54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 1 AVRUPA 23. KUR’AN OKUMA YARIŞMASI 3 NiSAN’DA CASTROP-RAUXEL EUROPAHALLE’DE YAPILACAK Mannheim’da Anlamlı Bir Çalışma Hayat 16 18 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hessen’li Gençlerden IGMG Genel Merkezine Ziyaret 16 Avrupa’daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-790370-71 . Fax: 06142-790372 Mobil: 0157-83555560-61 . mail@okusan.eu www.okusan.eu Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 54 · Yl/Jahre: 8 · Şubat / Februar 2011 / Rebiü`l Evvel 1432 “SüNNET”i HAYATIMIZA HAKiM KILMAK ENERGY Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Tat Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: kar-pa@hotmail.de İslam Şairi NÂBÎ’nin Hz. Peygamber (s.a.v)i Ziyareti Dr. Yusuf IŞIK Bat Avrupa’ya Türk İşgücü Göçünün 50. Ylnda Aile, Gençlik ve Geleceğimiz 5 Mahmut AŞKAR Hadithe und Sunna des Propheten Muhammed (F.s.m.I.) 11 Selma ÖZTÜRK Hacarabn Serüvenleri 41 27 M. Salih AYDIN Ehliyet Konusunda Yaplan En Son Kanun Değişiklikleri-2 29 İhsan GÜLER 21 M. Hulusi ÜNYE Sünneti Anlamak 13 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 2 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 3 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Zulmedenler Kadar Zulmedilenler de Cesur Olmalı! Sevgili dostlar! Son dönemde özellikle Arap dünyasında yaşanan ve başlangıcı Tunus`ta başgösteren diğer ülkelere de sirayet ettiği için “domino etkisi” adı verilen olaylar hepinizin gündemindedir diye düşünüyoruz. Kendi insanlarına köle gibi davranan ve ülkelerinin her türlü imkanlarını har vurup harman savuran bu diktatörlerin sonunu bir kere daha görmüş bulunuyoruz. Tunus`ta Bin Ali`nin kendi halkına reva gördügü zulüm, Mısır`da Hüsnü Mübarek`in kendi halkını açlığa mahkum etmesi, son olarak da Libya`da yaşanan gelişmeler. Bir kere daha görüldü ki kendi halkına zulüm eden hangi lider veya yönetici olursa olsun; sonları mutlaka bu şekilde olacaktır. Özellikle 11 Eylül tarihinden itibaren dünyada belli dengelerin değişeceği özellikle Batılı politikacılar tarafından dile getiriliyordu. Bunun benzer görüntülerini Kafkaslar dediğimiz eski Sovyet ülkelerinde gördük. Yalnız buralarda yaşanan ayaklanmalar özellikle Batılı finansörler tarafından organize ediliyordu. Bunun sonucu birkaç Kafkas ülkesinde Batı yanlısı yöneticiler yönetime getirildi. İktidara gelirken daha fazla refah vadeden bu tür yöneticiler, ne hikmetse yönetime yerleşince her türlü yolsuzluğa bulaşıverdiler. Özellikle ABD yöneticilerinin İslam coğrafyasındaki ülkelerin yönetim ve sınırlarında yapacaklarını söyledikleri değişiklikler Allah`a sükürler olsun ki gerçekleşmedi veya çok az oranda gerçekleşti. Irak`a demokrasi getireceğiz diye milyonu aşan insanın kanına giren bu vahşiler diğer ülkelere de bu bahane ile girmeye niyetlenirken umduklarını bulamadılar. Özellikle Türkiye`deki gelişmeler belkide bekledikleri gibi olmadı. Bunun niye söylüyoruz; İslam Dünyası ve Türk Dünyası diye adlandırdığımız coğrafya Türkiye`deki geliş- meleri her zaman dikkatle takip etmiştir. Türkiye ne zaman dik durmuşsa buralardaki yönetim ve halkta da canlanmalar başlamıştır. Bir de buna internet ve medyanın artık tüm dünyadaki olayları en ücra köşelere kadar ulaştırdığını eklerseniz; özellikle de İslam Cografyasındaki insanlar artık kendilerinin yönetime gelmelerinden başka çare kalmadığını ve ülkelerindeki zulmün artık devam etmemesi gerektiğinin farkına ve cesaretine vardılar. Dünya üzerinde kendi egemenliklerini sürdürmek isteyen ve kendilerinden başka insanları da köle olarak gören zihniyetler, yine kendi zihniyetlerini taşıyanları pek çok ülkede yönetime getirmeyi başarıyorlardı. Belki bugün de bunu başarıyorlar ama son yaşanan Tunus, Mısır, Libya örneğinde artık bunun demokratik teamüller dışında çok daha zor olacağını gösteriyor. Arap dünyasında bunlar yaşanırken Batılı ülkelerde durum güllük gülistanlık mı? Tabiki hayır. İste Yunanistanda yaşananlar, belki yakın gelecekte İspanya, Portekiz, Belçika vs. ülkelerde yaşanacaklar. Niye insanlar sokaklara dökülüp yine kendi ülkelerinin milli serveti olan binaları yakıyorlar. Niye kendi insanı olan ve yine kendileri gibi ülkeleri için çalışan görevlilere karşı şiddet uyguluyorlar. Buna benzer örnekler çoğaltılabilir. İster doğulu olsun, ister batılı olsun, ister İslam Dünyasında olsun, ister Hristiyan dünyasında olsun, yaşanan bu sıkıntıların sebebi paylaşımda adaletsizliğin had safhaya ulaşmasından kaynaklanıyor. İslam ve doğu dünyasındaki ülkelerde gelirlerin % 80`ini nüfüsun % 5`i elde ederken geri kalan % 20`yi nüfusun % 95`i elde ediyor.. Bunun tabii sonucu olarak da insanların bir kısmı her türlü lüks içinde yaşarken, büyük bir kısmı da sefalet içerisinde açlıkla boğuşuyor. Bu adaletsiz tabloyu belki emirlerindeki güçlerle sindirerek baskı altına alabiliyorlar ama; işte son yaşanan olaylar artık bunun da fayda vermeyeceği yönünde. Bunları niye yazıyoruz. Şunun için; eğer bir ülkede yönetimde bulunanlar ülkelerinin ve insanlarının refahını değil de kendi menfaatlerini ön plana çıkarır ve bunun için ülke kaynaklarını peşkeş çekerlerse sonunda olacak olanlar bundan farksız olmayacaktır. Bir ülkede zulmedenler kadar zulmedilenler de cesur olmak zorundadırlar. Yoksa üzerlerindeki zulüm her daim devam eder. Bir yöneticide Allah korkusu yoksa ve kendisine O`nun gönderigi peygamberleri örnek almıyorsa, o zaman o yönetici herkese zulmeder ve bu zulmü de kendisinin doğal hakkı olarak kabul eder. Yani maddi değerleri manevi değerler doğrultusunda insanların hizmetine sunmazsa neticede olacaklar yine bunlardır. Bu belki şu anda özellikle İslam dünyası ve doğu dünyası için görünüyor olsa bile Batı dünyasının ve özellikle de yaşadığımız Almanya`nın içinde bulunduğu adaletsiz paylaşım bugün olmasa bile yakın bir gelecekte aynı akibeti göstermektedir. Yöneticiler artık kendi ceplerini doldurmayı düşünmeyi bir kenara bırakıp asıl yapmaları gereken insanlarının refahı için olan çalışmalarına yönlenmeliler. Yoksa belki bugün karşılarına geçip güldüğünüz ülkelerdeki duruma sizler düşebilirsiniz. Bunu söylerken bizler böyle olmasını istediğimiz anlaşılmasın. Tabiki bizler de bu tür durumların olmaması için elimizden geleni yapmakla mükellefiz. Ve bizler “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” düsturunu kendimize şiar edindiğimiz için bu uyarıları yapmak ihtiyacı hissediyoruz. Son olarak bu ve buna benzer gelişmelerin olmaması için bizler kendimize Hz. Muhammed (s.a.v)i kendimize rehber edindiğimizi hatırlatmak istiyoruz. Bu vesile ile de Efendimiz (s.a.v)in dünyaya teşrifleri olan Mevlit Kandilinizi de tebrik et- info@hayatonline.eu mek istiyoruz. Not: Türkiye`de mukim Amcamız Kemal Aktürk Bey Cenab-ı Hakk`in rahmetine kavuşmuştur. Cenazeyi İstanbul`da bulunan aile kabristanlığına defnettik. Cenaze dolayısı ile bizleri arayan, mesaj gönderen ve ilanlar ile üzüntümüzü paylaşan tüm dostlara kalbi teşekkürlerimizi arzediyoruz. Sizlerden Amcamız Kemal Aktürk bey için Fatihalar ricasında bulunuyoruz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Șubat - Februar 2011 Rebiü`l Evvel 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hayatonline.eu Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 3 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 4 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat S ayın veliler ilkokuldan sonra bir üst okula kayıt için tavsiye mektubunda (Grundschulempfehlung) dikkat edilmesi gereken noktaları hatırlatmakta fayda olacaktır. Çocuğunun eğitimi ile ilgilenen velilerimiz çocuk ilkokula başlar başlamaz her şeyini takip edip not almalı. Çocuğun imtihanlarının, karne notlarının bir fotokopisini alarak belgelemekte fayda var. Bir üst okul hayalini kuran çocukların hazırlığa 3. sınıftan itibaren başlaması gerekmektedir. İlkokul dördüncü sınıfta okul seçimi tavsiye kararı (Grundschulempfehlung) verilirken öğrencinin özellikle de Almanca ve Matematik derslerindeki başarısı dikkate alınır. Buna çocuğun ders başarısının yanısıra gelişiminde önemli etken kabul edilen; çalışma alışkanlığı, öğrenme gücü, bağımsız iş yapabilme yeteneği, arkadaşlarıyla uyumu ve şimdiye kadar gösterdiği gelişme gibi özellikleri de etki eder. İYİ BİR OKULA GİTMEK İÇİN NOTLAR NASIL OLMALI? Kural olarak ilkokulda alınan ana derslerden Matematik ve Almanca’nın not ortalaması 2,5 ve daha iyisi olursa Gymnasium, 2,6 ile 3,0 arası Realschule; 3.1 ve daha kötüsü ise Hauptschule veya Werkrealschule tavsiyesi verilir. Her öğrenci için tavsiye mektubuna kadar aldığı notlara göre başarı durumunu gösteren bir kayıt karnesi (Anmeldezeugnis) düzenlenir. Bu karne okulda kalır veliye gönderilmez. Bu karnedeki Almanca ve Matematik notları çocuğun devam edeceği okul türünü belirleme de önemli bir rol oynar.. Bazı eyaletlerde tavsiye, yarıyıl karnesi zamanında verilir. Bazılarında daha sonrada verilebilir. Öğrencinin yarı karnede notları tutuyor olsa bile buna rağmen bir alt okul tavsiyesi (Empfehlung) verilebilir. Çünkü ilk yarı karnelerini aldıktan sonra ikinci yarının başında ana dersler Matematik ve Almancadan birer imtihan daha yazarlar. İşte bu imtihanlardan alınan notlar da ortalamaya yansıyarak öğretmenler tarafından tavsiyeler verilir. Öğretmenin kendi kanaati de bu konuda etkilidir. NOT ORTALAMASI NASIL HESAPLANIR? İlkokulda sınavlar büyük test ve küçük testler diye iki türlü imtihan şekli vardır. Mesela Almanca`da kompozisyon (Aufsatz) büyük test sayılırken, Diktat (doğru yazım) bir büyük teste denk gelir. Bu yüzden veliler sene başında yapılan veliler toplantısına katılarak çocuklarının almış oldukları bu notların değerlerini öğretmeninden sayfa 4 IGMG Eğitim Başkanlığı’ndan Bilgilendirme ÇOCUĞU İLKOKULA GİDEN VELİLERİN DİKKATİNE (Okul Seçimi) öğrenmesi gerekiyor. Matematikte ise (kurz test) kısa testler ve normal yazılı testler olmak üzere iki çeşit sınav yapılır. Bu sınavların ortalaması Matematik notunun sonucunu belirler. OKUL TAVSİYESİ SADECE NOTLARA GÖRE VERİLMEZ Almanca ve Matematik’ten aldığı notların ortalaması Gymnasium veya Realschule’ye gitmek için yeterli olsa bile bu notlara uygun bir tavsiye kararı (Grundschulemfehlung) alınmayabilir. Sınıf öğretmenler kurulunun (Klassenkonferenz) kanaati ayrıca önemli bir etkendir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi çocuğun çalışma alışkanlığı, öğrenme gücü, şimdiye kadarki gelişimi, bağımsız iş yapabilme yeteneği, arkadaşlarıyla uyumu gibi özellikleri alınacak tavsiye kararında etkili olur. Bazen tersi bir durum da olabilmektedir. Öğrencinin Almanca ve Matematik’ten aldığı notların ortalaması Realschule veya Gymnasium için yetersiz olsa bile Sınıf öğretmenler Kurulu (Klassenkonferenz), öğrencinin bu okulları başarabileceği kanaatinde olduğundan bu okullar için (Realschule, Gymnasium) tavsiye kararı (Grundschulmfehlung) alabilir. TAVSİYE MEKTUBU NE KADAR BAĞLAYICIDIR? Okul türü tavsiye kararını (Grundschulemfehlung) veli isabetsiz buluyorsa, kabul etmek zorunda değildir. Çocuğunun daha iyi bir okulu başarabileceğini düşüncesinde olan veli durumunun yeniden değerlendirilerek (Beratungsverfahren) yeni bir karar (gemeinsame Bildungsemfehlung) ve- Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 rilmesini isteyebilir. Aile gönderilen formda kararı onaylamadığını gösteren kısmı işaretleyip belirlenen süre içinde formu imzalayarak okula gönderebilir. Veli ikinci karardaki okul türü tavsiye kararının da (gemeinsame Bildungsempfehlung) çocuğunuza uygun olmadığı düşünüyorsa; ikinci bir fırsat daha bulunmaktadır. Çocuğunu giriş sınavlarına (Aufnahmeprüfung) katılmasını sağlamak. Bu sınavda çocuğun aldığı not hangi okulu tutuyorsa öğretmenin tavsiyesi baz alınmadan çocuk o okula gitme hakkına sahip olabilir. Fakat veliler çocuklarının yeteneklerini abartarak başaramayacakları bir okula da gitmelerini istememelidir. OKUL TERCİHİNİ DEĞİŞTİRME ve BİR ALT OKULA DÜŞME İHTİMALİ Dördüncü sınıftan sonra da öğrenci istediği okula gidememiş ise 5, 6 ve son sınıflarda da not ortalamasına göre bir üst okula geçme hakkına sahiptir. Özellikle de 5. ve 6. sınıfta bir üst okula geçmek daha kolaydır. Hauptschule 5. ve 6. sınıfta Realschule’ye geçmek için ana dersler olan Matematik, Almanca ve İngilizce’den herhangi ikisinin notu en az 2, birisinin notu ise en az 3 olması gerekmektedir. Realschule’de bulunan bir öğrencinin Gymnasiuma geçebilmesi için ise 3 ana dersin ortalamasının maksimum 3.0 olması gerekmektedir. Öğrencinin notu böyle ise okulun tavsiye etmesi şartına bakılmadan öğrenci doğrudan Gymnasiuma geçebilir. Bu geçişler 6. sınıfın ilk yarı sonrasında da müm- kündür. 6. sınıfın son dönemini bekleme şartı yoktur. Başarılı öğrenciler isteklerine göre okul değiştirebildiği gibi başarısız öğrenciler de bir alt okula gönderilebilir. Bilhassa 5. ve 6. sınıflarda öğrenci ana derslerde başarılı değilse, notları 4, 5 veya 6 ise bir alt okula gönderilebilir. Örneğin Gymnasium’dan Realschule’ye hatta Hauptschule’ye kadar düşebilir. Veliler, çocuklarının veli toplantılarına katılıp, öğretmenleriyle diyalog halinde olmalı ve dersler iyi takip edilmelidir. EYALETLERE GÖRE KARAR VERMEDE YETKİLİ MERCİLER Kuzey Ren Vestfalya (NRW): 2010 yılından itibaren yeni kanuna göre aileler karar veriyor. Fakat okullar yönetim olarak öğretmenin dediğini yapmaya çalışıyorlar. Tavsiyeler Şubat başında belirleniyor. Berlin: İkinci dönem başında tavsiye geliyor, veli kanaati önemli. Baden-Württemberg: Mart başında karar veriliyor. Öğretmen kanaati önemli. Bavyera: Nisan ayında belirleniyor. Öğretmen kanaati önemli. Hamburg, Bremen: Veli kararı önemli. Hessen: Veli kararı önemli. Şubat ayında 1. dönem karnesiyle beraber veriliyor. Rheinland-Pfalz: Veli karar veriyor ama okul öğretmen kanaatini öngörüyor. Bilhassa okulda yapılan veli toplantılarına ebeveynlerden birisinin mutlaka katılması gerekmektedir. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 5 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK İslam Şairi NÂBÎ’nin Hz. Peygamber (s.a.v)i Ziyareti -” Beni ziyaretten baþka, gönlünde hiçbir emel arzu olmayarak kim beni ziyarete gelirse, kýyamet gününde ona þefaatçi olmam benim üzerimde bir hak olur.” (Hz.Muhammed) (s.a.v). Bu Hadîs-i Þerîf’in canlý bir örneði ve nümûne-i imtisal olmasý bakýmýndan Þâir NÂBÎ’nin Peygamberimizi ziyareti son derece çarpýcýdýr. Þöyleki; Nâbî, Osmanlý þâiri ve velîdir. Asýl ismi Yusuf’tur. Nâbî, 1642 yýlýnda Evliyalar ve Enbiyalar þehri olarak bilinen Urfa’da doðdu. 1712 yýlýnda vefat etti ve Üsküdardaki Karacaahmet mezarlýðýna defnedildi. Zamanýn Sultanýndan izin alýp bir kere, 1678 yýlýnda çýktý bir kafileyle, hacca gitmek üzere. Nâbî’nin bulunduðu kafilede o zaman, Devlet ricâlinden de bulunurdu çok insan. Resûlüllah Efendimize olan sevgi ve aþký ile, O, Hicaz yollarýnda, uyumadý az bile. Kafile yaklaþýnca, Medîney-i Münevvere’ye nihâyet, Zirvesine çýkmýþtý, ondaki bu muhabbet. Her bir adým attýkça, o sevgi artýyordu, Kalbi Resûlüllah’ýn aþkýyla yanýyordu. Resûlüllah’ýn Kabr-i Þerifleri olan, Kubbe-i Hadrâ görülmeye baþladýðý sýrada, Nâbî, hürmet ve edebinden kendini o makâmý, Ziyarete lâyýk görememekten gelen mahcûbiyetten, Ne yapacaðýný þaþýrmýþtýr. O böyle yanýyorken, sevgi ve muhabbetle Gördü ki, kafilede bulunan Eyûplu Râmî Mehmed Paþa Uykusu gelmiþ, dalgýn uyur, ayaklarý kýblede hâþâ. Adeta nereye geldiðinin farkýnda deðildir. Onu bu vaziyette görünce Yusuf Nâbî, Üzüldü, kederlendi, kýrýldý ince kalbi. Onu uyandýracak yüksek bir sesle hemen, Nâbî’nin dudaklarýndan gayr-i ihtiyârî, Þu þiir dökülüverdi düþünmeden : .. .. .. “Sakýn terk-i edepten, kuy-i mahbûb-i Hüdâ’dýr bu. Nazargâh-ý Ýlâhî’dir, Makâm-ý Mustafâ’dýr bu. Müraât-ý edep þartý ile gir, Nâbî bu dergâhah’a Metâf-ý Kudsiyândýr, Bûsegâh-ý Enbiyâdýr bu.” Anlamý : “Edebi terketmekten sakın. Zîra burası, Allah’ın sevgilisi olan Hz. Peygamber Efendimizin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teâlâ’nın nazar evi, Resûlü Ekrem Efendimizin makâmıdır.” “Ey Nâbî! Bu dergâha, edebin þartlarýna riâyet ederek gir. Zîra burasý büyük meleklerin etrafýnda pervâne olduðu ve Peygamberlerin hürmetine eðilerek öptüðü tavaf (ziyaret) yeridir.” “Habîb-i Kibriyâ’nýn Hâbgâhýdýr fazîletde, Tefevvuk-kerde-i arþ-i Cenâb-ý Kibriyâ’dýr bu. Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i âdem zâil, Ýmâdýn açdý mevcûdât dü çeþmin tûtiyâdýr bu.” Anlamý: “Burasý, Allah’ýn sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir. Fazîlet yönünden düþünülürse, Allah’ýn arþýnýn en üstündedir.” “Bu mukaddes yerin mübârek topraðýnýn parlaklýðýndan, yokluk karanlýklarý sona erdi. Yaratýlmýþlar iki gözünü körlükten açtý. Zîra burasý kör gözlere þifa veren sürmedir.” “Felekde mâh-ý nev Babusselâmýn sîne-i çâkidir, Bunun kandili cevzâ matla nûr-i ziyâdýr bu.” Anlamý: “Gökyüzündeki yeni ay, O’nun kapýsýnýn yüreði yaralý âþýðýdýr. Gökyüzündeki oðlak yýldýzý bile O Peygamberin nûrundan doðmaktadýr.” Daha bir çok beyitlerle, Peygamber-i zîþâný, Medhedip, uyandýrdý o uyuyan Paþayý. O Paþa, bu þiiri iþitince Nâbî’den, Hatasýný anlayýp, doðruluverdi hemen. Ve Nâbî’ye sordu ki; Ne zaman yazdýn bunu? Ýkimizden baþkaca, duyan oldu mu? Dedi; Söylememiþtim, bunu ben daha önce, Ýlk defa söylüyorum, sizi böyle görünce. Bu cevabý alýnca, aldý rahat bir nefes, Dedi ki; Aman Nâbî, duymasýn baþka bir kes. Paþa ile hürmeten derhâl deveden inerek, Yaya olarak yol almaya baþladýlar. Dinlediði mýsralardan, oldukça duygulanan Paþa, Nâbî’den mýsralarý tekrar okumasýný rica eder. Nâbî mýsralarý tekrar ederken, Yaklaþmýþtý kâfile o sabah Medîne-i Münevvere’ye. Vardýlar ezan vakti, Mescid-i Nebevîye, Velâkin baktýlar ki, Mescid-i Nebevî’den. Müezzinler bu þiiri okurlar hepsi birden; ... ... ... ... ... ... .. “Sakýn terk-i edepten kûy-i mahbûb-i Hüdâ’dýr bu, Nazargâhý Ýlâhî’dir, Makâm-ý Mustafâ’dýr bu.” ... ... ... ... ... ... .. Bu mýsralar tatlý naðmelerle yayýlýr. Kulaklarýna inanamayan, Nâbî ile o Paþa, þaþýrýp hayretlerinden, Aman Paþam ne oluyor? Bu nasýl iþtir? Þu minareden duyulan mýsralar az evvel Benim kalbime ilham edilmiþtir. Ben de onu sizden baþkasýna okumadým. Paþa dedi ki; Ben de onu sizden baþkasýndan duymadým. Mescide girdiler, sabah namazýný kýldýlar, Sonra, hemen müezzinin yanýna koþtular. Gelip sual edince baþ müezzinden, - Siz Türkçe biliyor musunuz? der. - Hayýr! O zaman Allah aþkýna Peygamber aþkýna söyleyin, Ezandan önce okuduðunuz o beyitleri kimden, Nereden ve nasýl öðrendiniz? Baþýmý da alsalar bu söylenmez. Yâhu ! Biraz evvel bunu ben söyledim. Baktým sen de söylüyorsun. Hayret ve þaþkýnlýk içindeyim. - Siz Nâbî misiniz? - Evet. Bu cevabý alan müezzinin gözleri yaþarýr, Eðilerek Nâbî’nin elini öpmek ister, Nâbî’nin hayreti bir kat daha artar, Nihayet müezzin, Nâbî’yi meraktan kurtarýr ve der; Bu gece Resûlüllah(s.a.v) Efendimiz, Bütün müezzinlerin rüyasýný þereflendirerek; Rüyada îkaz edip, verdiler ki þu emri: Bu sabah, ümmetimden Nâbî isminde bir zat, Beni ziyarete gelir ki, yakýndadýr þu saat. Bana olan aþký herþeyin üzerindedir. Kalkýn, ezandan önce O’nun benim için, Yazdýðý beyitleri okuyarak kendisini karþýlayýn, Mescidime giriþini kutlayýn ! buyurdu. Biz de Resûlüllah’ýn verdiði emre uyduk. Bunu, O’ndan öðrenip, hep birlikte okuduk, Þâir Nâbî duyunca, bu sözü müezzinden, Sevinç gözyaþlarýyla ýslandý yüzü birden. Nâbî, hepten þaþýrdý ve heyecanlandý, Dayanamayýp aðladý. Gözyaþlarý içinde müezzine tekrar, Ýki cihanýn Efendisi, gerçekten Nâbî mi dedi, O benim ümmetimdendir mi buyurdu? diye sordu. Evet, Nâbî dedi, o benim ümmetimdendir buyurdu. Nâbî bu iltifata daha fazla dayanamadý. Sevincinden oracýða düþüp bayýldý. Bir zaman sonra ayýldýðýnda paþayý ve müezzini, Yanýnda aðlarken buldu. ... ... ... ... ... ... .. Nâbî, bu iltifata, Resûlüllah’a duyduðu edep ve muhabbetten dolayý nâil olmuþtýr. Hz. Mevlânâ’ya göre edep, insanýn bedenindeki ruhtur, “Edep bir tâc imiþ Nûr-i Hüdâ’dan Giy ol tâcý, emin ol her belâdan” Þiir bu...Nâbî bu...Edeb bu... Onyedinci yüzyýl þâiri Nâbî, Resûlüllah’a olan sevdasýný þöyle dile getirmiþti; “Aþkýnla yaþarýr gözler Hasretinle yanar özler Mübârek Ravzana yüzler Sürelim Yâ Resûlellâh” Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 5 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 6 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesine bagli olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin başkanları ve Büyükler, Kadınlar Teşkilatı, Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Gençlik Teşkilatı idarecilerinin tam kadro katılım sağladığı Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı Rüsselsheimdaki Bölge Merkezinde yapıldı. Program takdimcisi Bölge İrşad Başkanı Şerif Aslan katılımcılara programın akışı hakkında bilgilendirme yaptı. Daha sonra Rüsselsheim Cemiyet İmam Hatibibnin okuduğu açılış Kur`an-ı Kerimi ile program başladı. Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz`ın yapmış olduğu yoklamada katılımın neredeyse 100 % olduğu gözlendi. Programa IGMG Genel Merkezden Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan, Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim Kaygısız, Özel Kalem Müdürü I Hayat IGMG Hessen Bölgesi Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı Rüsselsheim’da Yapıldı Emrullah Yayla, Gençlik Teşkilatı Başkanı Mesut Gülbahar katılım sağladılar. Programın açılış konuşmasını yapan IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş; katılımdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Hessen Bölgesinin faaliyetleri hakkında bilgilendirmede bulundu. IGMG Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim Kaygısız da bir selamlama konuşması yaptı. IGMG Gençlik Teşkilatı Başkanı Mesut Gül- bahar da bir selamlama konuşması yaptı. Yine Türkiyeden gazeteci-yazar Şakir Tarım bir konuşma yaptı. Son olarak IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan bir selamlama ve değerlendirme konuşması yaptı. Karahan: “Bugünkü programa katılımın yoğunluğundan dolayı tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Hessen Bölgemiz tüm çalışmalarda diğer bölgelerimize örnek olmaya devam ediyor. Bundan dolayı memnuniyetimizi dile getiriyoz” dedi. Namaz için verilen moladan sonra tüm birimler yaptıkları çalışmalar hakkında sinevizyon eşliğinde bilgilendirmelerde bulundular. Bu bilgilendirmelerden sonra yine mikrofona gelen IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan bir değerlendirme yaptı ve dilek ve temennilere cevaplar verdi. Program IGMG Hessen Bölgesi Eğitim Başkan Yardımcısı Habib Yazıcı`nın okuduğu kapanış Kur`an-ı Kerimi ve dua ile sona erdi. I GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi 2010-2011 çalışma yılı Şube Başkanlar toplantısı Saarbrücken Luisenthal Şubesinde yapıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit; “IGMG RNS Bölgesi olarak yapılan faaliyetlerden örnekler sunarak Cemiyetlerin çalışmalarının daha verimli ve kaliteli olması için eğitime ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti. Başta çocuklarımızın dini eğitimi ve okul eğitimlerinin çok önemli olduğunu bu hususların ihmal edilemeyeceğini, cemiyetlerimizin birer ilim yuvası haline dönüştürülmesi için gayret göstermemiz gerekmektedir. Hem genç kızlarımız hem de genç erkeklerimiz için plan ve program dahilinde onların Teşkilat olarak ihtiyaçlarının belirlenerek giderilmesi noktasında seferber olmamız gerekiyor. Camilerde cemaatimizi bilgilendirme ve toplumla olan diyalog ve ilişkilerimizin daha verimli olması için faaaliyetlerimizi yaygınlaştırmamız gerekmektedir. 27 Mart 2011`de yapılacak Eyalet Milletvekilleri seçimlerine değinen Başkan Tüm siyasi partilere sayfa 6 IGMG RNS Bölgesi Şube Başkanları Toplantısı Saarbrücken’de Yapıldı eşit mesadeyiz önemli olan bizim yani müslümanların sorunlarını ve ayrımcılığa karşı duran partiler bizim için seçimde dikkate alacağımız konuların başında gelmektedir. CDU Rheinland-Pfalz Eyaleti seçim bildirgesindeki yaklaşımşlar ve ifadeler müslümanları hem üzmüş hem de düşündürmektedir. Böyle bir yaklaşım toplumda barışı degil, uzun yıllardır burada yaşayan müslümanları ötekileştirir, sadace seçimden dolayı bu türlü popülüst açıklamalar ve seçim bildirgeleri oy avcılığından başka bir şeye hizmet etmez. Oysa müslüman- Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 lar Almanyanın ekonmisine ve sosyo-kültürüne zenginlik katmışlardır. İslam Almanya`nın bir parçası olduğu gibi globalleşen bir dünyada örnek bir toplum olma noktasında da sınav vermektedir. Biz de bu tartışmaların akılcı bir şekilde ve Anayasaya uygun bir zeminde olmasını temenni ederek, daha sağlıklı sonuçlara varmasını dileriz. Günün Seminercisi Sebahattin Uçar ise “niçin çalışmalıyız ve nasıl çalışmalıyız” adlı seminerini sunarak insanlığın saadet ve selameti için inancımız gereği Adem (a.s)dan bu zamana kadar devam eden Hak ve Batıl mücadelesindeki metod ve yöntemleri anlattı. IGMG Genel Merkez adına toplantıya katıla Bayram Kılıç yapmış olduğu konuşmada: “RNS Bölgemiz çalışmalarını düzen ve disiplin içinde plan ve program dahilinde yapmaktadır. Bundan dolayı başta Bölge Başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri ile Cemiyet Başkanlarımıza teşekkür ederim. Biz teşkilat olarak daha iyinin daha güzelin ve faydalının tahakkuk etmesi için çalışan insanlarız bundan dolayı bu sezonun hayırlı geçmesini temenni ederim” dedi. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 7 Auf der Bleiche 29 - 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 Fax.: 0202 747 659 71 . www.casado.eu . info@tec-tec.de Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 7 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 8 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG HESSEN’DE EN GüZEL YARIÞMA 10-13 YAÞ GURUBU KÜÇÜKLER 14-18 YAÞ GURUBU BÜYÜKLER Offenbach / Özel GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin iki kategoride yarýþtýklarý Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Offenbach`ta yapýldý. IGMG Hessen Bölgesi Ýrþad Baþkanlýðý tarafýndan organize edilen Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Offenbach`ta yapýldý. IGMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerdeki talebelerin iki kategoride yarýþtýklarý yarýþmaya katýlým oldukça yoðundu. Program Rüsselsheim Camii İmam Hatibinin okuduðu Kur`an-ý Kerim tilavetiyle baþladý. Daha sonra programýn açýlýþ konuþmasýný IGMG Hessen Ýrþad Baþkaný Þerif Aslan yaptý. Aslan bu tür yarýþmalarýn önemine deðindi. Almanya`da çocuklarýmýzýn bu tür yarýþmalara katýlmasýnýn ne kadar önemli olduðunu hatýrlattý. Yine IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir selamlama konuþmasý yaptý. Ateþ; bu tür programlara katýlýmýn önemine deðinen bir konuþma yaptý. Daha sonra IGMG Ýrþad Baþkaný Ahmet Özden Kur`an eksenli nefis bir konuþma yaptý. IGMG Ýrþad Baþkaný Ahmet Özden`in konuþmasýndan sonra bir mola verildi. Moladan sonra yarýþma jürisi ilk önce küçükler kategorisindeki yarýþmacýlar için sýralama kur`asý çekimi yaptý. Sýra numarasýna göre yarýþmacýlar ilk önce ezberden daha sonra ise yüzüne olarak sunumlarýný yaptýlar. I Alzenau-Baki Özer, Aschaffenburg-Mehmet Güler, Darmstadt-Ensar Aslan, Gross Gerau-Üsame Ünalan, Hanau-Ömer Faruk Taþçý, Kelsterbach-Hasan Terzi, Lollar-Muhammed Ömer Dalklç, Offenbach-Taha Tekdemir, Pfungstadt-Emre Gürbüzer, RüsselsheimKenan Karyaðdý, Wetzlar-Enes Deðer, F.Höchst-Alparslan Turan, Westerburg-Emre Yüzer, ElsenfeldŞevket Ylmaz, Hattersheim-Tolga Deveci sayfa 8 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 İkindi Namazi için ve küçüklerin puanlaması için kısa bir mola verildi. Yine jürinin büyükler kategorisinde katýlým saðlayan yarýþmacýlar için sýra belirleme kur`asý çekimine geçildi. Kur`a çekiminden sonra yarýþmacýlar yine ezber ve yüzüne sunumlarýný yaptýlar. Tüm yarýþmacýlarýn sunumundan sonra jüri yine puanlama için kýsa bir mola verildi. Mola esnasýnda puanlamalar hesaplanýrken yarýþmacýlar için IGMG Hessen Bölgesi tarafýndan alýnan hediyeler getirildi. Jüri heyetinin puanlamasýna göre dereceye giren yarýþmacýlar davet edildi. Jüri bir jest yaparak ilk üçe girenlerin haricindekileri dördüncü ilan etti. Sýrasýyla dereceye giren yarýþmacýlar puanlarý ve cemiyetleri þunlardý: Küçükler kategorisinde Birinci Aschaffenburg Cemiyetinden Mehmet Güler, ikinci Hanau Cemiyetinden Ömer Faruk Taþçý üçüncü Wetzlar Cemiyetinden Enes Değer. Büyükler kategorisinde Birinci Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yýlmaz, ikinci Hanau Cemiyetinden Muhammed Taþçý, üçüncü Limburg Cemiyetinden Muhammed Gülen. Yarýþmacýlarýn puanlamasý yüzüne okumasý, ezbere okumasý ve tecvid bölümü olarak üç bölüme göre yapýldý. Tüm yarýþmacýlar hediyelerini aldýktan sonra; toplu olarak fotoðraf çektirilmesi ve programda büyükler kategorisinde birinci olan Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yılmaz`ın okuduðu kapanýþ Kur`an-ý Kerim ile program sona erdi. Darmstadt-Süleyman Derin, Giessen-Süleyman Klç, Gross Gerau-Ýsmail Görgülü, Hanau-Muhammed Taþçý, Kelsterbach-Veysel Panço, Limburg-Muhammed Gülen, Lollar-Ali Çam, Offenbach-Fatih Zengin, Pfungstadt-Yasir Karakş, Rüsselsheim-Kerem Karyaðdý, Wetzlar-Enes Polat, F.Höchst-Aykut Elmas, Elsenfeld-Enes Ylmaz, 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 9 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 9 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 10 haber A TİB Gençlik Kolları, bu yıl da bir ilki gerçekleştirerek faaliyet yelpazesini genişletti. Daha önce de yaptığı Amatör Kısa Film Festivali’yle sivil toplum kuruluşları arasında bir ilke imza atan ATİB Gençlik Kolları, bu yıl da Amatör Tiyatro Müsabakası’nın ilkini düzenledi. Frankfurt’ta gerçekleştirilen Birinci Amatör Tiyatro Müsabakası, 7’den 70’e herkesin büyük ilgisini gördü. Sunuculuğunu ATİB Mainz Kız Kolları Sekreteri Nur Atalay ve ATİB BW Kız Kolları Bölge Başkanı Özlem Özyurt'un yaptığı programın jüri heyetinde, AYÖG Başkanı Gülden Bayrak, Kişisel Gelişim Uzmanı Hidayet Kayaalp ve ATİB Kadın Kolları Eski Başkan Yardımcısı Mehtap Yücel yer aldılar. Seçkin davetlilerin katıldığı programa tiyatro severlerin yanısıra, başta ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, Genel Başkan Yardımcılarından Yakup Tufan ve Hanefi Şimşek, Frankfurt Din Hizmetleri Ateşesi Y. Seracettin Baytar, ATİB Kurucularından Tidaf Şeref Başkanı İhsan Öner, ATİB Gençlik Kolları Genel Başkanı Oğuzhan Erkmen, Gençlik Kolları Eski Genel Başkanı Mustafa Çağrı Öner, Sanatçı Ahmet Yenilmez ve Program Yapımcısı Mustafa Birkan ile çok sayıda ATİB Bölge ve Dernek yöneticileri katıldı. Okunan Kur`an-ı Kerim ve İstiklâl Marşı’yla başlanılan programda, selamlama konuşması yapmak üzere sahneye gelen ATİB Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran, böylesine güzel bir faaliyete ev sahipliği yapmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Programda emeği geçen herkese teşekkür eden Duran, gençlerin toplum içerisindeki önemine de değinerek, bu tür Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat ATİB Gençlik Kollarından “Birinci Amatör Tiyatro Müsabakası” faaliyetlerin sıkça yapılması gerektiğini söyledi. Daha sonra Kanal 7 ekranlarından tanınan ve “Mustafa Birkan’la Hasbîhal” programını sunan Mustafa Birkan da okuduğu “Benim Adım Televizyon” isimli şiirle seyircilerin beğenisini topladı. Heyecanlı bekleyişin ardından perde müsabakanın ilk oyunu olan “Anzaklı Ömer” için açıldı. ATİB Kassel Gençlik Kolları tarafından sahnelenen oyun seyircilere duygulu anlar yaşattı. Ardından konuşma yapmak üzere sahneye gelen ATİB Kız Kolları Başkanı Nurhan Aksoy konuşmasında, sanatın ve sanatçının önemine değinerek, bu alanda faaliyet göstermenin gerekliliğini vuguladı. Yarışmaya katılan tiyatro ekiplerinin sahne hazırlıkları sürerken birbirinden önemli mesajların verildiği programda, kürsüye gelen ATİB Gençlik Kolları Genel Başkanı Oğuzhan Erkmen de yaptığı konuşmada yapılan faaliyetin önemine dikkat çekerek; “ATİB Gençlik Kolları olarak bu sahalarda da çalışma yapmanın önemli olduğuna inanmaktayız. Bugün gerçekleştirdiğimiz bu programda sanatın en önemli dallarından biri olan tiyatroyla sizleri buluşturmaktadır. ilk defa gerçekleştirdiğimiz bu programın belki büyük eksiklikleri olabilir ama emekleyerek başladığımız bu yolda Allah`ın izniyle koşarak ilerleyeceğimize inanıyoruz” dedi. Daha sonra “Kınalı Hasan Destanı” isimli oyunlarıyla sahneye gelen ATİB Hagen Gençlik Kolları, oyuncu- sayfa 10 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 luklarının yanısıra kullandıkları ses ve ışık efektleriyle seyircilerin beğenisini topladılar. Ardından konuşma yapmak üzere sahneye gelen TC. Frankfurt Baskonsoloslugu Din Hizmetleri Ateşesi Y. Seracettin Baytar, programa katılmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek, sanatsal alanlarda yapılan bu çalışmaların hafife alınamayacak kadar önemli olduğunu ve sergilenen oyunları keyifle izlediğini söyledi. Programa ev sahipliği yapan ve organizede büyük emeği olan ATİB Frankfurt Gençlik Kolları da yarışmaya “Nasihat” isimli oyunları ile katıldılar. Aile ile ilgili güzel mesajların verildiği oyunu seyirciler, kahkahalarla izlediler. ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın da anlamlı bir konuşma yaparak programın önemini vurguladı. ATİB’ in daima ilkleri gerçekleştiren bir teşkilat olduğuna da değinen Genel Başkan Saygın, “diğer kuruluşlara da örnek olacak böylesine güzel bir programa katılmak önemli bir iştir. Benim için burada birinci ikinci veya üçüncü yoktur. Buraya katılan tüm derneklerimiz birincidir. Emeği geçen herkesi ayrı ayrı kutluyor, gençleri bu tür faaliyetlere yönlendiren dernek yöneticilerine de teşekkür ediyorum” dedi. ATİB Gençlik Kolları Birinci Amatör Tiyatro Müsabakası’nda perde son olarak ATİB Göppingen Kız Kolları için açıldı. “Padişahın İşi Ne ?” isimli oyunlarıyla sahne alan grup, oyunculuklarıyla, kostümleriyle seyircilere zaman da yolculuk yaptırdılar. Alkışların salonda yankılandığı oyundan sonra, jüri değerlendirmesini yaparken, ATİB Gençlik Kollarının genç ozanı Ozan Ferhat Kafkas da sazıyla sözüyle unutulmayacak bir gece yaşattı. Daha sonra gecenin süprizi olan usta tiyatro sanatçısı Ahmet Yenilmez de İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u anlatan Uğur Uzunok’un yazdığı “Safahat” isimli oyunu ile sahneye gelerek, Milli Şairimizi canlandırdı. Seyircilerin gözyaşları içinde izlediği oyun ayakta alkışlandı. Usta Tiyatrocu Ahmet Yenilmez oyunun sonunda bir konuşma yaparak tiyatro gibi önemli bir sanat dalında yapılan bu faaliyetin gurur verici olduğunu söyledi. Seyircilerin alkışlarıyla sahneden uğurlanan usta tiyatrocudan sonra, dereceler açıklandı. Jüri heyetine başkanlık yapan Kişisel Gelişim Uzmanı Hidayet Kayaalp, ATİB Göppingen Kız Kollarını birinci, Hagen Gençlik Kollarını ikinci ve Kassel Gençlik Kollarını da üçüncü olarak ilan etti. Daha sonra tüm gruplar sahneye çağrılarak ödülleri takdim edildi. Birincinin ödülünü ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, ikincinin ödülünü ATİB kurucularından Tidaf Şeref Başkanı İhsan Öner ve üçüncünün ödülünü de ATİB Gençlik Kolları Genel Başkanı Oğuzhan Erkmen verdi. ATİB Gençlik Kolları Birinci Tiyatro Müsabakası, en önemli görevi yerine getiren jüri heyetine hediyelerinin takdimiyle sona erdi. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 11 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Batı Avrupa’ya Türk İşgücü Göçünün 50. Yılında Aile, Gençlik ve Geleceğimiz Avrupalı Göçmen Türk, Batı modernitesinin tarümar ettiği aile yuvasını yeniden inşa etmeyi, insanı yalnızlığa iten ferdiyetçiliğin yerine cemaat ve cemiyetleşmeyi, yaşlandıktan sonra ölüme terk edilen aile büyüklerini sahiplenmeyi, kendi çağdaşlaşma projesi olarak hayata geçirince, çağın idrakine ve kamuoyuna kendisini bir daha söyletmiş olacak. Bireyi gerektiği şekilde doğuran ve yetiştiren, toplum ve kitle ruhudur” (Ali Şeriati) Günün birinde Christopf Lasch’ın imzasını taşıyan güzel bir cümle, cümleden ziyade yerinde bir tesbit dikkatimi çekmişti. Böylesi beyin ürünü dahiyane sözler denk geldiğinde, birgün lazım olur diye, her zaman olduğu gibi, bir kenara not edivermişim. Şimdi Christopfer Lasch’ın o sözüyle konuya giriş yapmak istiyorum: “Aile, içinde yaşadığımız 20. yüzyılın kalpsiz dünyasında insanın sığınabileceği tek limandır” Geçen yüzyılda sarfedilen bu sözü, daha on yılı bile tamam olmamış yeni yüzyıla taşıdığımızda, dünkünden daha beter kalpsizleşen dünyada aile müessesesi, çatırdamasına rağmen, yine de başımız sıkıştığında sığınabileceğimiz ve huzur bulabileceğimiz yegane mekandır. Hele hele farklı bir kültür coğrafyasında yaşayan azınlıklar için aile ocağı, birçok görevi birden üstlenmek mecburiye- “ tindedir: Anavatandan birlikte getirilen kültürel değerlerin yetişmekte olan nesillerce yaşanması ve yaşatılması, yenivatanın dilini öğrenmeğe başlamadan önce anadilin öğrenilmesi, yerli-çoğulcu toplum içinde yetişirken, şahsiyet kazanarak uyum sağlanması gibi daha birçok konu... Aileleşemeden, yani aile yuvası oluşmadan zürriyetimiz, yani gençliğimiz, gençliğimiz olmadan da, geleceğimiz olamaz! Sağlam Türk Aile Yapısı, içinde bulunduğumuz zaman ve şartlara uyarlanmadığından çok ama çok zorlanıyor. Anadolu’dan gelirken getirilen ve o günden bugüne adeta konserve edilen anlayış ve hayat tarzıyla bu kültür coğrafyasındaki Türk aile ocağının varlığını sürdürmesi kolay değildir. Önce ebeveynler, çocuklardan önce onları eğitecek annebabalar eğitilmeli... Artık ne kırılan kolu yen içinde, ne de kırılan başı fes içinde saklamamız mümkün... Yıllar önce Batı Avrupa Türk ailesini konu edinen bir yazımda şöyle bir benzetme yaptığımı hatırlıyorum: Dışarıdan baktığınızda, buradaki aile görüntümüz, üzeri yeşillikler, binbir çeşit çiçekler ve çam ağaçlarıyla kaplı güzel bir dağa benziyor. Fakat öyle bir dağ ki, içerisi fokur fokur lavlarla kaynıyor ve her an patlamaya hazır bir yanardağ! Bizatihi hayatın içinden, dost, akraba, tanıdık aileler içindeki değişim ve gelişimleri, menfi ve müsbet yönleriyle bire bir gözlemleyen ve aktif cemiyet hayatında özellikle Almanya Türklerinin sosyo-kültürel gidişatının takipçilerinden birisi olarak diyoruz ki; “Varılmaz menzile bu gidiş ile...”. Bazen cinayetlerle ilişkilendirilen töresi, bazen hedef tahtası haline getirilen namus telakkisi, bazen de cahiliye döneminin kadına bakış açısıyla irtibatlandırılan dini, medeniyetler çatışmasında malzeme olarak kullanılırken; her türlü istismara, karalamaya ve çarpıtılmaya maruz kalmış Türk Aile Müessesesinin acilen “restorasyon”a ihtiyacı var. Çünkü etrafı abluka altına alınmış bu “kale”nin surla- rında epeyce gedikler açıldı, tahribatlar yapıldı. Üstte mavi gök mü çöktü, yoksa altta yağız yer mi delindi, bilmem ama bizi biz yapan, inanç dairemiz içindeki törelerimizi ya birileri bozdu, ya da birilerinin uzantısı birilerimiz bozdu. Dünya çaplı medeniyetler çatışmasından bir kıvılcım, bir top ateş de bizim aile ocağımıza düştü ve o gün bugündür yuvamızda nesillerarası kültürel çatışma huzurumuzu kaçırıyor, birliğimiz ve dirliğimize zarar veriyor. -Uyumdan ziyade asimilasyon kokan dayatmalar... -Müslüman Göçmenler üzerinde araştırma yapan Oliver Roy gibi ilim adamları, üçüncü nesil müslüman göçmenlerdeki kökkültüründen kopuşa (Entwurzelung) dikkat çekerler. Imgard Pinn (Müslüman Alman sosyolog) da bu duruma, “Kulturelle Enteignung (Kültürel İstimlak)” diyor. İstatistiklere bakılırsa yeni nesil göçmen Türkler de artık Batılılaşyorlar, yani yerlilerin hayat tarzına hergün biraz daha yaklaşıyorlar: Geç evleniyor, az çocuk yapıyor, çokca boşanıyorlar. Yanlış ve cahilane aile, namus veya erkeklik anlayışı yüzünden baskılara dayanamayıp evden kaçan kızlar ve genç kadınlarımız da yüreğimizde bir başka acıya sebep oluyorlar. Uzun yıllar siyasi mültecilere, müslüman göçmenlere hizmet vermiş, danışmanlık yapmış bir Müslüman Alman hanımefendiyle yapılan söyleşideki anektod dikkatimi çekmişti. Şöyle diyordu: Sıkça gidip geldiğim otobüs ve tramvaylarda bir grup Türk ve Faslı gencin uygunsuz hareketlerinden rahatsızlık duyuyordum. Bağıra çağıra ve küfürlü konuşmalarına, oturuş duruş biçimlerine günün birinde dayanaymayıp yanlarına gi- mahmut.askar@t-online.de derek müdahale ettim. Konuşmalarından möüslüman olduklarını bildiğimden direk sordum; “Siz müslüman mısınız?” diye. Hepsi birden biraz da iftaharla; “Elhamdülillah” dediler. O zaman bunun gereğini yapın, dedim. Biraz şaşırdılar. “Seni ne ilgilendirir?” dediler. Ben de; çünkü ben de müslümanım, dedim. Öyle ya, biz birbirimize ayna olmayacak mıydık?... Her bir müslüman, her bir Türk, kendisinden bildiği insanların dışarıdaki yanlış ve uygunsuz davranışlarını, bu hanımefendi gibi, kendilerine hatırlatmış olsaydı, dışarıdaki görüntümüz şimdikinden çok daha iyi olabilirdi kanaatindeyim. Yerli toplum içinde Türk/Müslüman azınlık olarak dışarıdaki hal ve hareketlerimiz sözkonusu olunca, affınıza sığınarak şöyle bir değerlendirme yapıyorum: Namaz bitince sağımızdaki ve solumuzdaki bizi gözetleyen, günahımızı ve sevabımızı kayıt altına alan meleklere inancımız gereği selam veren bizler bilmeliyiz ki, hanemiz, derneğimiz veya camimizden ayağımızı dışarıya atar atmaz bu toplum da bizim her hareketimizi not Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 11 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 12 haber ediyor, kayıt altına alıyor ve “Hesap Günü”nü beklemeden akşamına veya sabahına televizyon ekranlarına, internet sitelerine, kitap veya gazete sayfalarına bazen abartarak, bazen çarpıtarak taşıyorlar. Haftalardan beri Alman medyasında bizimle ilgili koparılan kızılca kıyameti takip edenler, ne demek istediğimizi daha iyi anladıkları kanaatindeyim. Evet... Batı Avrupa Türkünün geldiği nokta; ne kendisi gibi olmak, ne de onlar gibi olabilmek arası bir yer... İşte tam da burada Hz. Mevlana’nın o çok bilinen pergel benzetmesi imdadımıza yetişiyor: Bir ayağımız şeriat, İslâm, bizi biz yapan değerler üzre sabitken, diğer ayağımızla farklı kültürler, kavimler ve dinleri dolaşmak, onlarla tanışmak ve barışmak... Şayet kendi eksenimizde dönebilirsek, etrafımızı da kendimize göre döndermiş oluruz. Aksi taktirde biz başkalarının eksenine gireriz ki, bugünlerde Türkiye’de “eksen kayması” tartışmaları biraz da bu duruş veya duruşsuzlukla bağlantılıdır. Hâkim medeniyet anlayışı, Batı tipi hayat tarzı, dininden ve milliyetinden bağımsız olarak insanı, cemiyet, cemaat ve hatta aileden koparmış, yalnızlığa terketmiştir. Tüketim toplumunda yetişen nesillerine israfın haram olduğunu verebilenlere helal olsun! Narsist, bencil, egosentrik bir hayat anlayışı karşısında, mütevaziliği, yardımlaşmayı, paylaşmayı, cefakârlık ve fedakârlığı bir hayat düsturu, unutulmaya yüz tutmuş bir medeniyetin olmazsa olmazları hâline getirenlere selâm olsun! Ve o değerler ki, aynı zamanda insanlığın ortak değerleridir, onları bir medeniyet projesi olarak veya bizim de bu topluma katkımız olsun diyerek sunanalara gerçekten helal olsun!... Huzurun, yalnızlıkta değil, toplumuyla içiçe, cemaatiyle omuz omuza, dostlarıyla hemhal olabilmekte olduğunu anlayanların yuvası daim, istikbali parlaktır. R heinland Pfalz Eyaleti Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Malu Dreyer (SPD), “Neuen Osnabrücker Zeitung“a yaptığı açıklamada, “Almanya’daki göçmenlere de çifte vatandaşlık hakkının verilmesi ve eskide kalmış ulusal-küçük devlet düşüncelerinin aşılması gerektiğini” belirtti. Çifte vatandaşlığın Almanya’nın uzun zamandır bir realitesi olduğuna vurgu yapan Rheinland Pfalz Eyaleti Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Malu Dreyer, “İspanyollar, İtalyanlar veya diğer AB vatandaşları bugün Alman vatandaşı olup çifte vatandaş kalabi- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir - İlmî araştırmalar, yedi yaşına kadar insanda kültürel proğramlanmanın büyük ölçüde tamamlandığını ortaya koymaktadır. Dün almış olduğu kültürel değerler ve terbiyeye göre, başka toplumlardaki farklı davranış biçimlerini “tuhaf” veya “ayıp” olarak kategorize eden bizler, bugün bunları birlikte yaşadığımız toplumların olağanları (normal) arasında görebilmekteyiz. Dünya ölçekli Müslüman-Doğu ile Hıristiyan-Batı veya kıta ölçekli Batı Avrupa Müslüman Göçmenleri ile Hıristiyan-Yerliler arasındaki kültür (din) eksenli tartışmalarda Batı ise, müslümanın ‘normal’ini kendi kültürel normlarına aykırı bulduğundan, “anormal” olarak kategorize ettiği gibi, kabullenmekte de zorlanıyor. Bu kültürel çatışmalar, tarafların kendi değerlerine daha çok sahip çıkmasına ve bu bunları yeniden keşfetmelerine yardımcı olmaktadır. Erich Fromm diyor ki; “Bir çocuğun iradesini zayıflatmak için en etkili yöntem, onda suçluluk duygusunu uyandırmaktır”. Onyıllardan beri burdaki Türklere karşı yürütülen metot da, Erich Fromm’un tesbitiyle bire bir örtüşüyor. Özellikle Almanya Türkleri öylesi bir suçlama ve töhmet altında bırakılma hücumuna uğruyor ki, savunma refleksiyle atılan her adım kendimizi ifade etmekten uzak olduğu için, yeni nesillerdeki özgüven kaybına sebep oluyor. Batı Avrupa Türkü, kendinden sonraki nesilleri yetiştirmede maalesef başarılı olamamıştır. Özellikle Almanya Türklerinin şahsında müslüman azınlığa karşı her sene birkaç defa tekrarlanan kültürel taaruzların dayandığı mutlaka haklı sebepler de olmakla birlikte, gayenin üzüm yemekten çok bağcı dövmek olduğu aşikârdır. Farzımuhal bir sabah kalktığımızda Almanya’daki bütün Türkler akademisyen, işveren ve meslek sahibi insanlar olmuş olsalar, ve yine aynı günün sabahı başörtülü bütün kadın- ların örtülerini açarak “modern” kıyafetlerle Alman hemcinsleri gibi bir hayat tarzını benimsemiş olsalar, Türk/Müslüman düşmanlığı biter mi? Hayır! Sadece bu ülkede değil, bu kültür coğrafyasında özellikle Müslüman-Türke karşı kültürel taaruzlar başka bir kılıfa girerek, başka bahanelerin arkasına sığınarak devam edecektir. Nerede ve hangi şartlarda yaşadığımızı, ileriki zamanlarda karşılaşabilceğimiz muhtemel engeller ve engebeleri şimdiden öngörmek açısından buna göre kendimizi ve geleceğimizi tasarlamamız gerekiyor. Başkalarının çocuğu 18 yaşını iple çekerek, sanki o yaşa girmesiyle hürriyetine kavuşmuş, ailesini terketmeye sebep bulmuş olabilir. Benim çocuğum bunu yapamaz, yapmamalıdır! Bizim kültürümüzde, aile hayatımızda evlada karşı ana-baba mesuliyeti maddi ve manevi manada nasıl son gün son nefese kadar ise, evladın da ana-babaya karşı her türlü mesuliyeti, onların son gün son nefesine kadardır! İster Almanya’da ister Türkiye’de yaşamış olsun, bunu kabullenmeyen evlat bizden değildir! Evlat yetiştirmeyip, evlat besleyenlen ailelerin dikkatine arz olunur! Nitekim Şeyh Sadi de; “Koyun gibi güdülmesini istemiyorsanız, evlatlarınızı kuzu gibi yetiştirmeyin” diyor. Göçmenlik üzerine araştırma yapanlar, 3. ve en geç 4. nesilden sonra kültürel asimilasyon sürecinin başladığını söylerler. Buradaki Türklerin kültürel varlığı büyük çapta, birçok ağır aksak taraflarına rağmen, 3. nesille devam etmesi, yapılan tahminleri, öngörüleri ve yazılan senaryoları altüst etti. Bu sebepten dolayı, birtakım yanlışlarımız, hatalarımız ve eksikliklerimizin arkasına sığınılarak, yıllardan beri şu veya bu ad altında üç direnç noktamıza atış yapmaya devam edi- Hayat yorlar: -Din -Aile Ocağı/Töre (akrabalık bağları, namus telakkisi, örf ve adetleri vs.) -Milli Kültür/Kimlik Peki yapılması gereken nedir, sorusuna cevap arayalım: Hemen söylemek gerekirse; bu kültür coğrafyasında Batı Avrupa Göçmen Türkünün varlığını koruyabilmesi için özel veya sihirli bir reçeteye, formüle gerek yoktur. Sadece, “sağlam aile eşittir sağlam evlat” denklemi diyorum. Okumak ve okutmak gibi biz özelliğe sahip olunmadan bu iş olmaz, kültürel varlık korunamaz! Bu toplum okuyor... Okumayan bir toplum olarak kalmaya devam ve inat edersek, gün gelir okuyan toplum tarafında asimile edilmekten kurtulamayız. Evlat beslemeyin, yetiştirin! Okumasanız da okutun! Mükemmel Almanca ve mükemmel Türkçe konuşun, konuşturun... Dilinizi yaşatın ki, dininiz de yaşasın. Prof. Hayrettin Karaman’ın dediği gibi; “din ancak dilde yaşar.” En az iki dilli ama birisi mutlaka Türkçe, iki kültürlü, iki kimlikli, eğitimli, şahsiyetini kazanmış nesiller... Mevlana Celalledin’in pergel benzetmesi gibi, bir ayağı kökkültürü üzerinde sabit, diğer ayağıyla dünyayı dolaşan, kucaklayan nesiller... Daireyi kendi ekseni etrafında çizenlerin duruşu sağlamdır, lakin bir ayağı sabit olmayanlar her daim zikzak çizerler. Avrupalı Göçmen Türk, Batı modernitesinin tarümar ettiği aile yuvasını yeniden inşa etmeyi, insanı yalnızlığa iten ferdiyetçiliğin yerine cemaat ve cemiyetleşmeyi, yaşlandıktan sonra ölüme terk edilen aile büyüklerini sahiplenmeyi, kendi çağdaşlaşma projesi olarak hayata geçirince, çağın idrakine ve kamuoyuna kendisini bir daha söyletmiş olacak. Çifte Vatandaşlık: "Eskide kalmış ulusalküçük devlet düşünceleri aşılmalı" liyorlar. Türkler ve diğer milletler için de bu konuda başka türlü davranılmamalı” dedi. Bu bağlamda göçmen çocuklarına 18 ve 23 yaşları arasında iki vatandaşlık arasında seçim yapmaya zorlayan seçme modelinin kaldırılması talebinde bulunan Dreyer, “Genç göçmenlerden Alman pasaportu yüzünden diğer vatandaşlığından ayrılmasını istemek kadar saçma bir şey olamaz” şeklinde ko- sayfa 12 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 nuştu. SPD’li bakanın ayrıca yerel seçimlerde AB vatandaşı olmayan göçmenlere de oy hakkı yolunu açmak istediği belirtilirken, Dreyer konuyla ilgili “başarılı entegrasyon politik katılımı da şart koşmaktadır. Bu nedenle yerel alanda yabancılara seçim hakkı vermek başarılı bir entegrasyon politikası için atılacak önemli bir adım olacaktır” dedi. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 13 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Hulusi ÜNYE Sünneti Anlamak Sünneti öğrenmeli, anlamalı ve yaşamalıyız. Çünkü dinimizin bugün bize ulaşmış olan şekli, bilhassa sünnetle yoğrulmuş şeklidir. Temelini Kur’an’da bulan birçok ibadet ve insanlar arası ilişkilerin yaşam biçimi olarak ortaya çıkması, sünnetle olmuştur. Sünneti aradan çıkarırsak birçok ibadeti yerine dahi getiremeyiz. Örneğin, namaz kılamayız, zekat veremeyiz, faiz gibi bir yasağı kavrayamayız, şirket, vakıf gibi birçok kuruluşun yönetim prosedürünü uygulayamayız. S ünnet, sözlük anlamı itibariyle yol, gidiş, tabiat, şeriat, yüz, yüzün görünen yeri, alışılmış yol manalarına gelir. Dini ıstılahta ise, Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizin söz, fiil ve takrirlerinin bütününü ifade eden bir terimdir. Çoğulu ise, “sünen”dir. Sünnet, Fıkıh ilminde hüküm elde etme konusunda Kur’ân-ı Kerim’den sonra ikînci temel kaynaktır. “Âllah’a itaat edin, Rasûle ita- at edin ve kötülüklerden sakının”, (Mâide Suresi, [5:92]) “Kim Rasûle itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur” (Nisâ Suresi, [4:80]). “Peygamber size ne verdiyse onu alın ve size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir“ (Haşr Suresi, [59:7]). “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân Suresi, [3:31]) ayetleri bunun delilidir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in çeşitli vesilelerle söylemiş olduğu sözleri, sözlü sünneti oluşturur. “Âmeller ancak niyetlere göredir ve herkese niyetinin karşılığı vardır”1 hadisi gibi. Hz. Peygamber (as)’ın namaz kılış ve haccediş şekilleri O’nun fiili sünnetine misaldir. “Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın,”2 “Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alın”3 hadis-i şerifleri sözlü olarak O’nun fiili sünnetine işaret etmektedir. Bazen Hz. Peygamber (s.a.v), görüp işittiği halde yapılan işlere karışmaz ve karşı çıkmazdı. Onun o işe karşı çıkmamış olması onu kabullenmesi demekti. Çünkü Peygamber (as), bir iş yapılırken veya bir söz sarfedilirken orada hazır olur da yapılan işe veya söze müdahele ederek düzeltme veya reddetme yoluna gitmezse, bu durum onun o işi veya sözü uygun bulması ve doğru olduğunu hâl dili ile bildirmiş olması demektir. Örneğin Peygamber Efendimiz (as), kabir ziyareti yapan kadınları gördüğü halde onları bundan menetmemiştir. Bu da takriri sünnetin örneği olmuştur. Sünnet, rivayet yani zamanımıza ulaşması yönü ile de, Mütevatir, Meşhur ve Âhad olmak üzere ayrıca üç kısma ayrılır. Ahad sünnetin alt bölümleri de vardır ki, böyle bir yazıda o kısımlara inmek istemiyoruz. Ayrıca Sünnetin Kur’an’a nisbetle yeri ve fonksiyonu konusunu da bir başka yazıya bırakıyor ve yazımızı sünnetin gerekliliğine ve onu anlamanın lüzumuna hasrediyoruz. Peygamberler, Allah tarafından seçilen ve gönderilen, “tevhid” elçileridir ve de getirmiş oldukları tevhid mesajına insanları itaate çağırırlar. Dolayısıyla peygamberlerin iki önemli görevi vardır. Birincisi, Rabbimizden almış oldukları vahyi, insanlara ulaştırma, yani risalet görevi, ikincisi ise, vahiy kaynaklı mesajın yaşanması konusunda, insanlardan itaat edilmesi istenen uygulamaları bizzat tatbik etmeleri, yani iman edenlere bizzat yaşantılarıyla örnek teşkil etmeleridir. Yani Peygamberler, tebliğ etmiş oldukları vahiy bilgilerini eylemleştirme konusunda ilk örnek olmuşlar ve onların örneklikleri kesintisiz devam etmiştir. Sünneti anlamak ve yaşamak dini anlamak ve yaşamak demektir. Çünkü Sünnet, Kur’ân’la gelen hükmü destekler ve güçlendirir; açıklanmaya ihtiyaç duyulan Kur’ân âyetlerini beyan eder, açıklayıcı hükümler getirir ve Kur’ân’da bulunmayan meseleler hakkında hükümler getirir. Elbette biz dinimizin temel pek çok husu- mhulusiunye@hotmail.com sunu, Kur’an’dan öğreniriz. Ancak Kur’ani bir ahlakın ve dış müdahele ile mücadele tarzımızın oluşmasında ve Kur’an’ın bildirdiği hükümlerin uygulanmasında, Peygamberimizin örnekliği bizi yakinen ilgilendirir; bizim için en temel önceliği oluşturur. Bütün bunlardan dolayı sünneti öğrenmeli, anlamalı ve yaşamalıyız. Çünkü dinimizin bugün bize ulaşmış olan şekli, bilhassa sünnetle yoğrulmuş şeklidir. Temelini Kur’an’da bulan birçok ibadet ve insanlar arası ilişkilerin yaşam biçimi olarak ortaya çıkması, sünnetle olmuştur. Sünneti aradan çıkarırsak birçok ibadeti yerine dahi getiremeyiz. Örneğin, namaz kılamayız, zekat veremeyiz, faiz gibi bir yasağı kavrayamayız, şirket, vakıf gibi birçok kuruluşun yönetim prosedürünü uygulayamayız. Yani sünnet sayesinde dini daha iyi anlar ve onu hayatımızda tatbik ederiz. Sünnet bilgisi, bize çeşitli kanallardan ulaşmaktadır. Bugün elimizde yüzbinlerce Peygamber sözünü sayfaları arasında cemetmiş, hadis eserleri mevcuttur. Yani yazılı kaynaklarla sünnet bilgisine ulaşmaktayız. Son zamanlarda Arapça aslından Türkçe’ye de kazandırılan metin ve şerhleri içeren hadis eserleri, insanımızın sünnetten yararlanması adına büyük imkânlar sunmaktadır. Bu eserler vasıtasıyla, karşımıza çıkan problemleri çözme noktasında büyük kolaylıklar edinilmiş durumdadır. Ayrıca sünneti öğrenme ve yaşatma noktasında ev, aile, cami ve medrese (okul) ortamları da çok büyük önem arzetmektedir. İslami hassasiyetleri daha kuvvetli olan ailelerde, sünnete uygun yaşama Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 13 54. sayi pdf 08.03.2011 11:50 Uhr Seite 14 dosya biçimi daha küçük yaşlardan itibaren çocuklara da öğretilmekte ve bir yaşama biçimi olarak sünnet ebediyyen onların hayatında yer almaktadır. Yemede, içmede, giyim ve kuşamda, helal ve haramı her merhalede göz önünde bulundurmada sürekli ve tek ölçü, sünnete uygun yaşama kaygısıdır. Bir de Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir beraber yaşanılan toplum içinde gözetilmesi gereken uygulamaların cereyan ettiği yerler vardır ki, bunların başında camiler gelir, bu mekanlarda da sünnet bizim en önemli ölçümüzdür. Sünnet eğitiminde belki en temel ve metodlu eğitim camilerimizde yapılan dersler sayesinde gerçekleşmektedir. Onun için de bilhassa gençliğimizin camilerimizde verilen Kur’an ve Sünnet derslerine katılmalarına gerektiğince dikkat etmemiz gerekmektedir. Çocuklarımız ve gençlerimiz, Kur’an bilgisinin yanında, O’nun eksiksiz bir uygulaması olan Sünnet sayesinde, kendi kültürlerini IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Güney Teşkilatında Genişletilmiş Şube Yürütme Kurulu Toplantısı (GŞYK) ve Eğitim Semineri I GMG Hessen Bölgesi Kadınlar Güney Teşkilatı bu yılın ilk Genişletilmiş Şube Yürütme Kurulu Toplantısını Offenbach Şubesinde gerçekleştirdi. İki bölümden oluşan gündemin birinci bölümünde yoklama’nın ardından IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Güney Teşkilatı Başkanı Saime Tekdemir yapılacak olan çalışmalar ve programlar hakkında bilgi verdi. Ayrıca Bölge Kadınlar Teşkilatının Mart ayında düzenleyeceği Mutlu Anne Mutlu Aile Kursu’nun (MAMAK) ön kayıtlarının başladığını vurguladı. Ardından IGMG Hessen Kadınlar Genç- lik Teşkilatı Başkanı Ayşe Akgün, Gençliğin çalışmalarını anlattı. Başlatmış oldukları Kutlu Doğum etkinliklerinin yoğun ilgiyle devam ettiğini bildirdi. Akabinde Hollanda’dan gelen Misafir Eğitimci Sündüz Kurt Hanım “Vahyin gölgesinde kimlik inşaası” adlı Semineri sundu. Sündüz Kurt kimlik ve kişiliğimizi etkileyen etkenleri anlattı ve bizlerin kişilik oluşumunun vahiy yolu olması gerektiğini vurguladı. Büyük ilgiyle dinlenilen Seminer‘in son bölümünde ise günün konuşmacısı Aile ve toplumda huzurlu yaşamanın yolları hakkında da bilgi vererek program sona erdi. IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Kuzey Teşkilatında Genişletilmiş Şube Yürütme Kurulu Toplantısı (GŞYK) ve Eğitim Semineri I GMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı; Genişletilmiş Şube Başkanlar Toplantısı’nı Giessen‘de 60 kişilik 9 şube katılımıyla gerçekleştirdi. Toplantının açılış konuşmasında IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı; “Allah yolunda hizmet etmenin karşılıklarından bahsederek, heyecan ve büyük bir arzu ile çalışmalarımıza devam etmeliyiz gerektiğinden bahsetti. IGMG Hessen (Kuzey) Gençlik Teşkilatı’ndan Ceylan İpek yeni oluşan komisyonu tanıtarak, faydalı ve verimli bir birim çalışması yaptılar. Ayrıca davet edilen eğitimciler ve hoca hanımlar da kendi birimlerine dağılarak şubelerdeki eğitim faaliyetleri konusunda aktuel durum ve yıl sonuna kadar olan faaliyetler konusunda çalışmalarda bulundular. Toplantıyı teşrif eden IGMG Hessen Bölgesi Başkanı Mehmet Ateş, yaptığı selamlama konuşmasında; bulunduğumuz yerdeki sorun ve problemleri tespit ve bertaraf ederek çalışmalarımıza devam etmemiz gerektiği, israf edecek vakit olmadığı, bu yüzden heyecen ve kafa dinçliği ile yol almamız gerektiği noktasında tavsiyelerde bulundu. Toplantının bu bölümünden sonra Hollanda’dan gelen eğitimci Sündüs Kurt hanım başkanlara ve Giessen´li hanımlara ‘Vahyin ışığı’nda kimlik ve kişilik oluşumu’ başlıklı verdiği seminerinde; kişilik oluşumunda kriterlerimiz, tercih sıralamalarımız, teslim olduğumuzu temsil etmek, samimiyet, istikamet ve teşkilatçının sahip olması gereken özellikler konularında örnek ve bilgilendirmede bulundu. Ardından Limburg Şubesi’nin hazırlamış olduğu ikramlar ve okunan Kur’an-ı Kerim ile toplantı sona erdi. sayfa 14 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 Hayat bütünüyle içselleştirip, içinde yaşadıkları kültür ikliminin zararlı etkilerinden, kendilerini, Allah’ın inayet ve keremiyle muhafaza etmiş olacaklardır. 1 Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, I; İmân, 41; Müslim, İmâre, 155 2 Buhârî, Ezân, 18; Edeb, 27; Âhad, I 3 Ahmed b. Hanbel, III, 318, 366 IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı Eğitim Kursu GMG Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından organize edilen “Gençlik Eğitim Kursu”nun ilki Rüsselsheimdaki Bölge Merkezinde yapıldı. Gençlik Eğitim Kursuna 11 şubeden 37 genç kız katılım sağladılar. Gençlik Eğitim Kursuna konuşmacı olarak IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş de katıldı. Ateş; “genç kızlarımızın bu çalışmasını çok önemsiyorum. Eğitimli müslüman genç kızlar bulundukları topluma her yönden katkı sağlamak durumundadırlar. Bu katkının faydalı olabilmesi için eğitim açısından donanımlı olmak gerekir” dedi. Daha sonra Türkiyeden gazeteci-yazar Şakir Tarım genç kızlara “Namaz” konulu güzel bir seminer verdi. Yine IGMG Genel Merkez I Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı İbrahim Kaygısız da “Teşkilat Yapımız” konulu bir seminer sundu. IGMG Hessen Kadınlar Kuzey Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı da genç kızlara “Kul olmak ve Kardeşlik Bilinci” içerikli bir seminer sundu. IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan da genç kızların eğitim kursuna katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasından sonra genç kızlar Yavuz Çelik Karahan`a bir hediye takdiminde bulundular. Son olarak Eğitimci Aysel Ceylan genç kızlara “Recht im Islam” konulu almanca bir seminer sundu. IGMG Hessen Bölge Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Ayşe Akgün bu programın her ay bir cemiyette devam edeceğini ve tüm genç kızları buraya beklediklerini söyledi. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 15 haber F arklý kültür ve deðerlere ev sahipliði yapan bir toplumun hedefi, farklý deðerlerin birlikte barýþ içinde yaþamalarý için gereken altyapýyý saðlayarak mevcud çalýþmalarý teşvik etmek olmalýdýr. Bu meyanda atýlacak her türlü müsbet adým, Almanya’da mevcud bulunan çeşitlilik ve farklýlýklarýn kendi aralarýndaki hoşgörü ve saygýyý olumlu yönde etkileyecektir. IGMG RNS Bölgesi Mannheim Fatih Camii Üniversiteliler Birimi bu anlamlý çalýþmalarý desteklemek amacýyla Ýslam Peygamberi Hz. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG RNS Bölgesi Mannheim Fatih Camiinden Anlamlı Bir Çalışma Muhammed´in Hadis-i Şeriflerini Mannheim´ýn farklý bölgelerinde yayýmlamaktadýr. “Hayra delalet eden, onu işlemiş gibidir.” Hz. Muhammed Hz. Peygamber’in hadislerinin reklam panolarýnda teşhir edilmesinin yaný sýra bir çok adrese mezkur hadislerin bulunduðu kartpostallar yollandý. Günümüz toplumunun sýkýntý ve açmazlarýna dikkat çekerek çözümler sunan hadislerin her biri farklý bir üniversiteli tarafýndan işaret edilmiş; misal olarak “Sizin en hayýrlýnýz ailesine hayýrlý olanýnýzdýr” hadis-i şerifi psikoloji okuyan bir üniversiteli genç tarafýndan dillendiriliyor. “Gerçek zenginlik kanâattir.” Hz. Muhammed Hz. Muhammed’i sembolize eden 2.500 kýrmýzý gülün Mannheim’ýn muhtelif yerlerinde daðýtýlmasýndan sonra tüm bu çalýþmalar, 25.02.2011 tarihinde Dorint Otel’de verilecek olan Mevlid Kandili Resepsiyonu ile sona erecek. Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 15 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 16 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat AVRUPA 23. KUR’AN OKUMA YARIŞMASI BU YIL CASTROP-RAUXEL EUROPAHALLE’DE YAPILACAK ölgeler Arası Elemeler Tamamlandı ve Finalistler Belirlendi. Yarışma 3 Nisan 2011 / Pazar günü 13’de başlayacak. KERPEN- Özel IGMG İrşad Başkanlığı tarafından organize edilen yarışma bu yıl da heyecanlı ve çekişmeli geçecek. Bilindiği gibi 10-13 ve 14-18 yaş katagorilerinde düzenleniyor. Yarışmaları organizesinden sorumlu olan birim olarak IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Ahmet Özden yarışma ile alakalı olarak şunları söyledi: “Bu yıl 23.sünü düzenlediğimiz Kur’an-ı Kerim Okuma Ya- B rışması’nı Almanya’nın CastropRauxsel şehrinde 3 Nisan 2011 / Pazar günü yapılacağız. Bölgeler arası elemeleri Şubat ayının ilk iki haftasıda Hamburg, Brüksel, Avusturya Linz ve Waldorf şehirlerinde 4 etabta tamamladık ve 10-13 ve 14-18 yaş gruplarında olmak üzere tamamladık ve finalistlerimizi belirledik. Netice itibarı ile şonuçlar şöyşe şekillendi: 10-13 Yaş Grubu’nda: Abdulkerim İleri (Kuzey Ruhr), Muhammed Aydın (Freiburg), Ali Mahmud (Schwaben) Smed Bozkurt (Güney Hollanda) finalist olurlarken; 14-18 Yaş Grubu’nda da: M. Fahim Akbar (Berlin), Enes Çiçek (Ruhr A), Mehmet Papak (Avusturya Viyana), İ. Melih Tuzlacı (Rhein Neckar Saar) finallere katılmaya hak kazandılar.” Yarışmanın son derece güzel geçmesi için yoğun bir gayret içinde olduklarını ifade eden İrşad Başkanı Ahmed Özden sözlerini şöyle hulasa etti: “Yüce Allah’ın kitabı Kur’an’a müslümanlar olarak göstereceğimiz ilgi oranında Rabbimizin rahmetinden istifade ir süre önce IGMG Genel Merkezini ziyaret eden gençler, Bosna Hersek gezisine hazırlanıyor. Gençlerin ilgi gösterdiği sohbetler Pazartesi günleri yapılmaya devam ediyor. Üç yıldır aralıksız olarak devam eden sohbetlerde derslerin yanısıra, sosyal aktivitelerde gerçekleştiriliyor. Muhabbetin en güzelinin oluştuğu ev sohbetlerinde Ahlak`tan Siyer derslerine, İlmihal bilgilerinden, Tarih bilgilerine bir çok alanda konular işleniyor. Bununla beraber ev sohbetlerine katılan gençlere topluma uyum saglama ve bunu Milli ve Manevi değerlere bağlı kalarak uygulaması da anlatılıyor. Milli gazete leştirilen sohbete katılarak gençlere mek konusunu işleyen Tarım, namayazarlarından, Şakir Tarım, gerçek- nasihatlarda bulundu. Allah‘ı birle- zın önemine değinerek, gençleri bu B edebiliriz. Bunun için tüm müslümanların Kur’an’ı öğrenmelerini, anlamalarını ve yaşamalarını teşvik etmek bizlerin asli görevimizdir. Bundan dolayı bu yarışmamızın ve buna benzer faaliyetlerin önemi çok büyüktür. Tüm kardeşlerimiz bu güzel yarışmaya katılmalı ve bilhassa çocuklarımızı bu ortamın yaşamasına vesile olmalıdır. İnanıyoruz ki, manevi hazzın zirveye çıkacağı bu yarışmada katılan herkes ruhen huzur duyacak, feyz alacaktır. Bu münasebetle Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okunacağı programımıza herkesi davet ediyoruz” dedi. IGMG Hessen 2000 EVSO gönül buluşmaları devam ediyor sayfa 16 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 güzel çalışmalarından dolayı tebrik etti. Sohbet dersleri tamamlandıktan sonra eğlenceler yapılarak gençlerin kaynaşması sağlanıyor. Bir süre önce IGMG Genel Merkezini ziyaret ederek IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahanı da ziyaret eden gençler, önümüzdeki günlerde Bosna Hersek gezisi organize etmeyi planlıyorlar. Dört gün sürmesi düşünülen gezide Bosna Hersek’in baş şehri Sarejevo, Mostar ve Srebnenica gibi şehirler ziyaret edilecek. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 17 haber slam tarihi, düşüncesi ve sanatı üzerine araştırmalarda bulunmuş, konuları hakkında önemli ölçüde bilgi birikimine sahip çok sayıda batılı müellifin olduğu, geçmişte olduğu gibi bugün de bir hakikattir. Oryantalist ya da şarkiyatçı olarak da adlandırılan, özellikle Edward Said’in meşhur Oryantalizm adlı eserinden sonra ekseriyetle olumsuz bir imaja sahip bu araştırmacıların eserlerini kalın bir hamakat perdesinin arkasından bakmaksızın ilmî açıdan göz ardı etmek pek mümkün değildir. Bununla birlikte, bu alanda kimi müellifler vardır ki, eserleri ve şahsiyetleri ile hem Batı’da hem de Doğu’da hayranlık uyandırmış, kendilerine haklı olarak büyük hürmet gösterilmiştir. Vefatının yıldönümü münasebetiyle kendisini tanıtarak, hatırasını yâd etmeyi arzuladığımız Annemarie Schimmel hanımefendinin, sözünü ettiğimiz zümre içerisinde müstesna bir yeri vardır. 