avrupa sirligi`nin normatif supranasyonelligi

advertisement
AVRUPA SİRLİGİ'NİN NORMATİF
SUPRANASYONELLİGİ
Kemal BAŞLAR·
Avrupa Birliği (AB) devletler umumi hukuku çerçevesi içerisinde uluslararası ör­
gütler kategorisinde yer almakla birlikte: klasik hukuk öğretisi içinde AB'ne tar­
tışmasız bir yer vermenin mümkün olamayacağını, AB'nin yeni bir hukuk düzeni
oluşturduğu gerçeğini Avrupa Birliği Adalet Divanı (veya Mahkeme) kuruluşunun
ilk yıllannda verdiği kararlarla açıkça ortaya koymuştur. l Gerçekten Avrupa Birliği
ne bir milletleraraSı örgüt, ne bir devlet, ne devlet-benzeri (quasi-state), ne konfe­
derasyon ne de federasyondur? Son zamanlarda ortaya atıldığı gibi 'devlet şekil­
leri' (forms of state) adı verilen bir kavramla da izah edilemez: 4 'extra-national' bir
• Polis Akademisi Öğretim Üyesi. .
t Bknz.• M.N. Shaw.lntematlonal Law. 3'd edition. Grotlus, Cambridge. 1992. s. 608; i. Brownlie.
Prlnclples of Publle International Law. 4 th edition, Clareooon Press, Oxford. 1990: H. Pazarcı, Ulusla­
rarasi Hukuk. 3neO baskı. Turhan Yay., 1993. 136 et seq.
2 Van GenCI en Laos v. Nedertandse Administratle der 8elastlngen. (26/62) (1963) ECR 1.: Karann 4.
Paragrafına bknz.• ' ... the Communlty constitutes a new legal order of Internationallaw for the benetit
ofwhlch the States have limited sovereign rfghts, albelt withln limited ftelds.. .'. Aynca kapsamlı bilgi
Için bknz. F.J. Porter, The European EConomle Communıty and Publle International Law: Some
Conslderatlons of the Impllcatlons and Oasslftcatlons ofthe European legal Order, 1991, lL.M
Master Tezi. Aberdeen Üniversitesi.
3 J. Wohlfart. "The EEC: Expectations and Realitles of hııtegration" In Hayward. J. &. Berkl, R.N.• (eds.),
State and Sodety in Contemporary Europe, Martin Roberts Publ., 1979. s. 206: K. lenearts, $Ome
i
Reftectlons on the 5eperatlon of Powers In the EC, 1991,28 CMlR 137. s. 11: M. Stuart, The
European Communltles and the Rule of Law. Stevens &. $ons Publ., london, 1977, s. 14.
4 J.A. Caporaso. "The European Union and Fonns of State: Westphalian. Regulatoıy or Post-Modem?",
Journal of Common Market Studies. 1996,34/1 29-52, s. 30.
Amme idaresi Dergisi, Cilt 30, 5dyI3, Eylül 1997.
4
Amme idaresi Dergisi
sistemde değildir. s Biz hala AB için en iyi etiketin 30 yıl önce tavsiye edildiği gibi
supranasyonal bir sistem olduğunu düşünüyoruz. 6
Supranasyonal bır sistemin ne anlama. geldiği sorusuna siyaset bilimciler
supranasyonalizmin bir karar verme mekanizması olduğu şeklinde cevap vermek­
tedirler. Buna 'kararsal, kurumsal veya politik supranasyonalizm' de denmektedir.
Buna göre Birliğe üye devletler teklifleri veto etmekten Içtinap ederek milli menfa­
atlerinden fedakarlık ederek anlaşmaya ulaşmaya çabalamaktadırlar. Bu izah tarzı
aslında supranasyonalizmin yanlızca bir yüzü olup supranasyonal Topluluk sistemi­
nin bütün doğasını izah etmemektedlr. 7
Topluluk içInde yanlızca karar verme mekanizması ve yapıları üzerine odaklaşmış
siyaset bilimcilerinin aksine, hukukçular supranasyonalizmin ikinci bir ayağı daha
olduğunu savunmaktadırlar ki bu entegrasyon sürecinin operasyonal ve dinamik
yönüyle ilgili farklı bir anlam ifade etmektedir. Weiler meşhur makalesinde bunu
'normatif supranasyonalizm' olarak adlandırmıştır. 8 Weiler'ln de belirttiği gibi
supranasyonal bir organizasyon olarak Avrupa Topluluğunu (veya bugünkü adıyla
Birliğini) farklı kılan sadece kararların nasıl hazırlandığı, tartışıldığı ve nihayet kabul
edildiği değil, aynı zamanda Topluluk politikaları ve hukukunun nasıl uygulandığı­
dır.
Weiler'e göre, Topluluk hukukunun üstünlüğü ve mıllı sistemlere nufOz etmesi
yüksek derecede normatıf (hukuki veya yargısal) supran~yonalliği doğurur. 9 Ku­
rumsal ve normatıf supranasyonahzm arasındaki temel fark Ilkinin 1957 tarihli Ro­
ma Anlaşmasıyla (bundan sonra Anlaşma olarak kısaltılmıştır) yürürlüğe girmesine
ve resmi değiştirme prosedürüne tabı olmaSına karşılık, ikincisinin Adalet Dlvanı
tarafıdan 1960'ların başından itibaren oluşturulması ve kendi içinde dinamik bır
yapısı olmasıdır. tO
Hukuki olarak, normatıf supranasyonalizm Topluluk normlarının milli normlara üs­
tün geldiği mutlak bir hiyerarşiyi gösterir. Diğer bir deyışle, bu hiyerarşide topluluk
hukuku hem doğrudan uygulanabilir (the direct effect principle) hem de milli hu­
H. ladeur, "The European Communlty Instltutlonal Refonn: Extra-terrltorial Management", Legal
lssues of European Integratlon. 1990, J, s. 21 . Makalesinde ladeur, özetle. devletlerin ortadan kay­
boluşu ve AT bürokrasislnin artışından bahsetmektedir.
6 Supranasyonallsm kavramı Ilk olarak Prof. Emst Haas tarafindan ortaya atılmıştır. B.E. Haas. Beyond
Natlon State, Stanford University Press, Stanford, J968, s. 59. Harold Laski bu kavramın dığer bır sa­
vunucusudur. H~ Lasıd, Uberty In the Nkx:Iem State, 1948. Bugün de bu düşünce geçerliliğini koru­
"'aktadır. e.g. bknz. J.P. Siourthas. MSupranatlonal federations: The European Communlty as a Mo­
del", Monash law Review, 1993, 19/2. s. 273-306; D. Chalmers, "The European Communitles­
Towards Supranationalism at Last". The Llverpool Law Review. 1992, 15/1. s. 93-102.
lh
7 Bknz. J. Stelner, The EC law. 4 ed., Blackstone. London, 1994. s. 6-7. 8 J. Weller. MThe Community System- DuaI Charader of SupranationaJism". Yearbook of European Law. 1982, s. 271.
9 Weller, a.g.e.• s. 292-296.
10 Adalet Divanı'nın bu tür yargısını analiz eden çok fazla materyal olmasına karşılık bknz. özellikle e.g.
f. Snyder, New Directions In European Communlty law', Weldenfeld and Nlcholson, London, 1990;
J. 8engoetxea. "The Legal Reasoning of the European Court of Justlce". Common Market law
Review. 1994.31/5. s. 1125-1133 (reviewed by Dalenge. R.), K.P.E. Lasok. "The European Court of
Justlce- Practice and Procedure". Intemational Comparattve Law Quarterly. 1994. 43, s. 970-971
(Reviewed by Apella. A.)
