alanlar›ndan biri olan Borgo denilen tarihi kent merkezi. Benim bindi¤im tekne de göle do¤ru uzanan a¤açlarla kapl› burnun k›y›s›ndaki Borgo’ nun sar›, pembe ve bej renkli binalar›n›n önündeki küçük iskeleye yanafl›yor. Üzerinde Bellagio yazan küçük iskelede inip, buradaki turizm ofisinden bir harita al›yorum. ‹skelenin önündeki cadde ile kentin üst bölümündeki caddeyi birbirine ba¤layan dar sokaklar ve merdivenlerden ibaret olan kent merkezi k›sa sürede yürünerek gezilebiliyor. Ben de sola do¤ru yürüyorum. öl k›y›s›ndaki a¤açlar›n arkas›ndaki banklarda oturanlar Ekim ay›n›n son gününde güneflin tad›n› ç›kar›yor, t›pk› önlerinde göle girip, ç›kan ördekler gibi... Ço¤u neoklasik tarzdaki binalar çok bak›ml›, özenle pastel renklere boyanm›fl, pencerelerin etraf›, baz›lar›n›n G Bellagio-Punta Spartivento duvarlar› desenlerle süslenmifl. Duvarlar ve balkonlar sarmafl›klarla, çiçek saks›lar›yla renklenmifl. Piazza Mazzini adl› göl k›y›s›ndaki yoldan Roma caddesine dönüp, Grand Hotel Villa Serbelloni’nin bahçe duvar› boyunca yürüyorum. Duvar› kaplayan sarmafl›¤›n k›rm›z› renkli yapraklar› yolun karfl›s›nda rengarenk ipek Bellagio, yüzy›llard›r yaln›zca aristokratlar› de¤il, sanatç›lar› da etkileyerek onlara ilham vermeye devam ediyor. 143 BD fiUBAT 2015 eflarplar satan dükkan›n vitrinine yans›yor. a¤a dönüp kilise meydan›na devam etmek yerine, soldaki yoldan ilerliyorum. Bu yol beni burnun ucunda “Rüzgar›n bölündü¤ü nokta” anlam›na gelen “Punta Spartivento”ya getiriyor. Gölün üç kola ayr›ld›¤› bu nokta, sa¤da Lecco, solda Como, karfl›da da Colico bölgelerinin görüntüsüyle gölün baflka hiçbir yerinde görülemeyecek eflsiz bir manzara sunuyor. Buradaki küçük park›n ard›ndaki tek katl› restorandan bal›k S 144 kokular› geliyor. A¤açlar›n dallar› aras›ndan süzülen günefl, k›y›daki banklarda oturup, gölü çevreleyen görkemli da¤lar›n görüntüsünü izleyenleri ›s›t›yor. Ben de bir süre manzaray› izleyenlere kat›ld›ktan sonra geri dönüp San Giacomo kilisesinin oldu¤u meydana yürüyorum. Köfledeki dükkanda Noel süsleri sat›l›yor. Raflar ve vitrinler ço¤u camdan yap›lm›fl renk renk melekler, hayvanlar, çanlar, çiçekler, çam a¤açlar›, y›ld›zlar, kalpler ve rüzgar gülleri ile dolu. Kilisenin önündeki Piazza Della Chiesa meydan›n›n köflesinde ise Villa Serbelloni’nin girifl kap›s› yer al›yor. 1845 y›l›nda burada kalan Gustave Flaubert seyahat günlü¤üne flu sat›rlar› yazm›fl: “...gözleri memnun etmek için yap›lm›fl bir gösteri... Burada yaflamak ve ölmek istenir.” rtaça¤’da kale, sonras›nda özel mülk olan villa 18. yüzy›lda Serbelloni ailesi taraf›ndan al›nm›fl; binan›n bahçesi gelifltirilip, güzellefltirilmifl. 