7 Nisan 1922 tarihinde, Almanya’nın Erfurt şehrinde dünyaya gelen Annemarie Schimmel, felsefî ve mistik konulara meraklı bir baba ile okumaya ziyadesiyle düşkün bir annenin kızıdır. Bir ev hanımı olan annesi Anna Schimmel, 1978 yılında vefatına dek sürekli kızının yanıbaşında olmuş, kitaplarını herkesten önce okumuş ve müşfik yardımını kızından hiç esirgememiştir. Doğu ve bilhassa İslam kültürüne ilgi duyan hocalarının da katkılarıyla küçük yaşlardan itibaren tarih ve edebiyat başta olmak üzere, çeşitli dinler ve dinler tarihi hakkında yorulmaksızın okuyup araştırmalarda bulunan Schimmel, okulda öğrendiği Fransızca ve Latince dillerinin yanısıra Arapça eğitimi de almıştır. Araya giren ikinci dünya savaşı ve beraberinde getirdiği olumsuz şartlar, genç Schimmel’in üniversiteye devamına engel teşkil etmemiştir. Üniversitede İslam sanatı tarihi ve Arapça derslerine devam eden Schimmel’in bu alandaki kabiliyeti hocalarının da gözünden kaçmamıştır. İleriki yıllarda Arapça’nın yanı sıra Farsça ve Osmanlıca öğrenmeye başlayan Schimmel, “Memlüklüler döneminde, Mısır’da Halife ve Kadıların Durumu” başlıklı doktora tezini 1941 yılında tamamlamıştır. 1946 yılında, “Memlük Devleti’nde Asker, Emir ve Sultanların Sosyal ve Kültürel Rolleri” başlıklı doçentlik tezini sunduktan sonra, Marburg Üniversitesi’ndeki akademik kariyerine doçent olarak başlamıştır. Üniversitede Arapça, Türkçe ve Farsça’nın yanısıra, İslam sanatları ve İslam edebiyatı tarihi dersleri de veren Schimmel, bu esnada, dinler tarihi alanında ikinci bir doktora çalışmasına başlayıp çok geçmeden bu alanda da doktorasını başarıyla tamamlamıştır. Müteakip yıllar, Schimmel’in Tür- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat İ Annemarie Schimmel (1922-2003) Bereketli Bir Ömrün Kısacık Hikâyesi Ömer Faruk Altıntaş • ofaltintas@igmg.de kiye ile ilişkilerinin sıkılaşacağı yıllar olacaktır. İlk olarak 1952 yılında, yazma eserleri incelemek üzere İstanbul’a gelen Annemarie Schimmel, kısa sürede aralarında Yahya Kemal, Samiha Ayverdi gibi isimlerin de bulunduğu, ilim ve edebiyat çevrelerinden pek çok dost edinmekte gecikmeyecektir. Öyle ki dönemin İstanbul’unda çıkan Yeditepe, Hayat gibi edebiyat dergilerinde, “Cemile Kıratlı” müstear ismiyle yazıları dahi yayımlanır. Genç yaşlarından itibaren Mevlana’nın şiirlerine hayranlık duyan ve Mesnevi’ye atıfla; “hayatımın yeni dönemindeki o uzun ve çetin günlerimde acımı dindiren merhem” diyen Schimmel, Türkiye’de bulunduğu bu dönemde Konya’ya giderek, Mevlana’nın türbesini de ziyaret etme imkânı bulacaktır. Annemarie Schimmel’in hayatında ayrıca zikredilmesi gereken bir de Ankara dönemi bulunur. Yeni kurulan Ankara İlahiyat Fakültesi’nde, Dinler Tarihi kürsüsü için yapılan hocalık teklifini kabul eden Schimmel, 1954-59 yılları arasında fakültede Dinler Tarihi dersi vermiştir. Bu dönemde hazırladığı Dinler Tarihine Giriş adlı ders kitabının yanısıra, Muhammed İkbal’in Cavidname adlı eserini de Türkçe’ye tercüme etmiştir. Hayatının bu dönemi Schimmel’e Anadolu kültürünü tanıma adına da kimi fırsatlar sunmuş, annesi Anna Schimmel ile birlikte Anadolu coğrafyasında uzun ve maceralı seyahatler gerçekleştirmiştir. 1959 yılında Türkiye’den ayrılarak, Marburg’a geri dönen Schimmel, 1961 yılından itibaren Bonn Üniversitesi’nde Arapça, Farsça ve Türkçe derslerinin yanısıra, dinler tarihi, tasavvuf ve İslam tarihi üzerine dersler vermiştir. Muhammed İkbal’e olan hayranlığı Hint-İslam kültürüne dair derin bir alâka duymasını ve bilgi sahibi olmasını sağlamış, 1967 yılından itibaren, ta ki 1992 yılında emekli oluncaya kadar Harvard Üniversitesi’nde Hint-İslam kültürü dersleri vermiştir. Yazarın emeklilik dönemi de bereketli geçmiş, her yıl birden fazla kitap yayımlanmıştır. Alanının en önemli araştırmacılarından biri olan Annemarie Schimmel, “Doğu ve Batı. BatılıDoğulu Hayatım” (Morgenland und Abendland. Mein west-östliches Leben) başlıklı hatıratını yayımladıktan kısa bir süre sonra, 26 Ocak 2003 tarihinde Bonn’da vefat etmiştir. Mezar taşında, henüz küçük yaşlarda okuyup çok etkilendiği, ömrü boyunca hatırından bir an olsun çıkarmadığı, “İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar” mealindeki hadis-i şerif Almanca ve Arapça olarak yazılıdır. Ömrünü İslam dininin incelikleri, özellikle de tasavvuf kültürü üzerine araştırmalar yaparak geçiren Schimmel, bu kültürden neşet eden şiir, mûsikî, mimarî, minyatür, resim ve hat gibi sanat dallarını incelemiş, bilgi ve izlenimlerini kitaplarına vukufiyetle aksettirmiştir. Arapça, Farsça, Türkçe, Urduca, Peştuca, Sintçe, Gucerati, Marathi, Keşmiri, Bengali, Sanskritçe, Çekçe, İbranice, eski Yunanca, Latince, İtalyanca, Rusça, İspanyolca, Hollandaca, Fransızca ve İngilizce bilen Schimmel, bu dillerin çoğundan tercümeler de yapmıştır. Annemarie Schimmel, aralarında 1995 yılında verilen Alman Yayıncılar Birliği Barış Ödülü de olmak üzere birçok ödüle layık görülmüştür. Yazar arkasında yüzden fazla eser ve binlerce makale bırakmıştır. Öne çıkan ve Türkçe tercümeleri de bulunan bazı eserleri şunlardır: Mystische Dimensionen des Islam. Die Geschichte des Sufismus. (İslam’ın Mistik Boyutları. Sufizm’in Tarihi), Rumi: Ich bin der Wind und du bist Feuer. Leben und Werk des Mystikers. (Ben Rüzgarım Sen Ateş, Mevlana Celaleddin Rumi’nin Hayatı ve Eserleri), Die Träume des Kalifen. Träume und ihre Deutung in der islamischen Kultur. (Halifenin Rüyaları: İslam’da Rüya ve Rüya Tabiri) Und Muhammad ist sein Prophet. Die Verehrung des Propheten in der islamischen Frömmigkeit. (Ve Hz. Muhammed O’nun Peygamberi’dir: Peygambere İslam İnancında Gösterilen Hürmet), Wanderungen mit Yunus Emre (Yunus Emre ile Yollarda). Kaynaklar: 1. Senail Özkan, Vefeyat-Zümrüt Hayallere Adanmış Bir Ömür, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı 9, s.153-166, 2003 2. DİA İslam Ansiklopedisi, Annemarie Schimmel Maddesi, Cilt.36, Yazar: Senail Özkan Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 17 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 18 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat M üstakil Sanayiciler ve İşadamları MÜSİAD Nürnberg/Nordbayern derneği sivil toplum ve resmi kuruluşlara başlattığı tanışma ziyaretlerini hızla sürdürmekte. Son olarak Nürnberg Belediyesi Ekonomiden Sorumlu Genel Müdür Dr. Roland Fleck`i ve T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ateşesi Dr. Kemal Ramoğlu‘nu ayrı ayrı makamlarinda ziyeret eden MÜSIAD-Nürnberg, derneklerinin amaçları ve çalışmaları ile ilgili bilgi verdiler. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Satır başta olmak üzere son ziyarette Baş Danışman İsmail Akpınar, Başkan Yardımcısı Ümit Sormaz, Muhasib Kadir Bozkurt, Denetleme Kurulu üyesi Murat Kudat ve Üye Hayrettin Kudat hazır bulundular. Başkan Satır gazetemize şu açıklamalarda bulundu: “MÜSIAD-Nürnberg bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak tüm diğer kuruluşlarla yakın irtibatta bulunacaktır ve gerektiğinde ortak çalışmalar yapacaktır. Özellikle bölgemizdeki Alman resmi kuruluşlarla irtibatımızı yüksek bir seviyede tutmak ve ortak projeler yürütmek istiyoruz. Tabiki Türk resmi makamlar- MüSiAD-Nürnberg’den Ziyaretlere Devam la da irtibatımız yoğun olacaktır. Bunun için yaklaşık iki aydır yoğun şekilde MÜSİAD-Nürnberg`in amaçlarını ve çalışmalarını tanıtmak üzere hiç bir ayrım yapmadan bölgemizdeki bütün kuruluşları ve işadamlarını sırası ile ziyaret ediyoruz. Sayın Genel Müdür Dr. Fleck ve Sayın Ateşemiz Dr. Ramoğlu ile görüşmelerimiz çok iyi geçmiştir. MÜSİAD-Nürnberg`in başdanışmanlığını yürüten Ekonomist İsmail Akpınar ise, son ziyaretleri şu şekilde değerlendirdi: “MÜSİAD-Nürnberg sadece bölgesinde çalışma yapan bir kuruluş değildir. MÜSİAD-Nürnberg mevcut Almanya ve Türkiye altyapısı ile uluslararası bir güce sahiptir. Bu da Oynarken düşünelim, düşünürken öğrenelim oyun serisi ile Kur’an Alfabesini öğrenmek ayrı bir zevk verecektir. Mem-Oy oyununu çocuklarımızla beraber oynayalım. Genel olarak oyun bir eğlence olmanın ötesinde, bilhassa çocuklarda bedeni ve zekayı geliştirmektedir. Oyunlar çocukların çevrelerini keşfetmelerine yardımcı olur, çocuklara mantık yürütmeyi, seçim yapmayı ve sebep-sonuç ilişkisini kurmayı öğretir. Çocuklarımızla oynacağımız oyunlarla iletişim becerileri artar ve doğru-yanlış, iyikötü, güzel, haklı-haksız gibi ahlaki kavramları öğrenirler. Mem-Oy oyunu Kur’an Alfabesini öğrenmenin yanısıra çocuğun hafızasının gelişmesine, renkleri algılamasına da faydalı olacaktır. IGMG Eğitim Başkanlığı sayfa 18 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 bütün MÜSIAD üyelerine ve yerleşik olduğu bölgelerin ekonomilerine bir güç sağlamaktadır. Örnegin Nürnberg`de faaliyet gösteren bir Alman iş adamı kolaylıkla MÜSİAD-Nürnberg üzerinden Fuar ve iş Forum Kongresine katılarak dünyanın diğer önemli ticaret merkezleri ile ortak iş yapma imkanına sahip olacaktır. İşte bu özellik MÜSİAD-Nürnberg`i diğer işadamları derneklerinden ayırt eder. Bunun içinde sayın Dr. Fleck, MÜSİADNürnberg`in sağladığı bu imkanın Nürnberg bölgesinde bulunan Türk ve Alman işletmelerine de büyük fırsatlar yaratabileceğinin altını çizdi” MÜSİAD, Türkiye genelinde 32’ye ulaşan şube sayısı, 40 farklı ül- kede yaklaşık 90 irtibat noktasıyla 3000’den fazla üyeyi ve GSMH’ya yaklaşık 35 milyar dolar, ihracata ise yaklaşık 10 milyar dolar katkısı olan, yaklaşık 750.000 kişiye istihdam sağlayan ve yıllık ortalama 3 milyar dolara yakın yatırım yapan 15.000 işletmeyi temsil eden önemli uluslararası kuruluşlarımızın arasındadır. Almanya çapında ise 6 bölgesi bulunmaktadır. MÜSIAD-Nürnberg açılış merasimini ise 13 Mart 2011 tarihinde Nürnberg`de düzenleyecektir. Programa 300`ün üzerinde Alman ve Türk işadamı, siyasetçi, sivil toplum ve resmi kuruluşların temsilcilerinin katılması beklenmektedir. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 19 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ahmer ARSLAN Sünnet: Çağlar Üstü Örneklik Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatından sonra onun misyonunu iyi kavrayamayan bazı kimseler, bir yandan insanüstü nitelikler atfederek O’nu (s.a.v) her şeyden haber veren bir kâhin gibi algılamışlar, diğer yandan, peygamberlerin her şeyin en üst bilgisine sahip oldukları varsayımından hareketle Hz. Muhammed (s.a.v)’in her alanda rehberlik edebilecek bilgi ve beceriyle donanımlı olduğu düşüncesine kapılmışlardır. slam dininin temel kaynaklarından biri olan “sünnet”, özel anlamıyla, bu dini tebliğ eden Hz. Muhammed’in (s.a.v), inananlar için örnekliğini ifade eden bir kavramdır. Arapçada fiil olarak, yeni bir şey ortaya koy- İ mak, iyi veya kötü çığır açmak anlamlarına gelen sünnet, isim olarak âdet, gidişat, davranış tarzı, kural gibi anlamlar içerir. Hz. Peygamber’in (s.a.v), İslam dininin öğretilerini açıklamak, uygulamak, dinî ve ahlakî açıdan müminlere örnek olmak için ortaya koyduğu söz, tatbikat ve takrirlerin (onayların) genel adıdır. İslam dininin Kur’an’dan sonraki ikinci kaynağı olarak “sünnet”in ıstılahi (terimsel) bir anlam kazanması ise Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatından sonradır. Hicrî üçüncü asırdan sonra hadis ve sünnet terimleri genellikle eş anlamlı olarak kullanılmış ve sünnet, kavlî (sözlü), fiilî ve takrirî (onaylı) olarak üçe ayrılmıştır. Nebevî söz ve uygulamaların aktarıldığı şifahî rivayetler ve yazılı metinlerin hepsi “hadis” genel kavramı altında ifade edildiği için tüm bunları konu edinen ilim dalına da “Hadis” adı verilmiştir. Sünnetin İşlevleri Hz. Peygamber’in (s.a.v), Allah’tan aldığı vahyi insanlara tebliğ ederken gerekli hâllerde onu açıklama ve uygulayarak gösterme görevi, sünnetin esasını teşkil ettiği için, İslam bilginleri dinin anlaşılması ve yaşanmasında hadis ve sünnetin işlevsel değerini üç kısımda ele almışlardır: Kur’an doğrultusunda hüküm getiren, Kur’an’ı açıklayan ve Kur’an dışında yeni hükümler koyan sünnetler. Hz. Peygamber’in (s.a.v), Kur’an’da yer alan ilahî buyrukların ve ahlakî kuralların yerine getirilmesini ashabından istemesi birinci grup sünnete girmektedir. Örneğin, Hz. Peygamber’in (s.a.v), Kur’an’da bildirilen ibadetlerin yerine getirilmesini ashabına emretmesi, onları Allah’a ortak koşmaktan, yalancılıktan, ana-babaya isyandan, haksız yere insan öldürmekten, içki, kumar ve zinadan menetmesi bu tür sünnetlerdendir. Bunlar bir bakıma Kur’an’ın tebliği sayılabilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v), çeşitli vesilelerle ashabına, kendi ifadeleriyle yaptığı bu açıklamalar, Kur’an metninden farklıdır. Ancak bunlar Kur’an’a dayandıkları için hüküm olarak aynen Kur’an gibidir. Örneğin, Kur’an’da, “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yolla yemeyin.” (Nisâ Suresi, [4:29]) buyrulmuş, Hz. Peygamber (s.a.v) de buna uygun olarak “Rızası olmadan bir kimsenin malının başkasına helal olmayacağını” ifade etmiştir. Kur’an’ın tebliğcisi ve açıklayıcısı olan Hz. Peygamber’in (s.a.v) pek çok söz ve uygulamasının Kur’an ayetleriyle benzerlik göstermesi doğaldır ve bu konuda çok sayıda örnek göstermek mümkündür. Hz. Peygamber’in (s.a.v) sünnetinin önemli bir bölümü Kur’an’ı açıklama ve yorumlama şeklindedir. Bu görev bizzat Allah tarafından kendisine verilmiştir: “Sana da Zikri (Kur’an’ı) indirdik ki düşünüp öğüt almaları için kendilerine indirileni insanlara açıklayasın.” (Nahl Suresi, [16:44]) “(Kendilerine indirileni) açıklasın diye biz her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik.” (İbrâhîm Suresi, [14:4]) Ashap, inen ayetlerden anlayamadıkları yerleri Hz. Peygamber’e (s.a.v) sorarlar, o da bunlarla ne kastedildiğini açıklardı. Örneğin, Kur’an’da namazın kılınması emredilmiş ancak kaç rekât olduğu ve nasıl kılınacağı açıklanmamıştı. Bu konuda bilgi almak isteyen arkadaşlarına Hz. Peygamber (s.a.v), “beni namaz kılarken gördüğünüz gibi kılınız,” buyurmuştur. Hac ve zekât ibadetinin nasıl ve ne şekilde yerine getirileceğini açıklayan hadisler de böyledir. Hz. Peygamber (s.a.v) bazı durum- ahmetasl@yahoo.com larda Kur’an’da bulunmayan hükümler de koymuştur. Peygamberliğinin yanı sıra toplumun lideri ve yöneticisi olması onu, bazı problemlerin çözümünde bir tür içtihada yöneltmiştir. Bu hükümlerde aklî muhakemesini kullanmasının yanı sıra, içinde bulunduğu toplumun örf ve ihtiyaçlarını da dikkate almıştır. Örneğin, kadınların özel hâllerinde namaz ve oruç ibadetlerini yerine getirmemeleri de sadece Hz. Peygamber’in (s.a.v) beyanına dayanmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v), özellikle bazı ticari ve toplumsal ilişkileri düzenleyen kurallarda, içinde bulunduğu toplumun örf, âdet ve uygulamalarını esas almıştır. Alışverişte şart koşma özgürlüğü (muhayyerliği), şuf’a (önalım hakkı) kuralları ve diyet (malî ceza) hükümleri buna örnek verilebilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) Kur’an’dan bağımsız hüküm koyamayacağını ileri süren bazı bilginler varsa da, bu görüş isabetli değildir. Çünkü evrensel bir din olan İslam’ın kıyamete kadar canlılığını sürdürmesi, gelişen ve değişen şartlara göre yeni hükümler verilmesiyle mümkündür. Dinin temel ilkelerini referans alacak bu tür yeni hükümleri vermede fakihlere, müçtehidlere tanınan hakkın bu dinin peygamberine tanınmaması düşünülemez. Bu yüzden, İslam tarihinde Hz. Peygamber (s.a.v) ve arkadaşlarından başlayarak her dönemde İslam bilginlerince Kur’an’da olmayan ama özü itibarıyla ona ters düşmeyen çok sayıda hüküm verilmiştir. Sünnetin Müslümanlar İçin Bağlayıcılığı Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in (s.a.v) hem mübelliğ (tebliğ eden, duyuran), hem de mübeyyin (açıklayan) olarak gönderildiğini belirtirken, ona itaatin Allah’a itaatla eşdeğer olduğunu vurgulamış, müminleri onu dinlemeye ve itaat etmeye çağırmıştır. Ayrıca bazı ayetlerde onun ahlakî yüceliğine, meziyetlerine ve gü- Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 19 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 20 haber zel örnekliğine atıfta bulunulmuştur. Hz. Muhammed’in(s.a.v) ilk muhataplarına yönelik bu hitapların sadece onlarla sınırlı olamayacağı açıktır. Sünnet, meşruiyetini ve kaynaklık değerini Hz. Peygamber’in (s.a.v) müminler karşısındaki konumuna işaret eden bu ayetlerden almaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve eylemlerinin bağlayıcılık yönünden değerlendirilmesi, hadis ve fıkıh