Güncel Gastroenteroloji ‹nflamatuvar Barsak Hastal›klar›nda Kanser ‹zlemi Doç. Dr. Ahmet TEZEL Trakya Üniversitesi T›p Fakültesi, Gastroenteroloji BD, Edirne TARIHÇE ú BH - kanser iliükisine ait gözlem uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. 925 yılında Crohn ve Rosenberg ilk kez UK’li bir olguda , 948 yılında bu kez Warren ve Sommers Crohn hastalıùında (CH) kolorektal neoplaziyi bildirmiülerdir. Bu gözlemler daha sonra geniü epidemiyolojik çalıümalarla doùrulanmıütır. 967 yılında Morson ve Pang displazinin geliüebilecek kolorektal malignitenin öncüsü (prekürsörü) olabileceùi düüüncesi ile , ilk kez UK olgularında rektal biyopsi ile kanser kontrolünü önermiü, 977 yılında ise Lennard –Jones günümüzde kullanılan izleme biçimini tarif etmiütir. 983 yılında “Inflammatory Bowel Disease- Dysplasia Morphology Study Group” (IBD – DMSG) displazi tanımlarını standardize ederek, kanser izleme çalıümalarına önemli katkıda bulunmuütur (,2). daha sık kolektomi yapan merkezlerde Ca geliüimi daha az olacaktır) yapılan çalıümalarda da farklı sonuçlar elde edilmektedir. Yaklaüık olarak ekstensif ve pankolitli olgularda 20 yıldan sonra % 5 – 0, 30. yıldan sonra % 25 kanser insidansı mevcuttur (). Baüka bir metaanalize göre ise lokalizasyonuna bakılmaksızın bir UK olgusunda 0. yılda % 2, 20. yılda % 8, 30. yılda % 8 kanser geliüme riski vardır (2). Bir çok popülasyon çalıümasında tüm ÜK olgularında kolon kanseri Relatif Riski (RR) normal popülasyona göre 0.9 – 8.3 , ekstensif/pankolitli olgularda 0.8 – 23 kat artmıütır (). ÜK OLGULARINDA KANSER R‹SK‹N‹N BOYUTU ÜK olgularında CCa geliüme riski homojen deùildir. Belli üartlarda bu risk daha da artmakta , ya da azalmaktadır. Bunlar ; Her ne kadar uzun süreli (kronik) UK olgularında kolorektal kanser (CCa ) riskinin arttıùı bilinse de, bu riskin boyutunu tam olarak hesaplamak güçtür. Bu konuda yapılan çalıümalar hasta serileri veya popülasyon bazlı çalıümalar olarak metodolojik yönden ve hasta seçimi açısından deùiüiklikler gösterdiùi için, elde edilen sonuçlarda farklılıklar doùmaktadır. Belli coùrafi bölgelerde ve belli tedavi protokollerini uygulayan merkezlerde (ör. Güncel Gastroenteroloji 7/1 ÜK OLGULARINDA KOLOREKTAL KANSER GELIfi‹M‹N‹ ETK‹LEYEN FAKTÖRLER a. Hastalıùın anatomik yaygınlıùı ne kadar fazla ise CCa geliüme riski o kadar fazladır. Ekstensif / pankolit olguları kanser geliüimi açısından en riskli gruplardır. Proktit ve proktosigmoiditli olguların risk altında olmadıkları kabul edilir (2, 3 – 5). Ekbom ve ark.’ı (6) kolorektal karsinom RR’ini pankolitli olgularda 4.8, sol tipte 2.8, proktitli olgularda .7 olarak bildirmiülerdir. 15 b. Hastalıùın süresi uzadıkça kanser riskinin arttıùı kabul edilir. Kolorektal kanser riski ilk 8 – 0 yılda çok düüük iken, daha sonra yıllık olarak % 0.5 – oranında artmaktadır. c. Baülangıç yaüı ve kanser geliüimi riski arasındaki iliüki tartıümalıdır. Devroede ve ark. (7) 5 yaüından önce hastalıùın ortaya çıkmasının CCa için ek bir risk oluüturduùunu bildirmiülerdir. Ancak daha sonraki çalıümalarda hastalıùın baülangıç yaüı ile CCa geliüimi arasında tutarlı bir iliüki gösterilememiü, hastalıùın süresinin CCa geliümesinde daha önemli olduùu sonucuna varılmıütır (,2,4). d. únflamasyonun aùırlıùı ve kronik aktif hastalık; inflamasyonun üiddeti, sürekliliùi ve kronik aktif hastalıùın varlıùı ile kanser geliüimi arasında iliüki bulunamamıütır. Kronik aktif, medikal tedavisi baüarısız, komplikasyonlu gidiü gösteren olgulara kolektomi yapıldıùı için, bu gruptaki gerçek kanser sıklıùını bilememekteyiz. CCa, daha çok medikal tedavi ile kontrol altına alınabilen ya da sessiz seyreden olgularda geliümektedir. e. Primer sklerozan kolanjit varlıùı; ÜK ile birlikte PSC varlıùı CCa geliüme riskini arttırmaktadır. ÜK ve PSC olgularında CCa veya displazi geliüme riski 0 yılda %9, 20 yılda % 3, 25 yılda % 50’i bulmaktadır (8). PSC + ÜK olguları ile sadece ÜK olguları karüılaütırıldıùında ; ilk grupta diùerine göre 3 – 9 kat daha fazla CCa geliütiùi saptanmıütır (9,0) . PSC ile birlikte olan ÜK