PORTFÖY PERFORMANSININ ÖLÇÜLMESİ Çağrı Çağan Aralık 2009 1 Portföy Ve Portföy Performansı Kavramları .......................................................................... 3 1.1. Portföy Nedir? ................................................................................................................. 3 1.2 Portföy Yönetimi Nedir? .................................................................................................. 3 1.2.1 Beta Katsayısı ............................................................................................................ 3 2. Fon Performans Değerleme Yöntemleri ................................................................................ 4 2.1. Toplam Riske Göre Performans Ölçen Modeller ............................................................ 5 2.1.1 Sharpe Oranı .............................................................................................................. 5 2.1.2 M2 Performans Ölçütü ............................................................................................... 6 2.1.3 Sortino Oranı ............................................................................................................. 8 2.2. Sistematik Riske Göre Performans Ölçen Modeller ....................................................... 8 2.2.1 Treynor Oranı ............................................................................................................ 8 2.2.2 T2 Performans Ölçütü ................................................................................................ 9 2.2.3 Jensen (Alfa) Ölçütü................................................................................................ 10 2.2.4 Değerleme Oranı (Appraisal Ratio) ........................................................................ 12 2.3. Piyasa Zamanlama Ölçütleri ......................................................................................... 13 2.3.1 Fama Ölçütü ............................................................................................................ 13 2.3.2. Kuadratik Regresyon Modeli ................................................................................. 13 2.3.3. Kukla Değişkenli Regresyon Modeli ..................................................................... 14 2.4. Sharpe, Treynor ve Jensen Modellerine Getirilen Eleştiriler ....................................... 15 3. Veri Zarfı Analizi (DEA) Yaklaşımı .................................................................................... 16 1 Portföy Ve Portföy Performansı Kavramları 1.1. Portföy Nedir? Portföy,belirli amaçları gerçekleştirmek isteyen yatırımcıların,sahip olduğu,birbirleriyle ilişkisi olan ve kendine öz ölçülebilir nitelikleri olan yeni bir varlık, menkul kıymetlerden oluşan bir topluluk olarak ifade edilebilir. 1.2 Portföy Yönetimi Nedir? Portföy yönetimi, belli tutardaki bir fonun, fon sahiplerinin de tercihlerini dikkate almak suretiyle üstlenilen riske göre en yüksek getiriyi elde edecek sekilde, belli varlık gruplarına yatırıldığı, zaman içindeki gelismelere göre varlıkların portföy içindeki ağırlıklarının değistirildiği ve performanslarının sürekli olarak değerlendirildiği dinamik bir süreçtir. Ayrıca diğer bir tanımla, zamanla değişen ekonomik koşullar portföylerin de alınıp satılmasını gerektirir. Bu yüzden değişen ekonomik koşullarda gözetilerek portföyde değişiklik