T.B.M.M. B : 109 8.6.1993 0:1 Bir Hadis-i şerifte : "Ramazan hilalini görünce oruç tutmaya başlayın, (şevvel) hilalini gördüğünüzde de iftar (bayram) edin" buyurulmuştur. Bilindiği gibi, ay, dünya etrafında belirli bir yörünge üzerinde dolanmaktadır. Bu dolan­ ma sırasında bir ayın bitip ötekinin başlamasında dünya, ay vegüneş üçlüsü her birinin merke­ zinden geçen aynı doğrultu üzerinde birleşirler ki, bu olaya içtima' (kavuşum) anı denilir. Bu durumda ayın karanlık yüzü dünyaya dönük olduğundan dünyanın hiç bir yerinden ayın gö­ rünmesi mümkün olmaz. Kavuşumda ay 12-16 saat karanlık bölgede kalır. Ay ile güneş arasın­ daki açısal uzaklık (kavuşum çizgisi itibariyle) belirli bir değere (dereceye) ulaştığında ayın parlak kısmı hilal, düze yakın bir kavislikte dünyadan görülmeye başlar. Kavuşum anından sonra hilalin görülebilmesi, ay ile güneş arasındaki söz konusu açısal uzaklığın en az 8 ve güneş batışında hilalin ufuktan yüksekliğinin de en az 5 olması gerekir. Nitekim 27-30 Kasım 1978 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen ve yak­ laşık 20 tslam ülkesinden fıkıh ve.astronomi ilim adamlarının iştirakiyle İstanbul'da yapılan "Rü'yet-i Hilal konferansında da bu görüş kabul edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve ilan edilen kamerî aybaşlan, ramazan, ramazan bayramı kurban bayramı vb. gün ve geceler bu esaslara göre tespit edilmektedir. Bazı komşu İslam ülkelerinde ise, kamerî aybaşlan için ayın ufukta hilal halindeki görülebilirlik durumu değil, Avrupa rasathanelerinde hazırlanan cetvellerde gösterilen "kavuşum durumu" esas alınmakta ve bu ölçüye göre Ramazan ve bayram ilan edilmektedir ki, bu, yu­ karıda verilen hem Hadis hem hesap ölçülerine uymamaktadır. Zira henüz ufukta bulunma­ yan ve bu sebeple görülmesi mümkün olmayan hilal için görüldü demenin tutarlı bir mesnedi olamaz. İşte zaman zaman bizden önce oruca başlayan ve bayram ilan eden ülkelerin bulun­ ması bu farklı uygulamadan doğmaktadır. • Diyanet İşleri Başkanlığınca, kamerî aybaşlarının tespiti için hesapla yetinilmemektedir. Hesaplardan şüphe ve tereddüt edildiği için değil, bunların doğruluğunu kanıtlamak ve ayrıca vicdanların huzur ve tatminini sağlamak için gözlemler yapılmaktadır. Şimdiye kadar gerek merkez gerek müftülüklerce yapılan gözlemlerde, hesaplara uymayan hiçbir sonuçla karşılaşıl­ mamış, aksine gözlem sonuçları hesapları teyit etmiştir. Suudi Arabistan'daki hac uygulamalarıyla ilgili vakitlerin ülkemizdeki takvim düzenle­ melerine uyup uymayacağı önceden bilenememektedir. Durum ne olursa olsun, şimdiye kadar olduğu gibi bu yıl da hac ibadetleriyle ilgili uygulamaların vakitleri konusunda, bu ülkenin düzenlemelerine tabi olunacaktır. Bu dinen de böyle olmalıdır. Zira hac, Arafatiyle, Müzdelife, mina'sı, kurbanı, Beytullahı tavafiyle, dünyanın dört bir bucağından gelen müslümanların aynı yerde aynı günde topluca yapacakları bir ibadettir. Sizin arefeniz bayramınız bizim takvi­ me uymuyor diyerek kendi başınıza Arafata çıkamaz, diğer menasiki haccı yapamazsınız. Böyle bir davranış dinen de caiz değildir. Çare, bu ülkenin ölçülerine uymaktır. Böyle bir uygulama, müslümanlar arasında fitne ve kargaşa çıkmaması için müslümanların maslahatına da uygundur. Daha önce de belirttiğimiz gibi* müslüman ülkeler arasında ortaya çıkan takvimle ilgili ihtilafların giderilmesi amacıyla, 1978 yılında İstanbul'da 22 İslam ülkesinin iştirakiyle bir rüyeti hilal konferansı toplanmış ve gerekli kararlar alınmıştır. Ülkemizde yapılan kamerî takvim düzenlemeleri kendi gözlemlerimizi de hesaba katarak bu esaslar uyarınca yapılmaktadır. Not: Cevaba ilişkin belgeler dosyasındadır. — 214 —