daha çok erkeklerde, pankolit lokalizasyonlu ve subklinik gidiü göstermektedir. Bu olgularda daha fazla proksimal kolonda yerleüimli Ca saptanmaktadır. PSC ve ÜK olgularında uzun asemptomatik hastalık dönemi, genetik defekt ve safra asidi kompozisyonundaki deùiüiklikler (sekonder safra asitlerinde artıü – deoksikolik asit-) CCa nedeni olabilir. öyküsü olan ÜK olgularının , aile öyküsü negatif olanlara göre CCa RR’i 2.5 olduùu bildirilmiütir. Ailede CCa öyküsü olması Crohn hastalarında daha büyük bir risk oluüturmaktadır (RR 3.7) (4). Eùer birinci derece akrabalardaki kanser 50 yaüından erken ortaya çıkmıü ise bu risk 9.2’e yükselmektedir (4). h. Tedavi biçimi; únflamasyonu baskılamaya yönelik enerjik bir tedavinin kanser geliüimi üzerine etkisi bilinmemektedir (2). Çevresel faktörlerin de (ör : beslenme biçiminin, fiziksel aktivitenin vb) úBH’da geliüen CCa üzerine etkileri bilinmemektedir (). Ancak tedavide kullanılan sulfasalazin ve 5-ASA preparatlarının , NSAúú’ların sporadik kolon kanserlerinde olduùu gibi , kolon kanseri riskini azalttıùı düüünülmektedir (,2). Özellikle sulfasalazin tedavisi ile geliüebilecek folat eksikliùinin CCa riskini arttırabileceùi bildirilmiütir (2). ‹BH’DA KANSER GEL‹fi‹M‹N‹N ÖNLENMES‹ úBH’da CCa geliüimini önlemek için iki seçenek mevcuttur. Bunlardan ilki profilaktik kolektomi ikincisi de belirli aralıklarla kanser izlemedir. Profilaktik kolektomi Hastalık süresi 8-0 yılı geçmiü, pan/ekstensif kolit ve sol tip ÜK olgularında kolonun tamamen çıkarılması kanser riskini ortadan kaldırmasına karüın oldukça radikal bir yöntemdir. Kanser geliüen olgularının çoùunun klinik olarak silik veya kolaylıkla medikal olarak kontrol altına alınabilir olması, hastaların operasyonu kabul etmemeleri, kolektomi yapılan % 5 olguda poüun çalıümaması ve kalıcı ileostomi gereksiniminin olması, /4 olguda poüit geliüme olasılıùı, nadiren poü mukozasında ve anal transizyonel zon (ATZ) da kanser geliüme riski nedeniyle profilaktik kolektomi yerine kanser izleme programları daha tercih edilmektedir. PSC nedeniyle ortotopik karaciùer transplantasyonu yapılan ÜK olgularında da CCa riskinde artıü saptanmıütır. Bu risk yaklaüık her yıl için % olarak bildirilmiütir (). ÜK olgularında (surveillance’sı) f. Coùrafi durum; úngiltere, úsrail , úsveç ve ABD’de CCa insidansı benzer bulunurken, bir doùu Avrupa ülkesi olan Çek Cumhuriyetinde düüük olarak bulunmuütur (2). Kanser izlemenin amacı ; kanser geliüme riski olan úBH’lı bireylerde tekrarlayan incelemelerle kanser geliüimini önceden ya da erken evrede saptayıp, küratif cerrahi giriüim üansı yaratmaktır. g. Ailede CCa öyküsü; Mayo klinikten yapılan bir çalıümada ailesinde CCa öyküsü olan ÜK olgularında iki kat daha sık CCa geliütiùi rapor edilmiütir (2). Askling ve ark.’nın (3) 94 – 995 yıllarını kapsayan çalıümasında 9876 olgu incelenmiü, birinci derece akrabalarında kolorektal karsinom úBH’da etkin bir üekilde kanser izleme önemli güçlükler içermektedir. Özellikle ÜK kanlı dıükılama ile seyretmektedir. Kanser proksimal kolonda olabilmekte, senkron tümörler daha sık görülmekte, sporadik CCa’dan farklı olarak makroskopik olarak saptanabilen öncül lezyonu (polip /adenom) bu- 16 kolorektal kanseri izleme Mart 2003 lunmamakta, düz bir zeminden çıkmaktadır. Bu nedenle gerek ÜK’de gerekse CH’da kanser geliüimini önceden haber verecek bir belirtece gereksinim vardır. 967 yılında Morson ve Pang displazinin daha sonra geliüebilecek kanserin öncüsü (prekursoru) olduùunu göstermesi kanser izlemede yeni ufuklar açmıütır (). Günümüzde düzenli aralarla kolonoskopi yapılarak multipl biyopsilerin alınması ve bu örneklerde displazi araütırılması önerilen izleme biçimidir. ÜK olgularında kanser izlemede radyolojik görüntüleme yöntemlerinden yararlanılmaz. ‹ZLEME STRATEJ‹S‹ ve YÖNTEM‹ Hemen her merkezin kendine özgü bir izleme yöntemi bulunmaktadır. Ama genel olarak kabul gören özellikler aüaùıda sıralanmıütır ; - úzleme en saùlıklı olarak hasta remisyonda iken yapılır. Çünkü aktif dönemde inflamatuvar deùiüiklikler ile displastik