5
Avrupil Birliğinin NormCltlfSuprdl1asyonelliği
5
kuklar üzerinde üstündür (the supremacy principle).ll Su iki prensipte Adalet Di­
tarafindan oluşturulduğundan bu makalede maksadımız normatıf supranasyonalizmle ilgili yargı hukukunu ve Mahkemenin yargılamasını analiz et­ mektir. Tıpik federasyonlarda var olan anayasc"l mahkemelerine benziyen' Adalet Div~nı, AS'nin supranasyonel elemanlannı korumaktadır. ıı Asli amaçlanndan olan politik mülahazalardan etkilenmeden, Birlik hukukunun uygulanmasını temin etme, Roma Anlaşmasının yorumlanmasında ve AB organlannın karar ve eylemlerinin geçerliliğine karar vermede ve nihayet bireylerin haklann~ anayasalolmayan mü­ dahaleleri önleme, AB'de zayıf olan demokratik elemanların korunmasında hayati derecede önemlolan hususlardır. 13 vanı
Bu bağlamda konunun ayrıntılı incelemesine girmeden belirtmek gerekir ki, nor­ matif supranasyonalizmin izahında Adalet Divanı'nın yargısını (j urisprudensi ni)' ta­ mamen gözden geçirmek bu makalenin kapsamı dışındadır. Kurumsal supranasyonalizmin kısa bir açıklamasından sonra, daha ziyade Mahkemenin en­ tegrasyon sürecinin gerçekleşmesinde verdiği çok önemli kararlar üzerınde durula­ caktır. KURUMSAL SUPRANASYONALİZM Haas'a göre kurumsal supranasyonalizm geçmişteki her hangi bir uluslararası ör­ gütten daha ziyade federasyona daha yakın hükümet otoritelerinin varlığıdır. 14 DI­
ğer bır deyişle, Haas supranasyonallzmi, teknık karar vermenin depolitize olmuş şeklinden daha çok politik menfeatlerin gerçekleşeceği bir politik davranış stili o­ larak görmüştür. Weller'in tanımına göre kurumsal supranasyonalizm topluluk po­ litikalannın ve önlemlerinin öncelikle görüşüldüğü, tartışıldığı ve formüle edildiği. sonra yasalaştığı ve en nihayet ıcra edildiği bır karar verme prosesi ve kurumsal bir çerçevedır. 15 Avrupa entegrasyonunda karar verme süreciyle ilgili olarak kurumsal supranasyonalizmin geliştiği .üç evre vardır. Su dönemlerde Komisyon ve Konsey farklı seviyelerde güce sahip 01du. 16 ilk dönem AETnin kurulmasıyla 1957 yılında başlamış ve 1966 Lüksemburg Anlaşmasına kadar devam etmiştir. Bu dönemde Konsey ve Komisyon baskın güçlerdJ. Gümrük Birliğinin kurulması, üç büyük öz­ gürlüğün (mallann. kişilerin, sermayenin serbest dolaşimı) aynntılı düzenlenmesi ve ortak politlkalann belirlenmesi hep Komisyon ve Konsey tarafindan üstleniidi. Bu dönem Içerisinde çok yüksek düzeyde kurumsal supranasyonalizm vardı. An­ cak bu 1966 Lüksemburg Anlaşmasıyla son buldu. Üye ülkeler kurumsal ve karar­
'i Weller. a.g.e., 267 et seq.
12SIourthas, a.g.e .• s. 280.
13 a.k.
•4 Haas. a.g.e•• s. 5 .
•5 Weller. a.g.e., 5.271 .
•6 Bu süreçlerle ilgili olarak neo-fonkslyonallst yaklaşım Için bknz A:M. Burley - W. Mattli. "Europe
8efore the Court- a Polltical1heoıy of Legallntegration". International Organization, 1993.47/1. s.
41-16. Yazarlar iıeofonkslyonallzmln okulunun tıpkı tahmın ettiği gibi, bu sürecin arkasındaki asıl
kuvvetler polıtık olarak tecrid edilmiş bır ortamda kendı menfaatlerini takip eden supranasyonal ve
subnasyonal aktörler olduğu böylece hukukun politikayı maskelemek Için fonksiyon ıcra ettiğini
söylemektedirler.
6
Amme idaresi Dergisi
sal sürecin her kademesine diplol)'latik yoldan müdahale ederek milli menfaatlerini
koruma yoluna gittiler.
ikinci dönem 1966'dan 1986 Avrupa Tek Senedi'ne (ATS) kadar devam etti. Bu
dönemin karakteristiği karar verme mekanizmasında kademeli bir azalmanın olma­
sıdır. Bunun sebebi, 1966 Anlaşmasına göre, üye ülkelerin milli menteatleri tehli­
kede olduğunda oybirliğiyle kararların verilmesi hususunda ısrar edebilecekleriydi.
Her ne kadar 1966 Anlaşması hukuk gücüne sahip değilse de, bir çok durumda
Konseyonu bir Topluluk normu olarak kabul etti. Bu dönemde karar verme
prosedüründe düşüşün başka sebepleri de vardı: Uluslararası örgütlerin karar ver­
me rolü, ve otonom ve bağımsızlıkları ile çok kurumsal karar verme sürecinde
NGO'lann ağırlığı azalıyordu. Topluluk politikalarının aynntılı hukuki uygulanma­
sında ve ifasında üye ülkelerin dominasyonuna doğru bir kayış olmuştu.
Üçüncü dönem 1986 Avrupa Tek Senedi ile başlar. Bu dönem 1966'dan beri ne­
redeyse unutulmuş olan kuvettli bir kurumsal supranasyonalizmin çarpıcı bir canla­
nışına sahne olmuştur. ATS'nin en anlamlı orjinalliği 'iç pazarın' tamamlanması için
gerekli olan yasalann çoğunluğunun nitelikli ekseriyetle kabul edileceği· alanların
genişlemesi olmuştur. Öyleki bu nitelikli ekseriyet bu dönem içerisinde oybirliğinin
arandığı durumlarda bile dolambaçlı yollardan uygulanmıştır.
Örneğin, ATS'nin Vii. Bölümünde düzenlenen çevre ile ilgili ı 30r. 130s ve .13Ot
maddeierince düzenlenecek hususlar hakkında oybirliği şartı arandığından görüş­
meler uzamakta ve ,hükümler zayıflamaktaydı. Parlamento'nun desteğiyle Komis­
yon gittikçe artan bir şekilde iştiyakıt yasalaştırma, özellikle cezalarla ilgili hükümler
ortaya koydukçaı yasalaştırma süreci yavaşlıyor bazen de bazı üye devletler yeni
kuralların kabul edilmesine karşı çıkıyorlardı. 17 ATS'nin yeni ı OOa maddesi bu ku­
rumsal ayak sürtmelerini aşmak için bir vasıta olarak kullanılmaya başlandı. Buna
göre 'iç pazarı' gerçekleştirmek ve fonksiyonel kılmak amacıyla alınan önlemler
nitelikli ekseriyetle yasalaşabiliyordu. Komisyon çevre konusundaki düzenlemele­
rin oybirliğini gerektiren madde t 30 değil. veto hakkı vermeyen ticarete engelleri
ortadan kaldıran madde t OOa temelinde çözümlenmesi gerektiğini teklif etti.
ı 989'da Komisyon ve Parlamentonun bu teklifi doğrultusunda madde ı OOa'yl de­
ğil de, titanyum dioksid konusundaki Direktifi madde t 30s'ye bağlı olarak çıkaran
Konseyaleyhine Komisyon yargı yoluna başvurdu. işin ilginç tarafı Adalet Divanı
burada bir yargı organı olarak değil bir siyasi organ olarak hareket edip. kurumsal
supranasyonalizmin en güçlü olduğu bu ikinci dönemde Komisyon lehine karar
verip Direktifin madde ı 30s'ye göre değil madde t OOa'ya göre çıkarılması gerek..
tiğine karar verdi. 18 Mahkemenin bu kararı Komisyonun m. t OOa'yı daha sık kul ..
Ianması konusunda kapıyı açtl. 1,9 Bu örnekten de anlaşılacağı gibi gerek Mahkeme,
gerekse Komisyon bu dönem içinde kararsal supranasyonalizmin gerçekleşmesi İ­
Bu örnek ıçın bakınız P. Sands. Prindples of International Envlronmental Law. Manchester University
Press. Manchester. 1995. s. 547-8.
J8 Mahkeme burada Direktifin hedefinin hem çevre korumaya hem de rekabetin arttırılmasına yönelık
olduğunu, m.130r(l) gereğince çevre korumanın Topluluğun diğer maçlarının bır parçası olduğunu
iddia etti. ileri sürdüğü diğer yarı-politik pragmatist gerekçeler için bknz. Sands, a.g.e., s. 548.
19 Mahkemenin 1993 yılında verdiği karar için bknz. Dipnot ll.
17
Avrupa Birliğinin NormdtifSuprdnasyonel/iği
7
çin takdir ve yorum haklannı sonlanna kadar kullanarak daha yakın ve sıkı bir en­
tegrasyonun her alanda gerçekleşebilmesi için ellerinden geleni yaptılar.
Bu dönem içinde başka kurumsal yenilikler de getirilmiştir. Örneğin Parlamento
Topluluk bütçesinde olduğu kadar karar verme sürecinde de rolünü arttırmıştır.
