43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 1 İslam Konseyi (ISLAMRAT) artık İslam Konferansı’na İslam Konseyi (ISLAMRAT) katılmayacak 15 artık İslam Konferansı’na katılmayacak 15 IGMG İrşad Başkanlığı’nın 3. Din İstişare Toplantısı Kerpen’de Yapıldı IGMG İrşad Başkanlığı’nın 3. Din İstişare Toplantısı Kerpen’de Yapıldı Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat 17 17 Kiliseden Camiye Anlamlı Yardım 23 Kiliseden Camiye Anlamlı Yardım 23 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 43 · Yl/Jahre: 7 · 15 Şubat-15 Mart / 15 Februar-15 März 2010 / Rebiü`l Evvel Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 43 · Yl/Jahre: 7 · 15 Şubat-15 Mart / 15 Februar-15 März 2010 / Rebiü`l Evvel KIL BENi EY NAMAZ KIL BENi EY NAMAZ Durun Der Koran Sen, Ein Kalabalklar Sana unnachahmBu Cadde Durun Derbares Koran Çkmaz Sen, Emanet Ein Kalabalklar Meisterwerk Sokak Sana unnachahmBu Cadde Dr. Yusuf IÞIKÇkmaz 7 Mahmut AŞKAR 5 Selma ÖZTÜRKbares 27 Emanet Meisterwerk Sokak Yaplmş İslam ve Almanya`da Dr. Yusuf IÞIK Olan 7 Mahmut AŞKAR Selma ÖZTÜRK Yahudi27 5 Kontrat İmam Düşmanlğ Yaplmş Nasl Geri Yetiştirmek İslam ve Almanya`da Olan Benzerliği Çekebilirim? Yahudi Kontrat İmam İlhan BİLGÜ Düşmanlğ Nalan SÖNMEZ 13 A. Engin KARAHAN 11 20 Nasl Geri Yetiştirmek Benzerliği Hacarabn Helal HAYAT Nalan SÖNMEZ 20 Hayat13 A. Engin KARAHAN Devam11 İlhan BİLGÜ Serüvenleri 30 Ediyor Hacarabn Helal HAYAT Serüvenleri Hayat Devam M. Hulusi ÜNYE 19 Sinan AKTÜRKEdiyor 3 M. Salih AYDIN 30 29 Çekebilirim? M. Hulusi ÜNYE 19 Sinan AKTÜRK 3 M. Salih AYDIN 29 Mannheim IGMG tarafından Peygamberimiz Tanıtılıyor Mannheim IGMG tarafından 23 Peygamberimiz Tanıtılıyor 23 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 2 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 3 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK “HAYAT” Devam Ediyor Sevgili dostlar! Yeni bir logo, yeni bir sayfa düzeni, ve yeni bir içerikle yine beraberiz. Eskiler “Yinelemeyen, yenileyemez” demişler. Bizler de bu sözden hareketle prensiplerimizden taviz vermeden ama yeni bir heyecanla yayın hayatına devam ediyoruz. Zaman zaman logo ve sayfa mizanpajında değişiklikler yapmamız hem bizi tazeliyor ve hem de siz kıymetli okuyucularımızın biraz daha estetik bir gazete okumasını sağlıyor. Bugüne kadar gazetemizin kendine has bir birinci sayfa düzeni vardı. Bu düzeni biraz daha geliştirmemiz konusunda dostlarımızın tavsiyeleri olmuştu. Bu tavsiyeleri dikkate alarak birinci sayfamızda yeni bir dizayn uygulamaya başladık. İnşallah beğenirsiniz. İç sayfalardaki mizanpajıımızı da biraz dah geliştirdik. Yazı büyüklüğünü biraz daha arttırdık. (Maalesef insanımızın okuma alışkanlığı fazla olmadığı için, uzun içerikli yazıları takip etmekte zorlandıkları noktasında şikayetler geldi) Resimler noktasında az resim ama biraz daha büyük çerçevede olması noktasında uygulamalar yaptık. Hasılı inşallah beğeneceğinizi umuyoruz. Günümüzde günlük gazeteler epey tiraj kaybına uğruyorlar. İnternet ve televizyon gazeteye karşı olan ilgiyi epey azaltmaktadır. Ama gazetenin kendine has doldurduğu bir boşluk bulunmaktadır. Bir kere gazete insanların bilgi ve haber ihtiyacını karşılamanın yanısıra bir duygusal bağın da oluşmasına vesile oluyor. Geniş kitlelere ulaşan gazeteler birbirini tanımayan ama aynı gazeteyi okudukları için neredeyse aynı bakış açısına sahip olabiliyorlar. Mesela HAYAT Gazetesini Nürnberg`de okuyan bir okuyucumuz ile Frankfurt`ta okuyan bir okuyucumuz pek çok olayın de- ğerlendirmesini aynı yapabilmektedir. Çünkü gazetemizde her kesimden insan yazı yazabilmekte ve her kesimden çalışmaların haberlerine yer verilmektedir. Aylık bir gazete, günlük bir gazete gibi değerlendirmeye tabi tutulmamalıdır. Eğer aynı katagoride değerlendirme yapılırsa yanlış olur kanaatindeyiz. Artık günümüzde gündemler artık saatlerle ifade edilecek şekilde değişmektedir. Bunu değil aylık veya haftalık gazeteler, günlük gazeteler bile takip etmekte epey zorlanmaktadır. Zaman zaman dostlarımızdan değişik teklifler almaktayız. Gazetemizde daha fazla haber olması noktasında. Bunu saygıyla karşılamakla birlikte, aylık bir gazetenin günlük gazeteler gibi haberler yayınlamasının sıkıntılarını zaman zaman yaşadık. Bazı dostlarımızın ısrarları neticesinde yayınlanan bazı haberler gazetede basılıp okuyucularımıza ulaştığında güncelliğini yitirmiş oluyordu. Böyle olunca da okuyucularımızdan bazı şikayetler geliyordu. Bu yüzden bizler daha çok cemiyet haberlerine ağırlık vermenin daha yerinde olacağı kanaatine vardık. Gazetemizin içeriği noktasında o ayki gündemi de dikkate alarak insanımızın bilgi ve haber ihtiyaçlarına cevap verebilecek konuları tesbit edip beğenilerine sunuyoruz. Şu ana kadar bu noktada sizlerden epey takdir aldık. Aylık bir gazetenin ve hele de bizim gibi ücretsiz olarak dağıtılan aylık bir gazetenin diğer bir sıkıntısı da mali açıdan gelen yüklerdir. Bu yükleri kaldırabilmemiz bazen bizleri epey zorlamaktadır. Gazetemiz bizimle aynı kulvarda olan bazı gazeteler gibi resmi ve gayri resmi yerlerden mali destek almıyor. Bizim mali desteğimiz gazetemizde yayınlanan reklamlardan gelmektedir. Bunun haricinde hiç bir mali kaynağımız mevcut değildir. Böyle olunca da eğer reklam gelirlerimizde eksilme olursa gazeteyi çıkarmamız da o nisbette zor oluyor. Buradan sizlerden ricamız gazetemize destek olmanız noktasında olacaktır. Çevrenizdeki işadamlarına gazetemize reklam vermeleri ve bizleri desteklemeleri noktasında tavsiyelerde bulunmanızdır. Malumunuz gazetemiz her türlü reklamı yayınlamamaktadır. Gazetemiz şu ana kadar 7 sene içerisinde prensiplerimize aykırı hiç bir reklam ve haberi yayınlamamıştır ve yayınlamamayı da sürdürecektir. Böyle olunca da reklamlarını yayınlayabileceğimiz kurum ve kuruluşların çerçevesi daralmaktadır. Sizlerle aynı hassasiyeti paylaştığına inandığınız bir yayın organının yayın hayatına devam edebilmesi için biraz daha desteğe ihtiyacımız var. Çünkü bu tür mütevazi ama dolu dolu yayın organlarının devam etmesi gerekir. Yoksa ortalık içi boş ve insanımızın ihtiyaçlarına cevap vermeyen ve onların kafasını karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramayan yayın organlarına kalır. Bizler bu meydanı böyle yayın organlarına bırakmayacağız ve imkanlarımızın son damlasına kadar da bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Bugüne kadar gazetemizin sizlere ulaşması noktasında bizlere desteklerini esirgemeyen tüm sivil kuruluş yetkililerine ve işadamlarımıza hassaten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Malumunuz bu sene Mart ve Nisan aylarında pek çok sivil kuruluş Peygamber Efendimiz (s.a.v)i anmak üzere güzel programlar düzenlemektedir. Bu programlara ailecek katılmanızı tavsiye ederiz. Nesillerimizin Efendimizi bu tür programlar vesilesi ile de olsa iyi tanımaları ve hayatlarına rehber edinmeleri hayati info@hayatonline.eu önem arzetmektedir. Rabbimiz; O`nun (c.c) ve Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in yolundan giden kullarından eylesin. Efendimizin (s.a.v) şefaatine nail olanlardan eylesin. Bu vesile ile Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Not: Sevgili Erkan Ergün kardeşim hele şükür evliliğe ilk adımı atmış ve nişanlanmıştır. Rabbim hayırlı eylesin ve tamamına erdirsin inşallah. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete 15 Șubat/15 Mart 15 Februar/15 März 2010 Rebiü`l Evvel 1431 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Murat Ýleri, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk, Aydýn Ersoy, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hayatonline.eu Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 3 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 4 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir İTİB Genel Merkez tarafından, Almanya genelindeki DİTİB derneklerinde organize edilen ve Avrupa Birliği Uyum Fonları (EIF), Alman Göçmen ve Mülteciler Dairesi (BAMF) tarafından da desteklenen, “Fahri diyalog sorumluları yetiştirme” seminerlerine, Frankfurt bölgesinde bulunan Stadtallendorf DİTİB Fatih Camii’nde devam edildi. T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Yaşar Seracettin Baytar ile çok sayıda kursiyerin yer aldığı seminerde DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan; İslam Dini’nin diğer dinler- D GMG Kuzey Bavyera Bölgesi, Hersbruck´taki Milli Görüs Teşkilatı, Ditib Camii ve Türk-Alman Veliler Derneğinin ortaklaşa düzenledikleri aile bilgilendirme proğramına yoğun ilgi vardı. Ditib Hersbruck Camii İmamHatibi tarafindan okunan Kur’anı Kerim, Türkçe ve Almanca mealleri salondaki izleyiciler tarafindan ilgi ile takip edildi. Proğramın akışını Türk-Alman Veli Derneği Başkanı Kemal Sapkaya yaparken, tercümeyi ise Ditib Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Mustafa Yaman yaptı. Proğramda bir selamlama konuşması yapan Nürnberg Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Cafet Acar; proğramın I sayfa 4 Hayat DİTİB ProDiyalog Seminerleri Devam Ediyor den farkı, diyaloğa İslam’ın bakış açısı, Hristiyanlık tarihi, Kutsal Kitap İncil’in bugüne gelişi, İslam’ın ve Hristiyanların bakışıyla Hz. İsa ve hayatı ile, Kur’an-ı Kerim’i kendisinden önceki kitaplardan ayıran özellikler konularında geniş bir değerlendirme yaptı. Avrupa’da ve Almanya’da İslam Dini’ni ve camileri tanıtacak insanlarımıza olan ihtiyacın önemi üzerinde görüşlerini de açıkla- yan Arslan, “Din konusunda yanlış bir şey söylemenin çok büyük vebali vardır. 10 hafta sonunda buradan birikimli ayrılacaksınız. Eksikliklerinizi burada tamamlayarak, kendi bölgenizde ve camilerinizde faydalı olacaksınız. Öğrendiklerinizle kalmayıp, kendinizi geliştirmeyi sürdürmeniz gerekiyor. Yenilenmeye ihtiyacımız vardır. Kendimizi geliştirmeliyiz. O sebeple çok okumayılız. Sizlerin ileride çok güzel hizmetler yapacağınıza olan inancım sonsuzdur. Bu vesile ile gönüllü olarak bu projeye katıldığınız için bir kez daha teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum” dedi. Stadtallendorf Fatih Camii’nde düzenlenen ve Salih Özkan ile Ömür Kar’ın nezaretindeki ProDialog semineri, 20 Mart 2010 tarihine kadar devam edecek. Hersbruck`da Aileleri Bilgilendirme Semineri enemine vurgu yaparak, proğramı düzenleyen dernek yetkilileri tebrik etti. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu, açılışta bir selamlama konuşması yaparak: “Allah insanı engüzel surette yarattı ve insanı; diğer canlılara vermediği şu 4 (dört) özellikle techiz etti: 1-Doğru ile Yanlışı birbirinden ayırıp doğrunun yanında yer alacak özellikte, 2-İyi ve güzel ile kötü ve çirki- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 ni ayırıp, iyi ve güzelin yanında yer alacak özellikte, 3-Faydalı ile zararlıyı ayıt edip, faydalının yanında yer alabilecek özellikte, 4-Adalet ile zulmü görüp, yer yüzünde adaleti tesis edebilecek özellikte yaratmış ve bizi bu donanımlara uygun davranıp, yanlışa, kötüye, zararlıya ve zulme karşı mücadele etmemizi ibadet kabul ettiğini belirtmiş. İşte bu proğram bunun zuhuratıdır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyo- rum” dedi. Daha sonra, ‘Kriminal polisi Werner Burkhardt tarafindan uyuşturucu ile alakalı kapsamlı ve detaylı bilgiler verildi. Seminerin çok kapsamlı ve gerçekten çok etkileyeci olmasının faydalarını seminerin sonunda halkımızın ve idarecilerimizin yüzlerinden adete okunabiliniyordu. Gençlerimizin bu tür alışkanlıklardan uzak durması dileğiyle proğram sona erdi. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 5 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Sen, Sana Emanet Kim ne derse desin, dünyanın her tarafında kadına hak veren, hak tanıyan yine erkek egemenliğidir. İslâm’da ise, bu hak bizzat Yaradan tarafından verilmiştir. Ne yazık ki Cahiliye döneminden kalma zihniyet, birçok konuda olduğu gibi, kadın hakkı ve toplumdaki yeri sözkonusu olduğunda, dine uymaktan ziyade dini kendisine uydurmuştur. Böylece kadın hakları konusunda da, İslâmî akideler dinin özüne ters törelerin gölgesinde bırakılmıştır. Almanya’daki Türk kökenli genç kadınlar arasındaki intihar oranı, aynı yaş grubu Almanlara oranla neredeyse iki kat daha fazladır (Frankfurter Rundschau, 18.2.2010).” İnsanlık bir kadınsız, bir de dinsiz olmadı, olamazdı. İnsan denilen varlık, bir dişi ve erkekten ibaret olduğuna göre, aksini düşünmek zaten mümkün değil. İnsanlığın devamı, üremesi açısından olduğu kadar, sevmek, sevilmek, hükmetmek, istismar etmek için de, dünyaya hükmeden erkeğin kadına ihtiyacı var. Kadın ve din Yanlış veya doğru, hak veya batıl olsa da, insanoğlunun yaratıldığı ilk günden beri inandığı bir dini olmuştur. Hatta hiç inanmıyorum diyenler de, inanmadıklarına inandıklarından dolayı onlar da dinsiz sayılamazlar. Hangi milletten ve dinden olduğundan, hatta neye inandıklarından da bağımsız olarak, insanlık tarihi boyunca inanıyorum diyenlerle, inanmıyorum “ veya senin inandığına inanmıyorum diyenler arasındaki mücadele; bazen milletler, bazen de şahıslar nezdinde hep din üzerinden veya din yüzünden olmuştur. İnandığı din adına adam öldürmek, din adına öldürülmek veya ölmek kadar; din adına gasp etmek, hak iddia etmek, din üzerinden biryerlere gelmek, din adına ve din için satmak, kazanmak, elde etmek veya kaybetmek... Sevdiği kadın adına veya kadın için ölmek, öldürmek, ona sahip olmak, istediği kılıfa sokmak, şekillendirmek, onun hakkını aramak, veya hakkını gasp etmek kadar; din gibi kadın da medeniyetler arasında bir savaş sebebi, propaganda malzemesidir. Günümüzde Müslüman-Doğu ile Hıristiyan-Batı arasındaki medeniyet veya kültür çatışmasında kullanılan başlıca ‘malzeme’ kadındır. Şahsî veya toplum çıkarına göre din yorumlayan, kendi kapasitesine denk din algılaması yapanlarla; töresine, aldığı eğitimin seviyesi ve değer yargılarına, refah düzeyi ve tabiî ki inancına göre kadın veya kadınlığı yorumlayan, değerlendirenler arasındaki benzerlikler büyük ölçüde paralellik arz eder. Batı rönesansı, kadının masumiyet tabusunu yıkmış, kadına özgürlüğü, olabildiğince açılmakta görmüştür. İslâm “rönesansı” ise, kadını kölelikten, diri diri gömülmekten, alınıp satılan bir meta olmaktan kurtarmış, Hz. Peygamber Veda Hutbesi’nde; “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim” dedikten sonra, zamanın erkek müslüman topluluğuna; “Siz de onlara nezaketle muamele edin” uyarısında bulunmuştur. Bugün itibariyle hem Batı’nın hem de İslâm dünyasının kendi içinde veya birinin diğerine karşı kadın hak ve hukuku konusunda çıkış noktası, yukarıda izah etmeğe çalıştığımız iki farklı medeniyetin rönesansındaki kadın algılamasıdır. Batı’nın murat ettiği kadın, bugün itibariyle vahşi kapitalizmin şekillendirdiği kadın mı? Veya, nezaketle muamele görmesi ve hakla- rının gözetilmesi hususu gibi, Peygamber buyruğuna günümüzün müslüman kadını ne kadar yakın veya ne kadar uzaktır? İki cendere arasındaki kadın Özellikle Batı’nın kültür coğrafyasında yaşayan müslüman kadın iki cendere arasında sıkıştırılmış gibi eziyet çekmektedir. Bir tarafta kendi ananesi, aile anlayışı, dini inancı, diğer