1905 y›l›nda otele dönüfltürülen villa burada kalmaya gelen Prenses Ella Walker taraf›ndan sat›n al›nm›fl. Onun ölümünden sonra 1959’da New York Rockefeller Vakf›’ na ba¤›fllanarak bir konferans ve araflt›rma merkezine dönüfltürülmüfl. Villan›n Bellagio burnunun tepesindeki genifl bahçesi, Nisan’dan Ekim O BD fiUBAT 2015 sonuna kadar Pazartesi hariç her gün günde 2 kez yap›lan rehberli turlarla gezilebiliyor. Aralar›nda nadir ve egzotik bitkilerin de oldu¤u, güller, yaseminler, zeytin, limon, portakal, manolya ve nar a¤açlar› ile dolu bahçedeki yürüyüfl yollar›n›n toplam uzunlu¤u 18 km’yi buluyor. eydandan Borgo’ nun üst bölümündeki caddesi olan Garibaldi’de yürümeye bafll›yorum. Bu cadde ve onu göl kenar›ndaki yola ba¤layan dar sokaklar ve merdivenlerde evler, çeflitli ma¤azalar, kafe ve restoranlar var. ‹pek, tak›, seramik, ahflap ve cam eflyalar satan ma¤azalar›n vitrinleri çok güzel düzenlenmifl. Önünden geçti¤im bir flarküteri vitrini bir hediyelik eflya ma¤azas›ym›fl gibi rengârenk. Zeytinya¤› ve sirke flifleleri, flaraplar, flekerleme, bisküvi ve çikolata kutular› ve zeytin kavanozlar› fl›k ambalajlar› içinde M Villa Melzi özenle vitrine yerlefltirilmifl. Bir süre sonra sa¤da afla¤›ya inen, çak›l tafllar› ile kapl› genifl merdivenlerden oluflan Salita Serbelloni soka¤›na geliyorum. Bu soka¤a halk hâlâ hendek diyor çünkü Ortaça¤ zaman›nda buras› tarihi kenti korumak için kullan›lan hendekmifl. Göle do¤ru inerken, sa¤da hâlâ Ortaça¤’dan kalan tarihi duvarlar›n bir k›sm› görülebiliyor. Bu yolun sonu 145 göl kenar›ndaki caddeye ç›k›yor. Belediye Binas›, St. George fiapeli, kütüphane ve bir zamanlar neo-gotik tarzda bir Anglikan kilisesi olarak infla edilerek 1950’lerde konut olarak düzenlenmifl Villa Gotica tarihi kent merkezinde öne ç›kan di¤er yap›lar. 2-3 saat süren farkl› yürüyüfl rotalar›yla Bellagio etraf›ndaki köyleri de görebilir; Loppia, Pescallo, Oliverio, San Giovanni’ye giderek Villa Melzi’ nin bahçesini ve Navigasyon Aletleri Müzesi’ni gezebilirsiniz. Yürümeyi tercih etmezseniz yaz aylar›nda feribot iskelesinin yan›ndan hareket eden motorize turist trenine de binebilirsiniz. Bellagio’da yaln›zca do¤al güzellikler ve tarih yok; göl bal›klar›, yerel flaraplar, kahveler, çevredeki da¤ köylerinde yap›lan peynir, salam ve sucuklar, Bresalo ve Missoltini gibi eflsiz lezzetler de var. Geleneksel aile iflletmeleri olan Trattoria’lar, pizza servis eden Pizzeria’lar, gurme restoranlar› ve kafeler farkl› lezzetler sunuyor. Ben de iskelenin karfl›s›ndaki binan›n girifl kat›ndaki kafede oturup mis gibi kokan bir kahve içiyorum. az aylar›nda daha kalabal›k oldu¤unu düflündü¤üm Bellagio, flimdi çok sevdi¤i konuklar›n› u¤urlad›ktan sonra yaln›z kal›p hüzünlenen bir ev sahibi gibi. Yaz aylar›ndaki kadar hareketli ve nefleli olmasa da dar sokaklar›nda rahatça yürüyüp göl manzaras›n›n tad›n› ç›kard›¤›m bu sakin halini o kadar seviyorum ki ayr›lmak zor geliyor. • Y izlensen@butundunya.com.tr ‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver A msterdam’da Bir Çat› Kat› Ortal›kta kar kokusunun oldu¤u gecelerden biri. Her an ilk taneler düflmeye bafllayabilir. Kanallar ve özgürlükler kenti Amsterdam’day›z. Yan›mda bana eflli¤inden büyük keyif ald›¤›m kafa dengi bir dostum var. anal boyundaki flirin bir caz kulübünden henüz ç›km›fl›z. Son iki saatimiz bir blues sanatç›s›n›n kulaklar›m›za adeta ziyafet çeken kadife sesini dinleyerek K geçmifl. O güzelim ezgilere can veren sesi hala kulaklar›m›zda ç›nl›yor. Vakit gece yar›s›na yaklaflm›fl. Art›k eve