Komisyonun üyeleri bağımsız adaylar arasında seçilmiş ve ATS'den sonra Komis­
yonun teklifleri Konsey tarafından neredeyse hiç değlştlrHmemiştir. ATS'den önce,
AT'nu kuran sözleşmelerin koruyucusu Mahkemeydi, ancak Tek Senet Komisyona
bekçi-köpeği (watch-dog) rolü vermiştir. Kısaca, ATS ile getirilen aslında Toplulu­
ğun kurumsal ve politik çerçevesinde yapılan yapısal bir 'perestroika' dan başka bir
şey değildi.
Dördüncü dönem t 992 tarihinde imzalanan Maastricht Andlaşmasıyla (Treaty on
European Union) başlar. Maastricht Avrupa entegrasyonunda daha yakın bir birliğ~
doğru çok önemli bir kilometre taşıdır. 2o t 992 Andlaşmasıyla. Parlamentonun yet­
kileri artmakla birlikte, belli siyaset sahalannı AB kurumlannın hepsinin elinden al­
mıştır ki, bu Avrupa entegrasyon un yönündeki belirsiz,liği açık bır şekilde göste­
rır. 21 Her ne kadar Maastricht kurumsal ve kararsal supranasyonalizmln en mü­
kemmel örneğiyse de, Mahkeme'nin yargısının menziline dokunmamıştır. Daha
ziyade, Adalet Divan'ının yargısı ve yargılama usulü kayda değer ölçüde değişti­
riImiş ve genişletilmiştir (Madde E-L) (A-F.J,K hariç). Buna Andlaşmada öngörülen
mükellefiyeti yerine getirmede menfi bir tutum içine girmiş olan ve bu hususta
Mahkemenin verdiği karanna uymayan üye ülkeye ceza verme yetkisi de dahil­
dir. 22
Hatta bu dönem Içinde Mahkeme kurumsal supranasyonalizmin gerçekleşmesi için
t 989 yılında Komisyon ile Konsey ara­
sında Madde ı OOa usulünün kullanılması ile ilgili ihtilafta geniş bir yorumla Komis­
yonun yanında yer alan Adalet Divanı, 1993 Martında verdiği kararla önceki yo­
rumundan vazgeçmiş ve atıklar üzerine olan Direktif 9 ı / t 56'nın madde 130a da­
yanması gerektiğine hükmederek Komisyonun Madde 100a'yı tercih etme iddia­
larını reddetmiştir. 23 Nitekim Avrupa entegrasyon sürecinde Mahkemenin arka
plandaki rolünü açıklayan son zamanların en güzel örnekierinden biri de atık pa­
ketleme üzerine AB direktifidlr.24 Bu davadaki ihtilafa taraf olan organlar Konseyin
karşısında yer alan Parlamento ve Komisyondur. Bu dava 1986 ATS ile 1992
Maastricht Anlaşmalanyla güçlendirilen Komisyon ve Parlamento'nun karşısında
verdiği desteği kısmen çekmiştir. Şöyle ki
20 Sözleşme 7 Şubat 1992 de Imzalandı. l' Kasım 1993 den sonra etkili olmaya başladı. (1992) 1
CMLR573.
21Örneğin Maastrleht'le yeni üye kabulü için son söz Parlementoya bırakıldı. Bu yorumiçin bknz. A.
Charlesworth - H. Cullen, European Communlty Law, Pltmann Publishing. 1994. s. 4 ı .
22 Bknz. Francovk and Bon/fdd vs. /tallan Republlc (Case 11/91) (Cases 6/90 ve 9/90) [1992] ECR 1­
5403; [1992] IRLR 85.
23 Bknz. dipnot 18. case 155/91. EC Cornmission v. Coundl, 17 Mart 1993 tarihli karar (rapor edil­
memiş). 1992 Andlaşmasıyla Madde 130r vaslHı çoğunluğu yeterli kabul etmekle birlikte. genellikle
malı nitelikte olan vb. kararlarda oybirliği aranmaya devam etmektedir.
14 Directive 94/62/EC (OJL365. 31.12.1994). Bu örneğin supranasyonal çerçevede ayrıntılı olarak tartı­
şılması Için bknz. J. Golub. "State Power and Instltutlonal InHuence In European Integration: Lessons
from the Packaglng Waste Directlve". Joumal of Common Market StudIes. 1996. 34/3. s. 313-341.
Amme idaresi Dergisi
8
Konsey'In hala etkili olabildiğini göstennekteyse de, Komisyon'un etkı sahası gün­
den güne daralmaktadır. Z5
Yukarıda
zikredilen bütün safhalarda Mahkemenin merkezi rolünün devam etmesi
büyük ölçüde AB hukukunun belki de diğer akademik hukuk konularından daha zi­
yade hukuk, politika ve ekonominin girift bır birleşlminden oluşmasından kaynak­
lanmaktadır. B~ açıdan AB hukuku, 'siyasi-ekonomik hukuk' olarak adlandmlabi­
IIr. 26 Bu nedenle 1951 'de Avrupa Kömür ve Çelik Teşkilati ile başlayan daha yakın
bir birlik için yapılan entegrasyon sürecinde bütün organların rolleri değişse de, A­
dalet Divanı'nın asli rolü değişmemiştir.
Kurumsal supranasyonalizm üzerine kısaca izah edilen bu girişten sonra, tartışma­
nın özüne, yani Avrupa entegrasyon un ikinci yüzü olan nonnatif veya hukuki
supranasyonallzme geçebiliriz.
NORMATiF SUPRANASYONALiZM VE AVRUPA BiRLİGi ADALET DivANI
Nonnatif supranasyonalizm 'bır yandan Topluluk politikaları ve hukuki tedbirler a­
rasında mevcut olan hiyerarşi ve ilişki, diğer yandan üye ülkelerin hukuki tedbirleri
ve politikalarının yarışması olarak tarif edilebilir. 27 Supranasyonal bır sistem olarak
Birliğin hukukunun iki asli temeli vardır: Bunlardan birincisi doğrudan etki prensibi.
ikincisi ise üstünlük prensibidir. Bu prensipler doktrine ayrıntılı izah edildiği için
çok kısa bir izahı yapıldıktan sonra nonnatif supranasyonalizmin işleyişine değine­
ceğiz.
Doğrudan
Adalet
Etki Prensibi
Dlvanı
tarafından
bu prensip ilk olarak entegrasyon
sürecının
ilk
basamağında Van Gend en Loos davasında ortaya atlldl. lS Bu vesileyle üye ülkele­
rin iç huku,k sistemlerinde Topluluk hukukunun doğrudan etki doğurduğu hususu
açıklanmış oldu. Mahkeme, üye ülkelerin diğer üye ülkelerden yapılacak ithalatıar­
da gümrük vergilerini artınnadan kaçınmalarını isteyen madde 12'nin doğrudan
etkili olduğuna karar verdi. Nonnatif supranasyonalizmin köşe taşı olan bu prensip
1960'lann başında kararsal supranasyonalizmde meydana gelen ilk erozyonlara
karşı vaaz edilmiş bır cevap olarak kabul edilebilir. Fransa'nın ingiliz üyeliğini red­
detmEsinden kaynaklanan t 963 Krizinde, Mahkeme, üye ülkelerin kararalma süre­
cinin değişik kademelerine müdahale ve diplomatik kontrolleri olabileceği ihti­
malini görüp, Komisyonun üye ülkelerin ulusal politikaları karşısında tek başına
direnecek gücü olmadığının farkına vardı. Van Gend davasında, Belçika, Hollanda
ve Alman hükümetlerinin ulusal egemenliklerinden fedakarlık etmede isteksiz
davranmaları karşısında, Komisyon en ileri Topluluk-taraftarı bir yaklaşım içine gir­
di. 29 Eğer AB Adalet Dlvanı doğrudan etki prensibini ortaya atmamış ve Komisyon
d. Golub. 336-7. Snyder. a.g.e .• s. 5. 27 Weller. a.g.e .• s.27t. 28 Van Gend en Loos v. Nederlandse Admlnlstrat/e der Belastlngen (Case 26/62) [1963] ECR 1. 29 E. Stein. "lawyers. Judges. and the Makıng of a Transnational Constitution". American journal of Internationallaw. 1981, 75. s. 1. 4.
.
