Aşiret Mektebi’nden Robert Koleji’ne İstanbul’un En Gözde 100 Okulu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., fetihten günümüze İstanbul’un 560 yıllık eğitim ve öğretim tarihine damgasını vuran en gözde 100 Okulu tek kitapta bir araya getirdi. İstanbul’un Yüzleri Serisi’nin 66. kitabı olarak yayımlanan İstanbul’un 100 Okulu’nda, okulların kuruluş hikâyeleri, eğitim sistemleri, tarihi serüvenleri ve mimari özellikleri okuyucunun dikkatine sunuluyor. İstanbul’un eğitim tarihini gözler önüne sererek kentin bu alandaki kültürel mirasını gün yüzüne çıkarmayı amaçlayan kitap, eğitim sevdalılarının yanı sıra tarih meraklıları için de rehber niteliği taşıyor. Aşiret Mektebi de Var Robert Koleji’de İstanbul okullarını, II. Abdülhamit döneminin bilinmeyen okullarından Anadolu ve fen liselerine, askeri okullardan tarım ve ziraat okullarına kadar geniş bir yelpazede ele alan kitapta hala faaliyetlerine devam eden okullar olduğu gibi, günümüzde hizmet vermeyen okullar da yer alıyor. Bu okullar arasında en çok dikkat çeken ise Sultan II. Abdülhamit tarafından, aşiretlerin yoğun hakim olduğu bölgeleri muhafaza etmek ve aşiret reislerinin ve ağalarının çocuklarını Osmanlı kültürüyle yetiştirmek amacıyla 1892 yılında açılan Mektebi Aşiret-i Hümayun. Kitapta yer alan bilgilere göre okulun kurulmasında Hicaz ve Yemen bölgelerinde valilik yapmış Osman Nuri Paşa’nın raporları etkili olmuş. Okula özel hastane: “Aşiret Mektebi Hastanesi” Kabataş Taşmerdiven Sokak’taki binada bir yıl faaliyet gösteren okul ertesi yıl Esma Sultan Yalısı’na taşındı ve kapanana kadar eğitime aynı binada devam etti. Padişah, Aşiret Mektebi ile yakından ilgileniyordu, hatta talebelere gönderdiği selam dönemin gazetelerinde yer aldı. Farklı iklimlerden gelen çocukların İstanbul’un havasına alışamadığından ve sağlık problemleri ciddi boyutlara ulaştığından, talebeleri sabah akşam muayene edecek bir doktor görevlendirilmişti. Daha sonra “Aşiret Mektebi Hastanesi” adıyla tam teşekküllü bir hastane açıldı. Kürt aşiretlerden yoğun ilgi Başlangıçta Arap aşiretleri için açılan Aşiret Mektebi’ne Kürt aşiret reisleri büyük ilgi göstermiş, çocuklarını bu mektebe vermek için pek çok girişimde bulunmuşlardı. Sultan bu istekleri geri çevirmemiş kısa bir süre sonra da Arnavutluk’tan gelen öğrenciler de okula kabul edilmiş ve böylece mektep, bütün aşiretlere hitap eder duruma gelmişti. Aşiret Mektebi’nden Kabataş Erkek Lisesi’ne Okul iyi yönetilememesi, masraflarının karşılanamaması ve öğrenciler arasında siyasi fikir ayrılıklarına dayanan tartışmalar nedeniyle 1906’da yapılan yemek boykotu bahane edilerek kapatıldı. Okul kapandıktan sonra aynı binada Kabataş Lisesi eğitime başladı. İSTANBUL AMERİKAN ROBERT KOLEJİ (1863) Kolej, Osmanlı Devleti bünyesinde “Amerikan tipi” eğitim vermek amacıyla Cyrus Hamlin ve Amerikalı tüccar Christopher Rhinelander Robert tarafından1863 yılında kuruldu. Robert Kolej ve 1971 yılında kurulan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nin birleşerek karma eğitime geçmesiyle birlikte, Robert Kolej’in yüksek eğitim kısmı, devlet üniversitesi olan ve Bebek’te bulunan Boğaziçi Üniversitesi’ne devredildi. Böylelikle hem ortaokul hem de lise olarak faaliyet gösteren okulun adı “Özel İstanbul Amerikan Robert Lisesi” olarak değiştirildi. 