bilginlerini uğraştıran önemli bir konu olmuş, tarihî süreç içinde bir hayli tartışılan bu konuyla ilgili birçok eser kaleme alınmıştır. Sünneti bağlayıcılık açısından değerlendirmede sahâbe döneminden beri süregelen başlıca üç yaklaşım söz konusudur. Bunlar, zahirî, fıkhî ve içtihadî yaklaşımlardır. Zahirî yaklaşım, Hz. Peygamber’in (s.a.v) sözlerinin zahirine sarılarak, onları lafzî ve harfî (literal) anlayan, davranışlarına ise daha çok şeklî ve yüzeysel yaklaşan bir eğilimdir. Fıkhî yaklaşım, Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve davranışlarının kaynağının, gerekçesinin ve maksadının ne olduğunu, onu hangi ortam ve şartlarda söylediğini, bağlayıcı olup olmadığını kavramaya çalışan yaklaşımdır. İçtihadî yaklaşım ise, bazı yönetici sahabilerin Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatından sonra değişen şartlar karşısında sünneti ele alış tarzları, yeni problemlere çözüm bulmaları, hakkında nebevî talimat ve tatbikat bulunan bazı konularda içtihatlarına dayalı farklı tasarruflarını ifade etmektedir. Konuyla ilgili çalışmalarda örnekleri verilen bu yaklaşımlardan fıkhî ve içtihadî olanların, İslam toplumunun sosyal gerçekliğine, gelişme ve ilerlemenin temel dinamiklerine daha uygun olduğu açıktır. Zahirî yaklaşımın sonraki asırlarda şekillenmiş en katı biçimini temsil eden Zahiriyye mezhebi, gerçekliğe uymadığı için kısa sürede ortadan kalmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatının üzerinden henüz on yıl dahî geçmeden, onu en iyi anlayan arkadaşlarından Hz. Ömer, sünneti maksadına uygun yorumlayarak, şeklen Hz. Peygamber’in (s.a.v) tatbikatından farklı ama özü itibarıyla aynı olan birçok uygulamaya imza atmış, B irlik partileri göçmenler için entegrasyon sözleşmelerini bu yıl hayata geçirmek istiyor. Burada en önemli hususun entegrasyonu reddedenlere karşı yapılacak yaptırımların belirlenmesi olduğunu ifade eden Birlik Partileri Meclis Grubu Entegrasyon Sorumlusu Stefan Müller (CSU), Almanya’da yaşamak ve çalışmak isteyen her göçmenin Almanca öğrenmek ve düşünce özgürlüğü ve eşitlik gibi temel değerleri kabul etmesi gerektiğini söyledi. Mainz şehrinde biraraya gelen Eyalet Entegrasyon Bakanları Al- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde mevcut olmayan 150 civarında meseleye içtihatta bulunarak çözüm üretmiştir. Müslümanların sünnet anlayışlarının şekillenmesinde sahâbe ve tâbiîn nesliyle onları takiben ortaya çıkan ekollerin büyük rolü olduğu şüphesizdir. Neyin sünnet olup olmadığı, sünnetse hangi ölçüde bağlayıcı olduğu, onların bakış açıları ve değerlendirmeleriyle belirlenmiştir. Çoğu kez Hz. Peygamber’in (s.a.v) kendisinin olumlu ya da olumsuz bir görüş belirtmediği bir davranışın farz mı, vacip mi ya da mendup mu olduğu özellikle fakihlerin değerlendirmeleriyle tespit edilmiştir. İslam bilginleri genellikle, Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve eylemlerini dinî ve dünyevî olmak üzere iki temel ayırıma tâbi tutmuşlardır. Buna göre, Hz. Peygamber’in (s.a.v) dinle ilgili söz ve eylemleri müminleri için bağlayıcı kabul edilmiş, dünyevî tutum ve davranışları bağlayıcı sayılmamıştır. Burada dinî-dünyevî ayırımı, Hz. Peygamber’in (s.a.v) söz ve eylemlerinin kaynak ve niteliğini anlamak için yapılmıştır. “Yani Hz. Muhammed’in (s.a.v) bir davranışının kaynağı vahye mi; yoksa kendi bilgi ve tecrübesine mi dayanmaktadır? Bu davranış, dinin inanç ve ibadet alanıyla veya diğer kurallarından biriyle mi ilgilidir yoksa bireysel veya toplumsal hayatla ilgili rutin insanî bir davranış mıdır?” Aslında İslam dinine göre insanın bütün söz, eylem ve tutumlarının dinî bir değeri vardır. Dinin amacı insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak olduğuna göre, bütün insanî eylemlerin iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, günah-sevap, helal-haram gibi dinî değerlendirmelere tâbi tutulması doğaldır. Ancak kendine itaat edilmesi ve örnek alınması Allah (c.c) tarafından emredilen bir peygamber, hangi yönüyle örnek alınacak ve insanlara model olacaktır? Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in (s.a.v) üstün ahlakî kişiliğine, insanî erdemlerine değindiği hâlde, onun fizikî özelliklerine, giyimkuşamına, yeme-içmesine, dünyevî becerilerine temas etmemiştir. Örneğin Kur’an’da onun “yüce bir ahlâk sahibi olduğu” (Kalem Suresi, [68:4]), “müminlere karşı şefkatli ve merhametli olduğu” (Tevbe Suresi, [9:128]), “utangaç olduğu” (Ahzâb Suresi, [33:53]), “nazik ve yumuşak kalpli olduğu” (Âl-i İmrân Suresi, [3:159]) ifade edilmiş, ancak sıradan beşerî faaliyetlerinden fazla bahsedilmemiştir. Kur’an ona itaat edilmesini isterken peygamberlik misyonuna, onu örnek gösterirken de ahlâki meziyetlerine dikkat çekmiştir. Bu durumda Hz. Muhammed (s.a.v)’in söz ve eylemlerinin bağlayıcılık yönü, O’nun (s.a.v) peygamberlik görevi ve ahlakî kişiliğiyle sınırlı olmaktadır. O hâlde, Hz. Peygamber’in (s.a.v) Allah’tan (c.c) alıp insanlara tebliğ ettiği vahiy çerçevesindeki açıklamak, uygulamak, öğretmek, tavsiye etmek, emretmek, yasaklamak şeklinde tezahür eden hadis ve sünneti bağlayıcıdır. Örneğin inanç ve ibadet konularında yaptığı açıklamalar ve uygulamalar bağlayıcı fakat tıp, ziraat, ticaret, sanat vb. konularda yaptığı birçok tasarruf bağlayıcı değildir. Böyle bir ayırımı bizzat Hz. Muhammed (s.a.v)’in yaptığı, hadis kaynaklarında yer almaktadır. Misal olarak hurma aşılama hadisi olarak meşhur olan bir rivayete göre Hz. Muhammed (s.a.v), Medine’ye geldiğinde hurma aşılayan bazı kimseleri görerek ne yaptıklarını sormuş, onların aşılama yaptıklarını söylemeleri üzerine “yapmasanız daha iyi olacağını umarım” demiştir. Bunun üzerine aşılamayı bırakan çiftçilerin hurmaları olgunlaşmadan dökülmüş, durum kendisine iletilen Hz. Muhammed (s.a.v), “Ben ancak bir beşerim. Size dininizden bir şey emredersem uyun, kendi görüşümden bir şey söylersem ben de insanım” şeklinde karşılık vermiştir. Rivayetin başka bir şeklinde ise, “Siz (kendi) dünyanızın işini daha iyi bilirsiniz” ifadesi vardır. Bu rivayetten anlaşıldığına göre tarıma elverişli bir bölge olmayan Mekke’de yetişen Hz. Muhammed (s.a.v), Medine’ye geldiğinde, fazla tecrübesi olmadığı bir konuda tahminde bulunmuş, tahmininin doğru çıkmaması üzerine de gerekli açıklamayı yapmıştır. Hz. Peygam- Hayat ber’in (s.a.v) fiillerinin müminler için bağlayıcı olan ve olmayan şeklinde bir ayırıma tâbi tutulması, esas itibarıyla, onun sünnetinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanan zorunlu bir durumdur. Sonuç Olarak Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatından sonra onun misyonunu iyi kavrayamayan bazı kimseler, bir yandan insanüstü nitelikler atfederek O’nu (s.a.v) her şeyden haber veren bir kâhin gibi algılamışlar, diğer yandan, peygamberlerin her şeyin en üst bilgisine sahip oldukları varsayımından hareketle Hz. Muhammed (s.a.v)’in her alanda rehberlik edebilecek bilgi ve beceriyle donanımlı olduğu düşüncesine kapılmışlardır. Buna göre Hz. Muhammed (s.a.v) Allah’ın elçisi olmasının yanı sıra, örneğin, en iyi tabip, en başarılı tüccar, en bilgili çiftçi gibi tasavvur edilmiştir. Hâlbuki Hz. Peygamber’in böyle bir iddiası olmadığı gibi, bunlar O’nun (s.a.v) peygamberlik görevinin zorunlu unsurlarından da değildir. O (s.a.v), Allah’tan aldığı kutsal görevi yerine getirir ve insanları Allah’ın dinine davet ederken, ahlakî kişiliği, ilkeli, tutarlı, azimli, sabırlı, fedakâr ve hoşgörülü tutumuyla toplumun her kesimine önder ve örnek olmuştur. Hz. Peygamber’in (s.a.v) sünneti, nasıl başarılı bir tüccar ya da çiftçi olunacağının değil, nasıl iyi bir insan ve olgun bir Müslüman olunacağının reçetesi niteliğindedir. O nedenle, Hz. Peygamber’in (s.a.v) bir beşer olarak kişisel zevk ve tercihlerine göre ortaya koyduğu davranışlarıyla, içinde yaşadığı toplumun örf ve âdetlerine tâbi olarak yaptığı eylemleri bağlayıcı sünnet kapsamında yer almamıştır. Hz. Peygamber’e (s.a.v) itaat etmenin ve ona tâbi olmanın, onu taklit etmekle değil, örnek almakla mümkün olacağının bilinmesidir. Çünkü örnek almak, bilinçli, istemli ve öze ilişkin bir faaliyetken, taklit bilinçsiz ve yüzeysel bir davranıştır. Kaynak: İslam’a Giriş, Ana Konulara Yeni Yaklaşımlar; Komisyon, DİB Yay. 653, Nisan 2007 Ankara, ISBN: 2007-06-Y-0003-653 Göçmenlere Entegrasyon Yaptırımı manya’da göçmenlerin entegrasyonu üzerine tartışıyor. Tartışmanın önemli konularından birini entegrasyonu reddedenlere yönelik yaptırımlar oluşturuyor. Stefan Müller geçtiğimiz yıl sözkonusu kişilere karşı neredeyse hiç yaptırım uygulanmadığını savunurken, özellikle devletten yardım alan göçmenlerle ilgili yardımları azaltma gibi bir yaptırıma gidilebileceğini belirtti. Yeşiller Milletvekili Memet Kılıç ise, Birlik partilerinin yaptırım ön- sayfa 20 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 lemlerine dayanan entegrasyon politikalarını seçimlere yönelik girişimler olarak niteledi. Federal Göç ve Mülteci Dairesi (BAMF) Başkanı entegrasyonu reddedenlerin oranının yüzde 1 olduğunu belirtirken, entegrasyon kurslarına hangi nedenlerle katılınmadığının bilinmediğini ifade etti. Bu açıklamalar ışığında konuyu “Kursa katılmamanın sağlık sorunları ya da çalışma nedeniyle kursu bırakma gibi haklı nedenleri olabilir. Bu açıdan yaptırımların az olması man- tıklıdır” sözleriyle değerlendiren Kılıç, Birlik partilerini göçmenleri sebepsiz yere toptan yargılamakla suçladı. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 21 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya İhsan GÜLER Ehliyet Konusunda Yapılan En Son Kanun Değişiklikleri-2 Çok değerli okurlar Bir çok okurlarımızdan verdiğimiz bilgilerden olumlu tepkiler aldık. Asıl gayemiz insanlara faydalı olmak hedefimiz ise bu hususta siz değerli okurlarımızın bazı kanun ve kurallara dikkatinizi çekmek, bilgilerinizi tazelemektir. Her kural ve kanun insanların rahatlığı, emniyeti ve huzuru için yapılmak istenen bir maksattır. Ancak bazen maksadını aşan ve eskimiş olarak zararlı ve zahmetli de olabilir. İşte yöneticiler ve düşünen insanlar bunun farkına varır düzeltilmesi için mücadele eder. Bu görev tüm insanlara verilmiş bir görevdir. İyiliği emret kötülüğü nehyet düsturundandır. “Sokakta gördüğün zarar veren bir taş parçası ise dahil onu oradan kaldır” emrindendir. Dolayısı ile herkes olumlu olan Kanun ve Kurallara uymalı uymayanları uyarmalı zararlı ve faydasız kuralların değişmesi için mücadele etmelidir. Sizinle paylaşacağım konuların başlıkları kısaca şöyle; Ağır vasıta ehliyeti ile ilgili yapılan değişiklikler. Türkiyeden veya 3. ülkelerden alınan ehliyetlerde yapılan değişiklikler. Almanyada almış oldukları Ehliyetin herhangi bir suç nedeniyle iptali sonrası tekrar geri alma hakkında yapılan değişiklikler. Ağır vasıta ehliyeti ile ilgili yapılan değişiklikler: Ağır vasıta ehliyeti için 09.09.2009 tarihi önemli bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten sonra ağır vasıta ehliyeti alanlar herhangi bir firmada çalışmak için ek bir kurs yani “Hızlandırılmış Yeterlilik Temel Kursu” ve yazılı imtihan yapmak zorundalar. Bu kursu yapmayanlar herhangi bir ticari iş yerinde çalışamazlar. 09.09.2008 tarihinden sonra Otobüs Ehliyeti (D-DE, D1-D1E) alan herkes yapmak zorunda. 09.09.2009 tarihinden sonra Ağır vasıta (C-CE, C1-C1E) alan herkes yapmak zorunda. Bu “Hızlandırılmış Yeterlilik Temel Kursu”zdan Muaf Olanlar. Ağır vasıta ehliyetini 09.09.2010 tarihinden Önce alanlar Oto Ehliyetini 01.07.1999 tarihinden önce alanlar yani eski 3. Sı- nıf Saatte 45 Km/h hızı aşmayan güçlü motorlu taşıtlar. Tüm resmi motorlu taşıtlar ve resmiyet idaresinde çalışan özel motorlu taşıtlar istisna. Ambulans veya resmiyet idaresinde afetlerde kurtarma aracı olarak kullanılan motorlu taşıtlar. Teknik geliştirme, tamir veya bakım amaçlı, uzman raporu için veya “STVO” kanun dahilinde kullanılan motorlu taşıtlar. Meslek öğrenmek için gereken araç ve gereçleri taşımalarda ve kullanmalarda. Not: Ne yazık ki Türkiyeden (3 cü Ülkelerden) alınan ağır vasıta ehliyetleri bu “Beschleunigte Grund Qualifikation”dan Muaf değiller. Bu kursun adı “Beschleunigte Grund Qualifikation” yani “Hızlandırılmış Yeterlilik Temel Kursu” Kanun Uygulama tarihi : 09.09.2009 Kurs süresi: 130 saat sözlü ders ve 10 saat direksiyon dersi. Eğitim veren Mercii: Ağır vasıta ehliyeti verebilen sürücü kursları ve diğer müsaadesi olan merciler. Sınav şartları 140 saatlik kurs sonunda Almanca yazılı sınav. Sınav Yapan Mercii: Industrie Handelskammer – Endüstri ve Ticaret Odası. Kurs maliyeti: 2000 ile 2500 Euro arası. Ağır vasıta ehliyet maliyeti: 2500 ile 3500 € arası Toplam maliyet: 4500 ile 6000 € arası Otomobil ehliyetini 01.07.1999 tarihinden önce almış olan ve ağır vasıta ehliyeti almak isteyenler fırsatı kaçırmasınlar “Hızlandırılmış Yeterlilik Temel Kursu”nu yapmak zorunda değiller. ihsan_gueler@yahoo.de Yani ehliyetlerini 2500 ile 3500 € arasında alabilirler. Ağır vasıta ve Otobüs şoförlerine ihtiyaç artmıştır. Weiterbildung (Kalifiye kursu) Bu kursun adı “Weiterbildung” yani “Kalifiye Kursu” Yürürlüğe giriş tarihi: 09.09.2009 Kurs süresi: 35 saat sözlü ders 5 defa 7 Saat. Eğitim veren mercii: Ağır vasıta ehliyeti verebilen sürücü kursları ve diğer müsadesi olan merciler. Sınav şartları: Sınav yok. Kurs maliyeti: 250 ile 400 Euro arası. Ticari işyerinde Otobüs kullananlar 35 saatlik kalifiye kursunu en geç 10.09.2013 tarihine kadar yapmış olmaları gerekmektedir. Ticari işyerinde ağır vasıta kullananlar 35 saatlik kalifiye kursunu en geç 10.09.2014 tarihine kadar yapmış olmaları gerekmektedir. Ve bu tarihten sonra her 5 yılda bir 35 saatlik “Weiterbildungskurs” yani “Kalifiye kursu” yapmak zorundalar. Geliştirme kursu belgesini aldıktan sonra Ehliyet Dairesine verilerek Ehliyetin arkasına kod sayısını 95 kayıt ettirilmeli. Dikkat – Müsadeli toptan ağırlığı 3,5 tondan fazla olan aracı ticari işyerinde kullanmak istediğiniz takdirde Weiterbildung “Kalifiye kursu“ belgesini almadan çalışmanız yasaktır. Yani şu ehliyet sınıfları: C/CE, C1/C1E ve D/DE (Linie < 50 km), D1/D1E, D/DE için mecburidir. “Hızlandırılmış Yeterlilik Temel Kursu” ve “Kalifiye Kursu”nu yapmadan ticari maksatlı Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 21 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 22 dosya yukardaki araçları kullananlara uygulanabilecek ceza 20.000 €`ya kadar işverenlere 5.000 €`ya kadar şoförlere para cezası verilir. 5 koduldan oluşan Kalifiye Kursları Her yıl 1 kodulu yaparak belgesini en son harihe kadar bekletip mecburiyet harihi geldiğinde Ehliyet Dairesine verilebilir. Ehliyetlerinin arka kısmında 95 kodunu kayıt yaptırabilirler. Türkiye`den veya 3. ülkelerden alınan ehliyetlerde yapılan değişiklikler “Führerschein Umschreibung” yani Almanların deyimi ile 3. ülkelerden alınan ehliyetlerin Alman Ehliyetine çevrilmesi. Türkiye`den ehliyet alan ve Almanya`da değiştirmek isteyen vatandaşlarımızı ilgilendiren durumlara bakalım. Almanya`ya gelmeden Türkiye`den ehliyet alan biri Almanya`ya giriş tarihinden itibaren 6 aydan fazla Almanya`da kalacak ise Türkiye`den aldığı ehliyeti ile Almanya`da 6 ay ehliyetinde sürme müsadesi olan araçları kullanabilir. 6 aydan sonra Türkiye`den alınan ehliyet ile hiç bir motorlu taşıt kullanılması yasaktır. Ancak yazılı ve direksiyon sınavına girerek Türk Ehliyetini Alman Ehliyetine çevirdikten sonra ehliyet sınıfına sahip olduğunuz araçlar kullanılabilir. Almanya`da oturumu olan bir şahıs yurt dışından aldığı (mesela I GMG Düsseldorf Bölge Başkan Yardımcısı Ahmet Turan ve Suzan Koçyigit’in oğlu Hasan Koçyiğit ve Solingen’li Düsseldorf Bölgesi Merkez üyelik başkanı Recep ve Mihrican Karakaya çiftinin kızı Hatice 12 Şubat Cumartesi günü Wuppertal Murat Düğün salonunda evlilige ilk adımı attılar. Düğünde konuşan A. T. Koçyigit’in konuşması şöyle: Muhterem Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir izinde) ehliyeti Almanya`da geçerli değildir ve değiştiremez. Ancak yurt dışında en az 6 ay 1. ikametini belge ile kanıtlarsa geçerli olabilir. Dikkat: Türk vatandaşları bunu Yabancılar polisinden müsaade almadan yaparlarsa oturumları gecersiz olur. Şayet Almanya`ya giriş tarihinden 6 ay sonra taşıt kullanırsa “Ehliyetsiz taşıt kullandı anlamina gelir” ki 1. Para cezası alır. 2. Ehliyeti elinden alınır. 3. Ehliyet alması için yasak süre konur. 4. Duruma göre MPU psikolojik terapiye tabii tutulabilir. 5. Araç sigortası herhangi bir kazada zararı ödemeyebilir. Eski kanuna göre ehliyetini 3 sene içerisinde Alman ehliyetine çeviremeyenler 3 yıl sonra çevirme şanslarını tamamen kaybediyorlardı. Şimdi o kanun değişti. 