dönme zaman›. Serin havan›n tad›n› ç›kartmak istercesine kanal boyunca 147 a¤›r a¤›r yürüyoruz. Göz alabildi¤ine tüm a¤açlara ›fl›lt›l› fenerler as›lm›fl. Binalar›n kap›lar›, pencereleri ve vitrinler yeni y›l için ›fl›kland›r›lm›fl. Yediden yetmifle herkesin gelecek için kurdu¤u güzel düfller kentin bir iyimserlik atmosferine bürünmesini sa¤lam›fl. ‹nsanlar gecenin bu geç saatinde bile hâlâ aç›k kalan ma¤azalardan sevdiklerine hediyelik bir fleyler alma çabas›nda. Ana caddede ç›n ç›n seslerle tramvaylar dolafl›yor. Hepsi de dolu. ir köprüden geçip kald›¤›m evin bulundu¤u meydana do¤ru ilerliyoruz. ‹flte tam o anda kar taneleri düflmeye bafll›yor. Ad›mlar›m›z› h›zland›r›yoruz. Caddeler ve kanal boylar›na Amsterdam’›n birbirinden flirin gotik evleri s›ralanm›fl. Hepsinin de kap›lar›nda pencere- B 148 lerinde rengârenk y›lbafl› ›fl›klar› yan›p sönmekte. H›z›n› artt›ran karla birlikte daha bir hofl görünüyorlar. Çat› kat›nda yaflad›¤›m ev tramvaylar›n geçti¤i genifl bir meydana ve di¤er binalar›n çat›lar›na bak›yor. ar h›z›n› iyice artt›rd›¤›nda eve var›p çat› kat›na ç›k›yoruz. Üflümüflüz. Buna karfl›n içerisi düzenli çal›flan ›s›t›c›lar sayesinde s›cac›k. Uykumuz çoktan gelmifl. Asl›nda bir an önce yataklara uzanmal›y›z. Buna karfl›n bir kufl yuvas›na benzetti¤im çat› odas›n›n penceresinden tozu dumana katarak ya¤makta olan kar› bir süre seyretmek istiyoruz. Minderleri pencere kenar›na koyup yerlefliyoruz. Afla¤›daki meydan tamamen beyaza boyanm›fl durumda. Tramvaylar›n far ›fl›klar›nda savrularak ya¤an kar›n oluflturdu¤u K BD fiUBAT 2015 masals› görüntüleri keyifle izlemeye bafll›yoruz. Bir saat sonra tüm çat›lar üç parmak kal›nl›¤›ndaki beyaz bir örtüyle kaplanm›fl durumda. Buna karfl›n hayat devam ediyor. Meydandan tramvaylar yine geçiyor, insanlar çeflitli yönlere do¤ru hareket ediyorlar, kimileriyse o havada köpeklerini gezdiriyor. Bulundu¤umuz yerden bakt›¤›m›zda baflka kentlerden ve Avrupa ülkelerinden gelen trenlerin dizi dizi ›fl›klar›n›n ana gar binas›na girdi¤ini seçebiliyoruz. Üzerimizden geçen hava trafi¤inin de hiç durmad›¤›n› evin içine kadar gelen uçak motoru gürültülerinden anl›yoruz. Kar f›rt›nas›na karfl›n her fley ola¤an ak›fl›nda sürüyor. ataklara çekilmeden önce yak›nlardaki havaalan›na inifle geçen bir uça¤›n motor homurtusu bir kez daha çat› odas›n› sars›yor. Kim bilir nereden geliyor? Belki Dallas-New York-Amsterdam seferini yapan dev bir jumbo jet, ya da Jakarta, Singapur üzerinden gelip inifle geçen bir baflka uçak. Dünyan›n en yo¤un havaalanlar›ndan birine sahip olan Amsterdam kenti halk› bu trafi¤e al›flm›fl olmal›. Gece s›cac›k yataklar›m›zda kâh uçak homurtular›yla, kâh camlara vuran rüzgâr›n u¤ultusuyla geçiyor. Sabah uyand›¤›m›zda kar tüm kenti iki kar›fla yak›n beyaz bir örtüyle kaplam›fl durumda. Pencereden bak›p göz alabildi¤ine uzanan bir Y çat›lar denizini seyrediyoruz. Binlerce binan›n beyaza boyanm›fl çat›s›n› ve hala ilk bafllad›¤› anki h›z›yla ya¤makta olan kar› keyifle seyrederken ac›kt›¤›m›z› hissediyoruz. Böyle güzel bir günde kahvalt›m›z özel olmal›. ‹lk akl›m›za gelen; hemen