16 Eylül 1863’te eğitime başlayan kolejin öğrenci sayısı her yıl artmış, okul ilk mezunlarını 1868’de vermiştir. Artan öğrenci mevcudu sebebiyle okulu genişletmek için Sultan Abdüllaziz’in de izniyle Rumelihisarı Kayalar mevkiindeki arazi satın alınır. Binanın yapımında bu arazideki taş ocağından çıkan taşlar kullanılır. Aynı ocaktan çıkan mavi kireç taşı ise I. Dünya Savaşı’na kadar inşa edilen bütün kolej binalarında kullanılacaktır. Türk kervansarayları gibi bir Amerikan Koleji Dr. Hamlin inşaatın her detayıyla ilgilenir hatta Rumeli Hisarı’nın yapımında kullanılan harcı incelemiş, binayı da ortasında açık bir avlu bulunan eski Türk kervansaray veya hanları gibi tasarlamıştır. ÖZEL FENER RUM LİSESİ (1454) Okul, Fatih Sultan Mehmed’in imparatorluk başkenti kurma düşüncesiyle, patrikliğe bağlı olarak 1454 yılında Fener semti yakınlarında kurulur. Okul, uzun yıllar, patrikhane tarafından seçilen 5 metropolit tarafından yönetilir. Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanır. “Osmanlı İmparatorluğu’nun İlk Edebiyat Akademisi” Fener Rum Okulu, gerek eğitim sistemi kapsamında okutulan dersler, gerekse İstanbul’da yaşayan veya yolu İstanbul’a düşen Ortodoxlar için kültürel bir merkez olması açısından bir dönem adı “Osmanlı İmparatorluğu’nun İlk Edebiyat Akademisi” olarak değiştirilir. Kızıl Mektep Okul binası, Haliç’in iki yakasında, İstanbul’un beşinci tepesinde konumlanan ihtişamlı bir yapıdır. Bu civardaki yapılar içinde Süleymaniye’den sonraki en büyük olanıdır. Bina, 19. yüzyılın en önemli mimarlarından biri olan ve aynı zamanda Fener Rum Erkek Lisesi mezunları arasında bulunan mimar Konstandinos Dimadis tarafından tasarlanır. Yapımında Marsilya’dan getirtilen kırmızı tuğlalar kullanıldığı için “Kızıl Mektep” olarak da anılmaktadır. Birçok vali, bilim insanı, sanatçı, bestekâr, yazar ve mütercim yetiştiren okuldan mezun olan isimler arasında Eflak-Boğdan Prensi Kantemir, Besteci Andon Efendi ve Tatyos Efendi sayılabilir. Okuldan mezun olanların Türkiye ve dünyadaki bütün üniversitelere kayıt hakkı bulunmaktadır. GALATASARAY LİSESİ (MEKTEB-İ SULTANİ) (1868) Okul, saraydaki Enderun öğrencilerinin ilköğrenimlerini gördükleri kurum olarak, Sultan II. Beyazıd tarafından“Galata Sarayı Ocağı” adıyla kurulur. 1675 yılında kapatılan ocak, 40 yıl sonra yeniden açılır ve bu kez “Galata Sarayı Medresesi” olarak hizmet verir. “Doğu’nun Batı ufkuna çılan ilk penceresi” 19. yüzyıla gelindiğinde Avrupalı örneklerine benzeyen bir okul kurma fikri ve gerekliliği ortaya çıkar. Başta Sultan Abdüllaziz olmak üzere pek çok paşa ve nazırın çabalarıyla 1868’de Mekteb-i Sultani açılır. Pek çok ulustan ve dinden çocuklarla gençleri, Osmanlı ulusçuluğu etrafında kaynaştırıp entelektüel bir temel kazandırma amacına dönük bu okul için, Tevfik Fikret “Doğu’nun Batı ufkuna açılan ilk penceresi” yorumunu yapar. Kimseyi memnun edemeyen okul Açıldığı günden itibaren okula oldukça sert eleştiriler yöneltilir. Rusya, Türkiye’deki Fransız etkisinin yaygınlaşmasından duyduğu kaygıyı bildirirken, İstanbullu Rumlar Yunanca dersi olmadığı, Museviler ise okulu bir Hıristiyan yönettiği için tepki gösterir. Osmanlı şeyhülislamı ise Müslüman ve Hıristiyan gençlerin bir arada okumalarının dine aykırı olduğunu ileri sürer. Galatasaray’ın İlk Müslüman Mezunu Fiziksel olanakların son derece kötü olmasına ve gelen tepkilere rağmen okulun öğrenci sayısındaki artış hızla devam eder. Açıldığında 341 öğrencisi olan okulda, bir yıl içinde öğrenci sayısı 640’a