tarafta birlikte yaşadığı yerli-çoğulcu toplumun farklı değer yargıları... Bir de bu acıya bazı cahil, merhametsiz, yumurta topuklu, burma bıyıklı, külhanbeyi, kahvehane erkeği, kadını tapulu malı gibi gören, gaddar, ne İslâm’dan ne de insanlıktan nasibini almış, dışarıda elin namusuna sulanırken evde namus bekçisi kesilen; abi, koca, baba, sevgili olan insanların erkeklik taslaması, iki kültür arasındaki kadının hayatını cehenneme çeviriyor. Kim ne derse desin, dünyanın her tarafında kadına hak veren, hak tanıyan yine erkek egemenliğidir. İslâm’da ise, bu hak bizzat Yaradan tarafından verilmiştir. Ne yazık ki Cahiliye döneminden kalma zihniyet, birçok konuda olduğu gibi, kadın hakkı ve toplumdaki yeri sözkonusu olduğunda, dine uymaktan ziyade dini kendisine uydurmuştur. Böylece kadın hakları konusunda da, İslâmî akideler dinin özüne ters törelerin gölgesinde bırakılmıştır. Acımasızca tüketilen hayat Muhafazakâr kesimin bunca eksik ve noksanına rağmen, değerlerin erozyona uğramasıyla asıl çözülme, inanç bazında kendi ekseninden uzaklaşarak, başka kültürlerin yörüngesine girenlerde başlıyor. Sonu ölümle neticelenecek bir hayatın ötesine inancı olmayan insan için, yaşamakta olduğu hayat çekilmez bir hâl alır. Bunun çekilebilirliği için, kadın veya erkek olan insanın başka şeyler çekmesi lazım. Bunun üzerine erkek, karı kahrı; kadın da koca kahrı çekemeyeceğine göre, ya başkalarına çekip gidecek veya başka şeyler çekecek. Bugün ileri sanayi toplumunun genç nesilleri, gençliklerini öyle bir acımasız ve pervasızca tüketiyorlar mahmut.askar@t-online.de ki, ömrün ortalarına geldiklerinde, sevebilecek yürek sahibi ve sorumluluk taşıyacak, kahır çekecek bir fedakâr insan olmaktan çıkmışlardır artık. O saatten sonra herkes kendi dünyasındaki yalnızlığın mahkûmu olur. Sözkonusu toplumların içinde yaşayanlar bu durumu bütün çıplaklığıyla gördükleri hâlde, niçin bundan ders alamazlar? Diğer taraftan da, henüz daha hayat tecrübesi olmayanların mevcut manzarayı okumaları beklenemez. Kim ne derse desin; Almanya veya başka bir Avrupa ülkesinde yetişen genç kızlarımız, gelinlerimiz veya hanımlarımızın içinde bulundukları sosyo-psikolojik ortam, aile içinde kopacak kıyametlerin habercisidir, anlayan ve görebilenler için. Namus, eve hapsedilerek korunamaz. Oğlunuzun kız arkadaşı, yani sevgilisi olunca çaktırmadan gurur duyacaksınız, fakat kızınızın başına da aynı oğulu “Namus Bekçisi” olarak görevlendireceksiniz. Bu hata öldürmese de delirtir, delirtmese de günün birinde evden kaçırtır. Kadın sığınma evlerine kocasının zulmünden kaçanlarla, sarhoş, keş, avare, zampara, kumarbaz kocalarını büyük bir sabırla evinde bekleyen genç kadınlarla birlikte matemdeyim, yastayım... Onların acılarını yüreğimin derinliklerinde hissediyorum. Hatalı, eksik eğitimden veya eğitimsizlikten, çevrelerinin yanlış yönlendirmesinden, aslında onların iyiliğini düşündüğünü zanneden büyüklerinin cehaletinden dolayı genç yaşta hayatını zehir eden; kızlarımıza, gelinlerimize, kadınlarımıza, acziyetimin bir ifadesi olarak yalvarıyorum: Hz. Peygamber’in sözünü duymamazlıktan gelerek, size nezaketle muamele yapmayan, sizi Allah’ın emaneti olarak görmeyenler yüzünden kendinizi ateşe atmayın, ağlamayın ve ağlatmayın! Vallahi size yapılan zulümden dolayı göklerin gazaba gelmesinden korkuyorum. Allah’ın emaneti olan seni, ben de sana emanet ediyorum... 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 5 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 6 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Hessen Kuzey Kadınlar Teşkilatı Eğitim Birimi 25 hoca hanım ve eğitimcinin katılımıyla Giessen şubesinde bir toplantı düzenledi. Haiger Şubesinden Sevdet Hocahanımın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başlayan toplantı, IGMG Hessen Kuzey Kadınlar Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı’nın “Allah (cc)‘ın Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği eğitim metotları” konulu açılış konuşması ile devam etti. Ardından IGMG Hessen Kuzey KT Eğitim Başkanı Selcan Demirci, yaptığı sunumda; pratik eğitim I vrupa Türk Islam Birliğine bağlı Fürth Türk Ocağı geçtiğimiz günlerde 32. Olağan Kongresini düzenledi. Kongre öncesi ikram edilen kahvaltı sırasında misafirler sohbet etme şansı yakaladı. Divan Heyetinin teşkilinin ardından, teşkilatta görev yapan Rüştü Dinç Hoca tarafından okunan Kur´an-ı Kerim dinleyen misafirler ile birlikte İstiklal marşı okundu ve açılış konuşmasını yapmak üzere Başkan Hakan Öztürk´e söz verildi. Öztürk konuşmasının başında son üç dönemdir teşkilata hizmet vermeğe çalıştığını, bu çalışmalardan çok büyük zevk aldığını belirtti ve bu görev aşkını da yönetim kurulunda birlikte çalıştığı samimi, tecrübeli, güvenilir ve cesaretli insanlardan kaynaklandığını belirtti. Konuşmasının devamında A sayfa 6 Hayat IGMG Hessen Kuzey Kadınlar Teşkilatı Hocalar ve Eğitimciler Toplantısı Giessen`de Yapıldı teknikleri, camilerdeki sınıf düzenleri, öğrencide Kur’ani ilimlerde motivenin arttırılması konularına değindi. Katılımcıların, kendi şubeleri hakkında bilgi verip, dilek ve temennilerde bulunmalarının ardın- dan, Giessen Camii İmam-Hatibi İlahiyatçı Muhammed Şerif, ilim üzerinde çalışmanın fazileti, Hz. Muhammed (s.a.v)‘in Medine’de eğitim üzerine ilk faaliyetleri ve de Osmanlı’da Camii kürsüleri konu- lu güzel bir seminer sundu. IGMG Genel Merkez’in döküman ve metaryellerinin de tanıtıldığı bu anlamlı program hediye takdimi ve Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından Wetzlar Şubesi’nin hazırladığı ikramlar ile son buldu. ATİB-Fürth Türk Ocağında 32. Olağan Kongre Yönetimde bulunan diğer gençleri de yine birer pırlanta olarak tanıtan Başkan Öztürk, gençleri yönetime alırkenki şüphelerinin boşa çıktığını, yaşıtlarının sağda solda gezerken onların teşkilatları için Allah rızası için en ağır, en pis, en zor ve en çok zaman alan işleri dahi gocunmadan yapan gençlere teşekkür ve tebriği bir borç bildiğini dile getirdi. “Eğer ortada bir başrı varsa bu onların başarısıdır, bu bir ekip çalışmasıdır” diyen başkan Hakan Öztürk, sözlerine son verdi. Bu konuşmanın ardından 31. Dönemde yapılan faaliyetlerin raporu Sekreter Meryem Camcı tara- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 fından resim gösterisi ile misafirlere arz edildi. Maali raporun sunulmasını Faruk Tanyıldız bitirdikten sonra ve 31. Dönemin ibrasının ardından 32. Dönem seçimlerine geçildi. Seçimler sonunda Başkanlığa 4. kez aday gösterilip seçilen Hakan Öztürk: “4. kez Başkan olarak karşınızda olmaktan gurur duyuyorum. Duyduğunuz güven için çok teşekkür ederim” dedi. Konuşmasında birlik ve beraberliğin önemine değinen Öztürk, hedeflerinin büyümek ve genişlemek olduğunu dile getirdi. ATİB ile birlikte bu konu ile ilgili gençler ve kızlar için düzenleyecekleri eğitim seminerlerini de Kongre vesilesi ile duyurarak konuşmasını noktaladı. 32. Dönemde 2. Başkanlığa Ahmet Akşit seçildi. Yönetim Kuruluna seçilen diğerlerinin ise isimleri şöyle; Timur Sakancı, Meryem Camcı, Ercan Camcı, Osman Camcı, Faruk Tanyıldız, Ömer Aktürk, Lütfi Özdemir ve Hacı Çayır. Seçimlerin ardından yeni dönem için dilek ve temennileri dinlendi. Hoca tarafından Asr Suresi okundu. Daha sonra misafirlere hazırlanan tatlı ikramı ile Kongre noktalandı. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 7 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Durun Kalabalıklar Bu Cadde Çıkmaz Sokak Türkiyedeki inkılaplardan sonra meydana gelen şu son gelişmeleri de bir sentez yaparak müslüman şöyle tarif ediliyor. Müslüman: “İsviçre Medeni Hukukuna göre evlenip boşanan, Alman Mahkeme usulüne göre mahkeme edilen, İtalyan Ceza Hukukuna göre yargılanıp hüküm giyen, Fransiz İdare Hukukuyla idare edilen ve İslam Dininin prensiplerine göre ölünce gömülen kişidir.” ubat 2010 tarihi itibariyle Alevi Çalıştayı sona erdi. Türkiye`de Devlet Bakanlığı gözetiminde gerçekleştirilen Çalıştaya; Alevi Temsilciler, akademisyenler, medya mensupları, siyasetçiler ve ilahiyatçılar katıldı. Çalıştay sonunda ise bir ön rapor hazırlandı. Ön raporda, Aleviliğin tanımından kimlik ve beyan sorunları- Ş na, hukuki sınırlar, Diyanet İşleri Başkanlığının statüsü, zorunlu din dersi, Sivastaki Madımak Oteliyle ilgili yeni düzenleme, Dedelik, Cemevleri... gibi konularda AleviBektaşi katılımcılar da dahil olmak üzere bir çok görüş ayrılığı ortaya çıktı. Yıllardır üzerinde tartışılan Aleviliğin içeriği ve tanımı konusunda, İslam üst başlığı altında “HakMuhammed-Ali” kavramları etrafında oluşan bir inanç ve erkan yolu olduğunda uzlaşma sağlandı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu olmasından duyulan rahatsızlık raporda yer alırken, din öğretimine tüm vatandaşların ihtiyacı olduğu ancak Alevilere (öğrencilere) bu dersi Alevi uzmanların vermesi teklif ediliyor. Cemevlerine ibadet statüsü tanınmasının İslam içinde bir bölünmeye yolaçabileceği vurgulanan raporda, her dinin ancak bir mabedi olabileceğine dikkat çekildi. Cemevlerine “ibadethane” demeksizin, “Birer inanç ve erkan merkezi” olarak kabul edilmesi gerekir denildi. Buraya kadar okuduğunuz bilgiler haber ajanslarına düşen bilgiler olup, biz bu bilgiler ışığında bazı analizler yapmak suretiyle bazı kavram ve terimlere açıklık getireceğiz. “Evvela Alevi Çalıştayı” adı altında yapılan çalışmaların, siyasi ranta dönük çalışmalar olduğunu söylemeliyiz ve de bilmeliyiz. Değilse başkaları da haklı olarak ortaya çıkar ve “Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, ve Şii/Caferi” Çalıştayı ne zaman yapılacak diye soru sorar. Hani haksız da değiller. Çünkü Türkiye`de Alevilerin varsayılan rakamlarını dörde katlayın bir o kadar yoğunlukta ve de çoğunlukta Hanefi, Şafii ve Caferi olduğunu görürsünüz. Ha şöyle söylenebilir belki; “Alevilik bir dindir. Onun için bu dinin tanınması ve bir statüye kavuşturulması lazım”. O zaman birileri çıkar ve de derki; “İslam bir dindir. Ve bir statüye kavuşturulması lazım...” Resmi ağızlarca verilecek cevap çok net ve açıktır. Nedir o? “Türkiye; laik, demokratik, sosyal ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir devlettir. Din devletten, devlet dinden ayrıdır...” Bu söz klişeleşmiş ve her ağızda sakız gibi çiğnenir durur vaziyettedir. Din devletten, devlet dinden ayrıysa niçin Diyanet İşleri Başkanlığı var? sorusu akla gelebilir. Bu çelişkinin ortadan kalkması öteden beri savunduğumuz gibi Diyanet İşleri Başkanlığının özerk bir yapıda işlevine devam etmesidir. Şimdi gelelim Aleviliğe. Alevilik biri din değildir, bir mezhep hiç değildir. Tarikat mıdır? hayır. Ha.. burada Şia ile Aleviliği birbirine karıştırmamak lazım. Çünkü Şia bir mezheptir ve bir dizi inanç ve ibadet kuralları vardır. Alevilik “Hak-Muhammed-Ali” çizgisinde kültürel bir yapıdır. Gönül isterdi ki, onların da bir itikat ve ibadetler konusunda ilahiyatları olsun. Ama yok. Saz, söz, deyişler ve semah elbetteki bir kültürdür. Unutmamak gerekir ki, sadece bir kültürdür. Bu kültürü benimseyenler Allah, O`nun Peygamberi Hz. Muhammed ve Kur`an-ı Kerimi Hz. Ali`nin yorum ve tatbikatlarıyla kabul ediyorlarsa zaten müslümandırlar. Öyle olunca da problem ortadan kalkar. Gelelim “Cemevlerine”. Cemevleri, Caminin, Kilisenin, Havranın ve Budist tapınaklarının karşılığı değildir. Cemevleri, Tekke ve Zaviyelerle eş değerde kabul edilmiştir. Tekkeler, Zaviyeler ve Cemevleri gibi oluşumlar ve mekanlar; “30 Teşrini`s-sani 1341 (30 Kasım 1925) tarihli ve 677 sayılı kanunla kapatıldı”. Böylece İnkılap kanunları arasında yerini aldı. Şimdi durup dururken Cemevlerini ihya etmek için yapılan çalıştaylar aslında yukarıda zikredilen inkılap kanunlarına aykırıdır. Değilse eğer, tekke ve zaviyeler için de bir çalıştay tertip edilmesi kaçınılmaz olur. Ajanslara düşen haberlerde, Alevi Çalıştayı bir karar daha almış. Neymiş? Okullarda zorunlu din dersleri ve ahlak bilgisi dersleri zorunlu olmamalıymış. Eğer bu dersler verilecekse Alevi çocuklara Alevi Din Dersi ve Ahlak Bilgisi dersi Alevi öğretmenler tarafından verilmeliymiş. Gülerler bu teklife insanlar. Alevi ilahiyatı diye bir şey yok ki, dersi olsun veya öğretmeni olsun. Şu teklif daha makul olabilirdi belki, Alevi çocuklar din dersinden muaf tutulsun. Gönlümüz böyle bir teklife razı olmamakla beraber. En azından belki masum 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 7 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 8 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir bir teklifmiş gibi kabul edilebilirdi. Şimdi gelelim başka bir konuya. Aleviler köylerine ve muhitlerine cami ve minare istemiyorlarmış. Çünkü onlar, bu yapılardan rahatsız oluyorlarmış. Vay memleketim vay. Vay ki, vay. Elin İsviçrelisi minare istemiyor ülkelerinde diye kiyamet kopardık. Neden? İnsan haklarına, din ve vicdan özgürlügüne indirilmiş bir darbe olarak algıladık, doğru da yaptık. Şimdi gelin görün ki, bin yıllık İslam Beldesi ve içinde yaşayanların kahır ekseriyeti müslüman olan ülkemizde cami ve minare istemiyorlar. İslam denilince, Kur`an denilince, Ezan ve Bayrak denilince gökkubbeyi başımıza indirmek isteyenler sus pus. Siyasi istikbal kaygılarıyla sus pus olanlardan tarih hesap soracaktır. İndi ilahideki hesap ise daha başka olacaktır. Gelelim bir başka konuya. Nüfus cüzdanlarındaki “Din” hanesinin kaldırılması istenmektedir. Kimliklerdeki “din” hanesinin kaldırılmasını isteyenlerin savunduk- sayfa 8 ları argümanın başında “Devletin bireyleri inançlarını açıklamak zorunda bırakması ve resmi bir belgede tescil etmesinin, inanç özgürlüğüne ve laikliğe aykırı” olduğu yönündeki iddia geliyor. Ancak bu itiraza karşın, insanların ölünce hangi mezarlığa gömüleceğinin veya hangi dini merasimlerle ebediyete intikal ettirileceğinin bilinmesi için kimliklerdeki din hanesinin kaldırılmamasının pratik faydalarından bahsedenler de var. Ayrıca, özellikle Din Kimliğinin insanların inancından başka, ait oldukları kültür ve gelenekleri de ifade ettiği biliniyor. Ülkemizde din karşıtı, kendini bilmez 3-5 kişi Strassboug`daki İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)ne başvurarak nüfus cüzdanlarındaki “Din” hanesinin kaldırılması için talepte bulundular. Alelacele toplanan ve Hristiyan olduğunda hiç kimsenin şüphesi bulunmayan yargıçlar derhal oybirliği ile karar verdiler. Ne dediler? Dediler ki; “Din özgürlüğü demokratik bir toplumun temellerinden biridir. Din öz- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 gürlüğü, bir dine bağlı olma veya olmama, dini uygulama veya uygulamama özgürlüğünü de içerir.” Bu cümlelere ilaveten şunu da eklediler: “Ayrıca Türkiye`de Nüfus Cüzdanlarıında din hanesinin bulunması, inanç özgürlüğünün ihlali olarak kabul edilmiştir. Yani Nüfus Cüzdanlarında din hanesinin kaldırılmasına karar verilmiştir.” Eh ne diyelim böyle saça böyle tarak. Şimdi Türkiye Devlet olarak buna üç ay içerisinde itiraz ederse ne ala. Eğer itiraz etmezse karar Türkiye`de uygulamaya konulacak. Vay ülkem vay... Vay ki vay. Şimdi bizler, “Müslümana Müslüman demek yasak” diye tercüme edilecek bir gelişme karşısındayız. Dini aynı zamanda bir sosyal kurum olarak kabul edenler de var. Oysa bu insanlara fikrini soran yok. Sanki bir suç işlemiş gibi günün birinde bir mahkeme tarafından kimliğinden din hanesinin çıkarılması cezasına çarptırılmış insanlar bunlar. Bu müslümanların halet-i ruhi- Hayat yesini önemsemeyenler sonra çok pişman olacaklardır... Türkiyedeki inkılaplardan sonra meydana gelen şu son gelişmeleri de bir sentez yaparak müslüman şöyle tarif ediliyor. Müslüman: “İsviçre Medeni Hukukuna göre evlenip boşanan, Alman Mahkeme usulüne göre mahkeme edilen, İtalyan Ceza Hukukuna göre yargılanıp hüküm giyen, Fransiz İdare Hukukuyla idare edilen ve İslam Dininin prensiplerine göre ölünce gömülen kişidir.” Bin yıllık İslam beldesinde yaşayan Müslüman, ne hale getirilmiş ve de daha ne hale getirilmek isteniyor. Hakikaten yürekler acısı bir durum bu. “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” deyip kollarını bir makas gibi açıp gerçekleri haykıran insanlara ne kadar da muhtacız. Özledik onları. Çıksınlar artık ortaya. Ama reel politik, fakat nereye kadar? 