deùiüiklikleri ayırmada güçlükler mevcuttur. - Özellikle pankolit dıüı tüm ÜK olgularına 8 – 0. yılda bir indeks kolonoskopi yapılarak hastalıùın anatomik yaygınlıùı histolojik olarak saptanmalıdır. - Pan/ ekstensif kolit olgularında 8 -0. yıldan itibaren , sol tip ÜK olgularında ise 5-20. yıldan itibaren kanser izlemeye baülanmalıdır. dan, viliform elevasyonlardan, olaùan dıüı ülserlerden, striktürlerden biyopsiler alınmalıdır. ÜK olgularında kolon striktürlerinin Ca barındırması nedeniyle, histolojik incelenmesinin büyük önemi vardır. Darlıklar % 5 olguda geliümekte, /4’ ünde Ca saptanmaktadır. Özellikle proksimal kolonda lokalize darlıklar CCa riski açısından büyük önem taüımaktadırlar. Kuükulu lezyonlardan alınan her biyopsi ayrı üiüeye konulmalı, lokalizasyonu belirtilmelidir. - Biyopsiler jumbo forsepsle alınarak ezilmeye baùlı artefaktlar minimale indirilmelidir. Baüarılı bir kanser izlemede için optimal biyopsi sayısı ne kadar olmalıdır? Surveillance programlarının major problemi 0.5 – m2 gibi geniü bir yüzeyde , makroskopik bulguları olmayan displazi aranması ve bulma üansının ne olduùudur. On biyopsi örneùinin kabaca mukozal yüzeyin % 0.05’ini araütırdıùı düüünülmektedir (). Minimum 33 jumbo biyopsi % 90 güvenilirlikle, 56 jumbo biyopsi % 95 güvenilirlikle varsa displaziyi saptayabilir, eùer kanser var ise 64 jumbo biyopsi (CI % 95) Ca’i saptayabilir. Hem kanser hem de displazi varsa 8 biyopsi yeterli olmaktadır (5, 6). Yukarıda önerilen izleme protokolleri ile standart olarak 44 biyopsi alınmaktadır. Displazi (Tanım ve klinik anlamı) - Tüm kolon incelenmelidir. Çekumdan itibaren 0 cm ara ile randomize, 4 kadrandan biyopsiler alınmalıdır. Bazı çalıümalara göre CCa neoplazilerin > % 50 distal kolonda saptandıùında, sigmoid kolondan itibaren 5 cm ara ile biyopsiler alınmalıdır (,2,5). Her dört kadran biyopsisi ayni üiüeye konup lokalizasyonu belirtilmelidir. Artan biyopsi sayısı displazik deùiüiklikleri yakalanmasını kolaylaütırmasına karüın, iülem süresini uzatmakta ve maliyeti arttırmaktadır. úBH’da geliüen CCa, sporadik kolorektal karsinomlardan farklı olarak adenom karsinom sırası yerine displazi karsinom sırasını izler. Displazi kendine özgü (benzersiz), lamina propria’ya ulaümayan neoplastik epitelyal deùiüikliktir. Günümüzde displazi daha sonra geliüebilecek kolorektal karsinomun en önemli erken göstergesi olarak kabul edilir. Dispazi CUC’da % 70-75 oranında pozitif bulunur (7). úBH’da displazi tipik olarak düz zeminden çıkar, yamalı tarzda olabilir ve olguların ancak % 0’unda kitle lezyonu ile birlikte saptanabilir. Displastik mukozaya özgün makroskopik bir görüntü yoktur. Mukozada kalınlaüma, renk deùiüikliùi, kadifemsi yada ince nodüler görüntü displastik alanları düüündürse de normal mukoza displazi olasılıùını reddettirmez (). Daha ileri endoskopik teknikler ; mipnifikasyon, kromoendoskopi (%0.’lik indigokarmin ile), floresan spektroskopi displazik alanların tespitini ve bu hedef bölgelerden biyopsiler alınmasını kolaylaütırabilir (4, 8) . - Yukarıdaki standart biyopsilere ek olarak, kitle lezyonlarından dysplasia associated lesion or mass (DALM) olasılıùı nedeniyle, irregüler plaklar- 983 yılında IBD-DMSG displazi sınıflamasını yeniden gözden geçirerek , úBH’da displaziyi ; displazi negatif, indefinit, low grade ve high grade olarak - PSC ile birlikte olan olgularda kolonoskopik izleme hemen baülanmalıdır. Çünkü bu olgular hem daha büyük risk altındadırlar, hem de PSC’li ÜK olguları asemptomatik olabileceùi için , hastalıùın kesin süresi saptanmayabilir. - úki izleme arasındaki süre -2 yıldır. Bazı otörler ilk 0 – 20 yıl arasında 3 yılda bir, 20. yıldan itibaren yıllık izlemeyi önermektedir. GG 17 alt gruplara ayırmıü ve terminolojik homojeniteyi saùlayarak izlem çalıümalarına önemli katkıda bulunmuütur. Aktif dönemde úBH olgularda yaygın bir mukozal hasar oluümaktadır. Bu hasarın tamiri esnasında proliferatif deùiüiklikler (ör: artmıü mitotik aktivite, nükleer stratifikasyon, nukleollerde belirginleüme, musin deplesyonu vb) displaziyi taklit edebilir. Bu