stratejik yönetimin kamu yönetimi alanında uygulanması ve sorunları

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI
KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI
STRATEJİK YÖNETİMİN KAMU YÖNETİMİ ALANINDA
UYGULANMASI VE SORUNLARI
Yusuf ERTAN
074228001005
(Yüksek Lisans Tezi)
Danışman
Prof. Dr. Orhan GÖKÇE
Konya-2010
I
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
BİLİMSEL ETİK SAYFASI Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve
akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve
akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına
uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması
durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
Yusuf ERTAN
II
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU Yusuf ERTAN tarafından hazırlanan Stratejik Yönetimin Kamu Yönetimi Alanında
Uygulanması ve Sorunları başlıklı bu çalışma 25/06/2010 tarihinde yapılan savunma
sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek
lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Prof. Dr. Orhan GÖKÇE
Doç. Dr. Mehmet Akif ÇUKURÇAYIR
Doç. Dr. ALİ ŞAHİN III
ÖZET Dünyamızda görülen hızlı değişim sürecine bağlı olarak örgütler değişimin
karşısında ayakta durabilmek ve varlıklarını sürdürmek için bir çok yönetim tekniği
geliştirmiştir. Bu tekniklerin içerisinde stratejik yönetim ise bilgiye dayanması, güncel
gelişmelere kendini adapte etmesi ve geleceğe yönelik olması nedeniyle en çok tercih
edilen yönetim modeli haline gelmiştir.
Her geçen gün çok daha fazla alanda karşımıza çıkan stratejik planlama ve
stratejik yönetimin gelişim süreci ve özellikleri çalışmamızda ele alınmıştır. Stratejik
yönetim, çağımızda artık tüm örgütler için gerekli olan bir yönetim tarzı haline gelmiştir.
Farklı farklı
yapılara sahip örgütlerin kendi özellikleri ve içinde bulundukları
koşullara bağlı olarak kendi amaçlarına uygun bir yönetim modeli oluşturma
ihtiyacı stratejik planlama ve stratejik yönetimin genel özellikleri ile çalışmamızda
inceleme konusu yapmamızı gerekli kılmıştır.
Stratejik yönetimin temel özelliği olan Sistematik çalışmayı ve bütüncül
yaklaşım ilkesi yönetimin gerek kamu gerekse özel sektör örgütleri gibi tüm
örgütlerin performansını artıracağı düşüncesi çalışmamıza konu olmuştur.
Çalışmamızın birinci bölümünde, strateji ve planlama kavramları genel bir
inceleme konusu olarak ele alınmıştır.
İkinci bölümde, stratejik planlamadan ayrı olarak stratejik yönetim
incelenmiştir. Özellikle stratejik yönetimin stratejik planlamadan farkı üzerinde durulmuş
stratejik yönetimin gelişimi, özellikleri ve süreci ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde ise, stratejik planlama teorisinin gelişimi, özellikleri,
yararları ve süreçleri incelenmiştir.
Son bölüm olan dördüncü bölümde, kamu yönetiminin sorunları ve reform
çalışmaları genel olarak incelenmiş, stratejik yönetimin kamu yönetimine sağlayacağı
faydaların yanı sıra uygulama zorlukları da ele alınmıştır.
IV
SUMMARY It has been developed many managment techniques to survive
and struggle
against changing of oraganization to related with our process of world rapid change.
Among these techniques, the strategic managment is the most chosen model because
of dealing with information, adapting itself to up-to-date develeopment and future
oriented.
In this study, we deal with the development process and the properties of
strategic planning and strategic management which we encounter in many areas. Strategic
management has become a kind of management which is necessary for all organizations in
our age of management. Every organization has properties which are specific to their own
and they must form an application model appropriate for their goals. For this reason,
strategic planning and strategic management are dealt with by their general properties.
The claim that the strategic management, which entails systematic work and
totalitarian approach, increases the performances of all organization, both public and
private is the main concern of this thesis.
In the first section of study, the concept of strategy and planning are dealt with their
general properties.
In the second section, strategic management is analyzed separately from the
strategic planning. Especially the differences between strategic management and strategic
planning are emphasized and the development, properties and process of strategic
management are discussed.
In the third section, the development, properties benefits and processes of the
planning theory are analyzed.
In the fourth section, the problems of public administration and reform studies are
analyzed in general. Also the contributions of strategic management for public
administration and the difficulties of applications are discussed.
V
İçindekiler
BİLİMSEL ETİK SAYFASI .............................................................................................................. II YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU .................................................................................... III ÖZET .............................................................................................................................................. IV SUMMARY .................................................................................................................................... V GİRİŞ .............................................................................................................................................. IX I.BÖLÜM: ....................................................................................................................................... 1 STRATEJİ VE PLANLAMA KAVRAMLARI ................................................................................ 1 I.1. Stratejinin Tanımı ve Kapsamı ......................................................................................... 1 I.1.1. Askeri Strateji .................................................................................................................. 2 I.1.2. Ekonomik ve Yönetsel Bir Kavram Olarak Strateji .......................................................... 3 I.1.3. Genel Kabul Görmüş Strateji İlkeleri: .............................................................................. 5 I.1.4. Stratejinin Belli Kavramlarla ilişkisi: ................................................................................ 7 I.2. Planlamanın Tanımı ve Kapsamı ................................................................................... 11 I.2.1. Planlamanın Önemi ve Yararları ................................................................................... 13 I.2.2. Planlamanın Özellikleri ve Planlama İlkeleri ................................................................. 15 I.2.3. Planlama Aşamaları ...................................................................................................... 16 I.2.4. Planlama Türleri ............................................................................................................ 17 II.BÖLÜM: ................................................................................................................................... 23 STRATEJİK YÖNETİM SÜRECİ ................................................................................................. 23 II.1. Stratejik Yönetimin Tanımı ve Gelişimi ........................................................................ 23 II. 1.1. Stratejik Yönetimin Özellikleri .................................................................................... 25 II. 1.2. Stratejik Yönetimin Önemi .......................................................................................... 26 II.2. Stratejik Yönetim ve Liderlik .......................................................................................... 28 II.3. Stratejik Yönetim ve Etik ................................................................................................ 29 II.4. Stratejik Yönetim Süreci ................................................................................................. 30 II.4.1. Stratejilerin Geliştirilmesi ............................................................................................ 31 II.4.2. Stratejilerin Uygulanması ............................................................................................. 33 II.4.3. Stratejik Sonuçların Değerlendirilmesi ........................................................................ 34 III.BÖLÜM: .................................................................................................................................. 37 STRATEJİK PLANLAMA TEORİSİ ............................................................................................. 37 III.1. Stratejik Planlamanın Tanımı ve Gelişimi................................................................... 37 III.2. Stratejik Planlamanın Önemi ve Özellikleri ................................................................ 40 III.3. Stratejik Planlamanın Yararları .................................................................................... 42 VI
III.4. Stratejik Planlama ve Kamudaki Önemi ..................................................................... 43 III.5. Stratejik Planlamanın Diğer Planlardan Farkı ............................................................ 44 III.6. Stratejik Planda Yöntem Tercihi ve Stratejik Plan Oluşturulması ........................... 45 III.7. Stratejik Planlama Süreçleri ......................................................................................... 47 III.7.1. Durum Analizi ............................................................................................................. 47 III. 7.2. Misyonunun Belirlenmesi .......................................................................................... 50 III.7.3. Vizyonunun Tanımlanması .......................................................................................... 52 III.7.4. Temel İlkelerin Tespiti ................................................................................................. 52 III.7.5. Amaçların ve Hedeflerin Oluşturulması ...................................................................... 53 IV. BÖLÜM: ................................................................................................................................. 54 TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE STRATEJİK YÖNETİM ......................................................... 54 IV.1. Türk Kamu Yönetimi ve Bürokrasi .............................................................................. 54 IV. 2. Genel Olarak Türk Kamu Yönetimi Sorunları ...................................................... 60 IV. 3. Türk Kamu Yönetimi Reform Çalışmaları ............................................................. 62 IV. 3.1. Planlı Dönem Öncesi Kamu Yöntemini Geliştirme Çalışmaları .................................. 63 IV.3.2. Planlı Dönemdeki Kamu Yönetimini Geliştirme Çalışmaları ....................................... 64 IV.3.3. Reform Çalışmalarının Sonuçları ................................................................................ 66 IV. 4. Türkiye'deki Kamu Sektörü Stratejik Planlama Çalışmalarının İncelenmesi ....... 67 IV. 4.1. İçişleri Bakanlığı Stratejik Planlama Çalışmalarının İncelenmesi ............................... 70 SONUÇ ......................................................................................................................................... 74 KAYNAKÇA .................................................................................................................................. 77 VII
VIII
GİRİŞ Strateji kavramı tarihin çeşitli dilimlerinde başta askeri ve iktisadi anlamda
olmak üzere kendini hissettirmiştir. Çağımızın temel özelliği olan hızlı değişim süreci
strateji kavramının idari yönden de önem kazanmasına sebep olmuştur. Dünyada
meydana gelen hızlı değişim ve etkileşim süreci teknoloji başta olmak üzere ekonomik,
sosyal, siyasi, kültürel ve hatta ahlaki boyutta kendini göstermektedir. Bu değişim
sürecinde örgütler varlıklarını geliştirerek koruyabilme çabası içerisine girmiştir. Bu
çabada en büyük engel değişim sürecinin doğurduğu belirsizlik ortamı olmuştur.
Örgütlerin gelecekte doğabilecek avantajlar ve dezavantajlara hazırlıklı olabilmesi
vizyonel bir bakış açısına sahip olmayı zorunlu kılmaktadır. Bu bakış açısı ise ancak,
örgütün sahip olduğu
kaynak ve potansiyelleri analiz etmeye dayalı yaklaşımda
bulunmaya bağlıdır.
Sanayi devrimi ile birlikte önem kazanan yönetim ve organizasyon kavramı,
günümüze kadar sürekli olarak örgütsel gelişim ve yapılanma arayışı içerisinde
olmuştur. En ideal yönetim tekniğinin bulunmasına değişen koşullar çerçevesinde
ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu çabalar neticesinde sabit olarak en doğru yönetim modeli
oluşturulamamıştır. Zira arayışlar değişimi, değişimde gelişmeyi doğurmuştur.
Gelişmeler ise beraberinde belirsizlik olgusunu getirmiştir. Yirminci yüzyıl başlarından
itibaren çok hızlı bir şekilde gelişen değişim ve belirsizlik rüzgarına karşı örgütler
stratejik yönetim ve stratejik planlama yöntemini can simidi olarak kullanmaya
başlamıştır.
Stratejik yönetim ve stratejik planlamanın, belirsizliklerden kaynaklanan
tüm tehditlerden sakınma, çevresel değişimin oluşturduğu fırsatları değerlendirme,
uzun dönemli planlamanın ötesinde esnek ve dinamik bir örgütsel yapıyı oluşturma ve
eylem sonrası değil, eylem öncesi ve eylem odaklı bir anlayışa sahip olunması örgütler
için vazgeçilmez bir yönetim tarzı olarak kabul görülmesini sağlamıştır.
Stratejik yönetim ve stratejik planlama yönetim ve organizasyon
bağlamında ilk önceleri özel sektörde ortaya çıkmış olmasına rağmen her geçen gün
kamu kurumlarında da uygulama alanı bulmaya başlamıştır. Özel sektör kuruluşlarının
yönetiminde veya yönetim biliminin gelişmesine katkıda bulunmak üzere yapılan
IX
araştırmalar sonucu ortaya çıkan görüş ve modeller, kamu yönetiminin kendine özgü
çerçevesi içerisinde uygulanmaya çalışılmaktadır.
Modern devlet her ne kadar bütün sorunların çözümünü üstlenemezse de
toplumsal, ekonomik, teknolojik, siyasal, kültürel ve bilimsel kaynakların korunması ve
geliştirilmesi sorumluluğu, değişen koşullar karşısında sürekli olarak kamu
yönetiminde yeni arayışlara yönelinmesini sağlamıştır. Devletin görevlerini yerine
getirmedeki başarısının bir göstergesi olan kamu yönetiminin iyi işleyişi, kendi
bünyesine ve oluşan yeni koşullara uyum sağlama imkânı verebilecek yönetim
tekniklerinin kabul edilmesine bağlıdır. Bu nedenle değişimin hızla yaşandığı
günümüzde
kamu örgütleri değişim karşısında yok olma sürecine karşı değişimi
yönetebilme becerisini kendilerine kazandıracak yönetim metodunu seçmelidirler. Bu
da kamu örgütlerini stratejik yönetim ve stratejik planlama anlayışının içerisine
çekmiştir. Çünkü, stratejik yönetim sürecinde örgütsel yapının, kaynakların,
potansiyeller ile fırsat ve tehditlerin nesnel bir bakış açısıyla tam olarak analiziyle elde
edilen veriler sayesinde geleceğe yönelik örgütü konumlayabilme imkânı sağlanmış
olmaktadır.
Bu çalışmanın temel amacı, stratejik yönetimin özel sektörlerde
uygulanmasının yanı sıra kamu sektöründe de uygulama alanının bulunduğunun ve
uygulandığı takdirde kamu yönetiminin içinde süre gelen aksaklıkların ve sorunların
giderilmesinde ileriye yönelik bir adım teşkil edeceğinin kamu yönetimi reformu
çalışmaları içerisindeki değerlendirmesi yapılarak ortaya konmasıdır. Bu amaç
doğrultusunda stratejik planlamanın ve stratejik yönetimin gelişim evreleri, önemi,
özellikleri ve sağladığı yararlar çeşitli açılardan incelenecek ve kamu sektöründeki
sorunların giderilmesinde stratejik yönetimin sağlayacağı yararlar ortaya konacaktır.
X
I.BÖLÜM: STRATEJİ VE PLANLAMA KAVRAMLARI I.1. Stratejinin Tanımı ve Kapsamı
Köken itibariyle askeri bir terim olan strateji kelimesinin ortaya çıkışı hakkında
çeşitli yaklaşımlar mevcuttur. “Strateji” sözcüğünün kökenini yazarlar, etimolojik açıdan ele
aldıklarında, “generallik sanatı” anlamına gelen Yunanca kökenli strategos sözcüğüne
dayandırmaktadırlar. (Mütercimler, 2006: 38) Strateji kavramı kelime anlamı itibariyle “
sevk etme, yöneltme, gönderme, götürme ve gütme” demektir. Bazı kaynaklarda ise
stratejinin Latince yol, çizgi ve nehir yatağı anlamındaki “Stratum” dan geldiği ifade
edilmektedir.
Yüzyıllardır yoğun bir şekilde kullanılmakta olan strateji kavramının ilk olarak
ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ancak tarihi süreç içerisinde; Büyük İskender,
Sezar, Hannibal, Atilla, Cengiz Han, Atatürk ve özellikle de Napolyon Bonaparte gibi devlet
adamları ve komutanlar stratejiye hem anlam kazandırmışlar hem de stratejinin bir “düşünme
yöntemi” olduğunu bizlere öğretmişlerdir (Çomaklı vd.2007: 10).
Strateji kelimesi askeri kökenli bir kavram olmakla birlikte, özellikle kendini
sürekli yenileme ve geliştirme çabası içinde olan yönetim alanında da kullanılmaya
başlanmıştır. Başta yönetim alanı olmak üzere, kendisine çabuk yer edinen strateji kavramı
bugün yaşamın her alanında izlenecek politikaların anahtar sözcüğü haline gelmiştir. Ancak
strateji kelimesinin çok çeşitli alanlarda kullanılması bir kavram karmaşasına neden
olmuştur. Yüzlerce yıl süren bu eğitim süreci içerisinde Machiavelli, Clausewitz, Liddel Hart
başta olmak üzere bir kısım düşünürler de stratejiyi matematik gibi aklın kullanıldığı bir olgu
haline getirmişlerdir (Mütercimler, 2006: 37).
Belirlenen hedeflere ulaşmak üzere hazırlanan amaçlar, önemli politikalar ve
planlar bütünü olarak da stratejiyi tanımlamak mümkündür (Polatoğlu,1984:19). Başka bir
tanıma
göre
ise
strateji,
örgütlerin
faaliyetlerini
1
yürüttüğü
alanlar
içerisindeki
değişkenliklerden en az zarar veya ün üst düzeyde fayda imkânını sağlayacak tüm kurallar ve
politikalar bütünüdür(Eren, 1990: 64).
Bu ve buna benzer bir çok strateji tanımlamasının ortak dayanaklarından yola
çıkacak olursak stratejiyi şöyle açıklayabiliriz: Strateji, bir örgütün kendi iç yapısını ve
çevresini sürekli analiz ederek, iç ve dış fırsatlar ve tehditler ışığı altında, örgüt misyonunu
belirleyerek, örgüt amaçlarına ulaşmada politikalar saptama, bu politikaların uygulanmasında
uygun insanlar çalıştırma ve kaynakları daha verimli değerlendirerek örgütü daha ileriye
götürme sürecidir. Strateji geleceğe yöneliktir, en önemlisi, strateji değişimi içinde barındırır.
Değişimi oluşturup ona hükmetmek, geleceği şekillendirmek ve geleceği yönetmek, fırsat ve
tehditleri önceden saptayabilmek stratejinin temel dayanaklarıdır. Stratejinin her zaman için
daha ileriye gitme kavramını içinde barındırması ve geleceğe yönelik olması, stratejinin pek
çok alanda kolayca uygulama alanı bulması ve benimsenmesinin başlıca nedenleridir
(Erdem, 2006: 21).
Günlük yaşamımızda farkında olmadan çok sık kullandığımız strateji, bazen
işimizdeki başarı düzeyimizi artırarak kariyer bakımından yükselmeyi düşünmek ve
planlamak olarak bazen de çocuklarımızın geleceğine dair kararlar vererek eğitimlerinin ne
şekilde olması gerektiği yönündeki planlar olarak kendini göstermektedir. Yukarda sözü
edilen basit örneklemelerdeki plan, düşünmeler “teoriyi”, eldeki imkânları kullanma
“uygulamayı” oluşturur. Yönetim bilimleri ise buna “sevk ve idare” adını vermektedir.
Yaşamımız içerisinde gerek bilinçli olarak gerekse bilinç dışında sevk ve
idarenin birer aktörleri ve kurgulayıcısı oluruz. Var olduğumuz süre içerisinde amaçlarınız ve
bu amaçlara ulaşma yolunda zihnimizde kurgularımız, planlarımız olacaktır. Bu amaçlara
ulaşma yolunda planlarımızı belli bir sistem içerisinde uygulamaya geçirdiğimiz her an
stratejinin içerisine girmiş ve uygulayıcısı olmuş oluruz. Bu niteliği ile strateji, amaç ve
amaca ulaşma düşüncesinin var olduğu her yerde bulunmaktadır.
I.1.1. Askeri Strateji
Strateji Kavramı yüzyıllar boyunca askeri bir kavram olarak kullanılmıştır.
Stratejiyi ilk defa ilkeler belirleyerek uygulayan Napolyon, literatüre "Napolyon Stratejileri"
diye bir kavram kazandırsa da, strateji belirlemenin aslında çok daha eskiye gittiğini
2
görüyoruz. Çinli filozof ve savaşçı Shun Tzu'nin "Savaşın beş kuralı vardır; ölçme,
değerlendirme, hesaplama, kıyaslama ve zafer; mevzi ölçmeyi, ölçme değerlendirmeyi,
değerlendirme hesaplamayı, hesaplama kıyaslamayı, kıyaslama ise zaferi doğurur” sözleri
strateji belirlenmesi ile ilgilidir. Bununla beraber Hun İmparatoru Atilla'nın "Savaş ya da
anlaşmaya başlamadan önce tüm olasılıkları göz önüne almak akıllılıktır. Hareketlerinizin
doğuracağı savaşları gözden geçirin, böylece en kötü duruma hazırlıklı olursunuz”
(“http://www.canaktan.org”,2007) sözleri de savaş başarılarını da stratejiye borçlu olduğunu
gösterir.
Askeri anlamda strateji, bir savaşta orduların girişecekleri harekatların ve
operasyonların tasarlanması ve yönetilmesi sanatıdır. Bu bağlamda strateji genel bir harp
planıdır.
Askeri stratejide amaç genellikle zaferdir. Zafere ulaşmak için ise önce
ordunun iç yapısal dokusunun analiz edilmesi diğer bir deyişle kuvvetli ve zayıf yönlerinin
belirlenmesi, sonrada düşman kuvvetlerinin durumunu istihbarat bilgileri ışığında analiz
etmek gerekir. Ayrıca eldeki silahların miktarı ve kalitesi ile savaş alanı hakkındaki her türlü
(ısı, hava durumu, arazinin yapısı vb.) bilgi derecesi de önemli rol oynamaktadır. Bütün bu iç
ve dış faktörlerin analizi sonucu, savaş kuvvetlerini düşman karşısında üstün bir duruma
geçirmek için gerekli araç ve gereç dağılımı yapılarak kuvvetleri önemli noktalara
yerleştirmeli ve mümkünse düşmanın zayıf olarak bilinene yönlerinde gerekli eylemeler
yürütülmelidir. Bu bağlamda strateji zafere ulaşmak amacıyla tasarlanan ve yürütülen bir
eylem planıdır.
I.1.2. Ekonomik ve Yönetsel Bir Kavram Olarak Strateji
Genel anlamda strateji, bir kurumun veya devletin sahip olduğu siyasete uygun
olarak belirlediği hedeflere ulaşmak üzere aldığı her alandaki tedbirler ve her türlü aracın
sevk ve idare edilerek kullanılması olarak ifade edilmektedir(Meydan Larousse Büyük Lugat
Ansiklopedisi, 1991: 566). Strateji kavramı artık günümüzde sadece askeri anlamda değil çok
daha geniş kapsamlı olarak kullanılmaktadır. İnsan unsurunun en önemli kavram olarak
ortaya çıktığı günümüzde hangi alanda olursa olsun genel amaç; toplum refahı, talebi ve
3
eğilimlerini karşılamaktır. Bu açıdan stratejinin alanı başta psikolojik, sosyal, iktisadi ve idari
konulara olmak üzere çok genişlemiştir. Yönetim biliminde ise strateji, seçilen ve belirlenen
amaçlara ulaşmak için yönetimin hareket planı olarak bilinir. Strateji istenilen hedeflere
götürecek
yaklaşımların
ve
faaliyetlerin
kurum
tarafından
nasıl
yürütüleceğini
belirtir(Özdemir, 1999:7).
Yönetim açısından baktığımızda, strateji, bir kurumun misyon ve vizyonunu
gerçekleştirmek için uygulanabilir alternatifleri belirleyerek bu alternatiflerden en üst
düzeyde fayda sağlayabileceği
seçeneğin belirlenmesidir(Akdemir, 1992: 39. Strateji,
rekabetçi bir ortamda şirketin kendisini tanımasının yanı sıra şirketin çevresini de özellikle
diğer firmaları da tanımasına fırsat vererek özel sektörde de kendisine yer edinmiştir. Özel
sektördeki stratejik düşünme ve yöntem geliştirerek başarıların elde edilmesi ve bu
başarıların kimi alanlarda kamu sektörünü geçmesi, stratejinin başarılarından kamu
sektörünün de yararlanması ihtiyacını doğurmuştur.
Strateji genel itibariyle özel sektör ve kamu sektörü örgütlerine, en akılcı şekilde;
örgütün amaçlarını ve hedeflerini belirlemede, amaçlara ve hedeflere nasıl ulaşılacağını
göstermede, örgütü ve çevredeki gelişmeleri takip etmede, örgütün dış çevresi ile ilişkilerini
analiz etmede, amaçlara ulaşmada hangi araçların ve nasıl kullanılacağını belirlemede fayda
sağlar(Özdevecioğlu, 1998: 38).
Strateji, işletmeyi sıkan güçlük ve karışıklıkları ortadan kaldırarak ona faaliyet
serbestisi sağlayan ve amaçlarının seçimine sıkıca bağlı olan düşünsel bir değer sitemidir.
Bazı düşünürler stratejiyi “bir işletmenin uzun dönemli temel amaçlarının
saptanması ve bu amaçlara ulaşabilmek için gerekli kaynakların tahsis edilerek onların
kullanımında kabul edilen yollar”(Çomaklı,v.d.2007:14) olarak tanımlayarak işletme
biliminin içersindeki stratejinin varlığına yer vermişlerdir.
Yönetimde stratejik yaklaşımlar 1960’lı yılların başında kullanılmaya başlanmıştır.
Her ne kadar strateji ile ilgili yaklaşımlar daha önceden de kullanılmış olsa da kavrama
işletme
yönetimi
açısından
1960’lardan
itibaren
çeşitli
yaklaşımlar
yapılmaya
başlanılmıştır. Bu yaklaşımlarda odak noktası rekabet ve rakiplere üstünlük sağlamada
izlenecek yollar olarak kendisini göstermiştir. İnsan gereksinimlerinin sonsuz olduğu göz
4
önüne alındığında iç ve dış çevrede oluşacak olan değişimleri önceden görüp fırsat ve
tehditleri değerlendirebilen kurumların diğer kurumlara karşı daha üstün bir pozisyona
geçecekleri açıktır. Bunu yapabilmek için örgütlerin açık, esnek ve üretici bir yapıya sahip
olmaları gerekmektedir.
Çağdaş anlamda stratejinin kapsamını Quinn, Mintzber ve James şu şekilde
saptamaktadır(Özdemir, 1999: 12):
• Strateji, işletmelerde yenilikler ve yeniliğe benzer durumların oluşturulmasını içerir.
• Strateji geleceğe, belirsizliğe ve bilinmeyenlerin çözümüne yöneliktir.
• Strateji, işletmenin büyümesini sağlama amacına yöneliktir.
• Strateji, üst yönetimin önsezi ve fikirleriyle ortaya çıkar fakat stratejinin oluşumu
çevresel koşullarla işletme içi öğelerin etkileşimi sonucunda oluşan bilgilere bağlıdır.
• Strateji, yalnızca başlangıçta belirlenen bir biçimsel dizayn değil, işletmedeki tüm
öğelerin etkileşimi ve katılımıyla gelişen, yenilenen ve karmaşıklaşan bir süreçtir.