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 9 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Almanya Müslümanlarının Kurumsallaşması Toplantısı Kerpen’de Yapıldı “Almanya`da Müslümanların Kurumsallaşması” isimli özel toplantı serisinin ilki IGMG Genel Sekreterliği tarafından Kerpen`de düzenlendi. Toplantıda “Teori ve Pratikte Dini Cemaatler” konusu ele alındı. ü s l ü m a n l a r ı n Kurumsallaşması toplantısının açılış konuşmasını yapan IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, İslamî dinî cemaatlerden beklentilerin her geçen gün artış gösterdiğini kaydetti. Üçüncü, eyaletlerdeki şuralar, çatı kuruluşları ve federal çapta koordinasyon yapılanmalarının oluşturulması gibi gelişmelerin, devletin öncülük ettiği yuvarlak masa toplantıları ve İslam konferansına katılımların ve de İslam din dersleri gibi konuların, geçtiğimiz yıllarda hiç olmadığı kadar, Almanya’daki Müslüman dinî cemaatlerin ilgili yerlerde resmi temsillerini gerektirdiğini belirtti. Üçüncü, bu noktada olası problemli alanların ve sorunların, şimdiye kadar İslami yaşamın kurumsallaşması ve Almanya’daki toplumsal yaşama eşit manada katılım açısından tartışılmadığı veya hiç bahsinin dahi geçmediğini söyledi. Eyalet veya bölge dernekleri bazında konuların çeşitliliği ve içinde bulunulan farklı koşullar M nedeniyle, önümüzdeki problemlere yönelik ortak bir diyalog ortamının gerekli olduğunun altını çizen Üçüncü, bu nedenle “Müslümanların kurumsallaşmasının geleceği” konulu bu özel toplantı serisinin ilkine, alanında aktif arkadaşların davet edildiğini ifade etti. Üçüncü ayrıca yapılan bu özel toplantıların süreklilik arz edeceği ve bu toplantılarda bir yandan pratik alanda edinilen tecrübeler paylaşılırken, diğer yandan gelecek için gerekli olan teorik altyapının oluşturulacağını vurguladı. Daha sonra söz alan Bekir Altaş sunumunda “devlet ve kilise ilişkilerinin tarihi gelişimine” değindi. Altaş, devletin dinî tarafsızlığının Avrupa’daki reform hareketleri ve din savaşlarının bir neticesi olduğunu ortaya koydu. Reformasyonun aslında dinî birliği zedelediğini, din özgürlüğü getirmek yerine yalnızca dinî düalizmi getirdiğini belirtti. Altaş ayrıca Almanya’da tarafsızlık ve din özgürlüğü konularında açıklamalarda bulunarak, bunların 19. yüzyıldan itibaren gösterdikleri gelişimlere değindi. Almanya’daki Devlet Kilise Hukuku/Din Anayasa Hukuku dinamiklerine işa- ret eden Altaş, bu bağlamda dinî cemaatlerin kamu yaşamına katılımları yönünde imkân ve isteklerini dikkate alan yeni din anayasa hukuku sistemi oluşturulması taleplerine dikkatleri çekti. Mustafa Yeneroğlu ise sunumunda “Müslüman bir dinî cemaatin özellikleri ve görevlerine” değindi. Bu kavram üzerinde özellikle Müslümanlar arasında yanlış anlaşılmaların olduğuna işaret eden Yeneroğlu, dinî cemaat olarak hukuki tanınma düşüncesinin yanlış olduğunu söyledi. Yeneroğlu bu karışıklığın sebebinin Alman hukukunda “dinî cemaat” kavramından anlaşılması gerekenin ne olduğu ve bir grubun dinî cemaat olarak değerlendirilebilmesi için hangi şartları yerine getirmesi gerektiğinin tespit edilmemesi olarak gösterilebileceğini belirtti. Buna göre bir dinî cemaat üç özelliği bünyesinde barındırır: dinî bir mutabakat, bu mutabakat temelinde birlik oluşturma ve bu mutabakatı toplumsa alanda gerçekleştirmeyi onaylama. Dinî cemaat mensuplarının hepsinin aynı mezhebe/dine mensup olmaları gerekmez. Demokratik bir içyapı da kendi davranış biçimini tayin hakkı nedeniyle talep edilemez. Yeneroğlu, çatı kuruluşlarının dinî cemaat olup olamayacağı sorusunun cevabının ise Federal İdare Mahkemesi’nin (BVerwG) 23.02.2005 tarihli kararında yattığını belirtti. Buna göre birliğin en alt tabakası gerçek kişilerden oluşuyorsa bir çatı kuruluşu da dinî cemaat olabilir. Kapsamlı dinî tahakkukun gerekliliği çatı kuruluşu katmanında da geçerlidir. BVerwG tarafından geliştirilen kriterler genel olarak değil, aksine yalnızca dinî cemaatlerin kendini tanımlayışı ve buradan yola çıkarak dinî yaşamın konumlandırılması olarak tartışılabilir. Yeneroğlu, Federal İdare Mahkemesi’nin (BVerwG) kriterlerini IGMG’ye uyarlayarak, IGMG’nin açık bir şekilde dinî cemaat olduğunu belirtti. Yeneroğlu son olarak devlet ile işbirliği sorununa değinerek, farklı işbirliği imkânları ile bu imkânların koşulları ve neticelerinden bahsetti. Abdulgani Engin Karahan “Bugün pratikte kurumsallaşma” konulu sunumunda farklı eyaletlerdeki inisiyatifleri ele alarak, bunların Yeneroğlu’nun saydığı kriterlere uygunluğunu sınadı. Eyaletlerde, 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 9 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 10 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dinî cemaat olduğu iddiasında birçok inisiyatifin bulunduğunu belirten Karahan, bu inisiyatiflerin tüzükleri, görevleri, hedefleri ve ortaya koyduğu faaliyetleri bakımından gerçekten dinî bir cemaatin koşullarını gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini inceledi. Karahan bu noktada dinî cemaatlerin yalnızca pratik nedenlerle değil, aynı zamanda düşünsel nedenlerle işbirliği içerisinde olması gerektiğini vurguladı. Özellikle dinî cemaatin varlığı bağlamında GMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesinin düzenlemiş olduğu “Maneviyat Geceleri” adlı program Dannstadt Stadthalle de gerçekleşti. Programa gösterilen yoğun ilgi ve alaka salonun dolduran müslümanların bu türlü programlara ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösterdi. Programın açılış konuşmasını yapan IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit; “bu türlü manevi atmosfer içerikli programları her ay değişik şehirlerde değişik konuşmacılar ve uzman kişiler tarafından verilmesi I GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Worms Gençlik Teşkilatında yapılan eğitim programına katılan IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit yapmış olduğu konuşmada: “Geleceğimiz olan gençlere nasıl erdemli bir insan olamamız gerektiğini ve içinde yaşamış olduğumuz toplumla nasıl uyum içinde hareket etmemiz gerektiğini “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” düsturundan hareketle, başarılı ve eğitimini en güzel bir şekilde tamamlayan ve topluma birer faydalı fert olmanız gerekmektedir. Bu ülkenin geleceği olan siz müslüman gençler olarak sorumluluklarımı- I sayfa 10 ortaya çıkan çoğu alanda uzlaşımsal çözümlerin gerekliliğinin altını çizdi. Aksi halde düşünülmeden atılan adımların diğer eyaletler ve özellikle Almanya’da yaşayan Müslümanların geleceği açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirtti. Karahan ayrıca Müslümanların kurumsallaşmasında bugüne kadar ortaya çıkan eksikliklere değindi. Bu alandaki aktörlerin sürekli olarak bu konularla meşgul olmak zorunda olmalarına rağmen, çoğu zaman dinî anayasa hukuku ve gelişimi üzerine esaslı bir bilgi eksikliği olduğunu belirten Karahan, toplum içerisinde sekülerizm, laiklik ve dinin yeri sorununun yeterli derecede araştırılmadığı ve tartışılmadığını ifade etti. Zorlukların yalnızca Müslüman kesim tarafından kaynaklanmadığı, politika ve yönetim tarafından da başarılı bir kurumsallaşmayı zorlaştıran düşünce ve tavırların sergilendiğine işaret eden Karahan, poli- Hayat tika sahasında Müslüman cemaatleri kendi kimlikleriyle kabul etme konusunda politik isteksizliğin olduğunu belirtti. Bazı eyalet yönetimlerinin hukuken dinî cemaat olarak “tanınmaları” için ne kanunen ne de mahkeme kararıyla öngörülmeyen bazı şartlarda ısrarcı olduklarını söyleyen Karahan, bazı eğitim bakanlıklarının da devlet ve kilise ayrımına rağmen Hristiyan yönetim idaresini aşamadıkları intibasını bıraktıklarını belirtti. Maneviyat Gecelerine Yoğun İlgi için gayret edeceğiz. Tarihe iz bırakanlar ve Dinimizin bu zamana kadar bize ulaşma-sında büyük emekleri geçen alimlerimizi anmak ve onların vermiş olduğu gayretli mücadeleyi öğrenmek için bu türlü çalışmaları ve programları da sizlere sunmak için çalışacağız. Bu programa göstermiş oldugunuz yogun ilgi ve alakadan dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim” dedi. Günün konuşmacısı olarak davet edilen Walldorf İmam Hatibi Bilal Kaçmaz Hoca ise yapmış olduğu konuşmada; “Hanefi Mezhebinin Kurucusu “İmam Azam Ebu Hanife”nin hayatını ve onun kişiliğini anlatarak çok da bilinmeyen yönlerini ve bize bırakmış olduğu günlük hayatımızda yapmış olduğumuz ibadetlerin ne kadar önemli ve dikkatli olmamız gerektiğini, ayrıca İmam Azam`ın kendi yaşamış olduğu dönemde hep mazlumların yanında yer aldığı hayatı boyunca zalimlere karşı mücadele eden bir kişiliğinin olduğunu unutmamamız gerekir” dedi. İmam-ı Azam bir Mezhep İmamı olduğu gibi o da bizim gibi bir insan bir kul ve aile sorumlusu bir kişi olduğunu ayrıca topluma vermiş olduğu hizmetleri, her zaman kendimize bir örnek kişilik olarak almamız gerektiğini, belirtti. Geleceğimiz İçin Gençlik Çok Önemli ilkeli ve seviyeli olaması için Neckar Saar Böl-ge Başkanı gayretli bir şekilde çalıştığınızı Yaşar Cimşit`e katılı-mından biliyor ve bundan dolayı da emeği dolayı teşekkür etti. geçen herkese Çünkü biz artık misafir değil teşekkür ederim” burada doğan ve hayatını burada dedi. sürdüren bir toplumuz. Gençlik Daha sonra olarak her türlü kötülükten ve her her hafta düzenli türlü kötü alışkanlıklardan uzak olarak yapılan durmamız gerekmektedir. eğitim ve sohbet zın bilincinde olmamız bu ülkenin sorunlarıyla ilgilenmemiz ve sorumluluklar almamız gerekmektedir. İyi bir genç önce Yaratanına, ailesine ve topluma karşı sorumluklarını bilen ve onu hayatına uygulayan gençtir. Gençlerimizin dürüst, ahlaklı, adaletli, barışcı, 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 çalışmalarından bilgi sunan Şube Gençlik Başkanı Ahmet Perkün IGMG Rhein 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 11 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya A. Engin KARAHAN Almanya’da İmam Yetiştirmek Almanya’da dinî bir cemaatin en önemli görevlerinden birisi, mensuplarına, anlaşabilecekleri ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve cemaate gelecek perspektifi sunabilecek imamları yetiştirme görevidir. Hatta, bazı yerlerde cemaatin büyüklüğü sebebiyle bir imam yeterli olamıyor. Bir dinî cemaat için bunun anlamı, ister yurtdışından getirerek olsun, isterse burada yetiştirilmiş olsun mutlaka imam ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğidir. on verilere göre Almanya’da yaşayan 4.5 milyondan fazla Müslüman, farklı büyüklüklerde 2000’den fazla olan cami ve mescidlere gidiyorlar. Sözkonusu camilerde cemaate verilecek olan hizmetler ve ve bu cemaatlerin ihtiyaçlarının karşılanması için gerçekten de büyük bir teşkilatlanma gerekiyor. Şurası bir gerçektir ki, Türkiye’den gelen imamlar, Almanya’da karşılaşılan problemlere her zaman cevap bulamadıkları gibi, cami cemiyetleri de, cemaatin ihtiyaç S duyduğu hizmetleri sunabilen yeteri kadar imam bulamıyorlar. Ama, başarılı bir imam ile cemaat arasında iyi bir ilişkinin yirmi yıl süreceğine dair garanti de yok, tabiî ki. Nitekim, şimdiye kadar bazı yerlerde çok sıklıkla imam değiştirildiğine şahit oluyoruz. Almanya’da dinî bir cemaatin en önemli görevlerinden birisi, mensuplarına, anlaşabilecekleri ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve cemaate gelecek perspektifi sunabilecek imamları yetiştirme görevidir. Hatta, bazı yerlerde cemaatin büyüklüğü sebebiyle bir imam yeterli olamıyor. Bir dinî cemaat için bunun anlamı, ister yurtdışından getirerek olsun, isterse burada yetiştirilmiş olsun mutlaka imam ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğidir. İmamın vasıfları Hakikaten iyi bir dinî eğitim almış, vasıflı ve cemaatin içinde bulunduğu şartları ve ihtiyaçlarını bilip buna göre hizmet veren bir imamın, aslında, eğitimini aldığı ülke bir yönüyle pek de önemli değildir. Çünkü cemiyet için önemli olan, cemaatin imam ile sağlıklı ilişki kurabilmesi ve imamın da, cemaatin içinde bulunduğu durumları kavrayarak onlara yön gösterebiliyor olmasıdır. Fakat, bir diğer yönüyle, yani yetişme tarzı ve aldı- ğı eğitim kültürü sebebiyle imam, cemaatin genciyle ihtiyarı ile ilişki kuramayıp zihnen cemaatin bulunduğu ortamın dışında yaşıyorsa, böyle bir imamın cemaate yeni perspektifler sunması mümkün değildir. Elbette ki, cemaat için kendisine gösterecekleri güven açısından imamın eğitim aldığı yer ve müessese önem arzeder. Bununla birlikte, imamın Avrupa’daki Müslümanların özelliklerinden olan çift kültürlülük gerçeğini de benimsemesi ve bunu gözönünde tutarak cemaatine öncülük etmesi de önemlidir. Bu, sadece burada yaşadıkları ortamı tanımak ile değil, aynı zamanda buradaki Müslümanları asıl geldikleri toplumlardan miras aldıkları geleneksel kültürel kodları tanımak ile ve bunların üzerinden kendileri ile bağ kurmaktan geçer. Eğitimin Avrupa’da alınmış olması, elde edilen dinî donamın kalitesi iyi olsa da bu özellikler yoksa, dinî donanım, cemaat-imam ilişkisini geliştirmede fazlaca bir rol oynayamaz. Üstelik, gözden kaçırılmaması gereken noktalardan bir tanesi de imamların cemaatin anadilini biliyor olmasıdır. Örneğin cemaatin bir kısmı her ne kadar Almanca biliyor olsa bile, iyi Almanca bilen, fakat, cemaatin anadilini konuşamayan her hangi bir imamın Türklerin, Boşnakların ya da Arabların çoğunlukla gittikleri camideki başarısı az olacaktır. Hem, cemaatin anadilini bilen, hem de, Almancayı iyi bilen bir imam ise daha faydalı olacaktır. İmamın en önemli vasıflarından birisi cemaatle sağlıklı bir ilişki kurarak cemaatin tüm ihtiyaçları ile ilgilenebilme kabiliyetine sahip olmasıdır. Diğer taraftan, imamların cemaatin geldiği ülkelerin kültürü ile de bağı olması bu ilişkiyi daha sağlamlaştıracaktır. Cemaatin neye, nasıl sevindiği veya neye akarahan@igmg.de nasıl üzüldüğü, dinlediği müzik, boş zamanlarında neler yaptığı veya yapmak istediği, sosyal ilişkilerdeki davranış şekilleri, düğün, cenaze, dargınların barıştırılması gibi konulardaki kültürel farklılıklara dayanan özellikleri bilmesi cemaat ile imam arasında kurulan ilişkiyi pekiştirecektir. İmamın