yapmaya portföy yönetimi denir. Bir portföy yöneticisi, yönettiği fonları menkul kıymetler arasında minimum risk maksimum getiri sağlayacak şekilde dağıtmalı ve bu amaca ulaşmak için portföy analizi yapmalıdır. Fon yönetiminde önemli olan konu fonun sadece getirisini değil riskini de ölçmek; başka bir ifade ile riske göre düzeltilmiş getirisini ölçmek ve fonları bu kritere göre birbirleriyle karşılaştırmaktır. Bu sayede yatırımcı, aldığı her birim risk için ne kazandığını tam olarak ölçebilecek ve yatırımcının rasyonel olduğu düsünülerek, aynı risk seviyesinde en fazla getiriyi sunan fonu tercih edecektir. 1.2.1 Beta Katsayısı Risk ölçeği olarak kullanılan bir kavram olarak beta, fon getirisinin piyasa getirisine olan duyarlılığını ölçer(Frohlich, Pennathur ve Schnusenberg, 2005). Bu kapsamda beta, herhangi bir varlığın çeşitlendirilmiş portföye göre olan volatilitesinin ölçüsüdür. Cov i,m β= σm2 Yukarıdaki formülde Cov i,m varlık ve piyasa getirisi arasındaki kovaryansı ve σm2 ise piyasa getirisinin varyansını ifade etmektedir. Herhangi bir yatırımın betası (b) denildiğinde, o yatırımın sistematik riski anlasılır. Sistematik risk, çesitlendirme ile ortadan kaldırılamayan ve sıfırlanamayan risktir. Bir hisse senedi yatırımında beta (b); o hisse senedinin endeksle olan iliskisini gösterir. Bir hisse senedinin b’sı 1’den büyük ise (b>1) hisse senedinin fiyatındaki değisim endeksteki değisimden daha hızlıdır. Eğer b<1 ise hisse senedinin fiyatındaki değisim endeksteki değisimden daha yavas olmaktadır. Yatırımcı, bir hisse senedine yatırım yaparken endekse bakmalı, eğer endeks yükseliyorsa b’sı 1’den büyük olan hisse senetlerini; eğer endeks düsüyorsa b’sı 1’den küçük olan hisse senetlerini seçmelidir. 2. Fon Performans Değerleme Yöntemleri Bu bölümde anlatılan yatırım fonu performans değerlendirme yöntemleri ilk olarak dört farklı grupta toplanmıştır; toplam riske göre performans ölçen yöntemler, sistematik riske göre performans ölçen yöntemler, potansiyel maksimum kayba göre performans ölçen yöntemler ve piyasa zamanlamasına göre performans ölçen yöntemler. 1950’li yıllarda Harry Markowitz, o güne kadar gelistirilen değere yönelik temel analiz yaklasımın hep geleceğe dönük tahminler içermesine rağmen risk kavramına hiç değinmediğini tespit etmistir. Getiri ve risk kavramı her zaman yan yana kullanılmakla birlikte riskin, yatırım kararlarına nasıl dahil edileceğinin tam olarak bilinemediği bu dönemde Markowitz, riski ölçme konusunda adım atmıs ve optimal portföy olusturma teknikleri gelistirmistir. Markowitz’in, “bir portföyü seçme yöntemi iki asamaya ayrılır. Birinci asama, gözlem ve tecrübe ile baslar ve mevcut menkul kıymetlerin gelecekteki performansları hakkındaki eklentilerle son bulur. Đkinci asama, gelecekteki performanslarla ilgili beklentilerle baslar ve portföyün seçilmesiyle sona erer. Bu makale ise ikinci asama ile ilgilidir (Markowitz 1952, 77)” şeklinde baslayan ünlü makalesi “Portfolio Selection” ile portföy teorisine modern ve çığır açıcı bir başlangıç yaptığı kabul edilmektedir. Markowitz’in üzerinde önemle durduğu husus, çeşitlendirmenin beklenen getiriyi artırmada tek başına yeterli olmadığı, ancak portföyün riskini en düşük düzeyde tutma konusunda çok faydalı olduğu gerçeğidir (Kocaman 1995, 3). Markowitz, portföyün riskinin, portföyü olusturan varlıkların riskinden daha az olabileceğini ve sistematik olmayan riskin