2S
26
A VTUp:ı Birliğinin NonnatilSupranClSyonelllği
9
ve üye ülkelerin görüşlerini reddetmemiş olsaydı, Topluluk hukuku supranasyonal
bir sistem olamaz; belki etsiz bir iskelet olarak yaşamaya devam ederdi. 30
1963'den Itibaren Mahkeme bu. prensibi bir çok insanın tahmin edemfyeceği kadar
ötelere götürdü. Roma Anlaşmasının çoğu maddeleri,kurumlann kararları ve ü­
çüncü ülkelerle Topluluğun yaptığı Sözleşmeler aynen yerel mahkemelerde birey­
ler hakkında hak ve mükelleflyetler doğuran kararlar gibi doğrudan etkili kabul e­
dildL 31 Van Gend davasından sonra Mahkeme doğrudan etki prensibinin etkisini
üç önemU boyutta genişletti: ilk boyutta, Luttlcke davasıyla doğrudan etkı negatif
mükelleflyetlerden pozitif mükelleflyetlere doğru genişletildi. 32 Reyners, Van
Blnsbergen ve Van Duyn davaiarında bu genişleme tekrar edildi. 33
Kurumsal supranasyonalizmin ikinci safhasında, doğrudan uygulanabilirlikle ilgili
çok önemli merhaleler 1970'Ierin ortalarında katedildi. Bu dönemde üye ül­
keler çok ciddi ekonomik sıkıntı içindeydiler. Bu yıllarda, üye ülkeler kendi milli
menfaatlerine ciddi aykınlık olan durumlarda Topluluk politikalannı dikkate alma­
maya çalıştılar. Andlaşmalara rağmen, üye ülkeler ayrı ve bağımsız bir sistemden
daha ziyade Topluluğun kendi milli politikalannı geliştirme konusunda bir araçmış
gibi davrandılar. 34 Bu dönem içinde, Mahkeme doğrudan uygulanabilirlik prensibi­
ni Deferenne ~no.ı) ve Walrave davalarında cinsiyet ve milliyet temelli ayınmlan
yasaklayan hükümlere doğru genişletti. 3s Bu doğrudan etkinin ikinci boyutudur. Ü­
çüncü boyut, Madde 189'da zikredilen tüzüklerden ayrı olarak Topluluk kanunları­
nın doğrudan uygulanabilirliği ile ilgilidir. Mahkeme Grad davasında direktiflerin
doğrudan etkili olduğunakarar verdi. 36 Sözün kısası 1960 ve 70'lerde Adalet Di­
vanı ulusal hukuk düzenlerinden ayrı bir otonom hukuk düzeni oluşturma konu­
sunda çok aktif bir rol oynadl. 37
~larak
Üstünlük Prensibi
Van Gend davasında, Adalet Divanı doğrudan etki verilen bir Anlaşma maddesinin
aynı zamanda dığer ulusal hukukiardan üstün olduğunu da söyleyebilirdi. Davada,
Mahkeme özellikle üstünlük prensibinden bahsetmed.i; çünkü normatif
supranasyonalizmin ilk adımlannda doğrudan etki prensibi yeterliydi. 38 Van Gend
davasından sonra Mahkeme üye ülkelerin daha fazla ekonomik ve politik enteg­
rasyonkonusundaki isteksizliklerini izlemeye'devam etti. Adalet Divanı'nın üstün­
a.y. D. lasok - J.W. Bridge, Lawand Instltutlons of the European Communltles, 5 th ed., Butterworths, London, s. t 22.
32 Luttlcke v. Commlsslon. case 57/67 [1966]: Madde 95'in yorumlanmasına bakınız.
33 Reyners v Belgldll State (Case 2/14) [1974) ECR 631: Van Blnsbel8'en OHM) v. Bestvur Vdll de
BendqRsverenlglng voor de Metddlnljverheld (case 33/14) [1974] ECR 1229: Van Duyn v Home
OIflce{Case41/14) [1974) ECR 1337.
34 J. Weller, "The Transformation of Europe", Yale Law joumal, 1991. 100, s. 2403. 2449.
35 Deferenne v. SA Belge de NavlgatJon Aerfenne SABENA (No.2) (Case 43/75) [t 976] ECR 455.:
Walrave v. Assoc/atlon UnlOr Cycliste IntelTldtlona/e (Case 36/14) [1974) E.cR 1405.
36 Franz Grad v. Rnanzamt Traunsteln (Case 9/70) [1979] ECR 825.
37 Bknz. A. Van Hamme. "The European Court of Justlce: Recent Developments" in L Hurwltz - C.
Lequesne. The State of the European Communlty: The Polıdes. Instltutlons and Debates In the
TranSition Year. Lynee Relnner Publ, Longman, 1991, s. 45--63.
38 Steln. a.g.e•• s. 10.
30
31
.
10 Amme idaresi Dergisi
lük prensibini bulması ve geliştirmesinin hukuki gerekçesi, Topluluk hukukunun
yeknesak uygulamasını sağlamak ve 'Ortak Pazarın' parçalanmış ve bölgeselleşmiş
pazarlara dönüşmesine ve daha fazla hükümetlerarası modele doğru kaymasına
mani olmaktı.
Costa v. ENEL davasında ulusal hukuk normlarının anayasal doğası veya sonra vaz
olsa bile, Topluluk hukukuyla çatışmasında Toplulukhukukunun normları­
nın üstün geleceğini söylemiştir. 39 Simmenthal davasında, Mahkeme üstünlük uy­
gulamasının önceki değil. sonraki yasalar için de geçerli olacağına karar vermiştir.
Alman ve İtalyan Anayasa Mahkemeleri doğrudan etkili oldukları taktirde üstünlük
prensibinin varlığını kabul etmişlerdir. 40
edilmiş
Ne var ki, üstünlük prensibinin uygulanması her zaman sanıldığı kadar pürüzsüz
Bu açıdan Factorfame davası üye ülkelerin milli menfaatlerl tehlikeye
düştüğünde supranasyonal Topluluk hukukuna yaklaşımlarını sergilemek açısından
Iyi bir ömektlr.41
olmamıştır.
Bu davanın esasını teşkil eden gelişme şu şekildedir: Ortak balıkçılık politikasını
belirleyen AET tüzükleri her üye ülkeye avlanma kotaları koymuştu. Davada baş­
vuranlar ingiliz şirketleriyse de, ağırlıklı olarak İspanyol vatandaşlarının mülkiyetin­
deydiler. 1988 İngiliz Ticari Deniz Taşımacılığı Kanunu42 ve ona bağlı tüzükler ge­
reğince bu durumdaki gemilerin ingiliz gemisi olarak tesciline izin verilmiyordu.
İspanyol balıkçılar ihtlyati tedblr kararı alabilmek ve kanunun hukukiliğine itiraz e­
debilmek için dava açtılar. Davada, ispanyollar Kanunun Topluluk hukukuna aykırı
olduğu ve. ortak balıkçılık politikasıyla tanınan haklarının ihlal edildiği iddasında
bulundular.
ingiliz Ulaştırma Bakanı Toplulukhukukunun lisans verme konusunda üye ülkelerin
egemen haklannı kısıtlamadığını ve bu açıdan 1988 tarihli kanunun tamamen ortak
balıkçılık politikasına uygun olduğunu söyledi. Lordlar Kamarası ihtlyatl tedbir ka­
rarının Roma Anlaşmasının 177. Maddesine aykırı olup olmadığını sormak ama­
cıyla davayı Adalet Divanına iletti. llEkim 1990' da Mahkeme ihtiyati tedbir kararı
Cosfa v. ENEL (Case 6/64) [1964] ECR 585.: Bknz A.G. Toth. "The Oxford Encyclopedia ofthe
European Communlty", Vol. l-Instltutlonallaw, Clarendon, Oxford. 1990. s.501; Weller, a.g.e.• s.
274.
40 Prensiplerın iç hukukta uygulanması için bknz. e.g. K. lenearts. "The Applicatlon of Community law
in Belglum", 1986, 23 CMlR 253; W. Roth, "The Appllcation of Community law in West Germany:
198().. 1990", 199 1, 28 CMlR 137; L. Gormley, "The Appllcation of Community law in the United
Kingdom, 1976-1985", 1986. 23 CMlR 287.
41 Regina v. Secref.vy ofSfafe!br Transport ex pcırte Factortill1Je Llmlfed and others, (Case 213/89)
[1990] 3 CMlR'l: Dava en son olarak 22 Aralık 1994 tarihinde sonuçlandınld!.: Doğrudan etki ve
Topluluk hukukunun üstünlüğü prensiplerinin daha da genişlemesiyle ilgili diğer davalardan e.g.
bknz. Frafel/I Cosfcmzo v. Clty ofMI/an (Case 103/88) ve Fosfer e.a. v. Brlflsh Gas PIC. (Case ı 88/89);
A.V. Hamme, "The European Court of Justlce: Recent Developments" in L. Hurwitz - C. lequesne.