eğitim yeri Şunu da unutmamak gerekir ki, imamların yetişme yerleri elbette ki onların davranış ve dünyayı değerlendirişlerine etki eder. Mesela, mevcut eğitim sistemleri içinde Türkiye’de eğitilen bir imamın yetişmesindeki ana nokta, Türkiyedeki insanların ihtiyaçlarıdır. Dolayısıyla Türkiye’de aldıkları eğitimde Almanya, Avusturya, Hollanda, ya da genel olarak Avrupa’nın özellikleri ve buradaki Müslümanların ihtiyaçları ya hiç göz önünde bulundurulmaz, ya da, bu ihtiyaçlar, ikinci derecede yer alır. Bu açıdan değerlendirildiğinde imamların Almanya’da yetiştirilmeleri ve Almanya’daki Müslümanların ihtiyaç ve problemlerini dikkate alan bir müfredat çerçevesinde eğitim görmeleri tercih edilir. Çünkü o zaman imam, eğitim sürecinde de cemaatin problemleri ve ihtiyaçlarını görecek, aldığı eğitimin belirli bir amaca yönelik olduğu bilincinde olacaktır. İmam zaten böylece bizzat kendi ihtiyacı ve problemlere arayacağı cevabı ile cemaatten biri olacağı için de, öncülük edeceği cemaati iyi anlayacak, cemaat de imamı anlayacaktır. Ne var ki, Almanya’da imamların dinî eğitimleri için gerekli müesselerin olmayışı, imam eğitim meselesinin tamamıyla Almanya’da gerçekleştirilmesini mümkün kılmamaktadır. Onun içindir ki, örneğin Türki- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 11 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 12 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ye’de yüksek din eğitim veren ilahiyat fakülteleri ile buradaki eğitim müesselerinin işbirliği bir zorunluluktur. Buradaki eğitim müesseselerinin de Müslümanların ihtiyaç ve problemlerini iyi tesbit edip değerlendirmeleri ve İslamî cemaetlerle gerek müfredat hakkında gerekse eğitim sürecinde işbirliği yapmaları gerekir. Almanya’daki dinî cemaatler bu gerçeğin farkındadırlar. Bu yüzden, zaman zaman gerek görevli imamların gerekse imamlık görevi yapmak isteyen ve belirli dinî eğitimi olan kişilerin eğitimlerini ilerletmek için kurslar düzenlenmektedir. Şu bir gerçektir ki, Almanya’daki toplumsal çevre ile Türkiye’deki toplumsal çevre birbirinden çok farklıdır. Globalleşmenin sonucu ve iletişimdeki gelişmeler sebebiyle göçmenler, içinde yaşadıkları toplumda bile, kendi ülkelerinden bir hatıra yaşatmak isterler ve geldikleri ülkelerdeki kültür ve alışkanlıklarını canlı tutarak yeni bir hayat kurmak isterler. Kurulan bu yeni hayat, ne tam Almanya, ugün sizler için Duisburg’un Beeck semtinde şirket danışmanı olarak hizmet veren Almanya doğumlu Ahmet Boztepe bey ile söyleşi yaptık. Ahmet bey merhaba bize biraz yaptığınız işten bahseder misiniz Öncelikle teşekkür ederim bu güzel röportaj için. Biz Beeck semtinde şirket danışmanı olarak çalışıyoruz. Burada yeni yapılanmalara gitmek isteyen insanlara hizmet vermekteyiz. Peki biraz açacak olursak tam olarak nedir yaptığınız iş? Biz burada yeni işyeri açacak olanlara danışmanlık yapıyoruz. Mesela siz bir işyeri açacaksınız bize geliyorsunuz biz size bununla ilgili bilgiler veriyoruz. Sizleri bilgilendiriyoruz. Bir nevi yol gösteriyoruz. Artılarını, eksilerini anlatıyoruz. Ona göre müşterilerimiz de karar veriyorlar. Size gelen müşterilere mutlaka şirket kurmaları konusunda tavsiyede bulunuyor musunuz? Evet çok güzel bir soru sordunuz teşekkürler. Biz öncelikle prensip olarak yapılacak işin düzgün ve sağlam temellerde B sayfa 12 Fransa ya da Avusturya’dır ne de tam Türkiye. Fakat bu yeni hayatın, hem yaşanılan ülke ile güçlü bir bağı vardır hem de Türkiye ile. İnsanların, böyle bir çözüm üreterek hayatın problemlerine karşı direnebilmeleri aslında sosyal açıdan da gelişmelerini sağlar. İşte bunun içindir ki, imamların sadece yaşadıkları ülkelerin dilini öğrenmelerinin işi kolaylaştıracağını düşünmek yanlış olacaktır. Mesela Almancayı bilip bilmemesi imamlardan beklenen hizmet ve görev problematiğinin parçalarından yalnızca bir tanesidir. Toplumda hem cemaatin hem de çoğunluk toplumunun değişen zihniyetini ve giderek değişip farklılık arzeden bir dindarlığı anlayamayan, farklı sosyal alanları tanımayan/bilmeyen bir imamın sadece yabancı dili biliyor olması, bu problemlere cevap bulmaya yetmez. Görüldüğü gibi, imamların Avrupa’da yetiştirilmesi, gerek göçten kaynaklanan gerekse tüm toplumun karşılaştığı problemlerden etkilenen Müslüman cemaatlere perspektif sunabilecek bir imam probleminin çözümü için kendi başına sihirli bir formül değildir. Üstelik, böyle bir iddia, daha baştan büyük beklenti ve umutlar ortaya koyduğu için gerçekleşmekten uzak kalacaktır. Tartışmaların bu noktasında, “imamların Avrupa’da yetiştirilmelerine ihtiyaç var mıdır?” sorusuna verilecek cevap önemlidir. Müslüman cemaatler ve “entegrasyon” politikası yürütme çabasındaki siyasetçiler böyle bir ihtiyaç olduğu kanaatinde fikir birliğindedirler. Yalnız bu ittifak, “ama ne için” sorusuna gelince ihtilafa dönüşmektedir. İslamî cemaatler, en azından kendilerini anlayan, aynı zihniyete sahip ve aynı problemlerle karşılaşan ama, aldığı eğitim sebebiyle kendilerine yol gösterebilecek, gençleriyle dertleşebilecek bir “imam”a ihtiyaç duyuyorlar. Böyle bir imam, Türkiye’deki imamlardan daha farklı ve geniş bir görev alanından sorumlu- Hayat dur. Bu imam, aynı zamanda bir pedagoktur, sosyologdur, danışmandır; hatta psikologdur da. Devlet politikalarında hedeflenen, hükümetlerin siyaset edindikleri “entegrasyon”u teşvik edecek, sözde “Avrupa İslamı”nı anlatacak, her türlü toplumsal aktörün muhatabı olacak ve bir güvenlik siyasetine hizmet edecek olan bir imam ise, Müslümanların ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Kaldı ki bu şartlarda yetişse bile, dinî eğitim ve ehliyeti ne kadar iyi olursa olsun cemaatin itimadını kazanamayan bir imama kim görev verecektir? Sorunu tek yönlü soruyla, dolayısıyla cevapla çözümlemek mümkün değildir. En sağlıklısı cemaatlerin ihtiyaçlarına göre, hem Türkiye’nin, hem de, Avrupa’nın eğitimini almış, aldığı dinî eğitimle her iki kültürü ve toplumsal mentaliteyi kavrayan, nesiller arası çatışmada yol gösterici olabilecek, karşılaşılan problemleri bizzat kendi problemi gören bir imam eğitimi programı olacaktır. Yeni İşyeri Açacak Olanların Dikkatine!.. olması için uğraş veriyoruz. Bu çok önemli. Çünkü bizim Türk işletmeciler çok işyeri açıp kapatıyorlar. Biz müşteriyle konuşup işle ilgili bilgilerini öğreniyoruz. Ona göre de kendilerini yönlendiriyoruz. Yani yapıp yapmamaları konusunda tavsiyelerde bulunuyoruz. Bizimle çalışan şirketlerin de işlerini takip ediyoruz. Peki şirket muhasabesi de yaptığınız işler arasında mı? Yoğunluğumuz aslında şirket danışmanlığı. Yani bizimle çalışmış şirketlerin iş takibatı diyebiliriz. Fakat aynı zamanda önmuhasebe hizmeti de veriyoruz. Sizce başarılı bir şirket veya yapılanma nasıl olmalı. Başarı- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 ya nasıl ulaşılır? Bizim her zaman söylediğimiz bir şey var. İnsanların yaptığı iş üzerinde uzmanlıkları olmalı. Bu çok önemli bir etken. Mesela bize gelen müşterileriniz biz iş yeri açmak istiyoruz diye geldiklerinde aslında kafalarında bir sürü soru işareti olduğunu görüyoruz ve anlıyoruz. Başta da dediğim gibi biz firma olarak başarılara imza atacak şirketler kurmak istiyoruz buna da bizimle şirket kurmak isteyen girişimcilerle koordineli çalışmak olarak bakıyoruz. Tabi bunun dışında disiplin ve tertipli çalışmak önemli. Gerçekten çok aydınlık görmediğimiz zamanda yapmamaları konusunda tavsiyelerde de bulunuyoruz. Çünkü başladıktan sonra geri dönüşü olmayanlar durumlar ortaya çıkıyor işletmeler için. Çok teşekkür ediyoruz Ahmet bey son olarak ne söylemek istersiniz şirket kurmak isteyenlere? Ben de çok teşekkür ederim röportaj için. Bizlere gelsinler konuşalım hedefe doğru yönelelim diyorum. Danışmanlığın önemi çok büyük. Ama mutlaka bildikleri işi yapmalarını tavsiye ediyoruz. Sizlere ve Hayat Gazetesine başarılar diliyorum. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 13 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Nalan SÖNMEZ Yapılmış Olan Kontratı Nasıl Geri Çekebilirim? En önemli koşul ise itiraz süresinin yani iki haftanın geçirilmemesidir. Bu sürenin ne zaman bittiği hakkında avukat size tam bir bilgi verebilir. Çoğu kişi aynı hataya düşüp itirazı telefon aracılığıyla yapıyorlar. Bu geçerli değildir. İspat etme nedeniyle de bence en iyi yapacağınız itiraz demin belirtmiş olduğum gibi taahhütlü mektup ile (per Einschreiben) göndermeniz. Sadece böylelikle güvenli tarafta olursunuz, ileride zamanlı itirazınızı ispat edebilirsiniz. Bölüm: İtiraz hakkı Alıcı için en önemli nokta, aldığı eşyayı nasıl geri verebileceğidir. Bu konuda bir sürü değişik haklarınız bulunmaktadır. Bozuk eşyayı veya defolu malı geri iade etme veya satıcıdan verilen geri iade hakkı zaten alıcılar için aktüGMG Hessen Bölgesi eski icra üyesi ve Frankfurt`un sevilen simalarýndan Abdullah Salbaþ, torununu evlendirdi. Salbaþ ailesinin evladý Bilal Salbaþ ile Þahin ailesinin evladý Duygu Þahin Hanau`da yapýlan güzel bir düðün merasimi ile dünya evine girdiler. Düðüne baþta IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ olmak özere, BYK üyeleri ve aileleri, deðiþik teþkilatlarýn üst düzey yöneticileri, her iki ailenin yakýnlarý ve dostlarý katýldýlar. Düðün merasimi Kur`an-ý Kerim ile baþladý. Her iki aile adýna da Ab- I el bir durumdur. Bu kullanıcıyı koruma hakları, kontratı tek taraflı önemsiz bir hale getirebilmek içindir. Bu kullanıcı hakları bazı kontrat çeşitlerinde zaten hukuken vardır eğer yapılan bu sözleşme bir kuruluş veya bir firma ile gerçekleşmişse. Kullanıcı için hukuken titraz etme hakkı evde yapılan sözleşme (Haustürgeschäften), Fernabsatzverträge ve ödünç alınan para kontratları (Verbraucherdarlehensverträge) için geçerlidir. Evde gerçekleşen kontratlar genelde bir firma için yardımcı kişiler tarafından ya evde veya telefon aracığıyla yapılan kontratlardır. Dişarıda tezgahta yapılan satış yerinde gerçekleşen kontratlarda bunlara aittir. Fernabsatzverträge, katalog, internet, telefon veya televizyon aracılığıyla olan sözleşmelerdir. Çok klasik bir örnek ise firmalardan gelen tanıtım telefonlarıdır. Bu kişiler genelde sizinle kontrat veya sözleşme yapmaya çalışır. Televizyonda verilen tanıtım reklamları da (hediyeli telefon kontratı gibi) zaten bilinen tuzak sözleşmelerdir. Bu durumlarda hiç bir neden göstermeden hukuk tarafından verilen süre içerisinde kontratı geri çekebilmeniz mümkün ama itiraz isteğinizi bildirmeniz gerek. Bu yazılı yapılabilir veya aldığınız eşyayı geri göndererek itirazınızı gösterebilirsiniz. Bu işlem için hiç bir neden göstermeniz gerekli değildir. Önemli olan tek şey ise gönderdiğiniz itirazınızın onlara ulaştığına dair ispattır. O yüzden size bu konuda verebileceğim tavsiye yazıyı itirazınızı taahhütlü mektup halinde (per Einschreiben) göndermeniz ve size verilen belgeyi iyi bir yerde saklamanız. Bu itiraz iki hafta içinde yapılmalıdır, bu zaman zaten gönderilmesi için yeterli bir zamandır. Bu süre genelde o firmanın size itirazınız için bilgi verdiği andan itibaren geçerlidir. Bu itiraz için bilgi verme konusu çok dikkate alınması gereken bir noktadır, yoksa aksi taktirde geçersiz hale gelebilir. Bilgi size kontrat yapıldıktan sonra verildiyse, itiraz süreniz bilgi verildiği andan itibaren bir aydır. Eğer size hiç bir bilgi verilmediyse, hiç bir süre sınırı olmadan itiraz edilebilir. Bu durumda karşı tarafa eşyayı geri gönderme masraflarını karşı taraf üstlenmek zorundadır. (Sizin ödemenize gerek yoktur!) Kullanıcı olarak size bilgi verildiğine mail@kanzlei-soenmez.de rağmen sizde kaldığı süre için doğru kullandığınız taktirde eşyada bir defo veya sorun varsa bunun için tazminat talep edebilirsiniz. Bu nedenle araba veya kıyafet için daha büyük tazminat oluşabilir. Hukuk ince detayına kadar incelediği için size bu konu verebileceğim tavsiye böyle bir durumda hemen bir avukata başvurmanız ve bu konu hakkında bilgi edinmeniz. En önemli koşul ise itiraz süresinin yani iki haftanın geçirilmemesidir. Bu sürenin ne zaman bittiği hakkında avukat size tam bir bilgi verebilir. Çoğu kişi aynı hataya düşüp itirazı telefon aracılığıyla yapıyorlar. Bu geçerli değildir. İspat etme nedeniyle de bence en iyi yapacağınız itiraz demin belirtmiş olduğum gibi taahhütlü mektup ile (per Einschreiben) göndermeniz. Sadece böylelikle güvenli tarafta olursunuz, ileride zamanlı itirazınızı ispat edebilirsiniz. Bir daha ki yazımda sizlerle kontrattan kurtulma hakları üzerine bilgi vereceğim. Salbaş ve Şahin Ailelerinin mutlu günü dullah Salbaþ misafirlere hoþgeldiniz dedi. Daha sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir konuþma yaptý. Yine IGMG Hanau Camiii Ýmam Hatibi Sadettin Arýcýoðlu günün önemine uygun bir konuþma yaptý. Daha sonra DÝTÝB Bad Homburg Camiii Ýmam Hatibi Mustafa Kumru da bir konuþma yaptý. Grup Erler`in sunumu ile programda katýlýmcýlar neþeli anlar yaþadýlar. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 13 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 14 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ısa adı ATIB Avrupa Türk İslam Birliğine bağlı olarak faaliyetlerini südüren F-Höchst Cemiyeti 14 Şubat´ta Frankfurt Nied´de yönetim kurulu seçimi yaptı. Açılış Kur`an-ı Kerimi ve İstiklal Marşının okunmasından sonra yoklama yapıldı. Üyelerin çoğunlukla katıldığı seçime ATİB K iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) bünyesinde İslam ve Toplum Araştırma Merkezi ile Dinler ve Kültürlerarası İlişkileri Müdürlüğü’nün organizesiyle “Günlük Hayatta İslam” konulu seminerlerin basın toplantısı DİTİB Genel Merkezi’nde yapıldı. İlahiyat ve sosyal bilimleri olarak iki ana bölümden oluşan seminerlerin tanıtım toplantısına; DİTİB Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Köln Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nden Prof. Dr. Jürgen Friedrichs ve Jennifer Klöckner ile DİTİB birim müdürleri katıldı. DİTİB Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’den Ayşe Aydın’ın sunumu ile başlayan tanıtım toplantısının açılış konuşmasını yapan Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, “Seminerlerin amacı, katılımcılara sağlıklı ve kaynaklara dayalı bilgiler aktarmaktır. DİTİB olarak dini sahada olduğu gibi eğitim, kültür ve diğer alanlarda da hizmetlerimizi devam ettiriyoruz. Şimdiden seminerlerin katılımcılarına başarılar diliyorum“ dedi. Dinin, ehil kişiler tarafından ilk D sayfa 14 Hayat ATİB Frankfurt-Höchst’te Kongre Genel Merkezinden de katılım oldu. Divan oluşumundan sonra eski yönetim ibra edildi. Eski yönetimin ibrasından sonra yapılan seçimde Başkanlığa Şaban Duran seçildi. Başkan yar- dımcısı Necip Danlı. Erkek Gençlik Kolları Başkanı Abdullah Candır. Kadın Kolları Başkanı Gül Tekin oldu. Kız Gençlik Kolları Sorumlusu ise Selda Keskinoğlu oldu. Başkan seçilen Şaban Duran, kendisine gösterilen bu teveccühe layık olmaya çalışacağını söyledi. Yönetim seçimi kapanış Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi. Program sonunda yeni yönetim üyelere ikramda bulundu. DİTİB’de “Günlük Hayatta İslam” Konulu Seminerler Başlıyor elden öğrenilmesinin gerektiğini vurgulayan Dinler ve Kültürlerarası İlişkileri Müdürü Bekir Alboğa, “İslamiyet Almanya’nın bir parçasıdır. Bizim için Almanya’da yaşayan gençlerin İslamiyet ve toplumsal konular hakkındaki bilgileri ilk elden öğrenmeleri önem taşıyor. İslam Dini’ni gençlere iyi tanıtmalıyız, yol göstermeliyiz. Almanca olarak sunulacak seminerlerin başarılı geçmesini temenni ediyorum“ dedi. Din ve Toplum Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Hasan Karaca’da, İslam Dini’ni farklı bakış açılarıyla 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 tanıma, anlama ve öğrenme fırsatı, kendi sahasında uzman ilim adamları tarafından katılımcılara sunulacağını kaydetti. Köln Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nden Prof. Dr. Jürgen Friedrichs ve Jennifer Klöckner, göç ve uyum sosyolojik olarak ele alacaklarını, “Günlük Hayatta İslam” seminerlerin başlığın iyi seçildiğini ifade ettiler. Dinler ve Kültürlerarası İlişkileri Müdürlüğü’nden Rafet Öztürk’de, seminerler hakkında kısa bilgiler verdikten sonra, geniş ve ayrıntılı bilgilerin http://seminar. ditib.de internet sitesinden alınabileceğini kaydetti. Din ve Toplum Araştırmaları Merkezi ile Köln Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar Enstitüsü işbirliği ile 13 temel konuda 11 doçentle 20 hafta verilecek seminerlerde; ilahiyat bölümünde; “Kur-an diline giriş, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Hadis ve Sünnetleri, İslam’ın temel öğretileri ve pratikleri, İslam’da Peygamberler ve Siyer, İslam takvasının anlam ve amacı, İslam İlahiyatında yeni anlayışlar”, sosyal bilimler bölümünde; “İslam ve Demokrasi, Değerler, Almanya'da İslam, Politik temel kavramlar: Aydınlanma, Modernite ve Sekulerleşme, 1945'den sonra Almanya'nın siyasi tarihi, İslam Mimarisi, Göç ve Uyum” konuları işlenecektir. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 15 haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir İslam Konseyi (ISLAMRAT) Artık İslam Konferansı’na (KRM) Katılmayacak “Pasif bir üyelik şekli İslam Konseyi için söz konusu olamaz. Biz meşruiyetimizi İslam Konferansı’na iştirakimizden almıyoruz. Müslümanlar tarafından kabul edilemez pozisyonların meşruiyetini sağlayan koltuk değneği işlevini ne dün gördük ne de bugün görürüz. Bu sürece yalnızca seyirci olarak katılmak adına, müdahil olamadığımız neticeleri kabullenemeyiz ve bunu ne üyelerimize, ne Müslüman topluma ve ne de kendi vicdanımıza açıklayamayız” slam Konseyi: “Pasif bir üyelik şekli İslam Konseyi bizim için sözkonusu olamaz. Biz meşruiyetimizi İslam Konferansı’na iştirakimizden almıyoruz. Müslümanlar tarafından kabul edilemez pozisyonların meşruiyetini sağlayan koltuk değneği işlevini ne dün gördük ne de bugün görürüz.” Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Ali Kızılkaya yaptığı basın açıklaması ile artık Almanya İslam Konferansı’na (AIK) katılmayacaklarını açıkladı. Kızılkaya bu kararı, Federal Almanya İçişleri Bakanlığı temsilcileriyle yapılan toplantı sonrasında aldıklarını bildirdi. Kızılkaya, Federal İçişleri İ Bakanlığı’nın toplantıda İslam Konseyi’nin bundan sonra AİK bünyesinde pasif bir üye olarak kalabileceğini ama sürece ve tartışmalara müdahil olamayacağını açıkladığını da ifade etti. Federal İçişleri Bakanlığı tarafından öne sürülen gerekçede, İslam Konseyi’nin üyesi olan İslam Toplumu Milli Görüş ve yetkilileri hakkında yürütülen soruşturmalar öne sürüldü. Bakanlık yetkilileri, İslam Konseyi’nin tam üyeliği durumunda, yürütülen soruşturmaların İslam Konferansı’nda ele alınacak konulara gölge düşüreceği tehlikesinin bulunduğunu aktardılar. İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya; “Müzakere sürecinden dışlanmamızın asıl nedeni şüphesiz ki İslam Konseyi’nin şu ana kadar ki AIK sürecindeki kararlı eleştirel tutumudur.” tespitinde bulunarak, İslam Konseyi’nin şu ana kadar yürütülen İslam Konferansı sonuçları hakkında yayınladığı değerlendirmeye işaret etti. (Stellungnahme des Islamrats) Kızılkaya basın açıklamasında; “Pasif bir üyelik şekli İslam Konseyi için söz konusu olamaz. Biz meşruiyetimizi İslam Konferansı’na iştirakimizden almıyoruz. Müslümanlar tarafından kabul edi- lemez pozisyonların meşruiyetini sağlayan koltuk değneği işlevini ne dün gördük ne de bugün görürüz. Bu sürece yalnızca seyirci olarak katılmak adına, müdahil olamadığımız neticeleri kabullenemeyiz ve bunu ne üyelerimize, ne Müslüman topluma ve ne de kendi vicdanımıza açıklayamayız” dedi. Kızılkaya; “AIK başından beri Federal İçişleri Bakanı’nın, kimi davet edeceğine kendi başına karar verdiği bir programdı.. AIK’nın asimetrik oluşumu, yapısı, mali donanımı ve konu tespiti başından beri en belirgin olan ve tarafımızdan eleştirilen zaafıydı.” tespitinde bulundu. Konsey Başkanı Kızılkaya; “İslam Konseyi meşruiyetini ve itibarını AIK’na katılmaktan değil, yüzlerce cami cemiyetinden, yüz binlerce üyesinden ve sahip olduğu birikimden almaktadır. Buna karşın Almanya İslam Konferansı’nın meşruiyeti ve etkisi, özellikle de Almanya’daki Müslümanları bünyesinde ne kadar yansıttığı ve Müslümanların tüm akımlarına hangi derecede söz verebildiğine bağlıdır. AIK’nın bu iddiasını şimdi Federal İç İşleri Bakanlığı bizzat sorgulamaktadır,” ifadelerini kullandı. İslam Konseyi Başkanı ayrıca; “İslam Konseyi gelecekte de AIK içerik ve tartışmaları hakkında görüşlerini bildirmeyi sürdürecektir. Bu yeni durum bize, kendi pozisyonlarımızı acil ve gerekli kamuoyu tartışmalarına daha özgürce aktarma imkanı sunmaktadır.” dedi. Kızılkaya; “İslam Konseyi, Müslüman azınlığa karşı öncü kültür söylemlerini bundan sonra da reddedecek ve aynı seviyede samimi ve ciddi bir diyalog için çaba sarfedecektir. Hiç yorulmadan politikacılara, toplumsal çeşitliliğin bir ifadesi olan anayasal çoğulculuğu ve toplumsal düzenin özgürlükçülüğünü kabullenme ve bunları politikalarına yansıtmalarını hatırlatacağız” ifadelerini kullandı. İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya basın açıklamasının sonunda, İslam Konseyi ve üye kuruluşların bundan sonra da İslam’ın entegrasyonu ve Müslümanların topluma katılımıyla ilgili toplumsal sorunlara eğilmeye devam edeceklerini belirtti. Kızılkaya son olarak; “Dikkatimizi şimdiye kadar olduğu gibi, herkesin hoşnut olmadığı boyutları kamuoyunun gündemine getirmeye, Almanya’daki Müslümanların ihtiyaç ve endişelerini dikkate almaya ve daha güçlü bir sesle gündeme getirmeye vereceğiz” dedi. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 15 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 16 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir evlet Bakanı Faruk Çelik IGMG’yi ziyaretinde sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını takdir ettiğini söylerek teşekkür etti. Yurt Dışı Türklerden sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik, Almanya ziyaretleri çervesinde İslam Toplumu Millî Görüş Genel Merkezi’ni de ziyaret etti. Bakan Çelik’e Devlet Eski Bakanlarından Kürşad Tüzmen, Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve Başbakanlık danışmanlarından Ali Yüksel ile Sadettin Erkılıç da eşlik etti. IGMG’yi ziyareti sırasında Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve çalışanları ile tanışan Bakan Çelik, Avrupa’da hizmet veren sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını takdir ettiğini, Avrupa’da yaşayan insanlarımıza yönelik farklı hizmetleri ortaya koyan bu kuruluşların kendileri için de yol gösterici olduğunu söyledi. Bakan Çelik şöyle dedi: “Sivil toplum kuruluşlarımızın, insanımızın problemlerine çözüm bulmada birlikte hareket etmelerini sevinerek müşahede ediyoruz.” Türk hükümetlerinin yurt dışındaki Türklerin problemleri ile ilgilinmekte geç kaldıklarını ve “5 milyondan fazla vatandaşımızın yaşadığı Avrupa ülkelerinde, bu vatandaşlarımıza hizmet etmek, onların sorunlarına çözüm üretmek D sayfa 16 Hayat T.C. Devlet Bakanı Faruk Çelik ve Beraberindekiler IGMG’yi Ziyaret Etti ve haklarının takipçisi olmak hükümet olarak bizim görevimizdir” diyen Bakan Çelik, dünyada pek çok devletin de aynı şekilde bakanlık seviyesinde çalışmalar yaptığını söyledi. “Bu yaklaşımımız, entegrasyona hizmet edeceği gibi, sorunların daha sağlıklı bir şekilde çözülmesine katkı sağlaycaktır” dedi. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda önemli adımlar attığını, ancak, Türkiye’nin önüne engeller çıkarıldığını da söyleyen Bakan Çelik, Kopenhag kriterlerinin sadece Türkiye için değil, diğer ülkeler için de geçerli olması gerektiğini söyledi ve şöyle dedi: “Maalesef, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bize aktardıkları problemler, bazı Avrupa ülkelerinin bu kriterlere uymadığını da göstermektedir.” Bakan Çelik, yurt dışında yaşayan Türklere “Yurtdışı Türkler Başkanlığı” adı altında çalışacak birimin kurulabilmesi için hazırlanan yasa tasarısının önünmüzdeki günlerde Meclis’ten geçerek yürürlüğü gireceğini müjdeledi. Bakan Çelik’in IGMG ziyare- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 tinde IGMG’nin verdiği hizmet ve yaptığı faaliyetlerin anlatıldığı bir tanıtım videosu da izlendi. Genel Sekreter Oğuz Üçüncü ise, Avrupa’da oluşan İslam karşıtı havanın gelişimi ile ilgili bilgi verdikten sonra, “Mesela minare yasağını onaylayan İsviçre halkı, aslında bu konuda yalnız değildir. Ayrıca, Avrupa’da entegrasyon bir katılım projesi olmaktan öte, güvenlik sorunu olarak ele alınmaktadır,” dediği konuşmasında Alman Merkez Bankası Başkan Yardımcılarından Thilo Sarrazin’in Türkler ve Müslümanlarla ilgili görüşlerinin toplumda yaygın bir biçimde kabul gören görüşler olduğunu da ifade etti. Üçüncü, Türkiye hükümetlerinin, yurt dışında yaşayan vatandaşlarının haklarına sahip çıkma çabalarını desteklediklerini de bildirdi. Devlet Eski Bakanlarından Kürşat Tüzmen de, sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket etmesinin önemine değindiği konuşmasında, “Ben şahsen, Almanya’yı dünya devi olarak görüyorum. Almanya ile olan bağlarımızı da sizler kuvvetlendiriyorsunuz,” dedi. Ziyaret için Bakanlara teşekkür eden IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan da şunları söyledi: “Hizmetlerimizin merkezine insanı, teşkilatımızı da toplumun merkezine koyarak çalışıyoruz. Fakat bir sivil toplum kuruluşu olarak, uluslararası hukuktan doğan haklarımızın takibi için de çeşitli hükümetlerle işbirliği yaparak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu konuda, değerli çalışmalar yapan ve bizi bugün ziyaret ederek şereflendiren sayın Bakanımız Faruk Çelik ve Devlet Eski Bakanımız Kürşat Tüzmen beylere, ayrıca, Köln Başkonsolosumuz sayın Mustafa Kemal Basa ile çalışma arkadaşlarına da özellikle teşekkür ediyor, kurumumuza gösterdikleri ilgiden dolayı şükranlarımızı arzediyoruz.” IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan konuşmasında ayrıca, Başbakanlığa bağlı olarak Yurt Dışı Türkleri Başkanlığı’nın kurulması sürecinde Bakan Çelik’in gösterdiği hassasiyeti yakinen müşahede ettiklerini, söz konusu başkanlığın, yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli insanların bir çok sorununun çözümünde önemli bir adım olacağını belirtti. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 17 haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG İrşad Başkanlığı’nın 3. Din İstişare Toplantısı Almanya ve Türkiye’den birçok ilahiyatçı, fıkıh uzmanı ve bilim adamının katılımıyla gerçekleşen IGMG İrşad Başkanlığı’nın 3. Din İstişare Toplantısı’nda “Talak (Boşanma)”, “Helal Gıda”, “İpotek Kredisi” ve “Sigorta” konuları ele alındı. GMG İrşad Başkanı Yardımcısı Hulusi Ünye tarafından yönetilen toplantıya; Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz, Prof. Dr. Saffet Köse, Dr. Abdullah Özcan, Türk Standartları Enstitüsü’nden Emre I Sezer, Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, Prof. Dr. Hüseyin Hüsnü Gündüz, Mustafa Mullaoğlu, Sefer Ahmedoğlu ve Ramazan Uçar katıldı. Ayrıca Almanya İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya ve Avrupa Helal Sertifika Ensitisüsü (EHZ) Müdürü Yusuf Çalkara da toplantıya misafir oldular. ardından, IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan bir konuşma yaparak, istişare toplantısında görüşülen konuların ve buna benzer birçok sorunun Avrupa’da yaşayan milyonlarca Müslüman’ın günlük hayatlarındaki ihtiyaçlar olduğunu belirterek, toplantının hayırlı sonuçlara vesile olması temenninde IGMG İrşad Başkanı Ahmet bulundu. Özden’in selamlama konuşmasının Toplantıda daha sonra evvela talak meselesinin sebep, metod ve hükümleri hakkında tartışıldı. Bu bağlamda halk arasında özellikle “üç talak ile boşanma” diye bilinen uygulama üzerinde duruldu. IGMG İrşad Başkanı Yardımcılığı görevinin yanısıra IGMG Fetva Kurulu’nun Sekreterliğini de yürüten Hulusi Ünye, boşanma konusunda kendilerine ne gibi soruların yönetildiğini açıkladı ve bu konunun istismara açık olduğunu vurguladı. Görüşülen konular arasında imam nikahının mahiyeti ve istismar edilmesinin nasıl önlenebileceği meselesi de yer almaktaydı. Bu çerçevede var olan fıkhi hükümler değerlendirildi ve özellikle Avrupa ülkelerinin hukuki yapılarında ne şekilde uygulanabileceği konuşuldu. 3. İstişare Toplantısı’nda bir önceki istişare toplantısında helal kesim ve helal gıda ile ilgili alınan kararlar tekrar ele alındı. Daha sonra Yusuf Çalkara Avrupa Helal Sertifika Ensitisüsü’nün çalışmalarını ve projelerini sundu. Sunum esnasında dile getirilen jelatin ve benzeri katkı maddeleri hakkında, ayrıca kümes hayvanları ve büyükbaş hayvanların kesim usulleri ile ilgili sorular hakkında görüşüldü. Bu bağlamda şoklu kesim uygulaması da gündeme getirilerek tartışıldı. Üçüncü oturumda ise faizli kredi konusu görüşüldü. Bu yol ile özellikle Avrupa’da ev ve iş sahibi olunup olunamayacağı konuşuldu. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 17 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 18 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 19 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Hulusi ÜNYE Helal Hayat Helâl konusu gündeme getirilirken sadece alem olmuş bazı yeme içme, giyinip kuşanma ve alıp satarken ortaya çıkabilecek tehlikeli durumlar göz önünde tutulmamalı. Hayatta lazım olan her şeyde helâli aramalıdır. İnsani ilişkilerin her boyutunda helâl çizgiyi muhafaza etmeli, insan haklarına tecavüz olduğu noktalarda; maddi hak ise, imkan dahilinde hak geri ödenmeli, hak manevi ise, yapılabiliyorsa özür dilenmeli, yoksa tövbe istiğfarla beraber, alacaklı olan insana dualar edilmelidir. elâl dediğimiz zaman aklımıza hemen yeme, içme ve giyinme gibi konularda helâle dikkat etme hususları geliyor. Halbuki helâlin sınırları çok geniştir. Helâl, mübah ve câiz olmak, haramdan dışarı çıkmak; Allah tarafından yapılmasına müsaade edilen mübah şeyler demektir. Helâlin zıddı haramdır. Haram ise, Allah tarafından kesin emirle yasaklanan şeydir. Haram sayılı ve sınırlı olmasına rağmen helâlin çerçevesi daha geniştir. “Eşyada aslolan helâl olmasıdır” kaidesi bize bunu gayet açık bir şekilde beyan eder. Bir başka deyişle hakkında yasaklığına dair bir hüküm gelmemiş olan şeyler helâldir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “O, Allah ki yerde olanların hepsini sizin için yarattı” (Bakara Sûresi, [2:29]); “Allah’ın gök- H lerde ve yerde olanları sizin emrinize verdiğini ve size açık ve gizli nimetlerini bolca ihsan ettiğini görmez misin?” (Lokman Sûresi, [31:20]) Hayatın bütün yönlerini kapsayan hal, hareket, uygulama, yeme, içme, giyinme vs. hususlarda sayıları belli olan haramlardan uzak bir hayat yaşanması dinimizde arzulanan şeydir. Yani insan, helâl dairesinde kendisine verilen her türlü nimetten istifade etmeli, haram sınırını zorlamamalıdır. Buna rağmen haram sınırı zorlanmış ise, yeniden helâl sınırlarına dönmeli ve daha bu dünyada iken haramın insana getireceği zararları yok etmelidir. Allah, bize zarar verecek işlerden bizi nehyetmiştir. Yasak olan işlerde dünyamız ve âhiretimiz için birtakım zararlar bulunmaktadır. Bu zararlar açıklanmış olsun veya olmasın, bizim aklımız kavrasın veya anlamamış olsun, bir fark yoktur. Haram kılınan bu şeyler, çirkin ve zararlı olduğundan dolayı yasaklanmış ve bunlara İslâmiyet günah adını vermiştir. Günah, Allah’a isyan anlamına geldiği için büyük bir suçtur. Fakat günah olan şeyler, kendi aralarında küçük ve büyük olmak üzere bir tasnife tâbi tutulmuştur. Büyük günahlardan sakınılması halinde, yapılacak olan güzel ameller küçük olan hatalara keffaret olabilir. Şu ayet-i kerime buna işaret buyurmaktadır: “Eğer yasak edildiğiniz büyük (günah) lardan kaçınırsanız, sizin (öbür) kabahatlerinizi örteriz ve sizi şerefli bir mevkie (getirip) sokarız.” (Nisâ Sûresi, [4:31]) Helâl sınırları içinde bir hayat sürebilmek, işte bu büyük ve küçük günahlardan uzak bir hayat yaşamaktır. Ancak haram ve günah olan şeyler sayılarının sayılı olmasına karşın hayatın her alanında kendilerini gösterebilirler. Onlara karşı uyanık olmak gerekir. Dinimizce yasaklanmış olan büyük günahları şöylece sıralayabiliriz: Allah’a şirk (ortak) koşmak, namuslu bir insana zina iftirasında bulunmak, bir insanı öldürmek, cihat meydanından kaçmak, yetim malını yemek, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek, faiz yemek, yalan yere yemin etmek, domuz eti yemek, içki içmek, kumar oynamak, zina etmek, içki içilen sofrada oturmak, altın ve gümüş kaptan yeyip içmek, erkeklerin ipek elbise giymesi, altın yüzük takınması, çocuklara nazar bon- cuğu takılması ve bundan fayda umulması, sihir ve büyücülük yapılması, vurgunculuk ve ihtikâr yapmak, para ile kan satmak, domuz ve şarap gibi haram maddelerden kazanç temin etmek, kadınların çok dar ve altını gösterecek kadar ince elbise giymeleri, gıybet etmek, sövüp saymak, iftira etmek ve insanların arasını bozmak için söz taşımak, insanlarla alay etmek, kötü lâkap takmak, herhangi bir canlıya ateş veya bir başka şeyle işkence yapmak, canlı bir hayvanı hedef olarak dikip ona atış yapmak, harpte bile olsa kadın, çocuk ve yaşlıları öldürmek …. vs. Bir insanın hakkıyle Müslüman olabilmesi ve helâl dairesinde bir hayat yaşayabilmesi için kendini işte bu önemli bir kısmını saydığımız günah ve hatalardan koruması gerekir. Bir şeyin mübah ve helâl olduğu şu üç şeyden birisiyle anlaşılabilir: Günah olmadığı bildirilmekle, haram olduğuna dair bir nass (ayet veya hadis) bulunmamasıyla, helâl olduğuna dair bir delil (nass) bulunması ile. Şu iki ayette olduğu gibi: “Şüphesiz O, size murdar eti, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası anılarak kesilen hayvanı haram kılmıştır; fakat darda kalana, aşırı gitmemek ve haddi aşmamak şartıyle günah yoktur” (Bakara Sûresi, [2:173]) “Bugün, size temiz olan şeyler helâl kılındı…” (Mâide Sûresi, [5:5]) Bir şeyin helâl ve mübah oluşu, vakit ve çeşidini tayinle alakalıdır. İnsan nezih bir şekilde eğlenebilir. Ancak bütün vaktini eğlence ile geçirmesi câiz olmaz. Yaşamak için helâl bir şey bulunmaması hâlinde, haram olan şeyler ölmeyecek miktarda yenilip içilebilir. Cenab-ı Hak, nimetinin eserini kulunun üzerinde görmek ister. Meşru şekilde giyinmek ve süslenmek helâldir. Ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur: “Ey Âdem oğulları, avret yerlerinizi örtmeniz ve süslenmeniz için size elbiseler gönderdik. Ey Âdem oğulları, her mescide girdiğinizde süsünüzü alın; yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz” (A’raf Sûresi, [7:26-31]); “De ki, Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim yasakladı? De ki onlar dünyada mü’minler içindir, âhiret de tamamen mü’minlerindir” (A’raf Sûresi [7:32]). Vücudu ruhen ve bedenen geliştirecek sporlar helâldir. Ok atma, ata binme, yüzme, güreş, at yarışları ve mhulusiunye@hotmail.com kahramanlık oyunları, yapılması sünnet olan sporlardır. Allah elçisi evin geniş olmasını severdi ve şöyle buyururdu: “Üç şey ademoğlunun mutluluğundandır: Saliha kadın, geniş mesken ve iyi bir binit.”1 Buna bazı rivayetlerde “iyi komşu“ da eklenir.2 Bazen da şöyle dua ederdi: “Allah’ım günahımı bağışla, bana evde genişlik ver, rızkımı bereketlendir” 3 Tarım, ticaret ve hayvancılık gibi meşru işler yaparak rızık kazanmak hem helâl bir çalışma hem de kişiye ibadet sevabı kazandıran amellerdendir. Hangi kazancın daha helâl olduğu sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.s), şöyle cevap vermiştir: “Kişinin elinin emeği ve hayırlı olan (mebrûr) alış-veriştir.” 4 Helâl çerçevesinde bir hayat sürmek, yukarda da ifade edildiği gibi hayatın bütün yönlerini kapsar. Yasak getirilmemiş konularda bile aşırı hareket etmek, gereğinden fazla israf ve lükse dalmak, enerji ve zamanı gereksiz yerlerde sarfetmek, aslı helâl olsa da bir müddet sonra kişiyi yasak hududuna taşıyabilir. Dolayısı ile, helâl konusu gündeme getirilirken sadece alem olmuş bazı yeme içme, giyinip kuşanma ve alıp satarken ortaya çıkabilecek tehlikeli durumlar göz önünde tutulmamalı. Hayatta lazım olan her şeyde helâli aramalıdır. İnsani ilişkilerin her boyutunda helâl çizgiyi muhafaza etmeli, insan haklarına tecavüz olduğu noktalarda; maddi hak ise, imkan dahilinde hak geri ödenmeli, hak manevi ise, yapılabiliyorsa özür dilenmeli, yoksa tövbe istiğfarla beraber, alacaklı olan insana dualar edilmelidir. Haklarını helâl etmesi için Allah’a yalvarmalıdır. Bu alem şöyle bir rüya imiş yahut hakikatmiş, Evet ukbada anlarsın ne müdhiş bir hakikatmiş! Mehmed Âkif Kaynaklar: 1 Ahmet b. Hanbel, I,168 2 Ahmet b. Hanbel, III, 407, 408 3 Ahmed b. Hanbel, IV, 63,188, V, 65, 367, 370; Tirmizi, Dua, 78 4 İbn Hanbel, II, 466; IV, 141; el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 60, 61 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 19 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 20 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat İlhan BİLGÜ İslam ve Yahudi Düşmanlığı Benzerliği ibilgu@igmg.de erlin Teknik Üniversitesi Yahudi Düşmanlığı Araştır-maları Merkezi, 2008 yılı Aralık ayında “Feindbild Muslim – Feindbild Jude” isimli bir konferansla Almanya’da kamuoyunda İslam ve Müslümanlar aleyhine oluşan havanın Yahudi düşmanlığına benzediğine dikkat çekmişti. Merkez’in Müdürü Prof. Dr. Wolfgang Benz ve çalışma ekibi o zamandan bugüne pek çok hakarete maruz kaldı. Özellikle böyle bir mukayese yapması ile Yahudilere karşı yapılan soykırımın (Holokost) önemsizleştirildiğine dair suçlamalarla karşılaşan Prof. Benz, geçen ay da Süddeutsche Zeitung’da “Hetzer mit Parallelen” Tahrikçiler yanyana- başlıklı bir makale yayınladı. Prof. Benz, yaptığı araştırmaların bilimsel araştırmalar olduğunu belirttiği yazısında, Yahudi düşmanlığı ile İslam düşmanlığı arasındaki paralelliğin gözden kaçamayacak kadar benzerliğine işaret ettiği yazısına, aralarında yazar-yayıncı Henryk M. Broder’in de bulunduğu pek çok kimsenin tepkisini çekti. ABD ve İsrail’de de bir yıldan beri eleştirilere muhatap olan Benz’in B makalesine karşı, Alman kamuoyunda alaycılığı ve tahrikkârlığı ile tanınan Broder, yazdığı “Müslümanlar günümüzün Yahudileri midir?” başlıklı makalesinde her şeyin birbiriyle mukayese edilebileceğini, ama eş değerde görülemeyeceğini belirtirken, Benz’in, İslam düşmanlığının Yahudi düşmanlığına benzerlik gösterdiği yolundaki tezini reddediyordu. Fakat, “Bikini ile Burka’yı mukayese edebilirsiniz,” diyen Broder burada polemiğe başlıyor ve “Sözde İslamofobi ile Yahudi düşmanlığı arasında bir bağlantı olduğu mukayesesini yaparsanız, şu önermede tam olarak yanlış olmaz. Su aygırı ile bir insanın bazı benzerlikleri vardır: Su aygırı da yer, uyur, hazmeder ve neslini heteroseksuel olarak devam ettirir,” yargısıyla, İslam ve Yahudi düşmanlığnın birbirine benzemediğini savunuyordu. Kendisi de Yahudi asıllı olan Prof. Dr. Wolfgang Benz’e göre, 19. yüzyıl Yahudi düşmanları ile günümüz “İslam eleştirmenleri” çoğu zaman birbirine benzer argümanlar ve usullerle çalışıyor. İnsanların kafasında oluşan “düşman tasavvuru”nun bir histeriden kaynaklandığını ve bu düşman tasavvurunun da siyasal ve sosyal korkuları azallttığını belirten Benz, İslam dün- yasındaki batı karşıtlığı ile Batı’daki İslam düşmanlığı arasında da benzerlikler bulunduğuna işaret ediyor. Benz, “Arab kültür çevrelerindeki ‘Batı’ düşmanlığı tasavvurunun, Batı dünyasındaki popülistlerin “düşman tasavvuru”nda görüldüğünü ifade ederken, her iki düşman tasavvurunun da aynı yapısal prensipten hareket ettiğinin üzerinde duruyor. “Kendilerine “İslam eleştirmenleri” denilenler tarafından Müslüman-ların bir grup olarak bilinç dışı ve kaba saba bir şekilde karalanmasının tarihi paralellikleri var. Şu anda İslam, düşünsel olarak ekstremizm ve terörle bağlantılanıyor, ki böylece İslam dinine mensub olanlar ve bu kültür bir düşman tasavvuru ile sarılıp, ayırımcılığı hak ettiği söyleniyor.” “İslamofobi” teriminin yanı sıra özellikle “İslam eleştirmenleri” tanımlamasını kullanarak, İslam ve Müslüman düşmanlığını tesbit etmeye çalışan Benz’in “İslam eleştirmenleri” şeklindeki kullanımı da eleştiri yağmuruna yol açtı. Henryk M. Broder, İslam düşmanlığını izah etmeye çalışan Prof. Benz’in tezlerine ise “Yahudi düşmanlığı histerik korku ve iftiralara dayanırken, İslamofobya gerçek bir temele dayanıyor” şeklinde cevap vererek, bu konuda kendisine göre örneklemeler Seehofer İslam Düşmanlığını Kullanıyor SU Başkanı Horst Seehofer Passau’da yaptığı konuşmasına ilişkin İslam düşmanlığı hislerini kullandığı ithamları reddediyor, ancak kullandığı sloganvari cümleler suçlamaların haklı olduğunu gösteriyor. Sol Parti’de CSU Başkanı’nın Müslümanlara karşı yarattığı havanın “çok tehlikeli” olduğu yorumunda bulundu. Sol Parti Yönetim Kurulu Üye- C sayfa 20 si Christine Buchholz, Seeho-fer’i Hristiyanların dini bir gününde (Aschermittwoch) yaptığı konuşmasında İslam düşmanlığı hislerini kullanmakla suçladı. Seehofer’in “Dünyada en en fazla zulmedilen din İslam değil, Hristyanlıktır” sözlerinin İslam’a karşı bir hava oluşturma anlamına geldiğini belirten Buchholz, “Böylece Almanya’da Müslüman karşıtı ırkçılığın hızla arttığı konusunu saptırmış oluyor” şeklinde konuştu. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 Seehofer’in minarelerin güç gösterisi olduğu, kilise kulelerinden yüksek olduğu ve Almanya’da yeri olmadığı yönündeki sözlerini de, sorunun minare yapımı olmadığı, aksine cami yapma haklarının sürekli engellenmesi ve her dini cemaate eşit hakların verilmemesi olduğunu ifade eden Buchholz, Seehofer’in sözleriyle yeni nazilerin ve cami karşıtlarının elinin güçlendirdiğini belirtti. Prof. Benz, yaptığı araştırmaların bilimsel araştırmalar olduğunu belirttiği yazısında, Yahudi düşmanlığı ile İslam düşmanlığı arasındaki paralelliğin gözden kaçamayacak kadar benzerliğine işaret ettiği yazısına, aralarında yazar-yayıncı Henryk M. Broder’in de bulunduğu pek çok kimsenin tepkisini çekti. de vermeye çabalıyor. Ancak Prof. Benz, “Avrupa’nın İslamlaşmasına karşı sürdüren mücadele Müslüman kadınların lohusa yataklarına kadar girmiş durumda” olduğunu belirterek, İslam eleştirmenlerinin Müslümanlara karşı ayırımcılığı meşru gösterecek yola düşmemeleri uyarısında bulunuyor. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 21 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ahmet ARSLAN Aile, Çocuklar ve Namaz Eğitimi İyiyle kötüyü, hayırla şerri birbirinden ayıramayacak yaşlarda çocuklara kazandırılan güzel alışkanlıklar, onların ileriki yaşlarda iyiye ve hayırlıya yönelmelerini kolaylaştıracaktır. Şayet çocuk hareketlerine yön verecek otoriteyi bulamazsa endişeli, şaşkın, iradesi ve şahsiyeti zayıf birisi olarak yetişecektir. nsanı yaratan, onu yaratılmışların en üstünü kılan Allah (cc), onu yalnız bırakmamıştır. İnsanlık tarihinde peygamberlerin getirdiği ilahi mesajlar, insanın sınırlı dünya hayatını ebedi mutluluğa vesile kılma imkânını sunmaktadır. Onun yaratılış gayesi doğrultusunda hayatını sürdürmesi doğal olarak yine Yaratıcı’nın çizdiği sınırlar çerçevesinde mümkün olabilecektir. Bütün mesele bunun kendi benliğimizde, aile hayatımızda ve yetiştirmekle sorumlu olduğumuz nesillerin dünyasında nasıl gerçekleş- İ tirilebileceğinde düğümlenmektedir. Zaten hayat imtihanı da bu meselenin etrafında şekillenmektedir. Kendi inanç değerlerimize göre düzenlenmemiş hayat şartlarında kendimizi, ailemizi ve çocuklarımızı koruma hedefini gütmeye başlamakla aynı zamanda büyük bir mücadeleyi göze almış olmaktayız. Bu mücadelede yalnız ve yardımsız bırakılmamış olmak ne büyük bir nimettir. Kur’an-ı Kerim’in emrettiği ibadetlerin insan için hayati öneme sahip oldukları her inanan için kolay idrak edilebilecek bir husustur. Yukarıda çizilen çerçeve içinde hayatını sürdürmek durumunda olan insan, ibadetleri bir yük, zorunluluk olmaktan öte yaratılışa uygun en doğal ödevler olarak görecektir. Bu ödevler insanı insan eden, onu benliğinin esiri olmaktan kurtarıp özgürleştiren vazgeçilmez kurtuluş, çözüm reçeteleridir. İmandan sonra en büyük hakikat olarak nitelenen namaz ibadeti, öncelikle müslüman ferdin hayatında tartışılmaz yerini kazanmalıdır. Bir şeyi bilmeyenin başkasına öğretmesi, o şeyin bilincine ulaşamamış kimsenin başkasını bilinçlendirmesi söz konusu olamaz. Aile hayatında namazı, çocukları namaza alıştırmayı, onlara namazı öğretmeyi konu edindiğimizde gayet tabii olarak ferdin hayatında namazın olması gereken yerini bulduğunu, alıştırma ve öğretme konumunda olan kimsenin namazının bilincinde olduğunu, onu koruduğunu farzetmek durumundayız. Namazın utanmazlıklardan ve kötülüklerden alıkoyduğunu (Ankebut Suresi, [29:45]), insanı Allah’ın yardım ve desteğine ulaştırdığını (Bakara Suresi, [2:45]), ona rızık kapılarını açtığını (Taha Suresi, [20:132]), Allah’ın rızasına ulaştırdığını (Meryem Suresi, [19:55]), imanın göstergesi olduğunu (Enfal Suresi, [8:3-4]), insanı kurtuluşa (A’la Suresi, [87:14-15]) ve Firdevs cennetlerine ulaştırdığını kavrayan, bunlara inanan kimseye göre namaz; aile hayatında ve çocukların eğitiminde en önemli konuma sahip olacaktır. Niyet ve amaç açıkça belirlendikten sonra başarıya ulaşmada gerekli olan uygun yöntemleri bulmak ve sabırla uygulamaktır. Ancak ulaşmak istediğimiz hedeflerin hidayet boyutu da göz ardı edilmemelidir. Allah Teâla’nın yardımını dilemek, sabırlı ve hikmetli davranma konusunda