durumda indefinit displazi tanısı konmalı ve hasta remisyona girdikten sonra yeniden deùerlendirilmelidir (9). úBH olgularında displazi saptandıùında iki önemli problem ile karüı karüıya kalınmaktadır. Birincisi displazinin premalign bir patoloji olduùu kabul edilmekle birlikte, kansere progresyon olasılıùının kestirmenin güçlüùü, ikincisi ise displazi ile senkron malignite olasılıùının varlıùıdır. Buna göre ; - únisyal endoskopide düz zeminde HGD saptanan olguların, kolektomi piyeslerinde % 42 – 67 oranında karsinoma saptanmıütır. Baülangıçta negatif displazi bulunan olgularda daha sonra HGD saptandıùında senkron karsinom olasılıùı % 32’ye azalmaktadır (2, 9). - únisyal endoskopilerde LGD saptanan olguların 56.3 yılda % 6-54 oranında HGD, DALM ya da kansere progrese olduùu düüünülmektedir (,2,4). únvaziv kolon karsinomu nedeniyle opere edilen olguların kolonlarında % 9 oranında LGD saptanmıütır. Bu nedenle LGD’ler benign patolojiler olarak deùerlendirilmemelidir. Displazi tanısı ve deùerlendirilmesi úBH konusunda deneyimli patologlar tarafından ve mutlaka baüka bir patolog tarafından doùrulanarak konmalıdır. En deneyimli patologlar arasında bile gözlemci farklılıùı bulunmaktadır. Örneùin St. Mark hastanesinden yapılan bir çalıümada ; HGD tanısında % 42, LGD tanısında % 43 ve indefinit displazi tanısında ise % 9 fikir birliùi saptanmıütır (4). Baüka bir çalıümada ise bu fikir birliùi ; HGD için % 77, LGD için % 63, indefinit displazi için % 49 olarak bulunmuütur (). Kolorektal karsinom nedeniyle opere edilen olguların kolonların HGD ve LGD olarak en çok % 75 oranında displazi saptanmıütır. Kabaca olguların % 25’inde displazi yoktur, bu nedenle kanser riski için indikatör olarak displazi kullanıldıùında sensitiviteyi % 75’den daha fazla beklememeliyiz (). SONUÇLARIN YORUMLANMASI úzleme kolonoskopilerinde alınan örneklerin histolojik incelemesi sonucu; 18 - Örneklerde displazi negatif gelirse, yıllık kolonoskopik izleme devam ettirilir. - úndefinit displazi saptandıùında 2 ay içinde kolonosopi tekrarlanır. úndefinit displazilerde genetik analizler klinik progresyonu bize gösterebilir. Örneùin bu olgularda DNA aneuploidisi ve p53 mutasyonu mevcut ise displaziye progresyon olasılıùı yüksektir (2/3). - HGD varlıùı saptanır ise ; HGD hem senkron tümör ile birlikte olma olasılıùı, hem de yüksek oranda kanser progresyonu taüıdıùı için ikinci deneyimli bir patoloùun sonucu doùruladıùında mutlak kolektomi endikasyonu vardır. - LGD displazi saptanır ise ; LGD olgulara yapılan kolektomilerde % 9 oranında senkron kanser saptanmıütır (20). Düz (flat) zeminden geliüen LGD’nin progresyonu tam bilinmemektedir. Yapılan çalıümalarda 5-6.3 yıllık sürede LGD olguların % 6 – 54 oranında HGD veya CCa progrese olduùu bildirilmiütir (,2,4). HGD’e ilerleyen olguların 3 yada daha fazla biyopsi lokalizasyonunda LGD saptandıùı ve daha genç yaü grubunda olduùu ileri sürülmüütür (5). Bu nedenle LGD tanısı ikinci bir patolog tarafından doùrulandıktan sonra, 3-6 ay gibi kısa bir süre içinde surveillance kolonoskopisi tekrarlanılmalı, düz zeminde LGD sebat ediyor ise CCa geliüme riskinin büyüklüùü nedeniyle kolektomi yapılmalı, ikinci kolonoskopide LGD negatif ise düzenli yıllık kanser izlemine alınmalıdır. ûekil -’de kolonoskopik izlem biçimi ve sonuçların yorumlanması gösterilmiütir (5). ‹BH’DA K‹TLE (POL‹PO‹D) LEZYONLARIN DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹ úBH kitle lezyonu olarak 3 tip patoloji saptanabilir. Bunlar DALM, adenomlar ve pseudopoliplerdir. úzlem programındaki hastalarda DALM ve sporadik adenomların ayırımını yapmak büyük önem kazanmaktadır. Çünkü DALM senkron CCa ile birlikte olmasının yanında, ister LGD ister HGD olsun CCa ilerleme üansı nedeniyle kolektomi endikasyonu olan bir lezyondur. Halbuki adenomlar basitçe polipektomi ile tedavi edilebilecek patolojilerdir. Pseudopolipler ise regeneratif süreç sonunda geliümekte ve teorik olarak malignite potansiyeli taüımamaktadırlar. - úBH’da displazi makroskopik olarak anormal bir mukozada saptanır ise bu lezyon