yükselir. Fransa Kralı III. Napolyon’un Almanya’ya yenik düşmesi, okulun koruyucusu Ali Paşa’nın 1871’deki ölümü, kurucu müdür Salve’ın Fransa’ya dönmesi de okulun önemli sarsıntılar geçirmesine neden olur, öğrenci sayısı yarı yarıya azalır. Galatasaray en parlak dönemini, okulun ilk Müslüman mezunu Abdurrahman Şeref’in müdürlük yıllarında yaşar ve İstanbul’un en büyük okullarından biri olur. DARÜŞŞAFAKA EĞİTİM KURUMLARI (1863) Saray mimarından yetim okulu 1868’de Sultan Abdülaziz tarafından yapılan bağışla satın alınan Fatih’teki arsa üzerinde okulun inşaatına başlanmıştır. Darüşşafaka’nın Fatih Çarşamba’daki binası, Türkiye’de okul olmak üzere yaptırılan ilk binalardan biridir. Okulun inşası için gerekli tutar, halktan ve devletten toplanan bağışlardan elde edilmiştir. Binanın mimarı Dolmabahçe Sarayı’nın mimarlarından Hovhannes Amira Serveryan’dır. Galatasaray’ın elit öğrencileri telgraf memuru olmaya yanaşmayınca Darüşşafaka, 1873’te eleme yöntemiyle öğrenci almaya başlamıştır. Memleketlerinden, ailelerinden ve sosyo-kültürel ortamlarından büyük ölçüde kopan bu çocuklar Darüşşafaka’ya kuvvetle bağlanmış, bu bağlılık okula yüklenen işlev ve hedeflere bağlılık olarak devam etmiş, okulun ilk mezunları, Osmanlı’nın modernleşmesinde önemli rol oynamışlardır. 1854’teki Kırım Savaşı’yla imparatorluğa gelen telgraflar için 1860’ta “Telgraf Mülazım Mektebi” kurulmuşsa da, bu okul kısa sürede kapanmıştır. 1880’de telgrafçıların, en gelişmiş eğitim kurumları olan Galatasaray ve Darüşşafaka’da yetişmesi hedeflenmiş, ancak Galatasaray’ın elit kökenli öğrencileri telgraf memuru olmaya yanaşmayınca Darüşşafaka aynı yıl programına elektrik derslerini dahil etmiş, matematik ve fizik eğitimine ağırlık vererek iki yıl içinde “Telgraf Fen Mektebi”ne dönüşmüştür. Namık Kemal’den Yahya Kemal’e Darüşşafaka’nın gönüllü öğretmenleri Dönem dönem pek çok asker, şair, yazar, bilim adamı ve sanatçı Darüşşafaka’da gönüllü olarak öğretmenlik yapmıştır. Bu kişiler arasında Namık Kemal, Bestekâr Zekâi Efendi, Ahmet Mithat Efendi, Tahir Olgun, Ressam Agâh Efendi, Selim Sırrı Tarcan, Yahya Kemal Beyatlı, Yusuf Akçura, Salih Zeki, Ressam Ali Rıza Hoca gibi önemli isimler bulunmaktadır. İSTANBUL LİSESİ (1884-1885) İstanbul Lisesi’nin temelini Şemsü’l-Mekâtib (1884) ve ilk özel okul olan Numune-i Terakki (1885) oluşturur. 1896 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Nezareti)’nın alarak devletleştirdiği okul kısa sürede tanınır. 1909 yılında “İstanbul Leyli İdadisi” adını alarak özel okul statüsünden çıkarılan okul, 1910 yılında İstanbul Lisesi adını almıştır. Türkiye’de “lise” sözcüğü ilk defa bu okul için kullanılmıştır. 1923’te “İstanbul Erkek Lisesi” adını alan okul, 1933’te Atatürk’ün emriyle halen içinde bulunduğu Düyun-ı Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) binasına taşınır. Okul Armasındaki İlginç Detaylar Okul bünyesinde “Keşşaf ” adıyla kurulan izci teşkilatından 41 kişi gönüllü Çanakkale Savaşları’na katılır ve hepsi şehit olur. İzcilerden İstiklal Savaşı ve Sakarya Muharebesi’ne katılanların ise tümü gazi olarak döner ve Atatürk onlara “Sakarya’nın Çocukları” diye hitap eder. Bu olayla birlikte izciler isimlerini “Sakarya İzci Ocağı” olarak değiştirir. İstanbul Lisesi’nin 1970’ten bu yana kullanılan armasında İstanbul’un “İ”si, lisenin “L” si ve izci grubunun adı olan Sakarya’nın “S”si ay ve yıldızla bir araya getirilmiştir.