dikkatli olmamızı sağlayacaktır. Lakin Mü’minler önce kendilerini, sonra eş ve çocuklarını yakıtı insanlar ve taşlar olan ahiret azabından korumakla emrolunmuşlardır. (Tahrim Suresi, [66:6]) Kur’an-ı Kerim’in hatırlattığı Nuh (as)’ın oğlunun tavrı her meselede olduğu gibi, bu meselede de gayret ve çalışmalarımızın sonucunun yüzde yüz elimizde olmadığını hatırlamamızı ve aşırılıklardan kendimizi korumamızı kolaylaştıracaktır. (Hud Sûresi, [11:42-43]) Yukarıda geçen kişinin kendisini ve ailesini dünyada kötülüklerden dolayısıyla da ahirette ateşten koruması hedefine ancak devamlı bir terbiye ile ulaşılabilir. İyilikleri hatırlatma, güzel örnekler olma/ ahmetasl@yahoo.com bulma/ getirme, sevdirme, teşvik etme, korkutma, hikâyeler anlatma, alışkanlık kazandırma, izleyip takip etme bu terbiyenin yöntemleri arasında olabilecektir. İyiyle kötüyü, hayırla şerri birbirinden ayıramayacak yaşlarda çocuklara kazandırılan güzel alışkanlıklar, onların ileriki yaşlarda iyiye ve hayırlıya yönelmelerini kolaylaştıracaktır. Şayet çocuk hareketlerine yön verecek otoriteyi bulamazsa endişeli, şaşkın, iradesi ve şahsiyeti zayıf birisi olarak yetişecektir. Çocukları Namazla Yetiştirmek Çocukları namaza alıştırmada sünnetin işaret ettiği metod üç aşamalı olarak ele alınabilir (Ebu Davud, Ahmed bin Hanbel): Yedi yaşından önceki dönem, yedi-on yaş arası dönem, on yaş ve sonrası dönem. Namaz terbiyesi ile ilgi her üç aşamada uygulanacak yöntemler çocuğun yaş özelliklerine göre şekillenecektir. Bununla beraber bütün aşamalarda genel olarak zamana, izlemeye, sabra ihtiyaç olduğu göz önünde tutulmalıdır. Yine çocukların anlayışlarına hitap etmek, onlara söylenenlere dikkat edebilmelerini öğretmek, onların kişilik özelliklerini dikkate almak ve bütün süreçlerde anne-babanın fikir ve eylem birliğinde olmaları genel kurallar arasında sayılabilir. Çocukların etraflarında güzel örnekleri görmeleri ve niçin namaz sorusuna seviyelerine göre cevap verebilmelerini sağlamak işi kolaylaştıracaktır. Bu arada anne- babanın namaz eğitimi dışında çocuklara yaklaşımı da pedagojik prensiplere uygun olmalıdır ki; namaz konusundaki çabalar çocuklar tarafından itici bulunmasın. Onları, güzel davranışlarından dolayı taktir etmek, usulün- 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 21 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 22 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ce övmek de ihmal edilmemelidir. Bayram ve cuma günlerinin özellik ve farklılıklarından istifade edilmelidir. Yine genel olarak çocuklara sevdikleri şeylerle uğraşırlarken başka emirler verilmemeli, istenilen işin açık ve basit olmasına gayret edilmeli ve onlardan bir anda birden çok istekte bulunulmamalıdır. Ve nihayet her işte olduğu gibi bu hususta da çokça dua etmelidir. Bilindiği gibi ana babanın çocuğuna yaptığı dua makbuldür. Bu genel hususlardan sonra yedi yaş öncesi merhalede şu hususlara dikkat edilmesi gerektiği söylenebilir: Bu dönemdeki çocuklara tekrar tekrar namaz emredilmemeli, onların sadece namazın vakitlerini ve hareketlerini algılamalarına yardımcı olmalı, yani anne-baba namazları onların gözü önünde kılmalıdır. Bu hususta Peygamber aleyhisselam: ‘Namazlarınızdan bir pay da evlerinize ayırın, evlerinizi kabirlere çevirmeyin. (Buharî, Müslim)‚ ve ‘ Farzın dışında kişinin kıldığı en efdal namaz, evinde kıldığı namazdır., (Buharî) şeklinde buyurmaktadır. Böylelikle çocukların o masum dimağlarında namaz tabii bir gerekvrupa’nın en büyük alternatif turizm acentası olan KAM 2000 Şirketler Gurubu ikinci şubesini 2010 yılının Avrupa kültür başkenti olan Essen şehrinde açtı. 10 yılı aşkın süredir başta alternatif turizmin Avrupa’daki merkezi olarak hizmet veren KAM 2000 şirketler grubu 2006 yılında Türk Hava Yolları resmi acenteliğini alarak hizmet alanını genişletti. Şu anda gerek dünyanın her yerine turistik seferler, uçak biletleri ve sağlık turizmi konusunda hizmetlerine devam eden KAM 2000 Şirketler Grubu, ikinci şubesini Essen şehrinde açtı. Şirket kurucusu ve genel müdürü Hikmet Yazıcı yaptığı açıklamada, Kuzey Ren Vestfalya (NRW) eyaletinin en güzel şehirlerinden biri olan ve 2010 yılı Avrupa kültür başkenti olan Essen şehrinde ikinci şubelerini açtıklarını ifade ederek, dünyanın her yerine en uygun fiyatlarla insanları ulaştırmaya çalıştıklarını söyledi. Yazıcı açıklamasında; A sayfa 22 lilik olarak yer bulacaktır. Bu yaştaki çocukların abdest almaları ve avret yerlerini örtmeleri konusunda ısrarcı davranmak gereksizdir. Henüz mükellef olmamış çocuğu azarlamak, ona sert ve katı davranmak, onun namazdan nefret etmesine sebep olacaktır. Onlara zor gelmeyecek kısa dua, sûre ve namaz tesbihatını tekrarlatarak öğretmeye çalışmak, abdest ve namazla ilgili boyama kitaplarıyla, bunlarla alakalı çocuk şarkılarıyla onları meşgul etmek bu dönemde yeterli olabilecektir. Yedi- on yaş arası dönem ise; alıştırma merhalesi olarak adlandırılabilir. Artık okul çağına giren çocuk öğrenme konusunda da mesafe katetmektedir. O artık anne-babanın terbiyesiyle namaz için hazırlık olarak temizlik prensiplerini; tuvalette su ile temizlenmeyi, abdest almayı öğrenmelidir. Ancak diğer ibadetlerde de olması gerektiği gibi kuru şekilcilikten ziyade temizliğin ve abdestin manevi taraflarından da söz edilmelidir.Bu hususta Peygamber aleyhisselam: ‘ Müslüman abdest aldığında kulağı, gözü, elleri ve ayaklarıyla işlediği günahları dökülür...’ (Ahmed bin Hanbel) bu- yurmaktadır. Yine bu dönemde namazın şartları (dışındaki farzları) ve rükunları (içindeki farzları) tek tek belletilmeye, ezberletmekten ziyade sıkmadan anlamları öğretilmeye çalışılmalıdır. Cami adabı öğretilmeli, cuma namazlarının ortamından yararlanılmalıdır. Cuma namazından sonra çocuğun dikkatini çekmek maksadıyla hutbenin konusu hakkında onunla konuşulmalıdır. Ancak asla çocuğu zorla cumaya götürmeye çalışmamalı, onun henüz mükellef olmadığı, cuma namazının süresinin onu sıkabileceğini unutmadan cumaya ve cemaate ilgi duymasına yardımcı olmalıdır. Çocuğun sevdiği şeyler ve onunla yapılan randevüler namaza bağlanmalıdır ki, namaz ve vakitleri iyice onun hayatına yerleşsin. Çocuğun kılacağı ilk farz namazda veya daha öncesinde, mesela yaş gününü namaza başlamaya bağlayarak bir kutlama yapmak çocuğun dünyasında önemli bir etki oluşturabilecektir. Terbiye-de ödül ve övgü araçları da usulüne uygun, ölçülü bir tarzda namaza alıştırma konusunda kullanılmalıdır. Meselâ ödül verilirken çocuklara ödülün en büyüğünün Allah katında olacağı, na- Hayat mazın kişiyi cennete ulaştıracağı hatırlatılmalıdır. Ödülü onlar namaz kılmaya başlamadan vaadetmek yerine, namazı kılmaya başlamalarından sonra vererek ödülün sadece davranışı pekiştirici bir unsur olması sağlanmalıdır.Yine onları aşırı öğerek davranışlarını sırf onay almak için yapmalarına sebep olunmamalıdır. Çocuklara küçük yaşlarda seccade, takye, tesbih, namaz örütüsü, namaz kılarken giyilebilecek özel kıyafetler hediye etmek onları hem çok sevindirecek hem de onların namaza olan ilgi ve bağlılıklarını artıracaktır. Onların odalarına namazı ve vakitlerini hatırlatacak listeler, boyama, işaretleme ödevlerinden oluşabilecek olan namaz takvim ve saatlerinin asılmasının da faydası olacağı aşikârdır. Bu sayılan hususlar dışında çocukların namaza alıştırılmaları, onlara namazın öğretilmesi konusunda daha onlarca husus ve yöntemden bahsedilebilir. İslami terbiyenin genel prensipleri dışında yeni metodlar da geliştirilebilir. Yeter ki, anne – babalar namazın bilincinde, çocukları namaza alıştırmanın samimi gayretinde olsunlar. KAM 2000 ikinci şubesini Essen`de açtı “Ekonomik krizin en üst düzeyde hissedildiği bir ortamda bizler yatırımlarımıza devam ediyoruz. Çünkü insanlarımız artık nereden masraflarımızı kısabiliriz diye düşünüyorlar. Gerek Essen’in kültür başkenti olması nedeniyle, 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 gerekse insanımıza uçak biletlerini en uygun fiyata sunma politikasıyla yatırımlarımıza devam ediyoruz” diyerek amaçlarının kriz ortamında insanlara en uygun fiyatlarla seyahat etme imkanını sunmak olarak belirtti. Bünyesinde çalışan 10 eğitimli personeli ile Avrupa geneline hizmet veren şirket, başta Bera Oteli, Burç Club, Tuğra Suit, Korel Termal ve Rosa Resort Termal otellerinin Avrupa satışla-rını sunmanın yanında, Türkiye’-ye gerek sezon gerekse sezon dışında en uygun fiyatlarda uçak biletleri sunmasıyla tanınıyor. Essen’de açtıkları ikinci şubeleri ile hem Essen şehrinin Kültür Başkenti olmasına katkı sunacak-larını ifade eden şirket yetkilileri, aynı zamanda kültür turizmi ile uğraştıklarını, insanları küçük gruplardan büyük gruplara kadar, isteğe bağlı turlar düzenlediklerini ifade ettiler. Firma ile irtibat kurmak isteyenler wwwbkam2000.de adresinden bilgi alabilerler. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 23 haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Fakirleri doyurun, hastalari ziyaret edin” ve “İki nimetin değeri bir çok insan tarafından bilinmiyor: sağlık ve boş vakit” Hz Muhammed’in (s.a.v) bu iki hadisi 23 Şubat’tan itibaren 10 gün boyunca Mannheim’daki duvar panoları (billboard) ve yuvarlak reklam sütunlarında yayınlanmaya başladı. Proje Sorumlusu Taner Doğan, “Elbette bir çok insan için bu alışagelmiş bir manzara olmayacak” dedi ve sözlerine şu cümlelerini ekledi “Son yıllarda, özellikle de 11 Eylül olaylarından sonra, medyada islam dini ve Müslümanlar hakkında olumsuz bir imaj oluştu. “ iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Köln Merkez Camii yapımı için aynı şehrin Vingst semtinde bulunan St. Theodor Kilisesi tarafından 5 bin Euro bağış yapıldı. Köln Vingst St. Theodor Kilisesi Papazı Frany Meurer, Köln’de inşa edilecek olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii için kilise cematinden topladığı 5 bin Euro'luk yardım, düzenlenen bir törenle DİTİB yetkililerine teslim edildi. DİTİB tarafından konuşlandıran “Merkez Camii Bilgilendirme Konteyneri”nde düzenlenen törene, DİTİB Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Kuzey Ren Vestfalya D Mannheim IGMG`den Peygamberimizi Tanıtma Kampanyası Üniversiteliler gurubu olarak biz bu bakış açısını değiştirmek istiyoruz. Yaklaşık 50 yıldır Müslümanlar bu toplumun bir parçası olmasına rağmen, biz bu ön yargıları ele alıp, yeni entegrasyon köprüleri kurmayı hedefledik. Peygamberimiz Hz Muhammed’in (s.a.v) doğumu hasebiyle, bu yıl farklı etkinlikler düzenledik. Almanca tercümeli hadislerin yazılı olduğu 13 billboard ve 187 adet yuvarlak reklam sütunları ki- raladık. 1000 adet yukarıda belirtilen hadislerle kartpostal basdırdık ve çevremizde bulunan Alman ve Türk komşularımıza yolluyoruz. Ayrıca cuma gününden beri 3500 adet gül Marktplatz, Paradeplatz, tren istasyonu, üniversite, hastaneler vede huzur evlerinde dağıtılıyor. Bilhassa Danimarka’daki karikatür krizinden sonra, birçok Av- rupalı’nın iç dünyasında Hz Muhammed (s.a.v) hakkında yanlış bir tasavvur oluştu. Bundan dolayıdır ki bizde Peygamberimizin toplumsal ve kişisel görevlerini ön plana çıkaran iki hadis seçtik. 25 Şubat tarihinde de Mannheim Rheingoldhalle’de Alman resmi kurum ve kuruluşların davet edildiği bir Mevlid resepsiyonu düzenleyip, Peygamberimiz Hz Muhammed’i (s.a.v) hep beraber andık.” Kiliseden Camiye Anlamlı Yardım Uyum Sorumlusu Thomas Kufen, St. Theodor Kilise yönetiminden Michael Paetzold ve Margot Gaska ile DİTİB birim müdürleri katıldı. Bağışı teslim etmekten dolayı duyduğu mutlu dile getiren Kilise yönetiminden Michael Paetzold ise, “Bağışımızı iki yıl gibi uzun bir sürede topladık. Kilisemizi inşa eden mimar, şimdi de bu camiyi inşa ediyor. Biz de iki yıl önce kilisemizin inşaasının beşinci yılını kutlarken, inşaatı süren başka bir kilise için para toplamayı düşündük. Bir ara buraya geldiğimizde, bu cami için bağış toplamanın da- ha doğru olacağına karar verdik. Bizim küçük katkımızın maddi olarak çok önemli olmadığını biliyoruz. Ancak biz, kilise cemaati olarak her dini grubun kendi ibadethanesini inşaa etme hakkı olduğunu göstermek istedik. Bir çok Köln’lü bize, yaptığımız şeyin çok güzel bir davranış olduğnu yazdı. Onlar da katkı yaptı ve yardımlar 5 bin Euro’ya ulaştı” dedi. KRV Uyum Sorumlusu Thomas Kufen ise, “Eyalet hükümeti olarak bu caminin inşasını büyük bir ilgiyle izliyoruz. Bu caminin, bir açıklık ve diyalog camisi olması hepimiz için çok önemli. Diyalog sadece Müslümanlardan beklenemez. Kilise cemaatlerinin de Müslümanların yanına gitmesi gerekiyor. Bunları çok önemli buluyorum” dedi. Program, DİTİB Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım’ın kilise yönetimi ve Kufen’e üzerinde Köln Camii resmi bulunan duvar saatleri hediye etmesi, ardından Paetzold, Gaska ve Kufen’in Merkez Camii özel ziyaretçi defterini imzalamaları ile sona erdi. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 23 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 24 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Offenbach Mevlana Camiinin “Geniþletilmiþ Ýdareciler Toplantýsý”na IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan da katýldý. IGMG Offenbach Mevlana Camii Gençlik Lokalindeki toplantýya Genel Baþkan Özel Kalem Müdürü Tahir Özdamar, IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ, IGMG Hessen Bölge Ýcra Üyelerinden bazýlarý, Cemiyet Ýdarecilerinin tümü katýldý. Programýn açýlýþ Kur`an-ý Keri- I sayfa 24 Hayat IGMG Offenbach`ta Geniþletilmiþ Ýdareciler toplantýsýna Yavuz Çelik Karahan da katýldý mini cemiyet imam hatibi Mehmet Ergün okudu. Cemiyet Baþkaný Þemþettin Gümüþtekin programýn açýlýþ konuþmasýný yaptý. Daha sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir selamlama konuþmasý yaptý. Cemiyet idarecilerinin yoklamasýna geçildi. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 Yapýlan yoklamada Büyükler, Kadýnlar, Gençlik, Kadýn Kollarý Gençlik idarecilerinin tam kadro olarak katýlým saðladýklarý gözlendi. Cemiyet idarecilerinin birimleri ile alakalý yaptýklarý açýklamalara Genel Baþkan Yavuz Çelik Karahan zaman zaman müdahale ederek eklemeler yaptý. Son olarak Yavuz Çelik Karahan bir selamlama ve deðerlendirme konuþmasý yaptý. Karahan konuþmasýnda nefis bir teþkilat prensipleri dersi verdi. Konuþmadan sonra kendisine sorulan sorulara cevap verdi. Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ve toplu resim çekimi ile sona erdi. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 25 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 26 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Hessen’de Tefekkür Konferansı slam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen Tefekkür Konferanslarýnýn 2010`daki ikinci programý Bad Homburg yakýnlarýndaki Ober Erlenbach ve Wetzlar`da iki bölüm halinde yapýldý. İlk program Cumartesi günü Ober Erlenbach`ta yapıldı. Kalabalýk bir topluluðun izlediði program Abdülkerim Hamdou`nun okuduðu açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Program sunucusu Habib Yazýcý katýlýmcýlara program hakkýnda kýsa bir bilgilendirme yaptý. Daha sonra IGMG Offenbach Mevlana Camii talebelerinden Nesibe Ergün güzel bir şiir okudu. Programýn açýlýþ ve selamlama konuþmasýný IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ yaptý. Ateþ tefekkür konferanslarýnda 4. senesinin içerisinde olduklarýný ve þu ana kadar yapýlan tüm programlarýn insanýmýz tarafýndan beðeni ile karþýlandýðýný ve bu beðeni ve isteðin devam ettiði sürece bu programlarýn da devam edeceðini söyledi. Salonun tıklım Ý sayfa 26 tıklım dolmasından çok memnun olduğunu, özellikle genç izleyicilerin çoğunlukta olmasının kendisini ziyadesiyle memnun ettiğini ifade etti. Programýn misafir hatibi Türkiye`den Yazar-Televizyon Programcısı ve Doktor Senai Demirci idi. “Kıl Beni Ey Namaz” konulu sunumunu sinevizyon eþliðinde iki bölüm halinde yaklaþýk 2 saatte anlattý. Salonda iki bölüm halindeki bu iki saatlik süre içerisinde tabiri caiz ise çýt çýkmadý. Böyle olunca da hem hatip ve hem de dinleyiciler programdan oldukça istifade ettiler. Programýn ilk bölümünde Dr. Senai Demirci niçin ve nasıl namaz kılmalıyızı Kur`an eksenli olarak güzel örneklendirmelerle anlattı. Programýn ilk bölümünden sonra yaklaþýk 15 dakikalýk bir mola verildi. Programýn ikinci bölümüne geçildi. Bu bölümde Dr. Senai Demirci kaldığı yerden konuşmasına devam etti. Program Offenbach Mevlana Camii Ýmam Hatibi Mehmet Ergün`ün okuduðu kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 Program sonunda Dr. Senai Demirci kitap ve CDlerini imzaladı. Programın ikinci bölümü ise Pazar günü Wetzlar yakınlarındaki Münchholzhausen`da yapıldı. Buradaki program da açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Daha sonra hep birlikte İstiklal Marşı söylendi. Yine Wetzlar Cemiyeti talebesi İstiklal Marşı`nın 10 kıtalık tamamını fon müziği eşliğinde okudu. Program sunucusu Sinan Terzi katılımcılara program hakkında bilgilendirmede bulundu. Programın açılış ve selamlama konuşmasını IGMG Wetzlar Cemiyet Başkanı Memduh Şahin yaptı. Şahin katılımlarından dolayı izleyicilere teşekkür etti. Yine Wetzlar Cemiyetinden bir talebe “Kıl Beni Ey Namaz” isimli şiiri seslendirdi. Daha sonra IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş günün önemine uygun güzel bir konuşma yaptı. IGMG Wetzlar Fatih Camii İmam Hatibi Hacı Doğanay bir selamlama konuşması yaptı ve bu arada IGMG Bölgelerarası kü- çükler birincisi olan Emre Değer`e Cemiyet tarafından alınan güzel hediye taktim edildi. IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş, eğer 22. Avrupa Kur`an Yarışmasında birinci olunursa talebenin Umre Ziyareti ile ödüllendirileceğini söyledi. Salonda güzel anların yaşandığı bu merasimden sonra Emre Değer bir Kur`an Ziyafeti sundu. Daha sonra İkindi Namazı için bir mola verildi. Moladan sonra Wetzlar Cemiyetinin minik kızları güzel ilahiler seslendirdiler. Programýn misafir hatibi Türkiye`den Yazar-Televizyon Programcısı ve Doktor Senai Demirci sahneye davet edildi. Dr. Senai Demirci “Kur`an`a Nasil Muhatap Olunur” konulu konferans sunumunu gerçekten güzel bir ortamda ve tüm izleyicilerin pür dikkat dinlemesi ile sinevizyon eşliğinde ve yaklaşık 2 saatlik bir zaman diliminde gerçekleştirdi. Program okunan kapanış Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi. Program sonunda Dr. Senai Demirci kitaplarını imzaladı ve okuyucuları ile sohbet etti. 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 27 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Die deutsche Seite Selma ÖZTÜRK Der Koran -Ein unnachahmbares Meisterwerk Der Koran hat seinen eigenen Stil. Er ist nicht ein einfach strukturierter Text, sondern in einer bestimmten Art und Weise aufgebaut. Seine Verse sind unterschiedlich lang. Dabei sind einige Verse sehr klar, offen und leicht verständlich dargelegt, andere Verse sind hingegen nicht eindeutig und deshalb auslegungsbedürftig. er Koran ist das heilige Buch der Muslime. Die Heiligkeit begründet sich damit, dass er als göttliche Offenbarung gilt, die dem letzten Propheten Mohammed (s) binnen 23 Jahre durch den Erzengel Gabriel von Allah überliefert wurde. Dabei ist wichtig und betonenswert, dass der Koran als Gottes Wort (und nicht als Worte Mohammeds) gilt und eine absolute Gültigkeit hat. Allah ist der Sender, Gabriel der Bote und Mohammed der Empfänger. Der Verfasser ist somit bekannt. Dafür, dass der Koran als ein Meisterwerk bezeichnet wird, soll vorliegend eine Darstellung erfolgen, warum er als Meisterwerk verstanden wird und wie der “Meister” sein Werk aufgebaut hat. Der in arabischer Hochsprache verfasste Kur’an besteht aus insgesamt 114 Kapiteln (Sura). Jedes Kapitel hat einen eigenständigen Na- D men. So sind einige Kapitel nach Propheten benannt, wie z.B. Yusuf (Josef), Yunus (Jona), Ibrahim (Abraham), Hut und Nuh (Noah). Andere Kapitel haben Tierbezeichnungen, wie z.B. die Biene, die Ameise, die Spinne, die Kuh und der Elefant. Bemerkenswert ist auch das 19. Kapitel, die Sura Meryem (Maria). Dieses Kapitel ist nach der Mutter des Propheten Isa (Jesus) benannt und ihr gewidmet. Meryem ist die einzige Frau im Koran, die namentlich erwähnt wird und geniesst vor Allah - u Teala den höchsten Stellenwert als Frau. Der Koran thematisiert verschiedene Bereiche. So werden Themen wie die Schöpfungsgeschichte, die Erschaffung des Menschen, Prophetengeschichten, Verbote und Gebote sowie Weisheiten bearbeitet. Da der Koran auf arabischer Sprache verfasst ist, kann er nur in einer ungefähren Bedeutung in andere Sprachen sinngemäß wiedergeben werden. Allerdings ist eine hundertprozentige Übersetzung aufgrund der begrenzten Übersetzungsmöglichkeiten nicht möglich. Der Koran hat seinen eigenen Stil. Er ist nicht ein einfach strukturierter Text, sondern in einer bestimmten Art und Weise aufgebaut. Seine Verse sind unterschiedlich lang. Dabei sind einige Verse sehr klar, offen und leicht verständlich dargelegt, andere Verse sind hingegen nicht eindeutig und deshalb auslegungsbedürftig. Auffallend ist hierbei die “dichterische Schönheit” des Koran, die mit dem Wort “belaga” bezeichnet wird. So findet man im Koran verschiedene poetische Merkmale. Viele Verse enden mit Reimen (Endreime). Darüber hinaus kennt der Koran rhetorische Fragen und Metaphern. Reime Reime und Wiederholungen kommen im Koran an verschiedenen Stellen vor. Es werden teilweise Wörter hintereinander wiederholt. Durch diese Wortwahl und Reihenfolge bekommt der Koran eine unheimliche Dynamik und die Rezitation, aber auch das Auswendiglernen, wird dem Leser deutlich erleichtert. Beispiele zu den Reimen sind die Endungen in den Kapiteln Ihlas, Felaq und Nas, den letzten drei Kapiteln des Korans. Rhetorische Fragen Rhetorische Fragen kommen im Koran ebenfalls an diversen Stellen vor. Rhetorischen Fragen sind Fragen, dessen Antworten im Grunde genommen feststehen, die nur um der Bestätigung willen gestellt werden und den Menschen zum Nachdenken verleiten sollen. Folgende rhetorische Fragen kommen im Koran vor. “Ist der Wissende gleich dem Unwissenden?” “Ist der Blinde gleich dem Sehenden?” “Ist die Nacht gleich dem Tag?” “Ist das Licht gleich der Finsternis?” Die Antworten auf diese Fragen sind selbstverständlich von verneinender Natur. Auf diese Art und Weise fordert Allah die Menschen dazu auf, sich über diese von ihm gegebenen Vergleiche Gedanken zu machen. Metaphern Eine andere Konstruktion sind die im Koran ebenfalls häufig vorkommenden Metaphern. Metaphern sind bildliche Darstellungen von Sachen. Allah verwendet in seinem Buch bildliche Beschreibungen und gestaltet bzw. schmückt die Inhalte mit diesen Metaphern aus. Einige wichtige Metaphern, die im Koran erwähnt werden, lauten wie folgt: - “Die Hand Allahs (Gottes)” oeztuerk.s@gmx.de Damit ist natürlich die physische Hand Gottes gemeint, sondern seine Kraft und Macht. - “Das Seil Allahs (Gottes)” -“Die Farbe Allahs (Gottes)” -“Allah (Gott) ist das Licht” -“Wir (Allah) sind ihm (dem Menschen) näher als seine Halsschlagader” -“Und wenn auch das, was es auf Erde an Bäumen gibt, Schreibröhre wären und das (gesamte) Meer und danach sieben weitere Meere als Nachschub (Tinte wären), würden die Worte Allahs nicht zu Ende gehen, denn Allah ist Allmächtig und Allweise” Fragen, die eine Aufforderung beinhalten Diese Art von Fragestellung kommt meistens am Ende eines Verses vor. In diesen Fragen ist gleichzeitig die Aufforderung beinhaltet, dass zu tun, was Inhalt der Frage ist. - “Denkt ihr denn nicht nach?” Damit ist gemeint: Ihr sollt nachdenken! -“Seid ihr denn nicht dankbar?” Damit ist gemeint: Ihr sollt dankbar sein. -“Wisst ihr denn nicht?” Damit ist gemeint: Ihr sollt wissen. Mit diesen Beispielen wurde gezeigt, welche poetischen Konstruktionen im Koran vorkommen. In arabischer Originalschrift lässt sich der Koran selbstverständlich ganz anders wahrnehmen und empfinden. Er ist weder nachahmbar, noch vergleichbar. Deshalb ist es durchs angebracht, den Koran als ein Meisterwerk, nämlich das Werk Gottes zu bezeichnen. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 27 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 28 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 29 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 30 Ayrı ayrı mezheplerde, tarikatlarda veya derneklerde, partilerde vesair olabiliriz ama inançlarımıza saygı göstermez isek ve sen benim kutsalıma ben senin kutsalına hakaret edersek ne çıkar. Bu kısır döngüden dönmez isek hepimiz bu gemide batarız. Hep kaybeden niçin Müslümanlar olsun. İnançlarımıza ve kutsallarımıza karşılıklı saygı duymaz isek hala olgunlaşmadığımızın delilidir. Hala yerimizde saymamız birbirimizle didişip durduğumuzdandır. Bu da bizim işimize yaramadığı gibi düşmanlarımıza zaman kazandırmaktır. Kardeş Olduğumuzu Hatırlayalım Müslümanların birlik ve dirliğini bozacak bir sürü luzumsuz fikirler oluşturarak imanını çalmaya çalışanlar kendileri kaybeder. Yok, şu ayet bu mehdi için inmiştir yok, hadislerin bazılarında şu durum var, bu rivayette şu var, ben filan tarikattayım, sen şu partidesin diyerek şüpheler oluşturmaya düşmanlıklar çıkarmaya çalışıyorlar. Ama şunu unutmasın insanlar her ilmin bir bilgini olduğuna göre din ilmini de din âlimlerine bırakalım. Kendimizi allame zannedip sınırları zorluyor hatta biraz da aşıyoruz. Ne meal ilminden ne akaidden ne ilmihalden haberimiz yok ahkâm kesiyoruz. Biz ancak hangi mezhepte isek ancak taklit ederiz. Onu uygularız ama fetvaları cepten yollara saçıyoruz. Bu nereye kadar imanımızın sarsıldığını bile fark edemiyoruz. Tarihte mezhep bü- yüklerimiz ne zulümler çektiler. Kimi Emevi zindanlarında kimi Abbasi zindanlarında vefat edinceye kadar neler çekti. Ne süreçlerden geçti ama kazanan ehli iman oldu ve olacaktır. Bu dinin koruyucusu Rabbül Âlemindir. Ayrı ayrı mezheplerde, tarikatlarda veya derneklerde, partilerde vesair olabiliriz ama inançlarımıza saygı göstermez isek ve sen benim kutsalıma ben senin kutsalına hakaret edersek ne çıkar. Bu kısır döngüden dönmez isek hepimiz bu gemide batarız. Hep kaybeden niçin Müslümanlar olsun. İnançlarımıza ve kutsallarımıza karşılıklı saygı duymaz isek hala olgunlaşmadığımızın delilidir. Hala yerimizde saymamız birbirimizle didişip durduğumuzdandır. Bu da bizim işimize yaramadığı gibi düşmanlarımıza zaman kazandırmaktır. Kardeş olduğumuzun onuru ile başımız dik ve kardeşimizin derdi benim derdim dediğimiz an kazandığımız gündür inşaallah. Gelelim Hacarabın serüvenlerine. FİLM BİTER Karasakal Hoca’ya akılları kafalarından dışarda Rumu Kırımı dolaşan, fakat kafalarına hiç uğramayan bir kaç kişi: - Hocam demişler, Cenab-ı Hak bu namussuz inançsızları niye yaşatıyor yav? Hepsini kırsa geçirse, öldürüverse olmaz mı? Karasakal Hoca! - Ülen, demiş, televizyonda Red Kit’i seyrediyor musunuz siz? - Hee, demişler, seyrediyoruz valla Hocam! - Peki... Daltonlar’dan birinin kurşunu Red Kit’i yahut Red Kit’in kurşunları Daltonların hepsini öldürüverse ne olur? Adamlar bir şey söylemeden mel, mel bakmışlar: - . . . . . . . . . . . ? Bunun üzerine Karasakal Hoca: Filim biter oğlum, filim! Değil mi? diye çıkışmış: Cenabı Hak da inançsızların hepsini kırsa geçirse, öldürüverse, sizin dediğiniz gibi... Hayat biter, kıyamet kopar evlat! Her şeyde bir hikmet var... Hacarabın Gözyaşları Tam karlar yeni yağdı her yer bembeyaz günlerden Cuma. Cumadan çıktık kardeşim babamlara uğrar ve anneme sorar: - Anne bir işiniz varsa halledelim alış veriş falan yoksa işim var gideceğim. Annem de: - Yok, gidebilirsin der. Fakat kardeşim gider gitmez alır tekerlekli çantasını alış verişe gider. Gelirken bir yerde ayağı takılır yere düşer ve sağ ayak bileği kırılır. İhtiyar bir alman aile müdahale eder arabasına oturtur ve bir türk bulur annem de benim numarayı verir. Evde telefon çalıyor ben eve yeni girdim. Hayırdır inşaallah dedim aldım telefonu baktım tanımadığım bir kişi bana: - Selamün Aleyküm kardeş senin adın Salih mi? - Ve Aleyküm kardeş evet adım Salih. - Kardeş annen düşmüş falan yere acele gel herhalde ayağı kırılmış ben firmanın arabasındayım işim var yoksa yardım ederdim. - Sağ ol kardeş hemen geliyorum. Koşturdum annemin yanına arabasızlık kötü. Vardım Alman aile annemi arabanın içine oturtmuşlar gelen Türke ‘oğlu musun’ diye soruyorlar. Alman aileye: - Teşekkür ederim dedim. Onlar da bana: - Biz niye varız hepimiz insanız dedi. Bizi arabası ile babamlara kadar götürdü hatta eşyaları eve kadar taşıdı. Ben de annemi sırtıma aldım eve çıkardım. İlk yardım için cankurtarana telefon ettim. Velhasıl hastaneye kaldırdık. Aradan bir- m.s.a.58@hotmail.com kaç gün babamı evde yalnız bırakmadık ama herkesin işi gücü olduğu için evde yalnız kalmaya başladı. Birgün öğle namazına camiye giderken ağlamaya başlar. Bu durumu gören bir tanıdığı yanına yaklaşır. - Selamün Aleyküm Hacarap ne oldu ya böyle ağlıyorsun. Aleyküm Selam hiç sorma hanım ayağını kırdı ya ona bir şey olursa ben ne yapacağım. Bana kim bakacak. Kim benim elbiselerimi yemeğimi yapacak. - Nasipse bir daha evlenirsin. - Valla ALLAH gecinden versin bunun yerini kimse tutmaz. ALLAH beni ondan önce alsın yoksa benim halim harap. - Çocukların var gelirler. - ALLAH hepsinden razı olsun fırsat oldukça geliyorlar ama hiçbir şey hanımın yerini tutmaz. Ben ondan razıyım. İnşaallah o da benden razı olur, der. Hacarabın Hastane Ziyareti Hacarap hanımı hastaneye yatınca ziyarete gider. Fakat hanımına moral vermek içinde bir şeyler anlatıp güldürmek ister. Fakat hanımı onun gülmesini ters anlar ve Hacaraba: - Ne o benim ayağımın kırılması hoşuna mı gidiyor. Bakıyorum neşe içindesin. Hacarap: - Yok, hanım acını unut diye yoksa öyle bir şey düşünmedim. - Sen ne gül ne de konuş orda otur. Hacarap o günden sonra ziyarete gittiğinde köşede oturdu ve hiç konuşmadı. Dışarda da yahu herkezi güldürdüm ama hanım bir türlü gülmedi diye söylenerek eve gitti. Bu yazımızı da burada noktalanırken ALLAH’a emanet olun dostlar. 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 sayfa 29 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:32 Page 30 bulmaca sayfa 30 15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:32 Page 31 43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:33 Page 32