3 yıl sınırlaması artık kaldırıldı. Artık Almanya`ya 20 yıl önce gelmiş ve Türkiye`den ehliyeti olan şahıs ehliyetini Almanya`da degiştirebilir. Veya Sadece B sınıfını değiştirmiş fakat ağır vasıtayı değiştirmediyse şimdi kalan sınıfları da değiştirebilir. Türk ehliyetini Alman ehliyetine çevirmenin şartları ve gereken evraklar: Pasaport Dilekçe (hazır formlar şoför okulunda doldurtabilirsiniz) Resim (Visiuele foto Pass bild) Türk Ehliyetinin Almanca Tercümesi İlkyardım Kursu belgesi – Ağır vasıta için 2 günlük lazım. Sehtest – Ağır vasıta için göz doktorundan rapor Ağır vasıta için ev doktorundan Sağlık Raporu Eğitim şartları: Mecburi ders saati yok - mecburi direksiyon dersi yok. İmtihan şartları: Hem yazılı imtihanı hem de direksiyon imtihanı mecburi. Yazılı imtihanlarına Türkçe girilebilir. Tahmini Maliyeti: B sınıfı için 3 direksişon dersi dahil 600 € CE sınıfı için 8 direksiyon dersi dahil tahmini 1700 € Almanya`ya yeni gelen veya akrabası gelecek olan vatandaşlara tavsiyemiz: Almanya`ya geldikten sonra araç kullanma tecrübesi olanlar en kısa zamanda tecrübe edinmek amacı ile araç kullansın. Türkiye`de fazla araç kullanma tecrübesi olmayanlar araç kullanmadan önce: 1. Şoför Okulu ile görüşüp bir kaç direksiyon dersi alıp sonra sürüşünü Almanya şartlarına göre müsaade edilen 6 ay süre içinde geliştirsin ki sonra imtihana gireceği zaman fazla direksiyon dersi almak mecburiyetinde kalmasın. 2. Almanya`ya geldikten hemen sonra ehliyetini değiştirmek için Hayat ehliyet dairesine dilekçe versin ki 6 ay dolmadan ehliyetini alabilir, dolayısı ile 6 ay sonra ehliyetsiz kalmaz. Sizin de bildiğiniz gibi hangi işyerine gitseniz sizden ehliyet sorarlar. 3. Türkiye`den ağır vasıta ehliyeti alanlar B sınıfını değiştirdikten sonra ağır vasıtay da uygun fiyata değiştirebilirler. Yazılı imtihanlarına da Türkçe girebilirler. 4. Yazılı derslere (14 defa) katılmak mecburiyeti yok ama Alman Trafik Kanun ve Kurallarını tanımak için katılmalarını tavsiye ederiz. Almanya`da almış oldukları ehliyetin herhangi bir suç nedeniyle ellerinden alındıktan sonra geri alma hakkında yapılan değişiklikler Yeni çıkan kanuna göre Almanya`da almış olduğunuz ehliyetiniz herhangi bir suçtan dolayı elinizden alınmışsa mecburi bekleme süresinden sonra MPU yani (Idioten test) - Sağlık ve Psikolojik terapi yaptıktan sonra Sınav mecburiyeti olmadan ehliyetini geri alabilir. MPU hususunda bilgi verebiliriz. Daha detayli bilgi için bizi arayabilirsiniz. www.fahrschule-guler.de ihsan_gueler@yahoo.de Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah`a emanet olun Fahrschule İhsan Güler hayırlı yolculuklar diler. Hasan ve Hatice’nin Mutlu Günü Hanımefendiler beyler sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Buradan IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan`a, IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim`e Bölgeye, Şubemize şu an burada akrabam parmak sayacak kadar yok. Beni babasız büyüten anneme çok selam sayfa 22 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 ediyorum. Türkiye`de onlar bizi internetten izliyorlar. Kız Babası Recep Karakaya da bir selamlama konuşması yaptı. Uzaktan yakından teşrif ettiniz hoşgeldiniz sefalar getirdiniz. Wuppertal Murat Düğün salonunda yapılan düğün merasimine katılım oldukça geniş bir katılım oldu. Wuppertal ve Avrupa`nın farklı ülkelerinden gelen misafirler iki yeni dünür Koçyiğit ve Karakaya ailelerini yalnız bırakmadılar. Hayat Gazetesi olarak gençlere dareyn saadeti dileriz. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat G eride bıraktığımız dönemde Orta- ve Güney-Almanya’nın farklı noktalarında gerçekleştirilen, “Göçün 50. Yılında Ailemiz, Gençliğimiz ve Geleceğimiz” konulu panellerin sonuncusu Kuzey Almanya bölgesinde yapıldı. ATİB’e bağlı Osnabrück, Bremen ve Hannover teşkilatlarının evsahipliğini yaptığı panellere ilgi büyüktü. Sevgi Mala Çalışkan, Mahmut Aşkar, Ferhat Genç ve Hasan Basri Arıcı’dan oluşan panelistler, Batı Avrupa Türklerinin aile ve gençlik meselelerini farklı boyutlarıyla masaya yatırdılar. ATİB Niedersachsen Bölge Başkanı Ferhat Genç’in koordine ettiği ve aynı zamanda konuşmacı olarak iştirak katıldığı toplantılara erkeklerden daha fazla kadınların ve genç kızların ilgi duymaları dikkat çekti. Ferhat Genç, ailede çocuk eğitimine ağırlık verirken, Sevgi Mala Çalışkan, kadın-erkek ve çocuk-ebeveyn münasebetlerindeki yanlışlara dikkat çekti. Sadece Bremende’ki panele iştirak eden Hasan Basri Arıcı da, günümüz dünyasında ailenin önemine ve çocukların eğitimine vurgu yaptı. Gelinen nokta itibariyle Batı Avrupa Türklerinin aile, gençlik ve ATiB Kuzey Almanya Aile ve Gençlik Panelleri bunlara bağlı olarak gelecekle ilgili meselelerinin bir muhasebesini yapan Mahmut Aşkar; eğitim seviyesi son derece yüksek olan Batı Avrupa ülkelerinde kültürel varlığımızı koru- yabilmek için eğitimli nesiller yetiştirmeliyiz, dedi. Bremen’de Türk kadınının maharetli ellerinden çıkmış birbirinden leziz yiyecekler, toplantıya katılanlar tarafından büyük ilgi gördü. Genç kızların satışa sunduğu kitaplar, yemekler kadar ilgi görmese de, sayıları giderek artan kitapseverlerden Bremende de görmek, insana gelecek adına umut veriyordu. ATİB-Bremen teşkilatı tarafından oluşturulan kızlar korosu, birbirinden güzel ilahiler okuyarak toplantıya renk kattı. Ayrıca, ATİB-Hannover’in evsahipliğini yaptığı toplantıda da, bir genç kızımızın yanık sesiyle bazen türkü bazen de ilahi okuması salondakilere duygulu anlar yaşattı. Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 23 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 24 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat DUiSBURG’DA EN GüZEL YARIÞMA I GMG Düsseldorf Bölgesi Kur’anı Kerim yarışması elemeleri yapıldı. İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Avrupa Kur’an-ı Kerim tilavet yarışması Düssseldorf Bölgesi şubelerarası elemeleri yapıldı. Duisburg- Yıllardır gerçekleştirilen ve bu yıl Duisburg Akgülsaal`da yapılan elemelere ilgi büyüktü. Geçen senenin 1.sinin okuduğu Kur’an–ı Kerim ile başlayan programın sunuculuğunu IGMG Düsseldorf Bölge Hac ve Umre Sorumlusu Selahattin Cankur yaptı. Daha sonra mikrofona gelen IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim “Allah’ın lafzı olan Kur’an-ı Kerimi okuyan gençleri gördükçe mutlu oluyorum. Sayılarının artması için elimizden geleni yapıyoruz. Sizlerden de yavrularımızın eğitim ve öğrenimine daha fazla destek veren bir tavır bekliyorum” dedi. IGMG Genel Merkez İrşad Başkanı Ahmet Özden de yaptığı konuşmada İslam`ın barış dini olduğunu, Kur`an-ı Kerimi anlamalı onu hayatı- mızda tatbik etmeliyiz diye konuştu. Juri başkanlığını Ulucami Mülheim imam hatibi Gürsel Turhan yaparken, diğer jüri üyeliklerini de Ayasofya Duisburg camii imam hatibi Mehmet Fırat ve Duisburg Marxloh Camii imam hatibi Yusuf Topçuk tarafından oluşturuldu. IGMG Düsseldorf Bölge İrşad Başkanı Mustafa Bildik çocukların eğitiminde yardımcı oldukları için hem aileleri hem de hocalarını tebrik ettikten sonra, iki kategoride yapılan yarışmalara geçildi. İlk önce 10 ile 13 daha sonra da 14 sayfa 24 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 ile 18 yaş gruplarındaki çocuklar ezber ve yüzünden okuma imtihanına tabii tutuldular. Jüri Başkanı Gürsel Turhan değerlendirmeyi mahrec, tecvit uygulaması, ses ve okuyuş hâkimiyetine göre yaptıklarını açıkladı. Bu değerlendirmelere göre büyüklerde birinciliği 219 puanla Duisburg Hacı Bayram camiinden Enes Karaca, ikinciliği 195 puanla Duisburg Bruckhausen cemiyetinden Mehmet Ali Okumuş, üçüncülüğü 172 puanla Mülheim cemiyetinden Murat Ergin kazandı. Küçüklerde ise birinci 212 puanla Oberhausen Selimiye cemiyetinden Seyyit Yıldız, ikinci 207 puanla Duisburg Hacı Bayram camiinden Ahmet Karaca, üçüncü 172 puan ile Muhammed Ebrar oldu. Büyüklerde birinci seçilen Enes Karaca’nın hediyesini IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim, küçüklerde birinci seçilen Seyyit Yıldız’ın hediyesini Hocası Fatih Okumuşa IGMG Genel Başkan Yrd. İrşad Başkanı Ahmet Özden verdi. Sırasıyla dereceye girenlere ödülleri verilirken gelecek yıllarda da kendilerinden aynı başarının beklendiği belirtildi. Günün değerlendirme konuşmasını yapan Ayasofya Duisburg camii imam hatibi Mehmet Fırat yeryüzünde yapılan en güzel yatırımın sağlıklı, bilgili, kültürlü, ailesine bağlı, topluma faydalı nesiller yetiştirmek adına yapılan yatırım olduğunun altını çizerek, bu yönde fedakârlıklarını esirgemeyen cemiyet mensuplarının ve velilerin her türlü takdiri hak ettiklerini ifade etti. Program okunan Kur’an-ı Kerim ile sona erdi. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 25 haber I GMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Mainz Şubesi Barbaros Camiinde ElifBe´den Kur´an´a programı çok güzel geçti. IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Mainz Kadınlar Teşkilatı hazırlık sınıfı ve 1. sınıftaki talebelerden Kur´an´a geçen talebeler için bir program hazırladı. Programda talebeler şiirler, ilahiler, namaz sureleri ve ezberledikleri Hadis-i Şerifleri okudular. Daha sonra Kur´an´a geçen 15 talebeye 2 8 Şubat 2011 Pazartesi günü Mainz Eğitim Merkezi’nde başlayacak olan kursa katılacak adayların mulakatı IGMG Genel Merkezi’nde yapıldı. İmamlık formasyonunu yükseltmek ve IGMG camilerinde imam-hatip olmak için Almanya, Belçika ve Hollanda’dan toplam 25 aday katıldı. Mülakat öncesi biraraya gelen kursiyer adaylarına IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan bir konuşma yaptı ve önemli tavsiyelerde bulundu. Konuşmasına imamlığın manevi değerine dikkat çeken Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan özetle şunları söyledi: “Sizler Yüce Dinimiz İslam’ın öğrenilmesinde ve müslümanların ibadetlerini yerine getirmesinde çok önemli görevler icra edeceksiniz. Bundan dolayı omuzlarınızda çok büyük mes’uliyet var. Bu mes’uliyetin yükünü kolay bir şekilde taşıyabilmeniz için bilgi ile donanmış olmanız elzemdir. İşte bu Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG RNS BÖLGESi MAINZ BARBAROS CAMİİNDE ELİF BE’DEN KUR’AN’A PROGRAMI hazırlık sınıfı hocası Nevin Toy takkeleri, 1. sınıf hocası Hasene Canbaz ise taçları taktılar. Akabinden IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Mainz Kadınlar Teşkilatı Eğitim Başkanı Kur´an okuma belgelerini ve gül- lerini verdi. Mainz Barbaros Camii hocahanımlarından Merziye Canbaz da çocuk eğitimi ve camilerimizde din eğitimi hakkındaki konuşmasını yaparak velilerden daha gayretli olmaları gerektiğini belirtti. Kalabalık bir cemaatin katılımıyle gerçekleşen program Ayşe Yaycıoğlu hocahanımın duygu dolu duası ile son buldu. Program için teşekkür eden cemaat ve veliler ikramlarını da aldıktan sonra memnun olarak hayır dua ile ayrıldılar. 3. İMAM EGİTİM KURSUNA KATILACAK OLAN ADAYLARIN MÜLAKATI YAPILDI nedenle biz bu kursa bunun için büyük önem atfetmekteyiz. Sizlerden ricamız ve beklentimiz odur ki, bu üç ayı en faydalı bir şekilde değerlendirmeniz ve verilen derslere azami dikkat göstererek kursu başarı ile tamamlamanızdır. Hepinize çalışmalarınızda üstün başarılar diliyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.” IGMG İrşad Başkanı Ahmed Özden de kursiyerlere bir konuşma yaptı ve özetle şunları söyledi: “Önceki yıl iki dönem olarak İmam Eğitim Kursu düzenledik. Bu kursu tamamlayan hocalarımız sertifika aldılar ve şu anda teşkilatımızın camilerinde imam-hatip görevlerine devam ediyorlar. Biz bu çalışmayı önemsi- yor, ancak yeterli bulmuyoruz. Daha kalıcı hizmet için Temelden İmam Yetiştirme Projesi’ni kısa zamanda hayata geçirmek için çalışmalarımızı sürdüyoruz. İstiyoruz ki, Avrupa’daki camilerimizin imam ihtiyacını burada yaşayan ve bulundukları ülkenin dilini,kültürünü çok iyi bilen; çocuklar ve gençlerle iyi diyaloğlar kurabilen hocalarımız yetişsin. İnşaallah bu hedefleri gerçekleştirir ve arzuladığımız kaliteyi tutturabiliriz. Sizlerin azimli çalışmalarınız neticesinde bu kursu da başarı ile neticelendireceğimize inanıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum” dedi. P olizeiinspektion Mainz 3`den IGMG RNS Bölgesi Mainz Barbaros Cemiyetine Ziyaret Polizeiinspektion Mainz 3 (Mainz 3. Şube Polis Teşkilatı) tarafından IGMG Mainz Barbaros Cemiyetine bir ziyaret gerçekleştirildi. Polis teşkilatından ziyarete gelen, Erster Polizeihauptkommissar (Birinci Başkomiser) Günter Schneider, Yardımcısı Erster Polizeihauptkommissar (Birinci Başkomiser) Gregor Webers ve aynı birimde vazifeli, Türk asıllı Komiser Ali Hırlak`ı Mainz cemiyetinden Başkan Aziz Yılmaz, Teşkilatlanma Başkanı Mustafa Öztav, Sekreter Hadi Yalnız, cemiyet bünyesindeki SKC Barbarosspor kulübünün Bşk. Ünal Kopan ve cemiyet mensubu işadamlarından Hasan Kurul samimi bir şekilde karşıladılar. IGMG RNS Bölgesi Mainz şubesinin kurulduğundan bu yana, Mainz Polis teşkilatı üst düzey yöneticileri tarafından ilk kez böyle bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Cemiyetin Başkanı Aziz Yılmaz, göstermiş oldukları bu hassasiyetten ötürü kendilerine teşekkür etti. Kısa bir tanışma faslının ardından çaylar eşliğinde ziyaretin amacına uygun görüşmelere geçildi. IGMG RNS Bölgesi Mainz Barbaros cemiyetinin Mainz 3. Şube Polis teşkilatının yetki alanları içinde bulunması hasebiyle; bu iki teşkilatın birbirini daha yakın- IGMG RNS BÖLGESi MAINZ BARBAROS CEMİYETİNE POLİSTEN DOSTLUK ZİYARETİ dan tanıma, önyargıları ortadan kaldırma ve bundan sonra geliştirilecek diyalogların karşılıklı anlayış içerisinde devam etmesi için ilk adımlar atılmış oldu. Misafirler, cemiyetin çalışmaları ve faaliyet alanlarına müteallik ev sahipleri tarafından bilgilendirildi. Zikredilen birçok faaliyetin arasından özellikle kadın kollarının yaptıkları çalışmaları ve cemiyet içerisinde aktif olmalarını, gençleri şiddetten ve nahoş alışkanlıklardan uzak tutarak topluma faydalı bireyler olarak kazandırma yönündeki gayretleri takdir ettiler. Eğitim faaliyetlerine ilişkin anlatılanla- rın topluma uyum açısından ciddi bir önem teşkil ettiğini ifade ettiler. Bu konularda kendilerine düşen bir görev olursa severek katkıda bulunabileceklerini arz ettiler ve “Bizler sadece Alman halkının değil, ülkemizde yaşayan tüm insanların güvenliğini sağlamak ile sorumlu bir teşkilatız” şeklinde konuştular. Bu konuşmalar esnasında bazı konularda cemiyetin yardımını talep ettiler. Bilhassa, vatandaşlarımızın da müdahil olup ölümle sonuçlanan trafik kazalarında müslüman ailelere bu haberi ulaştırmada sıkıntı çektiklerini ifade ettiler. Bu sebeple on- larla birlikte giderek ölenin yakınlarına İslami usûllere göre telkin ve teskinde bulunulmasını rica ettiler. Bu teklifi çok olumlu ve lüzumlu gördüklerini belirten cemiyet yetkilileri, bu hususta her türlü katkıda bulunabileceklerini ifade ettiler. Yaklaşık iki saat süren ziyaret sırasında buna benzer birçok konu üzerinde fikir teatisinde bulunuldu. Sunulan ikramların ardından cemiyetin güzide binası misafirlere gezdirildi. Misafirler bu ziyaretten son derece memnun kaldıklarını ve iade-i ziyarete mutlaka beklediklerini belirterek mesrur bir şekilde ayrıldılar. Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 25 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 26 haber I slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından organize edilen “Peygamberi Sevmek” konulu programın ikincisi Gross Gerau`ta kalabalık bir izleyici topluluğunun katılımı ile gerçekleştirildi. Program takdimcisi Aydın Baz katılımcılara programın akışı hakkında bilgilendirme yaptı. Daha sonra Hanau Cemiyetinden Bölge Kur`an okuma ikincisi Muhammed Taşçı`nın okuduğu açılış Kur`an-ı Kerimi ile program başladı. Yine IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz açılış ve selamlama konuşması için sahneye davet edildi. Şahbaz; “programın hazırlanmasında emeği geçen özellikle Kadın Kolla- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Hessen Bölgesi’nde “Peygamberi Sevmek” Programının İkincisi Düzenlendi rı Gençlik Teşkilatı Başkanı olmak üzere herkese teşekkür etti. Programın adından hareketle Peygamberi sevmenin kuru bir sözle olamayacağını her sevgide olduğu gibi Peygamber Sevgisinin de bir bedel istediğini bu bedelin de O`nu sevmenin göstergesi olan Sünnetine sımsıkı sahip olmakla olabileceğini dile getirdi. Yine IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Cengiz Şahbaz`dan sonra sahneye Türkiye`den gelen gazeteci-yazar Şakir Tarım davet edildi. Şakir Tarım Peygamber Efendimiz eksenli nefis bir konuşma yaptı. sayfa 26 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 Daha sonra programın misafir hatibi Türkiyeden Kişisel Gelişim Uzmanı İlahiyatçı Sıtkı Aslanhan sahneye davet edildi. “Peygamberimizin Aile Hayatının Günümüze Yansıması” konulu iki bölümden oluşan sunumunun birinci bölümünde insanlık tarihinden başlayarak Efendimize kadar olan dönem içerisinden örneklendirmeler yapıp bunu da Kur`an`dan ayet ve Efendimiz (s.a.v)den hadislerle destekleyerek nefis içerikli bir şekilde dinleyicilerin istifadesine sundu. Sıtkı Aslanhan`ın sunumunun birinci kısmının sonunda ikindi namazı için bir mola verildi. Moladan sonra Offenbach Mevlana Camiinden Nesibe Ergün Efendimiz konulu bir nat-ı şerif okudu. Nat-ı Şerifin okunmasından sonra Sıtkı Aslanhan`ın sunumunun ikinci kısmına geçildi. Sıtkı Aslanhan yine kendine has uslubu ile salonda bulunanları hem bilgilendirdi ve hem de hoş anların yaşanmasına vesile oldu. Program IGMG Hessen Bölgesi Gross Gerau Cemiyeti imam hatibinin okuduğu kapanış Kur`an-ı Kerimi ve dua ile sona erdi. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 27 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Özel Köșe Selma ÖZTÜRK Hadithe und Sunna des Propheten Muhammed (F.s.m.I.) Das Wort Hadith - mit der Pluralform Ahadith – stammt aus der arabischen Wurzel h-d-s und trägt die Bedeutung “Neuigkeit” oder “etwas Neues”. Im Zusammenhang mit dem Propheten Muhammed (F.s.m.I.) sind Hadithe somit die Sammlung der Schriften über alle Taten und Worte des Propheten. Seine vorbildliche Lebensweise wird als Sunna bezeichnet. D.h. also, die Sunna des Propheten spiegelt sich in den Hadithen wieder. Bzw. sind die Hadithe das Mittel, mit dem uns die Sunna des Propheten Muhammed (F.s.m.I.) übermittelt wird. D ie Hadithe und Sunna des Propheten sind ein wesentlicher und unerlässlicher Bestandteil des islamischen Glaubens. Neben dem Koran als Hauptquelle stellen sie die Sekundärquelle dar und haben eine ergänzende, erläuternde und erweiternde Funktion. Das Wort Hadith - mit der Pluralform Ahadith – stammt aus der arabischen Wurzel h-d-s und trägt die Bedeutung “Neuigkeit” oder “etwas Neues”. Im Zusammenhang mit dem Propheten Muhammed (F.s.m.I.) sind Hadithe somit die Sammlung der Schriften über alle Taten und Worte des Propheten. Seine vorbildliche Lebensweise wird als Sunna bezeichnet. D.h. also, die Sunna des Propheten spiegelt sich in den Hadithen wieder. Bzw. sind die Hadithe das Mittel, mit dem uns die Sunna des Prophe- ten Muhammed (F.s.m.I.) übermittelt wird. Sunna bedeutet eigentlich “Sitte” oder “Brauchtum”. Das Wort Sunna kommt auch im Koran vor. Sie wird nicht ausschließlich für den Propheten verwendet, sondern auch für Allah. So taucht im Koran die Bezeichnung “Sunnat-ul`lah”, die Sunna Gottes auf. Die Bedeutung der Sunna kommt auch dadurch zum Ausdruck, dass ein Muslim stets zuerst auf der Grundlage des Korans und anschließend auf der Grundlage der Sunna agiert. Die Hadithüberlieferung erfolgte - wie der Koran auch – durch mündliche und schriftliche Übermittlung. Die Gefährten des Propheten lernten seine Worte auswendig und schrieben sie nieder. Sie werden als Sahaba bezeichnet. Sie sind die ersten, frühen Muslime, die den Propheten gegenwärtig vor Augen hatten, mit ihm gemeinsam lebten und seine Anweisungen befolgten. Die Niederschriften auf losen Blättern entwickelten sich zu einer Sammlung, die Sahifa genannt wurde. Nach dem Tod des Propheten wurden die Hadithe auf der gleichen Art und Weise sowohl mündlich, als auch schriftlich wieder- und weitergegeben. Mit der Besorgnis, dass in Zukunft die Hadithe verlorengehen könnten, wurde auf Anregung des Kalifen Omar zu seiner Regierungszeit das systematische (schriftliche) Sammeln der Ahadith durchgeführt. Es wird zwischen verschieden Arten von schriftlichen Sammlungen unterschieden. So gibt es die Sahifa, die Sammlung von Hadithen, die von einem Sahabi oder einem Tabi niedergeschrieben wurden. Musannaf, die Sammlung, die nach Themen geordnet sind (wie z.B. Sahih Buchari) Musnad, die Sammlung, in denen die Ahadith nach den Namen der Überlieferer geordnet sind. Dschami, die Sammlung über alle bekannten Themen. Sunan, die Sammlung von Ahadith über Rechtsfragen (ahkam) Mustadrak, die Sammlung von Ahadith auf der Grundlage der Maßstäbe, die frühere Gelehrte angewandt haben. Arbainijat, die Sammlung von vierzig Ahadith zu unterschiedlichen ausgewählten Themen, wie z.B. Nawawis Vierzig Hadithe. Als Überlieferer der Hadithe kommen sowohl die Sahaba als auch die Tabiun in Betracht. Sahaba sind diejenigen Muslime, die oeztuerk.s@gmx.de zur Zeit des Propheten gelebt haben, ihn gesehen haben und eine gewisse Zeit mit ihm verbracht haben. Zu den wichtigsten Sahaba, die Hadithe überliefert haben, gehören Abu Huraira, Anas b. Malik, Aischa und Abdullah b. Abbas. Diese genannten Sahaba werden auch als Mukathirun bezeichnet, weil sie besonders viele Hadithe (mindestens 1000) überliefert haben. Die Tabiun sind die Generation nach den Sahaba. Sie haben den Propheten nicht selbst gesehen und hatten keinen direkten Kontakt zu ihm, sondern “nur” mit den Sahaba. Bei den Tabiun unterscheidet man zwischen drei Gruppen, nämlich: Schüler des Sahaba, die den Islam vor der Einnahme Mekkas angenommen hatten. Schüler der Sahaba, die den Islam nach der Einnahme Mekkas angenommen hatte. Schüler der Sahaba, die zu Lebzeiten des Propheten von jüngeren Jahren. Ibn Abi Laila, Abu Zinad und Yahya b. Said gehören zu den bekanntesten Tabiun. Die Überlieferung der Hadithe stützt sich auf eine sog. Überlieferungskette, die Isnad genannt wird. Es ist die Liste der Personen, die Hadithe überliefert haben und stellt den Beweis dafür dar, dass ein Bericht echt und authentisch ist. Der Isnad dient der sorgfältigen Überprüfung einer Hadith bezüglich seiner Fehlerhaftigkeit bzw. seiner Echtheit. Das Erlernen von Hadithen stellt eine eigene Wissenschaft dar und wird als Hadithwissenschaft bezeichnet. Der Hadithgelehrte wird muhaddith genannt. Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 27 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 28 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Şinasi ŞİMŞEK Yolcu Yolunda Gerek Y aşadığımız zaman modern bir hayat dilimine denk düşüyor. Modern hayat tarzının en belirgin özelliği sayısız küçük meselerle insanı meşgul etmesidir. Gündelik hayatımız ayrıntılar üzerine kurulmuş. Zincirleme bir düzen içinde bir daha geri gelmeyecek yıllarımız harcanıp gidiyor. “Çokluk ve ayrıntılar sizleri öylesine oyaladı ki” diye Yaradan bizi kitabında uyarıyor. Hayatımızın dengede disiplinli bir şekilde gitmesi için ikaz ediyor. Ama ne duyanımız ne de kulak verenimiz var. Bizi bir yerlere alıp götüren adeta sürükleyen birşeyler var. Bir akıntıya kendimizi kaptırmışız, haberimiz yok. Nereden geldik nereye gidiyoruz; bu soruları ne düşünecek, ne de cevaplayacak vaktimiz var. Hemen halletmemiz, bitirmemiz gereken işler var, üstelik bunlar bitmeden yenileri sırada bekliyor. Modern hayat tarzının geçerli formülü ;Çalış ve dinlen, kazan ve eğlen. Kutlu doğum etkinlikleri ile kendisini hatırlamaya çalıştığımız Efendimiz bizi uyarıyor: “Bir müminin dünya hayatı çölde yolculuk yapan birinin bir gölgede azıcık dinlenmesine benzer.’’ Yolcu bir süre dinlenir, sonra yoluna devam eder, yolcu yolunda gerek. Yolcu yolunda gerek diyoruz ama malesef yolcu yolunda değil. Yolcu, hatta yolcu olduğunun da yolda olduğunun da farkında değil. Önüne gelen her yola sapıyor o saptığı yollarda hayatı bitiyor haberi olmuyor. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi, sanki bu hayat hep böyle devam edecekmiş gibi yolcu bir koşturmanın içinde. Çünkü ne şükrü ne kanatı var. Şükür ve kanaat olmadığı için iktisatlı davranamıyor, haline rıza gösteremiyor ve memnuni- yetsizliği gün geçtikçe çekilmez hal alıyor. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır, israftır ve hürmetsizliktir. Haram helal demeden rast geleni yemektir. Bu hayat tarzında da bunlar çokça mevcut. Yolcu yolunda olmadığına göre, yoluna nasıl döndüreceğiz. Ya da yolcu olduğunu nasıl hatırlatacağız. Bizlere düşen en önemli görev budur. Biz de bir yolcu olduğumuza göre önce şunu hatırlayacağız. Bizleri Yaratan, yola çıkaran, yolda yürümemizi sağlayan bizden istediği iki şey var. 1-Bizleri yaratan Allah’a ibadet. 2-Yarattığı tüm canlı mahlukata ayırım kayırım yapmadan şevkat göstermektir. Bunu yapmak için sevgi, disiplin ve dengeyi ön plana çıkarmalıyız. Sevgi verdikçe çoğalan tek sermayemizdir. Sevgi para pul harcamadan kazandığımız tek şeydir. Disiplin hayatımızı intizam altına almayı neyi nerede nasıl yapacağımızı planlar. Disiplinin en belirgin örneği günde beş vakit kılanan namazdır. Hakkı ile kılanan beş vakit namaz bizim hayatımızı disiplin altına almaya yeter de artarda. Geriye kalan dengedir. Denge hayatımızın düzenini akışını ölçülü şekilde yapmamızı sağlar. Efendimiz hayatının akışını yani zamanını üçe ayırmıştır. Tam dengeli bir hayat tarzı yaşam biçimidir. İçinde hiç bir negatiflik olumsuzluk yoktur. Pozitif bir yaşam biçimidir. Bu üç önemli nitelik şudur. 1-Allah’a ibadet: Efendimiz kadar Allah’a ibadet eden O’nu anan yoktur. 2-Ailesine ve çocuklarına: En iyi en mükemmel aile reisidir. Çocuklarına ve torunlarına en iyi aile babasıdır ve terbiye edicidir. 3-Cemiyete ve Topluma: Yaşadığı sürede toplumun her zaman içinde olmuş. Toplumun güvenini sayfa 28 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 kazanmış önderi olmuş,onu yönlendirmiş ve dünya alame nizam intizam nasıl olacağını göstermiştir. Efendimiz bu üç önemli görevi yaparken hepsinde de zirvede olmuş, topluma ve insanlığa örnek şahsiyet kimlik ve kişilik olmuştur. Yolcu yolunda gerekse bu yolda yürürken bu üç özelliği taşımayada gayret göstermelidir. Sevgi, disiplin ve dengeyi aklından çıkarmamalıdır. Teşkilat ve cemiyetlerde görev yapacağım diye birilerine yardım edeceğim diye, asıl yardım edeceği aile ve çocuklarının zamanından çalmamalıdır. Aile ve çocuklarımla ilgileneceğim diye de cemiyet ve toplumdan geri kalmamalıdır. Modern hayat tarzının kıskacından, negatif olumsuzluklarından kurtulmak isteyen yukarıdaki örnek ve önerileri göze almak zorundadır. Bunu yapmamız bize tekrar yolcu olduğumuzu ve bir yolda yürüdüğümüzü hatırlatacaktır. Kendimize yeniden özgüven sağlayacaktır. Israrlı şekilde gerçekten işimiz olan şeyleri takip etmemizi sağlayacaktır. İşimizi özel bir zevk olarak yapma gayreti verecektir. Çevreyi doğru şekilde tanımamızı ve doğru strateji geliştirmemize yol açacaktır. Amacımız modern bir hayat içinde, yol yürürken modern hayatın içinde kaybolmadan varlığımızı “Çokluk ve ayrıntılar sizleri öylesine oyaladı ki” diye Yaradan bizi kitabında uyarıyor. Hayatımızın dengede disiplinli bir şekilde gitmesi için ikaz ediyor. Ama ne duyanımız ne de kulak verenimiz var. Bizi bir yerlere alıp götüren adeta sürükleyen birşeyler var. Bir akıntıya kendimizi kaptırmışız, haberimiz yok. Nereden geldik nereye gidiyoruz; bu soruları ne düşünecek, ne de cevaplayacak vaktimiz var. Hemen halletmemiz, bitirmemiz gereken işler var, üstelik bunlar bitmeden yenileri sırada bekliyor. hissettirmektir. Yolcu olarak hedefimiz; dürüstlük, güvenilirlik, saydamlık, toplumsal yararın gözetilmesidir. Çevreye sevgi saygı ile yaklaşmak, ilgi, iletişim, tanımayla yol almaktır. Yolda yürüyen bütün yolcuların yolu mübarek olsun. Kutlu doğum etkinlikleri insanlığın yararına ve faydasına olsun. 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 29 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 41 Oradan Buradan Bir Cuma günü Wetzlar Fatih Camiinde Cuma namazını kıldık. Musafaha yapıyoruz, yanımda Abdulkadir İrkin duruyor. Bir ara Sabri Özkan geldi şaka yollu Abdulkadir İrkin`in elini öpmek istedi. Ben de bu olayı kaçırmadım ve takıldım: —Şeyhiniz mi oluyor dedim. Sabri de: —Evet dedi. Şaka olarak. Arkasından Tahsin Yılmaz seslendi: —Yaz, yaz bu adamı yaz dedi. —Ben de bunu unutmayın yazarım ama hepinizi diye takıldım. Biraz sonra Abdulkadir İrkin’in etrafına Tahsin Yılmaz, İrfan Altınküpe, Sabri Özkan ve daha birkaç kişi toplanmış Cuma sonrası konuşuyorlar. Ben yine bunlara takıldım: —Şeyhliğiniz ve müritliğiniz hayırlı olsun dedim. Hepsi gülüştüler. Ben de bak bu olayı yazıyorum dedim. İrfan da takıldı: Yaz abi bunu da yaz dedi. Ben de: —Yazdım gitti İrfan kardeşim dedim. Hepimiz gülüştük. Sonra ben oradan ayrıldım. Ve eve doğru yürüdüm. Aradan bir hafta geçti geçmedi Perşembe günü Cengiz Şahbaz kardeşim telefonla aradı: —Cumartesi işin var mı? dedi. —Hayır dedim. —O zaman Rodgau’da üyeler toplantısı var seninle oraya gidelim. Pazar günü öğle işin yoksa Rüsselsheim’da nöbet değişikliği var o za- man da oraya gidelim dedi. Ben de: —Olur, kardeş gidelim işim yok dedim. Cuma günü camide ezandan önce vaaz dinliyoruz. Bir de baktım kapıdan Abdulkadir İrkin girdi bana da eliyle işaret ediyor yazdın mı? diye. Ben de elimle işaret ettim oooho çoktan yazdım diye. Boynunu biraz büktü yazma der gibi namazdan sonra dışarıda Abdulkadir İrkin`i gördüm ve sordum: —Ne o müritlerin nerede seni terk mi ettiler dedim. Tam bana cevap verecekti ki geriden Tahsin geldi. Bu sefer ona: —Öp şeyhinin elini dedim. Tahsin de: —Ne şeyhi ondan şeyh mi olur, ama abi olarak elini öperim dedi. Bu sefer Abdulkadir İrkin bana dönerek: —Yaz kardeşim yaz sahte şeyhin sahte müritleri diye yaz deyince epey gülüştük. Ve Cumartesi geldi. Cumartesi günü akşam namazına müteakip yola çıktık önce Bad Homburg’a uğradık. Cengiz kardeşin adaşı Cengiz kardeşin arabası ile devam ederek Rodgau’ya gittik. Toplantı güzel bir atmosferde geçti. Pazar günü olunca Rüsselsheim’a doğru yola çıktık. Orada da toplantı ve nöbet değişimi güzel bir atmosferde geçti. Hatta nöbeti devralan kardeş takıldı: —Bizi de yaz diye. Başka bir kardeş de takıldı: —Rüsselsheim Kahraman’dan sonra Uysallaşıyor mu diye başlık at dedi gülüştük. Kardeşlerime ha- yırlı ve başarılı görevler diliyorum. RAB’bim doğrudan ayırmasın yalnız bırakıp da şaşırtmasın. Aradan bir hafta daha geçti yine bir Cuma geldi Saat 11`e yaklaştı ki bir telefon baktım kardeşim: —Abi babamın (Hacarap) durumu iyi değil şimdi doktorda boş kimse yok yanına git. —Tamam, kardeşim bize yine yollar göründü dedim. Babam (Hacarap) muayene olacağı sırada düşmüş ayakta duramamış tamamen halsiz bir halde imiş. O heyecanla doktora vardım ki 3 tane acil araba duruyor. Doktor yanındaki bir Türk hemşireyi de beraberinde babamla (Hacarap) göndermiş. Annem de orada annemle beraber eve gittik. Hastanede yatacağından eşyalarını aldım doğru hastaneye gittim. Baktım babam dalgın artık sonuçları bekliyoruz. Derken apar topar yukarı aldılar, beşinci kata çıkardılar, yer yokmuş ara salonda yatırdılar. Baktım babam (Hacarap) gözünü açmıyor yine takıldım: —Hani ya burada bir onbeş yaşında Hacarap varmış dedim. Hemen gözlerini açtı eliyle işaret etti hangi onbeşlik hacarap ve gülümsedi. Ve o anda aklıma geldi birinci nesilden kimler geldi kimler geçti. Bir nesil daha erimekte nelerimizi verdik bize ne kaldı. Kimse kadrimizi bilmedi herkes horladı emeğimizi verdik. Derdi bize kaldı gece demedik gündüz demedik çalıştık. Burada yabancı diye horlandık vatanımızda Almancı. Herkes saf bildi elimizdeki avucumuzdakini aldılar. Şimdi ise kaybettiğimiz evlatla- m.s.a.58@hotmail.com rımız oldu. Dertlerimizle başbaşa kaldık. ALLAH bizleri yalnız bırakmasın yeter. ALLAH ne verirse hayırlısını versin. Belki de bizim imtihanımız böyle imiş diyerek burada bu konuyu da noktalıyorum. Ve Dile Gelir Yürek Hasret kalmak vatana yurda acı çekmek üç kuruşun karına ve dile gelir taş bile ve oradaki bir kuşa seslenerek ondan adeta sorarak dile gelir şu ezilmiş yürek. O kadar acı çekmiştir ki dayanacak gücü kalmamıştır. Vatanın her köşesinden bucağından mezarından haber sorar. Haber getir benim kuşum. Sarp ve dik o dağlardan, O güzelim bağlardan, Kekik kokulu yaylalardan, Haber getir benim kuşum. Öksüz kalmış çocuklardan, Dul ve yalnız insanlardan, Boynu bükük analardan, Haber getir benim kuşum. Mezarına gidip ağlayandan, Garip bahtsız sızlayandan, Yalnız kimsesiz sabredenden, Haber getir benim kuşum. Salih burda bekler iken, Ömür bazen tekler iken, Günler hızla geçer iken, Haber getir benim kuşum. Evet bunca acılardan sonra bazen insan dile gelip söyleniyor. Bugünlük de bu kadar deyip sağsalim olur da bir kederimiz olmaz ise Yaradan da izin verirse gelecek sayıda buluşmak üzere hakkınızı helal edin, bizimki de kardeşlerimize helal olsun. ALLAH’a emanet olun. Selam ve dua ile. Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 sayfa 29 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 30 bulmaca sayfa 30 Şubat · Februar 2011 · Rebiü’l Evvel 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 31 54. sayi pdf 08.03.2011 11:51 Uhr Seite 32 HAC-UMRE SEYAHAT Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen Telefon: 02237-656 310/311 E-Posta: info@igmghacumre.com . Web: www.igmghacumre.com