sıfırlanabileceğini göstermiştir (Üstünel 2000, 9). Portföyü farklı yatırım araçlarına dağıtarak riski azaltmak üzerine geliştirdiği teori, sonraları "Modern Portföy Teorisi (MPT)" olarak anılmaya başlanmıştır. Belirli bir hisse senedi veya portföyün getirisinin su üç faktör tarafından belirlendiğini ifade eder: Getirinin piyasa portföyüne olan duyarlılığı (beta olarak bilinmektedir), Portföyün kendi getirisi, Risksiz menkul kıymetin getirisi 2.1. Toplam Riske Göre Performans Ölçen Modeller Bu grupta incelenen modeller; Sharpe oranı, M2 performans ölçütü ve Sortino oranıdır. 2.1.1 Sharpe Oranı Sharpe oranı, en yaygın ve basit kullanımı olan riske göre düzeltilmiş performans ölçme tekniklerinden birisi olarak tanımlanabilir (Frohlich, Pennathur ve Schnusenberg, 2005). Rp : Portföyün getirisi Rf : Risksiz Faiz Oranı p : Portföyün Standart Sapması Volatiliteye göre ayarlanmış bu indeksin paydasında portföyün risk değeri, payda ise risksiz faiz oranı üzerinde kalan toplam getiri bulunmaktadır. Daha büyük endeks değeri, daha çok riske göre düzeltilmiş getiriyi ifade eder. (Liow, 1997). Menkul kıymetleri getirileri arasındaki ilişkiyi basit şekilde temsil eden model, William F. Sharpe (1966) tarafından önerilmiştir. Sharpe’nin performans ölçüsü portföyün toplam riskini dikkate alır, dolayısıyla da sermaye pazarı doğrusundan hareket etmektedir(Akel, 2006:7). Sharpe endeksinin değeri, portföyün beklenen değeri ve risksiz faiz oranı arasındaki fark olarak tanımlanan risk priminin portföyün standart sapmasına bölünmesi ile elde edilmektedir(Redman, Gullett ve Manakyan, 2000:77). Yatırımcının sahip olduğu portföy için hesaplanan endeks değeri, hisse senedi piyasası için hesaplanan endeks değeri ile karşılaştırılır. Portföy için bulunan endeks değeri, piyasa endeks değerinden büyük ise portföyün piyasaya oranla daha üstün performans sergilediği sonucuna varılır. Aksi durumda ise portföyün piyasanın altında performans sergilediği ifade edilir(Redman ve diğ., 2000:77). Yükselen getiri ya da düşen standart sapma iyi bir durumdur ve Sharpe oranını artır; düşen getiri ya da artan standart sapma ise kötü bir durumdur ve Sharpe oranını düşürmektedir(Korkmaz ve Uygurtürk: 2007:71). Beklenen Getiri M B K B Rf Standart Sapma Şekil 1- B, M ve K portföyleri için Sharpe Endeksi 2.1.2 M2 Performans Ölçütü M2 performans ölçütünde, yine Sharpe oranında olduğu gibi risk ölçütü olarak toplam risk veya standart sapma kullanılmaktadır. M2 yöntemi uygulanırken, fonlar aynı volatilite ile (genelde piyasa volatilitesi) değerlendirilir. Bu sayede fonlar basitçe getirilerine bakılarak karşılaştırılabilirler (Taylor, 2006). Fonun piyasaya göre düzeltilmiş getirisi ise şu şekilde hesaplanır: M2 Formülüne dahil edilirse: Yukarıdaki formüllerde M,2 M2 performans ölçütünü, p* r riske uyarlanmış getiriyi, rp fonun getirisini, rf risksiz faiz oranını, σp fonun standart sapmasını ve σm ise benchmarkın standart sapmasını ifade etmeketedir. F. Modigliani ve L. Modigliani (1997) tarafından geliştirilen M² performans ölçütünde de Sharpe oranında olduğu gibi risk ölçütü olarak toplam risk veya standart sapma kullanılmaktadır. Bu yöntemde, öncelikle yönetilen yatırım portföyüne hazine bonosu eklenmekte ve bu şekilde elde edilen “düzeltilmiş yatırım fonu” piyasa ile karşılaştırılmaktadır. Örneğin, eğer yatırım portföyü piyasanın 1,5 katı standart sapmaya sahipse, düzeltilmiş yatırım fonunun 2/3’ü yönetilen yatırım portföyünden, 1/3’ü ise hazine bonosundan oluşacaktır. Sonuç olarak, düzeltilmiş yatırım fonunun standart sapması ile piyasanın standart sapması aynı olacaktır. Bu durumda, aynı standart sapmaya sahip iki portföyün getirilerini karşılaştırmak daha basit hale gelecektir. 