Sorular ve Fetvalar / KISITLILIK VE BALİĞ OLMA ALÂMETLERİ KISITLILIK(1) VE BALİĞ OLMA ALÂMETLERİ Soru 1843: Bir kızı ve bir de velâyetinde bulûğ çağına ermiş sefih bir oğlu olan bir babanın ölümünden sonra kız kardeşinin, sefih kardeşine velâyeten onun mallarında tasarruf etmesi caiz midir? Cevap: Kız ve erkek kardeşin, sefih olan erkek kardeş üzerinde velâyeti yoktur; eğer babasının babası yok-sa ve babası da ona veli olması için hiç kimseyi vasiyet etmemişse, bu durumda onun velisi şer'î hâkimdir. Soru 1844: Kızların ve erkeklerin bulûğ yaşı konusunda ölçü şemsî yılı (365 günlük yıl) mıdır, yoksa kamerî yılı (355 günlük yıl) mıdır? Cevap: Ölçü kamerî yıldır. Soru 1845: Çocuğun bulûğ çağına erip ermediğini anlayabilmek için kamerî yılına göre doğum tarihinin yıl, ay ve günü nasıl teşhis edilebilir? Cevap: Doğum tarihi şemsî yıla göre biliniyorsa, kamerî yılıyla şemsî yılı arasındaki fark hesaplanarak çıkarılır. Soru 1846: On beş yaşına ulaşmadan önce ihtilâm olan erkek çocuğun bulûğa erdiğine hükmedilebilir mi? Cevap: İhtilâm olmasıyla bulûğa erdiğine hükmedilir. Çünkü ihtilâm olmak şer'an bulûğ belirtilerinden biridir. Soru 1847: Diğer iki bulûğ belirtisinin teklif yaşından daha önce ortaya çıktığına dair yüzde on ihtimal verilirse, hüküm nedir? Cevap: Sırf iki bulûğ belirtisinin daha önce ortaya çıkması ihtimaliyle insanın bulûğa erdiğine hükmedil-mez. Soru 1848: Cinsel ilişki bulûğ belirtilerinden sayılıp şer'î tekliflerin farz olmasına sebep olur mu? Ve eğer insan bunun hükmünü bilmez ve birkaç yıl sonra öğrenirse, acaba ona cenabet guslü farz olur mu? Ve acaba gusletmeden yerine getirdiği taharetin şart olduğu namaz ve oruç gibi ameller batıl olup onların kaza edilmesi farz mıdır? Cevap: Meni çıkmaksızın gerçekleşen cinsel ilişki, bulûğ belirtilerinden değildir, ancak bu amel cenabete sebep olur ve bulûğ çağına erdikten sonra ondan dolayı gusül etmek farzdır. Bulûğ belirtilerinden birini görmeyen kimsenin şer'an baliğ olduğuna hükmedilmez ve böyle birisi şer'î hükümlerle mükellef olmaz. Dolayısıyla küçük yaşında cinsel ilişki sebebiyle cünüp olan bir kişi baliğ olduktan sonra cenabet guslü almaksızın namaz kılar ve oruç tutarsa, namazlarını iade etmesi gerekir; ancak cenabetli olduğunu bilmediğinden böyle yap-mışsa oruçlarını iade etmesi gerekmez. Soru 1849: Kız ve erkek öğrencilerden bazıları doğum tarihlerine göre bulûğ çağına ermiş olup zekâlarında gözlenen geri kalmışlık ve zaaf nedeniyle zekâ ve akıllarını denemek için onların üzerinde tıbbî araştırmalar yapıldıktan sonra aklî açıdan bazılarının bir ve bazılarının ise birkaç yıl geri kaldıkları kurumumuz tarafından tespit edilmiştir. Fakat bunlardan bazıları toplumsal ve dinî konuları idrak edebilecek bir seviyede oldukları için deli sayılamaz; acaba bu kurumun teşhisi, doktorların teşhisi gibi bu öğrenciler için delil ve ölçü sayılır mı? Cevap: İnsanın şer'î tekliflerle yükümlü olmasının ölçüsü, şer'an bulûğ çağına ermesi ve örfe göre akıllı sayılmasıdır; bu konuda idrak ve zekâ seviyesinin itibar ve etkisi yoktur. Soru 1850: Bazı hükümlerde mümeyyiz çocuk hakkında "iyiyle kötüyü ayırt edebilen çocuk" tabiri kullanılmıştır; iyi ve kötüden maksat nedir? Bir de iyiyle kötüyü ayırt edebilmenin yaşı kaçtır? Cevap: İyi ve kötüden maksat, örfen iyi veya kötü sayılan şeylerdir; ancak bu konuda çocuğun yaşadığı hayat şartları, yöresel gelenek ve görenekler de dikkate alınmalıdır. İyiyle kötüyü ayırt etme yaşına gelince; bu, kişilerin kabiliyet, idrak ve zekâ seviyesine göre değişir. Soru 1851: Kız çocuklarının dokuz yaşını tamamlamadan önce hayız özellikleri taşıyan kan görmeleri onların bulûğ çağına erdiğini gösterir mi? Sayfa 1 / 2 Cevap: Bu, kızın bulûğ çağına erdiğini gösteren şer'î bir belirti değildir ve bu kan hayız özellikleri taşısa bile hayız hükmünde değildir. Soru 1852: Herhangi bir nedenle yargı yetkilileri tarafından kendi malları üzerinde tasarruftan men edilen bir kimse ölmeden önce mallarından bir miktarını hizmetlerine karşılık teşekkür etmek amacıyla kardeşinin oğluna verir ve kardeşinin oğlu da bu malları amcasının ölümünden sonra onun cenaze masrafları ve özel birtakım ihtiyaçlarında harcarsa, acaba bu durumda yargı makamının, onun kardeşinin oğlundan harcadığı meblağı istemesi caiz midir? Cevap: Eğer kardeşinin oğluna vermiş olduğu mallar hacr (elinden alınan mallar) kapsamındaki şeylerdense veya başkasının malı ise, şer'an onları kardeşinin oğluna vermeye hakkı yoktur ve kardeşinin oğlu da onlarda tasarruf edemez, yargı makamı bu malları talep edebilir; aksi durumda (mallar hacr kapsamında değilse ve başkasının malı da değilse) kimsenin bu malları verilen kişiden geri almaya hakkı yoktur. 1- [Bu sözcüğün Arapça karşılığı "hacr (hacir)"dir. Sözlük an-lamı kısıtlama olan hacr, çeşitli haklarını kullanmaya yetkili olan kişinin ehliyetinin sınırlandırılması, bu haklarını kullanma bakımından kısıtlanması demektir.] Sayfa 2 / 2 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)