I.1.3. Genel Kabul Görmüş Strateji İlkeleri:
a)
Güçlü Olma İlkesi; Bir ordu düşman karşısında askeri güç, araç ve gereç
bakımından üstün olmalıdır. Bu ilkeye göre bir kurum ürettiği mal ve hizmet
açısından kabul edilen ve rekabet edebilen, zengin kaynaklara sahip olan ve
teknolojik düzeyi üstün olan bir konumda bulunmalıdır.
b)
Güçleri, Kuvvetli Olunan Nokta Etrafında Birleştirerek, Düşmanı
Zayıf Olduğu Noktadan Çökertmek İlkesi: Bu ilkeye göre her kurum
mümkün olduğu kadar üstünlüğü elde bulundurduğu alanlarda uzmanlaşmalı ve bu
yönlerini geliştirerek rakibinin en zayıf olduğu noktayı tespit ederek bu noktadan
rakibini çökertmelidir.
c)
Amaç - Araç Uygunluğu İlkesi: Elde bulunan araçların savaş kazanmak için
en verimli şekilde kullanılması veya amaçların saptanılmasında elde bulunan
kaynakların kalite ve miktarının göz önüne alınmasının öneminin ortaya
konulmasıdır.Tüm örgütler ellerindeki kaynakları en verimli şekilde kullanmaya
5
yönelmeli ve amaçlarını belirlerken kaynak ve güçlerine paralel gerçekçi bir yol
izlemelidirler. Aksi taktirde eldeki potansiyel belirlenen amaca ulaşılmasında
yeterli olmayacaktır.
d)
Esneklik, Uysallık ve İhtiyat İlkesi: Koşullar ve olanakların zaman
içerisindeki değişimini dikkate alarak, doğacak yeni durumlara kolayca uyum
gösterebilmektir. Başka bir değişle oluşturulan strateji beklenmeyen değişikliklere
kolayca uyum sağlayabilecek esneklikte olmalıdır. Bir bakıma tasarlanan
stratejinin tasarlandığı tarihteki koşulların veya ileride ortaya çıkması beklenilen
koşulların dışında yeni koşulların oluşması halinde uygulanabilecek alternatif
stratejiler önceden hazırlanmalıdır. Stratejinin sadece öngörülen koşullara göre
hazırlanması, umulmayan şartları karşılayabilecek değişim esnekliğine sahip
olmaması, geri dönülmesi zor, hatta bazen imkansız sonuçları doğurabilir.
e)
Güçlerin Ekonomisi yada Etkin Bir Şekilde Kullanılması İlkesi:
Askeri anlamda güçlerin etkili olacakları bölgelere dağıtılarak onlardan en fazla
yarar sağlanması ve bu arada kayıpların asgari düzeyde tutulabilmesidir. Yönetim
bilimi açısından bu ilke ele alındığında örgütlerin ellerindeki kaynakları en uygun
yerlerde kullanarak verimliliği en üst düzeye çıkarmaları gerekliliğini, maliyet
girdisini makul düzeyde tutup, kar ve hizmet çıktısının artırılmasını ifade
etmektedir. Kaynakların yanlış yerde kullanılmaları verimsizliği ve zararı
getirecektir ki bu durum örgütsel etkinliğin temel amaçlarından olan varlığını
sürdürme ve geliştirme ilkesi önünde çok büyük engel olacaktır.
f)
Ateş ile Hareketi Birleştirme İlkesi: Harekata geçmeden önce karşı tarafın
harekatını önlemek ve sonra hücuma geçmektir. Yönetim açısından artan rekabet
ortamında öncelikle rakiplerin güçlü ataklarını önleyici tedbirler alarak dengeyi
sağlamaya çalışmak ve rakiplerin güçsüz noktalarını belirleyerek gelişme
hareketlerini bu noktalara yöneltmektir.
Kayıp Vermeksizin Geri Çekilmeyi Bilmek İlkesi: Hücum kadar geri çekilmeyi
bilmek de önemli bir meziyettir. Askerlikte iyi bir komutan olarak değerlendirme
ölçütlerinden biride iyi saldırı planı yapmak kadar zayiatı en az seviyeye indirecek geri
6
çekilme planlarını da önceden yapıp bunu uygulayabilmektir. Kaybedileceği belli olan savaşa
girmek sadece gereksiz bir kaybı getirir. Bunun yerine şartların daha iyi olabileceği ve
kazanma olasılığının güçlendiği ortamın oluşmasını bekleyerek gereksiz yere kayıp
verilmemelidir. Yönetsel açıdan ise tüm örgütlerin rekabet edemeyecekleri alanlarda rekabet
gücü olmayan mal ve hizmet sunarak kaybetmektense bundan vazgeçerek yerine yeni, daha
başarılı olabilecekleri alanlara yönelmeleri gerekmektedir.
Stratejiyi belirleyen bu öğelerin, tüm örgütlerin stratejilerini oluştururken göz
önüne almaları gereken öğeler olduğu değerlendirilmektedir.
I.1.4. Stratejinin Belli Kavramlarla ilişkisi:
A) Strateji ve Politika
Birbirine çok karıştırılan kavramlardan olan strateji ve politika,
bazı ortak
noktalarının bulunmasına karşılık, bazı temel noktalarda da birbirinden ayrılırlar.
Belirlenmiş amaçlara ulaşmak için izlenilen yol veya genel planlara politika
denilmektedir(Eren, 1990: 11). Politikaya göre daha geniş ve daha genel bir kavram olan
strateji, politikayı da içerisine almaktadır. Strateji geleceğe hükmederek belirsizliği kontrol
etmeyi hedefler; politika ise eldeki verilerden oluşturmuş izlenecek kurallar bütünüdür.
Politika ile örgütün uyacağı kurallar ortaya çıkarılır. Strateji ile de bu kuralların uygulanması
için gerekli olan araçlar ve gidilmesi gereken yollar sunulur. Strateji gelecekle ilgili olması
nedeniyle sürekli değişen bir yapıdadır ve stratejiye dayanak olan bilgilerin her an değişmesi
göz önünde bulundurularak bir bilinmezlik ortamı yönetilmeye çalışılır. Politikalara dayanak
oluşturan bilgiler ve kaynaklar ise doğruluğu kabul edilmiş verilerdir. Politikalar, bu yüzden,
kurulu bir yöntem özelliğinde olup uzun süreli olarak değişmeden oldukları gibi tekrar
edilebilirler. Politikalar sadece birkaç ayarlama ile günlük değişimlere uydurulabilir, bu
sebeple politikalar köklü ve yerleşmiş bir yapı özelliğine sahiptirler(Erdem, 2006: 15).
Strateji ile politika arasında farklılıklar olasıyla birlikte benzerlikler de vardır. Her
iki kavram da
amaçlara ulaşmak için vardır ve her ikisi de uzun dönemli olarak
belirlenmişlerdir. Ancak şunu da göz ardı etmemek gerekir ki, stratejinin amaçla olan ilişkisi
7
politikaya göre daha güçlüdür. Strateji, bütün kaynakları ve güçleri amaca yöneltebilirken
uygulanan politikalar birebir amaçla açıklanamayabilir.
Süre bağlamında da stratejilerin ve politikaların arasında farklılıklar olduğu
görülmektedir. Her her ikisi de uzun süreli dönemler için yapılmasına rağmen stratejiler
politikalara göre çok daha uzun dönemlidirler. Uzun dönemde örgütün varolduğu çevre
değişeceği için stratejilerde yapılan analizler doğrultusunda sık sık değişebilir. Politikalar ise
çok fazla değişime uğramazlar. Sadece değişen şartlara göre yenilenirler. Bu yüzden
stratejiler politikalara göre daha esnek yapıdadırlar.
Bununla beraber, hem stratejiler hem de politikalar yönetimin en üst kademesinde
uygulanırlar. Her ikisi de örgüt içi ve örgüt dışı pek çok bilgiye dayanılarak alınır ve karar
verme olanakları geniş ve seçenekleri çoktur(Tümer,1993: 103-104). Hem strateji hem de
politika örgüt için önemli kararlar almada kullanıldıkları için örgütün üst düzey yönetimiyle
ilgili olmaları kaçınılmazdır. Özellikle örgütün gelecekteki yerini belirlemede büyük rol
üstlenen stratejinin seçilmesinde ve uygulanmasında sorumluluk üst yönetime aittir. Aynı
şekilde örgütün geleceği ile yakından ilişkili oldukları için strateji ve politikaların
belirlenmesinde çok iyi analiz edilmiş bilgilerin varlığı önem kazanmaktadır. Bu bilgilerin
varlığı stratejilerin ve politikaların belirlenmesinde geniş alternatifler sağlar ve uygulamadaki
başarı oranlarını yükseltir.
B) Strateji ve Taktik
Strateji ve taktik her zaman tartışmaya elverişli bir konu olmakla beraber gerçek
anlamda hiçbir zaman ayrı bölümler halinde değerlendirilmez. Çünkü Bunlar yalnız
birbirlerini
etkilemekle
kalmaz
aynı
zamanda
birbirlerinden
ayrı
düşünülmezler(Mütercimler, 2006: 55).
Taktik belli bir amaç doğrultusunda fırsatların ve kaynakların en iyi biçimde
kullanılabilmesi için değişen koşulların gerektirdiklerini de karşılayabilecek en kısa erimli
kararlardır(Ergun,1998: 230). Taktikler genel olarak uygulamaya yöneliktirler, bu
bakımdan harekete ve ayrıntıya odaklıdırlar.
Stratejiler, daha önce de belirttiğimiz gibi, uzun dönemli bir bakış açısına
sahiptirler. Belirlenen amaçlara ulaşmak için eldeki güçlerin veya kaynakların dağıtım
planları stratejiyi oluşturur. Stratejinin gerçekleştirilmesinde devreye giren taktikler
8
stratejiye yardımcı kararlardır. Taktikler uygulamaya yönelik oldukları için daha kısa
dönemli, daha ayrıntılı, daha sık değişebilen bir özelliği vardır.
Strateji belirlemede yöneticilerin veya liderlerin önlerinde seçenekler çoktur ve
karar verme olanakları fazladır. Yönetimin en üst kademesinde
uygulanan stratejiler,
objektif yorumlardan büyük ölçüde etkilenir.Taktikler ise daha çok yönetimin alt
kademelerinde uygulama alanı bulur ve stratejiye göre daha az sübjektiflik içerirler. Aynı
zamanda taktiklerde seçenekler ve karar verme zamanı kısıtlıdır ve bu yüzden riskler daha
kolay belirlenebilir ve değerlendirilebilir. Taktiklere karar verilmesinde sorunlar birbirini
genelde tekrar ettiği için, stratejilerde olduğu gibi bir belirsizlik yoktur. Taktikler iç
bilgilerin ışığı altında alınan kararlardır. Stratejilerde iç bilgilerin yanı sıra dış analiz de çok
önemlidir. Stratejilerde sorunlar ve bilgilerin genel bir özelliği yoktur, her birinin ayrı
ortamda alınması özelliğine sahiptirler(Tümer,1993: 104-105).
En kısa ifadeyle taktikler, stratejilerin uygulanmasını sağlayan ayrıntılara odaklı
uygulamaya yönelik kararlar olarak tanımlanabilir. Taktikler amaçtan çok stratejinin
hedeflediği amaca ulaşma başarısına yönelen ve bu doğrultuda alınan uygulama
kararlarıdır.
C) Strateji ve Plan
Daha önceki açıklamalarda da yer aldığı gibi; strateji kavramı, uzun süreli seçimler
ve amaçlarla ilgili iken plan kavramı, amaçlara ulaşmak için araçlar ile yolların
kararlaştırılması ve neyin, nerede, niçin hangi sürede yapılacağının önceden belirlenmesi
olarak tanımlamak mümkündür.
Plan bütün kaynakların tek bir amaca yöneltilmesi, kaynak kullanımının denetim
altına alınması, idari önceliklere göre belli kaynakların belli karar merkezlerinin emrine
girmesi ve verimliliği en üst düzeyde tutacak düzen getiren yazılı bir belge, yönetimi adım
adım amaçlara götüren bir rehberdir(Fişek,1979:212). Strateji ise temelinde planı da
barındıran bir kavramdır. Strateji, plandan daha fazla amaçlara odaklı, daha uzak gelecekle
ilgili, daha dinamik, daha sürekli ve aynı zamanda eylem yönü de olan bir süreçtir.
Yapılacakların yazılı hale getirilmiş, amaçlara ulaşmada rehberlik görevini
üstlenmiş bir belge niteliğinde olan plan ile amaçlara ulaşmak için kullanılacak araçlar,
gidilecek yollar ve yöntemler, kaynaklar ve kaynakların tahsisi belirtilmiş olur. Amacı
gerçekleştirmek için en uygun davranış biçiminin belirlenmesi ve geliştirilmesi olarak
9
belirlenen bilinçli bir süreçtir(Akyüz,2001: 104). Günümüzde planlama artık kaçınılmaz
hale gelmiş ve her yöneticinin başvurduğu bir yöntem olmuştur. Plansız bir yönetim artık
düşünülememektedir. Örgütün geleceğinin planlanması ve kaynaklarının en verimli şekilde
kullanılması iyi bir planlama ile sağlanmaktadır.
Strateji ve plan arasındaki ilişkiyi genel olarak şu şekilde açıklayabiliriz: Strateji
amacın gerçekleşmesi için ortaya konulan hedefler ve ulaşılmak için seçilen yolda temel
hareket tarzıdır. Plan ise kuruluşun politikalarına göre oluşturulan ve bütünü ilgilendiren
çeşitli genel hedefleri, ilkeleri içeren ve ana strateji çerçevesinde bunlara ulaşma yollarını,
süreleri ve kaynakları kapsayacak şekilde belirten bir belgedir (Bircan,2002 :17). Başka bir
ifadeyle strateji, bir örgütün geleceği için uzun dönemli bir bakış açısıdır. Plan ise daha çok
stratejilerin uygulanması görevini üstlenir. Strateji amaçlara odaklanmışken, plan amaca
ulaşmak için neyin, nasıl, ne zaman yapılacağı ile ilgilenir.
Ç) Strateji ve Vizyon
Stratejinin gelecekle ilgisi ne oranda önemli ise vizyonunda gelecekle ilgisi o
oranda önemlidir. Vizyon geleceğe yönelik olarak örgüt veya kişilerce tutulmuş
projeksiyondur. Türkçe'ye gaye hayal (hayal edilen gaye) olarak çevrilen vizyon kavramı,
örgütün gelecekten beklediği ve kendisinin olması gerektiğine inandığı idealdir(Koçel,
2003: 131-132). Vizyonun belirlenmesi ile örgütler gelecekle ilgili hayallerini, hedeflerini,
amaçlarını bir bütün halinde ortaya koyarlar. Böylelikle bir örgütün hedefi net bir şekilde
ortaya çıkar. Özellikle örgüt çalışanlarınca ve örgütle ilişkide bulunan diğer
organizasyonlarca örgütün varmak istediği nokta anlaşılmış olur.
Vizyon, özellikle misyon kavramıyla karıştırılmaktadır. Misyon bir örgütün
varolma nedenidir, vizyon ise gelecekte varolmak istediği noktadır. Misyon, vizyona
ulaşma yolunda örgüte özgülenen görevi belirler(Dinçer,1998:9). Ancak aynı zamanda bu
iki kavram birbirini tamamlar. Başka bir ifadeyle misyon, vizyona ulaşmayı hedefler ve
misyon olmadan da vizyon belirlenemez.
Strateji, vizyon ve misyon kavramları arasındaki ilişkiye baktığımızda misyonun
örgütün varolma nedenini açıklayarak örgüt çalışanlarına yol gösterici görev üstlendiğini
görürüz. Örgütte paylaşılan değerler, ortak inançlar, ilişkiler, örgüt kültürü, örgüt
misyonunun içinde varolmaya devam ederler. Misyon "biz ne yapıyoruz?" sorusunun
10
cevabıdır. Strateji bir örgüte yön vermek, amaca ulaşmak için çeşitli yollar saptamak,
sürekli analiz yaparak örgüte dinamiklik kazandırmak için başlatılan ve sona erdirilmeyen
bir süreçtir. Vizyon ise örgütün gelecekte varolmak istediği noktayı gösteren ve stratejilere
bir pusula niteliğinde yol gösteren, bir nevi stratejilerin, hedeflerin, amaçların sentezidir.
Örgütlerde vizyonun belirlenmesinden sonra çalışanlara bildirilmesi vizyon beyanı
olarak adlandırılmaktadır. Vizyon beyanının belirlenmesi örgütlere pek çok fayda
sağlamaktadır. Vizyon ile örgüt üyelerinin birlikte çalışmasına dair ilk adım atılmış olur.
İnsanların hedeflerini yükseltir, örgütü daha iyiye ve ileriye taşıyacak, coşkuyu yaratır,
insanların yüreklerinde tutuşan bir güçtür. Vizyonun belirlenmesi ile stratejik yönetimin
temeli de oluşturulur. Yönetim süreci belirlenen vizyona göre oluşturur. Vizyon "ne
yaratmak istiyoruz?" sorusunun cevabıdır.
Henüz bir anlaşmaya varılmamış olsa da, genel olarak vizyonlar yazılı olarak ifade
edilmektedirler. Vizyonlar yazılı olarak ifade edildiklerinde çalışanlarca daha kolay kabul
edilir, sürekliliği anlaşılır ve vizyona bağlılık artar. Bunun yanı sıra vizyonun içeriğinin ne
olacağı da tartışma konusudur. Vizyon bilgileri kuvvetli, hatırlanmaya değer, teşvik edici,
anlamlı ve kısa olmalıdır(Doğan, 2002, 146). Ancak uzun vizyon bildirileri de
görülmektedir. Önemli olan vizyonun herkesçe açıkça anlaşılmasıdır. Misyon bildirileri ve
vizyon bildirileri bazen tek bir beyanda da kombine edildiği görülür.
Vizyonun oluşturulması kimi zaman yöneticilerin veya liderlerin emellerini
gerçekleştirmekten çok onları açıklamalarına neden olan bir araç olabilmektedir. Bu yüzden
vizyon oluşturulmasında çalışanların katılımının sağlanması başarılı bir vizyon için
kaçınılmazdır. Vizyon oluşturulması sürecine ne kadar büyük bir katılım sağlanırsa vizyona
bağlılık da o kadar yüksek olacaktır.
I.2. Planlamanın Tanımı ve Kapsamı
Planlama, örgütleme, sevk ve idare, eşgüdüm ve denetleme yönetim biliminin
dayandığı temel değerlerdir. Yönetim biliminin en önemli fonksiyonu olan planlama, hem
geleceğe yönelik bir eylem hem de tüm fonksiyonların başlangıcını oluşturmaktadır.
Planlama hem kişisel hem de örgütsel davranışlarda başvurdukları bir yöntemdir.
Ulaşılacak hedef için ne, ne zaman, nerede, nasıl, kim tarafından neden, hangi
sürede sorularının cevapları planı oluşturur(Koçel, 2003: 124). Bu tanımdan da anlaşılacağı
üzere planlama bir süreçtir. Plan, bilgilerin somutlaştırılması olsa da planlama süreçtir.
11
Planlama konusunda yapılan bir diğer tanımlamada ise; bireyin kullanacağı
araçlarını açıklığa kavuşturması, istediği hedeflere ulaşmak amacıyla kimin, ne zaman,
hangi
yöntemle
ve
ne
kadar
parayla
hangi
faaliyetlere
girişeceğinin
kararlaştırılmasıdır(Polatoğlu,1984: 215). Tanımlardan da anlaşılacağı gibi planlama bir
hedefe yönelmede atılacak adımların önceden kararlaştırılmasıdır. Planlama, uygulama
öncesi yani hareket öncesi yapılan bir çalışmadır. Planlama ile tüm kaynaklar, masraflar,
riskler, sorumluluklar, kazançlar, kayıplar, kararlar gözden geçirilip en doğru kararın
alınması sağlanmış olur.
Planlama ve programlama kavramları birbirinin içerisinde değerlendirilerek zaman
zaman karıştırılmaktadır. Bu nedenle planlama ve programlama arasındaki farkı belirtecek
olursak; planlamayı, uzun vadeli ihtiyaçların dökümü, gerçekleştirilecek hedeflerin ve bu
hedeflere ulaşmayı mümkün kılacak araçların seçim tekniği olarak, program yapmayı
planda öngörülen araçların uygulamaya konulmak üzere somutlaştırılması olarak anlamak
gerekir.
Planlama, örgütler ve bireyler bazında uygulansa da ekonomik ve toplumsal
amaçlar doğrultusunda yürütülen politikaları ve siyasal amaçları içeren devletler bazında da
ele alınan siyasal bir süreçtir. Başka bir açıdan bakıldığında planlama toplumu bilinçli
yönlendirme çabasıdır(Sezen, 1999: 35). Özellikle savaş sonrası yıllarda, ülkelerin yeniden
var olma, yapılanma ve kalkınma süreçlerine girmeleri, ülkemizce de benimsenen devletin
görevleri arasına eklenen sosyal devlet ilkesinin ön plana çıkması, planlı kalkınmayı ve
devletin görevlerini planlı kalkınma çerçevesi içinde yürütmesini gerekli kılmıştır. Bu,
planlamaya ekonomik hayatın hangi unsurlarına ne ölçüde müdahale etmek gerektiğini
gösteren araç olma görevini de yüklemiştir. Son yıllarda, devletlerin temel devlet görevleri
dışındaki alanlardan çekilmesinin yaygınlaşması, planlamanın ikinci plana atılması gibi
algılansa da planlama hiçbir zaman terk edilmemiştir. Çünkü planlamanın temel
özelliklerinden biri modern toplumlara özgü oluşudur(Akbulut, 2002: 29-54). Modern
kalkınmış toplumların planlama ile bu başarıyı yakalamaları ve daha sonra serbest piyasa
ekonomisine yönelerek devletin görevlerinde azaltılmaya gidilmesi planlamanın uygulama
alanı kalmaması olarak görülmüştür. Oysa devletin ekonomik hayattan müdahalelerini
çekmesi planlamanın terk edilmesi anlamına gelmemektedir. Planlama devletin diğer
fonksiyonlarında uygulanmaya devam edilmiş, hatta devletten yeni beklentilerin
12
karşılanması görevi daha da artmış, bu da planlamayı daha da zorunlu hale getirmiştir.
I.2.1. Planlamanın Önemi ve Yararları
Yönetim biliminin temelini oluşturan planlama, her şeyin değişken olduğu
gerçekliğiyle karşı karşıya kalan örgütler hızla değişen teknolojik hayata uyum sağlamak
için uygulanan en etkili yöntemlerden biridir. Değişkenliğin karşısında varlık mücadelesi
veren örgütler başarılarını muhafaza amacıyla yönetimlerini planlama temeline
dayandırmak durumundadırlar. Planlama ile ne yapılacağı, nelerin yapılmak istendiği,
kaynaklar ve maliyetler önceden belirlenmiş olur.
Planlamayla gerek beşeri gerekse iktisadi kaynakların en üst düzeyde verimli etkin
kullanımı sağlanır. Teknolojinin, bilimin, yönetim birimlerinin, hukuk anlayışının, insan
haklarının, çalışan haklarının, uluslararası ilişkilerin, doğal kaynak arayışının, demografinin
sürekli değişim yaşaması, günümüzde varlığını sürdüren veya gelecekte çıkması muhtemel
belirsizliklerin analiz edilmesi ve yönetilmesi için planlamaya ihtiyaç duyulur.
Örgüt içerisinde yer alan unsurların ne iş yaptığı ve neler yapacağı, örgüt tarafından
yapılacak iş ve işlemler sonucunda nelerin beklendiği planlama çerçevesinde ortaya
çıkmaktadır. Böylece örgüt içerisindeki unsurlar arasında eşgüdüm de sağlanmış olur. Bu
şekilde hem örgüt içi iletişimsizlik engellenir hem de çalışanların kendilerinden neler
beklendiğinin bilmeleri sağlanır. Bu sayede çalışanların kendi alanlarında örgüt için en iyi
olanın ne olduğunu tespit etmeleri ve karar alma mekanizmasına katkıda bulunmalarına
fırsat yaratılır. Planlama bu şekliyle çalışanlar için bir motivasyon aracı olarak da işlev
görür.
Planlama ile oluşturulacak iş takvimleri neticesinde kimin ne iş yapacağı belirlenir,
böylece sorumluluklar açıkça belirtilmiş olur. Bu sayede yetki devri kolaylaşır. Yöneticiler
veya liderler planlama ile kimden ne bilgi alacaklarını rahatlıkla görebilirler.
Yönetimin her fonksiyonu ile ilgili olduğu için iyi bir planlama iyi bir yönetim
demektir. Yönetimin sürecinin her aşamasında varlığını gösteren planlama, yönetimin son
işlevi olan denetim aşamasında da standartları ortaya koyar ve tahmini sonuçların sürekli
gözden
geçirilmesi
nedeniyle
denetleme
alışkanlığının
yerleşmesine
neden
olur(Baharçiçek, 1987: 67). Planlamanın yönetimin ikinci işlevi olan örgütlenme ile olan
13
ilişkisinde ise, planlamanın örgütlenmenin temelini oluşturması asıl önemli olandır.
Yönetimin üçüncü fonksiyonu sevk ve idare, planın amaçlarına ulaşmasındaki önemli
adımlardan biridir. Yönetici veya liderin faaliyet alanlarına göre gerekli nitelikte çalışanları
belirlemeleri ve seçmeleri, kurmay yardım almaları, hiyerarşik düzenin sağlanması, emirkomuta zincirinin oluşturulması, örgütün iç ve dış iletişiminin sağlanması, plandaki amaç
ve faaliyetlere göre belirlenir. Planlama son olarak, örgüt ve örgüt alt birimleri arasında
eşgüdümlü hareket edilmesini sağlar. Planlama bir rehber görevini gördüğü için, örgüt ve
örgüt alt birimleri ne iş yaptıklarını ve yapacaklarını bilirler ve diğer birimlerle aralarındaki
iletişimsizlik kalkar.
Örgüt varlığının sürdürülebilmesi için önemli bir unsur olan planlama, aynı zaman
da örgüt için olduğu kadar, örgüt çalışanlarına, liderlerine, yöneticilerine de fayda sağlar.
Öncelikli olarak planlama ile yöneticiler uzun süreli bakış açısına sahip olur. Ve
çalışmalarını bu bakış açısına göre, belirleyerek kaynak kullanımını bu çerçevede seçer.
Ayrıca planlama,yöneticilere inisiyatif kullanma ve örgüt çalışmaları için taktik kullanım
yeterliliğinin elde edilmesini sağlar. Örgüt çalışanları örgütteki konumlarını iyi bilirler ve
kendilerinden neler beklendiğinden haberdar olurlar. Bu şekilde, belirsizliğin insanlar
üzerinde yaptığı baskı yok edilmiş olur.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi planlama, devletin görevleri arasında yer alan bir
kavramdır. Ülkenin ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlarının öncelik sırasına göre
çözümlenmesi, kaynaklarının en uygun şekilde kullanılması planlama ile olur. Ancak ülke
düzeyinde yapılacak planlamalarda siyasi otoritenin rolü büyük olmaktadır. Halbuki
planlama siyasi iktidarın kendi amaç ve iktidar hevesine göre değil, ülke çıkarlarının temel
alınmasını gerekli kılar. Bu durum ise planlamayı bağımsız birimlerin yapması gerekliliğini
doğurur. Planlama, siyasi iktidar baskısından uzak, teknik personelin deneyimi altında
olacak şekilde bir planlama birimi veya kurumunca yapılmalıdır. Ne yazık ki planlama
genellikle siyasi iradeyi bilgilendiren ve kamu yararı ile siyasi tercihleri uzlaştıran bir
misyonu ifa etmeye başlarlar(Soyak,2003:168). Bu nedenle planlama planlama yapacak
birimlerin bağımsızlığını yanı sıra planlama yapım sürecinde yer alacak unsurların da
planlama etiğine sahip olmaları gerekmektedir.
14
I.2.2. Planlamanın Özellikleri ve Planlama İlkeleri
Gelecekle ilgili bir kavram olmasına rağmen planlama, gelecek için karar almaz
tam tersine gelecekteki olaylar üzerine şu andaki kararlar ile ilgilidir. Bu yüzden planlama
gelecekle ilgili olmasına rağmen geleceğin kararları şu anda alınır(Çoban, 1997:81).
Planlama oluşturma aşamasından önce önemli bir hazırlık gerektirir. Zira bir
kararlar yumağı olan planlama, oluşturulacak karar ve düşünce yığının içinden örgüte en
uygun olanının seçilmesi gerekmektedir Bu bakımdan plan hazırlanırken, iyi bir plan
oluşturulması için, bazı temel ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir.
Öncelikle iyi bir planlama için ilk olarak, örgütte planlama arzusunun hakim olması
gerekir. Bu kanaat içerisinde üst ve alt yöneticilerin aralarında planlama yapma ve onu
uygulama konusunda kesin bir görüş birliği ve işbirliğinin olması zorunludur(Eren,1990:
45). Planın uygulanabilmesi için öncelikle yöneticilerin çalışanları planlama faaliyeti
konusunda motive etmeleri ve örgütün tüm personelinin
planı benimsemesi ve
desteklemesi gerekir.