DALM (dysplasia associated lesion or mass) olarak tanımlanır. Spesifik olarak DALM’ı düüündürecek makroskopik bir Mart 2003 ûekil . úBH’da kolon kanseri izlem biçimi ve sonuçların yorumlanması (5) lezyon yoktur. DALM genellikle inflamatuvar patolojinin olduùu kolit alanında , plak biçiminde, irregüler, geniü tabanlı, yada striktür yapan bir kitle, sesil bir nodül ya da polip biçiminde olabilir. Böyle bir kitlede displazik bir odak, ya da komüu flat zeminde displazi saptanır ise DALM tanımına girer (7). Blacstone ve ark. (2) tarafından ilk kez tanımlanan bu lezyonda takiplerde % 58 oranında kanser geliütiùi saptanmıütır.Bu lezyonların % 40 oranında kanser ile birlikte olma üansı mevcuttur (22). Bu nedenle DALM saptanan olgular taüıdıkları displazi ne olursa olsun kolektomi endikasyonu koyduran patolojilerdir. - Sporadik adenomlar (adenom like mass- ALM) . Bu lezyonlar genellikle kolit alanının dıüında (proksimalinde) bulunurlar. únflamatuvar alan içinde daha az da olsa geliüebilirler. Saplarında ve komüu flat alanlarda displazi yoktur. Bu lezyonlar sporadik adenomlar gibi davranırlar ve tedavilerinde polipektomi yeterlidir. Hastalar ayrıca yıllık kanser izlemine devam ederler (9-22). - úBH olgularında kitle saptandıùında tedavinin planı için mutlaka kitlenin ayrıcı tanısı yapılmalıdır. ûekil 2’de sporadik adenomlar ile DALM arasındaki farklar gösterilmiütir. - Tipik yapıdaki pseudopoliplerden biyopsi almak hem gereksiz, hem de bu lezyonların takibinin GG kanser izleminde yeri yoktur. Ancak endoskopist hareketsiz (rigid) sert, ülsere olanlardan biyopsi almalıdır (22). úleal poü-anal anastomoz yapılan olgularda kanser riski ve takibi ÜK olgularında son yıllarda yaygın olarak kullanılan total proktokolektomi, ileal poü-anal anastomoz olgularında, eùer anal transizyonel zon (ATZ) da mukozektomi yapılmadı ise (genellikle stapler kullanılan olgular), bu bölgede displazi ve kanser geliüme riski mevcuttur. Olguların % 3.’inde LGD saptanmıütır. Bu olguların çoùu displazi veya kanser nedeniyle kolektomi yapılan olgulardır (4). Kanser geliüen olgular daha çok vaka sunumları biçimindedir. úPAA + anal anastomoz yapılan olgular kanser olasılıùı açısından bilgilendirilmeli, 3 yıl aralıklarla endoskopik incelemeleri yapılmalıdır. Ya da displazi / kanser nedeniyle kolektomi yapılan olgulara rektal mukozektomi uygulanmalıdır. Persistan LGD ya da HGD saptanan olgularda rektal mukozektomi veya lazer ablasyonu uygulanmalıdır (4). úleal poü anal anastomoz uygulanan hastalarda sadece ATZ deùil, poü mukozasında aùır persistan atrofi geliüen olgularda { genellikle poüit ataklarını takiben (tip C) } poüta neoplastik deùiüiklikler saptanmıütır. Bu olgularda izleme, poü mukozasından 19 ûekil 2. ÜK’de saptanan kitlelerin ayırıcı tanısı (7) alınan örneklerde histopatolojik inceleme yanında DNA aneuploidisi ve p53 mutasyonu araütırılmalıdır (23). Crohn Hastalıùında kolorektal kanser geliüme riski ve kanser izlemi CH’da CCa geliüimi ilk kez 948 yılında olgu sunumu olarak bildirilmiütir (). Son yıllara kadar CH’da CCa geliüme riski ile ilgili geniü olgu serileri olmaması nedeniyle tam bir bilgi yoktu. CH’da kanser riski ile iliükili çalıümalarda, hastalıùın segmental ve kronik doùası, heterojen kliniùi, zaman zaman rezeksiyonel cerrahi giriüime gerek olması nedeniyle farklı sonuçlar bildirilmiütir. Ancak Gillen ve ark. (3), Crohn hastalıùında, ÜK’e benzer üekilde 22 yılın üzerinde, ekstensif kolitli formlarında kümülatif kolorektal kanser insidensinin %8 olarak saptamıülardır. Geniü popülasyon çalıümalarında CCa riski için SIR .36 – 2.64 arasında bulunmaktadır (4). Hangi CH CCa riski altındadır? - únce barsakta sınırlı hastalıùı olanlar (ileitis) risk altında deùillerdir (4,24) - úleo-çekal CH yada kolonda sadece aftöz lezyonların görüldüùü olgular risk altında deùildir (24) - Kolon tutulumu olanlar ve hastalıùın baülama yaüı 30’dan genç olanlar risk altındadır (6) 20 - Aùır inflamatuvar aktiviteli olanlar, fistülizan ve perianal hastalıùı olanlar risk altındadırlar (6,25) - Kronik proktitli olgular