2.1.3 Sortino Oranı Sortino Oranına göre, standart sapma yerine aşağı yönde sapma kullanılır. Bu şekilde getiri dağılımlarının asimetrik olma problemine çözüm yaratılmış olur. O halde bu yöntem, ortalama getirinin risksiz faiz oranını aşan kısmının, aşağı yönde olan alt-varyansa oranıdır (Géhin, 2004). rpt sadece MAR > rpt olduğu durumlarda hesaplamaya girer. SR Sortino oranını, rpt portföyün t zamanındaki getirisini, rp portföyün ortalama getirisini, T incelenen gün sayısını, MAR minimum kabul edilebilir değeri (bu çalışmada risksiz faiz oranı) ifade etmeketedir. 2.2. Sistematik Riske Göre Performans Ölçen Modeller Bu grupta incelenen modeller; Treynor oranı, T2 performans ölçütü, Jensen ölçütü ve değerleme oranıdır. 2.2.1 Treynor Oranı Sistematik risk birimi başına performans anlamına gelen bu yöntemde Treynor, portföyleri iyi şekilde çeşitlendirilmiş olarak kabul ederek, riskin farklılaşabilirliğini gözardı etmektedir (Frohlich, Pennathur ve Schnusenberg, 2005). Yukarıdaki formülde T Treynor Oranını, rp portföy getirisini, rf risksiz faiz oranını ve βp portföyün betasını ifade etmektedir. Treynor endeksi, ölçüsü beta olan ve üstlenilen her bir birim sistematik risk karşılığında elde edilen ek getiriyi ölçen orandır. Yüksek bir Treynor endeksi, portföyün üstlendiği bir birim riske karşılık daha fazla ek getiri sağladığı anlamına gelir(Akel, 2006:6). Treynor endeksi aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır(Redman, ve diğ., 2000:77): Beklenen Getiri Fon A Menkul Kıymet Piyasası Doğrusu Rf Beta Şekil 2-Treynor Endeksi 2.2.2 T2 Performans Ölçütü Treynor oranını, yüzde getiri şekline çeviren bu yöntem, M2 yönteminde olduğu gibi değerlendirilen fona hazine bonosu eklendiğini varsayarak risk düzeltmesi yapar (Bodie, Kane ve Marcus, 2004). T2 yönteminde fonun piyasaya göre düzeltilmiş getirisi ise şu şekilde hesaplanır T2 formülü yeniden ifade edilirse T2 performans ölçütünü, rp fonun piyasaya göre düzeltilmiş getirisini, rm benchmark getirisini, βm piyasa beta değerini ve β f fonun beta değerini ifade etmektedir. 2.2.3 Jensen (Alfa) Ölçütü Genel bir yatırım fonu performans ölçütü olan Jensen, lineer β fiyatlama modelinden geliştirilmiştir (Kuosmanen, 2005). Dr. Michael Jensen (1968), ‘fark eden getiriler’ adıyla anılan ve yöneticinin seçme kabiliyetini ölçmede kullanılan yöntemini, Finansal Varlık Fiyatlama Modeli’ne dayandırarak, FVDM’ nin en uygun varlık fiyatlandırma modeli olduğunu savunmuştur(Akel, 2006:7). Matematiksel formülasyondaki yeri nedeniyle alfa olarak da adlandırılan bu yöntemin amacı, gerçekleşen riske göre bir portföyün beklenen getirisini hesap ederek o dönemdeki gerçekleşen getirisi ile karşılaştırmaktır(Karan, 2004:680). Yukarıdaki formülde αp Jensen Alfa değerini, rp fonun ortalama getirisini, rm benchmarkın ortalama getirisini, rf ortalama risksiz faiz oranını, βp fonun betasını ifade etmektedir. Aşağıda verilen tabloyu kullanarak Jensen endeksini şu şekilde örnekleyebiliriz(Karan, 2004:676): Portföy B M K Getiri(%) Rp 10 12 14 Risksiz Oran(%) Rf 5 5 5 Risk Primi Rp-Rf 5 7 9 St.Sapma(%) p 17 20 24 Beta