Ancak anlaşılabilen şeylerin kabul göreceği için planlamanın da anlaşılabilir
açıklıkta olması gerekmektedir. Plandaki amaç, açıkça ve herkesin anlayabileceği bir
şekilde belirtilmelidir. Amacın herkes tarafından anlaşılacak şekilde açıkça belirlenmesi
etkili bir yönetimin ve planlamanın en güçlü yönüdür. Bununla birlikte planlamanın
uygulama aşamasında yer alacak unsurların görev, sorumluluk, yetki ve mali kaynakların
dağılımı konusunda tam bir netliğin olması gerekmektedir. Planın açıkça hazırlanması hem
planın anlaşılması hem de uygulanması açısından olduğu kadar denetim aşamasında da çok
büyük faydalar sağlar. Ayrıca iyi bir plan, birimler arasında güçlü bir iletişime
dayanmaktadır. Ortak dil paylaşımı örgütler arasında koordinasyonu kolaylaştırdığı gibi
planların uygulanmasında da yeknesaklığı temin edecektir.
Plan için belli bir süre öngörülmelidir. Ancak öngörülecek süre planın esnekliğini
de içinde barındırmalıdır. Aksi taktirde kesin süre kurallarına bağlanmış bir
plan
içerisinde yenilenme değişen şartlara uyarlanabilme özelliğinin olmaması planı gerçekçi
kılmaz.
Hazırlanacak olan planların belli bir esnekliğe de sahip olması gerekmektedir.
Sağlanacak esneklik planlara uygulama kolaylığı sağlayacaktır. Planlar bünyesinde katı
kurallar bulundurmamalı değişen koşullara da ayak uydurabilecek şekilde esneklikte
15
olmalıdır. Ancak plana kavuşturulan esneklik sık sık değişiklikler yapılacağı anlamına da
gelmemelidir. Aksi taktirde çok sık değiştirilen planlar, güven eksikliğine neden olur kibu
da uygulama zorluğu doğurmaktadır. Plan, sık sık gözden geçirilip, güncelliğini yitirmiş
bilgilere dayandırılmış olan unsurlar tekrar oluşturularak yenilenmeli, kısıtlı bilgilere
dayanarak karar alınmamalıdır.
Son olarak iyi bir plan uygulanması için en önemli ve temel unsur, plan içerisinde
yer alan bilgilerin, değerlerin ve amaçların gerçekçi ve tutarlı olması gerekmektedir. Hiç
ulaşılamayacak bir amacın seçilmesi, plan uygulayıcılarının motivasyonunu azaltır. Plana
kaynak teşkil eden bilgilerin de abartılmış olması planın başarısızlığına neden olabilir.
Özellikle birimlerden istenilen bilgilerin, birimlerin daha iyi görünmek amacıyla gerçeği
yansıtmayacak şekilde verilmesi, planın yanlış temellere oturmasına neden olur. Planın
kaynağını oluşturan bilgiler arasında bir tutarsızlık olmamalıdır. Aynı zamanda plan
maddeleri, uygulama yöntemleri, araçları arasında da tutarlılık olmalıdır. Plan maddeleri
birbirleriyle çelişmemeli, belirli bir düzen içerisinde uygulamaya konulmalıdır.
I.2.3. Planlama Aşamaları
Bir süreç olarak da tanımlanan planlama, bu mahiyeti nedeniyle;
hazırlık,
planlama, uygulama ve denetim aşamaları olmak üzere dört aşamadan oluşmaktadır. Kısaca
bu aşamalara değinecek olursak;
I.2.3.1. Hazırlık Aşaması
Planlamanın oluşturulabilmesi için öncelikli olarak geleceğe yönelik amaçların
belirlenmesi gerekmektedir. Bu amaçlara ulaşabilmek için ise plan oluşturmada
kullanacağımız veriler toplanır. Planlamada kullanacağımız verilerin derlenmesi için belli
bir çalışma gerekmektedir. Bu çalışma neticesinde derlenen veriler de analiz edilir.
Toplanan ve analiz edilen verilerin doğruluk derecesinin yüksekliği, bu verilere dayanılarak
oluşturulacak planlamanın sağlığı açısından da önem taşımaktadır. Sağlıklı verilerle
temellenen bir planlama da güçlü olacaktır.
16
1.2.3.2. Planlama Aşaması
Derlenen ve analiz edilen verilerin ışığı altında planlama işlemine geçilir. Planlama
ile amaçlara ve hedeflere ulaşmada izlenecek yollar, uygulanacak yöntemler, kaynak
tahsisi, birimlerin veya kişilerin ne iş yapacakları ve sorumluluk yetki dağılımı ortaya
konulur. Örgütün faaliyet iskeletinin ortaya çıkarıldığı bir aşamadır. Çizilecek faaliyet
haritası ile planlamanın teori kısmı tamamlanmış olmaktadır.
1.2.3.3. Uygulama Aşaması
Planlama işleminin tamamlanmasından sonra, oluşturulacak takvim ile planın
uygulanması aşamasına geçilir. Bu aşamada önemli olan uygulamanın belirli bir eşgüdüm
ile yapılmasıdır. Planı uygulayan her birim kendi içerisinde uyumlu olmasının yanı sıra,
planı uygulamakla görevli diğer birimlerle de uyumlu bir çalışmayı yapmalıdır. Uygulama
aşamasında verim sağlanması için öngörülen takvim ve iş şemasına bağlı olarak planın
hangi bölümünün ne zaman hangi birimce uygulanacağı belirtilmeli ve planın uygulama
süresi göz önünde bulundurulmalıdır.
1.2.3.4.
Denetim Aşaması
Denetleme, planlı faaliyet içerisinde hem hedeflere ulaşıp ulaşılamadığı hem de
uygulamanın plana uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığının kontrol edildiği bir aşamadır.
Planlamanın en son aşaması olarak değerlendirilse de denetleme, planlamanın uygulama
süreci içerisinde de performans denetimleri niteliğinde de yer almaktadır. Denetleme ile
uygulama esnasındaki aksaklıklar, eksiklikler ortaya çıkar. Denetleme plan uygulanırken
yapılacağı gibi, uygulama sonrası da yapılabilir.
I.2.4. Planlama Türleri
Planlama çeşitli ayrımlara tabi tutulsa da genel olarak çevreledikleri alana göre,
işlevlerine göre ve sürelerine göre türlere ayrılabilir.
17
I.2.4.1. Çevreledikleri Alana Göre Planlama Türleri
i. Örgütsel Planlama;
Bir örgütün, hedeflerine ulaşmak amacıyla sahip olduğu insan gücü, teknoloji,
sermaye gibi kaynaklarını etkin ve verimli bir biçimde kullanım maksadıyla yaptığı
planlamaya örgütsel planlama denmektedir(Sezen 1999: 14). Örgütlerin kendilerini
geliştirme çabalarının öne çıktığı günümüzde; örgütlerin büyüklüğü, karmaşıklığı veya
bulundukları çevrenin sürekli değişmesi ve yenilenmesi karşısında örgütsel planlama
kaçınılmaz olmuştur.
Örgütsel planlamada, örgüt içi planlamanın yanı sıra örgüt dışı planlama da yer
almaktadır. Bütçe planlaması, insan kaynakları planlaması, üretim planlaması gibi iç yapıyı
ilgilendirecek şekildeki planlamalar örgüt içi planlamaya; Halkla ilişkiler planlaması,
pazarlama planlaması gibi planlamalar ise örgüt dışı planlamaya örnek oluşturmaktadır.
Örgütsel planlama, bir örgütün sahip olduğu iç ve dış faktörler açısından kendisini
yenileyebilmesi ve geliştirebilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Örgütsel
planlamada ki yetersizlik veya koordinasyonsuzluk örgüt sisteminin bozularak dağılmasına
neden olacaktır. Bu nedenle varlığını koruyan ve geliştiren her örgüt, örgütsel planlamayı
sürdürmektedir.
ii. Kentsel Planlama;
Bir kentin mimarlık, mühendislik ve alt yapı hizmetlerinin oluşturulması yönünde
yapılan planlamaya kent planlaması denmektedir. Devlet yönetiminde toplum refahının
sağlanması ve sosyal devlet kavramlarının hakim olmaya başlamasıyla klasik kent
planlamasının yerini geniş kapsamlı planlama almıştır. Geniş kapsamlı planlama ile
planlama artık toprak kullan politikası olmaktan çıkarak kentin tüm gelişmesinin ele
alındığı bir planlama çeşidine dönüşmüştür(Keleş, 2004:146-147).
Günümüzde kentler; sorgulayan, araştıran, yaşadıkları çevreyle ilgili ve beklentileri
yükselmiş insanların yaşadığı merkezler olmuştur. Bu doğrultuda kent yaşamı,
yöneticilerden yükselen beklentilerle talepler doğurmaktadır. Bu taleplerin karşılanması ise
kent planlamasını önemli kılmaktadır. Artık kentin yönetsel sınırlarının yanı sıra, gelecekte
kente dahil olabilecek kent çevresinin de planlaması söz konusu olmaktadır. Bununla
beraber, kent planlaması ile kentin yol, ikamet, ticaret sanayi alanları, altyapı işlemleri,
18
bayındırlık çalışmalarının yanı sıra göç, sosyo-ekonomik durum, istihdam, ulaşım, nüfus
dağılımı da kontrol altına alınmaya başlanmıştır. Bu bakımdan şehircilik anlayışı içinde
planlamaya çok önemli görevler yüklenmiştir.
iii. Bölgesel Planlama;
Kalkınma planları hazırlanırken,
sadece bir ülkenin kaynaklarının işler hale
getirilmesi ve kullanımı konusu değerlendirildiğinde, kalkınmanın coğrafi boyutunu göz
ardı edilmiş olur. Bu ise kalkınma planlarının bir kısmının eksik kalmasına neden
olmaktadır. Bu doğrultuda kalkınma planları hazırlanırken kalkınmanın mekansal (coğrafi)
boyutlarının da hesaba katılması gereksiniminden ötürü bölgesel planlama kavramı
gelişmiştir(Keleş, 2004:335).
Bir eşgüdüm içinde birden fazla yerleşim birimini içine alan fiziksel çevrenin
planlanmasını, nüfus hareketlerinin kontrolünü, sulama, altyapı, baraj, liman, tarım vb. gibi
hizmetlerin dağılımının düzenlenmesini sağlayan planlama türüne bölgesel planlama
demek mümkündür.
Bölgeler arasındaki gelişme farklarından kaynaklanan dengesizliklerin giderilmesi
amacıyla hazırlanan Bölgesel planlama, genelde, diğer bölgelere nazaran daha az gelişmiş
bölgeleri kalkındırmak amacıyla hazırlanır. Bölgeler arası gelişmişlik
farkını giderme
amacıyla 1960'lardan itibaren Türkiye'de bölgesel planlama uygulanmaya başlanmıştır.
Ancak ulusal kalkınma planlarını bölgesel düzeyde yaşama geçirmede bir araç olarak
kullanılan bölgesel kalkınma planları başarılı olamamıştır.
Zamanla bu politikadan
vazgeçilerek kalkınmada öncelikli yöreler uygulanmasına gidilmiştir(Sezen 1999: 18).
iv. Ulusal Planlama;
Bir ülkenin eğitim, sağlık, insan gücü, sosyal güvenlik, kentleşme, spor, kültür gibi
toplumsal; çevre, doğal kaynaklar, ulaşım, enerji, teknoloji gibi fiziksel; üretim, tüketim,
gelir dağılımı gibi ekonomik alanlarının planlamasının yapıldığı geniş çaplı planlamalara
ulusal planlama denmektedir. Hızlı bir değişimin içerisinde olan dünyamızda ülkeler bu
değişime ayak uydurabilmek için, kendi doğal kaynaklarını, teknolojik durumlarını,
ekonomik yapılarını, coğrafik avantajlarını kendi varlıklarını korumak ve geliştirmek
yönünde kullanmak zorundadırlar. Bu zorunluluk ise ulusal planlamayı doğurmuştur.
Ulusal planlama, ulusal ve uluslararası düzlemde belirlenen ekonomik, siyasi ya da
19
toplumsal hedeflere ulaşma yönünde
öngörülen bir süre içerisinde ulusal kaynakları
harekete geçirme olarak da tanımlanabilir(Sezen 1999: 20). Ulusal ölçekte planlama
yapılması veya ülke geleceğinin bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi, ancak siyasal iktidarın
planlamaya dayalı bir yönetim anlayışına ve kapasitesine sahip olması koşuluyla
gerçekleşir(Yılmaz, 1999: 86).
Ulusal planlamanın boyutu ülkeler arası farklılıklar göstermektedir. Bu
farklılıkların temel nedeni, planlama kapsamına hangi konuların alınacağıdır. Planlama
kapsamı ülkeler arası farklılıklar olsa da her ülke muhakkak ulusal planlamaya sahiptir.
Toplumsal değişimin inşa edilebileceği ve yönlendirilebileceği fikrinin değer
bulmasıyla zenginleşen ulusal planlama, toplumsal değişim teknolojisi ya da bir toplum
mühendisliği modeli olarak kabul edilir(Soyak, 2003:168). Toplumun gelişmesinin
sağlanması ve refah düzeyinin artırılması gayesine dayanan ulusal planlama, devletin veya
hükümetin politikalarının akılcı bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli olan yöntemler
bütünüdür. Ulusal planlama ile hızlı ve dengeli büyüme, milli gelirin arttırılması, istihdam
olanaklarının genişletilmesi, gibi amaçlar gerçekleştirilmeye çalışılır.
v. Uluslar Üstü Planlama;
Dünyada görülen gelişmelerin ve bu gelişmenin paralelinde küreselleşmenin de
etkisiyle, serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme,coğrafik sınırların kalkması, teknolojinin
sınır tanımaması, liberalleşme, tek pazar ekonomisi gibi kavramlar ön plana çıkmıştır. Bu
kavramaların işlerlik kazanması yeni düşünce ve politikaların da bir göstergeci olmuştur.
Nitekim bu kavramlar ekseninde ülkelerin iktisat politikaları başta olmak üzere bir çok
alandaki politika ve planlarına uluslar üstü kurumlar tarafından nüfuz edilir olmuştur.
Uluslararası kurumların planları, üye ülkelerin ulusal sınırları içinde yapacakları
mali, idari ya da hukuksal düzenlemeler gerektirdiğinden, uluslar üstü bir nitelik
kazanmaktadır. Uluslararası planlar, kimi zaman ulusal planları yönlendirir ve biçimlendirir
bir niteliğe de sahip olması bağlamında önemini her geçen gün artırmaktadır.
20
I.2.4.2. İşlevlerine Göre Planlama Türleri
i. İnsan Gücü Planlaması;
Tarihin her döneminde insan gücü, kalkınmanın motoru ya da belirleyicisi
olmuştur. Kalkınma politikalarının başarısında temel etken kalkınma planlarını oluşturacak
ve uygulayacak beşeri unsurların kalite düzeyi olmuştur. Birbirinin içerisinde yer alan bir
diğer husus da vardır ki o da nitelikli bir beşeri yapıya da ancak insan gücü planlaması
sayesinde ulaşılabileceğidir. Yönetim biliminin içerisinde temel bir niteliğe sahip unsur
olan insan gücü planlaması, örgütün, mevcut insan kaynaklarını en etkili ve verimli bir
biçimde kullanmayı ve örgütün ihtiyaç duyduğu veya duyacağı niceliksel ve niteliksel insan
gücünü
belirleyerek
personel
politikasını
buna
göre
ayarlaması
olarak
tanımlanabilmektedir.
Öncelikli olarak iş gücü ve insan gücü kavramları arasındaki ayrımı bilmek
gerekmektedir. Zira birbiri ile çok karıştırılan bu iki kavram arasında temel fark şudur; İş
gücü planlaması istenilen en üst faydanın elde edilebilmesi için, ihtiyaç duyulan sayıda
insanın, öngörülen zamanda, talep edilen iş yerinde bulundurulmasına yöneliktir. İnsan
gücü planlaması ise iş gücü planlamasından daha geniş kapsamlı olup üst yönetimin
yargılarını da içerir. İnsan gücü planlamasını, mevcut insan kaynağının gelecekte öngörülen
nicelik ve niteliğe hangi süreç içerisinde getirileceğinin üst yönetim tarafından belirlenmesi
olarak tanımlayabiliriz(Yüksel, 2000:72). İnsan gücü planlamasının örgütteki insan
kaynaklarını bir maliyet unsuru olmaktan çıkaran, bir üretim faktörü haline dönüştüren
süreç olduğu da söylenebilir(Aykaç,1999: 94).
İnsan gücü planlamasının yapılmaması, örgütsel düzeyde, hizmet ve ürün kalitesi
maliyetinin azaltılmasında, açık veya gizli işsizliğin azaltılmasına, toplumsal hizmetlerin
nicelik ve nitelik olarak kalitesinin yükseltilmesine imkân vermektedir(Sezen 1999:27).
Örgüt sahip olduğu beşeri kaynaklara yönelik insan gücü planlaması yaparken;
öncelikli olarak sahip olunan ve olunabilecek insan kaynakları belirlenir. Bu aşamadan
sonra ise insan gücü nitelikli olup olmadığına göre ayrılarak oluşturulacak planın hedef
noktaları tespit edilir. İnsan gücü niteliğine göre yöntemsel farklılaştırmaya sahip
planlamanın içerisinde belirlenir ve ihtiyaç duyulan insan gücü türüne göre eğitim
21
planlaması yapılır. Özellikle eğitim planlaması bir ülkenin kalkınmasında önemli görevler
üstlenir. İnsan gücü planlaması, kalkınma planlarında belirtilen ekonomik sosyal mali,
kültürel amaçlara varmak için, beşeri kaynakların planlanması demektir.
ii. Stratejik Planlama;
Örgüt ve çevre arasındaki etkileşimin incelendiği Stratejik planlama, örgüt ile
çevresini bir bütün olarak görür ve özellikle iç ve dış çevre analizleri ile hareket ederek
örgüt amaçlarını gerçekleştirmeye çalışır. Stratejik Planlama bir kurumda görev alan her
kademedeki kişinin katılımını ve kurum yöneticisinin tam desteğini içeren sonuç almaya
yönelik çabaların bütününü teşkil eder. Bu anlamda paydaşların ihtiyaç ve beklentileri,
paydaşlar ve politika yapıcıların kurumun misyonu, hedefleri ve performans ölçümünün
belirlenmesinde aktif rol oynamasını ifade eder. Bir stratejik plan aşağıda yer alan beş
temel soruya verilen yanıtların yer aldığı bir rehber niteliği taşır:
Şu anda neredeyiz?
Nerede olmayı istiyoruz?
Gelişmemizi nasıl ölçebiliriz?
Olmak istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz?
Gelişmemize yönelik yol haritamızı nasıl saptayabiliriz ve denetleyebiliriz?
Bu sorulara verilecek yanıtlar ve stratejik planın diğer unsurları stratejik planlama
belgesinin içeriğini oluştururlar .
I.2.4.3. Sürelerine Göre Planlama Türleri
i. Kısa Süreli Planlama;
Plan süreleri öngörülürken bir yıl veya daha az süreyi kapsayan bakış açıları ile
oluşturulan planlara kısa süreli
planlar denir. Bu planlar uzun ve orta süreli planların
uygulanmasında bir nevi ay ve yıllara sari çalışma takvimi niteliği taşımaktadırlar. Farklı bir
bakış açısıyla kısa süreli planlara tamlayıcı planlar demek mümkündür. Çünkü, uzun süreli
planlardaki geleceğe dair öngörülemeyen eksiklikleri kısa süreleri planlar sayesinde yakalama
ve giderme imkanı doğmaktadır. Bu da kısa süreli planları daha uzun süreli planlara göre daha
gerçekçi kılmaktadır.
ii. Orta Süreli Planlama;
Orta süreli planlar, bir ile beş yıla kadar olan bir süreyi kapsayan planlardır. Kısa süreli
planlara göre daha az, uzun süreli planlara göre ise daha detaylı olan planlardır. Orta süreli
22
planlar uzun dönemli planların uygulanmasını sağlamak, eksikliklerini tamamlamak için
hazırlanırlar. Bu bakımdan orta süreli planlar, program veya proje niteliğindedirler.
iii. Uzun Süreli Planlama;
Sürelerine göre planlama sınıflamasında, zaman kapsamı için kesin bir belirleme
yapılmamış da olsa genel olarak beş yıldan fazla bir süreyi kapsayan planlara uzun süreli
planlar denilmektedir.
Geleceğe yönelik öngörülerde bulunmanın zorluğunun yanına bir de çağımızda
yaşanan hızlı gelişmeler bu öngörüyü zorlaştıracağı için uzun süreli planlama yapmak oldukça
zordur. Bu zorluğu gidererek yapıla planları gerçekçi ve uygulanabilir kılmak için hazırlanan
planlar oldukça esnek yapılmakta ve genelde izlenecek politikalar, hedefler, amaçlar ve
yöntemler belirtilmektedir.
II.BÖLÜM: STRATEJİK YÖNETİM SÜRECİ II.1. Stratejik Yönetimin Tanımı ve Gelişimi
Stratejik yönetim 1980'lerden itibaren işletme yönetimin içerisine girmeye başlamış
çağdaş yönetim tekniklerinden birisidir. Önce işletme yöntemi literatüründe yer almaya
başlayan stratejik yönetim, son 15 yılda kamu yönetimi içerisinde de yer bulmaya başlamış
bir yönetim şeklidir. Strateji ve yönetim kavramlarının bütünleşerek oluşturduğu ve
temelini planlama unsuruna dayandıran çağdaş bir yönetim tarzıdır.
Stratejik yönetim kültürünün örgütler içerisinde gelişimi ve yerleşimi sürecinde,
stratejik plan uygulamalarında bazı aksaklıkların doğduğu göze çarpmıştır. Her şeyden
önce stratejik plan konusunda hakim kanaatin, sadece yönetimciler tarafından taşındığı ve
bunun diğer örgüt çalışanları ile tam paylaşımının olmadığı görülmüştür. Bu da kurumsal
bir yönetim tarzından ziyade kişilere ve yönetimlere özgü kalmaktan öteye geçmeyen
yönetim şekli olmasına neden olmuştur. Ayrıca, durum analizi aşamasında iç yapı ve dış
yapı analizleri yapılırken; çevre analizindeki yeterlilik iç yapı analizde gösterilememiştir.
Bunun en büyük nedeni, örgütlerin öz eleştiri ve nesnel bakış açısı ile kendilerini
değerlendirememeleri yatmaktadır. Bu ise stratejik planlamada aksaklıklara neden
olmuştur(Ülgen ve Mirze, 2004:37). Stratejik planlama içerisinde görülen bu ve benzeri
23
aksaklıkların temelinde yatan planlama bazlı anlayışın hakim olmasıdır. Bu aksaklıkların
giderilmesi yönünde arayışlar, stratejik yönetimi öne çıkarmıştır.
Stratejik yönetim, planlama, örgütlendirme, yürütme, denetim gibi temel yönetim
işlevlerini ortadan kaldırmayan üst kademenin ilgilendiği özel bir yönetim tarzıdır. Stratejik
yönetim, örgütün iç ve dış çevre analizleri neticesinde gelecekte nasıl bir konumlama
içerisinde olacağının cevabını oluşturur. Bu bakış açısıyla stratejik yönetim, örgütü olması
istenilen konuma taşıyacak yere ulaşmak için yapılacak işlerin planlanması, örgütlenmesi,
koordinasyonu ve kontrol edilmesi sürecidir(Dinçer, 1998: 35).
Stratejik yönetim, örgüt içi ve örgüt dışı veriler toplayarak örgütün varlığını
sürdürmesi ve gelişmesi yönünde analiz etme, ölçme, değerlendirme, koordine etme,
değiştirme, geliştirme ve uygulama süreçlerini sistematik bir bakış açısında yönetebilme
olarak da tanımlamak mümkündür.
Stratejik yönetim örgütün sahip olduğu vizyona nasıl ulaşacağının belirlendiği,
örgüt kimliğinin ve kültürünün oluşturulduğu bir yönetim biçimidir. Stratejik yönetim
biçimi ile örgüt, diğer yapılardan farklı olarak kendi varlığını belirler ve ortaya çıkarır.
Örgütte oluşturulan ortak ruh ile süreklilik ve gelişme yolu açılmış olur. Stratejik yönetim
ile yukarıda sayılan bu süreçlere aktif olarak katılım ve şekillendirme sağlanmış olur.
Stratejik planlamada ise, örgütün bu günü analiz edilerek gelecekteki konumu belirlenmeye
çalışılmaktadır. Bugünün analizlerine dayanarak geleceğe yönelik olarak örgütün
konumlandırılmasına çalışıldığı, örgüt amaç ve hedeflerine ulaşma doğrultusunda
kaynakların harekete geçirilmesidir. (Bircan, 2003 : 425)
Stratejik yönetim ve planlama kavramları birbiriyle çok karıştırılan kavramlar
olmalarının yanı sıra temelde birbirinden çok ayrı kavramlardır. Bu iki kavram birleri ile
sıkı bir ilişki ve etkileşim içerisinde olmakla birlikte birbirinden ayrıştırmak şöyle
mümkündür. Stratejik planlama en iyi ve en uygun stratejik kararları almaya odaklanırken
stratejik yönetim stratejik sonuçların üretilmesine odaklanır. Örgüt içerisindeki tüm kaynak
ve imkânların plan dahilinde harekete geçirilerek kullanım sürecidir. Stratejik yönetim,
hareketli ve değişkenliği içerisinde barındıran bir yönetimdir.
Stratejik yönetim, kurumun gelecekte yer alacağı pozisyonu belirlemeye yönelik
24
süreci kapsamaktadır. Stratejik yönetim; stratejik planlama, politika oluşturma ve uygun
yapı araştırma, karşılaştırma ve kontrol olmak üzere üç temel aşamadan oluşmaktadır.
Stratejik yönetim sürekli iyileştirme ve kaliteye yönelik çabalar, bütçeleme, kaynak
planlaması, program değerlemesi performans gözlemleme ve raporlama tekniklerini
bütünleştirir. Aşağıda belirtilen sorulara verilen cevaplar stratejik yönetimi oluşturmaktadır.
Strateji nedir?
Stratejinin uygulanması hangi amaca ulaştıracak?
Strateji hangi süreyi kapsamalıdır?
Uygulanacak stratejinin maliyeti ne olacak?
Stratejide hangi yöntem kullanılacak?
Stratejiler kim tarafından oluşturulacak?
Strateji kimler tarafından uygulanacak?
Bu ve benzeri sorulara verilen cevaplar, stratejik yönetim içerisinde yerini bulacaktır.
Aynı zamanda örgütün stratejik yönetim süreci içerisindeki performans kriterlerini de bu
sorulara verilen cevaplar doğrultusunda kontrol etme imkânı sağlanmış olmaktadır.
II. 1.1. Stratejik Yönetimin Özellikleri
Stratejik yönetim öncelikli olarak genel yönetim tekniklerinde var olan özellikleri
içerisinde barındırır. Sahip olduğu bu genel niteliklerin yanı sıra stratejik yönetim, kendine
özgü birtakım özellikleri de bulunmaktadır(Aktan,1999:6). Bu özelliklerden şu şekilde
bahsetmek mümkündür;
Tepe yönetiminin bir fonksiyonudur.
Örgütü açık yönetim olarak tanımlar.
Örgütü bir sistem olarak tanımlar.
Alt kademe yöneticilerine rehberlik eder.
Örgüt kaynaklarının en verimli ve akılcı kullanımına yöneliktir.
Çok zengin ve çeşitli verilerden yaralanır.
Durum analizlerine önem verir.
Gelecek yönelimlidir ve uzun vadeli bakış açısına sahiptir.
Organizasyonun
gelecekle
ilgili
faaliyetlerin
planlanması,
koordinasyonu, uygulanması, bütçelenmesi ve denetlenmesine imkân sağlar.
25
örgütlenmesi,
Gelecekte oluşabilecek değişikliklere uyum sağlama yetisine sahiptir.