The State of the European Communlty: Pollcleslnstltutlons and Debates In Transition Years, lynee
Reinner Publishers, london. 1991,45-64. s. 53; Aynca bknz D. Chalmers. 'The European'
Communitles- Towards Supranasyonalism at last?". The ltverpoollaw Review. 1992. 15/1. s. 93­
102.
41 1988 tarihli kanun 1894 tarihli 'Merchant Shipping Acf adlı kanunu ilga etmiştir. (Aynntılı bilgi için
bknz. M. Akehurst. "Supremacy of Community law". British Yearbook of International law. 1989.
LX. s. 351.
39
Avrupa Birliği'nin NormatifSupranasyonelliği ... lt
verdi. 43 25 Haziran 1991 'de ise Mahkeme. Simmenthal davasında44 olduğu gibi, ı 988 tarihli Kanunun üstünlük prensibine aykırı olduğuna karar vererek ispanyol­
1arın sahip olabileceği ingiliz şirketlerinin Topluluk sularında 'avlanabileceğine hük­ metti. 4S Bu karar ingilizler gibi milli egemenliklerini korumada son derece hassas olan devletler için bile Topluluk hukukunun her durumda üstün geldiği gösteren bir canlı ömektir: 46 Üstünlük prensibine bağlı olarak ortaya çıkan ve normatif çerçeveyi güç1endiren bir başka boyut da içtinap ilkesidir (the prindple of preemption). Buna göre üye ülke­ ler sadece Topluluk hukukuna aykırı yasalaştırmada bulunmayacaklar (Factartarne davasında olduğu gibi) aynı zamanda. bir çok federal sistemde rastlandığı şekliyle, Topluluk politikalarına aykırı davranmaktan içtinap edecekrerdir.47 Bu ilke ilk olarak EKfA davasında açıklanmıştır. 48 EKfA davası 1970'lerden başlayarak Mahkemenin entegrasyonalist arzularını açığa çıkarmaktadır. Sadece kurumları çok güçlü federal sistemlerde saf içtinap prensibi uygulanabildiğinden, Adalet Divanı Topluluk or­ ganlarının çok güçlü olacakları bir seviyeye ulaşacakları ana kadar saf i~tinap pren­ sibini tam uygu1amaktan kaçındı. Aksi vuku bulsaydı belki deentegrasyonun iv­ mesi tersine dönebilirdi. Bu nedenle öreneğin Krarner davasında Mahkeme EKfA davasında ileri sürdüğü gerekçeleri dile getirmedi; böylece üye ülkelerin kendi yargıları içinde yapacakları taahhütler konusunda yetkileri olduğu kabul edlldi.49 Intemational Agreement on Natural Rubberdavasında 1957 Anlaşmasıyla korunan kurumsal
dengenin
gözetilmesi
gerektiği
vurgulandı.
Kurumsal supranasyonalizmin en düşük seviyelerde olduğu bu yıllarda üye ülkelerin anlaş­
maları finanse etme hakkı verildi; buna karşın Topluluğun yetkisi, artan hükümetlerarası aktiviteler ve azalan kurumsal etkinlik sonucu kısıttandl. 5O NonnatlfSupranasyonallzmln
Uygulanması Yukarıdi! izah edilen prensipler supranasyonal Topluluğuıı sadece kendine has ö­ .zeo.Jliklerl olmayıp, federal sistemlerde de görülebilir. Bu açıdan AB'ni federal bir devletle ve AB Adalet Divanını ise Yüksek Mahkeme gibi federal bir mahkeme ile özdeş düşünmek doğru olmaz. Hatta AB bir yarı federe (quasi-federal) devlet de 43 "Interlm Restraint on Enforeement of Fishlng law Granted". law Report Section, The Independent, t 2 October 1990. s. 26. 44 Sımmenthal SpA v. Comlssion (Case 92/78) [1979] ECR 777. Mahkeme bu davada milli mahkeme­
lerin Topluluk hukukunun hükümlerini uygulama mükellefiyetinde olduğunu. buna aykın Iç hukuk dü­
zenlemelerinın AB Adalet Divanına veya anayasa mahkemesine sormadan ve meseleyı bekletici me­
sele olarak kabul etmeden doğrudan iptal edilmesi gerektiğine karar verdi.
4S a.k., s. 2.
46 Ancak bu arada aykın görüşler de duyulmuyor değil. ,Örneğin bu davayla ilgııı olarak Lord Dennlng
şöyle demiştir: "If the time should come when our Parllament deliberately passes an Act with the
intention of repudiating the Treaty or any provlslon in it or the intention of acting Inconsistently wlth
it and says so in express terms i should have thought that it would be the duty of our courts to
follow the statute of our Parliament", finanCla) nmes, 26 Hazıran 1991. s. 7: Fdctortdme V. SecretdlJl
ofStdte for Transport (no.Z) [1991] All ER 106 at 108 (HL).
47Weııer. a.g.e., dipnot 7, s. 278. 4B case 22/70: Steiner. a.g.e., s. 37. 49 Weller, a.g.e.• s. 278. 50Case (1/78) [1979] ECR 2871.: Lasok - Bridge. a.g.e., 30, 206. 12
Amme idaresi Dergisi
değildir. Topluluk hukukunun nasıl yapılıp, işlediğine baktığımızda normatif
supranasyonallzmin, kapsamlı kural ve prensipleri içine alan geniş bir ceket oldu­
ğunu görürüz. SI Üye ülkeler daima bu kural ve Birlik politikalarının kendi menfaat­
lerine olmasını istediklerinden hukukun yapılışı sürecine çok sayıda komiteler yo­
luyla müdahale etmektedirler. Ancak kendi milli politikaları ve ortak pazar pren­
sipleri arasında bir paralellik olduğunda Birlik hukukunun üsütnlüğüne uymaya e­
. ğilimli gözükmektedirler.
Üye ülkeler arasında milli menfeatlerde l?ir çatışma olduğunda, Adalet Divanı AB
kanunlarının hiyerarşisini sağlama konusunda çok ciddi güçlükle karşılaşmaktadır.
Bu iddayı güçlendirmek Için AB hukuku içinde ulusal ve bölgesel düzeyde rekabet
halindeki menfeatlerden dolayı en problemli alan olan Ortak Tarım Politikasından
altı örnekle supranasyonal hukukun işleyiş şekli ayrıntılı açıklanmaya çalışılacaktır.
Bu örnekler zıraı ürünler Için mevcut milli pazar organizasyonlarının varlığınıı) hu­
kukiliği ile ilgili Birlik hukukundaki gelişmelerden seçilmiştir. sı Zikredilecek bütün
örnekler kurumsal supranasyonalizmin en güçlü olduğu 1970'Ierin ortalarından
ı 9S0'lerin başlarına kadar devam etti. Bu dönem içerisinde, ortak pazar prensipleri
pazar birliğinin anti-tezi bir durumda olan üye ülkelerin çift-pazar rejimieriyle teh­
plt edildi. s3 Halbuki üye ülkelerin hukukiarının üzerinde bir şemsiye gibi duran
supranasyona i AB hukukunda farklı rejimierin olmaması gerekirdi. Benzer durum­
larda farklı rejimierin uygulanması ortakpazarı zedeleyecek önemli bir faktör oldu­
ğundan üye ülkelerin Birlik için ticaret ve rekabete müdahelelerinin önlenmesi ge­
rekmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak bahsedilecek birinci örnek fransız muz pazarı organlzasyo­
nuyla ilgili olan Mr. Channasson v. Mınıster for Economlc Affalrs and Finance
{48174}·davasıdır. Bu davada ihtilaf konusu olan şeyortak pazar organizasyonları­
na konu olmayan zırai ürünler için milli pazar organizasyonlarının bır iç kısmını o­
luşturan çok sayıda hükümlerin bu üründe devletlerarası ticaret için engelleri ger­
çekten ortadan kaldınp kaldıramayacağıydı. s4 AB Adalet Divanı 3 ı Aralık 1969'da
biten geçiş dönemi sonunda zıraı ürünlerin serbest dolaşımına ilişkin tek taraflı ya­
saklamaların geçerli olmadığına karar verdi. fransa ve diğer ülkeler açısından muz
sektörünün çok fazla önemi ve Topluluk yaşamında kaydadeğer eko.ıomik-sosyal
neticeleri olmadığı için, milli menfaatler haleldar olmuş olsa bile bu durumda ortak
pazarın birliği kolayca tesis edilmiş oldu. sS
Çift-pazarların varlığı ile ilgili ikinci önemli dava patates davasıdır (Commlsslon- v.