βp 0,600 1,000 1,400 Burada ilk olarak yatırımcının elde etmesi beklenen getiri ve ardından beklenen ve gerçekleşen getiri arasındaki fark yani alfa değeri hesap edilir. Rp = Rf + βp ( Rm – Rf ) Rp : P portföyünün gerçekleşen getirisini, Rf : Risksiz menkul kıymetin getirisini, βp : Portföyün betasını, Rm : Piyasanın gerçekleşen getirisini ifade eder. Fon B için; Rp = 0,05 + 0,600 ( 0,12 -0,05 ) = 0,092 αp = 0,10 – 0,092 = 0,008 olarak bulunmuştur. Buna göre B portföyünün beklenen getirisi 0,092 iken gerçekleşen getirisi 0,10 olmuştur. Yani fonun performansı beklenilenin üzerine çıkmıştır. Fon K için; Rp = 0,148 αp = 0,140 – 0,148 = -0,008 olarak bulunmuştur. Buna göre K portföyünün beklenen getirisi 0,148 iken, gerçekleşen getirisi 0,140 olmuş yani fon beklenenin altında performans göstermiştir. Örnekte de görüldüğü eşitlikte yer alan (αp) ifadesi Jensen Alfası olarak adlandırılmakta olup, gerçekleşen ve beklenen getiriler arasındaki farkı ifade etmektedir. Eğer gerçekleşen getiriler beklenen getirilerin üstündeyse alfa pozitif bir değer olacaktır. Bu durumda, portföyün piyasanın üstünde performans sergilemiş olması söz konusudur. Pozitif bir alfa değeri aynı zamanda portföy yöneticisinin de üstün performans sergilediğinin bir göstergesidir. Alfa değerinin negatif olması ise portföyun piyasanın altında performans sergilediğinin bir göstergesi olup, portföy yöneticisinin değerlendirilmesi açısından da olumsuz bir göstergedir(Sevil, 2001:87). Sonuçlar grafiksel olarak aşağıda gösterilmiştir: Km 14,8 14,0 K M 0,10 0,092 B Rf=5 Beta Şekil 3-B, M ve K portföyleri için Jensen Endeksi Smith ve Tito (1969)tarafından Jensen endeksi düzeltilerek bu yeni ölçüte düzeltilmiş alfa adı verilmiştir(Karan, 2004:683). Düzeltilmiş Alfa = αp / bp Bu modelde αp seçme yeteneğini, bp ise ortalama pazar riskini temsil etmektedir. 2.2.4 Değerleme Oranı (Appraisal Ratio) Gerek Jensen Alfası, gerekse Treynor indeksi fonun sistematik olmayan riskini dikkate almamaktadır. Değerleme oranı, fonun alfasını sistematik olmayan riske bölerek, bu düzeltmeyi yapmaktadır (Bodie, Kane ve Marcus, 2004). AR değerleme oranını, αp fonun Jensen Alfasını, σ etmektedir. ur sistematik olmayan riski ifade 2.3. Piyasa Zamanlama Ölçütleri 2.3.1 Fama Ölçütü Eugene Fama (1972) beklenen getiriyi aşan getiriyi, toplam risk primine göre ölçmüştür. Fama (1972) yatırım fonu performansının yöneticinin seçicilik (selectivity) ve zamanlama yeteneğine bağlı olarak belirlendiğini göstermiştir. Buna göre(Teker ve diğ., 2008:96): Fp = Fon Getirisi - Risksiz Getiri - Toplam Riske Göre Getiri Fp = ( Rp – Rf ) – p ( Rm – Rf ) m Rp : Portföyün getirisi p : Portföyün volatilitesi m: Pazar portföyünün volatilitesi Fama (1978) yöneticilerin tahmin kabiliyetlerini aşağıdaki şekilde ikiye ayırmıştır(Arslan, 2005): Tek tek menkul kıymetlerin fiyat hareketlerinin tahmini (mikro tahmin) Pazarın genel fiyat hareketlerinin tahmini (makro tahmin) Portföy yöneticisi ilk olarak yanlış (düşük) değerlendirdiğine inandığı menkul kıymetleri seçerek portföyüne ekleyecektir. Bu yöneticinin seçicilik kabiliyetidir. Daha sonra pazarın gelecek hareketlerini tahmin ederek portföy bileşimini yeniden gözden geçirecektir. Bu ise yöneticinin pazar zamanlama kabiliyetidir(Arslan, 2005:7). 