bir arka sokakta bulunan bir Türk flarküterisi. Avrupa’n›n göbe¤inde, Türkiye’dekiler kadar kaliteli pek çok kahvalt›l›k çeflidi buradan temin edilebilir. Çay suyunu oca¤a koyup soka¤a f›rl›yoruz. Türk flarküterisi bize o karl› günde tam bir ev keyfi yapacak kadar bol ve lezzetli çeflit sunuyor. Erzincan usulü deride tulum peyniri, Kars gravyeri, tuzlu Trabzon tereya¤›, Ya¤l› Ezine peyniri, Afyon kayma¤›, Kayseri past›rmas›, Ege zeytini, m›s›r ekme¤i ve daha neler neler. Türkiye’den binlerce kilometre uzakta Türk usulü bir kahvalt› yapacak olman›n keyfiyle çat› kat›na dönüyoruz. Çay suyu çoktan kaynam›fl. Demliyoruz. Oday› mis gibi buhurlu bir çay kokusu kapl›yor. Kahvalt›l›klara yumuluyoruz... Art›k yiyecek halimiz kalmad›¤›nda son bardak çaylar›m›z› pencere kenar›nda içmeye karar veriyoruz. BD fiUBAT 2015 Yo¤un kar ya¤›fl›na karfl›n afla¤›da meydanda ›fl›l ›fl›l kafeler, hat›ra eflyas› satan dükkânlar, çiçekçiler ve kitapç›lar çoktan aç›lm›fllar. ‹nsanlar sa¤a sola kofluflturup, tramvaylara binip, iniyorlar. Yaflam her günkü gibi devam ediyor. Az sonra biz de onlara kat›laca¤›z. Amsterdam’da beyaz bir günün keyfini ç›kartmak için parklar›, kanal boylar›n› ve yaklaflan y›lbafl› için kurulmufl olan flirin hediye pazarlar›n› gezece¤iz. Yorucu bir gün olacak. Akflam çat› odam›za çekilmeden önce uzun zaman›n özlemiyle bir Meksika restoran›nda bol bol burritos yiyece¤iz. ugün özgürlü¤ün, refah›n ve e¤lencenin baflkenti olarak yaflanan Amsterdam kenti ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda Hitler’in yaratt›¤› zalim Nazi güçlerinin eline geçmiflti. fiimdilerde içinde keyifle yaflanan çat› katlar› o zamanlar Nazi’ lerden saklanmaya çal›flan Yahudi ailelerin s›¤›naklar› olmufltu. Anne Frank da onlardan biriydi. Ailesiyle B 150 Ann Frank’›n günlü¤ü birlikte Amsterdam’ da kanal k›y›s›ndaki bir evin çat› kat›na s›¤›nm›fllard›. Küçücük çat› kat›nda bir Yahudi aile daha vard›. Aylarca hiç d›flar› ç›kmadan orada sakland›lar. Yiyecek ihtiyaçlar›n› zor da olsa sa¤layan dostlar› sayesinde var olmaya çal›flt›lar. Gün geldi onca insan üç tane patatesi ve iki sosisi bölüfltüler. Kimi geceler aç uyudular. Yakalanma korkusuyla kafalar›n› pencereden uzat›p bakmaya çekindiler. Gün ›fl›¤›na hasret kald›lar. Yine de olmad›. Baflaramad›lar. Naziler eve bask›n yap›p onlar› yakalad›. Çat› kat›nda sakland›klar› günleri hat›ra defterine yazarak o karanl›k dönemi herkesin gözlerinin önüne seren Anne Frank, ailesiyle birlikte toplama kamp›nda ölüme yolland›. Sadece baba Frank bu soyk›r›mdan sa¤ olarak kurtuldu ve k›z›n›n güncesini yay›mlayarak insanl›¤a bugünün mutlu Amsterdam’›nda bir zamanlar ne ac›lar yafland›¤›n› göstermifl oldu. Bir daha yaflanmamas› dile¤iyle...