Örgüt ortak kültürü ve kanaatini yansıtır.
Stratejik yönetim, örgütün belirlemiş olduğu amaçlara ulaşma yolunda
sürdürdüğü çalışmalar sonucu ortaya çıkan faaliyetler bütünüdür. Bu süreç içerisinde yapılan
çalışmalar, örgüt açısından çok büyük önem taşıyan kararlar ve hareketler dizisini kapsar.
Bu faaliyetler, örgüt
hedeflerini, amaçlarını, felsefesini kapsayan örgüt misyonunu
belirlemek; örgüt iç ve dış yapıları incelenerek durum analizi gerçekleştirmek; örgüt vizyon
ve temel değerlerini formüle etmek; örgüt amaç ve hedeflerini oluşturmak; belirlenen amaç
ve hedeflere ulaşma yönünde takvim oluşturmak; performans değerlendirmesi yapmak;
çalışmaları denetlenebilir bir bütçeleme sistemine oturtmak ve denetim mekanizmalarını işler
halde tutarak etkinleştirmek gibi unsurları saymak mümkündür.
II. 1.2. Stratejik Yönetimin Önemi
Stratejik yönetim örgütün amaçlarının belirlenmesi ile ilgili olduğu için, stratejik
yönetimden yoksun olan bir örgüt, amaç belirleme ve bu amaçlara ulaşmada yöntem
belirleyemez. Bu doğrultuda ihtiyaç duyulan hesaplamalar ve faaliyetleri belirlemekte öncü
olacak kurallardan mahrum kalır(Eren, 1990: 27).
Değişimin giderek daha çok hissedildiği günümüzde, hem değişime uyum
sağlamak hem de rekabet ortamında diğer organizasyonlarla verilen mücadeleden galip
çıkmak için sürekli bir arayış ve sorgulama ihtiyacı doğmuştur. Bu çerçevede örgütlerin,
bugün sahip olduğu konumu iyi değerlendirmiş, geleceğin belirsizliği içerisinde en az sapma
payı olan uzun süreli bakış açısına sahip yönetim şekline ihtiyacı hissedilmiştir. Bu da
stratejik yönetimi ortaya çıkarmıştır. Stratejik yönetim örgütler için, bugünkü konumunu iyi
değerlendirmenin sağladığı güç ile geleceğe doğru sağlam adımların atılmasına imkân veren
bir yöntem olmuştur.
Stratejik yönetim, çevreyi değerlendirme yetisi sayesinde örgüte, ileride
oluşabilecek değişiklikleri tahmin etme kabiliyeti kazandırır. Çevrede meydana gelebilecek
değişiklikleri önceden tahmin edebilme anca dışa açık sisteme sahip örgütlerde mümkün
26
olmaktadır. Stratejik yönetim örgütlere dışa açıklık imkânı sağlar. Bu da örgütleri dışa kapalı
olmaktan kaynaklanan çöküş sürecinden kurtarır.
Örgütler kendi kendilerini değerlendirme imkânı stratejik yönetim ile bulur.
Stratejik yönetim örgütlerin boy aynasına bakmasını sağlar. Varlığının, güçlü ve zayıf
yanlarının ne olduğunun ortaya koyar. Böylece örgütler, gücünün hangi amaçları
gerçekleştirmeye yetip yetmeyeceğini nesnel bir bakış açısı içerisinde görme imkânı bulur.
Örgüt stratejik yönetim sayesinde varlığını bir bütün olarak görme imkânı bulur. Bu bütünlük
hem akılcı yönetim ve organizasyonu sağlar, hem de çalışanları örgütün amaçlarına yönelik
ortak hareket etmeye yönlendirir.
Stratejik yönetimin uygulandığı organizasyonlarda, kaynakların etkin ve verimli
kullanımı söz konusu olmaktadır. Çünkü stratejik yönetim süreci içerisinde örgütün sahip
olduğu fiziki, beşeri ve iktisadi kaynakların durum analizi yapılmaktadır. Bu analiz
neticesinde kaynaklar, örgüt stratejik amaçları doğrultusunda kullanılır. Örgütün sahip
olduğu kaynakların dağılımı, hizmet talepleri, talepteki değişim ve hizmet önceliklerine
uygun bir değerlendirme neticesinde belirlenecek ölçüler doğrultusunda artırılmasına veya
geliştirilmesine çalışılır(Torlak ve Cevahir 1999: 249). Kaynakların örgüt amaçları dahilinde
kullanımı, yerindeliği ve yeterliliği stratejik yönetim ile sağlıklı bir şekilde sağlanmış olur.
Stratejik yönetim, örgüt yöneticilerine, örgütün geleceğini belirleme konusunda
etken ve sürece müdahil bir konumda olmalarını sağlamaya müsait bir yönetim tekniğidir.
Stratejik yönetim, örgüte, içerisinde bulunduğu süreçten etkilenen konumda olmaktan çok, bu
süreci başlatan ve etkileyen olma imkanını verir ve böylece örgüt kendi geleceğinin
kontrolünü elinde tutma imkânını bulur.
Stratejik yönetim, örgütlerde yürütülen faaliyetlerde keyfiliği ortadan kaldırır. Günü
birlik kararlar, belli bir ilkeye dayanmayan tutarsız iş ve işlemler artık stratejik yönetim
sayesinde hayat bulmamaktadır. Örgütte yapılacak faaliyetler önceden belirlenerek belli bir
takvime bağlandığı için örgüt yöneticilerinin keyfi müdahalelerinin önü kesilmiş olmaktadır.
Bu da örgüt faaliyetlerinin tutarlı, nesnel, öngörülebilir ve ölçülebilir bir yapıda olasını
sağlar. Böylece, örgütün çalışmalarında istikrar korunmuş olup örgüte güven duyulması
sağlanmış olur.
27
II.2. Stratejik Yönetim ve Liderlik
Liderlik
kavramını
stratejik
yönetim
süreci
içerisinde
değerlendirmeye
başlamadan önce liderliğin özelliklerini belirtmek yerinde olacaktır.
Örgüt yönetimi açısından lideri tanımlayacak olursak; değişimi yönetebilme
becerisine sahip, sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar verebilme ve uygulamalarda sorumluluk
üstlenebilme iradesine sahip kişiye lider denilir. Lider; sahip olduğu imkânları en verimli
kullanabilme, gerektiğinde zor kararların ve sonuçlarının ardında durabilme, ve çevresini
etkileyebilme becerisine sahip olan kişidir(“http://tr.wikipedia.org”:2007).
Lider kavramının tanımlamasından sonra “Liderlik” kavramını ise şu şekilde
belirtebiliriz: Herhangi bir durumda, belirlenen amaçlara ulaşmak için, örgütün
veya
bireylerin faaliyetlerini etkileme, yönlendirme ve kontrol etme; aynı zamanda da örgüt
üyelerini bir araya getirerek, yapının devamını sağlama sürecidir.
Liderin resmi yetkilerle donatılması şart değildir. Resmi yetkilere sahip olmayan
bir lider de kitleleri peşinden sürükleyebilir. Ancak resmi yetkilerle donatılmış olmak
yöneticinin kullanabileceği güç kaynaklarını artırabilir. Liderlik bir güç kullanma sürecidir.
Ama sadece güçle başlayan bir süreç değil danışmanlık, güven, sevgi, sabır da isteyen bir
durumdur.
Stratejik yönetimde yöneticilerin liderlik özelliklerini taşıyor olması çok önemlidir.
Çünkü liderin, vizyon sahibi olması; ilkeli, tutarlı ve ortak kanaati oluşturacak davranışlara
sahip olması; katılımcılığa yer vererek görüş alış verişinde bulunabilmesi; davranışlarını
keyfi değil plan ve program içerisinde yapabiliyor olması; stratejik yönetim sürecinin
aksamadan katılımcı bir ruh içerisinde yürütülmesine imkân verecektir.
Stratejik yönetimde üst yönetimin sadece klasik yönetici niteliğinde olması kabul
edilir bir yapı değildir. Zira stratejik yönetim, dayatmalara değil, katılımcı bir ruh içerisinde
yönetişim fikrine dayanmaktadır. Yönetim sürecine; örgüt üyelerinin kendilerinden bir parça
kattığı, örgüt amaçlarını kendi amaçları olarak kabullendiği ve örgüt vizyonunu ise kendi
geleceklerine yönelik bir hayal olarak tanımlayabildikleri süre stratejik yönetimden
28
bahsedilebilecektir. Liderlik, yönetilenlerin yönetimi kabullendiği ve birlikte çalışma
ruhunun ortak paydalara dayandırılarak güçlendirilmesidir. Bu güçlü yapı ise stratejik
yönetimin ihtiyacı olan bir husustur.
Stratejik yönetim sürecinde liderlik, örgütün ortak değerlerini güçlendirerek
belirginleştirmeyi, disiplin içerisinde faaliyetleri yürüterek plan ve programlara bağlı
kalınmayı sağlayacak otoriteyi koruyabilmeyi; örgüt faaliyetlerinde gönüllülük ve isteklilik
unsurlarını öne çıkarmayı; sorunlar karşısında yılmadan dirayet göstererek çözümler
üretebilmeyi; örgüte geleceğe yönelik olarak yeni ufuklar açabilmeyi; değişen şartlar
karşısında yeni stratejiler belirleyebilmeyi ve örgütün geçmişi bu günü ve geleceği
konusunda analizlerde bulunabilme özelliklerini içerisinde barındırmaktadır(Marşap, 1999:
24).
Ayrıca, stratejik yönetimde lider, inançsızlığı inanca; moral düşüklüğünü morale;
güvesizliği güvene; kargaşayı düzene; ben ruhunu biz düşüncesine dönüştürebilme gücüne ve
becerisine sahip olma söz konusudur (Erçetin, 2000:15-16).
Lider fikirlerinden
yararlanabileceği, biz şuuru içerisinde hareket edebilen bir takım oluşturmalıdır. Lider, bu
takıma fikirlerini ve çalışmalarını sunabilecek özgür bir ortam sunabilmelidir.
Örgüt
amaçlarına ulaşabilmede stratejik yönetim sürecinde etkili bir lidere ihtiyaç duyar. Aksi
taktirde salt yönetici ruhu ile stratejik yönetim süreci yürütülecek olursa başarıdan söz etmek
mümkün olmayacaktır.
II.3. Stratejik Yönetim ve Etik
Etik, birey ve grupların davranışlarını düzenleyen ilkeler veya standartlar
topluluğudur. Başka bir deyişle, neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmek ve doğru olanı
yapmayı içerir. İş etiği, genel olarak işyerinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmek ve
doğru olanı yapmaktır.
İlkeler bütünü halinde oluşan stratejik yönetim içerisinde örgüt faaliyetlerinin
etiğe dayalı olarak yürütülmesi bir zorunluluktur. Örgüt politikası doğrultusunda belirlenen
etik kurallarının stratejik yönetimin her sürecinde kendisini göstermesi gerekmektedir. Örgüt
için etiğik; toplumda geçerliliği olan ahlaki değerler ve normlar çerçevesinde örgüt faaliyet
29
alanlarını kapsayan, örgüt içi ve dışı çevresel faktörlerle etkileşime açık, her türlü faaliyet ve
davranışa yön verecek yargılar geliştirme ve uygulama biçimidir(Torlak, 2001: 98).
Örgüt içinde etiğe uygunluk fikrinin gelişmesi ve etik ilkelerin belirlenmesi
stratejik yönetim süreçlerinden birisi olan temel değerlerin belirlenmesi aşaması ile hayat
bulacaktır. Temel değerler belirlenirken örgütün içinde bulunduğu sosyal ve kültürel yapı ile
everensel örgüt kültürü hakim olmaktadır. Bu doğrultuda temel değerlere bağlı olarak
faaliyetlerini sürdüren örgüt, etik ilkelere ters düşmeden amaçlarına ulaşacaktır. Etik ilkelere
bağlı olarak yürütülen stratejik yönetim süreci neticesinde örgüt, sadece kurumsal yararlarını
ve geleceğini değil içerisinde bulunduğu çevre için de olumlu dış etki sağlamış olacaktır.
Örgütleri özel sektör ve kamusal niteliğe haiz örgütler olarak ayrıma tabi
tuttuğumuzda, stratejik yönetim içersinde etik davranış farklı bir anlam kazanacaktır. Kamu
yönetiminde, özel sektöre göre etik davranış daha geniş bir alan bulmuştur. Çünkü kamu etiği
çok daha ve güçlü yönetsel geleneklere ve hukuk düzenine sahiptir. Etik ilkelere dayalı
olarak faaliyet yürütmek kamu yönetiminde varlık nedeni olarak görülmektedir(Öztürk,
1999: 18-20). Kamu yönetiminin içerisinde her aşamada etik değerlerin varlığı ve bu varlığı
koruma yönündeki baskıyı hissetmek mümkündür. Bu nedenle stratejik yönetimi, kamu
yönetimi içerisinde uygularken etik değerlerin etkisi her aşamada öne çıkacaktır..
Stratejik yönetim sürecinde etik değerlere bağlılık, örgütün amaca ulaşma
yolunda olumsuz davranışların içerisine girmesini engelleyecektir. Bu sınırlama ise gerek
örgüt yapısına gerekse örgüt dışına olumlu faaliyetler olarak yansıyacaktır. Etik ilkelere
bağlılık, hem örgütün sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını sağlayacak hem de dış çevreye
pozitif fayda imkanını doğuracaktır.
II.4. Stratejik Yönetim Süreci
Stratejik yönetim süreci örgütün belirlenen amaçlarına ulaşabilmeleri için stratejik
planlar yapılarak stratejilerin geliştirilmesi, bu planların gerçekleştirilmesi için oluşturulan
yöntemler ve kurumsal yapı sayesinde stratejilerin uygulanması ve tüm faaliyetlerin örgütün
amaçlarıyla uygunluğunun
gözden geçirilerek denetlenmesi şeklinde üç ana aşamadan
oluşmaktadır.
30
II.4.1. Stratejilerin Geliştirilmesi
Strateji geliştirme aşaması bir “stratejik düşünme'' sürecidir. Bu süreç içerisinde
örgüt bünyesine en uygun stratejiler oluşturularak ortaya konulur. Örgütün Strateji geliştirme
süreci içerisinde; durum analizi ve geleceğe bakış açısıyla stratejilerin belirlenmesi aşamaları
yer almaktadır. Çalışmamızın stratejik planlama bölümünde daha detaylı olarak
değerlendirileceği için burada durum analizi ve geleceğe bakışa yüzeysel olarak değinilmekle
yetinilecektir.
a) DURUM ANALİZİ; Örgütün sahip olduğu, kaynakların, değerlerin ve konumun gözden
geçirilerek analiz edildiği bir süreçtir. Bu çalışma içerisinde örgütün öncelikle iç yapı analizi
sonrasında içe dış çevre analizi yapılmaktadır. İç yapı analiziyle örgütün fiziki, beşeri ve mali
kaynakları analiz edilerek mevcut varlığın belirlenmesinin yanı sıra örgüt mensuplarınca da
örgütün nasıl algılandığının tahlili de yapılmaktadır.
Dış çevre analizinde ise; örgütün içerisinde bulunuş olduğu dış çevre tarafından nasıl
algılandığı, nelerin beklendiği
ve nasıl bir konuma sahip olduğu konusunda verilere
ulaşmak için yapılan bir çalışmadır. Durum analizi çalışmalarını, örgütün güçlü zayıf yanları
ile örgüte yönelik fırsat ve tehditlerin değerlendirildiği GZFT analizi tamamlamaktadır.
b) GELECEĞE BAKIŞ: Stratejik yönetim sürecinde durum analizi aşamasında elde edilen
veriler neticesinde örgütün misyon, vizyon, temel değerler, stratejik amaç ve hedeflere
yönelik çalışma sürdürülmektedir.
Stratejik planlama içerisinde oluşturulan örgütün geleceğe bakışını ortaya koyacak
unsurlar, stratejik yönetimde rehber olarak kullanılacaktır. Örgüt için yol haritası niteliğinde
olan;
Misyon kavramı ile; Örgütün sunduğu tüm hizmet ve faaliyetleri kapsayan bir şemsiye
belirlenerek yürütülecek faaliyetlerin dayanak noktası ve sınırı ortaya konulur.
Vizyon kavramı ile; Örgütün gelecekte kendisini görmek istediği konumun resmidir
demek mümkündür. Bu resim ile örgüt gelecekte nerede, nasıl ve ne şekilde olacağını ortaya
31
koyar. Böylece vizyon sayesinde örgütün geleceğine ışık tutulmuş izlenecek yolun hattı
belirlenmiş olmaktadır.
Temel değerler ile; Örgütün, gerek bütün faaliyetlerini gerçekleştirirken, gerekse
gelecekteki duruşunu belirlerken dayanak aldığı kavramların belirlenmesidir. Belirlenen
temel değerler ile örgüt, kültürünü, karakterini ve hassasiyetlerini oluşturmaktadır. Bu
değerler etrafında amaçlarını, hedeflerini ve faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Oluşturulan
temel değerler örgütün DNA’sını oluşturmaktadır. Bu kavramlar sayesinde örgütün
davranışlarında nesnellik, tutarlılık ve şeffaflık sağlanarak kurumsal kültür geliştirilerek
kişilere bağlı yapılanmanın önüne geçilir.
Amaçlar, hedefler ve faaliyetlerin belirlenmesi ile; Kendisini tanımlamış ve temel
unsurların birçoğunu belirlemiş örgütün, gelecekte çok daha iyi bir konuma kavuşması için
gerekli olan öngörülerin oluşturulma sürecine de amaçların belirlenmesi denilmektedir.
Gerek durum analizinden elde edilen verilerin ışığında gerekse misyon, vizyon ve temel
değerlerin çizmiş olduğu rota doğrultusunda örgüt, gelecek için amaçlar edinir. Bu amaçlarda
temel esas; örgütün ihtiyaçlarının karşılanması, kurumsal yapısının güçlendirilmesi, örgüt
için yeni fırsatların oluşturularak yararlanılması ve tehditlerin bertaraf edilmesi ile gelecekte
çok daha güçlü bir organizasyona kavuşmak yatmaktadır.
Örgütü
istenilen
noktaya
getirmeye
yönelik
oluşan
amaçların
daha
da
somutlaştırılarak belli takvimlere bağlanması ile hedefler oluşturulur. Hedefler, stratejik
yönetim içerisinde örgütü yükseltecek merdiven basamakları konumundadır. Örgütün
belirlemiş olduğu amaçlara ulaşmada yöntem belirlemesi hedefler sayesinde olmaktadır.
Hedefte örgütün, “hangi biriminin”, “hangi zaman aralığında”, “neyi”, “nasıl yapacağı”
belirlenir. Hedefler amaçlardan daha somut, faaliyetlerden daha genel niteliktedir.
Faaliyetleri ise daha çok bir iş takvimi şeklinde tanımlamak mümkündür. Amaç ve hedeflere
göre çok daha somut bir nitelik kazanan faaliyetlerde; proje veya işin süresinde,
yürütücüsünde ve eylem sürecinde tam bir netlik bulunmaktadır. Bu netlik,örgütün yaptığı ve
yapacağı davranışların kontrolü ve takibine imkân sağlayacaktır.
32
II.4.2. Stratejilerin Uygulanması
Stratejik yönetim anlayışı, planların uygulanması, aksayan yönlerin görülmesi ve
düzeltici direktiflerin verilmesini gerektirir. Bu süreç içerisinde yakalanan başarı stratejik
yönetimin de başarısını göstermektedir. Her ne kadar stratejik yönetim örgütün üst yönetimi
tarafından oluşturulan bir süreç olarak algılansa da başarı, ancak bu stratejileri uygulayacak
orta ve alt kademe yöneticilerin kanaatleri ve uygulama becerileriyle ortaya çıkacaktır.
Stratejilerin kolayca benimsenmesi ve uygulanabilirliğinin artması ancak stratejileri
uygulayacak kişilerin strateji oluşturma süreçlerine katılımlarına bağlıdır. Stratejik planlama
süreci içerisinde katılımın sağlanması stratejik yönetimin uygulanmasını da o derece
kolaylaştıracaktır.
Örgüt içerisinde uygulanacak proje ve faaliyetlerin kimler tarafından, ne zaman
ve nasıl yapılacağındaki belirlilik stratejik yönetimin uygulanabilirliği için çok önemlidir.
Zira görev dağılımındaki belirsizlik örgüt içerisinde fonksiyon karmaşasına neden olacaktır.
Bu ise görevlerin kabullenilirliği ve uygulamalardaki tutarlılığı yok edecektir. Böyle bir
sıkıntıya nede olmamak için örgüt içinde “kimin, hangi işi, ne kadar sürede” yapacağı
konusunda netliğin sağlanması gerekmektedir. Bu sayede gerek yöneticiler gerekse örgüt
çalışanların, yapacakları iş ve işlemleri kabullenmesi daha kolay olacaktır.
Stratejik yönetimin uygulanabilirliğinin sağlanabilmesi en başta stratejik
yönetimin gerekliliğinin ve bu yönetim tarzına örgütün ihtiyacı olduğu fikrinin, gerek
yöneticiler tarafından gerekse örgüt içerisinde belirlenen faaliyet ve projeleri uygulayacak
kişiler tarafından taşınıyor olmasında yatmaktadır. Ancak herkesçe kabul görmüş ve ortak
kanaat haline gelmiş yönetim teknikleri uygulanabilecektir. “Yönetişim” fikrinin öne çıktığı
stratejik yönetim anlayışında ise bu husus daha çok önem kazanmaktadır.
Ayrıca, stratejik yönetimin başarılı olması için üst yönetimin sürekli olarak
uzman stratejistlerden faydalanmalıdır. Uzman stratejistler üst yöneticilerin yanında kurmay
görevini sürdürmeleri gerekmektedir. Stratejik yönetim sürecine sürekli olarak bilgi
desteğinde bulunan uzman stratejistler ve üst yöneticilerde aşağıda belirtilen şu özelliklerin
bulunması stratejik yönetim uygulanabilirliğini güçlendirecektir: (Ülgen ve Mirze, 2004: 63)
- Gelişmeleri doğru bir mantık sıralaması ve zamanlamasına tabi tutabilmek,
- Stratejik düşünme becerisine sahip olabilmek,
33
-
Gelişmeleri, geniş bakış açısı ile değerlendirebilme,
- Stratejik yönetim sürecinde kullanılabilecek gerekli veri kaynağı oluşturabilme ve
yararlanabilme,
- Muhakeme ve sonuç çıkarabilme kabiliyeti,
- Örgütün yarınlarını hayal edebilme gücüne sahip olma,
- İlkeli ve programlı çalışabilme,
- Değişik fikirleri değerlendirebilecek ve takım çalışmasına yatkın bir kişiliğe sahip
olma.
Stratejik yönetim sürecinin uygulanması, belirlenen amaçlar, hedefler ve
faaliyetler vasıtasıyla örgütün öngörülen geleceğe taşınmasıdır. Bu doğrultuda örgüt
kaynaklarının harekete geçirilerek kurumsal yapının güçlendirilmesi esastır. Bir strateji ne
kadar güzel hazırlanırsa hazırlansın ya da ne kadar örgütün ihtiyaçlarına yönelik olursa olsun
uygulanamadığı müddetçe hiçbir anlam ifade etmez. İyi bir yönetim ve planlama ancak
doğru ve sağlıklı bir uygulama ile hayat bulacaktır.
II.4.3. Stratejik Sonuçların Değerlendirilmesi
Stratejik yönetim sürecini tamamlayan en önemli unsur ise oluşturulan ve
uygulanan stratejilerin kontrolüdür. Hızla değişen dünya şartlarına uyan bir yönetim şekli
olarak ortaya çıkan stratejik yönetim, örgüt uygulamalarını kontrol tekniği yönünden de
farklı bir yapı göstermektedir. Klasik yönetim tekniklerinin içerisinde değerlendirme,
uygulamaların sonuçlarını kontrol etmeye ve bu sonuçlar neticesinde görülen eksikliklerin
giderilmesi
olarak
tanım
bulmaktadır.
Stratejik
yönetimde
değerlendirme;
örgüt
uygulamalarında geriye yönelik olarak uygunluk ve yerindelik şeklinde değil, süreç boyunca
stratejik amaç ve hedefler doğrultusunda uygulanan faaliyetlerin ölçülmesi şeklindedir.
Stratejik yönetim anlayışında sürekli izleme, toplam kalite uygulamaları, hataları öngörüp
meydana gelmeden veya hemen giderme çabaları ön plana çıkar(Güler,2005: 74).
Stratejik yönetim sürecinde, belirtilen amaçlara ve hedeflere ne derece yaklaşıldığı
konusundaki başarı veya başarısızlık örgütün performans düzeyini göstermektedir. Stratejik
plan çerçevesinde oluşturan faaliyetler ve öngörülen sürelere bağlı olarak belirlenen
34
performans kriterleri stratejik yönetimde örgütün denetlenmesi ve değerlendirilmesine
yarayacak ölçüm noktalarıdır.
Örgüt yönetiminde verimlilik, tutumluluk, etkinlik ve şeffaflığı sağlama, hesap
verme sorumluluğunu geliştirme gibi prensipleri hayata geçirmeye doğru yönelişler; küçük
ama etkin, düzenleyen ve kontrol eden bir yönetim anlayışını temel almıştır.
Performans denetimi; örgüt faaliyetleri, programları veya organizasyonlarının
verimlilik, kaynakların örgüte maliyeti, etkinlik ve tutumluluklarının, örgütün amaçlarına
göre belirlenen kriterler kullanılarak yapılan denetime performans denetimi denir.
Performans denetimini örgütün kurumsal yapısını iyileştirme ve güçlendirme amacıyla
süreç içerisinde faaliyetlerin denetlenmesi ve değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir.
Performans denetiminin kapsamı; verimlilik, tutumluluk ve etkinlik kavramlarıyla
çizilmektedir;
• Tutumluluk denetimi: örgütün sahip olduğu yada ihtiyaç duyduğu kaynakların
yerinde ve yeterli miktarda kullanımı anlamına gelmektedir. Örgüt amaçlarını
gerçekleştirme yönünde kaynak kullanım sırasında, ihtiyaç fazlası tüketime yer
verilmemesidir. Örgüt için tutumluluk denetiminde belli başlı dayanak noktaları
vardır.
Bunlar;
faaliyetlerde
gereksiz
tekrarların
olup
olmadığı,
örgüt
çalışmalarında hantal ve maliyet yükseltici teknolojilerin kullanılıp kullanılmadığı
ve örgütün amaçlarına ulaşılmada işe yaramayacak faaliyetlerin terk edilip terk
edilmediğidir.
• Verimlilik denetimi: Örgüt faaliyetleri gerçekleştirilirken kullanılan gidiler ile elde
edilen çıktılar arasındaki olumlu yada olumsuz fark verimlilik denetiminde baz
alınan kriterdir. Kaynakların kullanımında en üst düzeyde fayda sağlanması
stratejik yönetim içerisinde denetim ve değerlendirmede temel dayanak noktasıdır.
Stratejik yönetimde eldeki kaynaklar ve bu kaynaklardan elde edilecek verim
düzeyinin doğru tahmin edilebilmesi, performans ölçülmesi bakımından çok önem
taşımaktadır.
35
• Etkinlik denetimi: örgütün amaçları doğrultusunda yürütülen faaliyetlerinde
istenilen zamanda, istenilen oranda başarı elde edilip edilmediği etkinlik düzeyini
göstermektedir.
Yürütülen faaliyetin istenilen amaca ulaşma yönünde ne kadar
fayda sağladığı etkinlik değerlendirmesinde dikkate alınmaktadır.