2.3.2. Kuadratik Regresyon Modeli 1966 yılında Treynor ve Mazuy tarafından geliştirilen bu modelin temelinde portföyün sistematik riskinin zaman içinde değişken olabileceği öngörüsü yatmaktadır(Arslan, 2005:11). Treynor ve Mazuy, yöneticilerin zamanlama kabiliyetini ölçmek için kullanılan temel lineer modele yeni bir terim (C) ekleyerek kuadratik (ikinci dereceden) regresyon modelini, aşağıdaki gibi formüle etmişlerdir(Akel, 2006:10): ( Rit – Rft ) = αi + βi ( Rmt – Rft ) + C (Rmt - Rft )² + εit Burada karsımıza çıkan C katsayısı, fon yöneticisinin piyasa zamanlamasını ölçmektedir. C’ nin pozitif olması, fon yöneticisinin piyasa zamanlaması kabiliyetinin yüksek olduğunun, negatif C katsayısı ise yöneticinin zamanlama kabiliyetinin hiç olmadığının göstergesidir(Arslan, 2005:.6). 2.3.3. Kukla Değişkenli Regresyon Modeli Henriksson ve Merton (1981), portföy yöneticilerinin zamanlama kabiliyetlerinin doğrusal ve doğrusal olmayan yöntemlere göre nasıl ölçülebileceğini incelemişlerdir ve bunun sonucunda da portföy yöneticilerinin sadece piyasanın yönünü tahmin edebildiklerini, bu trendin uzunluğunu ise tahmin edemediklerini varsaymışlardır. Yükselen ve düşen piyasada yöneticinin zamanlama kabiliyetini ölçmek üzere kukla değişkenli iki doğrusal regresyon kullanılmaktadır. Buradaki kukla kavramı ( D ) yükselen ve düşen piyasaları temsil eder. Kukla değişkenli regresyon modeli, aşağıdaki eşitlik şeklinde formüle edilmiştir(Akel, 2006:11): ( Rit – Rft ) = αi + βi ( Rmt – Rft ) + C ( (Rmt - Rft ) D ) + εit Yükselen piyasalarda : (Rm > Rf)→ D= 1 değerini almakta iken; Düşen piyasalarda : (Rm < Rf)→ D= 0 değerini alır(Korkmaz ve Uygurtürk, 2007:74). Tablo 1-Portföy Performans Kriterleri Karşılaştırması (Teker ve diğ., 2008:97) Portföy Performans Değerleme Yöntemleri Sharpe M² Sortino Treynor T² Jensen Değerleme Oranı Fama Ölçütü Sistematik Sistematik Aşağı Risk Olmayan Yönlü Risk Risk X X X X X X X X X X X X X X X Karşılaştırmalı Tek Yönetici Perf. Başına Performansı Göstergesi Perf. Göstergesi X X X X X X X X X X X 2.4. Sharpe, Treynor ve Jensen Modellerine Getirilen Eleştiriler Günümüzde bir portföyün performans seviyesi çoğu kez CAPM temel alınarak belirlenmektedir(Sevil, 2001:85). CAPM’e dayalı olarak yaygın şekilde kullanılan performans ölçüm yöntemleri Sharpe, Treynor ve Jensen endekslerine Roll’un getirdiği eleştiriler şu şekildedir(Karan, 2004:684-685): Jensen ve Treynor ölçütleri pazar portföyünün varlığı üzerine kurulmuştur. Gerçek hayatta böyle bir portföyün varlığından bahsedemeyiz. Eğer CAPM o pazarda geçerliyse pazar portföyünün etkin olduğunu varsaymak durumundayız. Ancak gerçek pazar portföyü olmadığı için bunu test etmek mümkün değildir. Eğer pazar portföyü olarak etkin olmayan bir endeksten yararlanılmışsa pazar portföyündeki en küçük değişmeler bile, portföy performans sıralamasını büyük ölçüde farklılaştıracaktır. Bu eleştirilerin yanı sıra, Sharpe ölçütü pazar portföyüne dayanmamakla beraber, gerçek hayatta dikkate alınması gereken maliyet unsurlarını (fon yönetim giderleri, alım satım komisyonları, fonu yöneten kişi veya kurumların alacakları ücretler, vb.) dikkate almamaktadır(Karan, 2004:685). 