• mehmetunver@butundunya.com.tr BD fiUBAT 2015 fiUBAT AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri KURGUMAT: Umut Sayman 2 # (Sahmatya 2014) 1.d5 Kxd5 2.Ka2+# ( 1…Fxd5 2.Kc5+#, 1…Ac3 2.Ac4+#) OYUN SONU: RecebovWojtaszek, 2015 Beyaz Kazan›r 1.a6 Fh2 2.Fc4 Kc2 3.fixe4 Kxc3 4.Kf5+ fig7 5.Kxf7+ fig6 6.Fd5 Fg1 7.Kf1 Kc5 8.fie5 Ka3 9.Kf6+ fih5 10.Kf4 (Ff7 #) fig6 11.Kg4+ fih7 12.Fe4+ fih8 13.Kg6 h5 14.Kc6 Ff8 15.fif6 fig8 16.Fd5+ fih7 17.fif7 1-0 1-(c) Olay, olgu 9-(a) Resim sanat› 2-(a) Gömlek kollu¤u 10-(a) Serüven, macera 3-(c) Gösterifl 11-(d) Birlik, birleflmifl 4-(a) Çözümleme 12-(a) Tema ile ilgili 5-(a) Bölüntü 6-(a) Yetkilendirme 13-(b) ‹kinci müteahhit 7-(b) Büyük bir bal›k 14-(c) S›k›nt› 8-(b) Roma asker birli¤i 15-(b) Tarla bölümü Kare Bulmaca “Bilginizi Denetleyin” 1-(a) Tein 2-(b) Ifl›k 3-(c) Narsisizm 4-(c) K›talar› 5-(d) Geyfla 6-(b) Fransa 7-(c) Hindistan 8-(a) ‹ntak 9-(b) Naat 10-(a) Dramaturg 11-(d) Fenomenoloji 151 BD fiUBAT 2015 YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.) Çınar Alıfl, Ankara Karen ‹flçimen, Ankara 152 Derin Alıfl, Ankara Nil fiahin, Ankara Eymen Kambur, Ankara Asl› Sultan Ermeydan, Adana Bilge Su Kesim, Trabzon BD fiUBAT 2015 Aslı Zeynep Balo¤lu, Tekirda¤ Cem ve Nehir Akgünlü, Ankara Belka Sular, ‹stanbul Do¤a Ekinci, Ankara Zehra Beren Baflar›, Lefkofla, KKTC Emine Duru Usta, ‹stanbul ‹pek Ayd›n, Ankara Eymen Aydemir, Bolu Toprak Yücegök, K.Marafl Ziya, Evren ve Erek Karadeniz, Atlanta, ABD 153 BD fiUBAT 2015 Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154 Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-“Kaptanzade …..’’(fotografta görülen Türk Sanat Müzi¤i bestekar›m›z).- ‹çki. 2-Vladimir Nabokov’un bir yap›t›.- Güzel sanat.Sahibi anlam› yükleyen bir ön ek. 3Verme, ödeme.- Uzak.- Pokerde oyuncunun önündeki paralar. 4-Eski dilde yüz, çehre.- Kas›mpat› da denilen ve sonbahar k›fl aras› açan bir çiçek.Boru sesi. 5-Hedefi tutturamama.‹skoçya’n›n kuzeyinde yer alan bir adalar toplulu¤u.- ‘’ Hüseyin Sadeddin ….’’(müzikolo¤umuz). 6-Roma’n›n eski ad›- Radyoyu icad eden mucit. 7-‹fl, eylem.- Japonya’da bir kent.- 8-Esas niteli¤inde olan.- Yan yol. 9-‹skambilde birli.- Varl›lar›n görüntüsünü veren cilal› ve s›rl› cam.- Kar›fl›k renkli. 10-Tuza¤a düflürülen fley.- Özenli, düzgün.Afrika’da bir baflkent. 11-Özerk.- Bir para biriminin baflka bir para birimi de¤erine olan oran›. 12-Ergenlik sivilcesi.- ‘…. Fosforo¤lu’ (tiyatro sanatç›m›z).- Erkeklerin ad veya soyadlar›n›n önüne gelen sayg› sözü. 13-Gramerde sessiz harfle sona eren bir kelimeyi kendinden sonra gelen kelimeye baflka bir sessiz harfe ba¤lama.Hedefe varma. 14-‹sviçre’de bir akarsu.Gece ya¤an ve yapraklara konan ince nem.- Yunan alfabesine bir harf. 15Mutlulukla ilgili.- Hayat›n› dilenerek kazanan kifli. 16-Birçok çeflitten birer parça al›n›p yeni birleflim oluflturma ifli. 17-Sebze ve meyvelerin toptan sat›ld›¤› yer.- Yumurtan›n bir piflirilme flekli.18Basit flekerlerin genel ad›.- Naz›m Hikmet’in bir yap›t›.- Ç›plak vücut resmi. 19-Türk mus›kisinde bir makam.- Da¤ s›rtlar›nda geçit veren çukur yer. 20Kars ilindeki ünlü harabeler.- Gezilecek yer. YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-18691935 y›llar› aras›nda yaflam›fl olup, ‹stiklal marfl›m›z›n ilk bestekar› olan müzisyenimiz.- Trakya yöresine özgü bir halk oyunu. 2-Nilüfer cinsinden bir bitki türü.- Kuzu sesi.- Sonbahar. 3-Bir ba¤laç.- Bir çeflit yumurtal› süt tatl›s›.Onurla ilgili.