Hesap verme sorumluluğunu geliştirmek, örgüt
faaliyetlerinin performansının
geliştirilmesini desteklemek, örgüt yapısını güçlendirmek ve objektif performans bilgisi
oluşturmak performans denetiminin amacıdır. Bu amaçları gerçekleştirme doğrultusunda
performans denetimlerinde aşağıdaki konular başta olmak üzere birçok husus öncelik
kazanır:
• Örgüt kaynaklarının en ekonomik biçimde kullanılıp kullanılmadığı,
• İdari faaliyetlerin, doğru idari prensipler ve iyi yönetim politikalarına uygun olarak
yerine getirilip getirilmediği,
• Örgüt faaliyetlerinin belirlenen amaçlara ulaşma yönünde yerinde olup olmadığı,
• Amaçlara, ulaşmada izlenen yolun etkin ve etkili olup olmadığı,
• Örgüt faaliyetlerinin açık ve tutarlı olup olmadığı,
• Faaliyetlerin uygulanmasına yönelik kurumsal yapı, karar alma süreci ve yönetim
sisteminin etkinliği,
• Faaliyet ve programların etkinliğini ölçen, izleyen ve raporlayan sistemlerin
yeterliliği,
• Performansı düşüren ya da amaçların yerine getirilmesini engelleyen faktörlerin
belirlenmesidir.
36
III.BÖLÜM: STRATEJİK PLANLAMA TEORİSİ III.1. Stratejik Planlamanın Tanımı ve Gelişimi
Strateji ve planlama kavramları çoğu zaman birbirine karıştırılmaktadır. Birinci
bölümde yaptığımız açıklamalarda da belirttiğimiz üzere strateji kavramı, seçimler ve
amaçların uzun süreli olarak belirlenmesi iken plan kavramı belirlenen amaçlara ulaşma
yolunda potansiyel kaynakların bunları kullanım yolları ile yöntemlerin ne zaman, nerde,
nasıl ve niçin yapılacağının önceden belirlenmesidir(Engin ve Elmacı,1999: 27).
Stratejik planlamanın çok sayıda karakteristik özelliği vardır. Yazarların
çoğunluğu stratejik planlamanın daha iyi anlaşılması için onun birkaç değişik görüş açısından
karakteristik özelliklerinin bilinmesi ve tanımlanması gerektiği üzerinde mutabıktırlar.
Burada Stratejik planlama tanımı dört değişik açıdan ele alınarak bir sonuca varılmaya
çalışılacaktır. Yaygın yaklaşımlara göre stratejik planlamanın temel özellikleri; şu andaki
kararların geleceği belirlemesi, devamlılık arz eden bir işlem olması, bir yönetim tarzı olması
ve birbiri ile ilişkili planlar setini oluşturan bir yapıya sahip olmasıdır şeklinde özetlenmiştir.
Birincisi, stratejik planlama şu anda alınacak kararların geleceği ile ilgilenir.
Burada stratejik planlama, yöneticinin alacağı gerçek ya da tasarlanmış kararların sebep
sonuç ilişkisi olarak gözükür. Eğer yönetici ileride olacak şeyi beğenmezse, değiştirebilir.
Kısaca stratejik planlama gelecekte arzu edilen durumu ve ona ulaşma yollarını tasarlamaktır.
İkincisi, stratejik planlamanın devamlılık gösteren bir süreç olmasıdır. Stratejik
planlama ile kurumun amacı belirlendikten sonra, izleyeceği politikalar ve strateji belirlenir.
Bunun için detaylı planlar yapılır. Çevredeki değişikliklerin sürekli olması sebebiyle bu
işlemler sürekli yapılır. Buradan, her gün değişiklik yapılacağı anlamı çıkarılmamalıdır.
Gerekli olduğu zamanlarda değişiklik yapılmalıdır.
Üçüncüsü, stratejik planlama bir davranış ve hayat şeklini ifade eden plan felsefesidir.
Stratejik planlamanın iyi sonuç vermesi için, onun yönetimin bir parçası olduğuna,
kurumdaki yönetici ve çalışanlarca inanılması gereklidir.
37
Dördüncüsü, sistematik bir stratejik planlama üç ana plan tipini birbirine bağlayan bir
yapıdadır. Bu planlar; stratejik planlar, orta vadeli programlar ve kısa vadeli bütçe ve faaliyet
planlarıdır.
Yukarıda verilen dört ana özellik, stratejik planlama tanımına temel teşkil edecektir.
Bu özelliklerden hareket edilerek bir tanım yapılacak olursa; “Stratejik Planlama; kurumun
geleceğine ve yapısal değişikliklerine yönelik, misyonunu ve topyekün hedeflerini belirleyip,
bulunduğu çevrede ve faaliyet ortamındaki durumunu dikkate alarak, kurum için
uygulanabilir olan alternatifler arasından birini seçerek uygulamaya koymak üzere yapılan
plandır.” Başka bir ifadeyle kurumun temel amaçlarına ulaşmak için strateji ve politikaları
belirleyip, bunları gerçekleştirmek için detaylı planlar hazırlayan sistemli çalışmaya
“Stratejik Planlama” denir.
Değişimin rüzgarının küreselleşme süreciyle yayılması, başta iletişim teknolojileri
olmak üzere teknolojik yeniliklerin hızlı gelişimi, çevresel sorunlara duyarlılığın artması,
demokratikleşme ve rekabetin her alanda öne çıkması gibi konulardaki gelişmeler; stratejik
planlamanın örgütler için her geçen gün önem kazanmaya başlamasının nedenini olarak
açıklamak mümkündür(Becerikli,2000:99). Geleceği yakalamak hatta geleceğe yön veren
olmak, değişimi yaratmak için, örgütler bu gelişmeleri takip etmenin yanı sıra bu değişimlere
uygun bir örgüt yapısı oluşturmak, en son teknolojilerden yararlanmak, kaliteyi ön plana
çıkarmak, yaratıcı düşünceyi geliştirmek zorundadırlar. Bütün bunların uygulamaya
geçirilmesi ise stratejik planlamayı zorunlu kılar.
Stratejik planlama, örgütlere dinamik ve değişken çevre şartlarında, varlığını
koruyarak geliştirebilme kabiliyeti kazandırır. Örgüt amaçları doğrultusunda hazırlanan
planın uygulanmasında çalışanların faaliyetlere katılmalarının sağlanması süreci stratejik
planlamanın koşullarındandır. Stratejik planlama ile örgüt bir bütün olarak değerlendirilir ve
bir bütün olarak hareket eder. Stratejik planlama ile, örgütün içerisinde yer aldığı çevrede ve
faaliyet ortamındaki konumu değerlendirilerek, ileride olması gerektiğine inandığı yapıya
ulaşmak için misyonu ve top yekün hedefleri belirlenip, örgüt için uygulanabilir olan
alternatifler arasından en uygunu seçilerek, uygulamaya koyma planı yapılır (Çoban. 1997:
101).
38
1950'lerin sonunda uzun dönemli planlama yerini yavaş yavaş stratejik planlamaya
bırakmıştır. Stratejik planlamanın gelişimini ise ticari stratejik planlama, ortak stratejik
planlama ve stratejik yönetim olarak üç aşamada inceleyebiliriz.
Ticari stratejik planlama 1960'larda başlamış ve işletmelerde ticari iş büyüklüğünü,
ürünleri ve ürün pazarlarını kapsayan bir planlama türü olarak gelişmiştir. Ticari stratejik
planlama ile işletmenin çevresi analiz edilmeye tehditler, fırsatlar, iç güçler ve zayıflıklar
ortaya çıkarılmaya başlanmıştır. Bu şekilde, işletmelerin misyonlarından, hedeflerinden ve
çevresel taramalarından ticari stratejik planlar hazırlanmıştır. Ticari stratejik plan kaynak
tahsisi ve performans değerlendirmesi ile beraber değerlendirilmiştir.
1970'lere gelindiğinde, diğer bir stratejik planlama çeşidi olan ortak stratejik
planlama ortaya çıkmıştır. Bu dönemde işletmelerin daha büyük ölçekli olmaları daha sıkı ve
daha etkin bir yönetimi gerekli kılmıştır. Bu yıllarda yaşanan krizler, siyasi ve askeri
belirsizliklerin etkileriyle planlamanın daha üst seviyede yapılması gerekliliği ve üst
yöneticilerin sorumluluğuna verilmesi söz konusu olmuştur. Stratejik planlar ile gelişen
teknolojiye ve toplumun isteklerine cevap vermeye odaklanılmaya başlanmıştır. Özellikle
şirketlerin uluslararası bir yapı kazanmaları ve uzun dönemli olarak geleceğe yönelik planlar
yapılması, stratejik planlamanın daha da gelişmesine neden olmuştur.
1980'lere gelindiğinde ise stratejik planlama yerini artık daha da geliştirilmiş bir süreç
olan stratejik yönetime bırakmaya başlamıştır. Ticari stratejik planlama ve ortak stratejik
planlamadan beklenen sonucun alınmaması, stratejik planlamanın örgüt çalışanlarınca fazla
sahiplenilmemesi ve tepe yönetiminin desteğini çekmesi durumunda stratejik planlamadan
vazgeçilmesi gibi sorunlar ortaya çıkınca örgütler yeni arayışlar içine girmişlerdir. Stratejik
planlama ile yapılan çevre analizleri, fırsat ve tehditlerin belirlenmesi, en iyi
stratejinin
seçilmesi dışında uygulamadaki etkinliğin göz ardı edildiği fark edilmiştir. Bu bakımdan
stratejik planlamanın uygulama aşaması için yönetsel teknikler belirlenmeye, stratejik
planlama bir adım daha ileriye götürülerek yönetim sistemleriyle beraber ele alınmaya
başlanmıştır. Stratejik yönetim ile örgütteki insan gücü, örgüt kültürü, liderlik, motivasyon,
yönetsel etik, gibi yönetim faktörleri göz önüne alınmaya başlanmış ve stratejik planlamanın
uygulanmasına önem verilmiştir.
39
Stratejik planlama süreci incelendiğinde her yönetim uzmanına ve her örgüte göre
değişen süreçler karşımıza çıkmaktadır . Ancak stratejik planlama süreci temel olarak şu
adımlardan oluşur(Erdem,2006: 6):
1. Bir stratejik planlama süreci başlat ve üstünde anlaşmaya var,
2. Örgütsel emirleri tanımla,
3. Örgüt misyonunu ve değerlerini açıkla,
4. Örgütün güçlerini, zayıflıklarını, fırsat ve tehditlerini tanımlamak için
örgütün iç ve dış çevresini değerlendir,
5. Örgütün yüz yüze kaldığı stratejik sorunları tanımla,
6. Bu sorunları yönetmek için stratejiler formüle et,
7. Etkili bir örgüt vizyonu oluştur,
8. Etkili bir uygulama süreci geliştir,
9. Stratejileri ve stratejik planlama sürecini tekrar değerlendir.
Stratejik planlamayı uygulayacak örgütler genel olarak bu on temel adımı sırasıyla
uygularlar. Bu adımların hepsi birbirleriyle ilişkilidir. Stratejik planlamanın bu şekilde
uygulanabilmesi için, günümüzdeki kararların etkisini içeren geleceğin vurgulanması,
stratejilerin araştırılması ve geliştirilmesi ve bütün bunların yapılması için de çok geniş bir
bilgiye sahip olunması gerekmektedir.
III.2. Stratejik Planlamanın Önemi ve Özellikleri
Dünyada yaşanan hızlı değişim ve küreselleşme sürecinin bir uzantısı olarak stratejik
planlama son zamanlarda sıkça uygulanmaya başlamış, kurum ve kuruluşların stratejik
planlamaya olan ilgileri artmıştır. Dünyada yaşanan bu hızlı değişim örgütler için bir çok
fırsatların doğmasına imkân doğururken beraberinde de birçok tehdidi barındırmaktadır.
Değişimle birlikte ortaya çıkan bu fırsat ve tehditler örgütler için tedirginliklere neden
olmaktadır. Bu tedirginlik neticesinde de değişime ayak uydurmak ve değişimi oluşturmak
isteğini, o da beraberinde stratejiler geliştirmeyi doğurmuştur.
Plancılar yöneticiler ve liderlere, stratejik düşünme ve hareket etmede yardımcı
olmak için geliştirilmiş basit bir araçlar, süreçler ve kavramlar bütününe stratejik planlama
denmektedir. Stratejik planlama, bir örgütün iç ve dış yapılarını analiz ederek örgütün
geleceği için gerekli olan değişiklikleri ortaya çıkaran planlama çeşididir. Bu açıklamadan da
40
anlaşılacağı gibi, stratejik planlama örgütün uzak geleceği ile ilgilidir. Ancak stratejik
planlama uzun dönemli bir planlama değildir. Çünkü uzun dönemli planlar örgütün ve
çevrenin mevcut durumunun aynı şekilde devam edeceğini kabul ederlerken, stratejik planlar
gelecekte beklenmedik olaylar karşısında nasıl davranılması gerektiğini de belirlerler. Bu
yüzden stratejik planlama uzun bir süreyi içerse de, uzun dönemli bir plan çeşidi değildir.
Stratejik planlama süreli planlar gibi bir seferde uygulanıp biten bir plan özelliği göstermez.
Stratejik planlama süreklilik gösterir. Stratejik planlar, örgütün bütün birimlerinden elde
edilen ve aynı zamanda örgütün içinde bulunduğu dış çevreden elde edilen bilgiler ışığı
altında yapılır ve örgütün bütün birimlerini ilgilendirir. Elde edilen bilgiler sürekli değişeceği
için stratejik planlar sonucu alınan kararlar da sabit değildir. Alınan kararlar, değişen çevreye
göre değişikliğe uğrayabilir.
Değişkenliklerin değerlendirilmesi üzerine kurulan stratejik planlama, örgütü sürekli
dinamik olmayı gerektiren bir sürece yönlendirir. Bu hareketli ve değişken yapıya ayak
uydurma örgütleri sürekli olarak bilgi toplamaya ve bu bilgiler ışığı altında hareket etmeye
yönlendirir. Bu şekilde örgütler gelecekteki planlarını daha açık ve net bir şekilde yaparlar.
Stratejik planlama, bu bakımdan örgütlerin sistematik düşünmesini ve vizyon sahibi olmasını
sağlar. Herhangi bir vizyona sahip olmayıp, sadece bugününü düşünen örgütler yok olma
tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.
Stratejik planlama, statik bir yapıya neden olan kurallara dayalı bir planlama değil,
dinamizme ve değişkenliğe ayak uydurmaya imkân sağlayacak göreve dayalı bir
planlamadır(Öztemel,
2001:
137).
Stratejik
planlama,
örgütün
geleceğe
yönelik
yapılanmasını başlı başına yönetir. Bu yapılanma ise ancak örgütün üst düzey yöneticilerinin
iradesi ile olacağından üst düzey yöneticilerin katıldığı ve sorumluluk üstlendiği bir sistem
oluşturmaktadır. Şu da belirtilmelidir ki bu sistem üst düzey yöneticilere karar vermede
kullanılan ve sorumluluğu yüklemedeki bir araç değerlendirilmemelidir(Öztemel, 2001: 138).
Stratejik planlama analizler neticesinde elde ettiği verilere dayanarak geleceğe
yönelik öngörülerde bulunması nedeniyle tahminler planlaması olarak da algılanmaktadır.
Halbuki stratejik planlamada geleceğe dair öngörüler tahmin değil, geleceğin durağan değil
sürekli değiştiğini ve bu değişiklik içinde elde edilen verilere göre örgütün yararına
olabilecek seçeneklerden en iyisinin belirlenmesidir(Tümer, 1993: 103-104).
41
Örgütler için stratejik plan kapsamında belirlenecek misyon, vizyon ve temel
değerleri yol gösterici değere sahip olacaktır. Örgüt yöneticileri bu rehber çerçevesinde
iradelerini ve yeteneklerini ortaya koyacak değişkenlikler içerisinde en uygun seçenekleri
yakalayarak uygulayabilecektir(Bircan, 2002: 12).
Örgütlerin gelecekte başarılı bir yönetim içerisinde olmaları stratejik planlama ile
olacaktır. Stratejik planlama değişimin dışında kalmak istemeyen ve belirsizliği kendi lehine
kullanmak isteyen örgütler için önemli bir faktör haline gelmiştir.
III.3. Stratejik Planlamanın Yararları
Stratejik planlama günümüzde en çok konuşulan ve çağdaş yönetim anlayışı ile
özdeşleştirilen bir kavram olmuştur. Stratejik plan kavramının değer görmesinde en büyük
etken bu planlama sürecinin stratejik düşünce ve davranışı arttırmasıdır. Bu da sırayla hareket
için örgütsel önceliklerin kurulmasına ve örgütün gelecekteki idaresinin açıklanmasına;
örgütsel öğrenme için yüksek dikkat gösterilmesine, çeşitli aktörlerin ilgileri ve örgütün iç ve
dış çevresi hakkında sistematik bilgi toplanmasını sağlar. Stratejik planlamanın diğer bir
yararı da gelişmiş kararlar alınmasına neden olmasıdır. Stratejik planlama örgüt için önemli
konular üzerine odaklanır ve karar alıcılara, bu konular hakkında ne yapılmasıyla ilgili karar
vermelerine yardımcı olur. Stratejik planlar, örgütün formülasyonuna ve stratejik amaçlarla
iletişimine, gelecek sonuçların ışığı altında bugünkü kararların alınmasına, karar alma için
tutarlı ve savunulabilir bir temel geliştirmeye yardım eder. Daha sonra örgüt işlevleriyle
bunların seviyeleri arasındaki sonuç kararlarını düzenler. Stratejik planlama, örgütün
kontrolü altındaki alanlarda en yüksek değerlendirme için çalışma yapmaya yardımcı olur.
Stratejik planlama, bunların yanı sıra örgütsel sorumluluğu da arttırır ve performansı
geliştirir. Stratejik planlama ile, örgütler iç ve dış baskılar sonucu oluşan talepleri akıllıca
cevaplar ve önemli örgütsel konuları izah etmek için cesaretlendirilirler. Bütün bunlara ek
olarak, stratejik planlamanın diğer planlarda hiç bulunmayan bir yararı da örgüt çalışanlarına
doğrudan yarar sağlamasıdır. Stratejik planlama sayesinde karar alıcılar görevlerini daha iyi
yerine getirirler ve takım çalışması örgüt çalışanları arasında kuvvetlenir.
En açık ifadeyle stratejik planlama ile örgütün varoluş amacı belirlenmiş olur. Örgüt
çalışanları örgüt amacına ulaşmak için kendilerinden neyin beklendiğini bilirler. Buna göre
stratejik planlama örgüt çalışanları için bir rehberdir.
42
Stratejik planlama ile, örgütün zayıf ve güçlü yönleri belirlenir ve karşısına çıkan
fırsatlar ve tehditler durumunda nasıl davranılması gerektiği tespit edilir. Hem örgüt içi hem
de örgüt dışı çalışmaları kapsadığı için değişen çevreden her an için haberdar olunur ve uzun
vadede örgütün değişen çevreye uyumu sağlanır. Bu şekilde örgütün daha uzun ömürlü
olması sağlanır.
Stratejik planlama statik olmaktan çok dinamik olmayı gerektirdiği için çevrede
oluşan değişimlere uyum sağlamada yapılan örgütsel değişiklikler daha kolay kabul edilir.
Çünkü stratejik planlama ile teknolojik gelişmeler, örgütün kaynak durumu, riskleri gibi
değişimler sürekli olarak takip edilip gözler önüne serildiği için çalışanların vakıf oldukları
bir konudaki değişimi kabul etmeleri kolaylaşır.
Stratejik planlama, örgütte koordinasyon, kıyaslama, maliyet tasarrufu sağlar,
yönetimi geliştirir, iş performansını arttırır, işgücü yetiştirilmesinde üst düzey yöneticilerin
eğitilmesine neden olur(Bircan, 2002:18). Stratejik planlama yapmayan kuruluşlar amaçlarını
belirleyemezler, amaçları için vizyon oluşturamazlar, yeni şartları değerlendiremezler, eldeki
kaynakları etkin ve verimli kullanamazlar. Bu örgütler çevrelerinde oluşan fırsatları göremez
ve kendilerini yok olmaya götürecek tehditlerin farkında olamazlar(Bircan, 2003 : 415).
Stratejik planlama geleceğin şekillendirilebilmesi için yarın ne yapılması gerektiğini
belirlemek değildir, yarına sahip olabilmek için bugün ne yapılması gerektiğine karar
vermektir(Tümer, 1993: 106). En net ifadeyle stratejik planlama geleceğe ayak uydurabilme
ve bilinmezliği yönetebilme imkânı sağlar.
III.4. Stratejik Planlama ve Kamudaki Önemi
Stratejik planlamanın günümüzde giderek önem kazanması üzerine bu alanda yapılan
çalışmalar daha çok kâr amacı güden işletmeler üzerine odaklanmıştır. Kamu sektöründe
yapılan stratejik planlar 1980’li yılların başlarına kadar askeri örgütler ile devlet idaresinin
yürütülmesinde uygulanmıştır.
Kamu yönetiminin değişen ulusal ve uluslar arası düzene uyum sağlayamaması bir
sorun olarak toplumun her kesimi tarafından hissedilmektedir. Bir yandan geçmişin
43
alışkanlıkları, yol ve yöntemleri devlet yönetiminin açmazını oluştururken, diğer yandan
toplumun çeşitli kesimlerini tatmin etmeyen çözümlerin yarattığı değişim baskısı
yoğunluğunu gittikçe arttırmaktadır. Devletin demokratik bir düzende varlığını daha etkili bir
biçimde sürdürebilmesi ekonomik sorunların halledilmesinin yanında, kamu yönetiminin
etkililik, sürekli değişim ve yenilik eksenine oturtulmasına bağlıdır.
Medeni devlet anlayışının hakim olduğu ülkeler başta toplumsal, ekonomik,
teknolojik, siyasal, kültürel ve bilimsel kaynakların koordinasyonu olmak üzere temel birçok
alanda varlığını ortaya koymak zorundadır. Bu zorunluluk, kamu yönetiminde de yeni
arayışları gündeme getirmiştir. Özel sektör kuruluşlarının yönetiminde veya yönetim
biliminin gelişmesine katkıda bulunmak üzere yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bu
görüş ve modeller, kamu yönetiminin kendine özgü çerçevesi içerisinde uygulanmaya
çalışılmaktadır. Bunlardan biri olan "Stratejik düşünme" ve ürünü olan "Stratejik planlama"
ve "Stratejik Yönetim" uygulamaları kamu yönetiminde giderek yaygınlaşmakta ve yeni
alanlarda uygulanma imkanına kavuşmaktadır(Yılmaz,2003 Sayı:50:67).
III.5. Stratejik Planlamanın Diğer Planlardan Farkı
Stratejik planlamanın kapsamı ve hedefleri açısından diğer planlardan çok daha geniş
kapsamlı ve sürekli yenilenerek uzak gelecek için yapılıyor olması ile diğer planlardan
ayrılmasında başlıca özelliktir. Bunun dışında; zaman süresi ve uyum, verilerin niteliği,
verilerin sayısı ve organizasyon seviyesi olarak dört yönden de diğer planlardan
ayrılmaktadır(Eren, 1990:53-54).
Stratejik planlama nitelik itibariyle uzun süreli bir
planlama olsa da diğer uzun süreli planlar ile aralarında farklılıklar vardır. Uzun süreli
planlamada kullanılan verilerin doğru ve değişmeyeceği kabul edilir. Stratejik planlama
gelecekte beklenmedik olaylar karşısında organizasyonun nasıl davranması gerektiğini
planlar. Stratejik planlama uzun süreli bir planlama olmakla birlikte yenileme özelliği
nedeniylede sürekli bir planlama hüviyetine sahiptir.
Stratejik planlama, örgütün sadece bir bölümünü teşkil etmeyip tamamını
kapsamaktadır. Bu nedenle de stratejik plan oluşturma aşamasında örgüte sadece bir
bölümüne ait tümünü veriler değil tamamına ait çok çeşitli verilerden yararlanılmaktadır. Bu
da stratejik planları diğer planlardan çok veriye dayanılarak hazırlandığı için zengin ve
gerçekçi kılar.
44
Stratejik planlamada örgüt adeta bir muayeneden geçirilerek iç ve dış çevre analizleri
yapılıp güçlü ve zayıf yönler ortaya çıkarılmaktadır. Bu da stratejik planlara hem kapsamlılık
hem de ihtiyaçlar doğrultusunda hazırlanma yeterliliğini kazandırmaktadır. Örgütün
gelecekteki durumunu belirten bir plan olarak stratejik plana oldukça fazla sorumluluk
yüklenmektedir. Bu bakımdan stratejik planlama üst yönetimin sorumluluğunda ve
önderliğinde yürütülen bir plan türüdür. Üst yönetim, stratejik planı uygulamada orta ve alt
yöneticilerden yararlansa da, hatta plan yapımına alt kademelerde çalışanların katılımı
sağlansa da sorumluluk her zaman için üst yönetime aittir.
Stratejik planlamanın, hedeflere ve sonuçlara ilişkin niteliğiyle ayrıntılardan çok
geleceğe yönelik olması, onu diğer planlardan ayıran başka bir özelliklerdir(Aykaç, 1999:
75). Stratejik planlamada, değişim önceden görülmeye çalışılır, beklenen değişikliklere
hazırlık yapılırken beklenmeyen değişiklikler için ihtimaller ve seçenekler oluşturulur.
Stratejik planlama, başarı için ortaya bir vizyon çıkarır. Önemli olan plan aşamalarını
hazırlama değil, hedeflere nasıl ulaşılacağı ve hedeflere tam manasıyla ulaşılırsa gelecekte
var olunacak noktanın net bir şekilde ortaya konulmasıdır(Bircan 2003: 411-412). İşte
stratejik planlamanın sunduğu bu vizyon örgüte yol gösterir, örgütün hazırlayacağı diğer
planlar bu vizyonla, dolayısıyla stratejik planlamayla çelişmemelidir.
Stratejik planlama, süreklilik arz eden, geleceği belirleyen, değişikliklere açık,
planlama kurallarının katı bir nitelikte olmadığı yapıya sahiptir. Bunlara ek olarak stratejik
planlama, faaliyet planları ile karıştırılmamalıdır. Stratejik planlar faaliyet planlarına göre
daha geniş bir zamanı kapsar ve hedefleri formüle ederler. Faaliyet planları ise daha çok
uygulamaya yönelik ve hedefler bilinerek yapılan planlardır(Çoban, 1997: 84). Stratejik
planlama, diğer tüm planlardan daha kapsamlı, daha uzun süreli, daha esnek, daha dinamik
ve amaca odaklı olan, eyleme yönelik bir planlama türüdür.
III.6. Stratejik Planda Yöntem Tercihi ve Stratejik Plan Oluşturulması
Örgütlerin durum analizleri ile elde edilen veriler ile oluşturulan misyon, vizyon ve
temel değerler çerçevesinde belirlenecek stratejik planla ilgili olarak öncelikle hangi stratejik
yöntemin seçileceği netleştirilmelidir. Bu yöntem tercihinin en sağlıklı olması için örgütle
ilgili olarak elde edilen verilerin çok iyi değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Örgütü başarıya
45
götürecek olan stratejik plan ancak iyi bir yöntem tercihi ile mümkün olmaktadır. İyi bir
yöntem tercihi ise sağlıklı olarak elde edilmiş verilerin doğru değerlendirilmesine bağlıdır.