3. Veri Zarfı Analizi (DEA) Yaklaşımı Geleneksel performans ölçütlerine bir alternatif olarak kullanılabilecek VZA göreceli bir etkinlik ölçümüdür(Eken ve Pehlivan, 2009:89). VZA bir dizi kavram ve yöntemlerden oluşan bir yöntem olup, ortak girdi ve çıktılara dayanmakta ve her bir karar verme biriminin performansını etkinliğe bağlı olarak ölçmektedir(Karan, 2004:685). Bu yöntemde kaynaklar girdi, sonuç ürünleri ise çıktı olarak değerlendirilmektedir. Matematik programlama tabanlı bir teknik olan VZA, çok girdi ve çok çıktının tek bir veri setine (toplam girdi-çıktıya) dönüştürülemeyeceği durumlarda performansı ölçmek için kullanılır. Yöntem ilk olarak Charles, Cooper ve Rhodes tarafından, ürettikleri mal ve hizmetler açısından birbirine benzeyen ekonomik karar birimlerinin göreceli etkinliklerini ölçmek amacıyla geliştirilmiş ve daha sonra finans alanında da kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta banka ve sigorta şirketleri gibi karar birimlerinin performansını ölçmede kullanılan VZA daha sonra yatırım fonları performansının ölçülmesinde de sıklıkla başvurulan bir performans ölçüm yöntemi olmuştur. Murthi (1997), VZA’ nın yatırım fonları performansına uygulandığı ilk çalışmayı yapmıştır. Bu çalışmasında Murthi, yatırım fonu performans endeksinin tanımlanmasında, yatırım maliyetlerini hesaplamalara dahil etmiştir. Devam eden yıllarda (1997, 1999 ve 2001) Basso ve Funari, İtalyan finansal piyasasında faaliyet gösteren 47 yatırım fonunun performansının ölçülmesinde VZA’ yı kullanmıştır. Mc Mullen ve Strong (1998), Bowlin (1998), Morey ve Morey (1999) ve son olarak Choi ve Murthi (2001) de yaptıkları çalışmalar ile yatırım fonları performansının ölçülmesinde bu analizden faydalanmışlardır. Gregoriu (1997), (2001), (2003), (2005) ise farklı yıllarda yaptığı çalışmalarda VZA ile 168 yatırım fonunun performansını incelemiştir(Eken ve Pehlivan, 2009:89). VZA diğer geleneksel ölçütlerle karşılaştırıldığında aşağıdaki sonuçlara ortaya çıkmıştır(Eken ve Pehlivan, 2009:96-97): Geleneksel ölçütlerde tek girdi-tek çıktı söz konusuyken, VZA’ da çoklu girdi ve çoklu çıktı vardır. Dolayısıyla VZA çok faktörlü verimlilik ölçme modeli olarak da adlandırılabilir. VZA geleneksel ölçütlerden farklı olarak CAPM gibi herhangi bir modele ihtiyaç duymamaktadır. VZA’ nın diğer performans ölçüm modellerine göre en büyük avantajlarından biri de etkin olmayan fonun sebebini ve optimum etkin seviyeye nasıl yaklaşacağını göstermesidir. VZA hesaplamasında kullanılacak girdi ve çıktılar çok farklı birimlere sahip olabilirler. Bu durumda onları aynı biçimde ölçebilmek için çeşitli varsayımlar kullanmaya, dönüşümler yapmaya gerek yoktur. Kaynaklar Ertuna, I.O., “Yatırım Ve Portföy Analizi (Bilgisayar Uygulama Örnekleriyle)”,Boğaziçi Üniversitesi, 9-27,39-59 Ceylan, Ali , “Borsada Uygulamalı Portföy Yönetimi” ,BURSA, 12-31, 1995 Güngör,Z. “Yatırım Yönetimi Ders Notları” Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ankara ,2003 Akmut, O., Sermaye Piyasasý Analizleri Ve Portföy Yönetimi, Ankara,.36-52,92-103, 1989 Markowitz, H., “Portfolio Selection”, Journal Of Finance, Vol 7, 77-91,1952. Kılıç, S., (2001). Türkiyedeki Yatırım Fonlarının Performanslarının Değerlendirilmesi, Sermaye Piyasası Kurulu, Ankara. Frohlıch, C.J., Pennathur, A., Schnusenberg, O., (2005). Are Mutual Fund Performance Measures Created Equal? Akçay, M.B., Bölgün, K.E., (2005). Risk Yönetimi, İstanbul , Scala Yayıncılık. Cesarı, R., Cromını, D. (2003). Benchmarking, Portfolio İnsurance And Technical Analysis: A Monte Carlo Comparison Of Dynamic Strategies Of Assetallocation. Journal Of Economic Dynamics & Control, 27, 987 – 1011. Kılıç, S, (2001). Türkiyedeki Yatırım Fonlarının Performanslarının Değerlendirilmesi, Sermaye Piyasası Kurulu, Ankara.