- Bir nota. 4-Endonezya’n›n plaka imi.- Eski dilde da¤ bafl›.-Yolcu ve turistlere geceleme imkan› sa¤layan iflletme.- Tümör.- ‘… Dalafl›’(Frederic Forsytn’nin bir yap›t›). 5-Güzel koku.‹talya’n›n, dünyan›n moda merkezi olan ili.- Kazak baflkanlar›na verilen ad. 6-Nazik ve hofl konuflan kibar kimse.Çok güzel kad›n anlam›nda bir sözcük.Ö¤renci. 7-Ululuk, yücelik.- Bir tafl›t›n alabilece¤i ton miktar›.- Cimri. 8- Kur’an’da bir sure.- Bir haber ajans›n›n k›sa yaz›l›fl›.- Bir nota.- Yemen ile Umman aras›nda yaflam›fl eski bir arap kavmi.Lityumun simgesi. 9-Rütbesiz asker.‘Matmazel …..’n›n Koltu¤u’ (Peyami Safa’n›n bir yap›t›).- Kap› ve pencere kenarlar›na s›zd›rmazl›k amac› ile sürülen kimyasal madde. 10-Giysinin belden afla¤› kalan bölümü.- Küçük ma¤ara.Do¤al bir afet.- Kastamonu’nun bir ilçesi. 11-Yahya Kemal Beyatl›’n›n hece vezni ile yazd›¤› tek fliir.- ‘….. Sevdas›’ (Recaizade Mahmut Ekrem’in bir yap›t›).12-Güneydo¤u Asya’da küçük bir ülke.- Türk müzi¤inde bir makam. 13- Brezilya’da plajlar› ile ünlü bir kent.Gösteriflli, göz al›c› k›yafet.14-Ayn› cinsten oluflan onluk küme.- ‘…. Halman’ (Türkiye’nin ilk kültür bakan› olan ve geçti¤imiz günlerde kaybetti¤imiz siyasetçimiz).- Yap›s›na girdi¤i sözcü¤e üç anlam› katan yabanc› bir ek. 15-Siirt’in bir ilçesi.- Bunama. filizoskay@butundunya.com.tr 155 Satranç Mustafa Y›ld›z ZAYIF KARELER ay›f kare” kavram›n› an›msayal›m: Kendi alan›m›zda bulunan ve piyonla koruyamad›¤›m›z kare zay›f karedir. Z Botvinnik – Flohr, Moskova, 1936 1.c5 ‹ki fikri birlefltiren hamle: b3-b4-b5 ilerlemesi ve at›n d6’ya yerleflmesi. 1...a5, ilk fikrin gerçekleflmesini engelliyor. 2.Ab1 Vf8 3.Aa3 Fd8 4.Ac4 Fc7 5.Ad6 Beyaz, d6’da tafl de¤ifltirmekten çekinmiyor, çünkü, ba¤l› geçer piyonlar kazan›r. 5...Ka8 6.Kb1 Vd8 7.b4 axb4 8.Kxb4 Fxd6 9.exd6 Va5 10.Kdb3 Ke8 11.Ve2 (11.Kxb7 Kxb7 12.Kxb7 Vxa4’ten daha kuvvetli.) 11...Va8 12.Ke3 fif7 Beyaz, flah›n› uzun çaprazdan ç›kar›p Vc4 oynayarak kazanmay› garantiye alabilir. (Baflar›ya Giden Yol’dan al›nm›flt›r.) 77. TATA STEEL TURNUVASI’NDAN ‹LG‹NÇ KONUMLAR Bir Açmazdan Sald›rarak Kurtulmak Ding – Saric, Wijk Aan Zee, 2015 27. Axd5 Çinli Ding, siyah filin korumas›z oluflundan yararlanarak açmazdaki at›yla d5 piyonunu al›yor. Böylece hem açmazdan kurtuluyor hem de kuvvetli bir atak bafllat›yor. 27…Vxd5 (27… Kxc3 oynanamaz; 28.Axe7+ fif8 29.Axc6 nedeniyle.) 28.Vxh3 Ve4 Beyaz, kalite ve piyon öne geçti, daha dikkatli oynamal›! 29.Kac1 Fg5 30.Kc3 Ff4 31.Vd3 Vd5 32.Vf5 Fxe5 33.Kc8 f6 34.Kdc1 Siyah terk etti. 1-0 156 BD fiUBAT 2015 Dünya fiampiyonuna Karfl› Oynaman›n Zorlu¤u Carlsen – Hou, Wijk Aan Zee, 2015 Siyah, bir piyon geride olman›n yan› s›ra f7’deki kalesinin açmazda oluflundan ötürü de zor durumda. Dünya Bayanlar fiampiyonu Çinli Hou, Dünya fiampiyonu Carlsen’in at›na ve kalesine çatal at›yor, en az›ndan atlar› de¤ifltirmeyi umarak 52…Axf2?? oynad›. 53.Axe5 ile tüm aletleri tehdit alt›nda kald›. (52…Ac5 53.Axe5 Axe6 54.Axc6 Kc7 55.Axa5 yolu, oyundaki sürdürümünden daha dirençli olmas›na karfl›n sonucu de¤ifltirmeye yetmezdi.) 