UK) {l3 ı 17S}. Bu davanın konusu patates için mevcut milli pazarları yasaklamayla
ilgili 1972 tarihli ingiltere'nin Katılma Anlaşmasının 2, 9, 42, 60(2} nci maddeleri­
51
Weller. a.g.e•• 5.280.
on lawandPolicy In the ECj. Martlnus Publ.• Dordrecht. 1986,5. 2S1.
R. Barents. "The Community and the Unlty of the Common Market" , German Year 800k of
International Law ı O, 1990. 32. 5. 2 t .
.
54 Rasmussen. a.g.e.• 5. 2S1.
55 Nevrukı bu konudakiihtilaflar halen tam çôzOmlenebllmlş değildir. Bknz. U. E\(erling. "Wl" Europe
Slip on Sananas? The Sananas Judgement of the Court of JU5tlce and National Courts". Common
Market Law Review. 1996,33.5..401-437; (CaseC-280/93, Gemıanyv .. Council (1994) ECRI­
4973.
sı Bknz. H. Rasmussen.
53
A vrupa Birliğinin NOTmdtlfSuprill1ilSyonelliği
13
nin yorumuyla ilgiliydi. Fransa, Hollanda ve ingiltere'nin patates davasıyla ilgili ö­
nemli ekonomik menfaatleri vardı. Adalet Divam ingiltere'nin ı 978'in- başından
önce milli pazar hükümlerini feshetmediği gerekçesiyle madde 30 mucibince An­
laşmaya aykın hareket ettiği sonucuna vardı. Bu davayla da ~rtak pazarın birliği il­
kesi bir kez daha güçlenmiş oldu. 56
Channasson ve Patates davalarından başlayarak, Fransa milli pazar organizasyon­
elimine edilmesini desteklemeye devam etti. Tuhaftır ki, 1980'lerin başında
Fransa, milli pazar politikalarına karşı ortak politika oluşturmaya çabalayan Komis­
yonu New Castle Disease (Commission v. UK (40/82) ve UHT MlIk davalarında
(Commlsslon v. UK)(Case 124/81) destekledi. Aslında bu destek anlamsız değildi,
şöyleki ingiltere koruyucu politika izleyerek özellikle Fransız tavukçularına ve bü­
yükbaş hayvan yetiştiricilerine UHT Mlik Case ve New Castle DIsease davalarında
zarar veriyordu. Halbuki muz ve patates davalarında Fransız ithalatçıların ve pata­
tes üreticilerinin kArları riskteydi.
larımn
Rasmussen'in söylediği gibi Fransa milli menfeatlerinl korumada Topluluk hukuku­
nun ihlaline kadar uzansa bile büyük bir şöhret kazanmıştl. 57 fransa'mn uzlaşmaz
tutumunu gösteren ve entegrasyon sürecine karşı politikalarım ortaya koyan ör­
nekler koyuneti ve şarap pazar/arıdır. Önem'leridolayısıyla bunları ayrı başlıklar ha­
linde izah edeceğiz.
Koyuneti PdZiUI Savaşı: Koordine Edld bır Araç olarak.Avrupa Blrlijl Hukuku
Bu sorunun tem,eli iki büyük koyuneti üreticisi olan Ingiltere ve ırlanda'nın 1973
yılında AETye girmesiyle başlar. Bundan önce asli bir koyuneti üreticisi ve tüketici­
si olan Fransa ingiltere'nin Topluluğa girmesini istemiyordu. 1973 yılında, ingiltere
ve irlanda'mn girmesiyle Avrupa Konseyi devletlerarası ticareti geliştirmek ve
Topluluk üreticilerini korumak amacıyla ve daha önemlisi supranasyonal hukuku
Batı Avrupa'mn devam edegelen ekonomik birliği ıçın bir potansiyel sembololarak
kullanmak 'için ilk zırai mal rejiminin kurulması konusunda bir teklifte bulundu. SB
1970'lerin sonlarına doğru, • ı 978-80 koyuneti savaşı' olarak adlandınlan bir ticari
anlaşmazlık yaşandı. Oç resmi Komisyon teklifi ve davalar problemi çözmedi. 59 25
Eylül 1979 tarihinde AB Adalet Divam Fransa'nın milli koyunpazarı organizasyonu­
nun Madde 12 ve 30'dan kaynaklanan mükellefiyetieriyle çeliştiği ne karar verince,
franSa sosyo-ekonomik nedenlerle Mahkeme'nin kararına uymayı redetti 60 Fransa
sınırlarını ingiliz ihracatçılara açmamaya devam etti. Bir tek devletin Topluluk hu­
kukuna kafa tutması supranasyonal hukuku zedeleyici nitelikteydi.
Rasmussen, a.g.e;, s. 283.
a.k.. s. 285.
ss Snyder. a.g.e., s. 115.
59 Bknz. müşterek davalar 181, 182 ve 218/88 Jean-Fr.mcovls Deschitmps, Groupment ilgrlcole
, 56
57
d'exploltatlon en commun des ChillTlps Fleurls .md Groupment agrlcole d'exploltatlon en Commun
(GAEC) Lambert v. Otf1ce Natlonallnterprofesslonel des Vi.mdes, de releVilge et de l'dvlculture ECR,
henüz yayınlanmadı (Snyder tarafından zikrediimiştir. a.g.e., s. 16).
60 Fransa ingiltere'den gelen koyun ve kuzu etine gümrük vergisi ve Ithal kotalan (ve benzerı etki do­
ğuran diğer tedbırler) koymuştu. Fransa dünya pazannda kendisini Izole ettIği Için fiyatlan yüksek tu­
tarken, ingiltere gerekirse Yenı Zelanda'dan Ithalatta bulunuyordu. Rasmussen, a.g.e., s. 338;
Snyder, a.g.e., s. 17, 8a r ents, a.g.e., s. 32.
Amme iddresi J?ergisi
14
1980'Ierin ortasına kadar bu durum AB hukuk sisteminde bir çıban başı olarak var­ devam ettirdi. Sonuçta politik tavizlerle geçici olarak k?yuneti Için ortak pa­ zar organizasyonu kuruldu. Buna göre hem Fransız hem de Ingiliz sistemleri Top­ luluk hukuku şemsiyesi altında varlıklarını devam ettireceklerdi. Böylece her ne kadar topluluk için ortak bir fiyat sitemi oluşturulsa da, bölgesel referans fiyatları dört yıl için kabul edilecekti. Burada Fransa'nın dayanak noktası Channasson dava­ sında olduğu gibi bır milli pazar organizasyonu içinde miHl sınırlamalara izin verile­ cekmiş gibi gözükse de Fransa Channasson kuralına dayanmadı. ingiltere ise, çok ilginçtir, altı ay öncesinde Commission v. UK (231/78) davasında kuvvetle savun­ duğunun tam aksine milli pazar organizasyonlarının geçersizliğini savunuyordu. 61 lığını
Özetle söylemek gerekirse, koyunpazarı rejimi Birlik hukukunun bazı önemlı özel­ liklerini resmetmektedir. Çağdaş topluluk yasalaştırmasının amacı tek bir hukuk sistemiyle Avrupa ekonomisini birleştirmek değildir. Supranasyonal bir şemsiye olarak farklı milli politikaları tanıyan bir koordine vasıtasıdır. 62 Mahkemenin UK v. Commission (61/86) ve Livestock Sa/es Transport v. Intervention- Board ror Agricu/tura/ Produce (162/86)63 davalannda farkına vardığı gibi, yanlızca bölge­ seJleşmiş referans fiyatlarını yasaklamak mümkün olup, koyuneti pazar rejiminin tamamen bütünleştirilmesin! sağlamak mümkün değildir. Koyuneti rejimi aynı zamanda AB hukukunun nasıl yapıldığını göstermesi bakı­
ilginçtir. Supranasyonal hukukun yapılışında birden çok farklılaştınlmış menfeatler önemli roloynamaktadır. Yerel, ulusal ve suprana,syonal ve hatta ulus­
lararası seviyelerde ekonomik üniteler birbiri içine geçmişlerdir ve hepsinin, aynı derecede olmamakla birlikte, AB hukukunun 'oluşmasında belli derecede etkileri vardır. Dahası bu hukukun oluşması belirli bir dönem Içerisinde vuku bulan eko­ nomik-politik sorunlara da bağlıdır. mından
Şarap
için Ortak PilZiIr Organizasyonu: Şarap Savaşı ürünler için ortak organizasyonlannın kurulmasında. Fransa Komisyon'a katıl­
makla birlikte, Kümes hayvanlannın ithalinde (Commission v. UK (40/82» ve insan ve hayvanların hayat ve sağlıkları sebebiyle madde 30-4'den aynlmayla ilgili da­ vada (Commission vs. UK (Re UHT Mi/k) (124/81) Komisyon'un aleyhlndeydi. fransa'nın ikiyüzlülüğü Commission v. France (Re Ita/ian Tab/e Wines) (Case 42/82)da ortaya çıktı. Bu dava 'jtalya-fransa şarap savaşı' davası olarak da bilinir. Bu davada Mahkeme fransa aleyhine karar verdi. Zırai
1977' den başlayarak, Mahkeme Iki asli şarap entegrasyonu problemiyle karşı karşıya kaldı. 1970 yılında yapılan dü­ zenlemeyle üye ülkeler şarap için bir ortak pazar kuruluncaya kadar ithalatıarı sı­
nırlama hakkını kullanabiliyorlarpı. 1975-76 hasadında. italyan şarabını fransız pa­ zarından uzaklaştırmak amacıyla fransa engeller koymaya başladı. italyan şaraplara Bu
davanın geçmişi kısaca şöyledir:
pazarının
Rasmussen.a.g.e., s. 287-88.