ÜK’in aksine daha büyük bir risk altındadırlar . Bu olgularda anal ve rektal karsinom riski normale göre 0 kat artmıütır. - Kolon striktürleri CH’nın klinik gidiüi sırasında da oluüabilir. Fibrozan CH’nın diùer formlara göre daha fazla Ca riski taüıdıùına iliükin veri yoktur (24). Bu striktürlerden multipl biyopsiler alınmalı, displazi negatif olgularda izleme devam edilmeli, mümkünse küçük kalibreli endoskoplarla darlıùın proksimali incelenmeye çalıüılmalıdır. - PSC ÜK’deki gibi CH’da da CCa riskini arttırmaktadır. PSC ile birlikte olan olgularda Crohn kolitinin asemptomatik gitme olasılıùı nedeniyle kolitin süresi tam saptanamayabilir. Bu olgularda izleme programı hemen baülamalıdır. - Ailede CCa öyküsü olanlar risk altındadırlar. Bu risk ÜK olgularından daha belirgindir (RR 3.7). Kolonoskopik izlem 8 yılı aümıü, kolitli olgularda, segmental kolon rezeksiyonu yapılanlarda dahil olmak üzere baülanmalıdır. Kolonoskopik izlem yöntemi ÜK’in aynisidir. CH’da geliüen Ca genellikle hastalık bölgesine lokalizedir. Anal kanaldan rigid proktoskop ile ve fistül traktlarından biyopsi örnekleri alınmalıdır. Özellikle rektum distali ve anal Mart 2003 kanal patolojileri MRI ve rektal ultrasonografi ile ortaya çıkarılmalıdır. Kolonoskopik izlemler sırasında saptanan patolojilere göre tedavinin belirlenmesi ÜK’dekine benzemektedir. - Özellikle flat mukozada multifokal LGD veya HGD olgularında kolektomi yapılmalıdır. - LGD olgularda birkaç ay içinde kolonoskopi tekrarlanmalı eùer yine saptanır ise kolektomi yapılmalıdır. - CH’da geliüen patolojik oluüumlar ile DALM karıüabilir. Ancak düz zeminde displazi ve kitle birlikteliùinde kolektomi yapılmalıdır. Displastik poliplerde eùer düz zeminde displazi yok ise endoskopik polipektomi yeterlidir. úBH’da kolonoskopik izlemenin baüarısının deùerlendirilmesi Kanser izleme programlarının baüarısı; kanser ile iliükili mortaliteyi azalmak olarak özetlenebilir. Surveillance çalıümalarını deùerlendiren ne yazık ki randomize prospektif çalıümalar bulunmamaktadır. Bunun nedenleri, hastaların genç ve izleme programlarına uyum güçlüklerinin olması, etik nedenlerle kontrol gruplarının oluüturulamaması, displazi saptanan hastaların bir bölümünün kolektomiyi kabul etmemeleridir. Bu nedenle baüarı aüaùıdaki sorulara cevap aranarak indirekt olarak deùerlendirilebilir. Bu sorular: -Risk grubu olgularda kanser, LGD ve HGD saptanma oranları nelerdir? -úzleme altındaki grup ile izlemeyi kabul etmeyen grup arasında saptanan kolorektal kanser evresi açısından fark var mıdır? - Displazi – kanser sırası izlemeyen (öncülüùünü displazinin yapmadıùı) kanser olguları ne kadardır? - Kolonoskopik izlem yaüam süresini etkilemiü midir? -Risk grubu olgularda kanser, LGD ve HGD saptanma oranları nelerdir? únisiyal kolonoskopide % 2 olguda Ca, %2 oranında (HGD %2, LGD % 8, indefinit displazi % 2), daha sonraki kolonoskopilerde ise % 4 HGD, % 3 Ca saptanmıütır (26). Ahnen’in () kolonoskopik izlemi özetlediùi 5 çalıümanın metaanalizinde; 7 – 0 yıllık, ekstensif/pankolitli 2030 olguya ortalama 3.8 kolonoskopi yapılmıü, 429 olguda (%2) neoplazi GG saptanmıü, 429 olgunun 7’si Ca (% 0.83), 04’ü HGD (% 5.), 290’ı LGD (% 4.2) olarak bulunmuütur. Yukarıdaki verilerden de anlaüılacaùı gibi kolonoskopik incelemelerde en sık LGD saptanmakta, ilerleyen izlemlerde (amaca uygun) biçimde Ca oranı azalmaktadır. -úzlem altındaki grup ile izlemi kabul etmeyen grup arasında saptanan kolorektal kanser evresi açısından fark var mıdır? Ahnen’in () metanalizinde 2030 olguda saptanan 7 kanser olgunun evreleri incelendiùinde, 9 olgu Duke A, 5 olgu Duke B olmak üzere erken evrede (tüm olguların yaklaüık % 7’i), 2 olgu Duke C, olgu ise Duke D (tüm olguların % 29’u) olarak bulunmuütur. Buna karüılık izlemde olmayan grupta saptanan Ca olgularının ancak < % 50’si Duke A ve B evresinde bulunmuütur. Choi ve ark.nın (27) 974 – 99 yıllarını kapsayan dönemde 2050 olguluk izlem serilerinde izlemdeki hastalarda saptanan 9 olgunun 5 (%80)’i erken dönemde, buna karüılık izlem altında olmayan olgularda saptanan 