53…Axh3+ Son ç›rp›n›fl. 53…fih2. “d6” piyonunun açmazda oluflu nedeniyle siyah e5’teki at›n yol açt›¤› tehditleri savuflturamad› ve terk etti. 1-0 Kaç›r›lan Vezir Fedas› Ding – Caruana, Wijk Aan Zee, 2015 Caruana, yandaki konumda 33…Vd7 oynayarak kazand›. (Ancak vezir fedas›yla bafllayan flu devam yolunu kaçırdı: 33…Vxc5! 34.Axc5 f5 Vezir tehdidinin yan› s›ra fil çifti mat› da gündemde 35.Va3 Fd4+ 36.Ke3 Fa8 ve kaleyi geri al›rd›.) Caruana bu artistik kazanç yerine tafllar› tahtada tutan bir yol seçti. 0-1 KURGUMAT Umut Sayman (Şahmatnaya Kompozitsiya, 2014) 2# myildiz@butundunya.com.tr OYUN SONU Recebov - Wojtaszek, 2015 Beyaz Kazanır Çözümler 151. sayfadad›r. 157 Bize Gönderilen Kitaplardan Dünyay› De¤ifltiren Fizik Devrimi ve Yedi Büyük Fizikçi Étienne Klein Say Yay›nlar› T ürkiye’de matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlere olan ilginin düfltü¤ü ve üniversitelerde bu bölümlerin ö¤renci bulamad›¤› için kapanma ile yüz yüze b›rak›ld›¤› bir süreçte “en do¤ru yol gösterici bilim”e yönelmeye ça¤r› yapan kitaplardan biri. ‹smail Yerguz’un ak›c› çevirisi ile bilime katk›lar› büyük, dahas› bir devrimi gerçeklefltiren fizikçileri yak›ndan tan›ma olana¤› do¤uyor. ”Baz› devrimler yavafl ve kans›z olur. 1920’li y›llarda fizik böyle bir devrimle karfl›laflt›. Bu sadece düflünce dünyas›n› ilgilendiren bar›flç› bir devrimdi. Fizikçiler atomlar›n bir kaç y›l önce keflfedilen bu küçücük madde parçalar›n›n s›radan fleyler olmad›¤›n› anlad›lar. Tepkileri bilinen fizik kurallar›na uymad›¤›ndan bunlar›n anlafl›lmas› gerekiyordu. Bu giriflim bilim adamlar›n› kimi zaman ac› çekerek, ço¤u zaman büyük coflku duyarak, klasik fizi¤e kök salm›fl baz› 158 ilkelerden vaz geçmeye götürdü. Fizikçiler yeni bir fizik icat etmek zorunda kald›lar: sonsuz küçük kuantum fizi¤i.” Mutlak bir yaln›zl›k içinde çal›flan Einstein, Bilimi halk›n anlayabilece¤i biçimde anlatmay› baflaran Gamow, az sözle çok fley anlatan, matemati¤in güzelli¤ine tutkun Dirac, 31 yafl›nda gizemli biçimde kaybolan Sicilyal› Majorana, düflüncelerini 25 y›ll›k sab›rla kan›tlayan, Jung’la da çal›flan Pauli, fizikçiler aras›ndaki ba¤lar› kurup güçlendiren ama intihar› seçen Ehrenfest, kad›nlardan ilham alan ve bir kaçamak s›ras›nda önemli bir denklemi kuran kedisi ile ünlü Schrödinger ve “‹çlerindeki pusula, özel e¤ilimlerin bilimsel güzergahlar›n› da derinden etkiledi¤i” di¤er fizikçiler. Gerçek Özgürlük Do¤an Cücelo¤lu Remzi Kitabevi D o¤an Cücelo¤lu Türkiye’nin çok önemli bir sorununa el at›yor. Kiflinin kendisi, ailesi, efli, çevresi, toplumla olan iliflkileri ve özgürlü¤ü. “Genç bir üniversite ö¤rencisi için özgürlük ne anlama gelir? S›cak bir BD fiUBAT 2015 yatak, bir çal›flma masas›, yiyecek yemek ve kimseye muhtaç olmadan günlük ihtiyaçlar›n› karfl›layacak paras› olmas› yeter mi? Özgürlük bir gencin nelere sahip olduklar›yla m›, yoksa nas›l var oldu¤uyla m› ilgili? Bu sorular kendini ve yaflam› ciddiye alan bir genç için önemli.”