Belirlenecek
yöntem
tercihinde,
yöntemin
örgütün
amacına
ulaşmasında,
uygulanacak faaliyetlerin etkin ve verimliliğinin sağlayabileceğinden emin olmak
gerekmektedir. Belirlenecek stratejik yöntemin uygulanması ile elde edilecek faydanın, bu
uğurda harcanacak emek ve maliyete değip değmeyeceğinin de çok iyi değerlendirilmesi
gerekmektedir. Örgütün amacına daha az maliyetle ve daha fazla verimli yollarla ulaşma
seçeneklerinin, stratejilerin değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu kıstaslar ölçüsünde belirlenen yöntemden sonra stratejik planlama aşamasına
geçilebilmektedir. Stratejik planlama aşamasında, öncelikli olarak hangi birimin ne tür
faaliyetler yapacağı, belirlenen misyon, vizyon, temel değerler ve durum analizleri
çerçevesinde belirlenir. Oluşturulan amaç ve hedefler, öngörülen takvimlere bağlanarak
somut, ölçülebilir bir stratejik planın temelleri atılmış olur.
Stratejik planlar oluşturulurken, örgütün tamamı tarafından katılımın sağlanması
gerekmektedir. Stratejiler örgütün üst yönetimi tarafından belirleniyor olsa da bu belirlemede
örgütün bütün bireylerince uygulanacağını, onların inanmalarının öncelikli olduğunu
unutmamak gerekmektedir. Bu çerçevede tam katılımcılık ve çoğulcu yaklaşıma sahip bir
stratejik plan oluşturulması amaçlanmalıdır.
Stratejik planlar hazırlanırken dikkat edilmesi gerekli önemli hususlardan bir diğeri
de, ileride meydana gelebilecek değişikliklere uyum sağlayabilecek nitelikte esnekliğe sahip
olmalıdır. Bu esneklik, belirsizlik ve güvensizliği doğuracak yumuşaklık değil ileride
meydana gelecek gelişmeler karşısında stratejik planı yaşatabilecek genelliğin olmasıdır.
Yalnız stratejik planda oluşturulacak bu genellik planın olması gerektiği somutluğu ve
gerçekçiliği de yok etmemelidir.
Stratejik planlamanın en önemli unsurlarından birisi de bütçelemedir. Stratejik plan
oluşturulurken planı bütçeye uyarlama tercihi yerine bütçeyi stratejik plana uyarlama ilke
kabul edilmelidir. Bu şekilde örgüt için öngörülen amaç ve hedeflerin gerçekleşmesi ve
yerindeliği korunmuş olabilir. Aksi taktide, bütçeye uyarlanmaya çalışılacak planda,
46
planlama ruhundan uzak kesintiler ve daralmalar olacaktır ki bu da örgütü istenilen düzeye
getirmeyecektir.
III.7. Stratejik Planlama Süreçleri
Stratejik planlamayı oluşturan temel başlıklar altında; durum analizi, misyonunun
belirlenmesi, vizyonunun tanımlanması, temel ilkelerin tespiti, amaçların ve hedeflerin
oluşturulması belirtmemiz mümkündür.
III.7.1. Durum Analizi
Stratejik planlama sürecinin ilk basamağını durum analizi oluşturmaktadır. Örgütün,
gerek içyapının gerekse içinde bulunduğu çevrenin analiz edildiği bir süreçtir.
Örgütün
sahip olduğu fiziki ve beşeri kaynaklar ile kurumsal kapasitenin değerlendirilmesi iç yapı
analizi çerçevesinde yapılır. Örgütün içinde bulunduğu dış çevre tarafından algılanışı, bu dış
çevre içerisindeki konumunun değerlendirilmesi ise dış çerce analizi incelemesi sırasında
belirlenir. Durum analizi çalışması çerçevesinde, örgütün iç ve dış çevre analizlerine ek
olarak da GZFT analizleri yapılmaktadır. GZFT analizleri ile örgütün güçlü ve zayıf yönleri;
fırsat ve tehditleri belirlenmektedir. Bu analiz ve değerlendirmeler neticesinde yapılacak
stratejik plan sağlam bir temellendirmeye oturtulmuş olur.
Örgütün amaç ve hedefleri belirlenmesi aşamasında, sağlıklı bir durum analizinin
yapılmış olması büyük önem taşımaktadır. Çünkü örgütün ihtiyaçları, beklentileri, güçlü ve
zayıf yönleri, kaynakları, potansiyeli ile iç ve dış çevre tarafından algılama ve algılanma
durumu amaç ve hedeflerin belirlenmesinde temel etkenleri oluşturacaktır.
Öncelikli olarak örgüt içyapı analizi oluşturulurken; örgütün finansal kaynakları,
örgüt kültürü, sahip olduğu teknoloji düzeyi, ar-ge faaliyetleri, iş etiği, görev paylaşımı,
hiyerarşik yapısı, kurmay destekleri, personel değerlendirmesi, ücret rejimi, işgücü
potansiyeli ve işgücü kalitesi gibi faktörler göz önünde bulundurulmaktadır.
47
İç yapı analizi oluşturma aşamasında; kurum içi fiziki, beşeri ve iktisadi kaynakların
envanterleri çıkarılır. Bu çalışmanın yanı sıra kurum içi düzenlenen anket ve çalışan
memnuniyetini değerlendirici çalışmalar da yürütülmektedir.
Kısaca iç yapı analizi, örgütün kendi bünyesini tanıması aşamasıdır. Bunun için örgüte
yönelik yapılacak analizde aşağıda belirtilen şu hususlara dikkat edilmektedir:
• Kuruluşun geçmişi, mevzuatı ve bu mevzuat gereği görevleri,
• Kuruluşun genel bürokrasi içindeki yeri ve yönetim yapısı,
• Kuruluş içi iletişim ve karar alma süreci,
• Kuruluş personelinin sayısı ve nitelikleri,
• Kuruluşun yararlandığı değişik finansman kaynakları,
• Kuruluş çalışanlarının motivasyon düzeyi ve kuruluşun durumuna dair
değerlendirmeleri ve beklentileri,
• Kuruluşun teknolojik alt yapısı ve teknolojiyi kullanma düzeyi,
• Kuruluşun araç ve bina envanteri ve diğer varlıkları,
• Kuruluş faaliyetlerini izleme ve değerlendirme sistemi,
• Kuruluşun gerçekleştirdiği ve yürütmekte olduğu önemli faaliyetler ve projeler.
Dış çevre analizi çalışmasında ise; örgütün içerisinde bulunduğu dış çevre
incelemeye tabi tutulur. Bu incelemede örgütün dış çevre tarafından algılanışı, çevre
içerisindeki
konumu
ve
dış
çevrenin
örgütten
beklentileri
değerlendirilir.
Bu
değerlendirmenin yanı sıra, örgütün de dış çevre içerisinde olması gereken konum ortaya
konulur. Dış çevre analizi ile dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmeler, teknolojik
ilerlemeler, demografik, sosyo - kültürel, yasal ve politik durumlar, ekonomik krizler, bilişim
teknolojileri ve benzeri konular takip edilir. Bu çalışmada en çok anket olmak üzere
kamuoyu yoklaması yöntemleri kullanılmaktadır.
Bu analiz de dış çevreye yönelik
olarak aşağıda belirtilen şu hususlara dikkat çekilmektedir:
• Kuruluşun faaliyet alanında dünyadaki durum ve gelişme eğilimleri,
• Kuruluşun faaliyet alanında ülkemizdeki durum ve gelişme eğilimleri,
• Dünyada ve ülkemizdeki temel eğilimler ve sorunlar arasında kuruluşu
yakından ilgilendiren kritik konular. Bu konuların kuruluşu nasıl ve ne yönde
etkileyeceği,
48
• Kuruluşun faaliyetleri ile alanıyla ilgili kalkınma planı, sektörel ve bölgesel
plan ve programlarda yer alan amaç, ilke ve politikalar ve bunlar arasındaki
uyum,
• Kuruluşun faaliyetlerini yürütürken karşılaştığı temel riskler ve belirsizlikler.
Hızlı bir değişim halinde olan ve küreselleşme rüzgârlarının güçlü bir şekilde estiği
dünyamızda dış çevre analizini yapmak oldukça güçtür. Bu güçlük içerisinde elde edilecek
sonuçlarında içinde hata barındırabileceği ihtimali de göz ardı edilmemelidir.
İç ve dış çevreye yönelik yapılan analizler neticesinde elde edilen bilgilere dayalı
olarak örgüt stratejisi üretilir. Değişen dünyaya, dış çevre analiziyle örgütün uyum sağlaması
temin edilerek değişimlerin dışında kalmaması gerçekleştirilmiş olur. Dış çevrenin sürekli
kontrol edilmesi ve örgütün dış çevre konusunda farkındalığının artırılması sağlanmış olur. İç
çevre analizi ile elde edilen bilgiler sayesinde de örgüt içi kaynakların stratejiler ile uyum
içinde olması sağlanır.
Durum analizinin bir bölümü olan GZFT çalışması bazı kaynaklarda İngilizce güçler,
zayıflıklar, fırsatlar ve tehditler (Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats) kelimelerin
baş harfleri alınarak oluşturulmuş SWOT kavramı kullanılsa da bu çalışmamızda GZFT
tabiri kullanılacaktır. Örgütlerin durum değerlendirmesinin bir parçası olan GZFT analizinde;
iç ve dış çevre analizi yapılan örgütün; güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditleri ortaya
çıkarılır. İç ve dış çevre analizi çalışmasından sonra elde edilen verilere dayanarak örgütün
güçlü ve zayıf yanları belirlenir. Bu belirlemede ortaya çıkacak sonuçlar hem kurum içi güçlü
ve zayıf yönleri ortaya çıkaracağı gibi kurum dışı güçlü ve zayıf yönleri de ortaya
çıkaracaktır.
Durum analizi çerçevesinde GZFT analizi yapılırken temel dayanak olarak alınacak
sorular şu şekilde belirlenmektedir:
GZFT Analizinde;
¾ Nelere sahibiz?
¾ Şimdi neredeyiz?
¾ Sahip olunan kaynaklar nelerdir?
¾ Gelecekte kaynaklar genişletilebilecek mi?
49
¾ Gelecekte örgüt varlığını tehdit edecek unsurlar nelerdir?
GZFT analizi ile örgütün şuanda nerede olduğu sorusuna cevap aranır. Bu analizin
asıl amacı; örgütün bugünkü durumu ve yapısı ile çevredeki değişimlere karşı kuvvetli ve
zayıf yönlerini belirlemek, doğabilecek fırsat ve tehditleri öngörmektir. Böylece GZFT’ye,
örgütün gelecekteki durumunun tespit edilmesi yönündeki analiz tekniği de diyebiliriz
(http://www.canaktan.org:2007).
GZFT analizi ile örgütün kaynak ve imkânlarının bir araya gelmesi dinamik sürece
katımı sağlanacak; fırsatlar değerlendirilecek; tehditlerden doğabilecek sakıncaların bertaraf
edilmesi sağlanacak; zayıflıklar giderilerek örgüt güçlü ve sürdürülebilir bir yapıya
kavuşturulacaktır.
Stratejik yönetim, örgütün çok iyi tanımlanması ve kaynaklar ile ihtiyaçların da
doğru, yerinde tespit edilmesi ne dayanmaktadır. Bu bağlamda GZFT analizi ile stratejik
yönetimin bu ihtiyacına cevap verilmiş olmaktadır. Çünkü durum analizinin diğer aşmaları
tamamlandıktan sonra elde edilen
verilerin ışığında örgütün genel bir değerlendirmesi
yapılmaktadır.
III. 7.2. Misyonunun Belirlenmesi
Misyon, kişi veya topluluğun varlık nedenini gösteren ve yüklendiği görevleri ortaya
koyan kavramdır(Aşgın, 2006:5). Misyon bir kuruluşun varlık nedenini belirlerken , "biz
neyiz?" “ne yapmak istiyoruz?”, “vara olma nedenimiz nedir?” ve "nerede olmalıyız?"
sorularına cevap verir. Günümüzde her örgütün misyonu var olmakla beraber genellikle
birbirini tekrarlayan hedefleri içermekte, misyon bildirilerinde örgütün görev tanımı
yapılmaktadır.
Misyona her örgütün kendine özgü anayasasıdır diyebiliriz. Çünkü örgütler yürüttüğü
çalışmalarda faaliyet alanlarının sınırını misyon etrafında belirlemek durumundadır. Bu
çerçevede de misyonun örgüt tarafından benimsenir nitelikte olmalıdır. Bu da ancak; açık,
anlaşılır ve net olarak belirlenmiş ve örgütün tüm faaliyetlerini kapsamış bir misyon ile olur.
Misyon örgütün adeta iskeletini oluşturmaktadır. Örgütün faaliyetleri boyunca
ortadan kalkmayan, çalışanlar tarafından bağlı olunan, örgütün niteliğini belirleyen uzun
50
dönemli bir amaçtır(Dinçer1998: 12). Misyonunun belirlenmesi örgütsel ve toplumsal
amaçların netleşmesi konusunda örgüte fayda sağlamaktadır. Misyonun belirlenmesi ile
örgütün amacı, neyi, niçin yaptığı, örgütün neye benzemesi gerektiği ve ondan beklenilenleri
karşılayabilmesi için nasıl davranması gerektiği açık bir şekilde ortaya konulur. Misyon,
amacın hissedilmesini sağlar. Bu şekilde örgüt misyonunun belirlenerek faaliyet alanlarının
sınırlarının iyice belirlenmesiyle bu alanlar üzerinde derinliğine araştırmalar yapmak,
istatistiklerden ve tahminlerden etkili bir şekilde yararlanarak örgütün gelişme yönünü
belirlemek veya seçmek kolaylaşacaktır(Eren, 1990: 17).
Örgütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek iyi bir misyon oluşturmak temel bir sorundur.
Zira örgüt, belirlediği bu misyona bağlı olarak ayakta duracaktır. Eğer örgütün bünyesine
uygun bir misyon belirlenemediği taktirde örgütte çelişkiler ve erozyonlar baş gösterecektir.
Bu nedenle örgüt için en iyi bir misyon; örgütün varoluş nedeni, ve amacını belirtmeli,
Örgüt çalışanlarının inandığı değerleri, örgüt kültürünü, kendilerini diğer örgütlerden ayıran
özellikleri barındırmalıdır (Öztemel,2001: 146). Zamanla meydana gelecek değişme ve
gelişmelere ayak uydurabilmesi için örgüt misyonu genel nitelikli olarak belirli bir esnekliği
barındırmalıdır. Genelden özele indirgenen misyon gerçekliğinin sürekliliğini koruyamaz. Bu
nedenle örgüt içerisinde yer alan faklı yapı ve işlevdeki birimlere hitap edebilmesi için örgüt
misyonunun genel nitelikte olması gerekmektedir. Örgüt misyonun çok iyi derecede
oluşturulması da istenilen başarıyı yakalama yolunda yeterli olmamaktadır. Öncelikle
oluşturulan misyonun bütün örgüt üyelerince bilinmesi ve kanaatlerince desteklenmesinin
sağlanması gerekmektedir. Ancak bilinen ve benimsenen misyon çerçevesinde yürütülen
faaliyetlerden başarı beklenebilir.
Örgüt misyon ve vizyonu örgütü ileriye götürecek iki unsurdur. Örgüt için hayati
nitelikte olan bu iki kavram birbirleri ile sıkı ilişkide bulunmaktadır. Vizyonu, kısaca örgütün
rotası ve gelecekte olmasını istediği yer (Ülgen ve Mirze, 2004: 180); misyonu ise örgütün
varlık nedeni, kendisini tanımlaması olarak tanımlamak mümkündür. Misyonda varlık nedeni
ve ne olduğu tanımlanan örgütün, vizyon ile de gelecekte ulaşmak istediği yeri,
gerçekleştirilecek hedefleri, diğer örgütlerce algılanış biçimi belirlenir (Aktan, 1999: 27).
Planlama için gerekli olan temel yol haritası misyon ve vizyon ile çizilmiş olur.
51
III.7.3. Vizyonunun Tanımlanması
Vizyon kelimesi, Latin kökenli dillerde “bakmak” kelimesinin karşılığıdır. Ancak bu
“bakmak” kelimesi normal bir bakışın ötesinde “geleceğe bakışı” tanımlamaktadır. Vizyonu
Örgütün, sahip olduğu misyona bağlı kalarak bugün bulunduğu konumu analiz etmiş bir
vaziyette geleceğe yönelik çizdiği rota olarak tanımlamak mümkündür. Vizyon, örgütün
gelecekte olmak istediği durum, değişim ve gelişim için gerekli olan bakış açısı ve hayaldir.
Ancak bu hayal afaki olmayıp; misyon, temel değerler ile örgütün iç ve dış durum
analizlerine bağlılık esasıyla temellenmiş
gerçekçi bir hayaldir. Vizyon bir gelecek
duygusudur. Bugünün şartlarını aşıp geleceğe uzanan bir bakış açısıdır.
Vizyon, örgütlerin geniş bir zaman dilimi içinde ve koşullar altında geleceğini
kurgulamadır. Stratejik vizyon, örgütlerin geleceğini belirlemede, organizasyon kültürün ve
yapılanmanın gelişiminde, değişen şartlara uyum ekseninde ihtiyaç duyulan bir rehberdir.
Vizyon, örgüt üyelerine güç veren, çalışmalarda motivasyon artıran, geleceğe yönelik bakış
açısını kolaylaştıran ve ulaşılmak istenilen noktayı gösteren bir zirvedir.
Örgütün şuandaki durumu göz önüne tamamen stratejik, planlı eylemler neticesinde
ulaşılmak istenilen durum olan vizyon belli niteliklere de sahip olmak zorundadır. Öncelikle
vizyon ortak bir inancı taşımalıdır. Daha sonra misyonda da olması gerektiği gibi olduğu gibi
örgüt üyelerince anlaşılır sadelikte olmalıdır. Ayrıca, örgütte motivasyonu sağlayacak
nitelikte iddialı, ilham verici ve gerçekçi olmalıdır.
III.7.4. Temel İlkelerin Tespiti
Stratejik plan çalışmasında, örgütün iş ve işlemlerinin hepsinde kendisine temel düstur
olarak kabul ettiği ilkelerin belirlenmesi aşamasıdır. Belirlenen bu ilkeler, örgütün
faaliyetlerinin hangi kurallara dayanacağını, politikalarının
hangi çerçeve içerisinde
olacağını ve hangi kavramları kendisine rehber olarak seçtiğini gösterir.
Örgüt misyon ve vizyonu oluşturulurken temelde dayanak olarak benimsenen
kavramlar ve bakış açıları o örgütün temel ilkelerini içerisinde barındırır. Bu nedenledir ki
52
örgüt misyon ve vizyonunda temel ilkeler, belirleyici bir rol üstlenmesinden dolayı çok
önemlidir.
Örgüt temel ilkeleri her şeyden önce, organizasyona ortak bir dil oluşturur. Bu ortak
dil ve kavramlar sayesinde örgüt içi kavramsal çelişkilere düşmenin önüne geçilir. Ayrıca
örgüt faaliyetlerinin objektif, öngörülebilir, tutarlı ve ilkeli bir nitelikte olması sağlanır.
III.7.5. Amaçların ve Hedeflerin Oluşturulması
İç ve dış yapıları analiz edilmiş, temel değerleri çerçevesinde misyon ve vizyonu
oluşturulmuş örgütü, belirlenen bir zaman dilimi içerisinde ulaşılmak istenen sonuçlara
götüren
kavramlara
o
örgütün
amaç
ve
hedefleri
denilmektedir.
Misyonun
gerçekleştirilmesiyle vizyona ulaşma imkânı sağlayacak amaçlar, belirginleştirilerek
hedeflere dönüştürülürler
(Akdemir, 1992: 144). Belirlenen amaçlar örgüt misyonun nasıl
gerçekleştirileceğinin ortaya koyar. Böylece iskelet halinde olan stratejik planlar amaçların
belirlenmesi ile ete bürünmüş olur. Sonrasında ise amaçları daha da somutlaştırarak belli
takvimlere bağlayan hedeflerin oluşması stratejik planları rakam ve sürelerle ifade edilir hale
getirmektedir. Amaçlar genellikle kuruluş nedenleri ve temel ilkelerle paralellik gösterir.
Stratejik amaçlar belirlenirken bazı hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. Örgüt
stratejik amaçları arasında bir uyum olmalıdır. Birbirinin önüne geçen ve birbirinin
gerçekleşmesini imkânsız kılan amaçlar aynı stratejik plan içerisinde yer almamalıdır.
Stratejik amaçlar, sahip olunan misyon, vizyon ve temel değerlere aykırı olmamalı ve
gerçekçi olmalıdır. Örgüt, elindeki imkanları, iç ve dış faktörleri göz önüne alarak bir
stratejik amaç belirlemelidir. Oluşturulacak amaçlar somut ve ölçülebilir bir nitelikte
olmasının yanı sıra bir takvime bağlanmalıdır(Yüksel,2002:34).
53
IV. BÖLÜM: TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE STRATEJİK YÖNETİM IV.1. Türk Kamu Yönetimi ve Bürokrasi
Bürokratik yönetim uygulamalarının öncelikli olarak hayat bulduğu alan, kamu
yönetimidir. Bürokrasi ve kamu yönetimi birbiri ile iç içe geçmiş kavramlar niteliğindedir.
Zamanla kamu yönetimi içerisindeki olumsuzlukları niteler bir kavram olarak kullanılmaya
başlanmış olsa da bürokrasi, yönetim sistemleri içerisinde uzmanlaşma, hiyerarşik yapılanma
ve yasallık gibi başlıca özellikleri nedeniyle iyi yanları da bünyesinde barındırmaktadır.
Bürokrasi, Türk kamu yönetiminde de olumsuzlukları içeren bir kavram olarak
kullanılmaktadır. Ancak bürokrasinin, Türk kamu yönetimine sağladığı yararlar ve zararları
genel bir bakış açısı içerisinde değerlendirmek gerekmektedir.
Türk Bürokrasinin Olumlu Yanları;
a)
Hiyerarşik Yapı;
Bürokrasi öncelikli olarak organizasyonel yapıları ast ve üst
ilişkilerinden müteşekkil bir nitelikte mahiyetlendirmektedir. Örgütsel yapı içerisinde her
astın mutlaka bir üst makamın gözetim ve denetimi altında bulunması temel esastır (Fişek,
1979:60). Bürokratik yönetime dahil örgütler, yapılarını belirli yetki ve sorumluluk alanları
içerisinde belirlenmiş birimlerden müteşekkildir. Bu birimler arasındaki ilişkiler, dikey ve
yatay nitelikte olmaktadır.
Basamaklandırılmış yetki ve sorumluluk dağılımı biçiminde oluşturulan örgüt yapıları, en alt
düzeyden en üst düzeye kadar piramit şeklindeki teşkilatlanmaya sahiptir. Bu teşkilatlanma
açık, sınırları kesin olarak belirlenmiş ve nesnel kurallar ile kesinlik kazandırılmış yetki ve
sorumluluk paylaşımını içermektedir. Böylece birimlerde zihin berraklığı sağlanarak yetki ve
sorumlulukların nerde başlayıp nerde bittiği kesinleşmiş olmaktadır. Bu yapılanmayla
birimlerde sorumluluk ilkesinin sağlıklı olarak uygulanması ve denetimi imkân bulacaktır.
Piramit şeklindeki hiyerarşik teşkilatlanma neticesinde, örgüt içerisinde yer alan kişilerin ve
birimlerin bir yöneticinin denetimi ve koordinasyonuna tabi olması, örgüt içerisinde farklı
uygulamaların önüne geçecek ve fonksiyonların gerçekleştirilmesinde bütünlük, düzen ve
54
hesap verilebilirlik hakim olacaktır. Ayrıca örgüt içerisinde karar alma süreçleri ve bunların
uygulanması hiyerarşik yapılanmaya bağlı olarak gerçekleşme imkânı bulur (Başaran,
1989:63).
Bürokratik yapılanma içerisinde hiyerarşik kademelenmenin her basamağı, ayrı yetki ve
sorumluluğa işaret etmektedir. Bu yetki ve sorumluluk aynı zamanda örgüt içerisinde liyakat
ve makam bağlamında ayrımı da beraberinde getirmektedir. Bu ayrım, kişilere özgü bir
nitelik değil örgüt içerisinde bulunulan makama yönelik özellik olarak ortaya çıkmaktadır.
Yetki ve sorumluluklar, hiyerarşik yapıda kişilere değil makamlara bağlanmıştır. Yine
makamlar arasındaki dikey ve yatay teşkilatlanmada; yatay yapıda birimler arasında yetki ve
sorumlulukta denklik, dikey hiyerarşide ise denetim ve yönlendirme fonksiyonları öne
çıkmaktadır.
b) Fonksiyonel Uzmanlaşma ve İş Bölümü;
Bürokratik yönetimde örgütlerin faaliyetleri,
birimler arasında gerçekleştirilecek iş bölümü sayesinde kolaylık ve düzen içerisinde
yürütebilmektedirler. Hiyerarşik yapılanma örgüt içerisinde iş bölümünü kolaylaştırmakta ve
bu sayede birimlerin yetki ve sorumluluklarının alanı belirlenerek denetim ve
idare
kolaylaşmaktadır. Bürokraside uzmanlaşma ve iş bölümü sayesinde çok büyük işler eşgüdüm
ve teknik yeterlilik içerisinde aksaklıklara mahal vermeden yürütülebilmektedir.
Bürokrasinin en büyük avantajlarından birisi örgüt faaliyetlerinde teknik üstünlüğün hakim
olmasıdır. Bu teknik üstünlük ancak çalışmalarda ihtisaslaşmış, yürüttüğü hizmette tam bir
bilgi donanımına sahip beşeri kaynaklarla mümkün olacaktır. Bürokrasi içerisinde hiyerarşik
bölümlenmeye tabi olan örgütte her bir birimin görev ve sorumluluklarının birbirinden farklı
olması bu birimlere
sağlamaktadır.
faaliyet alanlarında uzmanlaşma ve ehliyet sahibi olma imkânı
Birimlerin faaliyetlerini gerçekleştirecek makamda bulunan kişilerin bu
konumlarını destekleyecek liyakate sahip olması gerekmektedir (Başaran, 1989: 64). Bu
uzmanlık düzeyine sahip olmayan kişilerin ideal bürokrasi içerisinde yetki ve sorumluluk
sahibi olmalarının imkânı yoktur.
c) İş ve İşlemlerin Yürütülmesine İlişkin İlke ve Yöntemler; Örgütlerce yürütülecek
faaliyetlerde davranış kalıplarını belirleyen, genel kanaatleri ve uygulamaları şekillendirerek
55
sınırlayan ilke ve yöntemler mevcuttur. Bu ilke ve yöntemler her şeyden önce örgüt
faaliyetlerinde öngörülebilirlik ve
ölçülebilirliği sağlayarak güven olgusunu tesis eder.
Önceden belirlenmiş ilke ve yöntemler sayesinde örgütte yer alan bireylerin yapacağı keyfi
davranışların önüne geçilmiş olunur. İş ve işlemeler önceden belirlenen normlar çerçevesinde
kontrol edilip denetime tabi tutulma imkânı bulur. Bu kalıp içerisinde olmak örgüte
davranışlarında istikrar ve güven olgusunun kazanılmasını sağlar.
d) Akılcılık ve Demokrasi; Nesnel kurallarla belirlenmiş, örgüt için en ideal olan davranış
biçiminin seçildiği bir anlayış akılcı yönetime örnek oluşturmaktadır. Göreceli bir kavram
olan akılcılıktan kastedilmek istenen; yöneticilerin öznel duygularının, ihtiras ve saplantıların
yer almadığı bir mantık çerçevesinde belirlenmiş normlara bağlı kalınarak örgüt
menfaatlerinin yürütülmesidir. Örgüt iş ve işlemlerinin yürütülmesinde temel ilke örgüt
menfaatlerinin korunması için en doğru olanın belirlenmesinde yatmaktadır. Bu ise öncelikli
olarak kayırmacılıktan ve kişisel menfaat duygularından arındırılmış bir yönetim şeklinin
örgüt bünyesine kazandırılmasıdır. Weber’in ideal bürokrasisinde akılcı ilkelere sahip bir
örgüt, nesnel ilkelerle belirlenmiş normlar dizininin hukuksallığı yönünde bir inanca sahip
kişilerce örgüt yönetiminin sürdürülmesine dayanır (Weber, 1995: 32).