Snyder, a.g.e.. s. 18.
63 livestaek !id/es TriU1sport v. Intervention Board for Agricu/tura/ Produce (162/86). henüz yayınlan­
madı. Karar tarihi 2.2. 1988 (Barents, a.g.e., s. 34).
61
61
A vrupcı BirlWi 'nin NonnatilSupranasyonelliği
tS
konulan gümrük vergileri Mahkeme tarafından Henri Rame/ (80 ve 8 ı /77)64 dava­
smda pazar birliğine ve madde 30-34'e aykırı olduğu için geçersiz addedildi.
Beş yıl
boyun<..a fransa iç pazannı korumak amacıyla sürekli olarak engelleyici ön­
lemler alması sonucu Komisyon fransa'yı Mahkemeye verdl. 65 fransa'nm ileri sür­
düğü italyan şarabmm fransa'nm öngördüğü kaliteye uyup uymadığı konusundaki
talebi gümrükte çok fazla beklerneye sebep oluyordu. Mahkeme bunun malların
serbest dolaşırnma engel teşkil edecek önlemlerden olduğuna karar vererek Mad­
de 30 gereğince Fransa aleyhine davayı karara bağladı. Bununla birlikte, Mahkeme
kısa gecikmeleri doğuracak rastgele kontroller gibi bazı analizlerin madde 36 ge­
reğince mazur görülebileceği sonucuna vardı.
NORMATIF SUPRANASYONALiZMiN GELişiMiNDE MAHKEMENiN ROLÜ
Yukarıda kısaca değinilen altı
davada, yani, Muz, Patates, the New Ca.st/e Disease,
şarap savaşı davalarmda özellikle Komisyonun AB
hukukunun tekdüze uygulanmasmı sağlayamadığı ve üye ülkelerin kendi milli pa­
zar politikalannı bırakmada çok isteksiz davranmalan bu hukukun temelinde bazı
anayasal problemlerin olduğunu göstermektedir. Bu' problemlerin izalesinde AB
Mahkemesi daima ortaya çıkan kurumsal supranasyonalizmdeki zayıflıkları elimine
edici bir gayret içinde olmuştur. 66 Bu nedenle AB Mahkemesinin yargısının perde
arkası ve entegrasyonalist felsefesi incelenmelidir.67 '
um Mi/k,
koyuneti pazarı ve
1950'le~de hukuk sistemleri Kara Avrupası sistemi
edilimi{altı Avrupa ülkesi büyük ölçüde fransız ve
(Continental Jaw) üzerine inşa
Alman özel ve kamu hukuku­
nun etkisi altmdaydı. Örneğin madde i 73'deki bozma sebepJeri fransız idare hu­
kukundan adapte edilmiştt 68 Ancak karar-verme mekanizmasmdaki zayıflama ve
politik enetgrasyon yoluyla daha yakın bir birlik oluşturma hedefinin imkansızlığı
Mahkemenin aktif bir politika izlemesi sonucunu doğurdu. Öyle bir hal aldı ki, A­
dalet Divanı'nın dava hukuku (case law) Amerikan ve hatta ingiliz sistemi kadar
Anglo-Sakson özellikler gösterir oldu.69 Böylece AB hukuku Adalet Divantmm yar­
gısıyla iç içe geçmiş oldu.
Van Gend davasmda Genel Avukat bir
uluslararası
hukuk
kavramı
olan
'kendiliğinde .. İCra' (self..;executing) prensibinin etkisi altmdayken, Mahker:ne klasik
Henrl Rdmel Sarı v. Admlnlstration des Dounaes (80-81/77) it 97S1 ECR 927. ComfTJission v. FrdIJCe (Re Itallm Table K1'nes) (Case 4O/S2) (Madde 169 prosedürü). 66 Mahkemenin entegrasyon süreci içerisindeki rolüyle ilgili olarak yazılmış makalelerden. bknz. A.M. Burley - W. Mattli, "Europe before the Court: APoilticai Theory of Legallntegratlon", Intematlonal
Organization. 1993.47, s. 41-76; G. Garrett. "The Politics oflegallntegration in the European
Union", Intemational Organization, ı 995, 49, s.17 -S1 ; K. Lenearts, "The Role of the Court of Justice
In the European Community: Some Thoughts about the Interaction between Judges and Pollticians".
University of Chicago Legal forum, 1992; M.L. Voleansek, "The European Court of Justice:
Supranational Policy Making". West European Politics, 1992, 15. s. 109~ ı 21 ; A. Stone, "Governing
with Judges: The New Constitutions in Europe" In J. Hayward - E. Page. eds., Governing the New
Europe. Pollty Press. Cambridge. s. 286-314.
67 Toros Zergül, Avrupa Toplulukları Adalet Divarıının Topluluk Hukukunun Gelişmesindeki Rolü,
Master Tezi. 1990, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstUtOsü.
68 Steiner. a.g.e., s. 299-300.
69 G. Moens, "free MovementofGoods in the EC. Melbourne Unlverlsty Law Review. 1990. 17. s.
733.
64
65
16
Amme idaresi Dergisi
uluslararası hukuk kavramlarından uzaklaşarak 'doğrudan etki' (direct efeect) pren­
siblni icat etti. ERTA davasında Mahkeme yine Genel Avukatın görUşlerini dikkate
alamayarak üye ülkelerin anlaşma yapma yetkilerini sınırladı. Reyners davasında
Almanya ve Hollanda dışında diğer ülkeler Mahkemenin yargısının.artmasına itiraz
ettiler. Komisyonun AvrupaParlamentosuna verdiği raporlara göre 1985'den
t 99O'a kadar olan dönem içinde üye ülkelerin uymadığı Mahkeme kararlarının sa­
yısı 33'den 82'ye çıktl. 10 Wa/vrave ve Sabena davaları hariç, Komisyon devamlı
Mahkemeden entegrasyon sürecinin daha da kuwetlenmesi konusunda üstü ör­
tülü yardım Istedi. 11
Bu meyanda zikredilebilecek bir başka dava Cassis de Dijon12dur. Bu dava ile AB
Mahkemesi Madde 30 gereğince malların serbest dolaşım hükümlerini çok güç­
lendirdi; öyleki belli bazı önlemler mecburi gereklilikleri tatmin eqiyorsa Madde
30'un Ihlali anlamına gelmediğini bildirdi. Önemli olan husus bu mecburi gerekli­
liklerin Madde 36'da tahdidi olarak sayılan temellerden farklı olarak tadadi nitelikte
olmasıydı. Bu Cassis davasıyla bir kez daha anlaşıldı ki, Adalet Divanı Arnln
harmonizasyon politikasını canlandırmada ve Avrupa entegrasyonunu ayağa kal­
dırmada önemlı bir faktördü. Cassis davasından genellerne yapmak gerekirse, A­
dalet Divanının Avrupa Birliğinin siyaset-yapma sürecinde kendi menfaatlerini dü­
şünen bireylere politik erişim sağlama, siyaset-yapma arerfasının içine fikirler sok­
ma ve populer olmayan kararlar ve sert tartışmalar yoluyla pdlitik karşılığı provoke
etme rolleri olduğu söylenebilir. 13
Cassis davası Komisyonun politik bir cavap vermesi konusunda katalizör rolü oy­
Komisyon tarafından yürUtülen politik çabalar sonucu karşılıklı tanıma
{mutual recognition} lehinde ve aleyhinde milli hükümetlere lobl yapan mefaat
gruplarını harekete geçirdı' Mahkemenin bu aşırı baskıcı aktif tutumu ve 'case law'
usulü, ı 986 yılında ATS ile kurumsal bir yenıden yapılanmayı da beraberinde ge­
tirdi. Bugünkü gelinen entegrasyon sürecinde Komisyon entegrasyon sürecine de­
vam etme konusunda ancak sağlam bir hukuki temelolduğunda Mahkemenin
desteğlne güvenebilır. Facfoltame davasında Komisyonun gücü ve AB hukukunun
uygulanmasının önüne geçebilme konusundaki devamlı baskısı. Mahkemenin ka­
rarını vermesinde en asli bir kriter olmuştu. 14
nadı.