22 kanserin 9’u (% 4) erken dönemde saptanmıütır. Bu sonuçlara göre ; izlem altındaki grupta diùer gruba göre belirgin olarak erken dönemde CCa yakalanmaktadır. - Displazi – kanser sırası izlemeyen (öncülüùünü displazinin yapmadıùı) kanser olguları ne kadardır? ÜK zemininde geliüen kolon kanserlerinde displazikanser sırası olguların ancak % 70 – 75 ’inde saptanmaktadır. Gerçektende Taylor ve ark. (28) % 26 olguda multipl endoskopik biyopsilerde kolonun herhangi bir alanında displazi saptayamamıülardır. Bu bulgu daha sonraki çalıümalarla da doùrulanmıütır (,22). Bu nedenle surveillance kolonoskopilerinde displazinin saptanamaması daha sonra kanser geliümeyeceùi anlamına gelmez (). Hastalar düzenli olarak kolonoskopik takip programlarına katılmalıdır. - Kolonoskopik izlem yaüam süresini etkilemiü midir? úzlem programında bulunan grupta daha erken CCa saptanması ve displazi nedeniyle kolektomi uygulanması doùal olarak bu gruptaki olguların yaüam sürelerini uzatacaktır. Choi ve ark.nın (27) yaptıùı çalıümaya göre izlem altındaki grupta 5 yıllık yaüam % 77.2, izlem altında olmayan grupta ise % 36.3 olup, belirgin olarak izlemdeki grupta daha iyidir (p=0.026). Diùer çalıümalarda da yukarıdaki bulguları destekler biçimde 5 yıllık yaüam 21 üansının kolonoskopik izlem grubunda yaklaüık % 88, izlem dıüı grupta ise % 5-55 arasında olduùu bildirilmiütir (4). Provenzale ve ark. (29) ise 0 yıldan uzun ÜK olgularında yapılan her 3 yılda bir kolonoskopinin yaüan beklentisini 7 ay , her yıl yapılan kolonoskopinin ise .2 yıl arttırdıùını saptamıülardır . Kolonoskopik izlem emniyeti ve maliyeti programlarının Kolonoskopik izlem programları esnasında komplikasyon oranı ileri derece düüüktür. Ortalama 8 biyopsinin alındıùı 379 kolonoskopik incelemede operasyon gerektirmeyen sadece bir perforasyon (% 0.26) geliümiütir. Hiçbir hastada kanama, infeksiyon, ölüm bildirilmemiütir (2,30). len olgularda tek bir Ca tesbiti için Jones ve ark. (3) Pound 6.000, Collis ve ark. (32) $ 200.000, Sonnenberg ve ark. (33) ise $ 7.000 maliyet hesaplamıülardır. Genel olarak yapılan çalıümalarda 25200.000 $’lık maliyetler bildirilmektedir. Diùer tarama programları ile karüılaütırıldıùında ; gaitada gizli kan testi ile tek bir kolorektal Ca tesbiti için 35.000 $, fleksibl kolonoskopi ile tek bir kanser tesbiti için 8.500 pound, serviks kanseri tesbiti için 30.000 pound, meme kanseri için 50.000 pound (2) harcandıùı düüünülürse kolon kanseri izlem programlarının yaklaüık ayni maliyette olduùu anlaüılabilir. Kolonoskopik izlem ekonomik olarak deùerlendirildiùinde pahalı bir iülemdir. Bu programa dahil edi- KAYNAKLAR 1. Ahnen DJ. Gastrointestinal Malignencies in Inflammatory Bowel Disease. In : Inflammatory Bowel Disease. Kirschner J (Ed). 2001 : 379 – 396. 2. Eaden J A, Mayberry JF. Colorectal Cancer Complicating Ulcerative Colitis : A Review . Am J Gastroenterol 2000; 95: 2710 – 2719. 3. Langholz E, Munkholm P, Davidsen M, et al. Colorectal cancer risk and mortality in patients with ulcerative colitis. Gastroenterology 1992; 103: 1444 – 1451. 4. Lewis J, Deren J J, Lichtenstein GR. Cancer risk in patients with Inflammatory bowel disease. Gastroenterol Cli North Am. 1999; 28 (2) : 459 – 477. 5. Choi P M, Kim W H. Colon cancer surveillance. Gastroenterol Cli North Am. 1995; 24 (3): 671 – 687. 6. Ekbom A, Helmic C, Zack M, et al. Ulcerative colitis and colorectal cancer. A population based study. N Eng J Med 1990;323: 1228- 1233. 7. Devroede GJ, Taylor WF, Sauger WG, et al. Cancer risk and life expectancy of childern with ulcerative colitis. N Eng J Med 1971; 285: 17 -21. 8. Broome U, Lofberg R, Veress B, et al. Primary sclerosing cholangitis and ulcerative colitis. Evidence for increased neoplastic potantial. Hepatology 1995; 22: 1404 – 1408. 