İdeal bürokrasi içerisinde yer alan rasyonel davranma, ilkelilik, liyakat ve yasallık kavramları
başta olmak üzere demokrasi için gerekli olan diğer kavramlar; örgüt içerisinde kayırma,
koruma, fırsat eşitliğini bozacak fiillerin içerisinde bulunmak gibi unsurların oluşmasını
engeller. Böylece örgütte, keyfi tutumların etkisi olmadan kişisel bilgi düzeyi ve yeterliliği
sayesinde bireyler varlığını sürdürme imkânı bulabilir. İdeal bürokrasi içerisinde liyakat
ilkesinin işletilebilmesi örgütler bünyesinde demokrasinin var olmasına imkân sağlar. Teknik
beceri ve kapasitelerin önem kazanması, kişilerin mesleğe başlamasında, eğitilmelerinde,
kariyer sahibi olmalarında ve yükselmelerinde demokrasinin varlık göstermesine zemin
hazırlar.
Türk Bürokrasinin Olumsuz Yanları;
a) Merkeziyetçilik ve Statükoculuk: Merkeziyetçilik hemen hemen tüm kamu yönetimlerinin
temel sorunudur. Zira merkeziyetçilik kavramı; kamu yönetiminin tüm temel unsurlarının
56
merkezde toplanması ve merkezin iradesi veya bilgisi dışında hiçbir iş ve işlemin
gerçekleşmemesidir. Kamu gücünün tamamı, merkezi otoritede toplanarak her iş merkezden
yönetilir. Böylece, ister yerel düzeyde ister ülke düzeyinde olsun tüm kamu hizmetleri
devletin tüzel kişiliğinin çatısı altında merkezde toplanarak doğrudan merkezden yada
merkez hiyerarşisine bağlı organlarca yürütülür. Devletin temel unsurlarından olan otorite ve
egemenlik kavramlarının korunması endişesi merkeziyetçilik olgusunu öne çıkarmıştır.
Merkeziyetçiliğin hakim olduğu Türk bürokrasisinde, işlerin yürütülmesinde önemli olan
hızlılık ve etkinlik değil formalite ve normlara uygunluktur. Çok tali nitelikteki işler bile
merkezi yönetim anlayışı çerçevesinde bürokrasinin en üst yöneticileri tarafından belirlenme
ve işletilme durumuyla karşılaşılabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ise merkezi yönetimin
yetki ve görev dağılımında korkak davranıyor olmasıdır. Bu da zaman içerisinde
yönetimlerin lüzumsuz bir çok iş yığını arasında kaybolmalarına neden olmaktadır. Bu
teferruat hükmünde olan yerelinde halledilebilecek işler merkezde çok daha önemli ve
aciliyet gerektiren işlerin önüne geçmekte bu ise kamu yönetimi açısından büyük sakıncalar
doğurmaktadır. Kamu hizmetlerinin göbekten merkeze bağlanması kaynakların hizmetlere
aktarımında da dengesizliklerde neden olabilmektedir. Bu dengesizlik kaynak israfı ile
hizmetlerin etkin ve etkili yürütülmesinin önüne geçmektedir (Çöker, 1998:15).
Türk bürokrasisi içerisinde merkeziyetçi yönetim anlayışının paralelinde gelişen bir diğer
yönetim hastalığı ise statükocu davranış biçimidir. Yönetim içerinde mevcut durumun
korunması ve dengelerin bozulmaması endişesi zaman içerisinde örgüt yapılarını geri
bırakmakta ve yenilenerek güçlenmelerini engellemektedir. Statükocu anlayış kamu yönetimi
içerisinde farklı görüş ve yönetim tekniklerinin uygulanmasını engelleyerek köreltmektedir.
İdare-i maslahatçı bir yönetim anlayışı, irade kullanmaktan, eksik ve hataların
düzeltilmesinden çok bunların üzerlerinin kapatılması tercihinin öne çıktığı bir zihniyeti
içerisinde barındırmaktadır.
b) Kırtasiyecilik ve Aşırı Formalite; Bürokratik yönetimlerin zaman içerisinde ilkeler ve
yöntemlerle aşırı derecede sarmalanması hizmet sunumlarının kırtasiyecilik ve aşırı formalite
engellerine takılmasına neden olmaktadır. Çoğunlukla merkeziyetçi yönetim anlayışının
paralelinde gelişen belgeleme, denetlenebilme ve arşivleme kaygısı günümüz anlamındaki
57
olumsuz bürokrasi kavramını doğurmuştur. Bu kavram hizmet sunumunda işlerin aşırı
derecede kırtasiyeciliğe ve formalitelere boğularak yürütülememesi anlamını taşımaktadır.
Merkeziyetçiliğin bir etkisi olarak karar alma yetkisinin yerelde olamaması, yerelde bulunan
personellerin her hususta merkezle irtibata geçmesini veya bilgilendirerek onayını almasını
gerektirmektedir ki bu da kırtasiyeciliği artırmaktadır.
Ayrıca, Türk bürokrasisinde yetki devretmede üstlerin astlara karşı cimri davranması
nedeniyle astlar her türlü konuyu üstlerine aktarmak ve üstlerinden gelecek cevaplara göre
hareket etme eğilimine girmektedirler. Bu yetki sorunu zamanla irade kullanma sıkıntısını
doğurmaktadır ki bu da işlerin aşırı formaliteciliğe neden olmaktadır. Yöneticilerin irade
kullanmalarını
sınırlayan
ayrıntılı
düzenlenmiş
yasalar,
işlerin
yürütülmesini
yavaşlatmaktadır. Ortaya çıkan prosedür yumağı, bürokrasiyi “araç” halinden çıkararak
“amaç” haline getirmektedir. Zaman zaman irade kullanmaktan kaçan, sorumluluk almak ve
iş yapmak istemeyen bireyler bürokrasiyi bir kalkan olarak kullanıp formalite ve
prosedürlerin arkasına “kanun böyle emrediyor” diyerek sığınmaktadırlar.
b)
Büyüklük ve Hantallık; Türk bürokrasisinde hizmetlerin sunumunda kaliteyi artırmak
düşünüldüğünde öncelikli olarak bütçe, personel, sosyal imkânlar, bina, teknik malzeme ve
araç sayısının artırılması planlanmaktadır. Bu düşünce Türk bürokrasinin giderek şişmesine
ve beklenen kalitenin yakalanılamamasına neden olmaktadır. Çünkü bürokrasiyi idare eden
siyasi irade, devletin geniş hizmet alanı içerisinde istihdam imkânlarını kullanarak kendi
siyasal taraftarlarını iş sahibi etmeyi, bürokrasideki büyümeyi kendi çıkarları çerçevesinde
kullanmayı öncelikleri haline getirmişlerdir. Bu da sadece faydasız bir şişkinliğe neden
olmakla kalmayıp bürokrasinin giderek büyüyerek hantallaşması yönünde kısır bir döngünün
başlangıcı olmaktadır.
c)
Yönetimde Gizlilik ve Dışa Kapalılık; Türk bürokrasisinin iş ve işlemlerinde sahip
olduğu tavır nedeniyle devlete karşı vatandaşların sahip olduğu kanaate gizlilik olgusu
hakimdir.
Kamu
hizmetlerinin
yürütülmesinde
kamuoyu
ile
bilgi
paylaşımında
bulunulmaması ve kapalı bir sistem içerisinde kamu organlarının kendi bünyelerinde
çalışarak dışa açık olmadan başka yapılarla işbirliği içerisinde olmamaları bu kanaatin
yerleşmesini sağlamaktadır.
58
Yönetici ve memurların iş ve işlemlerini yürütürken kamuoyundan gelecek eleştiri
oklarına karşı kendilerini koruyacakları birinci kalkan olarak kullandıkları kavram
“gizlilik”tir. Bürokrasi içerisinde yer alan bireyler, yasaların sağladığı gizlik ve resmi sır
kavramlarının korumasından yararlanarak bu durumdan kendi menfaatleri yönünde
yararlanmaktadırlar.
Bu
sayede
kurum
içerisindeki
yolsuzluk
ve
usulsüzlükler
saklanabilmekte, kamuoyunun bilgi sahibi olması engellenebilmektedir.
Kamu bürokrasisi, fonksiyonlarını gerçekleştirirken temel gerekçe gizlilik olmakla birlikte
başka nedenleri de kullanarak dışa kapalı bir sistem olarak kalmayı tercih etmektedir. Çünkü
dışa kapalı bir organizasyon hataları ve eksiklikleri kendi içerisinde kalmakta, statükocu
yapısını muhafaza edebilmektedir. Bu da o an için bürokratlara kıyaslanma, eleştirilme ve
eksik
yanlarının
ortaya
çıkarılmasından
muhafaza
etmektedir
ancak
beraberinde
organizasyonun uzun soluklu varlığı ve düzeni konusunda sorunları getirmektedir.
d)
Yolsuzluk ve Rüşvet; Türk bürokrasisinin içerisinde yer alan sorunlar birbirinin
kaynağı niteliğinde iç içedir. Aynı bu şekilde hantallaşma ve büyüme, gizlilik ve dışa
kapalılık, formalite yığınının olması gibi sorunlar toplamda yeni bir sorunu daha
oluşturmaktadır ki bu da yolsuzluk ve rüşvettir. Bürokrasisi içerisinde yer alan sorunlardan
muzdarip olan bireylerin bu sorunları bir an önce aşmak istemeleri veya bürokrasi içerisinde
bulunan bu hastalıklı yapıdan yararlanarak hak etmedikleri amaçlara ulaşmayı arzulayan
kişilerin başvurduğu bir yöntemdir.
Denetim eksikliği veya göz yummalar ile desteklenen yolsuzluk ve rüşvet, bürokrasinin
büyümesi ve prosedürlere boğulmasıyla doğru orantılı olarak artmaktadır. Yolsuzluk ve
rüşvet, kamu kaynaklarının kullanımında adaletsizliğe, kamu hizmetlerinden faydalanmada
dengesizliklere neden olmakla birlikte kamu yönetimine olan güveni zedelemektedir. Gizlik
ve dışa kapalılık şemsiyesi altına saklanan bürokrasi bünyesindeki rüşvet ve yolsuzluk
hastalıklarını zaman zaman istisnaları olmakla birlikte kendi içerisinde saklayabilmekte ve
mevcut durumu koruyabilmektedir. Bu halin varlığının kamu oyunca biliniyor ancak ortaya
çıkarılamaması kamu yönetiminin sahip olduğu güven ve otorite olgusuna zarar vermektedir.
59
e)
Kayırmacılık ve Taraf Tutma; Türk bürokrasisi içerisinde, siyasi ve dini görüş,
akrabalık, hemşerilik, tanıdık olma ve aynı okuldan mezun olma gibi başlıcalarını saydığımız
daha bir çok nedenden kaynaklı olarak çifte standart uygulamaları yaygın olarak
görülebilmektedir. Bu durum eşitlik olgusunu zedeleyerek demokrasinin kamu örgütleri
içerisinde yer alamsını engelleyecek temel nedenlerden biri olarak ortaya çıkmaktadır.
Kayırmacılığın hakim olduğu yapılarda liyakat ilkesi uygulanamamakta, bu da
bürokrasinin temel unsurlarından biri olan meslekte yeterlilik ve uzmanlaşma kavramının
karşılığını bulamamasına neden olmaktadır. Bürokrasi içerinde işe almalarda ve kariyer
basamaklarında ilerlemede yapılan sınavlar formalite olmakta ve sübjektif değerler bu sürece
hakim olmaktadır. Bürokrasi içerisinde “torpil” olarak adlandırılan kayırmacılık ve taraf
tutma
zamanla kendi bünyesinden “torpil komisyonculuğu” gibi bir kavramında ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bürokrasi içerisinde kayırmacılık ve taraf tutma olgusundan
yararlanan bireylerin zamanla kendilerinin de başkalarına aynı çifte standardı uygulaması ve
bunu organize eden aracıların olması bu kavramı doğurmuştur.
IV. 2. Genel Olarak Türk Kamu Yönetimi Sorunları
Türk kamu yönetimi kuruluş ve görevleri itibariyle merkezden ve yerinden yönetim ilkelerine
dayanan bir örgütlenme ile bütüncül bir yapı sergilemektedir. Günümüzün belirleyicisi olan
bilim ve teknolojideki hızlı değişme ve gelişme, toplumsal ihtiyaçların yanında bu ihtiyaçları
karşılamak üzere kurulmuş bulunan kamu yönetiminin merkezi ve yerel düzeydeki
örgütlenmesinde de değişimi zorunlu kılmaktadır. Kamu yönetimimize bakıldığında genel
olarak
mevcut
sorunlar
aşağıdaki
gibi
sıralanabilir(“http://ekutup.dpt.gov.tr/
kamuyone/oik527.pdf” 2010):
• Kamu örgütlerine verilen bir kısım görevler ya hiç yapılmamakta ya da ancak sınırlı
ölçülerde ve amaçtan uzak bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Temel bazı görevlerin
yürütülmesinde, hizmette birlik ve bütünlük sağlanması temel bir sorun olarak her alanda
kendini göstermektedir.
60
• Bazı görevler, merkezi yönetim kapsamında bulunmakla birlikte, görevi gerçekleştirecek
işlevsel nitelikte örgütsel düzenlemelere gidilemediğinden, eldeki yapı, gereksinimleri
karşılayamamaktadır. Önemli orandaki merkezi yönetim görevlerinde ise, gereksiz ve amacı
aşan bir örgütsel büyüklüğe ulaşılmıştır. Bu durum, görev ve yapı arasındaki ussallık
dengesinin kurulmasını güçleştirmektedir.
• Merkezi yönetim görevlerindeki oransal artış, sistemin birçok noktada tıkanmasına ve
işleme bozukluklarına neden olmakta, görevlerin merkez, taşra ve yerel yönetimler arasında
ussal dağılımı yeterince sağlıklı biçimde gerçekleştirilememektedir.
• Bazı kamu örgütlerinde, bunların kuruluşuna gerekçe olan görevin önemi azalmasına
karşın, süreç içinde toplumsal gereksinimlerden kaynaklanan ikincil görevler asıl görevlerin
yerini almakta, bu da örgütlerde görev kaymalarına yol açmaktadır.
• Kamu kuruluşlarında görev, yetki ve sorumluluk dengesinin iyi kurulamamış olması,
örgütsel etkililiği olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı görev için birden çok kuruluş
yetkilendirildiğinde görev ortada kalmakta, bu da görevin etkisini azaltmaktadır.
• Kamu hizmetleri halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılamamakta olup, kamu
kurumlarındaki verimsizlik ve israf halkın kamu kurumlarına olan güvenini sarsmıştır.
Kırtasiyecilik kamu kurumlarının etkin çalışmasını engellerken, özel sektörün ve vatandaşın
kamu hizmetlerinden yararlanmasını güçleştirmektedir.
• Büyüyen bütçe açıkları ve kamu borçları, artan kamu harcamalarının kontrol altına
alınmasını; bütçe reformu yapılmasını, insan kaynaklarının ve iç kontrollerin yeniden
değerlendirilmesini; program hedeflerine göre kaynak planlamasını ve kamu yönetiminin
yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.
• Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana, kamu yönetimine kamu hukuku yaklaşımı
hakim olmuştur. Bu anlayışın gereği olarak, kamu sektöründe görev alanları, kuruluşların
organizasyonları, kamu yöneticilerinin ve çalışanların yetki ve sorumlulukları ile iç kontrol
61
mekanizmaları kanun ve yönetmeliklerle düzenlenmiştir. Bu nedenle kamu yöneticilerinin
eylem alanı ve takdir hakkı da sınırlıdır. Mevcut yapı, kamu kurumlarının değişen koşullara
uyum sağlamasını zorlaştırmaktadır.
• Uluslararası rekabet ve küreselleşme, ülkemizde de özel sektör de olduğu kadar kamu
sektöründe de reformlar yapılmasını gerektirmektedir.
IV. 3. Türk Kamu Yönetimi Reform Çalışmaları
Her geçen gün yaşanan gelişim ve değişimler çerçevesinde Türk kamu yönetiminin,
başta nüfus artışı, teknolojik gelişmeler, küreselleşme sürecinde yaşanan hızlı değişim ve
gelişmeler, kültürlerin karışarak ortak bir dünya kültürü oluşturmaya doğru yönelmesi, insan
hakları ve demokrasi alandaki algılama değişikliği ve vatandaşlık bilinci ile devlet vatandaş
ilişkilerindeki boyut değişiklikleri ve kamu hizmeti yararlanıcılarının beklentilerindeki
değişim, kamu yönetimi içindeki sorunları gün yüzüne çıkarmış, yönetim olgusunu öne
çıkarmış (Ökmen, 2003: 177) ve bu sorunlar çerçevesinde yeniden yapılanma ve kamu
yönetimi reformu gibi kavramları güncel hale getirmiştir. Günümüzün uluslararası ortamında
ve küreselleşme sürecinde yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler, yönetim olgusunu hızla öne
çıkarmaktadır.
Türkiye’de kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasını gerekli kılan nedenler
yalnızca merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkileri çerçevesindeki yapısal sorunlarla sınırlı
değildir. Bunun yanında örgüt kültürü, yönetim teknikleri vb. konulardaki kamu yönetiminin
örgütlenmesini ve işleyişini etkileyen bir takım iç ve dış faktörlerin farklı boyutlardaki
etkileri de Türk kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle
geleneksel yönetim anlayışından yeni kamu yönetimi anlayışına doğru yaşanan tartışmalar ve
kamu örgütleri ile isletme yönetimlerini birbirine yaklaştıran teorik ve pratik gelişmeler de bu
anlamda Türkiye’de kamu yönetiminin hem örgütsel hem de işlevsel olarak yenilenmesi
gerektirmektedir. Esasında yönetimde yeniden düzenlemeyi gerekli kılan nedenler üç alt grup
etrafında toplanabilir. Bunlardan birincisi, örgütsel bozukluklar ve yapısal sorunlardır.
İkincisi, işgörenlerle ilgili olup sorunun ana öğesini oluşturmaktadır. Üçüncüsü ise, yer, araçgereç, yöntem ve bürokratik kültür sorunudur. Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde
62
kullanılan yer, araç-gereç ve mevzuatın çağdaş gelişmelere uydurulması ve hizmetin amacına
uymasının sağlanması, yönetimde yeniden düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.
Dünyada değişim rüzgarları genel olarak devletin etkinleştirilmesi ve küçülmesi,
şeffaf yönetimin sağlanması, ağır merkeziyetçiliğin azaltılması, toplumsal taleplere daha
çabuk yanıt verilmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştır.
Türkiye'de de reformlar bu çerçevelerde ele alınmaya çalışılmış ancak genel olarak reform
çalışmalarında devletin rolü diye de ifade edilen kamu yönetiminin görev alanının ne olacağı
ve bu görevlerin nasıl yapılacağı üzerinde durulmuştur (Yılmaz, 2002:21).
IV. 3.1. Planlı Dönem Öncesi Kamu Yöntemini Geliştirme Çalışmaları
Hemen hemen her hükümet programında yer alan ancak uygulama içerisinde
hayat bulamayan kamu yönetimi reformu çalışmaları; Kamu yönteminde etkinliği arttırmak
için yapılan ve genelde birbirini tekrar eden tespitler olarak kalmıştır. Ülkemizde gerek
yönetimin isteği üzerine, gerekse üniversiteler ve odalarca yapılan çalışmalar mevcuttur.
Çalışmamızda yönetimi geliştirme çalışmalarının en temellerine planlı dönem öncesi ve
planlı dönem çalışmaları olarak değineceğiz.
1933 yılında, Amerikalı uzmanlar "Türkiye'nin İktisadi Bakımdan Bir Tetkiki"
adı altında bir rapor hazırlayarak Planlı dönem öncesi yapılan çalışmaların ilkini
yapmışlardır. Bu raporda ekonomik konulara ağırlık verilmekle beraber idari sorunlar da ele
alınmıştır (Erdem,2006: 110).
1947 yılında, Başbakanlığın talimatıyla devlet teşkilatının daha verimli ve
rasyonel çalışması için çeşitli bakanlıklar bünyesinde komisyonlar kurulmuş, 1948 yılında ise
yine Başbakanlığın direktifleriyle çeşitli devlet daireleri ve bakanlık teftiş kurulları tarafından
hazırlanan idari ıslahat konusundaki araştırma raporları Başbakanlığa sunulmuştur.
1949 yılında, İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Frederick Neumark
başkanlığında, Başbakanlığın talebi üzerine "Devlet Daireleri ve Müesseselerinin Rasyonel
Çalışması Hakkında Rapor" hazırlanmıştır. Bu raporda idare reorganizasyonun gerekliliği,
memur vasıflarının yetersizliği, kırtasiyecilik ve devletin usullerindeki bozukluklar gibi
sorunlar ortaya konulmuştur.
63
1951 yılında, Türkiye ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının (Dünya
Bankası) finanse ettiği, James Barker başkanlığında bir rapor hazırlanmış ve hükümete
sunulmuştur. Bu rapor, Türkiye idari sistemiyle ilgili sorunları açıklayıp personel sorunları
ile ilgilenecek bir devlet personel dairesinin kurulması, devlet dairelerinde danışma
hizmetlerinin düzeltilmesi gibi öneriler getirmekte ve merkeziyetçi sistemin yetkilerinin alt
kademelere
verilmemiş
olmasını
eleştirmektedir.(“http://ekutup.dpt.gov.tr/
kamuyone/oik527.pdf “ 2010).
Yine 1951 yılında, James Martin ve Frank A. Cush isimli iki uzman tarafından
sadece Maliye Bakanlığının örgütlenme ve çalışma esaslarını inceleyen bir çalışma yapılmış
ve rapor Maliye Bakanlığına sunulmuştur.
Bütün bunların yanı sıra 1958 yılında, Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü (TODAİE) tarafından Türkiye'de Devlet Personeli Hakkında Araştırma adlı üç
ciltlik bir rapor hazırlanmıştır.
IV.3.2. Planlı Dönemdeki Kamu Yönetimini Geliştirme Çalışmaları
Planlı döneme geçilmesiyle beraber kamu yönetiminin sorunları beş yıllık çalışma
planlarında incelenmeye başlanmıştır. Bunların dışında iki temel çalışma göze çarpmaktadır.
Bunlardan birincisi tam adı Merkezi Hükümet Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri; Merkezi
Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi Yönetim Kurulu Raporu (MEHTAP) olan çalışma,
ikincisi Kamu Yönetimi Araştırma Projesi (KAYA) dir (DPT, 2006: 7).
MEHTAP, 1962-1963 yılları arasında hazırlanan merkezi hükümet teşkilatının
yeniden düzenlenmesi ile ilgili tüm sorunları kapsamına alan ancak taşra kuruluşlarını,
mahalli idareleri ve Kamu İktisadi Teşebbüslerini inceleme dışında tutan bir çalışmadır.
Araştırmanın ön hazırlığı TODAİE tarafından, çalışmanın aslı TODAİE, Devlet Planlama
Teşkilatı, Devlet Personel Dairesi Başkanlığı, Ankara Üniversitesi ve ilgili bakanlıklar ve
dairelerin iş birliği ile yapılmıştır.
Bakanlar Kurulunun çalışma koşulları, başbakanlık örgütü, devlet bakanlığı,
başbakan yardımcılıkları ve başbakanlığa bağlı kuruluşlarla özerk kuruluşların durumları
hakkında saptamalar yapıp öneriler getirmiş olan MEHTAP raporu, merkezi hükümet
örgütünün
genel
yapısını
ele
almaktadır..
64
Yönetsel
kuruluşların
kurulmasını,
görevlendirilmesini, mevzuat sorununu ve merkezi hükümetin taşra örgütünü eleştirel açıdan
incelemiştir. Araştırmada bütün birimlerin ortak görevleri gözden geçirilmiş, merkezi
hükümetin üstlendiği görevler ayrı ayrı başlıklarda incelenmiştir. Bu bölümlerde tek tek
bakanlık veya kuruluşlar değil, hizmet türleri olarak, merkezi hükümetçe üstlenilmesi gerekli
görülen hizmetlerin uygulama eksikliği tespit edilmiş ve bu duruma yol açan nedenler
belirtilmiştir. Raporda Bakanlar Kurulu, Başbakanlık , bakanlıklar ve onlara bağlı kuruluşlar,
özerk kuruluşlar ve merkezi hükümet teşkilatının taşra birimlerini yeniden yapılandırılmasına
ilişkin öneriler de sunulmuştur (Erdem,2006: 112).
MEHTAP çalışması ile idari reform çalışmalarına bir devamlılık kazandırılmak
istenmiştir. Ancak tam bir örgütlenme sağlanamamış, kalkınma planları ve programlarda,
reform çalışması bir bütün halinde ele alınmamıştır.
Planlı dönemin ikinci önemli çalışması, VI. Beş Yıllık Kalkınma Planına (19901994) yol göstermesi amacıyla 1988-1991 yılları arasında hazırlanan Kamu Yönetimi
Araştırma Projesidir.
KAYA projesi, TODAİE tarafından Devlet Planlama Teşkilatının isteği üzerine
hazırlanmıştır. Kamu yönetimini geliştirmek, yeniden düzenlemek, o zamana kadaryapılan
çalışmaların uygulamaya ne derece geçirildiğini ölçmek, temel sorunları ve alınması gerekli
önlemleri belirtmek ve Avrupa Birliğine yönetsel uyumun sağlanması için yapılması gerekli
hazırlıkları saptamak için yapılmıştır. (“http://ekutup.dpt.gov.tr/kamuyone/oik527.pdf”
2010)
KAYA'nın araştırma sahasına merkezi yönetimi oluşturan genel ve katma bütçeli
kuruluşlarla bunların taşra örgütleri, yerel yönetimler ve öteki kamu kurumları alınmıştır.
Proje kapsamında yedi araştırma grubu kurulmuştur: Bunlar; merkezi yönetim,
mali ve ekonomik yönetim, taşra ve yurt dışı kuruluşları, yerel yönetimler, personel rejimi,
bürokratik işlemlerin basitleştirilmesi, Avrupa Topluluğu yönetsel uyum gruplarıdır.
KAYA projesinin temel amacı: "Kamu hizmeti gören merkezi yönetimin merkez
ve taşra örgütü ile yerel yönetimleri süratli, ekonomik, verimli ve nitelikli hizmet görecek bir
düzene kavuşturmak, kamu yönetiminin gelişen çağdaş koşullara uyumunu sağlamak, kamu
kuruluşlarının amaçlarında görev yetki ve sorumluluklarında ve bunların bölünüşünde örgüt
65
yapılarında personel sistemlerinde kaynaklarında ve bunların kullanılış biçimlerinde,
yöntemlerinde, mevzuatta, haberleşme ve halkla ilişkiler sisteminde var olan aksaklıkları
bozuklukları ve eksikleri saptamak ve bu konularda yapılması gerekenleri önermektir."
KAYA raporu çok kapsamlı bir çalışmadır. Bu bakımdan Türk Kamu Yönetimi
açısından önemi büyüktür. KAYA raporu kamu yönetimindeki aksaklıklar için pek çok
çözüm önerse de sistem temelinde etkili bir işbirliği ve uyumlu bir çalışma anlayışı üzerinde
durmakta katılımcı bir yönetim, maddi açıdan güçlü bir yerel yönetim standartlarının
sağlanması gibi önerilerde de bulunmaktadır. Planlı dönemin eleştirilebilir yönleri olmasına
rağmen, genelde plansız dönemlere oranla başarılı oldukları söylenebilmektedir (Gürsoy,
2000: 39).