Bugünlerde AB'nin motoru rolünü ıcra eden güçlü Komisyon. hazırladığı yüzlerce
direktifle herşeyi ve her konuyu kapsayan standartlar koymaktadır. Bugün için AB
Adalet Divan'ının aktlvizml ancak faydalı olarakbelirlediği alanları .seçip. bu alan­
larda bir anayasa mahkemesi gibi hareket edip, katı minim~m standartların (e.g.
Bknz. The European Commlsslon. "Seventh Annuaı Report to the Parllament on Commlsslon
Monltoring of the Appllcation of Communlty law". Flfth Report (1988), 1990. 9O/C 232, s.40-60;
(88/C 3 tO), s. 46; Bunun üzerıne Mahkeme'nın Francov/ch davasındaki tutumu ıçın bakınız Stelner.
a~g.e .• s. 60.
71 T. Koopmans, "The Role of law in the Next Stage of European Integration", 1986.35 IClQ 931.
72 Rewe-Zentra/ AG v. Bundesmonopolverwa/tung IiJr Branntweln (Case 120/78) [t 979] ECR 649.
73 Bu yorum ve C:tss/sdavası ıçın bknz. K.J. Alter - Meunler - S. Aitsahalla, "Judıcıal Politics in the
European Community- European Integration and the Pathbreaklng C:tss/s de Dqon Dedslon". specıaı
Issue of Comparatlve Polltlcal Studies (on the New Constltutl.onal Politics of Europe), 1994, 26/4. s.
535-561.
74 "Spanlsh Fishermen t Britlsh Soverelgnty O", The European. 26-28 July t991, s. 2.
70
Avrupa Blrllğ/nln NormatifSupranasyonelliğ/
17
cinsiyet ayrımı, yabimcıların muamelesi, mallar Için teknık gerekliJikler) tatbikinde,
Topluluk organlarının, üy~. ülkelerin ve vatandaşların hak, yetki ve
fonksiyonlarınının belirlenmesinde yardımcı olmasıyla sınırlı kalmalıdır. 75 Bu açıdan
ele alındığında AB Adalet Dlvanının yargısının evrimiyle Am~rlkan Yüksek Mah­
kemesinin ki arasında bazı paralellikler vefarklılıklar görülecektir.76
Bu bağlamda Mahke~enln kendisini .1980'lerin başından beri'sınırlamaya çahştığı­
nı görüyoruz. Foglla. v. Novello (no.1) (ı 04/79) ve Foglio v. Novello (No.2)
(244/80) davalarında AB Mahkemesi yargı. yetkisi olmadığı gerekçesiyle davaları
usulden red etti. Bl,I davalarda Mahkeme Madde ,177'nin rolünün genel veya farazı
konularda' istişari gö~üş bildirmek olmadığını belirtmiştir. Bugörüş Bertini v
Regione Lazi (98/162) davasında tekrar edilmiştir.
Mahkemenin kısmen azalan aktivizmine bir istisna Francovich v. Ita/ian State (6 &.:
9/90) davasıdır. Burada bir grup işçi italya'nın 80/987 sayılı lşverinin acziyeti so­
nucu ücretleri garanti altına alan bir direktifi yerine getirmemesinden dolayı tazmi­
nat isteminde bulunmuşlardır. Mahkeme bu durumda doğrudan etki prensibine
bireylerin dayanma .Ihtiyacını azaltmıştır. Böyle bir durumda, Mahkeme tarafindan
öngörülen şartların gerçekleşmesiyle doğrudan veya dolaylı etki prensiplerine da­
yanma ihtiyacı oJmayacaktl~. 71
'
SONUÇ
.
AB Adalet Divanının yargısına tarihi bir prespektif içinde baktrğımızda kavramsal
bir benzerlik karşımıza çıkıyor, şöyleki; bundan yaklaşık Üç yüz yıl önce, Thomas
Hobbes ingiltere'deki bütün durgunluk ve politik kavganın önüne geçecek bır dü­
şünce geliştirdı' Levlathan olarak adlandırdığı süper ve mutlak bır güç hayalettL.
Kitabındadevasa ve yenilmez olan Leviathan kendisini oluşturan 'insanlardan mü­
teşekkil Iki güçlü kolla resmedild,i. Hobbes'e göre yanlızca mutlak devlet farklı po­
litik görüşl,eri bir otorite altında birleştirebilirdi. Hobbes'in ölümlü tanrısı Levlathan
zamanının hukukçuları tarafindim acımasızca eleşririldi ve sonuçta Leviathan güç
kaybetti.
Aynen öyle bundantam 30 yıl önce politik kargaşa ve birleşme'arzularınınazaldığı
bır dönemde AB Mahkemesi'nin hakimleri bir Levlathan oluşturma ihtiyacı hisset-,
tiler. Böylece politik tıkanıklık çözülecek ve artan, hükümet-merkezciliyetçillk orta­
dan kalkacaktı. Bu neo-Levlathan'ın, yani Mahkemenin de iki kolu vardı. Bunlardan
birindsı doğrudan etkı iklndsi ise üstünlük prensibiydi. Van Gend' den başlayarak
COsta v. ENEL, ERTA, Reyners, Lutticke, Simmenthal, Delferenne, Cassls de Dljon
davalarında bu kollar kuwetıendlrildl. Ancak Mahkeme'nın aşın aktif 'poııtika izle­
m~sl sıkıntılara sebep olduğundan politik ve akademik yaklaşımlarla neo-Leviathan
mutlak bır güçten sınıdı ve ölçülü hareket eden bir organa dönüştü. Mahkeme'nın
Ileride yeniden eski gücünü kazanıp kazanamıyacağını politik entegrasyonun iv­
KOOpmans. a.g.e., s. 926; Everllng. a.g.e., s. 430-437. (Muz Davası ılellgili son kararla ilgili olarak)
Bu konuda aynntıh bllig ıçın bknz. M. Stuart, "The Problem s of the EC: Transatlantlc Parallels",
rntematlonal Comparatlve law Quarterly, 1987, s. 36 185; BknZ; A.M. Sbrlga. "The European
Communlty- a Balanc1ng Act". Publlcus- the Journal of Federallsm, 1993. 23/3, s.23-38.
77 Aynntıh tartışma lçfn bakınız Stelner. a.g.e.• s. 60.
75
76
1S
Amme idaresi Dergisi
mesi belirleyecektir. Daha açık bir deyişle, .ancak ivme negatif olduğunda Mahke-·
me t 970'Ierdeki rolUne geri dönecektir.
t 99O'Iann doruklanndan 2000'1i yıllara baktığımızda, Mahkeme'nin aktlvizmi ö­
nümüzdeki yıllarda da büyük ilgi odağı olacak gibi gözüküyor. Özellikle AB Adalet
Divam ile ara karar veren milli mahkemeler arasındaki ilişkil1ln gelecekte çok sert
olacağı söyleniyor.1s Bu nedenle Gümrük Birliği için yapılan ulusal çabalar, ve tam
üyelik konusundaki talepler. AB'nln yargısı ile Ilgili bu makalede çok kısa olarak a­
çıklanan bazı problemler yüzünden tekrar-gözden geçirilmelidir.
Bu konudaki mükemmel'analizler ıçın bknz. j.H.H. Weller, "A Qulet Revolution- The European Court
of justlce and its Interlocutors", Spedallssue of Comparatlve PolltIcaJ Studies (on The New Constttu­
tIonal Politics in Europe), 1994,26/4. s. 510-534j j.H.H. Weller, "Journey to Unknown Destinatlon­
A Retrospectlve and Prospectlve of the European Court of justiCe in the Arena of Polltic:al Integra­
tion", Journal of Common Market Studies, 1993.31/4, s. 4J]-446, N. Reich, "The 'November
Revolution' of the European Court of Justice- Keck, Meng and Audi revlslted", Common Market law
Review, 1994. ~1/3. s.459-492.
78
Download