“‹yi Düflün Do¤ru Karar Ver” kitab›n› yeniden yazmak isterken 16 ay u¤raflarak yeni bir kitapla okurlar›yla buluflan Cücelo¤lu:”Ana karakterler, emekli psikoloji profesörü Yakup Bey ve genç üniversite ö¤rencisi Timur Bey isim olarak ayn› kald›, ama ikisi aras›nda yer alan sohbetlerin kapsam› ve derinli¤i de¤iflti. Tahmin edebilece¤iniz gibi bir gencin aray›fl› sohbeti yönlendirdi. Bir insan›n gençli¤i ve yafll›l›¤›, ayn› zaman ve mekânda karfl›lafl›p sohbete bafllay›nca, geçmifl ve gelecek kaynafl›yor, birbiri içine geçiyor. Bu kitab›n baz› sayfalar›n› yazarken gözyafllar›m›n bana efllik etti¤ini de bilmenizi isterim. ‘Gerçek Özgürlük’ü yazd›¤›m için mutluyum. Umar›m bu kitap okurun, içindeki o özgür gücü keflfetmesine ve onun o gücün kayna¤›yla sohbet etmesine yard›mc› olur.” “Sizi bir fley sizin seçti¤iniz kadar etkiler. Ö¤renilmifl cehalet çok yayg›n. Kültür robotuyuz. Gerçekten demokrasinin oluflabilmesi için verdi¤im oyun benim oyum olmas› gerekiyor. El alem ne der korkusundan kurtulmak ve seçimlerimizi kendimizin yapmas› gerekiyor” ça¤r›s› yap›yor. Çocukluk Arkadafl›m Atatürk Mustafa Kemal’le 45 Y›l Asaf ‹lbay Kaynak Yay›nlar› A tatürk’ün kendi eliyle kurdu¤u devlet ve kurumlar›n yapamad›¤›n›, yapmad›¤›n› Kaynak yay›nlar› yap›yor. Kurtard›¤› ulusun, kuflaklar boyu kendisini anlamas›n› sa¤layacak olan 30 ciltlik Atatürk’ün Bütün Eserleri’ni tamamlayan yay›nevi bofl durmay›p Mahmut Esat Bozkurt, fiükrü Kaya gibi yak›n çal›flma arkadafllar›n›n yap›tlar›n› da yay›ml›yor. 65 y›l önce yay›nlanan ancak gazete sayfalar›nda kalan üstelik ulaflmas› zor olan Atatürk’ün yan› bafl›nda bir ömür geçirmifl olan Süleyman Asaf ‹lbay’›n an›lar› ilk kez kitap olarak yay›mlad›. (...) ‹lbay, Selanik inflaat ve demiryolu mühendisli¤i yapt›. 1915’te Halep Belediye Baflkanl›¤› üstlendi. Cumhuriyet Devrimi’nden sonra ülkenin bay›nd›rlaflt›r›lmas› çal›flmalar›nda Atatürk’ün yak›n mesai arkadafllar› aras›ndayd›. Milletvekilli¤i yapt› ve Talat Beylerle iliflkileri Serbest Cumhuriyet F›rkas›’n›n kuruluflu ve Balkanlarla ilgili görüflleri gibi siyasi an›lar›n› da bulacaks›n›z. 159 Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: AL‹ ARKADAfi, ‹STANBUL 160 Baflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z, umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur. “Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur. Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r. Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir. Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye... Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr T Ü R K R E S S A M L A R YUSUF KAT‹PO⁄LU fiUBAT 2015 1941 y›l›nda Trabzon’da do¤du. Orta ö¤renimini burada tamamlad›. 1968’de ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. Akademi’nin Avrupa Burs S›nav› ilk sergisi oldu (1971). Trabzon’da resim ö¤retmenli¤i yapt› (1971-1980). 1975’te Trabzon Güzel Sanatlar Galerisi’ni kurdu ve yöneticili¤ini üstlendi. Çal›flmalar›n›, 1980’den bu yana yaflad›¤› Kuzguncuk, Üsküdar’da sürdüren ve bugüne de¤in ellinin üzerinde kiflisel sergi açan sanatç› yeni yap›tlar›n›, “Bugün Deniz Galafl” bafll›¤›yla, 14 fiubat- 7 Mart aras›nda Uzun Haf›z Sokak, No: 16, Rasimpafla, Yelde¤irmeni, Kad›köy adresindeki Galeri Diani’de sergileyecek.