IV.3.3. Reform Çalışmalarının Sonuçları
Türk Kamu Yönetiminin etkinliğinin arttırılması için pek çok çalışmanın
yapıldığını görüyoruz. Ancak bu kadar çok çalışmaya rağmen neden sürekli olarak rapor
hazırlama ihtiyacı hissedilmiştir? Reform çalışmalarındaki başarısızlığın nedenleri nelerdir?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Başarılı bir reform uygulaması stratejilerden oluşmuş bir
çalışmayı gerekli kılmaktadır. Reform çalışmalarının uzun dönemli bir çalışmayı
gerektirmesi, reformun bir stratejisinin olmasını da gerektirmektedir. Bunun yanı sıra
reformların hazırlanması ancak uygulamadaki alt yapı eksikliğinin göz ardı edilmesi,
reformun felsefesinin oluşturulamaması, halkın ve çalışanların desteğinin alınmaması,
reformun yürütülmesini üstlenecek bir birimin veya yöneticinin yokluğu, siyasi istikrarsızlık
ve yeni gelen yöneticilerin reformu sahiplenmemesi, kaynak ihtiyacının giderilmemesi,
yeterince bilgi toplanamayıp analiz yapılamaması gibi sebepler reformlardan başarı
alınmasını engellemiştir.
Reform
çalışmalarının
uygulamaya
geçirilmemesinin
sebepleri
şöyle
sıralanabilir(DPT,2000:9):
-
Raporlardan
hiçbirinin
uygulama
projelerini
kapsayacak
biçimde
hazırlanmamış olması,
-
Kalkınma planları ve yıllık programlarda yer alan politika ve tedbirler de
uygulanabilir proje niteliğinde olmadığı gibi müeyyidesi
66
de olmadığından
kuruluşların projeleri hazırlayıp uygulamayı izleyebilecek, değerlendirilebilecek ve
yönlendirilebilecek yeterli sayıda ve nitelikte uzman personele sahip olamaması,
-
Hazırlanan
raporların
uzmanlaşmış
bir
kadronun
yönlendiriciliği
ve
uygulama projeleri haline dönüştürülmelerinin sağlanamaması,
-
Reformlara ilişkin temel bir felsefenin ve modelin ortaya konulamaması,
-
Yeniden yapılanma çalışmalarını özellikle
teknik düzlemde sahiplenecek
bir kuruluşun oluşturulamaması,
-
İdari reform çalışmalarının uzun soluklu ve kalıcı bir çabayı gerektirmesi,
-
Politik istikrarsızlığın olması,
-
İdari reform çalışmalarında yasal hatta anayasal değişikliklerin yapılmasının
zorunlu olması,
-
Mahalli
idareler
reformlarında
taşra
ve
yerel
yönetimlere
gereken
görev,
yetki ve kaynakların devredilememesi,
-
Kamu görevlilerin büyük bir kısmının merkezde istihdam edilmesi, merkez
bürokrasinin mahalli idarelerin kalkınma politikalarında söz sahibi olmalarına çok sıcak
bakmaması.
IV. 4. Türkiye'deki Kamu Sektörü Stratejik Planlama Çalışmalarının
İncelenmesi
10/12/2003 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda yer
alan stratejik planlamaya ilişkin hükümler 01/01/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu
kanuna göre kamu idareleri; kalkınma planları, programlar, ilgili mevzuat ve benimsedikleri
temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin misyon ve vizyonlarını oluşturmak, stratejik
amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden belirlenmiş
67
olan
göstergeler
doğrultusunda
ölçmek
ve
bu
sürecin
izleme
ve değerlendirmesini
yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle stratejik plan hazırlamak zorundadırlar.
Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununa göre Stratejik plan hazırlamakla
yükümlü olacak kamu idarelerinin ve stratejik planlama sürecine ilişkin takvimin tespitine,
stratejik planların kalkınma planı ve programlarla ilişkilendirilmesine yönelik usul ve
esasların belirlenmesine Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, bütçelerinin stratejik
planlarda belirlenen performans göstergelerine uygunluğu ve idarelerin bu çerçevede
yürütecekleri faaliyetler ile performans esaslı bütçelemeye ilişkin diğer hususları belirlemeye
ise Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır(Erdem, 2006: 121).
Stratejik planlar ile bütçelerinin kalkınma planlarına, yıllık programlara uygun
olarak hazırlanması ve uygulanmasından, bu çerçevede diğer bakanlıklarla koordinasyon ve
işbirliğini sağlamaktan bakan sorumludur. Bu sorumluluk, Yükseköğretim Kurulu,
üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri için Milli Eğitim Bakanına, mahalli idareler için
İçişleri Bakanına verilmiştir.
Bunlarla beraber üst yöneticiler, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin
kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile
hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, sorumlulukları altındaki
kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan,
kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
gözetilmesi, izlenmesinden bakana; mahalli idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.
Stratejik yönetime geçiş sürecinde 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanunun yanı sıra 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5216
sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu da bu süreç içerisinde mevzuat düzenleme
çalışmalarına alınmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanununa göre, stratejik plan ile yatırım ve çalışma
programlarını, belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini görüşmek ve
kabul etmek belediye meclisinin görev yetkileri arasına alınmıştır. Belediye encümenine ise
stratejik plan ve yıllık çalışma programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip belediye
meclisine görüş bildirmek görev ve yetkileri verilmiştir. Belediye başkanı, belediyeyi
stratejik plana uygun olarak yönetmek, belediye idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak,
bu stratejilere uygun olarak bütçeyi, belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans
68
ölçütlerini hazırlamak ve uygulamak, izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları
meclise sunmakla görevlidir.
Belediye başkanı, mahalli idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde;
kalkınma planı ve programı ile varsa bölge planına uygun olarak stratejik planı ve ilgili
olduğu yıl başından önce de yıllık performans programını hazırlayıp belediye meclisine
sunar. Stratejik plan, varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum
örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır ve belediye meclisi tarafından kabul edildikten sonra
yürürlüğe girer. Stratejik plan ve performans programı bütçenin hazırlanmasına esas teşkil
eder ve belediye meclisinde bütçeden önce görüşülerek kabul edilir.
Belediyelerin stratejik plan hazırlama zorunluluğu nüfusu 50.000'in altında olan
belediyeler için geçerli değildir.
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu stratejik plan ile ilgili çalışmalara paralel
olarak il genel meclisine ve il daimi encümenine yeni görevler yüklemiştir. Buna göre
stratejik plan ile yatırım ve çalışma programlarını, il özel idaresi faaliyetlerini ve personelinin
performans ölçütlerini görüşmek ve karara bağlamak il genel meclisinin görev ve yetkileri
arasına, stratejik plan ve yıllık çalışma programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip il genel
meclisine görüş bildirmek, il encümenin görev ve yetkileri arasına alınmıştır(Erdem, 2006:
122).
Vali, stratejik planı mahalli idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde
kalkınma plan ve programlarına varsa bölge planına uygun olarak ve ilgili olduğu yıl
başından önce de yıllık performans planını hazırlayıp il genel meclisine sunar. Stratejik plan,
il genel meclisinde kabul edildikten sonra yürürlüğe girer. Stratejik plan, belediyelerin
hazırladıkları stratejik planlarda olduğu gibi üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili
sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır. Stratejik plan ve performans planı
bütçenin hazırlanmasına esas teşkil eder ve il genel meclisinde bütçeden önce görüşülerek
kabul edilir.
Hem vali hem de belediye başkanı, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
belirtilen biçimde; stratejik plan ve performans hedeflerine göre yürütülen faaliyetleri,
belirlenmiş performans ölçütlerine göre hedef ve gerçekleşme durumu ile meydana gelen
sapmaların nedenlerini açıklayan faaliyet raporunu hazırlar. Faaliyet raporu vali tarafından
69
Mart ayı toplantısında, belediye başkanı tarafından Nisan ayı toplantısında meclislerine
sunulur. Raporların bir örneği İçişleri Bakanlığına gönderilir ve kamuoyuna da açıklanır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda da stratejik planlama sürecine
uygun değişiklikler yapılmıştır. Buna göre ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görüşlerini
alarak büyükşehir belediyesinin stratejik planını, yıllık hedeflerini, yatırım programlarını ve
bunlara uygun olarak bütçesini hazırlamak büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve
sorumluluğuna verilmiştir. Belediyeyi stratejik plana uygun olarak yönetmek, belediye
idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak, bu stratejilere uygun olarak bütçeyi hazırlamak
ve uygulamak, belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini belirlemek,
izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak büyükşehir belediye
başkanının görev ve yetkileri arasına katılmıştır.
Stratejik yönetim modelinin uygulanmasında çeşitli modeller geliştirilebilir,
önemli olan modeli geliştirmekten çok bu modelin uygulanmasını sağlayarak etkinliği
arttırmaktır. Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı "Kamu İdareleri İçin Stratejik Planlama
Kılavuzu" çalışmasında kurumların stratejik plan oluşturma süreçleri aşağıdaki gibi
özetlenmektedir(Erdem, 2006: 125).
Stratejik planlama kılavuzu kamu kurumlarına stratejik planlama sürecinde yol
göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Kılavuza göre stratejik planda yer alması gereken temel
unsurlar şunlardır:
•
Durum analizi
•
Katılımcılığın nasıl sağlandığına ilişkin açıklama
•
Misyon, vizyon, temel değerler
•
En az bir amaç
•
Her amacın altında en az bir hedef
•
Hedef ölçülebilir şekilde ifade edilememişse ölçüm kriterleri
•
Stratejiler
•
Tüm amaç ve hedefleri içeren beş yıllık tahmini maliyet tablosu
IV. 4.1. İçişleri Bakanlığı Stratejik Planlama Çalışmalarının İncelenmesi
70
Stratejik planlamanın uygulama sahasını ve şekillerini belirlemek için gerekli
mevzuatın temelini 24 Aralık 2003 tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu oluşturmaktadır. Söz
konusu Kanunda, 22.12.2005 tarih ve 5436 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun” hükümleri uyarınca yapılan değişiklik ile kamu kurum ve kuruluşları performans
esaslı bütçeleme sistemi içinde stratejik plan hazırlamakla yükümlü kılınmışlardır. İçişleri
Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planı hazırlanırken bu iki Kanunun yanı sıra,
-Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik,
-Kamu İdarelerince Hazırlanacak Faaliyet Raporları Hakkında Yönetmelik,
-Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanan Kamu İdareleri İçin Stratejik
Planlama Kılavuzu,
-Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan Performans Esaslı Bütçeleme Rehberi
doğrultusunda hareket edilmiştir.
İlgili mevzuat gereği Bakanlığın bağlı kuruluşları olan Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın stratejik plan hazırlama zorunluluğu bulunmamaktadır.
Bunların dışında Emniyet Genel Müdürlüğü ise “Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte” öngörüldüğü üzere Stratejik Planı’nı 20092013 dönemini kapsayacak şekilde hazırlamıştır.
Mevzuatta öngörülen prosedürün yanı sıra 9. Kalkınma Planı, Bilgi Toplumu Stratejisi
Eylem Planı ve 60. Hükümet Programı Eylem Planı gibi üst politika belgeleriyle Bakanlık
Stratejik Planı’nın uyumlu olması gözetilmiştir.
Stratejik plan çalışmalarını yürütecek organizasyonel yapı, Haziran 2006’da
Bakanlığın en üst yöneticisinden başlayarak her kademedeki çalışanının katılımını ve
stratejik planlamayı benimsemesini sağlayacak şekilde kurulmuştur. Bu çerçevede Strateji
Geliştirme Kurulu, Stratejik Plan Yürütme Grubu, Stratejik Plan Çalışma Grubu ve Stratejik
Plan Çalışma ve Koordinasyon Grubu oluşturulmuştur.
71
Strateji Geliştirme Kurulu Müsteşar, müsteşar yardımcıları ve birim amirlerinden
oluşturulmuştur. Bu kurul stratejik planlama çalışmalarında en üst karar organıdır.
Stratejik Plan Yürütme Grubu stratejik planlama çalışmalarında yer alan birimlerden,
genel müdürlük seviyesinde teşkilatlanmış birimlerde genel müdür yardımcısı, daire
başkanlığı seviyesinde teşkilatlanmış birimlerde daire başkanı düzeyinde temsilcilerin
katılımıyla oluşturulmuştur.
Stratejik Plan Çalışma Grupları stratejik plan çalışmalarının katılımcı bir anlayışla
yürütülebilmesi için, planlama çalışmalarına katılan 14 birimde en az üç kişiden oluşan
personelle teşkil edilmiştir.
Stratejik Plan Çalışma ve Koordinasyon Grubu Stratejik Planın hazırlanmasını
koordine etmek ve sonuçlarının konsolide edilmesi çalışmalarını yürütmek üzere Strateji
Geliştirme Başkanlığı bünyesinde görev yapan uzman personelden oluşturulmuştur.
İçişleri Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planının birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerinde
Bakanlık için “Neredeyiz?” sorusuna cevap aranmıştır. Bu çerçevede; birinci bölümde
İçişleri Bakanlığı’nın kuruluşuna, yasal yükümlülüklerine, görevlerine ve yönetim yapısına
ilişkin bilgiler sunulmaktadır. İkinci bölümde Bakanlıkta stratejik planlama sürecinin
örgütlenme ve yürütülme süreci ana hatlarıyla açıklanmaktadır. Üçüncü bölüm ise Durum
Analizi kapsamında yürütülen çalışmalar sonucu üretilen raporların özetlenmesinden
oluşmuştur.
“Nereye gitmek istiyoruz?” sorusunun cevabının yer aldığı dördüncü bölümde
Kurumsal Kimliğin Yeniden Tanımlanması başlığı altında Misyon, Vizyon ve Temel
Değerler Bildirimleri sunulmaktadır.
Bundan sonra sırasıyla dördüncü bölümde “Gidilmek istenen yere nasıl ulaşılacaktır?”
sorusu cevaplanmaktadır. Bu bölümde Amaçlara ve bu amaçlar altında üretilen Hedefler,
Stratejiler ve Performans Göstergelerine yer verilmektedir.
72
Beşinci
bölümde
performans
esaslı
bütçelemeye
zemin
oluşturacak
Maliyetlendirmeye yer verilmektedir.
Altıncı bölümde ise planın izleme ve değerlendirme sistemi ortaya konulmuştur.
73
SONUÇ Değişimin hızla yaşandığı dünyamızda, oluşan belirsizlik ortamı içerisinde tüm
örgütler, varlıklarını sürdürmek ve geliştirebilmek için doğabilecek avantajları ve
dezavantajları önceden kestirerek kendilerini konumlayabilme ihtiyacı hissetmektedir.
Değişimin bu denli yoğun yaşandığı günümüzde sadece sabit veriler ve tahminlere
dayalı planların hazırlanması yeterli olmamaktadır. Örgütler umulmayan gelişmelere de
uyum sağlayabilecek, ani ihtiyaç ve beklentileri karşılayabilecek esneklikte plan ve
stratejileri oluşturmak durumundadırlar. Ellerindeki kaynaklar ile ulaşmak istedikleri
amaçlar arasında rasyonel bir uyum ortamı sağlaması gereken örgütler, bunu ancak
stratejik yönetim ve stratejik planlama ile gerçekleştirebilirler.
Stratejik bakış açısına sahip olmayan örgütler, varlık nedenlerini net olarak
belirleyemeyecekleri için amaçlarını oluşturacak vizyona da sahip olamayacaklardır.
Gözlem ve analize dayalı bir süreç olan stratejik yönetim, örgütlerin vizyonel bir bakış
açısıyla amaçlarını oluşturarak ileride oluşabilecek muhtemel değişikliklere hazırlıklı bir
organizasyonel yapının kurulmasını sağlamaktadır.
Stratejik yönetim ve stratejik planlama anlayışından yoksun olan örgütler,
günübirlik kararlarla yönetilen ve ani değişikliklere karşı önceden tedbir alamayan bir
tarzda yönetildikleri için çevrelerinde oluşan en ufak bir dalgalanma ve tehlikeden büyük
ölçüde etkilenmektedir.
Her geçen gün farklı alanlarda kendini gösteren stratejik yönetim ve stratejik
planlama, özel sektörde olduğu gibi kamu yönetimi içerisinde de varlığını
hissettirmektedir. Gerek hizmet sunduğu alanın genişliği gerekse sahip olduğu
organizasyonel yapının büyüklüğü nedeniyle kamu yönetimi stratejik yönetim ve stratejik
planlamaya özel sektöre nispeten çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır.
74
Kamu kesiminin çok uzun geçmişe sahip köklü bürokratik yapısı ve
bünyesinde barındırdığı çalışan sayısının
fazla olması hızla değişen dünyaya ayak
uydurmada yetersiz reflekslere sahip olmasına neden olmaktadır. Bu da kamu
yönetiminin etkin bir yapıda olmasını engellemektedir. Bu sebepler stratejik yönetim ve
stratejik planlama, örgütlere vizyonel bir bakış açısıyla değişimlere ayak uydurabilme
becerisi kazandırabilen bir süreç olması nedeniyle kamu yönetimi için zorunluluk haline
gelmiştir.
Genel bürokrasi ilkelerini iyi ve kötü yanlarıyla bünyesinde barındırmakta
olan Türk kamu yönetimi, stratejik yönetim anlayışının örgütlere kazandırmış olduğu
yönetim süreçlerini bünyesinde uygulayabilme becerisini elde edebildiği ölçüde
eksikliklerini tamamlama yönünde mesafe kat etmiş olabilecektir. Türk Kamu Yönetimi
içerisinde bürokrasinin ideal bürokrasiye yaklaşarak başarıya ulaşılması için stratejik
yönetim anlayışının içerisinde bulunan temel değerler ve yöntemler ile bütünleşmesi
gerekmektedir.
Stratejik yönetim anlayışı ile temellenmiş bir kamu yönetiminde her şeyden
önce örgüt
kültürünün yerleşmesi söz konusudur. Örgüt yapılanmasında en alt
kademeden en üst kademeye kadar iletişim ve bilgi akışının olduğu paylaşımcı bir
yönetim şuurunun geliştiği stratejik yönetim kültürü bürokratik yönetim biçimleri
içerisinde var olan yatay ve dikey bölümlenmedeki salt hiyerarşik yapılanmaya da canlı
ve katılımcı anlayışın kazandırılmasında etkin bir rol oynayacaktır.
Stratejik yönetim sistemi örgütlere bir vizyon kazandırma açısından öne çıkan
bir yönetim sistemidir. Bir örgütün vizyon kazanması öncelikle uzun dönemli ve stratejik
düşünmeyi örgüte kazandırır. Bunun yanı sıra örgütün görev bilincinin pekiştirilmesiyle
bu görevin bir misyon bağlamında benimsemesini sağlar. Stratejik yönetim süreci ile
örgütün amacı açıklığa kavuşur, ulaşacağı hedefler belirlenir, bu amaçlara ve hedeflere
ulaşmadaki yöntemler belirlenmiş olur. Stratejik yönetim bütün bunlara ek olarak,
girdiden çok çıktıyı göz önüne aldığı için güçlü bir performans değerlendirmesini de
beraberinde getirir.
75
Akılcı, iş bölümüne sahip, hiyerarşik yapılanma sayesinde yetki ve
sorumlulukların sınırının belirlenerek denetim fonksiyonuna imkân veren bürokratik
yönetim kültürünün özellikleriyle; planlama, öngörülebilir çalışma alanı, performans
denetimi, hesap verebilirlik uzmanlaşma ve liyakat ilkelerini öne çıkaran stratejik
yönetim kültürü aynı paralellerde buluşmaktadır. Buna ilaveten stratejik yönetim anlayışı,
bürokratik yönetimin en büyük zafiyetlerinden birisi olan değişen koşullara uyum
sağlama güçlüğü ve geleceğin belirsizliğine hazırlıksız yakalanma riskine çözümler
getirmiştir. Hızlı bir değişim sürecinin yaşandığı dünyamızda örgütlerin en büyük
handikabı olan yenilenememe ve risk yönetimi konusunda stratejik yönetim en ideal
yönetim modelli olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çerçevede ülkemiz gibi köklü bir devlet geleneği ve bürokratik kültürü
olan kamu yönetimimizde süre gelen bürokratik hastalıkların terk edilmesinde ve
sürdürülebilir yönetim anlayışının kazanılmasında stratejik yönetim anlayışının zengin
devlet yönetimi kültürümüzle bütünleştirme bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmıştır.
76
KAYNAKÇA AKBULUT Örsan , Türkiye'de Planlama Kültürü Üzerine Bir Deneme, Amme İdaresi
Dergisi, Ankara 2002,: Cilt 35, Sayı 1
AKDEMİR Ali, AT İşletmeleriyle Bütünleşmede Teknolojinin Stratejik Yönetimi,Anadolu
Üniversitesi Yayınları,Eskişehir 1992
AKTAN Coşkun Can, 2000'li Yıllarda Yeni Yönetim Teknikleri: StratejikYönetim, Simge
Matbaacılık İstanbul 1999
AKYÜZ Ömer Faruk, Değişim Rüzgarlarında Stratejik İnsan Kaynakları Planlaması,
Sistem yayıncılık, İstanbul 2001
AYKAÇ Burhan, İnsan Kaynakları Yönetim
Planlaması, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 1999
ve
İnsan
Kaynaklarının Stratejik
AŞGIN Sait, Kamuda Stratejik Planlama, İçişleri Bakanlığı Yayını,Ankara 2006
BAHARÇİÇEK Abdülkadir, Kamu Yönetiminde Planlama ve Denetim İlişkisi,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
1987
BECERİKLİ Sema Yıldırım, "Stratejik Yönetim Planlaması:2000'li Yıllarda İşletmeler
İçin Yeni Bir Açılım", Amme İdaresi Dergisi 2000,Cilt 33, Sayı 3
BİRCAN İsmail, "Kamu Kesiminde Stratejik Yönetim ve Vizyon", Planlama Dergisi, DPT
Yayınları, Ankara,2002
BİRCAN İsmail,
Kamuda Stratejik Yönetim Ve AB Politikaları Kamu Yönetiminde
Kalite 3. Ulusal Kongresi Bildirileri Kasım 2003, Ankara: TODAİE Yayın No: 319
BOZKURT Ömer ve TURGAY Ergun, Kamu Yönetimi Sözlüğü, TODAİE, Ankara,1998
ÇOBAN Hasan, Bilgi Toplumuna Planlı Geçiş, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1997
ÇOMAKLI Şafak, EKİCİ Kenan M. ve ŞAHIM Tarık, Geleceği Planlamada Stratejik
Yönetim, Ankara 2007
DİNÇER Ömer, Stratejik Yönetim, İz Yayıncılık, İstanbul 1994
DİNÇER Ömer, Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Beta Yayınları İstanbul 1998
DOĞAN Selen, "İşletmelerde Vizyon ve misyon Bildirisi Geliştirme ve Önemi Üzerine Bir
Araştırma", Amme İdaresi Dergisi, Ankara,2002,Cilt:35,
DPT (2000), VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kamu Yönetiminin İyileştirilmesi ve
Yeniden Yapılandırılması Özel İhtisas Komisyon Raporu, Ankara
77
EREN Erol, İşletmelerde Stratejik Planlama ve Yönetim, İşletme Fakültesi Yayınları
İstanbul 1990
ERDEM Aybike, Stratejik Yönetim ve Kamu Örgütlerine Uygulanabilirliği, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi Mersin Üniversitesi Sosyal Bil. Enstitüsü, Mersin 2006
ERÇETİN Şule, Lider Sarmalında Vizyon, Nobel Yayın Dağıtım,Ankara 2000
ENGİN Hüseyin ve ELMACI Orhan, Maliyet ve yönetim Muhasebesinde yeni açılımlar:
Stratejik Yönetim Muhasebesi, DPÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Kütahya 1999, Sayı 3
GÜLER Sinan, “Stratejik Yönetim Anlayışı ve Kamu Yönetimi”, Türk İdare Dergisi 2005,
Sayı:446
FİŞEK Kurthan, Yönetim, Ankara Üniversitesi SBF Yayını, Ankara,1979
KELEŞ Ruşen, Kentleşme Politikası, İmge Yayınları, Ankara 2004
KIRIM Arman, Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, Sistem Yayıncılık, İstanbul 1998
KOÇEL Tamer, İşletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, İstanbul,2003
Meydan Larousse Büyük Lugat Ansiklopedisi, Maydan Gazetecilik ve Neşriyat, 1991
MARŞAP Akın, Yaratıcı Liderlik,:Öncü Kitap, Ankara 1999
MÜTERCİMLER Erol,Yüksek Stratejiden Etki Odaklı Harekata Geleceği Yöneltmek, Alfa
Yayınları, İstanbul 2006
Ökmen, Mustafa (2003), Kent, Çevre ve Globallesme, Alfa Yayınları, İstanbul.
ÖZDEMİR Bülent, Stratejik Yönetim ve Stratejik Planlamanın Türk Kamu Yönetiminde
Uygulanabilirliği,Hacattepe üniversitesi,Ankara,1999
ÖZDEVECİOĞLU Mahmut, Anakent Belediyelerinde Stratejik Planlama Çalışmaları
Stratejik Planlama Sürecine İlişkin Model Önerisi ve Anakent Belediyelerinde Bir
Araştırma, İstanbul Üniversitesi, İstanbul,1998
ÖZTEMEL Ercan, Belediyelerde Toplam Kalite Yönetimi, Değişim Yayınları,Adapazarı 2001
ÖZTÜRK Namık Kemal , Kamu ve Özel Yönetim Etiği: Benzerlik ve Farklılıklar,
Amme İdaresi Dergisi, Cilt:32, Sayı:2, Ankara 1999,
POLATOĞLU Aykut , Kamu Yönetimine Giriş, TODAİE Ankara 1984
SEZEN Seriye,Devletçilikten Özelleştirmeye Türkiye’de Planlama, TODAİE Yayını, Ankara,
1999,s.35
78
SOYAK Alkan, "Türkiye'de İktisadi Planlama: DPT'ye İhtiyaç Var Mı?", Doğuş
Üniversitesi Dergisi, İstanbul 2003, Cilt 4, Sayı 2
TORLAK Ömer, Pazarlama Ahlakı, Beta Yayınları, İstanbul 2001
TORLAK Ömer ve UZKURT Cevahir, Belediyelerde Hizmet Anlayışı ve Stratejik
Yönetime Geçiş, Kamu Yönetiminde Kalite 2. Ulusal Kongresi Eylül, Ankara
1999,TODAİE Yayın No:296
TÜMER Sumru, Neden Stratejik Yönetim,Verimlilik Dergisi,Ankara1993
ÜLGEN Hayri, MİRZE Kadir, İşletmelerde Stratejik Yönetim, İstanbul, Literatür Yayınları
2004
YILMAZ Cevdet, Piyasa Ekonomilerinde Ulusal Planlama Ve Çeşitli Planlama
Yaklaşımları, Amme İdaresi Dergisi, Ankara 1999, Cilt 32, Sayı 1
YÜKSEL Fatih, Yönetimlerde Stratejik Planlama Gereği, Çağdaş Yerel Yönetimler
Dergisi, Ankara 2002 Cilt 11, Sayı 1
YILMAZ Kutluhan Kamu Kuruluşlan İçin Strateji Uygulaması, Sayıştay Dergisi,
Sayı:50, Ankara,
YÜKSEL Öznur, İnsan Kaynakları Yönetimi, Gazi Kitapevi, Ankara 2000
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kamu Yönetiminin İyileştirilmesi ve Yeniden
Yapılandırılması Özel İhtisas Komisyon Raporu, Ankara DPT (2006)
http:// http://www.canaktan.org
http://www.sp.gov.tr
http://www.ceterisparibus.net
http://Tr.Wikipedia.Org
http://ekutup.dpt.gov.tr/kamuyone/oik527.pdf
79
Download