9. D’Haens GR, Lashner BA, hanauer SB. Pericholangitis and sclerosing cholangitis are risk factors for dysplasia and cancer in ulcerative colitis. Am J Gastroenterol 1993; 88 (8): 1174 -1178 10. Brentall TA, Haggift RC, Rabinovitch PS, et al. Risk and natural history of colonic neoplasia in patients with primary sclerosing cholangitis and ulcerative colitis. Gastroenterology 1996;110: 331- 338 22 11. Loftus EV jr, Aguilar HI, Sandborn WJ, et al. Risk of colorectal neoplasia in patients with primary sclerosing cholangitis and ulcerative colitis following orthotopic liver transplantation. Hepatology 1998; 27: 685 – 90. 12. Nuako KW, Ahlquist DA, Mahoney DW et al. Familial predisposition for colorectal cancer in chronic ulcerative colitis : A case – control study. Gastroenterology 1998; 115: 1079-83. 13. Askling J, Dickman PW, Karlen P et al. Family history as a risk factor for colorectal cancer in inflammatory bowel disease. Gastroenterology 2001; 120: 1356 – 1362. 14. Sharan R, Schoen R E. Cancer in inflammatory bowel disease. An evidence-based analysis and guide for physicians and patients. Gastroenterol Cli North Am 2002; 31(1): 237- 254. 15. Brentnall T. Dysplasia surveillance programs. In : Advanced Therapy of Inflammatory Bowel Disease. (Hanauer SB Eds) 2001; pp : 251 – 255. 16. Rubin CE, Haggitt RC, Burmer GC et al. DNA aneuploidy in colonic biopsies predicts future development of dypslasia in ulcerative colitis. Gastroenterology 1992; 103: 11611620. 17. Odze RD. Adenomas and Adenoma-Like DALMs in Chronic Ulcerative Colitis : A Clinical, Pathological and Molecular Review. Am J Gastroenterol 1999; 94(7): 1746 -1750 18. Messmann H, Knuchel R, Baumler W, et al. Endoscopic fluorescence detection of dysplasia in patients with Barret’s oesophagus, ulcerative colitis or adenomatous polyps after 5-aminolevunilic acid-induced protoporphyrin IX sensitisation. Gastrointest Edosc 1999;49:97-101 Mart 2003 19. Greenson JK. Dysplasia in Inflammatory Bowel Disease. Sem Diag Path 2002;19(1): 31-37. 20. Woolrich AJ, DaSilva MD, Korelitz BI. Surveillance in the routine management of ulcerative colitis : The predictive value of low grade dysplasia. Gastroenterology 1992;103: 431-6. 21. Blacstone MO, Riddel RH, Roger RH, et al. Dysplasia-associated lesion or mass (DALM) detected by colonoscopy in long-stading ulcerative colitis : An indication for colectomy. Gastroenterology 1981; 80: 366 – 374. 22. Bernstein CN. Cancer prevention strategies in ınflammatory bowel disease. In: Advaced Therapy of Inflammatory Bowel Disease. Hanauer S (Ed). 2001; pp: 257 – 261. 23. Gullberg K, Stahlberg D, Liljeqvist L, et al. Neoplastik Transformation of Pelvic Pouch Mucosa in Patients with ulcerative colitis. Gastroenterology 1997;112:1487-92. 24. Rubin PH. Dysplasia Surveillance in Crohn’s Disease. In: Advanced Therapy of Inflammatory Bowel Disease . Hanauer S, Bayless T (Eds). 2001; pp: 263-5. 25. Nikias G, Eisner T, Katz S, et al. Crohn’s Disease and Colorectal Carcinoma : Rectal Cancer Complicating Longstanding Active Perianal Disease. Am J Gastroenterol 1995; 90(2): 216-9 GG 26. Modgiliani R. Endoscopic management of ınflammatory bowel disease. Am J Gastroenterol 1994; 89 (8) : 53 – 65 27. Choi PM, Nuget FW, Schoetz DJ et al. Colonoscopic surveillance reduces mortality from colorectal cancer in ulcerative colitis. Gastroenterology 1993; 105: 418 – 24. 28. Taylor BA, Pemberton JH, Carpenter HA, et al. Dysplasia in chronic ulcerative colitis : Implications for colonoscopic surveillance. Dis Colon Rectum 1992; 35: 950-6. 29. Provenzale D, Kowdey KV, Arora S, et al. Prophylactic colectomy or surveillance for chronic ulceratice colitis? A decision analysis. Gastroenterology 1995; 109:1188-96 30. Koobatian GJ, Choi PM. Safety of surveillance colonoscopy in long-stading ulcerative colitis. Am J Gastroenterol 1994; 89: 1472-5. 31. Jones HW, Grongono J, Hoare AM. Surveillanced in ulcerative colitis colitis : Burdens and benefit. Gut 1988; 29: 32531 32. Collis RH, Feldman M, Fordtran JS. Colon cancer, dysplasia and surveillance in patients with ulcerative colitis : A critical review. N Eng J Med 1987; 316:1654-8 33. Sonnenberg A, El-Sarag HB. Economic aspects of endoscopic screening for intestinal precancerous conditions. Gastrointest Endosc Clin North Am 1997; 7:165-84 23